T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI TÜRK DİN MÛSİKÎSİ BİLİM DALI DİYARBAKIR’DA MEVLİD KÜLTÜRÜ: MEVLİDHANLIK GELENEĞİ VE SÜLEYMAN ÇELEBİ MEVLİDİ’NİN İCRA ANALİZİ YÜKSEK LİSANS TEZİ SARA ERDEM BURSA – 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI TÜRK DİN MÛSİKÎSİ BİLİM DALI DİYARBAKIR’DA MEVLİD KÜLTÜRÜ: MEVLİDHANLIK GELENEĞİ VE SÜLEYMAN ÇELEBİ MEVLİDİ’NİN İCRA ANALİZİ YÜKSEK LİSANS TEZİ SARA ERDEM Danışman Doç. Dr. Muhammet Zinnur KANIK BURSA – 2022 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE İslam Tarihi Ve Sanatları Anabilim Dalı, 701922011 numaralı Sara ERDEM’in hazırladığı “Diyarbakır’da Mevlid Kültürü: Mevlidhanlık Geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin İcra Analizi’’ konulu Yüksek Lisans Tezi Çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, ………… günü ……………… saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin……………….(başarılı/başarısız) olduğuna …………………(oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı Doç. Dr. Muhammet Zinnur KANIK Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Üye Bursa Uludağ Üniversitesi Necmettin Erbakan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ali İhsan Akçay Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Yıldırım Tarih 26.09.2022 SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI Tarih: 05/09/2022 Tez Başlığı / Konusu: “Diyarbakır’da Mevlid Kültürü: Mevlidhanlık Geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin İcra Analizi’’ Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam ………. sayfalık kısmına ilişkin, 05/09/2022tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı %......‘tür. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 05/09/2022 Adı Soyadı: Sara ERDEM Öğrenci No: 701922011 Anabilim Dalı: İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Programı: Türk Din Mûsikîsi Statüsü: Yüksek Lisans Danışman Doç. Dr. Muhammet Zinnur KANIK 05/09/2022 YEMİN METNİ Yüksek Lisans Çalışması olarak sunduğum "Diyarbakır’da Mevlid Kültürü: Mevlidhanlık Geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin İcra Analizi" başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza 05.09.2022 Adı Soyadı : Sara ERDEM Öğrenci No : 701922011 Anabilim/ Anasanat Dalı: İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı Programı : Türk Din Mûsikîsi Tezin Türü : Yüksek Lisans ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Sara ERDEM Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Bilim dalı : Türk Din Mûsikîsi Bilim Dalı Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Mezuniyet Tarihi : …./…./2022 Tez Danışman(lar)ı : Doç. Dr. Muhammet Zinnur KANIK Diyarbakır’da Mevlid Kültürü: Mevlidhanlık Geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin İcra Analizi Diyarbakır’da bulunan ve tasavvufi geleneğe sahip, mûsikîye kabiliyetli şairler Süleyman Çelebi’den ilhâm alarak mevlid yazmışlardır. Zengin bir mevlid kültürüne sahip olan Diyarbakır’da yazılan mevlid metinleri zamanında okunduğu gibi, Diyarbakırlı olmayan şairlerin yazmış olduğu mevlidler de yıllar içerisinde okunmuştur. Osmanlıca, Türkçe, Kürtçe ve Zazaca gibi çeşitli dillerde yazılmış olan mevlid metinleri yörede hâlâ okunmaktadır. Bu mevlidler icra edilirken kendilerine özgü yapı, ses ve ezgiler barındırmaktadır. Çalışmamız betimsel bir çalışma olup tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmada metin analizi ve yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırmamızın kapsamında okunan mevlid metinleri, ilgili literatürün yazılı ve görsel materyalleri, ses kayıtları, video, yapılan bire bir görüşme kayıtları veri toplama araçlarıdır. Yöredeki geleneksel mevlid yapısının tespiti için mevlidhanlarla görüşmeler yapılmış ve okunan mevlid metinlerinin icra tarzları üzerinde durulmuştur. Bu metinler araştırılırken yörede okunan Bateyî mevlidinin (Kürtçe) Dersaadet nüshalarından biri tarafımızca bulunmuştur. Çalışmanın sonucunda yöre mevlidlerinde Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtan icraların Kesikbaş Mevlidi diye bilinen Süleyman Çelebi mevlidi olduğu tespit edilmiştir. Yörede 1970’li yıllarda olduğunu tespit ettiğimiz ve ustaca icra edilen Süleyman Çelebi mevlidinin bir kaydına tarafımızca ulaşılıp ilk beş bahir –Davet, Tevhid, Nur, Velâdet ve Merhaba Bahirleri- ve bu bahirler arasında okunan eserler notaya alınarak (makamsal) makam dizisi analizi yapılmıştır. Yörede icra edilen Kürtçe ve Zazaca mevlidlerin Uşşak, Hüseyni ve Hicaz gibi temel makamlarda icra edildiği ortaya çıkmıştır. Tüm mevlidlerde Merhaba Bahri’nin ayakta okunması yörede gelenekselleşmiş bir âdet olduğu görülmüştür. Diyarbakır’daki mevlid kültürü ürünlerinin bir araya getirilip kaydedilmesi ve Diyarbakır mevlid kültürüne kaynaklık etmesi amaçlanan bu çalışmamızla Diyarbakır’daki geleneksel mevlid kültürünü benimseyen icracıların ve bu minvalden yetişecek mevlidhanların istifade etmesi en önemli gayemiz olacaktır. Anahtar Sözcükler: Diyarbakır Mevlidi, Kültür, Mevlidhan, Dinî Mûsikî, Yöre Müziği v ABSTRACT Name and Surname : Sara ERDEM University : Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Department of İslamic History And Arts Branch : Discipline of Turkish Religious Music Degree Awarded : Master Degree Date : …./…./2022 Supervisor (s) : Doç. Dr. Muhammet Zinnur KANIK Mawlid Culture in Diyarbakır: Mawlidhan Tradition and Performing Analysis of Süleyman Çelebi’s Mawlid People in Diyarbakir who had a sufi tradition and were talented in music wrote mawlids with the inspiration by Süleyman Çelebi. Both the mawlid texts written in Diyarbakır which has a rich mawlid culture, and the mawlids written by people from out of Diyarbakır have been read for years. Mawlid texts written in different languages such as Ottoman, Turkish, Kurdish and Zazaki are still read with great interest in the region. While these mawlids are performed, their unique structure, sound, tone and melodies are used. Descriptive screening model was used as research method. Content /text analysis and semi-structured interview were used in the study. Mawlid texts, written and visual materials of the relevant literature, audio recordings, videos and interview were used to collect data in the study. In order to determine the traditional mawlid structure in the region, interviews were held with the mawlidhans and the performance styles of the mawlid texts were focused. While researching these texts, another copy of Dersaadet of the Bateyî mawlid (Kurdish) which was read in the region was found by the researcher. As a result of the study, it has been determined that the performances that reflect the characteristics of Turkish music in the local mawlids are the mawlid of Süleyman Çelebi, known as Kesikbaş Mevlidi. The recording of Süleyman Çelebi's mawlid which was performed in 1970s with professional recitation in the region was reached and first five parts of its which are Davet, Tevhid, Nur, Veladet and Merhaba part and the works read between these parts were notated and maqam sequence analysis of them was done. It has been found that the Kurdish and Zazaki mawlids performed in the region were performed in basic makams such as Uşşak, Hüseyni and Hicaz. Moreover, it has been seen that it is a traditional custom in the region to read the ‘‘Merhaba’’ part standing up in all mawlids. It will be our most important goal that the performers who adopt the traditional mawlid culture in Diyarbakır and the mawlidhans who will be trained in this way benefit from this study which aims to collect and record the products of the mawlid culture in Diyarbakır and to be a source for the mawlid culture in Diyarbakır. Keywords: Diyarbakır Mawlid, Culture, Mawlidhan, Religious Music, Local Music vi ÖNSÖZ İslam edebiyatının en önemli metinlerinden biri mevlidlerdir. Hz. Muhammed’in kutlu doğumu için kaleme alınan bu metinler İslam tarihi boyunca halk tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. Türk coğrafyasında özellikle Süleyman Çelebi’nin 1409 yılında yazmış olduğu ve ‘‘Kurtuluşa Vesîle Olan’’ anlamını taşıyan ‘‘Vesîletü’n-necât’’ isimli mevlid metni, yazıldığı günden bugüne hâlâ büyük bir ilgi ve sevgiyle okunmaktadır. Bu mevlid metninin ifade gücünün yüksek olmasının yanında icrasının besteli olarak da yapılması mevlidin yaygınlaşmasında önemli bir sebep olmuştur. Süleyman Çelebi, yazdığı mevlidiyle birçok mevlidin yazılmasına ilhâm olmuştur. Hâlâ çeşitli dillerde mevlid yazan müellifler bulunmaktadır. Kadîm bir tasavvufi birikime sahip Diyarbakır şehrinde de mevlide ayrı bir değer atfedilmiştir. Diyarbakır kültürü içerisinde kendi özgün yapısı ve icra tarzlarıyla çeşitli dillerde mevlidler okunmuş ve okunmaya devam edilmektedir. Mevlide duyulan sevgi, mevlid için özel olarak yetişen ve geleneksel mevlid anlayışına sahip mevlidhanların yetişmesini sağlamıştır. Günümüz modern kültürü her ne kadar geleneksel değerlerde hasarlar yaratsa da mevlide duyulan sevgiyi ve her fırsatta kendilerine özgü yapılarıyla icrasını değiştirememiştir. İslam medeniyetiyle çok erken zamanlarda tanışan Diyarbakır şehri, kendi özgün kültürü içerisinde İslamî kimliğin etkisine girmiştir. Yüzyıllar içerisinde İslam dininin hem cami hem de tekke mûsikîsi formlarını, sahip olduğu kadîm mûsikî geçmişiyle bütünselleştirip farklı ve özgün bir alan yaratmıştır. Diyarbakır’ın kadîm İslamî birikiminin en önemli ürünlerinden biri mevlidlerdir. Diyarbakır’ın bünyesinde icra edilen mevlidleri ele alan bu çalışma ile; Diyarbakır’daki geleneksel mevlid anlayışının ortaya çıkması, icra edilen mevlidlerin bir araya getirilerek derlenmesi ve icra tarzlarının ortaya çıkması, Diyarbakır geleneksel mevlidini günümüze taşıyan mevlidhanların tespiti, mevlid icrasında unutulmaya yüz tutmuş Davet Bahri olarak okunan Hüzzam Tevşih, bahir arasında Hüseyni makam özellikleri ile okunan Na’t-ı Şerîf’in icra makamlarının kayıt altına alınıp unutulmasının engellenmesi ve günümüz icracılarının istifade etmesi tarafımızca hedeflenmiştir. Çalışma sürecimde her an kendisine ulaşarak bilgi ve tecrübesinden faydalandığım, kıymetli danışman hocam Doç. Dr. M. Zinnur Kanık’a, kadîm bilgilerini benimle paylaşarak çalışmamın en önemli kaynaklarından olan sevgili Mevlidhan Mustafa’ya, çalışmam için beni kaynak kişilere ve kaynak kitaplara yönlendirerek yardımcı olan değerli Doç. Dr. M. Sait Mermutlu’ya, çalışmamda incelediğim mevlid kayıtlarının makam analizinde bilgilerinden yararlandığım Onur Küçükuncular’a ve Kadir Keleş’e, çalışmamda kullandığım ses kayıtlarına ulaşmam noktasında bana katkı sağlayan Abdurrahman Birbir’e, incelediğim Süleyman Çelebi mevlidinin notaya alınması hususunda bana katkı sağlayan Öğr. Gör. İsmail Yörükçüoğlu’na ve Arş. Gör. Hasan Zahid Yurdagül’e, Diyarbakır mevlid kültürü hakkında engin bilgilerini bana aktaran Mevlüd Mergen’e, değerli emekleri, derin merhametleriyle beni yetiştirip bugünlere gelmem için fırsat sağlayan ve bana daima yol gösteren kıymetli annem Necla Erdem’e ve kıymetli babam Mehmet Erdem’e teşekkür ederim. Eylül 2022 Sara ERDEM vii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... ii YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU .................................................. iii YEMİN METNİ ............................................................................................................. iv ÖZET ................................................................................................................................ v ABSTRACT .................................................................................................................... vi ÖNSÖZ ........................................................................................................................... vii İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ viii ŞEKİLLER LİSTESİ ..................................................................................................... xi KISALTMALAR .......................................................................................................... xii GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 A. Konunun Amacı ve Önemi ....................................................................................... 6 B. Metod ve Kapsamı .................................................................................................... 6 C. İncelenen mevlid icralarında; ................................................................................... 7 BİRİNCİ BÖLÜM MEVLİD KAVRAMI VE İSLAM EDEBİYATINDA MEVLİD 1.1. Tarihsel Süreçte Mevlid Formu .............................................................................. 9 1.1.1. Mevlid Kavramı ............................................................................................... 9 1.1.2. Mevlid Geleneğinin Tarihi ve Mevlid Merasimleri ....................................... 10 1.2. Edebiyat Alanında Mevlid Formu ........................................................................ 13 1.2.1. Mevlidin Edebî Değeri ve Kaynağı ............................................................... 13 1.2.2. Arap Edebiyatında Mevlid ............................................................................. 15 1.2.3. Türk Edebiyatında Mevlid ............................................................................. 16 1.3. Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlid ...................................................................... 26 İKİNCİ BÖLÜM DİYARBAKIR’DA MÛSİKÎ VE MEVLİDHANLAR 2.1. Diyarbakır’ın Sosyo-Kültürel Yapısı ve Mûsikîsi ................................................ 34 2.2. Diyarbakır’da Dinî Mûsikî Formları ................................................................... 39 2.2.1. Cami Mûsikîsi ................................................................................................ 40 2.2.1.1. Ezan ......................................................................................................... 41 2.2.1.2. Salâ (Salât) .............................................................................................. 41 2.2.1.3. Tesbih (Enderun Tesbihatı) ..................................................................... 43 2.2.1.4. Minare Kasideleri .................................................................................... 44 2.2.2. Tekke Mûsikîsi .............................................................................................. 45 viii 2.2.2.1. Zikir ......................................................................................................... 47 2.3. Diyarbakır’daki Mevlidhanlar .......................................................................... 48 2.3.1. Mevlidhan Mustafa Beydür ...................................................................... 48 2.3.2. Mevlidhan Aziz Kubat .............................................................................. 50 2.3.3. Mevlidhan Şaban Peker ............................................................................ 52 2.3.4. Recep Peker (Ulu Camii Ser Müezzini) ..................................................... 53 2.3.5. Hâfız Tarık Çıkıntaş ................................................................................... 53 2.3.6. Hâfız Celal Sevimli .................................................................................... 55 2.3.7. Celal Güzelses ............................................................................................ 56 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEVLİD FORMUNUN DİYARBAKIR’DAKİ UYGULAMALARI VE MEVLİDLER 3.1. Şaban Kâmî Efendi ve Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye ................................................ 61 3.1.1. Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye............................................................................... 62 3.2. Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi ve Mevlid-i Şerîf (Tarz-ı Cedîd, 1861) ........ 66 3.2.1. Mevlid-i Şerîf (Tarz-ı Cedîd, 1861) .............................................................. 67 3.3. Molla Hüseyin Bateyî ve Mevlid-i Şerîf /Mewlûda Nebi .................................... 73 3.3.1. Mevlid-i Şerîf /Mewlûda Nebi ....................................................................... 74 3.3.2. Bateyî Mevlid İcrası....................................................................................... 82 3.4. Şeyh Muhmmed Emin el-Haydarî ve Mevlîd-i Nebî ........................................... 88 3.4.1. Haydarî, Mevlîd-i Nebî / Mewlûda Nebi ....................................................... 89 3.5. Ahmed Hasi ve Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî, 1899) ......... 92 3.5.1. Hasî, Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî, 1899) ................... 94 3.5.2. Hasî Mevlidinin İcrası ................................................................................. 100 3.6. Süleyman Çelebi ve Vesîletü’n-Necât................................................................ 102 3.6.1. Vesîletü’n-Necât .......................................................................................... 103 3.6.2. Vesîletü’n-Necât’ın İcrası ........................................................................... 111 3.6.3. Merhaba Bahri için Okunan Özel Bir İcra ................................................... 115 3.7. Diyarbakır’da Mevlid Algısı ve Okunma Amaçları ........................................... 116 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM DİYARBAKIR’DA 1970-1979 TARİHLERİNE AİT BİR MEVLİD KAYDININ (MAKAMSAL) MAKAM DİZİSİ ANALİZİ 4.1. Bölüm Davet Bahri ............................................................................................. 119 4.2. Bölüm Tevhid Bahri ........................................................................................... 126 4.3. Bölüm Vasiyet Kısmı ......................................................................................... 137 4.4. Bölüm Nur Bahri ................................................................................................ 140 4.5. Bölüm Velâdet Bahri .......................................................................................... 151 4.6. Bölüm Merhaba Bahri ........................................................................................ 166 4.7. Bölüm Mi’râc Bahri ........................................................................................... 181 4.8. Bölüm Duâ ve İlticâ Bahri .................................................................................. 184 ix SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................................ 187 KAYNAKÇA ............................................................................................................... 192 EKLER ......................................................................................................................... 198 EK-1: Diyarbakır’da Dinî Mûsikî, Mevlid Kültürü, Mevlidlerin İcra Özellikleri ve Mevlidhanlık Geleneğine Dair Yapılan Görüşmeler ................................................. 198 EK-2: Diyarbakır’da Okunan Kesikbaş Mevlidi’nin Matbu Nüshası ....................... 209 EK-3: Bateyî Mevlidinin Dersaadet Matbu Nüshası ................................................. 224 EK-4: Haydarî Mevlidinin Ayfa Basım Nüshası ...................................................... 273 EK-5: Ahmed Hasi Mevlidinin Diyarbakır Kent Müzesindeki Nüshası ................... 289 EK-6: İbrahim Re’fet Efendi Mevlidinin Matbu Nüshası ......................................... 305 EK-7: Şaban Kâmî Efendi’nin Mevlidinin Matbu Nüshası ...................................... 331 x ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1: Kalkan balığı görünümünde Diyarbakır surları. ................................................ 35 Şekil 2: Diyarbakır Halk Musikisi Cemiyeti’nde çalışma yapan Celal Güzelses’in talebeleri: 1. Hüsnü İpekçi (siyah ceketli), 2…, 3. Marangoz Şaban, 4.İzzet Dinçer (Kör İzzo), 5-Tarık Çıkıntaş (Siyah Gözlüklü), 6…, 7- Garabet (Bube) Menekşe (gözlüklü), 8- Necati Mungan, 9- Cümbüşçü Ağop ................................................ 37 Şekil 3: Davet Bahri Hüzzam Salavât ........................................................................... 119 Şekil 4: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 1 ............................................................ 121 Şekil 5: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 2 ............................................................ 122 Şekil 6: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 3 ............................................................ 123 Şekil 7: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 4 ............................................................ 124 Şekil 8: Tevhid Bahri Hüzzam Salavât ......................................................................... 126 Şekil 9: Tevhid Bahri – Sayfa 1 .................................................................................... 128 Şekil 10: Tevhid Bahri – Sayfa 2 .................................................................................. 129 Şekil 11: Tevhid Bahri – Sayfa 3 .................................................................................. 130 Şekil 12: Tevhid Bahri – Sayfa 4 .................................................................................. 131 Şekil 13: Vasiyet Kısmı ................................................................................................ 138 Şekil 14: Nur Bahri – Sayfa 1 ....................................................................................... 140 Şekil 15: Nur Bahri – Sayfa 2 ....................................................................................... 141 Şekil 16: Nur Bahri – Sayfa 3 ....................................................................................... 142 Şekil 17: Hicaz Na’t – Sayfa 1 ...................................................................................... 146 Şekil 18: Hicaz Na’t – Sayfa 2 ...................................................................................... 147 Şekil 19: Hicaz Na’t – Sayfa 3 ...................................................................................... 148 Şekil 20: Hicaz Na’t – Sayfa 4 ...................................................................................... 149 Şekil 21: Velâdet Bahri Salavât .................................................................................... 151 Şekil 22: Velâdet Bahri – Sayfa 1 ................................................................................. 153 Şekil 23: Velâdet Bahri – Sayfa 2 ................................................................................. 154 Şekil 24: Velâdet Bahri – Sayfa 3 ................................................................................. 155 Şekil 25: Velâdet Bahri – Sayfa 4 ................................................................................. 156 Şekil 26: Velâdet Bahri – Sayfa 5 ................................................................................. 157 Şekil 27: Velâdet Bahri – Sayfa 6 ................................................................................. 158 Şekil 28: Velâdet Bahri – Sayfa 7 ................................................................................. 159 Şekil 29: Velâdet Bahri – Sayfa 8 ................................................................................. 160 Şekil 30: Velâdet Bahri Salavât .................................................................................... 165 Şekil 31: Merhaba Bahri – Sayfa 1 ............................................................................... 167 Şekil 32: Merhaba Bahri – Sayfa 2 ............................................................................... 168 Şekil 33: Merhaba Bahri – Sayfa 3 ............................................................................... 169 Şekil 34: Merhaba Bahri – Sayfa 4 ............................................................................... 170 Şekil 35: Salât-ı Ümmiye .............................................................................................. 173 Şekil 36: Hüseyni Tevşih .............................................................................................. 175 Şekil 37: Hüseyni Na’t-ı Şerif – Sayfa 1 ....................................................................... 177 Şekil 38: Hüseyni Na’t-ı Şerif – Sayfa 2 ....................................................................... 178 Şekil 39: Hüseyni Salavat ............................................................................................. 180 xi KISALTMALAR b. : Bin (Oğlu) bk. : Bakınız CD : Compact Disc C.Ü : Cumhuriyet Üniversitesi çev. : Çeviren DVD : Digital Versatile Disc ed. : Editör GAP : Güneydoğu Anadolu Projesi Gliss. : Glissando H : Hicrî haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti İSAM : İslam Araştırmaları Merkezi M : Milâdî MÖ : Milâttan Önce öl. : Ölüm Tarihi Port. : Portamento PTT : Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü s.a.v. : Sallallâhü aleyhi ve sellem St. : Sankt T.C : Türkiye Cumhuriyeti TDK : Türk Dil Kurumu TDV : Türkiye Diyanet Vakfı tr : tril TRT : Türkiye Radyo Televizyonu TV : Televizyon vb. : ve benzerleri vib. : Vibrato vd. : ve devamı yy. : Yüzyıl xii GİRİŞ Çoğulu ‘‘mevâlid’’ ve ‘‘mevâlîd’’ olan ‘‘mevlid’’ kelimesi esas itibariyle Arapça ‘‘v, l, d’’ köküne dayanmaktadır. Doğma, dünyaya gelme, vilâdet, bir insanın doğduğu yer/zaman gibi anlamlara gelmektedir.1 Mevlid kelimesinin en yaygın anlamlarından biri de Hz. Muhammed’in doğum zamanı ve doğumu için kaleme alınan manzum eserler olarak anlam kazanmasıdır. Türkçede kullanılan mevlid, Hz. Muhammed’in doğumuyla beraber zamanla bu doğum için yapılan törenleri ve bilhassa Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât isimli eseri anlamında da anlaşılmaktadır.2 Hz. Muhammed’in doğum günü için genel kabul gören tarih 571 (M.1175) yılının Rebîülevvel ayının 12. günüdür. Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn, Emevi ve Abbasi devirlerine bakıldığında mevlid için devlet eliyle yapılan bir kutlamanın olmadığı görülmektedir.3 Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü için yapılan kutlamalar Şiî Fâtımî Devleti tarafından Muiz-Lidînillah döneminden itibaren (972-975) devlet eliyle yapılarak resmi kutlamaya dönüşmüştür.4 Mevlidin halkın da katılabildiği törenler hâlini alması ilk olarak Eyyûbîler döneminde Erbil Atabeyi olan Ebû Saîd Muzafferüddin b. Ali b. Kökböri (öl. 630/1233) tarafından gerçekleştirilmiştir. Kökböri’nin yaptığı bu törenler mevlidin ‘‘Hz. Peygamber’in doğumunu anma bayramı’’ olarak anılması bakımından önemlidir.5 Kökbörü’den önce yapılan mevlid kutlamaları hakkında ise Selami Bakırcı şunları söylemektedir: ‘‘Gökbörü’den önceki kutlamalar halk arasında, özellikle tasavvuf çevresinde bir şekilde yapılmaktaydı. Daha sonraları ise toplu olarak kutlanmaya başlanmıştır; Gökbörü ise bu kutlamaları bir resmi kutlama haline getirmiş ve bu arada yapılan masrafların devlet tarafından karşılanmasını sağlamıştır.’’6 1 Ferit Devellioğlu, ‘‘Mevlid’’, Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat (Ankara: Aydın Yayınları, 2010), 739; Şemseddin Sami, ‘‘Mevlid’’, Kâmûs-ı Türkî, haz. Raşit Gündoğdu vd. (İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık, 2018), 1108. 2 Devellioğlu, ‘‘Mevlid’’, 739; Şemseddin Sami, ‘‘Mevlid’’, 1108; Fatih Köksal, Mevlid-nâme (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2011), 20. 3 Ahmet Özel, ‘‘Mevlid’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/475-479. 4 Özel, ‘‘Mevlid’’, 29/475-479. 5 Necla Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât) Süleyman Çelebi (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997), 7. 6 Selami Bakırcı, Mevlid, Doğuşu ve Gelişmesi ( Akademik Araştırmalar Yayınları, 2002), 21. 1 Osmanlı Devleti’nde yapılan mevlid kutlamalarının saray protokolünde yer alması ilk olarak Kanûnî Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) başlamıştır. II. Murad döneminde (996/1588) ise artık imparatorluk nezdinde kutlanmaya başlanmıştır.7 Mevlid, 1910 yılında resmi bayramlardan biri hâline getirilmiştir. Lakin Cumhuriyet ilan edilince resmi bayramlardan çıkarılmıştır.8 Hz. Peygamber henüz hayatta iken kendisini öven şiirler kaleme alınmıştır. Nitekim şâirü’n-nebî olarak tanınan Hassân b. Sâbit (öl. 54/674) şiirlerinde Hz. Peygamber’i övmüştür. Abdullah b. Revâha ve özellikle ‘‘Yedi Asılı’’ şiirlerden birisini yazmış olan Ka’b b. Züheyr (24/645) en meşhur olan şairlerdendir.9 Zira Ka’b b. Züheyr’in yazmış olduğu kaside ‘‘Kasîdetü’l-Bürde’’ olarak tanınmıştır.10 Hz. Peygamber hayatta iken kendisini öven şiirler ve medhiyeler mevlidin oluşma sürecini etkilemişse de mevlidlerin asıl kaynağını oluşturan Hz. Peygamber için yazılmış olan eski Sîre’ (Sîretu Resûlullah, Siyer) Şemâ’il ve Meğâzî türündeki kitaplardır.11 Bu kaynaklarla beraber Hz. Peygamber’in mi’râc hadisesini ele alan mi’râcnameler, hicretini ele alan hicretnameler, fiziki ve bedeni özelliklerini anlatan hilyeler, isimlerinden bahseden esmâ-i nebîler, soyundan bahseden Neseb-i şerifler, mucizelerini işleyen mucizetnameler mevlid metinlerine ilhâm olmuşlardır.12 Türk edebiyatında mevlid türü eserlerin çoğunlukta olmasının en önemli sebeplerinden biri hiç şüphesiz ki Süleyman Çelebi’nin 1409’da kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mevlid metnidir. Bu mevlid eseri Türk halkı tarafından çok sevilmiş ve okunmuştur.13 Süleyman Çelebi’den önce mevlid metinleri yazıldığı gibi kendisinden sonra da mevlid metinleri yazılmıştır. Fakat bu mevlidlerin hiçbiri Süleyman Çelebi’nin mevlidi gibi bir şöhrete kavuşamamıştır. Bu sahada en bilinen mevlid eseri sehl-i mümteni14 olarak kabul 7 M.Tayyip Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (1975), 23. 8 Necla Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 15. 9 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 19. 10 Kenan Demirayak , ‘‘Kasîdetü’l-Bürde’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2001), 24/566-568. 11 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 21. 12 Nihat Öztoprak, ‘‘Türk Edebiyatında Manzum Siyerler’’, Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu, ed. Bilal Kemikli vd. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010), 54. 13 Hasan Aksoy, ‘‘Mevlid, Türk Edebiyatı’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/482. 14 Söylenmesi kolay gibi görünen fakat bir benzerinin söylenmesinin çok güç olduğu söz ve ifadeler. 2 edilen Vesîletü’n-necât’tır.15 Vesîletü’n-necât adlı mevlid metninin her bir bölümüne bahir denilmektedir. Bu mevlid metninin nüshalarında bölüm sayıları değişmekle beraber Necla Pekolcay’ın verdiği bilgilere göre on dört bölümden oluşmaktadır. İstanbul kütüphanelerinde tespit ettiği tüm nüshaları karşılaştıran Pekolcay’a göre bu bölümler şu şekildedir: 1. Fî tevhîdi bâri sübhânehü ve ta’âla ’azze ve celle. 2. Fi’ltimâsi’d-du’â li’n-nâzımetihi ve fî ‘özri’l-kitâb. 3. Fî beyânı sebeb-i fıtrati’l-‘âlem. 4. Fî beyânı fıtrati’l-‘âlem ve rûhi Muhammedin ’aleyhi’s-selâm. 5. Fî beyânı hilkati Âdem ve intikâil’n-nûri Muhammed’in ’aleyhi’s-selâm. 6. Fî beyânı zuhûri vücûdi’n-Nebiyy sallallâhü ’aleyhi ve sellem. 7. Fî medhi’n-Nebiyy ’aleyhi’s-selâm. 8. Fî beyânı mû‘cizâtı’n-Nebiyy sallallâhü ‘aleyhi ve sellem. 9. Fî mi‘râcı Mustafâ ‘aleyhi’s-selâm. 10. Fî hicreti’n-Nebiyy ‘aleyhi’s-selâm. 11. Fî ba‘zı evsâfi’l-Mustafâ ‘aleyhi’s-selâm. 12. Fasl. (Muhammed ümmetinin nasıl olması gerektiğinden bahseden fasıl.) 13. Fi’n-nasîha. 14. Fî vefâtı’n-Nebiyy ‘aleyhi’s-selâm.16 Bu mevlid metninin bazı nüshalarının sonunda Hikâye-i Geyik, Hikâye-i Güvercin, Dâstân-ı İbrahim, Dâstân-ı İsmail, Hikâye-i Kesikbaş, Hikâyet-i Ukâşe gibi hikâyeler bulunmaktadır.17 Mevlid metni 750 beyit iken eklemelerle beraber 900-1000 beyite çıkmaktadır.18 15 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 25. 16 Necla Pekolcay, ‘‘Süleyman Çelebî Mevlidi Metni Ve Menşei Meselesi’’, Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi 6/6 (1954), 39-64. 17 R. Bahar Akarpınar, Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları (Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1999), 212. 18 Nuran Çetinkaya, Tarihî Süreçte Mevlid (İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019), 26. 3 Süleyman Çelebi’nin mevlidi Arapça, Çerkesçe, Rumca, Kürtçe, Tatarca, Almanca, İngilizce, Arnavutça, Boşnakça, Sevahili gibi dillere çevirilmiştir. Süleyman Çelebi mevlidinin Rumca tercümeleri ise ciddi bir inceleme gerektiren eserlerdendir. 19 Mevlid, Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü olan Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi başta olmak üzere mübârek gün ve gecelerde, bir şahsın vefat yıl dönümlerinde, adaklarda, hac dönüşlerinde, doğumlarda,20 dinî merasimlerde,21 bir çocuğun sünnet töreninde, evlilik törenlerinde, ev alma, iş yeri açma, askerlik durumlarında, hastalığı atlatma, camilerin açılışlarında22 gibi sebeplerle okunmaktadır. Mevlidin bu derece okunmasında bestelenmiş olmasının da önemli bir rolü vardır. Sadeddin Nüzhet Ergun mevlidin kendi döneminde bestelenmiş olabileceğini tahmin ettiğini söylemektedir. Ayrıca bizzat Süleyman Çelebi’nin bestelemiş olabileceğini de ifade etmektedir.23 Mevlidin Sinaneddin Yusuf tarafından bestelendiğine dair bilgiler de mevcuttur.24 Fakat mevlidin asıl bestekârının Bursalı bir mûsikişinas olan Sekban olduğu düşünülmektedir.25 Bu beste uzun zaman okunmakla beraber notaya alınmaması, uzun ve sanatlı olması gibi sebeplerden dolayı26 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde unutulmaya başlanmıştır.27 Tarih boyunca farklı medeniyetlerin hâkimiyetine giren, Hz. Ömer’in hilafeti zamanında (H. 634-644) İyâz b. Ganm komutanlığında H. 639 yılında Müslümanlarca fethedilen Diyarbakır şehrinde;28 köklü bir tasavvufi geçmiş ve geleneğe bağlı,29 Türk din mûsikîsinin hem tekke hem de camide kullanılan mevlid formu önemli bir yere sahiptir. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât adlı mevlidi bu alanda kendisinden sonra kaleme 19 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 27-58. 20 Ahmed Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif ( İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1995), 59-60. 21 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 24. 22 Fatih Koca, ‘‘Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlîd ve Dobruca Besteli Mevlîdi’’, Diyanet İlmî Dergi 55 (2019), 164. 23 Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi (İstanbul: Vadi Yayınları, 2017), 42. 24 Ubeydullah Sezikli, ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/1 (2008), 181. 25 Bedri Mermutlu, ‘‘Besteli Mevlid Meselesi’’, Uluslararası Süleyman Çelebi ve Mevlid – Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri – Sempozyumu, ed. Mustafa Kara vd. (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2007), 416. 26 Sezikli, ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’, 181. 27 Nuri Özcan, ‘‘Mevlid’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/484. 28 Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırda Gömülü Meşhur Adamlar (Ankara: Neyir Matbaası, 1985), 19-20. 29 Mehmet Sait Mermutlu, ‘‘Diyarbakır’da Hoş Bir Sadâ Tasavvuf Mûsikîsi’’, Diyarbakır Kültür ve Medeniyet Dergisi 2 (2021), 39-41. 4 alınan mevlid metinlerinin yazımında ilhâm kaynağı olmuştur.30 Bu ilhâmdan Diyarbakır’da bulunan ve tasavvufi geleneğe sahip, mûsikîye kabiliyetli şairler de faydalanmıştır. Diyarbakır’da yazılan mevlid metinleri zamanında okunduğu gibi, Diyarbakırlı olmayan şairlerin yazmış olduğu mevlidler de yıllar içerisinde okunmuştur. Bu mevlidler; Osmanlıca, Türkçe, Kürtçe ve Zazaca olmak üzere çeşitli dillerde yazılmıştır. Bazı mevlid metinleri günümüzde artık okunmamakla beraber yörede hâlâ okunan mevlid metinleri de bulunmaktadır.31 Diyarbakır’da yazılmış olan mevlid metinleri, Diyarbakır’da yazılmadığı hâlde zamanında okunmuş ve hâlâ okunmakta olan mevlidler ile yazarları:32 Şaban Kâmî Efendi’nin 1280/1863 tarihinde yazdığı Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye, Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi’nin 1861 yılında yazıp Tarz-ı Cedîd ismiyle meşhur olan Mevlid-i Şerîf’i, ilk Kürtçe mevlid olarak 17. veya 18. yüzyılda Molla Hüseyin Bateyî’nin yazdığı Mevlid-i Şerîf/Mewlûda Nebi, 20. yüzyılda Kürtçe yazılmış olan Şeyh Muhmmed Emin el-Haydarî’nin Mevlîd-i Nebî’si, 1899’da Zazaca yazılmış ilk eser olan Ahmed Hasi’nin Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî) ve Süleyman Çelebi’nin 1409’da yazdığı Vesîletü’n-Necât isimli eseridir. Diyarbakır’da okunan mevlidlerde sosyo-kültürel konum nedeni ve şehrin yüzyıllardır birçok medeniyete ve uygarlığa ev sahipliği yapmasından ötürü kültür-sanat anlamında mozaik (girift) bir yapıya sahiptir. Eser icralarında hem Türk Halk Müziği ezgileri hem de geleneksel Türk Sanat Müziği makamlarının etkisi görülmektedir. Diyarbakır’da mevlid formunun günümüze değin kendi özgün yapısı içinde geleneksel bir seyire kavuşmasında hiç şüphesiz ki mevlidhanların önemli bir yeri vardır. Diyarbakır mevlidinin temsilcisi olan bu mevlidhanlar: Mevlidhan Mustafa Beydür, Mevlidhan Aziz Kubat, Mevlidhan Şaban Peker, Ulu Camii Ser-Müezzini Recep Peker, Hâfız Tarık Çıkıntaş, Hâfız Celal Sevimli ve Celal Güzelses’tir. Yukarıda aktarılan hususlar çerçevesinde Diyarbakır’daki mevlid kültürü: mevlidhanlık geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin icra analizi hakkında yapılan bu çalışmada; Diyarbakır’da yazılan/okunan mevlid metinlerinin muhteva ve icra tarzları, mevlid 30 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 25. 31 Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül- 28 Kasım 2021). 32 Mevlidhan Mustafa, Mevlidhan Aziz Kubat ve Diyarbakırlı şair-yazar Mevlüt Mergen ile yapılan kişisel görüşmeler ve tarafımızca katıldığımız çeşitli mevlid törenleri neticesinde bu “sıralama’’ oluşturulmuştur. Kaynaklar için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül – 28 Kasım 2021); Aziz Kubat, Kişisel Görüşme, (19 Aralık 2021); Mevlüt Mergen, Kişisel Görüşme, (19 Kasım 2021). 5 icralarında yapılan uygulamalar, mevlid icralarında mevlidhanların kullandığı makamlar ve bunlara ek olarak Süleyman Çelebi Mevlidi kaydının ilk beş bahrinin (makamsal) makam dizisinin incelenmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda araştırmanın problem cümlesi Diyarbakır cami ve tekke mûsikîsinin ortak formu olarak icra edilen mevlid metinleri, bu mevlidlerin icra özellikleri ve icralarda kullanılan makamlar nelerdir? şeklinde belirlenmiştir. A. Konunun Amacı ve Önemi Yaptığımız bu çalışmada; Diyarbakır’da icra edilen mevlidler, mevlidlerin icra ediliş tarzları, mevlid icrasında kullanılan makamlar, makamların yöre mevlidinde algılanış biçimleri, mevlid icrasındaki uygulamalar, mevlidin Diyarbakır kültüründeki yeri, bu kültürü geleneksel seyirde günümüze taşıyan mevlidhanlar ve mevlidi icra yöntemleri incelenmiştir. Diyarbakır’da icra edilen mevlid kültürünün neredeyse yüz yıllık geçmişine şahit olmuş, içerisinde bulunmuş mevlidhanları ve mevlidhanları duyumsal açıdan takip eden icracılar ile yapılan görüşmeler ve ses-kayıt cihazları ile dinlenen mevlid kayıtları neticesinde Diyarbakır’daki mevlid kültürünün ürünlerinin bir araya getirilip kaydedilmesi ve Diyarbakır mevlid kültürüne kaynaklık etmesi amaçlanmıştır. Özellikle yörede icra edilen Süleyman Çelebi mevlidinin (Vesîletü’n-necât) ilk beş bahri ve bu bahir aralarında okunan, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bazı na’tlar, kasideler ve mevlidin başında okunan Davet Bahri’nin de notaya alınarak icra tarzlarının makamlarıyla ortaya çıkarılması, yörede yapılacak mevlid çalışmalarına kaynak oluşturması ve yörede okunan mevlidlerin tespiti açısından çalışmamızın önemini ortaya çıkardığı düşünülmektedir. Mevlidhan Mustafa’nın özel arşivinde bulunan Kesikbaş Mevlidi’nin ( Vesîletü’n-necât) de ekler kısmına eklenmesi, Süleyman Çelebi mevlidini okuyan ve yeni öğrenecek icracıların istifade edebilmesi açısından önemlidir. B. Metod ve Kapsamı Çalışmamız literatürün taranarak var olan durumun tespiti ve mevcut durumun ortaya çıkarılması olduğu için betimsel bir çalışma olup tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmamızda ayrıca metin analizi ve yarı yapılandırılmış görüşme teknikleri kullanılmıştır. 6 Araştırmamızın kapsamında okunan mevlid metinleri, ilgili literatürdeki yazılı ve görsel materyaller, ses kayıtları, video, yapılan bire bir görüşme kayıtları veri toplama araçlarıdır. Çalışmamızda ilk olarak kaynak taraması yapılarak yörede okunan mevlid metinleri tespit edilmiştir. Tespit edilen mevlid metinlerinin yörede icra ediliş tarzlarının belirlenmesi için ses-kayıt cihazları, DVD ve video gibi veri toplama araçları kullanılmıştır. Toplanan kayıtlar analiz edilerek yöre mevlidinin icrasında kullanılan makamların tespiti yapılmıştır. Mevlidhanlar ve yöre icracılarıyla bire bir görüşme yapılarak yöre mevlidlerinin icra özellikleri, icradaki uygulamalar ortaya çıkarılmıştır. Mevlidhanlar ve mevlid icracıları ile yapılan görüşmelerde şu sorular sorulmuştur: 1. Kısaca hayatınızdan bahsedebilir misiniz? 2. Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak icra ettiğiniz mevlidlerin icra etme sürecini aktarabilir misiniz? 3. Diyarbakır’da okuduğunuz mevlidleri ve icra özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 4. Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak icra ettiğiniz Süleyman Çelebi (Kesikbaş Mevlidi) mevlidinin icrası ve icrada kullanılan makamlar hakkında bilgi verebilir misiniz? 5. Diyarbakır cami mûsikîsi hakkında bilgi verebilir misiniz? 6. Diyarbakır mevlid kültürü hakkında bilgi verebilir misiniz? 7. Mevlidhan Şaban Peker’in hayatına ve mûsikî kabiliyetine dair bilgi verebilir misiniz? 8. Mevlidhan Recep Peker’in hayatına ve mûsikî kabiliyetine dair bilgi verebilir misiniz? 9. İcra ettiğiniz mevlid töreni hakkında bilgi verebilir misiniz? Yapılan görüşmeler ses kayıt cihazları ile kaydedilmiştir. İncelenen kayıtlar yazı diline aktarılmıştır. Kayıtlar karşılaştırılıp Diyarbakır’ın yöre mevlidlerinin icra şekilleri ve icrada yapılan uygulamalar ortaya çıkarılmıştır. C. İncelenen mevlid icralarında; ▪ Diyarbakır’da okunan mevlid metinlerinden altı tanesi edebî, muhteva ve icra tarzlarıyla incelenmiştir. 7 ▪ Diyarbakır’da icra edilen mevlidlerin kayıtları dinlenerek her bir bölümde kullanılan makamlar ve üslûpları tespit edilmiştir. ▪ Dinlenen mevlid kayıtlarının makamları tespit edilirken Türk sanat müziğinin makam ezgileri kullanılmıştır. ▪ İncelenen mevlid icralarının sonucunda, Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özellikleri yansıtılarak icra edilen mevlidin Süleyman Çelebi’nin mevlid metni olduğu görülmüştür. ▪ Kürtçe mevlid icralarında; Uşşak, Hüseyni ve Hicaz gibi temel makamların kullanılarak Diyarbakır mûsikî anlayışı ile icra edildiği görülmüştür. ▪ Yörede Kürtçe, Zazaca, Osmanlıca ve Türkçe mevlidlerin tamamında ‘‘Merhaba Bahri’nin’’ ayakta okunmasının geleneksel bir âdet hâline geldiği tespit edilmiştir. ▪ İncelenen metinlerden Bateyî mevlidinin Dersaadet nüshalarından biri daha tarafımızca ortaya çıkarılmıştır. ▪ Yörede Türk mûsikîsi özelliklerini gösteren makamlarla icra edilen ve 1970’lere ait olan Süleyman Çelebi mevlidinin bir kaydı tarafımızca ortaya çıkarılarak ilk beş bahri (Davet Bahri, Tevhid Bahri, Nur Bahri, Velâdet Bahri, Merhaba Bahri) ve bu bahirler arasında okunan eserler notaya alınarak (makamsal) makam dizisi analizi yapılmıştır. ▪ Bateyî mevlidinin de kırk yıl öncesine ait olduğu düşünülen bir kaydı tarafımızca tespit edilip icrada kullanılan makamlar incelenmiştir. ▪ Mevlid bahirleri arasında yörede okunan bazı kaside, ilahi ve na’tlar da icra edildiği makamlarla sözlerine yer verilmiştir. 8 BİRİNCİ BÖLÜM MEVLİD KAVRAMI VE İSLAM EDEBİYATINDA MEVLİD 1.1. Tarihsel Süreçte Mevlid Formu 1.1.1. Mevlid Kavramı Çoğulu ‘‘mevâlid’’ ve ‘‘mevâlîd’’ olan ‘‘mevlid’’ kelimesi esas itibariyle Arapça ‘‘v, l, d’’ köküne dayanmaktadır. Doğma, dünyaya gelme, vilâdet, bir insanın doğduğu yer/zaman gibi anlamlara gelmektedir.33 Arap âleminde Ahmet Bedevi, Desukî ve Şazili gibi bilinen sufilerin ölüm yıl dönümleri için haftalarca sürebilen ihtifallere de mevlüt, mevlit denilmektedir.34 Arapçada doğum/ölüm yıl dönümü veya hastalıktan kurtulma, seyahatten dönüş gibi anlamlarda da kullanılmaktadır.35 Mevlid kelimesinin en yaygın anlamlarından biri de Hz. Muhammed’in doğum zamanı ve doğumu için kaleme alınan manzum eserler olarak anlam kazanmasıdır. Türkçede kullanılan mevlid, Hz. Muhammed’in doğumuyla beraber zamanla bu doğum için yapılan törenleri ve bilhassa Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n- necât isimli eseri anlamında da anlaşılmaktadır.36 Mevlid kelimesi Hz. Muhammed’in doğduğu yer olarak da anlaşılmıştır. Bu anlamı kazanmasında Hârûnü’r-Reşîd’in annesi olan Hayzuran’ın (öl. 789) evi mescit haline çevirmesi, doğduğundaki yerini gümüşle kaplayıp evin olduğu sokağı da ‘‘Sokaku’l Mevlid’’ adını vermesi ve evi bir ziyaret mekânına dönüştürmesi sebep olmuştur. Böylece bu ev ‘‘Mevlid’’ ismiyle kullanılmaya başlanmıştır.37 Mevlidin kazandığı anlamlardan biri de ‘‘Hz. Muhammed’in doğumu menkıbesi’’ ve ‘‘Hz. Muhammed’in doğumu bayramı’’ şeklindedir.38 33 Devellioğlu, ‘‘Mevlid’’, 739; Şemseddin Sami, ‘‘Mevlid’’, 1108, 34 Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü (İstanbul: Kabalcı Yayıncılık, 2012), ‘‘Mevlüt/Mevlit’’, 246-247. 35 Ahmet Ateş, Süleyman Çelebi Vesiletü’n-necat – Mevlid (Ankara: TDK Yayınları, 1954), 2. 36 Devellioğlu, ‘‘Mevlid’’, 739; Şemseddin Sami, ‘‘Mevlid’’, 1108; Köksal, Mevlid-nâme, 20. 37 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 2. 38 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 2. 9 Mevlid kelimesi doğmak manasına gelirken yerine kullanılabilen ‘‘mevlûd’’ kelimesi doğan çocuk anlamına gelmektedir. Bu iki kelimenin mânaları farklı olsa da özellikle Hz. Muhammed’in doğum yeri, doğum zamanı olan mevlid yerine mevlûd kelimesinin kullanılmasında bir sakınca olmadığı düşünülmektedir.39 1.1.2. Mevlid Geleneğinin Tarihi ve Mevlid Merasimleri Hz. Muhammed’in doğum günü için genel kabul gören tarih 571 (M.1175) yılının Rebîülevvel ayının 12. günüdür. Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn, Emevi ve Abbasi devirlerine baktığımızda mevlid için devlet eliyle yapılan bir kutlamanın olmadığı görülmektedir.40 Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü için yapılan kutlamalar Şiî Fâtımî Devleti tarafından Muiz-Lidînillah döneminden itibaren (972-975) devlet eliyle yapılarak resmî kutlamaya dönüşmüştür. Sadece Hz. Muhammed için değil Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve halifenin mevlidleri (mevâlid-i sitte) de yapılmaktaydı. Bu mevlidler; Recep, Şaban ve Ramazan aylarında kandiller ile bayramlarda ise çeşitli kutlamalar hâlinde yapılarak zengin bir şölen geleneği oluşturmuştur.41 Mevlidin devlet tarafından yapılarak halkın da katılabildiği törenler halini alması ilk olarak Eyyûbîler döneminde Erbil Atabeyi olan Ebû Saîd Muzafferüddin b. Ali b. Kökböri (öl.630/1233) tarafından gerçekleştirilmiştir. Kökböri’nin yaptığı bu törenler mevlidin ‘‘Hz. Peygamber’in doğumunu anma bayramı’’ olarak anılması bakımından önemlidir.42 Kökbörü’den önce yapılan mevlid kutlamaları hakkında ise Selami Bakırcı şunları söylemektedir: ‘‘Gökbörü’den önceki kutlamalar halk arasında, özellikle tasavvuf çevresinde bir şekilde yapılmaktaydı. Daha sonraları ise toplu olarak kutlanmaya başlanmıştır; Gökbörü ise bu kutlamaları bir resmi kutlama haline getirmiş ve bu arada yapılan masrafların devlet tarafından karşılanmasını sağlamıştır.’’43 39 Köksal, Mevlid-nâme, 21. 40 Özel, ‘‘Mevlid’’, 29/475-479. 41 Özel, ‘‘Mevlid’’, 29/475-479. 42 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 7. 43 Bakırcı, Mevlid, Doğuşu ve Gelişmesi, 21. 10 Et-Tenvîr fî mevlidi’s-sirâci’l-münîr isimli eserini bu büyük törenlere katılınca yazmış olan İbn Dihye el-Kelbî (604/1207) eserini Kökböri’ye sunmuş ve karşılığında ona bin dinar verilmiştir.44 Bağdat, Musul, Cezîre, Sencer, Nusaybin, İran gibi beldelerden sûfi, vâiz, fakih ve kurrâ ehlinin katıldığı bu törenler çok gösterişli bir şekilde yapılırdı. Bu törenler senenin birinde Rebîülevvelin sekizinde, diğer sene de on ikisinde gerçekleştirilirdi. Törene katılanlardan özellikle ilim ehline ikramlarda bulunulurdu.45 Mısır’daki mevlid kutlamaları büyük törenler biçiminde Memlükler zamanında da yapılmıştır. Memlükler zamanında yapılan büyük törenlerde adından söz ettiren melik, el-Melikü’l-Eşref Kayıtbay (1468-1496) olmuştur. Ayrıca bu dönem sadece Hz. Peygamber için değil belirli ve tanınmış veliler içinde kutlanabilen doğum yıl dönümleri olmuştur. Lakin bu veliler için yapılan mevlid törenleri daha çok ölüm yıl dönümleri için yapılmıştır.46 Halkın nezdinde bir bayram havası içinde kutlanan mevlid törenleri Mekke’de de yaygınlaşmış buradan Kuzey Afrika’ya (Mağrib), Sept, Tlemsen, Fas ve İspanya’ya en nihayetinde Hindistan’a da yayılmıştır.47 Osmanlı Devletin’de yapılan mevlid kutlamalarının saray protokolünde yer alması ilk olarak Kanûnî Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) başlamıştır. Mevlidin dergâh ve tekkelerde yerini almaya başlaması II. Bayezid döneminden (1481-1512) sonra Kara/Koca Mustafa Paşa Dergâhında okunmasıyla başlamıştır.48 III. Murad döneminde (996/1588) ise artık imparatorluk nezdinde kutlanmaya başlanmıştır.49 Osmanlıdaki mevlid alayları ilk olarak Ayasofya Camii’nde yapılırdı. Sultanahmet Camii’nde yapılmaya başlanması ise 1610 yılından sonradır. Bununla beraber Beyazıt, Nusretiye, Beylerbeyi Camii’nde de kutlamalar yapılmıştır. Çok sayıda katılımın sağlandığı mevlid alayında sadece padişah ve sadrazam değil aynı zamanda şeyhülislâm, kazaskerler, padişahın vezirleri, önde gelen bilgin ve âlimler, şehyler, ağalar ve 44 Ahmet Özel, ‘‘Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü’’, Dîvân 1 (2002), 235-246. 