T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MALİYE ANABİLİM DALI MALİYE TEORİSİ BİLİM DALI TÜRKİYE’DE OPTİMAL VERGİLEME ARAYIŞI: BİR MODEL VE UYGULAMASI (DOKTORA TEZİ) Gamze ÇİMEN BURSA - 2021 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MALİYE ANABİLİM DALI MALİYE TEORİSİ BİLİM DALI TÜRKİYE’DE OPTİMAL VERGİLEME ARAYIŞI: BİR MODEL VE UYGULAMASI (DOKTORA TEZİ) Gamze ÇİMEN Danışman: Prof. Dr. Filiz GİRAY BURSA - 2021 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Maliye Anabilim Dalı’nda, 711612003 numaralı Gamze ÇİMEN’in hazırladığı “Türkiye’de Optimal Vergileme Arayışı: Bir Model ve Uygulaması” konulu Doktora Çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, 16/12/2021 günü 10.00-12.00 saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının başarılı olduğuna oybirliği ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Prof. Dr. Filiz GİRAY Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Tolga DEMİRBAŞ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Sevda GÜRSAKAL Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Nazım ÖZTÜRK Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Üye Prof. Dr. Mehmet KARAKAŞ Yalova Üniversitesi …../…../… SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MALİYE ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA 29/11/2021 Danışman Prof. Dr. Filiz GİRAY 29/11/2021 Tez Başlığı / Konusu: Türkiye’de Optimal Vergileme Arayışı: Bir Model ve Uygulaması Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 229 sayfalık kısmına ilişkin, 29/11/2021 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 8’dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza 29/11/2021 Adı Soyadı: Gamze ÇİMEN Öğrenci No: 711612003 Anabilim Dalı: Maliye Programı: Maliye Teorisi Statüsü: Doktora YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “Türkiye’de Optimal Vergileme Arayışı: Bir Model ve Uygulaması” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Gamze ÇİMEN Öğrenci No: 711612003 Anabilim Dalı: Maliye Programı: Maliye Teorisi Statüsü: Doktora vi ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Gamze ÇİMEN Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitüsü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Maliye Bilim Dalı : Maliye Teorisi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XVI+268 Mezuniyet Tarihi : Tez Danışmanı : Prof. Dr. Filiz GİRAY TÜRKİYE’DE OPTİMAL VERGİLEME ARAYIŞI: BİR MODEL VE UYGULAMASI Vergilerin kamu finansmanının temel yapı taşı olması yönüyle ideal bir vergi sistemi tasarımı, sürdürülebilir kamu maliyesi ilkeleri arasında öncelikli bir hedeftir. İdeal bir vergi sistemi, vergilendirmenin arzu edilen çeşitli niteliklerini dengeleyen bir sistemdir. Bu niteliklere göre vergiler; ihtiyaç duyulan geliri sağlamalı, piyasadaki sapmaları en aza indirecek şekilde uygulanmalı ve mükellef ile vergi idareleri üzerinde aşırı maliyetlere yol açmamalıdır. Bu ve benzeri niteliklerin en azından bazılarının analiz edilmesini konu alan yaklaşımlardan biri de optimal vergilendirme olarak adlandırılan bir araştırma alanıdır. Optimal vergileme, kaynakların en etkin ne şekilde tahsis edileceği ve adil gelir dağılımının nasıl sağlanacağına ilişkin politikalar geliştiren ve refah iktisadının standart araçlarına dayanan normatif bir yaklaşımdır. Optimal vergi teorisinde, etkinlik ve adalet arasındaki denge gözetilirken, kamu finansman ihtiyacını karşılayacak yeterli vergi gelirinin elde edilmesi amacıyla optimal vergi oranları için farklı formüllere odaklanılmıştır. Zira ekonomilerde sürdürülebilir kalkınma hedefleri için optimal vergi oranlarının belirlenmesinde temel faktör optimal olarak belirlenmiş vergilerdir. Bu kapsamda optimal vergi ve vergi oranları, toplumun sürdürülebilir kalkınmasını ve refahını sağlamak için önemli bir kaldıraçtır. Sözü edilen bu bilgiler doğrultusunda çalışmada 1980-2019 dönemine ilişkin Türk vergi sisteminde maliye politikalarının optimallik sorunu, Laffer eğrisi perspektifinden ele alınarak vergi oranı ile vergi geliri arasındaki ilişkinin analiz edilmesi ve Türkiye’nin gerçek Laffer eğrilerinin çizilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda vergi oranları, vergi gelirleri, kriz dönemleri, işsizlik oranları, reel ücretler gibi makroekonomik değişkenler kullanılmıştır. Mevcut değişkenler ekonometrik paket programı yardımıyla analize dahil edilmiştir. Zaman serileri kapsamında vergi oranının vergi gelirleri üzerindeki etkisi Johansen ve ARDL eşbütünleşme yaklaşımları kullanılarak araştırılmıştır. Yapılan analizlerden elde edilen bulgularda Türkiye’de toplam ve dolaylı vergi oranlarının Laffer eğrisinin sağında kaldığı, diğer bir ifadeyle Laffer eğrisinin tepe noktasını aştığı; dolaysız vergi oranlarının ise Laffer eğrisinin solunda kalarak optimal vergi oranlarının altında gerçekleştiği tespit edilmiştir. Anahtar Sözcükler: Vergi, Optimal Vergileme, Vergi Gelirleri, Vergi Oranları, Türkiye, Laffer Eğrisi, ARDL ve Johansen Eşbütünleşme Analizi. vii ABSTRACT Name and Surname : Gamze ÇİMEN University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Public Finance Branch : Public Finance Theory Degree Awarded : PhD Page Number : XVI+268 Degree Date : …../….../…. Supervisor : Professor Filiz GİRAY SEARCH OF OPTIMAL TAXATION IN TURKEY: A MODEL AND APPLICATION Since taxes are the basic building blocks of public finance, designing an ideal tax system is a priority target among sustainable public finance principles. An ideal tax system is one that balances the various desirable attributes of taxation. Taxes according to these qualifications; It should provide the required income, be implemented in a way that minimizes market deviations and should not cause excessive costs on the taxpayer and tax administrations. One of the approaches to analyze at least some of these and similar qualities is a field of research called optimal taxation. Optimal taxation is a normative approach based on the standard tools of welfare economics that develops policies on how to allocate resources most effectively and ensure fair income distribution. In the optimal tax theory, while maintaining the balance between efficiency and fairness, different formulas are focused on for optimal tax rates in order to obtain sufficient tax revenue to meet the public financing need. Because the main factor in determining the optimal tax rates for sustainable development goals in economies is the optimally determined taxes. In this context, optimal tax and tax rates are an important leverage to ensure the sustainable development and welfare of the society. In line with this information, in this study, it is aimed to analyze the relationship between tax rate and tax income and to draw the real Laffer curves of Turkey by considering the optimality problem of fiscal policies in the Turkish tax system for the period of 1980-2019, from the perspective of the Laffer curve. In this direction, macroeconomic variables such as tax rates, tax revenues, crisis periods, unemployment rates, real wages were used.Existing variables were included in the analysis with the help of the econometric package program. Within the scope of time series, the effect of tax rate on tax revenues was investigated using Johansen and ARDL cointegration approaches. According to the findings obtained from the analyzes, the total and indirect tax rates in Turkey are on the right of the Laffer curve, in other words, the Laffer curve exceeds the peak; it has been determined that the direct tax rates are on the left of the Laffer curve and are below the optimal tax rates. Key Words: Tax, Optimal Taxation, Tax Revenues, Tax Rates, Turkey, Laffer Curve, ARDL and Johansen Cointegration Analysis. viii ÖN SÖZ Vergiler, vergi sistemlerinin etkinleştirilmesinde ve büyümeyi sürdürülebilir ve adil kılmada kilit bir role sahiptir. Vergilendirmenin temel amacı, kamu harcamalarının finanse edilmesinde ihtiyaç duyulan geliri artırmaktır. İstikrarlı vergi geliri ile hükümetler; ulusal güvenliği sağlamak, sosyal alt yapıyı inşa etmek ve refah hizmetleri sağlamak gibi çeşitli kamusal mal ve hizmetleri sunabilmektedir. Vergi gelirleri, vergi oranlarının vergi matrahına uygulanması sonucunda elde edilmekte ve devletin iktisadi kaynaklarını kontrol etme derecesinin bir ölçüsü olarak değerlendirilmektedir. İdeal vergi sistemlerinde; vergi gelirini artırıcı politikalar, adalet ve etkinlik arasındaki denge gözetilerek belirlenir. Bu dengenin analiz edilmesine katkı sağlayan yaklaşımlardan biri de optimal vergi teorisidir. Optimal vergilemeye göre mali verimliliğin maksimuma ulaştırılmasında, etkinlik nedeniyle oluşacak maliyetler en aza indirilmelidir. Optimal vergilendirme kapsamında vergi gelirlerini ele alan çalışmalardan biri Laffer eğrisidir. Laffer Eğrisi, vergi oranları ve vergi gelirleri arasındaki dengeyi tanımlayan bir teoridir. Teori, vergi oranlarının çok yüksek olması durumunda tüketim ve yatırım gibi vergilendirilen faaliyetleri caydıracağını, çok düşük oranların ise yeterli gelir sağlamayacağını savunmaktadır. Bu yönüyle optimal vergi oranının belirlenmesi ilişkin Laffer eğrisi ile diğer optimal vergi teorileri, güncel ekonomi politikalarında tartışılmaya devam etmektedir. Zira vergi oranları, hem devlet hem de bireyler üzerinde kritik bir etkiye sahiptir. Buradan hareketle çalışmada Laffer teoreminin rolüne odaklanılmıştır. Bu kapsamda Türk vergi sistemi, optimal kriterlere göre değerlendirilmiş ve Türkiye’de Laffer eğrinin geçerliliği ampirik olarak test edilmiştir. Çalışmanın hazırlanması sürecinde değerli bilgilerini benimle paylaşan, kendisine ne zaman danışsam kıymetli zamanını ayırıp sabırla ve büyük bir ilgiyle bana faydalı olabilmek için elinden gelinin fazlasını sunan, her sorun yaşadığımda çekinmeden danışabildiğim, güler yüzünü ve samimiyetini benden esirgemeyen, gelecekteki mesleki hayatımda da bana verdiği değerli bilgilerden faydalanacağımı düşündüğüm ve ‘danışman hoca’ statüsünü hakkıyla yerine getiren değerli hocam sayın Prof. Dr. Filiz GİRAY’a minnet dolu teşekkürlerimi sunarım. ix Bu çalışma Bursa Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) birimi (SDK-2021-544 kodlu BAP Lisansüstü Tez Projesi) tarafından desteklenmiştir. Bursa Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Komisyonu üyelerine çalışmaya ilişkin önemli katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Çalışmanın hazırlanması ve tamamlanması sürecinde her zaman yardımcı olan ve değerli katkılarını paylaşan Tez İzleme Komitesinde yer alan saygıdeğer hocalarım Prof. Dr. Tolga DEMİRBAŞ ile Prof. Dr. Sevda GÜRSAKAL’a ve tez jürisinde bulunup katkılarını sağlayan değerli hocalarım Prof. Dr. Nazım ÖZTÜRK’e ve Prof. Dr. Mehmet KARAKAŞ’a teşekkürü borç bilirim. Konu, kaynak ve yöntem açısından bana sürekli yardımda bulunarak yol gösteren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Coşkun KARACA’ya ve çalışmanın analiz kısmında desteklerini esirgemeyen, her sorumu ilgi ve sabırla cevaplayan yapıcı ve yönlendirici cümleleriyle sakinlik veren ve moral gücümü artıran Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Ekonometri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan TÜRKAY ile Mersin Üniversitesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Cihan YÜKSEL hocalarıma çok teşekkür ederim. Akademik vizyon ve faaliyetlerinin yanı sıra yaşam tarzı, kişiliği ve davranışlarıyla bana rol model olan Anayasa Mahkemesi Raportörü Dr. Abdullah TEKBAŞ’a ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Maliye Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yusuf TEMÜR’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca her koşulda yanımda olan, desteğini hiçbir zaman eksik etmeyen ve bundan sonra da başarısını katlayarak devam ettireceğine inandığım Arş. Gör. Muhammed ÇELİK’e, Arş. Gör. Uğur ARSLAN’a ve can dostum Şeyda KARACA’ya çok teşekkür ederim. Son olarak, yalnızca bu çalışmanın hazırlanma sürecinde değil, hayatımın her alanında bana güvenen, destekleyen, yanımda olan, beni sevgiyle büyüten ve haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim övgünün en güzelini, saygının en yücesini hak eden en kıymetlilerim canım anacım ve babacıma, kardeşlerim Nur Sema, Ahmet Hakan ve Melike’ye en içten teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım. İyi ki varsınız. Bursa, 2021 Gamze ÇİMEN x İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................. v ÖZET ………………………………………………………………………………..... vi ABSTRACT ………………………………………………………………………..... vii ÖNSÖZ ……………………………………………………………………………… viii İÇİNDEKİLER……………………………………………………………….