T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI KANSER HASTALIĞI İLE BAŞA ÇIKMADA DİNİ İNANÇ VE TUTUMLARIN ROLÜ (Kosova Örneği) DOKTORA TEZİ Muharem ĆUFTA BURSA - 2014 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI KANSER HASTALIĞI İLE BAŞA ÇIKMADA DİNİ İNANÇ VE TUTUMLARIN ROLÜ (Kosova Örneği) DOKTORA TEZİ Muharem ĆUFTA Danışman: Prof. Dr. Hayati HÖKELEKLİ BURSA - 2014 iii ÖZET Yazar : Muharem Ćufta Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Ana Bilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı Bilim Dalı : Din Psikolojisi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xi+160 Mezuniyet Tarihi : . .2014. Danışmanı : Prof. Dr. Hayati Hökelekli Kanser Hastalığı ile Başa Çıkmada Dinî İnanç ve Tutumların Rolü Son zamanlarda insan hayatının gidişatını değiştiren ve neredeyse ölümle birlikte anılan kanser vakaları, bütün dünyada hızla artış göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre 2012 yılında bütün dünyada 12.1 milyon kanser vakası tespit edilmiştir. Aynı yıl içerisinde de 8.2 milyon insan kanserden hayatını kaybetmiştir. Günümüzde tıp alanında önemli gelişmeler olmasına rağmen hala bazı hastalıklar ölümcül olmaya devam etmektedir. Bu hastalıklar sadece fizyolojik olarak değil, psikolojik olarak da hem hasta hem de hasta ailesi için zorlayıcı bir durumdur. Bu nedenle kanser, psikolojik açıdan olumsuz etkiler yapabilen bir hastalık olup bugün hala milyonlarca insan için kaygı, çöküntü, acı, korku ve ölüm sebebidir. Din psikolojisi üzerine yapılan ve bir alan araştrıması olan bu doktora tezinde sosyo-psikolojik metod ve tekniklerden faydalanılarak “Kanser Hastalığı İle Başa Çıkmada Dini İnanç Ve Tutumların Rolü”, konusu incelenmektedir. Araştırma kanser hastalarının, kanseri nasıl algıladıkları ve anlamlandırdıkları, algı ve anlamlandırmada dini inanç ve tutumların, rolü ve önemini konu edinmektedir. Anahtar Kelimeler: Başa Çıkma, Hastalık, Kanser, İnanç, Tutum, Stres. iv ABSTRACT Author : Muharem Ćufta University : Uludağ University İnsitution : Social Science Institution Field : Division of Philosophy and Religious Sciences Branch : Psychology of Religion Degree Awarded : Doctoral Degree Thesis PhD Page Numbers : xi+160 Degree Date : . .2014. Supervisor : Prof. Dr. Hayati Hökelekli The Role of Religious Faiths and Attitudes on Coping With Cancer Illness Lately, illness of cancer that is mentioned together with death all over the world has been rapidly increasing and changing the course of human life. According to the World Health Organization’s report there were 12.1 million cancer cases in the year 2012. And, in the same year, 8.2 million people died from cancer. Despite the significant advances in the medical field today, certain diseases, still, continue to be lethal. These diseases do not represent only physiological, but also psychological problems both for a patient and his family. Thus, cancer is a disease that can have negative psychological effects. And nowadays, still for millions of people cancer is anxiety, depression, pain, fear and, eventually, cause of death. This doctoral thesis based on psychology of religion and made as a field research by taking advantage of socio- psychological methods and techniques, deals with “The Role of Religious Faiths and Attitudes on Coping With Cancer Illness.” This investigation explore how the cancer patients perceive and give meaning to cancer illness and what is the role of religious faiths and attitudes in perception and meaning. Keywords: Coping, Illness, Cancer, Faith, Attitude, Stress. v ÖNSÖZ Son yıllarda insan hayatının gidişatını değiştiren ve neredeyse ölümle birlikte anılan kanser vakaları, bütün dünyada hızla büyük bir artış göstermektedir. Dünya sağlık raporuna göre 2012 yılında bütün dünyada 12.1 milyon kanser vakası tespit edilmiştir. Aynı yıl içerisinde de 8.2 milyon insan, kanserden hayatını kaybetmiştir. Kanser hastalığı aynı zamanda psikolojik olarak da hasta için gelecek kaygısı, yaşam ideallerinin bozulması, sosyal rollerin değişimi, organ ya da saç kaybı gibi beden imajı değişiklikleri, bağımlı ve muhtaç olma hisleriyle hastada ve hasta yakınlarında büyük endişe ve kaygılara neden olmaktadır. Dolayısıyla insan gücünü aşan çaresiz ve zor durumlarda bireyin ölümle burun buruna gelmesi ve kendi benliği tehlikeye girmesi söz konusu olduğunda, din ve dinî inaç bireye geniş bir referans çerçevesi sunarak en önemli manevi desteklerden birisi olmaktadır. Din sıkıntılı zamanlarda insanın en önemli dayanağı olmakta, hastaya manevi güç vererek stresle başa çıkmada ve ruhsal gerilimlere tahammül etmesine yardımcı olmaktadır. Bu araştırma, kanser hastaları tarafından, kanser vakalarını nasıl algılayıp anlamlandırdıkları ve bu süreçte dinî inanç ve tutumların rolünün ne olduğunu, hastalıkla başa çıkma sürecinde dinî inanç ve değerlerin fonksiyonu ve önemini konu edinmiştir. Araştırmamız giriş ve iki ana bölümden oluşup alan araştırması olarak tasarlanmıştır. Giriş bölümü; araştrımanın konusu, araştırmanın amacı, önemi, varsayımları, sınırlıkları ve konu ile ilgili önceki çalışmaları içermektedir. Birinci bölümde araştrımada kullanılan temel kavramlar (başa çıkma, dini başa çıkma, stres, kanser, hastalık, dini inanç ve tutumlar vb.) kavramlar açıklanmıştır. İkinci bölümde bulgular ve yorumlar yer almaktadır. Kanser hastaların sözlü ifadeleri psikolojik açıdan değerlendirilmektedir. Bu araştırmada yardımlarından dolayı ve olaylara sürekli farklı ve derin bir bakış açıdan yaklaşmamı sağlayan tez danışmanım Prof. Dr. Hayati Hökelekli’ye, tez kaynakları teminatından dolayı araştırma görevlisi sayın Büşra Kılıç meslektaşımıza ve tezin gidişatı ile ilgili çalışma esnasında emeği geçen ve bana yardımcı olan Doç. Dr. İbrahim Gürses hocama saygılarımla teşekürlerimi sunarım. vi Ayrıca Priştine’de onkoloji bölümündeki hastanede serbest ve rahatça mülakat yapmama izin veren Prof. Dr. Bexhet Osmani’ye, bilgi ve görüşlerini paylaşan hastane personeline, kanser hastalarına ve Amerika Birleşik Devletlerin’den tez kaynakları konusunda yardımcı olan ve tezin içeriği konusunda bilgilerini esirgemeyen Dr. Jennifer Hodgson’a, Allen C. Sherma’na (University of Arkansas for Medical Medicine Science Associate Professor, Otolaryngology, Director Behavioral Medicine) Bruce E. Comaps’a, (Psychology and Human Development, Professor of Pediatrics) Rosmarin David’e, Draiusz Krok’a, Karolina Barinkova’ya, Marina Strahinić’e, M. Radovanović’e, Harold G. Koenig’a, Sırbistan’da benzer araştrıma yapan ve bu konuda bana yardımcı olan İzabela Rašković meslektaşıma ve şu anda sayıları çok olmasından dolayı adını hatırlayamadığım bu tezin katkısında bulunan dünyanın dört bir tarafındaki meslektaşlarıma saygılarımı ve teşekkürlerimi sunarım. Aynı zamanda adını zikretmeden geçemeyeceğim ve bana dört yıldır maddi manevi desteği sağlayan Türkiye Diyanet Vakfı’na sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Muharem Ćufta Bursa / 2014 vii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ............................................................................................................. ii İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................ iii ÖZET ........................................................................................................................................ iii ABSTRACT ............................................................................................................................. iv ÖNSÖZ ...................................................................................................................................... v TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................................. x KISALTMALAR ..................................................................................................................... xi GİRİŞ ......................................................................................................................................... 1 1. Araştırmanın Konusu ......................................................................................................... 7 2. Araştırmanın Amacı ........................................................................................................... 7 3. Araştırmanın Varsayımları ................................................................................................. 8 4. Evren ve Örneklem ............................................................................................................. 8 5. Araştırmanın Yöntemi ........................................................................................................ 9 BİRİNCİ BÖLÜM TEMEL KAVRAM VE TANIMLAR 1. DİNÎ İNANÇ ve TUTUM ................................................................................................ 12 2. STRES .............................................................................................................................. 16 2.1. Stresin Kaynakları ..................................................................................................... 17 2.2. Stres Şiddetini Etkileyen Faktörler .......................................................................... 19 2.3. Stresin Sonuçları ....................................................................................................... 23 2.4. Stresle Başa Çıkma .................................................................................................... 34 2.5. Stresten Kurtulma Yolları ve Din .............................................................................. 36 3. KANSER HASTALIĞI .................................................................................................... 39 3.1. Kanser ........................................................................................................................ 39 3.2. Kanserle Başa Çıkma Sürecinde Dinin Fonksiyonu ................................................. 33 3.3. Kanser Tedavi Yöntemleri ........................................................................................ 46 3.4. Kanser Hastalarının Ailelerinin Psikolojik Durumu ................................................. 49 4. RUH SAĞLIĞI ................................................................................................................ 52 viii 4.1. Ruh Sağlığı ve Din .................................................................................................... 52 4.2. Psikoloji Kuramcılarının Din ve Ruh Sağlığı Konusundaki Yaklaşımları ............... 56 5. DİN ve ANLAM .............................................................................................................. 58 6. BAŞA ÇIKMA VE DİN .................................................................................................. 63 7. DİNÎ BAŞA ÇIKMA ....................................................................................................... 69 8. ÖLÜM KORKUSU .......................................................................................................... 76 8. 1. Ölüm Gerçeği Karşısındaki Tutum ......................................................................... 78 İKİNCİ BÖLÜM KANSER HASTALIĞIYLA BAŞA ÇIKMA SÜRECİNDE DİNİ İNANÇ VE TUTUMLARIN ROLÜ: BULGULAR VE DEĞERLENDİRME 1. ARAŞTIRMAYA KATILAN HASTALARIN DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ ......... 83 2. ARAŞTIRMAYA KATILAN HASTALARIN ÖZNEL DİNDARLIK ALGISI ............ 87 3. ARAŞTIRMAYA KATILAN HASTALARIN DİNİ BAŞA ÇIKMA TARZLARI ....... 90 4. KANSER HASTALARININ HASTALIĞI ALGILAMA, ANLAMLANDIRMA VE AÇIKLAMA TARZLARI ............................................................................................... 92 4.1. Kanser Hastaların Kanseri Algılama ve Açıklamada Kullandıkları Dini ve Bilimsel İçerikli Kavramlar ....................................................................................................... 95 4.1.1. İmtihan ............................................................................................................... 