45 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 8-9. 46 Özel, ‘‘Mevlid’’, 29/475-479. 47 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 10. 48 Koca, ‘‘Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlîd ve Dobruca Besteli Mevlîdi’’, 159. 49 M.Tayyip Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 23. 11 müdderrisler de bulunurlardı. Böylece geniş ve düzen içinde işleyen dinî törenler hâlini alırdı.50 Mehmet Şeker tarafından aktarılan Osmanlı’daki ‘‘mevlid alayı’’ şu şekilde gerçekleşirdi: ‘‘Mevlid alayı camiye yaklaştığında müezzin mahfilinde Feth sûresi okunmaya başlar, sûre tamamlandığı sırada padişahın mahfil-i hümâyuna geldiğini belli etmek için kafesin küçük penceresi açılır ve cemaat ayağa kalkarak bulunduğu yerde saygıyla eğilirdi. Müezzin mahfilinde ‘muarrif’ denilen görevlinin Hz. Peygamber’in özelliklerini belirten ‘ta’rif’i okunmasının ardından Ayasofya ve Sultan Ahmed camilerinin vâizleriyle o caminin vâizi sırasıyla kürsiye çıkıp kısa birer vaaz verirlerdi; kendilerine kürsüden indikten sonra bazı armağanlarla birlikte birer samur kürk veya ferace hediye edilirdi. Ayrıca her vâizin kürsüye çıkışı sırasında cemaate şerbet ve buhur sunulurdu. Ardından Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inin okunmasına başlanır ve birinci mevlidhan ilk bahri bitirip kürsüden inince kendisine hil’at giydirilirdi. İkinci mevlidhan, ‘Geldi bir ak kuş kanadıyla revan / Arkamı sığadı kuvvetle heman’ beytini okurken herkes hürmeten ayağa kalkardı. Bu esnada mahfil-i hümâyun tarafında perde arkasında bekleyen müjdecibaşı Mekke emirinin gönderdiği mektubu sadrazamın önüne koyar, sadrazamın işaretiyle reîsülküttâb onu alarak müjdecibaşıyla birlikte padişahın huzuruna girerdi. Dârüssaâde ağası da mektubu kesesinden çıkarıp kendisine geri verir, o da okurdu. Daha sonra aynı zamanda Harameyn nâzırı olan Dârüssaâde ağasına samur kürk, reîsülküttâp ile müjdecibaşıyla hil’at giydirilirdi. Ardından padişah Medine’den gönderilen hurmanın bir miktarını peşkir ağası eliyle sadrazama yollar, o da birkaçını alıp bir ikisini şeyhülislâma verdikten sonra kalanını vezirlere ve orada bulunan diğer devlet erkânına dağıttırırdı; bu iş tamamlanınca peşkir ağasına bir miktar bahşiş verirdi. İkinci mevlidhan okumasını bitirip kürsüden inince hil’atini ve armağanlarını alır, yerine üçüncü mevlidhan çıkardı. Bu sırada Sultan Ahmed 50 R. Bahar Akarpınar, Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1999), 183-184. 12 Camii’nin mütevellisi sadrazamın, Ayasofya Camii’nin mütevellisi şeyhülislâmın, diğer vakıfların mütevellileri de vezirlerle defterdar, nişancı gibi devlet büyüklerinin ve ulemanın önüne şeker tablaları koyar, zamanı gelince de derecelerine göre zağarcıbaşı, saksoncubaşı, muhzır ağa ve diğer ocaklılar bunları kaldırırdı. Üçüncü mevlidhanın ve arkasından mevlid duası yapan duahanın kürsüden inip hil’at ve hediyelerini almalardan sonra tören tamamlanırdı.’’51 Mekke’deki mevlid kutlamaları Sultan İkinci Mustafa döneminde (1695-1703) yapılmaya başlanmıştır. Akşam namazı eda edildikten sonra Kâbe’den Hz. Muhammed’in doğduğu eve ziyaret yapılarak gerçekleşen bu kutlamalar esnasında meş’ale yakılarak kandiller kullanılır ve her sene ramazan ayının on yedinci gününde yapılırdı. Mevlid Anadoluda nasıl okunuyorsa Mekke’de de o benzerlikte okunurdu.52 Mekke’de İkinci Mahmud döneminde yapılan kutlamalar Rebîülevvel ayının on ikisinde daha fazla ilgiyle ve katılımla gerçekleşmeye başladı. Kutlamaların masrafları Mısır hazinesinden ve İkinci Mustafa’nın vakfından alınırdı. Evler kandillerle, kumaşlarla süslenir sonrasında kutlamaya katılan halka şeker ve helva dağıtılırdı.53 Mevlid 1910 yılında resmî bayramlardan biri hâline getirilmiştir. Lakin Cumhuriyet ilan edilince resmî bayramlardan çıkarılmıştır.54 Tüm İslam coğrafyasında hâlen ilgiyle okunan ve yerine getirilen mevlid kutlamaları evlerde veya yüksek katılımlı toplu törenler şeklinde icrasına devam edilmektedir. 1.2. Edebiyat Alanında Mevlid Formu 1.2.1. Mevlidin Edebî Değeri ve Kaynağı Hz. Peygamber’e duyulan sevginin bir göstergesi olarak yazılan mevlidler esasında övgü içeren şiirlerdir.55 Daha çok manzum olarak kaleme alınan mevlid metinleri nazım şekli olarak da mesnevi tarzında yazılmışlardır. İçerik olarak bakıldığında hemen hemen tüm 51 Mehmet Şeker, ‘‘Osmanlılar’da Mevlid Törenleri’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/479. 52 Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif , 58. 53 Ahmed Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif , 59. 54 Necla Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 15. 55 Fatma Gül Temel Ağçoban, Osmanlıda Mevlid Kültürü, (İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019), 38. 13 mevlid metinleri münâcât bölümüyle başlayıp dua bölümüyle son bulurlar. Hz. Peygamber’in doğumu, peygamberliği, mi’râcı ve vefatı da mevlid metinlerinin çoğunda işlenen bölümlerdendirler.56 Hz. Peygamber henüz hayatta iken kendisini öven şiirler kaleme alınmıştır. Nitekim şâirü’n-nebî olarak tanınan Hassân b. Sâbit (öl. 54/674) şiirlerinde Hz. Peygamber’i övmüştür. Abdullah b. Revâha ve özellikle ‘‘Yedi Asılı’’ şiirlerden birisini yazmış olan Ka’b b. Züheyr (24/645) en meşhur olan şairlerden olmuştur.57 Hz. Peygamber’in kendisini affetmesini istemek ve Müslüman olduğunu söylemek maksadıyla Mescid-i Nebevî’de Hz. Peygamber’in huzuruna çıkan Ka’b, Hz. Muhammed’e bir kaside okumuştur. Kaside Hz. Peygamber tarafından çok beğenilerek üzerinde bulunan ‘‘Bürde’’ isimli hırkasını Ka’b b. Züheyr’e hediye etmesi ile sonuçlanmıştır. Bu olay neticesinde ise bu kaside ‘‘Kasîdetü’l-Bürde’’ olarak tanınmış ve meşhur olmuştur.58 Hz. Peygamber hayatta iken kendisini öven şiirler ve medhiyeler mevlidin oluşma sürecini etkilemişse de mevlidlerin asıl kaynağını oluşturan Hz. Peygamber için yazılmış olan eski Sîre’59 (Sîretu Resûlullah, Siyer) Şemâ’il60 ve Meğâzî61 türündeki kitaplardır.62 Bu eserlerin başını İbn İshak’ın yazmış olduğu es-Sîre’si, İbn Hişam’ın es-Sîretu’n- nebeviyye isimli eseri ile Ebû Îsâ et-Tirmîzî’nin Şemâilu’n-nebî adlı kitabıdır.63 Bu kaynaklarla beraber Hz. Peygamber’in mi’râc hadisesini ele alan mi’râcnameler, hicretini ele alan hicretnameler, fiziki ve bedeni özelliklerini anlatan hilyeler, isimlerinden bahseden esmâ-i nebîler, soyundan bahseden neseb-i şerifler, mucizelerini işleyen mucizetnameler mevlid metinlerine ilhâm olmuşlardır.64 Hz. Peygamber’in vasıflarını övmek amacıyla yazılan şiirler olan na’tlar da mevlid metinlerine kaynaklık etmiştir.65 56 Akarpınar, Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları, 170. 57 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 19. 58 Kenan Demirayak , ‘‘Kasîdetü’l-Bürde’’, 24/566-568. 59 Sîre ( sîret, siyer): Hz. Peygamber’in hayatından, ahlakından ve suretinden bahseden eserlerin adı. 60 Hz. Peygamber’in ahlakından, huylarından ve tabiatından bahseden eserlere verilen isim. 61 Hz. Peygamber’in katıldığı savaşları anlatan eserlerin adı. 62 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 21. 63 Köksal, Mevlid-nâme, 22. 64 Öztoprak, ‘‘Türk Edebiyatında Manzum Siyerler’’, 54. 65 Emine Yeniterzi, ‘‘Bir Edebî Tür Olarak Na’tlar’’, Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu, ed. Bilal Kemikli vd. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010), 89. 14 1.2.2. Arap Edebiyatında Mevlid Mevlid, Arap edebiyatında geniş anlamlarda kullanılmaktadır. Başta Hz. Muhammed’i medheden şiirler kastedilse de Hz. Muhammed’in kutlu doğumunu, yaşamını, kendisinin isimlerini, suretini, ahlakını, savaşlarını, mucizelerini bizlere aktaran siret/siyer türünde verilmiş eserler için de kullanılmıştır. İbn Dihye el-Kelbî’nin H.604 yılında Erbil atabeyi Muzafferuddin Kökbörü tarafından hazırlanan mevlid töreninde okunmak maksadı ile yazdığı et-Tenvîr fî Mevlidi’s-sirâci’l-münîr adlı kitabı ilk mevlid eseri diye bilinmekle beraber bu eserden çok önce kaleme alınan eserler de vardır.66 Ebu’l-Cevzî (öl. 1200) Mevlidü’n-Nebî (El-Arûs) isimli eseriyle Arap edebiyatında mevlid metni olarak ilk özgün eseri vermiştir. Ebu’l-Kasım-ı Sebtî’nin (öl. 1203) Kitâbü’d Durri’l-Munazzam fî Mevlidi’n-Nebiyyi’l Maazzam adlı eseri, İbn’ül-Arabî’nin (öl. 1240) Kitâbü Mevlid-i Resuli’l-lah adlı eseri, Ebu’l-Hasan Ahmed bin ‘Abdi’l- Lâhi’l-Bekrî’nin (öl. 1295) Kitâbü’l-Envârî ve Miftahi’l-esrârî ve’l-efkâr fî zikri nurî seyyidinâ Mustafa adlı eseri, Zemlekanî’nin (öl. 1327) Mevlidü’n-Nebî adlı eseri, Abdü’l Aziz’in (1294-1366) Muhtasarü Sireti’n-Nebî adlı eseri, Şemsü’d-Dîn Muhammed b. Muhammed’in (İbn-ül Cezerî 1350-1459) El mevlidü’l-kebir isimli eseri, İbn Hacer Haytemî’nin (1505-1565) Muhtasar Kısasü’l-Mevlidi’i-Şerif adlı eseri, Berzencî’nin (öl. 1765) Mevlidü’n-Nebî adlı eseri, Ebu’l Abbas b. Abdullâh Lahmî’nin (1174-1203) Mevlid adlı eseri de özgün mevlid metinlerindendirler.67 Bir kısmı yalnızca manzum, bir kısmı da yalnızca mensur olarak kaleme alınmış olan Arapça mevlid metinleri benzer şekil ve muhtevalar göstermişlerdir. Metin içinde manzum ve mensur metinler bir arada da yazılmışlardır.68 Muhteva bakımından bakıldığında Arapça mevlid metinlerinde; Hz. Muhammed’in yaratılmış olan nurunun başka peygamberlerden kendisine ulaşılmasını, annesinin hamileliğini, yetim kalışını, doğarken meydana gelen mucizevi olayların gelişimini, sütanne olarak Halime’ye bırakılmasını, sütannesinde iken gerçekleşen mucizelerin varlığını, Peygamberliği ve bunun işaretlerini, mucizelerini, isra ve mi’râc hadiselerini, 66 Köksal, Mevlid-nâme, 22. 67 Akarpınar, Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları, 177. 68 İsmail Durmuş, ‘‘Arap Edebiyatı’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/480-482. 15 tebliğ vazifesini, savaşlarını, aile hayatı ve vafatı gibi benzer konular içerdikleri görülmektedir.69 Medine Müfütüsü Ca’fer b. Hasan el-Berzencî’nin yazmış olduğu Mevlidü’n-nebî isimli eseri günümüz Arap dünyasında en çok rağbet edilen ve okunan mevlid metnidir.70 İran edebiyatına bakıldığında ise mevlid metinlerinin yaygınlık kazanmadığı görülmektedir.71 1.2.3. Türk Edebiyatında Mevlid Hz. Muhammed’e duyulan sevginin bir tezahürü olarak gelişen mevlidin Türk edebiyatında önemli bir yeri vardır. Temel konusu Hz. Peygamber’in doğumu olan bu eserlerde ortak nokta Hz. Peygamber’in nurunun yaratılıp tüm peygamberlerden intikal ederek babasına gelişi, Hz. Âmine’nin hamileliği ve bu esnada meydana gelen olaylar, doğumu ve doğumunda yaşanan mucizelerdir.72 Ağırlıklı olarak mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan mevlid metinlerinde en çok kullanılan vezin ‘‘fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün’’ kalıbıdır. Mevlid yazarlarının esas gayesi Allah ve Resulünün sevgisini dile getirmek olduğu için söz sanatlarına fazla önem vermemişlerdir. Bu sebeple de mevlid metinleri çoğunlukla sade bir dille yazılmışlardır. Mevlid metinlerinde sade bir dil kullanılmakla beraber ahenkli bir aktarım da söz konusudur. Çünkü rediflerle desteklenmiş kafiyeler, ikilemeler, aliterasyon, asonans gibi söz sanatları kullanılmıştır. Muhtevası çok zengin olan bu eserler dinî kaynakların birçoğunu bünyesinde barındırmışlardır. Kur’ân-ı Kerîm başta olmak üzere hadisler, tassavufi gelenek ve motifler, tarihi olaylar, farklı hikâyeler, ahlaki nasihatler gibi geniş bir içerikle aktarılmışlardır.73 Türk edebiyatında mevlid türü eserlerin çoğunlukta olmasının en önemli sebeplerinden biri hiç şüphesiz ki Süleyman Çelebi’nin 1409’da kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mevlid metnidir. Bu mevlid eseri Türk halkı tarafından çok sevilmiş ve okunmuştur.74 Süleyman Çelebi’den önce mevlid metinleri yazıldığı gibi kendisinden sonra da mevlid 69 Köksal, Mevlid-nâme, 22-23. 70 Durmuş, ‘‘Arap Edebiyatı’’, 29/480-482. 71 Durmuş, ‘‘Arap Edebiyatı’’, 29/480-482. 72 Köksal, Mevlid-nâme, 26. 73 Süleyman Eroğlu, ‘‘Edebi Bir Tür Olarak Mevlidler: Şekil Özelliklerine Dair Bazı Değerlendirmeler’’, Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu, ed. Bilal Kemikli vd. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010), 109-125. 74 Aksoy, ‘‘Mevlid, Türk Edebiyatı’’, 29/482. 16 metinleri yazılmıştır. Fakat bu mevlidlerin hiçbiri Süleyman Çelebi’nin mevlidi gibi bir şöhrete kavuşamamıştır. Bu sahada en bilinen mevlid eseri sehl-i mümteni75 olarak kabul edilen Vesîletü’n-necât’tır.76 Süleyman Çelebi’nin mevlidi aslında Fuzûlî’nin ‘‘Leylâ vü Mecnûn’’ adlı eserinin diğer Leylâ vü Mecnûn mesnevilerine nazire olması gibi daha önce benzeri bulunan mevlidlere bir naziredir. Lakin en çok tanınan ve ilk yazılmış mevlid metni olmadığı hâlde en çok şöhret bulmuş nazire bir metindir.77 Süleyman Çelebi’nin yazmış olduğu Vesîletü’n-necât adlı mevlidin Türk halkı tarafından çokça sevilip tanınmasında: duyularak yazılmış olması, sade bir dille ifade edilmesi, dinî bir eser olarak manzum yazılması, özel bir ahenkle cami ve evlerde okunması gibi sebepler gösterilmektedir.78 Vesîletü’n-necât adlı mevlid metninin her bir bölümüne bahir denilmektedir. Bu mevlid metninin nüshalarında bölüm sayıları değişmekle beraber Necla Pekolcay’ın verdiği bilgilere göre on dört bölümden oluşmaktadır. İstanbul kütüphanelerinde tespit ettiği tüm nüshaları karşılaştıran Pekolcay’a göre bu bölümler şu şekildedir: 1. Fî tevhîdi bâri sübhânehü ve ta’âla ’azze ve celle. 2. Fi’ltimâsi ’d-du’â li’n-nâzımetihi ve fî‘özri’l-kitâb. 3. Fî beyânı sebeb-i fıtrati’l-‘âlem. 4. Fî beyânı fıtrati’l-‘âlem ve rûhi Muhammed’in ’aleyhi’s-selâm. 5. Fî beyânı hilkati Âdem ve intikâil’n-nûri Muhammed’in ’aleyhi’s-selâm. 6. Fî beyânı zuhûri vücûdi’n-Nebiyy sallallâhü ’aleyhi ve sellem. 7. Fî medhi’n-Nebiyy ’aleyhi’s-selâm. 8. Fî beyânı mû‘cizâtı’n-Nebiyy sallallâhü ‘aleyhi ve sellem. 9. Fî mi‘râcı Mustafâ ‘aleyhi’s-selâm. 10. Fî hicreti’n-Nebiyy ‘aleyhi’s-selâm. 11. Fî ba‘zı evsâfi’l-Mustafâ ‘aleyhi’s-selâm. 12. Fasl. (Muhammed ümmetinin nasıl olması gerektiğinden bahseden fasıl.) 75 Söylenmesi kolay gibi görünen fakat bir benzerinin söylenmesinin çok güç olduğu söz ve ifadeler. 76 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 25. 77 Mustafa Yıldırım, Türk Mûsikîsi’nde Mevlid Geleneği ve Kani Karaca’nın Mevlid İcralarının Tahlîli (Ankara: Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Doktora Tezi, 2021), 40. 78 Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, 25. 17 13. Fi’n-nasîha. 14. Fî vefâtı’n-Nebiyy ‘aleyhi’s-selâm.79 Bu mevlid metninin bazı nüshalarının sonunda Hikâye-i Geyik, Hikâye-i Güvercin, Dâstân-ı İbrahim, Dâstân-ı İsmail, Hikâye-i Kesikbaş, Hikâye-i Ukâşe gibi hikâyeler bulunmaktadır.80 Mevlid metni 750 beyit iken eklemelerle beraber 900-1000 beyite çıkmaktadır.81 Süleyman Çelebi’nin mevlidi Arapça, Çerkesçe, Rumca, Kürtçe, Tatarca, Almanca, İngilizce, Arnavutça, Boşnakça, Sevahili gibi dillere çevirilmiştir. Süleyman Çelebi mevlidinin Rumca tercümeleri ise ciddi bir inceleme gerektiren eserlerdendir. 82 Günümüzde en çok kullanılan mevlid metninin nüshası 317 beyitle 1323’te basılmış olan Rıza Efendi’nin nüshasıdır.83 Süleyman Çelebi’den sonra en çok bilinen ve okunan bir diğer mevlid metni ise Şemseddin Sivâsî’nin mevlididir.84 İlk Türkçe mevlid metni hakkında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Süleyman Çelebi’nin mevlid metninden iki yıl önce (H.810) Ahmedi’nin İskendernâme adlı eseri içerisinde bulunan mevlid nüshası ilk mevlid metni olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Ahmet Fakih’in (öl. 650/1252) Çarhnâme adlı eserinde, İbnü’l-Cezerî’nin eseri olan el- Mevlidü’l-kebir veya Urfü’t-ta’rîf bi’l-mevlidi’ş-şerifte, manzum–mensur olarak Mustafa Darîr’in yazdığı Siretü’n-Nebî’de (790/1388), Âşık Paşa’nın yazdığı Garipnâme adlı eserde mevlid örnekleri mevcuttur.85 Türkçe mevlidlerin sayısı iki yüzü aşmaktadır.86 Aşağıda yüzyıllara göre mevlid müellifleri ve eserleri açıklamaları ile birlikte sıralanmıştır.87 79 Necla Pekolcay, ‘‘Süleyman Çelebî Mevlidi Metni Ve Menşei Meselesi’’, Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi 6/6 (1954), 39-64. 80 Akarpınar, Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları, 212. 81 Nuran Çetinkaya, Tarihî Süreçte Mevlid (İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019), 26. 82 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 27-58. 83 Necla Pekolcay, ‘‘Süleyman Çelebî Mevlidi Metni Ve Menşei Meselesi’’, Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi 6/6 (1954), 40. 84 Aksoy, ‘‘Mevlid, Türk Edebiyatı’’, 29/482-484. 85 Köksal, Mevlid-nâme, 31. 86 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 40. 87 Necla Pekolcay’ın tespit ettiği 63, M.Fatih Köksal’ın tespit ettiği 78 mevlid metni ve müelliflerinden istifade edilerek bu sıralama oluşturulmuştur. 18 15. Yüzyılda Mevlidler 1. Ahmedî (öl. 1412): Mevlid. 1407’de yazılmıştır. Edebiyatımızın ilk mevlid müellifidir. 2. Süleyman Çelebi (öl. 1422): Vesîletü’n-necât. 1409’da yazılmıştır. Necla Pekolcay doktora tezi olarak hazırlamıştır. 3. Ârif: Mevlid. 1437/1438 yılında yazılmıştır. 1992 yılında Bekir Sarıkaya tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. 4. Kerîmî: İrşâd. 1458’de yazılmıştır. Hasibe Mazıoğlu tarafından 1974’te bildirilmiştir. 5. Gülşenî-i Saruhanî: Mevlid-i Nebî. Yazıldığı tarih bilinmemekte olup Necla Pekolcay tarafından bir nüshasının varlığı bildirilmiştir. 6. Ahmed: Mevlid. 1469’da yazılmıştır. Necla Pekolcay tarafından bir makale ile tanıtılmıştır. 7. Hafî: Mevlid. 1478’de yazılmıştır. Yüksek lisans tez çalışması şeklinde Seda Yeşildal Samsakçı tarafından hazırlanmıştır.88 8. Hocaoğlu: Mevlid. 1478’de yazılmıştır. Nüshaları İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve Milli Kütüphanede mevcuttur. 9. Sinanoğlu: Ümmîdü’l-müznibîn. 1478’de yazılmıştır. Nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde mevcuttur. 10. Cefâyî: Mevlidu’n-nebî. 1484’te yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesinde nüshası bulunan eser Azmi Bilgin’nin bir makalesi ile tanıtılmıştır. 11. Zaîf (Hacı Mustafaoğlu): Mecma’ul-envâr. 1490’da yazılmıştır. Yüksek lisans tez çalışması olarak İlhan Koca tarafından hazırlanmıştır. 12. İpsalalı Ebu’l-hayr: Mevlid. 1491’de yazılmıştır. Ahmet Günşen 2004 yılında yayımlamıştır. 13. Yahyâ b. Bahşî: Mevlid-i Nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eser Ali İhsan Akçay tarafından bir makalede tanıtılarak yayımlanmıştır. 88 Osman Çuhadaroğlu, Urfa’da Mevlid Geleneği Ve Mevlidhânlar (Şanlıurfa: Harran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2020), 16. 19 14. Mürîdî (Aydınlı): Mevlid-i Şerîf. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını Bursalı Mehmed Tahir bildirmiştir. 15. Hamdullah Hamdî (öl. 1508): Mevlid-nâme (Ahmediyye). 1494 tarihinde yazılmıştır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur. 16. Muhibbî: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshaları Süleymaniye ve Milli Kütüphanede mevcuttur. 17. Keşfî-i Saruhanî (öl. 1520’den önce): Mevlidü’n-nebî. 1494 yılında yazılmıştır. Eserin bir nüshası İstanbul Üniversitesinde mevcuttur. 18. Mehmed b. Hamza Arab Vâiz: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını Kâtip Çelebi bildirmiştir. Millet Kütüphanesi ve Milli Kütüphanede eserin nüshası mevcuttur. 19. Sabâyî: Mevlidü’n-nebi. Yazıldığı tarih bilinmeyen eser yüksek lisans tez çalışması olarak Fatih Bay tarafından hazırlanmıştır. 20. Cebrî: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin bir nüshası olduğunu Necla Pekolcay söylemektedir. 21. Mustafaoğlu: Mevlid. 1490-1491 yılında yazılmıştır. İki nüshası olduğu Necla Pekolcay tarafından bildirilmiştir. 16. Yüzyılda Mevlidler 22. Lâmiî Çelebi (öl. 1532): Mevlid-i Nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshaları Marmara Üniversitesinde ve Millet Kütüphanesinde mevcuttur. 23. Emîrî (öl. 1535): Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığından ilk defa söz eden Hasibe Mazıoğlu’dur. 24. Cismî: Mevlûdu’n-nebî. 1511’de yazılmıştır. Nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde mevcuttur. 25. Gulâmî (öl. 1544): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını bildiren Bursalı Mehmet Tahir’dir. 20 26. Zâtî (öl. 1546). Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin yerini söylemeden bir nüshasından bahseden Necla Pekolcay’dır. 27. Derviş Mehmed Hevâyî: Mevlûdu Hayri’l-Enbiyâ. 1533’te yazılmıştır. Hasibe Mazıoğlu tarafından eser ilk olarak tanıtılmıştır. 28. Hamdî (Hamdullah b. Hayreddin – öl. 1541): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshasının tanıtımını Hasibe Mazıoğlu yapmıştır. 29. Cebrî: Mevlid-i Nebî. Yazıldığı tarih bilinmemektedir. Âşık Çelebi’nin Tezkiresi’nde eser bulunmaktadır. 30. Abdî: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmemektedir. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde nüshası bulunmaktadır. 31. Selâmî Mustafâ (İznikli, öl. 1585): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını bildiren Bursalı Mehmet Tahir’dir. Yasin Güngör yüksek lisans tezi olarak çalışmıştır. 32. Visâlî Ali Çelebi: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını bildiren Hasibe Mazıoğlu olmuştur. 33. Şehîdî-i Edirnevî: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmemektedir. Necla Pekolcay doktora tezinde tanıtmıştır. 34. Murâdî: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını bildiren Hasibe Mazıoğlu olmuştur. 35. Behiştî: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri doktora tezinde Necla Pekolcay tanıtmıştır. 36. Hasan Bahrî (Karesili – öl. 1586): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin iki nüshası Necla Pekolcay tarafından bulunmuştur. 37. Şemseddîn Sivasî (öl. 1597): Mevlidü’n-nebî. 1580 tarihinde yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan eser Hasan Aksoy’un çalıştığı tezlerden biridir. 38. Abdurrahmân: Mevlid. Yazılış tarihi bilinmeyen eser bir siyer-mevlid şeklindedir. Necla Pekolcay tarafından iki yazma nüshası tespit edilmiştir. 21 39. Halil: Mevlid. 1501-1502 (H. 907) tarihinde yazılan eserin dört nüshasının bulunduğunu bildiren Necla Pekolcay’dır. 40. Şâhidî (Mevlevi Şeyhi): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin bir nüshası olduğunu Necla Pekolcay bildirmektedir. 17. Yüzyılda Mevlidler 41. Kuloğlu: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığını bildiren Bursalı Mehmed Tahir olmuştur. 18. Yüzyılda Mevlidler 42. Keşfî-i Samokovî: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin varlığından bahseden Bursalı Mehmet Tahir’dir. 43. Süleymân Nahîfî (öl.1738): Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmemektedir. Yusuf Karaca eseri yüksek lisans tezi olarak çalışmıştır. 44. Ahmed-i Mürşidî (öl. 1761): Mevlid-i Nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin bir nüshasını Necla Pekolcay yer belirtmeden bildirmiştir. 45. Salâhî Abdullah-ı Uşşâkî (öl. 1782): Manzûme-i Mevlid ve Mirâc-ı Nebî. Yazıldığı tarih bilinmemektedir. Nüshalarından biri Süleymaniye Kütüphanesindedir. 46. Darendeli Bekâî (öl. 1786): Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshasını Necla Pekolcay bildirmektedir. 47. Necîbî (Eşrefzâde Abdulkâdir) (öl. 1788): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri 2005 yılında Mustafa Kara yayımlamıştır. 48. Mehmet Hamdî Hüseynî: Mevlid. 1758 yılında yazılmıştır. Rauf Yelkenci’ye ait olan nüshanın yeri bilinmemektedir. Eseri tespit eden Necla Pekolcay’dır. 49. Edîb (Lalî-zâde) (öl. 1802): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri yayımlayan Vedat Nuri Turhan’dır. 50. Selâmî Şeyhi Mustafa (İzmirli) (öl. 1813): Mevlid-i Şerîf. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri tanıtan Hasibe Mazıoğlu’dur. 22 51. Âkif (Bursalı) (öl. 1813): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri 1999 yılında yayımlayan Abdülkerim Abdulkadiroğlu’dur. 52. Beyzâde Mustafa: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin bir nüshası olduğunu Necla Pekolcay bildirmiştir. 53. Halil (Siirtli): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin iki nüshasının olduğunu bildiren Necla Pekolcay’dır. 19. Yüzyılda Mevlidler 54. Hasan İlmî (Kozanlı): Mevlidü’n-nebî. 1811 yılında yazılmıştır. Eserin nüshasının Süleymaniye Kütüphanesinde olduğu Hasan Aksoy tarafından bildirilmiştir. 55. Mustafa Râgıb (Kitapçı) (öl. 1857): Mevlid-i Nebevî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesindedir. 56. Muhibbî (Yusufelili) (öl. 1868): Mevlid-i Nebevî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri yayımlayan Adil Özer’dir. 57. İrşâdî (öl. 1879): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri yayımlayan Namık Açıkgöz’dür. 58. Tâhir Ağa: Mevlid. 1862 yılında yazılıp basıldığını haber veren Hasibe Mazıoğlu’dur. 59. Osman Sirâceddîn (Erzurumlu): Mevlid-i Şerîf. 1887 yılında müellifin kendisi yayımlamıştır. 60. Kâmî Şabân-ı Âmidî (öl. 1884):89 Mevlid-i Nebî. 1863’te yazılmıştır. Nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde mevcuttur. 61. Mehmed Sâlih Nihânî: Mevlid-i Şerîf-i Nebevî. 1891’de müellifin kendisi tarafından basılmıştır. 62. Ahmet İzzet Paşa (öl. 1892): Mevlidü’n-nebevî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eser 2007’de Âdem Ceyhan tarafından yayımlanmıştır. 89 Fatih Köksal, Mevlid-nâme adlı eserinde müellifin isminin bazı çalışmalarda Kânî olarak geçtiğini fakat bunun yanlışlıkla yazıldığını belirtmektedir. Necla Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât) adlı çalışmasında müellifin ismini Kânî olarak kullanmaktadır. Müellifin ismi tarafımızca Fatih Köksal’ın yazımı dikkate alınarak Kâmî olarak yazılmıştır. 23 63. Hasan Nâdir (Mar’aşî Kurrâ-zâde – öl. 1900): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eser Şenol Doğan tarafından yüksek lisans çalışması olarak hazırlanmıştır. 64. Mehmet Fevzî (Edirne Müftüsü) (öl. 1900): İki mevlidi vardır. Kudsiyetü’l-ahbâr fî Mevlidi Ahmedi’l-Muhtâr. İcmâlü’l-kelam fî Mevlidi’n-nebî Aleyhi’s-selâm. 1893 tarihinde yazılmıştır. Mustafa Uzun tarafından tanıtılmıştır. 65. Keşfî (Yusufelili) (öl. 1900): Mevlid-i Nebevî. 1898’de yazılan eser Mehmet Gökalp tarafından tanıtılmıştır. 66. İbrâhîm Re’fet Efendi (öl. 1903): Mevlid-i Şerîf. 1861 yılında yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesinde nüshası mevcuttur. 67. Manastırlı Rif’at (öl. 1907): Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri Necla Pekolcay bildirmiştir. 68. Rüşdî (Erzurumlu Ketenci-zâde Mehmed Rüşdî) (öl.1916): Tuhfe-i Nûr-ı Salat. Yazıldığı tarih 1854-1855 yılları olduğu düşünülen eserin nüshası Millet Kütüphanesinde mevcuttur. 69. İbrâhîm Kadem: Mevlidü’n-nebî. Yazıldığı tarih bilinmeyen eser müellifi tarafından basılmıştır. 20. Yüzyılda Mevlidler 70. Ahmed Fehmi (Erturan) (öl. 1966): Menkabe-i Celîle. 1923’te yazılan eser Âdem Ceyhan’nın bildirisiyle tanıtılmıştır. 71. Şeyh Mehmed Şemseddin el-Mısrî (öl. 1936): Mesar-ı Şemsu’l- Mısrî fi’l-Mevlidi’l- Muhammedî. 1924’te yazılan eserin nüshası İstanbul Ünversitesi Kütüphanesindedir. 72. Çizmeci-zâde Vehbî (öl. 1937): Mevlid. 1936 yılında yazılan eseri tanıtan Mehmet Sarı olmuştur. 73. Tâhir Nâdî ( Divrikli) (öl. 1952): Mevlidü’n-nebevî. 1908’de yazılan eseri tanıtan Âlim Yıldız olmuştur. 74. İhramcı-zâde İsmail Hakkı (Toprak) (öl. 1969): Yâre Yâdigâr. Yazıldığı tarih bilinmeyen eserin nüshası Darende’de Hulusi Ateş’in şahsi kütüphanesinde bulunmaktadır. 24 75. Kâmil Sarıateş: Mevlid. Yazıldığı tarih bilinmeyen eseri 1986’da yayımlayan Mehmet Tekin olmuştur. Yazıldığı Dönem Tespit Edilemeyen Mevlidler 76. Şâhidî: Mevlid. Eseri 1974 yılında tanıtan Hasibe Mazıoğlu olmuştur. 77. Nâzım: Mevlid. Topkapı Sarayı’nda bulunan nüsha Necla Pekolcay tarafından bildirilmiştir. 78. Kör Haliloğlu: Mevlid. Nüshası Millet Kütüphanesinde bulunan eseri 1989’da bildiren Sırrı Levend’dir. 79. Aklî: Mevlid-i Şerîf. Nüshası bulunmayan eserin varlığını bildiren Necla Pekolcay’dır. 80. Hüseyin Efendi: Mevlid. Türkoloji Seminer Kütüphanesinde bir nüshası bulunan eser Bursalı Tahir tarafından ilk olarak varlığından söz edilmektedir. 81. İbrâhîm Nazîf (Karamanlı): Mevlid. Nüshası bulunamayan eser Bursalı Mehmed Tahir tarafından söz edilmektedir. 82. Mehmed Hasan: Mevlid. Necla Pekolcay eserin yerini bildirmeden varlığından söz etmektedir. 83. Yâsînci-zâde Nûrî: Mevlidü’n-nebî. Bursalı Mehmed Tahir varlığından söz etmektedir. 84. Osman Feyzî Efendi: Mevlidü’n-nebî. Süleymaniye Kütüphanesinde bir nüshası bulunan eser Bursalı Mehmed Tahir tarafından bildirilmektedir. 85. Nesîmî: Mevlid. Necla Pekolcay tarafından üç nüshası olduğu söylenen eser bulunamamıştır. 86. Şâhidü’n-Nayyî: Mevlid. Necla Pekolcay tarafından dokuz nüshası olduğu belirtilmektedir. 87. Mustafa (Bursalı): Mevlid. Necla Pekolcay tarafından iki nüshası olduğu belirtilmektedir. 25 Bu mevlidler dışında literatürde bulunmadığı halde M. Fatih Köksal’ın çalışmasında 44 mevlid, müellifleri ile beraber gösterilmektedir.90 1.3. Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlid Türk din mûsikîmizde mevlidin önemli bir yeri vardır. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n- necât adlı eseri toplumumuzda büyük bir ilgi ve alakaya mazhar olmuştur. Bu ilgi neticesinde mevlid müzikal anlamda kendine özgü bir tarzda irticalen veya besteli bir şekilde icra edilmiştir.91 Mevlid, Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü olan Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi başta olmak üzere mübârek gün ve gecelerde, bir şahsın vefat yıl dönümlerinde, adaklarda, hac dönüşlerinde, doğumlarda,92 dinî merasimlerde,93 bir çocuğun sünnet töreninde, evlilik törenlerinde, ev alma, iş yeri açma, askerlik durumlarında, hastalığı atlatma, camilerin açılışlarında94 gibi sebeplerle okunmaktadır. Mevlidin bu derece okunmasında bestelenmiş olmasının da önemli bir rolü vardır. Sadeddin Nüzhet Ergun mevlidin kendi döneminde bestelenmiş olabileceğini tahmin ettiğini söylemektedir. Ayrıca bizzat Süleyman Çelebi’nin bestelemiş olabileceğini de ifade etmektedir.95 Mevlidin Sinaneddin Yusuf tarafından bestelendiğine dair bilgiler de mevcuttur.96 Fakat mevlidin asıl bestekârının Bursalı bir mûsikişinas olan Sekban olduğu düşünülmektedir.97 Bu beste uzun zaman okunmakla beraber notaya alınmaması, uzun ve sanatlı olması gibi sebeplerden dolayı98 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde unutulmaya başlanmıştır.99 Mevlid farklı zamanlarda da bestelenip okunmuştur. İki mevlid bestelerinden ‘‘Hayhay’lı’’ ve ‘‘Sâlât’lı’’ okunan mevlid bestesi unutulmayıp okunsa da100 özellikle 90 Köksal, Mevlid-nâme, 73-78. 91 Nuri Özcan, ‘‘Mevlid’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/484-485. 92 Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, 59-60. 93 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât), 24. 94 Koca, ‘‘Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlîd ve Dobruca Besteli Mevlîdi’’, 164. 95 Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi (İstanbul: Vadi Yayınları, 2017), 42. 96 Ubeydullah Sezikli, ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/1 (2008), 181. 97 Mermutlu, ‘‘Besteli Mevlid Meselesi’’, 416. 98 Sezikli, ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’, 181. 99 Özcan, ‘‘Mevlid’’, 29/484. 100 Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, 42. 26 sadece İstanbul’da bulunan Koca Mustafa Paşa Sünbül Efendi Dergâhında okunduğu bilinen ‘‘Hayhay’lı’’ mevlid sonda tekrar edilen ‘‘h’’ harfinin Türkçedeki karşılığının ‘‘evet’’ olması anlam bakımından karışıklığa sebebiyet verdiği için okunması bırakılmıştır.101 Mevlidi Kemal Batanay yeniden bestelemiş ve bu beste Kani Karaca tarafından okunmuştur.102 Ortaya çıkmamış olsa da Sadettin Kaynak tarafından yapılmış bir mevlid bestesinden de söz edilmektedir.103 Kani Karaca’nın okuduğu mevlidlerden birinin icra özellikleri Mustafa Yıldırım tarafından doktora tezi olarak çalışılmıştır.104 Besteli mevlide dair nüshalara bakıldığında benzer makamların olduğu görülmektedir. Bu nüshalardan Bursa Orhan Kütüphanesi 985 numarada bulunan 1115/1703 tarihinde yazılmış olan mevlid metni ile İstanbul Hacı Selimağa Kütüphanesi Hüdai kitaplığında bulunan 1242/1827 yılında yazılı bulunan mevlid metninin her satırında hangi makamın okunacağı yazılmıştır. İki nüshada da kullanılan makamlar şunlardır: Dügah, Sabâ, Kûçek, Hüseynî, Muhayyer, Karciğâr, Rast, Nikriz, Nihavend, Pençgah, Nevâ, Çargâh, Uzzâl, Şehnâz, Bûselik, Acem, Eviç, Isfahân, Dilkeş, Segâh, Nevrûz ve Nevrûz-i acem’dir.105 Hüsameddin Bursevî’ye ait olan Mühimmâtü’l-Mü’minîn adlı eserin mevlid bölümünün dokuz farklı nüshası üzerinde çalışan Bedri Mermutlu okunan makamların tespitini de yapmıştır. Çalışmanın nüshaları: Milli Kütüphane nüshası, Bursa Orhan kitaplığında kayıtlı nüsha, Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan Hacı Mahmud Efendi bölümündeki nüsha, Selimağa Kütüphanesinde Hüdâî bölümüne ait olan nüsha, Michigan Üniversitesinde olan mecmuanın nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar bölümünde bulunan nüsha, İstanbul Millet Kütüphanesinde bulunan nüsha ve İstanbul Atatürk Kitaplığı Cevdet Paşa Kitapları bölümünde olan mecmua nüshasıdır. Bu nüshalar neticesinde mevlidlerde kullanılan makamlar şunlardır: Dügâh, Sabâ, Hüseynî, Nevâ, Hicâz, Kûçek, Bülend, Muhayyer, Necd-i Hüseynî, Rast, Pençgâh, Beyati, Uşşak, Karcığar, Gerdaniye, Mâhur, Nikriz, Nişâbur, Eviç, Çargâh, Uzzâl, Şehnâz, Bûselik, 101 Özcan, ‘‘Mevlid’’, 29/485. 102 Özcan, ‘‘Mevlid’’, 29/485. 103 Özcan, ‘‘Mevlid’’, 29/485. 104 Yıldırım, Türk Mûsikîsi’nde Mevlid Geleneği ve Kani Karaca’nın Mevlid İcralarının Tahlîli, 1-242. 105 Sezikli, ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’, 184. 27 Acem, Nihâvend, Zâvil, Isfahân, Segâh, Muhalif Hüseynî, Irak, Dilkeş, Nevrûz ve Nevrûz-u Acem’dir.106 Mevlid merasiminin makamsal icrası şu şekilde gerçekleşmektedir: ‘‘Bir mevlid merâsiminde şu 4 grup yer almaktadır: ‘Âşirhânlar: Kur’an okuyanlar; Tevşîhhânlar: Tevşîh ve ilâhi okuyanlar; Mevlidhânlar: Mevlid bahirlerini okuyanlar; Duâhânlar: Dua edenler.’ Mevlid merâsimi, âşirhânın Ku’an tilâvetiyle başlar ve makam olarak okuyuşunu sabâ ilesinden bir makamla bitirir. Tevşîh grubu da sabâ, çarhâh, dügâh veya şevkutarab makamından bir tevşih okurlar. İlk bahir olan Münâcât veya Tevhîd bahrine özellikle Aziz Mahmut Hüdâyî hazretlerine ait ve çargâh makamında olan: ‘Kudûmün rahmeti zevk u safâdır Ya Resûlallah Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Resûlallah Nebî idin dahi Âdem dururken mâ’vü tîn içre İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Resûlallah Kemâli zümre-i kümmel senin nûrunla bulmuşdur Vücûdun mazhar-ı tâmm-ı Hudâ’dır yâ Resûlallah Seninle erdiler zâta dahi envâ’-ı lezzâta İşin erbâb-ı hâcâta atâdır yâ Resûlallah Hüdâyî’ye şefâ’at kıl eğer zâhir eğer bâtın Kapuna intisâb etmiş gedâdır yâ Resûlallah’ tevşihin okunduğu bildirilmektedir. Okunan tevşihin akabinde ‘Allah adın zikredelim evvela’ şeklinde başlayan tevhîd bahrine aynı makamla girilir; sabâ ailesinden makamlar (sabâ, sabâ zemzeme, dügâh, çargâh, şevkutarab vb.) arasında gezindikten sonra bilhassa ‘Her ki diler bu duada buluna, fatiha ihsan ede ben kuluna’ beytinde hüseynî makamında karar verilir. Burada duahân mevlidin müellifine dua eder ve fatiha çeker. Akabinde âşirhân Kur’an-ı Kerîm tilâvetine başlar ve hicaz makamıyla karar verir. Tevşîh grubunun hicaz makamında okuduğu tevşîh veya ilâhîden sonra 106 Bedri Mermutlu, ‘‘Mevlid Musikisinde Makam Seyri Üzerine Nadir Nüshalara Dayalı Karşılaştırmalı Bir Çalışma’’, Journal of Türkish Studie JTS 42 (2014), 165-193. 28 mevlidhan ‘Hak Teâlâ çün yarattı Âdem’i’ mısrasıyla başlayan Nur bahrine girer. Bu bahirden önce genellikle hicaz makamından ‘Çün doğup tuttu cihânı’, ‘Yârab garib bîkesem’ veya: ‘Tende cânım cânda cânânım Muhammed Mustafâ Mülk-i dil tahtında sultânım Muhammed Mustafâ Muntazırdır mâh-cemâlin görmeğe ‘âşıkların Gel tulû’ et mâh-ı tâbânım Muhammed Mustafâ Cilvegerdir dâima nakş-ı cemâlin sînede Hâne-i Kalbimde mihmânım Muhammed Mustafâ Ya Resûlallah garîbindir senin Abdüssamed Kıl şefâ’at ey kerem-kânım Muhammed Mustafâ’ tevşihlerini okumak âdet olmuştur. Bu bahir içerisinde segâh, hüzzam, müstear, eviç, ferahnâk, karcığar, tâhir-bûselik vb. makam geçkilerinden sonra rast makamıyla karar verilir. Bu bahrin bitiminde topluca salavât getirilir ve âşirhân rast makamında Kur’an okumaya başlar. Kur’an tilâvetini müteakip tevşîh grubu yine rast makamından bir tevşîh okur. Bu babdan olmak üzere rast makamından ‘Yâ Rasûlallah şefaat eyle Allah aşkına’ veya: ‘Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur’an Meçhul olurdu esmâ, levlâke yâ Muhammed Mâtem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler Mahzûndur Arş-i alâ, levlâke yâ Muhammed Feyzinle güldü âlem, gufrâna erdi âdem Ağlardı belki hâla, levlâke yâ Muhammed Sayende erdi insan Tevhîde, yoksa putlar Mâbûd olurdu –hâşâ- levlâke yâ Muhammed Şefkatli annesinden öksüz kalan yetîme 29 Benzerdi sanki eşyâ, levlâke yâ Muhammed Gün görmeden baharlar, sislerle örtülürdü Zindan olurdu dünyâ, levlâke yâ Muhammed İnler dururdu sesler, her nağme hıçkırıkdı Tutmuştu Arşı şekvâ, levlâke yâ Muhammed Dünyâda tek hakîkat uğrunda can verenler, Bulmazdı derde kimyâ, levlâke yâ Muhammed Al kan, figan içinde te’yîd ederdi zulmû Binlerle kanlı sehpâ, levlâke yâ Muhammed’ eseri okunur. Mevlidhân ‘Âmine Hâtun Muhammed ânnesi’ beyitiyle başlayan Velâdet bahrini okumaya başlar. Bu bahirde sabâ, uşşak, hicaz, ısfahân, sûzinâk, mâhur, nişaburek, segâh, nihâvend makam geçkileri yapılabilir. ‘İçtim ânı oldu cismim nûra gark’ beytini gerdâniye perdesinde mâhur makamıyla başlar ve hüseynî perdesinde nişaburlu kalış gösterir. Müteakip beyitler arasında mevlidhân nişâburlu kalışlar yaptıkça tevşîh grubu salât ü selâm okur; daha sonra segâh makamıyla karar verilir. Duâhan ayakta kısa bir dua yapar. Âşirhan, segâh makamında başladığı Kur’ân tilavetini hüseynî veya uşşak makamıyla bitirir ve tevşîh grubu aynı makamda bir tevşîh veya ilâhî icrâ eder. Bu bölümde uşşak makamından: ‘Ey Hudâ’dan lutf u ihsân isteyen Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel Cennet içre hûr u gılmân isteyen Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel Ol Resûl’ün doğduğu şeb bî-gümân Leyle-i Kadr’e müşâbihdir hemân Bulmak istersen cehennemden emân Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel 30 Zât-ı pâki cân u dilden dinle sen Mahz-ı Nûr-i Hakk’dır ol zât-ı hasen Olduğunca dünyâda sağ u esen Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel Meclis-i mevlidde ey VÂLÎ müdâm Ol Resûl’e kıl selât ile selâm Cennet-i a’lâda ister isen makâm Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel Fikr edüp dünyâdan elbet göçmeği Cennete âhir sırâtdan geçmeği Havz-ı kevserden dilersen içmeği Mevlid-i pâk-i Resûlullah’a gel’ tevşihi okunur. Mevlidhan da yine hüseynî veya uşşak makamıyla ‘Yaradılmış cümle oldu şâdümân’ beytiyle başlayan Merhaba bahrine girer. Bu bahir içerisinde uşşak, pençgah makamları gösterilir ve segâhla karar verilir. Âşirhân da segâh makamıyla başladığı Kur’an tilavetini hüzzam makamıyla sona erdirir; tevşîh grubunun hüzzam makamında okuduğu ‘Yâ sâhibe’l- cemâl ve yâ sâhibe’l-beşer’ veya: ‘Merhabâ ey Fahr-i Âlem merhabâ Merhabâ ey Şâh-ı A’zam merhabâ Zât-ı pâkin eylemiş Rabb-ül ulâ Bâ’is-i icâd-ı eşya mutlakâ Es salatü vesselam ey Mahrem-i Zat-ı Hûda Es salatü vesselam ey Ehl-i Beyt-i Mücteba Hak-i kabrin çeşm-i câna tûtiya Mesken olsun kul kabul ravzan bana Adile mücrise de affet şeha 31 Ey Ebu’l Kasım Muhammed Mustafa’ vb. tevşihlerin akabinde mevlidhân aynı makamla ‘Söyleşürken Cebrâil ile kelam’ beytiyle başlayan Mirâc bahrine başlar. Sûzidil, kürdîlihicazkar, eviç, sabâ, segâh, hicaz vb. makam geçkileriyle süslenen bahir uşşak makamıyla sona erer. Aynı makamla okunan Kur’an tilavetini yine uşşak bir tevşîh Ömer Rûşenî’den : ‘Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün güneşi Kim ola sevmeye bu vechile sen mâhıveşi Türk ve Kürd ve Acem ve Hind bilir bunu ki, sen Haşim’sin, Arabî’sin, Medenî’sin, Kureyşî Sensin ol Pişt-ü penah melek-ü-ins-ü-peri Enbiyânın güzeli sevgilisi hûb-ü-hoşî Parmağından akıtıp âb-ı revân bahş-ı revân Nice yüzbin kişiden ref idiser sen ateşi Sen emîre kul olan, her ne kadar müdbir ise Bende-i makbil olur misl-i Bilâl-i Habeşî Dîk-i hikmetde pişirdi çü seni Sevgili Hak Cibril olsa, nola matbahının himyekeşî Üzülür ırkı Ebû Cehl gibi ebter olur Sen Ebü’l- Kâsım ile her kim iderse güreşi Veddûhâ virdine vel-leyl okuram sümbülüne Rûşenî virdin okur külle gadât-in ve‘aşi’ veya ilâhî izler. Bir başka mevlidhân da bu makamla ‘Yâ İlâhî ol Muhammed hakkiçün’ beytiyle başlayan Münâcât bahrine girer. Bu bahrin sonunda ‘Ümmetimden razı olsun ol Muîn’ cümlesinin akabinde bütün topluluğun ‘Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn’ dua 32 cümlesiyle biter. Âşirhânın okuduğu son Kur’an tilavetinin ardından duâhânın yaptığı uzunca bir duâyla mevlid merâsimi sona erer.’’107 107 Fatih Koca – Ahmet Hakkı Turabi, ‘‘Türk Din Mûsikîsi Formları’’, Türk Din Mûsikîsi, ed. Ahmet Hakkı Turabi (Ankara: Grafiker Yayınları, 2018), 97 99; M. Zinnur Kanık, ‘‘Mevlid-i Nebî ve Mûsikîsi’’ Karabatak 60 (Şubat 2022), 134-137. 33 İKİNCİ BÖLÜM DİYARBAKIR’DA MÛSİKÎ VE MEVLİDHANLAR 2.1. Diyarbakır’ın Sosyo-Kültürel Yapısı ve Mûsikîsi Eski çağlardan beri var olan Diyarbakır şehrinin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Yaklaşık olarak beş bin yıllık bir geçmişe sahip olan şehir, Dicle ve Fırat Nehirleri arasında, Mezopotamya denilen bölgede kurulmuştur. Bölgede bulunan ve zamanında aktif volkanik bir dağ özelliği taşıyan Karacadağ şehrin bazalt kayalıklar üzerinde kurulmasına yol açmıştır. İran-Anadolu ve Mezopotamya-Kafkasya yollarının kesiştiği şehir Karadeniz Bölgesi’ni Mezopotamya bölgesine bağlaması sebebiyle önemli bir yere sahiptir.108 Şehir stratejik konumu nediyle tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetler: Subarular, Hurriler, Asurlar, Aramiler, Urartular, İskitler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Akhunlar, İslam Halifeleri, Emeviler, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular, Eyyubiler, Moğollar, Türkmenler, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılardır.109 Tarih boyunca farklı medeniyetlerin hakimiyetine giren Diyarbakır şehri Hz. Ömer’in hilafeti zamanında (H. 634-644) İyâz b. Ganm komutanlığında H. 639 yılında Müslümanlarca fethedilmiştir. Bu kuşatma esnasında 27 sahabe şehit olmuştur. Şehit olan sahabeler İçkale Camii’nde bulunan türbeye gömülmüşlerdir.110 Diyarbakır Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlık yaptığı dönemde Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Şehre atanan ilk Osmanlı valisi Bıyıklı Mehmet Paşa olmuştur. Şehir Osmanlıların hakimiyetine girdikten sonra harap olan kısımların imarının yapılması ile 108 Vedat Güldüğan, Diyarbakır Tarihi (Ankara: Kripto Kitalar, 2011), 14. 109 Zeynel Abidin Çiçek, Diyarbakır’ın Fethi, Tarihi ve Kültürü (Diyarbakır: Diyarbakır Sur, 2007), 9. 110 Beysanoğlu, Diyarbakırda Gömülü Meşhur Adamlar, 19-20. 34 büyük bir gelişme göstermiştir. Bıyıklı Mehmet Paşa’nın yaptırdığı bir cami ve hamamla başlayan imar Osmalının hüküm sürdüğü yıllar boyunca devam etmiştir.111 Şehir 349 yılında Bizans imparatoru Cosnstance’nin döneminde surlarla çevrilmiştir. Surların oluşturduğu kale yukarıdan bakıldığı zaman kalkan balığı görünümündedir. Dış kale ve iç kale olarak iki kısma ayrılan kale 82 burçtur.112 Şehirdeki ilk yerleşim yerinin içkalede bulunan sarp kayalığın olduğu düşünülmektedir.113 114 Şekil 1: Kalkan balığı görünümünde Diyarbakır surları. Şehre tarih boyunca farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden ilkini MÖ 1310-1281 yıllarından kalma Asur Hükümdarı olan Adad-Niharî’nin bir kılıç kabzasında Amedi veya Amidi şeklindeki yazıdan almıştır. Daha sonra şehre Amida, Amid, Amide, Kara- Amid, Kara Hamid, Amid-i Sevdâ, Diyar-ı Mudar, Diyar-ı Bekr, Diyar-ı Rabia gibi isimler verilmişse de 20. yüzyıldan itibaren Diyarbakır denilmiştir.115 111 Şevket Beysanoğlu, Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi (Ankara: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, 1996), 2/ 520. 112 Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırım (Ankara: D.M.S. Doruk Matbaası, 1982), 1/ 154. 113 Şevket Beysanoğlu, Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi (Ankara: Neyir Matbaası Yayınları, 1987), 1/ 2. 114 Beysanoğlu, Diyarbakır Tarihi, 1/2. 115 Güldüğan, Diyarbakır Tarihi, 18. 35 Farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan Diyarbakır şehrinde mûsikî de bu medeniyetlerin tutumuna göre şekillenmiştir. Özellikle ilmî ve edebî sahadaki gelişmelerin ilerlemesi, şehrin mûsikî kültürünün gelişmesini, kendine has özellikler barındırmasını sağlamıştır. Bu açıdan baktığımızda Diyarbakır’da mûsikî folklorunun gelişip günümüze kadar gelmesinde şehirde hüküm süren medeniyetlerden biri olan Akkoyunlu Dönemi’ne bakılması gerekmektedir. Nitekim Akkoyunlu hükümdarlarından Uzun Hasan Dönemi’nin (1478-1490) bu gelişmede etkisi olmuştur. Uzun Hasan’ın mûsikîye önem vermesi, 98 kişiden oluşan ‘‘Ehl-i tarab’’ diye isimlendirilen saz heyetini seferler zamanında kendisinin yanında bulundurması mûsikînin gelişmesini ve günümüze taşınmasını sağlamıştır.116 Osmanlı Dönemi, Diyarbakır mûsikîsinin gelişme gösterdiği dönemlerden bir diğeri olmuştur. Osmanlı padişahlarından IV. Murat şehre her gelişinde Diyarbakır mûsikişinaslarının düzenlediği mûsikî icralarını dinlemiş ve bu icralardan çok etkilenmiştir.117 Diyarbakır’da mûsikî faaliyetleri Celal Güzelses ile beraber belli bir düzende sürdürülmüştür. Celal Güzelses’in 1930’larda Diyarbakır hanende okuyucularından oluşturduğu ilk topluluğu mûsikî sahasında yapılan ilk faaliyetlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Aynı şekilde Güzelses, 1942’de de Diyarbakır Halkevi Mûsikî Cemiyeti’ni kurmuştur.118 116 Vedat Güldüğan, Diyarbakır Kültürü (Ankara: Kripto Kitaplar, 2011), 13. 117 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 13. 118 Şevket Beysanoğlu vd. Diyarbakır Musikî Folkloru ( Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, 1996), 13. 36 Şekil 2: Diyarbakır Halk Mûsikîsi Cemiyeti’nde çalışma yapan Celal Güzelses’in talebeleri: 1. Hüsnü İpekçi (siyah ceketli), 2…, 3. Marangoz Şaban, 4.İzzet Dinçer (Kör İzzo), 5-Tarık Çıkıntaş (Siyah Gözlüklü), 6…, 7- Garabet (Bube) Menekşe (gözlüklü), 8- Necati Mungan, 9- Cümbüşçü Ağop119 Diyarbakır mûsikîsinin çeşitli kaynakları olmakla beraber Vedat Güldoğan konu hakkında şunları söylemektedir: ‘‘Diyarbakır musikisinin temeli saray musikisidir ve icralar klasik sazlar eşliğinde gerçekleşmiştir. Diyarbakır musikisinin özünü şarkı, türkü, uzun hava, gazel, hoyrat ve oyun havaları oluşturmakta ise de Türk musikisinin bütün özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Temelinde saray musikisi olduğundan yöre türkülerinde o klasik havayı hissetmek mümkündür.’’120 Diyarbakır mûsikîsinin özü çeşitli mûsikî gelenekleri etrafında şekillenmiştir. Bu minvalden bakıldığında Diyarbakır mûsikîsi beş ana başlık şeklinde kategorize edilmektedir.121 Bunlar: 1. Saz Şairliği ve Âşık (Ozan) Geleneği 2. Tekke (Tasavvuf) Mûsikîsi 3. Klasik Türk Mûsikîsi 4. Halk Mûsikîsi 119 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 128. 120 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 14. 121 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 14. 37 5. Dengbej Geleneği Diyarbakır’da çeşitli sebeplerden dolayı mûsikî icraları yapılmaktaydı. Özellikle yaz aylarında sıcağın etkisiyle Dicle Nehri kenarında oluşturulan hülle denilen gölgeliklerde eğlenceye yönelik meşkler yapılırdı.122 Kış aylarında ise evlerde düzenlenen ‘‘Velme (veya Velime) Geceleri’’ Diyarbakır müziğinin icra edildiği ortamlardandır. M. Zeki Giray’ın yüksek lisans tezinde Ocak ile yaptığı görüşmede Velme Geceleri’ne dair şu bilgileri aktarmaktadır: ‘‘Şehrin ileri gelenlerinin, iş adamlarının, alim, şair, düşünür ve müzisyenlerinin katıldığı, ekseriyetle 15-20 günde bir yapılan toplantılardır. Bu toplantılarda Diyarbakır’ın kültürel ve tarihi konularından bahsedilir, şehrin güncel sorunları tartışılır, ilmi ve edebi tartışmalar yapılır, şiirler ve gazeller okunur, klasik fasılla başlayıp Diyarbakır musikisi ile devam edip son bulan musiki eğlenceleri yapılırdı.’’123 Diyarbakır mûsikîsinin icrası belli bir düzen ve seyir ile yapılmakta idi. İcraya öncelikle sanat mûsikîsi eserlerinin okunması ile başlanılır sonrasında Diyarbakır yöresine ait eserlerle icraya devam edilirdi.124 İcrada ilk olarak bir peşrev ile başlanmakta idi. Beste- semai şeklindeki ağır şarkılarla süren icra, şarkılar- curcunalar, semai ve saz eserleriyle beraber bitirilmekteydi.125 Diyarbakır mûsikîsinde çoğunlukla icra edilen makamlar: İbrahimi (Uşşak-Hüseyni, Beyati, Muhayyer), Şirvani (Hicaz Ailesi, Arazbar), Beşiri (Mahur, Rast), Nevrûz (Karcığar), Muhallif (Hüzzam, Segah), Minare Uşşağı (Uşşak), Cembelli (Hüseyni), Kelenderi (Saba), Kesik Hoyrat (Nikriz) şeklindedir.126 122 Beysanoğlu vd. Diyarbakır Musikî Folkloru, 13. 123 Mehmet Zeki Giray, Diyarbakır Musiki Folkloru (Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010), 33. 124 Vedat Güldüğan, Diyarbakır Müziği ve Folkloru (Ankara: Kripto Kitalar, 2011), 1. 125 Suphi Martağan, Diyarbakır Türküleri Şevket Beysanoğluna 70. Yaş Armağanı (Ankara: San Matbaa, 1991), 361. 