T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEFSİR BİLİM DALI CEMÂLÜDDÎN EL-KÂSIMÎ VE MEHÂSİNÜ’T- TE’VÎL’İNDE KUR’ÂN’I YORUMLAMA YÖNTEMİ (DOKTORA TEZİ) Samed YAZAR BURSA 2022 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEFSİR BİLİM DALI CEMÂLÜDDÎN EL-KÂSIMÎ VE MEHÂSİNÜ’T- TE’VÎL’İNDE KUR’ÂN’I YORUMLAMA YÖNTEMİ (DOKTORA TEZİ) Samed YAZAR Danışman: Prof. Dr. Celil KİRAZ BURSA 2022 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı, Tefsîr Bilim Dalı’nda, 711523011 numaralı Samed YAZAR’ın hazırladığı “Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Mehâsinü’t-Te’vîl’inde Kur’ân’ı Yorumlama Yöntemi” konulu Doktora çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, 05 / 09 / 2022 günü 13.00:15.00 saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin başarılı olduğuna (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Prof. Dr. Celil KİRAZ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Dr. Öğr. Üyesi Mustafa BİLGİN Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. İdris ŞENGÜL Ankara Üniversitesi Üye Dr. Öğr. Üyesi İlhami ORUÇOĞLU Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Doç. Dr. İlhami GÜNAY Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tarih: …/…/2022 iv YEMİN METNİ Doktora olarak sunduğum Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Mehâsinü’t-Te’vîl’inde Kur’ân’ı Yorumlama Yöntemi başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usûlüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 08.08.2022 Adı Soyadı: Samed YAZAR Öğrenci No: 711523011 Anabilim Dalı: Temel İslâm Bilimleri Programı: TİB (Tefsîr) Doktora Statüsü: Y.Lisans Doktora v SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA İNTİHAL YAZIM RAPORU ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tez Başlığı: Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Mehâsinü’t-Te’vîl’inde Kur’ân’ı Yorumlama Yöntemi Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 324 sayfalık kısmına ilişkin, 06.08.2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 9’dur. Uygulanan filtrelemeler: 1. Kaynakça hariç 2. Alıntılar hariç/dâhil 3. 5 Kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 08.08.2022 Adı Soyadı: Samed YAZAR Öğrenci No: 711523011 Anabilim Dalı: Temel İslâm Bilimleri Programı: TİB (Tefsîr) Doktora Statüsü: Y.Lisans Doktora Danışman Prof. Dr. Celil KİRAZ vi ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Samed YAZAR Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Temel İslâm Bilimleri Bilim Dalı : Tefsir Tezin Niteliği : Doktora Tezi Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 2022 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Celil KİRAZ “Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Mehâsinü’t-Te’vîl’inde Kur’ân’ı Yorumlama Yöntemi” Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşamış, Şam coğrafyası ilim adamlarından biri olan Cemâlüddîn el-Kâsımî, kırk dokuz yıllık hayatına yüze yakın eser sığdırmış önemli bir ilim adamıdır. Her ne kadar selefî bir müfessir olarak bilinse de bu çalışmada ele aldığımız Mehâsinü’t-te’vîl adlı eseri onun aslında çok yönlü ve farklı anlayışlara açık bir kimliği olduğunu göstermektedir. Daha çok ıslahatçı kişiliğiyle de anılan müellif, hadis, kelam, tefsir gibi alanlarda telif ettiği eserler dolayısıyla dönemin ıslahatçıları arasında öne çıkan simalardan biri olmuştur. Kâsımî’nin Mehâsinü’t-te’vîl adlı tefsirinin Kur’ân’ı yorumlama metodunu ele alan bu çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde müellifin yaşadığı asrın siyasi, sosyal, ilmî ve iktisâdî durumu hakkında bilgi verilmiştir. Kâsımî’nin ilmî şahsiyetine etki eden ailesi, mezhebi, hocaları ve öğrencileri ile hayatı ve eserleri incelenmiştir. Yazarın yüze yakın eserinden biri olan on yedi cilt gibi geniş bir muhtevaya sahip tefsirinin içerik ve metodu, tefsirde kendi yorumunu ifade ederken kullandığı yöntem belirlenmiştir. Tefsir kaynakları ve diğer kaynakları, bu tefsir hakkında Türkiye ve Türkiye dışında yapılmış lisansüstü çalışmalar araştırılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde Mehâsinü’t-te’vîl, tefsir yöntemlerinden sayılan rivâyet ve dirâyet yönteminin teorik yönü itibariyle incelenmiş ve bu teorinin uygulama boyutu ortaya konulmuştur. Böylece Kâsımî’nin kendinden önceki tefsir geleneği ve ilmî birikiminin tefsirine yansıması irdelenmiştir. Araştırmanın son bölümünde Kur’ân İlimleri açısından müellifin tefsir yöntemi incelenmiştir. Bu bağlamda yirmiden fazla Kur’ân İlminin Mehâsinü’t-te’vîl’de kullanım yöntemi değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Cemâlüddîn el-Kâsımî, Mehâsinü’t-te’vîl, Tefsir, Rivâyet, Dirâyet, Ulûmu’l-Kur’ân. vii ABSTRACT Name and Surname : Samed YAZAR University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Islamic Sciences Branch : Tafsir Degree Awarded : PhD Degree Date : …. / …. / 2022 Supervisor : Professor, Celil KİRAZ “Cemâluddîn al-Kâsımî and The Interpretation Method of Quran in His Mahasınu’t-Te’vîl” Cemaluddîn al-Qasimi, who lived in the last period of the Ottoman Empire and is one of the scholars of the geography of Damascus, is an important scientist who has written nearly a hundred works in his forty-nine-year life. Although he is known as a predecessor commentator, his work called Mahâsınu't-te'vil, which we discussed in this study, shows that he actually has an identity that is versatile and open to different understandings. The author, who is also known for his reformist personality, became one of the prominent figures among the reformers of his period due to the works he wrote in fields such as hadith, kalam and tafsir. This study, which deals with the method of interpreting the Qur'an of Kâsımî's tafsir work called Mahâsınu't-te'vîl, consists of an introduction and three parts. In the first part of the study, information is given about the political, social, scientific and economic situation of the century in which the author lived. His family, sect, teachers and students, who influenced his scientific personality, as well as his life and works were examined. The content and method of his tafsir, which is one of the author's nearly one hundred works, with a wide content such as seventeen volumes, the method he used while expressing his own interpretation in tafsir, sources of tafsir and other sources, postgraduate studies about this tafsir in and outside Turkey were investigated. In the second part of the study, Mahâsınu't-te'vîl has been examined in terms of the theoretical aspect of the narration and diraya method, which is considered as one of the exegesis methods, and the application dimension of this theory has been revealed. Thus, the reflection of Kâsimi's previous tafsir tradition and scientific knowledge on his tafsir has been examined. In the last part of the research, the interpretation method of the author in terms of Qur'anic Sciences has been examined. In this context, the method of using more than twenty Qur'anic Sciences in Mahâsınu't-te'vîl has been evaluated. Keywords: Cemâluddîn el-Kâsımî, Mahâsınu’t-te’vîl, Tafsir, Narration İnterpretation, Diraya İnterpretation, Qur’an Sciences. viii ÖNSÖZ Kur’ân’ın anlaşılmasına yönelik faaliyetler İslâm tebliğinin ilk dönemlerinden itibaren ilgi görmüş ve hicrî ikinci asırla birlikte buna yönelik yazılı eserler ve çalışmalar kendini göstermeye başlamıştır. İlk olarak hadis kaynaklarında müstakil bablar ve kitap başlıkları olarak ortaya çıkan tefsir rivayetleri, sonrasında müstakil tefsir eserlerinde toplanmış ve tefsir bir ilim dalı olarak çalışılmaya başlanmıştır. Bu süreçte rivâyet tefsiri dönem dönem ön plana çıkmış, mezhep ve farklı yorumların İslâm içinde artmasıyla birlikte dirâyet tefsiri de adından söz ettirmiştir. Biz de çalışmamızda bu iki ana başlığı kullanarak tezimizi bunların alt başlıklarında inceleyeceğiz. Ayrıca Kur’ân İlimleri olarak adlandırdığımız ve tefsirde yöntemin bir anlamda temelini oluşturan ilim dalları da önem arz etmektedir. Dolayısıyla üçüncü bölüm Kur’ân ilimlerine ayrılacak, müellifin bu ilimlerdeki yetkinliği ve tefsir metodu belirlenmeye çalışılacaktır. Tefsir ve İslâm ilim tarihi incelendiğinde eser bırakmak suretiyle adından söz ettiren pek çok âlim bulunmaktadır. Bir ya da birden fazla alanda öne çıkan bu âlimler genel manada ansiklopedik bir birikime sahiptirler. Sahip oldukları birikimleri müstakil ve özgün eserlere dönüştüren bu ilmî şahsiyetler hem çağdaşlarını etkilemişler hem de sonraki dönemlere etki ederek ilim tarihine katkılarını sürdürmüşlerdir. Kültür mirasımıza katkısı olan birbirinden değerli alimlerimizin fikir dünyalarının keşfi, ilmî- kültürel zenginliğimize büyük bir katkıda bulunduğu gibi yapılacak çalışmalara ve farklı yorumlara da temel olmaktadır. Cemâlüddîn el-Kâsımî bu bağlamda geçmiş 14 asrın birikimini elde etmiş ve bu birikimi eserlerine yansıtmış ilim adamlarından biridir. Eserinin isminden de anlaşılacağı gibi tefsirini bu minvalde yazmış, ayetleri anlama noktasında en güzel yorumları eserinde nakletmiş, bunları bazen tenkit etmiş bazen ise yorumsuz olarak aktarmıştır. Kâsımî’nin çok yönlü oluşu ve 19. Yüzyıl ile 20. Yüzyıl arasındaki geçiş sürecinin değişimlerini temsil etmesi bizi bu çalışmaya sevk eden unsurlardan biri olmuştur. Bundan dolayı onun tefsirinin değerini ortaya koyacak ve bu alanda yapılacak yeni çalışmalara katkı olması düşüncesiyle gayret edip bu araştırmayı ortaya koymaya gayret ettik. ix Araştırmamızın ilk aşamalarından bu merhaleye kadar, konunun belirlenip kesinleşmesinden sonra, emek ve zahmetle yurt dışından kütüphanesine kazandırdığı Kâsımî’nin Mehâsinü’t-te’vîl adlı eserini şahsıma hediye etmek suretiyle çalışmamdaki temel kaynaklara ulaşmamda yardımcı olan, tezin bölümlerini oluşturma ve yer yer karşılaştığım problemlerde destek olarak yol haritası konusunda rehberlik eden danışmanım ve kıymetli hocam Prof. Dr. Celil KİRAZ’a teşekkür ederim. Tez izleme komitesinde yer alma nezaketini göstererek fikir ve tavsiyeleriyle araştırmanın şekillenip olgunlaşmasına katkıda bulunan değerli hocalarım Dr. Öğr. Üyesi Mustafa BİLGİN ve Dr. Öğr. Üyesi İlhami ORUÇOĞLU’NA şükranlarımı arz ederim. Tezimizin jürisinde bulunmayı kabul edip Bursa’yı teşrif eden kıymetli hocalarım Prof. Dr. İdris ŞENGÜL ve Doç. Dr. İlhami GÜNAY’a teşekkürü borç bilirim. Bu çalışmanın yürütülmesi esnasında gerek tercüme gerekse fikrî mülahazalarla çalışmaya katkıda bulunan mesai arkadaşım Arş. Görevlisi Dr. Mehmet ŞAKAR’a, tezin son okumasıyla çalışmama katkı sunan Arş. Görevlisi Muhammet ÇOL ve Arş. Görevlisi Dr. Serhat GÜLTAŞ hocalarıma da teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışma boyunca sık sık fedakarlıkta bulunarak çalışmanın meydana gelmesindeki maddi manevi katkıları dolayısıyla kıymetli eşim Mine YAZAR’a ve vakitlerinden tasarrufta bulunduğum kızlarım Meryem ve Sare’ye şükranlarımı sunmak isterim. Samed YAZAR BURSA-2022 x İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ........................................................................................................ iii YEMİN METNİ .................................................................................................................. iv DOKTORA İNTİHAL YAZIM RAPORU ........................................................................ v ÖZET ................................................................................................................................... vi ABSTRACT ........................................................................................................................ vii ÖNSÖZ .............................................................................................................................. viii İÇİNDEKİLER .................................................................................................................... x KISALTMALAR ............................................................................................................. xvii GİRİŞ .................................................................................................................................... 