……….. x TABLOLAR ..………………………………………………………………...…..… xiii ŞEKİLLER …………………………………………………………………………... xv KISALTMALAR ...……………………………………………………………...…. xvii GİRİŞ ………………………………………………………………………………….. 1 BİRİNCİ BÖLÜM VERGİ OPTİMALİTESİ KURAMI VE OPTİMAL VERGİ KRİTERLERİ 1. OPTİMAL VERGİ TEORİSİ ……………………………………………………... 6 1.1. İKİNCİ EN İYİ KURAMI …………..……………………………………. 13 1.2. VERGİLEME ÜZERİNE OPTİMAL VARSAYIMLAR …………..…….. 17 1.2.1. Optimal Gelir Vergisi ……….………………………………………... 17 1.2.2. Optimal Tüketim Vergisi ……….…………………………………….. 25 1.2.3. Optimal Vergi Sistemi Uyumu ……….……………………………….. 32 1.3. OPTİMAL VERGİLEME TARTIŞMALARI …………..………………... 34 1.3.1. Vergi Hasılatı ve Optimal Vergileme ……….………………………… 35 1.3.2. Kaynak Dağılımında Etkinliği Temel Alan Optimal Vergileme ……… 39 1.3.3. Adalet ve Optimalite ……….…………………………………………. 42 2. OPTİMAL VERGİLEME ÇERÇEVESİNDE İDEAL BİR VERGİ SİSTEMİNİN KRİTERLERİ ……………………………………………………. 46 2.1. VERGİLEME İLKELERİ AÇISINDAN OPTİMAL VERGİLENDİRME. 47 2.2. VERGİLEMEDE ANAYASAL İLKELER AÇISINDAN OPTİMALVERGİLEMENİN DURUMU …………..……………..…………. 57 2.2.1. Ölçülülük İlkesi Açısından ……….…………………………………... 59 xi 2.2.2. Kanunilik ve Hukuki Güvelik İlkesi Açısından ……….……………… 60 3. TEORİK MODELLERİN OPTİMAL VERGİLERE BAKIŞI ………………… 63 3.1. OPTİMAL VERGİLEMEDE PIGOUCU YAKLAŞIM …………..……… 63 3.2. OPTİMAL VERGİLEMEDE RAMSEY YAKLAŞIMI …………..……… 66 3.3. İBN-İ HALDUN- LAFFER EĞRİSİ: OPTİMAL VERGİ ORANI ………. 72 3.3.1. Arz Yanlı İktisat: Teorik Yaklaşım……….…………………………… 72 3.3.2. Vergi Oranları ve Laffer Eğrisi ……….………………………………. 76 3.3.3. Bireysel Davranış ve Toplam Laffer Eğrisi……….…………………... 80 3.3.4. Yatırım ve Laffer Eğrisi ……….……………………………………… 80 3.4. ENFLASYON VE VERGİ HASILATI İLİŞKİSİ: OLIVERA-TANZI ETKİSİ …………………………………………………… 81 3.5. MIRRLEESYEN TEMELLİ OPTİMAL VERGİLEME …………..……... 86 3.6. VERGİLEMEDE GELİR VE İKAME ETKİSİ ARASINDAKİ TERCİH: CORLETT- HAGUE KURALI ………..…………………………… 92 İKİNCİ BÖLÜM TÜRK VERGİ SİSTEMİNDE OPTİMAL VERGİ ARAYIŞI 1. KAYNAKLARINA GÖRE VERGİ AYRIMINDA OPTİMALİTE …………… 96 1.1. TÜRK VERGİ SİSTEMİ SINIFLANDIRMASINA GÖRE VERGİLERİN OPTİMAL ÖLÇÜTLER KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ ………………………………….. 96 1.1.1. Optimal Vergileme Yönüyle Türkiye’de Gelir Üzerinden Alınan Vergiler ……………………………………………………………………... 98 1.1.2. Optimal Vergileme Yönüyle Türkiye’de Servet Vergileri ……….….. 108 1.1.3. Optimal Vergileme Yönüyle Türkiye’de Harcama Vergileri ………... 117 2. EKONOMİK ETKİLERİ AÇISINDAN DOLAYLI VE DOLAYSIZ VERGİ AYRIMINDA OPTİMALİTE …….…………………………………….... 126 3. TÜRKİYE’DE VERGİ ESNEKLİĞİNİN OPTİMALİTESİ …………………. 133 3.1. DOLAYSIZ VERGİLERDE VERGİ ESNEKLİĞİ OPTİMALİTESİ ….. 135 3.2. DOLAYLI VERGİLERDE VERGİ ESNEKLİĞİ OPTİMALİTESİ ……. 138 3.3. İLGİLİ LİTERATÜR …………………………………………………… 141 4. TÜRKİYE’DE VERGİ TEŞVİK POLİTİKALARI KAPSAMINDA xii EFEKTİF VE KANUNİ VERGİ ORANLARINDA OPTİMALİTE ……..……... 145 4.1. KANUNİ VERGİ ORANLARI …………………………………………. 150 4.2. EFEKTİF VERGİ ORANLARI …………………………………………. 154 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE VERGİ ORANLARI VE VERGİ GELİRLERİ İLİŞKİSİ: LAFFER TEOREMİNİN GEÇERLİLİĞİ 1. BİLİMSEL YAZINDA LAFFER TEOREMİ ………………………………….. 160 2. ARAŞTIRMANIN AMACI, YÖNTEMİ VE VERİ SETİ ……………………... 171 2.1. VERİLERE İLİŞKİN ÖZET İSTATİSTİKLER ...……………………….. 173 2.2. SERİLERİN BİRİM KÖK TESTLERİ …………………………………... 175 2.3. JOHANSEN (VECM) EŞBÜTÜNLEŞME ANALİZİ ..……………….… 178 2.3.1. Toplam Vergi Gelirlerine İlişkin Bulgular …………………………... 179 2.3.1.1. Trendli Model Sonuçları ………………………………………... 179 2.3.1.2. GSYİH’nin Bir Gecikmeli Modeli İçin Sonuçlar ………………... 185 2.3.1.3. Toplam Vergilerde Cari ve Optimal Oranlar …………………… 190 2.3.2. Dolaylı Vergi Gelirlerine İlişkin Bulgular …………………………... 195 2.3.2.1. GSYİH’nin Bir Gecikmeli Modeli İçin Sonuçlar………………… 196 2.3.2.2. Dolaylı Vergilerde Cari ve Optimal Oranlar……………………. 200 2.4. ARDL EŞBÜTÜNLEŞME YAKLAŞIMI ………………..…………....... 204 2.4.1. Dolaysız Vergi Gelirlerine İlişkin Bulgular …………………………. 206 2.4.1.1. Trendli Model Sonuçları ………………….…………….............. 206 2.4.1.2. GSYİH’nin Bir Gecikmeli Modeli İçin Sonuçlar ………………... 211 2.4.1.3. Dolaysız Vergilerde Cari ve Optimal Oranlar …………..……… 215 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME …….…………………………………………... 222 KAYNAKLAR ……………………….…………………………………………....... 230 EKLER ……………………………………………………………………………… 259 ÖZGEÇMİŞ ……………………………………………………………………..….. 267 xiii TABLOLAR Tablo 1: Gelir Vergisine Tabi Gelirlerin Vergilendirilmesinde Esas Alınan Tarife (2021)…………………………………………………………………………. 103 Tablo 2: AB Ülkelerinde ve Türkiye’de Kurumlar Vergisi Oranları (1990-2005)…..... 151 Tablo 3: AB Ülkelerinde ve Türkiye’de Gelir Vergisi Oranları (1995-2007)................ 153 Tablo 4: AB Ülkelerinde ve Türkiye’de Ortalama Efektif Vergi Oranları (2006-2020) ……………………………………………………………………..…… 158 Tablo 5: Ekonometrik Analizlerde Kullanılan Değişkenlerin Tanıtımı…….…….…... 172 Tablo 6: Ekonometrik Analizlerde Kullanılan Değişkenlerin Betimsel İstatistikleri..... 174 Tablo 7: Artırılmış Dickey-Fuller Birim Kök Testi Sonuçları..…………….......…….. 176 Tablo 8: Phillps - Perron Birim Kök Testi Sonuçları.….…………..……………….… 177 Tablo 9: Kwiatkowski-Phillips-Schmidt-Shin Testi Sonuçları……………….……… 178 Tablo 10: Gecikme Uzunluğunun Seçiminde Kullanılan Kriterler……...….………… 180 Tablo 11: Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları……………………………..…….. 180 Tablo 12: Uzun Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları.……..…… 181 Tablo 13: Kısa Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları.…………… 182 Tablo 14: Otokorelasyon LM Testi……………………..……………………….…… 184 Tablo 15: Değişen Varyans Testi………………...…..……………………………….. 184 Tablo 16: Jarque-Bera Normallik Dağılım Testi……….………………...……..….… 185 Tablo 17: Gecikme Uzunluğunun Seçiminde Kullanılan Kriterler…....…..…..……… 185 Tablo 18: Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları………………..……..…………… 186 Tablo 19: Uzun Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları………...… 187 Tablo 20: Kısa Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları…..….......… 188 Tablo 21: Otokorelasyon LM Testi……………………………………………..….… 189 Tablo 22: Değişen Varyans Testi…………………………………...………………… 190 xiv Tablo 23: Jarque-Bera Normallik Dağılım Testi…....……..….……………………… 190 Tablo 24: Toplam Vergi Gelirlerinde Cari ve Optimal Oranlara İlişkin Bulgular.…… 192 Tablo 25: Gecikme Uzunluğunun Seçiminde Kullanılan Kriterler……...….………… 196 Tablo 26: Johansen Eşbütünleşme Testi Sonuçları….……………………………...… 196 Tablo 27: Uzun Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları……..……. 197 Tablo 28: Kısa Dönem Vektör Hata Düzeltme Modeli Tahmin Sonuçları…….……… 198 Tablo 29: Otokorelasyon LM Testi…………………………………………….…..… 199 Tablo 30: Değişen Varyans Testi……..……….……………………………………… 199 Tablo 31: Jarque-Bera Normallik Dağılım Testi…..……………….………………… 200 Tablo 32: Dolaylı Vergi Gelirlerinde Cari ve Optimal Oranlara İlişkin Bulgular.….… 202 Tablo 33: ARDL Sınır Testi Sonuçları…......………………………………………… 206 Tablo 34: ARDL (1,5,4,5) Model Tahmin Sonuçları...……………..……………...…. 207 Tablo 35: Kısa Dönem Tahmin Sonuçları...…………………..……………………… 208 Tablo 36: Uzun Dönem Tahmin Sonuçları........……………………………………… 209 Tablo 37: Breusch-Godfrey Otokorelasyon LM Testi..…...………..………………… 210 Tablo 38: Heteroscedasticity Test: Breusch-Pagan-Godfrey….........………………… 210 Tablo 39: Ramsey Reset Testi…………………...…………………………………… 210 Tablo 40: ARDL Sınır Testi Sonuçları…..…………………………………………… 211 Tablo 41: ARDL (1,0,0,0) Model Tahmin Sonuçları...…………..…………………… 212 Tablo 42: Kısa Dönem Tahmin Sonuçları…………………...………...………...…… 212 Tablo 43: Uzun Dönem Tahmin Sonuçları.………………….……………………….. 213 Tablo 44: Breusch-Godfrey Otokorelasyon LM Testi……………..……………....…. 214 Tablo 45: Heteroscedasticity Test: Breusch-Pagan-Godfrey……………..….…....…. 214 Tablo 46: Ramsey Reset Testi.……………………………..……………..….…....…. 215 Tablo 47: Dolaysız Vergi Gelirlerinde Cari ve Optimal Oranlara İlişkin Bulgular.…... 216 xv ŞEKİLLER Şekil 1: Sosyal Açıdan Optimal Nokta………………………………………………… 20 Şekil 2: Vergi - İmkân Eğrisi.………………………………………………………….. 21 Şekil 3: Optimal Gelir Vergisi: Rawls Yaklaşımı……………………………………… 22 Şekil 4: Optimal Gelir Vergisi: Bentham Yaklaşım……………………………………. 23 Şekil 5: Yasal Vergi Mükellefi Olarak Firma.……….………………………………… 27 Şekil 6: Yasal Vergi Mükellefi Olarak Tüketici.………………………………………. 28 Şekil 7: İlgili Arz ve Talep Eğrilerinin Esneklikleri.………………………………...… 29 Şekil 8: Vergi Politikası, Vergileme İlkeleri ve Vergi İdaresi İlişkisi….……………… 48 Şekil 9: Optimal Vergi Sistemi İçin Temel İlkeler....…...……………………………… 50 Şekil 10: Pigouvian Verginin Analizi..………………………………………………… 65 Şekil 11: Ramsey Fiyatlandırması…………………..………………………………..... 69 Şekil 12: Laffer Eğrisinin Türetilmesi….……………………………………………… 77 Şekil 13: İşgücü-Arz Esnekliği ve Vergi Gelirleri ile Laffer Eğrisi….………………… 79 Şekil 14: Enflasyon Vergisi-Laffer Eğrisi.……..……………………………………… 85 Şekil 15: Götürü Vergi ve İş Gücü Geliri Üzerinden Alınan Vergi….………………… 89 Şekil 16: Toplam Vergi Gelirleri İçinde Gelir ve Kurumlar Vergisinin Payı (%)..…… 107 Şekil 17: Küresel Servet Piramidi…………..………………………………………… 110 Şekil 18: Toplam Vergi Gelirleri İçinde Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisinin Payı (%).……………………………………………………...…… 116 Şekil 19: Toplam Vergi Gelirleri İçinde Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisinin Payı (%)…………………………………………………………………... 125 Şekil 20: Dolaylı ve Dolaysız Vergi Tasnifinde Kullanılan Kriterler.…………...…… 127 Şekil 21: Toplam Vergi Gelirleri İçinde Dolaylı ve Dolaysız Vergi Gelirlerinin Seyri (%)……………………………………………………………………………... 130 xvi Şekil 22: Türkiye’de Toplam Vergi Gelirleri İçinde Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin 2020 Yılı ve 1980-2020 Ortalamasına Göre Dağılımı (%)…………………………… 131 Şekil 23: Dolaylı ve Dolaysız Vergi Gelirlerinin GSYİH’ye Oranı (%).…………...… 134 Şekil 24: Gelir Vergisinin GSYİH’ye Göre Esnekliği…...…………………………… 135 Şekil 25: Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinin GSYİH’ye Oranı (%)…..…………… 136 Şekil 26: Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisinin GSYİH’ye Oranı (%)…………………………………………………………….....…………….. 137 Şekil 27: Katma Değer Vergisinin GSYİH’ye Göre Esnekliği.………………….…… 139 Şekil 28: Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisinin GSYİH’ye Oranı (%)…………..…………………………………………………………………. 140 Şekil 29: Efektif ve Kanuni Oranlar…………………………………...……………… 157 Şekil 30: AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri ve Birim Çemberi..………….. 183 Şekil 31: AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri ve Birim Çemberi.………...… 189 Şekil 32: Türkiye’de Toplam Vergiler için Gerçek Laffer Eğrisi (2018).……..……… 194 Şekil 33: Türkiye’de Toplam Vergiler için Gerçek Laffer Eğrisi (2019)………...…… 195 Şekil 34: AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri ve Birim Çemberi…………… 199 Şekil 35: Normallik Dağılıma Uygunluk: Jarque-Bera Test İstatistiği……......……… 209 Şekil 36: Cusum ve Cusum-sq Testi Sonuçları……………...…...