96 4.1.2. Kader .................................................................................................................. 98 4.1.3. Ceza .................................................................................................................. 100 4.1.4. Uyarı ................................................................................................................. 102 4.1.5. Stres .................................................................................................................. 103 4.1.6. Çevresel Faktörler ............................................................................................ 106 5. KANSER TEŞHİSİ ÖĞRENİLMESİNDEN SONRAKİ İLK DUYGUSAL VE ZİHİNSEL TEPKİLERİN DİNİ BOYUTU .................................................................. 108 5.1. Kanser Teşhisi Öğrendiken Sonra Hastaların İlk Duygusal ve Zihinsel Tepkileri 110 6. HASTALARIN HASTALIKLA BAŞA ÇIKMA SÜRECİNDE BAŞVURDUKLARI DİNÎ UNSURLAR ........................................................................................................ 115 7. KANSERLE BAŞA ÇIKMADA BAŞVURULAN DİNİ İNANÇ VE UYGULAMALARIN NETİCELERİ ........................................................................... 125 8. DİNİ DUYGU VE DÜŞÜNCELERDE DEĞİŞİM ....................................................... 130 ix 9. HASTALIĞI ANLAMLANDIRMA ............................................................................. 135 10. KANSER VE KARAKTER DEĞİŞİMİ ...................................................................... 138 11. ÖLÜM ALGISI ............................................................................................................ 141 SONUÇ VE ÖNERİLER ..................................................................................................... 145 EK 1 ....................................................................................................................................... 153 EK 2 ....................................................................................................................................... 157 KAYNAKLAR ...................................................................................................................... 159 ÖZGEÇMİŞ .......................................................................................................................... 172 x TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1: Katılımcıların Yaş Durumu..................................................................................83 Tablo 2: Katılımcıların Cinsyet Durumu............................................................................83 Tablo 3: Katılımcıların Eğitim Durumu.............................................................................84 Tablo 4: Katılımcıların Meslek Durumu............................................................................84 Tablo 5: Katılımcıların Sosyo-Ekonomik Durumu............................................................85 Tablo 6: Katılımcıların Kanser Çeşitleri.............................................................................87 Tablo 7: Katılımcıların Bulundukları Kanser Evresi..........................................................87 Tablo 8: Katılımcıların Dindarlık Algılarına Göre Dağılımı..............................................87 Tablo 9: Katılımcıların Kullandıkları Dini Başa Çıkma Tarzları......................................90 Tablo 10: Araştırmaya Katılan Hastaların Kullandıkları Pozitif Dini Başa Çıkma Tarzları................................................................................................................................91 Tablo 11: Kanser Hastaların Kanseri Algılama ve Açıklamada Kullandıkları Dini ve Bilimsel Kavramlar..............................................................................................................95 Tablo 12: Kanser Teşhisi Öğrenilmesinden Sonraki İlk Duygusal ve Zihinsel Tepkiler..............................................................................................................................108 Tablo 13: Hastalıkla Başa Çıkmayı Olanaklı Kılan Unusrlar............................................116 Tablo 14: Kanserle Başa Çıkma Sürecinde İbadetler ya da Dua Sığınak İşlevi Gördü mü?.....................................................................................................................................126 Tablo 15: Kanser Hastası Olduğunuzu Öğrendiktem Sonra Dinî Duygu ve Düşüncelerinizde Herhangi bir Değişiklik Oldu mu?........................................................130 Tablo 16: Bu Hastalık Neden Benim Başıma Geldi Diye Düşündünüz Mü Hiç?.............135 Tablo 17: Hastalığa Yakalandıktan Sonra Karakterinizde Herhangi Bir Değişiklik Oldu Mu?.....................................................................................................................................138 Tablo 18: Ölüm Sizce Ne Anlam İfade Ediyor?................................................................141 xi KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.g.s. : Adı geçen sempozyum a.g.t. : Adı geçen tez a.g.md. : Adı geçen madde AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bkz. : Bakınız C. : Cilt Çev. : Çeviren DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Ed. : Editör Haz. : Hazırlayan İFAV : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları İSAM : Đslam Arastırmaları Merkezi No: : Numara p. : Sayfa SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü TDV: Türkiye Diyanet Vakfı vb. : Ve benzeri v.d. : Ve diğerleri Yay. : Yayınları, yayınevi, yayıncılık 1 GİRİŞ Son zamanlarda dünyanın dört bir tarafında gerek hayatta karşılaşılan stres verici olayların artması, gerekse de yaygın olarak yapılan savaşlar ve savaşlarda kullanılan kimyasal maddeler, toprak ve hava kirliliğine neden olmakta, böylece büyük ölçüde çevresel şartların değişmesi ile birlikte içinde bulunduğumuz yüzyılda kanser vakalarında büyük bir artışa neden olmaktadır. Bilindiği gibi kanser sözcüğü yaşamı tehdit eden bir anlam taşır. Türkiyede her yıl 150.000 kanser vakası tespit edilmektedir.1 Kosova’da ise Priştine Onkoloji bölümündeki hastanenin müdürü Prof. Dr. Bexhet Osmani’ye göre her yıl 700 ile 800 yeni kanser vakası tespit edilmektedir. Son yıllarda tıp alanlarında çok önemli gelişmeler olmasına rağmen hala bazı hastalıklar ölümcül olmaya devam etmektedir. Ağır (ölümcül) hastalıklar sadece fizyolojik olarak değil, psikolojik olarak da hem hasta, hasta ailesi, hem de sağlık ekibi için zorlayıcı bir durumdur.2 Bu nedenle kanser psikolojik açıdan olumsuz etkiler yapabilen bir hastalıktır ve bugün hala milyonlarca insan için kaygı, çöküntü, acı ve ölüm sebebidir. Kanser erken tedavi edilmediği sürece çoğunlukla ölüme yol açan ciddi bir sağlık sorunudur. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki ölümlerin %25’ini oluşturmakta ve 2010 yılı itibarı ile ABD verilerine göre 85 yaş altında ölüm nedeni olarak birinci sırada yer almaktadır. Kanser milyonlarca insan için ölüm nedeni olmasının yanında psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasına da sebep olmaktadır.3 Ölümün çok yakında olabileceğini bilmek ve uygulanacak zorlu tedavi yöntemleri ciddi anlamda başlıca stres kaynaklarıdır.4 1 Aişe Çifçi, Ağır Hastalıklarla Başa Çıkmada Dinin Rolü,(Kanser Hastalığı Örneği) Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007, s. 77. 2 Gülcan Peykerli, “Ölümcül Hastalıklara Psikolojik Yaklaşım”, C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 25 (4), 2003, Özel Eki, s. 62. 3 Ruhuşen Kutlu ve diğerleri, “Kanserli Hastalarında Depresyon ve Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler”, Selçuk Üniversitesi Merem Tıp Dergisi, Konya, 2011, 27 (3): ss. 149 – 153, s. 150. 4 Gül Tokgöz ve diğerleri, “Kanserli Hastalarda Travma Sonrası Stres Bozukluğunun Yaygınlığı ve Ruhsal Gelişim”, New Symposium Journal, Nisan, 2008, Cilt 46, Sayı 2, s. 52. 2 Kanser hastalığı hastanın kişilik yapısı, aile ve iş çevresi arasındaki denge ve hastanın ruhsal yaşamı üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir.5 Dolaysı ile insan hayatının gidişatını değiştiren kanser hastalığı nasıl algılanıp açıklanmakta ve nasıl anlamlandırılmaktadır? Hastalıkla başa çıkmada dini inanç ve tutumların etkisi var mı? Varsa bu durumda dinî inanç ve tutumların rolü nedir? sorularının cevabını öğrenmek için 40 kanser hastası ile 6 aylık bir zaman zarfında kanser hastalarıyla mülakat yapılmıitır. Uzun zamandır dinî inanç ve sağlık arasındaki ilişki üzerine ilgi devam etmektedir. Son zamanda kitle iletişim araçları da bu konuya ilgi göstermektedir. Aynı zamanda bilim adamları ampirik olarak dinî inanç ve sağlık sonuçları arasındaki ilişkileri de incelemeye başlamıştır. Giderek artan sayıdaki bütün bilimsel metodolojik ve titiz çalışmalar dinî inanç ve davranışların sağlık üzerine yararı olup olmadığını araştırmak için yapılmaktadır. Araştırmaların sonucunda elde edilen bulgular tek yönlü değildir. Ancak birçok araştırma dindarlığın sağlık ile yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.6 Diğer çalışmalar ise dinî inancın daha düşük depresyon, anksiyete, alkol, uyuşturucu kullanımı, kendine saygı ve yaşam memnuniyeti ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.7 Ayrıca maneviyatın sağlık üzerindeki etkileri, duanın maneviyat üzerindeki etkisi ile incelenmeye başlanmıştır. En meşhur çalışmalarından biri, Byrd tarafından 1988 yılında yapılan San Francisko Genel Hastanesinde koroner hastalar üzerine duanın etkisi çalışmasıdır. Byrd günde beş defa ibadet (dua) edenlerin, diğerlerine nazaran daha az antibiotik ilaçlara ihtiyaç duyduklarını ve daha düşük akciğer ödem riskleri taşıdıklarını buldu.8 İki yüzden fazla tıbbi araştırma, din ve maneviyatın sağlık ve hastalık üzerine pozitif etkili olduğunu, maneviyatın ve dinin eksikliğinin ise, hastalık için bir risk faktörü taşıdığı sonucuna varmıştır.9 5 Ayşegül Bilge - Olcay Çam, “Kanseri Önlemede Önemli bir Faktör Olarak Kadınların Stres İle Başa Çıkma Tarzları ve Sağlık İnanışlarının İncelemesi”, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2008; 9:16 – 21, s. 17. 6 Ed. Thomas G. Plante - Alen C. Sherman, Faith and Health: Psychological Perspectives, The Guildford Press, New York, London, 2001, p. ix. Bkz. Sarah Fatih Shelton - P. Alex Mabe,” Spiritual Coping Among Chronically İll Children”, ed. D. Ambrose Sylvan, Religion and Psychology, Published by Nova Science Publisher, İnc, New York, 2006. p. 53. 7 Plante - Sherman, a.g.e., p. ix. 8 Shelton - Mabe, a.g.m., p. 55. 9 Shelton - Mabe, a.g.m., p. 56. 3 Yapılan başka bir araştırmada ileri dercede ilerlemiş kanser hastaları arasında, dindar katılımcıların, dindar olmayanlara nazaran daha düşük düzeyde ızdırap çektikleri görülmüştür.10 Yine aynı şekilde yapılan başka bir araştırmada, ileri derecede ilerlemiş kanser hastalarının, korku ile başa çıkmada inanç ve duaya başvurmada ilk sırada olduğu belirlendi.11 Aynı zamanda çeşitli araştırmalar maneviyat ve pozitif psikolojisi ile insanların HIV/AİDS hastalıkları ile barıiık yaşadıklarını göstermektedir. Çünkü maneviyat ve inanç, kendilerine bir takım kurumsal, sosyal ve duygusal kaynaklar sağlamaktadır. Bir araştırmada dört farklı klinik sitelerinden oluşan 450 hasta katılmıştır. Hastaların çoğunun, dini kendi hastalıkları ile bir başa çıkma unsuru olarak kullandıkları görülmüştür. Daha çok dindar olan hastalarda, diğer hastalara nazaran, öz saygı ve yaşam memnuniyeti daha yükesk düzeydeydi.12 İsrail’de kara tümör – cilt kanseri tipi hastaları üzerine yapılan bir araştırmada, daha çok dindar ya da maneviyatı daha yüksek olanların, daha az dindar olanlara nazaran anlamlı bir şekilde daha düşük düzeyde duygusal sıkıntı yaşadıkları görülmüştür. Fakat buna benzer Amerika’da yapılan başka bir araştırmada elde edilen sonuçlar İsrail’de yapılan araştırmadan tamamen farklıydı. İsrail’li hastalar arasında dindarlık daha düşük düzeyde dugusal sıkıntı ile ilşkili iken Amerikalılar için aynı şey söz konusu değildi. Bu, dinî ve kültürel bağlamın tıbbi faktörlerle birlikte önemli olabileceğini göstermektedir.13 Sherman ve Simonton tarafından çeşitli kanser hastaları arasında yapılan başka bir araştırmada, dinî inanç ve tutumun önemli bir ölçüde sağlık sonuçları ile ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Dinî inancı daha yüksek olan hastalar, dinî inancı daha düşük hastalara kıyasla daha az stres (kaygı) daha olumlu duygu ve iyi olma hali göstermiştir. Benzer sonuçlar toplu olarak dini ibadetleri yerine getiren hastalar arasında da çıkmıştır. Daha güçlü toplumsal dindarlığa sahip olanların daha az sıkıntı, kaygı, kansere bağlı daha az stres belirtileri ve daha güçlü ve olumlu iyi olma hali duygularına sahip oldukları 10 John E. Perez et al. “Pain, Distres, and Social Support in Relation to Spiritual Beliefs and Experiences Among Personal Living With HIV/AİDS”, ed. Joan C. Upton, Religion and Psychology Research Progress, Nova Science Publishers, İns, New York, 2007, p. 7. 