1 1. TEZİN KONUSU VE AMACI ...................................................................................... 1 2. ÖNEMİ .......................................................................................................................... 2 3. YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI ................................................................................... 3 4. KÂSIMÎ VE ESERLERİ HAKKINDA YAPILMIŞ AKADEMİK ÇALIŞMALAR ... 5 4.1. Türkiye’de Yapılmış Olan Tezler Ve Yayınlar ...................................................... 6 4.2. Yurt Dışında Yapılmış Olan Tezler ve Yayınlar .................................................... 7 BİRİNCİ BÖLÜM KÂSIMÎ’NİN YAŞADIĞI ASIR, İLMÎ ŞAHSİYETİ, HAYATI VE ESERLERİ 1. KÂSIMÎ’NİN YAŞADIĞI ASIR ................................................................................ 11 1.1. Siyasi Durum ........................................................................................................ 11 1.2. Sosyal Durum ....................................................................................................... 16 1.3. İlmÎ Durum ........................................................................................................... 18 1.4. İktisadi Durum ...................................................................................................... 20 2. HAYATI ...................................................................................................................... 22 2.1. Adı, ailesi ve Doğumu .......................................................................................... 23 2.2. İlmi Kişiliği ........................................................................................................... 24 2.3. Mezhebi ................................................................................................................ 29 2.4. Vefatı .................................................................................................................... 32 3. HOCALARI VE ÖĞRENCİLERİ ............................................................................... 32 3.1. Hocaları ................................................................................................................. 32 3.2. Öğrencileri ............................................................................................................ 35 xi 4. ESERLERİ ................................................................................................................... 39 4.1. Muhtelif Alanlarda Eserleri .................................................................................. 41 4.2. Tahkik, Neşir ve Telifleri ...................................................................................... 43 4.3. Tefsiri ve Özellikleri ............................................................................................. 51 4.3.1. Adı ve Telif Türü ........................................................................................... 51 4.3.2. Muhtevası ve Metodu .................................................................................... 52 4.3.3. Tefsirde Kendi Yorumunu İfade Ederken Kullandığı İbareler ...................... 55 4.3.4. Mukaddimesi ................................................................................................. 58 4.3.5. Kaynakları ...................................................................................................... 59 4.3.5.1. Tefsir Kaynakları ...................................................................................... 59 4.3.5.2. Diğer Kaynakları ..................................................................................... 63 İKİNCİ BÖLÜM MEHÂSİNÜ’T-TE’VÎL’İN RİVÂYET VE DİRÂYET TEFSİRİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 1. RİVÂYET TEFSİRİ .................................................................................................... 69 1.1 Kur’ânın Kur’ân İle Tefsiri ................................................................................. 69 1.1.1. Âyetin Anlamını Açıklama .......................................................................... 70 1.1.2. Kelimenin Anlamını Açıklama .................................................................... 73 1.1.3. Edatların Anlamını Açıklama....................................................................... 74 1.1.4. Mutlakın Takyîdi .......................................................................................... 75 1.1.5. Âmmın Tahsîsi ............................................................................................. 76 1.1.6. Müşkilin Tavzîhi .......................................................................................... 77 1.1.7. Mücmelin Tafsîli .......................................................................................... 78 1.1.8. Mübhemin Tebyîni ....................................................................................... 80 1.2. Kur’ân’ın Hadisle Tefsiri .................................................................................... 81 1.2.1. Âyetin Anlamını Açıklama .......................................................................... 86 1.2.2. Kelimenin Anlamını Açıklama .................................................................... 91 1.2.3. Mutlakın Takyîdi .......................................................................................... 92 1.2.4. Âmmın Tahsîsi ............................................................................................. 93 1.2.5. Mücmelin Tafsîli ............................................................................................ 95 1.2.6. Müşkilin Tavzîhi .......................................................................................... 97 1.2.7. Mübhemin Tebyîni ....................................................................................... 98 1.2.8. Garîb Hadis ile Tefsiri .................................................................................. 99 xii 1.2.9. Zayıf Rivayetleri Değerlendirmesi ............................................................. 101 1.3. Kur’ân’ın Sahâbe Kavliyle Tefsiri .................................................................... 103 1.4. Kur’ân’ın Tâbiûn Kavliyle Tefsiri .................................................................... 107 1.5. İsrâiliyyât Konusuna Yaklaşımı ........................................................................ 112 2. DİRÂYET TEFSİRİ ................................................................................................. 118 2.1. Arap Dili ............................................................................................................ 118 2.1.1. Lügat........................................................................................................... 119 2.1.1.1. Kelimenin Anlamını Açıklaması .......................................................... 119 2.1.1.2. Kelimenin Anlamını İstişhadla Açıklaması .......................................... 121 2.1.1.2.1. Kelimenin Anlamını Kur’ân’la İstişhâdı ....................................... 122 2.1.1.2.2. Kelimenin Anlamını Hadisle İstişhâdı ........................................... 123 2.1.1.2.3. Kelimenin Anlamını Şiirle İstişhâdı ve Tefsirde Şiiri Zikretmesi . 124 2.1.1.3. Kelimenin Anlamını Dilcilerin Görüşleriyle Açıklaması ..................... 128 2.1.1.4. Kelimenin Zıt Anlamını Açıklaması ..................................................... 130 2.1.1.5. Karşıt Anlamlı (Ezdâd) Kelimeleri Açıklaması .................................... 131 2.1.1.6. Kelimenin Arap Dili’ndeki Farklı Kullanımlarına İşareti .................... 132 2.1.1.7. Kelimenin Kökenini Açıklaması .......................................................... 133 2.1.1.8. Arapça Kökenli Olmayan Kelimeleri Açıklaması ................................ 134 2.1.1.9. Kelimenin Hakikat ve Mecaz Anlamlarına İşaret Etmesi .................... 135 2.1.1.10. Farklı Kullanımı Olup Benzer Manalara Gelen Kelimelerin Nüanslarına İşareti ............................................................................................................. 136 2.1.2. Sarf ............................................................................................................. 137 2.1.2.1. Kelimelerin Veznini Açıklaması .......................................................... 137 2.1.2.2. Kelimelerin Müfred ve Cemi‘ Oluşlarına İşaret Etmesi ....................... 138 2.1.2.3. Kelimelerin İştikâkını Açıklaması ........................................................ 139 2.1.3. Nahiv .......................................................................................................... 140 2.1.3.1. Nahvî Tahlillerde Bulunması ................................................................ 140 2.1.3.2. Kelimenin İ‘rabını Beyan Etmesi ......................................................... 143 2.1.3.3. Edatların Anlamını Açıklaması ............................................................ 144 2.1.4. Belâgat ........................................................................................................ 148 2.1.4.1. Beyân .................................................................................................... 148 2.1.4.1.1. Teşbih ............................................................................................. 149 2.1.4.1.2. Mecâz ............................................................................................. 152 2.1.4.1.3. İstiâre ............................................................................................. 152 xiii 2.1.4.1.4. Kinâye ............................................................................................ 156 2.1.4.1.5. Mesel .............................................................................................. 159 2.1.4.2. Meânî .................................................................................................... 161 2.1.4.2.1. İstifhâm .......................................................................................... 162 2.1.4.2.2. Zikr ve Hazf ................................................................................... 163 2.2. Kıraat ................................................................................................................. 164 2.2.1. Farklı Kıraatlere İşaret Etmesi ................................................................... 164 2.2.2 Kıraat İmamlarının İttifak ve İhtilaflarına İşaret Etmesi ............................ 167 2.2.3. Kıraat İmamları ve Ravilerinin İsimlerini Zikretmesi ................................ 171 2.2.4. Kıraatlerini Zikrettiği Kelimenin İrabını Yapması..................................... 172 2.2.5. Lahn Konusuna Yaklaşımı ......................................................................... 173 2.2.6. Özel Mushaflardaki Kıraatleri İfade Etmesi .............................................. 174 2.2.7. Şâz Kıraatleri Belirtmesi ............................................................................ 175 2.3. Fıkıh Usûlü ve Fıkıh .......................................................................................... 178 2.3.1. Şer’î Delillerden Hüküm İstinbâtı ................................................................ 179 2.3.2. Fıkıh Mezheplerine Yer Vermesindeki Metodu......................................... 184 2.3.3. Mezhep İmamlarının Görüşlerini Nakletmesi ............................................ 185 2.3.4. İhtilaflı Görüşleri Zikredip Bunlar Arasında Tercih Yapması ................... 185 2.3.5. Fıkhî Konulardaki Tefsirleri....................................................................... 186 2.3.5.1. İbadetlerle İlgili Tefsiri ......................................................................... 186 2.3.5.1.1. Abdest ............................................................................................ 186 2.3.5.1.2. Namaz ............................................................................................ 189 2.3.5.1.3. Oruç ............................................................................................... 