…………………… 211 Şekil 37: Normallik Dağılıma Uygunluk: Jarque-Bera Test İstatistiği………..……… 214 Şekil 38: Cusum ve Cusum-sq Testi Sonuçları…..…………………………………… 215 Şekil 39: Türkiye’de Dolaysız Vergiler için Gerçek Laffer Eğrisi (2019)…………… 218 Şekil 40: Enflasyon Oranları ve Gelir Vergi Dilimi Artışı (%).………………….…… 219 Şekil 41: Ücretliler Üzerindeki Vergi Yükü % (İki Çocuklu ve Tek Çalışanlı Hane)… 220 xvii KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi a.g.e Adı geçen eser a.g.m. Adı geçen makale AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ADF Augmented Dickey Fuller ARDL Auto Regressive Distributed Lag AR-GE Araştırma Geliştirme Çev. Çeviren DLIVG Dolaylı Vergi Geliri DLIVO Dolaylı Vergi Oranı DLIVOK Dolaylı Vergi Oranının Karesi DSIZVG Dolaysız Vergi Geliri DSIZVO Dolaysız Vergi Oranı DSIZVOK Dolaysız Vergi Oranının Karesi ECM Hata Düzeltme Mekanizması Ed. Editör GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla GVK Gelir Vergisi Kanunu IMF Uluslararası Para Fonu KDV Katma Değer Vergisi KPSS Kwiatkowski Phillips Scmidth Shin KRZ Kriz Dummy Değişken MB Marjinal Fayda MC Marjinal Maliyet MPC Marjinal Özel Maliyet MSC Marjinal Sosyal Maliyet MTV Motorlu Taşıtlar Vergisi xviii OECD Uluslararası Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ÖTV Özel Tüketim Vergisi PP Phillps-Perron TÜFE Tüketici Fiyat Endeksi VAR Vektör Otoregresyon vb. ve benzeri vd. ve diğerleri VECM Vektör Hata Düzeltme Mekanizması VG Vergi Geliri VİV Veraset ve İntikal Vergisi VO Vergi Oranı VOK Vergi Oranının Karesi 1 GİRİŞ Sosyal devlet anlayışının benimsenmesiyle birlikte, kamu yetkililerince toplum yapısının korunması, refah düzeyinde hedeflenen yükselişe ulaşılabilmesi ve refahın istikrarlı bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla sunulan kamusal mal ve hizmetlerin artışı kamu harcamalarını da artırmıştır. Kamu harcamalarında artan finansman ihtiyacı, şüphesiz kamu gelirlerinde de artışı zorunlu kılmıştır. Kamu maliyesinin önemli bir kavramı olan kamu gelirleri, devletin başta vergi olmak üzere kamu teşebbüslerinin mal ve hizmetlerinden, harç, para cezası vb. idari faaliyetlerinden, hediye ve bağışlar gibi farklı kaynaklarından elde ettiği gelirleri içermektedir. Kamu gelirleri arasında vergi, kapsamlı bir alana sahip ve kesin bir gelir kaynağı olduğundan ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan oldukça etkili bir gelirdir. Vergiler, mükelleflere eşit ve ortak fayda sağlamak amacıyla sunulan kamusal mal ve hizmetlerin devlet bütçesi yoluyla finanse edilebilmesi için ihtiyaç duyulan gelirin elde edilmesi amacıyla uygulanmaktadır. Bu nedenle vergilendirmenin temel ilkesi, vergi sisteminin geliri artırmada etkin bir araç olması gerektiğidir. Vergiler, gelir işlevini yerine getirirken, birey ve işletmelerin ekonomik kararlarını ve sosyal adaleti önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Aynı zamanda vergiler; ekonomik büyüme, kamu borçları, mali açık ve enflasyon gibi diğer makroekonomik değişkenler üzerinde önemli bir belirleyicidir. Benzer şekilde, makroekonomik değişkenlerin de vergi ve vergileme yapısı üzerinde belirleyiciliği yüksektir. Söz konusu karşılıklı etkileşimden dolayı vergilerin, optimal gelir düzeyini mümkün olduğunca etkin ve adil bir çerçevede elde edecek şekilde yapılandırılması gerekir. Nitekim vergi yapısının tasarımı, mali hedeflere ulaşmada kritik bir rol oynamaktadır. Vergi tasarımı, vergi araçlarının duyarlılığına ve vergi yetkililerinin bilgilerine göre şekillenmektedir. Dolayısıyla vergilerin seçimi, devlet amaçlarına, kullanılması mümkün olan vergi araçlarına ve vergilerin mükelleflerin refahını ve devlet gelirlerini nasıl etkilediğine bağlı olarak yapılmaktadır. Bu noktada vergi yapılarının, bireylerin ekonomik refahını destekleyecek şekilde tasarlanması oldukça güçtür. Zira her bireyin ekonomik refahını maksimize etmek söz konusu değildir. Bireysel refah artışı ilk aşamada cezbedici gelebilmekte ancak kıtlık kanunu çerçevesinde anlamsız olmaktadır. Çünkü her bireyin ekonomik refahını veya ekonomik potansiyelini geliştirmek için yalnızca sınırlı miktarda kaynak mevcuttur. Bu nedenle Batılı iktisatçılar, temel 2 ekonomik amaçlar olarak doğrudan bireysel refahla ilgili etkinlik ve adalet olmak üzere iki temel amacı tercih etmişlerdir. Kamu ekonomisinde merkezi bir konu olan vergi sisteminin, genellikle vergilemede arzu edilen adalet, etkinlik, minimum maliyet gibi nitelikleri dengeleyici bir şekilde tasarlanması amaçlanmaktadır. Bu niteliklerin bir veya birkaçının analiz edilmesinin bir yolu da ‘optimal vergilendirme’ olarak bilinen bir araştırma alanıdır. 1970’li yılların başında yeni ve verimli bir alan olarak ortaya çıkan ve günümüzde tartışılmaya devam eden optimal vergileme metodolojisi, vergi politikalarının amaçlarını netleştirmeye ve vergi araçlarının ekonomik özelliklerini anlamaya önemli ölçüde katkıda bulunan ve vergilendirmede hüküm süren normatif yaklaşımdır. Optimal vergide bireysel fayda ve sosyal refah fonksiyonları çerçevesinde her niteliğe uygulanacak göreli ağırlıklar belirlenerek, bu nitelikleri bir araya getirebilmek amacıyla iktisadi analizler kullanılmaktadır. Optimal vergilendirme, belirli bir kısıt altında sosyal refah fonksiyonunu maksimize etmek için bir vergi sisteminin seçilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Optimal vergilendirmede, sosyal planlamacı bir faydacı olarak ele alınmakta ve sosyal refah fonksiyonun toplumdaki bireylerin faydalarına dayandığı kabul edilmektedir. Optimal vergilendirme literatürü, vergilerin tahsilat aşamasında hem vergi idarelerinin hem de mükelleflerin en az maliyete katlanmalarının diğer bir ifadeyle vergilemenin etkinlik maliyetini minimum seviyeye düşürecek bir vergi sistemi ile adalet arasında dengenin nasıl tasarlanacağı konusunda tavsiyeler vermektedir. Ancak bir vergi sisteminin optimal tasarımı, ekonomi teorisyenlerinin ve politika yapıcılarının üzerinde uzlaşı sağlayamadığı kritik konulardan biridir. Adalet ile etkinlik arasındaki ödünleşim söz konusu iki temel amaca birlikte ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Her iki amacın birlikte gerçekleştirilememesi, kamu yetkililerince bir tercihte bulunulması gereğini doğurmaktadır. Vergi sisteminin adil gelir dağılımına hizmet edecek şekilde tasarlanması, kaynakların etkinliğini bozabilirken, hedeflenen denge miktarından sapmalara neden olabilmektedir. Benzer şekilde etkin kaynak tahsisi temeline dayanan vergi sistemlerinde gelir dağılımındaki adaletsizlik uç noktalara taşınabilir. Ayrıca vergilemenin, bireylerin kişisel ve ailevi şartları kapsamında hangi kriterlere göre nasıl yapılacağı ve vergi sistemlerinde karmaşıklığın hangi sınırda olması gerektiğine ilişkin hususlar zamana bağlı olarak değişebilmekte ve çeşitli bağlamlarda farklılaşabilmektedir. Dolayısıyla hem ulusal hem de uluslararası ekonomik, sosyal ve 3 politik hususlar ile vergi sisteminin başarılı bir şekilde işleyebilmesi için elde edilen çıkarımların analiz edilmesi gerekir. Bu noktada vergi tasarımı için optimal seviyenin belirlenmesinde hangi kriterlerin optimal kabul edileceği önem arz eder. Optimal vergilemeye göre ilk olarak kaynak dağılımında etkinliğin sağlanmasını hedefleyen vergi politikaları, adalet kavramıyla bağdaşacak şekilde belirlenmelidir. Aynı zamanda adalet amacı devlet açısından sosyal devlet ilkesinin bir gereği olup, ideal bir vergi sisteminin oluşturulmasında belirleyici bir unsurdur. Etkinlik ve adalet kriterlerinin yanı sıra mali verimlilik olarak ifade edilen vergi hasılatının artırılması da optimal vergileme teorisinin merkezinde yer almaktadır. Optimalitenin sağlanmasında vergi gelirlerini maksimize eden bir vergi sisteminin seçilmesi gerektiği öne sürülür. Ele alınan temel sorunlardan biri, istikrarsız bir ekonomide vergi gelirlerinin en iyi nasıl artırılacağıdır. Vergi gelirlerinin düzeyini belirleyen değişkenlerden biri vergi oranlarıdır. Vergi oranlarındaki değişikliğin vergi gelirleri üzerindeki etkileri çeşitli şekillerde görülebilir. Örneğin, vergi oranlarındaki artışla birlikte ikame etkisi ortaya çıkabilmektedir. Bu durum karşısında daha az çalışmayı ya da çalışmayarak boş zamanı tercih eden mükellef sayısındaki artışlar nedeniyle, ekonomi daralma dönemine girebilmekte ve vergi verimsizleşebilmektedir. Bu hususta iş gücü arz esnekliği etkili bir unsurdur. Yüksek vergi oranları sonucunda yalnızca ikame etkisi ile değil, vergi kaçırma ve vergiden kaçınma girişimlerinin artması da ekonomik konjonktürün daralmasına neden olabilmektedir. Söz konusu etkiler dikkate alındığında, vergi oranları yükseldikçe vergi tabanının sınırlanacağı ve vergi hasılatının azalacağı söylenebilir. Vergilemenin mali sınırını işaret eden bu sonuca göre vergi gelirlerinin düşmeye başladığı noktadan itibaren vergi oranlarındaki artış sonlandırılmalıdır. Diğer bir ifadeyle vergi gelirlerini maksimize eden vergi oranı optimal vergi oranı olarak ifade edilmektedir. Diğer tüm değişkenler ceteris-paribus durumunda iken vergi oranlarının düşürülmesiyle vergi gelirlerinin artırılabileceğini, bu doğrultuda bireysel refahın da artacağını savunan A. Laffer’e göre vergi gelirlerini azamileştiren vergi oranı optimal orandır. Laffer eğrisi, vergi oranları ile ortaya çıkan vergi geliri seviyesi arasındaki teorik ilişkiyi göstermektedir. Buna göre vergi oranı belirli bir noktanın altında olduğunda, vergi oranının yükseltilmesi vergi gelirini artırabilir. Ancak bu sınır aşıldığında, vergi oranının artmaya devam etmesi vergi gelirini azaltacaktır. Çünkü daha yüksek vergi oranları 4 ekonomik büyümeyi frenleyerek, vergi tabanının daralmasına ve ardından vergi gelirlerinin azalmasına neden olabilecektir. Tersine, vergi indirimleri ekonomik büyümeyi teşvik ederek, vergi tabanlarını genişletebilmekte ve vergi gelirlerini artırabilmektedir. Vergisel politikalarda vergi indirimlerinin önemini vurgulayan arz yanlı iktisat, vergi oranlarının düşürülmesiyle desteklenen ‘arz odaklı’ genişlemelerin bileşiminin, talep güçleri tarafından oluşturulan bir genişlemeden farklı olacağını savunmuştur. Vergi oranlarının düşürülmesiyle çalışma çabasında ortaya çıkan artış, emek arzını artıracak ve vergi sonrası reel ücret miktarında artışı sağlayacaktır. Sonuç olarak, ilave boş zamanın maliyeti yükseldiğinden çalışma teşviki artacaktır. Arz yanlı iktisat ekolüyle gelişim gösteren Laffer yaklaşımı, optimal vergileme arayışında hem adalet-etkinlik ikilemini hem de vergi gelirlerine yönelik temel hususları dikkate alması yönüyle maliye teorisinde dikkat çekici bir alana sahiptir. Bu kapsamda çalışmanın amacı; vergi sisteminde etkinlik, adalet ve mali verimliliği hedefleyen optimal vergilemenin teorik çerçevesinin açıklanarak, optimal vergileme modellerinden Laffer eğrisinin geçerliliğinin Türkiye için analiz edilmesidir. Bu amaçla çalışmanın birinci bölümünde öncelikle vergilemenin kuramsal çerçevesi ve önemi ele alınmıştır. Sonrasında optimal vergi teoremi üzerinde durulmuş ve vergilemede optimalitenin sağlanmasına yönelik optimal vergi sistemlerinin tasarımında belirleyici unsurlar açıklanarak gelirin ve tüketimin vergilendirilmesinde optimal ölçütlere yer verilmiştir. Son olarak vergilemede optimalite, klasik ve anayasal ilkeler bağlamında değerlendirildikten sonra optimal vergileme kapsamında literatürde yer alan öncü (İbn-i Haldun-Laffer Eğrisi, Ramsey ve Mirrleesyen Temelli Vergileme, Corlett-Hague Kuralı, Olivera-Tanzi Etkisi gibi) teorik modellere yer verilmiştir. İkinci bölümde, birinci bölümde ele alınan teorik bilgiler temelinde Türkiye’deki mevcut durum incelenmiştir. Bu doğrultuda Türk vergi sisteminde gelir, harcama ve servet üzerinden alınan vergilerin gelişimine yer verilmiştir. Akabinde dolaylı ve dolaysız vergiler ekonomik etkileri yönüyle değerlendirilmiş ve genel olarak Türkiye’de uygulanan vergi politikalarının optimal vergi üzerindeki etkisi ele alınmıştır. Son kısımda vergi gelirlerini önemli ölçüde etkiyen unsurlardan biri olan vergi oranları adalet ve etkinlik ikileminde tartışılmıştır. 