11 Perez et al. a.g.m., p. 4. 12 Perez et al. a.g.m., p. 3. 13 Allen C. Sherman - Stefanie Simonton, “Religious İnvolvement Among Cancer Patients, Associations Adjustment and Quality of Life”, ed. Thomas G. Plante, Alen C. Sherman, Faith and Health: Psychological Perspectives, The Guildford Press, New York, London, 2001, p. 170. 4 görülmüştür. Bireysel dindarlık ya da toplu olarak değil de bireysel olarak ibadetleri yerine getirenler arasında dinî inanç ve tutumların önemli bir rolü yoktu. Bu sonuçlar farklı dinî ya da manevi tutumların çeşitli şekillerde kanserle ilişkili olduğunu göstermektedir. 14 Bazı araştırmacılar dinî katılımın kanser hastalığı üzerine olumsuz etkisinin olup olmayacağını merak ettiler. Mesela gelirleri düşük olan, ağırlıklı olarak Afrikalı ve Amerikalı kadınlar arasında yapılan bir araştırmada dinî inancın sağlık ve kanser travmaları üzerine fazla etkisi olmadığı ortaya çıkmıştır. Fakat bu katılımcıların Tanrı’nın hastalığı iyileştirebilecek güce sahip olduğu ve insanların bu konuda birbirlerine yardım etmelerini istediği düşüncesine sahip olduklarını belirtmemiz gerekir.15 Kanser, hasta ve hasta aileleri için sarsıcı bir şekilde hayat değiştiren bir hastalıktır.16 İnsan hayatının genel gidişatını değiştiren ve adı “ölüm” ile neredeyse birlikte anılan kanser, çeşitli şekillerde kaygı ve stres oluşturmaktadır. Tıbbi tedavi tekniklerinin yanında çeşitli sosyal ve manevi desteklere başvurmanın da hastalığın verdiği stresi azalttığı ve iyileşme hususunda hastayı güçlendirdiği anlaşılmıştır.17 Din de bir çok kimseler için kanser gibi ciddi hastalıklarla karşı karşıya kaldıklarında temel başa çıkma mekanizmasıdır. Başka bir deyişle din kişisel problemler veya zoluklar ile karşı karşıya kalındığında dinî ya da manevi anlam, rahatlık ve ilham arayanlar için bir başa çıkma mekanizmasıdır.18 Dinî inanç ve değerlerin işlevlerinden en önemlilerinden biri, krizlerde çeşitli amaçları gerçekleştirmek için kullanılmalarıdır. İnsan hayatında sürekli çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmakta ve çoğu defa bu sorunlarla başa çıkmak için dinî inançlarına baş vurmaktadır.19 14 Sherman - Simonton, a.g.m., p. 175. 15 Sherman - Simonton, a.g.m., p. 184. 16 Sherman - Simonton, a.g.m., p. 167. 17 Çifçi, a.g.t., s. 2. 18 Joaquin Tomas Sabado - Joaquin T. Limonero, “Religiousness and Death Anxiety”, ed. D. Ambrose Sylvan, Religion and Psychology, Published by Nova Science Publisher, İnc, New York, 2006. p. 111. 19 Halil Ekşi, Başa Çıkma Dinî Başa Çıkma ve Ruh Sağlığı Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma, (Eğitim İlahiyat ve Mühendislik Fakültesi Öğrencilerinin Karşılaştırılması) Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Bursa, 2001, s. 2. 5 “İnsanın gücünü aşan, acz ve çaresizlik içinde bırakan tehlikeler ve felaketler karşısında çoğu insanda tabiatüstü bir kurtarıcı ve ilahi yardıma başvurma eğiliminin kendiliğinden uyanması sık sık müşahade edilen bir durumdur.”20 Görüldüğü gibi din, hastaların hayatına geniş bir referans çerçevesi sunarak, en önemli manevi desteklerden birisi olmaktadır. Çeşitli inanç ve ritüeller kanser hastalığının verdiği psikolojik yıpranmayı azaltmakta, hastaya manevi güç vererek iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Bu yüzden bütün dünyada özellikle batı ülkelerinde, dinî başa çıkma ile ilgili araştırmaların sayısı hızla artmaktadır.21 Mesela din ve manevi pratikler, Amerika Birleşik Devletlerindeki insanların hayatında merkezi bir rol oynamaktadır. Gallup’un son anketinin sonuçlarına göre %60’ten fazla Amerikalılar, dini kendi hayatlarında önemli bir unsur olarak görmektedir.22 Çağımızda dine verilen önemin azalması insan ruhunda boşluk doğurmuştur. Açık olmasa bile pek çok yerde Tanrı’ya olan inanç yerini bilime olan inanca bırakmıştır. Ne yazık ki bilim de çok soru soran şüpheci insanların bütün sorularını cevaplamaya hazır değildir. Bilim bize ancak yapılan araştırma ve çalışmalar sonucunda kaygı ve gerginlikleri yenmek ve bozulan sağlığı düzeltmek için üç imkân sunmaktadır. Bunlardan birincisi ilaç tedavisi, ikincisi zihinsel düzenlemeler ve yeni şartlanmalar yoluyla psikoterapi ve üçüncüsü bedeni düzenlemeye amaçlayan fizik egzersiz ve diyettir.23 Ancak günümüzde insanların yaşadığı stres ve baskının yarattığı sıkıntı ve sebep olduğu sonuçlar, ne aile doktorları tarafından ne de ilaçlarla çözümlenip ortadan kalkabilir. Stres genelde çeşitli psikolojik ve bedensel hastalıklara (baş ağrısı, yüksek tansiyon, kalp hastalıklar, kanser vs.) sebep olurken, kişinin verimliliğini düşürmekte, hayattan aldığı zevki azaltmakta ve yakın çevre ile kişinin duygusal ilişkilerini zedelemektedir. Her ne kadar psikoloji sahasında bugüne kadar din ihmal edilmiş olsa bile, son yıllarda Batıda olmak üzere dinin ve dini unsurların psikolojik tedavilerde oldukça sık bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Yaygın bir şekilde insanların gücünü aşan durumlarda aşkın bir varlığa yöneldikleri gözlemlenmektedir. Din sıkıntılı zamanlarda insanın en önemli dayanağı olmakta, stresle başa çıkmada ve ruhsal gerilimlere tahammül etmesinde 20 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV Yayınları, Ankara 2008, s. 87. 21 Çiftçi, a.g.t., s. 2. 22 Sabado - Limonero, a.g.e., p. 112. 23 Acar Baltaş – Zuhal Baltaş, Stres ve Başa Çıkma Yolları, Remzi Kitabevi, 15. b., İstanbul, 1996, s. 14 - 15. 6 önemli bir rol üstlenmektedir.24 Gerçekten de dinin kriz anlarında yatıştırıcı bir rol üstelendiği ve bu yüzden kriz alanlarında insanların dine yöneldikleri, ayrıca dinin korku ve stres durumlarında bir güvenlik üssü olarak fonksiyon gördüğünü gösteren birçok araştıma da bulunmaktadır.25 Genelde dinî yargı, bireyin ölümle burun buruna gelmesi ve sevdiği birinin beklenilmeyen bir zamanda ölmesi ya da kendi benliğinin tehlike altına girmesi durumu gibi özellikle insanoğlu tarafından kontrol edilemeyen belirli olayları kendi iç dünyasında çözmeye çalışmaya başladığı zaman oluşmaktadır. Bu tür gerilimler dengesizlik içermekte ve belli bir denge durumuna ulaşmak için bireyin bu problemi çözmesi gerekmektedir. Oser’e göre bu gerilim dinî yargı üretiminin önemli bir kısmını oluşturan sekiz çift kutuplu boyut arasında bulunmaktadır. 1) İçkinliğe karşı aşkınlık 2) Hürriyete karşı Tanrıya bağımlılık 3) Güven ya da korku 4) Sadece kutsala odaklanma 5) Ümit duygusuna karşı anlamsızlık duygusu 6) Sonsuzluğa karşı fanilik 7) Şeffaflığa karşı gizemlik 8) İlahi takdir (iyi veya kötü) kader26 Bu kutupsallıklar sadece insan ile Tanrı arasında değil, günlük hayatta da algılanmaktadır. Dinî muhakeme giderek farklılaşan ve bütünleşen bir gelişmedir. İki zıt kutubun geliştiği gelişimdir. Dindar olsun veya olmasın birey hayat serüveninde karşısında çıkan problemleriyle yüzleşirken bir takım dinî algılamalara başvurmaktadır.27 İnsanlar olayın arka planını anlamak istemektedir. Tanrı’yı merkeze alarak işlerin ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. İnsanın olayları dinî yapıda yorumlama tabiatı vardır. Çünkü insanın fıtratında dinî yapı vardır. 24 Kenneth I Pargament, The Psycology of Religion Coping: Theory, Research, Practice, The Guilford Press, New York, 1997, s. 90. 25 Faruk Karaca, Dini Gelişim Teorileri, Dem Yayınları, İstanbul, 2007, s. 179. 26 Karaca, a.g.e., s. 201 – 203. 27 Karaca, a.g.e., s. 200. 7 Dinî inançlar insanların hayatında geniş bir referans çerçevesi sunarak, önemli manevi destekler arasında yer almaktadır. Çeşitli dinî inanç ve ritüeller, bireylerin psikolojik yıpranmalarını azaltarak ve bireye manevi güç vererek yardımcı olmaktadır. 1. Araştırmanın Konusu Bu araştırmanın konusunu başa çıkma ve dinî başa çıkma oluşturmaktadır. Bu bağlamda araştırmanın temel problemi ise kanser hastalığı ile başa çıkmada dinî inanç ve tutumların rolü olarak belirlenmiştir. Her ne kadar günümüzde psikoloji sahasında din geniş ölçüde ihmal edilmiş olsa da, başta batıda olmak üzere son yıllarda dinin ve dinî unsurların psikolojik tedavilerde oldukça sık bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Çoğu defa insanların gücünü aşan durumlarda aşkın bir varlığa yöneldikleri görülmektedir. Din bir anlamda bireyin sıkıntılı zamanlarında en önemli dayanağı olmakta ve stresle başa çıkmasında, ruhsal gerilimlere tahammül etmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. Başa çıkma; bireyin iç ve dış dünyanın yarattığı gereksinim ve zorlukları gidermek, onları kontrol altında tutmak, gerginlikleri azaltmak için gösterdiği bilişsel ve davranışsal çabalar olarak tarif edilmektedir.28 Dini başa çıkma ise kişinin problemle ve stresle mücadele sürecinde inancını kullanma yoludur.29 Son yıllarda dünyanın dört bir tarafına artış gösteren kanser vakaları, çeşitli tedavi yöntemlerini de gündeme taşımıştır. Bu tedavi yöntemleri arasında psikolojik iyileşme sağlaması bakımından dua ve çeşitli ritüeller de yer almaktadır. Bu doğrultuda bu çalışmada, kanser hastalarının başa çıkma yöntemlerine başvurmaları ile stres ve ruhsal gerilimlerden kurtulmaları arasındaki ilişki tahlil edilecektir. 2. Araştırmanın Amacı Bu araştırma, öncülüğünü Pargament’in yaptığı başa çıkma teorisi çerçevesinde gerçekleşecektir. Çalışmada stres kaynağı olarak kanser hastalığı, başa çıkma, dinî başa çıkma ve diğer başa çıkma etkinlikleri kullanılacaktır. 28 Richard S. Lazarus - Susan Folkman, ‘‘Personal Control and Stress and Coping Process: a Theoretical Analysis’’, J. Personal Social Psycholgy 46: 839-852, 1984 Aktaran: Ebru Basit, ‘‘ Stres, Başa Çıkma ve Ergenlik’’, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 13 (1), 2006, s. 31. 29 Pargament, a.g.e., p. 90. 8 Araştırmanın amacı; kanser hastalığı ile başa çıkmada dinî inanç ve tutumların rolünü anlamaya çalışmaktır. Bu araştırmada, kanser hastalığını kabullenme, kanserle mücadelede (dini inanç ve davranışların etkisiyle) pozitif bir ruh sağlığına sahip olma ile arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Bu araştırmada halen kanser tedavisi gören veya kanser hastalığını atlatmış 40 kişi ile görüşülmüştür. 3. Araştırmanın Varsayımları “Varsayım, bazı mantıkî sonuçlara varabilmek veya olayları açıklayabilmek için doğru olduğu farz edilen fikirdir”.30 Yani hipotezlere kaynak olan, araştırmaya ışık tutan genel ilkelerdir. Bir başka deyişle, “deneyle kanıtlanmamış olmakla birlikte kanıtlanabileceği umulan kuramsal düşünü”31dür. --- Örneklemin evreni temsil ettiği varsayılmaktadır. --- Örneklemi oluşturan bireylerin açık uçlu veya doğrudan ifade edilen sorulara verdikleri cevapların doğru olduğu varsayılmaktadır. --- Araştırmanın yöntemi olan mülakat ve katılımcı gözlemin geçerli ve güvenilir olduğu varsayılmaktadır. --- Araştırmanın örneklemini oluşturan hastaların kendilerine yöneltilen sorulara tarafsız olarak cevap verdikleri, bulundukları ortamda doğal davrandıkları varsayılmaktadır. 