126 Hayri Yoldaş, Taşplaklarda ‘‘Şark Bülbülü’’ Celâl Güzelses (Diyarbakır: Form Matbaacılık, 2008), 10. 38 Diyarbakır mûsikîsinde kullanılan güfteler Diyarbakırlı şairlerin divan ve halk edebiyatına ait şiirlerinden oluşmaktadır. Diyarbakır mûsikîsinde Türk mûsikîsinin tüm usullerini kullanılmakla beraber çoğunlukla 4/4, 10/8, 2/4’lük usuller kullanılmıştır.127 Diyarbakır mûsikîsinde çeşitli çalgılar bulunmaktadır. Bu çalgılardan davul ve zurna halk oyunlarında; ud, kanun, keman, cümbüş, kaval, çağırtma, tef, darbuka gibi çalgılar ise halk mûsikîsinde kullanılmıştır. Ney, kudüm, daire, zil, nakkare, sini, tambur ve rebab gibi aletler de tekke mûsikîsinde kullanılmıştır.128 Diyarbakır mûsikîsinde icracıların önemli bir yeri vardır. Bu icracılardan çoğu vefat etmişse de Diyarbakır mûsikîsinin günümüze değin sürmesinde ve aktarımında etkili olmuşlardır. Bu icracılar şu şekilde sıralanabilmektedir: Ayşe Hanım (Çalgıcı Ayşe), Zarife Hanım (Diyarbakırlı Zarife), Ahmet (Ahmike) Yüksekses, Celal Güzelses, Ulu Camii Ser-Müezzini Recep Peker, Sadık Özbek, Berber Sait (Şenses), Hasta Sait, Mehmet Ali Erdem, Tarık Çıkıntaş (Mevlidhan), Yusuf Tapan, Selehattin Erkan, Kenan Temiz, Ayşe Şan, Eşref Atay, Hüsnü İpekçi, Ramazan Şenses, Cemil Değer, Celal Aycan, Recep Kaymak, Bedri Ayseli, Mustafa Canan, Celal Sevimli (Mevlidhan), Emin Turgay, Azize Gürses, Emin Taşkın, Kadir İpek ve Coşkun Sabah.129 2.2. Diyarbakır’da Dinî Mûsikî Formları Diyarbakır’da dinî mûsikî tasavvuf (tekke) mûsikîsi olarak adlandırılmaktadır. Özünde dini barındıran tasavvuf mûsikîsi, Diyarbakır’da Müslüman olmayanların mensubu oldukları kiliselerde, sinagoglarda dinî törenlerini müzikle beraber icra etmeleriyle gerçekleşmektedir. Müslümanlar ise dinî zikirlerini genelde katıldığı tarikatların kaideleriyle ve ‘‘Arbane/Erbane’’ denilen def türü bir çalgıyla icra etmektedirler. Bununla beraber Müslüman kesim özellikle mevlid törenlerinde, minarede okunan ezanlarıyla, na’t-ı şerîfler, methiyeler ve mersiyelerle dinî mûsikîyi aktif bir biçimde icra etmektedirler.130 127 Vedat Güldoğan, ‘‘Dünden Bugüne Diyarbakır Musiki Folkloru’’, 1.Bütün Yönleriyle Diyarbakır Sempozyumu, (Ankara: Neyir Matbaa, 2001), 381. 128 Beysanoğlu vd. Diyarbakır Musikî Folkloru, 14. 129 Beysanoğlu vd. Diyarbakır Musikî Folkloru, 14. 130 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 17. 39 Diyarbakır Hz. Ömer’in halifelik yaptığı dönem olan H. 639 yılında İslam hakimiyetine girmiştir.131 Bu açıdan baktığımızda Diyarbakır’da dinî mûsikînin yüzyıllardır icra olunduğu anlaşılacaktır. Zira İslam medeniyetinin hakimiyetine giren Diyarbakır şehrinin hem ilmî hem de fikri hayatında büyük canlanmalar yaşanmıştır. Özellikle şehirde medreselerin (Mesudiye-Zinciriye) yapılması ile İslamî ilimlerin okutulması sağlanmış, önemli ve tanınan isimler bu sayede yetişmiştir.132 İcra olunduğu mekâna bağlı olarak cami ve tekke mûsikîsi diye adlandırılıp ikiye ayrılan Türk din mûsikîsi133 Diyarbakır’da camilerde icra olunan formlar ile tekkelerde icra edilen formların bir çoğunu kullanmaktadır. Aynı zamanda bu formları kendilerine özgü yapılarıyla icra etmektedirler. 2.2.1. Cami Mûsikîsi Türk din mûsikîsinin mekân olarak camide; ibadetlerin öncesinde, ibadet esnasında ve ibadet sonrasında gerçekleştirdiği, sadece sese dayalı olan mûsikîsine cami mûsikîsi denilmektedir.134 Cami mûsikîsinde imam ve müezzinin icraları irticali olarak gerçekleşmektedir. Çalgıların kullanılmadığı icralarda: ezan, kamet, tesbihat, mahfel sürmesi, temcîd, münâcât, salâ (salât), tardiye, tekbir, mevlid, mi’râciye, Muhammediye, tevşîh, cami na’tı ve ramazan ilahileri gibi formlar kullanılmaktadır. Güftelerde kullanılan dile baktığımızda genellikle Arapçanın kullanıldığı görülmektedir.135 Diyarbakır’da cami mûsikîsi, Anadolu’nun ilk İslam mabedi olarak kabul edilen Ulu Camii’nin varlığı ile önemli bir gelişme göstermiştir. Yapılış tarihi tam olarak bilinmeyen camide ‘‘imam, müezzin, hatip, vaiz, cüzhan, aşirhan, duagiyan’’ diye isimlendirilen görevliler bulunmakta idi. Aynı zamanda (Sinanoğlu, Nebi ve Şeyh Matar camileri dışında) Diyarbakır’da bulunan diğer tüm camilerde de bu görevliler yer almakta 131 Beysanoğlu, Diyarbakırda Gömülü Meşhur Adamlar, 19-20. 132 İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995), 6. 133 Ahmet Şahin Ak, Türk Din Mûsikîsi (Ankara: Akçağ Yayınları, 2016), 70. 134 Nuri Özcan, ‘‘Cami Mûsikisi’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1993), 7/102. 135 Özcan, ‘‘Cami Mûsikisi’’, 7/102. 40 idi.136 Diyarbakır’da cami mûsikîsinin formları Türkçe icra edildiği gibi Kürtçe de icra edilmektedir.137 Diyarbakır’da bulunan tüm minarelerde cuma akşamları sabah ezanına bir saat kalacak şekilde na’t-ı şerîfler, koro beyitler, salât ve selamlar icra edilirdi. Uşşak makamı ile başlayan na’t-ı şerîfler Nevruz makamıyla devam eder en sonda da Saba makamıyla sona ererdi. Bu icralar 1965 yılına kadar devam etmiştir.138 Cami mûsikîsi formlarının bir çoğunu kullanan Diyarbakır şehrinde bu formların bir kısmı kendine özgü tarzlarda icra olunmuş, aynı zamanda Diyarbakır mûsikîsinin zenginliği adedince çeşitli formlarda üretimler yapılmıştır. Diyarbakır’a özgü özellikler barındıran formlardan bazıları ise şunlardır: 2.2.1.1. Ezan Sözlük anlamı ‘‘bildirmek, çağırmak, duyurmak, ilan etmek’’ olan ezan, Müminlere farz namazlarının vakitlerini bildirmek üzere okunmaktadır.139 Diyarbakır’da Müminlere farz namazlarının vaktinin geldiğini bildiren ezan her vakitte ayrı makamda icra edilirdi. Bu makamlar namaz vaktine göre şu şekilde idi:140 1. Sabah ezanı: Saba makamında 2. Öğle ezanı: Hüseyni makamında 3. İkindi ezanı: Acem-Aşiran makamında 4. Akşam ezanı: Segah makamında 5. Yatsı ezanı: Cuma geceleri Hicaz makamında, diğer gecelerde ise Beyati makamında icra edilirdi. 2.2.1.2. Salâ (Salât) Türk din mûsikîsinin formlarından olan salâ (salât)141 Arapça anlamıyla ‘‘dua’’ ve ‘‘namaz’’ demektir. Hz. Muhammed’e selam ve dua etmek, Allah’tan rahmet dilemek, 136 Mevlüt Mergen, Bibi’nin Diyarbekir Feryadı (Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Basımevi, 2011), 65-66. 137 Mermutlu, ‘‘Diyarbakır’da Hoş Bir Sadâ Tasavvuf Mûsikîsi’’, 39-41. 138 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 17-18. 139 Abdurrahman Çetin, ‘‘Ezan’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1995), 12/36-38. 140 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 18; Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 141 Bu bölüm başlığındaki bilgiler Mevlidhan Mustafa Beydür ile yapılan kişisel görüşmeler neticesinde yazılmıştır. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 41 ondan şefaat istemek, ailesine ve yakınlarına dua etmek gibi içeriklerden oluşan güftelerin besteli veya irticalen okunmasıdır.142 Hatip Zâkirî Hasan Efendi’nin ‘‘Dilkeşhâverân Sabah Salâsı’’ bu alanda en bilinen salâ örneğidir. Cenaze salâsı olarak okunmaktadır. Cenaze salâsı dışında ‘‘Cumâ’’ ve ‘‘Bayram Salâtı’’ da vardır.143 Diyarbakır cami mûsikîsinde salânın önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber’e selam ve dua içeren salâlar Diyarbakır’da ayrı bir ilgi ve kendine has özellikleri ile icra edilmiştir. Diyarbakır salâlarının çoğu Hüseyni makamında okunmaktadır. Her cuma gecesi yatsı namazından önce ‘‘Salâtu Selâm’’ okunur, Hz. Peygamber’e şu cümlelerle salavat getirilirdi: ‘‘Esselatu ve sellam aleyke ya Resûlallah Esselatu vesselam aleyke ya Habîballah Esellatu vesselam aleyke ya hayre Halkillah.’’ Bu selâtu selamdan sonra yaklaşık on dakika kadar süren ve Hüseyni makamında şu Na’t-ı Şerîf okunurdu: ‘‘Sezâdır zâtına ancak risâlet ya Resûlallah Beşirsin şânına layık beşâret ya Resûlallah Seni âlemlere rahmet içun gönderdi ol Bârî Bize bir merhamet kılmak merhamet ya Resûlallah Yüzün görmeksizin iman getirdik biz bilâ şübhe Cenâbından umarız şefâ’at ya Resûlallah Sirâc-ı nûr-i enversin yüzün nur ile ey Sultân Sırâtdan bizleri geçir selâmet ya Resûlallah Senin katında kasırdır lisanı cümle insanın Seni metheyleyen bilmez nihayet ya Resûlallah.’’ Bu Na’t-ı Şerîf’ten sonra cumanın yatsı ezanı Hicaz makamında okunarak salâtu selâm biterdi. Diyarbakır cenaze salâsında vefat edenin kadın veya erkek oluşuna göre salânın son cümlesi değişmektedir. Bunun yapılmasındaki maksat ölenin kadın veya erkek olduğunun anlaşılması içindir. Vefat eden eğer kadınsa Cenaze Salâsı şu şekilde okunmaktadır: 142 Nuri Özcan, ‘‘Salâ’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2009), 36/15-16. 143 Ak, Türk Din Mûsikîsi, 78-84. 42 ‘‘Esselatu vesselamu aleyk Aleyke ya seyyidena ya emine vahyillah Ya emine vahyillah’’ şeklinde üçer defa okunduktan sonra: ‘Kullu nefsin zaiketül mevt Sümme ileyna türceun Baki Allah.’’ denilerek ölen kişinin ismi söylenmektedir. Eğer vefat eden erkek ise Cenaze Salâsı şu şekilde okunmaktadır: ‘‘Esselatu vesselamu aleyk Aleyka ya seyyidena ya hatemel enbiya Ya hatemel enbiya.’’ şeklinde üç defa okunduktan sonra: ‘‘Kullu nefsin zaiketüm-mevt Sümme ileyna türceun Baki Allah.’’ denilerek vefat eden kişinin ismi söylenmektedir. Diyarbakır’da bayram sabahları da minare kasideleri okunurdu. O kasideler arasında salavâtlar da icra edilirdi.144 2.2.1.3. Tesbih (Enderun Tesbihatı) Diyarbakır’da vakit namazlarından sonra yapılan tesbihat145 belli makamlarda okunurdu. Sabah namazından sonra yapılan tesbihat Saba makamında, öğle namazı kılındıktan sonra yapılan tesbihat Hüseyni makamında, ikindi namazından sonra yapılan tesbihat Rast makamında, akşam namazından sonra yapılan tesbihat Segah makamında, yatsı namazından sonra yapılan tesbihat cuma geceleri Hicaz makamında, diğer günler ise Beyati makamında icra edilmekteydi. Yüzyıllardır Diyarbakır Ulu Camii’nde sadece Ramazan ayının teravih namazlarında icra olunan ve ‘‘Enderun Tesbihatı’’ diye adlandırılan tesbihatlar yapılırdı. ‘‘Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu vellahu ekber. Vela havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azîm. Allahümme salli alâ Muhammed.’’ şeklindeki tesbihat teravih namazının ilk on beş rekâtında Acem-Aşiran makamında, son on beş rekâtında ise Beyati makamında 144 Mevlidhan Mustafa ile yapılan kişisel görüşmeler neticesinde. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 145 Bu bölüm başlığındaki bilgiler Mevlidhan Mustafa Beydür ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilen bilgiler neticesinde oluşturulmuştur. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül – 28 Kasım 2021). 43 icra edilirdi. Her iki rekâtte bir imam selam verirdikten sonra bu tesbihat üç defa söylenirdi. Son rekâttan sonra müezzin iki defa aynı tesbihatı okur ve üçüncü okuyuştan sonra ‘‘Sübahnallah velhamdü lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber. Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azîm.’’ diyerek tesbihatı bitirirdi. Diyarbakır’da yüzyıllarca yapılan bu tesbihat günümüzde artık yapılmamaktadır. 2.2.1.4. Minare Kasideleri Diyarbakır’da bayram sabahları dört-beş müezzin düet yaparak minarelerden çeşitli kasideler okurlardı.146 Kasidelerin arasında salavâtlar ve tekbirler getirilirdi. Cemaatten müezzinlere süt, çörek, peynir ve tatlıdan oluşan bir tepsi hazırlanıp kendilerine verilirdi. Diyarbakır’da uzun seneler okunan bu kasideler son on yılda icra edilmemektedir. Bu kasidelerden Mevlidhan Mustafa’nın yaklaşık olarak otuz yıl önce kaydettiğini ifade ettiği bir kayıtta, makamı Minare Uşşakı olan ve Hüseyni makamıyla başlayıp sonlara doğru Nevruza dönerek icra olunan şu eseri örnek olarak gösterebiliriz: ‘‘Allahumme ya müfettihal ebvab Allahumme ya müfettihal ebvab İftehlenel hayrel bab Allahümme ya muhavillel havli vel ahval Havil halena ve halel Müslimine ila ahsenil hâl Allahümme ya kadiyel hâcât Ya kaşifel müşkülat Ya mucibeddavat Ya dafiel beliyyat Ya alimel sırri vel hafiyyat Allahümme ya Rahman Allahumme ya Ğufran Allahümme ya Azimüşşan Bi rahmetike ya erhamerrahimin.’’147 146 Mevlidhan Mustafa Beydür ile yapılan kişisel görüşme neticesinde bu bilgiler elde edilmiştir. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (28 Kasım 2021). 147 ‘‘Ey kapıları açan Allah’ım! / Ey kapıları açan Allah’ım! / Bize hayır kapılarını aç. / Ey kuvvetleri ve hâlleri değiştiren Allah’ım! / Bize hâllerin en iyisini ve en güzelini ihsan eyle. / Ey ihtiyaçları gideren! / Ey zorlukları bertaraf eden! / Ey dualara icabet eden! / Ey belaları defeden! / Ey gizli ve saklı olanları 44 2.2.2. Tekke Mûsikîsi Tekke ya da tasavvuf mûsikîsi, sufilerin (dervişlerin) tasavvufi düşünce çerçevesinde geliştirdikleri düşüncelerini yaşattıkları mekân olan tekkelerde, bağlı oldukları tarikat adındaki gruplaşmalardan birine mensup olarak kendine özgü ayinler gerçekleştirirken icra ettikleri mûsikîdir.148 Sufiler zikrin kendi ritmi ile icra ettikleri mûsikîde enstrümanlara da yer vermektedirler. Bu icralarda tek enstrüman kullanılabildiği gibi birden fazla enstrüman da kullanılabilmektedir.149 Tekkelerin bağlı olduğu tarikatların esasları neticesinde bazı tarikatlar enstrümana yer vermezken, sadece bendir gibi ritim enstrümanlarını kullanan tarikatlar da bulunmaktadır. Bazı tarikatlar ise kudüm, ney, rebab, klasik kemençe, tambur ve kanun gibi enstrümanları birlikte kullanabilmektedir.150 Cami mûsikîsi ile ortak formların kullanılabildiği tekke mûsikîsinde genellikle şu formlar kullanılmaktadır: mevlevi âyini, ilâhi, mersiye, durak, şuğul, nefes, mevlid, mi’râciyye, na’t, kaside, tevşih ve mersiyedir.151 Mevlevi âyinleri Türk mûsikîsinde önemli bir yere sahiptir. Nitekim sanat yönünden en kıymetli eserler mevlevi âyinlerinde bestelenmiştir.152 Diyarbakır’da dinî mûsikî tasavvuf (tekke) mûsikîsi olarak görülmektedir. Bunun sebebi olarak köklü bir tasavvuf geçmişi bulunan Diyarbakır şehrindeki tarikat şeyhlerinin hem cami hem de tekke mûsikîsiyle iç içe bulunarak icralarını yapmaları gösterilmektedir. Diyarbakır’da tasavvuf mûsikîsi: Kâdirî, Rıfâî, Gülşenî, Nakşibendî, Bektaşî ve Mevlevî tarikatlarının mensupları tarafından dergahlarda icra olunmaktadır.153 Osmanlının hüküm sürdüğü dönemlerde Diyarbakır’da İbrahim Bey Tekkesi (Mevlevi Tekkesi), Gülşeni Tekkesi, Nakşibendi Tekkesi, Hasan Padişah (Balıklı) Tekkesi, Babü’ddin Zaviyesi, Örfizade Tekkesi (Yunus Baba Tekkesi), Mazenderani Tekkesi (Rufaî Tekkesi), Mercimek Tekkesi, Dilaver Paşa Tekkesi, Sa’deddin Cibâvi Tekkesi, Ercişli Şeyh Şükrü bilen! / Ey esirgeyen Allah’ım! / Ey bağışlayan Allah’ım! / Ey şânı yüce olan! / Senin rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi!’’ 148 Ahmet Çakır, ‘‘Tekke Mûsikîsi’’, ed. Ahmet Hakkı Turabi (Ankara: Grafiker Yayınları, 2018), 106. 149 Nuri Özcan, ‘‘Tekke Mûsikisi’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2011), 40/384-385. 150 Çakır, ‘‘Tekke Mûsikîsi’’, 106. 151 Özcan, ‘‘Tekke Mûsikisi’’,40/384. 152 Ak, Türk Din Mûsikîsi, 114. 153 Mermutlu, ‘‘Tasavvuf Mûsikîsi’’, 39-41. 45 Efendi Tekkesi, İpariye Tekkesi, Şeyh Rûmî Tekkesi, Halveti Tekkesi, Safa Tekkesi gibi tekke ve zaviyeler faaliyet göstermekteydi.154 Diyarbakır tekkelerinde icra edilen eserlerin bestelerinde Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça gibi diller kullanılmıştır.155 Eserlerin güfte ve besteleri genellikle Diyarbakırlı mûsikî erbabınca yapılmıştır. Diyarbakırlı Sami, Alaeddin, Ahmet Paşa, Ahu Baba, İsmail Çelebi, Şehzade Ahmet Çelebi, Za’fi-i Gülşenî, Nigahî Baba, Şeyh Mustafa Safi, Zülfikar (Dercî) gibi Diyarbakırlı şairlerin güfteleri bestelenmiştir. Dervişler çoğunlukla bağlı oldukları tarikatın kaidelerine göre zikirlerini veya ayinlerini arbane/erbane denilen def türündeki ritim tutan enstrümanla icra etmişlerdir. Tarikat ehlinin seslerinin güzel olması, mahalli eserlerin öne çıkması, Diyarbakır’a özgü olan makamların iyi bilinmesi gibi sebeplerden ötürü divan, gazel, hoyrat, deyiş ve koşma türündeki eserler arbane/erbane, kudüm ve zil gibi enstrümanlarla icra edilmiştir.156 Diyarbakır’daki tekkerin mûsikî icraları hakkında Vedat Güldoğan şunları söylemektedir: ‘‘Tekkelerde bilhassa Kadirî ve Rufai tarikatı mensupları arasında tasavvuf musikisi yaygınlık kazanmıştır. Nakşibendi tarikatının zikirlerinde pek musiki icra edilmemesine rağmen Diyarbakır’da bu tarikatın Şeyh Aziz Mahmut Urmevî kolunun zikirleri musiki eşliğinde yapılmıştır. Gülşenî tekkesi ise birçok önemli müzisyenlerin yetişmesine katkı sağlamıştır. (…) 19. yüzyıl ortalarına kadar Diyarbakır’da sürekli olarak dini ayinlerin musikiyle icra eden Mevleviler tekkelerinde Kadiri, Rufaî, Gülşenî tarikatı mensuplarından ayrı olarak ney, nakkare, sine, tambur ve rebab kullanmışlardır.’’157 Diyarbakır tekkelerinde icra edilen zikirler farklılıklar göstermekle beraber benzer özelliklerde barındırmaktadırlar. Diyarbakır Kadiri tekkelerinde gerçekleşen zikir ayinlerine aşağıdaki zikir ayini örnek gösterilmektedir. 154 Mehmet Bülbül, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tekke ve Zaviyeler: Diyarbakır Hasan Padişah (Balıklı) Tekkesi Örneği (Çorum: Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüskek Lisans Tezi, 2020), 52. 155 Mermutlu, ‘‘Tasavvuf Mûsikîsi’’, 39-41. 156 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 17-22. 157 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 22. 46 2.2.2.1. Zikir Ulu Camii müezzini ve aynı zamanda mevlidhan olan Şaban Peker, Diyarbakır’daki Kadiri tarikatının temsilcisi idi. Oğlu Halil İbrahim Peker ile yaptığımız görüşmede Kadiri tarikatında uygulanan zikir ayinlerini baştan sona şu şekilde aktarmıştır: ‘‘Her hafta perşembe günleri toplanırız. Yatsı namazından sonra en başta bir sohbet yapılır. Sohbetin ardından ışıklar kapanır ve teffekkür-i mevt yapılır. Ölüm düşünülür. Hacı Baba’nın komutuyla ‘Ya vahidu hayyu kadim esağfirûllah el azim’ esması çekilmeye başlanır. Bu esma belli bir sayıda çekilir. Sonrasında bir Fâtiha-i Şerîf, üç İhlâs ve bir İnşirâh Sûresi okunur. Ardından salavâtı şerîfe okunur. Sonrasında ‘La ilahe illallahul ganiyül hamid, la ilahe illallah rabbul arşül mecîd, la ilahe illallahül vitürül ehâd, la ilahe illallahül aliyyül azîm, la ilahe illallahül halimül kerîm, la ilahe illallah rabbü samavati ve’l ard, la ilahe illallah rabbu külli şeyyin ve haliku hu’ zikri okunur. Sekiz defa tekrarlanır. Her tekrardan sonra dua edilir. Bu zikir bittikten sonra yine salavâtı şerîf -salavâtı okuması için zikirden evvel iki kişi belirlenir- okunur. Ondan sonra kelime-i tevhid olan ‘La ilahe illallah’ zikri çekilir. İlki yüksek perdeden söylenir. Sesli olarak başlanan bu zikir, Hacı Baba’nın komutuyla seri bir şekilde yapıldıktan sonra hafiye (gizliye) döner. Sonra rabıta-i şerîf yapılır. Burada kişi mürşidini düşünür. Bu esnada Hacı Baba veya başka biri kaside okur. Genellikle Fuzili’nin ‘Beni candan usandırdın cefadan yar usanmaz mı / Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı’ ve Kuddisi Baba’nın ‘Ey rahmeti bol padişah cürmüm ile geldim sana’ ilahileri okunur. Bunun akabinde ikinci kelime-i tevhid başlar. Bunun bitmesi ile zikir de biter. Işıklar açılır ve meşk başlar. Arbaneler çıkarılarak ilahiler okunur.’’158 158 Halil İbrahim Peker, Kişisel Görüşme, (16 Kasım2021). 47 2.3. Diyarbakır’daki Mevlidhanlar Diyarbakır’da mevlid formunun günümüze değin kendi özgün yapısı içinde geleneksel bir seyre kavuşmasında hiç şüphesiz ki mevlidhanların önemli bir yeri vardır. Bu bölümde çeşitli kaynaklardan derlenen mevlidhanlar tanıtılacaktır. Diyarbakır mevlidinin temsilcisi olan bu mevlidhanlar son temsilciden geriye doğru aktarılacaktır. Bu mevlidhanların yanında Diyarbakır’ın geleneksel mevlid yapısında yetişen icracılar da bulunmaktadır. Bunlar: Sülayman Recep Mergen, Abdurrahman Birbir, Bayram Doğan, Hafız İsa Deniz, Hafız Fahri Ziyahan gibi isimlerdir. Tanıtılan mevlidhanlardan istifade ederek bugün mevlid icrasında bulunan bu icracılar ekseriyetle Süleyman Çelebi’nin ‘‘Vesîletü’n-necât’’ isimli mevlidini okumaktadırlar. Hafız İsa Deniz Kürtçe mevlidleri de okumakta, bununla beraber İbrahim Halil Sever, Grup Tillo gibi icracılar sadece Kürtçe veya Zazaca mevlidleri icra etmektedirler. 2.3.1. Mevlidhan Mustafa Beydür 1946 yılında Diyarbakır Palo Camii Mahallesi Azizoğlu Sokağı’nda bulunan bir evde dünyaya gelmiş olan Mevlidhan Mustafa’nın159 asıl ismi Abdullah Beydür’dür. Halk arasında kendisinin makam ve mûsikî hocası olan Berber Mustafa’dan dolayı Mevlidhan Mustafa diye tanınmıştır. İlkokulu aynı mahallede bitirmiş, Ortaokulu ise İmam Hatip ile Ali Emiri arasında geçirmiştir. İmam Hatip’i sonradan bitirerek 52 yaşında iki yıllık ev ekonomisi diye bir bölüm okuyup mezun olmuştur. Mevlidhanlık dışında 35 sene boyunca memuriyetlik yapmıştır. PTT Başmüdürlüğünde 23 sene kadar şube müdürlüğü görevinde bulunmuş ve 14 yıl savunma müdürlüğü yaparak emekli olmuştur. 60 sene boyunca Diyarbakır’da mevlidhanlık yapan Beydür, mevlid okumaya çok küçük yaşlarda başlamıştır. Diyarbakır Palo Camii minaresinin içinde beyaz bir taşa çivi ile başladığı tarihi 1959 olarak kazımıştır. Minarede Palo Camii müezzini Berber Mustafa’dan beş yıl eğitim alarak mevlid okumayı, Diyarbakır’a özgü makamları, tasavvuf mûsikîsine dair bilgileri öğrenmiştir. Mevlidhan ve makamşinas olan hocası Berber Mustafa’nın kendisine öğrettiği tüm bilgilere kısa sürede vakıf olmuştur. On beş 159 Bu bölüm Mevlidhan Mustafa Beydür ile yapılan kişisel görüşme ve Diyarbakır Ansiklopedisinden faydalanılarak yazılmıştır. Kaynaklar için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021); M. Sait Mermutlu, ‘‘Mevlüthan Mustafa’’, Diyarbakır Ansiklopedisi, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2013), 3/373. 48 yaşlarında çok genç olmasına karşın sesinin çok müsait olması ve Diyarbakır’ın mûsikî makam ve usullerini çok iyi bilmesinden dolayı 1960’larda gruplarla beraber Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak mevlid okumaya başlamıştır. 60 yıllık mevlidhanlık geçmişinde günde beş-altı mevlid, haftada bazen on beş, yirmi mevlid okuduğu olmuştur. Celal Güzelses’in kurmuş olduğu mûsikî cemiyetine Hüsnü İpekçi, Recep Kaymak ve Tayir Mucide gibi isimlerle beraber bir süre katılmış ve devam etmiştir. Mûsikîye dair bilgilerini tasavvuf mûsikîsi ile yetkinleştiren Mevlidhan Mustafa, zikir meclislerinde ve eskiden Diyarbakır’da minarelerde her cuma akşamı bazen solo bazen koro şeklinde okunan na’t-ı şerîflerle geliştirmiştir. Mevlidhan Mustafa, Diyarbakır’ın bütün tasavvuf mûsikîsine hakim olan Ulu Camii ser müezzinlerinden Recep Peker, Diyarbakır’da Kadiri tarikatı şeyhi olan Ulu Camii müezzini Şaban Peker ve Rıfai tarikatı şeyhi Necati Yandı ile beraber tasavvuf mûsikîsi icralarında bulunmuştur. Mevlidhan Mustafa televizyonlarda da mevlid icra etmiştir. TRT 1’de yaptığı icraların yanında yerel TV’lerden biri olan GAP TV’de haftada bir gün yayınlanan programlarda mevlid icrasında bulunmuştur. En son 2007’de İstanbul Karaköy’de Ulusal TV’de yayınlanan ‘‘Gemi’’ adlı programda mevlid icra etmiştir. Usta olarak mevlid icrasında bulunan Beydür, Diyarbakır, Mardin, Urfa ve İstanbul gibi şehirlerde de özel icralar yapmıştır. İstanbul’da Göztepe Camii’nde Özgür Varoşçu’nun vasiyet üzerine kendisinin mevlidini okumuştur. Diyarbakır’da okunmuş olan mevlidlerin hepsine vakıf, Diyarbakır mevlidinin ve mevlidhanlık geleneğinin son temsilci olarak görülen Mevlidhan Mustafa, Re’fet mevlidi yerine 1960’lı yıllardan sonra hem kısa hem de anlaşılır olması gibi sebeplerden dolayı Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât isimli mevlidini okumaya başlamıştır. Re’fet mevlidi ve diğer mevlidleri irticalen okuyan Mevlidhan Mustafa, Diyarbakır’a özgü tarzlarda da icralarda bulunmuştur. Kürtçe mevlidleri de okuyan Beydür, Bateyî, Haydarî ve Zazaca olan Ahmedi Hasi’nin mevlidlerini de okumuştur. Mustafa Beydür Ulu Camii’nde Hâfız İsa Deniz, Süleyman Recep Mergen gibi isimlere bir süre eğitim vermiştir. 2012’lere kadar mevlidhanlığı bırakmayan Beydür, yaşının ilerlemesinden dolayı fazla icralarda bulunmasa da hâlen mevlid törenlerine katılmakta ve icralarda bulunmaktadır. 49 2.3.2. Mevlidhan Aziz Kubat Aziz Kubat160 1941 Diyarbakır doğumludur. Ailesi Türkmenistan’da bulunan Kubatlı şehrinden gelmektedir.161 Aziz Kubat’ın ailesi hakkında Sait Mermutlu şunları söylemektedir: ‘‘Büyük dedesi Osmanlı valiliği, dedesi de yine Osmanlı döneminde kaymakamlık yapmıştır. Babası Kemal Kubat ise Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren 1960 ihtilaline kadar sekiz defa Belediye başkanvekilliği yapmış, vefatına kadar daimi encümen azalığını da ifa etmiştir.’’162 İlkokul, ortaokul ve liseyi Diyarbakır’da okuyan Aziz kubat, Erkek Sanat Enstitüsünden mezun olmuştur. O zamanlarda liseyi sanat okulunda bitiren öğrenciler yedek subay öğretmeni olabildikleri için Aziz Kubat bir süre subaylık, iki senesini de öğretmenlikle geçirerek askerliğini bitirmiştir. Askerliğini bitirdikten sonra öğretmenlikte kalma hakkı tanındığı ve kendisi de öğretmenliği sevdiği için öğretmen olarak çalışma hayatına devam etmiştir. İlkokulda sınıf öğretmenliği yanında İmam Hatip Oratokulunda din dersi öğretmenliği yapmıştır. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra son olarak görev yaptığı Diyarbakır İnönü Ortaokulunda 2000 yılında emekli olmuştur. Öğretmenlikteki başarılarından dolayı 1989’da Diyarbakır’da il temsilcisi, Ankara’da da Türkiye birincisi seçilmiştir. Diyarbakır cami mûsikîsine küçük yaşlarda duyduğu ilgi ve merakı sonucu Ulu Camii’ye çokça gitmeye başlayan Aziz Kubat genç yaşından itibaren mevlid okumaya başlamıştır. Özellikle Diyarbakır Ulu Camii’nde gerçekleşen minare kasideleri, Hz. Peygamber’e methiyeler, na’t-ı şerîfler ve ezan gibi formların makamları ile icrası içinde bulunarak kendisini bu konuda geliştirmiştir. Mevlidhan ve mûsikişinas olan Berber Mustafa’dan istifade etmiştir. Diyarbakır’ın öz makamlarını ise Ulu Camii’ndeki müezzinlerden öğrenmiştir. Bu müezzinlerin beş vakit namazın ezanlarını farklı makamlarla icra etmesi 160 Bu bölüm Mevlidhan Aziz Kubat ile yapılan kişisel görüşme ve Diyarbakır Ansiklopedisindeki ilgili maddeden derlenerek yazılmıştır. Kaynaklar için bk. Aziz Kubat, Kişisel Görüşme, (19 Aralık 2021); M. Sait Mermutlu, ‘‘Kubat, Aziz’’, Diyarbakır Ansiklopedisi, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2013), 4/228-229. 161 Mermutlu, ‘‘Kubat, Aziz’’, 4/228-229. 162 Mermutlu, ‘‘Kubat, Aziz’’, 4/228-229. 50 kendisini makamlar konusunda gelişimini sağlayan en önemli unsurlardan biri olmuştur. Böylece Aziz Kubat’ın mevlid icrasında onu geliştirenler Diyarbakır Ulu Camii’nin mevlidhan ve mûsikişinasları olan eski müezzinleri olmuştur. Diyarbakır’a özgü makam bilgisiyle mevlid okumaya yirmili yaşlarında başlamış olan Aziz Kubat, Diyarbakır’da altmış yıl boyunca mevlidhanlık yapmıştır. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât isimli mevlidini ezberleyip irticalen okuyan Aziz Kubat, cami mûsikîsinde öğrendiği makamların yanında Diyarbakır’a özgü olan makamları da öğrenmiştir. Eksik olarak gördüğü veya bilmediği makamları kendi çabası ile öğrenmiştir. Bu gayreti sebebiyle bütün makamlara vakıf olmuş, aynı zamanda İstanbul ve Ankara’da mevlid okuyanların makamlarını da kendi kişisel çabaları ile öğrenmiştir. İstanbul’da kaldığı zamanlar oradaki mevlidhanlarla görüşüp makamlara dair bilgilerinden istifade etmiştir. Nakşi ve Kadiri tarikatlarının mensubu olan Mevlidhan Aziz Kubat, zikir meclislerinde ilahiler, kasideler icra ederek tasavvuf mûsikîsine dair bilgilerini geliştirmiştir. Şaban Peker, Mevlidhan Mustafa gibi isimlerle aynı meclislerde bulunmuştur. Aziz Kubat, Ulu Camii’ye gittiği zamanlarda orada bulunan müezzinler vakit ezanlarını kendisine okutturdukları için çoğu zaman müezzinlik görevi de yapmıştır. Sadece Ulu Camii’nde değil Diyarbakır’daki bütün camilerin hemen hemen hepsinde müezzinlik yapma fırsatı bulmuştur. Hâlâ namaz kılmak için gittiği camilerde bazen müezzinlik bazen de imamlık yapmaktadır. Ulu Camii’nde ekseriyetle mübârek gecelerde birkaç mevlidhanla beraber mevlid okuyan Aziz Kubat, Mevlidhan Mustafa ve Şaban Peker ile beraber icralarda bulunmuştur. Evlerde gerçekleştirdiği icralarda haftada en az iki, bazen de üç mevlid okuduğu olmuştur. Mübârek gecelerde Ulu Camii’ndeki mevlid merasimlerinde beş-altı kişi ile beraber mevlid icrasında bulunan Aziz Kubat, evlerdeki mevlid merasimlerinde ise genelde tek olarak icralarda bulunmuştur. Diyarbakır’da sadece Süleyman Çelebi’nin mevlidini okuyan Aziz Kubat, yaşının ilerlemesinden dolayı dört-beş yıldan beridir mevlid icrasında bulunmamaktadır. Özel olarak mevlid öğretmemesine karşın kendisinden istifade eden icracılar bulunmaktadır. Fakat kendisinin tecvitli bir şekilde Kur’ân-ı Kerîm öğrettiği çok sayıda öğrencisi vardır. 51 2.3.3. Mevlidhan Şaban Peker Şaban Peker163 1947 yılında Diyarbakır Sur’da doğumuştur. Kütüğü Süleyman Nazif’tir. Hem anne hem de baba tarafından Diyarbakır’ın yerlisidir. Ailesi yaklaşık iki yüz yıla yakın bir süre boyunca Diyarbakır’da yaşamışlardır. İsmet Paşa İlkolunda okuyan Şaban Peker, Erkek Sanat Enstitüsü ile liseyi (meslek lisesi) bitirmiştir. Elazığ’da Mühendislik Akademisini kazanmış İnşaat Mühendisliği Bölümünden 1977 yılında mezun olmuştur. Diyarbakır’da inşaat işiyle uğraşan Peker, akabinde inşaat malzemesi ofisi kurmuştur. 1989’da kuyumculuğa başlamış fakat Sur olayları ile beraber kuyumculuğu bırakmıştır. 2020’de yakalandığı Kovid-19 virüsü nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Şaban Peker’in mûsikî ile tanışıklığı babasının Ulu Camii ser müezzini olması hasebiyle küçük yaşlarda başlamıştır. Henüz 12-13 yaşlarında iken babasının yanında Ulu Camii’nde eğitilmiştir. Diyarbakır’ın tüm mahalli makamlarını, ses terbiyesini ve mûsikîye dair tüm bilgisini babası Recep Peker’den almıştır. Babasının Kadiri tarikatına mensup olması kendisini hem cami hem de tekke mûsikîsi formlarının öğrenmesini sağlamıştır. Ramazan aylarının tümünde fahri müezzinlik yapmıştır. Makam bilgisi bulunan Peker, Eşref Atay dönemlerinde sadece bir yıl konservatuvar gitmiştir. Diyarbakır’da sabah namazlarında çıplak sesle kasideler okuyarak Ulu Camii’nde mevlid icrasında öne çıkmaya başlamıştır. Kendisiyle aynı dönemde bulunan ve çok yakın iki dost olan Mevlidhan Mustafa ile beraber hem mevlid törenlerinde hem de zikir meclislerinde çok defalar mevlid icrasında bulunmuştur. Ulu Camii’ndeki icralarda kendisi ile beraber zaman zaman mevlidhan Aziz Kubat’ta yer almıştır. Şaban Peker, gençlik yıllarında Diyarbakır’da aktif olarak faaliyet gösteren Rıfai tarikatının mensubu iken sonradan Kadiri tarikatına geçmiştir. 22-23 yaşlarında Rıfai tarikatının şeyhi olan Zeynel Abidin Burak kendisine halifelik vermek istemiştir. Şeyhin halifelik teklifi karşısında utanan Şaban Peker bir müddet şeyhin huzuruna çıkamamıştır. Bu esnada babası Recep Peker, Kadiri tarikatının mensubu olduğu için Şaban Peker de Kadiri tarikatının zikir meclislerine belli aralıklarla katılmakta idi. Kadiri zikir meclisinde bulunduğu bir gün Rıfai şeyhinin kendisine yaptığı teklife ne cevap vereceğini 163 Bu bölüm; Şaban Peker’in oğlu Halil İbrahim Peker’le yapılan kişisel görüşme ve Diyarbakır Ansiklopedisindeki ilgili maddeden derlenerek yazılmıştır. Kaynaklar için bk. Halil İbrahim Peker, Kişisel Görüşme, (16 Kasım 2021); M. Sait Mermutlu, ‘‘Peker, Şaban’’, Diyarbakır Ansiklopedisi, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2013), 4/45. 52 düşünürken zikiri yapan Halit Efendi’nin kendisine ‘‘sen buranın evladısın’’ demesi üzerine Kadiri tarikatına geçmiştir. Böylece babası ile aynı tarikata mensup olmuştur. Halit Efendi’nin vefatından sonra Kadiri tarikatının çavuşluğunu Hacı Ahmet Geray almıştır. Ondan sonra da çavuşluğu Şaban Peker devralmış ve yaklaşık 25-30 sene boyunca Kadiri tarikatının ser zakirbaşlığını yapmıştır. Özellikle arbane/erbane çalmada çok iyi olan Şaban Peker, davudî bir sese sahip, tok ve yüksek perdeden icralar yapabilen değerli bir ses idi. 2.3.4. Recep Peker (Ulu Camii Ser Müezzini) Recep Peker1641903 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Henüz çocuk yaşta Diyarbakır’ın mahalli müziği ile ilgilidir. İlk müezzinliğini İskenderpaşa Camii’nde yapmıştır. Celal Güzelses’ten sonra Ulu Camii’nin baş müezzini olmuştur. Sesinin güzelliğinden dolayı o zamanki Ulu Camii müezzinleri kendisine gelip onu müezzinlik kadrosuna almak istediklerini söylemişlerdir. Recep Peker üstadların yanında nasıl okuyacağına dair bir tereddüt yaşamıştır. Fakat Ulu Camii müezzinleri Recep Peker’i yaklaşık olarak altı veya yedi ay gibi bir süreyle Hevsel bahçelerinin açık alanlarında çıplak sesle ses terbiyesi vermişlerdir. Bu müezzinlerden biri ‘‘Kubbe Patlatan’’ lakabıyla tanınan Hâfız Şükrü Efendi’dir. Bir süre müezzinlerden talim yaptıktan sonra Ulu Camii’nde müezzinliğe başlamıştır. Ulu Camii’nde Celal Güzelses ile beraber çokça mevlid icra etmiştir. Yumuşak bir gırtlağa sahip olan Recep Peker, mevlid ve diğer cami mûsikîsi formlarını icra etmede daha pest vurgular yapabilmiştir. Özellikle Diyarbakır’a ait olan minare uşşakını çok güzel okumasıyla tanınmıştır. Gençlik yıllarında Rıfai tarikatının mensubu iken gördüğü bir rüya sonucunda Kadiri tarikatının o zamanki şeyhi olan Şeyh Muhammed Münir Efendi’nin tarikatına geçmiştir. Ulu Camii ser müezzini Recep Peker, mevlid başta olmak üzere Diyarbakır cami ve tekke mûsikîsine dair tüm makam bilgisini oğlu Şaban Peker’e öğretmiş ve onu eğitmiştir. 1985’te Diyarbakır’da vefat etmiştir. 2.3.5. Hâfız Tarık Çıkıntaş Diyarbakır’ın zengin ve köklü bir ailesinde 1924 tarihinde dünyaya gelmiştir. Babası Mustafa Çıkıntaş’tır. Henüz iki yaşında görme yetisini menenjit hastalığı yüzünden 164 Bu bilgiler torunu Halil İbrahim Peker ile yapılan kişisel görüşme ile derlenmiştir. Kaynak içib bk. Halil İbrahim Peker, Kişisel Görüşme, (16 Kasım 2021). 53 kaybetmiştir. Müziğe duyduğu ilgi çocuk yaşta başlamış dedesinde bulunan piyanoyu beş yaşında olmasına rağmen ayakta çalmıştır.165 Kur’ân-ı Kerîm ve mevlid tilavetini cami hocası olan Hâfız Akkuş’tan öğrenmiştir. Ders aldığı dönemlerde kendisi gibi âmâ olan Hâfız Celal Sevimli’de ders almaya başlamıştır. Ve kısa bir zamanda her ikisi de hâfız olmuşlardır.166 Vedat Güldoğan, Tarık Çıkıntaş’ın müziğe olan ilgisini şu cümlelerle aktarmıştır: ‘‘Tarık Çıkıntaş’ın Hafız-ı Kur’an ve iyi bir mevlithan olmasının yanı sıra mûsikîye büyük bir tutkusu bulunmakta olup babasının bütün ısrarlarına rağmen mûsikîye olan tutkusunu bırakmamış ve devam ettirmiştir.’’167 Keman dersi de alan Tarık Çıkıntaş, kemanı iyi çalmaya başladığı hâlde bırakmıştır. Sonraları cümbüş çalmaya başlamıştır. Kulağı çok hassas olan Tarık Çıkıntaş duyduğu bir eseri hemen çalıp icra edebilmiştir. Kendisi aynı zamanda Celal Güzelses’in talebesi olmuştur.168 Diyarbakır makamlarını ve usullerini ise Sultanahmet Camii’nde müezzinlik yapan ve Sivrisinek lakaplı Hâfız Melek Efendi’den öğrenmiştir.169 Diyarbakırlı araştırmacı-yazar Mevlüt Mergen, Tarık Çıkıntaş hakkında şunları söylemiştir: ‘‘Tarık Çıkıntaş, çok iyi bir hafız-ı Kur’an idi. Celal Sevimli gibi talebe okutmadı. Ancak müzikten iyi anlardı. Hem çalar hem de söylerdi. Kullandığı enstrüman ‘cümbüş’tü. ‘Diyarbakır Peşrevini’ hala onun gibi çalabilen bir kişi çıkmadı.’’170 Ramazan ayında camide okuduğu cüzleri evlerde de okumuştur. Cüz okumayı 1940 ve 1950 yılları arasında yapmıştır. Kendisi esprili kişiliği ile tanınmıştır. Özellikle Diyarbakır mahalli makam ve usulleri konusunda usta olan Çıkıntaş, gerçekleştirdiği icralarda hiç hata yapmamıştır. Celal Güzelses’in 1949’da kurduğu Diyarbakır Halk Musikisi Cemiyetinin en iyi temsilcilerinden biri olmuştur. Sadece Diyarbakır da değil 165 Vedat Güldoğan, ‘‘Çıkıntaş, Tarık’’, Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2014), 128-129. 166 İbrahim Evirgen, Diyarbekir’de İz Bırakanlar (Ankara: Yeni Yurt Matbaası, 2018), 73-74. 167 Vedat Güldoğan, ‘‘Çıkıntaş, Tarık’’, 128-129. 168 Vedat Güldoğan, ‘‘Çıkıntaş, Tarık’’, 128-129. 169 Güldoğan, Diyarbakır Kültürü, 248. 170 Mergen, Bibi’nin Diyarbekir Feryadı, 78. 54 çevre illerde de yapılan konserlerde bulunmuş ve fasıllar yapmıştır. Kendisinin yaptığı fasıllardan sonra hocası Celal Güzelses sahne almıştır.171 Diyarbakır’ın önemli mevlidhan ve müzik icracısı olan Tarık Çıkıntaş’ın TRT repertuarında çeşitli şarkıları ve türküleri bulunmaktadır. Henüz 55 yaşında iken 1979 yılında vefat etmiştir.172 Diyarbakır mûsikîsinin ve geleneksel mevlidinin değerli bir taşıyıcısı olan Tarık Çıkıntaş’ın 1970-1977 yılları arasında olduğunu düşündüğümüz ve dostu mevlidhan Hâfız Celal Sevimli ile beraber icra ettiği bir mevlid kaydı tarafımızca uzun araştırmalar neticesinde ulaşılmıştır. Son bölümde bu icranın (makamsal) makam dizisi analizi yapılmıştır. 2.3.6. Hâfız Celal Sevimli Diyarbakır’ın meşhur mevlidhan ve hâfızı olan Celal Sevimli, 1929 yılında doğmuştur. Âmâ olan hâfız, Diyarbakır’da çok güzel icra ettiği mevlidleri ile tanınmıştır. Birçok hâfız yetiştirmiştir. Ulu Camii’nde yaptığı müezzinliğin yanında Lala Bey Camii’nde Kur’ân öğreticiliği yaparak görevini tamamlamış ve emekliye ayrılmıştır.173 Kur’ân-ı Kerîm’e hizmet ederek sürdürdüğü görevini Lala Bey Camii’nde ve Hacı Arif Yenice Mescidi’nde sürdürmüştür. Bu öğreticiliği ile kendisi gibi âmâ olan 18 hâfız yetiştirmiştir. Yetiştirdiği talebelerin çoğu Diyarbakır’ın cami ve mescitlerinde önemli hizmetlerde bulunmuş şahıslardır. Hâfız İsa Deniz, Hâfız Fahreddin Ziyahan, Hâfız Fikret, Hâfız Hasan ve son talebe olarak yetiştirdiği 2009’da katıldığı Türkiye hâfızlık yarışmasında ikincilik derecesi almış olan Hâfız Süleyman Recep Mergen’dir.174 Celal Sevimli’nin yakın bir dostu olan şair ve yazar Mevlüt Mergen vefatının yıl dönümü sebebiyle Yeni Yurt gazetesinde yazdığı yazıda merhum Sevimli hakkkında şunları söylemiştir: ‘‘Henüz çocuk yaşta başlayan Tarık – Celal arkadaşlığı yıllarca sürmüş ve gün gelmiş onları ‘ikiz kardeş’ gibi algıyanlar olmuş, böylesine samimi bir 171 Vedat Güldoğan, ‘‘Sevimli, Celal’’, Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2014), 416-417. 172 Vedat Güldoğan, ‘‘Sevimli, Celal’’, 416-417. 173 Vedat Güldoğan, ‘‘Sevimli, Celal’’, 416-417. 174 Mergen, Bibi’nin Diyarbekir Feryadı, 76-78. 55 dostluk gelişmiş aralarında. Diyarbekir’e dolayısıyla Ulu Camii’ye aşıktı diyebiliriz, Ulu Camii’nin gelenek ve görenekleri sürdürülsün isterdi, bu gelenek ve göreneklerden olan cuma günleri namazdan önce, kürsüde vaizin konuşmasının hemen akabinde Hafız Tarık’la birlikte ses sese verir, tek ses olurlar ve güzel sedalarıyla koca caminin içini Hazret-i Peygambere (s.a.v) salavat-ı şerif ile doldururlardı… Göz kapaklarının kapanmış olması onu ‘görme engelli’ diye belki tanıtabilirdi, fakat yüce yaratıcının açtığı gönül gözünün kapağı yoktu ve o gözle görebiliyordu.’’175 Hayatı boyunca Kur’ân-ı Kerîm’e hizmet etmiş olan Celal Sevimli’nin TRT repertuarında derlemeleri ve çeşitli özel kayıtları vardır.176 Bu kayıtlardan 1970’li yıllara ait olduğunu tespit edebildiğimiz bir mevlid kaydı da tarafımızca bulunmuştur. Yakın arkadaşı Tarık Çıkıntaş ile beraber seslendirdiği bu mevlid kaydının icrası son bölümde detaylı olarak (makamsal) makam dizisi analizi yapılmıştır. Diyarbakır’ın Halk Mûsikîsi Cemiyetinin önemli üyelerinden olan Celal Sevimli, 5 Ekim 1988 yılında hepatit (sarılık) hastalığından dolayı vefat etmiştir.177 2.3.7. Celal Güzelses 1899 yılında Diyarbakır’da doğmuş olan Celal Güzelses’in ismi Mehmet Celalettin’dir. Annesi Latife Hanım babası ise henüz altı yaşında iken kaybettiği Derviş Halil Efendi’dir.178 1917 yılında Askeri Rüştiye’yi bitirerek Diyarbakır’ın Lice ilçesinde akerliğini yapmıştır. Memurluk hayatına 1924 yılında Diyarbakır Valiliği Evrak kalemindeki göreviyle başlamıştır. Tevzi memuru olarak başladığı bu görevine bir yıl sonra katipliğe terfi ederek devam ettirmiştir. Özel İdare Müdürlüğü evrak kayıt memurluğuna 1929’da başlayan Güzelses, 1950 senesinde emekli olmuştur.179 Henüz küçük yaşta aldığı Kur’ân-ı Kerîm dersleri ile hâfız olan Celal Güzelses Diyarbakır’da Rıfai tarikatının şeyhi olan Şeyh Zeki Efendi’ye intisap etmesiyle mûsikîye 175 Mevlüt Mergen, ‘‘23 Yıl ve Celal Sevimli’’, Yeni Yurt (5 Ekim 2011). 176 İhsan Işık, ‘‘Güzelses, Celal’’, Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar, ed. İhsan Işık (Ankara: Elvan Yayınları, 2014), 222-225. 177 İhsan Işık, ‘‘Güzelses, Celal’’, 222-225. 178 İhsan Işık, ‘‘Güzelses, Celal’’, 222-225. 179 Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (Ankara: San Matbaası, 1997), 2/301-304. 56 dair bilgisini geliştirme imkanı bulmuştur.180 Nitekim tekkkede arbane/erbane çalmış, tasavvuf mûsikîsinin içinde yetişerek usul ve makam bilgisini geliştirmiştir. Usul derslerini Sadettin Kaynak’a hocalık yapmış olan Hâfız Melek Efendi’den alımıştır. Çok sayıda eser öğrenerek kendisinden istifade ettiği bir diğer isim ise Ahmet (Ahmike) Yüksekses’tir. Bununla beraber Süryani Nursiye Bacı’dan da dersler alarak çok sayıda mûsikî alana hakim olmuştur. Bu sayede aynı eseri farklı makamlarla okuyabilme özelliği kazanmıştır.181 Mûsikî sahasında gelişimini ilerleten Celal Güzelses Rıfai tekkesinde başsazende ve hanende olmuş, enstrüman olarak cümbüş çalmaya başlamış ve özellikle Diyarbakırlı divan şairlerine ait eserleri besteleyerek icra etmiştir.182 Diyarbakır’daki Sem’an (Gazi ) Köşkünde tesadüfi olarak ilk kez 1917 senesinde Atatürk ile tanışmıştır. Daha sonra İstanbul’da Dolmabahçe’de Atatürk’ün huzurunda yaptığı fasılla beraber kendisine ‘‘Şark Bülbülü’’ ünvanı verilmiştir.183 Sesinin güzelliğinden ötürü 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunu ile ‘‘Güzelses’’ soyadı Celal Bey için uygun bulunmuştur.184 Hayatı mûsikî ile iç içe geçmiş olan Güzelses, 1943 senesinde Diyarbakır mûsikîsinde çok önemli bir yeri olan Diyarbakır Halk Mûsikîsi Cemiyetini oluşturmuştur. Birkaç arkadaşı ile başladığı bu cemiyette konserler, dersler vermiştir. Kıymetli isimlerin yetişmesinde önemli bir yer edinmiş ve mevlidhanlardan Tarık Çıkıntaş ve Celal Sevimli gibi değerli isimler bu cemiyetin üyelerinden biri olmuştur. Lakin 1950 yılında ödeneklerinin yatmaması sebebiyle cemiyeti bırakmıştır.185 İlk müezzinlik görevini 1913-1921 tarihleri arasında yapmış olan Celal Güzelses, 1956 yılından vefat edene dek Ulu Camii Baş Müezzinliği görevini sürdürmüştür. Sesinin güzelliği ile tanınan Celal Bey, müezzinlik yaptığı senelerde cemaatin sayısının fazlalığı göze çarpmıştır. Diyarbakır’ın kendine özgü cami mûsikîsi formlarının icracısı olan Güzelses’in bu alandaki eserleri kayıt altına alınamamıştır.186 Güzelses’in Kur’ân-ı Kerîm icrası, ezanları ve salâtları kayıt altına alınamamasına rağmen tamamı olmasa da 180 Evirgen, Diyarbekir’de İz Bırakanlar, 120. 181 Şehmus Diken, Şehr Amed (İstanbul: Ege Basım, 2014), 25-26. 182 İhsan Işık, ‘‘Güzelses, Celal’’, 222-225. 183 Mehmet Ali Abakay, Diyarbakır Folklorundan Kesitler Celâl Güzelses Diyarbakır Halk Musikisi Üzerine İnceleme (Diyarbakır: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Yayınları, 1995), 104. 184 Diken, Şehr Amed, 123. 185 Diken, Şehr Amed, 123. 186 Abakay, Celâl Güzelses, 104. 57 Süleyman Çelebi’nin mevlidinin Tevhid Bahri’nin bir kısmı kayıt altına alınmış olup günümüze kadar gelebilmiştir.187 Mevlüt Mergen, Celal Güzelses’in Ulu Camii’nde müezzinlik yaptığı yıllar için şu ifadeleri kullanmıştır: ‘‘Merhum Güzelses’i gördüğüm zaman 14-15 yaşlarında idim. O da Ulu Camii’de ‘ser müezzin’ idi.. Cuma günleri hutbe ezanını okuduğu için tam bir yıl üst üste Ulu Cami’ide kıldım Cuma namazlarını ve hep onu dinledim… Ramazanlarda müezzin mahfelinde diğer müezzinlerle birlikte okurdu. Oruç günlerinin ilk ve cuma akşamları ‘merhaba’ faslı, son iki cuma akşamı ise ‘elveda’ faslı vardı. Fasılda fasıldı hani. Yarım saate yakın bir zaman alırdı. Solo ve koro şeklinde idi okuyuşlar. Güzelses solo okur, diğer müezzinler korodan eşlik ederlerdi. Bir ilahi ziyafeti sunulurdu cemaate.’’188 Celal Güzelses eserlerinin tümünü Türkçe olarak seslendirmiştir. Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidini okuyan Güzelses, Mevlidhan Mustafa ile yaptığımız görüşmede mevlidin Merhaba Bahri’ni Sünbüle -Sultani Nevruz veya Iraki makamı da denilir- makamında okuduğunu belirtmiştir. Bu anlamda Diyarbakır’da Merhaba Bahri’ni yüksek perdeler isteyen bir makam olan Sünbüle makamında okuyanlar sadece Celal Güzelses ve Mevlidhan Mustafa olmuştur.189 Diyarbakır cami ve tekke mûsikîsinin en önemli temsilcisi sayılan Güzelses Diyarbakır halk mûsikîsini de derinden etkilemiş bir isimdir. Dürüstlüğü, çalışkanlığı ve fedakâr kişiliği ile bilinmiştir.190 Güzelses 66 plak doldurarak Diyarbakır mûsikîsinin günümüze taşınmasını sağlayan en önemli isimlerdendir.191 Kendisine ait toplam 92 eser bulunmaktadır. Bu eserler: 55 Türkü, 11 Maya, 8 Muhayyer Uzun Hava, 4 Gazel, 4 Divan, 3 Arazbar, 3 Ağıt, 3 Kesik Nikriz ve bir Koşma şeklindedir.192 187 Evirgen, Diyarbekir’de İz Bırakanlar, 120. 188 Mergen, Bibi’nin Diyarbekir Feryadı, 75. 189 Mevlidhan Mustafa, Kişisel Görüşme, (21 Kasım 2021). 190 Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, 2/301. 191 İhsan Işık, ‘‘Güzelses, Celal’’, 223. 192 Yoldaş, Taşplaklarda ‘‘Şark Bülbülü’’ Celâl Güzelses, 5. 58 Diyarbakır mûsikîsinin çok değerli bir şahsı olan Güzelses, 1 Şubat 1959 senesinde menenjit hastalığından ötürü vefat etmiş ve mensubu olduğu tarikatın şeyhi olan Şeyh Zeki Efendi’nin kabrinin alt tarafına defnedilmiştir.193 193 Abakay, Celâl Güzelses, 103. 59 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEVLİD FORMUNUN DİYARBAKIR’DAKİ UYGULAMALARI VE MEVLİDLER Köklü bir tasavvufi geçmiş ve geleneğe bağlı olan Diyarbakır şehrinde194 Türk din mûsikîsinin hem tekke hem de camide kullanılan mevlid formu önemli bir yere sahiptir. Süleyman Çelebi’nin 1409’da kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mevlidi bu alanda kendisinden sonra kaleme alınan mevlid metinlerinin yazımında ilhâm kaynağı olmuştur.195 Bu ilhâmdan Diyarbakır’da bulunun ve tasavvufi geleneğe sahip, mûsikîye kabiliyetli şairler de faydalanmıştır. Diyarbakır’da yazılan mevlid metinleri zamanında okunduğu gibi, Diyarbakırlı olmayan şairlerin yazmış olduğu mevlidler de yıllar içerisinde okunmuştur. Bu mevlidler; Osmanlıca, Türkçe, Kürtçe ve Zazaca olmak üzere çeşitli dillerde yazılmıştır. Bazı mevlid metinleri günümüzde artık okunmamakla beraber yörede hâlâ okunan mevlid metinleri de bulunmaktadır.196 Bu bölümümüzde Diyarbakır’da yazılan, zamanında okunan ve hâlâ okunmakta olan mevlid metinleri yazarları ile beraber tanıtılmıştır. Diyarbakır’da yazılmış olan mevlid metinleri, Diyarbakır’da yazılmadığı hâlde zamanında okunmuş ve hâlâ okunmakta olan mevlidler ile yazarları şu şekilde sıralanabilmektedir:197 1. Şaban Kâmî Efendi ve Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye (1280/1863) 2. Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi ve Mevlid-i Şerîf (Tarz-ı Cedîd, 1861) 3. Molla Hüseyin Bateyî ve Mevlid-i Şerîf /Mewlûda Nebi (17. ve 18. yy) 4. Şeyh Muhmmed Emin el-Haydarî ve Mevlîd-i Nebî (20.yy) 5. Ahmed Hasi ve Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî, 1899) 6. Süleyman Çelebi ve Vesîletü’n-Necât (1409) 194 Mermutlu, ‘‘Tasavvuf Mûsikîsi’’, 39-41. 195 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 25. 196 Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 197 Mevlidhan Mustafa, Mevlidhan Aziz Kubat ve Diyarbakırlı şair-yazar Mevlüt Mergen ile yapılan kişisel görüşmeler ve tarafımızca katıldığımız çeşitli mevlid törenleri neticesinde bu “sıralama’’ oluşturulmuştur. Kaynaklar için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül – 28 Kasım 2021); Aziz Kubat, Kişisel Görüşme, (19 Aralık 2021); Mevlüt Mergen, Kişisel Görüşme, (19 Kasım 2021). 60 3.1. Şaban Kâmî Efendi ve Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye Asıl ismi Mehmet Şaban olan Kâmî’nin198 doğum tarihi 1220/1805’tir. Diyarbakır’da doğmuştur. Babası Ahmet adında bir şahıs olup annesi, kadîm bir sülale olan Gönelizâde Abdurrahman Efendi’nin kızıdır.199 Hareketli bir hayat sürdüren Kâmî, öğrenimini kendi çağında bulunan tanınmış şahıslardan almıştır. İlim öğrenimini bitirmesinin akabinde Ulu Camii’nin hemen yanında bulunan Abdurrahman Paşa Kütüphanesinde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. 1254/1838’de Mısır’a gitmiş ve belli bir süre orada kalmıştır. Kâmî, Mısır’da Mehmed Ali Paşa ile İbrahim Paşa’dan destek görerek maaş almaya başlamıştır. Mısır’da ayrıca Rıfai tarikatının şeyhi olan İbrahim-ül Bacuri’nin müridi olmuştur. Kâmî, Mısır’dan sonra Mekke’ye giderek hac vazifesini yerine getirmiştir. Hac vazifesini tamamlayınca İstanbul’a gitmiş ardından tekrar Diyarbakır’a dönmüş ve Diyarbakır’da bulunduğu esnada büyük bir ev yaptırmıştır. Nitekim tekke haline getirdiği bu evin bir bölümünde tarikatını yaymıştır. 1266/1850 tarihinde Irak’a giderek Kadiri tarikatının şeyhi olan Abdurrahman-i Talabanî’den Kadiriliği kabul etmiştir. Osmanlı- Rus savaşına 1270/1854’te katılan Kâmî, savaştan sonra tekrar Diyarbakır’a dönmüş ve son olarak beş yıl gibi bir süre zarfında İstanbul’da kalmıştır. İstanbul’dan sonra hayatının sonuna dek Diyarbakır’da yaşamış olan Kâmî Efendi, 1301/1884’te Diyarbakır’da ömrünü tamamlamıştır.200 Ailesi tarafından iyi bir eğitim aldırılan Kâmî, insanlar arasında ‘‘Hâfız Mehmed Şaban’’ olarak bilinmiştir. Henüz küçük yaşlardayken Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiştir. Arapça ve Farsça dillerine olan yetkinliği yanında mûsikî ve hat sanatıyla da ilgilenmiştir.201 Kâmî’nin öğrencisi ve aynı zamanda akrabası olan Ali Emiri Efendi hocasının kullandığı mahlasın ‘‘Refik’’ veya ‘‘Refiki’’ olduğunu şu sözlerle bildirmiştir: ‘‘Şehrimiz mecmûalarında gazelliyât ve ba-husûs tecnîs, ma’nî, mâye gibi milli lisan ile yazılmış birçok âsâr-ı fâzılâneleri ‘Refik ve Refiki’ imzasıyla ziver-i sütûrdur. Tercüme-i hâl-i üstâdâneleri Kâmî mahlasında görülecektir.’’202 198 Mustafa Uğurlu Aslan, Diyârbekirli Kâmî ve Dîvânı (İstanbul: Dün Bugün Yarın Yayınları, 2018), 13. 