T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI DENEYSEL PSİKOLOJİ BİLİM DALI TEK OTURUM BİLİNÇLİ FARKINDALIK PRATİĞİNİN DRM PARADİGMASINDA BELLEK YANILMALARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ (DOKTORA TEZİ) Eda BAĞCI KIYAR BURSA - 2023 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI DENEYSEL PSİKOLOJİ BİLİM DALI TEK OTURUM BİLİNÇLİ FARKINDALIK PRATİĞİNİN DRM PARADİGMASINDA BELLEK YANILMALARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ (DOKTORA TEZİ) Eda BAĞCI KIYAR Danışman: Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK İkinci Danışman: Prof. Dr. Mine MISIRLISOY BURSA - 2023 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Psikoloji Anabilim Dalı, Deneysel Psikoloji Bilim Dalı’nda 711645003 numaralı Eda BAĞCI KIYAR’ın hazırladığı “Tek Oturum Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisi” başlıklı doktora tezi ile ilgili savunma sınavı, 16/01/2023 günü 13:15-15:00 saatleri arasında yapılmıştır. Alınan cevaplar sonunda adayın başarılı olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Doç. Dr. Handan CAN Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Leman Pınar TOSUN Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Doç. Dr. Aycan KAPUCU ERYAR Ege Üniversitesi Üye Dr. Öğretim Üyesi Burcu KAYA KIZILÖZ Doğu Akdeniz Üniversitesi 16/01/2023 Yemin Metni Doktora tezi olarak sunduğum “Tek Oturum Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisi” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 16/01/2023 Adı Soyadı: Eda BAĞCI KIYAR Öğrenci No: 711645003 Anabilim Dalı: Psikoloji Anabilim Dalı Programı: Psikoloji Doktora Programı Tezin Türü: ☐ Yüksek Lisans / ☒ Doktora / ☐ Sanatta Yeterlik SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Danışman Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK, 16/01/2023 16/01/2023 Tez Başlığı / Konusu: Tek Oturum Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisi Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 101 sayfalık kısmına ilişkin, 16/01/2023 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 7’dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 16/01/2023 Adı Soyadı: Eda BAĞCI KIYAR Öğrenci No: 711645003 Anabilim Dalı: Psikoloji Anabilim Dalı Programı: Psikoloji Doktora Programı Statüsü: Y. Lisans ☐ Doktora ☒ Sanatta Yeterlik ☐ i Yazar adı soyadı Eda BAĞCI KIYAR Üniversite Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim dalı Psikoloji Anabilim Dalı Bilim dalı Deneysel Psikoloji Bilim Dalı Tezin niteliği Doktora Tezi Mezuniyet tarihi 16/01/2023 Tez danışmanı Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK, Prof. Dr. Mine MISIRLISOY Tek Oturum Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisi Bilinçli farkındalık pratiğinin çeşitli bilişsel süreçler üzerinde olumlu etkileri bulunmuştur. Ancak pratiğin DRM bellek yanılmalarına yatkınlığı artırabileceği de gösterilmiştir. Sonraki çalışmalar tutarsız sonuçlar sunmuştur. Bilinçli farkındalık pratiğinin DRM bellek yanılmaları üzerinde etkisi olmadığı; hatta DRM kelime listelerini kodlama sonrası geldiğinde bellek yanılmalarına yatkınlığı azalttığı bulunmuştur. Diğer yandan hem bilinçli farkındalığı araştırma metodolojisinde boşluklar bulunmaktadır hem pratiğin bilişsel etkilerine gevşemenin katkısı olasılığı söz konusudur. Bu çalışmada bilinçli farkındalık pratiğinin DRM görevindeki yeri manipüle edilerek ve gevşeme pratiği dahil edilerek, tek oturum bilinçli farkındalık pratiğinin DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin oluşturulması için tasarlanan ön çalışmada, üç gruplu randomize kontrollü öntest-sontestli desende katılımcılar (N = 146) bilinçli farkındalık, gevşeme ya da nötr senaryoları dinlemişlerdir. Ardından katılımcıların durumluk bilinçli farkındalık, gergin olma durumu ve duygudurum düzeyleri ölçülmüştür. Kontrol koşuluna göre, bilinçli farkındalık pratiği artan durumluk bilinçli farkındalık; gevşeme pratiği artan gevşeme yanıtı ortaya çıkarsa da bilinçli farkındalık ve gevşeme pratikleri birbirlerinden farklılaşmamıştır. Bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin ayırt edilemeyen etkileri ile ana çalışmaya geçilmiştir. Durumluk bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisinin incelendiği ana çalışmada katılımcılar (N = 135) kodlama öncesi bilinçli farkındalık, kodlama sonrası bilinçli farkındalık, kodlama öncesi gevşeme, kodlama sonrası gevşeme ve kontrol olmak üzere beş gruptan birine seçkisiz atanmışlardır. Katılımcılar bilinçli farkındalık, gevşeme ya da nötr senaryoları dinlemelerinin ardından DRM bellek görevini yerine getirmişlerdir. Gruplar arasında DRM bellek yanılmalarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Tek oturum bilinçli farkındalık pratiğinin DRM bellek yanılmaları üzerinde bir etkisinin olmaması, durumluk bilinçli farkındalık modellerinin yaklaşımlarına göre açıklanmıştır. Anahtar kelimeler: bellek yanılmaları, DRM paradigması, bilinçli farkındalık pratiği, durumluk bilinçli farkındalık, gevşeme pratiği, gevşeme yanıtı ii Name & surname Eda BAĞCI KIYAR University Bursa Uludağ University Institute Institute of Social Sciences Field Psychology Subfield Experimental Psychology Degree awarded PhD Date of degree awarded 16/01/2023 Supervisor Assoc. Prof. Ahu ÖZTÜRK, Prof. Mine MISIRLISOY The Impact of One Session Mindfulness Practice on False Recognition in the DRM Paradigm Mindfulness practice has been found to have positive effects on various cognitive processes. However, it has also been shown that the practice can increase susceptibility to DRM false memories. Subsequent studies have showed inconsistent results. The practice has no effect on false memories; it has even been found to reduce the susceptibility to false memories when it comes after the encoding of DRM word lists. On the other hand, there are gaps in mindfulness research methodology and there is a possibility that relaxation contributes to the cognitive effects of the practice. In this study, by manipulating the place of mindfulness practice in the DRM task and including relaxation practice, the effect of single session mindfulness practice on false memories was examined. In the preliminary study designed to create mindfulness and relaxation practices, participants (N = 146) listened to mindfulness, relaxation or neutral scenarios in a three-group randomized controlled pretest-posttest design. Then, the participants' state mindfulness, tenseness and mood levels were measured. According to the control condition, mindfulness practice increased state mindfulness; relaxation practice elicited an increased relaxation response. But mindfulness and relaxation practices did not differ from each other. The main study was conducted with the indistinguishable effects of mindfulness and relaxation practices. In the main study examining the effect of state mindfulness on false memories, participants (N = 135) were randomly assigned to one of five groups: mindfulness before encoding, after encoding; relaxation before encoding, after encoding; and control. Participants performed the DRM task after listening to mindfulness, relaxation or neutral scenarios. There was no significant difference in DRM memory illusions between the groups. The conclusion that single session mindfulness practice has no effect on false memories is explained according to the approaches of state mindfulness models. Keywords: false memories, DRM paradigm, mindfulness practice, state mindfulness, relaxation practice, relaxation response iii ÖNSÖZ Bu araştırmayı planlama, yürütme ve yazma sürecinde çok sayıda kişinin desteğine sahip olduğum için şanslıydım. Araştırma önerimi planlayana kadar akademik danışmanım Prof. Dr. Hasan Gürkan TEKMAN’ın önerileri ve yararlı eleştirileri yalnızca tez çalışmamda değil; Bursa Uludağ Üniversitesi’nde lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi olduğum süre boyunca çok değerliydi. Bunun yanında araştırma süreci tamamlandıktan sonra geri bildirimlerini edinebildiğim için Prof. Dr. Hasan Gürkan TEKMAN’a çok teşekkür ederim. Araştırma önerimin planlanması ardından yeni danışmanlarım Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK ve Prof. Dr. Mine MISIRLISOY’a öncelikle bu aşamada araştırmama ilgi gösterdikleri ve danışmanlarım olarak yer almayı kabul ettikleri için çok teşekkür ederim. Doç. Dr. Ahu ÖZTÜRK’ün farklı perspektiflerden yorumları araştırma sürecime yeni katkılar sundu. Prof. Dr. Mine MISIRLISOY’un araştırma önerime yararlı eleştirileri önerimi bu eleştirilere göre yeniden yapılandırmamı sağladı. Çalışma sürecim için planladığımız zaman programına uyamayarak yaşadığım sorunların varlığında desteğini sürdürmeye devam ettiği için Prof. Dr. Mine MISIRLISOY’a çok teşekkür ederim. Tez izleme komitemin diğer üyeleri Doç. Dr. Handan CAN ve Prof. Dr. Jale ELDELEKLİOĞLU yararlı yorumlarıyla çalışmama katkıda bulundular. Son dönemde Prof. Dr. Jale ELDELEKLİOĞLU’nun komitemden ayrılmak durumunda kalması ile komitemde yer aldığı ve görüşleri için Prof. Dr. Rüçhan UZ’a teşekkür ederim. Tez savunma komitemde beklenmeyen bir ani durum karşısında Prof. Dr. Rüçhan UZ yerine savunma komitemde yer aldığı ve görüşleri için Prof. Dr. Leman Pınar TOSUN’a teşekkür ederim. Tez savunma komitemde yer almayı kabul ettikleri ve çalışmama kapsamlı ve ayrıntılı sundukları geri bildirimler için Doç. Dr. Aycan KAPUCU ERYAR ve Dr. Öğretim Üyesi Burcu KAYA KIZILÖZ’e çok teşekkür ederim. Veri toplama aşaması öncesinde bilinçli farkındalık ve gevşeme senaryolarını hazırlama ve değerlendirme aşamalarında katkı veren Gizem ÇEVİKER, Deniz Zeynep AKGİRAY, Handan ŞEFİK ORAL, İlgün BİLEKLİ BİLGER, Ezgi TRAK ve Rumeysa GÜNAY ÖGE’ye teşekkür ederim. Teknik konular ile ilgili olarak OpenSesame deneyini hazırlama aşamasında çözmem gereken durumlar için elektronik iletişim ile destek sağlayan Aytaç KARABAY’a kısa sürede yol açıcılığı için teşekkür ederim. Hem ön çalışma hem ana çalışmanın veri toplama aşamasında sınıf ortamlarında araştırmamı duyurarak katılımcılar sağlayabilmemde birçok kişinin yardımına sahiptim. Bunun için Prof. Dr. Ersin KUŞDİL, Prof. Dr. Nurcan ABACI, Dr. Öğretim Üyesi Pınar BÜRHAN, Dr. Öğretim Üyesi Aylin ÖZDEŞ, Dr. Öğretim Üyesi Nuray EROĞLU, Öğr. Gör. Dr. Banu ELMASTAŞ DİKEÇ, Araş. Gör. Deniz BİLGER’e teşekkür ederim. Bunun yanında ön çalışmada diğer ortamlar üzerinden araştırmamı duyurarak katılımcılar sağlayabilmemde katkısı olan diğer sayısız kişilere teşekkür ederim. Prof. Dr. Ersin KUŞDİL’in bununla sınırlı kalmayan akademik sürecime yönelik aldığım önerileri ve desteği sürecimi kolaylaştırıcı ve keyifli hale getirdi. Ayrıca dostlukları ve destekleriyle çalışma sürecimde bana yardımcı olan Pınar BÜRHAN, Gamze ÖZDEMİR PLANALI ve Deniz BİLGER’e teşekkür ederim. Son olarak, öğrenimim için her zaman desteğini esirgemeyen ve bu çalışmayı mümkün kılan aileme şükranlarımı sunarım. iv İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ ............................................................................................................................iii İÇİNDEKİLER ................................................................................................................ iv TABLOLAR LİSTESİ .................................................................................................... vii ŞEKİLLER LİSTESİ .....................................................................................................viii KISALTMALAR ............................................................................................................. ix GİRİŞ ................................................................................................................................ 1 1. LİTERATÜR VE ÇALIŞMANIN AMACI .................................................................. 4 1.1. Bellek Yanılmaları.................................................................................................. 4 1.1.1. Deese-Roediger-McDermott Paradigması ....................................................... 