4. Evren ve Örneklem --- Araştırmaya katılan denekler 2012 yılında Kosova’da ikamet etmekte olan kanser hastalarıyla veya kanser hastalığını yenmiş normal risk grubundaki insanlarla sınırlıdır. --- Araştırmanın örneklemi 40 kişi ile sınırlıdır. --- Mülakata katılan denekler 18 yaş ve üstü yaşlarla sınırlıdır. 30 Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 2. b., Birlik Yayınları, Ankara, 1982, s. 1020. 31 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, 7. b., Sim Matbaası Yayınları, Ankara, 1995, s. 72. 9 --- Araştırmadan elde edilen bulgular, deneklerin sorularımıza verecekleri cevaplarla ve kanser hastalarının katıldığı bir grup terapisindeki katılımcı gözlemlerimizle sınırlıdır. --- Kanser hastasıyla hastalığı hakkında konuşmanın oldukça zor olması, konuşurken deneklerin bazen duygusal davranmaları daha detaylı sorular sormamızı güçleştirmiştir. --- Araştırmaya katılan katılımcıların hepsi muslümanlardan oluşmaktaydı. --- Ülkemizde Din Psikolojisi araştırmalarının yeni yeni artıyor olması, kanser hastalığıyla dini başa çıkma arasındaki ilişkiye dair daha önce yapılmış bir çalışmanın olmaması, yol gösterici örneklerimizin olmayışı, çalışmanın en başta gelen sınırlılığı olmuştur. 5. Araştırmanın Yöntemi Araştırmada literatür incelemesi ile beraber görüşme metodundan da faydalanılmıştır. Literatür konusundaki çalışmalarda kaynak kitaplar, süreli yayınlar, makale ve araştırmalarla birlikte konuyla ilgili internet kaynaklarından da istifade edilmiştir. Kanser hastalığıyla başa çıkmada dinî inanç ve tutumların rolünü konu edinen bu araştırmada yöntem olarak nitel tekniklerden faydalanılmıştır. Kanser hastalığıyla başa çıkmada dinin rolünü öğrenmek, hangi başa çıkma davranışlarına başvurulduğunu tespit etmek için mülakat ve katılımcı gözlemi içeren bir araştırma deseni benimsenmiştir. Bu yöntemi benimsememizin nedeni, böyle bir çalışmada mülakat yoluyla daha fazla bilgi edineceğimizi, edindiğimiz bilgilerin geçerlilik ve güvenilirliğinin yüksek düzeyde olacağını düşünmemizdir. Bu doğrultuda araştırma boyunca 40 kanser hastasıyla görüşülmüştür. Katılımcıların bir kısmına internet ve gazete gibi çeşitli medya organlarından elde edilen bilgiler, bir kısmına çeşitli tanıdıklar aracılığıyla, diğer bir kısmına da terapi ortamında ulaşılmıştır. Ön görüşmede araştırmaya katılmayı kabul eden hastalarla, hastanın isteği doğrultusunda evinde, iş yerinde veya umumi bir mekânda görüşmeler yapılmıştır. Katılımcıların hastalık hususundaki hassasiyetleri dikkate alınarak, moral bozucu, katılımcıyı duygusallaştırıcı sorular sormaktan kaçınılmaya çalışılmıştır. Bilgi edinmek 10 amacıyla sorulan soruların genellikle açık uçlu olmasına dikkat edilmiş, katılımcıların cevabını yönlendirecek sorulara yer verilmemeye çalışılmıştır. Katılımcıların büyük bir kısmı ile görüşme hastanede gerçekleştirilmiştir. Kanser hastaları ile mülakat yapmdan önce, hastaların daha doğru ve samimi bir şekilde bilgi vermeleri açısından hastane personeli bizi hastanenin doktora adayı olarak tanıtmıştır. Ve hastalarla güvenli ve sakin bir ortamda teker teker uzun ve ayrıntılı bir şekilde mülakat yapılmıştır. Mülakat esnasında hastaların konuşmaları ses kaydedicisi ile hastaların farkında olmadan kayıt altında alınmıştır. Bunun yanında yazılı notlar da alınmıştır. Soru seçiminde genellikle yabancı literaturden ve Türkiye’de yapılmış (Ağır Hastalıklarla Başa Çıkmada Dinin Rolü), gibi bazı çalışmalardan yararlanılmıştır. Özellikle dinî başa çıkma konusunda yaptığı teorik ve emprik çalışmalarla tanınan Kenneth Pargament, Harold Koenig gibi bazı araştırmacıların çalışmalarından yararlanılmıştır. Daha sonra ise danışman öğretim üyesi ile beraber istişare sonucunda mülakat sorulara son şekil verilmiştir. Mülakatta katılımcılara dokuz açık uçlu soru sorduk: 1. Kanser Hastası olduğunuzu duyduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu? 2. Hastalığın arka planında sizce ne var? Neden kanser olduğunuzu düşünüyorsunuz? 3. Hastalıkla başa çıkmanızı olanaklı kılan unsurlar nelerdir? Neler yapıyorsunuz kanser hastalığını yenmek için? 4. Bu hastalık neden benim başıma geldi diye düşündünüz mü hiç? 5. Kanser hastası olduğunuzu öğrendikten sonra dini duygu ve düşüncelerinizde herhangi bir değişiklik oldu mu? 6. Çeşitli ibadetler ya da dua kanser hastalığı ile başa çıkmada bir sığınak işlevi gördü mü? 7. Hastalığa yakalandıktan sonra karakterinizde herhangi bir değişiklik oldu mu? 8. Ölüm sizce ne anlam ifade ediyor? 9. Kendinizi iyi bir dindar olarak görüyor musunuz? Mülakat yönteminin yanında, katılımcı gözleme de başvurulmuştur. 6 ay boyunca düzenli olarak katılarak doğal bir ortamda kanser hastalarının konuşmaları, tepkileri, hal ve hareketleri gözlemlenmiştir. Bu gözlem, araştırmada kullanılan mülakat yöntemini daha zengin olmasını sağlamıştır. 11 BİRİNCİ BÖLÜM TEMEL KAVRAM VE TANIMLAR 12 1. DİNÎ İNANÇ ve TUTUM Bireyin maddi varlığı yanında duyguları ve inançları da vardır. Bunları kaybeden bir insan huzuru ve sağlığı kaybetmiş demektir. Çünkü inanmak insana huzur vererek beden sağlığını kuvetlendirmektedir. Aksi takdirde inanç olmadığı zaman bedensel ve sinirsel hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Ki insan yaşamı boyunca Allah’a inanarak O’ndan bekleyerek saadet, mutluluk ve huzur içinde yaşar.32 Bireylerin hayatında çeşitli alanlara ilişkin tutum ve tercihlerini belirlemelerinde en etkili temel değerlerden biri dindir. Psikolojik ya da fiziksel rahatsızlıklarda inancın verdiği moral ve motvasyonun etkisi ile tedavi sürecinin ilerlemesi ve iyileşme sürecinin hızlanması konusunda yardım ettiği görülmüştür.33 Hayatın anlam kazanmasında dini inanç ve tutumlar bireyin hayatına yön vererek, diğer tutum ve davranışların belirlenmesinde önemli bir işlev görür. Dini inanç ve tutumların aynı zamanda stresle başa çıkma sürecinde büyük bir etkisi vardır.34 İnanç; tutum ve davranışlar, sebep sonuç ilşkileri ile birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Bazen insanlar bazı olaylar karşısında tutumlarını belirli inançlarına göre şekillendirirler. İnançlar belli bir takım algılama, tanıma ve yargılama sonunda ortaya çıkmaktadır. İnançlar bilgi, kanaat ve imanı kapsayan psikolojik bir olaydır. Tutumlar da belirli değer yargıları ve inançlardan etkilenirler.35 İnançlar ve bilişsel süreçlerin bireyin hayatın kritik anlarında, stresle başa çıkma sürecinde nasıl bir yol alacağı konusunda büyük rolu vardır. Dini inançlar farklı yollardan destek sağlayabilir. Özellikle barış ve özgüven konusunda elverişli olup başarısızlık durumunda pozitif eleştiri sağlamaktadır.36 İnançların aynı zamanda bireyin sağlığı üzerine 32 Hasan Basri Yazıcı, Hayatı Güzel ve Anlamlı Yaşamak, ed. Rahime Demir, Hayat Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 233. 33 Erkan Kavas, “Dini Tutum – Stresle Başa Çıkma İlişkisi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 37, Temmuz 2013, s. 143. 34 Erkan, a.g.e,, s. 144. Bkz. Hasan Kayıklık, “Psikolojik Açıdan İnanç İman ve Şüphe”, AUİFD XLVI sayı, 2005, , ss. 133 – 155. s. 141. 35 Erkan, a.g.e., s. 144. 36 Shobhna Joshi - Shilpa Kumari - Madhu Jain, “Religious Belief and Its Relation to Psychological Well- being” Journal of the Indian Academy of Applied Psychology, July 2008, Vol. 34, No.2, pp. 345-354. p. 348. Bkz. Richard Beck, “The Function of Religious Belief: Defensive Versus Existential Religion, Journal of Psychology and Christianity” 2004, Vol. 23, No. 3, pp. 208-218, p. 208 – 209. 13 çok derin etkileri vardır. Hatta bazı araştırmacılar inancın strese karşı vucüdün direncinin artırtmasına neden olduğuna inanmaktadırlar.37 İnanç bireyin hayatında çok önemlidir. Bireyde inancın kaybolması demek, tıpkı bir binanın temelinin çökmesi ile yok olması gibi bireyin hayatının felç olması demektir. Onun için bireyin sağlıklı bir hayat yaşabilmesi ve umut edebilmesi için inanması gerekmektedir.38 İnancın kaybolması umudun kaybolması demektir. Umut inanç temelleri üzerine oturmaktadır. Bireyin hayatında inanç yoksa umudun var olması zor olur. Umutsuzluk da benliğin çöküşü, iradenin felç oluşu ve insanın iç dinamizminin boşalıp gitmesi şeklinde psişik bir tehlikedir. Jung da psişik tehliklerin deprem, salgın hastalık ve fiziksel felaketlerden daha tehlikeli olduğunu belirtmektedir.39 Dini inançlar başa çıkmada çok önemlidir. Çünkü diğer davranışlar üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabilirler. Örneğin düzenli bir şekilde dua yapmak stresli yaşam olaylarını hafifletmektedir.40 Dini inançlar her toplumda mevcuttur. Amerika Birleşik Devletlerinde % 95 halkın Tanrı’ya inancının var olduğu belirtilmiştir.41 Dini inaçların oranı toplumdan topluma değişmektedir. Kimi toplumlarda dini inançlar yüksek oranda, kimi toplumlarda düşük orandadır. Önemli olan her toplumda mutlaka dini inançlar var olmasıdır. Dini inanç ve uygulamalar, sosyal destek arama, bilişsel yeniden yapılandırma gibi başa çıkmanın bütün yönlerinin karışımıdır.42 Dini inançlar aynı zamanda ölüm kabulu ile de doğrudan ilişkilidir. Klug ve Wittkovski ölüm kabülü ve dini inaçlar arasında pozitif ilişkinin var olduğunu tespit etti.43 37 Joshi - Kumari - Jain, a.g.e., p. 349. 38 Abdulvahid İmamoğlu, – Adem Yavuz, “Üniversite Gençliğinde Dini İnanç ve Umutsuzluk İlişkisi” Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, Cilt:XIII, Sayı: 23, ss. 205-244. s. 218. 39 Bkz. İmamoğlu – Yavuz, a.g.e., 228. 40 Kate Miriam Loewenthal, et. al. “Faith conquers all Beliefs about the role of religious factors in coping with depression among different cultural-religious groups in the UK” British Journal of Medical Psychology, 2001, 74, ss. 293-303, p.3. 41 Russell E. Phillips III - Catherine H. Stein, “God’s Will, God’s Punishment, or God’s Limitations? Religious Coping Strategies Reported by Young Adults Living With Serious Mental Illness”, Journal Of Clinical Psychology, 2007, Vol. 63(6), ss. 529–540, p. 530. 42 Yaacov G. Bachner - Norm O’rourke - Sara Carmel, “Fear Of Death, Mortality Communication, And Psychological Distress Among Secular And Religiously Observant Family Caregivers Of Terminal Cancer Patients”, Death Studies, 2011, ss. 35: 163–187, , s. 166. 14 Mesela kanser Hollanda’da kalp hastalıklarından sonra ikinci en büyük ölüm nedenidir. Tedavisi zorunlu olan bir hastalıktır. Fakat tedavi konusunda hiç bir garanti de vermez. Bu faktörler kanser kastaları ve yakın ailelerini de yüksek düzeyde olumsuz anlamda etkilemektedir. Dindar söz konusu olduğu zaman onların inancı uyum sürecinde önemli bir rol oynayabilir.44 Dini inançlar ruh sağlığı ile yaşam sürdürme ile ilişkili olabilir. Ancak inançlar birey üzerine hem olumlu hem de olumsuz da olabilmektedir. Eğer kişinin inançları günaha, suçluluğa, cezaya katı bir şekilde odaklanmışsa bu inançlar bireyin hayata ve kendine karşı sağlıklı bir tutum geliştirmesine engel olabilir. Fakat eğer inançlar sevgi, affetme, hayatın anlam ve amacına odaklanmışsa, bireyin psikolojik sağlığına daha olumlu bir şekilde etkili olabilmektedir.45 Kanser hastalarının hastalıkları süresince dini inanç ve dini faaliyetlerde daha aktif oldukları görülmüştür. Dini ibadetlere katılma, dua etme ve dini inanç başta olmak üzere en çok kullandıkları başa çıkma stratejileridir.46 Önceki çalışmalar, ölümün terminal dönemdeki hastaları, hasta bakıcıları ve yakın aileleri olumsuz bir şekilde etkilediğini göstermiştir. Ölüm korkusu hepimizin ortak korkusudur. Fakat terminal dönemdeki hastalar için ölüm korkusu da büyük bir korkudur. Dini inanç ve uygulamalar ise ölüm korkusu ile doğrudan ilişkilidir ve stresli yaşam olaylarında başa çıkma konusunda büyük rolü vardır.47 Hasta bakıcılar, terminal dönemdeki hastaları teşvik etmek için dini kullanabilir. Çünkü ölüm korkusu ve din bir biri ile ilişkilidir.48 Kosova, vatandaşlarının en temel değerlerinden biri başında dini inançların olduğu bir ülkedir. Aile hayatında ve günlük sorunların çözümünde, doğum, evlilik ve ölüm gibi hayatın üç önemli alanlarda dinî inançları takip ederler. 43 Bkz. Bachner - O’rourke - Carmel, a.g.e., s. 166. 44 Marinus H.F. van Uden et al. “Religious and Nonreligious Coping among Cancer Patients”, Journal of Empirical Theology, 22 (2009) pp. 195-215, p. 195. 