T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI İLAHİ VE BEŞERÎ AŞKIN KAYNAĞI, TÜRLERİ VE BOYUTLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Mehmet Emin SAÇAR BURSA-2022 T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI İLAHİ VE BEŞERÎ AŞKIN KAYNAĞI, TÜRLERİ VE BOYUTLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Mehmet Emin SAÇAR Danışman Doç. Dr. Mustafa Naci KULA BURSA-2022 i TEZ ONAY SAYFASI Mehmet Emin SAÇAR tarafından hazırlanan “İlahi ve Beşerî Aşkın Kaynağı, Türleri ve Boyutları Üzerine Bir Araştırma” başlıklı bu çalışma, __/__/2022 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oy çokluğuyla başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. İmza Başkan: Doç. Dr. Mustafa Naci KULA Üye: Prof. Dr. İbrahim GÜRSES Üye: Dr. Ömer Faruk SÖYLEV Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. __/_ _/_ _ Enstitü Müdürü ii YEMİN METNİ Yüksek Lisans / tezi olarak sunduğum " İlahi ve Beşerî Aşkın Kaynağı, Türleri ve Boyutları Üzerine Bir Araştırma” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza 20.06.2022 Adı Soyadı : Mehmet Emin SAÇAR Öğrenci No :701821003 Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Programı : Din Psikolojisi Tezin Türü : Yüksek Lisans iii İNTİHAL RAPORU iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Mehmet Emin SAÇAR Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Din Psikolojisi Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Mezuniyet Tarihi : …/…/2022 Tez Danışmanı : Doç. Dr. Mustafa Naci KULA İLAHİ VE BEŞERÎ AŞKIN KAYNAĞI, TÜRLERİ VE BOYUTLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Aşkın anlaşılması, araştırılması ve anlamlandırılması günlük hayattaki pratiklerinin kavranması için oldukça önemli olduğu için bu çalışma geçmişten günümüze kadar ilgi ve merakla gelmiş aşk kavramına yüklenen manayı anlamaya çalışmak ve yordamaktır. Birbirleriyle çok yakın olarak kullanılan aşk ve sevgi kavramlarının benzer ve farklı yönlerine açıklık getirmek kavramsal manada akademik bir zemine oturtmaktır. Bu çalışmamızın bir diğer amacı ise geleneksel anlamda yorumlanan ve anlanan aşkın neyi ifade ettiği ile aşka fenomen olarak bakan disiplinlerin bilimsel, kuramsal bakış açılarını anlamaktır. Bu bakış açısını yakalamak amacıyla ilahi aşk, beşerî aşk, İslam bilginlerinin aşka bakış açısı ile aşkın psikoloji disiplini ile ilintili kuramlarını aşkın fizyolojik yönleri ile açıklamaya çalışmaktır. Anahtar Sözcükler: Aşk, İlahi Aşk, Beşerî Aşk, Dini Duygu, Dini Tecrübe v ABSTRACT Name and Surname : Mehmet Emin SAÇAR University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Departmen of Philosophy and Religious Branch : Psychology of Religion Degree Awarded : Master Degree Date : …/…/2022 Supervisor : Doç. Dr. Mustafa Naci KULA A RESEARCH ON THE SOURCE, TYPES AND DIMENSIONS OF DIVINE AND HUMAN LOVE Since the understanding, research and interpretation of love is very important for comprehending its practices in daily life, this study is to try to understand and predict the meaning attributed to the concept of love, which has come from the past to the present with interest and curiosity. Clarifying the similar and different aspects of the concepts of love and affection, which are used very closely with each other, is to put them on an academic ground in a conceptual sense. Another aim of this study is to understand what love means, which is interpreted and understood in the traditional sense, and to understand the scientific and theoretical perspectives of disciplines that look at love as a phenomenon. In order to capture this point of view, it is trying to explain divine love, human love, the viewpoint of Islamic scholars on love and the theories related to the discipline of psychology with the physiological aspects of love. Key Words: Love, Divine Love, Human Love, Religious Feeling, Religious Experience vi İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................ i YEMİN METNİ ......................................................................................................... ii İNTİHAL RAPORU ................................................................................................. iii ÖZET .......................................................................................................................... iv ABSTRACT ................................................................................................................ v İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... vi TABLO ve ŞEKİLLER .......................................................................................... viii KISALTMALAR ...................................................................................................... ix TEŞEKKÜR ............................................................................................................... x GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ 1.2. Araştırmanın Konusu ........................................................................................ 4 1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi .......................................................................... 4 1.3. Araştırmanın Yöntemi ....................................................................................... 5 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ................................................................................. 7 İKİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Dini Duygu ........................................................................................................ 8 2.1.1. Dini Duygu Olarak Sevgi ve Aşk ............................................................. 11 2.2. Dini Tecrübe .................................................................................................... 16 2.1. Dini Tecrübe Nedir? .................................................................................... 16 2.2. Dini Tecrübe Türleri .................................................................................... 19 2.3. Psikolojide Dini Tecrübe ............................................................................. 21 2.4. Dini Tecrübe Olarak Aşk ............................................................................. 23 2.3. İlahi Aşk Nedir? .............................................................................................. 25 2.4. İslam’da Aşk Tasavvuru .................................................................................. 30 2.4.1. Kur’an ve Hadislerde Aşk Tasavvuru ....................................................... 31 vii 2.4.2. İbn-i Sina................................................................................................... 34 2.4.3. İbn Hazm................................................................................................... 38 2.4.4. İbn Arabi ................................................................................................... 43 2.4.5. Mevlâna .................................................................................................... 47 2.4.6. Yunus Emre .............................................................................................. 55 2.4.7. Aşk Risaleleri ............................................................................................ 61 2.5. Beşerî Aşk Nedir? ........................................................................................... 69 2.6. Aşk Kuramları ................................................................................................. 71 2.6.1. Zick Rubin: Aşk ve Hoşlanma .................................................................. 71 2.6.2. Elaine Hatfield: Tutkulu Aşk ve Dostça Aşk............................................ 72 2.6.3. Alan Lee: Aşkın Renkleri ......................................................................... 