192 2.3.5.1.4. Zekât .............................................................................................. 193 2.3.5.1.5. Hac ................................................................................................. 196 2.3.5.2. Kur’ân’daki Muâmelât Konularını Tefsiri ............................................ 197 2.3.5.2.1. Mehir ve Nikâh .............................................................................. 197 2.3.5.2.2. Talâk .............................................................................................. 199 2.3.5.2.3. Mîrâs .............................................................................................. 201 2.3.5.2.4. Vasiyet ........................................................................................... 203 2.3.5.3. Kur’ân’daki Cezâ Türlerini Tefsiri ....................................................... 204 2.3.5.3.1. Hırsızlık ......................................................................................... 204 2.3.5.3.2. Zinâ ................................................................................................ 207 2.3.5.3.3. İçki İçme ........................................................................................ 208 xiv 2.3.5.3.4. Adam Öldürme .............................................................................. 209 2.3.5.3.5. Adam Yaralama ............................................................................. 212 2.4. Kelâmî Konuları Tefsiri .................................................................................... 213 2.4.1. Kelâmî Meselelere Yer Vermesi .................................................................. 213 2.4.2. Farklı Mezhep Görüşlerine Karşı Tutumu ................................................... 218 2.4.3. İmâmete Engel Olan Durumlardan Zulüm Hakkında Düşüncesi ...................... 220 2.4.4. Selefi Düşünce Dışındaki Mezhep Görüşlerini Ele Alması ......................... 222 2.4.5. Tevhîd Konularını Tefsir Etmesi ................................................................. 227 2.4.5.1. Allah’ın İsimleri .................................................................................... 227 2.4.5.2. Allah’ın Sıfatları ................................................................................... 228 2.4.5.3. Haberî Sıfatların Te’vîli ........................................................................ 231 2.4.5.3.1. İstivâ’ ............................................................................................. 232 2.4.5.3.2. Yed ................................................................................................. 233 2.4.5.3.3. Vech ............................................................................................... 234 2.4.5.3.4. ‘Ayn ............................................................................................... 235 2.4.5.3.5. Sâk ................................................................................................. 235 2.4.5.3.6. Mekrullâh ....................................................................................... 236 2.4.5.3.7. Allah’ın Dilemesi ........................................................................... 237 2.4.6. Nübüvvet Konularını Tefsiri ........................................................................ 237 2.4.6.1. Peygamberlere İman ............................................................................. 237 2.4.6.2. Peygamberlerin Masumluğu ................................................................. 239 2.4.6.3. Kadınların Peygamberliği ..................................................................... 241 2.4.6.4. Hz. Peygamber’den Önce Peygamber’in Kim Olduğu ......................... 242 2.4.7. Sem‘iyyât ..................................................................................................... 243 2.4.7.1. Melekler ................................................................................................ 243 2.4.7.2. Şeytanlar ve Cinler ................................................................................ 245 2.4.7.3. Kıyamet Günü ....................................................................................... 247 2.4.7.3.1. Kıyamet Alametleri ........................................................................ 248 2.4.7.3.2. Berzah ve Berzah’ta Ruhların Durumu ......................................... 250 2.4.7.3.3. Ru’yetullâh ..................................................................................... 252 2.5. Tasavvuf ............................................................................................................ 254 2.5.1. Tasavvufi Görüşlere Yer Vermesi ............................................................... 254 2.5.2. Velâyet Konusuna Yaklaşımı ...................................................................... 255 2.5.3. Ledünnî Bilgiye Yaklaşımı .......................................................................... 256 xv 2.5.4. Mutasavvıfları ve Sûfî Uygulamaları Eleştirmesi ....................................... 258 2.6. Fen Bilimleri ..................................................................................................... 259 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEHÂSİNÜ’T-TE’VÎL’İN KUR’ÂN İLİMLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 1. VAHİY ....................................................................................................................... 265 2. KUR’ÂN LAFZI VE KUR’ÂN’IN NÜZÛLÜ .......................................................... 267 2.1. Kur’ân Lafzının Sözlük ve Terim Manası ......................................................... 267 2.2. Kur’ân’ın Nüzûlü ile İlk ve Son İnen Ayet ve Sûreler ...................................... 268 3. KUR’ÂN’IN TERTİBİ .............................................................................................. 271 3.1. Âyetlerin Tertibi ................................................................................................ 271 3.2. Sûrelerin Tertibi ................................................................................................ 271 4. SÛRELERİN İSİMLERİ ........................................................................................... 272 5. MEKKÎ SÛRELER VE ÖZELLİKLERİ .................................................................. 274 6. MEDENÎ SÛRELER VE ÖZELLİKLERİ ................................................................ 276 7. ESBÂB-I NÜZÛL ..................................................................................................... 277 7.1. Zikrettiği Âyetin Nüzûl Sebeplerini Göstermesi ................................................ 278 7.2. Âyet İçin Farklı Nüzûl Sebeplerini Zikretmesi ................................................... 284 7.3. Farklı Nüzûl Sebeplerinin Aralarını Telif Etmesi ............................................... 284 7.4. Zikredilen Sebeb-i Nüzûle Dair İtirazı .............................................................. 286 7.5. Sebebin Hususîliğinin Hükmün Umumîliğine Engel Olmaması ...................... 288 8. NÂSİH VE MENSÛH ............................................................................................... 291 8.1. Neshi Târifi ....................................................................................................... 291 8.2. Neshi İddia Edilen Âyetlerin Tefsiri ................................................................. 294 8.3. Nâsih ve Mensûh Konusunda İhtilaflı Görüşleri Sunması ................................ 299 8.3.1. Nesih Konusundaki İhtilaflı Görüşleri Tercihsiz Sunması ........................ 299 8.3.2. Nesih Konusundaki İhtilaflı Görüşleri Tenkit ve Tercihleri ...................... 300 9. MUHKEM VE MÜTEŞÂBİH ................................................................................... 304 10. HURÛF-İ MUKATTAA ......................................................................................... 306 11. GARÎBU’L-KUR’ÂN ............................................................................................. 309 12. VÜCÛH VE NEZÂİR ............................................................................................. 310 13. İ‘CÂZÜ’L-KUR’ÂN ............................................................................................... 313 14. AKSÂMU’L-KUR’ÂN ........................................................................................... 315 xvi 15. KISASU’L-KUR’ÂN .............................................................................................. 319 15.2. Kıssaların Amacını İfade etmesi ....................................................................... 320 15.3. Kıssalarda Kendi Tercihini Belirtmesi ............................................................. 322 15.4. Bir Tercihte Bulunmaksızın Kıssa Hakkında Bilgi Nakletmesi ....................... 323 16. TEKRÂRU’L-KUR’ÂN .......................................................................................... 326 17. MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN ........................................................................................... 327 18. MÜCMEL-MÜBEYYEN ........................................................................................ 331 19. MÜBHEMÂTÜ’L-KUR’ÂN................................................................................... 333 20. FEDÂİLÜ’L-KUR’ÂN ............................................................................................ 335 20.1. Sûrelerin Fazîletleri ........................................................................................... 335 20.2. Âyetlerin Fazîletleri .......................................................................................... 337 21. ÂM VE HAS LAFIZLAR ....................................................................................... 339 22. MÜNÂSEBÂTÜ’L-ÂYÂTİ VE’S-SÜVER ............................................................ 341 22.1. Ayetler Arası Münâsebet .................................................................................. 342 22.2. Sûre İçi Münâsebet ........................................................................................... 345 SONUÇ ............................................................................................................................. 347 KAYNAKLAR ................................................................................................................. 350 ÖZGEÇMİŞ ..................................................................................................................... 361 xvii KISALTMALAR b. : Bin, İbn bkz. : Bakınız bs. : Baskı bt. : Bintü, ibnetü b.y. : Basım Yeri Yok çev. : Çeviren DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi DİB: : Diyanet İşleri Başkanlığı ed. : Editör Hz. : Hazreti İFAV. : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları nşr. : Neşreden ö. : Ölüm Tarihi r.a. : Radiyallâhu anh s. : Sayfa s.a.v. : Sallallâhu ‘Aleyhi ve Sellem sy. : Sayı TDV : Türkiye Diyanet Vakfı thk. : Tahkik Yapan ts. : Basım Tarihi Yok vb. : Ve Benzeri vd. : Ve Diğerleri yay. : Yayınları y.y. : Yayın Evi Yok 1 GİRİŞ 1. TEZİN KONUSU VE AMACI Tezimizin konusu, 19. Yüzyılda yaşamış olan Cemâlüddîn el-Kâsımî’nin Mehâsinü’t- Te’vîl adlı eserinin tanıtılmasıdır. Bu bağlamda Kâsımî’nin ilmî karakteri ile Kur’ân anlayışının ve tefsir yönteminin tespit edilmesi ve böylece tefsir ilmine katkısının ortaya konulması; bununla beraber Mehâsinü’t-Te’vîl isimli çalışmanın tefsir metodolojisi açısından incelenerek eserin tefsir tarihindeki yeri ve öneminin ortaya çıkarılması bu tezin temel konusudur. Cemâlüddîn el-Kâsımî’nin Mehâsinü’t-Te’vîl’inde Kur’ân’ı Yorumlama Yöntemi adlı bu çalışmanın amacı, Kâsımî’nin yaşadığı 19. Yüzyıl Osmanlı son dönemi ve özellikle Şam coğrafyasının sosyo-kültürel şartlarının onun yetişmesi ve üzerindeki etkileri dikkate alınarak Kâsımî’nin ilmî şahsiyetini ve diğer eserlerinin genel çerçevesini ortaya koymaktır. Nitekim bu dönemde Şam, Osmanlı Devleti’nin önem verdiği bir beldeydi. Ancak Osmanlının genel olarak yaşadığı çalkantılar bu bölgede de kendini hissettirmekteydi. Bundan dolayı Şam bölgesinde, Mısır’da olduğu gibi ıslahat yanlısı fikirler ve bu fikirleri savunan ilim adamları tebarüz etmişti. Söz konusu ilim adamlarından biri de Kâsımî idi. Onun çalıştığımız tefsiri, bu bakımdan fikrî anlayışını ve içinde bulunduğu coğrafyanın üzerindeki etkisini tespit edebilmemiz yönüyle büyük önem taşımaktadır. Çalışmamızın diğer hedefi Mehâsinü’t-Te’vîl’i tanıtarak tefsirin kaynaklarını belirlemek ve müfessirin eserini oluştururken bu kaynaklardan ne derece yararlandığını tespit etmek; telif edildiği döneme oranla eserin kıymetini ortaya koymak; böylece çalışmanın tefsir tarihindeki yeri ve önemini belirlemektir. Ayrıca tefsirin rivâyet ve dirâyet yönünü detaylı şekilde inceleyerek eserin temel İslam bilimleri ve dil bilimleri açısından metodunu tahlil etmek; Kur’ân ilimleri yönüyle değerini tespit etmek de bu çalışmanın amaçları arasındadır. Böylelikle Kâsımî’nin tefsir yöntemini ve bu ilme hakimiyet seviyesini saptamak ve sonuçta tefsirin ve müfessirin tefsir ilmine yönelik katkılarını ortaya çıkarmaktır. 