5 1.1.2. DRM Bellek Yanılmalarını Açıklayan Kuramlar ve Ampirik Bulgular .......... 6 1.1.2.1. Çağrışım Temelli Kuramlar ...................................................................... 7 1.1.2.2. Benzerlik Temelli Kuramlar ................................................................... 10 1.1.2.3. Akıcılık Temelli Atıflar........................................................................... 11 1.1.2.4. Sinyal Tespit Kuramı .............................................................................. 12 1.1.3. DRM Bellek Yanılmalarını Etkileyen Faktörler ............................................ 15 1.2. Bilinçli Farkındalık ............................................................................................... 17 1.2.1. Durumluk Bilinçli Farkındalığı Açıklayan Modeller ve Ampirik Bulgular .. 22 1.2.1.1. İki Bileşenli Model .................................................................................. 22 1.2.1.2. Niyet, Dikkat ve Tutum Modeli .............................................................. 24 1.2.1.3. Dört Etki Mekanizması ........................................................................... 25 1.2.1.4. Liverpool Bilinçli Farkındalık Modeli .................................................... 25 1.2.2. Bilinçli Farkındalık ve Gevşeme Etkilerini Karşılaştıran Çalışmalar ........... 27 1.3. Durumluk Bilinçli Farkındalık ve DRM Bellek Yanılmaları ............................... 30 1.3.1. Durumluk Bilinçli Farkındalık ve DRM Bellek Yanılmaları İlişkisine Yönelik Yaklaşımlar ................................................................................................ 30 1.3.2. Durumluk Bilinçli Farkındalığın DRM Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisini İnceleyen Çalışmalar .................................................................................. 34 v 1.4. Çalışmanın Amacı ................................................................................................ 42 1.4.1. Ön Çalışma .................................................................................................... 42 1.4.2. Ana Çalışma ................................................................................................... 43 2. ÖN ÇALIŞMA ............................................................................................................ 45 2.1. Ön Çalışma: Yöntem ............................................................................................ 45 2.1.1. Katılımcılar .................................................................................................... 45 2.1.2. Araçlar ........................................................................................................... 47 2.1.2.1. Senaryolar ............................................................................................... 47 2.1.2.1.1. Bilinçli Farkındalık Senaryosu ......................................................... 47 2.1.2.1.2. Gevşeme Senaryosu.......................................................................... 49 2.1.2.1.3. Nötr Senaryo ..................................................................................... 51 2.1.2.2. Öz-Bildirim Ölçümleri ............................................................................ 52 2.1.2.2.1. Demografik Bilgi Formu .................................................................. 52 2.1.2.2.2. Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BİFÖ)-Durumluk Maddeleri ............... 52 2.1.2.2.3. Toronto Bilgece Farkındalık Ölçeği (TBFÖ) ................................... 53 2.1.2.2.4. Görsel Analog Ölçeği (GAÖ)-Gergin Maddesi ............................... 54 2.1.2.2.5. Pozitif ve Negatif Duygu Ölçeği (PNDÖ)........................................ 54 2.1.3. İşlem............................................................................................................... 55 2.2. Ön Çalışma: Bulgular ........................................................................................... 58 2.3. Ön Çalışma: Tartışma ........................................................................................... 62 3. ANA ÇALIŞMA ......................................................................................................... 64 3.1. Ana Çalışma: Yöntem .......................................................................................... 64 3.1.1. Katılımcılar .................................................................................................... 64 3.1.2. Araçlar ........................................................................................................... 66 3.1.2.1. Demografik Bilgi Formu ......................................................................... 66 3.1.2.2. Senaryolar ............................................................................................... 66 3.1.2.3. DRM Görevi............................................................................................ 66 3.1.3. İşlem............................................................................................................... 68 3.2. Ana Çalışma: Bulgular ......................................................................................... 71 3.2.1. Manipülasyon Kontrolü ................................................................................. 72 3.2.2. Betimsel İstatistikler ...................................................................................... 72 3.2.3. Doğru ve Yanlış Tanıma ................................................................................ 75 vi 3.2.4. Sinyal Tespit Analizleri ................................................................................. 77 3.3. Ana Çalışma: Tartışma ......................................................................................... 81 4. GENEL TARTIŞMA .................................................................................................. 83 4.1. Kuramsal Yaklaşımlara Göre Değerlendirme ...................................................... 84 4.2. Metodolojik Konular ............................................................................................ 88 4.2.1. Körlemesine Teknik Kullanımı ..................................................................... 88 4.2.2. Katılımcıların Geçmiş Pratik Deneyimleri .................................................... 89 4.2.3. Pratik Süresi ve Yönergenin Sunum Kaynağı ............................................... 90 4.2.4. Manipülasyon Kontrolü ve Ölçümü .............................................................. 90 4.2.5. Kontrol Grubu ................................................................................................ 90 4.3. Sınırlılıklar ............................................................................................................ 91 4.4. Gelecek Çalışmalarda İzlenebilecek Yollar ......................................................... 93 SONUÇ ........................................................................................................................... 99 KAYNAKÇA ................................................................................................................ 101 EKLER .......................................................................................................................... 118 vii TABLOLAR LİSTESİ Sayfa Tablo 1 Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisini İnceleyen Çalışmalar ....................................................................... 39 Tablo 2 Bilinçli Farkındalık Pratiğinin DRM Paradigmasında Bellek Yanılmaları Üzerindeki Etkisini İnceleyen Çalışmalarda Pratiğin Çeşitli Değişkenlere Göre Özellikleri ........................................................................................................................ 41 Tablo 3 Geçmiş Pratik Deneyimlerine Yönelik Soruya Yanıtların Sıklığı (Ön Çalışma) ......................................................................................................................................... 47 Tablo 4 Bilinçli Farkındalık Senaryosunu Değerlendirmek Üzere Uzmanlara Gönderilen Sorular .......................................................................................................... 49 Tablo 5 Gevşeme Senaryosunu Değerlendirmek Üzere Uzmanlara Gönderilen Sorular ......................................................................................................................................... 51 Tablo 6 Üç Gruptaki Katılımcıların Ölçek Puanlarına Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri .......................................................................................................................... 61 Tablo 7 Geçmiş Pratik Deneyimlerine Yönelik Soruya Yanıtların Sıklığı (Ana Çalışma) ......................................................................................................................................... 65 Tablo 8 Beş Gruptaki Katılımcıların Tanıma Oranlarına Ait Betimleyici İstatistikler .. 74 Tablo 9 Tanıma Ölçümleri için Tek Yönlü Varyans Analizleri İstatistikleri ................. 76 Tablo 10 Beş Gruptaki Katılımcıların Çalışılmış Kelimeler - Kritik Kelimeler için Sinyal Tespit Ölçümlerine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ......................... 78 Tablo 11 Beş Gruptaki Katılımcıların Çalışılmış Kelimeler - Kritik Olmayan Kelimeler için Sinyal Tespit Ölçümlerine Ait Ortalama ve Standart Sapma Değerleri .................. 79 Tablo 12 Sinyal Tespit Ölçümleri için Tek Yönlü Varyans Analizleri İstatistikleri ...... 80 viii ŞEKİLLER LİSTESİ Sayfa Şekil 1 Hedef ve Çeldirici Dağılımları için Kritere Göre SDT Parametreleri ................ 14 Şekil 2 Durumluk Bilinçli Farkındalık ve DRM Bellek Yanılmalarının İlişkisini Tanımlayan İlk Yaklaşımlar ............................................................................................ 34 Şekil 3 Ön Çalışma Oturumunun Akışı .......................................................................... 57 Şekil 4 DRM Görevi ....................................................................................................... 68 Şekil 5 Laboratuvar Deneyinin Gerçekleştiği Ortama Ait Fotoğraflar ........................... 69 Şekil 6 Ana Çalışma Oturumunun Akışı ........................................................................ 70 ix KISALTMALAR ANOVA = varyans analizi ANCOVA = kovaryans analizi BAS = geriye doğru ilişki gücü (backward associative strength) BF = bilinçli farkındalık grubu BİFÖ = Bilinçli Farkındalık Ölçeği bkz. = bakınız DRM = Deese-Roediger-McDermott GA = güven aralığı GAÖ = Görsel Analog Ölçeği 𝐻1 = hipotez 1 𝐻2 = hipotez 2 K = kontrol grubu Min. = minimum Maks. = maksimum ms = milisaniye MSE = mean square error N = örneklem sayısı n = grubun örneklem sayısı Ort. = ortalama örn. = örneğin PNDÖ = Pozitif ve Negatif Duygu Ölçeği S = standart sapma SDT = Signal Detection Theory (Sinyal Tespit Kuramı) TBFÖ = Toronto Bilgece Farkındalık Ölçeği x vd. = ve diğerleri 1 GİRİŞ Çok sayıda kuramsal yaklaşım ve ampirik bulgu, insan belleğinin hatalara ve bozulmalara yatkın olduğunu göstermektedir (derleme için bkz. Schacter, 2012; Schacter vd., 1998). Hatırlanan olaylar, gerçekte olan ile her zaman aynı olmayabilir. Bellek yanılmaları1 (false memories) belleğin bu yönünü ifade etmektedir; meydana gelmiş olaylar olduğundan farklı hatırlanabilir ya da meydana gelmemiş olaylar meydana gelmiş olarak hatırlanabilir (Roediger ve McDermott, 1995). Bellek yanılmalarını laboratuvar ortamında ortaya çıkarmak için yaygın kullanılan bir yöntem olan Deese-Roediger-McDermott (DRM) paradigması (Deese, 1959; Pardilla-Delgado ve Payne, 2017; Roediger ve McDermott, 1995) kontrollü bir ortamda bellek yanılmaları üzerine çalışmayı sağlamaktadır. Hatalara ve bozulmalara yatkın olan insan belleğinin çeşitli faktörlerden etkilendiği bulunmuştur (örn., uyku yoksunluğu, Frenda vd., 2014; stres, Payne vd., 2002). Son yıllarda DRM bellek yanılmaları üzerinde bilinçli farkındalığın2 (mindfulness) etkisi incelenmeye başlanmıştır (örn., Wilson vd., 2015). Bilinçli farkındalık, kişinin mevcut anda dıştan ya da içten gelen uyaranlara yönelik yargılama yapmaksızın dikkatini odakladığı bir süreci ifade etmektedir (Kabat-Zinn, 2005). Bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen ilk çalışmalar, bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmalarını artırdığını gösterirken (Rosenstreich, 2016; Wilson vd., 2015), sonraki çalışmalar bir etkisi olmadığını bulmuşlardır (Baranski ve Was, 2017; Sherman ve Grange, 2020; Wendt vd., 2021). Hatta son çalışmalardan biri, bilinçli farkındalık pratiğinin DRM kelime listelerini kodlama aşaması öncesinde değil de, kodlama aşaması sonrasında, yani geri getirme 1 Psikoloji literatüründe geçen false memories teriminin Türkçe psikoloji literatüründe; sahte anılar (örn., Özkılıç, 2011), sahte hatıralar (örn., Şahin ve Tekman, 2019) ve bellek yanılmaları (örn., Mısırlısoy vd., 2016) gibi karşılıkları bulunmaktadır. Bu tez metninde bellek yanılmaları karşılığı kullanılmıştır. 