199 Aslan, Diyârbekirli Kâmî ve Dîvânı, 15. 200 Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (Ankara: San Matbaası, 1996), 1/358. 201 Aslan, Diyârbekirli Kâmî ve Dîvânı, 19. 202 Ali Emîrî, Tezkire-i Şuara-yı Âmid (Dersaadet, Matba-yı Âmidi, 1328), 409. 61 Diyarbakır’ın önemli âlim ve şairlerinden olan Kâmî’nin yetiştirdiği pek çok öğrenci olmuştur. Ali Emîrî, Rûşeni, Vâsıf, Fâzıl, Feyzî, Mâhir, Na’im, Râif, Hayâlî ve Ahmed Efendi bunlardan bazılarıdır.203 Kâmî Efendi’nin eserleri: Dîvân, Redd-i Protestan, Risâle-i Âsâkir-i Mansûriyye, Risâle-i Halli’l-Müşkilât, Usûl-i Tehânî Bi-tevfik-i Rabbânî, Risâle-i Tehniyye, Risâle-i Tıbbiyye, Medhiye-i Hasan u Hüseyn/Hadîka-i Ma’neviyye, Kaside-i Kamisiyye, Mevlid-i Nebî, Hutût-ı Mütenevvi‘a ve Şemâ’il-i Şerîfe’dir.204 3.1.1. Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye Kâmî’nin yazmış olduğu mevlid metni üç ayrı nüsha şeklindedir. Bu nüshalardan biri matbu diğer ikisi de yazmadır. Ankara Millî Kütüphanesinde bulunan Yz. A 5748 numaralı nüsha yazma nüshalardandır. Diğer yazma nüsha ise Diyarbakır İhtisas Kütüphanesinde bulunan 4378 numaralı nüshadır. Eserin tek matbu nüshası taş baskı şeklinde İstanbul Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan Kadı-zâde Burhanneddin 146/A numaralı bölümdedir. İstinsah tarihleri farklı olan eserler hakkında çalışma yapan Ekrem Bektaş üç nüsha ile ilgili yaptığı değerlendirmede şairin ayrı bir mi’râciyesi olmadığını ve iki mevlid metninin aslında tek mevlid olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir: ‘‘Kâmî Mevlid’inin matbu ile iki yazma nüshaları arasında yaptığımız karşılaştırmaya göre, şairin bir tek mevlidinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz… Elimizdeki iki yazma mevlid metni ile Mi’raciye olarak gösterilen matbu metni ve aynı cilt içinde ‘İrfâniyye’ olarak gösterilen mevlid metnini bir tek mevlid olarak değerlendirdik ve tenkitli metni buna göre kurmaya çalıştık.’’205 Diyarbakır’da bulunan nüshanın beyit sayısı 408, Ankara’da bulunan nüshanın beyit sayısı 320 ve son olarak mi’râciye bölümü de dâhil olacak şekilde İstanbul’da bulunan 203 Ahmet Tanyıldız, ‘‘Akrabalık Yönüyle Diyarbakırlı Dîvân Şairleri’’, VIII. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu Ali Emiri Hatırasına (Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği Kültür Sanat Yayınları, 2014), 508. 204 Aslan, Diyârbekirli Kâmî ve Dîvânı, 55-60; M. Sait Mermutlu, ‘‘Muhammed Şaban Kâmî-i Âmidî’nin Eserleri’’, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 6 (2011), 75-89; Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, 1/358; M. Şefik Korkusuz, Tezkire-i Meşayih-i Amid (İstanbul: Kent Yayınları, 2004), 1-2/136. 205 Ekrem Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, Journal of Turkish Studies 6/1 (2011), 786. 62 matbu nüshanın beyit sayısı 500 iken Ekrem Bektaş çalışmasında hepsini 663 beyit olarak değerlendirmiş ve tek bir mevlid metni olarak göstermiştir.206 Çalışmamızda ele alacağımız nüsha Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan Kadı-zâde Burhanneddin 146/A numaralı bölümdeki nüshadır. M. Sait Mermutlu Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan nüshanın aynı zamanda Tahirağa Bölümünde 522/3 numaralı ve H.1279 tarihli bir nüshası olduğunu bildirmektedir. Bu iki nüshada 15 sayfadır.207 Manzum olan eser aruzun ‘‘Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün’’ kalıbıyla yazılmıştır.208 Beyitlerin sonunda müellif yarım kafiyeler kullanmıştır. Osmanlıca yazılan eserde Arapça ve Farsça kelimler de bulunmaktadır. Türkçe olarak anlaşılması güçtür. Bu mevlid ‘‘Risâle-i Mevlid-i Şerif İrfâniyye min Te’lifi Kâmî Amidî’’ başlığıyla başlamaktadır. Böylece Kâmî Efendi’nin mevlidinin matbu olan bu nüshası Mevlid-i Şerif-i İrfaniyye olarak isimlendirilmiştir. Her bölümün başlığı bulunmaktadır. Eserin bölümleri: 1. Eserin esas manzum kısmı 190 beyittir. Fakat Kâmî esere ‘‘Nazm-ı latif der-beyân-ı fezâil-i mevlûd-i şerif’’ diyerek sekiz beyitlik bir murabba ile başlamaktadır. Bununla beraber eserde 17 beyit olan ‘Münâcât’ kısmı ile 15 beyit olan ‘‘Na’t-ı Şerîf’’ bulunmaktadır.209 Ekrem Bektaş yaptığı çalışmada eserin bu nüshasının iki ayrı mevlid metni gibi ciltlenmiş olduğunu bildirmektedir.210 Eserin bu nüshasını ele almamızın sebebi Diyarbakır’da okunan geleneksel zemindeki mevlidlerin -Süleyman Çelebi’nin mevlidi, geçmişte okunan Kâmî ve Re’fet mevlidlerinin hepsinde- başında mevlid okumanın önemi ve kullar için faziletinden bahsettiği sekiz beyitlik murabbanın211 olmasıdır.212 Bu murabba incelediğimiz kayıtlarda sözleri farklılıklar içerse de bu risalede ele alındığı şekliyle beyitlerin sonunda tekrar eden 206 Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, 786. 207 Mehmet Sait Mermutlu, Diyarbekirli Muhammed Şaban Kâmî Hayatı, Eserleri ve Divânı’nın Tahlili (Ankara: Gece Akademi Yayınları, 2018), 77. 208 Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, 786. 209 Mermutlu, Diyarbekirli Muhammed Şaban Kâmî Hayatı, Eserleri ve Divânı’nın Tahlili, 76. 210 Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, 785-786. 211 Ekrem Bektaş, çalışmasında bu murabbanın İbn Hacer el-Heysemî’nin (öl. 1565) Arapça mevlidinden alındığını belirtmektedir. Detaylı bilgi için bk. Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, 786. 212 Mevlidhan Mustafa, Mevlüt Mergen ile yapılan kişisel görüşmeler ve Mevlidhan Tarık Çıkıntaş – Celal Sevimli’nin ses kayıtları neticesinde. Kaynaklar için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül – 28 Kasım 2021); Mevlüt Mergen, Kişisel Görüşme, (19 Kasım 2021). 63 ‘‘Meclis-i pak-i Resulillah’a gel’’ beyiti ile aynıdır. Kâmî’nin eserindeki murabba şu şekildedir: ‘‘Hazreti Haktan inâyet isteyen Meclis-i pak-i Resulillah’a gel Hem Habibinden şefaât isteyen Mevlid-i pâk-i Resulillah’a gel Bil ğanimet işbu mâh-ı rahmeti Sa’y kıl elden kaçırma fursatı Bulmak istersen rızâ’i Hazreti Mevlid-i pâk-i Resulillah’a gel Dinle Fikret cânu dilden aşikan Şemine pervâne-âsa yane yan Dü cihanda bulasın emn-ü emân Mevlid-i pâk-i Resulillah’a gel Bezam-i mevlide edibane buyur Hâb-i gafletten uyan kalma uyur Kâmiya eyle selât-ı bâ-huzur Mevlid-i pâk-i Resulillah’a gel.’’ Eser: 213 ‘‘Hamd-i bi-ihsa-i gül-berg-i rıza Medh-i manend-i kemâl-i aşina’’ beyitiyle başlamakta şu beyitlerle: 213 Latinize çevirisi için bk. Bektaş, ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’, 791. 64 ‘‘Oldu Mevlidü’n-Nebi bunda tamam Kâmî tarihin oku misk ü hitam’’ tamamlanmaktadır. Eserde her bölüm: ‘‘Dü cihanda her kim isterse necât Okusun Sultân-ı Kevneyne sâlât’’ beyitiyle son bulmaktadır. 2. Kâmî, esere mevlidin faziletinden ve öneminden bahsettiği 8 beyitlik murabbanın ardından ‘‘İrfâniyye Mevlid-i Şerif’’ başlığı ile 17 beyitle edebî bir dille Allah’ın her şeyden evvel Peygamberlerin Şahı olan Hz. Peygamber’in nurunu yarattığını, arîfane bir şekilde Allah’ın nimetlerine şükretmek ve Onu zikretmek gerektiğini, kalpten Allah’ı zikretmekle her türlü amacının gerçekleşeceğinden bahsetmektedir. 3. ‘‘İrfâniyye Mevlid-i Şerif’’ başlığından sonra Kâmî, 15 beyitlik bir na’t-ı şerîfle Hz. Peygamber’i yine edebî bir üslûp ile övmektedir. 4. ‘‘Beyân-ı İbtidâ-i Nûr-i Ahmedî’’ diye başlayan 48 beyitlik bölümde yine Hz. Peygamber’in nurundan bahseder. Nitekim bu nurun Hz. Âdem’e geçtiğini; daha sonra Hz. Nuh’a, Hz. Süleyman’a, Hz. Yusuf’un güzelliğine, Hz. İbrahim’e, Hz. İsmail’e ve Hz. İshak’a geçtiğini ifade eder. Ayrıca bu nur Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’e geçmiştir. Abdülmuttalib’in on erkek çocuğu olursa birini Allah’a kurban edeceğine dair söz vermesini ve on erkek çocuğu olunca bunun rüyada kendisine hatırlatılması üzerine on çocuğu arasından kura çekmesini aktarır. Kura Abdullah’a çıkınca Abdülmuttalib oğlu Abdullah yerine on deve kurban edeceğini söyler. Fakat kura her seferinde yine Abdulllah’a çıkar. Her kurada deve sayısını on artırır. Deve sayısı ancak yüz olduktan sonra Abdullah’ın kurban edilmekten kurtarılmış olduğundan bahsetmektedir. 5. ‘‘Keyfiyet-i Hz. Abdullah’’ başlığı ile başlayan 21 beyitlik bu bölümde Kâmî; İncil, Tevrat ve Zebur’dan Hz. Peygamber’in geleceğini anlayan müşriklerin, babası Abdullah’ı öldürmeye kastettiklerini ve bunda başarılı olamadıklarını aktardıktan sonra âli bir soydan gelen Vehb’in mübârek kızı olan Hz. Âmine’nin Abdullah ile evlendirilme hadiselerini, yedi gün süren hazırlıklarla nikâh kıydıklarını aktarır. 6. ‘‘Beyan-ı â-van-i Haml-i Hz. Âmine’’ bölümü 48 beyit olup Hz. Âmine’nin hamile oluşuyla gerçekleşen mucizelerden bahseder. Hz. Âmine hamile olduğunda her ay bir peygamber kendisini ziyaret ederek Âlemlerin Peygamberine hamile kaldığını müjdeler. 65 İlk ay Hz. Âdem’in, sonraki aylarda sırası ile Hz. Şit, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Musa ve Hz. İsa’nın kendisini ziyaret ettiğini aktarmaktadır. 7. ‘‘Teşrifi Hz. Fahri Risalet’’ bölümü 16 beyittir. Bu bölümde Rebîülevvel ayının 12. gecesinde Hz. Peygamber’in doğumundan ve doğumuyla beraber gerçekleşen mucizelerden bahseder. O gece semâyı meleklerin kapladığı, Hz. Âmine’nin anlatımıyla ‘‘Duvarın yarılıp içinden Hz. Meryem, Hz. Sara, Hz. Havva ve Hz. Asiye’nin geldiği’’ ve orada hurilerin de bulunduğu aktarılmaktadır. 8. Kâmî, Hz. Peygamber’in mucizevi doğumundan sonra 16 beyitlik bir Na’t-ı Şerîfle devam eder. Nitekim bu na’t-ı şerîfte 7 beyitlik ‘‘Merhaba’’ kısmı vardır. Hz. Peygamber’in dünyaya teşrifini edebî bir dille aktaran Kâmî, son beyitlere doğru bu eserini cihanda yadigâr bıraktığını söylemekte ve mevlidin artık tamam olduğunu belirterek mevlidini bitirmektedir. 9. Mevlidin bitiminde ‘‘Metlubu Dua-i’’ başlığıyla 15 beyitlik bir dua bulunur. Kâmî, yine edebî bir üslûpla Allah’a övgüyle dua eder. Ele aldığımız bu mevlid metni Diyarbakır’da okunmamaktadır. Geçmiş zamanlarda okunmuş olduğunu belirten mevlidhanlar özellikle dilinin ağır oluşu nedeniyle günümüzde kendilerinin okumadıklarını ve ne yazık ki şehirde de okunmadığını ifade etmişlerdir.214 3.2. Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi ve Mevlid-i Şerîf (Tarz-ı Cedîd, 1861) Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi’nin hayatına dair en kapsamlı bilgileri Ali Emiri’den öğrenmekteyiz. Emiri’nin verdiği bilgilere göre Tarz-ı Cedîd olarak ünlenen mevlidin müellifi olan İbrahim Re’fet Efendi 1250/1834 tarihinde Diyarbakır’da doğmuştur. Babası Abdullah Tayyar’dır. Bu sebeple Tayyarzade İbrahim Re’fet olarak da tanınmaktadır. İyi bir eğitim görmüş olan Re’fet Efendi’ye Hâfız-zâde Abdurrahman, Sa’îd Paşa, Hâfız Şaban Efendi, Hâfız Muhammed Hasîb Efendi gibi isimler hocalık yapmıştır. Urfa’ya 1270/1954 tarihinde giderek orada Fakih-zâde Müftî Abdurrahman Efendi’den, Antep’te Hasırcı-zâde Hâfız Muhammed Ağa’dan ders almıştır. 1273’te Halep’te bulunan Sâlih Efendi’den hadis, fıkıh ve ma’âni derslerini almıştır. Bu 214 Mevlidhan Mustafa ile yapılan kişisel görüşme neticesinde. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 66 derslerden sonra Halep Valisi Seydi Ali Paşa-zâde Muhammed Hamdî’ye bağlanarak beraber Dersaâdet’e gitmişlerdir.215 Şevket Beysanoğlu, Re’fet Efendi’nin tahsili hakkında şunları söylemektedir: ‘‘Paşanın Üsküdar’daki konağında hocalık ettiği sırada Atik Valide Sultan medresesinde, müderris Ankaralı Kara Hüseyin Hâmid Efendi’den ayrıca okuyarak 1864 yılında tahsilini tamamladı. 1283/1866’da Bab-âli Buharî hocalığına tayin kılındı. Üsküdarda Atik Ali Paşa Camii’nde talebeden bazılarına Mesnevî, Gülistan ve Hafız dîvanı okuttu.’’216 Re’fet Efendi’nin mevlidini yazdığı tarih Sultan Abdülaziz’in tahta yeni çıktığı tarihtir. Bu tarihte Re’fet Efendi mevlidini Sultan Abdülaziz’e sunmuştur. Sultan tarafından kendisine yirmi bin kuruş hediye verilmiştir. Diyarbakır’ın değerli şahsiyetlerinden biri olan Re’fet Efendi, 1321/1903 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.217 Re’fet Efendi’nin Tarz-ı Cedîd olarak isimlendirilen mevlidinden başka eserleri bilinmemekle beraber çok sayıda manzumesi vardır. Bu manzumeler genellikle sene, vefat, memuriyet, velâdet, cülus gibi konulara dairdir. 218 3.2.1. Mevlid-i Şerîf (Tarz-ı Cedîd, 1861) İbrahim Re’fet Efendi’nin kaleme aldığı mevlid metninin şu ana kadar sekiz nüshası tespit edilmiştir. Bu nüshaların beş tanesi yazma, diğer üç nüshası matbudur. Mevlidin üç matbu nüshası olduğunu söyleyen kaynakta sadece iki matbu hali zikredilmiş olup üçüncüsü hakkında bir bilgi verilmemiştir.219 Bu nüshalardan yazma olanlar:220 1. Ankara Millî Kütühanesinde bulunan, kayıt numarası Yz. A. 5748 olan 236 beyitlik yazma nüshadır. 1882 tarihinde yazılmış olan bu nüshanın yazarı Abdülkadir Vefâî’dir. 215 Emîrî, Tezkire-i Şuara-yı Âmid, 354-356; İdris Kadıoğlu, Tezkire-i Şu’arâ-yı Âmid (Ankara: Sonçağ Yayıncılık, 2014), 419-421. 216 Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, 2/44. 217 Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, 2/44. 218 Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, 2/44; Ramazan Ekinci, ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet ve Mevlidi’’, Mevlid Külliyâtı, ed.Bilal Kemikli (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2016), 3/162-163 219 Ekinci, ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Ve Mevlidi’’, 3/162-163. 220 Ekinci, ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Ve Mevlidi’’, 3/162-163; Hacer Bozyiğit, Mevlid Geleneği Zemininde Diyarbakırlı Tayyar-Zâde İbrahim Re’fet Mevlid’i İle Süleyman Çelebi Mevlid’inin Şekil Ve Muhteva Mukayesesi (Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2018), 11-16. 67 2. İstanbul Sülaymaniye Kütüphanesinde 4432/2 numarasıyla Yazma Bağışlar Bölümünde bulunan bir diğer yazma nüshanın yazılış tarihi ve kim tarafından yazıldığı tespit edilememiştir. Beyit sayısı 153’tür ve eksiktir. 3. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesinde 6735 numarasıyla Yazmalar Bölümünde bulunan bu nüsha, 1896 tarihinde Mahmud Sefâüddin tarafından yazılmıştır. 153 beyit olan bu nüsha da eksiktir. 4. Bu nüsha, Ankara Millî Kütüphanede Yz. A. 8626 numarası ile ‘‘Râfet’’ ismiyle bulunan yazma bir nüshadır. 5. Rifat Kütük’ün şahsi kütüphanesinde bulunan bu yazma nüsha sadece üç yaprak olup on beş satırdır. Matbu Nüshalar: 6. Beyazıt Devlet Kütüphanesi 5307 numara ile Basmalar Bölümünde bulunan matbu nüsha 1888 tarihinde Hulûsi Efendi Matbaası ile basılmıştır. 235 beyittir. 7. İstanbul’da tarihi bilinmeyen bu matbu nüsha Diyarbekirî Tayyar-zâde İbrahim Re’fet ismiyle ‘‘Menbkıbe-i Mevlid-i Hayru’l-Enâm Tarz-ı Cedîd İsmiyle Oldı Benâm’’ başlığındaki nüshadır. Çalışmaların çoğunda bu nüsha kullanılmıştır. Çünkü diğer nüshalar içinde imla hatası en az olan nüshadır. 235 beyit olan bu nüshada bölümler ve beyitler karmaşadan uzak bir diziliştedir. Çalışmamızda muhtevasını incelediğimiz nüsha bu nüshadır. Mesnevi nazım şeklinde yazılan eserde aruzun ‘‘Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün’’ kalıbı kullanılmıştır. 13 yaprak olan eserde 12 başlık mevcuttur. Sayfa satırları ise dokuz veya on satır arasındadır. Osmanlıca yazılan mevlid metninde Arapça ve Farsça tamlamalara sıkça yer verilmiştir. Türkçe kelimelere özellikle olay anlatımlarında yer veren müellifin sadeliğe de başvurduğu görülmüştür. Günümüz Türkçesi ile okunduğunda tam olarak anlaşılmayabilmektedir. 221 Re’fet Efendi, mevlidi için bir isim zikretmediği hâlde matbu nüshaların ilk bölümünün ‘‘Menkıbe-i Mevlid-i Fahrü’l-enâm Tarz-ı Cedîd İsmiyle Oldu be-nâm’’ ifadesi ile başlamasından dolayı ‘‘Tarz-ı Cedîd’’ olarak bilinmektedir. Eserin 221 Köksal, Mevlid-nâme, 526-531; Bozyiğit, Mevlid Geleneği Zemininde Diyarbakırlı Tayyar-Zâde İbrahim Re’fet Mevlid’i İle Süleyman Çelebi Mevlid’inin Şekil ve Muhteva Mukayesesi, 16-36. 68 bestesi olup olmadığı bilinmemektedir. Lakin nüshaların çoğunlukta olması sebebiyle eserin zamanında çok sevilip okunduğu anlaşılmaktadır.222 İstanbul’da bulunan matbu nüshanın başlığı:‘‘Aleyhi Fi’l-bukreti ve’l-aşiyyi Mevlidi’n- Nebiyyi’l-Kureyşî Salavâtu’llah’’tır. Re’fet Efendi bu başlıktan sonra besmele ile mevlidine başlamaktadır. Mevlidin ilk beyiti:223 ‘‘Ey Hudavend-i Azim ü padişah Rahmetindir cümle mahlûka penah’’ şeklindedir. Mevlidin son beyiti: ‘‘Hatm kıl iman ile vakt-i ecel İstecib ya Rabb du’ana bi’l-‘acel’’ dir. Eserin on yerinde kullanılan ve tekrar eden: ‘‘İster isen bulasın fevz ü necât Rûh-ı fahru’l-mürselîne vir salât’’ beyitidir. Mevlidin bölümleri ve muhtavası ise şöyle sıralanabilir: 1. ‘‘Aleyhi fi’l-bereketi ve’l-‘aşî Mevlüdü’n-nebî’l-Kureyşî Salavâtu’llâh’’ başlığıyla başlayan birinci bölüm 15 beyittir. Bu bölümde müellif Allah’a dua ederek başlamaktadır. Şiirsel ifadelerle Allah’ın ol emri ile âlemlerin yaratılmasını, yaratılan her şeyin Allah’ın zatının birliğine şahid olduğunu, lütfundan kullarına da kurtuluş vermesini, her şeyin tek Rabbinin Allah olduğunu, kimisinin fakir ve perişan olduğu hâlde kalbinde Allah’ı daima zikrettiğini, kimisinin nimet içinde olmasına rağmen kalp gözünün körleştiğini, hakikati göremediğini, bunun ise çok hikmetler içerdiğini ve hiç kimsenin Allah’ın hikmetinden sual edemeyeceğinden bahsetmektedir. 2. ‘‘Bâ‘is-i Nazm’’ başlığıyla başlayan bu bölüm 7 beyittir. Yazar bu bölümde öncelikle gece gündüz kalbinde Hz. Peygamber’in mevlidini yazma hayali olduğunu, bu sebeple mevlidi yazdığını ve belki bu sayede yaralı gönlüne şifa olunacağını belirtmiştir. Hz. Peygamber’in Hakkın, insanların ve canların sevgilisi olduğunu söylemektedir.224 Şair böylece bu 7 beyitlik bölümde mevlidini yazma sebebini açıklamaktadır. Bu mevlid vesilesi ile kendisinin hayırla yâd edileceğine dair muradını da belirterek diğer bölüme 222 Ekinci, ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet ve Mevlidi’’, 3/160. 223 Eserin latinize çevirisi ve transkripsiyonlu metni için bk. Ekinci, ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet ve Mevlidi’’, 3/163-180; Köksal, Mevlid-nâme, 532-554; Bozyiğit, Mevlid Geleneği Zemininde Diyarbakırlı Tayyar-Zâde İbrahim Re’fet Mevlid’i İle Süleyman Çelebi Mevlid’inin Şekil ve Muhteva Mukayesesi, 211-235. 224 Köksal, Mevlid-nâme, 527. 69 ‘‘İster isen bulasın fevz ü necât / Rûh-ı fahrü’l-mürselîne vir salât’’ beyitiyle geçmektedir. 3. ‘‘Medh-i Seyyidü’l-mürselîn Salla’llâhu ‘Aleyh ve ‘Alâ Âlihi et-Tayyibîn et-Tahirîn’’ başlığı ile 11 beyit olan bu bölüme başlamaktadır. Bu bölümde, Hz. Peygamber’i öven yazar, din ehlinin Hz. Peygamber’in temiz methini işitmesi gerektiğini çünkü o nurun Allah tarafından kusursuz bir beşer biçiminde yaratıldığını, iki âlemde de server olan o nurun Allah’ın sevgilisi olan Hz. Peygamber olduğunu belirtmektedir. Mennan ve Deyyan olan Allah, o Peygamber’in göğsünü genişletmiş ve onun şânını yüceltmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de onu övmüşken kendisinin Onu nasıl öveceğini dile getirerek tekrar beyiti ile kurtuluş ve selamet isteyenlerin Hz. Peygamber’e salât getirmeleri gerektiğini söylemiş ve bir sonraki bölüme geçmiştir. 4. ‘‘Hulk u Sîret-i Cenâb-ı Ahmedî ‘Aleyhi Salâtu Rabbi’s-Samedî’’ başlığı ile başlayan bu bölüm 17 beyittir. Bu bölümde yazar, Hz. Peygamber’in ahlakına ve doğasına dair bazı bilgileri sade bir dille ifade etmektedir. Zira Peygamber’in ‘‘Nâsih’’ olduğunu belirtmekte ve sözlerinin her türlü derde şifa olduğunu, batıla asla razı olmadığını, hayırlı işlere asla hayır demediğini, rahat döşekte yatmadığını, Allah’a hürmetini, aç olduğu hâlde kendisini tok gösterdiğini, büyüklere hürmet ederken küçüklere de şefkat gösterdiğini, kalbinin dünyevi isteklerden temiz olduğunu, Hak yolunda canla savaştığını, yetimlerin yanında olduğunu, geceleri az uyuyup ibadetle meşgul olduğunu ve ümmetini kendisine bağışlaması hususunda Allah’a dua ettiğini, dolayısıyla bu değerli Peygamber’e layık olacak ümmetinden biri olmak için Ona salavât getirilmesi gerektiğini belirtmektedir. 5. ‘‘Mebde-i Hilkat-i Nûr-ı Fahr-i Kâ’inât ‘Aleyhi Efdalü’s-salavât’’ bölümü 37 beyittir. Bu bölümde, şairane bir üslûpla Hz. Peygamber’in nurunun her şeyden evvel yaratıldığından bahsetmektedir. Bu nur 12 hicap olup her biri Allah’ı tesbih etmektedir. Sonrasında 12 hicaptan dört büyük deniz yaratılmıştır. Allah, o nuru rahmet denizine daldırarak çok sayıda peygamberi ve aynı zamanda eşsiz bir cevheri meydana getirmiştir. Yaratılan o cevherden iki yarık oluşarak, levhi mahfuzun bulunduğu kısımdan kürsi, kalem ve arşı yarattığını ifade etmektedir. Daha sonra kaleme kendi adının yanına Hz. Peygamber’in adını yazmasını istemesini, kalemin bu emir karşısında şaşırıp secde ederek bu kadar değerli kişinin kim olduğunu sormasını, Allah’ın o ismin sahibinin 70 kendisinin habibi olduğunu bildirmesini ve o nurdan tüm kâinatı yarattığından bahsetmektedir. 6. ‘‘Hilkat-i Âdem ‘Aleyhi’s-selam ve İntikâl-i Nûr-ı Muhammed’Aleyhi’s-salâtü ve’s- selam’’ bölümü 15 beyittir. Bu bölümde Hz. Peygamber’in nurunun intikalinden bahsetmiştir. Allah, yer ve göğü yarattıktan sonra Hz. Âdem’i yaratmıştır. Hz. Peygamber’in nuru ilk olarak Hz. Âdem’de zuhur etmiştir. Ardından bu nur Hz. Havva’ya, ondan Hz. Şit’e geçmiştir. Bu nur kime geçmiş ise ona yücelik vermiştir. Nihayet bu nur Hz. Peygamber’in babası Abdullah’a geçmiş ve tüm kâinat o nurun sahibinin ne zaman doğacağını beklemeye başlamıştır. 7. ‘‘Der Müddet-i Zuhûr-i Hâmile Şoden-i Hazret-i Âmine Bâ-Cenâb-ı Ahmedi’l-Muhtâr ‘Aleyhi Salavâtu Rabbi’l-Gaffâr’’ başlığıyla başlayan bu bölüm 16 beyittir. Bu bölümde Re’fet Efendi, Hz. Âmine’nin mübârek biri olduğundan bahsettikten sonra hamileliği sürecinde kendisini ziyarete gelen peygamberleri sıralamıştır. Hz. Âmine hamileliğinin ilk altı ayında hiçbir keder görmemiş ve altıncı aydan sonra mahlûkların efendisinin kendisinden doğacağına dair haber veren bir ses işitmiştir. Recep ayında Hz. Âdem, Şa’ban ayında Hz. Şit, Ramazan ayında Hz. İdris, Şevval ayında Hz. Nuh, Zilkade ayında Hz. İbrahim, Zilhicce ayında Hz. İsmail, Muharrem ayında Hz. Musa, Sefer ayında Hz. İsa ve Rebîülevvel ayında Hz. Hud’un ziyarette bulunarak kendisini tebrik etmelerinden bahsetmiştir. 8. ‘‘Vilâdet-i Seyyidü’l-berâyâ ‘Aleyhi Efdalü’s-salavât ve Ekmelü’t-tehâyâ’’ bölümü 25 beyittir. Bu bölümde Rebîülevvel ayının 12. gecesinde Hz. Peygamber’in doğmasını ve bu esnada gerçekleşen mucizelerden bahsetmektedir. Nitekim o gece cennet baştan başa süslenmiş, cehennem kapıları kapanmıştır. Bütün Şeytanlar göklerden kovulmuş, putlar baş aşağı olmuştur. Hz. Âmine’ye bir melek gelerek mübârek bir çocuğun doğacağını müjdeleyerek kaybolmasını, ardından Hz. Havva, Hz. Meryem ve Hz. Asiye’nin yanına gelerek doğumunda yardımcı olduğundan bahsetmektedir. Sonrasında 4 beyitlik ‘‘Merhaba’’ ile Hz. Peygamber’in doğumuna sevinçle karşılık verilmektedir. 9. ‘‘Hazret-i Âmine Velâdeti Hengâmında Hazret-i Fahr-i Risâletden Dinleyüp ve Müşâhede Buyurdukları Hâlât’’ bölümü 14 beyittir. Bu bölümde Hz. Âmine’nin yüce bir soydan geldiğini belirterek başlamış olan yazar, Hz. Peygamber’in doğduktan hemen sonra Allah’a secde ederek günahkâr ümmetini kendisine bağışlaması için dua ettiğini 71 anlatmaktadır. Doğduğu anda ümmetini düşünen Hz. Peygamber’in çok yüce olduğunu, doğumuyla bütün putların baş aşağı düşüp aciz kaldığını, Save şehrinden denizin kaybolduğunu, haçların kırılmış olduğunu, Ateşperestlerin ateşinin sönmesi gibi mucizelerin gerçekleştiğini ifade etmiştir. 10. ‘‘Nübüvvet-i Hazret-i Ahmed ‘Aleyhi Salavâtü Rabbi’l-ehad’’ bölümü 10 beyittir. Hz. Peygamber’in 40 yaşına gelince eşyanın ilahi kudret ile yaratıldığını anlayarak Hira Mağarasına gitmeye başladığını, gönlüne orada Allah sevgisinin düştüğünü ve Cebrail’in Alak Sûresi ile Allah’ın nişanını bildirdiğinden bahsetmektedir. Nitekim kendisine vahiy geldikten sonra Hz. Peygamber’in gece gündüz müşrikleri dine davet ettiğini belirtmiştir. 11. ‘‘Mi’râc-ı Şâh-ı Enbiyâ ‘Aleyhi Salavâtu’llâhi Mâ-tekerre’s-subh ve’l-‘işâ’’ bölümü ile mi’râc hadisesini aktarmaktadır. 31 beyit olan bu bölümde, Cebrail’in Hz. Peygamber’e gelerek Allah’ın onu arşına davet ettiğini, cennet ile cehennemin sırlarına vakıf olmasını istediğini ve bu sebeple Hz. Peygamber’in mi’râc yolculuğuna çıktığını aktarmaktadır. Öncelikle zemzem kuyusundan abdest alan Hz. Peygamber’in iki rekât namaz kılmasını ve ardından Burak denilen bineğe binerek mi’râca çıkışını, her katta peygamerlerin kendisini tebrik ettiğini, semâya bir merdivenle çıkıp cennet ve cehennemin sırlarını açık olarak görmesinden bahsetmektedir. Cebrail ile beraber Sidre’ye ulaşmış olan Hz. Peygamber’in yanında 600 kanadını açan Cebrail’in kendisine daha fazla eşlik edemeyeceğini, Allah’ın huzuruna sadece kendisinin çıkacağının bildirilmesi anlatılmıştır. 12. ‘‘Müşâhede-i Seyyidü’l-ümmem be-Cenâb-ı Rabbi’l-erham bilâ-keyfin ve lâ-kem’’ ile başlayan bölüm Re’fet Efendi mevlidinin son bölümü olup yine mi’râc hadisesi ile devam etmektedir. 36 beyit olan bu bölümde Hz. Peygamber’in Sidre’de Refref adındaki bineğe binmesini, refrefin bir noktada durarak Hz. Peygamber’in tek başına arşın üzerine yükselmesinden bahsetmektedir. Nitekim Allah, Hz. Peygamber’in kendisine yaklaşmasını istemiştir. Orada Hz. Peygamber’e ümmetini Allah’a davet etmesini ve ümmetinin mi’râcının da namaz olduğunu doksan bin kelam vahyederek açıklamıştır. Sonrasında tekrar geldiği yere dönen Hz. Peygamber’in kutlu mi’râcını herkes duymuştur. Son beyitlerde Allah’a yalvarış ve dua ile ‘‘Hatm kıl îmân ile vakt-i ecel / ‘İstecib yâ Rab du’ânâ bi’l-‘acel’’ beyiti ile mevlid tamamlanmıştır. 72 Tarafımızca yapılan araştırmalar neticesinde Re’fet mevlidinin Diyarbakır’da en çok okunan mevlid metinlerinden biri olduğunu söylenebilmektedir. Mevlidhan Mustafa ile yaptığımız görüşmede kendisi mevlid okumaya başladığı ilk zamanlar olan 1954-1955 yıllarında Diyarbakır’da okunan mevlidin Re’fet Efendi’nin mevlidi olduğunu, kendisi henüz küçük yaşlarda olduğu için makamlara çok vakıf olmadığından Kürdi ve Hüseyni gibi makamlarla irticalen okumuş olduğunu belirtmiştir. Diyarbakır’da herkesin Re’fet Efendi’nin mevlidini okuduğunu ve hiç kimsenin Süleyman Çelebi’nin mevlidini okumadığını bildirmiştir. Bu durumun ise 1960’lı yıllara kadar devam ettiğini o yıllardan sonra kendisi ile beraber diğer mevlidhanlarında Süleyman Çelebi’nin mevlidine geçtiğini söylemektedir. Re’fet Efendi mevlidinden Süleyman Çelebi mevlidine geçme sebeplerini ise şu şekilde ifade etmiştir: ‘‘1961-1962’den sonra biz Süleyman Çelebi’nin mevlidini okumaya başladık. Ankara ve İstanbul’dan buraya mevlidhanlar bir iki zenginin mevlidine geldi. Ve Süleyman Çelebi mevlidini okudular. Baktık ki Süleyman Çelebi mevlidi hoşumuza gidiyor daha kısa, sarih bir Türkçe olduğu için Süleyman Çelebi mevlidi ile devam ettik. Re’fet Efendi mevlidi Osmanlıca olduğu için eski adamlar olmadan kimse pek anlamıyordu. Sonrasında okunmadı zaten. Tamamen silindi.’’225 3.3. Molla Hüseyin Bateyî ve Mevlid-i Şerîf /Mewlûda Nebi Bateyî’nin hayatına dair çeşitli görüşler bulunmaktadır.226 Kaynaklar arasında herhangi bir görüş birliği olmamakla birlikte kendisinin hayatına dair en kapsamlı araştırma M. Xalid Sadinî tarafından yapılmıştır. Molla Hüseyin Bateyî’nin adı için bazı kaynaklarda Ahmed, Muhammed, Hüseyin Ertuşi gibi isimler kullanılsa da bunların kesinliğine dair bir delil yoktur. Nitekim Sadinî onun ismini deliller sunarak Hüseyin Bateyî olduğunu ifade etmektedir. Kendisi o zamanlar Hakkari’ye bağlı olan Bate köyündendir. 1991’de Şırnak’a bağlanmış olan bu köy kadîm bir geçmişe sahiptir. Bateyî, şiirlerini kaleme aldığı eserinde kendisinin Mustafa’nın oğlu olduğunu belirtmektedir. Babası o dönemlerde halk arasında Sofu olarak tanınmaktadır. Bateyî’nin hangi tarihte doğduğuna 225 Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 226 Bu bölüm, M. Xalid Sadini’nin ‘Mela Huseynê Bateyî’ ve ‘ Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid-i Şerif/ Mewlûda Nebi’ isimli eserlerinden istifade edilerek yazılmıştır. Eserin künyesi kaynakçada verilmiştir. 73 ilişkin iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk görüşün sahibi olan araştırmacılar Bateyî’nin M. 1414’te doğup 1495’te vefat ettiğini belirtirken diğer görüşü savunan araştırmacılara göre Bateyî, 17. ve 18. yüzyıllar arasında 1670-1750 tarihleri arasında yaşamıştır. Bu görüşün kesinliği daha açıktır. Dindar bir ailede yetişmiş olan Bateyî, âlim ve bilgili bir şahıs olarak tanınmaktadır. İlk eğitimini abisi Molla Ahmed’in yanında almış ve on beş yaşından sonra Hakkari’de bulunan Zeynel Bey Medresesinde eğitim hayatına devam etmiştir. Buralarda sarf, nahiv, tefsir, fıkıh, hadis, kelam, belagat ve edebiyat alanlarında çok iyi bir eğitim almıştır. Kendisinin kaleme aldığı eserlerden dolayı Arapça, Farsça ve Türkçe dillerine hâkim olduğu da anlaşılmaktadır. Bateyî, tahsilini tamamladıktan sonra öğretmenlikte yapmış ve yüzlerce talebe yetiştirmiştir. ‘Hemahil’ denilen çeşitli dualar ihtiva eden eserleri ile beraber Divan, Mevlid-i Nebî ve Zembilfiroş (Zembil Satıcısı) gibi eserleri de bulunmaktadır. Yazarın kendi eserlerinde kullandığı mahlasları genelde Bateyî’dir. Bazı şiirlerinde ‘‘Melayê Bateyî’’ ifadesine de yer vermiştir. Yazar farklı dillere hakimiyeti yanında güzel ve anlaşılır bir dil kullanmaktadır eserlerinde. Zira kaleme aldığı Mevlid-i Nebî’si Kürt halkı tarafından ezbere bilinen bir eserdir. Hâlen törenlerde okunması bunun açık bir göstergesidir. 3.3.1. Mevlid-i Şerîf /Mewlûda Nebi Molla Hüseyin Bateyî’nin Mevlid-i Şerîfî’nin pek çok nüshası bulunmaktadır. Ziver İlhan çalışmasında 23 nüsha tespit etmiştir. Bu nüshalardan yedisi yazma nüsha, on altısı ise matbu nüsha şeklindedir.227 Bu nüshalardan el yazması şeklinde olanlar: 1. Muhammed Muksî Nüshası: En eski mevlid nüshası olup St. Petersburg Kütüphanesinde A. Jaba Koleksiyonu içindedir. 1206/1792 tarihinden yazılmış olan eserin müstensihi Muhammed Muksî’dir. 2. Milli Kütüphane Nüshası: Ankara’da İl Milli Kütüphanesinde olan eser 06 Hk 4390 numaralı kolaksiyonda bulunmaktadır. 1240/1824 tarihinde yazılmıştır. 227 Ziver İlhan, Mewlûda Mele Huseynê Bateyî (Metn û Lêkolîn), (Mêrdîn: Zanîngeha Mardîn Artuklûyê, Estîtuya Zimanên Zındî yên li Tirkiyeyê, Yüksek Lisans Tezi, 2013), 31-51. 74 3. Dhok Nüshası: Dhok’taki İsmail Taha Şahin Kütüphanesindedir. 1271/1854 tarihinde Ahmed b. Hasan tarafından yazılmıştır. ‘‘Merhaba’’ ve ‘‘Esselatu aleyk’’ bölümleri yoktur. 4. Mahmud Efendi Nüshası: St. Petersburg Kütüphanesinde A. Jaba Koleksiyonun içinde bulunan bu nüshanın müstensihi Mahmud Efendi’dir. İstinsah tarihi 1274/1858’dir. 5. Diyarbakır Nüshası: Diyarbakır Ziya Gökalp İhstisas Kütühanesi 21 Hk 1916 numara ile kayıtlı bulunan bu nüsha şimdi Konya Kütüphanesinde bulunmaktadır. 1299/1880 tarihinde yazılmıştır. 6. Ortahisar Nüshası: Üzerinde Hüseyin Galip Kütüphanesi Ortahisar mührü bulunan bu nüshanın 1910 tarihinde yazıldığı düşünülmektedir. Müstensihi bilinmemektedir. 7. Batê Köyü Nüshası: Molla Nurî’nin elinde bulunan bu nüshanın yazılış tarihi bilinmemektedir. Bazı sayfaları eksik olan bu nüshada ‘‘Esselatu aleyk’’ ve ‘‘Merhaba’’ bölümleri de yoktur. Matbu Nüshalar: 8. Hazik Nüshası: Hazik tarafından 1313/1895 tarihinde yazılmış olan bu nüsha resmî ruhsatla İstanbul’da basılmıştır. 9. Berlin Nüshası: 1903 yılında ‘‘Kurdische Texte’’ kitabı içinde Berlin’de basılmıştır. Bu nüshayı derleyen A. Vol Le Coq’tur. Molla Muhammed’in el yazması nüshasından basılmıştır. 10. Mısır Nüshası: İstanbul Ali Emiri Kütüphanesi Aemnz 1369 numarayla kayıtlıdır. Aynı nüsha Erzurum Üniversitesi Kütüphanesinde 9258/SÖ kayıt numarasıyla bulunmaktadır. Kürdîzade Ahmed Ramîz tarafından 1324/1907 tarihinde Mısır’da basılmıştır. 11. Dersaadet Nüshası: 1909 yılında İstanbul’da basılmış olan bu nüsha Şefik Arvasi tarafından Ahmet Kamil matbaasında basılmıştır. Erzurum İl Kütüphanesinde 24521/SÖ numara ile bulunmaktadır. 12. Hulusi Nüshası: 1925 yılında İstanbul’da Hulusi matbaasında basılmış olan bu nüsha Erzurum İl Kütüphanesi 9251/SÖ numarayla kayıtlıdır. 75 13. Osman Bey Nüshası: 1932 yılında Osman Bey Matbaasında basılmış olan bu nüsha daha sonra 1974 yılında tekrar basılmıştır. Erzurum Kütüphanesi 24523/SÖ numarayla kayıtlıdır. 14. Muhammed Şakir Nüshası: 1372/1953 yılında Muhammed Şakir tarafından yazılıp Osman Bey matbaasında basılmıştır. Eser Konya El Yazması Kütüphanesinde BB0000023686 numarayla kayıtlıdır. 15. Şeyh Müşerref Nüshası: 1957 yılında Tahsin Doskî tarafından basılmıştır. Baskı Şeyh Müşerref’in el yazmasından basılmıştır. Baskı tarihi yoktur. 16. Amidli Zeynelabidin Nüshası: Bu nüsha ‘‘Şerhanî lî’l-Manzumeteyn’’ isimli eserin içerisinde bir kitap şeklinde bulunmaktadır. 1391/1971 de İstanbul’da basılmıştır. Amidli Zenelabidin bu eseri şerh şeklinde hazırlamıştır. 17. Amedli Sadık Behadîn Nüshası: Sadık Behadîn’nin hazırladığı bu nüsha Bağdat’taki Wela matbaasında 1982 yılında basılmıştır. 18. Zenelabidîn Zinar Nüshası: İlk olarak 1987’de Stockholme’de basılan bu nüsha sonrasında 1992 yılında Fırat matbaasında basılmıştır. 19. Abdulbasit Muhammed Abdulsamed Nüshası: A. Muhammed Abdulsamed tarafından hazırlanan bu nüsha 2003 yılında Nubihar yayınları aracılığıyla İstanbul’da basılmıştır. 20. Tahsin İbrahim Doskî ve Muhsîn İbrahim Doski Nüshası: ‘‘Melayâ Bateyî Jiyan û Berhem’’ (Molla Bateyî’nin Hayatı ve Eserleri) isimli kitapta yer alan bu nüsha Spîrêz matbaası tarafından 2005 yılında basılmıştır. 21. Molla Musa Celalî Bayezîdî Nüshası: 2010 yılında İstanbul’da basılan bu eser iki kitap şeklindedir. 22. M. Xalid Sadinî Nüshası: Sadinî tarafından hazırlanan ‘‘Mela Huseynê Bateyî Jiyan Berhem û Helbestên Wî’’ isimli kitap içinde olan bu nüsha Nubihar yayınları tarafından İstanbul’da 2011’de basılmıştır. 23. Hüseyin Şemreğî Nüshası: H. Şemreğî’nin hazırladığı ‘‘Mewlûd’’ isimli kitapta 2011 yılında Nubihar yayınları tarafından İstanbul’da basılmıştır. 76 Tarafımızca yapılan araştırma ile Bateyî mevlidinin Dersaadet baskılarından biri daha tespit edilmiştir. Ahmet Kamil matbaasında basılmış olan bu nüsha, İstanbul İSAM Kütüphanesinde 158691/NUH. Koleksiyon numarası ile kayıtlı olan nüshadır. Bu nüsha ‘‘Mevlidi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’’ başlığı yazılmakta ve mevlidin kapağında isim olarak ‘‘Şafii Fakihi Hasan Ertuşi’’ yazılmış, dış kapaktan hemen sonraki giriş kapağında ise ‘‘Numune-i Edebiyat-ı Farisi’’ olduğu belirtildiği için kütüphane kaydında da Farsça olarak geçmektedir. Fakat tarafımızca yapılan incelemede dilinin Farsça değil Kürtçe olduğu anlaşılmıştır. Basım tarihi olarak 323 tarihi yazmaktadır. Eserde hattat ismi olarak ise mevlidin sonundaki Arapça duadan sonra Arap harfleriyle M. F. B. yazılmıştır. Mevlidin beyit sayısı tekrar beyitleri hariç 564 beyittir. Tekrar beyiti ise 18 kez tekrarlanmıştır. 19 bölüm, 48 sayfadır. Bölüm başlıkları olmayan nüsha, Arap harfleriyle yazılmış olup harekelidir. Bateyî mevlidinin muhtevasından bahsederken tarafımızca bulunan bu matbu nüsha esas alınmıştır. Molla Hüseyin Bateyî’nin Mevlid-i Şerîf/Mewlûda Nebi isimli mevlidi, Kürtçe’nin Kürmanci lehçesi ile yazılmış ilk Kürtçe mevlid metnidir. Bu açıdan bakıldığında kendisinden sonra kaleme alınmış Kürtçe mevlid metinlerin tümüne ilhâm kaynağı olmuştur. Bateyî’den sonra yirmiye yakın Kürtçe mevlid yazılmışsa da Bateyî’nin mevlidi kadar tanınmamıştır. Bateyî’nin mevlidi, kaleme alındığı dönemden bugüne en çok ilgi gören ve bilinen Kürtçe mevlid metnidir.228 Bateyî mevlidinin etkisinde kalan metinler229 ‘‘Bateyî Ekolü’’ olarak isimlendirilmiştir.230 Bu etkinin en çok görüldüğü ortak nokta ise hepsinin mevlidine besmele ve hamdeleyle başlamaları olarak gösterilmektedir.231 Mewlûda Nebi, klasik tarzda yazılmış mevlid metinleriyle benzer edebî özellikler göstermektedir. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmış eserde aruzun ‘‘Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün 228 Hayreddin Kızıl, ‘‘Diyarbakır ve Çevresinde Yazılmış Mevlitlerin Konularına Göre Tasnifi Denemesi’’, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 7 (2012), 119-120; M. Xalid Sadini, Molla Hüseyin- i Bateyî Mevlid-i Şerif/Mewlûda Nebi, (Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2015), 12. 229 Bateyî etkisinde kalınarak yazılmış mevlid metinleri için bk. Kızıl, ‘‘Diyarbakır ve Çevresinde Yazılmış Mevlitlerin Konularına Göre Tasnifi Denemesi’’, 120; Mehmet Yanmış, ‘‘ Diyarbakır’da Mevlid Geleneği ve Bazı İller İle Karşılaştırmalı Bir Analiz’’, T.C. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 21/1 (2012), 121. 230 Hayreddin Kızıl - Cemal Şınğar - Ramazan Çetin, ‘‘Ceribandınek Lı Ser Senıfandına Mewlûdên Kurdıya Kurmancî Lı Gorî Mıjarên Wan’’, International Journal of Kurdish Studies 1/1 (2015), 55. 231 Mustafa Öztürk, ‘‘Süleyman Çelebi ve Mela Huseynê Bateyî’nin Mevlidlerine Karşılaştırmalı Bir Bakış’’ Turkish Studies 13/5 (2018), 396. 77 fâ‘ilün’’ vezni kullanılmıştır. Eserde: teşbih, teşbih-i beliğ, istiare, tenasüp, telmih, tekrir, intak, tezat, istifham, iştikak, nida, iktibas, mübalağa gibi söz sanatları kullanılmıştır.232 Zengin, tam ve yarım kafiyelerin kullanıldığı eserde rediflere de çokça yer verilmiştir. 233 Metinde kullanılan dil, edebî ve yer yer ağır tamlamalar içeren kendine has özellikler barındıran bir Kürtçe ile yazılmıştır. Günümüz Kürtçesi ile rahat anlaşılamayabilmektedir. Eserin içinde Arapça, Farsça ve Türkçe kelimeler de bulunmaktadır. Arapçanın etkisinin fazla olduğu eserde Arapça ve Farsça tamlamalara da yer verilmiştir.234 Bateyî’nin yazdığı mevlid metninde; fıkıh, siyer, hadis, tefsir, akaid kitapları, Süleyman Çelebi mevlidi gibi kaynaklardan faydalandığı görülmektedir.235 Eserin beyit sayısı nüshalarına göre değişmektedir. 550-600 arası değişen beyitler, incelediğimiz nüshada 582 beyit ve 19 bölümden oluşmaktadır. Bölüm başlıkları bulunmayan eser dua bölümüyle beraber toplam 48 sayfadır. Bateyî yazdığı mevlid metninde mevlidinin isminin Mevlid-i Nebi olduğunu şu beyitlerle belirtmiştir:236 ‘‘Herkesê guhdarê mevlûda nebî Dirhemek bit serfê mevlûda nebî’’ İstanbul’da bulunan bu matbu nüshanın başlığı ‘‘Mevlidin-nebi aleyhi selatu vesselam’’dır. Bateyî, bu başlıktan sonra besmele ile mevlidine başlamaktadır. Mevlidin ilk beyiti: ‘‘Hemdê bêhed bo Xwedayê ‘alemîn Ew Xwedayê daye me dînê mubîn’’237dir. Mevlid şu beyitlerle son bulmaktadır: ‘‘Bo cemî‘ê mu’mînînê salihe Bo feqîrê Bateyî el-fatihe.’’238 Eserde 18 kez tekrar eden tekrar beyiti ise: 232 İlhan, Mewlûda Mele Huseynê Bateyî (Metn û Lêkolîn), 17/26; Sadini, Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid- i Şerif/Mewlûda Nebi, 12; Hasan Karaca – Nurettin Akyut, ‘‘Mele Hüseynê Bateyî’nin Mewlid-i Nebî Adlı Eseri İle Mele Süleyman Kurşun’un Mewlida Pêxember Adlı Eserinin Karşılaştırılması’’, Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi 1/2 (2015),123-141. 233 Sadini, Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid-i Şerif/MewlûdaNebi, 12. 234 Sadini, Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid-i Şerif/Mewlûda Nebi, 12; Karaca – Akyut, ‘‘Mele Hüseynê Bateyî’nin Mewlid-i Nebî Adlı Eseri İle Mele Süleyman Kurşun’un Mewlida Pêxember Adlı Eserinin Karşılaştırılması’’, 7. 235 Sadini, Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid-i Şerif/MewlûdaNebi, 13. 236 Karaca – Akyut, ‘‘Mele Hüseynê Bateyî’nin Mewlid-i Nebî Adlı Eseri İle Mele Süleyman Kurşun’un Mewlida Pêxember Adlı Eserinin Karşılaştırılması’’, 127. 237 ‘‘Âlemlerin Rabbine sonsuz hamd olsun / O ki bize din-i Mübini vermiştir.’’ 238 ‘‘Cümle salih Müminlere / Ve bu fâkir Bateyî’ye el-fâtiha.’’ 78 ‘‘Ger divêtin hûn ji narî bin necat Bi eşq û şewqek hûn bibêjin es-selat’’239 beyitidir. Mevlidin bölümleri ve muhtavası ise şöyle sıralanabilir: 1. Besmeleden sonra başlayan ilk bölüm 11 beyittir. Bu bölümde Bateyî, Allah’ın verdiği sayısız güzellik ve nimetlerden dolayı kendisine hamd ederek başlamaktadır. Bu güzelliklerden en büyüğünün ise Hz. Muhammed’i göndermesi ve beraberinde Kur’ân-ı Kerîm’i miras bırakmasıdır. Dolayısıyla Allah’a çok şükretmek gerektiğini belirtmekte, biz Mü’min kullarını affetmesini dilemektedir. Sonrasında ‘‘Ger divêtin hûn ji narî bin necat / Bi eşq û şewqek hûn bibêjin es-selat’’ (Gönülden dilersen ateşten kurtulmayı / o hâlde aşk ve şevk ile salavât deyin) tekrar beyiti ile diğer bölüme geçmektedir. 2. 13 beyitten oluşan bu bölüm Hz. Peygamber’i şiirsel ifadelerle öven bir na’ttir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 3. Mevlid-i Nebi’nin faziletlerinin aktarıldığı bu bölüm 21 beyittir. Mevlidi dinleyen kimselerin Kevser suyundan içeceği, mevlid için harcanan bir dirhemin büyük hayırlara vesile olduğu, mevlide getirilen her yiyeceğin mübârek olduğunu, mevlidde bulunan şerbeti içenin tüm hastalıklardan şifa bulacağından bahsetmektedir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmektedir. 4. Hz. Peygamber’in nurunun yaratılmasının anlatıldığı bu bölüm 33 beyittir. Allah, henüz hiçbir şeyi yaratmadan kendi nurundan Hz. Muhammed’in nurunu yaratmış, yüzyıllar içinde Allah’ı tesbih eden bu nur 12 hicap olmuş, bu on iki hicap kendi dillerince Allah’ı tesbih etmeye devam etmiştir. Sonra Allah, dört büyük denizi yaratmış ve 124 bin peygamberi halketmiştir. Çeşitli yaratılış aşamalarından sonra kalemi yaratmış ve kaleme kendisinin tek olduğunu, Hz. Muhammed’in de kendisinin elçisi olduğunu yazmasını istemiştir. Kalemin Muhammed’in kim olduğunu sorması üzerine her şeyi Hz. Muhammed için yarattığını bildirmiştir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 5. Hz. Âdem’in yaratılışının aktarıldığı bu bölüm 39 beyittir. Allah kendi kudret eliyle Hz. Âdem’i yaratmış ve ruhundan üflemiştir. Melekler Hz. Âdem’e secde etmiş, Hz. Âdem cennete yerleştirilmiştir. Allah bir ağaç haricinde Âdem’i cennette serbest bırakmıştır. Cennete yerleşen Hz. Âdem’in sırtında Hz. Peygamber’in nuru zuhur etmiştir. Melekler Hz. Âdem’in sırtında zuhur eden nuru izlediği için Hz. Âdem bu nurun yüzünde olmasını istemiş ve Hz. Muhammed’in nuru alnında belirmiştir. Daha sonra Hz. 239 Gönülden dilersen ateşten kurtulmayı / O hâlde aşk ve şevk ile salavât deyin. 79 Âdem itaatsizlik ettiği için cennetten çıkarılıp Serendib’e düşmüştür. Yüzyıllarca gözyaşı döküp Allah’tan af dilemiştir. Ancak gökyüzünde Hz. Muhammed’in adını görünce Allah’tan Muhammed hâtırı için kendisini affetmesini istemiş ve bunun için Allah kendisini affetmiştir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 6. Hz. Muhammed’in nurunun intikalinin aktarıldığı bu bölüm 11 beyittir. Bu nur Hz. Muhammed’in soyundan: Adnan, Ma’d, Nizar, Mudr, İlyas, Müdrike, Huzeyme, Kenan, Nadr ebu Kureyş, Malik, Fahr, Galib, Lu’ey, Ka’b, Murre, Kilab, Kusay, Abdulmenaf, Hâşim ve Abdülmuttalib’e geçmiştir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 7. Hz. Muhammed’in nurunun Abdulllah’a aktarıldığının anlatıldığı bu bölüm 35 beyittir. Abdullah’ın alnına geçmiş olan bu nur, Abdullah’a güzellik vermiştir. Abdullah doğduğunda Hz. Yahya’nın kanlı gömleği tekrar kanamaya başlamış ve Yahudiler son peygamberin babasının doğduğunu anlayarak Abdullah’ı öldürmek için birleşmişlerdir. Abdullah’ın beraberinde olan bu nur ile Abdullah’ın acayip hâller yaşadığından bahsedilmiş ve tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 8. Vehb’in Abdullah ile tanışmasının anlatıldığı bu bölüm 20 beyittir. Yahudilerin Abdullah’ı öldürmek üzere plan yapmasını ve bunda başarılı olamadıklarını, bu esnada Vehb’in Abdullah ile tanışması aktarılmaktadır. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 9. Hz. Muhammed’in nurunun Hz. Âmine’ye intikalinin anlatıldığı bu bölüm 50 beyittir. Hz. Âmine’nin Abdullah ile evlenmesini, sonrasında Hz. Muhammed’e hamile kalıp putların her birinin baş aşağı düşüp yıkıldığını, İblis’in tahtının ters döndüğünü, Hz. Muhammed’in gelişinden dolayı ah ve vah ettikleri anlatılmaktadır. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 10. Hz. Âmine’nin hamileliği döneminde yaşadığı olayların anlatıldığı bu bölüm 25 beyittir. Hz. Âmine, hamileliğinin ilk altı ayında hiçbir keder görmemiştir. Kendisine gaipten sesler gelmiş, son peygambere hamile olduğu söylenmiştir. Rüya âleminde de sırasıyla her ay kendisini: Hz. Âdem, Hz. Şit, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Musa ve Hz. İsa ziyaret ederek hamileliği için kendisini tebrik etmiştir. Hz. Âmine’nin hamileliğinden altı ay sonra Abdullah’ın vefat ettiğini ve Hz. Âmine’nin çokça üzüldüğü aktarılmış ve tekrar beyiti ile sonraki bölüme geçilmiştir. 11. Hz. Muhammed’in doğumunun aktarıldığı bu bölüm 25 beyittir. Hz. Âmine’nin Rebîülevvel ayının on ikinci gecesinde yaptığı doğumda; Hz. Havva, Hz. Sara, Hz. Asiye 80 ve Hz. Meryem’in yanına gelerek kendisine yardım ettiği aktarılmıştır. Çeşitli nurları açık bir şekilde gören Hz. Âmine’ye bir kuşun gelerek kanadını üstüne gerdiği ifade edilmiştir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 12. Bu bölüm ‘‘Merhaba’’ bölümüdür. 15 beyit ile Hz. Peygamber’in doğuşu için sevinç dile getirilmiştir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 13. On sekiz beyit olan bu bölümde Hz. Muhammed’in doğumunda yaşanan mücizelerden bahsedilmektedir. Hz. Muhammed’i yedi kez yıkayıp örttüklerinden, o esnada putların baş aşağı düştüğünden, Save gölünün kurumasından, Fars’ın ateşinin söndüğünden bahsedilmektedir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 14. Abdülmuttalib’in Kâbe’de olduğu anla ilgili olan bu bölüm 21 beyittir. Abdülmuttalib Hz. Muhammed’in doğduğu esnada Kâbe’nin temizlendiğini, putların baş aşağı düştüğünü, hoş ve güzel nidaların geldiğini, Safa ve Merve tepelerinin secde ettiğini gördüğü aktarılmaktadır. Hz. Muhammed’in gün be gün büyüyerek sütanneye verilme yaşının geldiği belirtilip tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 15. Halime’nin gelip Hz. Muhammed’i götürmesinin aktarıldığı bu bölüm 59 beyittir. Sadiyan Kabilesinden olan Halime ve birkaç sütannenin Mekke’ye gelerek süt vermek üzere çocuk aradıklarını, Hz. Muhammed’in yetim olmasından dolayı hiçbir sütannenin onu kabul etmediğini, Halime’nin ise Hz. Muhammed’i almak isteyip beraber geri döndükleri aktarılmıştır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 16. Sadiyan kervanının Mekke’den dönmesinin aktarıldığı bu bölüm 25 beyittir. Hz. Muhammed’i aldıktan sonra Halime’nin cılız merkebinin mucizevi bir şekilde güçlenip kervanı geride bırakmasını, bu esnada yolda rahiplerden bir grubun Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu anlayarak kendisini öldürmek istemesini fakat gökten inen yakıcı ateş ile bunda başarılı olamadıkları aktarılmıştır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 17. Hz. Muhammed’in Sadiyan kabilesinde yaşadıklarının aktarıldığı bu bölüm 69 beyittir. Sadiyan kabilesinde büyüyen Hz. Muhammed’in çocuk çağlarında kendisinden beklenmedik olgun ve mucizevi davranışlarından bahsetmektedir. Nitekim bu olaylardan biri ‘‘şakkı-sadr’’ olayıdır. Hz. Muhammed, kendisine bazı yabancıların gelip göğsünü yardıklarını ve kalbindeki siyah bir noktayı alarak tekrar yerine yerleştirdiğinden bahsetmektedir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 81 18. Halime’nin Hz. Muhammed’i geri götürmesinin anlatıldığı bu bölüm 49 beyittir. Halime’nin Mekke’ye giderek Hz. Muhammed’i annesine teslim etmesi aktarılmıştır. Tekrar beyitiyle son bölüme geçilmiştir. 19. Münâcât olan bu bölüm 25 beyittir. Mevlidin son bölümü olan bu bölümde şiirsel ifadelerle Hz. Muhammed’e övgü ve Müminler için dua yer almaktadır. Mevlidin sonunda iki sayfalık bir Arapça dua da yer almaktadır. 3.3.2. Bateyî Mevlid İcrası Diyarbakır’da en çok okunan240 Kürtçe mevlid hiç şüphesiz ki Bateyî mevlididir.241 Geçmişten günümüze değin çeşitli etkilerle icra tarzlarında değişimlere uğrasa da yörede etkisini sürdüren ve halk arasında en çok bilinen Kürtçe mevliddir. Diyarbakır’da özellikle medrese çıkışlı âlimler, seydâlar ve imamlar Kur’ân-ı Kerîm’i geçtikten sonra ilk olarak Bateyî mevlidini okumaktalar. Dilinin edebî oluşu sebebiyle âlimler arasında okunmak için daha çok tercih edilmektedir. Kürtçe mevlidlerin tamamında Süleyman Çelebi mevlidinde olduğu gibi Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtan bir icra söz konusu değildir. Dolayısıyla Bateyî mevlidi icrasında da bu kıstas yaşanmaktadır. Mevlid okumak Diyarbakır’ın örf ve âdetinde geçmişten beri var olan bir uygulamadır. Klasik olarak herkesin bir okuyuş tarzı bulunmakta ve herkes mevlidin normal okuyuş tarzını kendine has makamlarla sürdürmektedir. Geçmişten beri bu şekilde icra edilirken günümüzde daha ahenkli ve hoş olsun diye bazı icracılar taklit edilerek veya kendilerini geliştirmeye çalışarak başka makamlarda da icralar yapılmaktadır. Her imam veya okuyucu kendi icra tarzınca okumaktadır. Kulaktan duyumla irticalen okunan bu mevlid icralarında Diyarbakır yöresini duyuran makamlar hissedilmektedir. Bateyî mevlidinin geleneksel icrasında herhangi bir enstrüman kullanılmamasına rağmen günümüz icrasında bazı icracılar arbane/erbane kullanmaktadır. Fakat bu uygulama sonradan ortaya çıkmıştır.242 Bateyî mevlidi okunarak yapılan mevlid törenleri şu şekilde gerçekleşmektedir: 240 Bu bölüm başlığı yörede Bateyî mevlidi icrasında bulunan Azyeddin Aslan, İbrahim Halil Sever ile yapılan kişisel görüşmeler ve tarafımızca gözlemlenen mevlid törenleri neticesinde oluşturulmuştur. Kaynak için bk. Azyeddin Aslan, Kişisel Görüşme, (12 Şubat 2022); İbrahim Halil Sever, Kişisel Görüşme, (11 Şubat 2022). 241 Tarafımızca yapılan araştırmalara ve mevlid icrasında bulunan imamlar ile yapılan görüşmeler neticesinde. 242 Günümüzde Grup Tillo adındaki grup, yörede Arbane/Erbane kullanarak mevlid icrasında bulunmaktadır. 