T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİ BİLİM DALI DEĞER YIKICI BİR DUYGU OLARAK HASET PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (DOKTORA TEZİ) Esra İRK BURSA- 2022 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİ BİLİM DALI DEĞER YIKICI BİR DUYGU OLARAK HASET PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (DOKTORA TEZİ) Esra İRK Danışman: Prof. Dr. İbrahim GÜRSES BURSA- 2022 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Din Psikoloji Bilim Dalı’nda 711521001 numaralı Esra İRK’in hazırladığı “Değer Yıkıcı Bir Duygu Olarak Haset Psikolojisi Üzerine Bir Araştırma” konulu Doktora Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, ………. günü ……… - ………..saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının …………………………..….. (başarılı/başarısız) olduğuna ……………………………… (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Prof. Dr. İbrahim GÜRSES Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Ali Ulvi Mehmedoğlu Marmara Üniversitesi Üye Prof. Dr. İsmail ÇETİN Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Adem APAK Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Dr. Öğr. Üyesi Emre YILMAZ Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi 31/05/2022 SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 31/05/2022 Danışman Prof. Dr. İbrahim GÜRSES Tarih: 31/05/2022 Tez Başlığı / Konusu: Değer Yıkıcı Bir Duygu Olarak Haset Psikolojisi Üzerine Bir Araştırma Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 180 sayfalık kısmına ilişkin, 31/05/2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 15’tir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları dahil Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu uygulama esaslarında belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza 31.05.2022 Adı Soyadı: Esra İRK Öğrenci No: 711521001 Anabilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Programı: Din Psikolojisi Statüsü: Doktora YEMİN METNİ Doktora Tezi olarak sunduğum “Değer Yıkıcı Bir Duygu Olarak Haset Psikolojisi Üzerine Bir Araştırma” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza 31/05/2022 Adı Soyadı : Esra İRK Öğrenci No : 711521001 Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Programı : Din Psikolojisi Statüsü : Y . Lisans X Doktora v ÖZET Yazar Adı Soyadı : Esra İRK Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Ana Bilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Din Psikolojisi Tezin Niteliği : Doktora tezi Sayfa Sayısı : xv+218 Mezuniyet Tarihi : / /2022 Tez Danışmanı : Prof. Dr. İbrahim GÜRSES DEĞER YIKICI BİR DUYGU OLARAK HASET PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Haset ve gıptanın dindarlık, psikolojik iyi oluş ve minnettarlık ile arasındaki ilişkiyi konu edinen bu çalışma, kuramsal ve ampirik olmak üzere iki eksende ilerlemektedir. Haset ve gıpta duygusunun ayrıntılı bir şekilde incelendiği bu çalışmada dindarlık, psikolojik iyi oluş ve minnettarlık hakkında da genel bilgilere yer verilmiştir. Bu bağlamda çalışmanın amacı dindarlık, psikolojik iyi oluş ve minnettarlık ile haset ve gıpta arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını ve eğer varsa söz konusu ilişkinin yönünü ve derecesini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda, Bursa’da ikamet eden ve 18-65 yaş aralığında yer alan 335 kadın 179 erkek olmak üzere toplam 514 kişiden oluşan örneklem grubuna, “Haset ve Gıpta Ölçeği”, “Dindarlık Ölçeği”, “Psikolojik İyi Oluş Ölçeği” ve “Minnettarlık Ölçeği” uygulanmıştır. Çevrimiçi değerlendirme araçları ile veriler toplanmış ve toplanan veriler SPSS 25.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, dindarlık ve psikolojik iyi oluş ile haset arasında negatif yönlü bir ilişkinin varlığını ortaya koyarken, minnettarlık ile haset arasında anlamlı bir ilişki olmadığını ortaya koymuştur. Dindarlık, psikolojik iyi oluş ve minnettarlık ile gıpta arasında ise anlamlı bir ilişki saptanamamıştır. Bireylerin haset ve gıpta düzeyleri demografik değişkenlere göre istatistiksel açıdan farklılık göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Haset, Gıpta, Dindarlık, Psikolojik İyi Oluş, Minnettarlık. vi ABSTRACT Name /Surmane : Esra İRK University : Bursa Uludağ University Institute : Social Science Field : Philosophy and Religious Studies Branch : Psychology of Religion Degree Awarded : Doctorate (PhD) Page Number : xv+218 Degree Date : / /2022 Supervisor : Prof. Dr. İbrahim GÜRSES A RESEARCH ON THE ENVY PSYCHOLOGY AS A VALUE DESTRUCTIVE EMOTION In this study, the envy and its connections to the religiosity, psychological well- being and gratitude, were investigated in both theoretical and empirical aspects. This study in which the feeling of malicious and benign envy is examined in detail, also includes general information about religiosity, psychological well-being, and gratitude. In this context, the aim of the study is to find out whether religiosity, psychological well- being and gratitude have significant correlation with the malicious and benign envy, and if they do, to determine the direction and degree of this relationship. For this purpose, empirically "BeMaS-T Benign and Malicious Envy Scale", "Religiosity Scale", "Psychological Well-Being Scale" and “Gratitude Scale” are used on the sample group consisting of 335 women and 179 men, who live in Bursa and aged 18-65. Data were collected with online assessment tools and the collected data were analyzed using the SPSS program. The findings revealed that there is a negative relationship between religiosity and malicious envy, and a negative correlation between psychological well- being and malicious envy, while there is no significant relationship between gratitude and malicious envy. On the other hand, the research findings show that no significant relationship is found between religiosity, psychological well-being, gratitude and envy. In addition, malicious envy and benign envy levels of the individuals differ statistically according to demographic variables. Keywords: Malicious Envy, Benign Envy, Religiosity, Psychological Well-Being, Gratitude. vii ÖNSÖZ Duygular bilişsel, psikolojik, sosyal ve dinî açıdan bireyin içsel uyum ve dengesini bozan ya da iç bütünlük ve ahenk sağlayan çift kutuplu etkiye sahiptir. Haset ve gıpta duygusu da bireylerin ruhsal dünyalarında farklı deneyimlere ve etkileşimlere yol açmakta ve birtakım içsel mücadelelere kapı aralamaktadır. Gıpta, bireylere yeni ve dinamik bir güç, artan bir motivasyon ve iyimserlik hissi sağlarken haset, bireyin iyi olma halini zayıflatarak verimliliğini düşürmekte, muhtelif gerilimlere ve öfkeye neden olmaktadır. Günümüzde rekabet ve bireyciliğin hız kazanması, artan toplumsal eşitsizlik ve keskin hiyerarşik farklılıklar, tüketim kültürü, öz-değerlendirmeye yönelik pozitif bir algıdan yoksun olma ile sosyal platformlarda yoğun içerikli sözlü ve görsel paylaşımlardan kaynaklanan sosyal karşılaştırmalar gibi etkenler haset veya gıpta duygusunun temel çıkış noktalarını oluşturmaktadır. Dindarlık, psikolojik iyi oluş, minnettarlık ile haset ve gıpta ilişkisini konu edinen bu çalışma giriş ve sonucun dışında üç bölümden oluşmaktadır. Girişte çalışmanın konusu, amacı ve önemi, temel kavramları, ana ve alt hipotezleri, sınırlılıkları özlü bir şekilde ele alınmıştır. Dört ana başlıktan oluşan birinci bölümün ilk kısmında haset ve gıpta kavramı ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, bu kavramlar sosyal bilimcilerin psikolojik yaklaşımları çerçevesinde ortaya konmuştur. Ayrıca İslam düşüncesine göre haset ve gıpta kavramları Kur’an, hadis ve İslam alimlerinin görüşleri bağlamında ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. İkinci kısmında dindarlık bahsi, dinin genişleme boyutu üzerinden işlenmiş, dindarlığın duygular üzerindeki etkilerine değinilerek bu bölüm noktalanmıştır. Üçüncü ve dördüncü kısımda ise iyi oluş ve minnettarlık kavramları tanımlanmış ve bu değişkenlerin insan psikolojisine etkilerine yer verilmiştir. Araştırmanın metodolojisinin yer aldığı ikinci bölümde örneklem grubunu oluşturan katılımcılara ait bilgilere ve araştırmada kullanılan yöntem ve ölçme araçlarına yer verilmiştir. Üçüncü bölümde veri analizi sonucu elde edilen bulgular ve bulgularla ilgili diğer araştırma sonuçları mukayeseli olarak yorumlanmıştır. Sonuç bölümünde ise araştırma bulguları tezin hipotezleri çerçevesinde analiz edilmiş ve daha sonra yapılacak olan araştırmalara ışık tutması adına birkaç öneri sunulmuştur. Bu çalışmanın her aşamasında büyük emeği geçen, zorlu akademik yolculuğumda ve akademik çalışmalarımda her daim destek olan ve ufkumu açan kıymetli danışman viii hocam Prof. Dr. İbrahim GÜRSES’e şükranlarımı sunuyorum. Tezimin olgunlaşmasında katkı sağlayan Prof. Dr. Ersin KUŞDİL’e ve akademik birikiminden istifade ettiğim Öğr. Gör. Dr. Akif HAYTA’ya müteşekkir olduğumu belirtmek isterim. Tez çalışmamda gönül rahatlığıyla kendisine danışabildiğim Öğr. Üyesi Dr. Büşra KILIÇ AHMADİ’ye teşekkür ederim. Çalışmamın analizi sürecinde yardımını esirgemeyen Arş. Gör. Dr. Yasemin İPEK’e teşekkürlerimi sunuyorum. Tezimi okumak için vakit ayıran Arş. Gör. Sümeyra SARI BEYATLI’ya müteşekkirim. Ayrıca tez jürimde bulunan ve çalışmamı okuyarak değerlendirmelerini paylaşan Prof. Dr. Ali Ulvi MEHMEDOĞLU ve Dr. Öğr. Üyesi Emre YILMAZ’a, aynı zamanda tez izleme komitemde yer alan Prof. Dr. Adem APAK ve Prof. Dr. İsmail ÇETİN hocalarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Esra İRK BURSA/2022 ix İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... ii DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ............................................................. iii YEMİN METNİ ............................................................................................................. iv ÖZET ............................................................................................................................... v ABSTRACT .................................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. ix TABLOLAR ................................................................................................................. xiii KISALTMALAR .......................................................................................................... xv GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU .................................................................................. 1 2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ ................................................................. 3 3. ARAŞTIRMANIN TEMEL KAVRAMLARI ......................................................... 3 3.1. Haset .................................................................................................................. 3 3.2. Gıpta ................................................................................................................... 3 3.3. Dindarlık ............................................................................................................ 4 3.4. Psikolojik İyi Oluş ............................................................................................. 4 3.5. Minnettarlık ....................................................................................................... 5 4. ARAŞTIRMA SORULARI ...................................................................................... 5 5. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ..................................................................... 5 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE 1. HASET ve HASETLE İLİŞKİLİ DUYGULAR ...................................................... 7 1.1. Haset .................................................................................................................. 7 1.1.1. Hasedin Olumlu Etkileri ........................................................................... 10 x 1.1.2. Hasedin Olumsuz Etkileri ......................................................................... 