5 Çalışmanın ampirik analizini içeren üçüncü bölümünde ise ikinci bölümde yer verilen açıklamalar çerçevesinde yerli ve yabancı literatür çalışmaları referans alınarak araştırmanın amacı, önemi, kapsamı ve analizinde kullanılan veri setine ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Analiz için belirlenen yöntemler teorik çerçevede açıklanmış ve veri setinin ekonometrik paket programına dahil edilmesiyle elde edilen bulgular raporlanarak Türk vergi sisteminin yapısı toplam, dolaylı ve dolaysız vergiler açısından değerlendirilmiştir. Söz konusu vergilerin her biri için Laffer analizi test edilerek Türkiye’de Laffer eğrisinin geçerliliği tahmin edilmiştir. 6 BİRİNCİ BÖLÜM VERGİ OPTİMALİTESİ KURAMI VE OPTİMAL VERGİ KRİTERLERİ Çalışmanın bu bölümünde verginin kuramsal çerçevesi ve önemi ele alındıktan sonra optimal vergi teoremi konusu ve vergilemede optimalitenin sağlanmasına yönelik ideal vergi sistemi kriterleri açıklanmıştır. Vergi optimalitesi kuramı, genel ve anayasal vergileme ilkeleri kapsamında değerlendirildikten sonra optimal vergilemeye yönelik teorik modeller ele alınmıştır. 1. OPTİMAL VERGİ TEORİSİ Vergiler, devlet tarafından kamusal amaçlar doğrultusunda, birey, firma ve diğer kuruluşlardan parasal sözleşme veya diğer yollarla zorunlu ve karşılıksız olarak alınan katkılardır1. Bir diğer tanımla vergi, “vergi yargılama yetkisine sahip kamu makamları tarafından, vatandaşlardan toplumun ihtiyaçlarını karşılamada devlet faaliyetlerinin maliyetinin bir kısmını tahsil etmek amacıyla alınan zorunlu katkılar” şeklinde ifade edilebilir2. Farklı tanımlar yapılsa da görüldüğü üzere tüm tanımlarda vergi; devlete ekonomik, mali ve sosyal amaçları gerçekleştirmek üzere verilen zorunlu ve karşılıksız ödemelerle sınırlandırılmıştır3. Geçmişten günümüze her zaman tartışılan konuların başında yer alan ve uygulanmasına yönelik çok farklı görüşler bulunan vergi; kamu maliyesinde sürdürülebilirliği sağlamasının yanı sıra toplumsal dönüşüm için önemli bir politika aracı olmuştur4. İyi işleyen bir vergi sistemi, vatandaş-devlet ilişkisinde hesap verebilirlik ve sorumluluğa dayalı olarak güçlü bağlantılar kurabilmektedir. Vergi aynı zamanda kapsayıcı büyüme ve sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda, hükümetlere altyapı, eğitim, 1 Gitte Heij, “International the Definition of Tax”, International Bureau of Fiscal Documentation, Asia- Pacific Tax Bulletin, 2001, p. 74. 2 Amahalu Nestor, “Taxation”, National Open University of Nigeria Faculty of Management Sciences, 2018, p. 2. 3 Ken Messere and Jeffrey Owens, “International Comparisons of Tax Levels: Pitfalls and Insights”, OECD Economic Studies, N. 8, 1987, pp. 94-95. 4 European Commission, “Taxation Trends in the European Union”, Data for the EU Member States, 2019, p. 3. 7 sağlık ve sosyal koruma sistemleri için kaynak sağlamada büyük öneme sahiptir. Günümüzde hükümetlerin karşılaştığı tüm politika araçları arasında vergi, bir toplumun altyapısını finanse etmek için yeterli kaynakları toplamada veya farklı alanlarla (cinsiyet eşitliği, eğitim, sağlık gibi) ilgili tutumları ve seçimleri yansıtmada merkezi bir rol oynamaktadır5. Zira hükümetler belirli hedefler kapsamında, dönemler itibariyle uyguladıkları vergi sistemlerinde değişikliğe gidebilmektedir. Vergi sistemlerinde yapılan bu düzenlemeler; ülkelerin yönetim anlayışı, coğrafi ve fiziki özellikleri, kültürel ve politik yapıları vb. faktörler ile ekonomik gelişmişlik düzeylerine göre şekillenmektedir. Ekonomik gelişmişlik kapsamında vergisel politikalarda yeniden yapılanma, gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek kamu harcamalarına ihtiyaç duyulduğundan vergi gelirlerinin yükseltilmesi amacıyla yapılmaktadır6. Gelişmiş ülkelerde ise bilhassa kurumlar vergisinin yatırımlar üzerindeki etkisi üzerinde durulmaktadır. Örneğin yatırım indirimleri, amortismanlar, istisna ve muafiyetler gibi vergisel teşvikler nedeniyle çeşitli yatırım alanlarında uygulanan efektif marjinal vergi oranlarındaki farklılıkların giderilmesine yönelik tarafsız bir vergilendirme hedeflenir. Ayrıca ekonomik büyümeyi ve rekabet gücünü azalttığı gerekçesiyle emek üzerinden alınan verginin tüketim vergilerine kaydırılması, vergi reformlarının öncelikli konularındandır7. Bu doğrultuda servet vergileri kapsamında emlak vergisi ve veraset vergisi üzerinde var olan vergi avantajlarının kaldırılmasına, finansal işlem vergilerinin sisteme dahil edilmesine, katma değer vergisi tabanının genişletilmesine, vergi uyumunun artırılmasına ve idari yönetimin güçlendirilmesine yönelik politikalar benimsenmiştir8. Vergi reformu gerçekleştiren ülkelerdeki diğer bir gözlem, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı sorunudur. Vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma, marjinal vergi oranları ve vergi kanunlarındaki boşlukların neden olduğu vergi sığınakları ile daha da artmaktadır. Vergi matrahının aşınması sonucu artan 5 OECD, “Supporting the Development of more Effective Tax Systems”, A Report to the G-20 Development Working Group by the IMF, OECD, UN and World Bank, 2011, p. 8. 6 Vito Tanzi, “Globalization and the Need for Fiscal Reform in Developing Countries”, Intal ITD Occasional Paper, 2004, p. 12. 7 Vito Tanzi, “Tax Reform in Industrial Countries and the Impact of the U. S. Tax Reform Act of 1986”, Bulletin for International Fiscal Documentation, 1988, pp. 52-54. 8 Ömer Faruk Batırel, “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Son Vergi Reformları”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Y. 15, Özel S. 29, 2016, s. 168. 8 vergi oranları, mükelleflerin yasal veya yasadışı yollarla vergi ödemekten kaçınmalarına neden olmaktadır. Bu noktada vergi sistemlerinde yer alan vergi harcamaları etkin bir rol oynamaktadır9. Bunun yanı sıra her iki grupta yer alan ülkeler, bireylerin sahip olduğu ve ödeme gücünün en önemli göstergelerinden olan gelir, harcama ve servete göre mümkün olduğunca eşit bir vergileme gayreti içindedir. Görüldüğü üzere her iki grupta yer alan ülkelerde yeterli kaynak temini, eşitlikçi yaklaşım ve ekonomik etkinlik ve verimlilik yeniden yapılanma ihtiyacının özünü oluşturmaktadır10. Bu amaçların en azından belirli bir kısmının analiz edilmesinin bir yolu da, “optimal vergilendirme” olarak bilinen bir araştırma alanıdır. Vergi analizlerinde normatif bir yaklaşım öneren optimal vergilendirme, en iyi kaynak dağılımı ve gelir dağılımının sağlanamadığı bir ortamda uygulanan standart refah ekonomisi araçlarına dayanmaktadır11. Vergi, mevcut politikalardaki önemi nedeniyle her zaman güncel bir araştırma konusu olmuştur. Optimal vergi politikalarının tasarımı da geniş anlamda vergi geliri ile finanse edilen kamu hizmetlerinin tamamını ve toplumun tüm üyelerini etkilemektedir. Bireylerin yetenekleri, ihtiyaçları veya tercihleri hakkındaki bilgi kısıtlamaları nedeniyle, etkinlik ve adalet hedefleri arasında sağlanması gereken denge, optimal vergi politikasının tasarımında belirleyici bir rol oynamaktadır. Optimal vergilendirme teorisi, büyük ölçüde politik ekonominin felsefi temellerine12 dayanmaktadır. Optimal vergilendirmede aslolan etkinlik ve adalet arasındaki dengedir13. Bu denge, verginin teorik olarak mikro ekonomik yönü ile ilişkilidir14. Bu iki temel hedef birbiriyle ilişkili olup, gerekli durumlarda ilk hedef için diğer hedeften ödün verilebilmektedir. Etkinlik (kaynak dağılımında) üzerindeki etki, Pareto optimumu üzerindeki etkidir. Pareto şartları, kaynak dağılımında etkinliği hedeflerken gelir dağılımında adaleti göz ardı etmektedir. Pareto çizgisinde olan neoklasik ekol yazarlarına göre ekonomideki tüm birimler bütün 9 Ben Van Veithoven and Frans Van Winden, “A Positive Model of Tax Reform”, Public Choice, 1991, p. 63. 10 Australian Council of Social Service, Tax Reform Purpose Principles and Process, 2013, pp. 3-4. 11 Alan J. Auerbach, “The Theory of Excess Burden and Optimal Taxation”, Handbook of Public Economics, V. 1, 1985, p. 119. 12 Vergileme ve iktisadi düşünce tarihinin ilk dönemlerinde görülen görüş farklılıklarının temeli Schumpeter (1959), Musgrave (1985), Salanie (2003) ve Screpanti ve Zamagni (2005)’ye dayanmaktadır. 13 Sanna Tenhunen, “Essays on the Theory of Optimal Taxation”, Academic Dissertation, 2007, pp. 13- 14. 14 Ömer Faruk Batırel, Kamu Malivesi Teorisine Giriş, İstanbul: Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları, N. 492, 1990, s. 116. 9 şartları aynı anda sağlayamıyorsa, imkânlar ölçüsünde yerine getirilen şartlar dikkate alınarak optimuma yaklaşmak mümkün olabilmektedir. Mevcut yaklaşımı benimseyen bir grup yazar ise gerekli şartların kısmen yerine getirilmesi durumunda Pareto anlamında optimumdan uzaklaşılacağını ifade etmiştir. Ekonomide “n” sayıdaki birimlerin “n-1” kadarı Pareto şartlarını sağlarken, n’inci birimin mevcut şartlara uymaması durumunda Pareto optimumunun sağlanamaması, “ikinci en iyi” niteliğinde yeni bir durumu gündeme getirmiştir. Samuelson’dan sonra15 Winston, Lancester, Meade, Davis, Lipsey gibi yazarların yürüttüğü çalışmalar sonucu ikinci en iyi teorisi şekillenmiş, bu teori vergi optimalitesi analizlerinde önemli bir belirleyici olmuştur16. Nitekim optimal vergi teorisini karakterize eden en önemli hususlardan biri de, ikinci en iyi teorisidir17. Optimal vergi teorisi, vergi sisteminin belirli yönlerine odaklanan bir dizi modeli geliştirmiştir. Bu farklı modellerin üç özelliği bulunur; Birincisi, her model hükümetin gelir ihtiyaçlarına yönelik gelir veya harcama vergisi gibi bir dizi uygulanabilir vergiyi belirler. Modeller tipik olarak ekonomik bozulmaya neden olmayacak olan götürü vergileri hariç tutmaktadır. İkincisi, her model bireylerin ve firmaların vergilere nasıl cevap vereceğini belirler: Bireylerin boş zaman ile çalışmayı ikame etme tercihi bulunmaktadır. Firmalar ise mal üretimi için belirli bir teknolojiye sahip olup, belirli bir pazar yapısında etkileşime (rekabet) girebilmektedir. Üçüncüsü, hükümetin farklı vergi yapılandırmalarını değerlendirmek için modellere göre nesnel bir işlevi vardır: Basit modellerde hükümetin amacı, vergi sisteminin yarattığı aşırı yükü asgariye indirme ve belirli bir miktar gelir elde edebilme şeklinde belirlenmişken, daha karmaşık modellerde etkinlik ve adalet dengesi gözetilmiştir. Adaleti ele alan modeller genellikle fayda yaklaşımı ve yatay adaletten ziyade dikey adalet üzerinde yoğunlaşmaktadır18. Bu hususta optimal vergi oranlarının hesaplanmasına yönelik çeşitli varsayımlar altında Atkinson (1973), Mirrlees (1971) ve Stern (1976) tarafından gelir vergisine; Atkinson ve Stiglitz (1972) ve Deaton (1975) tarafından gelir ve harcama vergisine ilişkin önemli raporlar 15 Samuelson’a göre bazı şartların sağlanmaması, yerine getirilen şartları da değiştirecektir. Nitekim hemen hemen tüm sanayi kollarının satış fiyatından daha düşük bir marjinal sosyal maliyetle üretim yaptığı bir ortamda (tekel veya dışsallıklar), diğerlerinin marjinal maliyetin fiyata eşit olduğu bir düzeyde faaliyet göstermeleri istenemez. 16 Sinan Sönmez, Kamu Ekonomisi Teorisi, Ankara: Teori Yayınları, 1987, s. 89. 17 Robin Boadway, From Optimal Tax Theory to Tax Policy: Retrospective and Prospective Views, London: The MIT Press, 2012, p. 7. 18 William M. Gentry, “Optimal Taxation”, The Encyclopaedia of Taxation and Tax Policy, 1999, p. 307. 10 hazırlanmıştır. Diamond ve Mirrlees (1971), Mirrlees (1975), Stiglitz ve Dasgupta (1971) birçok çalışmasında tüketim vergisi kurallarını tartışmıştır19. 