2 2. ÖNEMİ Cemâlüddîn el-Kâsımî (1866-1914), Şam’da kendilerini ilme vermiş bir ailede yetişmiş olup son dönem Osmanlı coğrafyasının önemli ilim adamlarından birisidir. Doğduğu yere nisbetle Dımaşkî ve âlim bir zat olan dedesinden dolayı da Kâsımî nisbeleriyle tanınmıştır. Ailesinden devraldığı ilmî miras sayesinde son dönem ilmî ve fikrî gelişmeleri yakından takip etme imkânı bulan Kâsımî, Tefsir, Fıkıh ve Hadis gibi çeşitli ilimlerde iyi yetişmiştir. Matematik, felsefe, tıp, sosyoloji, hukuk, ziraat vb. sahalarda geniş okumalar yapan Kâsımî, bu birikimiyle İslâmiyet ve diğer sistemleri karşılaştırmış; tarih, edebiyat ve ahlâk üzerine araştırmalar yaparak eserler kaleme almıştır. Kazandığı bu ilmî ve fikrî seviye sebebiyle Şam’ın önde gelen âlimleri arasında konumunu almıştır. Hayatını eser telif etmeye adayan ve bu amaçla pek çok sıkıntıya maruz kalan müellif çok sayıda kitap ortaya koymuş velud bir alimdir. Bu yönü kendisini Şam’daki ıslahatçılardan önemli derecede ayırmakta ve onu Şam’daki ıslahatçılığın kaynağı olarak görmeyi mümkün kılmaktadır. Neşrettiği eserlerin sayısı yüze yakın olup çalışmalarının en önemlilerinden biri Mehasinü’t-te’vîl adlı tefsiridir. Eser on yedi cilttir ve farklı basımları mevcut olup incelediğimiz nüshası Muhammed Fuâd Abdülbâkî’nin tahkikiyle neşredilmiştir (Kahire 1376/1957; Beyrut 1398/1978). Günümüz Kur’ân yorumlarının farklılaşmasında geçmişten gelen birikimin etkisi görülmektedir. Ancak yakın dönemin bu farklılaşmaya katkısının daha fazla olduğu aşikardır. Bunun için Kâsımî tefsiri bize son dönem Kur’ân yorumunu ve bu yorumun beslendiği kaynakları gösterme açısından önemlidir. Kâsımî geçmiş ile son dönem ıslah faaliyetleri arasında bir köprü kurma gayretindedir. Bu bakımdan tefsiri incelenerek onun bu ilişkiyi tefsirine ne oranda yansıttığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Kâsımî’nin selefi çizgide olduğu görülmektedir. Ancak onun tasavvufa yaklaşım gibi bazı konularda selefi anlayıştan daha farklı yaklaştığı bilinmektedir. Bunu yaparken gelenekte Şeyhü’l-İslam olarak anılan İbn Teymiyye’ye itirazda bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla onun selefiliğin neresinde olduğu, selefiliğinin tefsirine etkisinin olup olmadığı ve bu etkinin hangi seviyede olduğunun belirlenmesi önem arz etmektedir. 3 Kâsımî’nin tefsiri Türkiye’de yapılan çalışmalarda genel hatlarıyla incelenmiş ancak tefsir yöntemindeki teorik bilgisini tefsirine uygulamasının tespiti yönüyle detaylı bir çalışma yapılmadığı fark edilmiştir. Yapılan çalışmalarda onun ağırlıklı olarak selefî çizgide olduğu ve İbn Teymiyye etkisinde kalarak bir eser neşrettiği anlayışı görülmektedir. Ne var ki hem hayatı hem de ıslahatçı kişiliğinin, onu takip ettiği İbn Teymiyye çizgisinden bazen ayrılmaya sevk ettiği görülmektedir. Dolayısıyla eserinin detaylı bir şekilde tekrar incelenmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. 3. YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI Kâsımî’nin Mehâsinü’t-Te’vîl’ini yöntem açısından incelediğimiz bu tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde müellifin hayatı, eserleri ve genel hatlarıyla tefsiri incelenmiştir. İkinci bölümde rivâyet ve dirâyet yöntemi ve bu yöntem çerçevesinde Kâsımî’nin tefsirdeki metodu tespit edilmiştir. Üçüncü bölümde ise tefsirin Kur’ân ilimleri açısından değeri ve bu bağlamda tefsir yöntemi çalışılmıştır. Bunlara ilaveten Kâsımî’nin bu eserinin orijinalitesini belirlemek amacıyla kendinden önceki ve dönemindeki tefsirlere yaklaşımı incelenmiştir. Araştırmamızda tasvir, tahlil ve tenkit yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem uygulanırken yer yer kişisel görüş ve kanaatler aktarılmış, bunların nedenleri belirtilmiştir. Bu yapılırken Kâsımî’nin içerisinde bulunduğu çevre ve ilim anlayışı dikkate alınmış; özellikle farklı görüşlerin zikredilmesine dikkat edilmiştir. Kâsımî’nin eserini oluştururken kullandığı kaynaklar, dayandığı kaviller, kullandığı kavram ve terimler onun anlama ve yorumlama yönteminin analizi hususunda önemlidir. Bu meyanda çıkarılan yaklaşımlar yeri geldikçe ifade edilmiştir. Çalışmamızda müellifin görüşleri öncelikle doğrudan kendi eserinden tespit edilmiştir. Bu noktada eserin Muhammed Fuâd Abdülbâkî tahkikiyle Beyrût’ta 1978 senesinde neşredilmiş nüshası kullanılmıştır. Kâsımî’nin tefsirinde disiplinler arası çalışmayı kullandığı görülmektedir. Dolayısıyla onun dil, kelâm, fıkıh usulü ve yer yer tasavvuf gibi ilimleri kullanması sebebiyle ilgili ilimlere müracaat edilmiş; kimi yerde bu ilimlerdeki tartışmalı konulara değinilmiştir. 4 Bu durum bazen kavram yoğunluğuna ve çalışmanın geniş tutulmasına sebebiyet verse de konunun zenginliği açısından bunların zikredilmesinde yarar görülmüştür. Kâsımî’nin Mehâsinü’t-Te’vîl dışındaki eserlerinden araştırmamıza katkı sağlayacak yerlerde faydalanılmıştır. Nitekim müellif, tefsirinde işlediği kimi konuları müstakil bazı eserlerinde ele almıştır. Bu eserlerle tefsirindeki konu uyumu tespit edilerek böylece müellifin ilmî birikimi ortaya çıkarılmıştır. Çalışmamızın bir tefsir tezi olması münasebetiyle yararlandığımız temel kaynakların en önemlisi Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu bağlamda yer yer tercüme olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın basımı esas alınmış, bazı yerlerde tercümedeki nüans farklılığına işaret etmek için değişik müelliflerin tercümelerine yer verilmiştir. Konunun özelliği dolayısıyla klasik ve çağdaş rivâyet ve dirâyet tefsirleri, tefsir usûlü ve tarihi kaynakları, Kur’ân ilimlerine yönelik çalışmalar ve ansiklopedi maddeleri tez çalışması süresince sıkça yararlanılan kaynakları oluşturmuştur. Tezin birinci bölümünü oluşturan Kâsımî’nin hayatı konusunda kendi eserleri, oğlunun ve öğrencilerinin onun hakkında yazmış olduğu teliflerden yararlanılmıştır. Müellifin zihin dünyasının şekillenmesine etki eden Osmanlı ve Şam tarihi incelenmiş, bu bağlamda İslâm tarihi ve tarih çalışmalarına başvurulmuştur. Kâsımî’nin Sahabe ve Tabiîn döneminden başlayarak dönemine kadar ulaşan geniş tefsir literatüründen faydalandığı görülmektedir. Dolayısıyla klasik dönem müfessirlerinden ve onların eserlerinden nakiller yapmaktadır. İbn Cerîr et-Taberî (ö.310/923), Ebû Müslim el-İsfahânî (ö. 311/923), Ebü’l-Leys es-Semerkandî (ö.373/983), Zemahşerî (ö.538/1144), İbn ‘Atıyye el-Endelüsî (ö.541/1147), Râğıb el- Isfahânî (ö.V/XI. y.y. ilk çeyreği), Fahreddin er-Râzî (606/1210), Kurtubî (ö.671/1273), Beyzâvî (ö.685/1286), Ebû Muhammed Şerefüddîn Hüseyn b. Abdillâh b. Muhammed et-Tîbî (ö.743/1343), İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye (ö.751/1350), İbn Kesîr (ö.774/1373), Ebü’l-Hasen el-Bikâî (ö.885/1480), Ebüssuûd Efendi (ö.982/1574) ve kimi Zeydî müfessirlerden nakillerde bulunmuştur. Ayrıca Muhammed Abduh’un (ö. 1905) görüşlerine tefsirinde yer verdiği görülmektedir. Müellifimizin pek çok konuda ise İbn Kesîr’in tefsirinden harfi harfine nakillerde bulunduğuna çok yerde rastlanmaktadır. 5 Müellifin bu kaynakları kullanması, bizi çalışmamızda söz konusu kaynaklara giderek bazen karşılaştırma yapmaya, bazen ise kaynağın tespitine sevk etmiştir. Tez dilbilimsel açıdan değerlendirilirken İbn Manzûr’un (ö. 711/1311) “Lisânü’l- ‘Arab’ı, Tehânevî’nin (ö. 1158/1745’ten sonra) “Keşşâfü Istılâhâti’l-fünûn”u, Cevherî’nin (ö. 400/1009’dan önce) es-Sıhah’ı, Râğıb el-Isfehânî’nin (ö. V/XI. Yüzyılın ilk çeyreği) “Müfredâtü elfâzi’l-Kur’ân”ı gibi temel kaynaklara müracaat edilmiştir. Kâsımî’nin özellikle dil konusunda yararlandığı müfessirlerden biri olan Zemahşerî’nin “Keşşâf”ına da sıkça müracaat edilmiştir. Keşşâf’tan yararlandığımız kimi yerlerde ibarenin daha iyi anlaşılması için Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının tahkik ve tercüme olarak neşrettiği Keşşâf nüshasına başvurulmuştur. Mehâsinü’t-te’vîl’de zikredilen ve tez çalışmamızda kullanılan hadis rivayetlerinin hadis kaynaklarındaki yerlerinin tespit edilmesi amacıyla “Sahîh-i Buhârî”, “Sahîh-i Müslim”, “Sünen-i Ebî Dâvûd”, “Sünen-i Tirmizî”, “Sünen-i Nesâî”, “Sünen-i İbn Mâce”, “Müsned-i Ahmed b. Hanbel”, “Sahîh-i İbn Hibbân” gibi eserlerden istifade edilmiştir. Bu eserlere ve Arapça bazı eserlere ulaşma konusunda Şâmile programının pdf nüshalı versiyonu kullanılmıştır. Tezin hazırlanmasında daha önce yapılmış olan çalışmaların katkısı da yadsınamaz. Hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında Kâsımî’nin tefsir, hadis, kelâm ve fıkıhçılığı ile ıslahatçı kişiliğine yönelik yapılmış olan lisansüstü çalışmalar ve eser neşriyatları bu çalışmanın hazırlanmasına katkıda bulunmuştur. 4. KÂSIMÎ VE ESERLERİ HAKKINDA YAPILMIŞ AKADEMİK ÇALIŞMALAR Kâsımî’nin ele almış olduğumuz müfessir vasfının yanında muhaddisliği de döneminde ve sonrasında ilim dünyasınca kabul görmekte ve pek çok ilim adamı yapmış olduğu çalışmalarda buna değinmektedir. Bu çalışmalardan bir kısmı onun hayatını ve eserlerini ele almaktadır. Bir kısmı ise Kâsımî’nin kelâmi yönünü ele almaktadır. Yine tefsirin nâsih-mensûh, sebeb-i nüzul gibi usûl konuları hakkında yapılmış çalışmalar da mevcuttur. 6 Türkiye’de Kâsımî hakkında yapılan çalışmaların yüksek linsans, doktora ve makale olarak yayımlandığı görülmektedir. Kimi kitap bölümlerinde ise Kâsımî’nin hayatına yönelik yazılar derlenmiştir. Yapılan yüksek lisans araştırmalarının onun fıkhî yönü, hadisçiliği, kelâm anlayışı ve tefsirinde ele aldığı nesih, sebeb-i nüzul, kıraat gibi konular hakkında olduğu görülmektedir. Türkiye’de Doktora konusu olarak Gökçen Kalkan, onun tefsirdeki metodunu araştırmıştır. Ancak bu çalışmada Kâsımî’nin ıslahatçı kişiliği ve mukaddimesinden hareketle tefsir metoduna yönelik genel bir anlayış ortaya konulmuş, ağırlıklı olarak ulûmu’l-Kur’ân hakkındaki meseleler ele alınmıştır. Kâsımî’nin rivâyet ve dirâyet yönünün tefsirinde ne şekilde uygulandığı konusu hakkında alt başlıkta beş sayfa kadar özet bilgi verilmiştir. Türkiye’de Kâsımî’nin tefsir anlayışının rivâyet ve dirâyet metodu bakımından detaylı bir analizinin yapılmamış olması bizi bu çalışmaya sevk eden en önemli hususlardan biri olmuştur. Bizden önce yapılan araştırmalar bize bu çalışmada yol açmıştır. Dolayısıyla o çalışmaları yapan değerli akademisyenlerimize teşekkürü borç biliriz. Kâsımî’ye yönelik yapılan araştırmalar Türkiye’de ve Türkiye dışında yapılan çalışmalar olmak üzere şu şekildedir: 4.1. Türkiye’de Yapılmış Olan Tezler Ve Yayınlar 1. Gökçen Kalkan. Cemaleddin el-Kasımî ve Tefsirdeki Metodu, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum 2007. 2. Mustafa Yüce. Muhammed Cemaleddin el-Kâsımî ve Kelâmî Görüşleri, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya 1999. 3. Abdülvehap Kerim. Cemaleddin el-Kasımî’nin el-Cerh ve’t-Ta‘dil Adlı Eseri Üzerine Bir İnceleme ve Kaynak Tetkiki, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2001. 