82 1. Mevlide Çağırma: Mevlid töreni öncelikle mevlid okutmak isteyen ailenin veya kişinin mevlid icracısını/okucusunu araması ile başlamaktadır. Mevlidin hangi sebeple okutulmak istendiği aktarıldıktan sonra mevlid için uygun tarih belirlenmektedir. Törenin gerçekleşeceği tarihte cemaat ve mevlid icracısı tören mekânında bulunarak mevlid icrasına başlamaktadır.243 2. Törene Hazırlık: Mevlidin üçüncü bölümünde geçen ‘‘Her kesê hazir biket ew yek te’am / Ba buxûr û şerbet û qudrê temam’’ yani ‘‘Kim mevlid için bir yemek hazırlarsa / Buhur ve şerbet ile de tamamlarsa’’ beyitinden dolayı mevlid okunmadan önce evdeki erzaklardan bir tepsi üzerine biraz doldurularak ve üzeri genellikle yazma gibi bir bez örtüyle kapatılarak icracının önüne bırakılmaktadır. Bazen lokum ve bisküvi gibi erzaklarda bırakılırken özellikle şerbet yapılması ve buhur kokulu bir çubuk yakılması âdet olmuştur. Mevlidin yanına konulan yiyecek ve içeceklerin mübârek olduğu düşüncesiyle yapılan bu uygulama mevlid bitiminden sonra törene katılanlara dağıtılmaktadır. İcracının önüne bırakılan tepside bulunan erzaktan da şerbetten de teberrük olsun diye birer adet cemaate tattırılmaktadır. Eğer mevlid töreni yemekli ise mevlidin sonunda yemek yenilmektedir. Düğünlerde yapılan mevlid törenleri ise yemekli olduğu için şerbet, buhur ve erzak bırakma gibi uygulamalar yapılmamaktadır. Bu uygulamalar genellikle evlerde icra edilen mevlid törenlerinde yapılmaktadır. Camide icra edilen mevlid törenlerinden sonra ise günümüzde daha çok Diyarbakır çöreği ve şeker dağıtılmaktadır. 3. Mevlide Başlangıç: Mevlide başlamadan önce Kur’ân-ı Kerîm’den bir aşr-ı şerîf okunur. Diyarbakır’da bu aşr-ı şerîf genellikle Ahzâp Sûresi 56. âyettir. Bu âyetin okunma sebebi olarak mevlidin Hz. Peygamber’e atfen yazılması ve ‘‘Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.’’244 âyetini okumak daha mânâlı olduğu düşünüldüğü için tercih edilmektedir. Hatta günümüzde basılan Bateyî mevlidlerinde mevlide başlamadan bu âyet yazılmaktadır.245 243 Mevlid töreni için değişik mekânlar tercih edilmektedir. Evlerde gerçekleştiği gibi özel olarak yas evlerinde, camide de gerçekleşebilmektedir. 244 Kur’an-ı Kerim Meâli, çev. Halil Altuntaş – Muzaffer Şahin ( Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2010), el-Ahzâb 33/56. 245 Ahzâp Sûresi 56. âyet ile başlayan Bateyî mevlid baskısı için bk. Hasan Ertuşi, Mevlid-i Nebî, haz. Feyzullah Aydın ( İstanbul: Aydın Basım Yayın Dağıtım), 2. 83 4. Mevlid ve Okunan Bölümler: Ahzâp Sûresi 56. âyet okunduktan sonra besmele çekilir ve birinci bölüm okunmaya başlanır. Her bölümden sonra, yeni bölüme geçmeden önce üç defa salavât çekilir. Eskiden beri çekilen salavât ‘‘Esselatu vesselamu aleyke ya Resûlallah, esselatu vesselamu aleyke ya Habîballah, esselatu vesselamu aleyke ya seyyidel evveline vel ahirine veya Nebîallah’’ şeklindeki salavâttır.246 Merhaba bölümüne kadar tüm bahirler okunmaktadır. 5. Merhaba Bölümü: Merhaba bölümünde ayağa kalkılır ve Merhaba bölümünün tamamı ayakta okunur.247 Sadece ‘‘Merhaba Bahri’’ ayakta okunmaktadır. Bu bölüm, Hz. Muhammed’in dünyaya gelişinden bahsettiği için o esnada sanki Hz. Peygamber’in dünyaya gelmiş olduğunu ve ona duyulan hürmetin göstergesi olarak ayakta onun doğuşu karşılanıyor eller bağlı bir şekilde. Merhaba Bahri’nden sonrası uzun olduğu için okunmamaktadır. 6. Ahmeda Bölümü ve Dua: Merhaba Bahri’nden sonra mevlidin son iki sahifesinde bulunan ‘‘Ahmeda’’ bölümü okunmaktadır. Ahmeda bölümünün bitişiğindeki Arapça dua eğer cemaatte seydâlar varsa okunmakta eğer yoksa Fâtiha okunup mevlid bitirilmektedir. 7. Bölümler Arasında Okunan Kasideler: Diyarbakır’da okunan Bateyî mevlidinin klasik ve eski âdetlerinde bahirler arasında kaside okuma geleneği yoktur. Lakin bu durum 2000’li yıllara kadar devam etmiştir. Nitekim bu yıllardan sonra özellikle Hz. Muhammed’i medheden kasideler okunmaktadır. Bu kasideler belirli bir bahir arasında okunmamakta icracının ihtiyaç hissettiği herhangi bir arada okunabilmektedir. Bazı icracılar ihtiyaç hissetmezse herhangi bir kaside veya ilahi okumayabilmektedir. Özel cemaatlerde gerçekleşen törenlerde ise sadece isteğe bağlı, belediyenin düzenlediği törenlerde ise aralarda mutlaka kasideler okunmaktadır. Düğün mevlidinde kasideyle beraber ilahilerde okunabilmektedir. Hangi kasidenin okunacağı icracı tarafından belirlense de tarafımızca dinlenilen kayıtlarda hüseyni makam dizisi kullanılarak ‘‘Kanê Muhammed Mustafa’’ diye bilinen şu kaside ekseriyetle okunmaktadır: ‘‘Kanê gelo behra wefa 246 Son zamanlarda salavât: ‘‘Selatullah selamullah aleyke ya Resûlallah, selatullah selamullah aleyke ya Habîballah, selatullah selamullah aleyke ya Nebîallah’’şeklinde üçer kez tekrar edilmektedir. 247 Diyarbakır’daki tüm mevlid icralarında Merhaba Bahri ayakta okunmaktadır. 84 Kanê Muhammed Mustafa Kanê Şefîk û wefa Kanê Muhammed Mustafa Kanê şefîk û wefa Kanê şefîqel muznîb Kanê gelo şahê regîb Kan kame da şûa elîf Seknandin û begdava şerîf Kanê Muhammed Mustafa Seknandinî rawza şerîf Kanê şefiêl muznîb Kanê gelo şahê kîram Kan sahîbê beytûl heram Ey Cebrail lêkır selam Kanê Muhammed Mustafa Ey Cebrail lêkir selam Kanê Muhammed Mustafa Kanê gelo şahê êreb Kan hakimî bejn û neseb Mucîzeyê wi pir bû ecep Kanê Muhammed Mustafa Mucîzeyê wi pir bû ecep Kanê şefîul muznîb Kanê gelo şahê ezîm Kan nashirê xaç û senem Kêf û hezel bû ey âlem Kanê Muhammed Mustafa Kêf û hezel bû ey âlem Kanê şafiel muznîb Kanê gelo xelqê berê Kan hakimê ser defterê Kanê hebîbê welî 85 Kanê Muhammed Mustafa Kanê hebîbê welî Kanê şefiûl muznîb Kanê gelo tace seran Ser deftera peyvâ bela Sekna dinê wan mexberan Kanê Muhammed Mustafa Sekna dinê wan maxberan Kanê şefîûl muznîb.’’248 Bazı icralarda yaygın olarak okunmadığı hâlde Hüseyni makam dizisinin etkilerinin görüldüğü şu kasideye de yer vermektedirler: ‘‘Muhammed şahide âlem Şefîê ruhê camizanê Çira hadê dihê Âdem Xwedanê wahyû Furqanê Çira hadê dihê Âdem Xwedanê wahyû Furqanê Xwedanê wehy û tenzîlê bê iqrê û vê tehavi lê Qalem dane sa Încîlê Vema tevra di hiclanê Qalem dane sa Încîlê Vema tevra di hiclanê Çi Încîl û tewrat e ve mensûx ve mulvat in Bı vi awayî musemmat in 248 Vefa denizi nerede?/Nerede Muhammed Mustafa?/Nerede aydınlatan ve vefâlı olan?/Nerede Muhammed Mustafa?/Nerede aydınlatan ve vefâlı olan?/ Şefaât gösteren nerede?/Yol göstericilerin şâhı?/Nerede elif gibi dik duran nur?/Ravza-i Şerif’te duran./ Nerede Muhammed Mustafa?/Ravza-i Şerif’te duran/Şefaât gösteren nerede?/Cömertliğin şâhı nerede?/Nerede Beytül-Haram’ın sahibi?/Ey Cebrail’in selam verdiği!/Nerede Muhammed Mustafa?/Ey Cebrail’in selam verdiği!/Nerede Muhammed Mustafa?/Nerede acaba Arapların şâhı?/Nerede boy ve soyun hâkimi?/Mucizeleri çok acayipti/Nerede Muhammed Mustafa?/Mucizeleri çok acayip olan/Nerede şefaât gösteren?/Nerede acaba âzimlerin şâhı?/Haç ve putların tanıdığı/Âlem onunla şâd oldu/Nerede Muhammed Mustafa?/Âlem onunla şâd oldu/Nerede şefaât gösteren?/Nerede eski insanlar?/Nerede bilgin kişiler?/Nerede velilerin sevgilisi?/Nerede Muhammed Mustafa?/Nerede velilerin sevgilisi?/Nerede şefaât gösteren?/Nerede başların tacı?/Defterlerin üzerinde bela sözcüğü/Dünyada herkesin yattığı mezarlar/Nerede Muhammed Mustafa?/Dünyada herkesin yattığı mezar/Nerede şefaât gösteren?/ 86 Hukum çû ka jı rehmanê Bı vi awayî musemmat in Hukum çû ka jı rehmanê Bı hukmê seyîdê mursel Nebîyê axirû ewwel Bi tab kirin hemû mucmel Bi ayet û bi quranê Betal kirdin hemû mucmel Bi ayet û bi quranê Bi ayatê ve tevhîdê jı teşrîfê ve tûm ji dê Şeva û rabûn tevhîde Senem li wir bû di putxanê Şeva hûn rabin tevhîde Senem li wir bû di putxanê Di putxana senem aciz di tevlîda gula kırmız Li qesrayê giha hışk bû Çı zelzel ketiye eywanê Li qesrayê giha hışk bû Çı zelzel ketiye eywanê Çi mizgîn hate dinyayê Ji kevan ev diranayên Ji baxê istifanê Kureşî asli însan e Ji baxê tifil naye Kureşî asli însan e.’’249 249 Muhammed bu âlemin şahididir / Bütün toplulukların ruhlarına şefaâttir / Âdem’in başlattığı çırağın / Vahiy ve Furkân’ın sahibidir / Vahiy ve tebliğin sahibi / İncil’i bu şekilde yazdı / Bu şekilde gelin köşkünde kaldı / İncil, Tevrat, Mensuh ve bütün bilgilerin hepsi bu şekilde müsemmattır / Rahman’dan gitti hüküm / Bu da oldu Seyidil-Mürselin hükmü / Başlangıcın ve sonun Peygamberi / Aydınlattı bütün her şeyi / Âyet ve Kur’ân ile/ Bütün hükümleri iptal ettirdi / Âyet ve Allah’ın birliği ile / Teşrif ve tüm benliği ile / Tevhide vardıkları gece / Puthanedeki bütün putlar iptal oldu / Puthanedeki bütün putlar âcizdi / Birliğin kırmızı gülü / Kisra’da ot kurudu / Salona nasıl bir deprem girdi? / Nasıl bir müjde geldi dünyaya? / Kureyş insanların aslıdır. 87 8. İcrada Kullanılan Makamlar: Bateyî mevlidi icra edilirken yöre mevlidlerinde en çok kullanılan Uşşak makamının etkisinde kaldığı görülmektedir.250 Tarafımızca yapılan çalışmada Diyarbakır’da Bateyî mevlidinin icra edildiği eski bir kayıt bulunmuştur. Kayıt Diyarbabakır’ın Hazro ilçesinde imam olan Mela Muhammed’e aittir. CD’ye kaydedilmiş olan tarih 1995 olarak yazılmıştır. Lakin kaydı bulduğumuz arşivde 1978’lere ait olabileceği de söylenmiştir. Bu kaydı makamsal olarak incelediğimizde Uşşak makamı dizisinin etkileri görülmektedir. Özellikle Uşşak makam dizisinin üçüncü sesi olan Çargah perdesi anlık olarak değişip bu değişimlerde hafif dik bir biçimde icra edilmiştir. Altıncı bölümde yine Uşşak makam dizisinin yapısı ve etkileri görülmekle beraber dördüncü derecedeki Nevâ perdesinde asma kalışlar yapılmıştır. Serbest formda icra yapılmıştır. Kayıtta daha sarih bir Kürtçe kullanıldığı da görülmüştür. Bununla beraber Diyarbakır’da arbane/erbane ile Bateyî mevlidini icra eden Grup Tillo’nun kayıtlarında 7/8, salavâtlarda 4/4 zamanlı usuller kullandığı görülmektedir. Uşşak makam dizisinin etkilerinin görüldüğü kayıtta Merhaba Bahri’nde Hicaz makam etkileri de görülmektedir. 3.4. Şeyh Muhmmed Emin el-Haydarî ve Mevlîd-i Nebî Haydarî, 1927 tarihinde Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı olan Kalecik Köyünde doğmuştur. Babası tanınmış ve âlim bir şahıs olan Ahmet el- Haydarî, annesi Sadıka Hanım’dır. Babası Nusaybi’nin çeşitli köylerinde imamlık vazifesi yapmış ve çeşitli eserler kaleme almıştır. Haydarî, ilk eğitimini çocuk yaşlardan itibaren babasından almıştır. Yedi yaşında hâfız olan Haydarî, henüz on yaşında babasını kaybetmesi üzerine eğitimini tamamlamak üzere Suriye’ye gitmiştir. Sureye’de uzun yıllar kalan Haydarî çeşitli âlimlerden istifade etmiş; Sarf, Nahiv, Fıkıh, Hadis, Tecvid, Akâid, Kelam ve Mantık gibi dinî dersleri öğrenmiş bunun yanında Astronomi, Coğrafya, Sosyoloji ve Tarih gibi pozitif derslerle de ilgilenmiştir. Molla Abdürrezzak Helelî’den 1947 yılında icazet alarak ders aldığı medresede bir süre hoca olarak görev yapmıştır. Medresede hocalık yaptıktan üç yıl sonra ilk imamlık vazifesini Nusaybin Kalecik’te yapmaya başlamıştır. Daha sonra Mardin’in çeşitli bölgelerinde müderrislik ve imamlık yaparak birçok öğrenci yetiştirmiştir. İslam dini hakkında vaazlar vermiş hatta bunun için İzmir, Adana ve Mersin gibi illere de gitmiştir. Nakşibendi tarikatına mensup olan Haydarî, 250 Mehmet Tıraşçı, ‘‘Güneydoğu ve Doğu Anadolu Çevresinde Arapça, Kürtçe, Zazaca Mevlidler ve Müzikal Olarak İcra Ediliş Tarzları’’, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 17/2 (2013), 24. 88 1967 yılında Şeyh Alâeddin el-Haznevî’den icazet almıştır. Diyarbakır’ın Silvan ilçesine yerleşip bir süre kaldıktan sonra 1979’da üç yıllığına Mardin Kızıltepe’ye yerleşmiştir. Daha sonra tekrar Silvan’a yerleşmiştir. Silvan’a yerleştiği bu dönemlerde Diyarbakır’da bir ilim merkezi açmak gayesiyle Güzel Camii ve Mederesesini inşa etmiştir. Hem müderrislik hem de imamlık yapan Haydarî’nin eserleri: Eqida İmane (İman Esasları), Mewlûda Nebi (Kürtçe Mevlid), Mevlidü’n-Nebi (Arapça Mevlid), Werdü’l-Etfal (Çocukların Gülü-Fıkıh Eseri), Diwan e Hayderî (Divan-ı Haydarî)’dir. Hayatı boyunca İslam’ı anlatma ve aktarmaya çalışan Haydarî, 2003 yılında (76 yaşında iken) Diyarbakır’da ömrünü tamamlayarak bulunduğu köye gömülmüştür.251 3.4.1. Haydarî, Mevlîd-i Nebî / Mewlûda Nebi Haydarî’nin mevlidinin ulaşabildiğimiz tek baskısı Ayfa basım tarafından basılmış olan baskıdır. Bu basımda baskı tarihi ve yeri belirtilmemiştir. Bu basım göz önüne alınarak Haydarî’nin mevlidi tarafımızca incelenmiştir. Baskı, Arap harfleriyle harekeli olup Kürtçenin Kürmanci lehçesiyle yazılmış olan bir mevliddir. Mevlidin içerisinde Arapça ifadeler sık sık kullanılmıştır. Yazar olarak Şafi Fıkıh Âlimi Muhammed Emin Haydarî ismi kullanılmıştır. 32 sayfa olan bu baskı 9 bölüm ve tekrar beyitlerle beraber 320 beyittir. Eser besmeleden hemen sonra Diyarbakır’da mevlide başlanmadan önce okunması gelenekselleşmiş olan Ahzâp Sûresi 56. âyet ile devam etmektedir. Âyetten sonra mevlid başlamakta, bölüm başlıkları bulunmamaktadır. Bölümlerin bitiminden sonra da üç sayfalık Arapça bir dua yer almakta ve en son Fâtiha yazılarak mevlid bitirilmektedir. Hiç şüphesiz ki Bateyî ekolünün içerisinde sayılan bu mevlid, Bateyî mevlidine her yönden çok benzemektedir. Haydarî mevlidini Bateyî mevlidinden ayıran en önemli fark ise serih ve anlaşılır bir Kürtçe ile yazılmış olmasıdır. Zira ifadeler daha anlaşılırdır. Yöre halkı tarafından Bateyî mevlidinden sonra en çok icra edilen mevlid metni olmasının sebebi olarakta anlaşılır olması gösterilmektedir. Baskının başlığı ‘‘Mewludun-Nebi Aleyhi Selâtu ves-selâm’’dır. Haydarî, besmele ve Ahzâp Sûresi 56. âyetten sonra mevlidine başlamaktadır. Mevlidin ilk beyiti: ‘‘Em bidin hemdê Xwedê ey Müslüman 251 Tıraşçı, ‘‘Güneydoğu ve Doğu Anadolu Çevresinde Arapça, Kürtçe, Zazaca Mevlidler ve Müzikal Olarak İcra Ediliş Tarzları’’, 7/8. 89 Daye me Pexamberê axir zeman’’252 şeklindedir. Mevlidin son beyiti: ‘‘Hûn bixwînin Fatîha ser wan temam Ser Muhamed esselatû vesselam’’253 şeklindedir. Eserde tekrar eden: ‘‘Hûn ji ‘işqa dil bibêjin berdewam Ser Muhammed esselatu we’s-selam’’254 beyitidir. Mevlidin bölümleri ve muhtavası ise şöyle sıralanabilir: 1. Besmele ve Ahzâp Sûresi 56. âyetten sonra başlayan ilk bölüm tekrar beyiti ile beraber 15 beyittir. Bu bölümde Allah’a niçin hamd edilmesi gerektiğinden bahsetmektedir. Çünkü Allah âhir zaman Peygamberini bize göndermiş, Kur’ân-ı Kerîm ile bizleri müşerref kılmıştır. Hatâ ve günâhlardan Allah’ın rahmetine sığınarak af diledikten sonra tekrar beyiti ile ‘‘Hûn ji ‘işqa dil bibêjin berdewam / Ser Muhammed esselatu we’s- selam’’ tekrar beyiti ile diğer bölüme geçmektedir. 2. Mevlid okumanın ve okutmanın faziletlerinin aktarıldığı bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 32 beyittir. Kim Hz. Muhammed’in mevlidini okutursa iki safta cennete girecek ve Kevser havuzunun suyundan içecektir. Kabirde sualini güzelce verebilecek, düşmanlardan, hırsızlık gibi tehlikelerden korunacaktır. Mevlidin okunduğu mecliste melekler bir yıl boyunca kalır ve herkese rahmet dilerler. Mevlidin büyük bir kıymetinin olduğu aktarılarak tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 3. Hz. Muhammed’in nurunun yaratılmasının aktarıldığı bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 35 beyittir. Allah, henüz hiçbir şeyi yaratmamışken Hz. Muhammed’in nurunu kendisinden yaratmıştır. O nur çeşitli aşamalardan sonra kudret denizinde yer bulmuş daha sonra da 124 bin nebi o nurdan olmuştur. Allah, kalemi yarattıktan sonra Allah’tan başka ilah olmadığını ve Muhammed’in O’nun resulü olduğunu yazmasını istemiştir. Kalem, Muhammed’in kim olduğunu sorması üzerine Allah’ın her şeyi Muhammed için yarattığını söylemesini aktararak tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçmektedir. 4. Hz. Âdem’in yaratılışından bahseden bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 41 beyittir. Allah, Hz. Muhammed’in nuruyla toprağa nazar etmiş ve Hz. Âdem yaratılmıştır. Daha sonra tüm meleklere Âdem’e secde etmesi için emir verilmesi bir hadisle aktarılmıştır. Allah, Hz. Âdem ve Hz. Havva’yı cennette gösterdiği bir buğday ağacı haricinde serbest 252 ‘‘Allah’a hamd edelim ey Müslüman! / Bize ahîr zaman Peygamberini verdi.’’ 253 ‘‘Bu tamamlanmış olan üzerine siz Fâtiha okuyun / Muhammed üzerine selât ve selâm olsun.’’ 254 ‘‘Kalpten aşk ile devamlı söyleyin /Muhammed üzerine selât ve selâm olsun.’’ 90 bırakmıştır. Bu esnada Hz. Muhammed’in nuru Hz. Âdem’e geçmiştir. Daha sonra cennette itaatsizlik yapan Hz. Âdem kovulmuş ve yıllarca Allah’tan af dilemiştir. Ta ki gökyüzünde Allah’ın isminin yanında Muhammed ismi görünceye dek. Nihayet Muhammed hatırına af dileyen Âdem’i Allah affetmiştir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 5. Hz. Muhammed’in nurunun intikalinden bahsedilen bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 84 beyittir ve mevlidin en uzun bölümüdür. Hz. Muhammed’in nuru Hz. Âdem’den itibaren sırasıyla Hz. Muhammed’in temiz soyu aracılığıyla intikal etmiştir. Nihayet bu nur babası Abdullah’a geçmiştir. Bu nur Abdullah’a güzellik katmıştır. Abdullah’da beliren bu nuru fark eden Yahudi ve tarihçiler, Hz. Yahya’nın gömleği üzerinde bulunan kanın tekrar tazelenmesi ile Abdullah’ın son peygamberin babası olduğunu anlayarak kendisine tuzak kurup öldürmeye çalışmışlardır. Lakin Allah’ın yardımı ile bunda başarılı olamamışlardır. Bu olay esnasında da Âmine’nin babası Vehb, Abdullah ile tanışıp kendisinin Âmine ile evlenmesini uygun bulmuştur. Daha sonra Abdülmuttalib ve Vehb; Abdullah ile Âmine’yi büyük bir nikâhla evlendirmişlerdir. Evlendikleri gece âlemi bir aşk sarmış ve cehennem kapıları kapanmıştır. Bu olaylar aktarıldıktan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 6. Hz. Âmine’nin hamileliği ve Abdullah’ın vefatının aktarıldığı bu bölüm 18 beyittir. Hz. Âmine henüz altı aylık hamile iken Abdullah ticaret için çıktığı Şam yolundan Medine’ye dönerken henüz yirmi beş yaşında vefat etmiştir. Bu olay üzerine Hz. Muhammed henüz doğmadan yetim kalmıştır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 7. Hz. Âmine’nin hamileliğinde yaşadığı alâmetler ve Hz. Muhammed’in mucizevi bir şekilde doğduğunun aktarıldığı bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 52 beyittir. Bu bölümde Hz. Âmine’nin hamileliği ile Hz. Muhammed’in nurunun kendisine intikal ettiğini ve hamileliği boyunca yaşadığı alâmetler aktarılmaktadır. Nitekim Hz. Âmine hamileliğinde hemcinsleri gibi bir zorluk yaşamamış, rüyalarında birçok kerâmet görmüştür. Rüyasında hamileliğinin her ayında sırasıyla peygamberler kendisine gelip onu tebrik ettikleri anlatılır. Hamileliğinin birinci ayında Hz. Âdem, ikinci ayında Hz. Şit, üçüncü ayında Hz. İdris, dördüncü ayında Hz. Nuh, beşinci ayda Hz. Hud, altıncı ayda Hz. İbrahim, yedinci ayda Hz. İsmail, sekizinci ayda Hz. Musa ve dokuzuncu ayda Hz. İsa gelmiştir. Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi evde tek başına olan Âmine için doğum zamanı 91 gelmiştir. Yanında kimse olmadığı için endişelenen Âmine; duvarın yarılıp içinden Hz. Havva, Hz. Sara, Hz. Asiye ve Hz. Meryem’in yanına geldiğini görmüştür. Doğumunda yardımcı olan bu kadınların yanında çokça melekler de bulunmuş, âlemi baştan başa nur kaplamıştır. Doğumun yaşandığı esnada ise beyaz bir kuş yanına gelerek kanatlarını üzerine sermiştir. Hz. Muhammed sünnetli ve temiz bir şekilde doğmuştur. Tekrar beyiti ile sonraki bölüme geçilmiştir. 8. Tekrar beyiti ile beraber toplamda 13 beyit olan bu bölüm Hz. Muhammed’in dünyaya teşriflerinin sevinç ve hürmetle karşılandığını ifade eden ‘‘Merhaba’’ bölümüdür. Yazar diğer mevlidlerdeki merhaba bölümünden farklı olarak ‘‘Merhaba’’ ifadesini ilk beyitte kullandıktan sonra ‘‘Merhaba’’ ifadesi gerine ‘‘Hat’’ yani ‘‘geldi’’ ifadesini kullanmıştır. Örnek olarak ilk beyitte ‘‘Hat Muhamed merhaba sed merhaba / Hat Muhamed bû şefî‘ müznîba’’255 ifadelerinde olduğu gibi. 9. Merhaba bölümünden sonra gelen bu bölüm, mevlidin son bölümüdür. 31 beyit olan bu bölüm, Hz. Muhammed’e bir na’t ile başlamakta sonrasında Allah’a münâcât ve dua ifadeleri ile son bulmaktadır. Son bölümden sonra üç sayfalık Arapça bir dua bulunmaktadır. Haydarî mevlidinin icrası Diyarbakır’da icra olunan Bateyî mevlidiyle aynı özellikler barındırmaktadır. İcrada Haydarî mevlidinin tamamı okunmaktadır. Özellikle Kürtçesi yöre Kürtçesine yakın olduğu için halk tarafından daha iyi anlaşılması gibi sebeplerle okutulmaktadır. Makam olarak yine yöre mevlidlerinde en çok kullanılan Uşşak makam dizilerinin etkisi görülmektedir. Serbest usullerle ve irticalen okunan bu mevlidin bazı kayıtlarında Hüseyni ve Hicaz makamının etkileri de görülmüştür. 3.5. Ahmed Hasi ve Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî, 1899) Melaye Hasi veya Hoca-i Hasi olarak tanınan yazarın asıl ismi Ahmed’dir. H. 1283 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı olan Has Köyünde doğmuştur. Babası âlim zatlardan biri olup ismi Hasan, annesi Medine Hanım’dır. İlim öğrenimini Hezan’da Molla Mustafa Hatip’ten alarak başlayan Hasi, sonrasında Diyarbakır merkezinde önemli medreselerden biri olan Mesudiye medresesinde öğrenimini devam ettirerek müftü olan İbrahim Efendi’den ders alır. İcazetini aynı medresede 1 Rebîülevvel 1320 tarihinde alarak çeşitli yerlerde görev alarak sürdürmüştür. Çeşitli yerlerde müderrislik yaptıktan 255 Geldi Muhammed merhaba yüz kere merhaba / Geldi Muhammed, oldu günahkârların şefâatçisi. 92 sonra 1331 tarihinde Lice’nin Hezan bölgesinde müderrisliğe devam eder. Bu görevini belli bir süre devam eden Ahmed Hasi daha sonra Lice müftülüğü vazifesini alır. Lakin iki yıl sürdürdüğü bu görevi hilafetin kaldırılmasından sonra istifa ederek bırakır. Nakşibendi tarikatına mensup olan Ahmed Hasi, Şeyh Abdulkadr-i Hezan’dan nakşilik hilafeti görevini ikmal eder. Halife olmasına rağmen müridler edinmeyen Hasi, ilimle ilgilenmeye devam eder. Kürtçe, Arapça, Zazaca, Türkçe ve Farsça ile beraber beş dil bilmektedir. Aynı dönemde bulundukları Ziya Gökalp ile tartışmalarda bulunan Seydâ Ahmed Hasi keskin zekâsı ile dikkatleri çekmiştir. Döneminin tanınan ve bilinen ilim insanlarından olan Hasi, Zazaca yazdığı mevlidi ile kendisine duyulan hürmet ve saygının çoğalmasını sağlamıştır. Zira kendi dönemine dek Zazaca yazılan bir mevlid bulunmamakta ve Zazaca mevlidi yazan ilk yazar kendisi olmaktadır. Zazaca mevlid yazma sebebi ise bazı Kürt hocaların Zazacada kültürel bir birikimin olmamasına dair kendisiyle şakalaşmasıdır. Zira bu sebeple mevlidini yazan Hasi, bir haftada ustaca kaleme aldığı mevlidi tamamlamıştır. Kendisiyle şakalaşan Kürt hocalar bu Zazaca mevlid karşısında şaşırarak Ahmed Hasi’yi tebrik etmişlerdir. Hasi’nin yazmış olduğu Zazaca mevlid 1899 yılında 400 adet basılmıştır. Kendi zamanında sürekli karşıt görüşte bulunduğu İttihat ve Terakkiciler sebebiyle 2 yıldan fazla sürgünde kalmıştır. Takva ve ilmiyle tanınan Seydâ Ahmed Hasi, 1951 tarihinde Diyarbakır’da vefat etmiştir. Mezarı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bulunan Hezan’dadır.256 Ahmed Hasi’nin olan eserleri şunlardır:257 1. Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî / Kureyşli Nebi’nin Mevlidi) 2. Şîîra Kürmanckî (Kürtçe Şiir) 3. Mulemma 4. Xezela Tirkî 5. Manzumetun fî Esmaîllahî’l-Husna 6. Reddîyetun ala Îsmaîl el-Îs’îrdî (Arapça ve manzum bir eserdir.) 7. Buşra’l-Îbad fî Îlmî’l-Î’tîqad (Manzum olup Eş’ari mezhebi üzerine yazılmıştır.) 256 Korkusuz, Tezkire-i Meşayih-i Amid, 61-67. 257 Roşan Lezgîn, Mewlidê Kirdî (İstanbul: Nûbihar, 2013), 8. 93 8. Kitab-ut Tesdîd bî Şerhî Muxteserî-t Tewhîd (Buşra’l-Îbad fî Îlmî’l-Îtîqad risalesine şerhtir.) 3.5.1. Hasî, Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî, 1899) Ahmed Hasi’nin Mewlidê Kirdî (Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî) isimli mevlidinin çeşitli nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshalar:258 1. Orjinal Nüsha: Matbu olan bu nüsha, Ahmed Hasi tarafından 1899 yılında Diyarbakır’da Litoğrafta matbaasında 400 adet basılmış olan nüshadır. Bu nüshanın başında ‘‘Diyarbekır vilayet-i celilesi’ne tab’ Lice kazası’ne mulhak Hezan kariyeli mekrumatlu Ehmedul Xasî Efendi’nin Zaza lisaniyle teellif eylediği iş bu Mewlid-i Şerif Maarîf nezaret-i celilesinde 25 Mart 315 tarihli tahrirat-ı âliyesiyle verilen ruhsat üzerine defâ-ı evvelada dört yüz nüshadan ibaret vilayet-i mezkurede Litoğrafya Matbaasında tabı’ ve neşredildi. Bundan başka etdirilurse mes’ûl tutulacakdır.’’ ifadesi yer almaktadır. Bu nüsha 29 sayfa olup 366 beyittir. 259 2. Diyarbakır Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan Nüsha: El yazması olan bu nüshanın müstensihi ve istinsah edildiği tarih yazılmamaktadır. Bu nüsha 33 sayfa olup 365 beyittir. 3. Zeynelabîdîn Amedî Nüshası: Bu nüsha Zeynelabîdîn Amedî tarafından 1986 yılında istinsah edilmiştir. 29 sayfa ve 366 beyittir. Hasi mevlidinin bu nüshalarının haricinde çeşitli araştırmacılar tarafından transkrip edilmiştir:260 4. İlk olarak Mehemed Malmisinaj tarafından 1985 yılında transkrip edilmiş ve ‘‘Mewlidê Nebî’’ ismiyle Hêvî dergisinde basılmıştır. 5. Mihanî tarafından 1994 yılında latin alfabesiyle transkrip edilmiştir. ‘‘Mewlûdê Nebî’’ adıyla basılmış olan bu eser Ahmed Hasi’nin bazı şiirlerini de barındırmaktadır. 258 Mehmet Yergin, Mewlidê Mela Ehmedê Xasî: ‘‘ Mewlidu’n-Nebiyyi’L-Qureyşiyyi’’ (Metn-Wekenitiş) (Mardîn: Unîversîteyê Artuklû yê, Enstîtuyê Ziwananê Ganîyan yê ke Tirkiya da Ciwiyenê, Yüksek Lisans Tezi, 2015), 119/122. 259 İbrahim Dağılma, Mewlidê Xasî û Hetê Me’na ra Wekenitişê Mewlidî (Bîngol, Universîteya Bingolî, Enstîtuya Ziwananê Gonîyan, Yüksek Lisan Tezi, 2017), 28. 260 Dağılma, Mewlidê Xasî û Hetê Me’na ra Wekenitişê Mewlidî, 28. 94 6. Mela Mehemedê Kavarî tarafından 2005 yılında korsan olarak basılmıştır. 7. Merdimîni tarafından 2008 yılında el yazması şeklinde basılmış olan bu baskı Arap ve latin alfabeyle transkrip edilmiştir. 8. Roşan Lezgin tarafından 2008’de ‘‘Mewlidê Kirdî’’ ismiyle transkrip edilmiş olan bu baskı internette ve Newepeli’de on altı parça olarak yayımlanmıştır. Daha sonra Nûbîhar yayınları tarafından basılmış olan bu eseri Roşan Lezgin CD’ye okumuştur. 9. Osman Özer 2016 yılında mevlid üzerine transkrip dizini yapmıştır. Tezimizde kullandığımız nüsha, Diyarbakır Kent Müzesinde özel arşivde bulunan nüshadır. Nüshanın arşiv numarası tarafımıza belirtilmemiştir.261 Arşivde 1894 tarihiyle kaydedilmiş olmasına rağmen 1898/1899 tarihli nüshadır. Kapağı olmayan nüshanın müstensihi belirtilmemiştir. İstinsah tarihi metnin en son sayfasında H. 1316 olarak yazılmıştır. Metnin dili Zazaca olup yazarı olarak Ahmed Hasi’nin ismi en sonda belirtilmektedir. Tekrar beyitleriyle beraber toplamda 366 beyit olan mevlid metni, 14 bölümden oluşmakta ve 33 sayfadan ibarettir. Bölüm başlıkları bulunan eserde başlıklar da Zazacadır.262 Arap alfabesiyle ve harekeli olarak yazılan mevlid metninin bitiminden sonra ‘‘Mevlidin-Nebi’’ duası başlığıyla 11 beyitlik bir dua yer almaktadır. Duadan sonra mevlid metninin yazarı ve yazım tarihiyle ilgili bilgiler yer almaktadır. Ahmed Hasi’nin mevlidinin muhtevasından bahsederken tarafımızca alınan bu nüsha esas alınmıştır. Ahmed Hasi’nin Mewlidê Kirdî/Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî isimli mevlidi Zazaca dilinde yazılmış ilk mevlid metnidir. Molla Hüseyin Bateyî nasıl ilk Kürtçe mevlid metni olup kendisinden sonra yazılmış Kürtçe mevlid metinlerine ilhâm kaynağı olmuşsa Hasi’nin de Zazaca mevlidler için böyle bir sonuç çıkardığı söylenebilmektedir. Üstelik bu mevlid Süleyman Çelebi mevlidi gibi edebî bir eser olma özelliği taşımaktadır. Ahmed Hasi’nin yazmış olduğu mevlid, Zaza Edebiyatının ilk örneği olması açısından da önemli bir değer taşımaktadır. Hasi’nin mevlidinden sonra Zazaca mevlidler yazılmışsa da Hasi’nin mevlidi gibi edebî özellikler taşımamaktadırlar. Mewlidê Kirdî, Bateyî ve Süleyman Çelebi mevlidleri gibi klasik tarzda kaleme alınmış olan mevlid metinlerine benzemektedir. Manzum olarak kaleme alınan eser mesnevi nazım biçimiyle aruzun 261 Diyarbakır Kent Müzesinde Zeynep Yaş’ın oluşturduğu özel arşivde bulunmaktadır. 262 Bu açıdan Bateyî ve Süleyman Çelebi mevlidlerinden ayrılmaktadır. 95 ‘‘Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün’’ vezni kullanılarak oluşturulmuş bir metindir. 11’li hece ölçüsüyle yazılmış olan mevlidde edebî sanatlar çokça kullanılmıştır. Kafiye, redif, tekrir, cinas, nida, istifham, mecaz, teşbih, istiare, teşhis, iktibas, tezat, tenasüp gibi edebî sanatlar ustaca kullanılmıştır. Ahmed Hasi medrese kültüründe yetiştiği için metinde Arapça kelimeler çoktur. Bununla beraber Farsça kelimeleri de barındırmaktadır. Lakin genel olarak Arapça ve Farsçanın çok ağır olmayan basit kelimelerini tercih etmiştir. Hasi, mevlidini berrak bir dille yazmıştır. Dikkatli dinlenildiğinde Zazaca dilinde güzel anlaşılabilir bir metindir. Hasi, mevlidinde özellikle tasavvufi kaynaklardan, Süleyman Çelebi’nin mevlidi, Bateyî’nin mevlidi ve İslamî ilimleri içeren kaynaklardan faydalandığı eserin içeriğinden anlaşılmaktadır. Zira dinî kaidelere ve tasavvufi düşüncelere dair numune kaynaklardan biri olarak görülmektedir.263 İncelediğimiz nüshada besmele ile başlayan mevlid metninin ilk beyiti:264 ‘‘Ez bi bîsmîllahî îbtidâ kena, Raziqê ‘aman û xasan piya kena.’’265 beyitidir. Eser tekrar beyiti olan bu beyitle son bulmaktadır: ‘‘Wezenê ger ma xelasiyya temam Vatişê ma es-selatû wes-selam.’’266 Ahmed Hasi’nin Zazaca kaleme aldığı mevlidin ismi ‘‘Mewlidu’n-Nebiyyi’l-Qureyşiyyî (selawâtullahî ‘aleyhî fî-l-bukreti we’l-‘aşiyyî)’’dir.267 Mevlidin başlıkları da Zazaca olup bölümleri ve muhtavası ise şöyle sıralanabilir: 1. Besmeleden sonra başlayan ilk bölüm tekrar beyitiyle beraber 21 beyitten oluşmaktadır. Allah’a hamd içeren bu bölümde, Allah’ın verdiği sayısız nimetler için hamd ve şükür dile getirilmektedir. Zira her şey Allah’ın adıyla başlamakta bütün övgü ve şükürler O’na olmaktadır. Allah her şeyin rızkını veren ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, rahmeti sonsuz olandır. Allah’ın nimetleri o kadar çoktur ki kelimelerle anlatılamazdır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 263 Dağılma, Mewlidê Xasî û Hetê Me’na ra Wekenitişê Mewlidî, 27/30; Yergin, Mewlidê Mela Ehmedê Xasî: ‘‘ Mewlidu’n-Nebiyyi’L-Qureyşiyyi’’ (Metn-Wekenitiş), 66/94; Mehmet Yergin, ‘‘Mewlidê Mela Ehmedê Xasî de Tesîrê Mewlidê Mela Huseynê Bateyî’’, International Journal of Kurdish Studies 1/1 (2015), 102/106. 264 Latinize metin için bk. Mihanî, Mewlûdê Nebî Mela Ehmedê Xasî (İstanbul: Fırat Yayınları, 1994). 265 Havas ve avamın Râzık’ının ismiyle ben Bismillah ila başlıyorum. 266 Biz tam bir kurtuluş istiyorsak söyleyeceğimiz selat ve selamdır. 267 Kureyşli Peygamberin (sabah ve akşam ona salat olsun) Mevlidi 96 2. ‘‘Enû Mebhesi Tertîbi Mewlûdî û Fezley Wendişî. / Bu Mevlidin Tertibi ve Okunmasının Fazileti Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyitleriyle beraber 45 beyittir. Tekrar beyiti bu bölümde iki kez tekrarlanmıştır. Bu bölümde mevlid okutmak isteyenlerin mevlidin düzenini bilmeleri gerektiğinden ve mevlid okumanın hangi faziletleri içerdiği anlatılmaktadır. Mevlid için şerbet hazırlanmalı ve buhur yakılmalıdır. Ev erzakından -ekmek, tuz, yağ gibi- birer parça hazırlanmalı ve insanlar törene çağırılmalıdır. Yapılacak mevlid töreninin özellikle gece yapılması daha hayırlıdır. Okunan bu mevlidle herkes Ahmed’in ismini anmış olacaktır. Mevlid sayesinde her türlü illet kaybolmakta, mevlid okutan Firdevs cennetinden bir bardak Kevser suyu içebilecek, kabirdeki suali rahat geçecektir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 3. ‘‘Enû Mebhesi Çinîbiyâyişi Eşyân û Sirri Humâ Yû / Bu Eşyanın Yokluğu ve Allah’ın Sırlarının Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 16 beyittir. Bu bölümde henüz hiçbir nesnenin (gece, gündüz, zaman, yer, gökyüzü, insan, cin) var olmadığından bahsetmektedir. Allah, sual olunamayan hikmetinin gereği olarak bu yokluktan kudretiyle varlıkları yaratmıştır. Hakkın sırları bilinemediği gibi dünyanın yaratılış sırrını da anlatacak kelime yoktur. Sadece âşıkların kalbi bunun manasını görebilir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 4. ‘‘Enû Mebhesi Xelqi Peyğemberi Mâ û Xelqi Eşyânû / Bu Peygamberimizin Yaratılışı ve Eşyanın Yaratılışı Bahsidir.’’ Başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyiti ile beraber 29 beyittir. Bu bölümde Hz. Muhammed’in nurunu yaratan Allah’ın kâinatı yaratma aşamaları aktarılmaktadır. Allah, Hz. Muhammed’in nurundan ‘‘Merhamet, Kerâmet, Minnet, Menzilet, Nübüvvet, Taat, Saadet, Rif’et, Hidâyet, Tazim, Şefâat ve Kudret’’ olmak üzere on hicap yaratmıştır. Aynı zamanda bu nurdan irfan denizini ve irfan denizinden de 124 bin peygamberi halketmiştir. Bu konular aktarıldıktan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 5. ‘‘Enû Mebhesi Emri Humâ Yû Qey Qeleme / Bu Allah’ın Kaleme Emretmesinin Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyiti ile beraber toplam 17 beyittir. Bu bölümde kalemi yaratan Allah’ın kaleme; Allah’ın bir olduğunu ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğunu yazmasını emretmesi ve bu emir karşısında kalemin secde ederek kıyamete dek olacak olan her şeyi yazdığı aktarılmaktadır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 97 6. ‘‘Enû Mebhesi Xelqi Âdemiyû Nûri Peyğemberiyû Kewtî Pâştey Yî / Bu Âdem’in Yaratılması ve Peygamberlik Mührünün Onun Sırtına Düşmesinin Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 39 beyittir. Bu bölümde öncelikle Hz. Âdem’in nasıl yaratıldığı anlatılmaktadır. Allah, Hz. Âdem’i topraktan yarattıktan sonra tüm melekler ona secde etmiştir. Hz. Muhammed’in nuru Hz. Âdem’in sırtında zuhur etmiştir. Hz. Âdem’in sırtındaki bu nur parmaklarına geçince her birinde dört halifenin nurunun da göründüğü aktarılarak tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 7. ‘‘Enû Mebhesi Eştişi Âdemi Yû Cennet râ Ûmardişi Kalikâni Peyğamberi Mâ /Bu Âdem’in Cennetten Atılma ve Peygamberimizin Dedelerinin Sayılması Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber tolam 22 beyittir. Hz. Âdem’in itaatsizliği sonucunda cennetten kovuluşunun anlatıldığı bu bölümde Hz. Muhammed’in nurunun babadan oğla geçerek Hz. Muhammed’in soyundaki kişilere intikali ve en sonda Hz. Muhammed’in dedesi Abdülmuttalib’e gelişi aktarılmaktadır. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 8. ‘‘Enû Mebhesî ‘Ebdullahî Yû Cuhûdi Şâmiyânû û Wâştişi Âmina Ci Ri / Bu Abdullah’la Şamlı Yahudilerin ve Âmine’nin Ona İstenmesi Bahsidir.’’ başlığı ile başlayan bu bölüm tekrar beyiti ile beraber toplam 28 beyittir. Bu bölümde Hz. Muhammed’in nurunun babası Abdullah’a intikal etmesi aktarılmaktadır. Zira bu nur Abdullah’da belirince Kâfirler de bunu anlayıp kendisini öldürmek istemişlerdir. Fakat öldürme girişimleri Allah’ın yardımı ile sonuçsuz kalmıştır. Aynı zamanda Âmine’nin babası Vehb ava çıktığı bir gün Abdullah’la tanışmış ve onu kızı Âmine ile evlendirmek istediğini belirtmiştir. Vehb’in bu arzusu Abdülmuttalib tarafından da onaylanınca Âmine Abdullah’a istenmiştir. Ve Recep ayının cuma gecesinden birinde Âmine ile Abdullah evlenmiştir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 9. ‘‘Enû Mebhesi İntiqâli Nûri Peygamberi Yû û Hewnâni Âmînâ Wu / Bu Peygamberin Nurunun İntikali ve Âmine’nin Rüyaları Bahsidir.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 27 beyittir. Bu bölümde Hz. Muhammed’in nurunun Âmine’ye intikal edilmesi aktarılmıştır. Âmine hamile kalınca nur alnında belirmiştir. Bu nur Âmine’ye geçince kendisi izzet ve ikramlar bulmuştur. Henüz altı aylık hamile iken Abdullah ticaret için çıktığı yolun dönüşünde Medine’de henüz yirmi beş yaşında iken vefat etmiştir. Bu olay Hz. Muhammed’in henüz doğmadan yetim kalmasına sebep olmuştur. Aktarılan bu olaylardan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 98 10. ‘‘Enû Mebhesê Welednâyişî Peyğemberi Mâ wu Sellâllahu ‘Aleyhi we ‘Âlâ Âlihi we Selem O. / Bu Peygamberimiz Aleyhi Salat ve Selamın Doğumunun Bahsidir.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 18 beyittir. Hz. Muhammed’in kutlu doğumunun aktarıldığı bu bölümde Âmine’nin doğum esnasında yaşadığı mucizelerde aktarılmaktadır. Rebîülevvel ayının 12. gecesi tek başına doğum yapan Âmine’ye Hz. Meryem, Hz. Sara, Hz. Asiye ve Hz. Havva yardım etmiş ve doğum esnasında Âmine hiçbir eziyet görmemiştir. Bu bölümdeki son sekiz beyit ise Hz. Muhammed’in dünyaya teşriflerinin mutlulukla karşılandığı ‘‘Merhaba’’ beyitleridir. Tekrar beyitiyle bir sonraki bölüme geçilmiştir. 11. ‘‘Enû Mebhesi Henî ‘Ecâyîbânu Âmey Wucûd Şewî Mewlûdî / Bu Mevlid Gecesi Gerçekleşen Birkaç Acaib (Olayın) Bahsidir.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 17 beyittir. Bu bölümde Hz. Muhammed’in doğduğu gece yaşanan mucizeler anlatılmaktadır. Zira o gece arş ve semâ secde etmiş, Kisra sarayının birçok sütunu devrilip ihtişamını kaybetmiş ve Save gölü kurumuştur. Aktarılan bu olaylardan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 12. ‘‘Enû Mebhesê Helîmây Se’diyanu Raziyellahu Te’alâ ‘Anhâ / Bu Allah’u Teâla Kendisinden Razı Olsun Sa’dlı Halime’nin Bahsidir.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 24 beyittir. Bu bölümde Hz. Muhammed’in sütanneye verilme olayı aktarılmıştır. Hz. Muhammed’in sütannesi Mekke’ye gelen Sad kabilesinden olan Halime olmuştur. Halime, Hz. Muhammed’i alarak kabileye geri dönmüştür. Bir süre sonra Halime Hz. Muhammed’i annesine teslim etmek için Mekke’ye geri getirmiştir. Hz. Muhammed henüz altı yaşında iken annesi Âmine’yi, sekiz yaşına geldiğinde ise dedesi Abdülmuttalib’i kaybetmiştir. Aktarılan bu olaylardan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmiştir. 13. ‘‘Enû Mebhesi Nuzûli Wehyû û Mi‘râci Yû / Bu Vahyin Nüzulû ve Mi’râc Bahsidir.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm tekrar beyitiyle beraber toplam 51 beyit olup mevlidin en uzun bölümüdür. Bu bölümde Hz. Muhammed’in kırk yaşında Hira’da aldığı ilk vahyin gelişi ve ilk vahiyden on iki yıl geçtikten sonra Cebrail’in kendisini gelip mi’râca çıkarmasından bahsetmektedir. Mi’râcda Hz. Muhammed’e eşlik eden Cebrail, Sidre’ye kadar gelebilmiştir. Allah’ın huzuruna tek başına çıkan Hz. Muhammed mi’râcda çeşitli hadiseler yaşamış, cennet ve cehennem ona aşikâr gösterilmiştir. Mi’râc hadisesinden bir 99 yıl sonra Medine’ye hicret eden Hz. Muhammed’in on sene Medine’de yaşayıp yaşının altmış üç olduğu söylenerek tekrar beyitiyle mevlid metni bitmiştir. 14. ‘‘Hazâ Du’âu Mewlidi’n-Nebiyyî Sellellâhu ‘Aleyhi We‘elâ Âlihi we Sehbihî we Sellem / Bu Mevlidi Nebi’nin -Allah’ın Selamı Onun, Ailesinin ve Sahabelerinin Üzerine Olsun- Duasıdır.’’ başlığıyla başlayan bu bölüm 11 beyittir. Bu bölümde mevlidin duası yapılmaktadır. Dua bölümünden sonra ‘‘Haza’n-Nezmu’t-Târîxi Li-Muellifi’l-Mewlidi / Bu Mevlidin Müellifinin (Yazar) Tarih (Belirtme) Nazmıdır.’’ başlığıyla Ahmed Hasi’nin yedi beyitlik bir şiiri yer almaktadır. Bu şiirde Arapça ve ebced hesabıyla mevlidin yazılış tarihi hesaplanmıştır. Bu şiirden sonra‘‘Haza’t-Teqrizu Li-l‘ellâmeti’s-Si‘ridiyyu’l-’Umeriyyi Fethullehi Hesbî / Bu Siirtli Âlim ’Umeriyyi Fethullehi Hesbî’nin Takrizidir (Övgü).’’ başlığıyla Fethullehi Hesbî’nin yedi beyitlik Takriz’i yer almakta ve son dizede mevlidin yazılma tarihinin 1316 olduğu belirtilmektedir.268 3.5.2. Hasî Mevlidinin İcrası Ahmed Hasi’nin Zazaca yazmış olduğu mevlidinin icrası269 Diyarbakır’da icra olunan Bateyî ve Haydarî mevlidleriyle aynı özellikler barındırmaktadır.270 Diyarbakır’daki Zaza halkı Bateyî mevlidini de okuttukları için yörede Süleyman Çelebi, Bateyî ve Haydarî mevlidlerine nispetle daha az okunmaktadır. Hasi’nin mevlidi uzun olduğu için icrada tamamı okunmamaktadır. Genellikle ‘‘Merhaba Bahri’’ne kadar okunmaktadır. Lakin bazen Merhaba Bahri’ne kadar olan bahirlerin bir kısmının sadece ilk beyitleri okunduğu da belirtilmiştir. Merhaba Bahri yine Diyarbakır’da okunan diğer mevlidler gibi ayakta okunmakta ve mevlidin sonundaki dua bölümüne geçilerek mevlid icrası bitmektedir. Zazaca mevlide başlarken –Bateyî ve Haydarî mevlidlerinden farklı olarak- Kur’ân-ı Kerîm tilavetinden okunacak âyet, icracı tarafından belirlenmekte olup değişmektedir.271 Bahir geçişlerinde yöre mevlidlerindeki gibi şu salâtlar okunmaktadır: 268 İbrahim Dağılma, ‘‘Ahmedê Xasî’nin Hayatı ve Mewlid Adlı Eserinde Tema’’, Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi 1/1 (2015), 144/145. 269 Zazaca mevlid icracısı, Behrampaşa Camii İmam-Hatip’i Abdülmenaf Döner ile yapılan kişisel görüşme neticesinde bu bölüm oluşturulmuştur. Kaynak için bk. Abdülmenaf Döner, Kişisel Görüşme, (29 Nisan 2022). 270 Yöre mevlidlerinde yapılan hazırlık aşamaları Zazaca mevlid törenlerinde de aynıdır. 271 Bateyî ve Haydarî mevlidlerindeki gibi Ahzâp Sûresi 56. âyet ile başlanma geleneği yoktur. 100 1. ‘‘Selatullah selamullah aleyke ya Resûlallah / Selatullah selamullah aleyke ya Habîballah / Selatullah selamullah aleyke ya Nebîallah.’’ 2. ‘‘Esselatu vesselamu aleyke ya Resûlallah / Esselatu vesselamu aleyke ya Habîballah / Esselatu vesselamu aleyke ya Nebîallah.’’ 3. ‘‘Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n-nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.’’ (Salât-ı ümmiyye üç defa tekrar edilir.) Makam olarak yine yöre mevlidlerinde en çok kullanılan Uşşak makam dizilerinin etkisi görülmektedir. Serbest usullerle ve irticalen okunmaktadır. Bazı icralarda Hicaz makamı etkileri ve 7/8’lik usuller kullanılmaktadır. Mevlid aralarında geleneksel olmayan, tamamen isteğe –icracının ve cemaatte bulunanların isteğine- bağlı olarak bazen kaside ve ilahiler de okunabilmektedir. Okunacak kasidenin veya ilahinin hangi bahirden sonra okunacağı yine isteğe bağlıdır. Genellikle okunan ‘‘Conê ma Cigerê ma’’ isimli şu eserdir: ‘‘Ya Muhammed tû Habîbe Zülcelâli Çı rındi çı şirini o çı delâli Hasret tura feryad figun ket bülbüli Conêma cigerêma ya Resûlallah Önderema rehberema Resûlallah Seyyidema serverema Resûlallah Habîbema tebîbeme Resûlallah Conêma cigerêma ya Resûlallah Ya Muhammed dayi bayem tori fedâ Evlado iyâleme tori fedayi Malema o conêma tori fedayi Önderema rehberema Resûlallah Seyyidema serverema Resûlallah Habîbema tebîbeme Resûlallah Conêma cigerêma ya Resûlallah 101 Ey Bilal’û Ey Habbab mijdon şımari Şımar peyxemberi bû dostu hevali Şımar helale cennete Zülcelâli Conêma cigerêma ya Resûlallah Önderema rehberema Resûlallah Seyyidema serverema Resûlallah Habîbema tebîbeme Resûlallah Conêma cigerêma ya Resûlallah.’’272 3.6. Süleyman Çelebi ve Vesîletü’n-Necât Türk İslam Edebiyatında yazılan mevlid metinlerinin ve Türk Din Mûsikîsinde icra edilen mevlid formunun oluşumunda ve toplum tarafından yaygınlık kazanmasında hiç şüphesiz ki Süleyman Çelebi’nin 1409’da yazmış olduğu ‘‘Vesîlet’ün-necât’’ isimli mevlid metninin etkisi büyüktür. Mevlid geleneğinde önemli bir etki yaratmış olan şairin hayatı hakkında yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Süleyman Çelebi Bursa’da doğmuştur. Doğum tarihi olarak genel 272 Ey Muhammed sen celâl sahibi Allah’ın Habîbisin Ne güzel ne şirin ne kadar değerlisin Hasretinden bülbüller feryat figân etmektedir Canımız ciğerimiz Resûlallah. Önderimiz rehberimiz Resûlallah Seyyidimiz serverimiz Resûlallah Habîbimiz ve tabîbimiz Resûlallah Canımız ve ciğerimizsin ya Resûlallah Ya Muhammed annemiz babamız sana fedâ olsun Evladu iyalımız tümü sana fedâ olsun Malımız ve canımız sana fedâ olsun Canımız ve ciğerimizsin ya Resûlallah Ey Bilal! Ey Habbab! Müjdeler olsun size Sizler Peygambere dost ve arkadaş oldunuz Celâl sahibi Allah’ın cenneti sizlere helaldir Canımız ve ciğerimizsin ya Resûlallah Önderimiz rehberimiz Resûlallah Seyyidimiz serverimiz Resûlallah Habîbimiz ve tabîbimiz Resûlallah Canımız ve ciğerimizsin ya Resûlallah 102 kabul edilen görüş 752/1351 tarihidir. Şairin babasının Ahmet Paşa, dedesinin ise Orhan Gazi ile beraber savaşıp Arabî’nin Fusûsü’l-hikem adlı eserine şerh yapmış olan Şeyh Mahmud isimli zât olduğu yönündedir. Şeyh Mahmud için Orhan Gazi tarafından İznik’te yapılmış bir medrese bulunmakta ve bu husustan dolayı şairin ilmî yönü geniş olan bir aileye mensup olduğu ortaya çıkmaktadır. Zaten şairin Çelebi olarak tanınması da bu görüşü kuvvetlendirmektedir.273 Şairin eğitim hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakla beraber yazmış olduğu eserden yola çıkarak kuvvetli bir dinî ve ilmî bilgiye sahip ârif bir şahıs olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Süleyman Çelebi imamlık görevini Sultan Bayezid’in Dîvân-ı Hümâyûn’unda yapmıştır. Daha sonra 802/1400 tarihinde yapımı tamamlanan Bursa Ulu Camii’ne Emîr Buhârî’nin tavsiyesiyle imam olarak vazifeye getirilmiş ve ömrünün sonuna dek bu görevine devam etmiştir.274 Sülayman Çelebi, 812/1409 yılında Vesîlet’ün-necât isimini verdiği mevlid metnini tamamlamıştır. Şairin mevlidi dışında bir eseri olup olmadığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Şair, eserini Ulu Camii imamlığı görevinde bulunduğu bir sırada yazmıştır. Eserini yazma sebebi olarak genel kabul gören olay vaizlerden birinin Kur’ân- ı Kerîm’de Bakara Sûresinin 285. âyetini açıklarken tüm peygamberlerin aynı olduğunu, Hz. Muhammed’in Hz.İsa veya diğer peygamberlerden herhangi bir üstünlüğünün olmadığını belirtmesidir. Cemaatten vaize karşı çıkanlar olmuşsa da bunu duyan Süleyman Çelebi ‘‘Ölmeyip Îsâ göğe bulduğu yol / Ümmettinden olmak için idi o’’ beyitini ifade etmesi insanlar tarafından hoş karşılanınca mevlid yazmaya başlamıştır.275 Süleyman Çelebi, bildiğimiz tek eseri olan mevlidini yazdıktan birkaç sene sonra yaygın kabul edilen 825/1422 tarihinde vefat etmiştir. Kabri, Bursa’da Çekirge yolunda bulunan Yoğurtlu Baba Zâviyesi önündeki sırttadır.276 3.6.1. Vesîletü’n-Necât Sehl-i mümteni olarak kabul edilen Vesîletü’n-necât hiç şüphesiz ki Türkiye’de en çok okunan mevlid metnidir. Bu mevlid metni o kadar sevilmiştir ki el yazması nüshalarının çokluğu hem Türkiye hem de dünya kütüphanelerinde emsali görülmeyecek denli çoktur. 273 Necla Pekolcay, ‘‘Mevlid’’, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29/485. 274 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât) Süleyman Çelebi, 37; Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, 11-24. 275 Pekolcay, ‘‘Mevlid’’, 29/486. 276 Pekolcay, ‘‘Mevlid’’, 29/486. 103 Eserin nüshaları ve eserin metni için çalışmaları bulunan Necla Pekolcay, Kâzım Baykal, Ahmet Ateş, Tahir Alangu, Ahmet Aymutlu ve Faruk Kadri Timurtaş bu sahada önemli çalışmalar ortaya koysa da nüshaların çokluğu sebebi ile ortak bir metin ortaya çıkamamış hatta nüshalar arasında ciddi farkların oluşu bu metnin ortaya çıkmasını zorlaştırmıştır. Otuza yakın Arap harfleriyle basımı yapılmış olan metnin yazma nüshası yüzlerce sayıdadır.277 Eserin kendi dilindeki nüsha fazlalığı yanında bir de farklı dillere de tercüme edilmesi Vesîletü’n-necât’ın ne denli sevilen bir metin olduğunu yine göstermektedir. Süleyman Çelebi’nin mevlidi; Arapça, Çerkesçe, Rumca, Kürtçe, Tatarca, Almanca, İngilizce, Arnavutça, Boşnakça, Sevahili gibi dillere çevirilmiştir.278 Günümüzde en çok kullanılan mevlid metninin nüshası 317 beyitle 1323’te basılmış olan Rıza Efendi’nin nüshasıdır.279 Mevlid metni 750 beyit iken eklemelerle beraber 900-1000 beyite çıkmaktadır.280 Diyarbakır’da okunan mevlid metni ise ‘‘Kesikbaş Mevlidi’’ diye basılan mevlid metnidir. Süleyman Çelebi mevlidinin kısa hali gibi basılan bu mevlid metninin nüshası Mevlidhan Mustafa’nın özel arşivinde bulunmaktadır. Geleneksel icralarda bu mevlid nüshası kullanılmıştır. Günümüzdeki icracılar Kesikbaş Mevlidi’nde değişimler yapmış olmalarına rağmen geleneksel okuyuş sürdürülmektedir. Zira Diyarbakır’da en çok okunan ve Türk mûsikîsinin özelliklerinin ustaca yansıtılarak icrası yapılan mevlid metnidir. Bu mevlid Arap harfleriyle harekeli olarak yazılmış olup tespit edebildiğimiz kadarıyla toplamda 50 sayfa civarındadır. Mevlidin bölüm başlıkları bulunmayıp bölümler arası geçişler çoğunlukla tekrar beyiti ile sağlanmıştır. Yalnızca ‘‘Mi’râcü’n- Nebî âleyhis-selâm’’ ve ‘‘Vefâtün-nebî âleyhis-selâm’’ başlıkları eserin fihristinde yazılmaktadır. Çeşitli hikâye, kaside, ilahi ve na’tler içeren bu mevlidde; Tevhid, Nur, Velâdet, Merhaba, Mi’râc ve Dua bahirleri bulunmaktadır. Bu bahirlerden önce, bahirler arasında ve bahirlerin kenarında kasideler, na’tlar bulunmaktadır. Bu kasideler Türkçe olduğu gibi özellikle bir kısmı sadece Arapça’dır. H.1311 (M. 1893/1894) senesinde ‘‘Matbaa-i Osmaniye’’de basılmıştır. Mevlidin muhtevasından bahsederken Kesikbaş Mevlidi’nin metni göz önüne alınmıştır. 277 Köksal, Mevlid-nâme, 35-59. 278 Okiç, ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’, 27-58. 279 Pekolcay, ‘‘Süleyman Çelebî Mevlidi Metni ve Menşei Meselesi’’, 40. 280 Çetinkaya, Tarihî Süreçte Mevlid, 26. 104 Eserde kullanılan dil sade bir Türkçe olmasına karşın ifade gücü ile duyanlara tesir edecek bir ahenkle yazılmıştır. Mesnevi tarzında yazılan eserde genel olarak remel bahrinin ‘‘Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün’’ kalıbı kullanılmıştır.281 Eserde ahenk unsurları tekrar beyitlerle sağlansa da kafiyelerin çoğu kullanılmış olup özellikle cinaslı kafiyelere sıkça yer verilmiştir. Bununla beraber istiare, tarsi, iştikak, akis gibi söz sanatlarına da yer verilmiştir. Ayrıca ses ve söz tekrarlarından çokça faydalanılmıştır. Tekrarlarla oluşan ahenk unsurlarına şu beyitler -235-236-237. beyitler- örnek olarak verilebilir:282 ‘‘Budur ol sultân ki ‘âlemde müdâm Günde biş kez urulısar nevbeti Budur ol kim geliser Hakdan buna Tâc-ı izzet birle levlâk hil’ati Budur ol kim buna kim olsa karîb Bî-gümân ol Hakk’a bulur kurbeti’’ Eser çeşitli kaynaklardan istifade edilerek yazılmıştır. Tasavvufi düşüncelerin ustaca kullanılması, dinî motiflerin varlığı, âyet ve hadislerin kullanımı şairin başka kaynaklardan yararlandığını göstermesi açısından önemlidir. Nitekim Ebü’l-Hasan el- Bekrî’nin yazmış olduğu Arapça siyer kitabı, Erzurumlu Mustafa Darîr’nin siyer kitabı, Âşık Paşa’nın Garipnâmesi gibi eserler Süleyman Çelebi’nin yararlandığı kaynaklara örnek gösterilmektedir.283 Eser çeşitli nüshalarda ‘‘Mevlid’’ veya ‘‘Mevlüd’’ gibi isimlerle kaydedilmiştir.284 Lakin Süleyman Çelebi bizzat kendisi eserinin ismini ‘‘Hâtimetü’l-kitâb’’ kısmında şu beyitlerle Vesîletü’n-necât olduğunu söylemiştir:285 ‘‘İşbu kân-ı şehd ki şîrindür didi Bil Vesîletü’n-necât oldı adı’’ 281 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât) Süleyman Çelebi, 39. 