45 Aydın Güler Özlem, Yaşamı Sürdürmede Dini İnancın Rolü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2001, s. 3 – 4. 46 Megan E. Lavery - Erin L. O’Hea, “Religious/Spiritual Coping And Adjustment In Individuals With Cancer: Unanswered Questions, Important Trends, And Future Directions”, Mental Health, Religion & Culture Vol. 13, No. 1, January 2010, pp. 55–65. p. 55. 47 Bachner - O’rourke - Carmel, a.g.e., s. 180. 48 Bachner - O’rourke - Carmel, a.g.e., s. 166. 15 Tutum ise Batı dillerinde “atitude” kelimesi latince “aptitudo” kelimesinin karşılığıdır. Türkçe dilinde bu kelimenin karşılığı olarak tutum; tavır, vaziyet alış gibi terimler kullanılmaktadır. Tutum kelimesi son zamanlarda günlük konuşmalarda da sık sık kullanılmaya başlamıştır. Mesela bu çocuğun bana karşı tutumunu beğeniyorum gibi ifadeler kişilerin veya grupların birbirlerine karşı tutumlarını dile getirmektedir. Çünkü insanların kendileri hakkında, başka insanlar hakkında çeşitli inanç ve düşünceler, sosyal kurumlar hakkında çeşitli tutumları vardır.49 Sosyal psikolojide tutum, davranışın öncüsü, habercisi, olarak bilinmektedir. Bu nedenle tutumlar sayesinde bir kişinin davranışını önceden tahmin etmek mümkündür.50 Tutumlarla ilgili tanım ve açıklamalara bakıldığında, bir tutumun, zihni unsur, duygu unsuru ve davranış olmak üzere üç ögeden meydana geldiği görülmektedir. Bir tutumun zihni unsuru denince bir ferdin tutumuna konu teşkil eden obje ile ilgili bilgi ve inançlar akla gelir. Bu bilgi ve inançlar tutum objesine karşı, lehte ve aleyhte, arzu edilen ve arzu edilmeyen, iyi veya kötü vasıflar izafe edilmesini sağlar. Bir tutumun duygu unsuru ise bir bireyin tutum objesine karşı hoşlanıp ya da hoşlanmamasıdır. Ya da tutum objesini sevip sevmediği durumudur. Davranış unsuru ise bir bireyin farklı yer ve zamanlarda bir durum hakkında çoğu defa aynı davranışı sergilemesidir. Bu yüzden davranışların gözlemlenmesi sonucunda herhangi bir tutumun varlığından bahsedilebilir.51 Tutumların karar verme durumlarda kolaylaştırıcı bir fonksiyonu vardır. Özellikle kriz durumlarda tutumların hızlı karar vermede büyük rolü vardır.52 Tutum kavramı ile ilgili açıklamalardan sonra dinî tutum nedir ile ilgili Bir açıklama yapmak gerekecektir. Bireyin her konuda olduğu gibi dini konularda da bir takım tutumlar geliştirmesi kaçınılmazdır. Dolaysıyla insanlar din, dini inanç ve ibadet esasları ile ilgili değişik tutumlara sahiptir. Mesela bir kişi “din insana huzur ve mutluluk verir” şeklinde bir inanç ile dinin lehinde bir tutum geliştirebilir. Bunun yayılması için gayret 49 Uysal Veysel, Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum Davranış ve Şahsiyet Özellikleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul 1996, s. 28 – 29. Bkz. Kenneth S. Bordens – İrwin A. Horowitz, Social Psychology, Third Edition, Freeload Press, USA, 2008, p. 157. 50 Fritz Strack - Roland Deutsch, “The Role of Impulse in Social Behavior” ed. Arie W. Kruglanski – E. Torry Higgines, Social Psychology: Hand Book of Basic Principles, second edition, The Guilford Press, New York, London, 2007, p. 411. 51 Uysal, a.g.e. s. 29 – 30. Bkz. Bordens – Horowitz, a.g.e., p. 104. 52 Jim Blascovich – Mark D. Seery, “Visceral and Somatic İndex of Social Psychological Constructs, ed. Arie W. Kruglanski – E. Torry Higgines, Social Psychology: Hand Book of Basic Principles, a.g.e., p. 31 – 32. 16 edebilir. Bir başka kişi ise “din insanların geri kalmasına sebep olur” gibi inançlarla din aleyhine bir tutum geliştirebilir. Ve din eğitime karşı çıkabilir. Mesela “İslam dini içkiyi haram kılmıştır” inancına dayalı olarak bir kişi iş yerinde içki satmaz ve stanları da hoş karşılamaz. 53 “Dinî tutum, bir kişinin lehte ve aleyhte olsun, dinle ilgili duygu, düşünce ve davranışlarını belirleme tarzıdır” denebilir.54 2. STRES Latince ‘Estrictia’ fiilinden türetilmiş bir kelime olup, sıkıştırmak, sıkıca sarmak anlamında isim olarak zorlanma, gerilim, dert, keder, baskı, basınç karşılığı olarak kullanılmaktadır. Genel olarak organizmaya zarar veren etkenler ve bu etkenlere karşı organizmada ortaya çıkan olumsuz değişiklikler ve tepkiler şeklinde tanımlanmaktadır. 55 Bir başka tanımda stres; bireyin içerden veya dışarıdan gelen ve mevcut dengeyi veya duygusal, bilişsel, sosyal işleyişi bozma eğilimi gösteren ve onu bu dengeyi korumaya ve bozulan dengeyi yeniden kurmaya yönelik yeni davranışlara zorlayan gerçek ya da algılanan uyarıcılara verdiği fiziksel-ruhsal-bilişsel tepkiler olarak karşımıza çıkmaktadır.56 Çince’de stres kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin sembollerinin karışımıdır. Stres bu iki kavramı paylaşmaktadır. Her problem çözümünde stres mevcuttur. Stres altında olduğumuz her an enerjimizi hem yıkıcı hem de yapıcı kullanma potansiyeline sahibiz. Stres daima bizimle beraberdir. Sadece duruma bağlı yoğunluğu değişebilmektedir. Stres her zaman kötü bir şey değildir; bazen yaşamımıza renk katan etkili ve güdüleyici olabilmektedir. Genelde başarılı insanlar streslerini yapıcı enerjiye ve yaratıcı güce dönüştürürler.57 Stres vericiler bilimsel olarak fiziksel, (travma, sıcak, soğuk) psikolojik (duygusal gerilimler, iç ve dış çatışmalar) sosyal, (çevre faktörleri, kültürel değişim) içerikli olarak tasnif edilmektedir.58 53 Uysal, a.g.e. s. 30. 54 Uysal, a.g.e. s. 30. 55 Nesrin Şahin, Stresle Başa Çıkma Yolları, 3. b., Türk Psikologlar Derneği Yay., Ankara, 1998, s.1. 56 Selçuk Budak, “Stres” Psikoloji Sözlüğü, Bilim Sanat Yay., Ankara, 2000, s. 704. 57 Arthur Rowshan, Stres Yönetimi çev. Şahin Cüceloğlu, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 1 – 2. 58 Baltaş - Baltaş, a.g.e. s. 303. 17 Stres durumunda bireyin bedeninde önemli değişiklikler oluşur.  Genelde stresli durumlarda olan insanları kendilerini gergin hissetmelerine yol açan, çevrelerinden gelen önemli yeni istek ve beklentilerle karşılaşırlar.  Stresli durumlarda olan bireyler olaylara pek hâkim olamaz veya olaylar karşısında kendilerini yetersiz hissederler. Karar verme konusunda zorlanırlar.  Stresli durumlar insanların anlama, denetleme yeteneklerini ve kendilerine olan güvenlerini tehdit eder.  Stres altında kalan insanlar, bu olaylarla başa çıkabilmek için yeni yollar aramak zorunda kalırlar.  Bütün bu durumlara rağmen insanlar kendilerinden beklenen uyumu göstermek için çaba gösterirler.59 Stres durumunda beyin tehlikeyi algılar algılamaz, bedene adrenalin salgılanır; bu da bir çok fiziksel değişikliklere neden olur. Göz bebekleri daha çok ışık toplayabilmek ve daha iyi görebilmek için hemen büyür. Bu durumda sindirim sistemin çalışması durur ve sindirim sistemindeki kan doğrudan kaslara veya beyne gider. Kaslara daha çok oksijen gitmesini sağlamak için nefes alışları sıklaşır. Kalp atışı hızlanır ve kan basıncı artar; böylece bedenin bölümlerine daha çok kan ve oksijen gider. Ayrıca karaciğer ani bir enerji akımı sağlamak için glikoz salgılar. Vücut ne kadar çok enerji harcarsa o kadar terler.60 Bireyin önemli yaşam olaylarından etkilenişinde, eğitimin ve kültürün önemli rol oynadığı düşünülmektedir. İnsanların yaşama biçimlerini oluşturan kültür, onların değer yargılarını da oluşturur. Özellikle kayıp ve tehlikeye verilen anlam ve kabul edilebilir veya edilemez kızgınlık, utanç verici durumlar, ahlaki süreçte kültür etkin bir rol oynamaktadır.61 2.1. Stresin Kaynakları Stres yaratan faktörleri iki gruba ayırabiliriz: önceden kestirilebilen ve önceden kestirilemeyen faktörler. Önceden kestirilebilen faktörler hayatımızı belli bir süre etkileyen olayları kapsar. Örneğin, yeni evlenmiş bir çift bir birlerinin karakterlerine ve huylarına kendilerini ayarlamayı yavaş yavaş öğrenirler. Hayatın doğal süreci içinde bir çocuğun 59 Hayati Hökelekli, Psikolojiye Giriş, Düşünce Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 213. 60 Rowshan, a.g.e., s. 12 – 13. 61 Baltaş - Baltaş, a.g.e., s. 139. 18 doğumu, önceden kestirilebilir bir stres faktörüdür. Çünkü aile yeni gelecek fert için kendini hazırlar ki bu da ufak bir stresin oluşmasına sebep olur.62 Diğer taraftan hayatta karşılaşılan daha güçlü stres faktörlerinin birçoğu aniden ortaya çıkar veya biz onları önceden tahmin edemeyiz.63 Böylece stresin kaynaklarını üç başlık altında almak mümkündür: Birincisi travmatik olaylar; deprem, sel, savaş, yangın, ağır hastalıklar vs. ikincisi önemli hayat olayları; evlenme, boşanma, ölüm, hapis cezaları ve diğerleri. Üçüncüsü, günlük sıkıntılar; tartışma, sınavlar, bazı görevleri zamanda yetiştirememe, zaman kısıtlığı vs.64 ABD’de önemli hayat olaylarının stres yüklerini araştıran bir araştırmada, eşin ölümü, eşinden ayrı yaşama, boşanma, hapis, maddi durumda zayıflama, yakın aileden birinin ölümü, hastalık veya yaralanma, işten çıkarılma gibi önemli hayat olayları arasında en başta geldikleri görülmektedir.65 Türkiye’de ise en üst düzeyde stres yaratan önemli hayat olaylarından çocuğun ölümü, eşin ölümü, eş tarafından aldatılma, anne veya babanın ölümü ve hapse mahkûm olma gibi durumlar ön sırada gelmektedir.66 Yukarıda söylediğimiz gibi stres durumlar için kişiden kişiye göre değişebileceği gibi ülkeden ülkeye, bir kültürden diğer kültüre göre de değişebilmektedir. Çünkü insanların değerleri netice itibariyle farklıdır. Stresin kaynakları bedensel ve psikolojik kökenli olmasına göre gruplandırılabilir. Mesela diş ağrısı ve gürültü bedensel türden stres kaynağından olabilir. Bir yakının ölmesi, boşanma, iki kişi arasındaki dargınlık gibi ileri gelen stresler ise psikolojik türdendir. Bununla birlikte stres ne ölüm ne de hoş olmayan gerginlik durumlarıyla sınırlıdır. Hayatımızda değişikliğe yol açan iyi veya kötü (düğün, mezuniyet, yeni insanlarla ilişkiler kurma, farklı biçimde giyinme) olan her şey strese yol açar.67 Aynı zamanda kişinin kendi geleneksel yaşam tarzından kopması, korku ve belirsizlik yaşamasına sebep olur. Kişi dinsel sembollerin ritüellerinden uzaklaştığı zaman 62 Rowshan, a.g.e., s. 98 – 99. 63 Rowshan, a.g.e., s. 99. 64 Hökelekli, Psikolojiye Giriş, a.g.e., s. 213. 65 Richard Atkinson ve diğ., Psikolojiye Giriş II, çev. K. Atatkay-M. Atatkay-A. Yavuz, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1995, s. 602. 66 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991, s. 323. 67 Hökelekli, a.g.e., s. 214. 19 kutsalın içi boşalmış olur. Anlamının boşaltılmış olması da son derece öfkelendiren bir kaygıya ve nevroza sebep olabilir.68 Yukarıdaki saydıklarımız stresin ana kaynaklarındandır. Ayrıca stresin artmasındaki en önemli sebeplerden birisi, teknolojinin süratle gelişmesi ile birlikte çıkan yeni problemlere insanın ayak uyduramamasıdır. Hızlı bir şekilde gelişen teknoloji ve medeniyet, bir taraftan insan ihtiyaçlarını artırırken bir taraftan da onu hızlı yaşamaya mecbur etmektedir. Çok hızlı ve çok sık değişen şartlara uymak, beraberinde bireylerde birçok çatışmalar meydana getirmektedir. 2.2. Stres Şiddetini Etkileyen Faktörler Stresin etkisi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden bazıları stresin meydana geldiği durum, stresin bazı özellikleri, bireyin stresi nasıl değerlendirdiği ve bu durumla başa çıkabilmek için sahip olduğu kaynaklardır. Stresin şiddetini azaltan veya artıran çeşitli etkenler şunlardır: 1. Kestirilebilirlik: Bireyin denetleyemese dahi stresli bir olayın meydana geleceğini kestirebilmesi genelde stresin şiddetini azaltır. 2. Sürenin Denetimi: Stresli bir olayın süresi üzerinde denetimin olması, stresin şiddetini azaltır. 3. Bilişsel Değerlendirme: Durumun birey için ne anlama geldiğine bağlı olarak, aynı stresli olay iki kişi tarafından oldukça farklı biçimde algılanabilir. Bir bireyin stresli bir olayı algılaması, tehdidin derecesini değerlendirmesini de içerir. Hayatta kalmaya (örneğin kanser tanısı) ya da bireyin değerine tehdit oluşturan durumlar en fazla stresi oluştururlar. 4. Yeterlilik Hissi: Bir kişinin stresli bir durumla baş edebilme yeteneğine olan güveni, stresin şiddetini belirleyen önemli bir faktördür. 