1980 öncesi rekabetçi (neoklasik) ekol, optimal vergi yapılarının analizine yönelik modellere odaklanmıştır. Örneğin Pigou, piyasa dışsallıklarının düzeltilmesi için vergilerin kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu doğrultuda optimal vergi yapısı; tam rekabet koşullarının işlemesini engelleyen tekeller, dışsallıklar vb. diğer unsurlara sahip bir ekonomide belirgin şekilde farklılaşabilecektir. Optimal vergilendirmede talepteki bağımlılıkların, düzeltici vergiler üzerindeki etkisi önemle dikkate alınmıştır. Bu hususta Arnott ve Stiglitz (1983) ahlaki riziko sorunlarının baş gösterdiği ekonomiler için neredeyse her zaman kısıtlanma yaşanacağını vurgulamıştır20. Vergileme sürecinde nasıl sağlanacağı kritik bir husus olan adalet kavramı da optimal vergileme için önemli bir kriterdir. Adalet çok kesin bir kavram olmamakla birlikte, her ekonomistin farklı bir başlık altında gruplaşmayı tercih edeceği hususları içerse de, sıradan vergi mükellefleri üzerinde egemen olan en doğal düşünce çizgisi olmuştur21. Vergi sistemlerinde optimal düzeye ulaşılması önem arz etmektedir. Daha da önemlisi, hangi durumların optimal olarak değerlendirileceğidir. Örneğin vergilerin kaynak dağılımı üzerindeki olumsuz etkisinin en aza indirilerek etkinlik kaybının önlenmesi bu kriterlerden biridir. Ancak iktisadi anlamda temel hedef yalnızca kaynak tahsisinde etkinlik olmayıp, adil gelir dağılımı da devlet için önemli bir hedeftir. Zira bu durum devlet için sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. Dolayısıyla vergi sistemlerinde optimalite için adalet kriterinin önemli bir belirleyici rolü vardır22. Optimal vergi yapısı, birbirleri ile rakip olan etkinlik ve adalet konuları arasındaki tercihin, toplum tercihlerinin en iyi şekilde belirlenmesinden sonra, sosyal refahı maksimize edecek şekilde yapılmasını öneren vergi yapısıdır. Nihayetinde belirli bir sosyal refah fonksiyonu veren 19 James Mirrlees, “Optimal Tax Theory: A Synthesis”, Working Paper Department of Economics, N. 176, 1976, pp. 1-2. 20 Joseph E. Stiglitz, “Pareto Efficient and Optimal Taxation and the New New Welfare Economics”, NBER Working Paper, N. 2189, 1987, p. 56. 21 Agnar Sandmo, “Optimal Taxation an Introduction to the Literature”, Journal of Public Economics, 1976, p. 37. 22 Cihan Yüksel, Optimal Vergileme Tartışmalarında Laffer Eğrisi, Ankara: Turhan Kitabevi Yayınları, 2016, s. 3. 11 optimal vergi yapısı, sosyal refah fonksiyonunu en üst düzeye çıkaran Pareto etkin tahsisi teşvik eden bir vergi yapısını ifade etmektedir23. Optimal vergileme sosyal refahı maksimuma ulaştırırken, etkinlik nedeniyle oluşacak maliyetleri en aza indirmeyi hedefler. Bu doğrultuda optimal vergilemenin temel hareket noktası minimum fayda kaybı ile vergi gelirlerinin tahsil edilebilmesi için vergi oranlarının nasıl düzenlenmesi gerektiğidir24. Peki bu durum nasıl sağlanacaktır? Milletlerin zenginliği adlı eserinde Adam Smith, rasyonel bir vergilendirmenin nasıl olması gerektiğini uzun süre tartışmış, genel olarak vergilere ilişkin dört temel ilke (adalet-eşitlik, kesinlik, uygunluk, iktisadilik) sunmuştur25. Bu ilkeler modern ekonomilerde halen geçerlidir. 19. yüzyılın sonlarına doğru filozoflar, vergilendirmenin sıklığını ve optimalitesini tartışmışlardır. Vergilendirmede maksimum bireyin maksimum mutluluğunun gözetilmesi faydacı kavramla birlikte geliştirilmiştir. John Stuart Mill, vergilendirmenin gerektirdiği fedakârlıkların tüm vergi mükelleflerine mümkün olduğunca ödeme güçleri açısından eşit baskı yapması gerektiğini savunmuştur. Bu husus, dikey eşitliğe yönelik optimal vergilendirme için bir kural olarak değerlendirildiğinde, vergi yükünün, zenginlerin yoksullardan daha yüksek miktarda ödeme yapması için dağıtılması gerektiğini göstermektedir26. Mill’in görüşlerini benimseyen F. Y. Edgeworth (1897) vergi yükünün vergi mükellefleri arasındaki dağılımını değerlendirmiş, marjinal maliyetin her vergi mükellefi için aynı olması gerektiğini öne sürmüştür. Bu eşit marjinal fedakârlık ve azalan marjinal gelir kullanımı, artan oranlı vergilendirme anlamına gelir. Edgeworth’a göre, gelir dağılımı giderek eşitlendikçe (tam eşitlik sağlanana kadar) kamu hizmetleri toplamı artacaktır. Bununla birlikte, daha önce Sidgwick (1883) tarafından, daha fazla eşitliğin; nüfusun artmasına neden olduğu, özgürlük, görüş ve zevklerin çeşitliliğini tehdit ettiği ve daha fazla boş zaman tercihinin bir sonucu olarak toplam gelir miktarında düşüşe neden olduğu gibi birtakım sorunlar ortaya konulmuştur. 20. yüzyılda adil bir vergi yükünün 23 Joseph E. Stiglitz, Economics of Public Sector, Third Edition, New York: W. W. Norton and Company, 2000, pp. 552-553; Helmuth Cremer and Firouz Gahvari, “Uncertainty, Optimal Taxation and the Direct Versus Indirect Tax Controversy”, The Economic Journal , V. 105, N. 432, 1995, p. 1165. 24 Güneri Akalın, Kamu Ekonomisi, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, N. 486, 1981, s. 311. 25 Adam Smith, An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations, 1776, The Wealth of Nations: Book 5, London: ElecBook Company, 1977, pp. 1103-1105. 26 Tenhunen, a.g.m., pp. 16-17. 12 artan oranlı olması gerektiği konusunda büyük bir fikir birliği sağlanmıştır. Pigou (1928), çeşitli eşitlik kurallarına uygulanan vergi düzenlemelerini incelemiş ve Edgeworth’un (1897) ardından, eşit marjinal fedakârlık ve artan oranlı vergilendirme ilkesinin optimal olduğunu savunmuştur. Optimize edilmiş bir vergi programı ve optimum artan oranlılığın tespit edilmesine yönelik Cassel (1901) ve Edgeworth (1919) tarafından çalışmalar yapılmıştır. 1930’larda artan oranlı vergilemenin optimalliğine yönelik kişiler arası fayda karşılaştırmalarının fizibilitesi sorgulanmış, Pareto etkinliğinin sağlanamadığı sürece, vergi yükü sorununun etik veya politik bir konu olmaya devam edeceği ve ekonomi içinde çözümlenemeyeceği ileri sürülmüştür. Artan oranlı vergilemenin iyimserliği geniş ölçüde kabul görmüş gibi görünse de, olumsuz teşvik etkilerinden kaynaklanan üretimdeki etkinlik kayıpları da dile getirilmiştir. Nitekim Pigou’nun (1947) vergilendirmenin yeniden dağıtıcı yönü ile üretimdeki teşvik rolü arasındaki değiş tokuşa (trade-off) bakışı; üretim faktörlerinin yüksek gelirli kesimden düşük gelirli kesimlere doğru yeniden dağıtımının, toplam çıktı düzeyini azaltmadığı sürece refahın iyileştirilmesine yönelik olacağı şeklindedir. Corlett ve Hague (1953) ise aşırı vergi yükünü dikkate alarak dolaylı ve dolaysız vergilendirmeyi karşılaştırmış ve iş gücü arzını caydırmamak için boş zamanın tamamlayıcısı olan mal ve hizmetlerin daha çok vergilendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir27. Diğer bir iktisadi düşünceye göre vergilendirmede götürü vergiler daha rasyoneldir. Götürü vergiler mükellef açısından bir gelir kaybına neden olsa da bu kayıp, genel bir refah kaybı değildir. Temel hedef, mal ve hizmetlerin vergilendirilmesiyle kaynak artışını sağlamak ve tüketici refahında oluşan azalışları minimum seviyeye düşürmektir28. Ancak tam optimalliğin sağlanmasının salt mali transferlere dayandırılması29 bugünün şartlarında uygulanabilir olmadığından refahı artırmak için gelir ve harcama vergileri kullanılmaktadır30. Görüldüğü üzere optimal vergilemeye yönelik farklı görüşler mevcuttur. Ayrıca çeşitli vergileri uygulama kolaylığı, vergi sistemlerinin optimal yapısı üzerinde kritik etkiye sahiptir. Optimal vergi teorisi, politika yapıcıların, vergilerin uygulanabilirliği konusundaki varsayımları üzerinden ne tür vergilerin vergi sistemi içinde yer alacağı konusunu ele almıştır. Bu doğrultuda hangi 27 a.g.m., pp. 17-18. 28 Paul A. Samuelson, “Theory of Optimal Taxation”, Taxation: Critical Perspectives on the World Economy, ed. Simon R. James, First Edition, London and New York: Routledge, 2002, p. 232. 29 Peter Diamond and James A. Mirrless, “Optimal Taxation and Public Production”, The American Economic Review, V. 61, N. 1, 1971, p. 8. 30 Gerard Debreu, “A Classical Tax-Subsidy Problem”, Econometrica, V. 22, N. 1, 1954, pp. 14, 22. 13 vergilerin uygulanabileceğine veya uygulanamayacağına yönelik örtük varsayımlarda bulunmaktadır31. Vergi optimalitesi kavramına ilişkin yapılan açıklamalar doğrultusunda mevcut varsayımların netleştirilmesine yönelik vergi sistemlerinde optimal vergi yapısının nasıl sağlanacağını ele almadan önce vergi optimalitesi analizlerinde önemli bir belirleyici olan ikinci en iyi kuramı açıklanacaktır. 1.1. İKİNCİ EN İYİ KURAMI Piyasa, tarafların bir araya gelerek mal ve hizmet ürettiği ve mal ve hizmet alışverişinde bulunduğu bir sistemdir. Piyasa mekanizmaları, arz ve talep güçleri tarafından belirlenen mal ve hizmetler için fiyatlandırma yaparak kaynak tahsisine imkân sağlar. Piyasaların, kaynakları bir topluma optimal bir şekilde tahsis edip etmediği hususu iktisatçılar arasında büyük bir anlaşmazlığa neden olmuştur. Bu nedenle piyasa incelemeleri, matematik alanında adil bölüşüm problemleri temeline dayandırılmış, genel olarak bir dizi malın, birden fazla taraf arasında adil bölüşümünün nasıl sağlanacağı ele alınmıştır. Buna göre piyasalar, mal ve hizmetlerin birden fazla taraf arasında tahsis edilebileceği bir mekanizmadır. Piyasa başarısı, yapılan tahsisin istenebilirliği ile ölçülebilir. Matematik alanında adil bölüşüm problemleri esas olarak ortaya çıkan bölüşümlerin arzu edilen adalet çerçevesinde; orantılı bölüşüm (tüm katılımcıların malların toplam değerinin en az 1 N’yi kendi değerlemelerine göre aldığı), adalet kriterine uygun bölüşüm (hiçbir katılımcının başkalarının kendi payına düşen payını tercih etmediği) ve adil bölüşüm (tüm katılımcıların kendi öznel değerlemeleri ile aynı mutluluğu hissettiği) unsurlarına odaklanmıştır. Ancak ekonomi alanında malların dağıtımına ilişkin piyasa başarısının değerlendirildiği temel kriter etkinliktir. Özellikle piyasa etkinliği Pareto optimalitesinin bir özelliği olarak kabul edilmektedir. Pareto optimal bölüşümü altında, bir grubu kötüleştirmeden diğer grubu daha iyi hale getirmek imkânsızdır. Diğer bir deyişle Pareto optimal olmayan bölüşümler altında, tüm taraflar için daha iyiyi sağlayan durumu yeniden tahsis etmek mümkündür. Bu, yukarıda belirtilen adalet kriterlerine göre sağlanamayan bir bölüşüm olur ki, adil bölüşümlerde genellikle tüm tarafların aynı anda daha iyi hale getirilmesi söz konusudur. Genel bir 31 Joel Slemrod, “Optimal Taxation and Optimal Tax System”, Journal of Economics Perspectives, V. 4, N. 2, 1990, p. 168. 14 ifadeyle refah ekonomisinin birinci temel teoremi, rekabet piyasalarının etkin tahsis dengesini amaçlamasıdır32. Tahsis etkinliği olarak da adlandırılan Pareto etkinliği, kaynaklar tahsis edildiğinde, başka birini daha da kötüleştirmeden kimseyi daha iyi hale getirmenin mümkün olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Paretonun etkin olduğu bir duruma atıfta bulunulurken, genellikle ürünlerin en etkin (en az maliyetle) şekilde üretildiği varsayılır33. Bu etkinlik modeli üç kısıtlayıcı varsayıma sahiptir. Birincisi, tüketicinin fayda fonksiyonunda veya firmanın üretim fonksiyonunda dışsallıklar söz konusu değildir. İkincisi, piyasa fiyatları kesin olarak bilinir ve tüm pazarlarda mükemmel (tam) bilgi bulunmaktadır. Üçüncüsü, tüketiciler faydayı en üst düzeye çıkarır ve kayıtsızlık eğrileri, marjinal ikame oranlarının azalması ile ayırt edici özelliklerini ortaya çıkarırlar. Üretim faktörlerinin marjinal ürün değeri pozitiftir (artan verimi ifade eden toplam ürün fonksiyonunun birinci ve ikinci türevleri pozitiftir.) ve belirli bir bilgi ve teknoloji düzeyinde çalışır. Bu varsayımlarla, firma ve tüketiciler için tam rekabet piyasası ve fiyatın (P) marjinal maliyete (MC) eşit olmasını sağlayan mükemmel ortam garanti edilmektedir. Fiyatın marjinal maliyete eşit olması (P = MC) kuralından ayrılışlar, Pareto etkinsizliğini ifade eder. Standart model, analitik uyum için iki ürün ve iki üretim faktörü olduğunu varsaymaktadır34. Refah ekonomisinin birinci temel teoremine göre herhangi bir rekabetçi denge Pareto optimalidir. Bununla birlikte bazıları için diğerlerinden daha fazla arzu edilen çoklu rekabetçi dengeler olabilir. Örneğin döviz piyasasında olası bir Pareto optimal rekabetçi denge, tek bir tüketicinin tüm mallara sahip olacağı şekilde nihai bir tahsisattır. Böyle bir ortamda, tüketicinin fayda fonksiyonunun artmakta olduğu varsayıldığında, bu tüketicinin durumunu kötüleştirmeden diğer herhangi bir tüketicinin faydasını artırmak imkânsızdır. Bu denge tahsisi, Pareto optimali olmasına rağmen, adalet kavramının herhangi bir kriterini karşılamamaktadır35. Birinci refah teoremi genellikle kendisine karşılık gelen ikinci refah teoremi ile birleştirilmekte ve her ikisi literatürde refah ekonomisinin temel teoremleri olarak 32 Sicong Shen, “First Fundamental Theorem of Welfare Economics”, Semantic Scholar, 2018, pp. 1-2. 