7 4. Serpil Başar. Kasımî’nin Mehasinü’t-Te’vil adlı tefsirinde esbab-ı nüzul problemi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir 2001. 5. Hacı Mehmet Günay. “Suriye Selefîliğinin Önderi Cemâlüddîn el-Kâsımî: Hayatı, Islahatçı Kişiliği ve Fıkhî Eserleri”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2005, sy.6, (Son Asır İslâm Hukukçuları Özel Sayısı), s. 119-140. ………, “Cemâleddîn el-Kâsımî Hayatı ve İlmî Kişiliği”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1996, sy. 1, s. 253-272. 6. Süleyman Şirin. Cemaleddin el-Kasımî’nin Hadis İlmindeki Yeri, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2006. 7. Kadir Recep Muhammed. Cemâleddin el-Kâsımî’ye Göre İsbât-ı Vâcib, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 2007. 8. Hayreddin Karaman. İslami Hareket Öncüleri, İz Yayıncılık, İstanbul 2014. 9. Murat Bahar. “Cemâleddîn el-Kâsımî’nin Kimliği, Kişiliği ve ‘Mehâsinü’t- Te’vîl’ Adlı Eseri”. Burdur Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2/1 (2021), 115-138. 10. Şuayip Karataş. “Kâsımî’nin Mehâsinü’t-Te’vîl İsimli Tefsirinin Mukaddimesinde Kıraat Olgusu”. Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/1 (2021), 315-337. 4.2. Yurt Dışında Yapılmış Olan Tezler ve Yayınlar 1. Abdü’l-Hamîd Mahmûd el-Betâvî. el-İmâmü’l-Kâsımî ve Menhecühü fi’t- Tefsîr, (Doktora Tezi), Ezher Üniversitesi, Kâhire, 1999. (T.N. 6548) 2. Muhammed Fuad Abdülbaki. (Tefsiru’l-Kâsımî), Tahkik, Mecelletü Ma‘hedi’l- Mahtûtâti’l-Arabiyye, Kâhire 1377/1957. 8 3. Zâfir el-Kâsımî. Cemaluddîn el-Kâsımî ve Asruh, Dimaşk 1966. 4. Mahmud Mehdî İstanbûlî. Şeyhu’ş-Şâm Cemâluddîn el-Kâsımî, Beyrût 1985. 5. İbrahim b. Ali b. Sâlih Hasan. el-Kâsımî ve Menhecühû ve Tefsîruhû Mehâsinü’t-Te’vîl, (Yüksek Lisans Tezi), Câmi‘atü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, 1988. 6. Hüseyin Ali el-Kaysî. el-Kâsımî ve menhecühû fi’t-tefsîr, (Yüksek Lisans Tezi), Bağdad Üniversitesi İslâmî İlimler, Bağdad, 1991. 7. Muhammed Bekr İsmâîl. el-Kâsımî ve menhecühû fi’t-tefsîr, Dârü’l-Menâr, Kâhire, 1991. 8. Suâd Fehmî Tâhir Ebû Gazâle. eş-Şeyh Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Menhecühû fi’t-Tefsîr, (Yüksek Lisans Tezi), Câmi‘atü’l-Ürdüniyye, 1993. 9. Âişe Şârif. el-Fikrü’l-Islâhî ‘Inde’l-İmâm Cemâliddîn el-Kâsımî min Hılâli Tefsîrihî Mehâsini’t-Te’vîl, (Yüksek Lisans Tezi), Külliyyetü’l-Âdâb, Meknes, 1996. 10. Nizar Abâza. Cemladuddîn el-Kâsımî: Ehadu-ulemâi’l-Islah fi’ş-Şâm, Dimaşk 1997. 11. Fehd b. Abdurrahmân b. Süleymân er-Rûmî. İtticâhâtü’t-tefsîr fi’l-karni’r-râbi‘ ‘aşer. Beyrût: Müessesetü’r-Risâle, 1998. 12. Yasin Ali Babkır. el-İmâmü’l-Kâsımî ve Menhecühü fi’t-Tefsîr, (Yüksek Lisans Tezi), Câmiatü’l-Kur’âni’l-Kerîm ve’l-‘Ulûmi’l-İslâmiyye, Sûdan, 2001. 13. Ziyâ’ Hamîd Dehş Şüceyrî. ed-Dersü’n-Nahviyyü fî Tefsîri’l-Kâsımî Mehasini’t-Te’vîl, (Yüksek Lisans Tezi), Bağdad Üniversitesi, Bağdad, 2001. 14. Muhammed Mağribî. Usûlü’t-Tefsîr ‘Inde Cemâliddîn el-Kâsımî min Hılâli Mehâsini’t-Te’vîl, (Yüksek Lisans Tezi), Cezayir Üniversitesi, Cezayir, 2004. 9 15. Alî Hisâneyn Muhammed Muhammed. el-‘Allâmetü’l-Kâsımî ve mâ fî Tefsîrihî min İşârâtin ‘İlmiyyetin: Dirâsetün Mukârenetün, (Yüksek Lisans Tezi), Câmi‘atü’l-Ezher, 2005. (t.n. 10575) 16. Muhammed Nâsır el-‘Acmî. İmamu’ş-Şam fî Asrihi Cemaluddin el-Kasımî, Beyrût 2009. 17. Ali Mahmud Dubdûb. Muhammed Cemâluddîn el-Kâsımî ve Ârâuhu’l- i‘tikadiyye, Kahire t.y. 18. Muhammed Riyâd Mâlih. “eş-Şeyh Cemâlüddîn el-Kâsımî: Hayâtühû ve Âsâruhû”, Mecelletü Âfak es-Sekâfeti ve’t-Türâs, Dubâî, Merkezi Cüm‘ati’l- Mâcid, 1414, ss. 82-106. 10 BİRİNCİ BÖLÜM KÂSIMÎ’NİN YAŞADIĞI ASIR, İLMÎ ŞAHSİYETİ, HAYATI VE ESERLERİ 11 1. KÂSIMÎ’NİN YAŞADIĞI ASIR Cemâlüddin el-Kâsımî’nin hayatını incelerken Osmanlı devletinin son dönemine gelen bir zaman dilimini görmekteyiz. Onun fikir hayatına, bulunduğu coğrafyanın ve zaman dilimindeki olayların etki ettiği görülmektedir. Dolayısıyla bu bölümde onun yaşadığı asırda çevresindeki siyasi, sosyal, ilmî ve iktisadî durum kısaca anlatılarak genel bir fikir alt yapısı elde etmiş olacağız. 1.1. Siyasi Durum Kâsımî’nin hayatı ilk olarak Osmanlı sultanlarından üçüne, yani Abdülaziz (1861- 1876), V. Murad (1876-1876) ve II. Abdülhamid (1876-1909), sonra ise İttihat ve Terakkî’nin hâkim olduğu V. Mehmed (1909-1918) zamanına rastlamaktadır. Daha öncesinde Abdülmecid döneminde Mehmet Ali Paşa’nın Suriye’den çekilmek zorunda kaldığı, akabinde Osmanlı yönetiminin bölgedeki politikasının önemli derecede değiştiği görülmektedir. Bu dönemde artık bireyin hürriyet ve hakları, yönetilenlere özel imtiyaz ve ayrıcalıkların kalkması gibi sözü daha önceden gündeme dahi getirilmeyen meseleler tartışılmaya başlanmıştır.1 Yukarıda zikredilen dört Osmanlı sultanı döneminde Arap vilayetleri Osmanlı Devleti’nin önemli bölgelerinden sayılıyordu. Bu vilayetlerden biri olan Suriye, Osmanlı yönetimine bağlıydı ve kendi içerisinde beş farklı idari bölgeye ayrılmıştı. Bunlar Halep, Beyrut, Şam, Kudüs ve Lübnan bölgeleriydi. Kâsımî, yapmış olduğu kısa süreli bir iki seyahat hariç, hayatının neredeyse tamamını Şam’da geçirmiştir. Bu bölgelerdeki halkın Arapça öğrenimi ve okullarda kendi dillerini öğrenme dahil pek çok hakları vardı. Osmanlı devleti Arapça’nın Kur’ân dili olması hasebiyle bununla övünüyordu. Dolayısıyla Araplar bu zaman diliminde sadrazamlık ve seyhülislamlık gibi devletin en üst kademelerinde görevlere gelmişlerdi. Ne var ki İttihat ve Terakkî yönetime geldiğinde Türkçe’yi tüm vilayetlerde resmi dil ilan edip, Arapça’ya karşı bir 1 Hayreddin Karaman, İslami Hareket Öncüleri, (İstanbul: İz Yayıncılık, 2014), 3/123; Nizâr Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî: Ahadu ulemâi islâhi’l-hadîsi fi’ş-Şâm, (Dımaşk: Dârü’l-Kalem, 1997), 17. 12 nevi savaş başlattı ve Türkleştirme siyasetine girişti. Bunda Turancılık düşüncesiyle Türkleri diğer kavimlerden üstün görme ve onları da Türkleştirme politikasının etkili olduğu görülmektedir.2 Döneme biraz ışık tutması amacıyla Kâsımî’nin doğduğu yıllar ve sonrası itibariyle siyâsî durumu gözden geçirmenin faydalı olacağını düşünmekteyiz. Sultan Abdülaziz 1861 yılında saltanata geçtiğinde babası II. Mahmud ve kardeşi Abdülmecid’in yapmış olduğu ıslah projelerine önem verdi. Mali işlerde ıslah, birden fazla kadınla evlenmeyip harem kurmama, sarayındaki harcamalarda israfın önüne geçilmesi gibi adımları attı. Bu vaadlerine uyarak sarayda yüksek derecede maaş alan gereksiz gördüğü personeli görevden uzaklaştırmıştır. Ne var ki bu tedbirler yeterli gelmemiş ve 1875 yılına gelindiğinde devletin borçları 4 milyar Fırank civarı olmuş; bunun neticesinde Osmanlı devleti iflasını resmi olarak ilan etmiştir. Hal böyle olunca yabancı devletlerin oluşturduğu bir borç heyeti kurulmuştu. Sultan Abdülaziz döneminde Fransız ve İngiliz ortak grubuna izin verilerek onların sermayesiyle Osmanlı bankası kurulmuştu. Bu banka bir ticaret bankası olarak kurulmuş, daha sonra ise bankaya para basma yetkisi verilmişti. Türkiye’de 1930 senesine kadar Merkez Bankası’nın yaptığı görevi bu banka üstlenmişti. Osmanlı’nın Romanya, Sırbistan, Bosna Hersek, Bulgaristan ve Mısır’daki sıkıntılarına nazaran söz konusu dönemde Şam bu sıkıntılardan biraz daha uzakta kalıyordu.3 Sultan Abdülaziz’den sonra hilafet görevine 1876 senesinde V. Murad gelmiştir. Ancak onun padişahlık için uygun olmadığını düşünen Damat Mahmut Paşa, Damat Nuri Paşa ve Şeyhülislamlık 31 Ağustos’ta onu tahttan indirdi ve yerine II. Abdülhamid’i geçirdiler. Böylece yaklaşık olarak doksan gün gibi kısa bir yönetimin ardından otuz üç sene sürecek II. Abdülhamid dönemi başlamış oldu. Padişah olduğunda ilk olarak ekonomi alanına ağırlık veren II. Abdülhamid sarayın israfını azaltacak tedbirler aldı. O derece ki bazı normal masrafları bile ortadan kaldıracak uygulamalara yöneldi. Bunun için Damad Mahmud Celâleddin Paşa ile Maliye Nazırı Galib Paşa’yı görevlendirdi ve 2 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 17-18. 3 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 18-19; Detaylı bilgi için bkz. Cemal Muhtar, “Antere Kıssası”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 1991), 3/237-238; H. Mehmet Günay, Cemâleddîn el-Kâsimî ve Fıkhî Görüşleri, (İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1991), 1-2. 13 onlara sarayın bütün giderlerini incelemeleri yönünde vazife verdi.4 İktidarı döneminde Rusya ile savaşıldı, Berlin Antlaşması imzalandı, Kıbrıs İngiltere’nin yönetimine bırakıldı, Bosna-Hersek Avusturya’ya bırakılmak zorunda kalındı. Yine bu durumdan yararlanan Fransa Tunus’a, İngiltere ise Mısır’a el koydu. Bunlar daha önceki uygulanan yanlış politikaların bir sonucu olarak II. Abdülhamid’in karşılaştığı sıkıntılı olaylardı.5 Bu olayların yanında demokratikleşme adına bir takım adımlar atılmıştır. Bu bağlamda I. Meşrutiyet’in ilanı, Mebusan Meclisi’nin açılışı ve II. Meşrutiyet’in ilanı gibi bazı önemli kararlar alınmıştır. Bütün bu sıkıntılı süreçler içerisinde özellikle İngilizler Arapların bir kısmını gerek özel imtiyazlar vaad etme gerekse devlet kurma vaadleriyle Osmanlı idaresinden ayrılmaya teşvik ediyorlardı. Ne var ki Arapların önde gelenleri bunun neticesinin Fransız hakimiyetine girmek olacağını biliyor ve dolayısıyla Osmanlı idaresi altında kalmayı ayrılmaya tercih ediyorlardı.6 Abdülhamid dönemi otuz üç yıl sürdü. 13 Nisan 1909’da (Rûmî 31 Mart) başlayıp 27 Nisan 1909’da hal’i ile sonuçlanan, tarih kayıtlarında 31 Mart vakası olarak bilinen hadise onun da saltanatına son vermeye sebep olmuştur. Bu hadise neticesinde İttihat ve Terakkî yönetimi dönemin ulemasından Elmalılı Muhammed Hamdi (Yazır)’a onun hal fetvasını yazdırıp mecliste oylayarak kabul etmiş ve Abdülhamid’i Yunanistan’a sürgüne göndermiştir. Abdülhamid’in sürgüne gönderilmesi hadisesi Osmanlı padişahları açısından bir ilk olmuştur. Aynı günde Meclis-i Umumî-i Millî tarafından V. Mehmed (Reşad)’ın Osmanlı tahtına çıkmasına karar verilmiştir.7 V. Mehmed dönemi çok sıkıntılı ve çalkantılı geçmiştir. Bu dönemde yaklaşık olarak on hükümet değişikliği olmuştur. Afrika’daki son toprak sayılan Trablusgarp-Bingazi İtalyan işgaline uğramış, Balkanlarda Osmanlı’nın iç idaresinden faydalanılarak devlete karşı savaş başlatılmıştır. Böylece Balkan Harbi başlamış, içerideki ayrışmalar sebebiyle bütün Rumeli Edirne’ye kadar kaybedilmiştir. Bir ara İstanbul bile işgal 4 Midhat Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2011), 4/3281; Emîr Şekîb Arslan, Târîhu’d-devleti’l-Osmâniyye, thk. Hasan es-Semâhî Sevîdân, (Dımaşk: Dâru İbn Kesîr & Dâru’t-Terbiye, 2001), 302-11. 5 Cevdet Küçük, “Abdülhamid II”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1988), 1/ 217-18. 6 Arslan, Târîhu’d-devleti’l-Osmâniyye, 332-33. 7 Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, 4/3424-55. 14 tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Döneminde özellikle İttihatçılara tamamen itaat ettiği gerekçesiyle suçlanan V. Mehmed, bunu ülkenin daha fazla bölünmemesi için yaptığını söylemiştir. Onun dönemi bir anlamda Osmanlı devletinin devamının sağlanabilmesi için son bir denemeydi ancak bunda da başarı sağlanamadı. Yaşamının sonuna doğru şeker hastalığından muzdarip olan padişahın rahatsızlığı iyice arttı ve 3 Temmuz 1918’de vefat etti.8 Kâsımî’nin biyografisini yazan Nizar Abaza onun hayatını Osmanlı dönemi itibariyle iki kısma ayırmakta ve Sultan Beşinci Mehmed dönemini İttihat ve Terakkî’nin hâkim olduğu ikinci dönem olarak zikretmektedir. Çünkü 1908 yılına kadar Şam Osmanlı’nın bir vilayetiydi ve pek çok haklara sahipti. Arapça eğitim hakkı, başbakanlık ve şeyhülislamlık gibi önemli vazifelere gelme imkanı bunlar arasında sayılabilir. Lakin İttihat ve Terakki’nin yönetime hakim olarak el koyduğu ikinci dönemde artık Türkçe tüm vilayetlerde zorunlu resmi dil olarak kabul edilmiş, Arapça’ya karşı bir nevi savaş açılmış ve Turancılık düşüncesi giderek hakim olmaya başlamıştır.9 Sultan II. Abdülhamid’in özellikle Şam vilayetine önem verdiği bir dönem sonrasında bu gelişmelerin olması doğal olarak Suriye bölgesinde yaşayan ilmiye sınıfının bundan sonra Osmanlı devletine veyahut yeni kurulacak olan Türkiye devletine karşı bakışında değişime yol açmış olabilir. Biz de çalışmamızda Kâsımî üzerinde bu dönemin bir etkisi olup olmadığını yapabildiğimiz tespitlerle ortaya koymaya çalışacağız. Nitekim Kâsımî her ne kadar Türkçülük düşüncesinin hâkim olduğu, Türkçe’nin tüm vilayetlerde resmi dil olarak kabul edildiği bir dönemde yaşamının altı senesini geçirmiş olsa da geride kalan kırk üç yılını o bölgeye pek çok anlamda değer veren bir yönetim ve idare altında geçirmiştir. Bu döneme siyasi açıdan bir de Şam’a atanan valiler yönünden bakılacak olunursa Kâsımî’nin hayatı boyunca Şam’da on dokuz kadar vali görev yapmıştır.10 Bunların ilki 8 Sertoğlu, Mufassal Osmanlı Tarihi, 4/3569-70; Cevdet Küçük, “Mehmed V”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2003), 28/418-22. 