73 2.6.4. Robert J. Sternberg: Üçgen Aşk Teorisi ................................................... 75 2.7. Psikolojiye Göre Aşk Nedir? ........................................................................... 77 2.7.1. Psikanalitik Kuram ................................................................................... 77 2.7.2. Bağlanma Kuramı ..................................................................................... 83 2.7.3. Hümanist Kuram ....................................................................................... 86 2.7.4. Varoluşçu Kuram ...................................................................................... 88 2.8. Aşkın Etkileri .................................................................................................. 89 2.8.1. Biyolojik Etkileri ...................................................................................... 91 2.8.2. Bir Patoloji Olarak Aşk ve Kara Sevda .................................................... 93 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TARTIŞMA VE SONUÇ ÖNERİLER ............................................................................................................ 104 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 105 viii TABLO ve ŞEKİLLER Sayfa Tablo 1. Alan Lee’nin Aşk Stilleri ………………………………………………….74 Şekil 1. Robert J. Sternberg’in Üçgen Aşk Teorisi………………………………….76 ix KISALTMALAR b. : Bin çev. : Çeviren ed. : Editör/ Yayına Hazırlayan h. : Hicri Hz. : Hazreti m. : Miladi M.Ö : Milattan Önce nşr. : Neşreden İFAV : İlahiyat Fakültesi Vakfı TDV : Türkiye Diyanet Vakfı TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi TDK : Türk Dil Kurumu Thk : Tahkik vb. : Ve Benzeri vd. : Ve Diğerleri Yak. : Yaklaşık x TEŞEKKÜR Tezime giriş yapmadan önce tezimin bu aşamaya gelmesinde büyük emekleri olan, hayatımdaki değerli insanlara teşekkürü borç bilirim. Lisans hayatım boyunca beni Psikoloji ve Din Psikolojisi ile tanıştıran, bu alanı sevdiren, bilgi, birikim, tecrübe, tavsiyeleriyle, verdikleri seminer ve eğitimlerle hayatıma dokunan, çok değerli Prof. Dr. Ali Ayten ve Doç. Dr. Sevde Düzgüner hocalarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Yüksek Lisans eğitimim boyunca akademik disiplin ve ilgisiyle, naiflik ve etik değerlere verdiği kıymetle öğrencilerine ve ilme olan aşkını hissettiren ilk danışmanım Doç. Dr. Ahmet Albayrak’a ve derin ilmi birikimiyle, nitelikli dersleri ile bizlere farklı pencereler açan Prof. Dr. İbrahim Gürses hocama sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Doç. Dr. Ahmet Albayrak’tan danışmanlığımı devralan, yoğun bir akademik tempoya rağmen ilgisini eksik etmeyen, bilgi ve tecrübesiyle bana rehber olan çok değerli danışmanım Doç. Dr. Naci Kula hocama ve süreç içerisinde desteğini esirgemeyen Sümeyra Sarı Beyatlı hocama sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Akademik yolculukta lisans, yüksek lisans ve çalışma hayatım boyunca adeta bana yol arkadaşı olan her zaman desteğini, samimiyetini, dostluğunu ve kardeşliğini en içten duygularla hissettiğim çok değerli arkadaşım Uğur Demir’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Hayatımda varlıklarını, maddi ve manevi desteklerini derinden hissettiğim, fedakârlık kavramının hayatımdaki anlamı olan, bana yaşamı kolaylaştıran anne ve babam Elminur-İsmail Saçar’a, abim, Ömer Faruk Saçar’a, ablam Merve Özdemir’e sonsuz minnet ve şükranlarımı sunarım. Evliliğim ile hayatıma anlam katan, bütün zorlu süreçlerde önümü aydınlatan, bana hayatı kolaylaştıran tezime ilham kaynağı olan, her zaman her koşulda yanımda hissettiğim sevgili eşim Hatice Hilal Saçar’a tezimi ithaf ediyor, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Mehmet Emin Saçar İstanbul 2022 1 GİRİŞ İnsanın var olduğu günden bu yana aşk ilgi çeken, üzerine şiirler, şarkılar, eserler yazılan, bir başlık