5. Toplumsal Destek: Duygusal destek ve başkalarının da aynı kaygıyı paylaşması stresi katlanılır kılmaktadır. Boşanma, sevilen bir kişinin ölümü ya da ciddi bir hastalığın, birey bunlarla tek başına karşı karşıya gelmek zorunda ise genelde daha olumsuz etkileri olmaktadır.69 68 Üzeyir Ok, İnanç Psikolojisi, Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi, Avrasya Yay., Ankara, 2007, s. 133. 69 Richard Atkinson ve diğerleri, Psikolojiye Giriş, çev. Kemal Atakay ve diğerleri, Arkadaş Yayınları, İstanbul, 1999, s. 599 – 600. 20 Genelde var olan seçenekleri için zihnini tartan, hoş seçenekleri için hayal eden ve başarısızlık korkusu ile acı çeken insanlar stres altında ezilmektedir.70 İnsanların olaylardan etkilenişlerinde de önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, eğitim düzeyi, kültürel yapı, ekonomik durum, hayatı anlamlandırma farkı gibi etkenlerle açıklanabilir. Sonuç olarak bireysel özellikler, stresli yaşam olaylarından etkilenmeyi farklı kılar. 2.3. Stresin Sonuçları Strese karşı verilen tepkiler uzun bir zaman dilimi içinde kronik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlar. Stresin sıklığı ve yoğunluğu zamanı kısaltabilir. Bu hastalıklar başağrısı, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları gibi bedensel hastalıklar olabildikleri gibi, psikolojik veya zihinsel hastalıklar da olabilir. İnsanlar edinmiş oldukları davranış kalıplarına ve zihinsel özelliklerine göre stres karşısında psikolojik tepki olarak, geri çekilme, kabullenme, karşı koyma veya korku, endişe, depresyon gibi duygusal problemler geliştirebilirler. Diğer taraftan dikkatin azalması, zihni bir konu üzerinde toplama güçlüğü, çeşitli konular arasında ilişki kurma güçlüğü, aşırı unutkanlık, zihinsel düzeydeki problemler bunlardan bazılarıdır.71 Stresin aşırı ve uzun olması bireyde aşırı bir yükleme yaratabilir ve çeşitli patolojilere yol açabilmektedir. Baskı ve gerilim koşullarından kaynaklanan hatalı, uyumsuz ve patolojik davranışlar olabilir. Bunlar arasında aşırı bir gerginlik veya panik duygusu, düzensiz konuşma yapısı, alkol, uyuşturucu kullanma veya duygusal stresin etkisiyle yaşanan kazalar sayılabilir. Fakat strese yönelik tepkilerin mutlaka patolojik olması gerekmez.72 Çağımızın temel sorunlarından biri olarak bilinen stres, bir çok hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Stres fisikzel ve sosyal çevreden gelen ve doğrudan hastalığa neden olmayan, fakat bireyin beden direncini zayıflattığı için bedensel ve ruhsal hastalıklara neden olan bir ruhsal gerginliktir. 73 70 Mihaly Csikszentmihalyi, Akış Mutluluk Bilimi: Yaşam Niteliğini Yükseltmek için Atılması Gereken Adımlar... çev. Semra Kunt Akbaş, Hyb Yayıncılık, Ankara, 2005, p. 261. 71 Baltaş - Baltaş a.g.e., s.30. 72 Budak, a.g.e., s. 705. 73 Bilge Çam, a.g.m., s. 17. 21 Hans Selye, stres konusunda en geniş fizyolojik araştırmaları olan bir bilim adamıdır. Kendisi stres hakkında şu tezi söylediğinde ona pek kimse inanmamıştı: “Bugün yaygın hastalıkların çoğunun mikropların, virüslerin zararlı maddelerin veya her türlü dış etkenlerden yarattığı aksaklıklardan çok strese uyum gösterme eksikliğinden kaynaklandığını görüyoruz” demiştir.74 Nevzat Tarhan’ın “Hastalığın iyileşmesinde, hastalığa verilen duygusal ve zihinsel tepki ilaçtan daha önemlidir”75 demesinde büyük oranda doğruluk payı vardır. Çünkü beden ile ruh bir biri ile bağlantılı bir şekilde bir bütünlük sistemi içerisinde çalışmaktadırlar. Beden ruhu, ruh da bedeni doğrudan etkilemektedir. Stresin bağışıklık sistemi üzerine de büyük etkisi vardır. Bağışıklık sistemi vucudun savunma sistemidir. Bağışıklık sistemi dışarıdan gelen tüm zararlı mikroplara karşı vucudu yabancı ve zararlı mikroplara karşı korur. Kanın içinde dolaşan hormonlar tarafından dolaylı olarak ya da doğrudan sinirsel kimyasalarla, beynin yönetimindedir. Bağışıklık sistemi zayıfladığında beden dışarıdan gelen tüm zararlı mikroplara karşı zayıf kalır. Bağışıklık sistemi yenilir ve tedavisi zor hastalıklar ortaya çıkar. Bu hastalıklardan biri de kanserdir. Bağışıklık sistemindeki bu kesintnin meydana gelmesi ilk defa 1936 yılında Hans Selye tarafından kronik stres sendromu yolu ile olduğu tespit edildi. Modern yaşamın getirmiş olduğu stres ve gerginlikler stres tepkisini sürekli çalışır durumda tutar. Böylece hormonlar bizim hastalıklara karşı dayanıklığımızı azaltmaktadır. Hatta lenf bezlerini kurutabilmektedir.76 Strese karşı verilen tepkiler uzun bir zaman dilimi içinde kronik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlarken, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatarak bulaşıcı hatalıklara açık hale gelme riskini artırabilmektedir.77 Bunun yanında stresin ülser ve astım gibi hastalıklara da sebep olduğu düşünülmektedir. Onkoloji bölümünde çalışan tıp öğrencileri arasında, kanser hastalarıyla ilgilenme sürecinde öğrencilerin stres yaşayıp yaşamadıkları araştırılmıştır. Öğrencilerin bu durumda duygu odaklı ve problem odaklı başa çıkma stratejilerinden ikisini bir arada kullandıkları 74 Nevzat Tarhan, Mutluluk Psikolojisi, Stresi Mutluluğa Dönüştürmek, Timaş Yayınları, 16. b., İstanbul, 2011, s. 67. 75 Tarhan, a.e., s. 66. 76 Bernie Siegel, Kanser Tıp ve Mucizeler, çev. Adalet Çelbiş, Kaya Matbaacılık, İstanbul, 1998, p. 102 – 103. 77 Çifçi, a.g.e., s. 14. Bkz., Baltaş - Baltaş, a.g.e., s. 30. 22 görülmüştür. Her iki başa çıkma stratejilerinin kullanımından dolayı öğrencilerde stresin yüksek düzeyde yaşandığını göstermektedir. Bu durum sadece öğrenciler arasında değil, uzman onkolog doktorlarda da ruhsal dengesizlikler, psikolojik çöküntüler, yorgunluk ve memnuniyetsizlik görülmüştür. 78 Stresi dışarıdan tanımlamak yanlış bir şeydir. Çünkü bir kişi için bazı olaylar ve koşullar zararlı olabilirken başka bir kişi için de tümüyle etkisiz ya da yararlı olabilir. John Hopkins Üniversitesi Psikiyatristi Jerome Frank şöyle diyor: “stresin kaynağı, büyük ölçüde hastanın olayları yorumlama biçimidir”. Bu konu ile ilgili yapmış olduğu araştırmalar sonucunda stresin hastalıklarla ilişkili olduğunu göstermiştir.79 Stres düzeylerini kısmen de toplum belirlemektedir. Bireysellik ve rekabete önem veren kültürler en çok stresli olan kültürlerdir. Stresin en düşük düzeyde, kanserin en az düzeyde görüldüğü kültürler ise insanların bir biri ile sıkı bağları olan, destekleyici ve yaşlıların aktif rolleri sürdüğü toplumlardır. Dinsel inançlara ve cinselliğe açık tutumları olan toplumlarda kanser oranları oldukça düşük düzeydedir. Amerika’daki Mormon toplulukları ve Orta Hindistan’ın Abujmarhia kabilesinin köyleri bunlara mükkemmel örnekleri teşkil etmektedir. Bu toplulukların sağlıklı beslenme biçimleri olup, hiçbir çevre kirlenmesi olmayan bir ortamda yaşama şansına ulaşmış ve gündüzleri tarlada çalışarak akşamları dans ederek anlatılan öyküleri dinleyerek bol bol dinlenirler. Bu topluluklarda kanser sıfır düzeydedir. Yine de dış öğeler her şeyi açıklamıyor. Fakat kanser, sık sık savaşan kabilelerde barış içinde yaşayan kabilelere oranla daha yaygındır.80 Yapılan araştırmalar, kontrol edilmeyen herhangi bir stresin bir gün içinde bedenin hastalıklarla savaşan savunma hücrelerinin etkinliğini azalttığını gösterdi.81 Bronx’daki Albert Einstein Tıp Kolejinde yapılan bir araştırmada, kanserli çocukların kendileri ile beraber aynı çevrede yaşayan diğer çocuklarla kıyaslandıklarında yakın geçmişlerinde iki kat daha fazla kriz (stres) yaşadıklarını gösterdi. Başka bir araştırmada lösemili çocukların geçmişlerine bakıldığında son iki yıl içinde travmatik bir kayıp ya da taşınma yaşadıkları ortaya çıktı. Çocukluğun ilk yıllarında başlayan kanser de 78 Francesca M. E. Jones et. al. “Coping With Cancer: A Brief Report On Stress And Coping Strategies In Medical Students Dealing With Cancer Patients”, Psycho-Oncology 20: 219–223 (2011), s. 219. 79 Siegel, a.g.e., p. 108. 80 Siegel, a.g.e., p. 109 - 110. 81 Siegel, a.g.e., p. 111. 23 çocuk daha anne karnında iken algılamış olduğu anne baba çatışmalarından dolayı kaynaklanıyor olabilir. Her acıya kayba, uğrayan ya da yaşamında stresli bir değişim veya travmatik bir olay yaşayan kişi hasta olacak diye bir kural yoktur. Bu durumlarda kişiler duygularını kontrol edebilirlerse genellikle sağlıklı kalırlar. Burada önemli olan başa çıkma biçimidir.82 Stresin uzun vadede psikolojik sonuçları arasında ise akıl ve ruh sağlığının bozulması, kronik anksiyete, ciddi depresyon dönemleri, uykusuzluk ve çeşitli nevrozlar yer almaktadır.83 Hastalık aslında genetik bir zemine sahiptir, stres ise ikincil bir etken olark bu genetik zemini etkiler. Hemen hemen her kanser hastalığının ortaya çıkışında bir stres faktöründen söz edilmektedir. Araştırmacılar depresyon, anksiyete, evlilik hayatın bozulması, fiziki sorunlar, bilişsel gerileme travma sonrası stres gibi bir çok psiko-sosyal etkenlerin kanser hastalığının ortaya çıkmasına zemin hazırladıklarını vurguladı.84 2.4. Stresle Başa Çıkma Stres oluşturan durumlarla başa çıkmadan önce, olay ve durumlar değerlendirilmektedir ki buna bilişsel değerlendirme denir. Lazarus ve Folkman’a göre insanlar olay ve durumları iki aşamada değerlendirmektedirler: Birincil Değerlendirme (Primary Appraisal): Kişinin karşılaştığı olay ve durumu stres verici olarak kabul edip etmemesine karar vermesidir. İkincil Değerlendirme (Secondary Appraisal): Kişi olay ve durumu stres verici olarak algılarsa, ‘‘ben bu problemi nasıl çözerim? Çözebilecek kaynaklarım var mı? Neler yapabilirim?’’ gibi soruları kendisine yöneltmesidir.85 Stres verici bir olayla veya durumla karşılaşan kişi, bu olay ya da durumla nasıl başa çıkabilir? Başa çıkma etkili (olumlu), etkisiz (olumsuz), problem odaklı ve duygusal odaklı olarak sınıflandırılmaktadır. 82 Siegel, a.g.e., p. 112. 83 Baltaş - Baltaş, a.g.e., s. 78. 84 Jennifer l. Hodgson et. al. “A Conceptual and Empirical Basis for Including Medical Family Therapy Services in Cancer Care Settings”, The American Journal of Family Therapy, 39: 348–359, 2011, p. 353. 85 Pargament, a.g.e., p. 96-98. 24 1. Problem odaklı başa çıkma: Stresi oluşturan olay veya durumu değiştirmeye çalışmaktır. Problem çözme stratejileri; problemi tanımlamayı, alternatif çözümler bulmayı, alternatifleri maliyet ve fayda açısından değerlendirip aralarında seçim yapmayı ve seçilmiş alternatifi uygulamayı gerektirir. Problem odaklı başa çıkmayı kullanma eğiliminde olan insanların, stres yaratan durum esnasında ve sonrasında daha düşük depresyon düzeyi gösterdikleri belirlenmiştir. 2. Duygusal odaklı başa çıkma: Kişi stresli olay veya durumu değiştiremiyorsa, stresle ilgili duygularını ve tutumlarını değiştirmeye çalışır. İnsanlar bir problem denetlenemez hale geldiğinde duygu odaklı başa çıkmayı kullanırlar. Psikanaliz literatüründe, duygu odaklı başa çıkma üzerine uzun bir düşünce tarihi vardır. Freud, savunma mekanizmaları terimini, insanların olumsuz duygularla başa çıkmak için kullandıkları bilinç dışı duyguları anlatmak için kullanmaktadır. Duygu odaklı başa çıkma mekanizmaları; mantığa bürüme, bastırma, karşıt tepki gösterme, yansıtma, yer değiştirme, gerileme vb. savunma mekanizmaları stres yaratan durumu değiştirmemektedir. Sadece kişinin stresli olayı algılayışını ve onunla ilgili düşüncelerini değiştirmektedir. Duygu odaklı başa çıkma stratejileri, problemin çözümüne yönelik bir şey yapılmadığında, bireyin problemini geçici olarak çözerek, kişinin psikolojik olarak rahatlamasını sağlamaktadır.86 Bireyin strese karşı birinci kalesi dış destekler, toplumsal ağıdır. İkinci kalesi zeka, eğitim ve ilgili psikolojik etkenler gibi psikolojik kaynaklardır. Örneğin yeni kente taşınmak ve ve yeni arkadaşlar kurmak zorunda kalmak, içe dönük bir insan için dışa dönük bir insan için olduğundan daha streslidir. Son olarak da bireyin stresle yüzleşmek için kullandığı başa çıkma strateji türleridir.87 İnsanlar strese olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yanıt verirler. Olumlu yanıta dönüşümsel başa çıkma olumsuz yanıta ise nevrotik savunma ya da gerileyici başa çıkma denir.88 Bireyde dönüşümsel beceriler genellikle ergenlik dönemin sonuna doğru gelişir. Küçük çocuklar ve ergenlik döneminin başında olan çocuklar, yolunda gitmeyen şeylere 86 Atkinson ve diğerleri, a.g.e, s. 509 - 512; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, 2.b., İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1973, s.93-99. 