9 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 17-18. 10 Osmanlı döneminde Şam’da görev yapan valiler hakkında detaylı bilgi için bkz: Muhammed Cum’a el-Makkâr-Raslân İbn Yahyâ el-Kârî, Vülâtü Dimaşk fî ahdi’l-Osmânî, thk. Selahaddin el-Müncid, (Dımaşk: y.y., 1949). 15 Kâsımî’nin doğduğu sene olan 1866’da göreve gelen Mehmet Râşid Paşa’dır.11 1877 senesinde Birinci Meşrutiyet Meclisi feshedildiğinde Sultan Abdülhamid, meclis mensuplarından bir kısmını görevlerinden alarak onlara siyasi otoritenin uzağındaki taşrada vazife vermişti. Böylelikle 1877-1881 seneleri arasında özellikle reformist yönleriyle bilinen üç önemli kişinin Şam’da valilik görevinde bulunduğu görülmektedir. Bunlar: Ziya Paşa, Cevdet Paşa ve Mithat Paşa’dır. Ziya Paşa’nın Şam’daki kısa süren görevi ile Suriyeli reformistler ve Türk reformistler arasında irtibat kurulmaya başlanmıştır. Ziya Paşa, emrinde bulunan Baha Bey ile Şam’a ulaşır ve milletvekilliği seçimleri için vali olarak çalışmaya başlar. Baha Bey, Tahir el-Cezârî’nin Türk dostları aracılığıyla Cezâirî ile tanışır ve sonrasında onun ders halkalarına katılmaya başlar. Osmanlı-Rus savaşının çıkmasıyla Ziya Paşa’nın görev yeri değiştirilir. Sonrasında 1878 senesinde savaşın bitmesiyle Ahmet Cevdet Paşa Şam valisi olarak görevlendirilir. Şam’daki vazifesi 1878 yılının ilk dokuz ayında olan Cevdet Paşa’nın oradaki reformist veyahut diğer ulema ile olan ilişkisi hakkında yeterli bilgi bulunamamaktadır. Ancak kendisinin Arapça bilgisinin çok iyi olması sebebiyle onun Şamlı alimler ile dostane ilişkiler geliştirmiş olabileceği üzerinde durulabilir. Ahmet Cevdet Paşa’nın, yeni okullar açılması ve bu okullara daha fazla sayıda öğrenci alınması hususundaki gayreti tarih kitaplarında geçmektedir.12 Cevdet Paşa’dan sonra Şam’da göreve gelen valilerden ve belki de en önemlilerinden biri 1878 yılında atanan Mithat Paşa’dır. Vazife yaptığı yıllarda Şam’a çok değerli hizmetlerde bulunmuştur. Sanat okulunu açmış, Dârü’l-Kütübi’l-Umûmiyye’yi kurmuş, adliye, polis ve jandarma dairelerini açmış, Şam’ın ilerlemesi için çoğu alanda önemli ıslahatlar yapmıştır. Valiliğe atanan diğer bir kişi ise 1894 yılında göreve gelen Hasan Refik Paşa’dır. Onun döneminde devlet okullarına öğretmen yetiştirmek için Öğretmen okulları açılmış, 1893 senesindeki yangında büyük hasar gören Şam Emevî Camiî’nin onarımı yapılmıştır. İlk olarak Şam’ın en güneyinde, şimdiki Der‘a’nın bir bölgesi sayılan ve Ürdün sınırına yakın olan Müzeyrîb ile Şam, daha sonra ise Şam ve Beyrût arasında demir yolu inşa edilmiştir. Bir diğer önemli vali 1895 senesinde göreve gelen Hüseyin Nâzım Paşa’dır. Onun döneminde Hükümet Dairesi ve Guraba Hastanesi 11 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 29. 12 David Dean Commins, Son Dönem Osmanlı Suriyesi’nde Islahat Hareketleri (Sosyal ve Siyasi Değişim), çev. Yusuf Kılıç, (İstanbul: Mahya Yayınları, 2014), 182-87. 16 kurulmuş, Şam ile Medine arasına telgraf hattı açılmıştır. Kâsımî’nin hayatında Şam’ın son valisi Ârif el-Mardinî’dir. Mardinî döneminde Nâzım Paşa’nın temelini attığı Tıp Fakültesi tamamlanmış, Şam’daki önemli merkezlerin bağlantı yolları tamamlanmıştır. Bu valilerin yapmış oldukları çalışmalar göz önüne alındığında Şam’ın o dönemde hayatın çeşitli alanlarında gözle görülür derecede bir ilerleme ve kalkınma içinde olduğu söylenebilir.13 Yukarıda zikredilen özellikle reformist valiler ile Şam’lı âlimlerin ilişkisi bize Kâsımî’nin de bu hareketler içerisindeki durumu hakkında ipucu vermektedir. Nitekim söz konusu valiler ile sıkı ilişki içerisinde olan Tahir el-Cezâirî’nin özellikle 1906 senesi ve sonrasında Kâsımî ile sık sık buluştuğu Kâsımî’nin hatıra defterinde not olarak yer almaktadır. Nitekim 1906 senesinde düşmanları Kâsımî’ye sorun çıkarmak istediklerinde onun en büyük destekçisi olarak Tâhir el-Cezâirî’nin bulunduğu görülmektedir. Kâsımî ile olan sık görüşmeleri 1907 senesinde Cezâirî’nin Mısır’a göç etmesine kadar devam eder. Bu süreç ve sonraki senelerde Kâsımî yeni kurulan bir takım reformist ve Arabist faaliyetlere bizzat üye olmamıştır. Ancak onun buna karşı olmadığını da düşünebiliriz. Çünkü babasının vefatından sonra eğitimi ve yetişmesiyle özel olarak ilgilendiği kardeşi Selahaddin Kasımî’nin Arap Diriliş Cemiyeti gibi bir takım girişimlerde faaliyet göstermesinde herhangi bir sorun görmemiştir. Kardeşi 1887 doğumlu olup aralarında bir kuşak fark vardır. Ancak onun eğitiminde Kâsımi önemli bir rol oynamıştır ve 1907 yılında ikisi aynı evde ikamet etmişlerdir. Dolayısıyla Kâsımi kardeşinin Arap Diriliş Cemiyetine üye olmasını ya teşvik etmiş, yahut buna herhangi bir itirazı olmamıştır.14 1.2. Sosyal Durum Suriye nüfusu pek çok etnik kökenden ve dini gruptan insanı içinde barındırıyordu. Bunlar içerisinde Kürt, Süryani, Ermeni, Türk, Türkmen, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Yunan, İtalyan ve Fransız’lara kadar pek çok millet yer almaktaydı. Söz konusu milletler kendi dillerini konuşmaktaydılar. Hıristiyanlık ve Yahudilik değişik 13 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 29-31. 14 Commins, Osmanlı Suriyesi’nde Islahat Hareketleri, 193-98. 17 mezhepleriyle vardı. Aynı şekilde Müslümanlar da Ehl-i Sünnet, Şiîlik, Ca‘ferîlik, Dürzîlik gibi çeşitli mezhep ve fırkalarıyla Şam’da bulunuyordu.15 Eğlence vasıtaları olarak kahvede oturmak, nargile ve sigara içmek, karagöz-hacivat gösterisi izlemek, tavla ve dama oynamak gibi faaliyetler vardı. Şam ehlinin bir kısmının binicilik ve avcılıkla uğraştığı görülmektedir. Ayrıca kimi kahvelerde önemli kassasların anlatımlarıyla Antere’nin Sîreti16 gibi çeşitli kıssalar da dinlenirdi.17 Halkın giyim kuşamı tabi oldukları dini gruba göre farklılık gösteriyor, böylece ait oldukları kimlikler belirlenebiliyordu. Giyim kuşama göre kişinin bir mescid imamı, müezzini, yahut şarkıcı birisi olduğu ya da Mevlevî veya Rıfâî tarikatına mı mensup olduğu anlaşılırdı. Kadınlar tesettüre önem veriyor, süslenme aracı olarak genellikle kına ve sürme kullanıyorlardı. Kadınlar için okuma yazma, iş hayatında görev alma, dışarıda tek başlarına dolaşma gibi bir durum pek olmazdı. Kocaları onlara isimleriyle değil künye ve lakaplarıyla hitap ederlerdi. Dışarıda yürürken ise kadınlar eşlerinin birkaç adım gerisinden giderlerdi.18 On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Batı tesiriyle bir kısım değişmeler olmaya başladı. Geleneğe sadık kalanların yanında özellikle gençler ve okuryazar olanlar sarıksız fes ve Batı tarzında kıyafetler giymeye başladılar. Kıyafet konusunda en büyük değişim bayanlarda gerçekleşmiştir. Geleneksel ipek, pamuk ya da ketenden oluşan kumaş yerine Avrupa kumaşı kullanmaya başladılar.19 Toplum ekonomik olarak bir tabakaya ayrılmamakla beraber kabile ve aileler olarak ayrılmış durumdaydı. Bireylerin sahip oldukları onur, itibar ve özel bir takım hakları aile ve kabilelerine göre değişmekteydi. Bu aileler arasında toplumda lider olmak ve önemli bir takım vazifelerde görev üstlenmek için ara ara çatışmalar çıkardı. Siyasi durumda görüldüğü gibi Sultan Abdülhamid Şamlılara özel önem veriyor, bunun 15 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 41. 16 Arap Şairi Antere’nin hayatıyla alakalı oluşturulmuş olan bir kahramanlık hikayesidir. Daha detaylı bilgi için bkz. Muhtar, “Antere Kıssası”, 3/237. 17 Muhammed Kürd Ali, Hututu’ş-Şâm, 3. bs., (Dımaşk: Mektebetü’n-Nûrî, 1983), 6/279. 18 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 41-44. 19 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 44. 18 neticesinde Şam’ın önde gelen ilim ve tasavvuf erbabına da hususi bir yakınlık gösteriyordu.20 Şam halkı 1912 yılına kadar yeni günün, güneşin batmasıyla başladığı Arap Saat Dilimini kullanmaktaydı. Ancak İttihat ve Terakkî’nin yönetime gelmesinden sonra yaptığı faaliyetlerden birisi de kullanılan bu saati gün başlangıcının gecenin yarısından itibaren olduğu Batılı tarzda saat sistemine geçmek olmuştur. Bu ilk başta birtakım sıkıntılar ve ihtilaflara da sebep olmuştur.21 1.3. İlmî Durum Kâsımî döneminde Şam’da dini hayata önem verildiği gibi bilim ve diğer ilimler için de birtakım gelişmeler olmaktaydı. Sultan II. Abdülhamid 1901 senesinde Şam’da, bugünkü Şam Üniversitesi’nin ilk temeli sayılabilecek olan Şam Tıp Fakültesi’ni kurdurmuştur. Bunun öncesinde ise Tıp Fakültesi’nin bir nevi ön hazırlığı olarak 1898- 1899 senelerinde Hamidiye Hastanesini inşa ettirmiştir. Bu fakültede hocalarının çoğunluğunun Türk olması sebebiyle 1919 senesine kadar eğitim dili Türkçe olmuştur. Tıp Fakültesi eğitiminin altı, eczacılığın ise üç sene olduğu fakülteden 1903-1918 yılları arasında iki yüz kırk doktor, iki yüz seksen dokuz eczacı mezun olmuştur. Kâsımî’nin vefatının bir sene öncesinde Beyrut’ta kurulan Hukuk Fakültesi ise bir yıl sonra birinci dünya savaşının başlamasıyla Şam’a taşınmıştır.22 Şam’ın kültürel yapısında özellikle Kâsımî’nin yaşadığı dönemde devrim niteliğinde birtakım gelişmeler oldu. Devlet okullarının açılıp matbaanın faaliyete geçmesi bunlar arasındadır. Cezayir kökenli olup Şam doğumlu olan Tâhir el-Cezâirî (d.1852) bu değişimde önemli rol oynamıştır. Cezâirî, o dönem Şam valisi olan Midhat Paşa ve Şehir Meclis Başkanı Baha Bey’i devletin burada okullar açması konusunda ikna etmiştir. Bu okullarda özellikle Arap Dili ve Edebiyatı okutulacaktı. Buna yabancıların Suriye’de açmış oldukları okullarda bu derslere önem vermesini delil göstererek onları razı etmiştir. Nitekim oralarda Arap Dili’ne iyi hakim olmuş ancak Osmanlı idaresine muhalif olan bir nesil yetişecekti. Bunu dengelemenin yolu ise devletin bu işe bizzat el 20 Karaman, İslami Hareket Öncüleri, 3/123-24. 21 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 47-48. 22 Muhammed Ahmed, “el-Hayâtü’s-sekâfiyye fî Dimaşk fi’l-asri’l-usmânî-1876-1918 (Osmanlı Döneminde Şam’da Kültürel Hayat)”, Mecelletü Câmiati Dimaşk, 27/1-2 (2011), 309-10. 19 atmasıyla mümkün olacaktı. Midhat Paşa’nın görevine son verilmesinin ardından vazifeye gelen Hamdi Paşa da bu fikri benimsedi ve böylece “Cem’iyyet-i Hayriyye” kurularak ilk adım atılmış oldu. Bazı taşınmazların bu cemiyete vakfedilmesi ve hükümetin yardımı ile bu cemiyet çeşitli okullar açtı, ders kitaplarının basımı için bir matbaa faaliyete geçirildi. En önemlisi ise bu okullara genel müfettiş olarak Cezâirî görevlendirildi. Akabinde İlkokul, lise ve sanat okulları açıldı.23 Açılan bu okulların en dikkat çekeni 1887 senesinde faaliyete geçen, lise öncesi eğitimin verildiği orta okul kademesindeki “Anber Mektebi” idi. Bu okulda ileride ülkenin önde gelen ilim ve fikir adamları yetişecekti.24 Halk bu eğitim kurumlarına çok fazla önem verdi ve çocuklarını yetişmeleri için bu okullara gönderdi. Böylece devlet okullarında eğitim görenler mezun olduktan sonra devlet kademesinde vazife alabilmek için Türkçe öğrenmeye ve Türkleşmeye, yabancı okullarda eğitim görenler ise bir anlamda batılılaşmaya başlıyorlardı.25 Bu da o bölgede sonraki yıllarda ortaya çıkacak bir takım siyasi-fikrî değişimlerin alt yapısını oluşturmaktaydı. Şam’da geleneksel eğitim veren kurumlar da varlığını devam ettirmekteydi. Bunlar arasında vakıfların desteklediği Süleyman Paşa, İsmail Paşa, Muradiyye, Sadıriyye gibi medreseler vardı. Sayıları az olmakla beraber eğitim seviyesi yüksek olan sivil medreseler de bulunmaktaydı. Ayrıca kızlar için on dokuzuncu yüzyıl başında sadece bir medrese eğitim vermekteydi. Evlerinde yahut mescitlerde öğrencilere ders okutan alimler ise hemen her zaman mevcuttu. Bu durumun Suriye’de son iç savaşın başladığı 2011 yılına kadar devam ettiğini söyleyebiliriz. Suriye’de devam eden bu güzel geleneğin varlığı bir yana Kâsımî döneminde halkın büyük bir kısmı da cahildi. Özellikle kırsal alanda okuma yazma bilme oranı oldukça düşüktü. 