2 Psikoloji literatüründe geçen mindfulness teriminin Türkçe psikoloji literatüründe; farkındalık (örn., Yastıbaş ve Dirik, 2018), bilgece farkındalık (örn., Hisli Şahin ve Yeniçeri, 2015) ve bilinçli farkındalık (örn., Özyeşil vd., 2011) gibi karşılıkları bulunmaktadır. Awareness terimi için de farkındalık karşılığı kullanıldığından, karışıklık olmaması için, farkındalık karşılığı hariç tutularak bu tez metninde bilinçli farkındalık karşılığı kullanılmıştır. 2 aşaması öncesinde geldiğinde bellek yanılmalarına yatkınlığı azalttığını bulmuştur (Calvillo vd., 2018). Sonuç olarak, bilinçli farkındalık pratiğinin DRM paradigmasında bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen çalışmalar tutarsız sonuçlar ortaya koymuşlardır. Bilinçli farkındalık pratiğinin DRM paradigmasında bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen sınırlı sayıdaki bu yeni çalışmalarda iki konu dikkat çekmiştir. Birincisi, çalışmaların yöntemlerindeki bilinçli farkındalık manipülasyonudur. Örneğin, yöntemler arasında bilinçli farkındalık pratiği için standart bir yapılandırma ve işlem yoktur. İkincisi, bilinçli farkındalık pratiğinin gözlenen etkilerine gevşemenin katkısı olasılığıdır. Bilinçli farkındalık pratiklerinin bilişsel etkilerine dair gevşemenin katkısı olasılığını ortadan kaldıran bir bulguya rastlanmamıştır (Vieth ve von Stockhausen, 2022). Bu iki konu haricinde, bilinçli farkındalık pratiğinin DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen bu çalışmaları kapsayıcı bir kuramsal çerçeveye entegre eden bir yaklaşım olmadığı görülmektedir. DRM bellek yanılmalarında bilinçli farkındalığın etkisine yönelik olarak yakın tarihte ortaya çıkan bu tutarsız sonuçların anlaşılması, bellek yanılmalarında bu faktörün rolünü açıklığa kavuşturabilmek için önemli olacaktır. Mevcut literatüre göre, standart bir bilinçli farkındalık manipülasyonu üzerinden bulguların tekrarlanabilirliğinin test edilmesine ve bilinçli farkındalık pratiğinin DRM bellek yanılmaları üzerindeki olası etkisine gevşemenin katkısı olup olmadığının belirlenmesine ihtiyaç görünmektedir. Bu tez çalışmasında, son çalışmalardan Calvillo ve diğerlerinin (2018) deney deseni izlenerek ve gevşeme pratiğine de yer verilerek bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu inceleme öncesinde ise, bilinçli farkındalığı araştırma metodolojisinde görülen boşluk nedeniyle bilinçli farkındalık ve gevşeme manipülasyonu araçları oluşturulmuştur. Birinci bölümde bellek yanılmaları ve bilinçli farkındalık üzerine literatüre ve araştırma amacına yer verilmiş, ikinci bölümde bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin oluşturulması ve etkilerinin (durumluk bilinçli farkındalık, gevşeme ve duygudurum üzerinde) belirlenmesi için tasarlanan ön çalışma sunulmuş, üçüncü bölümde durumluk bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen ana çalışma verilmiş, dördüncü bölümde ön 3 çalışma ve ana çalışmanın bulguları tartışılmış ve son olarak, sonuç kısmında çalışmadan elde edilen sonuçlar metodolojik ve kuramsal yönlerden değerlendirilmiştir. 4 1. LİTERATÜR VE ÇALIŞMANIN AMACI 1.1. Bellek Yanılmaları Bellek yanılmaları, “meydana gelmemiş olayların hatırlanması ya da meydana gelmiş olayların olduğundan oldukça farklı hatırlanması”nı ifade etmektedir (Roediger ve McDermott, 1995, s. 803). Bellek yanılmalarını inceleyen çalışmalar, bilişsel psikoloji ve kültürel psikolojinin öncü isimlerinden Bartlett’e (1932/1995) uzanmaktadır. Bartlett’in Cambridge Üniversitesi deneysel psikoloji laboratuvarında düzenlediği ünlü araştırmada, “Hayaletlerin Savaşı” (“War of Ghosts”) öyküsünü okuyan katılımcıların öyküyü hatırlama aşamalarında hem eksik bilgiler hem hatalı bilgiler gözlenmiştir. Katılımcılar öyküde geçen olayları beklentilerine uygun ve kendi kültürlerine göre şekillendirerek hatırlamışlardır. Bu gözlemler hatırlama süreçlerinin yeniden yapılanan doğasına işaret etmiştir. Bartlett’in ardından bellek yanılmaları üzerine diğer öncü çalışmalar gerçekleşmiştir. Örneğin; Underwood (1965), geliştirdiği liste öğrenme paradigmasında, katılımcıların sunulmuş kelimeleri tanıma görevi ile hatırlamaya çalıştıklarında listelerde bulunmayan, ama listelerdeki kelimeleri çağrıştıran kelimeler için bellek yanılmaları gösterdiklerini bulmuştur. Deese (1959) ise kelime listelerinin hatırlama üzerine etkisi ile ilgileniyorken, liste içinde birbiri ile ilişkili 12 kelime bulunan toplam 36 liste hazırlamıştır. Her bir listedeki 12 kelime ile ilişkili de birer kritik kelime oluşturmuştur. Kritik kelime, listede yer almayıp listedeki kelimeler ile anlamsal olarak ilişkili bir kelimeye karşılık gelmektedir. Katılımcılar bu listeler ile serbest hatırlama görevini gerçekleştirdiklerinde, bazı listelerin diğer listelere göre daha yüksek düzeyde bellek yanılmasına yol açtığı gözlenmiştir. Yani katılımcılar belirli listeler için olan kritik kelimeleri diğer listelerin kritik kelimelerine göre daha yüksek düzeyde yanlış olarak hatırlamışlardır. Bu bulgular o yıllarda ilgi görmemiş olsa da sonraki yıllarda bellek yanılmalarını ortaya çıkarmak için geliştirilecek Deese-Roediger-McDermott paradigmasına önemli katkı sağlamıştır. 5 1.1.1. Deese-Roediger-McDermott Paradigması Deese-Roediger-McDermott (DRM) paradigması bellek yanılmalarını üretmek için günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır (Pardilla-Delgado ve Payne, 2017). Deese’in (1959) yöntemini temel alan Roediger ve McDermott (1995) bir dizi deney yürütmüşlerdir. Deney 1’de katılımcılar 12 kelimeden oluşan kelime listeleri almışlardır. Bu listelerin her biri sunulmamış bir kelime ile anlamsal olarak ilişkili kelimelerden oluşmuştur. Takip eden anlık serbest hatırlama görevinde, katılımcılar sunulmamış ilişkili kelimeleri %40 oranında hatırlamışlar ve ardından yapılan tanıma görevinde ise bu kelimelerin sunulmuş olduğuna dair yüksek düzeyde emin olduklarını bildirmişlerdir. Deney 2’de ise her bir listenin uzunluğu artırılarak katılımcılar 15 kelimeden oluşan kelime listeleri almışlardır. Bu deneyde %55 oranında bellek yanılması (serbest hatırlama) ortaya çıkmıştır. Ayrıca tanıma görevinde katılımcılar doğru hatırlama oranına eşit olarak bellek yanılması göstermişlerdir. Bu deneyler ile serbest hatırlama ve tanıma süreçlerinde bellek yanılmaları güçlü biçimde ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde Deese-Roediger-McDermott paradigması olarak adlandırılan bu yöntem, bellek yanılmalarını laboratuvar ortamında ortaya çıkarmak için sıklıkla kullanılmaktadır. Yöntem kısaca DRM paradigması ve bu yönteme dayalı görevler de DRM görevi adıyla geçmektedir (örn., Huff vd., 2015; Pardilla-Delgado ve Payne, 2017). DRM paradigmasına göre oluşturulan standart bir DRM görevi çalışma (kodlama) ve test (geri getirme; serbest hatırlama ve/veya tanıma) olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır. Çalışma aşamasında katılımcıya birbiriyle anlamsal olarak ilişkili kelimeler sunulmaktadır (örn.; deniz, yaz, dinlenme, eğlence, güneş, havuz, keyif, rahatlık). Çalışma aşaması ardından serbest hatırlama ya da tanıma görevi ile bellek test edilmektedir. Çalışma aşamasında sunulmuş her bir kelime listesi için listedeki kelimelerle anlamsal olarak ilişkili, ama listede sunulmamış ve kritik kelime olarak adlandırılan bir kelime (örn., tatil) bulunmaktadır. Serbest hatırlama görevinde katılımcılardan kendilerine sunulmuş kelimelerden akıllarına gelenleri bildirmeleri istenmektedir. Tanıma görevinde ise katılımcılara sunulmuş kelimelerin (çalışılmış kelimeler), kritik kelimelerin (sunulmuş kelimeler ile ilişkili yeni kelimeler) ve kritik olmayan kelimelerin (sunulmuş kelimeler ile ilişkisiz yeni kelimeler) yer aldığı bir liste 6 sunulmaktadır. Katılımcı yanıt seçenekleri (örn., Evet - Hayır) üzerinden yanıtlarını bildirmektedir. Serbest hatırlama ve/veya tanıma görevlerinin yer aldığı test aşamasında kritik kelimenin sunulmuş olarak geri getirilmesi bir DRM bellek yanılması örneğini göstermektedir. Listede sunulmamış, ama listedeki kelimeler ile ilişkili olan kelimeleri, yani kritik kelimeleri hatırlama (serbest hatırlama ya da tanıma) oranının sunulmuş kelimeleri geri getirme oranına eşit olarak yüksek olduğu gösterilmiştir (Roediger, Watson vd., 2001; Roediger ve McDermott, 1995). DRM paradigması kontrollü bir ortamda bellek yanılmaları üretmeyi sağlamaktadır. Çalışmalarda ortaya çıkarılan bellek yanılması oranları kişiler arası farklılıklar, gelişimsel süreçler ve bellek yanılmalarını artıran ve azaltan değişkenler için bellek yanılmalarının incelenmesini mümkün kılmaktadır. Bellek yanılmalarının gözlenmesi, bu sürecin altında yatan işleyişleri açıklamayı gerektirmiştir. DRM paradigmasında bellek yanılmalarının nasıl ortaya çıktığını açıklamak üzere çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Takip eden başlık altında DRM bellek yanılmalarına dair ana kuramlar ve bu kuramları destekleyen bulgulardan örnekler verilmiştir. 1.1.2. DRM Bellek Yanılmalarını Açıklayan Kuramlar ve Ampirik Bulgular DRM paradigmasında bellek yanılmaları oluşumunu açıklamak üzere birçok yaklaşım geliştirilmiştir ve DRM bellek yanılmalarını inceleyen çok sayıda ampirik çalışma yürütülmüştür (derlemeler için bkz. Gallo, 2006, 2010; Huff vd., 2015; Pardilla- Delgado ve Payne, 2017; Roediger ve Gallo, 2022). Geliştirilen kuramlar arasında aktivasyon/izleme kuramı (activation/monitoring framework; Roediger, Balota, vd., 2001) ve bulanık iz kuramı (fuzzy trace theory; Reyna ve Brainerd, 1995) öne çıkmıştır. Yakın tarihte Roediger ve Gallo (2022) DRM bellek yanılmalarına yönelik baskın kuramları aktivasyon/izleme kuramını da içeren çağrışım temelli kuramlar (association- based theories) ve bulanık iz kuramını da içeren benzerlik temelli kuramlar (similarity- based theories) olarak iki temel gruba ayırmıştır. Roediger ve Gallo (2022) ayrıca DRM bellek yanılmalarının algısal olarak ayrıntılı yönünü açıklayabilmek için akıcılık temelli atıfları (fluency-based attributions) kullanmıştır. Burada da Roediger ve Gallo’nun (2022) çağrışım temelli kuramlar, benzerlik temelli kuramlar ve akıcılık temelli atıflar şeklindeki gruplandırmasından yararlanılmıştır. Bunlarla birlikte, DRM paradigmasında 7 yanlış tanımayı etkileyen karar verme süreçlerini incelemede yararlanılan sinyal tespit kuramına (örn., Bodner vd., 2017) yer verilmiştir. 