12 1.1.3. Hasedin Dışavurumları ............................................................................. 16 1.2. Kıskançlık ........................................................................................................ 18 1.3. Başkasının Zararına Sevinme (Schadenfreude) ............................................... 25 1.4. Açgözlülük ....................................................................................................... 30 1.5. Haset ve Gıpta .................................................................................................. 34 1.6. Haset ve Gıptayı Açıklamaya Yönelik Yaklaşımlar ........................................ 38 1.6.1. Psikanalitik Kuram ve Nesne İlişkileri Kuramı ........................................ 38 1.6.2. Evrimsel Kuram ........................................................................................ 42 1.6.3. Sosyal Karşılaştırma Kuramı .................................................................... 44 1.7. Hasedin Nedenleri ............................................................................................ 52 1.7.1.Kibir, Gurur ve Narsisizm ......................................................................... 52 1.7.2.Hak İddia Etme ve Adaletsizlik ................................................................. 56 1.7.3. Aşağılık Duygusu ..................................................................................... 59 1.8. Dinlerde Haset ve Gıpta ................................................................................... 60 1.8.1. Yahudilik ve Hristiyanlıkta Haset ve Gıpta .............................................. 60 1.8.2. İslamda Haset ve Gıpta ............................................................................. 61 1.8.2.1. Kur’an’da Haset Kavramı .................................................................. 62 1.8.2.2. Hadislerde Haset ve İnsan İlişkilerine Etkileri .................................. 68 1.8.2.3. İslam Alimlerine Göre Haset ............................................................. 70 1.8.2.4. Gıpta Kavramı .................................................................................... 71 1.9. Hasetle Başa Çıkma Yolları ............................................................................. 76 2. DİN ve DİNDARLIK ............................................................................................. 79 2.1. Din Kavramı .................................................................................................... 79 2.2. Dindarlık Kavramı ve Boyutları ...................................................................... 79 2.3. Dindarlık ve Duygular ..................................................................................... 81 3. İYİ OLMA HALİ .................................................................................................... 83 3.1. İyi Oluş Kavramı ............................................................................................. 83 3.2. Psikolojik İyi Oluş ........................................................................................... 85 3.3. Öznel İyi Oluş .................................................................................................. 87 4. MİNNETTARLIK .................................................................................................. 88 xi İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMA YÖNTEMİ 1. ARAŞTIRMANIN METODU ................................................................................ 95 2. ARAŞTIRMANIN MODELİ VE DEĞİŞKENLERİ ............................................. 95 3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ ....................................................................... 97 4. ARAŞTIRMANIN EVRENİ VE ÖRNEKLEMİ ................................................... 99 5. ARAŞTIRMAYA KATILANLARIN NİTELİKLERİ ........................................ 100 6. ARAŞTIRMADA KULLANILAN VERİ TOPLAMA ARAÇLARI .................. 104 6.1. Kişisel Bilgi Formu ........................................................................................ 104 6.2. BeMaS-T Haset ve Gıpta Ölçeği ................................................................... 104 6.3. Dindarlık Ölçeği ............................................................................................................... 105 6.4. Psikolojik İyi Oluş Ölçeği .............................................................................. 105 6.5. Minnettarlık Ölçeği ........................................................................................ 106 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BULGULAR VE YORUM 1. ÖLÇEKLERLE İLGİLİ BULGULAR ................................................................. 108 1.1. Güvenirlik Analizi ......................................................................................... 108 1.2. Normallik Analizi .......................................................................................... 109 1.3. Ölçek Toplam Puanlarıyla İlgili Betimsel İstatistikler .................................. 112 2. HASET ve GIPTA DUYGUSU İLE DEMOGRAFİK YAPI .............................. 116 2.1.Haset ve Gıpta Düzeyinin Cinsiyet Değişkenine Göre Durumu .................... 117 2.2. Haset ve Gıpta Düzeyinin Yaş Değişkenine Göre Dağılımı .......................... 119 2.3. Haset ve Gıpta Düzeyinin Medeni Hal Değişkenine Göre Durumu .............. 122 2.4. Haset ve Gıpta Düzeyinin Eğitim Durumu Değişkenine Göre Dağılımı ....... 124 2.5. Haset ve Gıpta Düzeyinin Meslek Durumu Değişkenine Göre Dağılımı ...... 128 2.6. Haset ve Gıpta Düzeyi ile Algılanan Sosyo-Ekonomik Durum .................... 131 2.7. Haset ve Gıpta Düzeyi ile Yerleşim Birimi ................................................... 134 3. DİNDARLIK, PSİKOLOJİK İYİ OLUŞ, MİNNETTARLIK İLE HASET VE GIPTA ARASINDAKİ İLİŞKİ ................................................................................ 137 3.1 Dindarlık ile Haset ve Gıpta Arasındaki İlişki ................................................ 137 xii 3.2. Psikolojik İyi Oluş Düzeyi ile Haset ve Gıpta Arasındaki İlişki ................... 142 3.3. Minnettarlık ile Haset ve Gıpta Arasındaki İlişki .......................................... 147 SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................................ 150 BİBLİYOGRAFYA .................................................................................................... 161 EKLER ........................................................................................................................ 212 EK 1. KİŞİSEL BİLGİ FORMU .............................................................................. 212 EK 2. BeMaS-T HASET VE GIPTA ÖLÇEĞİ ÖRNEK MADDELER .................. 213 EK 3. DİNDARLIK ÖLÇEĞİ ÖRNEK MADDELER ............................................ 214 EK 4. PSİKOLOJİK İYİ OLUŞ ÖLÇEĞİ ÖRNEK MADDELER .......................... 215 EK 5. MİNNETTARLIK ÖLÇEĞİ ÖRNEK MADDELER .................................... 216 EK 6. ETİK KURUL İZNİ ....................................................................................... 217 ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................ 218 xiii TABLOLAR Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Cinsiyete Göre Dağılımı ........................................ 101 Tablo 2. Araştırmaya Katılanların Yaşa Göre Dağılımı ............................................... 101 Tablo 3. Araştırmaya Katılanların Eğitim Durumuna Göre Dağılımı .......................... 101 Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Medeni Duruma Göre Dağılımı ............................. 102 Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Mesleğe Göre Dağılımı ......................................... 102 Tablo 6. Araştırmaya Katılanların Yerleşim Birimi Türüne Göre Dağılımı ................ 103 Tablo 7. Araştırmaya Katılanların Sosyo-Ekonomik Durum Algısına Göre Dağılımı 103 Tablo 8. Araştırmada Kullanılan Ölçekler ve Alt Faktörlerine Ait Güvenirlik Katsayıları ................................................................................................. 109 Tablo 9. Veri Dağılımının Normalliğini Değerlendirmeye Yönelik Betimleyici İstatistikler-I ............................................................................................... 110 Tablo 10. Veri Dağılımının Normalliğini Değerlendirmeye Yönelik Betimleyici İstatistikler-II .............................................................................................. 111 Tablo 11. Ölçek Toplam Puanlarıyla İlgili Betimsel İstatistikler ................................. 112 Tablo 12. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Cinsiyet Durumu Değişkeni Açısından İncelenmesi ............................................................................... 117 Tablo 13. Katılımcıların Haset ve Gıpta Puanlarının Yaş Değişkeni Açısından Dağılımı ..................................................................................................... 119 Tablo 14. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Yaş Durumuna Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ................................................................. 120 Tablo 15. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Medeni Durum Değişkeni Açısından İncelenmesi ............................................................................... 123 Tablo 16 .Katılımcıların Haset ve Gıpta Puanlarının Eğitim Durumu Değişkeni Açısından Dağılımı .................................................................................... 125 Tablo 17. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Eğitim Durumuna Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ............................................... 126 Tablo 18. Katılımcıların Haset ve Gıpta Puanlarının Meslek Durumu Değişkeni Açısından Dağılımı .................................................................................... 128 Tablo 19. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Meslek Durumuna Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ............................................... 129 Tablo 20. Katılımcıların Haset ve Gıpta Puanlarının Algılanan Sosyoekonomik Durum Değişkeni Açısından Dağılımı ................................................................... 132 xiv Tablo 21. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Sosyoekonomik Duruma Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ............................................... 132 Tablo 22. Katılımcıların Haset ve Gıpta Puanlarının Hayatının Çoğunu Geçirdiği Yerleşim Birimi Türü Değişkeni Açısından Dağılımı ............................... 134 Tablo 23. Katılımcıların Haset ve Gıpta Düzeylerinin Hayatının Çoğunu Geçirdiği Yerleşim Birimi Türüne Göre Farklılaşıp Farklılaşmadığının İncelenmesi ................................................................................................ 135 Tablo 24. Dindarlık Düzeyi ile Haset ve Gıpta Düzeyleri Arası Korelasyon Sonuçları .................................................................................................... 137 Tablo 25. Dindarlık Boyutları ile Haset ve Gıpta Düzeyleri Arası Korelasyon Sonuçları .................................................................................................... 140 Tablo 26 Dindarlık Düzeyi ile Haset Düzeyi Arası Basit Regresyon Sonuçları .......... 141 Tablo 27. Psikolojik İyi Oluş Düzeyi ile Haset ve Gıpta Düzeyleri Arası Korelasyon Sonuçları .................................................................................................... 142 Tablo 28. Psikolojik iyi Oluş Boyutları ile Haset ve Gıpta Düzeyleri Arası Korelasyon Sonuçları .................................................................................................... 144 Tablo 29. Psikolojik İyi Oluş Düzeyi ile Haset Düzeyi Arası Basit Regresyon Sonuçları .................................................................................................... 