olmuştur. Çünkü insan duygusal ilişkiler kurma fıtratı üzerine yaratılmıştır. Bu ilişkiler kurma sürecinin ise birçok aşaması, yönü, boyutu olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ayrıca bazı kişiler yaşamlarına aşkın bir anlam kattığından bahsederken, bazıları için ise aşk işlevsel bir kavramdır.1 Bu sebeple her açıdan incelenmesi gereken bir konudur. Aşk, kurulan duygusal ilişkilerin içerisinde kendine yer edinen bir kavram olmuştur. Bu denli dikkat çeken aşk konusu edebiyat, felsefe, teoloji, psikoloji ve nörolojiye kadar birçok bilim dalının araştırma konusu olarak kendisine yer bulmuştur. Ancak aşkın kavram olarak alan yazında kendine yer bulmasında nispeten bir gecikme olduğu görülmüş bunun nedeni olarak ise aşkın tanımlanmasında kültür farklılığının bulunması gösterilmiştir.2 Bu bölümde insanlar tarafından bu denli merak edilen aşkın çeşitli disiplinlere göre tanımlamasına yer verilip arkasından ilahi aşk, İslam’da aşk tasavvuru, beşerî aşk, aşk kuramları, psikolojiye göre aşk, aşkın etkileri, sevgi ve aşk başlıklarına değinilecektir. Aşkla ilgili en eski esere M.Ö 6. Yüzyılda Yunan Adası’nda Lesbos’da yaşayan duygularını dizelerinde fizyolojik belirtiler ile anlatan Sappho tarafından yazılan bir şiirde denk gelinmektedir. Sappho odanın diğer ucundaki sevdiğine bakarak şöyle der:3 “Kaybolmuş sesim kekeliyor Geri gelmeyi reddediyor Çünkü dilim paramparça” 1 Robert Jeffrey Sternberg, Cupid’s Arrow: The Course of Love Through Time. (UK: Cambridge University Press, 1999), 18. 2 Hülya Ercan, “Üniversite Öğrencilerinin Aşk Stillerinin Demografik Değişkenler ve Ana Babaya Bağlanma ile İlişkisi”, Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 7/1 (2016), 25-37. 3 Tiffany Watt, Smith, The Book of Human Emotions: From Ambiguphobia to Umpty--154 Words from Around the World for How We Feel. Little, Brown Spark (New York: Little, Brown Spark, 2016), 66. 2 Aşk ile ilgili insana dair elde bulunan bu kanıta göre aşk donup kalmaya sebep olan, şok eden ve sessizliğe büründüren muhteşem bir ruh hali değişimini ifade eder. Burada bahsedilen sessizlik daha sonradan gelenlerin dikkatini çekmiş ve saraylarda yaşanılan aşk ile ilgili ritüellerin bir kısmı değişse de bir kısmı da günümüze kadar gelmiştir. Örneğin 11 ve 12. yüzyıllarda esnemek bir aşk ifadesi iken günümüzde böyle bir ifade ediş biçimi bulunmamaktadır.4 Aşk TDK sözlüğünde “Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevgi, sevda, amor” olarak tanımlanır.5 Ayrıca aşk “âşık veya maşuk bağlamında üretilmiş olan duygusal veya bedensel ilişki odaklı, eşine karşı sevgi veya cinsellik içerikli sözce/ söz parçası” olarak da tanımlanır.6 Ancak farklı kişiler ve disiplinler tarafından aşka dair geniş bir tanımlama alanı mevcuttur. “Aşk” kelimesinin etimolojisi incelendiğinde Arapça “sarmaşık”, “sarılmak”, “sarılarak büyümek” anlamlarından geldiği görülür. Batı dillerindeki kökene inildiğinde ise “özlem”, “arzu”, “tutku”, “doyum” kelimeleri ile ilişkili olduğu görülmektedir.7 Bu tanımlara her iki perspektiften de bakıldığında birinin varlığı, özlem giderme arzusu ve duygusal bir uyaranın olduğu göze çarpmaktadır. Yani aşkın konuşulabilmesi için öncelikle bir “diğer”inden bahsedilmelidir.8 Böylece aşk başka bir kişiye ya da nesneye karşı hissedilen tutkulu ve yoğun sevgi olarak tanımlanabilir.9 Aşk bunların yanında yakınlık, sevgi, kendine yatırım, bağlanma, güven ve saygı kavramlarıyla ilintilidir.10 4 Smith, The Book of Human Emotions, 66. 5 Türk Dil Kurumu (TDK), “Aşk Nedir?” (Erişim 13 Mayıs 2022). 6 Emrullah Şeker, “Aşk ve İdeoloji Bağlamında Psikanalitik Söylem Çözümlemesi”, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6/2 (2017), 194-222. 7 Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü (İstanbul: Adam Yayınları, 2007), 784. 8 Ken J. Rotenberg vd., “Loneliness Sex Romantic Jealousy and Powerlessness”, Journal of Social and Personal Relationships 18/1 (2001), 59. 