1.1.2.1. Çağrışım Temelli Kuramlar Çağrışım temelli kuramlara göre (Gallo, 2006; McDermott ve Watson, 2001; Roediger, Watson vd., 2001) DRM paradigmasında çalışma aşamasında ilişkili kelimelerin sunumu ile (örn., deniz, yaz, dinlenme) sunulmayan kritik kelimenin (tatil) zihinsel temsili aktif hale gelmektedir. Bu kuram Underwood'un (1965) örtük çağrışımsal tepki (implicit associative response) görüşü ile benzerlik göstermektedir (Roediger ve Gallo, 2022). Örtük çağrışımsal tepki görüşünü, Roediger ve McDermott da (1995) yanlış tanıma üzerine ilk görüş olarak kabul ederek DRM bellek yanılmalarını açıklamak için kullanmışlardır. Bu görüş DRM bellek yanılmalarını açıklamak için sıklıkla da kullanılmıştır (Rhodes ve Anastasi, 2000). Underwood (1965) kelime listesinde çalışılan bir kelimenin örtük bir çağrışımsal tepki üretebileceğini, yani ilişkili bir kelimeyi örtük olarak aktif edebileceğini öne sürmüştür. Örneğin gece kelimesi sunulduğunda, katılımcı bu kelime ile ilişkili olan gündüz kelimesini düşünebilir. Underwood'un (1965) deneyinde katılımcılara bir kelime listesi okunmuştur ve kendilerinden her kelime için listede daha önce okunup okunmadığına karar vermeleri istenmiştir. Liste içine ayrıca daha önce sunulan kelimelerle ilişkilendirilen kritik kelimeler (çeldiriciler) yerleştirilmiştir ve bu kelimelerin örtük çağrışımsal tepki ortaya çıkarması beklenmiştir (örn., gündüz kelimesi çalışılan gece kelimesiyle ilişkili bir çeldirici olarak yer almıştır). Underwood, katılımcıların ilişkili çeldiricileri yanlış tanıma olasılığının ilişkisiz çeldiricilerden (listede güçlü çağrışımları olmayan çeldiriciler) daha yüksek olduğunu bulmuştur. Bu etki çalışılan kelimenin (gece) çeldiricinin (gündüz) sunumundan önce üç kez sunulduğunda veya birkaç ilişkili kelime çalışıldığında en büyük olmuştur (örn., yatak ve rüya kelimeleri çalışıldıktan sonra uyku kelimesinin yanlış tanınması). Underwood, bu bulguları örtük çağrışımsal tepki kavramını kullanarak açıklamıştır. Buna göre çalışılan kelime (gece) ile karşılaşıldığında, ilişkili kelimeler örtük bir tepki (gündüz) olarak aktif edilmiştir. Underwood’un bu deneyi çağrışım temelli kuramları destekleyen ampirik bulgu sunmuştur. 8 Deese'in (1959) liste kelimeleri ve kritik kelime arasındaki ilişki derecesinin yanlış hatırlamayı yüksek oranda yordadığını gösteren bulgusu da çağrışım temelli kuramlar ile tutarlıdır. Bu ilişki çalışılan kelimelerden kritik kelimeye doğrudur ve geriye doğru ilişki gücü (backward associative strength, BAS) olarak adlandırılmıştır. Roediger, Watson ve diğerleri (2001) çoklu regresyon analizi kullanarak BAS’ın DRM paradigmasında yanlış hatırlamadaki varyansın çoğunu yordadığını bularak Deese'in (1959) bulgusunu tekrarlamışlardır. Araştırmacılar çağrışımların kritik kelimenin sözcüksel (lexical) temsilini aktive ettiğini ve bu aktivasyonun hatırlama testinde kelime ile ilgili düşünceyi desteklediğini öne sürmüşlerdir. Bulgularını da çağrışımsal aktivasyon için kanıt olarak yorumlamışlardır. Çağrışım temelli aktivasyon mekanizmasını destekleyen diğer bulgular, liste uzunluğu etkisi çalışmalarından gelmiştir (örn., Robinson ve Roediger, 1997; Sugrue ve Hayne, 2006). Örneğin Robinson ve Roediger (1997) DRM paradigmasında listedeki çağrışımların sayısı arttığında, bellek yanılması oranının arttığını bulmuşlardır. Buna göre çalışılan çağrışımların sayısını artırmak, çağrışımsal aktivasyonu artırmakta ve dolayısıyla yanlış hatırlama ve tanımayı artırmaktadır. Çağrışım temelli kuramlar grubunda yer alan aktivasyon/izleme kuramı (örn., McDermott ve Watson, 2001; Roediger, Balota, vd., 2001; Roediger ve McDermott, 1995, 2000) bir ikili süreç kuramıdır, aktivasyon ve izleme olarak bilişsel işlemleri kapsamaktadır. Aktivasyon, temel olarak kodlamayı ifade etmektedir ve izleme de temel olarak geri getirmeyi ifade etmektedir; ancak her iki işlem de hem kodlamada hem de geri getirmede gerçekleşebilmektedir. Aktivasyon sürecine göre, liste kelimelerinin bir çağrışım ağının düğümlerine kodlandığı ve bu düğümlerin birbirine bağlı olduğu varsayılmaktadır. İki kelimeye ait bağlantı gücü, dil kullanımında birlikte bulunma sıklıklarıyla orantılıdır. Katılımcılar bir DRM kelime listesini kodladığında aktivasyon, bağlantı gücüne bağlı aktivasyon miktarı ile kelimenin düğümünden bağlı olduğu diğer kelimelerin düğümlerine yayılmaktadır. Buna göre kritik bir kelimenin (örn., tatil) yanlış hatırlanması (yani, DRM kelime listesinde sunulduğunun hatırlanması), liste kelimelerinin düğümlerinden (örn., deniz, yaz, dinlenme) yayılan aktivasyon yoluyla düğümünün (burada, tatil) 9 tekrarlanan aktivasyonundan kaynaklanmaktadır (McDermott ve Watson, 2001; Roediger, Balota, vd., 2001). Aktivasyon işleminin bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi olduğu tartışılan bir konu olmuştur (Roediger ve Gallo, 2022). Liste kelimelerinin çok hızlı sunum oranlarında (örn., bir kelimenin 40 ms altında sunulması veya bir listenin bir saniyenin altında sunulması) yanlış hatırlama (McDermott ve Watson, 2001) ve yanlış tanımanın (Cotel vd., 2008) ortaya çıktığı bulunmuştur. Bu bulgular kodlama aşamasında kritik kelimeye dair bilinçli düşüncelerin bellek yanılmasını ortaya çıkarmak için gerekli olmadığını göstermiştir. Diğer yandan katılımcıların kodlama aşamasında sıklıkla kritik kelimeyi düşündükleri ve bu düşüncelerin sıklığının sonraki yanlış hatırlamayı tahmin ettiği gösterilmiştir (Goodwin vd., 2001). İkinci süreç olan izleme süreci ise, kaynak izleme (source monitoring; Johnson vd., 1993) ile ilgilidir. DRM listelerinin sunumu başka kelimeleri de aktive ettiği için katılımcıların test aşamasında, önceki sunulmuş kelimeleri, sunulmamış; ancak aktive olan kelimelerden ayırt etmeleri için bir izleme işlemi gerçekleştirmeleri gerektirmektedir. Katılımcılar kodlama aşamasında bağlamsal ayrıntılar gibi ayırt edici özelliklerin eşlik etmediği kelimeleri belirlemek için izleme sürecinden yararlanmaktadırlar. Kodlama aşamasında uyarana özgü işlemleme daha ayırıcı bilgi sağlamaktadır. Bu süreç doğru belleği yanlış bellekten ayırt etmeye katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla izleme süreci, bellek yanılmalarını bastırabilir. Ancak liste kelimeleri için ayırt edici özellikler mevcut olmadığında doğru hatırlama da bastırılabilir. Kodlama aşamasında ilişkisel işlemleme çağrışımsal süreçleri aktif ederek bellek yanılması ihtimalini artıracaktır. DRM paradigmasında kritik kelime, kodlama aşamasında aktif olduğunda sunulmuş kelimeler ile benzer özellikleri almakta ve geri getirme aşamasında sunulmuş kelime olarak geri getirilmektedir (Roediger, Balota ve Watson, 2001; Roediger, Watson vd., 2001). Hem aktivasyon hem izleme kodlama ve geri getirme aşamalarının her ikisinde de gerçekleşebilmektedir. Örneğin geri getirme aşamasında, kritik kelimeden önce ilişkili kelimelerin sunulması ile ortaya çıkan aktivasyon, kritik kelimenin kabul edilmesine hazırlayıcı etki yaparak bellek yanılmasını güçlendirebilir (Neely vd., 1983). Bununla 10 birlikte yine geri getirme aşamasında çalışılmış kelimelerin hatırlanması ile meydana gelen aktivasyonun bellek yanılmasına yol açtığı da öne sürülmüştür. Katılımcılar geri getirme aşamasında ne kadar çok çalışılmış kelime hatırlarlarsa kritik kelime de yüksek düzeyde hazırlanmış olabilir (Roediger, Watson, vd., 2001). Roediger ve McDermott’un çalışmasında (1995) serbest hatırlamayı içeren DRM görevinde katılımcıların kelimeleri hatırlamaya çalışırken sonlara doğru genellikle kritik kelimeyi de sunulmuş olarak hatırlamaları, bu varsayımları destekleyen bir bulgu olmuştur. 1.1.2.2. Benzerlik Temelli Kuramlar Benzerlik temelli kuramlar, kritik kelime ile çalışılmış kelimeler arasındaki benzerliğin DRM bellek yanılmasına yol açtığını önermektedir ve yanlış tanımayı açıklamak için öne sürülmüştür (Roediger ve Gallo, 2022). Bu grupta yer alan bulanık iz kuramına göre (fuzzy trace theory; örn., Reyna ve Brainerd, 1995) DRM çalışma listeleri gibi anlamsal olarak ilişkili kelimeler ile çalışmak, iki tür bellek izi oluşumuna yol açar: Özel (verbatim) izler ayrıntılı, uyarana özgü bilgileri temsil ederken; öz (gist) iz listelerin tematik özellikleri gibi genel anlamı göstermektedir. Özel iz, öz ize göre daha zayıf olmakta ve daha hızlı azalmaktadır. Bu kurama göre DRM görevinin kodlama aşamasında hem öz hem özel izler ortaya çıkmaktadır, geri getirme aşamasında listenin özüyle tutarlı olan kelimeler (kritik kelime gibi) oldukça tanıdık olacak ve bu nedenle yanlış hatırlanacaktır. Benzerlik temelli kuramlar altında Arndt ve Hirshman (1998) tarafından örnek temelli bellek modellerinin (exemplar-based models of memory) bir uzantısı olarak geliştirilen açıklamaya da yer ver verilmiştir (Roediger ve Gallo, 2022). Bu açıklamaya göre bulanık iz kuramının öne sürdüğü bir öz temsilinin kodlanması gerekmemektedir. Çalışılmış her kelime duyusal ve anlamsal özellikleri ile kodlanmaktadır. Geri getirme aşamasında kritik kelimenin özellikleri ve çalışılmış kelimenin kodlanmış özellikleri arasındaki benzerlik, kritik kelimeyi tanıdık hale getirecek ve yanlış hatırlamaya yol açacaktır. Benzerlik temelli kuramlar altında yer verilen bulanık iz kuramı ve örnek temelli bellek modellerinin uzantısı olarak geliştirilen açıklama arasında hem farklılıklar hem benzerlikler bulunmaktadır (Roediger ve Gallo, 2022). Öz temsilinin kullanımı iki yaklaşım arasında yukarıda geçtiği gibi farklılık göstermektedir. Ancak her iki yaklaşım 11 da DRM yanlış tanımayı anlamsal benzerliğin yol açtığı aşinalık aracılığıyla açıklamaktadır. Bununla birlikte her iki yaklaşım, DRM bellek yanılmalarını açıklayan diğer temel grup olan çağrışım temelli kuramlardan farklı olarak çağrışımsal bağlantılar yoluyla kritik kelimenin aktivasyonu görüşünü kullanmamaktadır (Brainerd, Yang, vd., 2008). Bu yönü bu kuramların önemli kısıtlılığı olarak görülmektedir. Bu kuramların kritik kelimenin aktivasyonunu öne sürmeden bir hatırlama testinde veya algısal olarak yönlendirilen (driven) örtük bellek testlerinde (kelime kökü tamamlama gibi) kritik kelimenin hatırlanmasını nasıl açıklayacağını anlamak zor görünmektedir (Roediger ve Gallo, 2022). Tamamen anlamsal benzerliğe dayanan açıklamalar üreten kuramlar, kategorize edilmiş listelerin (örn., farklı mobilya parçaları) neden bellek yanılması etkilerini ortaya çıkarmada DRM listelerinden daha az etkili olduğunu açıklamakta da güçlük çekmektedir (Pierce vd., 2005). Kategorize edilmiş listeler güçlü bir şekilde tematiktir; ancak DRM listelerinden daha zayıf çağrışımlara sahip olma eğilimindedir (Roediger ve Gallo, 2022). DRM bellek yanılmalarını açıklamada benzerlik temelli kuramları destekleyen en güçlü bulgular bellekte tutma aralığı (retention interval) etkileridir (Roediger ve Gallo, 2022). Örneğin üç haftalık bellekte tutma aralığında doğru hatırlama hızla azalırken yanlış hatırlamanın yüksek düzeylerde devam ettiği bulunmuştur (Toglia vd., 1999). Bulanık iz kuramı öz izlerin unutulmaya karşı özel izlerden daha dirençli olduğunu kabul etmektedir (örn., Reyna ve Brainerd, 1995). Buna göre bellekte tutma aralığı arttıkça, daha çok özel izlerin desteklediği çalışılmış kelimeleri doğru hatırlama, daha çok öz izlerin desteklediği kritik kelimeler için yanlış hatırlamadan daha hızlı azalmaktadır (Roediger ve Gallo, 2022). 1.1.2.3. Akıcılık Temelli Atıflar Hem çağrışım temelli hem benzerlik temelli kuramlar DRM bellek yanılmalarının algısal olarak ayrıntılı doğasını açıklamada yetersiz kalmaktadır (Roediger ve Gallo, 2022). Örneğin kelime listeleri birden fazla kaynaktan sunulduğunda (örn., işitsel ve görsel) katılımcılar yanlış tanıdıkları veya hatırladıkları kritik kelimeleri bir kaynağa atamak için sıklıkla istekli davranmaktadırlar (Hicks ve Marsh, 1999; Roediger vd., 2004). Bir başka örneğe göre, DRM bellek yanılmalarının özelliklerini ölçmek için 12 Bellek Özellikleri Ölçeği (Memory Characteristics Questionnaire) kullanıldığında; katılımcılar kritik kelimenin çalışma aşamasında sunulduğuna dair algısal özellikler, liste konumu ve kelimeye kişisel tepkiler gibi belirli ayrıntılarını hatırladıklarını iddia etmişlerdir (Mather vd., 1997). Bu tür yanıltıcı öznel fenomenlerin nedeni literatürde hala tartışılmaktadır (Arndt, 2012). Olası bir açıklama akıcılık temelli atıf (fluency-based attributions) süreci olarak önerilmiştir (Roediger ve Gallo, 2022). Gallo ve Roediger (2003) katılımcıların test aşamasında kritik kelimenin sunulup sunulmadığını belirleme çabasıyla çalışma esnasında kritik kelimenin kendilerine sunulmuş olduklarını hayal ettiklerini öne sürmüşlerdir. Bu imgeleme (imagination) daha sonra gerçek sunumla karıştırılmaktadır, çünkü daha akıcı veya daha kolay işlenmektedir. Atıf süreci bu şekilde otomatik olarak veya bilinçsiz olarak gerçekleştiğinde, fenomenolojik bir hatırlama deneyimi ortaya çıkaracaktır (Jacoby vd., 1989). 