147 Tablo 30. Minnettarlık Düzeyi ile Haset ve Gıpta Düzeyleri Arası Korelasyon Sonuçları .................................................................................................... 148 Tablo 31. Değişkenlere Ait Ortalama, Standart Sapma ve Korelasyon Katsayıları ..... 149 Tablo 32. Haset Düzeyi ile Dindarlık ve Psikolojik İyi Oluş Değişkenlerine Göre Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları ..................................................................... 149 xv KISALTMALAR ANOVA Analysis of Variance bkz. Bakınız B. Baskı C. Cilt çev. Çeviren ed. Editör N Katılımcı Sayısı S Standart Sapma S. Sayı s. Sayfa ss. Sayfadan sayfaya sd Serbestlik Derecesi T.D.V Türkiye Diyanet Vakfı trc. Tercüme TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu t.y. Basım Tarihi Yok 1 GİRİŞ 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU İnsan durumlarını tanımlayan birer özellik olan duygular karar verme, insani gelişim, kişiler arası süreçler, kişilik, psikopatoloji ve iyi oluş modellerinde merkezi bir rol oynamaktadır (Shackman ve ark., 2018: xxiii). Adaptasyon gücümüz duygular sayesinde artmakta ve hayat yaşanır bir hale gelmektedir. Örneğin korku, bize zarar verebilecek tehditlere karşı koruyucu bir şekilde tepki vermemizi sağlarken, iğrenme - gerçek veya mecazi- toksik olabilecek faaliyetlerden zevk alma konusunda bizi temkinli kılar. Kaybın verdiği üzüntü ve umutsuzluk başkalarından yardım almayı kolaylaştırırken, öfke engellenme durumunda başkalarının üzerinde ve bizim üzerimizde uyarıcı bir etki sağlar. Hatta bu uyarı değişimi de beraberinde getirebilir. Öfke, bireyi dünyayı değiştirmeye, sosyal adaleti sağlamaya, insan hakları için mücadele etmeye motive eder (Ekman, 2018: xxx). Bahsi geçen duygular gibi haset de tüm olumsuz çağrışımlarına ve ruhsal, dinî ve sosyal dinamikleri çeşitli düzeylerde etkilemesine rağmen, içinde çeşitli potansiyeller ve fırsatlar barındıran bir duygu olarak görülebilir. Haset duygusu psikanaliz, klinik psikoloji, sağlık ve iyi oluş psikolojisi gibi araştırma alanlarıyla ilişkili olup bu alanlarda bireysel bir bakış açısıyla ele alınırken, diğer yandan bireysel bağlam (individual context) ilişkisinde hasedin rolünü vurgulayan sosyal psikoloji ile iş ve örgütsel psikolojide evrimsel bakış açısıyla ele alınmaktadır (Caputo, 2014: 122). Bireyin benlik saygısını tahrip ederek psikolojik ve fiziksel iyi oluş haline etki ettiği için kişilik psikologlarının, hayatta kalma, adaptasyon ve üreme için gerekli kaynak arayışındaki işlevinden dolayı evrimsel psikologların, sosyal etkileşimlerde güçlü bir uyarıcı işlevinden dolayı sosyal psikologların dikkatlerini üzerine çeken bir duygu olmuştur. Çünkü insanlık tarihi boyunca kültürel gelişim süreçlerinde, farklı dil ve toplumlarda, insanlar hasedi ve haset edilmeyi varoluşlarının temel bir problemi olarak görmüşlerdir (Schoeck, 1969: 3). Sürekli ve evrensel bir duygu olan haset, insanların niçin diğer primat türlerine göre nispeten daha az hiyerarşik ve eşitlikçiliğe daha yatkın olduğunu açıklamasının yanı sıra insan çatışmaları ve terör eylemleri gibi farklı toplumlarda siyasi ve sosyal yapıların oluşumunu açıklamaya da 2 yardımcı olmaktadır (Caputo, 2014: 122). Hasedin antitezi olarak nitelendirebileceğimiz gıpta, duygusal ve ahlaki açıdan pozitif olan takdir etme, hayranlık, öykünme, beğeni gibi olumlu sosyal ve davranışsal tepkileri içeren bir duygudur. Bireyi canlandıran ve güçlendiren bu duygu, kısa ve uzun vadeli hedeflere ulaşmak için motive edici bir değer olarak işlev görmektedir. Gıpta, hasedin bencil ve bozucu doğasının aksine, sosyal bağları kuvvetlendirmekte ve bireysel gelişime öncülük etmektedir. Haset literatüre baktığımızda depresyon, kaygı, öfke gibi duygularla karşılaştırıldığında, araştırmalara konu olması bakımından ihmal edilen bir duygu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun bir nedeni hasedin gerçekten ne olduğu konusunda fikir birliğine varmada çekilen zorluktur (Dalgleish, 1999: 569). Haset ile ilgili olarak kullanılan terimlerin çeşitliliği, bu duygunun içeriğini ve nasıl oluştuğunu tam olarak anlamayı güçleştirmektedir (Vidaillet, 2008: 12). Diğer yandan itici ve tehdit edici doğası nedeniyle bu duyguyu tam olarak tespit etmekte ve ölçmekte araştırmacılar zorlanmaktadır. Mevcut araştırmalar, önyargıdan başkasının zararına sevinmeye, bireysel mutsuzluktan fiziksel sağlığa kadar sayısız sonuçta hasedin önemli bir rol oynadığını göstermektedir (Smith ve Kim, 2007: 61). Dini literatüre baktığımızda haset, hem manevî gelişimi ve ahlaki formasyonu engelleyen, hem de Allah’ın verdiklerine yönelik hoşnutsuzluğa ve tatminsizliğe yol açarak, O’nun iradesine karşı bir sorgulamaya ve hatta meydan okumaya neden olan bir duygu olarak görülmektedir. Çünkü haset eden kimse için arzu edilen şeylerin yokluğu eldekileri bir parça anlamsız kılmakta ve “neden” ve “niçin” ile başlayan sorulara ve nihai olarak da Yaratıcıya isyana yol açabilmektedir. Dolayısıyla bu duygu eğilimine ve pratiğine karşı inananlar uyarılmış ve çeşitli tedavi yolları önerilmiştir. Evrensel ve köklü bir olgu olan dini bireyin kendisi, çevresi ve Yaratıcı ile ilişkisini düzenlediği ve bu ilişkiye yön verdiği için bireyin duygu ve motivasyon dinamiklerini en güçlü şekilde etkileyen faktörlerden biri olarak kabul etmekteyiz. Bu bağlamda bireyin ruhsal dünyasının bütününe yayılabilen haset ve gıpta duygusunun, bireylerin dindarlık düzeylerine göre değişkenlik gösterebileceği düşünülmektedir. Bu çerçevede, çalışmamızın ana konusunu dindarlık ile haset ve gıpta arasındaki ilişki oluşturmaktadır. Ayrıca psikolojik iyi oluş ve minnettarlık değişkenlerinin bireylerin haset ve gıpta düzeyleri üzerindeki ilişkisi de incelenecektir. 3 2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ Bu çalışmanın temel amacı, dindarlık ile haset ve gıpta düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını şayet varsa bu ilişkinin yönünü saptamaktır. Batı’da yetmişli yıllarda kavram olarak çalışılmaya başlanmış ve sosyal psikolojinin dikkat çeken konularından biri haline gelmiş olmasına rağmen, haset ve gıpta duygusu görebildiğimiz kadarıyla yerli literatürde yeterince yer almamıştır. Bu sebeple çalışmamız entelektüel arka planı ve yapısıyla ilgili tartışmalara genişçe yer vererek haset ve gıpta duygusunu detaylı bir şekilde incelemektedir. Haset ve gıpta duygusunun din psikolojisi alanına tanıtılması noktasında bir ilk adım olması hasebiyle önem arz eden çalışmamız, alanımıza özgün bir değer katmayı ummaktadır. Batı’da çeşitli değişkenlerle ilişkisi bağlamında incelenen haset ve gıptanın dindarlık ile ilişkisini doğrudan konu edinen araştırma sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla bu çalışmanın hem ülkemizde hem de Batı’da yapılan birkaç araştırmadan biri olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 3. ARAŞTIRMANIN TEMEL KAVRAMLARI 3.1. Haset Haset başkasının üstün nitelikleri, başarıları veya varsıllıkları karşısında, onlara sahip olmayan bireyin bu avantajları arzulaması ya da diğerinin bunlardan yoksun olmasını dilemesi durumunda ortaya çıkan olumsuz duygusal tepki olarak tanımlanmaktadır (Parrott ve Smith: 1993: 906). Gerçek ya da hayali bir eksikliği simgeleyen bu duygu (Navaro, 2015: 23), yoksunluk duyulan nesnelere veya hedeflere başkasının ulaştığı görüldüğünde (Lazarus, 1994: 32), özlem/hasret, aşağılık duygusu, hınç, suçluluk ve hayranlık (Parrott, 1991: 13-14), açgözlülük, kötü niyet gibi (Vidaillet, 2008: 19-22) bir dizi farklı duygusal deneyim eşliğinde ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan haset duygusu doğru yönetilemezse, haset edilen kimseyi sahip olduğu şeyden mahrum etmeye yönelik çeşitli tuzak ve komplolar devreye girebilmekte ve bu da hasedin yıkıcı yönünü sergilemektedir (Schimmel, 1997: 57). 3.2. Gıpta Sosyal açıdan istenilir olan hayranlık (Belk, 2011: 125); övgü ve takdir etme eğilimi (Quintanilla ve Jensen de Ló Pez, 2015: 78) gibi nitelikleri beraberinde taşıyan 4 gıpta, düşmanlık veya kötü niyetin olmadığı bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Bu duyguda hasetçi davranışlar arasında yer alan rakibine zarar verme veya onu aşağı çekme gibi yıkıcı eylemler yerine (Belk, 2011: 130) rakiple aynı konuma gelme ya da rakibi geçmeye yönelik pozitif davranışlar söz konusudur. Her ne kadar gıpta duygusu da haset gibi acı verici ve sinir bozucu deneyimler ile aşağılık duyguları üretse de (Yang ve Tang, 2021: 8) gıpta, kişinin diğerine kıyasla daha aşağıda olduğunu fark etmesini ve buna mukabil kendisini geliştirerek bu farklılığı ortadan kaldırma arzusunu ifade eder (Graf, 2010: 131). Gıpta, çözümün bir parçası iken haset, problemin bir parçasıdır (Fiske, 2012: 27). 3.3. Dindarlık Dinin tanımında karşılaşılan zorluklar dindarlık söz konusu olduğu zaman da ortaya çıkmakla birlikte (Mehmedoğlu, 2013: 177; Yapıcı, 2012: 2, Yapıcı ve Koçak, 2017: 68) genel olarak dindarlık, dini inanç ve öğretinin insanın yaşamında hareketlenmesi ve etkinleşmesidir (Kayıklık, 2011: 191). Aynı zamanda bir gelenek ve kuruma bağlılığın işaretidir (Hood, Hill ve Spilka, 2009: 9). Dindarlık girift, kişiden kişiye değişen, çok boyutlu bir olgu olduğu için (Hood ve ark., 2009: 39-44), çalışmalarda çok boyutlu dindarlık ölçekleri kullanılmaktadır. Çünkü dindarlık, boyutlarıyla ölçülebilen çeşitli davranış türlerini içerdiği için iyi bir dindarlık ölçeğinin çeşitli kriterleri içermesi gerektiği fikri araştırmacılar tarafından önemli görülmüştür (Beit-Hallahmi ve Argyle, 1997: 40). Dindarlığı çok boyutlu bir fenomen olarak ilk tasnif eden Glock ve Stark (Christiano, Swatos ve Kivisto, 2015: 33) yaptıkları çalışmada dindarlığı inanç, ibadet, tecrübe, bilgi ve etki olmak üzere beş boyutta ele almışlardır (Glock, 1968: 14-16). Dindarlığı bu beş boyutta kavramsallaştırmanın başlıca avantajı, dini çeşitli yönlerden oluşan çok boyutlu bir değişken olarak görmemize yardım etmiş olmasıdır (Paloutzian, 2017: 26). Bu çalışmada ise dindarlık, inanç-etki ve bilgi- ibadet olmak üzere iki alt boyutta ele alınmıştır. 3.4. Psikolojik İyi Oluş İyi olma hali, pozitif psikolojinin üzerinde sıkça durduğu kavramlardan biridir. İyi bir hayatın nasıl olması gerektiği veya hayatın anlamının ne olduğuna dair kadim sorular, pek çok disiplinden iyi oluşla ilgili çeşitli tanımlama ve açıklamaları beraberinde getirmiştir. Myers, Sweeney ve Witmer (2000: 252)’a göre iyilik hali, beden, akıl ve 5 ruhun birbirini tamamladığı, optimal düzeyde sağlık ve iyi oluş yönelimini esas alarak çeşitli yaşam alanlarında dolu dolu bir yaşantı sürdürme anlamına gelmektedir. Literatürde iyi olma hali iki şekilde ele alınmaktadır. Birincisi, mutluluk ve yaşam doyumu eksenli tanımlamalardan oluşan ve insanların kendi hayatlarıyla ilgili kişisel değerlendirmelerini içeren öznel iyi oluş (Diener ve Ryan, 2009: 391), ikincisi, pozitif işlevselliği esas alan ve yaşam tutumlarından oluşan daha derin ve çok boyutlu bir yapı olan psikolojik iyi oluştur (Ryff, 1989a: 1070). 3.5. Minnettarlık Bir iyilik ya da lütuf karşısında hissedilen sevinç, takdir, hayranlık duygularının karışımı sonucu oluşan üst düzey bir duygulanım hali olan minnettarlık (Göka, 2021: 198), “bir kimseden gördüğü iyiliğe karşı gönül borcu olmak” şeklinde tanımlanmaktadır (Hökelekli, 2013: 143). Minnettarlık duymada esas unsur, bir kişinin gönüllü olarak başka birinin ihtiyacının karşılanmasına yardım etmesidir. Bu ihtiyaçlar para, barınma, gıda, ilgi ve şefkat veya özürlü ya da hasta olunduğu zamanki bakımı içerebilir (Lazarus, 1994:119-120). 4. ARAŞTIRMA SORULARI Araştırmanın temel problemini, “18-65” yaş aralığındaki bireylerde dindarlık ile haset ve gıpta düzeyi arasındaki ilişki” oluşturmaktadır. Bu bağlamda araştırmamızda şu sorulara cevap aranacaktır. 1. Araştırma grubunun haset ve gıpta düzeyleri nedir? 2. Araştırma grubunun demografik değişkenlere göre haset ve gıpta düzeyleri değişmekte midir? 3. Araştırma grubunun dindarlık düzeyleri ile haset ve gıpta düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki söz konusu mudur? 