26 O derece ki bazen bir mahalleye mektup geldiğinde onu okuması için okuma yazma bilen birisi aranırdı. 23 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 47-51; Karaman, İslami Hareket Öncüleri, 3/124-25. 24 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 51-52. 25 Karaman, İslami Hareket Öncüleri, 3/125; Muhammed Kürd Ali, Hutûtu’ş-Şâm, 3/124; Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 52-53. 26 Karaman, İslami Hareket Öncüleri, 3/125. 20 Veya bir gazete geldiğinde okumasını bilen biri etrafında insanlar toplanır ve gazete içeriği hakkında ondan bilgi alırlardı.27 İkinci Meşrutiyet öncesinde az sayıda gazete faaliyet göstermekle beraber bunlar sürekli olarak denetim altındaydı. 1908 inkılabı ile birlikte basın ve düşünce hürriyeti artmış ve gazetelerin sayısı yüzü aşmıştı. Bunlar arasında ulusalcılar, milliyetçiler, yabancı devletlere hizmet edenler, özel bir din, mezhep ve partilere çalışanlar, İttihatçılardan büyük destekler alıp onlar adına propaganda yapanlar mevcuttu. II. Meşrutiyet ile ilan edilen anayasanın en büyük faydalarından biri olarak basın ve yayına getirilen bu özgürlük zikredilmektedir. Ancak daha sonra bu durumdan devlet de İttihatçılar da pek hoşlanmadı ve bir süre sonra bu özgürlük alanı yeniden kısıtlandı. Aynı dönemde Mısır’a oranla Suriye’de kitap basım faaliyeti düşük seviyede idi. Bunda hocaların belirli kitapları okutmaları, ihtiyaç olmasına rağmen özgün çalışmalarda bulunmamaları büyük rol oynamaktaydı.28 1.4. İktisadi Durum Kâsımî’nin hayatının büyük kısmında yönetimde bulunan Sultan Abdülhamid döneminde Şam’daki iktisadî durum öncesine nazaran daha istikrarlı olmuş ve iyiye doğru bir ivme kazanmıştır. Şam halkının bir kısmı önceki dönemlere göre tarım ve ticarete daha fazla yönelmiştir. Güvenliğin geçmiş dönemlere nazaran daha iyi olması bunda önemli bir etken olmuştur. Söz konusu dönemde deniz ve kara yolu ulaşımı düzenli hale gelmiştir. Osmanlı devletinin diğer bölgelerinde olduğu gibi Şam’da da demir yolları ağı özellikle askeri açıdan olmak üzere gelişmiştir. Böylelikle Şam’ın Der‘a, Beyrût ve Medine-i Münevvere ile demir yolu bağlantısı sağlanmıştır. Özellikle Medine ile kurulan bu bağ Şam’a ticari ve dini açıdan pek çok fayda sağlamıştır.29 Hicaz demir yolunun yapımı 1900-1908 yılları arasında olmuş ve maliyetinin üçte biri Hindistan’dan Amerika’ya pek çok beldede bulunan Müslümanların bağışlarıyla sağlanmıştır. Bu hattın askeri, siyasi ve sosyal açıdan Osmanlı devletine ve civardaki çoğu beldeye büyük faydası olmuştur. Hicaz bölgesi ve Yemen’in askeri ve diğer 27 Zâfır Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruhû, (Dımaşk: Matbaatu’l-Hâşimiyye, 1966), 16. 28 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 57-61. 29 Kürd Ali, Hututu’ş-Şâm, 3/123-24; Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 32-33. 21 ihtiyaçları bu hat üzerinden kolay ve hızlı bir şekilde sağlanmış oldu. I. Dünya savaşında Suriye cephesine bu yol vasıtasıyla yardım gönderilmiş, Medine ile Şam arasındaki bağlantının sağlanmasına demir yolunun büyük katkısı olmuştur. Medine’de mevcut olan kutsal emanetler bu hat aracılığıyla Suriye’ye intikal ettirilmiştir. Birçok cephede yenilgi alınmasına rağmen Medine’nin 1919 senesine kadar elde tutulmasında Hicaz Demir Yolu’nun büyük katkısı olduğunu söylemek mümkündür. Demir yolu vasıtasıyla 1913-1919 yılları arasında yaklaşık olarak bir milyon sivil seyahat etmiştir. Ayrıca pek çok ticari eşyanın nakli sağlanmıştır. Dolayısıyla Hicaz Demir Yolu, hat üzerinde bulunan çoğu beldenin kalkınmasına, özellikle de Şam’ın ticari faaliyetlerine büyük katkı sağlamıştır.30 Bu dönemde Şam’daki ticari hayat, dönemin ekonomik krizlerine ve yabancı ürünlerin rekabetine rağmen oldukça iyi durumdaydı. Bunda Şam’ın önemli kafileler için bir ticaret yolu olması büyük rol oynamaktaydı. Bu kafilelerin en önemlisi ise yukarıda değinilen ve ticari faaliyetlerde oldukça etkin olan hac kafileleridir. Aynı dönemde Şam’da faaliyet gösteren ve kırk kadar çarşı içerisindeki yaklaşık yedi bin iş yeri bulunmaktaydı. Yukarıda da zikredildiği gibi Şam’ın valileri ticari hayata ve dolayısıyla çarşıların bakım ve imarına önem vermişlerdi. Bu amaçla kimi yerlerde caddeler araçların giriş çıkışının rahat olacağı şekilde genişletilmiş, merkezi çarşılarda her gece temizlik yapılmıştır.31 Şam eski zamanlardan beri çeşitli el sanatlarının da merkeziydi. Bunlar arasında ince maden işlemeciliği, cam sanatı, marangozluk faaliyetleri ve kumaş işlemeciliği bulunmaktaydı. Zirai faaliyetler bu dönemde önemli derecede artış gösterdi. Şam civarındaki çeşitli bölgelerde meyve üretimi, özellikle kayısı ve pestil üretimi yapılmaktaydı. Nitekim ziraat on dokuzuncu yüzyıl sonları ve yirminci yüz yılın ilk dönemlerinde Suriye’nin temel gelir kaynağıydı. Suriye’nin ihracatındaki en büyük pay tarım ürünlerindeydi. Tarım ürünlerinin yanında küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıkta da önemli bir artış olmuştu.32 30 Ufuk Gülsoy, William Ochsenwald, “Hicaz Demiryolu”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1998), 17/441-445. 31 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 33-34. 32 Abâza, Cemâluddîn el-Kâsımî, 35-38. 22 2. HAYATI Cemâlüddîn el-Kâsımî’nin ilmî kişiliği, hadis ve tefsir alanındaki faaliyetleri ile alakalı çokça tez ve biyografi tarzı çalışma yapılmıştır. Bunlar arasında Nizâr Abâza’nın kaleme aldığı ve geçmiş bölümlerde de istifade ettiğimiz Cemâlüddîn el-Kâsımî; Ahadu Ulemâi Islâhi’l-Hadîs fi’ş-Şâm adlı eser, henüz bir yaşında iken babası Kâsımî’yi kaybeden oğlu Zâfir el-Kâsımî’nin Cemâlüddîn el-Kâsımî ve Asruh adlı eseri ve daha birçok biyografi çalışması yer almaktadır. Şam’ın tarihini anlatan Târîhu Ulemâi Dımaşk isimli eser ve diğer tarih ve tabakat kitaplarından yararlanacağız. Doğrudan hayatı ile ilgili yazılan kitaplar şunlardır: 1. Zâfır el-Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve ‘asruh, Dımaşk: Matbaatu’l-Hâşimiyye, 1966. 2. Mahmûd Mehdî el-İstanbûlî, Şeyhu’ş-Şâm Cemâluddîn el-Kâsımî, Beyrût: 1985. 3. Muhammed Riyâz Mâlih, el-‘Allâme Cemâluddîn el-Kâsımî; Hayâtuhû ve âsâruhû, Dubâi: Merkezü Cum'atü'l-Mâcid li's-Sekâfe ve't-Türâs, 1994. 4. Nizâr Abaza, Cemâluddîn el-Kâsımî; Ahadu ulemâi islâhi’l-Hadîsi fi’ş-Şâm, Dımaşk: Dârü’l-Kalem 1997. 5. Muhammed b. Nâsır ‘Acemî, Âlü’l-Kâsımî ve nübûguhum fî’l-‘ilm ve’t-tahsil, Beyrût: Dârü’l-Beşairi’l-İslâmiyye, 1999. 6. Şeyh Muhammed Nâsır el-‘Acmî, İmâmu’ş-Şâm fî ‘asrihî Cemâluddîn el-Kâsımî; şuyûhuhû ve icâzâtuhum lehü telâmîzühü ve îcâzâtuhû, Dımaşk: Dârü’l-Beşairi’l- İslâmiyye, 2009. 7. Üsâme Şehhâte, ‘Allâmetu’ş-Şâm Cemâluddîn el-Kâsımî. 8. Hayreddin Karaman, İslami Hareket Öncüleri -3 (ss. 123-175), İstanbul: İz Yayıncılık, 2014. 23 Bunların dışında Kâsımî’nin çoğu eseri basılırken öncesinde hayatına dair bilgilere yer verilmiştir. Yine hadis, fıkıh ve diğer alanlarda yapılan akademik çalışmalarda Kâsımî’nin hayat hikayesine zaman zaman yer verildiği görülmektedir. 2.1. Adı, ailesi ve Doğumu Müellifin tam ismi Muhammed Cemâlüddîn b. Muhammed Saîd b. Kâsım b. Sâlih b. İsmâîl b. Ebî Bekr el-Kâsımî ed-Dımaşkî’dir.33 1283/1866 senesinde Şam’da dünyaya gelmiştir. Kâsımî’nin dedesi Şam’ın fakih kimselerindendi ve “hallâk” yani berber lakabıyla bilinirdi.34 Dedesi ilk zamanlar geçimini berberlik yaparak sağladığı için bu lakap kendisine verilmiştir. Ancak daha sonraları ilme yönelmiş ve Şeyh Sâlih Desûkî gibi önde gelen alimlerden ders almaya başlamıştır.35 Desûkî’nin yeğeni ile evlenmesiyle sosyal konumu yükselmiştir. Sûfî tarikatlar ile de bağlantılar kurmuş, Ezher’de öğrenim görmek için Mısır’a gitmiştir. 1862 senesinde kariyerinin zirvesine ulaşmış, Şam’ın ikinci gözde mescidi olan Sinaniye Camii’nde Şafiî imam olmuştur. Burada hadis ve fıkıh dersleri de vermiştir. Sinaniye Camii’nde elde ettiği imkanlar sayesinde 1863 yılında Kenevat semtinde bir köşk satın aldığı zikredilmektedir.36 Kâsımî’nin babası fakîh ve edîb bir kimseydi. Özellikle döneminin şiirine hakim bir insandı.37 Sinan Paşa Camii’nde Şâfiî Mihrab’ında imam olarak görev yaptı. Babasının, daha sonra Kâsımî’nin derlemiş olduğu et-Tâli‘u’s-Saîd fî dîvâni’l-imâmi’l-vâlidi’s-Saîd isimli bir şiir divanı vardır. Ayrıca Şam bölgesinde üretilen ürünlerin ve el sanatlarının alfabetik sıraya göre derlendiği Kâmûsu’s-sınâati’ş-Şâmiyye adlı bir sözlük çalışması vardır. Bu sözlüğü babası “س” harfine kadar yazabilmiştir. Kalan kısmını ise Kâsımî ile kız kardeşinin eşi beraberce tamamlamışlardır. Kâsımî böyle bir eseri yazmasını babasından istediğinde babası nasıl yapacağını sorar. Kâsımî de bir binek kiralamasını ve Şam’ın en uç mahallesinden başlayarak üretim ve el sanatlarını harf sırasına göre yazmasını söyler. Bunun üzerine babası sözlüğü telife başlar. Böyle bir girişimin sebebi 33 Nizâr Abâza, Muhammed Muti’ el-Hâfiz, Târihu ulemâ’i Dımaşk fi’l-karni’r-râbi aşera el-hicrî, (Dımaşk: Dârü’l-Fikr, 1986), 1/298; Ali Turgut, “Cemâleddin el-Kâsımî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1993), 7/311. 34 Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruh, 20. 35 Nizâr Abâza, Muhammed Muti’ el-Hâfiz, Ulemaü Dımaşk ve a’yânühâ fi’l-karni’s-sâlisi aşera el- hicrî, (Dımaşk: Dârü’l-Fikr, 1991), 2/666-67. 36 Commins, Osmanlı Suriyesi’nde Islahat Hareketleri, 89-90. 37 Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruh, 20. 24 olarak ise çarşı merkezlerinde yeterince tespit yapılamayacağındandır.38 Çünkü kimi sanatlar evlerde veyahut mevsimsel olarak kısıtlı bölgelerde yapılmaktaydı. Dolayısıyla böyle bir girişimde bulunulmuştur. Nitekim bu sözlük çalışması sonraki yıllarda birçok araştırmada kullanılmıştır. Babası da ilk ilmini Kâsımî’nin dedesinden almıştır. Bunun yanında Kâsımî’nin zikrettiğine göre babası devrinin önde gelen alimlerinden istifade etmiştir. Bunlar arasında Muhammed Tantâvî, Selîm el-Attâr, Muhammed el-Münîr, Ömer el-Attâr, Sa‘îd el-Ezherî en-Nablûsî gibi alimler vardır.39 Babası yazmış olduğu şiirlerinde Şam’ın ileri gelen varlıklı ailelerinden bahsetmektedir. Onların açgözlülüğü, fitneciliği ve özellikle de dinin emri olan zekatı vermeyişlerinden bahseder. Kimi şiirlerinde ise alim geçinip, insanlara iyiliği emrederken aslında açgözlülük yapıp gerçek alimlere karşı saygısız davrananların sahtekarlığından ve dolandırıcılıklarından bahseder. 1896 ile 1900 yılları arasında yazmış olduğu bu iğneleyici şiirlerinden, alimler arasında kendisini ilme vermiş olanlar ile güç ve iktidar sahibi olmak için bu posta sarılanlar arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Hele ki bu alimlerin devlet kademelerinde üst düzey görevler almaları babası Kâsımî’ye göre tam tamına bir felakettir. Muhammed Saîd Kâsımî edebiyat ve şiir alanında şöhret sahibi olacak kadar hünerliydi. Güzel şarkı söylemesi ve akşam sohbetlerinde okuduğu şiirlerle bilinmekteydi. İşte babası, Cemâlüddîn el-Kâsımî’yi insana huzur veren ve entelektüel yönden bu derece zengin olan bir ortamda büyütmüştür.40 2.2. İlmi Kişiliği Kâsımî, babası ve dedesi vesilesiyle ilim ve takva yönünden çok dolu olan bir aile ortamında yetişmiştir. Dedesi alim ve salih bir zat idi. Babası da musiki ve edebiyat yönünden derin bir birikime sahipti. Kâsımî bu ilmî ve kültürel havanın olduğu bir evde, okumaya ve bilgiye meraklı bir karakterde yetişti. Dolayısıyla hem ilmî açıdan, hem de ahlâki yönden karakterinin oluşmasında ailesinin büyük katkısı olmuştur.41 38 Muhammed Saîd Kâsımî, Cemaleddin el-Kâsımî, Halîl el-Azm, Kâmûsu’s-sınaâti’ş-Şâmiyye, thk. Zâfır el-Kâsımî, (Dımaşk: Tlasdar, 1988), 27. 39 Kâsımî, el-Kâsımî, el-Azm, Sınaâti’ş-Şâmiyye, 8. 40 Commins, Osmanlı Suriyesi’nde Islahat Hareketleri, 92-93. 41 Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruh, 23; Günay, Kâsımî ve Fıkhî Görüşleri, 4. 