282 Süleyman Eroğlu, ‘‘Vesîletü’n-Necât’ta Ahenk Unsurları’’, Süleyman Çelebi ve Mevlid Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri, ed. Mustafa Kara – Bilal Kemikli (Bursa: Bursa Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2007), 219-234. 283 Pekolcay, ‘‘Mevlid’’, 29/486. 284 Pekolcay, Mevlid (Vesîletü’n-Necât) Süleyman Çelebi, 39. 285 Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, 26. 105 Mevlidhan Mustafa’nın özel arşivinde bulunan bu mevlidin nüshasının başlığı ‘‘Mevlidin-nebi sallallahu aleyhi ve selam’’dır. Bu başlıktan sonra mevlid başlanmaktadır. Mevlidin ilk beyiti: ‘‘Allah adın zikr edelim evvelâ Vâcip oldur cümle işde her kula.’’ beyitidir. Şu beyitlerle son bulmaktadır: ‘‘Yâ ilâhî kılma bizi dâllîn Bu duâya cümleniz deyin âmîn.’’ Eserdeki tekrar beyiti ise: ‘‘Ger dilesiz bulasız oddan necât Aşk ile derd ile îdin es-Selât.’’ beyitidir. Eserde mevlide başlamadan önce iki sayfalık ‘‘Hikâye-i Mevlid’’ başlığıyla bir bölüm bulunmakta daha sonra ‘‘Kasîde-i Mevlidi Şerîf’’ başlığı taşıyan 10 beyitlik şu murabba bulunmaktadır: ‘‘Ey Hüdâdan lütfu ihsân isteyen Mevlidi pâki Resûlillâhe gel Cennet içre hûr-i ğilmân isteyen Mevlidi pâki Resûlillâhe gel Ol resûlin doğduğu şeb-i gümân Leyle-i kadre müşâbihdir hemân Bulmak istersen cehennemden emân Mevlidi pâki Resûlillâhe gel Zât-ı pâkî cân-û dilden dinle sen Mahz-ı nuri hakdır ol zât-ı hasen Oldu ni’ce dünyâda sâğ-u esen Mevlidi pâki Resûlillâhe gel Meclis-i mevlidde ey Vâlî mudâm Ol resûle kıl selât ile selâm Cennet-i â’lâda istersen makâm Mevlidi pâki Resûlillâhe gel 106 Fikredib dünyâdan elbet göçmegi Cennete ağir sırâttan geçmeği Havz-ı Kevserden dilersen içmeği Mevlidi pâki Resûlillâhe gel’’ Murabbanın hemen sağ kenarında ‘‘Bu Eşrefoğlu Rumi’nin günahı çokdur gayet. Şefâat kıl ya Muhammed! Nuri şemsi kamer mâh’ı eyden.’’ ifadesi yer almaktadır. Murabba mevlid törenlerinde bu nüshada yazıldığından farklı sözlerle icra edilmektedir. Murabbadan sonra ‘‘Şol Cennetin Irmakları’’ şiiri yer almaktadır. Daha sonra ‘‘Kasîde-i Tevhîdi Şerîf’’ başlığıyla 19 beyitlik bir kaside yer almaktadır. ‘‘La ilâhe illallah’’ zikri üzerine yazılmış bu kasidenin kime ait olduğu yazılmamakta ve sol kenarında mevlid okumanın öneminden bahsedilmektedir. Kasidenin devamındaki diğer sayfanın sağ kenarında ‘‘Sezâdır zâtına ancak risâlet ya Resûlallâh / Beşirsin şânına lâyık beşâret ya Resûlallâh’’ beyiti ile başlayan bir Na’t-ı Şerîf yer almaktadır.286 Tevhid kasidesinden sonra ‘‘İbrâhim Hakkı Hazretleri’’ başlığıyla İbrahim Hakkı’nın altı beyitlik şu eseri yer almaktadır: ‘‘Habîbi Hakdan öğren kimyâ hoş Ne kim ederse verir rızâ hoş Gelince kalbine hüznü elem ğam Çek ânî sen sana bil âşinâ hoş Misafirdir ğam it î’zzet anâ kim Gider senden Hüdâ’ya her belâ hoş Nuzûl eyler hevâtır kalbe Hak’dan Kabûl it cümle yedi merhebâ hoş Seni ğam görmesün illâki handân 286 Bu Na’t-ı Şerîf, Diyarbakır’da her cuma gecesi yatsı namazından önce okunan ‘‘selâtu selam’’dan sonra Hüseyni makamında icra edilen ve mevlidhanların arzusu ile mevlid aralarında da okunabilen bir na’ttır. ‘‘Diyarbakır Cami Mûsikîsi Formları Salâ (Salât)’’ başlığı altında bu na’t yazılmış ve dördüncü bölümde de notaya alınmıştır. 107 Sakın red itme derdi bil devâ hoş Cefâdan kaçma nâmerd olma Hakkî Cefâdan merd-i hak bulmuş safâ hoş’’ Bu fasıllardan sonra bölüm başlıkları bulunmayan mevlidin bölümleri başlamaktadır. Mevlidin muhtavası ise şöyle sıralanmaktadır: 1.‘‘Mevlidin-nebi sallallahu aleyhi ve selam’’ başlığından sonra başlayan bu bölüm Tevhid Bahri’dir. Tekrar beyiti ile beraber 14 beyit olan bu bölümde Allah’ın adını zikretmenin kullar üzerindeki önemli etkilerinden bahsetmektedir. Zira Allah adını zikredenin tüm işleri kolaylaşır ve tüm günahları affedilmektedir. Daha sonra Allah’ın bir olduğunu ve âlemlerin Allah’ın ol emriyle oluştuğunu belirtikten sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçmektedir. 2. Hz. Muhammed’in nurunun intikalinden önce ayrı bir bölüm olarak yazılan bu bölüm Vasiyet kısmıdır. 4 beyit olan bu kısımda Süleyman Çelebi kendisine dua edilmesini, Fâtiha okunmasını talep etmekte ve bunu yapanlar için kendisi de dua etmektedir. Bu fasıldan sonra ‘‘Li’llahi’l-Fâtiha me’s-salavât’’ ifadesi yer almakta ve bir sonraki bölüme başlanmaktadır. 3. Tekrar beyiti ile beraber 10 beyit olan bu bölüm, Hz. Muhammed’in nurunun intikalinin anlatıldığı Nur Bahri’dir. Bu nur, Hz. Âdem’in alnında yıllarca kalmış daha sonra Hz. Havva’nın alnına geçmiştir. Bu nur; Hz. Şit, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e intikal etmiştir ki ta Hz. Muhammed doğuncaya dek. Bu nurun intikali aktarıldıktan sonra tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. Bir sonraki bölümden önce ‘‘Kasidetüş- şerif’’ başlığı ile altı beyitlik Arapça bir kaside yer almaktadır. 4. Tekrar beyiti ile beraber toplamda 25 beyit olan bu bölüm Velâdet Bahri’dir. Bu bahirde Hz. Muhammed’e hamile kalan Âmine’nin doğum esnasında yaşadığı alâmetler aktarılmaktadır. Zira Âmine, Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi doğum yaptığı esnada evinin göğe dek nurla kaplandığını, meleklerin Kâbe gibi evini tavaf ettiğini, elinde üç âlem taşıyan üç melek gördüğünü, gökten saf saf meleklerin indiğini ve böylelikle doğumunda kendisine yardımcı oldukları aktarılmaktadır. Özellikle doğum esnasında çok susadığı bir anda kendisine tatlı bir şerbetin verildiğini ve beyaz bir kuşun kanatlarını 108 üzerine gererek doğumun yaşandığı bildirilmektedir. Tekrar beyiti ile bir sonraki bölüme geçilmektedir. 5. 14 beyit olan bu bölüm, Merhaba Bahri’dir. Bu bahirde Hz. Muhammed’in dünyaya teşrifleri derin hürmet ve sevgiyle karşılanmaktadır. Tekrar beyitinden sonra iki beyit daha yer almakta ve diğer bahire geçilmektedir. Bu nüshadaki Merhaba Bahri şu şekildedir: ‘‘Yaradılmış cümle oldu şâduman Gam gidüp âlem yeniden buldu cân Cümle zerrât-ı cihân edüp sedâ Çağrışuben dediler kim merhabâ Merhabâ ey âlî sultan merhabâ Merhabâ ey kân-ı irfân merhabâ Merhabâ ey kurretü’l-aynı Halîl Merhabâ ey hâs-ı mahbûb-ı Celîl Merhabâ ey cümlenin matlûbî sen Merhabâ ey Hâlıkın mahbûbî sen Merhabâ ey cân-ı cânân merhabâ Merhabâ ey derde dermân merhabâ Merhabâ ey âsî ümmet melceî Merhabâ ey çâresizler eşfa’ı Merhabâ ey rahmeten li’l-âlemîn Merhabâ sensin şefîu’l-müznibîn Ey cemâli gün yüzü bedr-i münîr 109 Ey kamû düşmüşlere sen dest-gîr Dest-gîrisin kamû üftâdenin Hem penâhı bende-i âzâdenin Ey gönüller derdinin dermânı sen Ey yaradılmışların sultânı sen Ger dilersiz bulasız oddan necât Aşk ile derd ile îdin es-Selât Çünkü ol mahbûb-i Rahmân-i Rahîm Kîldî dünyâyî cemâlinden na’îm Birbirîne müjdeleyû her melek Raksâ gîrdî şevk-i şâdından felek.’’ 6. Mi’râc Bahri olan bu bölüm 33 beyittir. Hz. Muhammed’in Cebrail ile konuşmasından sonra Refref adlı bineğin gelip onu Sidre’ye götürmesi aktarılmaktadır. Hz. Muhammed Sidre’de Allah’a yaklaşmakta ve Allah kendisine muradını sormaktadır. Hz. Muhammed, muradının yalnızca ümmetinin hâlinin ne olacağına dair olduğunu söyleyince; Allah ümmetini kendisine bağışladığını, cenneti kendileri için hazırladığını iletmiştir. Hz. Muhammed’in mi’râcının Allah katında olmasından bahsedildikten sonra Allah, ümmetin mi’râcını da namaz ibadeti ile gerçekleşeceğini müjdelemekte ve ümmetini çağırması için onu geri göndermektedir. Mi’râc hadisesini ümmetine anlatan Hz. Muhammed’i sahâbeler tebrik etmektedirler. Böylece mi’râc bahri aktarıldıktan sonra son bölüme tekrar beyiti olmadan geçilmektedir. 7. Dua Bahri olan bu bölüm 6 beyittir. Allah’a Hz. Peygamber’in hatırı için günahların bağışlanması dilenmekte ve kendisine layık kullara yakın kılması istenmektedir. Dua bölümünden sonra yedi sayfalık ‘‘Vefatı Nebi Aleyhi Selâm’’ bölümü de bulunmasına rağmen elimize bu kısmı ulaşamadığından muhtevasından bahsedilememiştir. Nitekim Vefat-ı Nebi’den sonra üç sayfa ‘‘Vefât-ı Fâtımatüz-zehrâ 110 Radiyallahû ânhâ’’, beş sayfa ‘‘Hikâye-i Geyik’’, iki sayfa ‘‘Hikâye-i Güvercin’’, üç sayfa ‘‘Hikâye-i İbrâhîm âleyhi selâm’’, beş sayfa ‘‘Hikâye-i Kesikbâş’’, üç sayfa ‘‘Hikâye-i İslâm Yahûdî’’, bir sayfa ‘‘Hikâye-i Deve’’ başlıkları ile bölümler bulunmaktadır. Deve hikâyesinden sonra da ‘‘Na’t-ı Şerîf Kenârında’’, ‘‘İlâhî Kenârında’’ ve ‘‘Duâi Mevlidi Şerîf’’ gibi kısımlar yer almaktadır. 3.6.2. Vesîletü’n-Necât’ın İcrası Diyarbakır’da Rebîülevvel ayı geldiğinde mevlid ayının geldiği söylenmekte ve her evde mevlid okutulmaya çalışılmaktadır. Diyarbakır’ın kültüründe mevlidin önemli bir yeri vardır ve çok sevilmektedir.287 Diyarbakır’da yaygın olan mevlid okuma-okutma geleneğinde Re’fet Efendi mevlidi okutulmakta iken 1960’lı yıllardan sonra radyolarda Süleyman Çelebi mevlidi okunmaya başladıktan sonra Diyarbakır’da Çelebi’nin mevlid metni okunmaya başlanmıştır. Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerden Diyarbakır’a zengin kesimlerin mevlidini okumak için gelen mevlidhanların da Süleyman Çelebi’nin mevlidini okumaları, Diyarbakır mevlidhanlarının Süleyman Çelebi mevlidini okumaya istekli hâle getirmiştir. Nitekim mevlidhanlarla yaptığımız görüşmelerde özellikle Süleyman Çelebi mevlidinin sarih bir Türkçe ile yazılmış olması, daha iyi anlaşılması ve kısa oluşu gibi sebeplerle tercih ettiklerini ve böylece irticalen okuduklarını ifade etmişlerdir.288 1960’lı yıllardan önce Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidi okunmamaktaydı. Diyarbakır’da okunan Süleyman Çelebi mevlidi ise ‘‘Kesikbaş Mevlidi’’ diye bilinen mevlid metnidir.289 Bu mevlid yörede Türk mûsikîsi özelliklerinin ustaca yansıtılarak icrası yapılan mevlid metnidir. Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidinin icrasının yapısı, mevlide hazırlık aşamaları ve mevlidhanların daveti diğer mevlidlerle (Bateyî, Haydarî ve Ahmed Hasi mevlidlerinde olduğu gibi) aynı özellikler barındırmaktadır.290 Diyarbakır’da icra edilen 287 Mevlüt Mergen ile yapılan kişisel görüşme neticesinde. Kaynak için bk. Mevlüt Mergen, Kişisel Görüşme, (19 Kasım 2021). 288 Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül-28 Kasım 2021); Aziz Kubat, Kişisel Görüşme, (19 Aralık 2021). 289 Kesikbaş Mevlidi denilmesinin sebebi mevlid metninin sonunda yer alan hikâyelerden biri olan Kesikbaş hikâyesinin olmasıdır. 290 Mevlide hazırlık aşamasında yine; buhur yakılması, şerbet hazırlanması, evdeki zahirattan (pirinç, un, tuz, şeker vb.) azar azar bir tepsiye konularak mevlidhanın önüne bırakılması yer almaktadır. Bunlara ek olarak evlerde okunan mevlidlerde lokum ve bisküvi de yer almaktadır. Tören bitiminde yine teberrük amaçlı bu lokum, bisküvi ve şerbet dağıtılmaktadır. Erzaklar daha sonrasında evde pişen yemeğe katılmaktadır. Günümüzde camide icra edilen törenlerde Diyarbakır çöreği, şeker dağıtılmaktadır. Düğün mevlidlerinde genelde yemekli olduğu için böyle bir uygulama yapılmamaktadır. 111 Süleyman Çelebi mevlidi geleneksel icrada291 bölüm bölüm şu şekilde icra edilmekte idi:292 1. Başlangıç: Mevlidhan en başta Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başlamaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’den okunacak âyet veya âyetlerin hangisi olacağına dair bir netlik yoktur. Mevlidhan hangi âyeti okumak isterse onu okumaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’den kısa âyet/âyetler okunur. Kur’ân-ı Kerîm okunurken hangi makamda icra edileceği yine mevlidhanın insiyatifi iledir. Kur’ân-ı Kerîm tilavetinden sonra Hz. Muhammed’e salavât getirilir. Sonrasında Hüzzam makamında icra edilen şu tevşih toplu olarak okunur: ‘‘Ey habîbin aşikî divanesi Mevlidi paki Resûlillahe gel Afitab-i hüsnünün pervanesi Mevlidi paki Resûlillahe gel Geç sivadan sırr-ı zate mahrem ol Dem be dem ezkâr ile dil hurrem ol Arazu mendi habib-i ezğem ol Meclisi paki Resûlillahe gel.’’ 2. Tevhid Bahri: Hüzzam başlayıp Hüzzam biten kasideden sonra ‘‘Allah adın zikr edelim evvelâ / Vâcip oldur cümle işde her kula’’ beyiti ile başlayan Tevhid Bahri’ne Hüzzam makamıyla giriş yapılır. Hüzzam okunan bu bahirde, Saba makamının geçkileri de yapılmaktadır. Bu bahirin bitimindeki tekrar beyitinden sonra genellikle Segah makamında şu şekilde salavât getirilmektedir: ‘‘Esselatü vesselam aleyke ya Resûlallah 291 Geleneksel icrada, Diyarbakır mevlidhan geleneğinin son temsilcisi olarak kabul edilen ve neredeyse Diyarbakır’da okunan mevlidin yüz yıllık geçmişine şahit olan Mevlidhan Mustafa ile yapılan kişisel görüşmeler neticesinde bu bilgiler kaydedilmiştir. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül-28 Kasım 2021). 292 Diyarbakır’da zengin kesimlerin veya camide özel gün ve gecelerde yapılan mevlid törenlerinin haricindeki törenlerde, mevlidlerin okunması tek mevlidhan tarafından yapılmaktadır. Büyük mevlid törenlerinde veya zengin kesimin yaptığı törenlerde beş altı mevlidhan çağırılıp icra yapılmaktadır. 112 Esselatü vesselam aleyke ya Habîballah Esselatu vesselam aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirine ya Resûlallah’’ 3. Nur Bahri:293 ‘‘Hak teâlâ çün yaratdı Âdem’i / Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi’’ beyiti ile başlayan bu bahir Hicaz makamında okunmaktadır. Bu bahir okunduktan sonra ek olarak yine Hicaz makamında şu ilahi okunabilmektedir: ‘‘İlham ile dün gece ben gördüm Muhammed’i Ayiney-i kalbimle seyretttim Efendimi Emamesi başında yeşil hulle eyninde Dört yâr ile yanında seyrettim Muhammed’i Katreydim umman oldum derdime derman buldum Dün gece kadre erdim seyrettim Muhammed’i Yunus murada erdi zevk ile safâ sürdü Âşık maşukun buldu seyrettim Muhammed’i’’ 4. Velâdet Bahri: ‘‘Âmine hâtun Muhammed ânesi / Ol sadefden doğdu ol dür dânesi’’ ile başlayan bu bahir için çeşitli makamlarda icralar yapılmaktadır. Genellikle Rast başlanılmakla beraber Uşşak, Karcığar ya da Nevruz da okunmaktadır. Rast makamıyla başlansa bile bazı mevlidhanlar son beyitlere doğru Nevruz makamına dönebilmektedirler.294 Bu bahirde sona doğru okunan ‘‘Geldi bir akkuş kanadıyla revân / Arkamı sığadı kuvvetle hemân’’ beyiti okunduğu esnada ayağa kalkılır ve herkes sağ eliyle sağındakini, sol eliyle de solundakinin sırtını bir iki kere sıvazlar. Tekrar beyiti ile salavât getirilir ve bir sonraki bölüme herkes ayakta iken geçilir.295 5. Merhaba Bahri: ‘‘Yaradılmış cümle oldu şâduman / Gam gidüp âlem yeniden buldu cân’’ beyiti ile başlayan bu bahir genellikle yüksek perdeler isteyen makamlarda icra 293 Bu bölüm geleneksel icrada okunmaktadır. Lakin mevlidhanların verdiği bilgiler neticesinde son yirmi- otuz yıldır okunmadığı söylenmektedir. 294 Mevlidhan Mustafa icrasında sonlara doğru nevruz makamına döndüğünü belirtmiştir. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül-28 Kasım 2021). 295 Diyarbakır’da hangi mevlid okunursa okunsun Merhaba Bahrine geçilirken ayağa kalkılır, Merhaba Bahrinin tamamı ayakta ve eller bağlanarak icra edilir. Cemaatte bulunan herkes bu geleneksel uygulamaya uymaktadır. Evlerde veya diğer yerlerde ayağa kalkarken kıbleye dönme diye bir âdet yoktur. Yalnızca camideki icralarda cemaat kıbleye dönebilmektedir. 113 edilmektedir. Nevruz296 makamıyla icra edildiği gibi bazı mevlidhanlar297 Sünbüle298 (Sultani Nevruz veya Iraki makamı da denilen) makamında da bu bahri icra etmektedirler. Merhaba Bahri okunup herkes oturduktan sonra Uşşak299 makamında şu tevşih muhakkak surette okunur: ‘‘Âlemleri nûr eyledi didâr-ı Muhammed Bülbülleri zâr eyledi ruhsâr-ı Muhammed Asdâf-ı ezelden yine bir Dürr-i yetimi Âşıklara arz eyledi bâzâr-ı Muhammed Her bir gülünün râyihâsı âlemi tutdu Feryâde gelindi dil-i gülzâr-ı Muhammed Üftâdelere dest-res oldu kereminden Her-bân budur ehl-i dile kân-ı Muhammed Âcizlere her demde şefâatle sendedir Kudretle yapıldı bel-i divân-ı Muhammed Gam çekme bugün cümle-i güyân-ı Hûdadan Hakkı olabildinse eğer yâr-i Muhammed’’ 6. Mi’râc Bahri:300 ‘‘Söyleşürken Cebrâîl ile kelâm / Geldi Refref önüne verdi selâm’’ beyiti ile başlayan bu bahir Hüzzam makamında okunmakta ve tekrar beyiti olmadan son bölüme geçilmektedir. 296 Berber Mustafa -Mevlidhan Mustafa’nın hocası- bu makamı Nevruz okumuştur. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül 2021). 297 Mevlidhan Mustafa ve Celal Güzelsel gibi mevlidhanlar. 298 Mevlidhan Mustafa’nın verdiği bilgilere göre bu makamı Diyarbakır’da Ali Pınarlı ismindeki şahıs bulmuş ve ismini vermiştir. Yüksek perdeler isteyen bir makamdır. Neva perdesinin üzerinde seyretmektedir. Kaynak için bk. Mevlidhan Mustafa Beydür, Kişisel Görüşme, (15 Eylül-28 Kasım 2021). 299 Diyarbakır’da Uşşak makamında icra edilen bu ilahi başka yörelerde Hüseyni makamında icra edilmektedir. 300 Geleneksel icrada mi’râc bahri okunmakta iken günümüz icrasında Mirac Kandili gibi günler haricinde pek okunmamaktadır. 114 7. Münâcât Bahri: ‘‘Yâ İlâhî ol Muhammed hakkıçün / Ol şefâat kânı Ahmed hakkıçün’’ beyiti ile başlayan bu bahir Saba makamında okunmaktadır.301 Münâcât Bahri’nin bitiminde Kur’ân-ı Kerîm’den âyet/âyetler okunup dua edildikten sonra mevlid töreni sona ermektedir. 3.6.3. Merhaba Bahri için Okunan Özel Bir İcra Mevlidhan Mustafa Beydür, katıldığı mevlid törenlerinde Merhaba Bahri’ni Sünbüle makamında; Süleyman Çelebi, Bateyî, Haydarî ve Ahmed Hasi mevlidlerindeki Merhaba bahirlerini birleştirerek kendi sıralamasıyla şu şekilde icra etmektedir: ‘‘Cümle zerrati cihan da efnida (Bateyî - Kürtçe) Kırne gazi pık ve gotın merhaba Hat Muhammed merhaba sed merhaba (Haydarî - Kürtçe) Hat Muhammed bo şefi-ı müzniba Hat Muhammed ser ser-u çavara hat Hat Muhammed roja imanı helat Gayrı insanı çıka eşyayı fa (Ahmed Hasi - Zazaca) Merhaba ey seyyidel kevneynı fa Merhaba ey âli Sultan merhaba (Süleyman Çelebi mevlidinden) Merhaba ey kani irfan merhaba Merhaba ey nuri hurşidi Huda (Kürtçe) Merhaba ey tü jıhak nabi cüda Merhaba matlubi âlem her tu yi 301 Bu bahirden sonra Vefat-ı Nebi bölümü bulunmakta ise de Diyarbakır’da pek okunmayan bir bahirdir. Acıklı ve hüzünlü bir bahir olması hasebiyle mevlidi organize eden kişinin talebi olmadıkça –ve kış gecelerinde evlerde yapılan mevlidlerde özellikle kadınların talebi olmadıkça- okunması tercih edilmemektedir. 115 Merhaba evladi Haşim her tu yi Merhaba hate şivanı ümmetı Merhaba hat bo me nura devletı Merhaba ey Bedr-i âlem ya Münîr Merhaba halkı keti ra destegir Vazenı germa helasiya temam (Ahmed Hasi - Zazaca) Vatişi ma esselatu vesselam.’’ 3.7. Diyarbakır’da Mevlid Algısı ve Okunma Amaçları ‘‘Diyarbakırlılar Rebîülevvel ayı geldiğinde mevlid ayı geldi derler. Her evde mevlid okunur. Mahalle hocaları vardır. Mahalle hocasına giden çocuk Kur’ân-ı Kerîm’i yüzünden okumayı öğrendiği gibi hemen mevlide geçer. Mevlidi okuturlar, mevlid okuduktan sonra ilmihale geçer. Mevlid, Diyarbakır’da çok sevilir ve okunur… Diyarbakır’da bizler Müslim, Gayri- Müslim beraber yaşardık. Gayri-Müslim olan bir komşumuz vardı. Mevlid ayı geldiği zaman ismi Bayzar olan o hanım evinde mevlid okuturdu. Rahmetli annem Müslüman olmadığı hâlde kendisine, neden mevlid okutturduğunu sorduğunda komşularından ayrı düşmek istemediği için okuttuğunu söylemişti. Her evde mevlid okunurdu. Mevlid okunmayan ev de yoktur. Mesela adam ev alır mevlid okutur, hacca gider gelir mevlid okutur, düğünlerde illa mevlid okunur.’’302 Mevlüt Mergen’nin ifadeleri Diyarbakır’da mevlide atfedilen değer ve mevlidin algısını anlamak açısından önemlidir. Diyarbakır’da mevlid okuma/okutmak yörenin örf ve âdetlerinden biridir. Hem kadın hem de erkekler arasında yaygın olarak okunan/okutulan 302 Mevlüt Mergen, Kişisel Görüşme, (19 Kasım 2021). 116 mevlid, yörede hemen hemen her vesile ile ve her amaç için okutulmaktadır. Diyarbakır’da mevlidin okunma amaçları ve okunma vesileleri şu şekilde sıralanabilir:303 1. Diyarbakır’da en yaygın mevlid okunma amacı düğün için yapılan okumadır. Günümüzde düğünlerin salonda yapılması bu amacı değiştirmemiştir. Sadece mevlidin daha kısa tutulması dikkat çekmektedir. Düğün mevlidleri yemeklidir. 2. Asker dönüşü için yapılan mevlid törenleri yörede yaygın olan bir diğer mevlid okunma vesilesidir. 3. Taziyede bulunmak, özellikle vefat edenin kırkıncı ve seney-i devriyesi için mevlid okutulmaktadır. Vefat için okutulan mevlidler genellikle yemeklidir. 4. Özel gün ve geceler için. Özellikle Ramazan ayında iftardan önce mevlid okuma âdeti vardır. Kandillerde daha fazla okutulmaktadır. 5. Ev alırken. 6. Hacca giderken ve hacdan dönerken. 7. Doğumlarda. Özellikle ailede uzun zamandan sonra çocuk olmuşsa veya babasız büyüyüp 15 yaşına gelen erkek çocuklar için okutulmaktadır. 8. Allah’a şükür amacıyla. 9. Adak için. İsteklerinin kabulü için de mevlid okuma/okutma yapılmaktadır. Bu tür mevlidler özellikle kadınlar arasında yaygındır. 10. Şehitler için mevlid okutulmaktadır. 11. Bazen mevlid okuma dinî bir vecibe olarak görüldüğü için de okutulmaktadır. 303 Bu sıralama mevlid icracıları ve mevlidhanlar ile yapılan kişisel görüşmeler neticesinde oluşturulmuştur. Ayrıca bk. Yanmış, ‘‘Diyarbakır’da Mevlid Geleneği ve Bazı İller ile Karşılaştırmalı Bir Analiz’’, 123-125. 117 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM DİYARBAKIR’DA 1970-1979 TARİHLERİNE AİT BİR MEVLİD KAYDININ (MAKAMSAL) MAKAM DİZİSİ ANALİZİ Mevlidhanlar: Hâfız Tarık Çıkıntaş - Hâfız Celal Sevimli Mevlid Eseri: Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât isimli mevlidi Okunan mevlid 1970 ile 1979 tarihleri arasında okunduğu düşünülen304 en eski mevlid kaydıdır. Zira bu kayıttan önce var olan herhangi bir kayda tarafımızca ulaşılamamıştır. Bu kayıtta icra edilen mevlid metni Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât isimli eseridir. Diyarbakır’da 1960’lı yıllardan sonra Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak icra edilen bu mevlidin en eski icra örneği muhtemelen bu kayıttır. Kayıttaki icra Berat Kandili sebebiyle baştan sona okunan ‘‘Kesikbaş Mevlidi’’ (Vesîletü’n-necât) diye bilinen mevlid metnidir. Okunan mevlid ‘‘Davet Bahri, Tevhid Bahri, Vasiyet Kısmı, Nur Bahri, Velâdet Bahri, Merhaba Bahri, Mi’râc Bahri, Duâ ve İlticâ Bahri’’ olmak üzere sekiz bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden; Davet Bahri, Tevhid Bahri, Vasiyet Kısmı, Nur Bahri, Velâdet Bahri, Merhaba Bahri ve bahirler arasında okunan eserlerin (makamsal) makam dizisi analizleri, süsleme teknikleri incelenmiştir. Mi’râc Bahri, Duâ ve İlticâ Bahri ise yöre de mübârek gün ve geceler haricinde okunmaması sebebiyle yanlızca makamsal analizi üzerinde durulmuştur. Diyarbakır’da okunan mevlidlerde sosyo-kültürel konum nedeni ve şehrin yüzyıllardır birçok medeniyete ve uygarlığa ev sahipliği yapmasından ötürü kültür-sanat anlamında mozaik (girift) bir yapıya sahiptir. Bu nedenle incelediğimiz eserde de hem Türk Halk Müziği ezgileri hem de Geleneksel Türk Sanat Müziği makamlarının etkisi görülmektedir. Mevlid icrası Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başlamaktadır. Hâfız (Tarık - Celâl) ‘‘Euzu Besmele’’ çekerek Kur’ân-ı Kerîm’den Bakara Sûresi 197-202. âyetleri Hüzzam 304 Hâfız Tarık Çıkıntaş 1979 tarihinde vefat ettiği için bu tarihten önceki bir tarihte bu mevlidi icra ettiği düşünülmektedir. 118 makamında okumaktadır. Okunan âyetlerden sonra ‘‘Amentu billâh. Sadakallâhu’l-mevlâ amen azîm.’’ ifadesiyle Davet Bahri’ne başlamaktadır. 4.1. Bölüm Davet Bahri Davet Bahri ile başlayan bu icra Diyarbakır’daki tüm icralarda okunan bir bahirdir. Bu kayıtta da Hüzzam makamında ve serbest bir formda okunmaktadır.305 Hâfız Tarık ve Hâfız Celal’den hangisinin okuduğunu tespit edemediğimiz Davet Bahri’ne geçmeden hemen önce notası aşağıda verilen ve ‘‘Mefhar-il Mevcudât, Seyyidina Hazret-i Fahr-i Âlem / Muhammed Mustafâ râ Selavât.’’306 sözlerini içeren yine Hüzzam makamında şu beyit icra edilmektedir: Şekil 3: Davet Bahri Hüzzam Salavât 305 Diyarbakır’da icra edilen bu mevlid metni tüm icralarda mevlidhanların belirttiği üzere, Davet Bahri’nin Hüzzam makamında okunan bu tevşih ile başlamaktadır. 306 ‘‘Mevcudadın medar-ı iftiharı, seyyidimiz, Âlemlerin Efendisi Muhammed Mustafa’nın üzerine salât u selâm olsun.’’ 119 1. Satır: Yukarıda notası verilen Davet Bahri Salavâtının ilk satırında icracı Hüzzam makamının karar sesi olan Segah perdesini Rast-Segah atlamasıyla göstermektedir. Devamında çarpma307 süsleme308 tekniği kullanılarak Kürdi perdesi gösterilip Çargah perdesinden Rast perdesine geçilmekte ve Rast hissiyatı oluşturulmaktadır. 2. Satır: Bu satırda tril309 süsleme tekiniğini kullanan icracı; Dügah, Çargah ve Segah perdelerinde çarpma süsleme tekniğini kullanarak Neva perdesine kadar gelip Neva perdesini güçlendirmeye başlamıştır. 3. Satır: Bu satırda Neva perdesi güçlendirilmeye devam edilerek Dik Hisar perdesi Acem perdesi ile gösterilmektedir. Kürdi sesine dek çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. 4. Satır: Neva perdesinden Kürdi perdesine dek inen icracı Segah perdesi ile Kürdi perdesi arasında çarpma süsleme tekniği kullanmaktadır. Kürdi perdesi yerine Dügah perdesi kullanılıp akabinde Rast beşlisi gösterilmekte ve tril süsleme tekniği kullanılarak icranın hareketlendirildiği görülmektedir. 5. Satır: Üç defa glissando310 süsleme tekniğinin kullanıldığı bu satırda glissando süsleme tekniğinin inici ve çıkıcı yapıda oldukları görülmektedir. Gerdaniye perdesinden Evç perdesine glissando süsleme tekniği kullanarak inen icracı Nevada Hicaz dörtlüsünü göstermektedir. İcracı Segah perdesinde yedenli karar (Kürdi perdesi) vererek icrayı bitirmektedir. Davet Bahri Salavâtında; 25 adet çarpma, 2 adet tril, inici ve çıkıcı yapıda 3 adet glissando süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya ahenk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Davet Bahri Salavâtından sonra Davet Bahri olarak okunan aşağıdaki tevşih Hüzzam makamında icra edilmekle beraber icrada Segah makamının da etkileri görülmüştür. Bu bahiri Hâfız Tarık Çıkıntaş ve Hâfız Celal Sevimli beraber icra etmiştir. Bu teşvih topluca 307 Değerini asıl notadan önce veya sonra alarak mızrap ya da parmak darbesi ile yapılan çok kısa değerlikli notalardır. Kaynak için bk. Gülçin Yahya Kaçar, Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler (Maya Akademi Yayınları, 2012), 126. 308 Eserin usulünü bozmadan yapılan, küçük nota yazılımları ile gösterilen ve değerini kendisinden önceki veya sonraki notadan alan çok kısa değerlikli notalardır. Kaynak için bk. Yahya Kaçar, Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler, 126. 309 Titreme mânâsına gelmektedir. Müzik yazısında üzerinde konulduğu notayı bir yarım sesi, bazen de artık iki aralığında bir üst sesi asıl sesle nöbetleşe olarak tekrarlatan işarettir. Kaynak için bk. Yahya Kaçar, Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler, 129. 310 İki ses arasının diyatonik (dizisel bir yapı içerisinde) ya da kromatik (yarım seslerden oluşan ses dizisi) seslerle, süratli bir hareket ile doldurulması ile meydana gelen süslemedir. Kaynak için bk. Nail Yavuzoğlu, Uygulamalı Müzik Teorisi 1 (İstanbul: İnkılâb Kitabevi, 2010), 202. 120 okunduğu için süsleme tekniklerinin tespiti yapılamamıştır. Bu bahrin notası şu şekildedir: Şekil 4: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 1 121 Şekil 5: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 2 122 Şekil 6: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 3 123 Şekil 7: Davet Bahri Hüzzam Tevşih – Sayfa 4 1. Satır: Davet Bahri olarak okunan bu Hüzzam Tevşih’in 1. satırında icracı karar sesi olan Segah perdesi civarında yeden kullanarak (Kürdi perdesi) seyre başlamıştır. Rast perdesine geçen icracı devamında makamın güçlü sesi olan Neva perdesine gelmiştir. 2. Satır: Dik Hisar perdesi kullanılarak Evç perdesinin Acem perdesine dönüştüğü bu satırda Gerdaniye perdesinden Neva perdesine Uşşak dörtülüsü kullanılarak gelmiştir. 3. Satır: Karar sesi olan Segah perdesi civarında yedenli dolaşılıp (Kürdi perdesi) Rast perdesine geçilmiştir. 4. Satır: Karar sesi olan Segah perdesi civarında dolaştıktan sonra Neva perdesi güçlendirilmiştir. 5. Satır: 2. satırda olduğu gibi Dik Hisar perdesi kullanılarak Evç perdesi Acem perdesine dönüştürülüp devamında Neva perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 6. Satır: Segah perdesinde yarım kalış yapılmış olup Rast perdesine yeden sesi kullanılarak (Kürdi perdesi) düşülmüştür. 7. Satır: Rast perdesine düşülerek Neva perdesi güçlendirilmiştir. 8. Satır: Acem perdesinde yarım kalış yapan icracı Nevada Uşşak dörtlüsünü göstermiştir. 9. Satır: 8. satırın devamı olarak Segah perdesinde Segah gösterilerek Rast perdesine geçilmiştir. 124 10. Satır: Bu satırda öncelikle Kürdi perdesi sonrasında Rast perdesi kullanılmıştır. Devamında Neva perdesi güçlendirilmiştir. 11. Satır: Acem perdesi kullanılarak Neva perdesinde yarım kalış yapılmıştır. 12. Satır: 11. satırın devamı olarak Segah perdesinde Segahlı kalış yapılmıştır. Sonrasında Rast perdesine yeden sesi (Kürdi perdesi) kullanılarak düşülmüştür. 13. Satır: Yeden sesi olan Kürdi perdesi kullanılarak Rast perdesinde durulmuş ve sonrasında Neva perdesi güçlendirilmiştir. 14. Satır: Dik Hisar perdesi ve devamında Acem perdesi kullanılarak Nevada Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 15. Satır: 14. satırın devamı olarak yine 12. satırda olduğu üzere Segah perdesinde Segah olarak durulmuş ve Rast perdesine düşülmüştür. 16. Satır: Rast perdesine düşüldükten sonra Neva perdesi güçlendirilmiştir. 17. Satır: Acem perdesinde yarım karar yaptıktan sonra Neva perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 18. Satır: Segah perdesi civarında gezinilmiştir. 19. Satır: İcracılar Hüzzam makam seslerinde serbestçe gezinerek Muhayyer perdesine kadar gelmiştir. 20. Satır: 19. satırın devamı olarak Nevada Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 21. Satır: Evç perdesi kullanılarak Nevada Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 22. Satır: Segah perdesinde duran icracılar 21. satırın devamı olarak burada Hüzzam beşlisini göstermişlerdir. Sonrasında Rast perdesine düşmüşlerdir. 23. Satır: Rast perdesine düşüp yine Neva perdesi güçlendirilmiştir. 24. Satır: Nevada Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 25. Satır: Segah perdesi civarında gezinilerek Rast perdesine düşülmüştür. 26. Satır: 23. satırda olduğu gibi Rast perdesine düşerek sonrasında Neva perdesi güçlendirilmiştir. 27. Satır: Evç perdesi yine Acem perdesine dönüştükten sonra Nevada Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 28. Satır: Makamın karar sesi olan Segah perdesinde karar veren icracılar böylelikle Davet Bahri’ni bitirmişlerdir. 125 4.2. Bölüm Tevhid Bahri Allah’a övgü, hamd ve zikir içeren Tevhid Bahri Hüzzam makamında icra edilen ve notası aşağıda verilen şu beyit ile başlamaktadır: Şekil 8: Tevhid Bahri Hüzzam Salavât 1. Satır: Hâfız Tarık ve Hâfız Celal’den hangisinin okuduğunu tespit edemediğimiz Tevhid Bahri Hüzzam Salavâtın 1. satırında icracı karar sesi olan Segah perdesi civarında seyre başlayarak Evç perdesine kadar gelmiştir. Segah perdesinde gezinirken çarpma süsleme tekniğini iki defa kullanmıştır. Evç perdesinden Hisar perdesine kadar iki defa inici yapıda olan glissando süsleme tekniğini kullanmıştır. 2. Satır: Neva perdesinden Çargah perdesine kadar glissando süsleme tekniği kullanan icracı, Çargah perdesinde de puandorg311 ifade unsuru kullanmıştır. Böylece 1. satırın devamı olarak Nevada Hicaz hissiyatı oluşturulmuştur. İcracı satırın devamında makamın 311 Üzerine konulan notanın icracı tarafından istenildiği kadar uzatılacağı anlamına gelmektedir. 126 karar sesi olan Segah perdesi civarında yeden sesi olan Kürdi perdesini kullanarak serbestçe gezinmiştir. 3. Satır: Çargah perdelerinde iki adet çarpma kullanılmıştır. 2. satırın devamı olarak Segah perdesinde Hüzzam beşlisi yapılmıştır. Ardından Gerdaniye perdesi sıkça kullanılarak Gerdaniye perdesinden Hisar perdesine inici yapıda iki adet glissando süsleme tekniği kullanılmıştır. 4. Satır: Hisar perdesinde çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. Ardından Gerdaniye perdesine gelen icracı Neva perdesine kadar çarpma kullanarak inmiştir. Neva perdesine kadar inen icracı burada Hicaz hissiyatı vermiştir. Devamında Evç perdesinden Neva perdesine kadar inici yapıdaki glissando süsleme tekniğini kullanmıştır. Neva perdesinden Çargah perdesine geçerken de bir çarpma kullanmıştır. 5. Satır: Evç perdesinden Neva perdesine dek inici yapıdaki glissando süsleme tekniği iki defa kullanılmıştır. Devamında Rast perdesi gösterildikten sonra Çargah perdesinde çarpma süsleme tekniği kullanılarak Segah perdesinde karar verilmiştir. Tevhid Bahri Salavâtında; 11 adet çarpma, inici yapıda 9 adet glissando süsleme teknikleri ve puandorg ifade unsurunun bir adet kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Tevhid Bahri Salavâtından sonra Hüzzam makamıyla başlanan Tevhid Bahri’nin tamamı Hüzzam makamında ve serbest bir formda icra edilmektedir. Makamın hem tiz hem de pes taraflarından genişleyen kısımları icrada kullanılmaktadır. Bir sonraki bölüme geçmeden icra edilen salavât yine Hüzzam makamında okunmaktadır. Beyitler arasında ‘‘Allahümme salli alâ Muhammed’’ ve ‘‘Şefâat ya Resûlallah (sallallahu teala aleyhi ve sellem)’’ ifadeleri de ara ara söylenmektedir. Tevhid Bahri’nin notası şu şekildedir: 127 Şekil 9: Tevhid Bahri – Sayfa 1 128 Şekil 10: Tevhid Bahri – Sayfa 2 129 Şekil 11: Tevhid Bahri – Sayfa 3 130 Şekil 12: Tevhid Bahri – Sayfa 4 1. Satır: Tevhid Bahri’nin 1. satırında icracı Evç perdesiyle seyre başlamıştır. Evç perdesinden Neva perdesine kadar çarpma süsleme tekniği kullanarak gelmiştir. Neva perdesini güçlendirerek burada bir Hicaz hissiyatı vermiştir. Devamında Çargah 131 perdesinde Nikriz hissiyatı vermiş ve Çargah perdesinde vibrato312 süsleme tekniğini kullanmıştır. Akabinde Neva perdesinden Evç perdesine kadar çarpma süsleme tekniği uygulamış, Gerdaniye perdesinde vibrato kullanmıştır. Sonrasında Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü yapmış ve Hisar perdesi ile Neva perdesi arasında çarpma süsleme tekniği uygulayarak icrayı zenginleştirdiği görülmüştür. 2. Satır: Muhayyer perdesiyle başlanılan bu satırda Neva perdesi ve Muhayyer perdesi arasında portamento313 süsleme tekniği kullanılmıştır. Muhayyer perdesinden Hisar perdesine dek glissando süsleme tekniği kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesinde Hicaz beşlisi yapılmış ve Neva perdesi kullanıldıktan sonra Evç perdesinde vibrato süsleme tekniği kullanılmıştır. Devamında da Nevada Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. İcracının bu bahirde uyguladığı süsleme teknikleriyle icrayı hareketlendirip renklendirdiği görülmüştür. 3. Satır: Gerdaniye perdesi ile Sünbüle perdeleri arasında; Sünbüle perdesi ile Muhayyer perdeleri arasında çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. Gerdaniye perdesinden Hisar perdesine dek glissando süsleme tekniği uygulanmıştır. Devamında Hisar perdesinden Neva perdesine geçişte yine çarpma kullanılmış, Neva perdesi ile Gerdaniye perdeleri arasında portamento süsleme tekniği kullanılarak ezgisel akışın devam ettirildiği görülmüştür. Akabinde Hisar perdesi ile Evç perdesi arasında çarpma süsleme tekniği uygulayan icracı Neva perdesinde portamento süsleme tekniğini kullanmıştır. Neva perdesinde Hicaz dörtlüsünü göstermiş ve Segah perdesine Hüzzamlı düşmüştür. Ardından Neva ve Çargah perdelerinde vibrato kullanıp Rast perdesinde Rast beşlisi yapmıştır. 4. Satır: Evç perdesinden Hisar perdesine çarpma süsleme tekniği kullanarak gelmiş olan icracı, Neva perdesi ile Segah perdesi arasında portamento kullanmıştır. Devamında Neva perdesini güçlendirmiş ve Segah perdesinde Hüzzam beşlisi göstermiştir. Akabinde Segah perdesi ile Kürdi perdesi arasında vibrato kullanmıştır. Satır sonuna doğru Evç perdesinden Sünbüle perdesine kadar vibrato kullanarak satırı bitirmiştir. 312 Sesin dalgalı olarak uzaması demektir. 313 Türk müziğinde icraya hareket ve etkililik katmak ve makamın karakteristik bölgelerindeki perdeleri belirtmek amacıyla bir notayı diğerine bağlayan kaydırma hareketine denir. Kaynak için bk. Ayhan Gunca, Kemençe, Ney ve Tanbur İçin Orkestral Yazım Tekniği, İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanatta Yeterlilik Tezi, 2007, 64. 132 5. Satır: Sünbüle ve Tiz Neva perdeleri arasında portamento yapmış olan icracı, Tiz Neva perdesi ile Muhayyer perdesi arasında da glissando süsleme tekniğini uygulamıştır. Devamında Hisar perdesi ile Neva perdesi arasında çarma süsleme tekniği kullanarak Nevada Hicaz hissiyatı vermiştir. Akabinde yeden sesi olan Kürdi perdesi kullanarak karar sesi civarında gezinen icracı, Çargah perdesinde tril süsleme tekniğini uygulamıştır. Satırın sonunda Segah perdesinde Hüzzam göstermiştir. 6. Satır: Gerdaniye perdesi vurgulanarak Evç ve Hisar perdelerinde mordan314 süsleme tekniği kullanılmıştır. Satırın sonunda Neva perdesinde Hicaz beşlisi gösterilmiştir. 7. Satır: Tiz Çargah perdesiyle başlanılan bu satırda Evç perdesinde mordan süsleme tekniği, Evç perdelerinde vibrato kullanılmış ve Nevada Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 8. Satır: Muhayyer, Gerdaniye, Evç perdelerinde glissando kullanılmış ve Tiz Çargah’a kadar genişletilmiştir. Çargah perdesinde vibrato yapılmıştır. Devamında Neva perdesinde Hicaz gösterilerek Hisar perdesinde vibrato yapılmıştır. Akabinde Çargah ve Evç perdeleri arasında portamento kullanılarak Evç perdesine kadar vibrato yapılmış ve Nevada Hicaz beşlisi gösterilmiştir. 9. Satır: Segah perdesinde Hüzzam beşlisi gösterilip Çargah perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Devamındaki Rast ve Segah perdelerinin atlamaları portamento şeklinde yapılmış ve Segah sesinde Hüzzamlı kalış yapılmıştır. Akabinde Kürdi perdesinden Evç perdesine kadar sekileme yapılmış ve Gerdaniye ile Neva perdeleri arasında çarpma süsleme tekniği uygulanmıştır. 10. Satır: Neva perdesi güçlendirilerek Çargah ve Segah perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Kürdi perdelerinde vibrato kullanılarak burada Hüzzam hissiyatı verilmiştir. Akabinde Hüzzam makamının genişleyen kısımlarına gelinmiştir. 11. Satır: Hüzzam makamının genişleyen kısımlarında karışık gezinen icracı, Gerdaniye ve Muhayyer perdelerinde çarpma süsleme tekniğini kullanmıştır. Gerdaniye ve Evç perdelerinde vibrato kullanmış ve Evç perdesinde Segah hissiyatı vermiştir. Devamında Sünbüle perdesinde vibrato kullanmış ve Çargah, Sünbüle, Muhayyer perdelerinde çarpma süsleme tekniğini uygulamıştır. Akabinde Gerdaniye perdesinde Rast hissiyatı vermiştir. Ardından Muhayyer perdesinden Evç perdesine geçerken portamento yapmıştır. 314 Asıl notanın önüne ya da arkasına konan çift çarpma notalarıdır. Kaynak için bk. Yahya Kaçar, Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler, 127. 133 12. Satır: Evç ve Gerdaniye perdesine kadar vibrato kullanılmış, tiz bölgede karışık gezinilip Hisar ve Neva perdeleri arasında çarpma süsleme tekniği uygulanmıştır. Ardından Neva perdesine düşülerek burada Hicaz beşlisi yapılmıştır. Devamında Karcığar hissiyatı tam olarak verilmese de burada bir Karcığar hissiyatı hissetmenin mümkün olduğu görülmektedir. Daha sonra Muhayyer ve Evç perdelerinde portamento yapılmıştır. 13. Satır: Neva perdesi civarında karışık gezinilip Çargah, Evç, Hisar ve Neva perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Devamında Neva perdesinde vibrato kullanılmış ve tam olmasa da Nevada Hicaz hissiyatı verilmiştir. Sonrasında Neva perdesinde vibrato kullanılırken Rast perdesi ile birlikte portamento kullanılmış ve Rast perdesinden Gerdaniye perdesine kadar sıralı bir şekilde tiz bölgeye gelinmiştir. Devamında Nevada Hicaz dörtlüsü yapılmıştır. 14. Satır: Tiz bölgede karışık gezinilip Tiz Çargah perdesine kadar gelinmiş ve Muhayyer, Tiz Çargah perdeleri arasında glissando kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesi ile Tiz Çargah perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. Devamında Sünbüle perdesi kullanılıp Gerdaniye perdesine kadar gelinerek Buselik hissiyatı verilmiştir. Daha sonra Sünbüle perdesinden Neva perdesine kadar vibrato kullanılmış ve burada Nevada Hicaz beşlisi yapılmıştır. Sonrasında da Evç ve Hisar perdeleri arasında vibrato kullanılmıştır. 15. Satır: Tiz bölgede karışık gezinerek Evç perdesinde glissando kullanıp Çargah perdesinde vibrato kullanan icracı, burada bir Nikriz hissiyatı vermiştir. Devamında Evç, Hisar, Gerdaniye ve Neva perdelerinde vibrato kullanmıştır. 16. Satır: Segah perdesi vurgulanarak başlanan bu satırda; Çargah, Segah, Kürdi, Rast perdelerinde çarpma kullanılıp Rast perdesine düşülmüştür. Devamında Segah perdesinden Hisar perdesine kadar çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. Sonrasında Gerdaniye-Neva perdeleri arasında glissando kullanılmış ve Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü yapılmıştır. Sonrasında Neva perdesi civarında gezinen icracı, bir sonraki Neva perdesine kadar bağlı bir şekilde vibrato kullanmıştır. Daha sonra Neva, Çargah, Segah perdeleri arasında çarpma kullanmıştır. Akabinde Dügah perdesine kadar düşüp burada bir Uşşak havası vermiştir. Sonrasında Dügah, Segah, Çargah perdeleri arasında çarpma yapmış ve Segah sesinde Hüzzam göstermiştir. 134 17. Satır: Gerdaniye perdesi vurgulanarak başlanan satırda Evç ve Hisar perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Devamında Sünbüle perdesi kullanılıp burada vibrato yapılmıştır. Akabinde Muhayyer perdesinde durulmuştur. 18. Satır: Tiz bölgede karışık gezinilip Gerdaniye ve Evç perdelerinde çarpma ile vibrato kullanılmıştır. Devamında Evç perdesinden satır sonundaki Neva perdesine kadar vibrato yapılmış ve Nevada Hicaz beşlisi gösterilmiştir. 19. Satır: İcracı bu satırda Neva perdesinde portamento kullanmıştır. Daha sonra tiz bölgelerde karışık gezinmiştir. Devamında Evç ve Hisar perdelerinde glissando süsleme tekniği uygulayıp sonraki Neva perdesinde vibrato yapmış ve burada Hicaz beşlisi kullanmıştır. Akabinde Evç perdelerinde vibrato yaparak yine Neva perdesinde vibrato kullanmıştır. Çargah perdesinde Nikriz beşlisi ile satırı bitirmiştir. 20. Satır: Gerdaniye perdesinden Neva perdesine kadar glissando kullanılmış, Tiz Çargah perdesinde portamento kullanılarak Muhayyer perdesinden Gerdaniye perdesine kadar vibrato yapılmıştır. Devamında Evç perdesine düşülüp burada vibrato yapılarak Evç perdesinde Segah beşlisi kullanılmıştır. Akabinde Hisar perdeleri ve Neva perdeleri arasında çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. 21. Satır: Evç, Hisar, Neva ve Çargah perdelerinde mordan kullanılıp çargah perdesinde Nikriz beşlisi gösterilmiştir. Devamında Hisar perdesi ile Neva perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Hisar ve Neva perdelerinde mordan kullanılmıştır. Çargah perdelerinde tril, glissando kullanılmış ve çargah perdesinde Nikriz hissiyatı verilmiştir. Devamında Segahta Hüzzam beşlisi gösterilmiştir. Ve Segah perdesinde vibrato kullanılmıştır. Çargah ve Segah perdelerinde çarpma kullanılıp devamında Dügah perdesinde de çarpma ve vibrato kullanılıp Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 22. Satır: Karar sesi olan Segah perdesi civarında karışık gezinilip Gerdaniye perdesinden Neva perdesine kadar glissando kullanılmıştır. Devamında Segah sesinde Hüzzam beşlisi gösterilmiştir. Sonrasında Çargah perdesinden başlayıp satır sonundaki Segah perdesine kadar çarpma süsleme tekniği kullanılarak Segah perdesinde vibrato yapılmıştır. Akabinde Segah perdesinde Hüzzam beşlisi gösterilmiştir. 23. Satır: Tiz Çargah perdesi vurgulanıp, Tiz Çargah, Tiz Segah, Tiz Kürdi perdelerinde çarpma tekniği kullanılmıştır. Gerdaniye perdesine Rast dörtlüsü ile düşülmüştür. Hisar perdesinde tril ve glissando kullanılarak satır sonunda tiz bölge vurgulanmaya devam edilmiştir. 135 24. Satır: Tiz gölgede karışık gezinilip; Tiz Çargah, Tiz Segah ve Tiz Kürdi perdelerinde çarpma kullanılmıştır. Sonrasında Muhayyer perdesinde Uşşak hissiyatı verilmiş ve vibrato kullanılmıştır. Gerdaniye perdesinde Rast hissiyatı verilmiştir. Devamında Gerdaniye, Muhayyer, Evç perdeleri arasında çarpma süsleme tekniği kullanılıp Gerdaniye perdesinde vibrato kullanılmıştır. 25. Satır: Tiz bölgede gezinmeye devam eden icracı; Tiz Segah, Gerdaniye ve Tiz Çargah perdeleri arasında vibrato kullanmıştır. Devamında Sünbüle perdesine geçiş yapmıştır. Sünbüle perdesinden Evç perdesine kadar glissando kullanan icracı Evç perdesinde vibrato yapıp Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü göstermiştir. 26. Satır: İcracının bu satırda Evç perdesi civarında karışık gezinerek burada bir Segah havası oluşturmaya çalıştığı görülmektedir. Evç, Gerdaniye ve Hisar perdelerinde vibrato kullanılmış ve Neva perdesinde Hicaz beşlisi ile satır sonlandırılmıştır. 27. Satır: İcracı Neva perdesinde vibrato ve puandorg kullanmıştır. Devamında Gerdaniye perdesinde vibrato kullanıp Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü yapmıştır. Sonrasında Neva perdesinde tekrar vibrato kullanmıştır. Sonrasında Tiz Çargah bölgesinde Sünbüle perdesi ile birlikte karışık gezinip Evç ve Hisar perdesinde vibrato kullanmıştır. 28. Satır: 27. satırın devamı olarak Nevada Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde Neva ve Muhayyer perdeleri arasında portamento kullanılıp Muhayyer ve Gerdaniye perdeleri arasında vibrato kullanılmıştır. Sonrasında Hisar ve Neva perdeleri arasında vibrato kullanılıp Neva perdesinde hicaz beşlisi gösterilmiştir. Muhayyer perdesinden Neva perdesine kadar glissando kullanılmıştır. 29. Satır: Karar sesi olan Segah perdesi civaranda yedenli –Kürdi perdesi- dolaşılmıştır. Devamında Tiz Segah perdesi vurgulanıp burada vibrato kullanılmış ve Sünbüle perdesi ile Muhayyer perdesi arasında da vibrato kullanılıp Muhayyer perdesinden Hisar perdesine kadar sıralı bir şekilde düşüş gerçekleştirilmiştir. 30. Satır: Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü yapan icracı, Rast perdesine Rast dörtlüsü ile düşüp satırı Segah perdesinde vibrato ile sonlandırmıştır. Satırın sonunda Segah perdesinde puandorg yapmıştır. 31. Satır: Neva perdesinde Hicaz beşlisi gösterilmiştir. Devamında Evç perdeleri arasında vibrato gösteren icracı, Segah perdesinde de Hüzzam beşlisi yapmıştır. 32. Satır: Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 136 33. Satır: Neva perdesi civarında karışık gezinildikten sonra Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 34. Satır: Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 35. Satır: Segah perdesinde Hüzzam dörtlüsü gösterilmiş ve satır sonunda Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 36. Satır: Hüzzam makamının karar perdesi olan Segah perdesinde karar verilmiştir. Tevhid Bahrinde; 87 adet çarpma, 12 adet mordan, 3 adet tril, 15 adet glissando, 77 adet vibrato, 17 adet portamento süsleme teknikleri ve 3 adet puandorg, hızlıca ve ağırlaşarak ifade unsurlarının kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. 4.3. Bölüm Vasiyet Kısmı Mevlid müellifi Süleyman Çelebi’nin kendisi için Fâtiha istediği bu bölüm serbest formda icra edilmektedir. Hüzzam makamında okunan bu bölümde Muhayyer makamına geçki etkileri göstermektedir. Vasiyet Kısmı’nın notası şu şekildedir: 137 Şekil 13: Vasiyet Kısmı 1. Satır: Tiz Segah bölgesinde seyre başlayan icracı, Tiz Segah perdesinde vibrato kullanıp tekrar Tiz Segah perdesinde mordan kullanmıştır. Tiz Segah perdesinden Gerdaniye perdesine kadar vibrato kullanan icracı, Gerdaniye perdesine gelmiştir. Akabinde Muhayyer perdesinde vibrato kullanıp Hisar perdesinde tril süsleme tekniğini kullanmış ve Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü yapmıştır. 2. Satır: Tiz bölgede Tiz Çargah perdesine kadar gelen icracı, Tiz Çargahta vibrato kullanıp Gerdaniye perdesine kadar düşmüştür. Tiz Neva perdesinden Muhayyer perdesine kadar düşüp Tiz Segah perdesinde vibrato kullanan icracı, Muhayyer perdesinde bir Uşşak havası oluşturmuştur. Devamında Gerdaniye ve Evç perdelerinde tril kullanmıştır. Akabinde Muhayyer ve Gerdaniye perdelerinde vibrato kullanıp Evç 138 perdesinde Segah havası vermiştir. Devamında Evç perdesinde vibrato kullanıp satırı Hisar perdesi ile bitirmiştir. 3. Satır: Nevada Hicaz beşlisi gösteren icracı sonrasında Hüseyni ve Acem perdelerini kullanmıştır. Ardından Segah perdelerinde tril kullanmıştır. Devamında Dügah perdelerinde vibrato kullanmış ve Dügahta Uşşak dörtlüsünü göstermiştir. Akabinde Acem, Hüseyni ve Dügah perdelerinde çarpma süsleme tekniğini kullanmıştır. Daha sonra Acem ve Hüseyni perdelerinde tril kullanmış ve Acem perdesinde ayrıca vibrato kullanmıştır. 4. Satır: Hüseyni ve Acem perdelerini kullanan icracı, bu satırda Neva perdesinde Buselik beşlisini göstermiştir. Ayrıca Hüseyni ve Çargah perdelerinde vibrato kullanıp Çargah ve Neva perdesinde çarpma kullanmıştır. Devamında Çargah ve Segah perdelerinde vibrato kullanıp Dügah perdesinde Hüzzam beşlisini göstermiştir. Evç perdesinde çarpma kullanıp Evç perdesinden Çargah perdesine kadar glissando süsleme tekniğini kullanmıştır. Ardından Çargah perdelerinde vibrato kullandıktan sonra Dügah perdesinde Uşşak hissiyatı vermiştir. 