1.1.2.4. Sinyal Tespit Kuramı DRM paradigmasında yanlış tanımayı etkileyen karar verme süreçlerini incelemek için sinyal tespit kuramından (signal detection theory, SDT; örn., Macmillan ve Creelman, 2005) yararlanılmaktadır (örn., Bodner vd., 2017). SDT, psikofizik terimini ortaya çıkaran Gustav Fechner’e (1860) dayanmaktadır (akt. Macmillan ve Creelman, 2005). Fechner, dış ve iç dünya ilişkisini deneysel veriler ile anlamak için matematiksel bir yaklaşım benimsemiştir. Fechner’in yöntemi, zihinsel deneyimi fiziksel dünya ile ilişkilendiren algı deneylerinde takip edilmiştir. Bu kuram günümüzde de psikofizik, algı ve belleği içeren çok sayıda çalışma alanında performansı analiz etmek için kullanılmaktadır. Kuram iki farklı uyaran türünün ayırt edilmesi gerektiği durumlarda kullanılabilmektedir. Örneğin, algı çalışmalarında katılımcıların sinyalleri gürültüden ayırt etmesi gerekmiştir (Stanislaw ve Todorov, 1999). Bellek performansının farklı doğruluk ölçümlerinde genellikle ayırt edilebilirlik (kelimenin iki durumunu birbirinden ayırt etme becerisi) ve yanıt yanlılığı (bir yanıt seçeneğini diğerine tercih etme eğilimi) birleştirilirken, SDT bu süreçleri ayrı ölçümlere ayırmaktadır. Örneğin deneysel bir manipülasyonun ayırt edilebilirliği etkileyip etkilemediği ilgilenilen bir konu olabilmektedir. Kişilerin yanıt yanlılıklarını bir yönde 13 değiştirmesi için yönlendirmek, ayırt edilebilirliği geliştirmekten genellikle daha kolaydır. Ayırt edilebilirlik artırılırsa, tanıma belleği görevlerinde meydana gelen iki tür hata (görülmemiş bir öğenin görülmüş olarak yanlış tanınması ve görülmüş bir öğenin görülmüş olarak tanınmaması) en aza indirilebilir. Bellek performansı için bu iki yön birleştirilmiş olduğunda, belirli bir manipülasyonun tam olarak sahip olduğu etkiyi belirlemek zorlaşmakta veya mümkün olmamaktadır. Ayırt edilebilirlik ve yanıt yanlılığı ayrı ayrı değerlendirilmediğinde, ayırt edilebilirliği etkilemeden yanıt yanlılığını etkileyen deneysel bir manipülasyon, belleğin iki koşul arasında farklılık gösterdiğine dair yanlış bir sonuca neden olabilir. SDT, yanıt yanlılığının deneysel manipülasyondan etkilendiğini; ama ayırt edilebilirliğin değişmeden kaldığını ortaya çıkarabilir (Wilson, 2017). SDT, DRM paradigmasında katılımcıların eski/yeni kararlarını verdiği tanıma belleği performanslarındaki karar verme süreçlerinin incelenmesini mümkün kılmaktadır (Bodner vd., 2017). SDT tanıma belleğine uygulandığında sinyal ve gürültü terimleri sırasıyla eski (yani, çalışılmış) ve yeni (yani, çalışılmamış) maddelerine karşılık gelmektedir. SDT’ye göre katılımcıların uyarana verdikleri yanıtlar dört kategoriye ayrılmaktadır: Katılımcıların (a) daha önce sunulmuş (eski) uyarana “evet” yanıtı vermesi isabet (hit); (b) daha önce sunulmamış (yeni) uyarana “evet” yanıtı vermesi yanlış alarm (false alarm); (c) daha önce sunulmuş uyarana “hayır” yanıtı vermesi ıska (miss) ve (d) daha önce sunulmamış uyarana hayır yanıtı doğru ret (correct rejection) olarak adlandırılmaktadır. Tanıma belleği süreçlerinde kullanılan modellerden biri olan iki eşit varyanslı normal dağılım eğrisini temel alan modelde dağılım eğrilerinden biri hedefleri (eski) ve diğeri çeldiricileri (yeni) göstermektedir. SDT, maddelerin bir aşinalık sürekliliğinde temsil edildiğini varsaymaktadır. Yani eski ve yeni maddeler bir aşinalık sürekliliğine yerleştirilebilir (Yonelinas vd., 1996). Tanıma belleği kararları, sinyallerin bellekte oluşturduğu güç ile belirlenmiş bir yanıt kriteri arasındaki ilişkiye bağlıdır. Eski ve yeni maddeleri birbirinden ayırt edebilmek için bir yanıt kriteri seçilmesi gerekmektedir. Yanıt kriteri olarak aşinalık düzeyi belirlenmekte ve kriteri aşan maddeler eski kabul edilirken aşamayan maddeler yeni olarak kabul edilmektedir (Wixted, 2007). Katılımcıların çalışılmış ve çalışılmamış kelimelere verdikleri yanıtlar ile kriterin iki 14 dağılımı kestiği nokta belirlenmektedir. Kriter, hedef ve çeldirici dağılımlarını dört bölge oluşturacak biçimde ikiye ayırmaktadır. Hedef dağılımı için kriterin sağında kalan kısım isabet ve solunda kalan kısım ıska oranını vermektedir. Çeldirici dağılımı için ise kriterin sağında kalan kısım yanlış alarm ve solunda kalan kısım doğru ret oranını vermektedir (Şekil 1). Şekil 1 Hedef ve Çeldirici Dağılımları için Kritere Göre SDT Parametreleri Doğru yanıt (isabet) oranları ve yanlış alarm oranları yanlılıktan bağımsız olarak duyarlılığı (hedef ve çeldiricileri ayırt edebilme) ve yanlılığı (eski yanıtı verme eğilimi) hesaplamada kullanılmaktadır. Duyarlılık ve yanlılık için istatistiksel göstergeler sırasıyla 𝑑′ ve C dir. SDT’ye göre, 𝑑′ hedef ve çeldirici dağılımlarının ortalamaları arasındaki arasındaki uzaklığı ve C ise hedef ve çeldirici dağılımlarının kesiştikleri nokta ile yanıt kriteri arasındaki uzaklığı ifade etmektedir. 𝑑′ değerinin artması katılımcıların eski ve yeni maddeleri iyi ayırt ettiğini göstermektedir. Yani daha yüksek duyarlılık daha iyi bellek performansını ifade etmektedir. Tepki yanlılığının (C) düşük olması eski yanıtı verme eğiliminin daha yüksek olduğunu, yani daha liberal bir yanlılığı; tepki yanlılığın yüksek olması yeni yanıtı verme eğiliminin daha yüksek olduğunu, yani daha muhafazakâr bir yanlılığı göstermektedir. SDT doğruluğun yanında tepki yanlılığı ölçümüne de olanak verdiği için yanlılıktan bağımsız doğruluk ölçümleri sağlamaktadır. 15 Sonuç olarak, DRM bellek yanılmalarının oluşumunu açıklamak üzere çeşitli kuramlar bulunmaktadır. Bu kuramlardan çağrışım temelli kuramlar altında yer alan aktivasyon/izleme kuramı ve benzerlik temelli kuramlar altında yer alan bulanık iz kuramı öne çıkmaktadır. Bu kuramlar çok sayıda ampirik bulgu ile desteklenmiştir. Diğer yandan DRM bellek yanılmalarını etkileyen, yani artıran veya azaltan değişkenler üzerine araştırmalar sürmüştür. Bu araştırmalar DRM bellek yanılmalarını anlamak için önemlidir. 1.1.3. DRM Bellek Yanılmalarını Etkileyen Faktörler DRM paradigmasında bellek yanılmalarının artacağı veya azalacağı koşulları belirlemek için çok sayıda faktör manipüle edilmiştir (derleme için bkz. Chang ve Brainerd, 2021). Bu tez çalışmasının ilgili olduğu manipülasyon zihin durumu (state of mind) üzerine olduğu için, farklı zihin durumlarını gösteren uyku yoksunluğu ve hipnoz üzerine bazı çalışma bulgularına burada yer verilmiştir. Bununla birlikte duygu ve episodik bellek arasındaki yakın ilişki nedeniyle DRM bellek yanılmalarında duygu etkileri üzerine çalışmalara değinilmiştir. Uykunun bellek yanılmalarındaki rolüne son yıllarda ilgi artmıştır (örn., Chatburn vd., 2017; Lo vd., 2016; Pardilla-Delgado ve Payne, 2017b). Bu çalışmalardan bazıları (Fenn vd., 2009; Lo vd., 2014) uykunun bellek yanılmalarını azaltabileceğini göstermiştir. Araştırmacılar uykunun bilginin algısal ve bağlamsal ayrıntılarını güçlendirerek kaynak izleme süreçlerinin doğruluğunu artırabileceğini ve bu yolla bellek yanılmalarını azaltabileceğini öne sürmüşlerdir. Kaynak izlemenin bu aracı rolü, uyku yoksunluğu ile bellek yanılmaları arasındaki ilişkide de incelenmiştir. Örneğin Diekelmann ve diğerlerinin (2008) çalışmasında katılımcılar çağrışım listelerini kodlama aşaması sonrası ya uyumuşlar ya da uyanık kalmışlardır. Uyanık kalmış olan katılımcılar ise 9, 33 ya da 44 saat sonra tanıma testini alarak ya uyku yoksunluğu yaşamışlar ya da uyku yoksunluğu yaşamamışlardır. Geri getirme aşamasında uyku yoksunluğu, kodlama aşaması sonrası uyku koşuluna göre DRM bellek yanılmalarını artırmıştır. Bu bulgular uyku yoksunluğunun kaynak izlemeyi zayıflatarak bellek yanılmalarında artışa yol açtığını göstermiştir. 16 Belirli bir hipnotik yönergenin DRM bellek yanılmaları üzerindeki etkisini inceleyen ilk çalışma olarak Robin ve diğerlerinin (2018) çalışmasında ise; tipik DRM paradigmasını alan hipnotik olmayan grup, DRM listelerini kodlama öncesi hipnotik yönerge alan grup ve geri getirme öncesi hipnotik yönerge alan grup olarak üç grup karşılaştırılmıştır. Kodlama öncesi verilen hipnotik yönergenin, geri getirme öncesi verilen hipnotik yönerge ve hipnotik olmayan koşullara göre bellek yanılmalarını azalttığı bulunmuştur. Araştırmacılara göre bu bulgu hipnotik yönergenin, kodlama sürecinde DRM etkisi ile ilişkili olan otomatikliği kısmen geçersiz kılabileceğini göstermiştir. DRM bellek yanılmalarının uyaranların duygusal içeriğindeki değişikliklerden nasıl etkilendiği çok sayıda çalışmada incelenmiştir (derleme için bkz. Bookbinder ve Brainerd, 2016). Negatif değerliğe sahip kritik kelimelerin nötr kritik kelimelere göre daha yüksek düzeyde DRM bellek yanılması ürettiği tutarlı olarak bulunmuştur (örn., Brainerd, Stein vd., 2008; Howe vd., 2010). Bu bulgular hem bulanık iz kuramı hem aktivasyon/izleme kuramının açıklamalarına uymaktadır (Chang ve Brainerd, 2021). Bulanık iz kuramına göre, anlamsal olarak ilişkili kelimelerden oluşan DRM listelerinde hem liste kelimeleri hem kritik kelimelerin sahip olduğu duygusal değerlik, liste kelimelerinde anlam ilişkilerinin çıkarılmasını desteklemektedir (Bookbinder ve Brainerd, 2016). Buna göre DRM yanılmaları, duygu içerikli kritik kelimeler için nötr olanlara göre daha güçlü olmalıdır. Aktivasyon/izleme kuramına göre de, negatif değerlik daha güçlü bir biçimde uyaranlar arası ilişkileri hazırladığı için (Dehon vd., 2010; El Sharkawy vd., 2008) çağrışımsal aktivasyonu güçlendirmelidir. Bununla birlikte değerlik, liste kelimeleri ile kritik kelimeler arasındaki benzerliği artırdığı için (Pesta vd., 2001) izlemeyi daha zor hale getirmelidir. Sonuç olarak, DRM yanılmalarının duygu içerikli kritik kelimeler için nötr olanlara göre daha güçlü olması beklenmektedir. Duygudurum çalışmaları ile ilgili olarak, Storbeck ve Clore (2005) nötr kelimelerden oluşan DRM görevinden önce pozitif ve negatif duygudurumu tetiklemek için müzik kullanmışlardır. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, pozitif duygudurumundaki katılımcılar daha yüksek düzeyde bellek yanılması ve negatif duygudurumundaki katılımcılar daha düşük düzeyde bellek yanılması göstermiştir. Storbeck ve Clore (2011) ise duygudurum tetiklemesini kodlama aşamasından önce ya da sonra yapmıştır. 17 Negatif duygudurum kodlama aşamasından önce tetiklendiğinde bellek yanılmalarını azaltmış, ancak kodlama aşamasından sonra tetiklendiğinde bellek yanılmalarını etkilememiştir. Bu bulgular doğrultusunda duygudurumun geri getirme sürecini etkilemediği, kodlama sürecini etkilediği öne sürülmüştür. Storbeck (2013) de negatif duygudurumunun bellek yanılmalarını azalttığını göstererek önceki bulguları desteklemiştir. Birlikte ele alındığında bu bulgular, negatif duygulanım ipuçlarının uyarana özgü işlemlemeyi güçlendirerek bellek yanılmalarını azalttığını göstermiştir. Sonuç olarak, DRM paradigmasında bellek yanılmalarında rol oynayabilecek çeşitli faktörler üzerinde çalışılmıştır. Bu faktörler bu yanılmaların işleyişini anlamak üzere katkı sağlamıştır. Yakın zamanda ise bilinçli farkındalık faktörü ilgi görmüştür (örn., Wilson vd., 2015). Bir zihin durumu manipülasyonu olarak bilinçli farkındalık, DRM bellek yanılmalarında bir başka potansiyel faktördür. 1.2. Bilinçli Farkındalık Bilinçli farkındalık teriminin ortaya çıkışı yaklaşık 2000 yıl öncesine, Budizm’e uzanmaktadır. Sati Budist terimi mindfulness olarak İngilizce’ye çevrilmiştir (Rhys Davids, 1881). Oxford İngilizce Sözlüğü ise Yoga felsefesi ve Budizmi kaynak göstererek mindful için “fully aware of moment, whilst self-conscious and attentive to this awareness” ve mindfulness için “the meditative state of being fully aware of the moment” tanımlarını kullanmıştır (akt. Gethin, 2016). Rhys Davids ve Rhys Davids (1910) sati teriminin Budist metinlerde “a way of paying attention represents something of an reinterpretation” olarak geçtiğini ve Pali dilinde belleğe karşılık geldiğini belirtmiştir. Yalnız burada bellek özellikle geçmişi hatırlamak yerine, daha genel olarak bir şeyi zihinde tutmak ya da sürdürmeyi ifade etmektedir (Cox, 1992; Griffiths, 1992). Griffiths (1992) ayrıca sati teriminin İngilizce’de hem bellek hem dikkat ile ilişkili olan kelimelerin anlamlarını içerebileceğini öne sürmüştür. Buna göre Budist metinler, sati terimini bellek ve dikkat arasında ayrım yapmadan ele almıştır. Bu ele alış biçiminin de çalışma belleği (Baddeley ve Hitch, 1974) tartışmaları ile benzer olduğu düşünülmektedir (Gethin, 2016). Bilinçli farkındalık pratikleri Budist geleneklerde kişisel acı çekmeyi hafifletmek/sonlandırmak amacıyla kullanılmıştır (Thera, 1962). 