33 Salvatore Zecchini, “Glossary of Industrial Organisation Economics and Competition Law”, Organisation For Economic Co-Operation and Development OECD, 1990, p. 65. 34 Michael Howard, Public Sector Economics for Developing Countries, Mona Kingston: University of the West Indies Press, 2001, p. 2. 35 Shen, a.g.m., p. 8. 15 adlandırılmaktadır. Rekabetçi dengenin pareto optimali olduğu birinci refah teoremine benzer şekilde ikinci refah teorisi de optimal tahsisi hedefler. İkinci refah teoreminde rekabetçi denge için makul bir fiyat sistemi vardır36. İkinci refah teoremine göre yeniden bölüşüm sorunu piyasa mekanizması şartlarında çözümlenirken asıl olarak vergi ve transfer araçları kullanılır. Tercihler üzerinde etkili olmayan nötr (yansız) vergiler ile sübvansiyonlar bu araçlar arasında yer almaktadır. Etkinlik koşullarının bozulmaması için uygulanan vergilerin saptırıcı olmayan vergiler olması gerekir aksi durumda Pareto optimal kaynak dağılımı sağlanamayacaktır37. İkinci refah teoreminde, kaynakların verimli dağılımını sürdürülebilir kılmanın en iyi yolu onu piyasa mekanizmalarına tabi tutmaktır. Hiçbir merkezi planlama, Pareto etkinlik hususunda “Görünmez El” mekanizması38 kadar etkili olamaz39. Ancak ekonomik konjonktürde görülen tam rekabet piyasasındaki sapmalar, gelir adaletsizlikleri, dışsallıklar gibi nedenlerle tüm sektörlerde eş anlı denge sağlanamamaktadır. Bu noktada söz konusu nedenlerin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi ve dışsallıkların içselleştirilebilmesi için farklı vergi ve sübvansiyon arayışları başlamıştır40. Bu farklı vergi arayışları, “Ekonomide sektörlerin büyük çoğunluğunda tüm koşulların sağlanamadığı kabul edilirse, optimalite doğrultusunda yalnız bir koşulun sağlanması doğrudan refahı artırır mı?”, “Optimum koşulların biri sağlanmazsa, diğer tüm Pareto koşulların ekonomi politikaları için yönlendirici niteliği olabilir mi?”, “Diğer sektörlerde marjinal maliyet fiyatlamasını sürdürmek etkin midir?” gibi birtakım soruları da beraberinde getirmiştir41. Bu sorulara yönelik Lipsey ve Lancaster (1956) oldukça güçlü ekonometrik yöntemler kullanarak, reel ekonomide etkinliği sağlama koşullarının belirtilenlerden çok daha karmaşık 36 Kegon Teng Kok Tan, “The First Fundamental Theorem of Welfare Economics”, 2008. 37 Hülya Kirmanoğlu, Kamu Ekonomisi Analizi, 1. b., İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım, 2007, s. 72. 38 Adam Smith’e ait olan “Görünmez El” kavramı, fiyat mekanizmasını ifade eder (Mark Thornton, “The Mystery of Adam Smith’s Invisible Hand Resolved”, Ludwig Von Mises Institute Working Paper, 2006, p. 5). Adam Smith, genel olarak herkesin kendi çıkarlarının peşinde koşmasının sonucunda toplum çıkarlarının maksimize edilebileciğini savunmaktadır. Serbest piyasanın görünmez eli, bireylerin kazanç arayışını toplumun genel faydasına dönüştürecektir. Bu, görünmez el argümanıdır (John D. Bishop, “Adam Smith’s Invisible Argument”, Journal of Business Ethics, N. 14, 1995, p. 165). Bu akımda bireylerin, tutarlı bir tercihler kümesine sahip olduğu ve bu tercihler temelinde rasyonel bir şekilde hareket edebildiklerinden kendileri için neyin iyi olduğunu bildikleri varsayılır (Anthony Brewer, “On the other (Invisible) Hand”, Department of Economics University of Bristol, N. 06/594, 2006, p. 14). 39 Florin Popa, “On Pareto Efficiency and Equitable Allocations of Resources”, Romanian Economic Journal, Y. 10, N. 23, 2007, p. 77. 40 Sankar Kumar Nath, A Perspective of Welfare Economics, London: The Macmillan Press, 1973, p. 41. 41 Sönmez, a.g.e., ss. 88-89. 16 olduğunu savunmuştur42. Lipsey ve Lancaster’e göre Pareto optimum koşullarından birinin yerine getirilememesi durumunda, optimum duruma ancak diğer tüm Pareto koşullarından ayrılarak ulaşılabilecektir. Sadece çarpık politika araçlarının bulunduğu reel dünyada, ikinci en iyi optimal politika ve dolayısıyla ikinci en iyi tahsis ihtiyacı ortaya çıkmıştır43. İkinci en iyi teoremine göre, genel bir denge sisteminde, Pareto koşullarından birine ulaşılmasını engelleyen bir kısıtlamanın varlığı halinde, diğer Pareto koşullarının sağlanması arzu edilmeyebilir. Başka bir deyişle, Pareto optimum koşullarından birinin karşılanamaması durumunda, optimum bir durum ancak diğer tüm Pareto koşullarından ayrılarak elde edilebilecektir44. Spesifik olarak, optimum koşulların birçoğunun sağlandığı bir durumun, daha azının sağlandığı bir durumdan daha zorunlu veya daha olası olduğu doğru değildir. Bu nedenle, Pareto optimum koşullarının yerine getirilmesini engelleyen birçok kısıtlamanın olduğu bir durumda, herhangi bir kısıtlamanın kaldırılması, refahı veya etkinliği düşürüp yükseltebileceği gibi herhangi bir değişikliğe neden olmayabilir45. Bu teori basit politika önlemlerinin sunulmasına karşı çalışırken, aynı zamanda en iyi ikinci Pareto etkinliğini sürdürmenin bir yolu olarak rekabetçi denge koşullarının ihlallerini artıran olası politika önlemlerini ele almaktadır. Eğer Pareto etkinliği, tek bir koşul dışında herkese uygunsa, bir engelin kaldırılması açık bir gelişme olacaktır. Ancak iki veya daha fazla engel durumu varsa, bir engelin kaldırılması Pareto etkin bir yöntem olmayacaktır46. İkinci en iyi teoremi, normatif bir yaklaşım olup, çeşitli kısıtlamalarla birinci en iyi Pareto optimal durumların engellendiği durumlarda “en iyi” çözümlere dikkat çekmektedir. Temel ilgi alanı, bu tür “ikinci en iyi” çözümlerin nitelendirilmesi olup, vergilerin veya kamu teşebbüslerine ait politikaların optimal tasarımına odaklanmaktadır47. Nihayetinde ikinci en iyi teoremine göre devlet, ekonomik yapıda oluşan sapmalara yönelik politikasını seçerken belirli hedefleri 42 Roger McCain, Welfare Economics an Interpretive History, Routledge Advances in Social Economics, London and New York: Taylor & Francis Ltd., 2019, p. 132. 43 Konstantinos Angelopoulos, George Economides and Apostolis Philippopoulos, “First-and Second- Best Allocations under Economic and Environmental Uncertainty”, International Tax and Public Finance, V. 20, 2013, p. 1. 44 Otto A. Davis and Andrew B. Whinston, “Welfare Economics and the Theory of Second Best”, The Review of Economic Studies, V. 32, N. 1, 1965, p. 1. 45 Richard G. Lipsey and Kelvin Lancaster, “The General Theory of Second Best”, The Review Economic Studies, V. 24, N. 1, 1956-1957, p. 12. 46 Richard E. Wagner, “Welfare Economics and Second-Best Theory: Filling Imaginary Economic Boxes”, Cato Journal, V. 35, N. 1, 2015, p. 140. 47 Roger Guesnerie and Claude Oddou, “Second Best Taxation as a Game”, Journal of Economic Theory, N. 25, 1981, p. 67. 17 unutulmamalıdır. Bu hedeflerden birincisi, kirlilik dışsallıklarını düzeltmek, ikincisi, kamu açıklarının bozucu etkisini en aza indirgemek için gelir kaynağı bulmak, üçüncüsü, belirsizlik olduğu için riskten kaçınırken değişkenliği azaltma amacına yönelik ikinci en iyi optimal vergi politikası belirlemektir48. 1.2. VERGİLEME ÜZERİNE OPTİMAL VARSAYIMLAR Optimal vergilendirme yaklaşımına göre devletin, belirli bir seviyede gelirini artırması gerekir. Bu bağlamda devlet, özellikle gelir vergisini, tüketim vergilerini veya her iki vergi grubunu bir araç olarak kullanabilir. Devletin almış olduğu kararlar, bireysel veya firma optimizasyonu ile tutarlı olmalı ve toplumun farklı bireylerine yönelik sosyal refah fonksiyonunu en üst düzeye çıkarmalıdır49. Bu hususta optimal vergilendirme teorisi genellikle iki farklı yol izlemektedir: Optimal tüketim vergisi (dolaylı vergiler) teorisi ve optimal gelir vergisi (dolaysız vergiler) teorisi. Optimal gelir ve tüketim vergilerine ilişkin teorilerin en büyük başarısı, birçok varsayım altında, vergi sisteminin sosyal refahı en üst düzeye çıkarmaya (alternatif temsili) yönelik uyulması gereken kuralları belirlemesidir. Bu kurallar ekonomide çeşitli anahtar parametrelerin işlevleri olan farklı mallar veya farklı gelir seviyelerine yönelik optimal vergi oranları için formüller sağlamaktadır50. 1.2.1. Optimal Gelir Vergisi Gelir vergisinde yeniden dağıtımın sosyal fayda ve adil bölüşümü olumsuz etkilemesi nedeniyle artan sosyal maliyet ikilemi, kamu maliyesinde klasik ve önemli bir sorun haline gelmiştir51. Bu sorun sadece ekonomik araştırma alanı ile sınırlı kalmamakta, siyasi ve toplumsal açıdan da büyük ilgi görmektedir. Bu sorunun merkezinde adalet- etkinlik dengesi yer almaktadır. Artan oranlılık, devletin zenginlerden fakire yeniden 48 Angelopoulos vd., a.g.m., p. 2. 49 James Alm, “What is an Optimal Tax System?”, National Tax Journal, V. 49, N. 1, 1996, p. 119. 50 Michael J. Boskin, “Optimal Tax Theory, Econometric Evidence and Tax Policy”, NBER Working Paper Series, 1976, pp. 1-2. 51 Jonathan Heathcote and Hitoshi Tsujiyama, “Optimal Income Taxation: Mirrlees Meets Ramsey”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Research Department Staff Report, N. 507, 2015, p. 1. 18 dağıtımını sağlamakla birlikte etkinlik maliyetlerine neden olmaktadır. Yüksek oranlar çalışma teşviklerini etkilediğinden vergi tabanı daralabilmektedir52. Optimal gelir vergisi, belirli sosyal refah fonksiyonları kapsamında yeniden dağıtımdan elde edilen kazançlar ile vergi gelirini artırmanın oluşturacağı maliyet arasında optimal dengeyi sağlayan vergidir53. Etkinlik, optimal vergilendirmenin önemli bir konusu olmasına rağmen, optimal vergi literatüründe adalet konusuna da oldukça geniş yer verilmektedir. Aynı kuşak içinde farklı bireylere yönelik gelirin yeniden dağıtımı öncelikli konular arasındadır. Bilindiği üzere adil gelir dağılımı reel ekonomide ciddi bir sorundur. Kamu maliyesinin temel işlevlerinden biri, geliri bireyler arasında yeniden dağıtmaktır. Bu nedenle devlet tarafından, gelir vergileri ve sosyal refah programları kullanılarak çeşitli önlemler alınmaktadır. Bireyler arasında eşitlik sağlanamadığında, yeniden dağıtım politikasının nasıl uygulanacağı ve optimal bir yeniden dağıtım politikasını belirlemek için hangi faktörlerin daha etkili olduğuna ilişkin birtakım çalışmalar yapılmıştır. Artan oranlı bir gelir vergisinin, yeniden dağıtım politikasının yürütülmesinde en ünlü ve güçlü bir yol olacağı kabul edilmiş ancak iş gücü arzı ve diğer ekonomik faaliyetler üzerindeki caydırıcı etkisi de dikkate alınmıştır. Optimal yeniden dağıtım derecesi; sosyal eşitsizlikle ilgili değer yargıları, ekonomik değişkenler üzerindeki caydırıcı etkiler, gelir gereksinimi ve gelir eşitsizliğinin derecesi gibi çeşitli ekonomik ve sosyal faktörlere bağlıdır. Gelir adaletsizliğinin yaşandığı ve H ile L olmak üzere iki bireyli basit bir ekonomik model için her bir kişinin gelirinin sırasıyla YH, YL ve YH> YL olduğu varsayılsın (H yüksek gelirli, L ise düşük gelirli bir bireydir). Gelirden sağlanan fayda, ortak fayda fonksiyonu (U= U(Y)) ile temsil edilebilir. Fayda gelirle artmakta ve marjinal fayda gelirle birlikte azalmaktadır. Herhangi bir yeniden dağıtım olmaksızın; UH= U(YH) > UL = U(YL) şeklindedir. H bireyinin faydası, L bireyinin faydasından daha fazladır. Bu sonucun adaletsiz olduğu kabul edilirse, yeniden dağıtım gerekli olmaktadır54. Bu duruma karşı devletin yürüteceği yeniden dağıtım politikasında bu bireyler arasında ne kadar yeniden dağıtım yapacağına ilişkin bir değer yargısı da dahil 52 Emmanuel Saez, “Using Elasticities to Derive Optimal Income Tax Rates”, Review of Economic Studies, N. 68, 2001, p. 205. 