4. Araştırma grubunun psikolojik iyi oluş ve minnettarlık düzeyleri ile haset ve gıpta düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki söz konusu mudur? 5. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI • Dindarlık ile haset ve gıpta arasındaki incelemeyi amaçlayan bu çalışma, benimsediği modelle sınırlıdır. 6 • Haset duygusunu ölçmek için “Haset ve Gıpta Ölçeği”, dindarlığı ölçmek için “Dindarlık Ölçeği”, psikolojik iyi oluş halini ölçmek için “Psikolojik İyi Oluş Ölçeği” ve minnettarlık duygusunu ölçmek için “Minnettarlık Ölçeği” ile sınırlıdır. • Bursa ilinde ikamet eden “18-65” yaş grubundaki bireylerden rastgele seçilmiş olan 514 kişilik katılımcıdan oluşan örneklem ile sınırlıdır. • Araştırma bulguları, alan araştırmasının yapıldığı zaman dilimi olan 2021 yılı ile sınırlıdır. • Araştırmadan elde edilen bulgular, katılımcıların verdiği cevapların doğruluğu varsayımı ile sınırlıdır. 7 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE 1. HASET ve HASETLE İLİŞKİLİ DUYGULAR 1.1. Haset Haset, sosyal bilimler ve ilahiyat bilimlerinde görece daha çok çalışılan bir duygu olmakla birlikte antropoloji, ekonomi, psikoloji, sosyoloji, psikanaliz, felsefe, edebiyat, tarih ve örgütsel davranış gibi pek çok farklı alanlarda da çalışılan bir duygudur (Belk, 2011: 118). Çünkü hasedin sosyal hayatta kaçınılmaz bir gerçeklik olması (Helmut, 1969: 34) bu konuyla ilgili interdisipliner bir yaklaşımı gerekli kılmıştır. Buna rağmen haset, diğer duygularla karşılaştırıldığında araştırmacılar tarafından görece daha geç incelemiş bir duygu olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle hasetle eş anlamlı olarak görülen kıskançlık, psikolojik literatürde üzerinde daha çok durulan bir kavram olmuştur. Bu durumun nedenlerinden biri hasedin gerçekten ne anlam ifade ettiği konusunda net bir görüş birliğinin olmaması (Dalgleish, 1999: 569) ve hasetle ilgili olarak kullanılan terimlerin çeşitliliğidir (Vidaillet, 2008: 12). Bir diğer neden haset ve kıskançlıktaki pozitif ve negatif duygusal tutumların varlığıdır. Bu duygusal tutumlar, haset ve kıskançlığın muğlak kalmasına neden olmaktadır. Zira duygular genellikle sadece bir değil, bir dizi duygudan oluşurlar. Mesela, keder öfke, suçluluk ve utanç ile aşk kıskançlık, umut ve hayranlık ile nefret ise korku, haset ve küçümsemeyle ilişkili olabilir. Bu bağlantılar tesadüfi değildir, daha ziyade, duygusal durumun değişken olduğu gerçeğini ifade ederler (Ben-Ze’ev, 2001: 4, 301). Haset, genellikle yukarı doğru sosyal karşılaştırmadan kaynaklanan ve çeşitli düşünce ve davranışlara yol açan karmaşık ve çok katmanlı bir duygudur (Yang-Tang, 2021: 8). İngilizcede hasede karşılık gelen “envy” kelimesi "kem gözle bakmak" anlamına gelen Latince “invidere” kelimesinden türemiştir (Hacker, 2018: 192; Vidaillet, 2008: 14). En yalın anlamıyla haset, başkasının sahip olduğu şeyi elde etme arzusudur (Ben Ze'ev, 1990: 487; Gressel, 2014: 9; Lazarus, 1991: 122; Lazarus ve Lazarus, 1994: 31; Strongman, 2003: 140; Vidaillet, 2008: 18). Arzu edilen nesnenin kişinin benlik 8 kavramı veya rekabetçi konumu için önemli olduğuna dair bir inanç söz konusudur (Cohen-Charash ve Larson, 2017b: 25). Evrensel bir duygu olan haset (Kets de Vries, 2009: 148), her yerde kendisini gösterebilir ve her şy haset nesnesi olabilir (Cowan ve Jennsen, 2011: 48). Tipik olarak güzellik, sabır, zeka gibi belirli bir kişisel nitelik, araba gibi belirli bir nesne ya da patron olmak gibi belirli bir pozisyon (Ben-Ze’ev, 1990: 491), fiziksel yaşam için ihtiyaç duyulan gıdanın ya da paranın yanı sıra psikolojik iyi olma hali için gerekli olabilecek bir saygınlık (Foster, 1972: 168) veya kişisel bir ilişki (yüksek konumdaki veya ünlü kimselerle) gibi bireyin olumlu bir öz değerlendirme için önemli olarak algıladığı hemen her şey (Belliotti, 2020: 198) haset nesneleri olarak gösterilebilir. Bir kimse iş arkadaşının daha yüksek maaş almasına, komşusunun daha başarılı çocuklarına, meslektaşının kazandığı ödüle, kardeşinin daha büyük bir evde oturmasına, arkadaşının kendisinden daha iyi bir evliliği olmasına, kız kardeşinin çalışmak zorunda olmayıp çocuklarıyla birlikte evde vakit geçirmesine ve eşinin her gün evini/çocuklarını bırakıp işe gitmesine haset edebilir (Gressel, 2014: 9, 10). Yüzü ciddi şekilde zarar görmüş bir kadın cildi pürüzsüz olanlara, kızları olan bir baba, oğlu olan herkese haset edebilir. Zengin bir kişi, kendisinden daha zengin olan başka birine haset edebilirken, güzel bir film yıldızı başka bir yıldızın güzelliğine haset edebilir (Ben-Ze’ev, 1990: 492;1992: 555; 2001: 284; 2002: 151). Hatta insan haset duygusuyla en yakınlarına dahi -kardeş, aile, çocuk- düşmanca hisler besleyebilir (Özakkaş, 2016: 445). Haset, genellikle insana yöneliktir. Altından olan bir dağa ya da ölmüş kimselere karşı haset duygusu hissedilmez. Çünkü ortada bir rekabet durumu yoktur. Ancak duygular özne gibi kısmî özelliklere sahip olan veya olduğu düşünülen nesnelere yönlendirilebilir. Bu yüzden arabaya karşı öfke hissedilebilir veya bir dağın gücüne haset edilebilir (Ben-Ze’ev, 2001: 30, 282-285). Görüldüğü gibi haset kaynaklarını belirli ve sınırlı bir çerçeve içine koyarak daraltmak mümkün gözükmemektedir. Çünkü bir başkası için oldukça sıradan ve basit görülen bir durum veya nesne, diğeri için oldukça önemli ve anlam yüklü olabilmektedir. Haset çok yakın ilişkilerde yaygın değildir. Bir baba genellikle oğlunun başarısını kendi benlik saygısını tehdit eden ayrı bir şey olarak değil kendi başarısının bir parçası olarak görür. Ancak aile içinde yakın bir ilişki olmadığında haset, gururun yerine geçebilir. Bu durumda haset ebeveynler ve çocuklar, kardeşler veya karı-koca arasındaki bazı yakın ilişkilerde rol oynayabilir. Bir baba oğlunun ekonomik, eğitim veya başka 9 alanlardaki fırsatlarını yaşamak için oğlunun yaşında olmak isteyebilir. Kendi konumunun, oğlunun konumundan daha aşağıda olduğunu düşünebilir. Ancak babanın oğluna karşı tavrı nadiren yoğun veya yıkıcıdır. Eğer yoğun bir haset görülürse bu, baba- oğul ilişkisinin çok yakın olmadığının bir göstergesidir. Kıskançlık, çekirdek aile içinde tipik iken haset çok nadirdir (Ben-Ze’ev,; 1990: 508; 1992: 569; 2001: 308). Haset duygusu literatürde bazı durumlarda “Tall Poppy Syndrome” ile isimlendirilmektedir. Başarılı insanları eleştirme eğilimi olan “Tall Poppy” sendromu Avustralya ve Yeni Zelanda'da tartışılan kavramdır. "Tall Poppy" kavramı diğer insanları haset etmeye kışkırtabilen statü, başarı, iyi görünüm veya başka karakteristikler nedeniyle öne çıkan kimseler için kullanılır (Gressel, 2014: 63). Başarılı insanları eleştirme sendromu olarak adlandırılan bu toplumsal fenomen, yeteneklerini veya başarılarını akranlarından daha yüksek bir seviyeye çıkaran bireylere yönelik küçük düşürme (cut down) ve eleştirme pratiklerini ifade eder (Shrand, 2013: 71). Konuyla ilgili olarak Feather (1989: 244-249) tarafından oldukça başarılı insanlara yönelik tutumların incelendiği bir dizi çalışmada, katılımcılara üstün ya da ortalama başarılı olan bir öğrenciyle ilgili senaryo verilmiştir. Daha sonra bu öğrencinin performansında bir düşüş yaşadığı katılımcılara bildirilmiştir. Araştırma sonunda katılımcıların üstün başarı gösteren öğrencinin başarısızlığından, ortalama başarı gösteren öğrencinin başarısızlığına göre daha memnun oldukları görülmüştür. Aynı araştırmada katılımcıların sınavda kopya çeken üstün başarılı öğrencinin, ortalama başarılı öğrenciye nazaran kopya çekerken yakalanmasından ve ayrıca ceza almasından daha çok memnun oldukları tespit edilmiştir (Feather, 1989: 254). Bir diğer araştırmada “Tall Poppy” sendromunun başarılı sporcuların atletik yetenek ve kariyer gelişimlerinin çeşitli aşamalarında olumlu ve olumsuz etkilere sahip olduğu görülmüştür. Bulgular, bu sporcuların “Tall Poppy” olarak hedef alındığını ve onları küçük düşürmek için girişimlerde bulunulduğunu ortaya koymuştur (Pierce ve ark., 2017: 361). Başkasının elindekini kaybetmesini odak noktası yapan haset eden birey başarı, mevki, zenginlik gibi yoksunluğunu duyduğu şey her ne ise bu isteklerini elde edebilmek için pozitif ve doğru eylemler yerine doğrudan diğer bireyin başarısızlığını ve düşüşünü içten bir şekilde arzu etmektedir. Bu arzusu gerçekleştiği takdirde kendisini huzursuz eden durumdan kurtulacağı yanılgısına düşer. Esasında ilk zamanlar iç dünyasında bir rahatlık hisseder. Ancak bu rahatlama duygusu geçici ve aldatıcı bir avuntudur. Çünkü 10 bu kimsenin kendisinden daha üstün kişilerle karşılaştıkça – ki her zaman daha üstün olan biri vardır- biteviye haset duygusuyla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Sınırsız sayıda olası hedefleri ve derin bir tutkuyu ifade eden haset, gizemli ve anlaşılması zor bir duygudur (Gressel, 2014: 9 -10). Haset eden bireyler bu duygunun bir tabu olduğunu ve ciddi bir günah olarak kınanmış olduğunu bildikleri için (Vidaillet, 2008: 21- 22) genellikle haset duygularını itiraf etmekten utanırlar (Schimmel, 2008: 22). Yıkıcı bir güç olarak haset duygusu üzerine inşa edilen kültürel ve dini tabular hasedi kabul etmeyi ya da onun hakkında doğrudan konuşmayı zorlaştırmaktadır (Navaro ve Schwartzberg, 2007: 205). Çünkü haset, şeytanca ayartılmanın temel belirtilerinden birisidir. Şeytan, sahip olduklarından tatmin olmayan bir kimsenin gözlerini etrafına çevirmesine neden olur. Haset, sahip olmadığımızın çekiciliğini ve arzusunu oluşturarak bir huzursuzluğa yol açar. Hasetle gözlerini çeviren bir bakıma Tanrı’yı ve Tanrı’nın adaletini yargılamaya başlar. Haset ettikçe de başkalarına ait olana göz diker (Taburoğlu, 2017: 34). Haset, bireyde kendini kınama, suçluluk ve utanç duygusunun yanı sıra sosyal ceza korkusu da uyandırır (Berman, 2007a: 21). Toplumsal olarak onaylanmış bir duygu olmadığı için genellikle maskelenir (Hacker, 2017: 229), böylece bireyler onu gizlemek için daha fazla motive olurlar (Alicke ve Zell, 2008: 77). Çeşitli nedenlerden dolayı gizlenen haset, özellikle düşmanca duyguları bünyesinde barındırdığında bireyde daha gizli kalır (Feather, 2000: 953) ve kanıtlanması her zaman mümkün değildir (Helmut, 1969: 112). Bu yüzden genellikle reddedilir veya bastırılır (Clanton, 2006: 436). Hasedin pek çok olumsuz duygu ve tutumu içinde barındırması nedeniyle dinî değerler yelpazesini zedeleyebilecek hatta tahrip edebilecek potansiyeli, bu duygunun geleneksel açıdan sakıncalı ve zararlı görülmesinin önemli bir nedenidir. Zira haset bireydeki iyilik hissini azaltmakta, bireysel ve toplumsal empatiyi zorlaştırmaktadır. Hasedin ahlaki deformasyona yol açabilen bir tehdit unsuru oluşu, bireylerde içkin bir ahlak anlayışını yerleştirmeye çalışan dini geleneklerde, bu duygunun bir problem alanı olarak görülmesine yol açmıştır. 