25 Kâsımî, temel ilimleri klasik yöntemlerle elde etmiştir. Farklı hocalardan değişik dersler görmüş ve her birinden icazet almıştır. Yalnız sadece gelenekte olan klasik ilimlerle yetinmeyip aynı zamanda coğrafya, matematik, felsefe gibi ilimlerle ilgili de dersler okuyarak kendini geliştirmiştir. Müfessirin hayatında yapmış olduğu yolculuklara baktığımızda özellikle ilim için bir yolculuk yapmış mıdır bunu bilemiyoruz. Ancak kendisinin hususen seyahat etmenin faydasının çokluğuna işaret ettiği, hatta döneminde kadınların pek çok haktan mahrum olması sebebiyle olsa gerek, özellikle seyahatin yalnız erkek milletine yönelik değil, kadınlar için de Allah’ın bir nimeti olduğunu, ele aldığımız tefsirde zikrettiği görülmektedir.42 Kâsımî, devletin görevlendirmesi ile h. 1308-1312/1890-1894 yılları arasında, yani dört sene Şam’ın değişik köy ve beldelerinde vaaz ve dersler verdi. Sonrasında ise Mısır ve Medîne’yi ziyaret etti.43 Müellifini Mısır’a yaptığı seyahatte ilmî açıdan kendisi için sorun oluşturan iki meseleye çözüm bulduğu görülmektedir. Yakın dostu Abdürrezzâk el-Baytâr ile vefatından bir sene önce gerçekleştirdiği bu seyahatinde dönemin önemli ıslahatçılarından olan Muhammed Abduh (ö.1905) ve Reşid Rıza (ö.1935) gibi iki değerli ilim adamıyla görüşme fırsatı olmuştur. Abduh ile görüşmesinde hâlihazırda yazmakta olduğu tefsir için bazen zorluk çektiği konu olan İsrâiliyyat meselesi hakkında fikir alışverişinde bulunmuştur. Abduh’a, yer yer mücmel ayetlerle karşılaştığını, bunların açıklanmasında Ehl-i Kitap kaynaklarına başvurmasında bir sorun olup olmayacağını danışmıştır. O da, Kur’an’ın tevatüren aktarıldığını diğer kutsal metinlerin ise nakıs olduğunu, dolayısıyla tam olan bir şeyin eksik olan başka bir şeyle tamamlanamayacağını söyleyip bu konuda bir fikir vermiştir. Diğer bir konu ise halka yönelik yaptığı derslerde okutacağı faydalı bir kitap tavsiyesi ile ilgilidir. Bu konuda Abduh, İmam Gazzâlî’nin (ö.505/1111) İhyâü Ulûmi’d-Dîn adlı eserinin çok yararlı olabileceğini ancak sahih olmayan hadislerin ve halka faydası olmayan birtakım 42 Cemaleddin Kâsımî, Tefsîrü’l-Kâsımî; Mehâsinü’t-te’vîl, thk. Muhammed Fuad Abdülbâkî, (Beyrût: Dârü’l-Fikr, 1978), 16/5464-66. 43 Ebû Gays Muhammed Hayruddîn b. Mahmûd b. Muhammed b. Ali b. Fâris Ziriklî, el-A’lâm, t.y.,2/131; Ömer Rıza Kehhale, Mu’cemü’l-müellifîn; Terâcimu musannifi’l-kütübi’l-Arabiyye, (Beyrût: Mektebetü’l-Müsennâ, t.y.), 3/157-58. 26 bilgilerin çıkarıldıktan sonra okutulmasının çok daha iyi olacağı tavsiyesinde bulunmuştur. Kâsımî bu tavsiyeyi dikkate almış ve çok kısa bir süre içerisinde İhyâ’nın muhtasarını hazırlayarak ilim dünyasına sunmuştur.44 Tefsir faaliyetinde de Abdûh’un çeşitli eserlerine atıfta bulunmaktadır. Örneğin Mâide Sûresi 19. ayetin tefsirinde, Hz. Peygamber’in risaletine dair Abdûh’tan nakilde bulunurken, “ ُد يرُ الشَّيْخُ مُحَمَّ الن ِّحْرِّ قالَ الأسُْتاذُ يدِّ التَّوْحِّ سالَةِّ رِّ في صْرَ مِّ مُفْتِّي هِّ Hünerli üstâd, Mısır müftüsü şeyh Abdûh tevhid“ ,”عَبْدِّ risalesinde dedi ki” ifadesini kullanarak Abdûh’a duyduğu ilmi saygınlığı izhar etmektedir.45 Reşid Rızâ’nın Kâsımî hakkında şöyle bir söz söylediği nakledilmektedir: “Osmanlı devletinin çağdaş dini bir kitap telif edilip, bunun ümmetin meclisine sunulup onaylandıktan sonra basılma işlemi yapılmadan ıslahı söz konusu olamaz. Bunu ise Cemâlüddîn el-Kâsımî’den başkası yapamaz.”46 Kâsımî’nin ilimlere yönelik tavrı her ilim insanında olması gereken bir şekildeydi. Bu, öğrencilerine yaptığı tavsiyelerden görülmektedir. Öğrencilerine, Dinî olsun ya da olmasın sizin zihin dünyanızı geliştirecek her türlü ilme talip olun ve faydası olmayan tartışmalardan uzak durun şeklinde bir nasihati olurdu. Öğrencilerinden ilim konusunda dört mezhep imamının takındığı tavrı örnek almalarını isterdi. Buna Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik’in ilmî meselelerde nasıl hareket ettiklerini örnek verir ve ilimde hür düşünceye teşvik eder, körü körüne taklidi hoş görmezdi. Ancak bu düşüncesi dolayısıyla bir ara Mezheb-i Cemâli’yi kurmakla itham edildi ve 1313/1895 senesinde hükümet tarafından tutuklanıp soruşturma geçirdi.47 Müctehidler hadisesi olarak da bilinen bu olay Kâsımî’nin ve oğlunun anlatımıyla şu şekilde olmuştur: Şam’ın ileri gelenlerinden oluşan bir grup âlim ilmî mevzuları konuşup tartışmak için düzenli aralıklarla toplanıyorlardı. İçerisinde Kâsımî’nin de bulunduğu bu meclis yaklaşık on iki kişiden oluşuyordu. Yapmış oldukları bu toplantı dönemin valisine, devlete başkaldırıp temel kimi meselelerde mezhep görüşlerine uymak yerine kendi görüşlerini sundukları, bir anlamda yeni bir mezhep kurdukları; 44 Abâza, el-Hâfiz, Târîhu ulemâ’i Dımaşk, 1/299. 45 Kâsımî, Mehâsinü’t-te’vîl, 6/146. 46 Abâza, el-Hâfiz, Târihu ulemâ'i Dımaşk, 1/300. 47 Ziriklî, el-A’lâm, 2/130. 27 siyasi anlamda devlet ve hilafet aleyhine kimi sözler söyledikleri yönünde ihbar edilmişti. Alınan ihbar üzerine dönemin valisi Osman Nuri Paşa mahkemeye olayı soruşturması için talimat verdi. Kâsımî’nin yaklaşık olarak otuz yaşlarında olduğu sırada gerçekleşen bu hadisede dönemin müftüsü başkanlığında özel bir oturum açıldı. Yapılan duruşmada diğer sanıklar kendilerine yöneltilen ithamları cevapladı ve hepsi çabucak serbest bırakıldı. Kâsımî ise en ağır ithamların kendisine yöneltilmesi sebebiyle bir gece kadar polis merkezinde tutuldu. Çünkü ona yöneltilen itham “Mezheb-i Cemâlî” adında bir mezhep kurmasıydı. Kâsımî de bu ithamı ve yöneltilen diğer ithamları cevapladı. Bu soruşturma esnasında kendisi bir Türk olan Kadı, Kâsımî’nin kendisine yöneltilen suçlamalardan ne derece uzak olduğunu gördü. Böylelikle soruşturma neticesinde durumun böyle olmadığının anlaşılması üzerine çok geçmeden, yani yaklaşık yirmi saat gibi bir süre neticesinde serbest bırakıldı.48 Kâsımî hayatını anlattığı otobiyografisinde bu olayı “müctehidler hâdisesi” olarak kaleme almıştır.49 Kâsımî, otuz yaşlarındayken yaşadığı bu olay üzerine telif yapmaktan vazgeçmek yerine kendini ilme daha çok vermiştir. Yazmış olduğu eserleri ise kat kat artırmıştır. Hatta çalışmamızın ana eseri olan Mehâsinü’t-te’vîl adlı tefsir eserini bu hâdise sonrasında yazmaya başlamıştır.50 Kâsımî içtihadın gerekliliğine inanır ve birçok konuda fikir yürütürdü. Örneğin infakın yalnızca savaş zamanı yapılamayacağını söyler ve kapsamını genişletirdi. Allah yolunda infaka ilim ehlinin ihtiyacı olan kitapları almak, yolların yapımı, okulların imarı ve tamiri, su yollarının düzenlenmesi ve mescidlerin yapımı gibi insanlığa faydası olacak umumî projeleri dahil ederdi. En kritik meselelerde İslam ile asrı arasında bir bağlantı kurardı. Örneğin resim yapmak hakkında, ibadet amacıyla yapılması durumunda haram olduğunu, eğer böyle bir kasıt yoksa haramlık yönünün bulunmadığını söylerdi. Çünkü o, İslam’da asıl olan, zararı olmayanın haram olmamasıdır ilkesini esas alırdı.51 Kâsımî, yaşadığı asrın önemli bir ilim insanı ve o asrın ihtiyaçlarına cevap veren biri olarak İslâm düşüncesinin hür kılınması ve özgür İslam düşüncesi fikri etrafında 48 Abâza, el-Hâfiz, Târihu ulemâ’i Dımaşk, 1/300. 49 Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruh, 44-47. 50 Kâsımî, Cemâluddîn el-Kâsımî ve asruh, 70. 51 Cemaluddîn Kâsımî, Delâilü’t-tevhîd, thk. Hâlid Abdurrahman Ikek, (Beyrût: Dârü’n-Nefâis, 1991), 27. 28 hayatını sürdürmüştür. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve İbn Kayyim el-Cevziyye’yi (ö. 751/1350) çok sevmiş, en çok sevdiğini söylediği Şâtıbî’den (ö. 790/1388) fazlaca etkilenmiştir. Kâsımî’nin en büyük hedefi “İslam cevherinin özünü keşif, donukluk, taklid, hurafe ve bid‘at perdesini kaldırmaktır.”52 Bu ilim adamlarının Kâsımî üzerindeki tesiri onun tefsirinde fazlaca görülmektedir. Pek çok yerde ve meselede onlardan direkt nakillerde bulunduğu gözlemlenmektedir. Bununla beraber o tefsirinde önde gelen müçtehitlerden mezhep ihtilaflarına rağmen faydalanmıştır. Böylelikle Mûtezile, Zeydiyye, Şiîlik, Zâhiriyye gibi mezheplerin görüşlerine başvurmuş ve onlardan hakikat adına bir şey bulduğunda o görüşün hakkını vermiştir. Bu konuda o, ilim ve telif alanında tek bir fikirle sınırla kalınmaması gerektiği düşüncesindedir. Ona göre müellifin aklı, araştırmanın çeşitli boyutlarını araştırıp gönlünü bununla ilgili diyalog ve eleştiriye açmasını gerektirir. Tartışmalı konularda hak, sadece bir görüş veya bir mezhep ile sınırlı olmaz. Nitekim eski olsun yeni olsun kimi meselelerde ulema ihtilaf etmiştir. Eğer çeşitli mezhepler bu farklı görüşlere açık olmasaydı Buhârî, Müslim ve diğer emsalleri olan ilim adamları ortaya çıkmazdı. Onlar da kendi dönemleri itibariyle yenilikçi kimselerdi, hatadan masum da değillerdi. Sadece onlar hakkında dini tahrif ettiler şeklinde bir ithamda bulunulamaz; ancak hatadan masum oldukları da söylenemez. Belki kimi söyledikleri ile ilgili en fazla içtihad ettiler, ancak hata ettiler denilebilir.53 Kâsımî kısa ömrüne rağmen çok yoğun çalışmış ve vaktini boş uğraşlarla geçirmemiştir. Bir defasında insanların oyun oynayıp boş vakit geçirdikleri bir kahvenin önünden geçerken durmuş ve sevdiği bir dostuna şu yakarışta bulunmuştur: “Ah, şu insanların hepsinin bütün vakitlerini satın alma imkanım keşke olsaydı.”54 Öğrencilerine ara ara tembellik ve miskinliğin zihni şerrin yolu olan hurafelere sürükleyeceğini hatırlatırdı.55 Yine vaktini boşa harcayan kimsenin, parasını kaybetmekten çok daha büyük şeyler kaybedeceğini söylerdi. Ayrıca özellikle sorunlu meseleler hakkında ciddiyetle 52 Kâsımî, Delâilü’t-tevhîd, 27-28. 53 Kâsımî, Delâilü’t-tevhîd, 29. 54 Kâsımî, Delâilü’t-tevhîd, 38. 55 Cemalüddin Kâsımî, er-Resâilü’l-mütebâdile beyne Cemâluddîn el-Kâsımî ve Mahmûd Şükrî el-Alûsî, thk. Muhammed b. Nâsır Acmî, (Beyrût: Dârü’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, 2001), 20. 29 çalışmalarını ve risaleler kaleme almalarını, ilmin ciddiyet ve sabır istediğini vurgulayarak hatırlatırdı.56 2.3. Mezhebi Eğitim hayatının büyük bir bölümünde geleneksel ilim metoduna uygun şekilde bir eğitim alan Kâsımî’nin belli bir müddet kendi çevresinde baskın olan Şâfiî mezhebine bağlı kaldığı görülür. Araştırmalarını da bu mezhebin yöntem ve uygulamaları paralelinde sürdürmüştür. Ayrıca on dört yaşlarında iken Nakşibendi Şeyhi Muhammed el-Hânî’nin ders halkasına tabii olmuş ve ondan çeşitli ilimleri okumuştur. Hocası onu Nakşibendî tarikatına yönlendirmiştir; fakat zaman içinde eserlerinde veya hayat hikayesinde değinmemiş olduğu bir durum sebebiyle Hânî’nin ders halkasından ayrılmıştır.57 Kâsımî bunu kendi ifadesiyle şöyle aktarmıştır: “ ذكر لقنني الله رحمه وكان ما لأمر تركتها ثم مدة حلقته ولازمت النقشبندينة beni Nakşibendî zikir (Şeyh Hâni)“ ”الطريقة halkasına dahil etmişti, bir müddet kaldım; ancak daha sonra bir sebep dolayısıyla ayrıldım.” Onun halkasından ayrılmasına rağmen Hânî yaşadığı müddetçe Kâsımî onunla muhabbetini kesmemiş ve ziyaretine gitmiştir, o da zaman zaman Kâsımî’nin ve babasının ziyaretine gelmiştir.58 Kâsımî’nin zaman içinde mezhep anlayışında önemli derecede değişiklik olduğu görülür. Eserleri incelendiğinde bir dönem sonrasında kendini herhangi bir mezhep ile bağlantılı saymadığı anlaşılır. Umumi bir yönelim olarak “selef mezhebi”ne bağlantısını ise sık sık vurgulamaktadır. Bu, onun hem ilmi meseleleri ele alış yönteminden, hem de özel not defterlerinden ve mektuplaşmalarında kullandığı ifadelerinden anlaşılmaktadır. Burada dikkate değer bir husus, onun bir mezhebe tabi olmayışının yanında, mezhepleri tamamen yok saymamasıdır. Kendini hiçbir zaman bütün mezheplerden bağımsız ve onların üstünde görmez. Yukarıda da zikredildiği gibi gerek derslerinde gerekse eserlerinde dört mezhep imamı başta olmak üzere önde gelen imamlar hakkında son derece övücü ifadeler kullanmaktadır. Ayrıca tefsirini incelerken de göreceğimiz gibi o, 56 Cemâlüddin Kâsımî, İmâmu’ş-Şâm fî asrihî Cemâluddîn el-Kâsımî sîretuhü’z-zâtiyye bikalemihî, thk. Muhammed b. Nâsır Acmî, (Dımaşk: Dârü’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, 2009), 10. 57 Abâza, Ahadu ulemâi islâhi'l Hadîs fi’ş-Şâm, 100.