53 Richard W. Tresch, Public Finance: A Normative Theory, Cambridge: Academic Press, 2002, p. 504. 54 Toshihiro Ihori, Principles of Public Finance, Tokyo: Springer Texts in Business and Economics, 2016, pp. 267-268 19 olmak üzere çeşitli faktörler belirleyici olabilmektedir. İlk olarak, toplumsal değer yargısı için sosyal refah fonksiyonu kullanılarak aşağıdaki formül elde edilir; W = W(UH, UL). Burada W sosyal refah, UH ve UL sırasıyla H ve L için fayda düzeyleridir. Normal şartlarda W, UH ve UL ile artar. Sosyal refah işlevinin; 1) W = UH + UL ve 2) W = Min[UH, UL] olmak üzere iki özel fonksiyonel biçimi vardır. Birinci denklem, sosyal refahın toplamı olarak Bentham yaklaşımına atıfta bulunur. Bu yargı, tüm toplumun faydalarını ilgilendirdiği için faydacı kriter olarak da adlandırılmaktadır. İkinci denklem ise, sosyal refahın, en kötü kişinin faydasına yönelik olması bağlamında Rawls yaklaşımına atıfta bulunur. Bu yargı, minimum faydayı maksimize etmeyi amaçladığı için maksimin kriteri olarak da adlandırılmaktadır55. Rawls’ın maksimin dağıtım kriteri; “toplumun en kötü durumda olan gruplarının mümkün olduğunca iyi hale getirilebilmesinin” gerekliliğini ifade etmektedir. Rawls’a göre ekonomik ve sosyal şartlarda görülen eşitsizlikler yeniden düzenlenmeli, en az avantajı olanlara en üst fayda temin edilmeli ve bütün kurumsal pozisyonlarda adil fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Fark kriteri olarak da adlandırılan Rawlscı yaklaşım, en yüksek tatmin düzeyine ulaştırabilecek araçları sunmaktadır. Bu doğrultuda elde edilen gelir, güç ve fırsat öne çıkan kritik araçlardır. Rawlscı bakış açısında gelir; en az gelir elde eden bireyin olası en yüksek geliri elde etmesini sağlayacak şekilde dağıtılmalıdır. Tüm toplumca eşit gelir elde etme zorunluluğu yoktur56. Şekil 1’de, dikey ve yatay eksenler sırasıyla H ve L bireyi için fayda düzeyini göstermektedir. Aynı sosyal refahı sürdürmek için, UH ve UL’nin birleşimi olan sosyal kayıtsızlık eğrisi çizilmiştir. Bentham yaklaşımına ait (W = UH + UL) fonksiyonda sosyal kayıtsızlık eğrisi IB; Rawls yaklaşımına ait (W= Min[UH, UL]) fonksiyonda ise sosyal kayıtsızlık eğrisi IR eğrisidir57. 55 a.g.e., p. 268. 56 Toril Aalberg, Achieving Justice: Comparative Public Opinions on Income Distribution, (International Comparative Social Studies), Boston: Brill, 2003, p. 31. 57 Ihori, a.g.e., p. 268. http://libgen.rs/book/index.php?md5=BC1FF7893D572EE568B3E8F61E7D9AE0 http://libgen.rs/book/index.php?md5=BC1FF7893D572EE568B3E8F61E7D9AE0 20 Şekil 1: Sosyal Açıdan Optimal Nokta Kaynak: Ihori, a.g.e., p. 269. Bentham yaklaşımı için, kayıtsızlık eğrisinin UH = W0-UL olduğu düşünüldüğünde W0 sabit bir refah düzeyini ifade etmektedir. Bu eğrinin eğimi 1 ile verilmiştir. W0 yüksek olduğunda, mevcut kayıtsızlık eğrisi Şeklin üst bölgesinde bulunur. Rawlsçı yaklaşım için kayıtsızlık eğrisi, UL = W0 ise UL < UH olduğunda dikey bir çizgi; UH = W0 ise UH < UL olduğunda yatay bir çizgidir. Bu iki formülasyon oldukça uç bir durumu ifade eder. Genel olarak, sosyal refah formülasyonları, ilgili kayıtsızlık eğrisinin IB ve IR arasında olduğunu gösterir. Toplumun değer yargısı daha çok eşitsizlikle ilgiliyse, ilgili kayıtsızlık eğrisinin eğimi daha dik olmakta ve IR’ye yaklaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle L bireyinin fayda düzeyi 1 br artırıldığında, H bireyinin faydası daha az miktarda azalmaktadır. L bireyinin faydası artmaya devam ettikçe belirli bir noktadan sonra H bireyinin fayda düzeyi sabit kalmakta ve nihayetinde toplumun refah düzeyi artmaktadır. YH ve YL (Y= Gelir) arasındaki yeniden dağıtımlarla ilişkili fayda kombinasyonunun sınırı, Şekil 1’de AB eğrisi olarak gösterilebilir. AB eğrisi, orijine doğru dışbükeydir. Gelirin marjinal faydası, gelirle birlikte azaldığından, yeniden dağıtım daha adil olduğunda ve 45 derecelik çizgiye yaklaştığında sosyal refah artmaktadır. Sosyal açıdan optimal nokta, kayıtsızlık eğrisinin fayda sınırına teğet olduğu noktadır ve fayda sınırında sosyal refahı en üst düzeye çıkarmaktadır. Şekil 1’de görüldüğü üzere, toplumsal değer yargılarına bakılmaksızın, en optimal nokta 45 derecelik doğru üzerinde bulunan E noktasıdır. Diğer bir ifadeyle, Bentham veya Rawls yaklaşımında mükemmel eşitliğe ulaşmak için geliri yeniden dağıtmak en optimal 21 durumdur. Dolayısıyla E noktası, adalet üzerine çeşitli makul yargılarda da optimaldir. E noktasında her bir kişinin vergi sonrası geliri, ortalama gelirine eşittir58. Optimal gelir vergisi, vergi-imkân eğrisi üzerinde sosyal refahın maksimizasyonunda belirlenmektedir. Aşağıda belirtilen Şekil 2’de A ve t eksenleri arasındaki ilişkiyi açıklayan eğri yer almaktadır. Bu eğriye vergi-imkân eğrisi adı verilir59. Şekil 2: Vergi - İmkân Eğrisi Kaynak: Ihori, a.g.e., p. 274. Vergi-imkân eğrisine göre, t = 0 ve t = 1 ise, A = 0 ve 0 < t <1 ise A > 0 olmaktadır. Yani, t = 0 olduğunda, devlet vergi geliri elde edememektedir. Ayrıca, t = 1 olduğunda kimse çalışmak istemeyeceğinden vergi matrahı sıfır olur. LH = LL = 0 (L=İş gücü Arzı) olması A = 0 olduğu anlamına gelir. t > 0 olduğunda vergi geliri önce artar. Ancak vergi oranı çalışma teşviklerini caydıracak kadar yükseldiğinde vergi geliri azalabilir. Geliri maksimize eden vergi oranı tM ile gösterilmektedir. t > tM olduğunda ise, vergi oranının çok yüksek olduğu çelişkili bir durum ortaya çıkmaktadır60. Bu çelişkili duruma yönelik Rawls, kayıtsızlık eğrisinin, vergi-imkân eğrisine teğet olduğu noktada, optimumun sağlanacağını ifade etmiştir. Optimal gelir vergisinin Rawls yaklaşımı Şekil 3’te gösterilmektedir. Rawls veya onun maksimin kriteri yalnızca en düşük faydayı sağlayan bireyi ele almaktadır. Dolayısıyla ilgili kayıtsızlık eğrisi, UL’yi sabit yapan A ve t’nin bir kombinasyonudur. T’deki bir artış, L bireyinin bütçe çizgisini 58 a.g.e., pp. 268-270. 59 a.g.e., p. 274. 60 a.g.e., p. 275. 22 aşağı doğru hareket ettirerek faydasını azaltır. Buna karşılık, verilen sübvansiyonda yaşanan bir artış, L’nin gelirini artırarak faydasını yükseltir. Sonuç olarak Şekil 3’te gösterildiği gibi, kayıtsızlık eğrisi yukarı doğru eğimli olup 0 < tR< tM< 1’dir61. Burada tR, Rawlscı optimal vergi oranını; tM, geliri maksimize eden vergi oranını ifade etmektedir. Şekil 3: Optimal Gelir Vergisi: Rawls Yaklaşımı Kaynak: Ihori, a.g.e., p. 275. Rawls kriteri genellikle eşitsizlikle ilgilendiğinden, yeniden dağıtımı gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte, marjinal vergi oranının çok yükseltilmesi arzu edilmemektedir. Zira böyle bir durumda, H bireyinin emek teşviki önemli ölçüde düşmekte ve böylece L kişisine yeniden dağıtım için kullanılabilecek toplam vergi geliri azalmaktadır. tR < tM’dir. Çünkü L bireyinin bile yüksek bir vergi oranı karşısında çalışma güdüsü düşecektir. Vergi-imkân eğrisi, iki farklı vergi oranının aynı vergi gelirini oluşturduğunu göstermektedir. Eşitlik açısından vergi geliri önemlidir. Etkinlik açısından, daha küçük bir yük oluşturmak için daha düşük bir vergi oranı arzu edilir. Bu nedenle aynı geliri elde etmek için her zaman daha düşük bir vergi oranı, daha yüksek bir vergi oranına tercih edilmektedir62. Optimal gelir vergisini açıklayan bir başka yaklaşım Bentham yaklaşımıdır. Bentham yaklaşımında ise optimal vergi oranı tB, UL + UH’nin maksimize edilmesiyle sağlanmaktadır. Sabit UH için kayıtsızlık eğrisi, sabit UL kayıtsızlık eğrisinde olduğu gibi yukarı doğru eğimli olduğundan, Benthamcı veya faydacı sosyal refah için de sosyal 61 a.g.e., pp. 275-276. 62 a.g.e., p. 276. 23 kayıtsızlık eğrisi yukarı doğru eğimlidir. Bu doğrultuda optimal nokta, geliri maksimize eden noktanın solunda kalmıştır. Sonuç olarak, tB< tM olduğu kabul edilir. Şekil 4, tB ve tR arasındaki ilişkiyi göstermektedir63. Şekil 4: Optimal Gelir Vergisi: Bentham Yaklaşımı Kaynak: Ihori, a.g.e., p. 277. Şekil 4’e bakıldığında EB’nin ER’nin solunda kaldığı görülmektedir. Burada ER, Rawls yaklaşımına göre kayıtsızlık eğrisi IR’nin vergi-imkân eğrisine teğet olduğu optimum noktayı; EB ise Bentham yaklaşımında kayıtsızlık eğrisi IB’nin vergi-imkân eğrisine teğet olduğu optimum noktayı göstermektedir. Özetle 0 < tR < tB< tM< 1’dir. Varsayımsal olarak t’deki bir artış harcanabilir geliri düşüreceğinden, faydayı azaltabilmektedir. Aynı fayda seviyesini korumak için, verilen sübvansiyonda bir artış gereklidir. Kayıtsızlık eğrisinin yukarı doğru eğimli olmasının nedeni de budur. Rawls yaklaşımında sosyal refah yalnızca L bireyine bağlıdır dolayısıyla t çoğunlukla YL üzerinde etkili olur. YL düşük olduğu için, sübvansiyon ihtiyacındaki artış nispeten küçüktür. Bentham yaklaşımında ise, sosyal refah hem H hem de L bireyinin faydasına bağlıdır. Dolayısıyla t’deki artış hem YL’yi hem de YH’yi azaltır. YH büyük olduğu için t’nin YH üzerindeki olumsuz etkisi YL’ninkinden daha büyüktür ve sübvansiyon ihtiyacı daha fazladır. Sonuç olarak, kayıtsızlık eğrisi IB’nin eğimi, IR eğrisinden daha dik olmaktadır64. Diğer bir ifadeyle, verilen sübvansiyonla birlikte vergi artışının neden olduğu refah kaybı azaltılarak vergi öncesi denge noktası olan EB noktası ile kesişen ve IB kayıtsızlık eğrisine paralel olan bir kayıtsızlık eğrisi elde edilmiştir. 63 a.g.e., p. 276. 64 a .g.e., p. 277. 24 Aynı toplum üyeleri arasında refahta önemli farklılıklardan kaçınılacaksa, politika müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır. Müdahale derecesi ne kadar yüksek olursa, üretken davranışların kırılması o kadar olasıdır. Bu ödünleşim, gelir vergisi politikasının merkezinde yer almaktadır. Burada kilit mesele, vergileri artırmanın bozucu etkisi ile yeniden dağıtılacak daha fazla kaynağa sahip olmanın sağladığı fayda arasındaki dengedir65. Sözü edilen adalet-etkinlik dengesinin analiz edilmesinde genel doğrusal olmayan (artan oranlı) gelir vergisini ele alan Mirrlees’e66 ait modelde adalet-etkinlik ödünleşimi spesifik olarak bir bilgi asimetrisinden türetilmiştir. Bu modelde bireylerin üretkenlik seviyelerinin farklı olduğu varsayılır ve üretkenliğin kendisi gözlemlenemez. Devlet, tüketimin bir ülkedeki toplam nüfus arasında eşit bir şekilde dağıltılmasını amaçlar ancak her zaman daha yetenekli bireylere daha fazla çıktı üretebilmeleri için yeterli teşviklerin verilmesini sağlamalıdır67. Mirrlees, adaletin benimsendiği herhangi bir toplumda, artan oranlı gelir vergisinin önemli bir politika aracı olabileceğini savunmuştur. Ona göre faydacı hedefler doğrultusunda (çalışan herkesin devlet tarafından istihdam edildiği sosyalist bir ekonomide bile) üretken bir emeğin gölge fiyatı, emekçinin fiilen harcanabilir gelirinden kesinlikle daha büyük olmalıdır68. Üretken bir iş gücü arzı, fayda fonksiyonundan daha esnek değilse (optimal) negatif gelir vergisi teklifleri kuvvetle desteklenmelidir. Çünkü gelir vergisi, adaletsizliğin giderilmesinde düşünüldüğünden çok daha az bir etkiye sahiptir. Bu nedenle verginin karşı karşıya kaldığı zorluklardan kaçınmak için tasarlanan gelir vergisini tamamlayıcı vergiler tasarlamak yararlı olacaktır69. Gelir seviyesi düşük olan bireyler marjinal gelire; yüksek olan bireyler ise marjinalin altında gelire sahip olacağından marjinal gelirli bireyler üzerinden sıfır marjinal oranlı gelir vergisi uygulaması imkânsız hale gelmektedir. Bu nedenle optimal vergicilere göre refah kaybı ve vergi yapısı marjinal vergi oranının yüksekliği ile ilintilidir. Dolayısıyla herhangi bir sapmaya neden olmayan, vergi matrahındaki 65 Charles Brendon, “Efficiency, Equity and Optimal Income Taxation”, European University Institute Working Paper, 2013, p. 2. 