1.1.1. Hasedin Olumlu Etkileri Geçmişteki araştırmalar genellikle hasedin olumsuz sonuçlarına odaklanmakla birlikte, yapılan son araştırmalar, hasedin işlevsel olabileceğini ve duygu odaklı başa çıkma davranışı, çeşitli bilişsel süreçler gibi pozitif tepkilere yol açabileceğini ortaya 11 koymaktadır. Ancak yapılan çalışmalar hasedin arzu edilen sonuçlarını göz ardı etmektedir (Cohen-Charash ve Larson, 2017: 177). Aşağıda haset duygusunun çeşitli yönlerden faydaları ele alınmıştır. Hasedin olumlu etkileri konusunda yararlandığımız literatür batı kaynaklıdır ve bu kaynaklarda hasedin olumlu tarafları da dile getirilmektedir. i) Haset duygusunun kişinin kimliğinin oluşumunda ve belirgin hale gelmesinde potansiyel rolü bulunmaktadır. Hasetteki duygusal geribildirim, kişinin özgün kimliği için özellikle kritik olan benlik boyutları hakkında bilgi vericidir (Tangney ve Salovey, 1999: 180). ii) Hasedin bazen insanoğlunu ilerletmeye teşvik edici itici bir güç olarak işlev gördüğü söylenebilir (Vidaillet, 2008: 23). (iii) Negatif bir duygu olmasına rağmen hasedin sosyal yönden yararlı tarafları olabilir. Haset edilmekten korkma, gerekli normlara uymak için ek bir sebep oluşturmaktadır (Clanton, 2006: 440). (iv) Haset duygusu gelişmemiz için bir ayna (Navaro, 2015: 40) olarak işlev gördüğü takdirde bireylerin kişilik gelişimleri ve benlik saygılarını düzenlemeleri için faydalıdır. Bu sayede bireyler eksik yanlarını tamamlamak ve geliştirmek için motive olabilirler. (v) Hasedin boyutlarından biri olan rekabet faktörü, bireylerin evrimsel dönem boyunca hayatta kalabilmek ve üremek için gerekli kaynakları bulma arayışlarında önemli bir rol oynamıştır (Hill ve Buss, 2008: 60). (vi) Haset, sevgi gibi anlamlı bir hayat için gerekli olan bilişsel, duyuşsal, motivasyonel ve iradeli/istemli boyutlara sahip olan karmaşık bir hayat düzenleyicisidir. Hasetle ilgili duygular, etkiler ve hisler, limbik sistemde yerleşiktir ve bu duygu adaptasyon ve hayatta kalma için gereklidir (Ninivaggi, 2010: 33-69). (vii) Haset, zihinsel bütünleşmeyi, gelişmeyi ve güçlü psikolojik zenginleşmeyi teşvik etmek için neredeyse sınırsız potansiyel fırsatlar sunan zorlayıcı bir güçtür (Ninivaggi, 2010: 70), öyle ki kişisel gelişimi destekleyen psişik kaynakları bile serbest bırakabilir (Hinze, 2020: 103). (viii) Hasedin anksiyete, stres ve depresyon gibi rahatsızlıklardaki rolünün farkına varma, etkili tedavilerin tasarlanmasında yeni bir perspektif kazandırır (Ninivaggi, 2010: 23). (ix) Haset diğerine sinsice zarar vermeye çalışan tehdit yönelimli eylem eğilimleri ile kendini geliştirme için bir dürtü sağlayan mücadele yönelimli eylem eğilimleri ile aktive edilmektedir. Bu aktif eylem eğilimleri, pozitif davranışsal ve örgütsel sonuçları da beraberinde getirir. Böylece bireyleri olumsuz bir durumu farklı şekillerde ele almaya motive edici ve bunu yaparken acıyı azaltıcı psikolojik bir alarm işlevi görebilir (Tai, Narayanan ve McAllister, 2012: 118-123). (x) 12 Haset kişiler arası iletişimde yıkıcılığa ve ilişkisel doyumsuzluğa neden olmakla birlikte anlayış ve dayanışmaya yol açabilmektedir (Guerrero ve Andersen, 1988: 66). (xi) Güçlü bir haset duygusu, haset eden ile edilen arasındaki mevcut eşitsizliği sadece ortadan kaldırmayı değil, aynı zamanda bunu tersine çevirmeyi ve haset edenin lehine daha da büyük bir farklılık oluşturmaya imkân sağlamaktadır (Belliotti, 2020: 204). (xii) Haset duygusu, haset edilen hedeflerden tavsiye alma ve gözlem yoluyla öğrenme gibi pozitif davranışlara katkı sağlamaktadır. İşyerinde haset ve iş performansı üzerine yapılan bir çalışmada hasedin, sosyal baltalama gibi negatif davranışlarla ilişkisi tespit edildiği gibi haset edilen hedeflerden tavsiye alma ve gözlem yoluyla öğrenme gibi pozitif davranışlarla da ilişkili olduğu görülmüştür. Bu davranışları sergileyen bireylerin daha iyi iş performansı gösterdiği ve daha iyi satış yaptığı tespit edilmiştir (Lee ve Duffy, 2019: 1092-1095). Ezcümle haset, tüm kültürlerde ölümcül bir günah olarak damgalanan yıkıcı ve antisosyal bir tutumu ifade etmesine rağmen, böylesine yaygın bir duygu, toplumun varlığı, gelişimi ve sosyal ilişkilerin kurulması için gerekli kabul edilmektedir (de Gaulejac, 1997; akt. Caputo, 2014: 109). Haset, bu kazanımlarla, bireyi kendiliğinden harekete geçmeye görece mecbur kılan yeni bir fırsat alanı olarak gözükmektedir. Ruhsal dünyada yaşanılan dalgalanma hatta kopuş süreci, yeniden yapılanma için bir zemin oluşturmaktadır. Mevcut şartlara veya duruma intibak edecek şekilde pozitif dönüşüme zorlayan bir güç olabilmektedir. 1.1.2. Hasedin Olumsuz Etkileri İnsan davranışları üzerinde güçlü bir etkisi bulunan haset, acı verici negatif duygular ile saldırgan davranışlarla ilişkilendirilir ve kötü niyet, açgözlülük, aşağılık hissi (Vidaillet, 2008: 19- 22), hayal kırıklığı, öfke, kendine acıma, açgözlülük, kin ve intikam (vindictiveness) duyguları (Kets de Vries, 2009: 148) hasede eşlik eder. Haset kaygı, suçluluk, acı çekme, arzu, aşk, şehvet, kıskançlık, nefret, hınç, yalnızlık, tiksinme, psikoz, motivasyon, engelleme ve kendine zarar verme (self-destruction) gibi pek çok deneyimsel durumlar, duygular ve ruh halleri ile bağlantılıdır (Ninivaggi, 2010: 213). Parrott (1991: 13-14)’a göre haset asgari altı alt duygusal tecrübeyi içinde barındırır. Bunlar özlem/hasret, aşağılık duygusu, belirli bir kişi/grubun üstünlüğünden ya da şartların veya kaderin adaletsizliğinden kaynaklanan hınç duygusu, kötü niyetten kaynaklanan suçluluk ve hayranlıktır. Parrott ve Smith (1993: 911) haset duygusunun aşağılık hissi, duyguların 13 onaylanmaması, yoğun bir özlem/hasret ve gelişme motivasyonu ile karakterize edildiğini, kıskançlığın ise şüphe, korku, belirsizlik (ilişkinin durumu hakkında kafa karışıklığı) ve yalnızlık (dışlanmış ve terk edilmiş hissetme) ile daha fazla karakterize edildiğini tespit etmişlerdir. Caputo (2014: 115) psikolojik literatürde hasedin toplumsal temsilinin beş ana küme altında toplandığını tespit etmiştir. Bunlar temel yıkıcılık, öznel adaletsizlik, narsisistik savunma, rekabetçi eğilim ve kötücül neşedir1. Kendine acıma ve suçluluk ile ilişkili olan haset, mevcut durumu değiştirmenin imkansızlığına işaret eder (Ben-Ze’ev, 2001: 301). Ancak haset eden bazı insanlar, kendilerini yetersiz, dışlanmış ve güvenden yoksun hissettikleri için diğerini suçlamayı tercih ederler. Böylece diğerinin suçlu olduğunun tek gerçeklik olduğuna (büyüsel düşünce yoluyla) inanır hale gelirler (Kilborne, 2014: 28). Hayatı boyunca haset eden kimsenin tek kaygısı birilerinden bir şeyler almak, karşısındakini yıpratmak ve rahatsız etmektir. O kimse ulaşamadığı hedefler için çeşitli mazeretler üretir ve başarısızlığı için başkasını suçlar. İnsan doğasını çok az idrak edebilir. Başkalarının dertlerine ortak olmaz (Adler, 2003: 238). Kindar bir yapısı olduğu için kolayca küsebilir ve küskünlüğü rahat bir şekilde kin duygusuna bürünebilir. Bağışlama düzeyi düşük ve özgüveni de zayıftır. İnsanlar hakkında kötücül hislere sahip olduğu için kendisine de kötülük yapılacağı şüphesi ve korkusu içindedir. Hiçbir zaman istediğini tam olarak aldığını düşünmediği için hep eksiklik duygusu hisseder (Göka, 2020: 104-105). 1 Psikanalitik çerçevede temel yıkıcılık (primary destructiveness), dışarıya yansıtılabilen ve başkalarına atfedilebilen, kendi kendini yok eden, doğuştan gelen ve bilinçsiz bir güç olarak görülen ilkel ölüm içgüdüsünün erken bir ifadesini temsil eder. Bu anlamda, başka birinin sahip olduğu ve hoşlandığı ancak kendisinde olmayıp arzu edilen bir şeyi bozma dürtüsüyle ilgilidir. Öznel adaletsizlik: Haset, fırsat eşitliği ve kaynaklara erişim açısından sosyal adalet ilkeleriyle ilgili ahlaki bir duygu olarak görülmektedir. Zira bu duygu kişisel ilgi alanlarında avantajlı diğerleriyle sosyal karşılaştırmalardan kaynaklanır. İnsanlar kendilerini düşük bir sosyal statüye sahip olarak algılar ve başkalarının üstün konumunu veya itibarını haksız olarak görür. Haset, bu nedenle, güç ilişkilerinde yaşadıkları aşağılık duygusunu ve hayal kırıklığını hafifletmek için bir sosyal hak duygusunu yeniden tesis etmenin bir aracı olarak iş görür. Narsisistik savunma: Haset duygusal yoksunluk, yetersiz beslenme ve doyumu bozan olumsuz durumlardan doğan bir savunma olarak düşünülür. Nesne ilişkileri teorisine göre, iyi nesneye saldırarak savunmasızlık, bağımlılık ve eksiklik duygularını savuşturmak mümkündür. Haset, iyi şeyleri yok etme arzusuna dayanır, böylece kişinin benlik saygısına acı verici bir şekilde zarar vermekten kaçınır ve narsistik her şeye gücü yetme duygusunu sürdürür. Rekabetçi eğilim: Haset rekabet dinamikleri içinde başkaları üzerinde güç ve etki elde etmek için kasıtlı bir iradeyi ifade eder. Evrimsel bir bakış açısıyla haset, bireyleri kendileriyle üstün öteki arasındaki uçurumu daraltmaya teşvik eden kişilerarası bir rekabetin ifadesidir. Bununla birlikte uyarlanabilir işlevine rağmen, bu duygusal durum, bireycilik ve egoizm ile karakterize edilen kuralsız ve ahlak dışı değerlerle ilişkili görünmektedir. Kötücül neşe: Hase başkalarının iyi oluş halini üzüntü ile algılama eğilimi ile ilgilidir. Başkalarının zararına sevinmekten kaynaklanan kötücül neşeden oluşur, bu da avantajlı olanı daha az haset edilir kılmaktadır. 14 Kökenini tüm ilişkilerin doğasında var olan utanç, kaygı ve çaresizlik duygularından alan haset duygusu (Kilborne, 2014: 4), yetersizlik, küçük düşme ve öz saygı eksikliği nedeniyle bireyde utanç meydana getirir ve genellikle bu duygular hızla öfke, saldırganlık veya kendine zarar verici davranışlara dönüşür (Navaro ve Schwartzberg, 2007: 205). Haset eden kimse içini kemiren, ona ıstırap veren hoşnutsuzluğa ve gerilime karşı son derece hassastır. Bunları uyandıran her şeyi ortadan kaldırarak engellemeye çalışır. Şiddetli, saldırgan, yıkıcı davranışlarla içindeki ıstırabı dindirmeyi amaçlar (Joseph, 1985: 174-180). Antisosyal eylemler üreten haset (Weiner, 2006: 91), aldatma ve etik olmayan davranışlar (Moran ve Schweitzer, 2008: 11), başkalarına daha az yardım etme (Behler, Wall, Bos ve Green, 2020: 1160), haset edilenin itibarına ve performansına zarar verme ile olumsuz bir çalışma atmosferi oluşturma (Cohen-Charash, 2009: 2158), haset edilen kişinin avantajını azaltmak için kendi kazancından feragat etme2 (Zizzo ve Oswald, 2001: 53), kendi zararına olsa bile diğerinin kazanmasını engellemek için işbirliği yapmama (Cobo-Reyes ve Jimenéz, 2012: 561), kişilerarası çatışmalar, düşük benlik saygısı, depresyon, kaygı ve haset edilen kişilere veya onların mallarına yönelik saldırganlık gibi çeşitli uyumsuzluk biçimlerinin yanı sıra kundakçılık, vandalizm, saldırı ve hatta cinayet gibi cezaî davranışlarla bile ilişkilendirilmiştir (Habimana ve Massé, 2000: 15). Çünkü negatif duygularla birlikte saldırganlık, yok etme, zarar verme gibi ilkel dürtüler aktif hale gelmektedir. Bu dürtüler sonucunda da iç huzursuzluk, kaygı, korku, suçluluk gibi zorlayıcı duygular deneyimlenmektedir (Navaro, 2015: 16). Hasedin düşmanca duygularla birleştiği hallerde vicdan, haz ve saldırganlık duygularının denetimi altına geçer ve bireydeki sevgi, merhamet ve şükran duygularını söndürebilir. İlişkilerinde aşırı haset eden ve bozucu (spoiling) olan birey, kendi dünyasını da kendine karşı düşmanca ve bozucu olarak deneyimlemekte ve insanlara karşı çok daha paranoid ve şüpheci olmaktadır. Bu da bireyin hayattan daha az zevk almasına yol açmaktadır. Zaten haset eden bireylerin en büyük problemlerinden biri de bilinçli olmasa 2 Bu çalışmada 4 kişilik gruptan oluşan katılımcıların karşılıklı bilgisayarda oynadıkları bahis oyununda başlangıçta her birine belli miktarda para verildi. Oyun esnasında katılımcıların 2'si fazladan para alarak diğerlerine göre avantajlı konuma geçtiler. Oyunun sonunda, katılımcılara diğer kişinin parasının tamamını ya da bir kısmını yakma izni verildi. Ancak bunun için bir şart koşuldu. Katılımcılara yaktıkları her dolar için 2 kuruş ile 25 kuruş arasında ödemek zorunda kaldılar. Yani diğer kişinin parasını yakmak için katılımcılar yaktıkları her dolar için kendi nakit paralarından vazgeçmek zorundaydılar. Oyun sonunda katılımcıların 3/2’sinin diğerinin parasını yakmak için kendi parasından vazgeçtiği görülmüştür. 