9 David Crews, "The Evolutionary Antecedents To Love”, Psychoneuroendocrinology 23/8 (1998), 751-764 10 Hasan Atak-Nuray Taştan, “Romantik İlişkiler ve Aşk”, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 4/4 (2012), 520-546. 3 Aşk kavramı ele alınırken sıklıkla bahsedilecek ve aralarında ilişki kurulacak diğer bir kavram da sevgidir. Sevgi “insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” olarak tanımlanmaktadır.11 Aşk ve sevgi arasındaki farklar ve benzerlikler fenomonolojik alana göre değişmekle birlikte, tanımlar ilişki içerisindeki olgunlaşma, iktidar mücadelesi, hissedilen romantizm etkileyen önemli durumlardır.12 Aşk ve sevgi ilişkisine dair daha detaylı bilgilere ilerideki bölümlerde değinilecektir. Bu tezim konusu olan ilahi aşk ise kaynaklarda aşağıdaki gibi tanımlanmıştır: İlahi aşk, “kozmik varlıklar hiyerarşisinde alttaki bir varlığın üstteki varlık veya varlıklara duyduğu arzu (şevk), sevgidir.”13 İlahi aşk kul ile Allah arasındaki sevgiyi ifade etmek için kullanılır. İslam düşünürlerinin ilahi aşka dair detaylı bilgiler ileriki bölümlerde değinilecektir. Yapılan araştırmalara bakıldığında aşkla ilgili din psikolojisi alanında özel bir çalışma olmasa da felsefe, tasavvuf, edebiyat, psikoloji gibi disiplinlerde kendi alanına bağlı araştırmalar yapıldığı görülmüştür. Bu araştırmalar; aşkın kime yönelik olduğu, muhatabı, etkileri, türlerine dair araştırmalardır. İslam düşünürleri de kendi zamanlarına göre aşkı yorumlamış ve çalışmalarını ortaya koymuştur. İslam düşünürleri ise İlahi aşk, aşkın kaynağı, aşkın tür ve etkilerine yer veren çalışmalar ortaya koymuştur. Bu tezde de yapılmış araştırmalara aşağıdaki başlıklarda yer verilmiş, yapılmış araştırmalar derlenmiş ve ileriki dönemde yapılmasının alana katkı sağlayacağının düşünüldüğü başlıklara da öneriler kısmında yer verilmiştir. Bu tanımlar ışığında teze konu olan ilahi ve beşerî aşk ile ilgili detaylı incelemeler ve ilişkilendirmeler ileriki başlıklarda anlatılmıştır. 11 TDK, “Sevgi Nedir?” 12 Harville Hendrix – Helen LaKelly Hunt, Receiving Love. (New York: Atria Books, 2004), 38. 13 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), “Aşk” (Erişim 2 Haziran 2022) 4 BİRİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ 1.2. Araştırmanın Konusu Aşk, insanoğlunun tarihi kadar eski bir olgudur. Aşk olgusu tarih boyunca ilgi çeken bir konu olmuştur. İnsan var oluş itibariyle kendi türüne karşı aşk ve sevgi duyguları beslemiştir. Dinlerin ortaya çıkışı ile birlikte de yaratıcısına karşı ilahi aşk diye adlandırabileceğimiz bir bağ kurmuştur. İnsandan insana olan aşk ile insandan Tanrıya olan aşk ve Tanrıdan insana aşk arasında bir ilişkinin olduğunu psikoloji, felsefe, tasavvuf, tıp gibi, aşk olgusunun kaynağını, türlerini ve boyutlarını konu edinen bilimler de ortaya koymaktadır. Aşk olgusunu inceleyen farklı literatür ve disiplinler aşkı iki amaçla incelemişlerdir. Aşkı fenomen olarak ifade eden disiplinler bilimsel ve kuramsal çerçevede, diğeri ise herkesin anladığı geleneksel aşk kavramını incelenmiştir. Bu çalışmada iki amacı bir araya getirmeyi amaçladık. Bu ön kabullerden hareketle tezimizin amacı beşerî ve ilahi aşk üzerine türleri, kaynağı ve boyutları açısından insan ruhuna etkilerini bilimsel, kuramsal ve geleneksel olarak kabul görmüş yönünü karşılaştırmalı bir araştırma yapmaktır. 1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi Aşkın anlaşılması, araştırılması ve anlamlandırılması günlük hayattaki pratiklerinin kavranması için oldukça önemli14 olduğundan bu çalışma, geçmişten günümüze kadar ilgi ve merakla gelmiş aşk kavramına yüklenen manayı anlamaya çalışmak ve yordamaktır. Birbirleriyle çok yakın olarak kullanılan aşk ve sevgi kavramlarının benzer ve farklı yönlerine açıklık getirmek kavramsal manada akademik bir zemine 14 Pamela Sue Anderson, Paul S. Fiddes (2020). “Creating A New İmaginary For Love İn Religion. Angelaki”, Angelaki 25/1-2 (2020), 46-53. 