18 Doğu’dan gelen bu kaynaklar ile Batı’da bilinçli farkındalık üzerine 1980 itibariyle klinik psikoloji, bilişsel psikoloji ve nörobilim gibi alanlarda yürütülen bilimsel araştırmalarda büyük bir artış olmuştur (Williams ve Kabat-Zinn, 2011). Psikolojiye bilinçli farkındalık, bir tıp profesörü olan Jon Kabat-Zinn ile girmiştir. Bilinçli farkındalık pratiklerini yapmayı/deneyimlemeyi ifade eden bilinçli farkındalık meditasyonu, stres türünden psikolojik ve acı türünden fiziksel sorunları azaltmak için kullanılmaya başlanmıştır. Batı bilinçli farkındalık literatüründe bilinçli farkındalığın çeşitli tanımları yapılmıştır. Tanımlar açık olması için, burada orijinal dilinde verilmiştir. Bilinçli farkındalıkta sıklıkla kullanılan tanımlardan biri “paying attention in a particular way: on purpose, in the present moment, and nonjudgmentally” (Kabat-Zinn, 2005) ve diğeri “a kind of nonelaborative, nonjudgmental, present-centered awareness in which each thought, feeling, or sensation that arises in the attentional field is acknowledged and accepted as it is” (Bishop vd., 2004, s. 232) şeklinde yapılmıştır. Kabat-Zinn’in (2005) tanımına göre bilinçli farkındalık, kişinin mevcut anda dıştan ya da içten gelen uyaranlara yönelik yargılama yapmaksızın dikkatini odakladığı bir süreç şeklinde ifade edilebilir. Bu tanımlar haricinde bilinçli farkındalık sıklıkla bilinç (consciousness) ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin Tang (2017) bilinçli farkındalığın geldiği anlamı mind-full ve mind-less üzerinden açıklamıştır. Mind-full zihnin bilinçli ya da bilinçli olmadan sürekli olarak bilgi toplaması ile ilişkilendirilmiş; mind-less ise bilinçli olmadan dışsal uyaranlara verilen otomatik ve alışılmış yanıtlar ile ilişkilendirilmiştir. Hem mind-full hem mind-less bilinçli farkındalıktan farklı olarak zihinsel kontrolün dışında ve otomatik olarak işleyen süreçler olarak ele alınmıştır. Tang (2017) bilinçli farkındalığın bu tanımların ötesine dayandığını ve halen nasıl tanımlanacağının tartışıldığını vurgulamıştır. Deneyimsel (experiential) perspektiften bilinçli farkındalık ise “When you first become aware of something, there is a fleeting instant of pure awareness just before you conceptualize the thing, before you identify it. That flowing, soft-focused moment of awareness is mindfulness” şeklinde tanımlanmıştır (Gunaratana, 2011). Bu tanımlar içinde yaygın olarak Kabat-Zinn’in (2005) tanımı benimsenmiştir (örn., Mooneyham vd., 2016). 19 Bilinçli farkındalık pratikleri üzerinden de bilinçli farkındalığın ne olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır (Kuan, 2008). Örneğin bedeni gözlemleme pratiği; nefes alışverişini gözlemleme, beden pozisyonunun farkında olma, günlük aktiviteler esnasında (yemek yemek, bir şey içmek, yürümek, oturmak gibi) farkında olmayı içermektedir. Bir başka pratik örneği olarak hisleri gözlemleme pratiği; mevcut anda hoşa giden, hoşa gitmeyen ve nötr hislere odaklanmayı içermektedir. Bu pratiklerde pratiği yapan kişi normalde dikkatini vermeden, bilinçli olmayarak yaptığı ya da az miktarda dikkat gerektiren şeylere dikkatini yöneltmektedir. Kişinin dikkatini bu nesnelere yönlendirmesiyle onları gerçekte olduğu şeyler olarak önceden gördüğünden farklı bir biçimde göreceği düşünülmüştür. Bu pratiklerde dikkat, mevcut ana kabul eden ve yargılayıcı olmayan bir biçimde yönlendirilmekte (Brown ve Ryan, 2003); her bir duyum, duygu, düşünce bir yargılama ya da değerlendirme olmadan kabul edilmektedir (Bishop vd., 2004). Çağdaş yaklaşımlar içinde bilinçli farkındalık meditasyonu pratiklerine yakından bakıldığında, pratikler kendi içinde bir grubu üst farkındalık (meta-awareness) ya da açık izleme (open monitoring) ve diğer grubu odaklanmış dikkat (focused attention) olarak sınıflanabilmektedir. Odaklanmış dikkat, seçilen bir nesne üzerinde istemli olarak dikkati odaklamak ve sürdürmek; açık izleme ise, temelde duygusal ve bilişsel örüntülerin doğasını tanımak amacıyla andan ana deneyimin içeriğini tepkisel olmayan bir biçimde izlemek olarak tanımlanmıştır (Lutz vd., 2008). Bilinçli farkındalık meditasyonu pratikleri bu şekilde sınıflandırılsa da bu pratiklerin temel işlemleri ve amaçları benzer görülmektedir (Bishop vd., 2004). Örneğin bir bilinçli farkındalık meditasyonu pratiği olarak oturma meditasyonunda (sitting meditation) bu temel yaklaşım görülebilmektedir: Kişi dik bir duruşla bir sandalyede ya da yerde oturur. Belirli bir odak nesnesi üzerinde (genellikle nefes alışverişine dair beden duyumları) dikkatini sürdürmeye çalışır. Bu esnada dikkat, nefes üzerinden o sırada ortaya çıkan düşünceler ve duygular gibi diğer şeylere kaydığında (zihinsel dalgınlık, mind wandering) kişi onları yalnızca fark eder ve dikkati tekrar nefes üzerine yönlendirir. Bu şekilde dikkat; odak nesnesinden uzaklaştığı/başka bir şeye kaydığı her an, yani zihinsel dalgınlık olduğu her an ya kişinin kendisi tarafından ya da bir eğitmenin yönergeleri ile tekrar nefes üzerine geri getirilmektedir. Bu işlemlerde ne 20 zaman zihinsel dalgınlık olursa bunu fark edip o şeyler (dikkatin kaydığı duygu, düşünce gibi) üzerinde bir yargılama yapmadan ya da onu ayrıntılandırmadan kabullenmek vurgulanmaktadır (Kabat-Zinn, 1990). Bilinçli farkındalık meditasyonu eğitiminde ayrıca kişi bu formal meditasyon pratiği dışında gün içerisinde mümkün olduğunca nefesini bir merkez olarak alıp farkındalığını burada ve şu ana geri getirerek aynı yaklaşımı kullanması için teşvik edilmektedir. Bu işlemlerin durumluk/anlık bilinçli farkındalık (state mindfulness) ortaya çıkardığı varsayılmaktadır. Durumluk bilinçli farkındalıkta düşünceler ve hisler zihinde olaylar olarak gözlenmekte; aşırı tanımlama içermemekte ve onlara otomatik, alışılagelmiş tepkisellik ile yanıt verilmemektedir. Kendini gözlemlemenin bu yansız durumunun kişinin algısı ve yanıtı arasında bir alan sunduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla bilinçli farkındalığın kişinin koşullara daha refleks içeren bir şekilde değil, onları oldukları haliyle yansıtan bir şekilde onlara yanıt vermesini sağladığı öne sürülmüştür (Bishop vd., 2004). Görülebileceği gibi bilinçli farkındalığın ne olduğu ve kullanımı karmaşıktır. Bu tez çalışmasında ele alınan haliyle bilinçli farkındalığın ne olduğunun açık olması için literatürde farklı kullanımlarını açıklamak gerekmektedir. Çalışmalarda bilinçli farkındalık teriminin birçok kullanım biçimi dikkat çekmektedir (derleme için bkz. Davidson, 2010). Çalışmalarda özelliklere (traits), eğitimlere (trainings), durumlara (states) veya deneysel bir bağlamda manipüle edilen bağımsız değişkenlere atıfta bulunulmuştur. Bu terimin nasıl kavramsallaştırıldığı bağlamını belirlemek için önemlidir. Bu tez çalışması kapsamında bilinçli farkındalık terimi manipüle edilen bir değişkendir ve durum olarak bilinçli farkındalığa atıfta bulunulmaktadır. Bir kişilik özelliği olarak bilinçli farkındalık (dispositional mindfulness/trait mindfulness) zaman içinde kişinin kendisinde ve kişiler arasında değişebilen, zihinsel bir özellik ya da bir kişilik özelliği olarak tanımlanmaktadır (Brown ve Ryan, 2003). Buna göre bilinçli farkındalık öz-bildirime dayalı ölçekler aracılığıyla ölçülebilen kişilik benzeri bir yapı olarak kavramsallaştırılmıştır. Bir kişilik özelliği olarak bilinçli farkındalık, Beş Boyutlu Farkındalık Ölçeği (Kınay, 2013; Five Facets Mindfulness Questionnaire-FFMQ, Baer vd., 2006) ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği (Özyeşil vd., 2011; Mindfulness Attention Awareness Scale-MAAS; Brown ve Ryan, 2003) gibi ölçekler ile değerlendirilmektedir. Bu tanımda bilinçli farkındalık beş yönlü bir özellik 21 olarak ele alınmaktadır: (1) tepkisizlik (non-reacting) düşüncelerin ve duyguların, onlara bağlı kalmadan gelip gitmesine izin verme eğilimi; (2) gözlemleme (observing) duygular, düşünceler, kokular, sesler ve görüntüler gibi içsel ve dışsal uyaranları fark etme ve onlara dikkat yöneltme; (3) farkındalıkla davranma (acting with awareness) anlık deneyimlere dikkati yöneltme; (4) tanımlama (describing) gözlemlenen deneyimleri kelimelerle adlandırma; (5) yargılamama (non-judgment) düşünce ve duygulara karşı değerlendirme yapmayan bir tutum gösterme. Bu tanıma göre kişiler, bilinçli farkındalığa yatkınlıkta farklılık göstermektedirler. Bu kişiler arası farklılıkların genetik yatkınlık, çevresel koşullar ve eğitim etkileşiminden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bilinçli farkındalığın diğer kullanımı, bilinçli farkındalığı geliştirmeye yönelik zihinsel egzersizleri içeren bir çeşit eğitimi kapsamaktadır. Kabat-Zinn (1990) kronik ağrı ile başa çıkmada bilinçli farkındalık temelli stres azaltma (mindfulness-based stress reduction, MBSR) programını geliştirmiştir. Ardından bilinçli farkındalık yaklaşımı içeren klinik uygulamalar yaygınlaşmış ve günümüzde de MBSR, psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmede kullanılmaktadır. MBSR programından sonra bilişsel terapi ile bilinçli farkındalık meditasyonu eğitimini birleştiren bilinçli farkındalık temelli bilişsel terapi (mindfulness-based cognitive therapy, MBCT; Segal vd., 2002) gibi bilinçli farkındalık yaklaşımlarını kullanan terapötik yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu yaklaşımlar duygusal iyi oluş ve zihinsel sağlığı geliştirmede bilinçli farkındalığı uygulamak ve kişide bunu geliştirmek için sıkı bir bilinçli farkındalık meditasyonu eğitim programı içermişlerdir. Bu programlarda bilinçli farkındalık yaklaşımları rahatlama ya da duygudurum yönetme teknikleri olarak değil, zihnin tepkisel durumlarına bilişsel hassasiyetini azaltmak için bir tür zihinsel eğitim olarak kullanılmıştır. Bu eğitim bazı çalışmalarda (örn., Davidson vd., 2003; Farb vd., 2010) Farkındalık Temelli Stres Azaltma programını (Mindfulness-Based Stress Reduction, MBSR; Kabat-Zinn, 1990), bazı çalışmalarda MBSR'ye göre hazırlanmış benzer bir programı (örn., mindfulness-based mind fitness training; Jha vd., 2010) veya Segal ve diğerleri (2002) tarafından geliştirilen Farkındalık Temelli Bilişsel Terapi’yi (Mindfulness-Based Cognitive Therapy, MBCT) içermiştir (örn., Williams vd., 2000). 22 Bir durum olarak bilinçli farkındalık (mindfulness as a state) şimdiki zamana odaklı, ayrıntılı olmayan, yargılayıcı olmayan farkındalığın birinci şahıs deneyimine karşılık gelmektedir (Chambers vd., 2009; Davidson, 2010). Durumluk etki (state effect), tek oturum bilinçli farkındalık pratiğinin kişinin durumu üzerindeki kısa süreli sonuçlarını ifade etmektedir. Bilinçli farkındalık terimi kullanılırken neye atıfta bulunulduğunun açık olması ilk adımdır. Bir diğer adım ise, bilinçli farkındalığın doğasının veya psikolojik mekanizmalarının ayrıntılı biçimde anlaşılmasını içermektedir. İlerleyen kısımda durumluk bilinçli farkındalığın bileşenlerini daha yakından ele alan ve mekanizmalarını belirlemeye dair açıklamalar getiren modelleri, destekleyici bulguları sunarak tanıtmak hedeflenmektedir. 