15 bile hayattan çok az zevk almalarıdır (Joseph, 1986:18). Çünkü onlar, dünyayı ve diğerlerini negatif, anlamsız, tatmin edici olmayan, acı, adaletsiz ve ulaşılmaz olarak görürler ve bu dünyanın zevklerinden mahrum kalırlar (Schimmel, 2008: 23). Başkalarından gelen iyi/güzel şeylerin tadını çıkaramadıkları için minnettarlık duygusunu tecrübe edemezler. Bu da zevk alma ve sevme kapasitesinin ciddi şekilde engellendiği anlamına gelmektedir (Joseph, 1986: 17). Haset eden birey bazı fiziksel özelliklerle tasvir edilir. O, genellikle zayıf, donuk ve çok solgun yüzlüdür. Parlak, kızarmış ve şişmiş gözlere sahiptir (Vidaillet, 2008: 19). Bir kişinin “hasedinden kızarıp bozardığını” söylemek bu duygunun kan dolaşımı ile olan bağına işaret etmektedir (Adler, 2003: 237). Zira stres duygularından biri olarak nitelendirilen haset, organlarımızdaki bazı fonskiyonları hızlandırıp bazılarını yavaşlatmak için kan dolaşımına gönderilen güçlü hormonlar üretir (Lazarus, 1994: 257). Ninivaggi (2008: 80)’ye göre haset, zihinsel işleyişte zayıflık oluşturur. Duygusal yaratıcılığı engeller ve doğru düşünme için gelişen kapasitenin önüne set çeker. Haset sadece ideal olanı bozmakla kalmaz, negatif yaratıcılık için harekete geçer. Beynin performansını da engeller. Texas Christian Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada katılımcıların, haset edilen kişiyle ilgili daha fazla bilgi hafızasına sahip olmalarına rağmen öz düzenlemelerinin ve kendi mevcut görevlerine katılımlarının daha az olduğu tespit edilmiştir. Haset duygusu, günlük hayatta başarı için gerekli olan temel görevleri yönetme becerisi konusunda bireyleri yoksun bırakmaktadır (Shrand, 2013: 72). Hasetçi tepkiler, başarılı bir öz-kontrol için gerekli olan zihinsel kaynaklar kısıtlandığında da ortaya çıkabilmektedir. Nitekim Crusius ve Mussweiler (2012:144) azalan öz-denetim duygusunun katılımcılarda daha yoğun hasetçi davranışlara yol açtığını tespit etmiştir. Katılımcıların alkolden kaynaklanan sarhoşlukları arttıkça, daha iyi olanı seçmemeleri nedeniyle memnuniyetsizlik, öfke ve haset duygularının arttığı gözlenmiştir. Alkol, hasetçi tepkileri daha da şiddetlendirebilmektedir, çünkü hasetçi dürtüleri değiştirme yeteneğini ve motivasyonunu etkilemektedir. Bireyleri hatta toplumları tahrip edebilen düşmanlık ve saldırganlık duygularına neden olduğu için hasedin tehlikeli bir duygu -en azından bilinçaltında, evrensel olarak korkulan- ve bütün insanları etkileyen bir fenomen olduğu söylenebilir (Foster, 1972: 186). Haset eden kimse iyilik ve güzelliklere karşı adeta duyarsızlaşmıştır. Sürekli tepkisel, karşıt veya kayıtsız bir tutum içindedir. Kendisini hayata ve kendine karşı yenik 16 düşmüş görür. Hayatın içine dahil olmak isterken aslında hayattan sürekli eksilmektedir. Hasedin kronikleştiği durumlarda ise kişinin duygu yönetimi ve ilişkileri yönetme yeteneği zayıflamakta, gerçeklik kapasitesi azalmakta ve bu, sosyal uyumu tehdit ederek uyumsuz davranış örüntülerine neden olabilmektedir. Haset aslında bireyin zihnî özgürlüğünü kendi eliyle (kasıtlı ya da elinde olmayarak) kısıtlamasıdır. Zihinsel bakımdan kısmî bir tükenişi sembolize etmektedir. İçsel uyumunu ve iç bütünlüğünü sağlayamamış, kendisiyle barışık olmayan birey, sürekli yaşadığı gerilim ve çatışma haliyle birlikte başkalarının sahip olduğu şeyleri değersizleştirmeye ve yok etmeye çalışır. Özellikle de acı çekme seviyesi yükseldikçe intikam ve düşmanlık duyguları da buna bağlı olarak yükselir. Haset sinsi bir virüs gibi bireyin duygu, düşünce ve tutumuna sirayet eder, ona tutunur ve onu bırakmaz. Saldırganlık duygusunun aktif olmasına neden olur ve bireyin kontrolsüz davranışlar sergilemesine yol açar. Dolayısıyla haset, etkileri itibarıyla büyük ölçüde olumsuzluğu öncelemektedir. Ancak -tüm zikredilenlere rağmen- haset, bir iç hesaplaşma ile kendini yeniden tanıma ve algılama sürecinin bir parçası haline gelebilir. Bu ilerleme, bireyin öznel ve psikolojik iyi oluş halini pozitif yönde etkileyerek, haset duygusunu pasifize etmeye yeterli ölçüde katkı sağlayabilir. Böylece yeni iyi oluşlara ivmelendirebilir, benlik saygısının muhafaza edilmesine katkı sağlayabilir, yeni bir ruh halinin inşasına fırsat verebilir. Dünkü ben yepyeni bir ben olarak doğabilir. 1.1.3. Hasedin Dışavurumları Haset, utanç verici görüldüğü için kabul etmeye cesaret edilen bir güdüleyici değildir. Bu yüzden her yerde var olan doğasına rağmen hasedi gizlemek için çeşitli kendini aldatma biçimleri kullanılır. Böylece haset pek çok farklı kılıkta kendini gösterir (Kets de Vries, 1992: 49). Doğrudan ve dolaylı, açık ve sembolik biçimlerde ifade edilen haset duygusunda (Foster, 1972: 172), konuşma, dil ve yüz ifadeleri önemli iletişimsel yönlerdir. Özellikle temel duygusal tutumların neredeyse otomatik bir göstergesi olan yüz ifadeleri, bu bilinçdışı duygusal dinamikleri yansıtmakta ve sergilemektedir (Ninivaggi, 2010: 69). Bireyin ruhuna baskı yapan haset enerjisi, kendini dışa vurmanın yollarını arar. Hasetçi kimse bilinçsiz ya da yarı bilinçli pek çok tepki sergiler. Surat asmak, uzaklaşmak, küsmek gibi pasif tepkiler; terslemek, tehdit etmek, dışlamak, iğnelemek gibi aktif tepkiler ya da isteklerini yerine getirmemek (pasif direniş), hakkında yalan söylenti çıkarmak, arkasından konuşmak, suçluluk yaşatmak gibi dolaylı tepkiler ortaya 17 koyabilir. Tüm bunların dışında haset edilen kişiye yönelik övgü, iltifat, pohpohlama gibi karşıt tepkiler de gösterebilir (Navaro, 2015: 30-31). Daha ileri düzeyde haset eden birey, başka bir kişinin anlattıklarını dinlemekte zorlanır ve konuşmayı bölmek, durdurmak için her türlü yolu dener. Başkalarının eğlenceli şeylerini, deneyimlerini, ilginç düşüncelerini dinlemeye katlanamaz (Joseph, 1986: 16). Haset eden bireyler için yalan, iftira, dedikodu insan ilişkilerinin doğal bir parçası haline gelmiştir. Bunlar da doğrudan muhatabın ayağını kaydırmaya yönelik tuzak dolu yıkıcı davranışlardır. Böyle yaparak o kişinin saygınlığını ve varlığını yok etmeyi hedeflemektedirler (Göka, 2020: 104). Hasetçi kimseler kendilerini küçük düşmekten korumak için, rakiplerinin çabalarına sekte vurarak, onların başarılarını olumsuz bir şekilde, kendi başarılarını ise olumlu bir şekilde çarpıtarak rakiplerini değersizleştirme (undercut) girişiminde bulunabilirler (Bedeian, 1995: 54). Nitekim Duffy ve arkadaşları (2012: 650) hasedin, çalışma gruplarında iş birliğini önlediğini ve bireyin olumlu ilişkiler kurabilmesini ya da başarı elde etmesini engellemeyi amaçlayan sosyal baltalama davranışına yol açtığını kanıtlamışlardır. İnkâr ve karşıt tepkiler gibi diğer savunma mekanizmalarının kullanılması yoluyla gerçekleşen hasetten kaçınma stratejileri çok yaygın görülmektedir. Zira haset duygularını bilinç düzeyine getirmek, bazı insanlar tarafından benlik imgesi için kabul edilemez bir durum olarak deneyimlenir. Kişi, kendisini haset edilecek bir durum olmadığına inandırmaya çalışır (Kets de Vries, 1992: 54-55). Hasedi inkâr etmek, tehlikeli bir durumdur. Çünkü bu durumda hasetçi dürtü sevecen, minnettar ve onarıcı isteklerle değiştirilemez. Sonuç olarak da artan bir içsel yoksullaşma olarak deneyimlenen benlik kaybı ortaya çıkar. Bu kayıp, öldürücü bir öfkeyi tetikler çünkü haset eden kimse kendisini ne kadar yoksul (impoverished) hissederse, kendisine ve kendisini karşılaştırdığı başkalarına o kadar çok kızar (Berke, 1985: 175). Haset duygusunu derinden ve keskin bir şekilde yaşayıp bunu kabul edemeyen bireyler, hasedin ezikliğinden korunmak için, başarılarını ve varlıklarını göstererek başkalarının hasedini kışkırtmaya eğilimli olurlar. Bu, aslında bireyin hasedinden arınması için bilinçaltı bir savunmadır. Böylece hasedin küçük düşürücülüğünden ve utancından bir nebze uzaklaşmış olunur (Navaro, 2015: 34). Hasedin saldırganlığa dönüştüğü durumlarda ise nesneye yönelik eylem gerçekleştirilebilir. Komşusunun yeni aldığı arabasına haset eden bir kimse, arabayı çizmeye yeltenebilir. Benzer şekilde bazı gençlerin lüks araçların kapılarını çizmeleri, armalarını kırmaları, bazı mekanlardaki 18 eşyalara zarar vermeleri de haset duygusunun bir uzantısıdır (Özakkaş, 2016: 445). Ancak haset duygusunun davranışsal tezahürünün kişilik özelliklerine ve gelişimsel süreçlere dayanan bireysel farklılıklara bağlı olduğunu unutmamak gerekir (Berman, 2007a: 16). Haset eden kimse, haset ettiği kimseye karşı türlü görünümlerle hasedini izhar eder. Eylemsiz ve edilgen tepkilerin yanı sıra ötekini doğrudan hedef alan aktif ve dolaylı tepkiler gösterebilir. Suçlayıcı ve kınayıcı ifadelerin yanı sıra despotik tavırlar içinde bulunabilir. Böyle yaparak haset ettiği kimsenin değerini azaltmak ve onu küçük düşürmek ister. Tüm bunların yanında beslediği kötücül duyguların aksi davranışlar da sergileyebilir. İyi niyetli ve samimi görünmeye çalışarak daha yakın ilişkiler kurma çabası içine girebilir. Bu, bireyin maske takarak ilişkilerine devam ettiğinin bir göstergesidir. 1.2. Kıskançlık Hasetle yakından ilişkili bir duygu olan ve “bize ait olan bir şeyi koruma hissi” anlamına gelen kıskançlık, İngilizce dilbilimsel kökeni “zealous” (gayretli) ile bağlantılı olan Latince “zelos” kelimesinden türemektedir (Gressel, 2014: 9). “Jealous” kelimesi öykünme, şevk (zeal) ve kıskançlığı ifade eden Yunanca “zelos” kelimesinden türemiştir. Bir kişiye, nedene veya şeye karşı şevk/gayret (ardor), iştiyak/coşkunluk (fervor), yoğun veya içten bağlılık gibi duygu yoğunluğunu ifade eder (Spielman, 1971: 63). Kıskançlık “değerli bir ilişkiye veya onun niteliğine yönelik bir tehdit algılanması durumunda verilen karmaşık bir tepki” (Pines, 2003: 17) olarak tanımlanmaktadır. Bu duygu, bir kişinin çok önemli ve değerli bir şeye sahip olması ve başka birinin kendisini bu şeyden mahrum bırakmasından korkmasıyla ortaya çıkar (Schimmel, 2008: 19). Kıskançlık, hem bizim için önemli birinin duygusal yakınlığını kaybedebileceğimiz tehdidine hem de bu duygusal yakınlığın başka birine yönelme tehdidine karşı verilen bir tepkidir. Mevcut bir ilişkiyi kaybetme ihtimaline dayanır (Strongman, 2003: 140). İki kişilik olan hasedin aksine, kıskançlık temelde üç kişilik bir ilişkidir. Bu, partnerin diğerleriyle olan ilişkileri ile ilgilidir. Çünkü diğerleri, güzel ve özel olan bu ilişki için tehdit olabilir. Kıskançlıktaki tehdit ya ilişkiyi tamamen kaybetme ya da bu ilişki devam etse bile ilişkinin kalitesinin düşmesidir (Ben-Ze’ev, 2001: 289, 290). Kıskançlık, kişinin kendisini tanımlamasında önem arz eden bir şeyi kaybetmeme –ki genellikle bu bir ilişkidir- isteğiyle yaşanan duygusal bir tutumdur. Birey için eş/arkadaş (mate) ve rakip olmak üzere iki duygusal nesne vardır. Kıskançlık duygusunun 19 temelinde bireyin, eşinin/arkadaşının başka biriyle güzel bir ilişki kurabileceğine dair bir inanç vardır (Ben-Ze’ev, 1990: 488 - 489). Rakip, güçlü olumlu niteliklere sahip ya da erdem yoksunu olarak genellikle iki uç noktada tasavvur edilir (Mullen, 1990: 27). Tipik bir kıskançlık durumunda nesne bir insandır ve o kişiyle olan değerli ilişkinin kaybedilmesinden korkulur. Ancak daha az tipik durumlarda bir partner ve rakip tarafından yerine getirilen rol, cansız bir nesne tarafından da sağlanabilir. Örneğin, zamanının çoğunu müziğe vakfetmiş bir kadının kocasının, müziği kıskandığı (Ben Ze’ev, 2001: 291) ya da bir ergenin, bir rock yıldızının bir film starına olan ilgisini kıskandığı söylenebilir. Yani kıskançlık hissi gerçek bir ilişkiyi zorunlu kılmamaktadır (Tov-Ruach, 1980: 473). Ancak müzik örneği atipiktir, çünkü ortada gerçek bir rekabet yoktur. Müzik cansız bir nesne olduğu için kocanın kendisini mağlup ve bu rekabette daha aşağı görmesi gerekmez. Kıskançlığın asgari şartlardan bir tanesi gerçek ya da hayâli bir rakibin varlığıdır. Bu rakip, kişinin duygusal yakınlık kurduğu kişiyle ilişkisini zedeleyecek ya da tamamen bozabilecek olası bir tehdit unsuru olarak görülür. Bu da ilişkiyi sürdürme ve ilişkide kalıcı bir yer edinme arzusunda olan kişinin kıskanç tepkiler göstermesine neden olur. Kıskançlığın prototipik örneği romantik kıskançlık olsa da (Ben-Ze’ev, 2001: 290) kıskançlık, her zaman cinsel kıskançlık rolünde karşımıza çıkmaz. Kişi başkasının şöhretini, kişisel bütünlüğünü ve diğer güzel şeylerini kıskanabilir (Epstein, 2003: 4). Bununla birlikte Kristjánsson (1996:172) gerçek hayatta mesleki kıskançlığın, sınıf içi kıskançlığın, kardeş kıskançlığının ve çeşitli türlerdeki kıskançlık örneklerinin fazlaca olduğuna ancak literatürde seçilen örneklerin neredeyse hepsinin cinsel kıskançlık alanlarından seçilme eğiliminde olduğuna vurgu yapar. Bir baba, eşinin yeni doğmuş çocuğuna gösterdiği ilgiyi kıskanabilir. Çünkü karısının ilgisini kaybettiğini düşünür. Bir kadın, kocasının işine veya sanatına olan bağlılığını, arkadaşlarıyla dışarıda vakit geçirmesini, hobilerini ya da ilgi alanlarına harcadığı zamanı kıskanabilir. Ebeveyn sevgisini elde etmek için kardeşler arasında kıskançlık yaşanabilir. Yakup ve Yusuf kıssası bunun temel bir örneğidir (Hacker, 2017: 218). Görülmektedir ki kıskançlığın olmadığı bir topluma rastlamak mümkün değildir. Ancak bu duygunun ortaya çıktığı durumlar zamana ve mekâna göre izafilik gösterir (Kristjánsson, 1996: 175). Eğer kendinden beslenen kıskançlık duygusuna karşı koyulmazsa bu duygu daha güçlü bir şekilde büyümeye devam eder (Hacker, 2017: 228). Öyle ki kıskançlığın giderek patolojik hal aldığı toplumlarda karşı cinsten bir kişi ile her türlü sosyal ilişki yasaklanır. 