5. Satır: Neva ve Çargah perdelerinde vibrato kullanılıp Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü yapılmıştır. Ardından Gerdaniye perdelerinde çarpma kullanılıp Muhayyer ve Tiz Çargah perdelerinde portamento yapılmıştır. Çargah perdesinden Neva perdesine kadar Buselik dörtlüsü ile düşen icracı, bu aralıkta glissando kullanmıştır. Segah perdesinde Hüzzam beşlisini gösterip satırı bitirmiştir. 6. Satır: Acem ve Hüseyni perdelerinde tril kullanılıp Neva ve Çargah perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Ardından; Segah, Dügah ve Çargah perdelerinde çarpma kullanan icracı, Dügah perdesinde Uşşak ile karar vermiştir. Vasiyet Kısmında; 10 adet çarpma, 1 adet mordan, 5 adet tril, 2 adet glissando, 26 adet vibrato ve 1 adet portamento süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya ahenk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. İcra, Muhayyer makamında Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile devam etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm tilaveti yine ‘‘Besmele’’ ile başlamaktadır. Âl-i İmrân Sûresi 142-148. âyetler Muhayyer makamında okunarak başlanmakta Karcığar makamında geçkiler yapılarak tekrar Muhayyer makamıyla icra edilen tilavet, ‘‘Sadakallahul-mevlâ. Amen azîm.’’ ifadesiyle sonlanmaktadır. 139 4.4. Bölüm Nur Bahri Hz. Muhammed’in nurunun intikalinin aktarıldığı bu bölüm Muhayyer makamında icra edilen ‘‘Mefhar-il Mevcudât, Seyyidina Hazret-i Fahr-i Âlem / Muhammed Mustafâ râ Selavât.’’ beyitinin icrasıyla Nur Bahri’ne başlanmaktadır: Şekil 14: Nur Bahri – Sayfa 1 140 Şekil 15: Nur Bahri – Sayfa 2 141 Şekil 16: Nur Bahri – Sayfa 3 1. Satır: Çargah perdesinde çarpma süsleme tekniği uygulanarak Dügah perdesinde vibrato kullanılmış ve Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında Segah ve Dügah perdelerinde vibrato kullanılmış tekrar Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. Sonrasında tiz bölgede karışık gezinilip Evç ve Muhayyer perdelerinde portamento yapılmıştır. 2. Satır: Hüseyni ve Çargah perdelerinde vibrato kullanılıp Neva perdesinde tril kullanılmıştır. Akabinde Çargah perdesinde çarpma kullanılmıştır. Ölçü sonuna kadar icracı Dügah perdesi civarında karışık gezinip Dühagta Hüseyni beşlisi yapmıştır. 3. Satır: Hüseyni makamının güçlü perdesi olan Hüseyni perdesini güçlendirilip Dügah perdesine kadar Hüseyni beşlisi yapılarak düşülmüştür. Ve bu ölçüde Çargah, Neva perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Gerdaniye perdesinden Rast perdesine kadar çarpma süsleme tekniği kullanılmıştır. 4. Satır: 3. satırdaki Dügah perdesine bağlı olarak 4. satırdaki Gerdaniye perdesine bağlı bir şekilde portamento kullanılmıştır. Hüseyni perdesinde portamento, Hüseyni ve Gerdaniye perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Burada bir Uşşak hissiyatı verilmiştir. Tiz bölgede Muhayyer ve Tiz Çargah perdelerinde portamento kullanılmıştır. Gerdaniye ve Muhayyer perdesinde vibrato kullanılmış ve Gerdaniye perdesinde çarpma kullanılmıştır. Ölçü sonunda Uşşak dörtlüsü ile durulmuştur. 5. Satır: Hüseyni perdesi güçlendirilmiştir. Hüseyni ve Gerdaniye perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Muhayyer ve Gerdaniye perdeleri arasında da aynı şekilde çarpma kullanılmıştır. Dörtlük es işaretine kadar Hüseynide Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. Ölçü sonunda Dügah perdesinde durulmuştur. 6. Satır: Neva ve Muhayyer perdeleri arasında portamento kullanılmış ve sekizlik es işaretinden sonra Muhayyer ve Acem perdesine kadar glissando kullanılıp Çargah perdesine kadar Çargah beşlisi ile düşülmüştür. 142 7. Satır: Acem perdesi kullanılmış ve Acem, Hüseyni perdelerinde glissando kullanılıp Hüseyni ve Neva perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Devamında Çargah ve Neva perdelerinde vibrato kullanan icracı, Neva perdesinde tam olmasa da Acem perdesine usta dokunuşuyla Nevada Buselik hissiyatı vermiştir. Dügah perdesine ise Uşşak hissiyatı vererek düşmüştür. 8. Satır: Acem ve Hüseyni perdeleri arasında çarpma kullanılıp; Hüseyni ve Acem, Hüseyni ve Muhayyer perdeleri arasında vibrato kullanılmıştır. Devamında Acem ve Hüseyni perdesinde tril kullanılıp Neva ve Hüseyni perdelerinde tekrar vibrato kullanılmıştır. Buraya kadar Acem perdesini kullanıp Çargah perdesine kadar düşen icracı, Çargah beşlisini göstermiştir diyebilmekteyiz. Devamında Çargah, Neva ve Dügah perdelerinde vibrato kullanıp Dügah ve Neva perdesi arasında portamento kullanmış ve Dügah perdesinde bir Hüseyni beşlisi göstermiştir. 9. Satır: Karar sesi olan Dügah perdesi civarında karışık gezinen icracı, Muhayyer perdesine kadar sıralı bir şekilde gelmiştir. Devamında Hüseyni perdesinde vibrato kullanıp Çargah perdeleri arasında çarpma yapmış ve Neva perdesinden Segah perdesine kadar glissando kullanmıştır. Sonrasında Segah, Dügah ve Rast perdelerinde çarpma yapmıştır. Satır sonuna doğru Segah perdesinde vibrato kullanan icracı, Dügah perdesinde Hüseyni beşlisi ile durmuştur. 10. Satır: Tiz Çargah perdesini vurgulayıp Tiz Çargah, Tiz Segah perdelerinde vibrato yapılmış ve Tiz Çargah, Tiz Segah ile Muhayyer perdelerinde çarpma kullanılmıştır. Tiz Segah ve Muhayyer perdesi arasında vibrato kullanılmıştır. Gerdaniye perdeleri arasında da vibrato yapılmıştır. 11. Satır: Gerdaniye perdelerinde vibrato, Gerdaniye ve Evç perdelerinde çarpma kullanılmıştır. Aynı şekilde Tiz Çargah ve Tiz Segah perdeleri arasında vibrato kullanılmıştır. Devamında Tiz Çargah, Tiz Segah ve Muhayyer perdeleri arasında çarpma kullanılıp, Muhayyer perdeleri arasında da vibrato kullanılmıştır. Burada Uşşak dörtlüsü gösterilip Gerdaniye perdesine Rast beşlisi ile düşülmüştür. Muhayyer ve Gerdaniye perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Akabinde Gerdaniye ve Muhayyer perdeleri arasında çarpma yapılmıştır. Muhayyer perdesinden Neva perdesine kadar glissando kullanılıp Neva perdesinde Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. En sonda da Neva perdesinde vibrato kullanılmıştır. 143 12. Satır: Acem ve Muhayyer perdeleri arasında portamento kullanılmış devamında Hicaz makamı seslerine (Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdeleri) vurgu yapılmıştır. Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Sonrasında Acem perdesinden Hüseyni perdesine kadar vibrato kullanılıp tiz bölgede karışık gezinilmiştir. 13. Satır: Muhayyer perdesinden Hüseyni perdesine kadar glissando kullanılıp burada Neva perdesinde yeden kullanılarak –Nim Hicaz- Buselik havası verilmiştir. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Akabinde Nim Hicaz ve Hüseyni perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Sonrasında Acem perdelerinde tril kullanılmıştır. Nim Hicaz perdesinden Segah perdesine çarpma yapılarak Hüseyni perdesine geçilmiştir. Acem ve Nim Hicaz perdelerinde vibrato kullanılmış, Segah perdelerinde de vibrato kullanılmış ve Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 14. Satır: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilip Dik Kürdi, Neva, Nim Hicaz perdelerinde glissando yapılmıştır. Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Sonrasında Dik Kürdi perdesinde tril yapılmıştır. Dügah, Muhayyer ve Dik Sünbüle perdelerinde vibrato kullanılmıştır. 15. Satır: Hüseyni perdesinde vibrato kullanılmıştır. Hemen ardından Neva ve Acem perdelerinde portamento kullanılmıştır. Kürdi seslerinde karışık gezinilip Neva perdesinde Hüseyni perdesi kullanılarak çarpma yapılmıştır. Çargah ve Segah perdelerinde vibrato yapılmış ve tiz bölgeye doğru geçilmiştir. 16. Satır: Gerdaniye perdesinde vibrato kullanılmıştır. Devamında Acem ve Hüseyni perdelerinde tril yapılmıştır. Devamında Gerdaniye perdesinde Rast seslerinde karışık gezinilip Neva perdesinde Buselik beşlisi gösterilmiştir. Muhayyer, Gerdaniye ve Evç perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Nim Hicaz perdesinde vibrato yapılmıştır. 17. Satır: Pest bölgeden tiz bölgeye kadar gelinip Nim Hicaz perdesine çeşnisiz düşülmüştür. Rast, Dügah, Dik Kürdi, Nim Hicaz, Neva, Evç ve Gerdaniye perdelerinde vibrato yapılmıştır. Hüseyni, Neva ve Nim Hicaz perdelerinde glissando kullanılmıştır. Neva perdesinde Hüseyni perdesi kullanılarak çarpma yapılmış, Dik Kürdi perdesinde Neva perdesi kullanılarak çarpma yapılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde vibrato kullanılmıştır. Akabinde Dik Kürdi ve Dügah perdelerinde Nim Hicaz perdesi 144 kullanılarak çarpma yapılmıştır. Satır sonunda Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Ve Dügah perdesinde vibrato kullanılmıştır. 18. Satır: Hüseyni perdesinde vibrato kullanılmıştır. Sonrasında Neva perdesi güçlendirilmiştir. Akabinde Evç ve Muhayyer perdelerinde portamento yapılmıştır. Satır sonunda Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında da Hüseyni, Neva, Nim Hicaz, Dik Kürdi ve Dügah perdelerinde glissando yapılmıştır. 19. Satır: Nim Hicaz, Rast, Irak ve Dügah perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Sonrasında Dik Kürdi ve Dügah perdelerinde tril kullanılmıştır. Devamında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü ile karar verilmiştir. Nur Bahri’nde; 36 adet çarpma, 2 adet mordan, 8 adet tril, 9 adet glissando, 65 adet vibrato, 9 adet portamento süsleme teknikleri ve hızlıca ifade unsurunun kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir Nur Bahri’nin hemen bitiminde bir Na’t-ı Şerîf icra edilmektedir. Bu Na’t Hicaz makamında ve 4/4 usulle icra edilmektedir. Bu Na’t-ı Şerîf topluca icra edildiği için süsleme teknikleri tespit edilememiştir. Bu Na’t-ı Şerîf’in notası şu şekildedir: 145 Şekil 17: Hicaz Na’t – Sayfa 1 146 Şekil 18: Hicaz Na’t – Sayfa 2 147 Şekil 19: Hicaz Na’t – Sayfa 3 148 Şekil 20: Hicaz Na’t – Sayfa 4 1. 2. Ölçüler: İcracı seyre Neva perdesini güçlendirerek başlamıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalmıştır. 3. 4. Ölçüler: Gerdaniye perdesine kadar gelip Buselik seslerini dolaşan icracı, tekrar Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz durmuştur. 5. 6. Ölçüler: Güçlü olan Neva perdesi gösterilip Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz durulmuştur. Devamında Rast perdesinde Nikriz beşlisi gösterilmiştir. 7. 8. Ölçüler: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde Neva perdesi güçlendirilmiştir. 9. 10. Ölçüler: Hicaz makamının seslerinde karışık gezinilip Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Akabinde Rast perdesinde Nikriz beşlisinde durulmuştur. 11. 12. Ölçüler: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 13. 14. Ölçüler: Neva perdesi güçlendirilip Evç perdesine vurgu yapılarak tekrardan Acem perdesine geçilmiştir. 15. 16. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalan icracılar, Dügah perdesine kadar gelip tekrar Neva perdesine geçmişlerdir. 17. 18. Ölçüler: Nim Hicaz perdesi gösterilip Rast perdesinde Nikriz beşlisi yapılmıştır. 149 19. 20. Ölçüler: Dügah perdesinde 17. ve 18. ölçülerin devamı olarak Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında Neva perdesi güçlendirilmiştir. 21. 22. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Rast perdesinde Nikriz beşlisi yapılmıştır. 23. 24. Ölçüler: 21. ve 22. ölçülerin devamı olarak Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde de Neva perdesi güçlendirilmiştir. 25. 26. Ölçüler: Gerdaniye perdesine kadar Evç perdesi kullanılarak gelinmiş olup burada bir Rast havası verilmiştir. Sonrasında Acem perdesi kullanılarak Buselik havası verilmiştir. Akabinde Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 27. 28. Ölçüler: Dügah perdesinde Hicaz vurgulanıp Neva perdesi gösterilmiştir. 29. 30. Ölçüler: 27. ve 28. ölçülerin devamı olarak Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Devamında Rast perdesinde Nikriz beşlisi gösterilmiştir. Akabinde de Dügah perdesindeki Hicaz dörtlüsü seslerinde karışık gezinilmiştir. 31. 32. Ölçüler: 29. ve 30. ölçülerin devamı olarak Dügahta Hicaz dötlüsü gösterilmiştir. Devamında da Neva perdesi güçlendirilmiştir. 33. 34. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 35. 36. Ölçüler: 33. ve 34. ölçülerin devamı olarak Neva perdesi vurgulanıp burada Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 37. 38. Ölçüler: 35. ve 36. ölçülerin devamı olarak Rast perdesinde Nikriz beşlisi gösterilmiştir. Devamında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 39. 40. Ölçüler: Neva perdesi güçlendirilmiş ve Evç perdesi kullanılmıştır. 41. 42. Ölçüler: Acem perdesi kullanılarak Buselik hissiyatı verilmiş ve Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Devamında Dügah perdesine Hicaz sesleri kullanılarak gelinmiştir. 43. 44. Ölçüler: Neva perdesi kullanılıp Rast perdesine Nikriz beşlisi olarak gelinmiştir. 45. 46. Ölçüler: Dügahta Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 47. 48. Ölçüler: Neva perdesi güçlendirilmiş ve Evç perdesi kullanılarak Rast hissiyatı, Acem perdesi kullanılarak Buselik hissiyatı verilmiştir. 49. 50. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügah perdesine gelinmiştir. Devamında Neva perdesine geçilmiştir. 51. 52. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmış ve Rast perdesine Nikriz beşlisi kullanılarak gelinmiştir. 150 53. 54. Ölçüler: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Ardından Neva perdesi güçlendirilmiştir. 55. 56. Ölçüler: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmış ve devamında Dügahta Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 57. 58. Ölçüler: Dügahta Hicaz dörtlüsü ile karar verilmiştir. 4.5. Bölüm Velâdet Bahri Na’t-ı Şerîf’ten sonra yine Hicaz makamında ve serbest formda şu salavât çekilmektedir: Şekil 21: Velâdet Bahri Salavât 1. Satır: Gerdaniye perdesi kullanılarak Hüseyni ve Acem perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Devamında Neva ve Nim Hicaz perdeleri arasında Hüseyni perdesi kullanılarak çarpma yapılmıştır. Sonrasında Neva perdesinde Buselik dörtlüsü gösterilmiş; Neva, Nim Hicaz, Segah ve Dügah perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Dik Kürdi ve Dügah perdesinde tril yapılmıştır. Akabinde de Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 151 2. Satır: Hüseyni perdesine vurgu yapılmıştır. Gerdaniye perdesi kullanılıp Hüseyni ve Acem perdeleri arasında çarpma yapılmış ve Hüseyni perdesi kullanılarak Neva ve Nim Hicaz perdeleri arasında çarpma yapılmıştır. Neva perdesinde yeden sesi -Nim Hicaz perdesi- kullanılarak Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. Neva, Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Akabinde Neva perdesinde tril kullanılmıştır. Dik Kürdi ve Dügah perdesinde de tril kullanılmıştır. Sonrasında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 3. Satır: Acem, Hüseyni ve Neva perdelerinde glissando kullanılmıştır. Neva perdesinde yeden sesi -Nim Hicaz perdesi- kullanılarak Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında Rast perdesinde Nikriz beşlisi, satır sonunda da Dügahta Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 4. Satır: Dügah ve Hüseyni perdelerinde portamento kullanılmış ve Hüseyni ile Neva perdesinde glissando yapılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügahta Hicaz dörtlüsü gösterilerek karar verilmiştir. Velâdet Bahri Salavâtında; 6 adet çarpma, 3 adet tril, 4 adet glissando, 1adet portamento süsleme teknikleri ve hızlıca ile ağırlaşarak ifade unsurlarının kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Velâdet Bahri Salavâtından sonra Âmine Hatun’un Hz. Muhammed’e hamileliği ve Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi doğum yaparken yaşanan mucizelerin aktarıldığı Velâdet Bahri, mevlid içerisinde icra edilen en uzun bahirdir. Serbest formda icra edilen bu bahirde kültürel ve sanatsal anlamda çeşitli makam etkileri görülmektedir. İcrada ‘‘Şefâat ya Resûlallah’’ ve ‘‘Meded ya fahri âlem’’ gibi ifadeler kullanılmaktadır. Velâdet Bahrinin notası şu şekildedir: 152 Şekil 22: Velâdet Bahri – Sayfa 1 153 Şekil 23: Velâdet Bahri – Sayfa 2 154 Şekil 24: Velâdet Bahri – Sayfa 3 155 Şekil 25: Velâdet Bahri – Sayfa 4 156 Şekil 26: Velâdet Bahri – Sayfa 5 157 Şekil 27: Velâdet Bahri – Sayfa 6 158 Şekil 28: Velâdet Bahri – Sayfa 7 159 Şekil 29: Velâdet Bahri – Sayfa 8 1. Satır: Neva perdesi güçlendirilip Çargah perdesinde Neva çarpması kullanılmıştır. Neva perdesinde Hüseyni çarpması yapılmış ve Hüseyni perdesinde tril kullanılmıştır. 2. Satır: Hüseyni, Neva ve Nim Hicaz perdelerinde portamento kullanılmıştır. Dügah perdesinde Hicaz beşlisi gösterilmiştir. Gerdaniye perdesinde tril kullanılmıştır. Neva perdesinde Rast hissiyatı verilmiştir. Devamında tiz bölgede karışık gezinilmiştir. 3. Satır: Neva perdesinde Rast beşlisi kullanılmıştır. 4. Satır: Gerdaniye perdesinde tril kullanılmıştır. Devamında Evç ve Hüseyni perdesi arasında Gerdaniye çarpması kullanılmıştır. Hüseyni ve Neva perdesi arasında da Evç çarpması kullanılmıştır. Tekrardan Nevada Rast hissiyatı verilmiştir. 5. Satır: Neva perdesinde Rast beşlisi kullanılmıştır. Devamında Nim Şehnaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Sonrasında Nim Şehnaz perdesinde tril kullanılmıştır. 6. Satır: Tiz bölgede Hicaz sesleri kullanılıp karışık gezinen icracı, Gerdaniye ve Evç perdeleri arasında muhayyer perdesi kullanarak çarpma yapmıştır. Devamında Gerdaniye ve Evç perdesi arasında portamento kullanmış ve Gerdaniye, Evç, Muhayyer perdelerinde vibrato yapmıştır. Satır sonunda Nevada Buselik beşlisini göstermiştir. 7. Satır: Neva perdesinde iki defa Buselik beşlisi gösterilmiştir. 160 8. Satır: Hicaz makamı seslerinin pest ve tiz taraflarında karışık gezinilmiştir. Herhangi bir dörtlü veya beşli burada yapılmamıştır. Dügah ile Gerdaniye perdelerinde vibrato kullanılmıştır. 9. Satır: Evç, Gerdaniye perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Devamında Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiştir. Sonrasında da Neva perdesinde Buselik beşlisi gösterilmiştir. 10. Satır: Acem perdesi kullanılarak -tam olmasada- Acem perdesinde Çargah hissiyatı verilmiştir. Acem perdesinde mordan kullanılmıştır. 11. Satır: Acem perdesinde mordan kullanılmıştır. Hüseyni perdesinde -tam olmasada- Uşşak, Neva perdesinde de Rast hissiyatı verilmiştir. 12. Satır: Hüseyni perdesi baz alınarak Neva ve Nim Hicaz perdeleri arasında çarpma kullanılmıştır. Ve Neva, Hüseyni, Evç perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde Uşşak dörtlüsü kullanılmıştır. 13. Satır: 12. satırın devamı olarak Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiştir. Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalındıktan sonra Dügah perdesine Hicaz seslerini kullanılarak düşülmüş ve Nim Hicaz perdesinde tril kullanılmıştır. 14. Satır: Nim Hicaz perdesi kullanılarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. 13. satırın devamı olarak Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Gerdaniye, Acem ve Hüseyni perdelerinde portamento kullanılmıştır. Satır sonunda da Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 15. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Nim Hicaz perdesinde tril kullanılmıştır. Akabinde de Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Daha sonra Dügah perdesinde vibrato kullanılmıştır. Devamında tiz bölgede –geniş kısımda- Muhayyer perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 16. Satır: Muhayyer perdesinde grupetto315 kullanılmıştır. Neva perdesinde Nikriz beşlisi gösterilmiştir. Devamında Muahyyer perdesinde Hicaz dörtlüsü yapılmıştır. 17. Satır: Dügah perdesinde Buselik hissiyatı verilmiştir. Akabinde de Dik Sünbüle perdesinde tril kullanılmıştır. Hüseyni perdesinde Uşşak hissiyatı verilmiştir. 18. Satır: Hüseyi perdesinde Uşşak dörtlüsü kullanılmıştır. Ve Hüseyni perdesinde tril yapılmıştır. Sonrasında Muhayyer perdesinde Hicaz hissiyatı verilmiştir. 315 Küçük değerdeki üç veya dört notanın oluşturduğu ve asıl notanın üst ya da alt sesi ile başlayan notalar kümeciğidir. . Kaynak için bk. Yahya Kaçar, Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler, 129. 161 19. Satır: Gerdaniye perdesinde tril kullanılmıştır. Devamında Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiştir. 20. Satır: Tiz bölgede gezinilerek Acem perdesinde Çargah hissiyatı verilmiştir ve Muhayyer perdesi kullanılarak Acem perdesinde çarpma yapılmıştır. Sonrasında Gerdaniye perdelerinde tril kullanılmıştır. 21. Satır: Muhayyer perdesinde tril kullanılmıştır. Akabinde Hüseyni perdesinde Kürdi dörtlüsü yapılmıştır. Sonrasında Hüseyni perdesinde vibrato kullanılmıştır. 22. Satır: Evç perdesinde Segah hissiyatı verilip Neva perdesinde Rast beşlisi yapılmıştır. 23. Satır: Neva ve Hüseyni perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Akabinde Hüseyni perdeleri kullanılarak Neva ve Çargah perdeleri arasında çarpma yapılmıştır. 24. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Neva perdesinde vibrato kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesi kullanılarak Segah perdesinde çarpma yapılmıştır. Sonrasında Segah perdesi kullanılarak Nim Hicaz perdesinde çarpma yapılmıştır. 25. Satır: Dügah ve Nim hicaz perdesinde tril kullanılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesi kullanılarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Sonrasında Neva perdesi kullanılarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Nim Hicaz perdesi kullanılarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Sonrasında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Nim Hicaz, Dik Kürdi ve Dügah perdelerinde vibrato kullanılmıştır. 26. Satır: Geniş bölgede karışık gezinilip Muhayyer perdesinde Hicaz hissiyatı verilmiştir. 27. Satır: Muhayyer perdesi vurgulanmış ve Muhayyer perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde Muhayyer perdesinde vibrato kullanılmıştır. 28. Satır: Tiz bölgede karışık gezinilip Muhayyer perdesinde Hicaz hissayatı verilmiştir. 29. Satır: Muhayyer perdeleri kullanılarak Gerdaniye ve Eviç perdelerinde çarpma yapılmıştır. Devamında Muhayyer perdesinde Hicaz hissiyatı verilmiştir. Akabinde de Dik Sünbüle perdesinde tril kullanılmıştır. 30. Satır: Dik Sünbüle, Muhayyer, Gerdaniye, Evç perdeleri kullanılarak, Muhayyer Gerdaniye, Evç, Hüseyni ve Neva perdelerinde çarpma yapılmıştır. Buraya kadar tiz bölgede karışık gezinen icracı, Nevada Rast beşlisi yapmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde Uşşak dörtlüsünü göstermiş ve Hüseyni perdesinde vibrato kullanmıştır. Satır sonunda Nevada Rast hissiyatı ile durmuştur. 162 31. Satır: Tiz Nim Hicaz ve Dik Sünbüle perdelerinde portamento kullanılmıştır. Nevada Rast beşlisi gösterilmiştir. 32. Satır: Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde çeşnisiz kalınmıştır. Devamında Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Neva perdeleri kullanılarak Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde çarpma yapılmıştır. 33. Satır: Neva perdesinde vibrato kullanılmıştır. Devamında Neva perdesi kullanılarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Satır içinde Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilerek Rast perdesine Nikrizli düşülmüştür. Dügah perdesinde de tril kullanılmıştır. 34. Satır: Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalan icracı, Nim Hicaz perdesini kullanarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapmıştır ve Dügah perdesine Hicaz dörtlüsü yaparak gelmiştir. Akabinde Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde vibrato kullanmıştır. 35. Satır: Hüseyni perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Daha sonra Hüseyni perdesine vurgu yapan icracı, Evç ve Hüseyni perdelerini kullanarak Hüseyni ve Neva perdelerinde çarpma yapmıştır. 36. Satır: Gerdaniye, Evç ve Hüseyni perdelerinde glissando kullanılmıştır. Daha sonra Evç ve Hüseyni perdeleri kullanılarak Hüseyni ve Neva perdelerinde çarpma yapılmıştır. 37. Satır: Muhayyer perdesinde tril kullanılmıştır. Akabinde de Gerdaniye perdesinde mordan kullanılmıştır. Daha sonra Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiş olup Evç perdesine vurgu yapılarak Hüsneyni perdesinde çarpma kullanılmıştır. Sonrasında Hüseyni perdesinde tril yapılmıştır. 38. Satır: Gerdaniye, Evç ve Hüseyni perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Neva perdesinde Rast hissiyatı verilmiştir. Hüseyni perdesinde de tril kullanılmıştır. 39. Satır: Bu satırda Uşşak ve Rast hissiyatları verilmiştir. Gerdaniye perdesinde mordan kullanılmıştır. Devamında Hüseyni ve Evç perdelerinde tril kullanılmıştır. 40. Satır: Muhayyer perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesi, Evç perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır ve Nevada Rast beşlisi gösterilmiştir. 41. Satır: Gerdaniye, Evç ve Hüseyni perdelerinde glissando kullanılmış, Evç, Hüseyni perdelerinde de tril kullanılmıştır. Akabinde Hüseyni perdesinde mordan kullanılmıştır. Daha sonra Gerdaniye, Hüseyni ve Neva perdeleri kullanılarak Evç, Neva ve Nim Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. Bununla beraber Neva perdesinde Rast hissiyatı verilmiştir. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 163 42. Satır: Neva perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında Muhayyer perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesinde çarpma yapılmıştır. 43. Satır: Tiz Sünbüle perdeleri kullanılarak Gerdaniye ve Muhayyer perdelerinde çarpma yapılmıştır. Ayrıca Gerdaniye perdesine vurgu yapılmıştır. 44. Satır: Hüseyni perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiş ve Muhayyer perdesi kullanılarak Gerdaniye perdelerinde çarpma yapılmıştır. Daha sonra Evç perdesinde vibrato kullanılmıştır. 45. Satır: Hüseyni perdesinde Uşşak, Neva perdesinde Rast hissiyatı verilmiştir. Devamında Gerdaniye perdesi kullanılarak Evç perdesinde çarpma yapılmıştır. Ve Hüseyni perdesinde vibrato kullanılmıştır. 46. Satır: Neva perdesinde -tam olmasada- Rast beşlisi gösterilmiştir. 47. Satır: Evç perdeleri kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Hüseynide Uşşak, Nevada Rast hissiyatı verilmiştir. 48. Satır: Hüseyni perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesinde çarpma yapılmıştır. Evç perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Satır sonunda da Nevada Rast hissiyatı verilmiştir. 49. Satır: Çargah perdesine vurgu yapılmıştır. Tiz Sünbüle perdeleri kullanılarak Tiz Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. 50. Satır: Hicaz makamının Tiz bölgelerinde karışık gezinmeye devam etmiş olan icracı, Muhayyer perdesinde Hicaz hissiyatı vermiştir. Dik Sünbüle, Muhayyer perdelerinde vibrato ve tril kullanmıştır. 51. Satır: Tiz bölgede Hicaz makam perdelerinde karışık gezinilmeye devam edilmiştir. 52. Satır: Neva perdesine Rastlı düşülmüştür. 53. Satır: Gerdeniye perdesine vurgu yapılmıştır. Akabinde Muhayyer perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesinde çarpma yapılmıştır. Daha sonra Gerdaniye, Evç ve Hüseyni perdelerinde glissando kullanılmıştır. 54. Satır: Neva perdesine Rast hissiyatı vererek düşülmüştür. Evç perdesinde vibrato kullanılmıştır. Sonrasında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 55. Satır: Bu satırda Hicaz makamının seslerinde karışık gezinilmeye devam edilmiştir. Evç perdesinde tril kullanılmıştır. 56. Satır: Gerdaniye ve Evç perdelerine vurgu yapan icracı, Evç perdesinde -tam olmasada- bir Segah havası vermiştir. 164 57. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Neva perdesi güçlendirilmiştir. Evç perdesinde tril kullanılmıştır. 58. Satır: Neva perdesinde tril kullanılmıştır. Hüseyni perdesi kullanılıp Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde tiz bölgeye gelinip Gerdaniye perdesinde Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. 59. Satır: Evç ve Neva perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Evç perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında da Nevada Rast hissiyatı verilmiştir. Velâdet Bahrinde; 83 adet çarpma, 30 adet tril, 4 adet glissando, 1adet grupetto, 6 adet portamento, 38 adet vibrato ve 5 adet mordan süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Hicaz makamıyla başlanılan bu bahirde; Hicazkâr geçki, Kürdilihicazkâr geçki yapılmıştır. Muhayyer makamının etkileri görülmüştür. Velâdet Bahri bitiminde yine Hicaz makamı etkileriyle okunan salavâtın notası şu şekildedir: Şekil 30: Velâdet Bahri Salavât 1. Satır: Neva perdesi güçlendirilerek başlanılan bu satırda Neva perdelerinde vibrato kullanılmıştır. Evç peerdesi kullanılarak Hisar perdesinde çarpma yapılmıştır. Daha 165 sonra Çargah ve Evç perdelerinde mordan kullanılmıştır. Devamında Neva perdesinde Hicaz, Çargah perdesinde de Nikriz hissiyatı verilmiştir. 2. Satır: Gerdaniye perdesine vurgu yapılmıştır. Hüseyni perdesi kullanılarak Gerdaniye, Gerdaniye perdesi kullanılarak Acem perdesinde, Acem perdesi kullanılarak Gerdaniye perdesinde çarpmalar yapılmıştır. Fakat Muhayyer perdesinde onaltılık çarpma kullanılıp Gerdaniye perdesine gelinmiştir. Ve satır sonuna kadar Nevada Buselik hissiyatı verilmiştr. 3. Satır: Acem perdeleri kullanılarak Hüseyni ve Neva perdelerinde çarpma yapılmıştır. Muhayyer, Gerdaniye, Acem perdeleri kullanılarak da Gerdaniye, Acem ve Hüseyni perdelerinde çarma yapılmıştır. 4. Satır: Çargah perdesinde Çargah dörtlüsü kullanılmıştır. Devamında Çargah perdesinde mordan kullanılmıştır. Akabinde Gerdaniye, Evç, Hüseyni ve Neva perdelerinde glissando kullanılmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde tril kullanılmıştır. Satır sonunda Nevada Buselik dörtlüsü kullanılarak karar verilmiştir. Velâdet Bahri bitiminden sonra okunan Salavâtta; 13 adet çarpma, 1 adet tril, 1 adet glissando, 2 adet vibrato ve 3 adet mordan süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. 4.6. Bölüm Merhaba Bahri Hz. Muhammed’in dünyaya teşrifinin karşılandığı bu bahire Hicaz makamıyla başlanmış olup serbest formda icra edilmiştir. İcrada ‘‘Allahümme salli alâ Muhammed’’ ve ‘‘Şefâat ya Resûlallah’’ gibi ifadelerin bahir aralarında okunduğu görülmüştür. Merhaba Bahri’nin notası şu şekildedir: 166 Şekil 31: Merhaba Bahri – Sayfa 1 167 Şekil 32: Merhaba Bahri – Sayfa 2 168 Şekil 33: Merhaba Bahri – Sayfa 3 169 Şekil 34: Merhaba Bahri – Sayfa 4 1. Satır: Neva perdesi güçlendirilmiş ve Neva perdesinde vibrato kullanılmıştır. Çargah perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde Hüseyni perdeleri kullanılarak Neva ve Nim Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. Devamında Neva perdesi kullanılarak Nim Hicaz perdesinde çarpma yapılmıştır. Sonrasında da Acem perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. 2. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Neva perdesi kullanılarak Nim hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde çarpma yapılmıştır. Devamında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Sonrasında Hüseyni perdesinde tril kullanılmıştır. 3. Satır: Neva perdesi güçlendirilmiştir. Hüseyni perdeleri kullanılarak Neva ve Nim Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Neva perdeleri kullanılarak Nim Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. 4. Satır: Neva perdesi kullanılarak Nim hicaz perdesinde çarpma yapılmış, Dügah perdesine Hicazlı düşülüp Neva perdesi güçlendirilmiştir. Akabinde de Neva perdesinde vibrato kullanılmıştır. 6. Satır: Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınıp bu perdede tril kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesi kullanılarak Nim Hicaz perdesinde çarpma yapılmıştır. Dik Kürdi perdesinde tril kullanılmıştır. Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma 170 yapılmıştır. Neva perdeleri kullanılarak Dik Kürdi ve Nim Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. Devamında Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Nim Hicaz perdeleri kullanılarak Dik Kürdi perdelerinde çarpma yapılmıştır ve Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 7. Satır: Hüseyni perdesi kullanılarak Nim hicaz perdesinde çarpma yapılmışır. Devamında Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde de Rast perdesine Nikrizli düşülmüş ve bu perdede mordan kullanılmıştır. Sonrasında Irak perdesinde Segah yapılmıştır. 8. Satır: Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. Dügah perdesine Hicaz dörtlüsü gösterilerek düşülmüştür. Akabinde Dügah perdesinde vibrato yapılmıştır. 9. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Ve bu perdelerde vibrato kullanılmıştır. 10. Satır: Evç perdesinde mordan kullanılmıştır. Devamında Gerdaniye perdesi kullanılarak Evç perdesinde çarpma yapılmış ve Evç perdesinde tril kullanılmıştır. Neva perdesinde Rast dörtlüsü gösterilmiştir. 11. Satır: Hüseyni perdesinde mordan kullanılmıştır. Evç perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Hüseyni perdelerinde tril kullanılmıştır. Akabinde Acem perdesi kullanılarak Neva perdesinde Buselik hissiyatı verilmiştir. 12. Satır: Neva perdesi kullanılarak Nim Hicaz perdesinde çarpma yapılmıştır ve Neva perdesi güçlendirilmiştir. 13. Satır: Nim Hicaz perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmış ve Neva perdesi güçlendirilmiştir. 14. Satır: Nim Hicaz perdesi vurgulanarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Nim hicaz perdesinde mordan kullanılmıştır. Sonrasında Dügah perdesine Hicazlı düşülmüştür. 15. Satır: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü yapılmıştır. Akabinde Irak perdesinde Segah yapılmış ve Irak perdesinde vibrato yapılmıştır. 16. Satır: Neva perdesi güçlendirilip Nişabur yapılmıştır. 17. Satır: Dik Kürdi ve Dügah perdesinde portamento yapılmıştır. Neva perdesi vurgulanarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Gerdaniye ve 171 Hüseyni perdelerindea portamento yapılmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde tril yapılmış ve Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 18. Satır: Neva perdesi güçlendirilmiştir. Devamında Nim Hicaz ve Dik Kürdi perdelerinde portamento yapılmıştır. Sonrasında Neva perdesi vurgulanarak Dik Kürdi perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 19. Satır: Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. 20. Satır: Neva perdesi güçlendirilip Segah perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. Devamında Neva perdesi kullanılarak Nim Hicaz perdesinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 21. Satır: Çargah perdesi ve Hicaz perdesi kullanılıp burada bir Saba havası verilmiştir. Akabinde Evç perdeleri kullanılarak Hüseyni ve Hicaz perdelerinde çarpma yapılmıştır. 22. Satır: Gerdaniye perdesi kullanılarak Acem perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Acem, Hüseyni, Neva ve Nim Hicaz perdelerinde glissando kullanılmıştır. 23. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınıp bu perdede tril yapılmıştır. Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Akabinde de Rast perdesine Nikriz hissiyatı verilerek düşülmüştür. 24. Satır: Dik Kürdi perdesinde tril kullanılmış, Irak perdesinde de Segah hissiyatı verilmiştir. Devamında Dügah perdesinde mordan ve tril kullanılmıştır. Akabinde Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 25. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmış ve bu perde vurgulanmıştır. 26. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 27. Satır: Nim Hicaz perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 28. Satır: Dik Kürdi perdesinde çeşnisiz kalınıp, Dügah perdesinde Hicaz dörtlüsü gösterilmiştir. Dügah perdesinde vibrato kullanılmıştır. Merhaba Bahri’nde; 35 adet çarpma, 8 adet tril, 1 adet glissando, 7 adet vibrato, 3 adet portamento, 5 adet mordan süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Bahrin bitiminde Hüzzam makamında Ahzâp Sûresi 56. âyet okunmuş olup Hüzzam makamında 10/8, 13/8’lik usullerle ‘‘Selât-ı Ümmiyye’’ üç kez tekrar edilmiştir. Salât-ı Ümmiyye’nin notası aşağıdaki gibidir: 172 Şekil 35: Salât-ı Ümmiye 1. Satır: Segah perdesi vurgulanıp bu perdede vibrato kullanılmıştır. Segah perdesi ile Neva perdesi arasında portamento kullanılmıştır. 2. Satır: Çargah ve Neva perdeleri ile Segah ve Neva perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesi güçlendirilmiş ve Dik Hisar perdesi kullanılarak Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. 173 3. Satır: Neva ve Dik Hisar perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. 4. Satır: Gerdaniye perdesi kullanılıp Dik Hisar perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Neva perdesi güçlendirilirken Segah makamı seslerinde karışık gezinilmiştir. Akabinde de Dik Hisar perdesi kullanılarak Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. 5. Satır: Segah perdesi vurgulanmış ve bu perdede vibrato kullanılmıştır. Devamında Segah ve Neva perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. 6. Satır: 13/8 zamanlı usul kullanılmıştır. Çargah ve Neva perdeleri ile Segah ve Neva perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. Devamında Dik Hisar perdesi kullanılarak Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. Segah makamı seslerinde karışık gezinilmiş ve Neva perdesi güçlendirilmiştir. 7. Satır: Karar perdesi civarında gezinilmeye devam edilmiştir. Neva perdesi ile Dik Hisar perdesi arasında portamento kullanılmıştır. 8. Satır: Evç ve Dik Hisar perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. Akabinde Dik Hisar perdesi kullanılarak Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Segah makamı perdeleri gösterildikten sonra Segah perdesinde karar verilmiştir. Salât-ı Ümmiyye’de; 5 adet çarpma, 2 adet vibrato ve 9 adet portamento süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk ve zenginlik sağladığı söylenebilmektedir. Salât-ı Ümmiyye’den sonra yine Hüzzam makamında şu dua icra edilmiştir: ‘‘Salli ve sellim ya Rab ‘âla Habîbike Muhammeddin ve alâ cemi-î cemâli enbiya vel- mürselin. Ali külli ve sahbi külli ecmain. Amin velhamdü lillâhi rabbul-âlemin. Alâ eşrefil mahlukât. Seyyidina Hazret-i Fahri Âlem Muhammed Mustafa râ Salavât.’’ Duadan sonra Hüseyni makamında şu tevşih icra edilmiştir: 174 Şekil 36: Hüseyni Tevşih 1.2.3. Ölçüler: 1. ölçünün başında senyö işaretiyle başlanmıştır. Hüseyni perdesi güçlendirilerek esere başlanmıştır. Devamında Hüseyni perdelerinde vibrato kullanılmış ve yine Hüseyni perdersinde tril kullanılmıştır. 4.5.6. Ölçüler: Bu ölçülerde Hüseyni makamının güçlü perdesi olan Hüseyni perdesi civarında karışık gezinilmiştir. Akabinde Gerdaniye perdesi kullanılarak Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında da Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. 175 7.8.9. Ölçüler: Bu ölçülerde Dügah perdesinde Hüseyni beşlisi gösterilmiştir. Akabinde Çargah perdesinde vibrato kullanılmıştır. Daha sonra Segah perdesinde çeşnisiz kalınmıştır. 10.11.12. Ölçüler: Bu ölçülerde Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 13.14.15. Ölçüler: Bu ölçülerde Neva perdesine vurgu yapılmıştır. Devamında Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. 16.17.18. Ölçüler: Bu ölçülerde Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiş ve ölçü sonunda senyö kullanılmıştır. Hüseyni Tevşihte; 2 adet çarpma, 1 adet tril ve 5 adet vibrato süsleme tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yolla icraya renk kattığı söylenebilmektedir. Tevşihin ardından yine Hüseyni makamında ve serbest formda icra edilen ve aşağıda notası verilen şu Na’t-ı Şerîf okunmuştur: 176 Şekil 37: Hüseyni Na’t-ı Şerif – Sayfa 1 177 Şekil 38: Hüseyni Na’t-ı Şerif – Sayfa 2 1. Satır: Hüseyni perdesini güçlendirerek başlayan icracı, Evç ve Hüseyni perdelerinde tril yapıp Neva perdesinde Rast hissiyatı vermiştir. Devamında Hüseyni ve Evç perdesi arasında çarpma yapıp Evç ve Hüseyni perdesi arasında glissando yapan icracı, satırı Çargah perdesi ile sonlandırmıştır. 2. Satır: Hüseyni perdesi güçlendirilmeye devam edilerek Hüseyni perdesinde tril kullanılmıştır. Akabinde Neva perdesini geçerken çarpma yapılmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde çarpma yaparak Gerdaniye perdesine geçilmiştir. Sonrasında da Gerdaniye perdesine çarpma yapılarak Hüseyni perdesine geçilmiştir. Devamında Evç perdesinde tril kullanılmıştır. Satırın sonunda Neva perdesi kullanılarak Rast hissiyatı verilmiştir. 3. Satır: Bu satırda Evç perdesi kullanılıp Gerdaniye perdelerinde çarpma yapılmıştır. Tekrardan Evç perdesi kullanılıp Hüseyni perdesinde çarpma yapılmıştır. Daha sonra Hüseyni perdesinde çarpma yapılıp Neva perdesi kullanılmıştır. Buraya kadar Hüseyni perdesinde Uşşak dörtlüsü, Neva perdesinde de Rast beşlisi kullanılmıştır. 4. Satır: Gerdaniye perdesi vurgulanmıştır. 178 5. Satır: Tiz bölgede karışık gezinilip satır sonunda Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiştir. 6. Satır: Neva perdesinde Rast beşlisi gösterilmiştir. 7. Satır: Neva perdesinde Rast hissiyatı verilip Gerdaniye perdesine Muhayyerli çarpma kullanılmıştır. Akabinde Gerdaniye ve Evç perdelerinde glissando yapılmıştır. Devamında Hüseyni perdesinde tril yapılıp Hüseyni ile Gerdaniye perdeleri arasında portamento kullanılmıştır. 8. Satır: Evç perdesi kullanılıp Hüseyni perdesinde, Hüseyni perdesi kullanılıp Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. Satır sonunda Hüseyni perdesi kullanılıp Neva perdesinde çarpma yapıldıktan sonra Neva perdesinde Buselik dörtlüsü gösterilmiştir. 9. Satır: Hüseyni perdesi kullanılıp Neva perdesi, Segah perdesi kullanılarak Çargah perdesi, Neva perdesi kullanılarak Çargah perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Hüseyni perdesi kullanılıp Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. 10. Satır: Dügah perdesinde -tam olmasada- Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. Devamında Çargah perdesi kullanılarak Segah perdesinde çarpma yapılmış ve Evç perdesinden Çargah perdesine kadar glissando kullanılmıştır. Satır sonunda Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. 11. Satır: Çargah perdesi kullanılarak Segah perdesinde çarpma yapılmıştır. Ve Dügah perdesinde tril kullanılıp Dügah perdesinde Uşşak dörtlüsü gösterilmiştir. Satır sonunda da Uşşak dörtlüsü ile karar verilmiştir. Eserin geneline bakıldığı zaman Hüseyni perdesi ve Neva perdesinin güçlendirildiği görülmektedir. Bu da eserin Hüseyni ve Uşşak makamlarına tam olmasa da yatkın olduğunu göstermektedir. Hüseyni Na’t-ı Şerif’te: 19 adet çarpma, 2 adet vibrato, 3 adet glissando, 6 adet tril, 1 adet portamento ve 1 adet mordan süsleme tekniğinin kullanıldığı görülmektedir. İcracının bu yollarla icraya renk ve çeşitlilik sağladığı söylenebilmektedir. Na’t-ı Şerîf’ten sonra Hüseyni makamında şu salavât getirilmiştir: 179 Şekil 39: Hüseyni Salavat 1. Satır: 1. satırda güçlü sesi olan Hüseyni perdesi civarlarında karışık gezinilmiş ve Hüseyni perdesinde vibrato yapılmıştır. Devamında Hüseyni perdeleri kullanılarak Neva ve Çargah perdelerinde çarpma kullanılmıştır. Hüseyni perdesinde tril yapılmıştır. 2. Satır: Hisar perdesi kullanılmış ve bir Hicaz hissiyatı verilmiştir. Tekrardan Hüseyni perdesi güçlendirilip Hüseyni perdesi kullanılarak Neva ve Çargah perdelerinde çarpma yapılmıştır. Akabinde de Hüseyni perdesinde tril ve vibrato kullanılmıştır. 3. Satır: Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmış ve Neva perdesinde Hicazlı, Dügah perdesine de Uşşaklı düşülmüştür. 4. Satır: Çargah perdesi kullanılarak Segah perdesinde çarpma yapılmış ve Dügah perdesinde Hüseyni beşlisi gösterilmiştir. 180 5. Satır: Hüseyni perdesi kullanılarak Neva perdesinde çarpma yapılmıştır. Devamında Dügahta Hüseyni beşlisi gösterilerek karar verilmiştir. Dügah perdesinde vibrato kullanılmıştır. 4.7. Bölüm Mi’râc Bahri Hz. Muhammed’in Mi’râc hadisesinin aktarıldığı bu bölüm Rast makamındaki şu beyit ile başlamaktadır: ‘‘Mefhar-il mevcudât seyyidina Hazret-i Fahr-i Âlem Muhammed Mustafâ râ Selavât.’’ Bu beyitten sonra Mi’râc Bahri serbest formda ve Rast makamında icra edilmeye devam edilmektedir. İcrada yine ‘‘Allahümme salli alâ Muhammed.’’ ve ‘‘Şefâat ya Resûlallah.’’ gibi ifadeler beyit geçişlerinde sık sık tekrar edilmektedir. ‘‘Söyleşürken Cebrâîl ile kelâm Geldi Refref önüne verdi selâm Aldı ol Şâh-i cihânı ol zemân Sidre’den götürdü ve gitdi hemân Gördü gök ehli ibâdetde kamû Her biri bir türlü tâatda kamû Kimi tesbîh ü kimi tahmîd okur Kimi tehlîl ü kimi temcîd okur Kimi kıyâmda kimi kılmış rükû’ Kimi Hakk’a secde kılmış bâ-huşû’ Kimisini aşk-i Hak almışdurur Vâlih ü hayrân u mest kalmışdurur Hep gök ehli cümle karşu geldiler 181 Mutafâ’ya izzet ikrâm kıldılar Merhabân bik yâ Muhammed dediler Ey şefâat kânı Ahmed dediler Her biri kutluladı mi’râcını Dediler giydin saâdet tâcını Yürü kim meydân senindir bu gece Sohbeti Sultan senindir bu gece Ermedi evvel gelen bu devlete (11) Kimse lâyık olmadı bu rif’ate Âşikâre gördü Rabbu’l-izzeti Âhiretde öyle görür ümmeti Her birisinden geçerken ilerû Emrolundu ya Muhammed gel berû Gel habîbim sana âşık olmuşam Cümle halkı sana bende kılmışam Ne murâdın var ise kılam revâ Eyleyem bir derde bin dürlü devâ Muhammed Mustafâ dedi eyâ Rabb-i Rahîm (12) Ey hatâ-pûş u atâsı çok Kerîm Ol zaîf ümmetlerim hâli n’ola Hazretine nice anlar yol bula 182 Hak teâlâdan erişdi bir nidâ (13) Yâ Muhammed ben sana kıldım atâ Ümmetini sana verdim ey Habîb Cennetimi anlara kıldım nasîb’’ Rast makamıyla başlanan bu bahirde ‘‘(11)’’ numarayla gösterilen beyitten ‘‘(12)’’ numarayla gösterilen beyite kadar Hicaz makamında icra yapılmıştır. ‘‘(13)’’ numarayla gösterilen beyitten itibaren Saba makamına geçilmiştir. Mi’râc Bahri’nin tamamı okunmadan Saba makamında ve 4/4 usulle şu ilahi okunmuştur: ‘‘Bu aşk bir bahri ummandır Buna haddu kenar olmaz Delilim sirri Kur’ân’dır Ani bilende ar olmaz Hû can Allah hû can Allah Canlar sana kurban Allah Demi ezel ana ey dost Ahir nefes iman Allah.’’ Saba makamında icra edilen ilahiden sonra Mi’râc Bahri’nin devamı Saba makamında ve serbest formda icra edilmiştir. ‘‘Ümmetini sana verdim ey Habîb Cennetimi anlara kıldım nasîb Yâ Habîbim nedir ol kim diledin Bir avuç toprağa minnet eyledin Hem dedi kim yâ Muhammed ben seni Bilirem görmeğe doymazsın beni Avdet edüp da’vet et kullarımı 183 Tâ gelüben göreler dîdârımı Sen ki mi’râc eyleyip etdin niyâz Ümmetin mi’râcını kıldım namaz Her kaçan kim bu namâzı kılalar Cümle gök ehli sevâbın bulalar Çünki her türlü ibâdet bundadır Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır Sıdk ile beş vakt olundukça edâ Elli vaktin ecrin eyler Hak atâ Dediler ey kıble-i İslâm u dîn Kutlu olsun sana mi’râc-i güzîn ya Resûlallah Biz Kamûmuz kullarız sen şâhsın Gönlümüz içinde rûşen mâhsın Ümmetin olduğumuz devlet yeter Hizmetin kıldığımız izzet yeter.’’ 4.8. Bölüm Duâ ve İlticâ Bahri Mevlidin son bölümü olan Duâ ve İlticâ Bahri Allah’a dua ve yakarışı ele almaktadır. Bu bahir Saba makamıyla başlamaktadır. ‘‘Ya Rab umarız senden inâyetler ola Rahmet erişe şefâatler ola Yâ İlâhî ol Muhammed hakkıçün Ol şefâat kânı Ahmed hakkıçün 184 Sidre vü Arş-i muallâ hakkıçün Ol sülûk u seyr-i a’lâ hakkıçün Ol gece söyleşilen söz hakkıçün Ol gece Hazreti Allah’ı gören göz hakkıçün Yâ İlâhî sakla-gıl îmânımız Verelim îmân ile tâ cânımız Kabrimiz îmân ile pür-nûr kıl Mûnisin ğılmân ile hem-hûr kıl Hem dahi mîzânımız eyle sakîl Cennete girmeye lutfun kıl delîl Muhammed Mustafâ’ya hem-civâr et yâ Kerîm (14) Cennetü’l-Firdevs içinde yâ Rahîm Lutf ile göster bize dîdârını Ni’metinle toyla-gıl kullarını Sana lâyık kullar ile hem-dem et Ehl-i derdin sohbetine mahrem et Hem Süleymân-i fakîre rahmet et Yoldaşın îmân makâmın cennet et Ol Habîb’in hürmetine ya Hüda (15) Eyleme bizi Muhammed’den cüda Afv edüp isyânımız kıl rahmeti 185 Ol habîbin yüzü suyu hürmeti Yâ İlâhî kılma bizi dâllîn Bu duâya cümleniz diyin âmîn Ümmetinden râzı olsun ol Muîn Rahmetu’llâhi aleyhim ecmaîn.’’ Saba makamıyla başlayan bu bahirde ‘‘(14)’’ numara ile gösterilen beyitten ‘‘(15)’’ numara ile gösterilen beyite kadar Hüseyni makamında geçki etkileri görülmüştür. ‘‘(15)’’ numara ile gösterilen beyitten bahrin sonuna dek yine Saba makamıyla icra yapılmıştır. Bahrin bitimiyle beraber Kur’ân-ı Kerîm tilavetine geçilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’den Saff Sûresi 5-7. âyetler Hüseyni makamında icra edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm tilavetinden sonra önce Arapça bir dua yapılmıştır. Arapça duanın ardından uzun bir Türkçe dua okunmuş olup sonrasında tekrar Arapça dua edilerek herkesten Fâtiha istenerek icra bitirilmiştir. 186 SONUÇ VE ÖNERİLER Diyarbakır’da mevlid kültürü: mevlidhanlık geleneği ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin icra analizi kapsamında yapılan çalışmamızda; incelenen mevlidler, dinlenen kayıtlar, mevlidhanlar ve icracılarla yapılan görüşmeler neticesinde aşağıdaki sonuçlar bulunmuştur. • Diyarbakır’da Kur’ân-ı Kerîm’i güzel okumaya yönelik tavrın hâfızların mûsikî kabiliyeti ve duyumlarıyla yetişmesini sağladığı görülmüştür. Mevlidhanların bir kısmının hâfız (Tarık Çıkıntaş – Celal Sevimli) olması bu durumun açık bir göstergesidir. Diyarbakır’da Kur’ân-ı Kerîm’i öğreten hocaların hem mûsikîşinas olmaları hem de yörenin makam bilgilerini iyi derecede bilmeleri ve duyumlarının sağlam olması Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtan mevlidhanların yetişmesini sağlayan en önemli etken olduğu tespit edilmiştir. • Diyarbakır geleneğinde Kur’ân-ı Kerîm öğrenildikten sonra mutlaka mevlid öğrenimine geçildiğini ve hâfız olsun veya olmasın mevlid öğrenme ve okumanın Diyarbakır’da gelenekselleşmiş bir olgu olduğu tespit edilmiştir. • Diyarbakır’daki mevlidhanlığın geleneksel yapıdaki icrasının Diyarbakır Ulu Camii etrafında geliştiği görülmüştür. Zira Ulu Camii ser müezzinleri, müezzin ve imamlarının mûsikî kabiliyetlerinin olup aynı zamanda tekke mûsikîsinde de yer almaları, yetişen mevlidhanların Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak mevlid icralarında bulunmalarını sağladığı tespit edilmiştir. • Diyarbakırdaki mevlidhanların yetişmesinde; Berber Mustafa, Hâfız Şükrü Efendi, Hâfız Akkuş ve Hâfız Melek Efendi gibi isimlerin gösterildiği ortaya çıkmıştır. • Diyarbakır’da geleneksel zeminde yetişip Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak mevlid icrasını yapan mevlidhanların: Mevlidhan Mustafa Beydür, Aziz Kubat, Şaban Peker, Recep Peker, Tarık Çıkıntaş, Celal Sevimli ve Celal Güzelses’in olduğu tespit edilmiştir. Bu isimler yörede icra edilen Süleyman Çelebi mevlidini tavır, üslûp, makam ve yapı olarak günümüze taşıyan isimler olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle Mevlidhan Mustafa Beydür’ün bu geleneksel okuyuş ve tavrın son temsilcisi olarak görüldüğü tespit edilmiştir. 