1.2.1. Durumluk Bilinçli Farkındalığı Açıklayan Modeller ve Ampirik Bulgular 1.2.1.1. İki Bileşenli Model Bishop ve diğerlerinin (2004) iki bileşenli modeli bilinçli farkındalığı, davranışsal ve deneyimsel özellikleri ve psikolojik süreçler bakımından açıklamıştır. Bu modelin birinci bileşeni, dikkati mevcut deneyim üzerinde sürdürerek mevcut andaki zihinsel olaylar için artmış tanınırlığa olanak sağlayan dikkati düzenlemeyi (self-regulation of attention) içermektedir. Mevcut deneyimin bir farkındalığını sürdürmek için uzun bir süre boyunca uyanıklık durumunu sürdürme becerisi olarak tanımlanan sürdürülen dikkat (sustained attention; Posner ve Rothbart, 1992) becerisi gerekecektir. Bununla birlikte dikkat sürdürülürken dikkatin yer değiştirme (switching) becerisi bir düşünce, his, duyum ortaya çıktığında dikkati tekrar nefes üzerine geri getirmeye olanak sağlayacaktır. Yer değiştirme dikkatin esnekliğini (flexibility) içermektedir ve böylece kişi odağını bir nesneden diğerine değiştirebilmektedir (Posner, 1980). Dolayısıyla bu model, bilinçli farkındalık gelişimi ve sürdürülen dikkat ve dikkatin yer değiştirme becerilerinde gelişmeler arasında ilişki beklemektedir. Ayrıca mevcut anda ortaya çıkan düşünceler, hisler ve duyumlar fark edilip dikkat tekrar nefese yönlendirildiğinden beliren bu düşünceler, hisler ve duyumlar üzerinde detaylandırma önlenerek dikkat düzenlemenin detaylandırma içermeyen bir farkındalık geliştireceği varsayılmıştır. Bu süreç ikincil ayrıntılı işlemlemeyi ketleme (inhibit secondary elaborative processing) 23 olarak ifade edilmiştir. Böylece bu model bilinçli farkındalık pratiklerinin bilişsel ketlemedeki gelişmeler ile de ilişkili olmasını beklemektedir. Birlikte ele alındığında bilinçli farkındalık; sürdürülen dikkat, dikkatin yer değiştirmesi ve ayrıntılı işlemlemeyi ketlemeyi içeren dikkati düzenleme olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda bilinçli farkındalık üst bilişsel beceri olarak da görülmektedir. Bilinçli farkındalığın hem bilişsel süreçlerin kontrolü (dikkati düzenleme) hem bilinçliliğin akışını izlemeyi (modelin ikinci bileşeni ile ilgili) gerektirmesi bilinçli farkındalığı aynı zamanda bir üst bilişsel süreç olarak tanımlamaktadır. Bishop ve diğerlerinin (2004) modelinde ikinci bileşen olarak deneyime yönelme (orientation to experience) mevcut andaki deneyimlere merak, açıklık ve kabul niteliklerini içeren biçimde bir yönelim benimsemeyi içermektedir. Deneyime yönelim, nefes üzerinden herhangi bir yere kayan dikkatin, kaydığı yer ve kaydığı nesneler hakkında merak içeren bir tavrı sürdürmesiyle başlamaktadır. Ortaya çıkan tüm düşünceler, hisler ve duyumlar başlangıçta ilgili olarak görülmekte ve gözlemlenmektedir. Yalnız her bir düşünce, his ve duyum sadece fark edilmekte ve ardından her biri olduğu gibi kabul edilmektedir. Bu bakımdan bilinçli farkındalık, deneyime açık olmayı yansıtan bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Buradan hareketle, bu model bilinçli farkındalık pratikleri esnasında merak ve kabul tavrını benimsemenin belirli bir deneyimden kaçınmak için bilişsel ve davranışsal stratejilerin kullanımını azaltmasını beklemektedir. Bu tavır ile bilinçliliğin akışını izlemenin zamanla bilişsel ve duygulanımsal deneyime farklılaşmış ve bütünleşmiş temsiller üretme becerisini ifade eden bilişsel karmaşıklığı (cognitive complexity; örn., duygusal durumların karmaşık doğasını anlama ve tanımlama) artırması beklenmektedir (Bishop vd., 2004). Sonuç olarak, Bishop ve diğerlerinin bu modelinde mevcut deneyime ayrıntılı olmayan farkındalık niteliğini ve deneyimi merak, açıklık ve kabul içeren bir yönelim ile ilişkilendiren bir nitelik getirmek üzere bilinçli farkındalık, dikkati düzenleyen bir süreç olarak görülmektedir. 24 1.2.1.2. Niyet, Dikkat ve Tutum Modeli Shapiro ve diğerleri (2006) bilinçli farkındalığın sıklıkla kullanılan “dikkati kasıtlı olarak, mevcut ana, yargılama yapmaksızın vermek” tanımına (Kabat-Zinn, 2005) dayanarak bilinçli farkındalığı basit ve anlaşılır bir yapıya indirgemeyi amaçlamışlardır. Modellerinde niyet, dikkat ve tutum (intention, attention, attitude; IAA) olmak üzere üç "aksiyom" (“axiom”) belirlemişlerdir ve bunların karşılıklı ilişkilerini tanımlamışlardır. Bu modele göre niyet, dikkat ve tutum bilinçli farkındalığın temel bileşenleridir ve ayrı süreçler ya da aşamalar değildir; döngüsel bir sürecin iç içe geçmiş yönleridir ve aynı anda gerçekleşmektedir. Niyet, kişinin bilinçli farkındalık pratiğine dahil olmasının nedenleri olarak tanımlanmıştır. Burada öz düzenleme (self-regulation) için altta yatan motivasyon vurgulanmıştır. Shapiro ve diğerleri (2006) pratiğe yönelik niyetin, zaman içinde öz düzenlemeden kendini keşfetmeye (self-exploration) ve kendini özgürleştirmeye (self-liberation) doğru bir süreklilik boyunca değişebileceğini öne sürmüşlerdir. Bu modeldeki dikkat; şimdiki anın farkındalığını, dikkati sürdürmeyi ve değiştirmeyi (dikkat dağıldıktan sonra geri döndürülmesi) ifade etmektedir. Son olarak tutum; kişi pratiği yapıyorken çabalamamayı, şefkati ve sabrı göstermektedir. Bu bileşenlerin etkileşimi anbean bilinçli farkındalığı ortaya çıkarmaktadır. IAA aksiyomları ayrıca dört alt mekanizma içermektedir: (1) öz düzenleme; (2) değerlerin belirlenmesi; (3) bilişsel, duygusal ve davranışsal esneklik ve (4) maruz kalma. Bu unsurların "yeniden algılama" (“reperceiving”) olarak adlandırılan bir “üst mekanizma” içinde yer aldığı öne sürülmüştür. Yeniden algılama, "perspektif değişikliği"ne benzetilmiştir ve kişinin "bilincin içeriğinden (yani, kişinin düşüncelerinden) kendini ayırma” ve anbean deneyimlerini daha açık ve yansız bir şekilde görme becerisi olarak tanımlanmıştır (Shapiro vd., 2006). IAA modeli, diğer modellerde tanımlanan ortak tanımlar ve yapılarla tutarlı potansiyel olarak önemli bilinçli farkındalık süreçlerini tanımlamıştır. Ayrıca bilinçli farkındalığın bilişsel, duygulanımsal (affective), motivasyonel ve davranışsal bileşenlerini tanımlaması bakımından kapsamlıdır (Harrison vd., 2017). 25 1.2.1.3. Dört Etki Mekanizması Hölzel ve diğerleri (2011) bilinçli farkındalık çalışmalarının hızlı bir şekilde artmasına rağmen, mevcut literatürü kapsamlı bir kuramsal çerçeve ile birleştiren kuramsal yaklaşımları yetersiz görmüşlerdir. Bu eksikliği gidermek için, bilinçli farkındalık meditasyonunun etkilerinin dört mekanizma üzerinden ortaya çıktığını öne sürmüşlerdir: (1) dikkat düzenleme (attention regulation); (2) beden farkındalığı (body awareness); (3) duygu düzenleme [emotion regulation; yeniden değerlendirme (reappraisal), maruz kalma (exposure), sönme (extinction) ve yeniden konsolidasyon (reconsolidation) içeren] ve (4) benlik üzerine bakış açısında değişiklik (change in perspective on the self). Hölzel ve diğerleri (2011) her bir mekanizmaya dair pratik yönergelerinin içeriğini şu şekilde örneklendirmişlerdir: Dikkat düzenleme için “seçilen nesne üzerinde dikkati sürdürmek; dikkat dağıldığında, dikkati nesneye geri döndürmek”; beden farkındalığı için “odağın genellikle nefes alışverişinin duyusal deneyimleri, duygular veya diğer beden duyumları gibi içsel deneyimlere dair bir nesne olması”; duygusal düzenlemenin yeniden değerlendirme yönü için “süren duygusal tepkilere farklı bir şekilde yaklaşmak (yargılamadan, kabul ederek)”, duygusal düzenlemenin maruz kalma, sönme ve yeniden konsolidasyon yönleri için “farkındalık alanında mevcut olan her şeye kendini maruz bırakmak; kişinin bundan etkilenmesine izin vermek; içsel tepkiden kaçınmak” ve son olarak benlik üzerine bakış açısında değişiklik için “statik bir benlik algısıyla özdeşleşmeden ayrılma”. Araştırmacılar, bu mekanizmaların bir arada çalıştığını ve gelişmiş bir öz düzenleme süreci oluşturduğunu öne sürmüşlerdir. 1.2.1.4. Liverpool Bilinçli Farkındalık Modeli Malinowski'nin (2013) Liverpool Bilinçli Farkındalık Modeli, Posner ve Petersen'ın (1990) işlevsel ve anatomik olarak uyarıcı (alerting) ağ, yönlendirici (orienting) ağ ve yönetici dikkat (executive attention) ağından oluşan dikkat ağı modeline (network model of attention) dayanmaktadır. Dikkat ağı modeline göre uyarıcı ağ, uyarana karşı tetikte olmayı ifade etmektedir ve noradrenalin kullanan beyin alanları (orta beyin, locus coeruleus) ile ilişkilendirilmektedir. Yönlendirici ağ, duyusal girdilerden gelen bilginin seçimini içermekte ve çeşitli korteks alanları (frontal eye fields, superior parietal lob, 26 temporal parietal junction) ve korteks altı alanlar (superior colliculus ve pulvinar) ile ilişkilendirilmektedir. Yönetici dikkat ise zihinsel aktiviteler arasında çatışma izleme ve çözme ile ilişkili daha kompleks zihinsel işlemleri içermektedir ve anterior singulat korteks, prefrontal korteks, anterior insula ve basal ganglia ile ilişkilendirilmektedir. Dikkat ağı modeline dayanan Liverpool Bilinçli Farkındalık Modeli’ne göre; meditasyon esnasında, bu ağlar dikkati seçili bir nesne üzerinde sürdürmek (örn., nefes; uyarıcı ağ), zihinsel dalgınlıktan ayrılmak (yönetici dikkat ağı) ve dikkati tekrar göreve kaydırmak (yönlendirici ağı) için rol oynamaktadır. Sonuç olarak Malinowski, dikkati bilinçli farkındalığın temel özelliği olarak görmektedir. Yukarıdaki dört model de bilinçli farkındalığın temel bileşeni olarak dikkat düzenlemeyi içermektedir. Herhangi bir meditasyon pratiğinde bir göreve dikkati yönlendirmek ve sürdürmek için dikkat düzenlemesi ve yönetici kontrolün gerekli olduğu konusunda bu modeller arasında görüş birliği bulunmaktadır (Vieth ve von Stockhausen, 2022). Bu modellerde dikkatin merkezi rolü birtakım çalışmalarla desteklenmiştir. Örneğin bilinçli farkındalık pratiklerinin dikkatin uyarıcı bileşeni ile ilişkilendirilen içsel farkındalığı (interoceptive awareness) geliştirdiği (Farb vd., 2013), sürdürülen dikkat becerisini geliştirdiği (Zeidan, Johnson, vd., 2010), çalışma belleği ve yönetici işlevlerde gelişmelere yol açtığı bulunmuştur (Chiesa vd., 2011). Bilinçli farkındalık pratiği esnasında dikkat kullanımının çaba gerektiği durumlarda da yönetici dikkat ağını içeren alanlar olarak lateral prefrontal korteks ve parietal korteks alanlarında daha yüksek aktivasyonlar gözlenmiştir (örn., Farb vd., 2007). Wenk-Sormaz (2005) ve Ostafin ve Kassman'ın (2012) yaptığı çalışmalar ise bu pratiklerin ketlemede ya da set değiştirmede gelişmeler ve bilişsel esnekliğe bağlı olarak alışılmamış bilgilerin geri getirilmesinde gelişmeler yoluyla otomatikleşmiş bilişsel işlemlemeyi azalttığını göstermiştir. Sonuç olarak, açıklanan modellerin tümü bilinçli farkındalık pratiğinin etkilerinde rol oynayan olası mekanizmalar olarak sürdürülen dikkatte gelişmeler ve daha etkili yönetici işleyiş yoluyla dikkat süreçlerinde gelişmeleri öne sürmektedir ve bu görüşleri destekleyen ampirik bulgular sağlanmıştır. 27 Diğer taraftan bilinçli farkındalık pratiklerinin başlangıç aşamalarının gevşeme gibi meditasyona özgü olmayan süreçlerle karakterize edildiği ileri sürülmüştür. Örneğin Fell ve diğerleri (2010) kişilerin ilk meditasyon denemelerinde odaklanmış dikkatlerini sürdürmeyi başaramayabileceklerini öne sürmüştür. Araştırmacılara göre, alışma aşamasından sonra, meditasyon pratiklerinin çoğu sakinlik (calmness) ve gevşemede artışa yol açmaktadır. Ancak bu etki gevşeme teknikleriyle de elde edilebilir. Fell ve diğerleri (2010) farklı uzmanlık düzeylerine sahip meditasyon pratiği yapan kişilerin EEG kayıtlarından bu görüşlerine kanıt sunmuşlardır. Araştırmacılar alfa ve teta aktivitesinde artan güç ve senkronizasyon gibi meditasyon pratiğinin erken aşamalarındaki belirli değişikliklerin tekniğe ya da uzmanlığa bağlı olmadığını göstermişlerdir. Buna karşılık, artan güç ve gama bandı aktivitesindeki senkronizasyon gibi diğer değişikliklerin uzmanlığa bağlı olduğunu ve daha uzun süreli yapısal değişiklikleri temsil ettiğini göstermişlerdir. Meditasyon pratiğinin erken aşamalarında spesifik olmayan değişikliklere dair bulgulara göre, kısa süreli bilinçli farkındalık pratiklerinin doğrudan dikkati ve yürütücü kontrolü geliştirmediği; ancak gerilimi azalttığı için yararlı olduğu mümkün görünmektedir (Vieth ve von Stockhausen, 2022). Şu ana kadarki bulgular kısa bilinçli farkındalık tetiklemelerinin bilişsel etkilerine gevşemenin katkısı olasılığını ortadan kaldırmadığını düşündürmektedir (Vieth ve von Stockhausen, 2022). 