20 Bazı dini topluluklarda evli bir kadının kendi kocasından başka karşı bir cinsle sosyal ilişki kurmasına izin verilmez (Ben-Ze’ev, 2001: 292). Kıskançlık, içsel ve dışsal öğeleri bulunan karmaşık bir tepkidir. İçsel öğeler çeşitli duygu, düşünce ve fiziksel belirtilerden oluşur. Kıskançlığa ilişkin duygular acı, kızgınlık, hiddet, kıskanma, üzüntü, korku, keder ve aşağılanma gibi duyguları ihtiva eder. Gücenme (“Bana nasıl bu şekilde yalan söylersin?”), kendini suçlama (“Nasıl oldu da bu kadar kör ve aptal olabildim?”), rakiple kendini karşılaştırma (“Ben onun kadar çekici, akıllı ve başarılı değilim”), sosyal imajı hakkında endişe (“Herkes biliyor ve bana gülüyor”), kendine acıma (“Ben bu koca dünyada yapayalnızım, kimse beni sevmiyor”) gibi düşünceleri içerir. Yüz kızarması, terleyen ve titreyen eller, nefessiz kalma, mide krampları, baygınlık hissi, hızlı nabız ve uyuma güçlüğü semptomları da bu duygunun fiziksel belirtileridir. Kıskançlığın dışsal öğeleri ise sorun hakkında açıkça konuşma, bağırma, ağlama, konuyu önemsememe, alaya alma, karşılık verme veya şiddete başvurma gibi daha kolay görülebilir ve bazı davranışlarla ifade edilir (Pines, 2003: 17). Kıskançlık, genellikle yoğun duygulanım ile ilişkilidir. Anksiyete, öfke ve depresyon, kıskançlıkla ilgili olarak en çok bahsedilen üç duygudur (East ve Watts, 1999: 572). Bazı kıskançlıklara depresyon veya geri çekilme eşlik ederken bazılarına öfke veya intikam düşünceleri eşlik eder. İrrasyonel olsun veya olmasın kıskançlık, bazı durumlarda bayılma ve şuur kaybı gibi yoğun bir baş dönmesine, güçlü bir yönelim bozukluğuna veya kopma/ayrılmaya (disassociation) yol açabilir (Tov-Ruach, 1980: 470-476). Pek çok ciddi psikiyatrik vakada görülebilen bir durum olan bu duygunun basit bir kaygıdan sanrısal bir inanca kadar çeşitli dereceleri vardır (Parman, 2015: 27) Psikanalitik açıdan incelediğimizde kıskançlık, üçüncü kişinin aldığı veya almayı umduğu sevgi yüzünden oluşan hınç olarak tanımlanır. Freud, kıskançlığı aynı yas gibi normal olarak tanımlanabilecek duygulanım durumlarından birisi olarak görür. Eğer birisinde bu duygunun olmadığı görülüyorsa, o kişide kıskançlığın ciddi oranda bastırıldığı, bunun sonucunda da bilinçdışı zihinde daha büyük bir rol oynadığı söylenebilir. Freud’a göre kıskançlık üç katmanda kendini gösterir: (i) Rekabetçi veya normal kıskançlık (ii)Yansıtılmış kıskançlık (iii) Sanrısal kıskançlık. Freud’a göre normal kıskançlık hakkında analitik açıdan söylenecek çok fazla şey yoktur. Kıskançlığa sevilen nesneyi kaybetme düşüncesinin neden olduğu acı ve narsistik yaralanma eşlik eder. Ayrıca başarılı rakibe karşı düşmanlık duyguları görülür. Her ne kadar bu kıskançlık normal olarak adlandırılsa da tamamen rasyonel değildir. Çünkü gerçek bir durumdan 21 kaynaklanmaz, gerçek koşullarla orantılı değildir ve bilinçli benliğin bütünüyle kontrolü altında değildir. Yansıtılmış kıskançlık hem erkeklerde hem de kadınlarda ya gerçek hayattaki güncel sadakatsizliklerinden ya da bastırmaya yenik düşen sadakatsizlik dürtülerinden kaynaklanır. Son katmandaki kıskançlık, gerçekten sanrısal türdedir ve diğerlerinden daha kötüdür. Kökeninde sadakatsizliğe yönelik bastırılmış dürtüler vardır. Bu kıskançlık türü, mayalanmış bir eşcinselliği gösterir ve klasik paranoya biçimleri arasındaki yerini alır. “Aslında ben o adama aşık değilim, karım/sevgilim ona aşık!” şeklinde formüle edilebilir (Freud, 1998: 213-214; 2015: 15-17). Ancak tüm bunlardan hareketle kıskançlık duygusunu salt negatif değerlendirmek doğru değildir. i) Kıskançlık, pek çok ilişkide yıkıcı değildir, iletişimi ve anlayışı geliştirmeyi veya bireylerin duygularının gücünü fark etmelerini sağladığı için genellikle işlevseldir (Power ve Dalgleish, 2008: 286). ii) Değerli bir ilişkiye veya o ilişkinin niteliğine yönelik algılanan tehdide karşı koruyucu bir tepkidir. Evliliği zinadan korur, böylece toplumsal düzene katkıda bulunur. Bu duygu evlilik kuralları, zina tabuları ve toplumsal cinsiyet rollerindeki farklılıklar nedeniyle farklı kültürlerde farklı şekilde öğrenilir (Clanton, 2006: 439). iii) Kıskançlık, kişinin yeni bir özerklik biçimi geliştirmesine ve güçlü rekabetçi özelliklerinin gelişmesine yardımcı olur (Tov-Ruach, 1980: 478). iv) Pek çok durumda hayranlık uyandıran bir benlik saygısının, sağlıklı bir gururun ve insanın ahlaki bakış açısının gerekli bir özelliği olan adalet duygusunun bir işaretidir (Kristjánsson, 1996: 176). v) Kıskançlık, uygun durumlarda, sevilen/değerli biri için kabul edilebilir bir durumdur. Sadakat, iyi bir evlilik için kurucu bir unsurdur. Eğer kıskançlık belli durumlarda, belli nedenlerle ve belirli bir yoğunlukta olursa kötücül olmaz (Hacker, 2017: 228). vi) Kıskançlık, sevgi ve şefkatin de bir göstergesidir. Bir kişinin başkasını ne kadar önemsediğini anlamasına yardımcı olan bir duygudur (Guerrero ve Andersen, 1998: 34). Fıtrî ve sosyo-kültürel bir olgu olan kıskançlık, hem sosyal ilişkiler ile bireyin kimlik ve kişilik gelişimi açısından hem de ahlaki ve toplumsal düzen açısından bireylerde belli ölçüde olması gereken yapıcı bir duygudur. Çünkü kıskançlık, sevginin ve karşıdaki kişiye değer vermenin bir göstergesi ve ölçütü olarak görülür. Sağlıklı bir insan işleyişinin doğal bir parçasıdır. Aksine kıskançlık duygusunun hiç olmaması insan doğasına aykırıdır. Önemli olan kıskançlık duygusunun doğru yönetilmesidir. Kıskançlık aynı zamanda hasede nazaran görece bazı ahlaki gerekçelere sahiptir. 22 Bunlar, (i) Kıskançlık, başkası üzerinde bir hak iddiası içerdiği için, kıskanç kişinin bazı talepleri mazur görülmektedir. Bu anlamda kıskançlık daha rasyoneldir. Toplum kıskançlığa (özellikle erkekler için) göz yumarken, hasede karşı doğrudan negatif bir tutum sergiler. (ii) Kıskanç kişi mevcut durumu korumak istemektedir. Mevcut durumu korumak için yapılan kıskançlık, ahlaki açıdan tercih edilmektedir. (iii) Tipik kıskançlık, pozitif tutumlardan olan sevgi ve ilgiyi içerir. (iv) Duygusal ilişkiler özel bir tutumun ortaya konmasını gerektirir. Çünkü kıskançlık, temelinde bazı duygusal bağları korumak isteğiyle oluşan doğal bir tepkidir. (v) Kıskançlık daha yoğun olduğu için daha acı vericidir. vi) Haset nefrete, kıskançlık öfkeye daha yakındır. Öfke genellikle nefretten daha haklı görülür, bu yüzden kıskançlık, hasetten daha haklı bir duygu olarak kabul edilir (Ben Ze’ev; 1990: 513; 2001: 321, 322). Haset ve kıskançlık duyguları günlük hayatta oldukça karıştırılmakta ve eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir (Bedeian, 1995: 50; Epstein, 2003: 3; Foster, 1972: 167; Gressel, 2014: 9; Khan ve Ghani, 2018: 3; Kroesbergen, 2020: 5; Lazarus ve Lazarus, 1994: 31; Maguire, 1997: 75; Milic, 2019: 35; Mishra, 2009: 3; Quintanilla - Jensen de López, 2015: 78; Rosenberger, 2005: 466; Schimmel, 2008: 19; Schoeck, 1969: 17; Segal, 1988: 39; Shrand ve Levine, 2013: 61; Silver ve Sabini, 1978: 106; Spielman, 1971: 59; Sullivan, 1953: 347; Toohey, 2014: 20 ). Smith, Kim ve Parrott (1988: 407) tarafından haset ve kıskançlık duygularının hem semantik hem de ampirik açıdan incelendiği araştırmada, katılımcıların haset ve kıskançlık kavramlarını birbirlerinin yerine kullandıkları tespit edilmiştir. Bu kavramlarda görülen linguistik belirsizlik haset kelimesinden ziyade kıskançlık kelimesinin değişken/esnek anlamından kaynaklanmaktadır. Kıskançlık kavramı hem haset duygusunu hem de kıskançlığı ifade etmek için kullanılmaktadır. Türkiye’de Polat (2017: 41) tarafından yapılan haset, kıskançlık ve imrenme duygularının incelendiği çalışmada da benzer bulgular elde edilmiştir. Bu çalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun haset, kıskançlık ve imrenme duygularını belirgin bir şekilde ayırt edemedikleri, bu kavramları sıklıkla birbirlerinin yerine kullanma eğiliminde oldukları görülmüştür. Ancak bu iki duyguyu özdeş kabul etmek yanıltıcı bir yaklaşımdır. Öte yandan bu iki duygu birbirinden bağımsız ve ayrılmış da değildir. Haset ve kıskançlık duygularını birbirinden farklı kılan unsurlar şunlardır: i) Bu iki duygu arzu edilen kişi veya özellik, kendilerine eşlik eden duygular ve algılar ile toplumun bu duyguları nasıl değerlendirdiği 23 açısından farklılık göstermektedir (Guerrero ve Andersen, 1988: 35). (ii) Haset, gelişimsel olarak birincil bir duygudur ve kıskançlık olmaksızın ortaya çıkabilir (Ninivaggi, 2010: 200). (iii) Haset bir şeyi elde etme, kıskançlık ise elde edilen şeyi kaybetmeme arzusudur (Ben-Ze’ev, 1990: 489; 2001: 326; Delpierre, 1967: 26; Foster, 1972: 168; Guerrero ve Andersen, 1988: 36; Hacker, 2018: 229; Parrott, 1991: 23; Smith ve ark., 1988: 402; Smith ve Kim, 2007: 49). (iv) Haset, genellikle iki kişiliktir, kıskançlık ise tipik olarak üç kişiliktir (Ben Ze’ev, 2001: 303; Bedeian, 1995: 51; Campos ve ark., 2010: 314; Göka, 2021: 196; Klein, 2014: 23; Lazarus, 1991: 254; Lazarus ve Lazarus, 1994: 31; Segal, 1988: 40; Shengold, 1994: 639; Smith ve Kim, 2007: 47). Haset başkasının zevk aldığı bir şeyden yoksunluk halinde oluşurken, kıskançlık birini kaybetme korkusu oluştuğunda ortaya çıkar. Haset ve kıskançlık, farklı durumlardan kaynaklanır ve kendine özgü duygusal deneyimler üretir (Smith ve Kim, 2007: 47). (v) Her iki duygu da arzu nesnesine sahip olmakla ilgilidir. Ancak algılanma noktasında farklılıklar mevcuttur. Hasetçi ötekinin sahip olduğu nesnenin mahrumiyeti nedeniyle acı çeken, hınç duyan veya kendisini aşağıda hisseden biri olarak algılanabilir. Kıskanç ise sahip olduğu bir şeyi kaybetmiş bir kurban olarak algılanabilir (Quintanilla ve Jensen de López, 2013: 78). (vi) Kıskançlık, tipik olarak kişisel rekabeti öngörür: Sahip olduğum şeyi başka biri alabilir düşüncesi hakimdir. Haset duygusunda ise temel odak, iki taraflı rekabete dayalı olarak öznenin karşılaştırmalı aşağılık duygusudur. Haset, kıskançlıkta olduğu gibi sadece bazı ilişkilerin kaybından değil pek çok içsel veya dışsal faktörden kaynaklanabilir (Ben-Ze’ev, 1990: 491). (vii) Haset toplum tarafından onaylanmaz ancak kıskançlık makul karşılanabilir. Hatta aşırı kıskançlıktan dolayı işlenen bazı suçlar hafifletici kabul edilmekte ve bu suçların cezası da görece azaltılmaktadır (Joseph, 1986: 14; Maguire, 1997: 76). (vii) Kıskançlık her zaman aşağılayıcı değildir. Bir kimse neticede başka birinin itibarını, medeni haklarını, şerefini kıskanabilir. Haset, Aristo tarafından bahsedilen öykünme anlamı hariç, her zaman aşağılayıcıdır (Epstein, 2003: 4). (viii) Haset etmek ekseriyetle utanç verici olarak kabul edilir. Ancak bireyin meşru olarak sahip olduğu bir şeyi korumak için kıskançlık göstermesi çok daha kabul edilebilir bir durumdur (Schimmel, 2008: 19). (ix) Haset aşağılık duygusu, memnuniyetsizlik, isteklilik ve hasret, özeleştiri ve kendini geliştirme motivasyonu ile karakterize edilirken, kıskançlık şüphecilik, reddedilme, düşmanlık, öfke, kaybetme korkusu, incitme ve diğer benzer duygularla karakterize edilir (Smith ve ark., 1988: 407). (xi) Bazı durumlarda haset, negatif değerlendirmenin kişinin tüm yönlerine atfedildiği nefrete benzer. 