5 oturtmaktır. Bu çalışmamızın bir diğer amacı ise geleneksel anlamda yorumlanan ve anlanan aşkın neyi ifade ettiği ile aşka fenomen olarak bakan disiplinlerin bilimsel, kuramsal bakış açılarını anlamaktır. Bu bakış açısını yakalamak amacıyla ilahi aşk, beşerî aşk, İslam bilginlerinin aşka bakış açısı ile aşkın psikoloji disiplini ile ilintili kuramlarını aşkın fizyolojik yönleri ile açıklamaya çalışmaktır. Araştırmamızın önemi tarih boyunca konu olmuş farklı disiplinlerin aşk hakkındaki görüşleri kuramsal ve bilimsel bir şekilde bir araya getirmektir. Araştırmamızın felsefe, tasavvuf, psikoloji, edebiyat, tıp gibi disiplinlerin kendi açısından açıklamaktansa disiplinler arası bir çalışma olması çok önemlidir. Aşk kavramının din ve psikoloji açısından yorumlanması bunlarla birlikte fizyolojik yönlerine değinmesi çalışmamızın konusu olan farklı disiplinleri içeriğe dahil olup zenginleştirmektedir. Aşk konusunun bilimsel araştırmalarda çalışılması nispeten yenidir. Bu çalışmanın literatür açısından önemi görece yeni olan bu alanı zenginleştirmek tartışılması zor olan aşk olgusuna multidisipliner, bilimsel bir çerçeve çizmektir. Tüm bunların yanında yüzyıllardır tasavvuf, felsefe ve edebiyat zemininde iç içe geçmiş aşk kavramını teoloji ve psikoloji kesişiminde tartışarak din psikolojisi alanına katkı sağlamak da bu çalışmayı kıymetli hale getiren bir unsurdur. 1.3. Araştırmanın Yöntemi Aşk kavramını ele alan bu çalışma nitel bir araştırmadır. Olaylar, deneyimler, durumlar ve eylemlerin anlamlandırılmaya çalışıldığı bu anlamlandırma sürecinin bağlamdan ve özneden ayrı yapılamayacağı araştırmalar nitel araştırmalardır.15 Bu doğrultuda bağlamı kavramak amacı ile araştırma yapılmadan önce konu ile ilgili din, felsefe, psikoloji, edebiyat, sosyoloji, tıp ve din psikolojisi alanlarında geniş okumalar yapılarak bilgi zemini oluşturulmuştur. Nitel araştırmaların en önemli özelliklerinden bir tanesi toplanan verilerden teoriye gitmektir.16 Ayrıca nitel araştırmalarda amaç 15 Bahar Tanyas, “Nitel Araştırma Yöntemlerine Giriş: Genel İlkeler ve Psikolojideki Uygulamaları”, Eleştirel Psikoloji Bülteni 5/1 (2014), 25-38. 16 Carla Willig, Introducing Qualitative Research İn Psychology (London: Open University Press, 2008), 158. 6 doğrudan bir neden sonuç ilişkisi kurmak ya da yordama yapmaktansa, araştırmacının konunun içinde konumlandığı bir anlamlandırma sürecidir.17 18 Nitel araştırmalarda tarama, betimleme, analiz, açıklama, yorumlama ve değerlendirme süreçlerinden faydalanılır. Konu ve bağlama göre nasıl bir araştırma yürütüleceğine araştırmacı karar verir. Tez konusu olan aşk kavramı geniş bir literatürü kapsadığından ve çok fazla bilim alanının kesişim noktası olduğundan geniş bir perspektiften değerlendirilecek bir konudur. Bu sebeple yorumlama yöntemi seçilmiştir. Bu yönteme yorum bilimsel (hermeneutical) yöntem denilmektedir. Yorum bilimsel analizde araştırmacı üç aşamayı takip eder: tanımlama, eleştirel analiz ve yorum.19 Tezin konusu olan ilahi ve beşerî aşk bu yönteme göre araştırılmıştır. Araştırmacı, tezin amacı olan beşerî ve ilahi aşkın ilişkisini tanımlamadan önce ilgili kaynakları tarayarak edindiği bilgiler neticesinde kavramları ince ince tanımlamış ve yüz yıllar öncesinden bu yana düşünürler ve bilim insanlarının aşk olgusunu tanımlama biçimlerini gözler önüne sermiştir. Özellikle tezin ilk bölümünde ilahi aşk ve buna bağlı olarak İslam’da aşk tasavvuruna, arkasından beşerî aşk ve buna bağlı olarak psikolojinin aşkı nasıl açıkladığına değinmiştir. Akabinde aşkın biyolojik ve psikolojik etkilerine de değinerek ilahi ve beşerî aşkın ortak belirtilerine dair araştırmalarını sürdürmüştür. Tüm bunların ardından yapılan tanımlamamaları tartışmış ve analiz etmiştir. Nihayetinde, bilimsel tabanlı ilahi aşk ve beşerî aşk bağlantılarını anlamlandırmış tanımlamış yorumunu yapmış, bakış açısını yansıtmıştır. Tartışma ve sonuç bölümünde ise bilimsel verilere dayalı sonuçları tartışmış ve gelecek araştırmalara yönelik önerilerde bulunmuştur. 