1.2.2. Bilinçli Farkındalık ve Gevşeme Etkilerini Karşılaştıran Çalışmalar Bilinçli farkındalık meditasyonun stresi azalttığına ve rahatlatıcı bir zihin durumu yarattığına yönelik bulgular olsa da, meditasyon kişilerin dış dünyayı algılama ve işlemleme biçimleri üzerinde önemli etkilere sahip olabilir ve kişilerin dikkat ve duygularını düzenleme biçimlerini değiştirebilir (Lippelt vd., 2014). Bilinçli farkındalık eğitimlerine bakıldığında, bilinçli farkındalık bir rahatlama tekniği olarak değil; zihnin tepkisel durumları için zihinsel bir eğitim olarak geçmektedir (örn., Kabat-Zinn, 1990, 2005). Yalnız bilinçli farkındalığı deneyimlemenin gevşeme sürecini ve yanıtını içerebileceği öne sürülmüştür (Kabat-Zinn, 1990; Shapiro, 1982). Bunun yanında bilinçli farkındalık uygulamalarının temel amacı; gevşeme yaratmak olmayıp dahası otonomik uyarılma, kas gerilimi gibi gevşeme ile uyuşmayan durumları da içerebilen mevcut durumların yargılayıcı olmayan bir tutumla gözlemini deneyimlemektir. Yani 28 bilinçli farkındalık uygulamalarının gevşemeye yol açabileceği beklenmekte; ama bu pratikler özellikle gerginliği azaltmayı amaçlamamaktadır, aksine rahatsızlık verici içsel durumların yargılayıcı olmayan farkındalığını içermektedir. İçsel deneyime yargılayıcı olmayan ve kabul eden bir duruş/tutum bilinçli farkındalık uygulamalarının temel bir yönü olarak görülmektedir (Baer, 2003). Gevşeme, psikoloji alanında bir davranışçı terapi tekniği olan sistematik duyarsızlaştırmanın ilk adımı olarak ele alınmakta ve psikolojik iyi oluş alanında yarar sağlamaktadır (Benson ve Klipper, 2009). Gevşeme eğitimi kişilere, kaslarını derinlemesine gevşetme, yavaşlama ve düşüncelerini odaklama tekniklerinin öğretilmesini içermektedir. Gevşeme, kas gruplarına odaklanarak uygulanan bir pratik olmasının yanı sıra, nefes odaklı bir pratik olarak da uygulanmaktadır (Davis vd., 2016). Bedensel gerilimin azalması, rahatlama (calming) durumu olarak deneyimlenen psikofizyolojik açıdan azalmış bir uyarılmışlık durumu olarak ifade edilmektedir (Benson ve Klipper, 2009). Tüm gevşeme pratikleri, bilinçli farkındalık pratiklerinden pratik esnasında gevşemeye yönelik amaç taşıması bakımından ayrılmaktadır (Jain vd., 2007). Bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin fizyolojik yönden birbirinden farklılaştığına yönelik bazı bulgular sunulmuştur. Örneğin odaklanma meditasyonu, bilinçli farkındalık meditasyonu ve gevşeme eğitimleri alan kişilerin EEG kayıtlarının karşılaştırıldığı bir çalışmada, bilinçli farkındalık meditasyonunun daha az yavaş dalga aktivitesi ve daha çok hızlı dalga aktivitesi ile diğer iki grubun örüntülerinden farklılaştığı bulunmuştur (Dunn vd., 1999). Roemer ve Orsillo (2003) bilinçli farkındalığı gevşemeden ayıran psikolojik etkilerin belirlenmesine yönelik ihtiyacı vurgulamışlardır. Jain ve diğerleri (2007) bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin duygudurum üzerinde benzer etkilerini (pozitif duygudurumun artması) gözlerken, katılımcılarda çeldirici ve tekrarlayan düşünce ve davranışları yalnızca bilinçli farkındalık pratiklerinin azalttığını bulmuşlar; bu yönü ile bilinçli farkındalık pratiklerinin gevşeme pratiklerinden ayrıldığını önermişlerdir. Diğer bir çalışmada (Feldman vd., 2010) MB (mindful breathing), PMR (progressive muscle relaxation) ve LKM (loving kindness meditation) grupları karşılaştırıldığında, 29 MB grubundaki katılımcılar pratik ardından diğer iki gruba göre daha yüksek düzeyde etkilenmeden izleme (kişinin düşünceleri ve hislerini zihninde geçici ve nesnel olaylar olarak gözlemleme becerisi, Fresco vd., 2007) bildirmişlerdir. PMR ve LKM gruplarında tekrarlı düşüncenin sıklığı ve düşüncelere negatif tepkiler arasında pozitif olarak güçlü derecede ilişki bulunurken MB grubunda bu bağlantı daha zayıf bulunmuştur. Araştırmacılar etkilenmeden izlemeyi bilinçli farkındalık pratiğini diğer pratiklerden ayıran potansiyel bir mekanizma olarak önermişler; MB grubunda gözlenen tekrarlı düşüncenin sıklığı ve düşüncelere verilen negatif tepkilerin arasındaki görece bağımsız ilişkiden yola çıkarak da bilinçli farkındalık ile nefes almanın tekrarlı düşüncelere tepkiselliği azaltmaya yol açabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bir diğer araştırmada da (Erisman ve Roemer, 2010), farkında nefes alıp vermeyi içeren kısa süreli bilinçli farkındalık pratiği grubu kontrol grubuna göre daha yüksek etkilenmeden izleme puanı almıştır. Dolayısıyla etkilenmeden izlemenin bilinçli farkındalık uygulamasını diğer pratiklerden (örn., gevşeme) ayıran potansiyel bir mekanizma olduğu görüşü destek bulmuştur. Bilinçli farkındalık ve gevşeme pratiklerinin bilişsel yönden farklılaşan etkilerini gösteren çalışmalara şüpheyle yaklaşılmıştır (Vieth ve von Stockhausen, 2022). Çünkü gevşeme grubundaki katılımcılara bir dinlenme veya gevşeme durumunun nasıl elde edileceğine dair yeterli yönergelerin verilmediği düşünülmektedir. Örneğin daha önce bahsedilen Wenk-Sormaz'ın (2005) çalışmasında; dinlenme grubuna oturmaları, dinlenmeleri, zihinlerini serbest bırakmaları (let their minds wander) ve uyanık kalmaları söylenmiştir. Bu nedenle katılımcıların gerçekten gevşeme sağlayıp sağlamadığı ya da ne düzeyde sağladığı açık değildir. Bunların yanında gevşeme grubuna daha ayrıntılı yönergelerin verildiği çalışmalar da bulunmaktadır. Örneğin Tang ve diğerleri (2007) kısa süreli bir meditasyon eğitimi olarak gevşeme, nefes pratiği ve zihinsel imgeleme içeren bütünleştirici beden-zihin eğitimi (integrative body–mind training) ile bir gevşeme eğitiminin etkilerini karşılaştırmışlar ve bütünleştirici beden- zihin eğitiminin yönetici dikkati geliştirdiğini bulmuşlardır. Ancak burada birleştirilmiş bir pratik yer aldığı için tek başına meditasyonun etkisi ayırt edilememiştir. Sonuç olarak literatürdeki bulgular bilinçli farkındalık pratiklerinin bilişsel etkilerinin pratiğe 30 özgü olmayan durumlardan kaynaklanabileceğini ve gevşemenin bu sürecin bir bileşeni olabileceği göstermektedir. Bilinçli farkındalık pratiğinin bellek süreçleri üzerindeki etkilerine dair literatürde kısa süreli bellek ve çalışma belleği, uzun süreli bellek ve otobiyografik bellek olmak üzere farklı bellek türlerini içeren çalışmalar bulunmaktadır (derleme için bkz. Rosenstreich, 2014). Bu çalışmalarda bilinçli farkındalık pratiğinin çalışma belleği üzerinde tutarlı olarak olumlu etkileri gösterilmiştir (örn., Zeidan vd., 2010). Episodik bellek üzerine yoğunlaşan uzun süreli bellek sınıfındaki çalışmalarda bilinçli farkındalık pratiğinin episodik bellek üzerinde birtakım olumlu etkileri gösterilmiştir (örn., Roberts-Wolfe vd., 2012). Daha az çalışılmış otobiyografik bellek için bilinçli farkındalık pratiğinin otobiyografik hatırlamayı olumlu etkileyebileceğine işaret edilmiştir (örn., Heeren vd., 2009). Bilinçli farkındalığın bellek süreçleri üzerinde gösterilen olumlu etkilerine rağmen bellek yanılmalarına yatkınlığı artırabileceğini gösteren ilk çalışma dikkat çekici olmuştur (Wilson vd., 2015). 1.3. Durumluk Bilinçli Farkındalık ve DRM Bellek Yanılmaları DRM paradigmasında bellek yanılmalarının üzerindeki etkisini incelemek için manipüle edilen bilinçli farkındalık çalışmalarında, DRM bellek yanılmalarına dair kapsayıcı belirli bir kuramsal dayanağa göre bilinçli farkındalık manipülasyonu ile ilgilenilmediği görülmektedir. İlk çalışmalar (Calvillo vd., 2018; Rosenstreich, 2016; Wilson vd., 2015) bilinçli farkındalığın DRM bellek yanılmalarını artıracağı veya azaltacağı yollar için bazı yaklaşımlar öne sürmüşlerdir. Sıradaki başlık altında bunlar sunulmuştur. 1.3.1. Durumluk Bilinçli Farkındalık ve DRM Bellek Yanılmaları İlişkisine Yönelik Yaklaşımlar Literatürde durumluk bilinçli farkındalık ve DRM bellek yanılmalarını ilişkisine yönelik ilk açıklamayı Wilson ve diğerleri (2015) öne sürmüştür. Bu açıklamaya göre; bilinçli farkındalık pratiği gerçekliği izlemeyi zayıflatabilir. Zayıflayan gerçekliği izleme süreci de bellek yanılmalarına yatkınlığı artıracaktır. 31 Çağrışım temelli kuramlar altında verilen aktivasyon/izleme kuramında (örn., McDermott ve Watson, 2001; Roediger, Balota, vd., 2001; Roediger ve McDermott, 1995, 2000) yer alan kaynak izleme süreci, DRM bellek yanılmalarını açıklayan bir yaklaşımdır. Kaynak izleme yaklaşımı Johnson ve Raye (1981) tarafından geliştirilen gerçekliği izleme yaklaşımının genişletilmiş halidir. Kaynak izleme, daha genel olarak, farklı kaynaklardan edinilen anıların ayırt edilmesi ile ilgili iken (Lindsay ve Johnson, 2000); gerçekliği izleme, içsel (internal) olarak üretilen bilgilere dair anıları, dışsal (external) olarak üretilen bilgilere dair anılardan ayırt etmeyi ifade etmektedir. Örneğin; kişilerin hatırladığı olayı gerçekten yaşadığı için mi, yoksa yaşıyormuş gibi hayal ettiği için mi var olduğunu belirleme, gerçekliği izlemedir. Yani gerçekliği izleme, kişilerin hayal gücünden kaynaklanan bilgi ile dışarıdan alınan bilgi sonucu oluşan anılarını nasıl ayırt ettikleri ile ilgilenmektedir (Johnson vd., 1981; Johnson vd., 1993). Bu içsel-dışsal ayrımlarına ek olarak, iki farklı gerçekliği izleme durumu tanımlanmıştır (Johnson vd., 1993). Birincisi, dışsal olarak üretilmiş kaynaklar arasında; yani iki dış kaynaktan gelen bilgilerin oluşturduğu anılar arasında ayrım yapmaktır (dışsal kaynak izleme). Örneğin, bir cümleyi A kişisinin mi söylediğini yoksa B kişisinin mi söylediğini bellekte ayırt etme. İkincisi, içsel olarak üretilen kaynaklar arasında ayrım yapmaktır (içsel kaynak izleme). Örneğin, kişinin ne düşündüğüne dair hatırladığını, ne söylediğine dair hatırladığından ayırt etmesi. Burada ise iki farklı yol olabilir. Birincisi, bazı bilgilerin dışsal kaynağının aksine, içsel olarak üretilmiş bilgileri vurgulamaktadır. Bu tanıma göre, kişinin düşündüğünü duyduğundan ayırması veya söylediğini duyduğundan ayırması gerçeklik izleme olarak sınıflandırılmaktadır. İkincisi, imgeleme veya çıkarım yapma gibi zihinsel olayların niteliğini vurgulamaktadır. Bu tanıma göre, kişinin yaptığı davranışı hayal ettiğinden ayırt etmesi de içsel kaynak izleme olarak gerçekliği izlemenin bir örneğidir. Burada önemli olan, bilginin kaynağı olarak kişinin kendisi ve dış kaynak arasında bir ayrım mı yoksa bilginin gerçek ve hayali durumu arasında bir ayrıma mı vurgu yapıldığıdır. Sonuç olarak, kaynağı ayırt etmede çeşitli türler söz konusudur (Johnson vd., 1993). Genel olarak kaynak izleme özel olarak gerçekliği izleme süreçleri, karar verme süreçleri ile iç içedir. Deneyimlenen düşünceler, duygular ve hayallere geçmiş deneyimin belirli bir kaynağı olarak yükleme yapılabilmektedir. Bu nedenle de 32 deneyimin kaynağının ne olduğuna ilişkin hatalar ortaya çıkabilmektedir (Johnson vd., 1993). Meydana gelmiş olayların bilgileri dış dünya ile ilişkili daha fazla özelliğe sahiptir; ama meydana gelmemiş olayların bilgileri o kadar özelliğe sahip olmayıp bu bilgilerin diğer bilgilere bağlantılandırılması daha muhtemel olmaktadır (Johnson vd., 1993). DRM paradigmasında gerçekliği izleme hatası durumunda (reality monitoring error; Johnson vd., 1993), yani katılımcı sunulmuş olan ve çağrışımsal aktivasyonu birbiriyle karıştırdığı durumda yanlış hatırlama meydana gelmektedir. Wilson ve diğerlerine göre (2015) gerçekliği izlemeye ait bu süreç, bilinçli farkındalık pratiği kullanılarak ortadan kaldırılabilir. Bilinçli farkındalık pratiği kişiyi mevcut anda zihninde olanlar üzerinde bilişsel işlemlere değil; yargılama ya da tepki olmaksızın gözlemlemeye yönelttiğinden bilişsel işlemleri ortadan kaldırarak, daha sonraki bir bellek testinde içsel ve dışsal olarak üretilen bilgiler arasında ayrım yapmaya yardımcı olabilecek işlemlerin iz kaydını da ortadan kaldırma etkisine sahip olacaktır. Yani bilinçli farkındalık pratiği, gerçekliği izleme sürecinin içsel ve dışsal bilgiyi ayırt etmede sağladığı ipucunu azaltacaktır. Sonuç olarak, içsel ve dışsal bilgi kaynakları arasında ayrım yapma becerisinin zayıflaması DRM bellek yanılmalarına yatkınlığı artıracaktır. Bilinçli farkındalık ve DRM bellek yanılmalarını ilişkisine yönelik ikinci açıklamayı Rosenstreich (2016) öne sürmüştür. Bu açıklamaya göre de, bilinçli farkındalık pratiği semantik ağda aktivasyon yayılmasını artırabilir. Sema