24 Kıskançlık ise negatif değerlendirmenin kişinin belirli bir davranışsal yönüne atfedildiği öfkeye nispeten benzer. Nefret gibi haset de genellikle özgül koşullarla sınırlı olmayan genel özelliklere yönelik uzun vadeli bir tutumdur. Kıskançlık ise belli bir kişiye matuf geçici bir duygusal tepkiden doğar (Ben-Ze’ev, 1990: 503). (xii) Haset, başkasında olup arzu oluşturan bir nesneye yönelik iken kıskançlık kendine ait olanı saklamaya çalışır. Kıskanç kimse sahip olduklarının görünmemesini ister, perdeler, saklar, kapatır. Hasetçi kimse kendisinin olmayana sahip olmak ister ve kem bakışa neden olur (Taburoğlu, 2017: 35). (xiii) Kıskançlık, hasetten daha fazla savunmasızlık oluşturur. Kıskançlığın benlik saygısında derin bir yaralanmaya neden olma olasılığı daha yüksektir (Ben-Ze’ev, 2001: 290). (xiv) Hasette bireyin öz değerlendirmesi kendisiyle ilgili bir memnuniyetsizliğe yol açarken, kıskançlıkta başkası tarafından yansıyan bir değerlendirme bireyde özgüven eksikliğine yol açar (Parrott, 1991: 27). (xv) Hasette arzu diğerleri gibi olmaktır, kıskançlıkta ise diğerlerinden bağımsız bir ilişki sürdürmektir. Bu anlamda haset nispeten sosyal bir karaktere sahiptir (Ben Ze’ev, 2001: 294). (xvii) Kıskançlık ve haset psikolojik gelişimin farklı aşamalarında ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık, çocukların iki-üç yaşlarındaki ödipal safhadaki duygusal deneyimlerinden kaynaklanırken haset, çocuğun ilk aylardaki yaşamından kaynaklanmaktadır (Pines, 2003: 26). (xviii) Kıskançlık daha az ilkeldir ve rasyonel olarak anlaşılması daha kolaydır. Haset ise daha ilkel ve yıkıcı bir duygudur. Başka birinin sahip olduğu iyi şeyleri yok etme isteğidir (Klafter, 2015: 181- 182). (xix) Haset, bir bebeğin gelişiminin erken döneminde ve çocuk ikili ilişkiler içindeyken ortaya çıkarken, kıskançlık ve rekabet, çocuğun aile içindeki ve aile dışındaki üçgen ilişkilerin farkına varmasıyla ortaya çıkar (Maguire, 1997: 75). Haset ve kıskançlık duygularını benzer kılan unsurlar şunlardır: (i) Her iki duygunun kompleks ve genellikle iç içe geçmiş interpsişik durumlar olduğu düşünülmektedir (Ninivaggi, 2010: 200). (ii) Agresif duygular arasında sayılan haset ve kıskançlık (Adler, 2003: 209), başkalarının talihi ile ilgili duygular grubuna aittir. Daha spesifik olarak, başkalarının iyi şansına yönelik negatif alt duygular grubuna aittir. “Bir şeylere sahip olma arzusu” her iki duygu için önemli bir ortak özelliktir (Ben-Ze’ev, 1990: 493; Quintanilla - Jensen de Ló Pez, 2015: 78). (iii) Her ikisi de diğerine karşı farklı derecelerde düşmanlık ve aşağılanma duyguları içerir. Bir kimse hasedinden dolayı diğerinin ismini lekeyebilir ya da kıskançlıktan dolayı birini öldürebilir (Hacker, 2017: 190). Ancak kıskanç kişi düşmanlığında haklı olduğunu hissederken, haset eden kimse kendisini haklı hissetmez ve bu duygusunu saklamaya çalışır (Gressel, 2014: 11). (iv) 25 Haset ve kıskançlık meydana getirdikleri içsel çalkantıya rağmen, onlar içsel fenomenlerden daha fazlasıdır. Her iki duygu da sosyal karşılaştırmadan kaynaklanır, her ikisinin de genellikle ilişkiler üzerinde çeşitli sonuçları vardır ve her ikisi de kişilerarası iletişimde ifade edilir (Guerrero ve Andersen, 1988: 52). (iv) Her iki duygu da sosyal kıyaslama nedeniyle benlik saygısının azalmasına yönelik tehlike içerebilir (East ve Watts, 1999: 584; Guerrero ve Andersen, 1988: 52). (v) Her ikisi de yaygın ve obsesif duygulardır (Hacker, 2017: 219) (vii) Hem haset hem kıskançlık aslında genel olarak süreklidir. Zihinsel durumlar değildir. Çünkü zihinsel durumları karakterize eden gerçek süreçlerden yoksundurlar. Bu iki duygu pek çok şekle bürünebilir. Bazen düşüncelerin içine hücum eder (invade), bazen bir hayali bozar, bazen de kişiyi istediğini elde etmesi için güdüler (Hacker, 2017: 189). Her ikisi de aynı duygu kümesinde yer alan haset ve kıskançlık, bazı durumlarda birbirini besleyen, eş zamanlı ortaya çıkan, iç içe geçmiş, diğerine yönelik kötücül duygular içeren iki duygu olmakla birlikte genellikle farklı duygularla karakterize edilmeleri, gelişimsel dönemleri, toplum tarafından algılanma ve yorumlanma biçimleri ile bireyin ruhsal dünyasında oluşturduğu etkiler açısından birbirlerinden farklılık gösterirler. 1.3. Başkasının Zararına Sevinme (Schadenfreude) Hasetle ilişkilendirilen bir diğer duygu “schadenfreude” kavramıyla ifade edilen “başkasının talihsizliğinden zevk alma/başkasının zararına sevinme” duygusudur. Almanca “schaden” acı, zarar “freude” zevk, keyif anlamına gelmektedir (Erzi, 2019:1; Shrand ve Devine, 2013: 70; Smith ve Cikara, 2015: 248; van Dijk, Ouwerkerk, Smith, 2020: 20). Pasif, dolaylı ve fırsatçı bir zevk olarak kavramsallaştırılan başkasının zararına sevinme duygusu (Leach, Spears ve Manstead, 2014: 201) ötekinin başarısızlığına veya yenilgisine sevinmek anlamına gelir (Epstein, 2003: 69-71) ve birbirinden farklı duygusal ve sosyal zeminde ortaya çıkar (Kuipers, 2014: 201). Haset, acı veren yukarı doğru bir karşılaştırmadan kaynaklanırken, başkasının zararına sevinme hoşa giden aşağı doğru bir karşılaştırmadan kaynaklanır. Bir başka deyişle haset, diğerinin iyi talihinden, başkasının zararına sevinme ise diğerinin kötü talihinden kaynaklanır (Smith, 2000: 193). Ben Ze’ev (1992a: 51) başkasının zararından duyulan sevincin herhangi bir kimse için duyulan mutluluktan daha farklı olduğunu belirtir. Başkasının zararına sevinmede duygu boyutu daha yoğundur ve daha spesifik koşullarla sınırlıdır. Bu duygu bireyin memnuniyeti ve 26 diğerinin talihsizliği ile karakterize edilse de başka tipik özellikleri de vardır. Diğer kişinin talihsizliği hak ettiği düşünülür ve bu talihsizlik nispeten küçüktür (Ben Ze’ev, 2001: 355-358). Leach ve arkadaşları da (2014: 213) insanlara zarar veren doğal afetlerin veya ciddi başarısızlıkların çoğu insanı mağdurlara sempati duymaya yönelttiğini ifade ederler. Nitekim başkasının başına gelen zarar şiddetli olduğunda sempati duygusunun daha baskın olduğu elde edilen araştırma bulguları arasındadır (Boecker, Loschelder ve Topolinski, 2022:11). Başkasının zararına sevinme deneyimi, bireyler tarafından bazen açıkça ifade edilse de temelde sosyal açıdan istenmeyen bir duygudur. Sosyal normlar ve ortalama bir insanın içselleştirdiği değerler hem başkasının zararına sevinme duygusuna hem de bu duygunun aleni olarak ifade edilmesine karşı bir set çekmektedir (Smith ve Kim, 2007: 52). Geleneksel görüş de başkasının zararına sevinmeyi hasetten çok daha güçlü bir biçimde kınamaktadır. Çünkü bu duygu zalimliğin, sadizmin ve nefretin bir prototipi olarak görülmektedir (Ben Ze’ev, 2001: 377). Schopenhauer (2009: 39)’a göre “başkalarının felaketlerinden duyulan haince bir zevk olarak” tanımladığı başkasının zararına sevinme deneyimi, insan tabiatındaki en berbat özellik ve zalimliğe en yakın histir. Ancak Ben Ze’ev (1992a: 49) başkasının zararına sevinmenin nefret, zulüm ve sadizmden farklı olduğunu ifade eder. Ona göre sadizm bir duygu değil, bir karakter özelliğidir. Sadizmdeki temel bileşen, başkalarına işkence/eziyet edilmesiyle kazanılan memnuniyettir. Sadizmdeki haz öznenin kişisel dahlini içerir, nesnenin acı çekmesinden özne sorumludur. Halbuki başkasının zararına sevinmede durum farklıdır. Buradaki memnuniyet esas olarak öznenin geçici üstün konumundan kaynaklanmaktadır. Öznenin aktif bir katılımını gerekli kılmaz. Sadizmden farklı olarak başkasının zararına sevinmede mutluluk başkalarının acı çekmesinden değil, bireyin daha avantajlı konumundan kaynaklanır. Bir kişinin diğerinin zararına sevinmesini tetikleyen bazı faktörler bulunmaktadır. Bu faktörlerden biri, kişinin bir şekilde bu zarardan kendisine menfaat sağlayabiliyor olmasıdır. Çünkü hayattaki pek çok durumda rekabetçi bir tutum sergilenir. Diğer bir faktör ise hak etme durumudur. Bu, başkasının zararına sevinme örneğinin açıklanmasında başrol oynamaktadır (Smith ve ark., 2009: 536-540). Nitekim bir araştırmada katılımcıların hak edilmiş başarılara sahip olanlara kıyasla, hak edilmemiş başarılara sahip olan kişilere karşı daha fazla başkasının zararına sevinme duygusu 27 yaşadıkları tespit edilmiştir (van Dijk ve ark., 2009:391). Benzer sonuç Van Dijk, Ouwerkerk, Goslinga ve Nieweg (2005: 937) tarafından yapılan başka bir araştırmada da elde edilmiştir. Bu çalışmada katılımcılara yüksek ya da ortalama başarısı olan bir öğrencinin röportajı hakkında bilgi verilmiş ve katılımcılara öğrencinin yaşadığı talihsizlik anlatılmıştır. Öğrenci başına gelen bu talihsizlikten ya bizzat sorumludur ya da kendisinin herhangi bir dahli bulunmamaktadır (Öğrenci üniversiteden bilgisayar çalmakla suçlandığı için hakkında soruşturma açılmıştı. / Öğrenci çalma eylemini gerçekleştirmediği halde haksız yere böyle bir suçlamaya maruz kalmıştı). Araştırma sonunda katılımcıların, eğer öğrenci başına gelen talihsizlikten sorumlu ve bu yüzden bu talihsizliği hak etmiş ise -diğer öğrenciye nazaran- bu öğrenci için daha fazla başkasının zararına sevinme duygusu hissettikleri görülmüştür. Benlik saygısı ve benliğe yönelik tehdit, başkasının zararına sevinme duygusu üzerinde etkili olan faktörler arasındadır. Van Dijk ve arkadaşlarının (2011a: 1447) elde ettikleri araştırma bulguları, düşük benlik saygısına sahip katılımcıların, benlik saygısı yüksek katılımcılara göre daha fazla başkasının zararına sevinme ve benliğe yönelik tehdit hissettiklerini ortaya koymuştur. Öz değerlendirme ile başkasının zararına sevinmenin incelendiği bir diğer çalışmada ise (van Dijk, Ouwerkerk, Wesseling ve van Koningsbruggen, 2011b: 363) katılımcılara kendileriyle ilgili bir görev hakkında olumsuz ya da olumlu geribildirim almaları sağlanarak kendilerini değerlendirme süreci manipüle edilmiştir. Daha sonra katılımcılara başarılı bir öğrencinin yaşadığı talihsizlik hakkında bilgi verilmiş ve ardından başkasının zararına sevinme düzeyleri incelenmiştir. Olumsuz geri bildirim alan katılımcıların, olumlu geri bildirim alan katılımcılara göre diğer öğrencinin talihsizliği karşısında daha fazla başkasının zararına sevinme duygusu hissettikleri tespit edilmiştir. Başka bir deyişle olumsuz geri bildirimlerden kaynaklanan kendini değerlendirmeye yönelik tehdit, başkasının zararına sevinmeyi yoğunlaştırmıştır. Bireyler öz değerlendirmeleri kronik veya geçici olarak tehdit edildiğinde, başkasının zararına sevinme duygusu yaşarlar. Aslında bu durum, bir yandan bireylerin öz değerlendirmelerini geliştirmeleri için bir fırsattır. Bu açıdan benliği güçlendirme ile başkasının zararına sevinme duygusu birbiriyle bağlantılıdır (van Dijk et al., 2015: 252). Sosyal psikologların bir kısmı başkasının zararına sevinmede haset duygusunun, bir kısmı da hınç duygusunun temel etken olduğuna inanmaktadır (Epstein, 2003: 73-75). 28 Nitekim haset ve başkasının zararına sevinme ilişkisini inceleyen ilk ampirik araştırma3 (Smith ve ark., 1996: 162-165) sonucunda, haset duygusunun, başkasının zararına sevinme duygusu üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Üstün başarılı öğrencinin röportajını izleyenlerin, ortalama başarılı bir öğrencinin röportajını izleyenlere oranla, üstün öğrencinin başına gelen talihsizliğe daha çok memnun oldukları görülmüştür. Brigham ve arkadaşları (1997: 374-376) tarafından hak edilmemiş talihsizliklerin başkasının zararına sevinme duygusunu etkileyip etkilemediğinin incelendiği çalışmada, araştırmacılar Smith ve arkadaşlarının (1996) çalışmasındaki gibi benzer bir yol izlemişlerdir. Haset duygusuna neden olan kişinin üstünlüğünün manipüle edilmesinin yanı sıra bu çalışmada farklı olarak talihsizliğin hak edilip edilmediği de manipüle edilmiştir. Buna göre kişi başına gelen talihsizlikten sorumludur ve bunu hak etmiştir ya da yaşadığı talihsizlik kendi kontrolü dışında gerçekleşmiştir ve bundan sorumlu değildir. Araştırma sonucunda üstün kişinin röportajını izleyen katılımcılar ortalama kişinin röportajını izleyen katılımcılara göre daha fazla haset ve başkasının zararına sevinme duygusu hissetmişlerdir. Haset, başkasının zararına sevinme duygusunu arttırmıştır. Hak etme değişkeni incelendiğinde ise katılımcıların haset edilen kişinin başına gelen talihsizliği hak edip hak etmediğine bakmaksızın zararına sevinme duygusunu deneyimledikleri görülmüştür. Diğer araştırmalar da bahsi geçen ampirik sonuçları destekleyen niteliktedir. Haset ve düşmanca duygular daha güçlü olduğunda, başkasının zararına sevinme duygusu daha yoğun hissedilmektedir (Greenier, 2021: 1229; van Dijk, Ouwerkerk, Goslinga, Nieweg ve Gallucci, 2006: 159; van de Ven vd., 2014: 1012; van Dijk ve ark., 2006: 159; van Dijk ve ark., 2015: 257). Diğer yandan çeşitli araştırmalarda hınç (Feather ve Sherman, 2002: 960), hedefe yönelik olumsuz duygular (Hareli ve Weiner, 2002: 272; Greeni