87 Csikszentmihalyi, a.g.e., p. 228. 88 Csikszentmihalyi, a.g.e., p. 229. 25 karşı hala destekleyici toplumsal ağa ihtiyaç duyarlar. Genelde gençler çok önemsiz bir şey bile olsa, okulda düşük bir not almak, yüzünde sivilce çıkmak gibi kendileri için dünyanın sonu ya da hayatta bir amacı kalmadığını hissedebilir. Diğer insanlardan gelen geri bildirim, genelde bir kaç dakika içinde moralini düzeltir ve zihne yeniden düzen getirir.89 Dolaysı ile stresle başa çıkmada bireyin hangi başa çıkmayı kullanacağı büyük ölçüde yaşın etkisine bağlıdır. Eğer bireyde dönüşümsel beceriler hala gelişmemişse birey büyük ölçüde gerileyici başa çıkmayı kullanacaktır. İnsan psişik enerjisini kendi kaygı ve arzularına harcadığı sürece çevreyi farketmesi zordur. Dolayısı ile bireyin toplumsal desteği alması zor olacaktır. Eğer insan dikkatini benlikten başka yere odaklarsa gerçekleşmeyen isteklerinin bilincin düzenini bozma olasılığı zayıf olacaktır. Böylece stresin yıkıcı etkileri zayıf kalır. 2.5. Stresten Kurtulma Yolları ve Din Bildiğimiz gibi her hastalığın ilacı vardır. Stresten kurtulmak veya doğrusu stresi azaltmak için de başvurulacak tedbirler vardır. Birincisi bireye dıştan yapılan yardımdır. Bu hususta en etkili yol şüphesiz ki tıbbi müdahaledir. İkincisi strese yol açacak problemleri, bireyin kendi kendine çözme yoludur. Ki bu hususta şüphesiz ki en etkili yollardan birisi dini inançtır. Bireyin ölümle burun buruna gelmesi veya sevdiği birisinin beklenilmeyen zamanda ölmesi durumlarında bunların nadiren ve beklenilmeyen zamanlarda olmaları ve yaratmış oldukları duygusal etkiden dolayı bireyin aklına bir takım sorular gelmektedir: Bu tür olaylar içsel faktörlerden mi yoksa dışsal faktörlerden mi oluşmaktadır? Birey hayat serüveninde karşısına çıkan bu tür problemleriyle yüzleşirken, olayları dinî bir renk ile algılamaktadır.90 İnanç, dünyayı anlamlandırma tarzıdır ve dinî ve dini olmayan (psiko-sosyal inanç) olmak üzere ikiye ayrılır. İnanç (faith) doğumla birlikte ilişkilerden oluşur ve diğer insanlarla, Tanrı ile ilişkisi çerçevesi içerisinde yapılanır. İnancın duygusal bir temeli 89 Csikszentmihalyi, a.g.e., p. 232. 90 Karaca, a.g.e.,, s. 200 – 2001. Bkz. Crystal L. Park, “Religion And Meaning” Handbook of The Psychology of Religion And Spirituality, ed. Raymond F. Paloutzian, Crystal L. Park, The Guildford Press 2005, New York, London, pp. 295 – 314. p. 306. 26 vardır ve bütün kişiliği de kapsamaktadır.91 Bazı araştırmacılar inancı rasyonel ve irrasyonel olmak üzere ikiye ayırırlar. Rasyonel inanç bireyin yaşam tecrübesine bağlı bir inançtır. Rasyonel inanç üretken entelektüel ve duygusal etkinliklidir. Daha çok önemli insan ilişkilerinde kullanılmaktadır. İrrasyonel inançla ise bir şeye inanma kastediliyor. Onun için Fromm gibi birçokları “insan inançsız yaşayamaz” görüşünü dile getirir. 92 Dini inancın insanın hayatında olumlu etkisi olduğu bilinen bir gerçektir. İnanç birçok değer merkezinde bireysel olarak güven ve bağlığın dinamik bir örüntüsüdür. İnanç güven sadakat ve vefa içerir. Dinî bir inancı olmasa da herhangi bir kimse inanç sahibi olabilir.93 Mü’min bir kişi dini inanç yolu ile stresten nasıl kurtulacağını yaşanmış tecrübe ile bilir. Mesela ünlü psikolog William James’in dediği gibi: “Şüphesiz üzüntünün başlıca ilacı dini imandır.” Gandhi, “Dua ve ibadet olmasa idi ben çoktan çıldırırdım.” Örnekler çoğaltılabilir, fakat konuya ışık tutması bakımından yeterli niteliktedir.94 Stresin temelinde “yok olma korkusu” vardır. Varlığını kaybetme yani ölüm korkusu insan için stresin baş kaynağıdır. Ölüm korkusu insan içinin kaçınılmaz olduğu ve insanın bunun tabii normal olduğunu bilmesine rağmen, duygusal olarak ölüm olayına alışmamıştır. Ölüm korkusu insanda sürekli var olan bir korku değildir. Çünkü insan normal şartlarda ölümü aklına getirmez. Getirirse bile bazen derin düşünmediği için insana korku kaynağı olmayabilir.95 Ölüm korkusu insanın temel korkularından birisidir ve bütün korkuları yakından veya uzaktan ilgilendirmektedir. Birçok uzmana göre ölüm korkusu doğuştan getirilen bir korkudur ve bütün insanlarda bulunmaktadır. Aynı zamanda diğer bütün korkuları etkileyen temel bir duygudur.96 Ölüme sebep olabilecek iç ve dış tehlikeler mevcuttur. İç tehlikelerden herhangi bir hastalık, herhangi bir fizyolojik değişiklik kastedilirken, dış tehlikeler sayılmayacak kadar çoktur, örneğin: her an meydana gelebilecek kaza, karanlıkta ne olduğu bilinmeyen 91 Ali Ulvi Mehmedoğlu - Aygün, A. (2006). “James W. Flower ve İnanç Gelişim Teorisi”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6 (1), 117-139. s. 123. 92 Andrew R. Fuller, Psychology and Religion Classical Theorists and Contemporary Developments, 4. b., Rowman Litlefield Publishers, Lanhan, Bunder, New York, Toronto, Plymouth, UK, 2007, p. 208. 93 Flower W. James, “İman Bilincinin Evreleri” çev. Ali Ulvi Mehmedoğlu, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 19, 2000, s. 5 – 7. 94 Bkz., Necati Öner, Stres ve Dini İnanç, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1994, s. 13 – 14. 95 Hayati Hökelekli, Ölüm, Ölüm Ötesi Psikolojisi ve Din, Dem Yay., İstanbul, 2008, s. 34. 96 Bkz., Faruk Karaca, Ölüm Piskolojisi, Beyan Yayınları, İstanbul, 2000, s. 148. 27 beklentiler, savaşta her an çıkabilecek tehlike vs. bunlar hepsi ölüm kaynaklı korkulardır. Çünkü onların arka planında kendi nefsini tehdit ederken ve tehlikeye sokarken ölüm bulunmaktadır. Bu tür saldırı ve korkularda bireylerin farklı korku ve direnç dereceleri vardır. Bazı korkular her ne kadar tamamen yenilemiyor olsa da en azından bazı korkuların şiddetini azaltmak mümkündür.97 O halde stresin baş kaynağı olan ölüm korkusundan insan ancak din yolu ile kurtulabilir. Veya en azından bu korkunun şiddetinin azalması ancak din yolu ile mümkündür. Çünkü ilahi dinlerde ahiret fikri vardır. Ölümle insanın tamamen yok olmayacağına, tekrar dirilerek öteki âlemde edebi yaşantısına devam edeceğine inanılır. Ki bir mü’min için ölüm hadisesi geçici olan dünya hayatının son bulmasıdır. Edebi ve en iyisi olan ahiret hayatıdır. Bu düşünce ve bu inançla mü’min pek üzülmez. Kur’anı Kerimde bu durum şöyle dile getirilmektedir: “Bu dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, işte asıl hayat odur, keşke bilselerdi.”98 Ayrıca bireyin maddi ve manevi olmak üzere değer verdiği değerleri vardır. Birey şan, şeref, makam, itibar, bir aileye bir millete mensup olma gibi manevi ve mal, mülk, para, servet gibi maddi değerlere sahiptir. Bunlar bireyin kişiliğini oluşturan önemli unsurlarındandır. Bunlara olan bağlılığı onun kişiliğinin önemli bir bölümünü meydana getirir. İnsanda varlığını koruma içgüdüsü de vardır. İnsan sürekli mevcut durumu muhafaza etmek isterken diğer taraftan durumun daha iyiye doğru gitmesini arzu etmektedir. Bireyin kişiliği bir anlamda onun varlığıdır. Kişiliğine gelebilecek bir zarar varlığının tehlikeye düştüğü şuurunu uyandırır bireyde. Bu durum bireyde endişe uyandırmaktadır. Bireyin kişiliğinin yok olma tehlikesi gibi varlığını kaybetme tehlikesi de bireyde strese sebep olur. Bireyin değerlere bağlılığı ne kadar kuvvetli olursa, onları kaybetme tehlikesi karşısında içine düşeceği stres o derecede şiddetli olur.99 İnsanın benliğinde sarsıntının sebebini güvensizlik duygusunda aramak lazımdır. İnsan bazen maruz kaldığı durumlar karşısında bağlı olduğu değerler kendisine yardım edememektedir. Çünkü insanın çoğu defa dayandığı değerler geçici değerlerdir. İnsan için 97 Öner, a.g.e., s. 15 – 16. 98 Ankebut Sûresi, ayet, 64. Bknz; Karaca, Ölüm Psikolojisi,a.g.e., s. 180. 99 Öner, a.g.e., s. 34. 28 dost, anne, baba, mal mülk, para vs. güvence olabilir. Ancak bu tür güvenceler geçici olduğu için sürekli güvenlik duygusu oluşturmaz. Bu durumda insan kendisini yalnız hisseder ve kendisini kurtarabilecek bir yardımcıya ihtiyaç duyar. İnsan için tek ve sonsuz güvence vardır. O da Allah ve dinî inançtır.100 Bazen aynı stres türü bireyler üzerine farklı etki ve tesirleri olabilmektedir. Burda bireyin mizaç, kişilik, benlik, demografik değişkenlerden yaş, cinsiyet, ekonomik durum vs büyük etkisi vardır. Örnek olarak, öz amaçlı benliğe* sahip olan bireyler stresli durumlarda kendileri daha iyi bir çözüm bulabilme yeteneklerine sahiptir. Öz amaçlı benliğe sahip olanlar, hedef koymayı, beceri geliştirmeyi, geri bildirime duyarlı olmayı ve nesnel koşullar sert ve zor olduğu zaman bile yaşamdan zevk alamayı bilmektedir.101 3. KANSER HASTALIĞI 3.1. Kanser Kanser ‘’Çok hücreli canlılarda görülen ve organizma hücrelerinin anormal biçimlerinin organizma içinde denetlenmesi olanaksız bir biçimde çoğalmasıyla belirlenen hastalıklardır.’’102 Biyoloji, kanser konusunu yüz yıldan fazla zamandır tartışmaktadır. Netice, hala ünlü patoloji uzmanı Virchow’un tarifinden öteye geçememiştir. Bu tarif ise yüz yıldan daha eskidir; ‘‘kanser hücresi, doku kanunlarına başkaldırmış hücrelerin anarşik halidir’’.103 Kanser iki yüzden fazla değişik tipte kanser hücresinden oluşan bir ailedir. Bunların ortak özelliği kontrol dışı ve çok hızlı büyümeleridir. Eğer vücutta çok fazla kanser hücresi büyümekte ise, bunlar normal hücrelere zarar vererek veya vücudun bağışıklık sistemini yok ederek ölüme neden olurlar.104 Kanser hastalığı günümüzde milyonlarca insanın ölmesine sebep olan ve en önemli sağlık sorunlarından biridir. Batı ülkelerinde kanser hastalığı ikinci sırada ölüm nedeni 100 Öner, a.g.e., s. 35 – 37. 101 Csikszentmihalyi, a.g.e., s. 244.  Öz Amaçlı benlik; hedefleri kendi denetimi altında olan benliktir. 102 Sağlık Ansiklopedisi, ‘‘Kanser’’, 3.Cilt, Arkın Kitabevi, İstanbul, 1975, s. 56. 103 Bkz. Haluk Nurbaki, Kanser, Yeniasya Yayınları, İstanbul, 1982, s.23. 104 Vayne Crıss, Türkiye’de Kanser, çev. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı ve Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyeleri, İletişim Yayınları, Ankara, 1993, s.52. 29 olarak gösterilmektedir. Araştırmacılar, hastaların yaşam tarzını değiştirerek ve kanser hastalığında % 50 iyileşme oranında başarı gösterilebileceğine inanmaktadırlar.105 Türkiye’de her yıl 150.000 yeni kanser vakası görülürken, Amerika’da sadece 20 yaş altındaki çocuk ve gençlerde her yıl 13.000 yeni kanaser vakası görülmektedir. Onkologlar belirli kanser türlerinde hastaların gayet uzun ve tatmin edici bir şekilde hayatlarını yaşayabileceklerini ileri sürerler. Bu durum yalnızca birkaç kanser türü için geçerlidir. Bazı lösemi ve lenfoma türleri ile prostat, testis gibi katı kitle oluşturan bazı tümörlerde 5 yıllık ile 10 yıllık arası sağ kalım oranları oldukça yüksektir.106 İnsan vucudunda sağlıklı bir hücre en az 5 – 6 kere mutasyona uğrar ve genetik şifresi bozulur. Genetik şifresi bozulan hücre aniden aşırı bölünmeye başlamakta ve çevresindeki sağlıklı hücreleri tahrip ederek büyümektedir. Böylece ilk kanser kitlesi oluşmaktadır.107 Her ağır hastalık, bir takım tıbbi mudahale, “radyoterapi”, ilaç kullanılması ile enerjinin tükenmesine ve buna bağlı olarak “mimic depresyon” denilen bireyde bir bunalımın oluşmasına yol açar. Diğer taraftan, uzun dönemli hastalıklar, uzun vadede hastaneye bağımlı kalma, bireye yatalaklık hali ve bunalım benzeri duygulara götürür. Özellikle vucudün bir kısmının işlevi yitirmesi, sakat kalma veya bir organın alınması, ya da “ölüneceğinin bilinmesi” durumları insanı keder ve hüzne götürür.108 Kanser olduğunu duyan biri, ilk başta bu korkutucu gerçeği duymamış gibi davranır. Hasta uzun süre inkârla avunur. Fakat gerçek nekadar sık ortaya çıkarsa endişe o kadar çok artar. En sonunda hasta gerçekle yüzyüze gelince, artık yaşamın değişmesi korkusu, acı korkusu ve ölüm korkusu gibi çeşitli duygu ve tavırları sergiler.109 105 Karolina Barinková - Margita Mesárošová, Anger, Coping, And Quality Of Life In Female Cancer Patients, Social Behavior And Personality, 2013, 41(1), pp. 135-142, p. 135. 