187 • Diyarbakır geleneksel mevlidhanlığı takip ederek bu mevlidhanların yanında yetişmiş olup, icrada gösterdikleri tavırları taklit ederek yetişen bazı icracılarında bulunduğu tespit edilmiştir. Bu icracılar: Bayram Doğan, Abdurrahman Birbir, Hâfız İsa Deniz, Hâfız Fahri Ziyahan ve Süleyman Recep Mergen gibi isimlerdir. • Şaban Kamî Efendi’nin Mevlid-i Şerif’i İrfaniyye, İbrahim Re’fet Efendi’nin Tarz-ı Cedîd, Molla Hüseyin Bateyî’nin Mewlûda Nebi, Şeyh Muhammed Emin Haydarî’nin Mevlîd-i Nebî, Ahmed Hasi’nin Mewlidu’n-Nebîyyî’l-Qureyşîyyî ve Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât isimli mevlidleri yörede icra edilen/edilmiş mevlid metinleri olduğu tespit edilmiştir. Bu mevlidlerden Kamî Efendî’nin mevlidi ve İbrahim Re’fet Efendi’nin mevlidleri icra özellikleri kayıt cihazlarının yetersizliği sebebiyle tespit edilememiştir. • İbrahim Re’fet Efendi’nin Tarz-ı Cedîd isimli mevlid metninin yörede en çok okunan mevlid metinlerinden biri olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun ise 1960’lı yıllara dek sürdüğü ortaya çıkmıştır. Diyarbakır’da icra edilen Süleyman Çelebi mevlidine (Vesîletü’n-necât) dair sonuçlar; • Süleyman Çelebi mevlidinin 1960’lı yıllardan sonra radyolarda okunması ve Diyarbakır’da zengin kesimin dışardan çağırdığı mevlidhanların Süleyman Çelebi mevlidini okuması gibi sebeplerle Diyarbakır’da okunmaya başlandığı tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da ‘‘Kesikbaş Mevlidi’’ diye bilinen mevlid metninin Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât isimli mevlid metni olduğu tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özelliklerinin ustaca yansıtılarak icrası yapılan mevlidin Süleyman Çelebi’nin kaleme aldığı Vesîletü’n-Necât (yörede Kesikbaş Mevlidi diye bilinen) isimli mevlidi olduğu tespit edilmiştir. • Süleyman Çelebi’nin mevlidindeki her bir bahir farklı geçkiler olmakla beraber şu makamlarda icra edildiği tespit edilmiştir: 1. Davet Bahri: Hüzzam makamında icra edilmektedir. 2. Tevhid Bahri: Hüzzam makamında icra edilmektedir. 3. Nur Bahri: Hicaz makamında icra edilmektedir. 188 4. Velâdet Bahri: Çeşitli makamlarla icrası yapılan bahirdir. Rast, Uşşak, Nevruz, Hicaz makamlarında okunabilmektedir. (Geleneksel bir makamı olmayan tek bahirdir.) 5. Merhaba Bahri: Sünbüle, Hicaz, Nevruz gibi makamlar tercih edilmektedir. 6. Mi’râc Bahri: Hüzzam ve Rast makamında okunmaktadır. 7. Dua ve İlticâ Bahri: Saba makamında okunmaktadır. • Diyarbakır’daki mevlid icralarında hem Türk sanat mûsikîsi etkileri hem de halk mûsikîsi etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. • Mevlidhanlardan Hâfız Tarık Çıkıntaş - Hâfız Celal Sevimli’ nin icra ettiği mevlid kaydında yörenin coğrafi konumu sebebiyle çeşitli ağız ve üslûp farklarının olduğu görülmüştür. Bununla beraber bu icrada Diyarbakır geleneksel mevlid icrasının Türk sanat mûsikîsi ve halk mûsikîsi makamlarının ustaca kullanıldığı tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidinin icrasında; Davet Bahri, Tevhid Bahri, Nur Bahri, Velâdet Bahri ve Merhaba Bahri’nin okunduğu tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da okunan Çelebi mevlidinde özel gün ve geceler haricinde Mi’râc Bahri, Dua ve İlticâ Bahri ile –mevlidi yapan kişi talep etmedikçe- Vefat Bahri’nin okunmadığı tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da okunan Süleyman Çelebi mevlidine başlamadan önce ‘‘Davet Bahri’’ olarak okunan ve ‘‘Ey Habîbin âşıkî divânesi Mevlidi pâki Resûlillahe gel’’ diye başlayan Hüzzam Tevşih’in okunduğu tespit edilmiştir. • Süleyman Çelebi mevlidinde bahir aralarında; ‘‘Âlemleri nur eyledi didârı Muhammed’’ diye başlayan Hüseyni Tevşih, ‘‘Sezâdır zâtına ancak Risâlet ya Resûlallah’’ diye başlayan Hüseyni Na’t-ı Şerif, ‘‘İki cihân sultanının doğduğu ay geldi yine’’ diye başlayan Hicaz Na’t, ‘‘Bu aşk bir bahri ummandır’’ diye başlayan ilahinin okunduğu tespit edilmiştir. • Süleyman Çelebi mevlidinde bahir arasında okunan ve ilk kez tarafımızca tespiti yapılan ‘‘Sezâdır zâtına ancak Risâlet ya Resûlallah’’ diye başlayan Hüseyni Na’t-ı Şerif’in Diyarbakır cami mûsikîsinde de her Cuma gecesi –iki binli yıllara dek- minarelerden okunan bir na’t olduğu da tespit edilmiştir. 189 • İncelediğimiz Süleyman Çelebi mevlidinin kaydında; çarpma, tril, glissando, vibrato, grupetto, mordan, portamento gibi süsleme teknikleri ile puandorg, hızlıca, ağırlaşarak gibi ifade unsurlarının kullanıldığı tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da Merhaba Bahri’ni yüksek perdeler isteyen bir makam olan Sünbüle makamında okuyanların sadece Celal Güzelses ve Mevlidhan Mustafa’nın olduğu tespit edilmiştir. Diyarbakır’da icra edilen Kürtçe ve Zazaca mevlidlerine dair sonuçlar; • Yörede icra edilen Kürtçe ve Zazaca mevlidlerin Dengbej kültürü etkisinde kalındığı ve temel makamlarda (Uşşak, Hüseyni, Hicaz) okunduğu tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da Kürtçe ve Zazaca mevlid icralarının meşk sistemi neticesinde makamsal bilgiden uzak bir şekilde icra edildiği tespit edilmiştir. • Çalışmamız içerisindeki Bateyî mevlidinin matbu olan Dersaadet nüshalarından biri daha İSAM Kütüphanesinde tarafımızca bulunarak tespit edilmiştir. • Yöredeki icralarda Kesikbaş Mevlidi’nin (Vesîletü’n-necât) -geleneksel okuyuşta- ve Kürtçe yazılmış olan Haydarî mevlidinin tamamının okunduğu tespit edilmiştir. • Kürtçe yazılmış olan Bateyî mevlidi ve Zazaca yazılmış olan Ahmed Hasi’nin mevlidinin sadece Merhaba Bahri’ne kadar okunduğu tespit edilmiştir. • Hangi mevlid metni okunursa okunsun Diyarbakır’da Merhaba Bahri’nin tamamının ayakta okunduğu tespit edilmiştir. • Kürtçe Bateyî mevlidi icra edilirken bahir aralarında ‘‘Kanê Muhammed Mustafa’’ diye başlayan ve ‘‘Muhammed şahide âlem’’ diye başlayan kasidelerin okunabildiği tespit edilmiştir. • Zazaca Hasi mevlidi icra edilirken bahir aralarında ‘‘Ya Muhammed tû Habîbe Zülcelâli’’ diye başlayan ilahinin okunabildiği tespit edilmiştir. • Diyarbakır’da icrası yapılan Kürtçe mevlidlerin bahir aralarında kültürel olarak kaside veya ilahi okuma geleneğinin olmadığı bu durumun 2000’li yıllardan sonra başladığı tespit edilmiştir. 190 Zengin bir mevlid kültürüne sahip olan Diyarbakır’da incelenen mevlid metinlerinin karşılaştırılması, icra yapılarının birbirine benzerlikleri ve farklılıklarının incelenmesi ve tespit ettiğimiz Kürtçe mevlid olan Bateyî mevlid kaydının yöredeki Kürtçe ifadeleriyle okunurluğunun incelenmesi önerilmektedir. Ayrıca Diyarbakır’da icra edilen mevlid metinlerinin icra tarzlarının bölgedeki diğer mevlid metinleriyle benzerlikleri ve ayırıcı özelliklerin incelenmesi, Diyarbakır mevlidlerinde bölgedeki ses ve melodik yapı olarak etkilendiği yöre ve şehirlerin araştırılması da önerilmektedir. 191 KAYNAKÇA Abakay, Mehmet Ali. Diyarbakır Folklorundan Kesitler Celâl Güzelses Diyarbakır Halk Musikisi Üzerine İnceleme. Diyarbakır: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Yayınları, 1995. Ak, Ahmet Şahin. Türk Din Mûsikîsi. Ankara: Akçağ Yayınları, 4. Basım, 2016. Akarpınar, R. Bahar. Türk Kültüründe Dinî Törenler ve Mevlid Kutlamaları. Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1999. Aksoy, Hasan. ‘‘Mevlid, Türk Edebiyatı’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/482-484. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Aslan, Mustafa Uğurlu. Diyârbekirli Kâmî ve Dîvânı. İstanbul: Dün Bugün Yarın Yayınları, 2018. Ateş, Ahmet. Süleyman Çelebi Vesiletü’n-necat – Mevlid. Ankara: TDK Yayınları, 1954. Aymutlu, Ahmed. Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1995. Bakırcı, Selami. Mevlid, Doğuşu ve Gelişmesi. Akademik Araştırmalar Yayınları, 2002. Bektaş, Ekrem. ‘‘Diyarbakırlı Kâmî ve Mevlid’i’’. Journal of Turkish Studies 6/1 (2011), 779-856. Beysanoğlu, Şevket. Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi. 1 Cilt. Ankara: Neyir Matbaası Yayınları, 1987. Beysanoğlu, Şevket. Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi. 2 Cilt. Ankara: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, 1996. Beysanoğlu, Şevket. Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları. 1 Cilt. Ankara: San Matbaası, 2. Basım, 1996. Beysanoğlu, Şevket. Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları. 2 Cilt. Ankara: San Matbaası, 2. Basım, 1997. Beysanoğlu, Şevket. Diyarbakırda Gömülü Meşhur Adamlar. Ankara: Neyir Matbaası, 1985. Beysanoğlu, Şevket. Diyarbakırım. 1 Cilt. Ankara: D.M.S. Doruk Matbaası, 1982. Beysanoğlu, Şevket. vd. Diyarbakır Musikî Folkloru. Diyarbakır: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Yayınları, 1996. Bozyiğit, Hacer. Mevlid Geleneği Zemininde Diyarbakırlı Tayyar-Zâde İbrahim Re’fet Mevlid’i İle Süleyman Çelebi Mevlid’inin Şekil ve Muhteva Mukayesesi. Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2018. 192 Bülbül, Mehmet. Osmanlı İmparatorluğu’nda Tekke ve Zaviyeler: Diyarbakır Hasan Padişah (Balıklı) Tekkesi Örneği. Çorum: Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüskek Lisans Tezi, 2020. Çakır, Ahmet. ‘‘Tekke Mûsikîsi’’. Türk Din Mûsikîsi. ed. Ahmet Hakkı Turabi 106-126. Ankara: Grafiker Yayınları, 3. Basım, 2018. Çetin, Abdurrahman. ‘‘Ezan’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 12/36-38. İstanbul: TDV Yayınları, 1995. Çetinkaya, Nuran. Tarihî Süreçte Mevlid. İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019. Çiçek, Zeynel Abidin. Diyarbakır’ın Fethi, Tarihi ve Kültürü. Diyarbakır: Diyarbakır Sur, 2007. Çuhadaroğlu, Osman. Urfa’da Mevlid Geleneği ve Mevlidhânlar. Şanlıurfa: Harran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2020. Dağılma, İbrahim. Mewlidê Xasî û Hetê Me’na ra Wekenitişê Mewlidî. Bîngol, Universîteya Bingolî, Enstîtuya Ziwananê Gonîyan, Yüksek Lisan Tezi, 2017. Dağılma, İbrahim. ‘‘Ahmedê Xasî’nin Hayatı ve Mewlid Adlı Eserinde Tema’’. Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi 1/1 (2015), 124-146. Demirayak, Kenan. ‘‘Kasîdetü’l-Bürde’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 24/566-568. İstanbul: TDV Yayınları, 2001. Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca – Türkçe Asiklopedik Lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları, 26. Basım, 2010. Diken, Şehmus. Şehr Amed. İstanbul: Ege Basım, 2014. Durmuş, İsmail. ‘‘Arap Edebiyatı’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/480- 482. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Ekinci, Ramazan. ‘‘Diyarbakırlı İbrahim Re’fet ve Mevlidi’’. Mevlid Külliyâtı. ed. Bilal Kemikli. 3/159-180. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2. Basım, 2016. Emîrî, Ali. Tezkire-i Şuara-yı Âmid. Dersaadet, Matba-yı Âmidi, 1328. Ergun, Sadeddin Nüzhet. Türk Musikisi Antolojisi. İstanbul: Vadi Yayınları, 2.Basım, 2017. Eroğlu, Süleyman. ‘‘Edebi Bir Tür Olarak Mevlidler: Şekil Özelliklerine Dair Bazı Değerlendirmeler’’. Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu. ed. Bilal Kemikli vd. 109-125. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010. Eroğlu, Süleyman. ‘‘ Vesîletü’n-Necât’ta Ahenk Unsurları’’. Süleyman Çelebi ve Mevlid Yazılışı, Yayılışı Ve Etkileri, ed. Mustafa Kara – Bilal Kemikli. 219-234. Bursa: Bursa Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2007. 193 Ertuşi, Hasan. Mevlid-i Nebî. haz. Feyzullah Aydın. İstanbul: Aydın Basım Yayın Dağıtım. Evirgen, İbrahim. Diyarbekir’de İz Bırakanlar. Ankara: Yeni Yurt Matbaası, 2. Basım, 2018. Giray, Mehmet Zeki. Diyarbakır Musiki Folkloru. Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010. Gunca, Ayhan. Kemençe, Ney ve Tanbur İçin Orkestral Yazım Tekniği. İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanatta Yeterlilik Tezi 2007. Güldüğan, Vedat. Diyarbakır Tarihi. Ankara: Kripto Kitalar, 2011. Güldüğan, Vedat. Diyarbakır Kültürü. Ankara: Kripto Kitaplar, 2011. Güldüğan, Vedat. Diyarbakır Müziği ve Folkloru. Ankara: Kripto Kitalar, 2011. Güldoğan, Vedat. ‘‘Dünden Bugüne Diyarbakır Musiki Folkloru’’. 1.Bütün Yönleriyle Diyarbakır Sempozyumu. 372-395. Ankara: Neyir Matbaa, 2001. Güldoğan, Vedat. ‘‘Çıkıntaş, Tarık’’. Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar. Ed. İhsan Işık. 128-129. Ankara: Elvan Yayınları, 2014. Güldoğan, Vedat. ‘‘Sevimli, Celal’’. Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar. Ed. İhsan Işık. 416-417. Ankara: Elvan Yayınları, 2014. İlhan, Ziver. Mewlûda Mele Huseynê Bateyî (Metn û Lêkolîn). Mêrdîn: Zanîngeha Mardîn Artuklûyê, Estîtuya Zimanên Zındî yên li Tirkiyeyê, Yüksek Lisans Tezi, 2013. Işık, İhsan. ‘‘Güzelses, Celal’’. Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar. Ed. İhsan Işık. 222-225. Ankara: Elvan Yayınları, 2014. Kadıoğlu, İdris. Tezkire-i Şu’arâ-yı Âmid. Ankara: Sonçağ Yayıncılık, 2014. Kanık, M. Zinnur. ‘‘Mevlid-i Nebî ve Mûsikîsi’’. Karabatak 60 (2022), 134-137. Karaca, Hasan. vd. ‘‘Mele Hüseynê Bateyî’nin Mewlid-i Nebî Adlı Eseri İle Mele Süleyman Kurşun’un Mewlida Pêxember Adlı Eserinin Karşılaştırılması’’. Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi 1/2 (2015),123-141. Kızıl, Hayreddin. ‘‘Diyarbakır ve Çevresinde Yazılmış Mevlitlerin Konularına Göre Tasnifi Denemesi’’. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 7 (2012), 116-150. Kızıl, Hayreddin. vd. ‘‘Ceribandınek Lı Ser Senıfandına Mewlûdên Kurdıya Kurmancî Lı Gorî Mıjarên Wan’’. International Journal of Kurdish Studies 1/1 (2015), 53-97. Koca, Fatih. ‘‘Dinî Mûsikî Formu Olarak Mevlîd ve Dobruca Besteli Mevlîdi’’. Diyanet İlmî Dergi 55 (2019), 155-182. 194 Koca, Fatih. vd. ‘‘Türk Din Mûsikîsi Formları’’. Türk Din Mûsikîsi. ed. Ahmet Hakkı Turabi. 71-105. Ankara: Grafiker Yayınları, 3. Basım, 2018. Korkusuz, M. Şefik. Tezkire-i Meşayih-i Amid. 1/2 Cilt. İstanbul: Kent Yayınları, 2004. Köksal, Fatih. Mevlid-nâme. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2011. Kur’an-ı Kerim Meâli. çev. Halil Altuntaş – Muzaffer Şahin. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 6. Basım, 2010. Lezgîn, Roşan. Mewlidê Kirdî. İstanbul: Nûbihar, 2013. Martağan, Suphi. Diyarbakır Türküleri Şevket Beysanoğluna 70. Yaş Armağanı. Ankara: San Matbaa, 1991. Mergen, Mevlüt. Bibi’nin Diyarbekir Feryadı. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Basımevi, 2011. Mergen, Mevlüt. ‘‘23 Yıl ve Celal Sevimli’’. Yeni Yurt (5 Ekim 2011). Mermutlu, Bedri. ‘‘Besteli Mevlid Meselesi’’. Uluslararası Süleyman Çelebi ve Mevlid – Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri – Sempozyumu. ed. Mustafa Kara vd. 414-436. Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2007. Mermutlu, Bedri. ‘‘Mevlid Musikisinde Makam Seyri Üzerine Nadir Nüshalara Dayalı Karşılaştırmalı Bir Çalışma’’. Journal of Türkish Studies JTS 42 (2014), 165- 193. Mermutlu, Mehmet Sait. Diyarbekirli Muhammed Şaban Kâmî Hayatı, Eserleri ve Divânı’nın Tahlili. Ankara: Gece Akademi Yayınları, 2018. Mermutlu, Mehmet Sait. ‘‘Diyarbakır’da Hoş Bir Sadâ Tasavvuf Mûsikîsi’’. Diyarbakır Kültür ve Medeniyet Dergisi 2 (2021), 39-41. Mermutlu, Sait. ‘‘Kubat, Aziz’’. Diyarbakır Ansiklopedisi. Ed. İhsan Işık. 4/228-229. Ankara: Elvan Yayınları, 2013. Mermutlu, M. Sait. ‘‘Muhammed Şaban Kâmî-i Âmidî’nin Eserleri’’. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 6 (2011), 75-89. Mihanî. Mewlûdê Nebî Mela Ehmedê Xasî. İstanbul: Fırat Yayınları, 1994. Okiç, M. Tayyib. ‘‘Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri’’. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (1975), 17- 78. Özcan, Nuri. ‘‘Mevlid’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/484-485. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Özcan, Nuri. ‘‘Cami Mûsikisi’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 7/102. İstanbul: TDV Yayınları, 1993. Özcan, Nuri. ‘‘Tekke Mûsikisi’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 40/384-385. İstanbul: TDV Yayınları, 2011. 195 Özcan, Nuri. ‘‘Salâ’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 36/15-16. İstanbul: TDV Yayınları, 2009. Özel, Ahmet. ‘‘Mevlid’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/475-479. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Özel, Ahmet. ‘‘Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü’’. Dîvân 1 (2002), 235-246. Öztoprak, Nihat. ‘‘Türk Edebiyatında Manzum Siyerler’’. Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu. ed. Bilal Kemikli vd. 51-70. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010. Öztürk, Mustafa. ‘‘Süleyman Çelebi ve Mela Huseynê Bateyî’nin Mevlidlerine Karşılaştırmalı Bir Bakış’’. Turkish Studies 13/5 (2018), 389-418. Pekolcay, Necla. Mevlid (Vesîletü’n-Necât) Süleyman Çelebi. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997. Pekolcay, Necla. ‘‘Süleyman Çelebî Mevlidi Metni Ve Menşei Meselesi’’. Türk Dili Ve Edebiyatı Dergisi 6/6 (1954), 39-64. Pekolcay, Necla. ‘‘Mevlid’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/485-486. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Sadini, M. Xalid. Molla Hüseyin-i Bateyî Mevlid-i Şerif/Mewlûda Nebi. Ankara: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2015. Sadini, M. Xalid. Mela Huseynê Bateyî Jiyan Berhem û Helbestên Wî. İstanbul: Nûbihar Yayınları, 2010. Sami, Şemseddin. Kâmûs-ı Türkî. İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık, 6. Basım, 2018. Sezikli, Ubeydullah. ‘‘Besteli Mevlid Üzerine İki Yazma Eser’’. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/1 (2008), 179-204. Şeker, Mehmet. ‘‘Osmanlılar’da Mevlid Törenleri’’. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 29/479-480. Ankara: TDV Yayınları, 2004. Tanyıldız, Ahmet. ‘‘Akrabalık Yönüyle Diyarbakırlı Dîvân Şairleri’’. VIII. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu Ali emiri Hatırasına. Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği Kültür Sanat Yayınları, 2014. Temel Ağçoban, Fatma Gül. Osmanlıda Mevlid Kültürü. İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019. Tıraşçı, Mehmet. ‘‘Güneydoğu ve Doğu Anadolu Çevresinde Arapça, Kürtçe, Zazaca Mevlidler ve Müzikal Olarak İcra Ediliş Tarzları’’. C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 17/2 (2013), 209-236. Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayıncılık, 2012. Yahya Kaçar, Gülçin. Türk Mûsikîsi Üzerine Görüşler. Maya Akademi Yayınları, 2012. 196 Yanmış, Mehmet. ‘‘ Diyarbakır’da Mevlid Geleneği ve Bazı İller ile Karşılaştırmalı Bir Analiz’’. T.C. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 21/1 (2012), 115-133. Yavuzoğlu, Nail. Uygulamalı Müzik Teorisi 1. İstanbul: İnkılâb Kitabevi, 2010. Yeniterzi, Emine. ‘‘Bir Edebî Tür Olarak Na’tlar’’. Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri Uluslararası Mevlid Sempozyumu. ed. Bilal Kemikli vd. 89- 108. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010. Yergin, Mehmet. Mewlidê Mela Ehmedê Xasî: ‘‘ Mewlidu’n-Nebiyyi’L-Qureyşiyyi’’ (Metn-Wekenitiş). Mardîn: Unîversîteyê Artuklû yê, Enstîtuyê Ziwananê Ganîyan yê ke Tirkiya da Ciwiyenê, Yüksek Lisans Tezi, 2015. Yergin, Mehmet. ‘‘Mewlidê Mela Ehmedê Xasî de Tesîrê Mewlidê Mela Huseynê Bateyî’’. International Journal of Kurdish Studies 1/1 (2015), 98-109. Yıldırım, Mustafa. Türk Mûsikîsi’nde Mevlid Geleneği ve Kani Karaca’nın Mevlid İcralarının Tahlîli. Ankara: Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Doktora Tezi, 2021. Yılmazçelik, İbrahim. XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995. Yoldaş, Hayri. Taşplaklarda ‘‘Şark Bülbülü’’ Celâl Güzelses. Diyarbakır: Form Matbaacılık, 2. Basım, 2008. 197 EKLER EK-1: Diyarbakır’da Dinî Mûsikî, Mevlid Kültürü, Mevlidlerin İcra Özellikleri ve Mevlidhanlık Geleneğine Dair Yapılan Görüşmeler 1.Mevlidhan Mustafa Beydür Kısaca hayatınızdan bahsedebilir misiniz? 1946 yılında Diyarbakır Palo Camii Mahallesi, Azizoğlu Sokağında dünyaya gelmişim. İlkokulu orada bitirdim. Ortaokul ise İmam Hatip ile Ali Emiri arasında geçti. Sonradan İmam Hatip’i bitirdim. 52 yaşında iki yıllık ev ekonomisi diye bir bölüm bitirdim. Maaşım artsın diye. Memuriyet yaptım 35 sene kadar. Mevlidhanlığın dışında. PTT Başmüdürlüğünde 23 sene kadar şube müdürlüğü yaptım. Ondan sonra 35 sene orada memuriyet yaptıktan sonra iki buçuk yıl Konya’da sürgünde geçirdim. 1982’de. İki buçuk yıl sonra danıştaya dava açtım kazandım geri geldim. En son 14 yıl savunma müdürlüğünden emekli oldum. 60 sene Diyarbakır’da 1959’dan 2010-2012’lere kadar mevlidhanlık yaptım. Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak icra ettiğiniz mevlidlerin icra etme sürecini aktarabilir misiniz? Mevlid okumaya 14-15 yaşlarında başladım. Diyarbakır Palo Camii minaresinin içinde beyaz taşa çivi ile başladığım tarihi kazımışım. 1959. Makamla okuyordum. Minarede 5 yıl eğitim aldım. Palo Camii müezzini Berber Mustafa’dan makam bilgisi öğrendim. Makam hocam odur. Mevlid okumayı, makamları, Diyarbakır’a özgü makamları ve tasavvuf mûsikîsine dair bilgilerinin eğitimini ondan aldım. 1960’da gruplarla profesyonel olarak mevlid okumaya gidiyordum. Çok gençtim 15 yaşındaydım. Fakat sesim çok müsait olduğu için beraber gidiyorduk. Bir de usul, makam, Diyarbakır ile ilgili, Diyarbakır’ın mûsikî makamlarını bildiğim için. Bir müddet Celal Bey’in Diyarbakır’da kurduğu Musiki Cemiyetine ben de gittim. Rahmetli Hüsnü İpekçi ile beraber. Musiki Cemiyetine devam ettik. İşte şimdiki sanatçılardan Recep Kaymak geliyordu, Tayyir Mucide geliyordu. Onlarla beraber Musiki Cemiyetine devam ettik. Esas müziği tasavvuf müziğinde öğrendim. Zikir meclislerinde. Diyarbakır’da biz üç kişi tasavvuf müziğinde bulunurduk. Necati Yandı, Şaban Peker ve ben. TRT 1’de mevlid okudum. Bir zamanlar GAP TV’de sürekli program yapılıyordu haftada bir gün. Ulusal TV’de en son 2007’de Gemi adlı programda okudum mevlidi. Ben profesyonel olarak okuyordum. Diyarbakır, Mardin, Urfa ve İstanbul gibi şehirlerin hepsine gidip okudum. Kaç sene evveldi Özgür Varuşçu vefat etmişti. Vasiyet etmişti mevlidini okumam için. İstanbul Göztepe Camii’nde mevlidini okudum. Artık yapamıyorum. Diyarbakır’da okuduğunuz mevlidleri ve icra özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 198 Biz ilk başladığımız zaman 1954-1955 yıllarında -o zaman çocuktuk- Diyarbakır’da okunan mevlid, Re’fet Efendi mevlidiydi. Bütün Diyarbakır Re’fet Efendi mevlidini okurdu. Kimse Süleyman Çelebi mevlidini okumazdı. Ta 1960’lı yıllara kadar. 1961- 1962’den sonra biz Süleyman Çelebi mevlidini okumaya başladık. Ankara ve İstanbul’dan buraya mevlidhanlar bir iki zenginin mevlidine geldi. Süleyman Çelebi mevlidini okudular. Ve Süleyman Çelebi mevlidi baktık ki hoşumuza gidiyor, daha kısa Süleyman Çelebi’yle devam ettik. Re’fet Efendi ve diğer mevlidleri irticalen okuyorduk. Osmanlıca olduğu için eski adamlar olmadan kimse pek anlamıyordu. Süleyman Çelebi’nin mevlidi gibi serih bir Türkçe ile yazılmamıştı. Kamî mevlidi gibi. Onu da kimse anlamazdı. Mevlidlerin kenarında Arapça kasideler yazılıyordu eskiden. Mesela Kesikbaş Mevlidin’de vardı. Kesikbaş Mevlidi de Süleyman Çelebi’ye yakın bir mevliddir. Süleyman Çelebi mevlidi diye Diyarbakır’da Kesikbaş Mevlidi okunurdu. Kısa idi. Süleyman Çelebi mevlidinin bire bir benzeri idi. Ben de okuyordum. Enternasyonal kasideler vardı. Mesela İbrahim Hakkı hazretlerinin mevlidin arasında ‘‘Âlemleri Nur Eyledi Didarı Muhammed’’ diye bir kasidesi var çok güzeldir. Bu kasideyi başka yerde kimse mevlid arasında okumaz. Sadece Diyarbakır şehrine aittir. Beş yüz senedir okunurdu bu kaside mevlidde. Şimdilerde okunmuyor. Şimdilerde Türkçe mevlidden ziyade Kürtçe mevlidler okunuyor. Ben de okudum Kürtçe mevlidleri. Mesela ‘‘Merhaba Bahri’ni’’ Haydarî, Bateyî ve Ahmed Hasi’nin bazı beyitlerini ekleyerek kendim oluşturdum. Ve öyle okuyorum. 60 sene mevlidhanlık yaptım Diyarbakır’da. Günde beş- altı tane mevlid okuyordum. Allah şahidimdir bir gün yedi tane mevlid okudum. Her hafta 15-20 mevlid okuyordum. Diyarbakır’da Türk mûsikîsinin özelliklerini ustaca yansıtarak icra ettiğiniz Süleyman Çelebi (Kesikbaş Mevlidi) mevlidinin icrası ve icrada kullanılan makamlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Kesikbaş Mevlidi, Süleyman Çelebi mevlidini takliden yazılmış bir mevliddir. Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidi denilince herkes Kesikbaş Mevlidi olarak bilir ve bu okunur. Çünkü Süleyman Çelebi mevlidinin kısaltılmış şeklidir. Süleyman Çelebi ile aynı mevliddir. Fakat kısa ve özet hali gibidir. Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidinden kasıt Kesikbaş Mevlidi’dir. Kesikbaş Mevlidi denilmesinin sebebi ise mevlidinin en sonunda Kesikbaş Hikâyesi denilen bir hikâyenin yazılmasıdır. O hikâyeden dolayı Kesikbaş Mevlidi denilmektedir. Mevlid icrası en başta aşr-ı şerifle başlar. İstenilen kısa bir aşr-ı şerif okunur. Diyarbakır’da mevlid, Hüzzam makamında başlar. ‘‘Ey habibin âşıkî divânesi / Mevlidi paki Resûlullaha gel’’ beyiti ile başlayan Davet Bahri okunur. Toplu okunur. (Diyarbakır’da genelde mevlidler tek mevlidhan tarafından okutulmaktadır. Sadece büyük mevlidlerde veya zenginlerin mevlidinde beş altı mevlidhan çağırılıp okunurdu.) Bu Hüzzam başlar biter sonra Tevhid Bahri’ne geçilir. Hüzzam okunurdu. Saba geçkiler de yapılırdı. ‘‘Âlemleri nur eyledi didârı Muhammed’’ (Diyarbakır’da Uşşak başka yerlerde Hüseyni okunur. Mutlaka okunurdu.) ve ‘‘İlham ile dün gece seyrettim Muhammed’i’’ (Hicaz makamında arada Celal Sevimli - Tarık Çıkıntaş okurduk. Ekstra okunurdu.) ilahileri okunurdu. 199 Velâdet Bahrine Rast başlıyoruz. Uşşak, Karcığar, Nevruz gibi makamlarda da okunurdu. Ben ekseriyetle Nevruz okurdum. Son beyitine üç beş kala Rast makamından Nevruza dönerdim. Daha sonra salavât getirilir ve Merhaba Bahri’ne girilir. Merhaba Bahri ayakta okunur. Hangi mevlid okunursa okunsun Merhaba Bahri Diyarbakır’da ayakta okunur. Merhaba Bahrini Sünbüle -Sultani Nevruz veya Iraki makamı da denilir- okurdum. Sadece ben ve Celal Güzelses bu bahri Sünbüle okurduk. Çünkü Sünbüle yüksek perdeler isteyen bir makamdır. Diyarbakır’da Ali Pınarlı bu makamı bulmuş ve ismini koymuştur. Nevanın üzerindedir. Ben Merhabaları hep Sünbüle okurdum. Benim hocam Berber Mustafa Nevruz makamında okurdu. Mi’râc Bahri Hüzzam okunurdu. Mi’râc bölümü pek okunmazdı. Münâcât Bahri, Saba makamında okunurdu. Sonra yine bir aşr-ı şerif ve dua ile mevlid biterdi. Diyarbakır cami mûsikîsi hakkında bilgi verebilir misiniz? Eskiden Ulu Camii’nde ‘‘Enderun Tesbihatı’’ yapılırdı. Bin seneye yakındır Ulu Camii’nde tatbik ediliyordu. 639 yılında fethedilen Diyarbakır şehrinde Ulu Camii mescit yapılıyor ve orada namaz kılınıyor. Burada Teravih namazının ilk 15 rekâtı Acem-Aşiran makamında tesbihat yapılır. Son 15 rekâtında Beyati makamında tesbihat yapılırdı. Tesbihat dediğim: ‘‘Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu vellahu ekber. Vela havle ve la kuvvete illa billahil aliyyîl azîm. Allahümme salli alâ Muhammed.’’ zikridir. Her iki rekâtte bir imam selam verir ve bu tesbihat üç defa yapılır. Diyarbakır’da yüzyıllarca yapılan bu tesbihat günümüzde artık yapılmamaktadır. Ezan, beş vakit beş farklı makamda okunurdu. Sabah ezanı, Saba okunur ve tesbihat da Saba olarak yapılırdı. Öğle ezanı Hüseyni makamında okunur, tesbihat Hüseyni makamında yapılırdı. İkindi ezanı Acem-Aşiran okunur tesbihat, Rast makamında yapılırdı. Akşam ezanı Segah makamında okunur, tesbihat camide Segah makamında yapılırdı. Cuma geceleri bütün minareler yatsı ezanını Hicaz okur, yatsı namazının tesbihatını Hicaz yapar bitirirdi. Haftanın diğer gecelerinde yatsı ezanı Beyati makamında okunurdu. Her cuma gecesi ‘‘selatu selam’’ okunurdu. Yatsı namazından evvel. Hz. Peygamber’e ‘‘Esselatü ve sellam aleyke ya Resûllallah. Esellatü ve sellam aleyke ya Habîballah. Esellatü vesselam aleyke ya hayre halkillah.’’ şeklinde salavât getirilirdi. Arada ‘‘Sezadır zatına ancak şefâat ya Resûllallah / Beşirsin şanına layık bişaret ya Resûllalllah.’’ beyiti ile başlayan bir Na’t-ı Şerîf okunurdu. Hüseyni makamında okunurdu. (Kesikbaş Mevlidinin kenarında var bu beyit.) Bu Na’t-ı Şerîf on dakika kadar okunurdu. Ondan sonra cuma yatsı ezanı Hicaz makamında okunurdu. Cenaze salâsı: Cenaze salâsında ölen kadınsa, selânın sonunda ‘‘Ya amina vahyillah.’’ Denilir. Ölen erkek ise ‘‘Ya hatemel enbiya.’’ denilir. Bu uygulamanın yapılmasındaki maksat, ölen kişinin kadın mı erkek mi olduğunun anlaşılması içindir. Diyarbakır salâlarının çoğu Hüseyni makamında okunur. 2.Aziz Kubat 200 Kısaca hayatınızdan bahsedebilir misiniz? 1941 Diyarbakır doğumluyum. Diyarbakır’da yaşadım. Süleyman Nazif İlkkolunda okudum. Ortaokulu Erkek Sanat Enstitüsünde okudum. Bizim zamanımızda liseyi Sanat Okulunda bitirenler yedek subay öğretmen oluyordu. Bir süre subaylık yaptım iki sene de öğretmenlikle bitirdim. İstersem öğretmenlikte kalabileceğim söylendiği için ve öğretmenliği sevdiğim için öğretmenlikle devam ettim. İlkokulda sınıf öğretmeniydim. Diyarbakır İmam Hatip Ortaokulunda din derslerine giriyordum hariçten. En son olarak da Din Kültürü öğretmeni olarak İnönü’de emekli oldum. 2000 yılında. Diyarbakır’da mevlid icra etme sürecinizi ve okuduğunuz mevlidler ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Mevlid okumaya 20 yaşında başladım. 60 yıl boyunca mevlid okudum. Süleyman Çelebi mevlidini ezberleyip irticalen okumaya başladım. Bununla beraber Ulu Camii’nde ekseriyetle mübârek gecelerde birkaç mevlidhan arkadaşlarla mevlid okurduk. Mevlidhan Mustafa ve Şaban Peker ile beraber icralarda bulunurduk. Eskiden evlerde de haftada en az iki veya üç mevlid okurdum. Berber Mustafa’dan istifade ettim. Diyarbakır’ın öz makamlarını Ulu Camii’deki müezzinlerden öğrendim. Beş vakit namazın ezanlarını dahi makamlarla öğrendik. Böylece bütün makamları öğrendim. İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin mevlid okuyuşlarındaki makamları öğrendim. İstanbul’da kaldığım zamanlar onlarla görüştüm. 30-40 sene öncesinde Diyarbakır Ulu Camii’nin eski müezzinlerinin hepsi aynı zamanda birer mevlidhandılar. Makamşinas oldukları için bizleri de eğittiler. Zikir meclislerinde de tasavvuf mûsikîsine dair bilgilerimi geliştirdim. İlahiler, kasideler icra ettik. Şaban Peker, Mevlidhan Mustafa ile yan yana meclislerde oturduk. Ulu Camii’ye gittiğim zaman müezzinler bana ‘‘Sen müezzinlik yap.’’ derlerdi. Dolayısıyla Diyarbakır’ın bütün camilerin hemen hemen hepsinde müezzinlik yaptım. Namaz kılmak için gittiğim camilerde bazen müezzinlik yapıyorum bazen de imamlık. Ulu Camii’de mübârek gecelerde beş veya altı kişi mevlid okurduk. Evlerdeki mevlidlerde genelde tek okurdum bazen iki kişi okurduk. Sadece Süleyman Çelebi mevlidi okuyorum. Dört-beş senedir okuyamıyorum. Acem-Aşiran, Saba ve Nihavend gibi makamlarla okuduğumu hatırlıyorum. Mevlid aralarında kasideler, Hz. Peygamber’e methiyeler de okurduk. Özel olarak mevlid öğretmedim ama Kur’ân-ı Kerîm öğrettiğim öğrencilerim çok. Tecvitli Kur’ân öğretmeniyim. 3.Mevlüt Mergen Diyarbakır’da mevlid kültürü hakkında bilgi verebilir misiniz? Diyarbakırlılar Rebîülevvel ayı geldiğinde ‘‘mevlid ayı geldi’’ derler. Her evde mevlid okunur. Mahalle hocaları vardır. Mahalle hocasına giden çocuk Kur’ân-ı Kerîm’i yüzünden okumayı öğrendiği gibi hemen mevlide geçer. Mevlidi okuturlar ve mevlidden sonra ilmihale geçer. Mevlid, Diyarbakır’da çok sevilir ve okunur. Diyarbakırlı bir âlim olan Re’fet Bey’in yazmış olduğu mevlid, Diyarbakır’da son zamanlara kadar okunurdu. Süleyman Çelebi mevlidi radyolarda okunmaya başlandıktan sonra -yani 50 yıldan fazla 201 bir zamanda- Diyarbakır’da da yayıldı. Diyarbakır’da Süleyman Çelebi mevlidine Kesikbaş Mevlidi denir. Hatta Kesikbaş Hikâyesi de vardır içerisinde. Diyarbakır’da bizler Müslim, Gayri-Müslim beraber yaşardık. Gayri-Müslim olan bir komşumuz vardı. Mevlid ayı geldiği zaman Bayzar Hanım, evinde mevlid okuturdu. Rahmetli annem Müslüman olmadığı hâlde kendisine, neden mevlid okutturduğunu sorduğunda komşularından ayrı düşmek istemediği için okuttuğunu söylemişti. Her evde mevlid okunurdu. Mevlid okunmayan ev de yoktur. Mesela adam ev alır mevlid okutur, hacca gider gelir mevlid okutur, düğünlerde illa mevlid okunur. Diyarbakır’da cuma akşamları düğün akşamlarıdır. Cuma öğleden sonra düğünlerde mevlid okunur. Böyle bir kültürü vardır. Mevlide başlamadan bir tabağın içerisine yapılacak yemekten pirinç veya bulgur, çörek otu, tuz bırakılır sonra yemeğe katılır. Buhur yakılır. Diyarbakır’ın dinî mûsikîsine dair bilgi verebilir misiniz? Diyarbakır din mûsikîsinde en çok kullanılan estrüman arabanadır. Diyarbakır’da Rıfai ve Kadiri meclislerinde çalınır. İlahilerin beraberinde okunurdu. Eskisi gibi olmasa da hâlen okunur ve çalınır. Çünkü Diyarbakır tasavvuf mûsikîsini seven ve yaşatanların çoğu vefat etti. Hayatta kalan sadece Mustafa Beydür’dür. 4.Halil İbrahim Peker Babanız Mevlidhan Şaban Peker’in hayatına ve mûsikî kabiliyetine dair bilgi verebilir misiniz? Babam, 1947 Diyarbakır Sur doğumlu kütük Süleyman Nazif’tir. Hem anne hem de baba tarafından Diyarbakır’ın yerlisidir. Yaklaşık iki yüz yıla yakın Diyarbakır’da yaşıyoruz. İlkokulu İsmet Paşa İlkokulunda okuyor. Sanat Enstitüsünde (Meslek Lisesi) okuyor. Elazığ’da mühendislik akademisini kazanıyor. İnşaat mühendisliği bölümünden 1977 yılında mezun oluyor. Diyarbakır’da inşaat işiyle uğraştı. Akabinde inşaat malzemesi ofisi kurdu. 1989’da kuyumculuğa başladı. Sur olayları ile beraber kuyumculuğu da bıraktı. Emekli olarak devem etti. 2020’de vefat etti. Babam gençlik yıllarında Rıfai tarikatındayken sonradan Kadiri tarikatına geçiyor. Şeyh Zeynel Abidin’e bağlı idi. 22-23 yaşlarında Şeyh Efendi kendisine halifelik vereceğini söyledi. Babam utandı. Bir müddet şeyhin huzuruna çıkamadı. Dedemle beraber Kadiri tarikatına gidip gelirken hem orada hem burada ne yapacağını düşünürken bir gün hatmeden çıkıyor. Hatmeyi yapan Halit Efendi, paltosunu çıkışta tutan babama ‘‘Sen buranın evladısın.’’ diyor. Ve Rıfai tarikatından Kadiri tarikatına intisap ediyor babam. İntisap ettikten sonra Münir Baba vefat ediyor. Yerine Halit Efendi bakıyor. Halit Efendi’den sonra Hacı Ahmet Geray çavuşluğu alıyor. Ondan sonra da Hacı babam devralıyor ve yaklaşık 25-30 senedir bizim cemaatin ser zakirbaşı idi. Arabanede çok iyiydi, sesi davudî idi. Tok ve yüksek perdeden okuyordu. Makamları bilirdi. Diyarbakır’da Eşref Atay dönemlerinde sadece bir yıl konservatuvara gitmişti. Babamın mûsikîye ilgisi dedemden geliyor. Daha 12 -13 yaşlarındayken dedemle beraber Ulu 202 Camii’nde eğitildi. Diyarbakır’ın tüm mahalli makamlarını, ses terbiyesi ve mûsikîye dair tüm bilgisini dedem Recep Peker’den öğrendi. Babam tüm Ramazan aylarında fahri müezzindi. Babamın gırtlağı daha dikti. Diyarbakır’da sabah namazlarında kaside okurdu. Çıplak sesle. Dedeniz Mevlidhan Recep Peker’in hayatına ve mûsikî kabiliyetine dair bilgi verebilir misiniz? Dedem ilk müezzinliğini İskenderpaşa Camii’nde yapıyor. Sonrada Ulu Camii’nin baş müezzini oluyor. Celal Güzelses’ten sonra. Dedem 1903 doğumludur. Çocuk yaşta Diyarbakır’ın mahalli müziğiyle ilgili. Ulu Camii’nin müezzinleri sesinin güzel oluşundan dolayı dedeme gelip onu müezzinlik kadrosuna almak istediklerini söylediler. Dedem ‘‘Sizin gibi üstadların yanında nasıl okurum?’’ diye tereddüt etse de altı yedi ay hevsel bahçelerinde açık alanda çıplak sesle dedeme ses terbiyesi veriyorlar. Bir tanesi - kubbe patlatan lakaplı- Hâfız Şükrü Efendi. Onlar dedeye bir süre talim yaptırıyorlar. Ondan sonra müezzinliğe başlıyor. Dedemle Celal Güzelses birlikte çok mevlid okuyorlar. 1985’te vefat etti dedem. Gırtlağı yumuşak olduğu için daha pest vurgular yapabiliyordu. Dedem gençlik yıllarında Rıfai tarikatına mensup iken sonradan Kadiri tarikatına geçiyor. Şeyh Zeki Efendi. Celal Güzelses’in de şeyhi. Rüyası sonucu tarikat değiştiriyor. Kadiri tarikatında zikir nasıl yapılmaktadır? Her hafta perşembe günleri toplanırız. Yatsı namazından sonra en başta bir sohbet yapılır. Sohbetin ardından ışıklar kapanır ve teffekkür-i mevt yapılır. Ölüm düşünülür. Hacı Baba’nın komutuyla ‘‘Ya vahidu hayyul kadîm esağfirûllah el azîm’’ esması çekilmeye başlanır. Bu esma belli bir sayıda çekilir. Sonrasında bir Fâtiha-i Şerîf, üç İhlâs ve bir İnşirâh Sûresi okunur. Ardından salavât-ı şerife okunur. Sonrasında ‘‘La ilahe illallahul ganiyül hamîd, la ilahe illallahul rabbul arşül mecîd, la ilahe illallahül vitürül ehad, la ilahe illallahül aliyyül azîm, la ilahe illallahül halimül kerîm, la ilahe illallah rabbü samavati ve’l ard, la ilahe illallah rabbu külli şeyyin ve haliku hu’’ zikri okunur. Sekiz defa tekrarlanır. Her tekrardan sonra dua edilir. Bu zikir bittikten sonra yine salavât-ı şerîf –salavâtı okuması için hatmeden evvel iki kişi belirlenir. İlk salavâtı biri, ikinci salavâtı diğeri okur- okunur. Ondan sonra kelime-i tevhid olan ‘‘La ilahe illallah’’ zikri çekilir. İlki yüksek perdeden söylenir. Sesli olarak başlanan bu zikir Hacı Baba’nın komutuyla seri bir şekilde yapıldıktan sonra hafiye (gizliye) döner. Sonra rabıta-i şerîf yapılır. Burada kişi mürşidini düşünür. Bu esnada Hacı Baba veya başka biri kaside okur. Genellikle Fuzuli’nin ‘‘Beni candan usandırdın cefadan yar usanmaz mı / Felekler yandı ahımdan muradım şem’i yanmaz mı’’ ve Kuddusi Baba’nın ‘‘Ey rahmeti bol padişah cürmüm ile geldim sana’’ ilahileri okunur. Bunun akabinde ikinci kelime-i tevhid başlar. Bunun bitmesi ile hatme de biter. Işıklar açılır ve meşk başlar. Arbaneler çıkarılarak ilahiler okunur. 203 5.Azyeddin Aslan Diyarbakır’da icra ettiğiniz mevlidleri ve icra özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Ben hiç Türkçe mevlid okumuyorum. Kürtçe olarak Mela Hüseyni Bateyî -Hasani Ertuşi dediğimiz- mevlidi okuyoruz. Eskiden beri toplumun buna rağbeti daha fazladır. Bu Kürtçe mevlidi okumamı istiyorlar. Ama başka bir tane daha var. Haydarî mevlidi. Her ne kadar Bateyî mevlidi baz alarak yazmışsa da Haydarî mevlidinin Kürtçesi daha rahat anlaşılıyor. Bazen onu da okuyoruz. Fakat Mela Bateyi’nin mevlidi daha ağır bir dildedir. Kur’ân-ı Kerîm’i normal okuyan bir kişiye Kur’ân’ın yanında mevlid dersi de veriliyor. Medreselerde öğretilen mevlid Bateyî mevlididir. Zaten Haydarî mevlidi daha sonra yazılmıştır. İsteğe bağlı olarak Haydarî mevlidini de okuyorum. Daha anlaşılır olsun diye. Yoksa genelde Bateyî okuyoruz. TRT Kürdi’ye çıkıyoruz. Genelde kandillerde televizyonda okuyoruz. Mevlid okumayı Kur’ân-ı Kerîm’i öğrendiğim köy imamının yanında başladım. Mevlidi orada tam öğrenmedim. 13-14 yaşlarındayken medreseye gittim. Medresede öğrendim. Medresede Bateyî mevlidi öğrendik. Daha önce örf ve âdetimizde var olan bir şeydi mevlid okumak. Klasik olarak herkesin bir okuyuş tarzı vardı yani herkes mevlidin normal okuyuş tarzını kendine has makamlarla okurdu. Hep öyle okunurdu. Daha sonra daha âhenkli ve hoş olsun diye bazı kişileri dinleyerek ya da kendim de bazı şeyleri geliştirerek değişik makamlarda okudum. Özel olarak makam dersi almadım. Tamamen kulaktan duyuma dayalı irticalen okuyorum. Kürtçe mevlidde öyle profesyonel makamlarla okunmuyor. Diyarbakır yöresini duyuran makamlar hissediliyor. Mevlidi arabanayla da okuyan olur fakat bu sonradan meydana çıkan bir uygulamadır. Eski gelenekte mevlidle beraber arabana çalma denen bir olay yoktur. Sonradan gelişmiştir. Bateyî’nin mevlidini Merhaba Bahri’ne kadar hepsini okuyorum. Merhaba Bahri’nden sonra son bölümde ‘‘Ahmeda’’ bölümü var. Onu okuyoruz genelde. Sonra duayla bitiriyoruz. Bazen mevlidin normal duasını okuyoruz bazen de Ahmeda bölümünü dua gibi okuyoruz ve bu şekilde bitiriyoruz. İcra ettiğiniz mevlid töreni hakkında bilgi verebilir misiniz? Mevlid töreni öncelikle mevlid okutmak isteyen ailenin veya kişinin beni aramasıyla başlar. Mevlidi hangi sebeple okutmak istediklerini belirttikten sonra müsait olduğum gün için gün talep ederler ve anlaşırız. Törene ayarlanan saatte gidiyoruz. İnsanlar toplanmış bir hâlde beklerken oturuyoruz. Başlıyoruz. Genelde bazen özel bir aşr-ı şerîf okuyoruz. Ahzâp Sûresi 56. âyet okunur. Bazen değişik sûrelerden de okuyabiliyoruz ama genelde Ahzâp 56. âyet okunur. Çünkü mevlid Peygamber Efendimize atfen yapılmıştır. Bu âyette de Peygamberimize salavatı söyler. 204 Son zamanlarda basılmış mevlidler de bu âyetle başlamaktadır. Ondan sonra besmele çekip birinci bahirle başlıyoruz. Genelde hepsini okuyoruz. Az vakit kalırsa sadece belirli bahirleri okuyoruz. Merhaba’ya kadar tüm bahirleri okuyoruz. Sonra Ahmeda’ya geçiyoruz. Çok uzun olduğu için normal mevlid törenlerinde okunmaz. Haydarî mevlidinde zaten fazla bölüm yok o yüzden genelde hepsini okuyoruz. Çok uzun olmasını istemezse tören sahibi, ona göre bazı bahirleri atlıyoruz. Klasik ve eski âdetlerimizde mevlidde bahirler arasında kaside okuma geleneği yoktu. Çok eskide yok. Yani 2000’li senelerden sonraya kadar. Özel cemaatteki mevlid törenlerinde genelde okunmaz ama bazen istenirse okunur. Ama belediyenin düzenlediklerinde kaside okuruz. Peygamberimizi medheden kasideler okunur. Düğünlerde mevlid okunursa bir ilahi bir kaside okuruz. Belirli bir bahirden sonra okunmaz. Sıkıcı olmasın diye ihtiyaç duyduğumuz bahir aralarında okuruz. Okurken karar veririz. Sadece Merhaba Bahri ayakta okunur. Efendimizin dünyaya gelişinden bahsettiği için bu bahir o esnada sanki Peygamber Efendimiz yeni dünyaya geldi, bizde ona hürmeten saygı olarak ayakta onu karşılıyoruz gibi ellerimizi bağlayarak Merhaba’yı okuyoruz. Dinleyen de aynı şekilde dinliyor. Onun dışında yapılan uygulama, mevlidin yanına getirdiğimiz şeyler mübârek olsun diye genelde erzak olsun evin içinde olan şeyler, bazen de dışardan lokum ve bisküvi getiriyorlar önüne bırakıyorlar. Ve özellikle mevlidin içinde de geçtiği için şerbetle buhur dediğimiz buhur kokulu bir çubuk yakıyorlar. Etrafa güzel bir koku veriyor. Bu da işte âdettir. Şerbet, mevlid bitiminden sonra dağıtılır. Erzaktan da şerbetten de teberrük olsun diye birer tane tadıyorlar. Şerbetten içiyorlar. Varsa sonra yemek geliyor. Düğünlerde yemek olduğu için şerbet gibi şeyler olmaz. Genelde evlerde yapılan törenlerde yapılır. Camide okutulunca mevlid şekeri, Diyarbakır çöreği dağıtılıyor. Ramazan ayında mükâfatı daha fazla olduğu için genelde iftar öncesi mevlid töreni çok yapılır. 6.İbrahim Halil Sever Diyarbakır’da okuduğunuz mevlidleri ve icra tarzları hakkında bilgi verebilir misiniz? Diyarbakır’da mevlid okuyuşum emekli olduktan sonra oldu. Diyarbakır’da en fazla okuduğum mevlid, Haydarî mevlididir. Bununla beraber Bateyî ve Ahmed Hasi’nin Zazaca mevlidini de okudum. Mevlid için ilk bizi davet ediyorlar. Belirlenen tarihte gidiyorum. Yas evlerinde genellikle okunuyor. Evlerde aile olarak okunuyor. Camilerde de okunuyor. Camilerde genellikle kandilerde okuyoruz. Rahmetli Hâfız Menduh’dan Kürtçe kasidelerini öğrendim. Mevlidi normal olarak ben okudum, Hâfız Menduh’u dinledim, Şeyh Sirac’ı dinledim. Yani birçok âlimleri ben dinledikten sonra kendim yeni bir tarzda okumaya çalıştım. Onların icra tarzını beğenmedim ve böylece kendi icra tarzımı oluşturdum. Hâlen okuyorum. Genelde taziye ve hayırlı, mübârek geceler için beni çağırıyorlar. Kandillerde. Her 205 çağırdıklarında gidemiyorum artık yaşımdan dolayı. Haydarî’yi okurken bana has makamda okuyorum. Şu ana kadar da benim tarzımda okuyanı görmedim. Yöresel okunan makamlardır. Makam bilgim yok. Önce Kur’ân-ı Kerîm’le başlıyoruz. Belli bir âyet okuma zorunluluğu olmasa da mevlide başlamadan önce mutlaka Ahzâb Sûresi 56. âyet okunur sonra mevlide giriş yapılıyor. Ben Haydarî mevlidinin tamamını okuyorum. Ve benden başka tek hoca olarak kimse okuyamıyor. Ama ben hepsini baştan sona kadar okuyorum. Bateyî’nin mevlidi daha uzundur. Genelde tek okurum. Bazen benden büyük seydâlar varsa teberrük amaçlı onlar da başı okuyor. Sonra ben okuyorum. Birinci bahiri seydâlar varsa onlara okutuyorum. Yoksa ben hepsini okuyorum. Ya da genellikle mevlidin sonundaki dua kısmını seydâlarıma okutmaya çalışıyorum. Arapça duasını. Merhaba’dan sonraki duayı da ben okuyorum. Sadece en sondaki duayı onlara okutuyorum. Bölgesel olarak mevlid okumadan önce mevlidin içinde de geçtiği için şerbet, tuz, ekmek bırakılıyor. Bunun da müstehâb olduğunu söyleyen âlimler vardır. Onları da teberrük amacıyla mevlid bittikten sonra millete dağıtıyorlar. Lokum olsun bisküvi ve şerbetler ikram ediliyor. İlk olarak onun tadına baktırıyorlar. Bateyî mevlidinde Merhaba Bahri’nden sonrasını okumuyoruz. Sadece son iki sahifesi olan ‘‘Ahmeda’’ bölümünü okuyup duasını da okuduktan sonra bitiriyoruz. Onun hemen bitişiğinde bir tane duası var. Ondan sonra seydâlar varsa Arapça dua okuyoruz ama seydâlar yoksa normal olarak Fâtihamızı okuyup mevlidi o şekilde bitiriyoruz. Haydarî mevlidinin Kürtçesi Diyarbakır şivesine tam uygun olduğu için ve millet onu daha güzel bir şekilde anladığı için onu okumayı tercih ediyorum. Yoksa imamlar arasında fazla tercih edilen bir mevlid değildir. İmamlar, âlimler genelde Bateyî mevlidini tercih ediyorlar. Yani buradaki medreseler de şimdiye kadar hep Bateyî okutuluyordu. Başkaca mevlidler de var ama çok fazla okunmuyor. İlk olarak benim okuduğum mevlid, hocam Hayri Nazlı’dan aldığım bir mevlid vardı. Re’fet Mevlidi. O zaman Hani ve köylerinde en fazla okunan bir mevlid türüydü (1970’lerde hâlâ Re’fet mevlidi okunmaktadır). Mevlid aralarında kaside okumayı eğer yanımda başka hocalar var ise bir fasıl mutlaka bir şeyler onlara okutuyorum. Ya Kur’ân-ı Kerîm okutuyorum ya kaside. Genelde Hz. Peygamber’i medheden kasideleri okuruz. ‘‘Kani Muhammed Mustafa’’, ‘‘Muhammed Seyyide Âlem’’ okunur. Genelde yorulduktan sonra okunur. Yanımda bir hoca yoksa ya bir ya iki tane okuyorum. Fazla okuyamıyorum. Çünkü mevlidin tamamını okuyorsam kaside okumak zor. Çalgılar da olmadığı için. Bir ya da iki kaside okusam iyi olur. Arada Kur’ân okunmaz sadece başında okunur. Hocalar olursa okuttuğumda oluyor Kur’ân-ı Kerîm’i. Mevlidin Merhaba Bahri ayakta okunur. Bütün mevlidlerde Merhaba kısmı ayakta okunur. Zazalar arasında da Kürtçe mevlid okunur mutlaka. Bateyî mevlidi. Sadece Zazaca olursa Ahmed Hasi’nin mevlidi okutuluyor. Oda çok uzun bir mevliddir. Merhaba’ya kadar 206 okunur. Ondan sonra bir hoca okuyorsa eğer mevlidi, genelde Merhaba’ya kadar okunuluyor. Yoksa çok zor oluyor. Merhaba okunduktan sonra dua bölümüne geçilir ve mevlid bitirilir. Kürtçe mevlidde Süleyman Çelebi gibi profesyonel anlamda makamsal icrası yok. Her imam kendi icrasına göre okuyor. Medrese âlimleri ise düz okumayı tercih etmişlerdir. 7. Abdülmenaf Döner Diyarbakır’da icra ettiğiniz mevlid hakkında bilgi verebilir misiniz? Diyarbakır’da sadece Zazaların olduğu halk içinde Ahmed Hasi’nin Zazaca mevlidini okuyorum. Mevlidin tamamı okunmuyor. Bazı bahirleri atlayarak okuyoruz. Merhaba Bahri’ne kadar okunur. Sonrasında da mevlidin sonunda Zazaca dua okunarak bitirilir. Mevlide Kur’ân-ı Kerîm okuyarak başlıyorum. Kur’an-ı Kerîm’den her hangi bir âyet okuyabilirim. Ben genelde Duha Sûresi ile başlıyorum. Her bahirden sonra ayrı makamlarda ayrı salavatlar okumaya çalışıyorum. Okuduğumuz salavatlar şunlardır: 1.‘‘Selatullah selamullah aleyke ya Resûllallah / Selatullah selamullah aleyke ya Habîballah / Selatullah selamullah aleyke ya Nebîallah.’’ 2. ‘‘Esselatu vesselamu aleyke ya Resûllallah / Esselatu vesselamu aleyke ya Habîballah / Esselatu vesselamu aleyke ya Nebîallah.’’ 3. ‘‘Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedini’n-nebiyyi’l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.’’ (Salât-ı ümmiyye üç defa tekrar edilir.) Merhaba Bahri ayakta okunur. Hz. Peygamber’e hürmeten. Arada okunan kasideler vardır. Mesela ‘‘Conêma Cigerêma’’ okunur genellikle. GÖRÜŞME YAPILAN KİŞİLER Mevlidhan Mustafa Beydür (Mevlidhan), Kişisel Görüşme, 15 Eylül-28 Kasım 2021. Aziz Kubat (Mevlidhan, Emekli Din Dersi Öğretmeni), Kişisel Görüşme, 19 Aralık 2021. Mevlüt Mergen (Diyarbakırlı Şair ve Yazar.), Kişisel Görüşme, 19 Kasım 2021. 207 Halil İbrahim Peker (Mevlidhan ve Ulu Camii ser müezzini Rece Peker’in torunu, mevlidhan ve Kadiri tarikatının ser zakirbaşı Şaban Peker’in oğlu.), Kişisel Görüşme, 16 Kasım 2021. Azyeddin Aslan (Diyarbakır Merkez Mehdi Camii Müezzini.), Kişisel Görüşme, 12 Şubat 2022. İbrahim Halil Sever (Emekli İmam.), Kişisel Görüşme, 11 Şubat 2022. Abdülmenaf Döner (Diyarbakır Merkez Behrampaşa Camii İmam-Hatip.), Kişisel Görüşme, 29 Nisan 2022. 208 EK-2: Diyarbakır’da Okunan Kesikbaş Mevlidinin Matbu Nüshası 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 EK-3: Bateyî Mevlidinin Dersaadet Matbu Nüshası 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 EK-4: Haydarî Mevlidinin Ayfa Basım Nüshası 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 EK-5: Ahmed Hasi Mevlidinin Diyarbakır Kent Müzesindeki Nüshası 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 EK-6: İbrahim Re’fet Efendi Mevlidinin Matbu Nüshası 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 EK-7: Şaban Kâmî Efendi’nin Mevlidinin Matbu Nüshası 331 332 333 334 335 336 337 338