66 Saez, a.g.m., p. 205. 67 Brendon, a.g.m., p. 2. 68 James Mirrlees, “An Exploration in the Theory of Optimum Income Taxation”, The Review of Economic Studies, V. 38, N. 2, 1971, p. 175; Matti Tuomala, “On the Optimal Income Taxation”, Journal of Public Economics, 1984, p. 352. 69 Mirrlees, a.g.m., p. 208. 25 değişikliğe rağmen vergi oranının sabit kaldığı tarifeye sahip götürü bir vergileme savunulmaktadır70. Hem yüksek gelirli gruplar hem de düşük gelirli gruplar için optimal gelir vergisine yönelik sıfır marjinal oran uygulamasıyla optimal sonuçların elde edileceği öne sürülmüştür. Toplumda en yüksek gelirli bireyin elde etmiş olduğu ek gelir üzerinden vergi alınması durumunda o birey gelirini artırmaktan vazgeçeceğinden ekonomide refah kaybı yaşanacaktır. Diğer yandan en düşük gelire sahip bireyin gelirinin son birimi üzerinden vergi tahsil edilmesi, götürü bir vergi uygulamasına eşdeğerdir. Nihayetinde toplumdaki en düşük ve en yüksek gelirli bireyler için sonuçlar optimal olacaktır71. Optimal gelir vergisi, adalet kriteri sabitken, etkinlik kaybının en aza indirilmesi ve sosyal refahın artırılmasını hedeflemektedir. Diğer bir deyişle, toplum tarafından tercih edilebilir bir tahsis düzeyinde etkinlik kaybını minimize edebilecek bir vergi sistemini ifade etmektedir72. Optimal gelir vergisine göre toplumsal refahı en üst düzeye ulaştırmanın yanı sıra belirlenen gelirin tahsili için gerekli en iyi faktörlerin kombinasyonu sağlanmalıdır. Ayrıca ödenek artışının finanse edilmesine yönelik gelir vergisi oranlarının artırılmasıyla oluşan gelir eşitsizliğini azaltmanın doğru bir yöntem olup olmadığı kesinleştirilmelidir73. 1.2.2. Optimal Tüketim Vergisi Optimal vergileme için gelir vergisi ile tüketim vergisine ilişkin tercih ne olmalıdır? Vergi matrahına hangi unsurlar dahil edilmelidir? Bu ve benzeri diğer sorular, vergi sisteminin adaleti (dağıtıcı etkiler) ve etkinliği ile ilgili optimal vergi politikası perspektifinde uzun süredir araştırılmaktadır74. Tüketim vergisi de kamu gelirlerinin ana kaynaklarından biridir. Bu tür vergilerle absorbe edilen finansal kaynaklar dikkate alındığında, optimal bir tüketim vergisi sisteminin tasarımı ve uygulanması, kamu 70 Stiglitz, Economics of Public Sector, pp. 556, 558. 71 Batırel, Kamu Malivesi Teorisine Giriş, s. 131. 72 Charles V. Brown and Peter M. Jackson, Public Sector Economics, Fourth Edition, Oxford: Basil Blackwell Inc., 1990, p. 368. 73 Harvey S. Rosen and Ted Gayer, Public Finance, Eighth Edition, New York: McGraw-Hill Higher Education, 2008, p. 364. 74 Louis Kaplow, “How Tax Complexity and Enforcement Effect the Equity and Efficiency of the Income Tax”, National Tax Journal, 1996, p. 135. 26 ekonomisi ve toplum refahı için önemli bir seçimdir75. Optimal vergilendirmeye yönelik yapılan ilk çalışmalar tüketim vergileri üzerinde yoğunlaşmıştır76. Gelirin vergilemesi mümkün olmadığında, gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, dağıtım hedeflerine ulaşmanın tek yolu farklılaştırılmış tüketim vergisi oranlarıdır77. Devletin bir tüketim malı üzerine vergi uygulaması sonucu tüketici üzerindeki fiyat ve yük, malın fiyatının ne kadar arttığına bağlıdır. Vergi yükünün tüketicilere yansıma derecesi ise ekonomik koşullara ve söz konusu malların talep esnekliğine göre değişebilmektedir78. Kısmi denge yaklaşımında belirli bir tüketim malına vergi uygulanması sonucunda oluşan etkinin ekonomiye yayılmadığı varsayılır. Dolayısıyla yalnızca belirli bir mal piyasası üzerindeki etkisi dikkate alınmaktadır79. Şekil 5’te dikey eksen P; malın piyasa fiyatını, yatay eksen Q; malın miktarını ifade etmektedir. Malın talebi D, arzı S’dir. Aşağı doğru eğimli olan D talep eğrisi; yukarı doğru eğimli olan S ise arz eğrisidir. Her iki eğrinin kesişimi, mal piyasasındaki dengeyi belirlemektedir. Bir tüketim vergisi uygulaması olmaksızın denge noktası E0 ve denge fiyatı P0’dır. Devlet belirli bir tüketim vergisi uyguladığında, firma ürün miktarı başına vergi ödemek zorundadır. Bu vergi ad valorem vergisi şeklinde adlandırılmaktadır. Firma vergiyi vergi dairesine ödediğinden, yasal bir vergi mükellefidir. Ürünün arz maliyeti birim başına T kadar vergi ile artmakta ve arz eğrisi T miktarınca yukarı doğru hareket etmektedir. Bu bağlamda, denge noktası E0’dan E1’e hareket etmektedir80. 75 Corrado Benassi and Emanuela Randon, “Optimal Commodity Taxation and Income Distribution”, Quaderni Working Paper, N. 1001, 2015, p. 2. 76 Sandmo, a.g.m., p. 39. 77 Liam Ebrill, et al., The Modern VAT, Washington D.C.: International Monetary Fund, 2001, p. 75. 78 Metin Erdem, Doğan Şenyüz ve İsmail Tatlıoğlu, Kamu Maliyesi, 13. b., Bursa: Ekin Basım-Yayın Dağıtım, 2015, ss. 281-284. 79 Ihori, a.g.e., p. 221. 80 a.g.e., p. 221. 27 Şekil 5: Yasal Vergi Mükellefi Olarak Firma Kaynak: Ihori,a.g.e., p. 221. Vergi uygulamasından önceki ve sonraki denge karşılaştırıldığında tüketicinin etkin bir şekilde ödediği tüketici fiyatı Pd ile; üreticinin etkin bir şekilde aldığı üretici fiyatı Ps ile gösterilir. Vergi uygulamasından önce, tüketici fiyatı ve üretici fiyatı aynıdır ve denge fiyatı P0’a eşittir. Vergiden sonra ise tüketici fiyatı P1 olsun. Bu durumda üretici fiyatı P1-T kadar düşecektir. Görüldüğü üzere üretici (firma) yasal vergi mükellefi olsa bile tüm vergiyi ödemesi gerekmez. Verginin bir kısmı, denge fiyatında bir artış ve üretici fiyatında bir düşüş gerçekleştirilerek tüketiciye aktarılır. Şekil 5’te görüldüğü gibi, piyasa fiyatının aynı vergi miktarı kadar artması ve tüketicinin tüm vergiyi ödemesi nadir bir durumdur. Tüketici üzerinde %100 oranında bir yükün meydana gelmesi olası değildir. Benzer şekilde piyasa fiyatının hiç artmaması da nadir bir durum olup, üretici üzerinde %100 oranında bir yük meydana gelmez. Şekil 5’e göre vergi öncesi durumda tüketici rantı; a+b+e, üretici rantı; c+d+f’dir. Vergi sonrasında ise tüketici rantı a, üretici rantı d’dir. Devlete ödenen toplam vergi miktarı b+c; toplumsal refah kaybı e+f kadardır. Vergi yükü genellikle tüketici ve üretici tarafından paylaşılır. Vergi yükünün, tüketiciye mi yoksa üreticiye mi daha çok yansıdığı arz ve talep eğrilerinin eğimine ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişmektedir81. Tüketicilerin yasal vergi mükellefi olduğu bir durum için; devlet, tüketicilerin tükettikleri malın tüketim birimi başına T kadar vergiyi vergi dairesine ödeyeceği doğrudan bir tüketim vergisi uygulamaktadır. Bu tür bir vergi ödemesinin gerçekte gözlemlenmesi pek olası değildir. Ancak teorik olarak bu durum Şekil 6’da incelenmiştir. 81 a.g.e., pp. 221-222. 28 Malın tüketimi, tüketim birimi başına T kadar vergi ile daha pahalı hale geldiğinden, talep eğrisi T miktarı kadar aşağı, denge noktası ise E0’dan E1’e hareket etmekte ve denge (piyasa) fiyatı Pd’den Ps’ye düşmektedir. Üretici vergi ödemediği için üretici fiyatı piyasa fiyatına eşittir. Tüketici fiyatı, piyasa fiyatı + vergidir. Vergi uygulamasının bir sonucu olarak, piyasa fiyatı düşmekte ancak tüketici fiyatı Şekil 6’da gösterildiği gibi yükselmektedir. Tüketici vergiyi devlete ödese de, ekonomik etki farklı olacaktır. Piyasa fiyatı düştüğü için vergi yükünün bir kısmı üreticiye kaydırılır82. Şekil 6: Yasal Vergi Mükellefi Olarak Tüketici Kaynak: Ihori, a.g.e., p. 222. Şekil 5 ve Şekil 6 karşılaştırıldığında, vergi uygulamasından sonraki piyasa fiyatı, yasal vergi mükellefinin, üretici veya tüketiciden hangisinin olduğuna bağlı olarak değişir. Şekil 5’te, piyasa fiyatı yükselirken, Şekil 6’da piyasa fiyatı düşmektedir83. Her iki şekilde tüketici fiyatı yükselmekte iken üretici fiyatı düşmektedir. Şekil 5 ve Şekil 6’da gösterildiği gibi, talep ve arz eğrileri arasındaki dikey fark, vergi (T) miktarına eşittir. Ps(üretici fiyatı) + T (vergi) = Pd(tüketici fiyatı) Dolayısıyla, tüketici ve üretici fiyatlarının nasıl değiştiği, yasal vergi mükellefinin kim olduğu ile ilgili değildir. Vergilerin ekonomik yükü, yalnızca tüketici ve üretici fiyatlarının nasıl değiştiğine göre belirlenir. Diğer bir ifadeyle, vergi yükünün ekonomik yansıması, tamamen ekonomik koşullarla ilişkilendirilen talep ve arz eğrilerinin göreceli 82 a.g.e., p. 222. 83 a.g.e., p. 222. 29 şekli ile belirlenmektedir. Spesifik olarak ekonomik etki, arz ve talep esnekliklerinin oranına bağlıdır84. Matematiksel olarak; Pd − P0 P0 − Ps = εS εD εS ve εD sırasıyla arz ve talep esnekliklerini ifade etmektedir. Üreticilerin arz esnekliğine kıyasla tüketicilerin talep esnekliği ne kadar büyük olursa, vergi yükünün tüketiciye aktarılan kısmı üreticiye kıyasla o kadar büyük olmaktadır85. Şekil 7: İlgili Arz ve Talep Eğrilerinin Esneklikleri Kaynak: a.g.e., p. 223. Not: (a) Arz eğrisi: sonsuz esneklik, (b) Talep eğrisi: sıfır esneklik, (c) Arz eğrisi: sıfır esneklik, (d) Talep eğrisi: sonsuz esneklik, q miktarı ifade etmektedir. Şekil 7’deki örnekte, (a) durumunda arz esnekliği sonsuzsa veya (b) durumunda talep esnekliği sıfırsa, tüketici tüm vergi yükünü üstlenmektedir. (c) durumunda arz esnekliği sıfırsa veya (d) durumunda talep esnekliği sonsuz ise, tüm vergi yükü üreticinin üzerindedir. Zorunlu mallar genellikle esnek değildir. Dolayısıyla tüketici bu tür mallar 84 a.g.e., p. 223. 85 a.g.e., p. 224. 30 üzerindeki vergilerin önemli bir kısmını üstlenmektedir. Ancak lüks mallar çok daha esnektir. Bu bakımdan vergi yükünün önemli bir kısmı üretici üzerinde kalabilmektedir86. Optimal vergilendirme genel olarak her mal için farklı vergi oranları belirler. Ancak uygulamada tüketim vergisi sistemleri az sayıda farklı oranlara sahiptir87. Optimal tüketim vergilemesinde temel amaç, vergi hasılatı elde edilirken etkinsizliğin neden olduğu aşırı yüklerin olabildiğince düşürülmesidir. Bu amaç doğrultusunda mallara uygulanacak ayrıcalıklı vergi oranları tespit edilmelidir88. Optimal gelir vergisinin aksine, gelirlerin aynı oran üzerinden vergilendirilmesi ile etkinliğin sağlanamayacağı savunulmaktadır89. Optimal tüketim vergilemesi; devletin tahsil etmesi gereken vergi geliri, tüketici tepkileri ve ceteris paribus şartlarında tüketicilerin optimal seçimlerini koruması amacıyla mallar üzerinde uygulanacak oranlarla ilgilenmektedir90. Vergi ödemekle yükümlü olanların yetenekleri farklı olduğundan, optimal tüketim vergilerinin tespitinde, vergilerin, tüketicilerin refah dağılımı üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Mevcut durumda lüks mallar üzerinden alınan bir verginin oranı diğer mal gruplarına göre daha yüksek, zorunlu mallar üzerinden alınan verginin oranı ise düşük olmalıdır91. Vergi ödemekle yükümlü olanların tüm kazancını tükettiğini ve birçok mal ve hizmet grubuna yönelik mevcut tüketimi üzerinden tek oranda bir genel satış vergisinin alındığı durumda, optimal vergileme için vergi oranının belirlenmesi, (optimal gelir vergilemesinde olduğu gibi) kaynak dağılımı ve adil bölüşüm amacı doğrultusunda bir dengenin kurulmasına bağlıdır. Tüketim, ödeme gücünün bir göstergesi olarak kabul edildiğinde vergi oranının düşük; gelir bölüşümü açısından ise yüksek olması gerekir. Tüketilen mallar arasında ikame edilebilirlik yoksa tüketicinin marjinal geliri ile satın almış olduğu mal demetinde ağırlığı az olan mallar üzerinden vergi alınarak optimal vergileme yapılmış olur. Vergi oranları farklılaştırıldığında da, vergileme işlemi, bu 86 a.g.e., pp. 223-224. 87 Christian Gillitzer, Henrik Jacobsen Kleven and Joel Slemrod, “A Characteristics Approach to Optimal Taxation: Line Drawing and Tax-Driven Product Innovation”, The Scandinavian Journal of Economics, 2017, p. 1. 88 Rosen and Gayer, a.g.e., p. 355. 89 Charles E. McLure and George R. Zodrow, “The Study and Practice of Income Tax Policy”, Modern Public Finance, ed. John M. Quigley and Eugene Smolensky, Cambridge: H