106 Kürşat Bozkurt, Kemoterapi ve Kanser Kök Hücreleri: Kanser Hakkında Söylenmeyen Gerçekler, Uyum Yayınları, İstanbul, 2007, s. 17. Bkz. Bruce E. Compas et al. Coping with Chronic Illness in Childhood and Adolescence, Annu. Rev. Clin. Psychol. 2012, 8:455-480. s. 467. 107 Bozkurt, a.g.e., s. 14. 108 Richard Gillet - Patrick C. Pietroni, Çağımızın En Büyük Sağlık Sorunu, Depresyon, Stresler- Bunalımlar, çev. Ziya Kütevin ve Eshar Kütevin, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, 1990, s. 107. 109 Gillet - Pietroni, a.g.e., s. 107. 30 Birçok hasta için kanser tanısı büyük bir korku ve belirsizlik teşkil etmektedir. Kanser tanısı konduğu zaman bireyde depresyon, anksiyete, psikolojik sıkıntılar ruhsal dengesizlikler sık sık görülmektedir.110 Günümüze kadar yapılan araştırmaların çoğu kanser hastalığın nedenini kalıtsal ve çevresel nedenlere bağlıyorlardı. Fakat kanser stresle karmaşık ilişkilidir. Elektrik nasıl dengelere bağlı olarak hem ısı kaynağı olur hem de ısıyı önlerse, stres de hem hastalığı başlatabilir hem de önleyebilir. Fiziksel hastalıkların büyük bir bölümü da ruhsal kökenlidir.111 Kanserin psikolojik yönlerini inceleyen çalışmalar son zamanlarda büyük bir önem kazanmıştır. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kanser araştırmaları için dünyanın dört bir tarafında yapılan ve ekonomik yönden büyük finansman gerektiren pek çok araştırmaya rağmen, kanserden ölümlerde ve kanser hastalarının yaşam sürelerinin uzatılmasında çok büyük bir başarı sağlanabilmiş değildir. Bu nedenle kanser psikolojik açıdan bireyin üzerine olumsuz etkiler yapabilen bir hastalıktır ve bugün hala milyonlarca insan için, kaygı, üzüntü, ruhsal dengesizliklere ve psikolojik çöküntülere sebep olmaya devam etmektedir. Ölümün çok yakında olabileceğini bilmek ve uygulanan çeşitli tıbbi müdahaleler başlıca temel stres kaynaklarıdır.112 Hemen hemen beynin tüm bölümlerinden gelen sinirler hipotalamusa girerler. Böylece zihinsel ve duygusal düzeylerde olup biten her şey bedeni etkiler. Örneğin, çocuk gelişimi ile ilgilenen araştırmacılar, evdeki sağlıksız duygusal ortamın çocuğun fiziksel gelişimine bir engel sendromu olduğunu ortaya koydular.113 Bernie Siegel, uzun zaman süren deneyimlerinden sonra, kanser ve hemen hemen diğer tüm hastalıkların ruhsal kökenli olduğu kanaatine vardı. Zihin ve beden sürekli bir iletişim içerisindedir. Fakat bu iletişimin büyük bir bölümü bilinçaltı bir düzeyde olur. Birey ancak iç huzuruna erdiğinde kanseri ve diğier hastalıkları yenebilir. Önemli olan pozitif bir psikolojiye sahip olmak ya da başka bir deyişle iyimser olmaktır.114 110 Lavery - O’Hea, a.g.e., p. 55. 111 Siegel, a.g.e., p. 107. 112 Lepore J Stephen - Coyne C. James, Psychological İnterventions for Distress in Cancer Patients: A Review Of Reviews Philadephia PA (2006) Ann Behav Med; 32: p. 85-87. 113 Siegel, a.g.e., p. 102. 114 Siegel, a.g.e., p. 157 - 158. 31 Kanser hastaları genelde ömürleri boyunca kendilerini sevmekte güçlük çekmiş kişilerdir. Bu nedenle de kendilerini savunurken de güçlük çekerler.115 Onların sahip olduğu bu negatif psikoloji de büyük ihtimalle hastalanmalarına da neden olmuştur. Onun için tedavisi mümkün olmayan hastalık değil, tedavisi mümkün olmayan insan vardır. Hastalık insanı değil, insan hastalığı yakalar. Onun için Simontonlar sıradışı hastaların psikolojik profillerini şöyle çiziyor: bu tür insanların sevdikleri ve başarılı oldukları kendi işleri var. Hastalandıklarında kendi işlerini terk etmiyorlar, sürekli meşgul oldukları bir şeyler vardır. Özsaygıları ve öz sevgileri üst düzeydedir. Hayatlarının kontrolünü ellerinde tutuyorlar. Kendilerine güveniyorlar. Depresyona kapılmak yerine çözüm yolları üretirler ve üretkendirler.116 Andrew’in Amerika’da nükleer sızıntıdan etkilenen bir bölgede yaşayan sakinler üzerinde yapmış olduğu bir araştırmada öfke ve kontrolu açığa vuranlarda, mantıklı bir tutum içinde olanlardan çok daha az stres ve psikolojik sorunlar görüldüğünü tespit etti. Açığa vurulmayan duygular bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Leonard Derogatis’in 1979 yılında meme kanseri hastaları üzerinde yapmış olduğu bir araştırmada, çok fazla öfke, depresyon ve suçluluk hisseden ve bu duyguları özgürce açık bir şekilde açığa vuranlar, bu duyguları saklayan hastalara kıyasla çok daha uzun yaşadıklarını keşfetti. Hastalığa teslim olup kısa bir süre içerisinde ölenler ise bastırma, inkâr ve diğer piskolojik savunma mekanizmaları kullandıkları görülmüştür.117 Kanser deneyiminde genel olarak bakıldığı zaman, tıbbi fiziksel bir hastalık olduğu kadar ruhsal ve psikosoyal bir hastalık da olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü kanser hastalığı hastanın psikolojik dengesinde krize neden olan bir hastalıktır. Kanser; psikolojik güçlük ve bozukluklara yol açma potansiyeli en yüksek olan hastalık gruplarındandır.118 Bu yüzden bireyin ruh sağlığını derinden etkilemektedir. Aynı zamanda kanser hastalığı çoğu defa ameliyat ve cerrahi girişimi gerektiren bir hastalıktır. Her fiziksel hastalık ve cerrahi girişimler kişilerde zorlanma yaratarak, psikososyal krize yol açmaktadır. 115 Siegel, a.g.e., p. 212. 116 Siegel, a.g.e., p. 223. 117 Siegel, a.g.e., p. 147 – 148. 118 Özkan, a.g.m., 611. 32 Örneğin meme kanseri ve cerrahi girişimi ile ilgili, biyolojik – psikolojik ve sosyal hastalık dinamiklerine göre değişen özgül endişe ve zorlanmalar yaşamaktadır. Bu psikosoylal zorlanmalar şöyle özetlenebilir:119  Ölüm korkusu  Geleceğe yönelik belirsizlik endişeleri  Hastalığın tekrarlayacağı endişesi  Ayrılık kaygısı  Öz yeterliliğini, bedeni üzerindeki denetimi otonomisini ve temel işlevlerini kaybedeceği endişesi  Vucüd ve organın hasar göreceği endişesi  Sevgi ilgi ve detseği kaybetme endişesi  Kendini yetersiz hissetme ve başkalarına muhtaç olma korkusu  Çekicilik ve cinsel fonksiyonda azalma endişesi  Çocuklarına bakamama ve onları terk etme endişesi  Ağrı, saç dökülme endişesi Bu tür kaygılar yaşayan bir hastada; şok, kaygı, depresyon, kızgınlık, inkar, patolojik bağımlılık, ruhsal dengesizlikler ve psikolojik gerilimler gibi çeşitli davranışsal ve duygusal tepkilerin gelişmemesi kaçınılmazdır. 120 Daha önce de söylediğimiz gibi sağlık, fiziksel ve ruhsal boyutları ile ayrılmaz bir bütündür ve birbirini etkilemektedir. Onun için hastanede yatarak ya da ayaktan tedavi gören hastalara tıbbi tedavi ve bakım ile psikososyal bakım eş zamanlı olarak sunulmaktadır. Buna Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi denir. Onkolojideki gelişmeler, hastalara psikiyatrik psiho-sosyal hizmetleri sunmak için konsultasyon liyezon psikiyatrisi (KLP) psikiyatrik tıp şemsiyesi içinde psiko-onkoloji disiplinin şekillenmesini sağlamıştır.121 Bu da kanser hastalara ve aynı zamanda ağır hastalığa yakalananlara psikolojik danışmanlığın ne kadar faydalı ve gerekli olduğunu göstermektedir. 119 Anna Nicolosi, “Donna e Cancro, implicazioni psico-socio-relazionali del carzinoma mammario”, Universitâ degli Studi di Palermo Facolta di Scienze della Formazione, Corso di Laurea in Psicologia, Anno academico, 2002 – 2003, s. 106. 120 Özkan, a.g.m., 613. 121 Özkan, a.g.m., s. 611. 33 3.2. Kanserle Başa Çıkma Sürecinde Dinin Fonksiyonu Kansere yakalanan kişi ilk defa teşhisi duyduğunda hemen inkâra kapılır ve duyduğu acı haberi reddederek inkâr eder. Bazılar ise o kadar şiddetli inkârdan dolayı tanıya inanmaz görünürler ve hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ederler. Genelde onlar perişandırlar fakat duygularını asla açığa çıkarmazlar. Bazıları ise dışarıdan bakıldığında gerçeği kabul etmiş gibi görünürler ama aslında içlerinde tam anlamı ile kabul edemezler. Gerçeği bilmek ama kabul etmeyi reddetmek hastalıkla büyük ölçüde etkin bir şekilde başa çıkmayı engeller. Korkuların ve sorunların paylaşılması insanı psikolojik açıdan rahatlatır. Fiziksel sağlığa da pozitif bir etkisi vardır. Bu acı haberleri işiten kişiler çok çeşitli duyguları hissederler. Bu durumda kişiler genelde büyük bir değişime uğrarlar.122 Pek çok kanser hastası kendine, kanser belasının neden bir başkasının değil de kendi başına geldiğini merak eder. Bu yüzden çoğu insan Tanrı’ya ve bu acı haberi veren doktorlara kızar.123 MS ⃰ tanısı olan hastalar üzerine yapılan bir araştırmada hastaların sık sık dua ettikleri görülmüştür. Hastalık durumlarında ise ibadet ve inanç hastalara pozitif anlamda etkili olduğu oryata çıkmıştır.124 Kansere yakalanan bir hasta hastalığını gidermesi için sürekli Tanrı’ya dua etmiştir. Fakat dua ederken Tanrı’nın bu duayı kesinlikle kabul edeceğinden emin bir şekilde dua ediyordu. Kısa bir süre içerisinde hasta sağlığına kavuşmuştur.125 Spilka ve David tarafından 1992 yılında 50 kanserli hastalar üzerine yapılan bir araştırmada, hastaların %85’i dinin hastalığı ile başa çıkmalarında yardımcı olduğunu ifade etmiştir.126 122 Siegel, a.g.e., p. 143 – 144. 123 Siegel, a.g.e., p. 145. ⃰ MS hastalığı (Multipl Skleroz), beyin ve ömüriliğin, merkezi sinir sisteminin bir hastalığıdır. MS beynin görme, konuşma yürüme gibi fonksyonlar üzerindeki kontrol kabiliyetini bozar. 124 Stefen G. Post, “Religion and Mental Health”, ed. Harold G. Koening, Handbook of Religion and Mental Health, Academic Press, San Diego, London, Boston, New York, Sydney, Tokyo, Toronto, USA, 1998, p. 25. 125 Aid El-Karni, Najsretnija Žena na Svijetu, çev. Fahrudin Smailovic, El-Kelimeh Yay., Novi Pazar, 2007, s. 50. 126 Kenneth I. Pargament – Curtis R. Brant, “ Religion and Coping”, ed. Harold G. Koening, Handbook of Religion and Mental Health, a.g.e., p. 113. 34 Dindar olan kimselerin daha az dindar olanlara nazaran olumsuz hayat olaylarıyla yüzleşme konusundaki tutumlarını belirlemeye yönelik yapılan araştırmalar dört farklı gruba ayrılabilir: Birinci yapılan araştırmalarda din; iman, dini teslimiyet, inanç ve ibadet yapma sıklığı açısından ölçüldü. İkinci araştırmalar, kurumsal dini tecrübelerden çok bireysel dini tecrübelere odaklanmıştır. Üçüncü araştırmalar iç güdümlü dindarlık ve dış güdümlü dindarlık açısından yapılmıştır. Dördüncüsü ve sonuncu olan yapılan araştırmalar karışık ölçekli araştırmalardır.127Bütün bu dört çeşit araştırmalarda, kiliseye yüksek katılım oranı, kişisel dinî iman, inanç ve içgüdümlü dindarlık iyi sonuçlarla bağlantılı olduğu ortaya çıktı.128 Başka bir araştırmada dini rituellerin negatif olaylarla başa çıkmada % 40 ilişkili ve faydalı olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda bazı dini ritueller diğer dini rituellere nazaran daha çok yardımcı olabilmektedir.129 Sıkıntılı olay ve durumlarla karşılaşan, anlam dünyası dağılan, kontrolü kaybeden ve sorunları çözme gücünün yetersiz kaldığını hisseden, kişinin nasıl bir yol izlediğini ve bu süreçte dinin kişiye ne tür bir destek sağladığı pek çok psikolog ve sosyolog tarafından araştırılmıştır. Daha önce yapılan araştırmalarda katılımcıların %80’i kansere yakalandıktan sonra Allah’a olan inancının arttığını dile getirmiştir. Dinin ise kendileri için önemli olduğu ve kanser tanısı konulduktan sonra dinî inançlarının arttığını ve daha çok dua ettiklerini bildirmişlerdir.130 Kanser modern zamanlarda has olmayıp yüzyıllardır var olan bir hastalıktır. Ancak dünya nufüsündeki artış, teknolojinin hızlı bir şekilde ilerlemesi ve stresli yaşam olaylarının çokluğu dolayısıyla eskiye oranla insanlarda daha sık görülmektedir.131 Küresel kanser yükünün Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre 2008 yılında 12.4 milyon yeni kanser vakası vardı.132 Ülkeler arasında kanser hastalarının %50’ye varan bir oranında hastaların psikolojik baskı altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca hekim- hasta iletişimlerinde 127 Pargament - Brant, a.g.e., p. 114. 128 Pargament - Brant, a.g.e., p. 116. 129 Pargament - Brant, a.g.e., p. 120 – 123. 130 Tokgöz ve diğerleri, a.g.m., s. 60. 131 Ed. Peter Boyle - Bernard, Levin, Dünya K