17 Norman K. Denzin vd., "Introduction: The Discipline And Practice Of Qualitative Research", In: Strategies of Qualitative İnquiry (New York: Sage Publications, 2008), 25-30 18 Karen L. Henwood, (1996). “Qualitative İnquiry: Perspectives, Methods And Psychology”, Handbook of Qualitative Research Methods For Psychology And Social Sciences (1996), 25-40. (25-40). 19 Sandra Marie Schneiders, “A Hermeneutical Approach to the Study of Christian Spirituality”, Society for the Study of Christian Spirituality, (1994), 9-14. 7 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları Aşk kavramı milattan öncesinden bu yana insanların üzerine düşündüğü ve eserler verdiği bir konudur. Bu sebeple üzerine yazılan birçok kaynak bulunmaktadır. Bunun yanında bilimsel olarak çalışılmaya başlanması ise görece yenidir.20 Bu sebeple bilimsel kaynakların azlığı araştırmanın sınırlılıklarından biridir. Bu sınırlılık göz önüne alınarak yorum bilimsel yöntem seçilmiştir. Bunun yanı sıra aşkın din, felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, edebiyat, tıp ve sanat gibi birçok disiplinin kesişim noktasında olması ve zaman zaman diğer disiplinlerin de okunma gereksinimi ekonomik açıdan araştırmayı sınırlandıran etkenlerdendir. Ayrıca konunun birçok disiplinin ortak noktasında bulunması ancak burada sadece din psikolojisi zeminin de araştırılması araştırmanın sınırlılıklarından bir tanesidir. Aynı zamanda nicel verilerin kullanılmaması da araştırmayı sınırlayan etkenlerden bir tanesidir. Yüksek lisans tez sürecinin kısıtlı bir zamana sahip olması yapılması gereken taramaların bazılarını aksattığından, süre de araştırmanın sınırlılıklarından sayılabilir. 20 Ercan, H. (2016). Üniversite öğrencilerinin aşk stillerinin demografik değişkenler ve ana babaya bağlanma ile ilişkisi. Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 7(1), 25-37. 8 İKİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE Bu bölümde aşk nedir, ilahi aşk nedir ve İslam’da aşk tasavvuru, İslam düşünürlerinin aşk hakkındaki görüşlerine, İslam düşünürlerinin aşk hakkında yazmış olduğu risalelerine, beşerî aşkın tasvirine, psikolojiye göre aşkın tanımlarına ve kuramlarla ilişkisine, aşkın biyolojik ve psikolojik etkilerine, aşk ve sevgi kavramlarının benzerlik ve farklılıklarına yer verilmiştir. 2.1. Dini Duygu Duygular bir tür his ve bu his karşısında gösterilen fizyolojik, biyolojik ve psikolojik durumlar ve davranışa meyil olarak tanımlanmaktadır. 21 Duygular kişinin yaşantılarını, ilişkilerini, nesneleri anlamlandırmasına yarayan en önemli araçlardan bir tanesidir. Bireyi kendine has bir kişi yapan noktasında duyguların etkisi büyüktür. 22 23 Hayatımıza renk katan olayları değerlendirme, bir davranışa karar verme ve ilişkilerimizi yönlendirmeye varıncaya kadar birçok durumu etkileyen duygular oldukça çeşitlidir. Bu çeşitliliği oluşturan şey duygunun olumlu, olumsuz, genel, özel, hafif ya da şiddetli olmasına göre şekillenir. 24 Duygular öncelikle psikolojik bir etkendir ve biyolojik, fiziksel birçok durumu içerisinde bulundurur. 25 21 Daniel Goleman, Emotional intelligence: Why it can matter more than IQ. (London: Bloomsbury Publishing, 1996), 21. 22 Naci, Kula. "Küreselleşme, Ruh Sağlığı ve Din." Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 5/3 (2005): 7-30, 8. 23 Leslie S. Greenberg, "Emotion–focused therapy." Clinical Psychology & Psychotherapy: An International Journal of Theory & Practice 11/1 (2004), 12. 24 Kelly, Werner, & James. J. Gross, “Emotion regulation and psychopathology: A conceptual framework”. In Emotion regulation and psychopathology: A transdiagnostic approach to etiology and treatment Eds. A. M. Kring & D. M. Sloan. 13–37. (New York: The Guilford Press, 2010). 25 Richard S. Lazarus, Emotion And Adaptation. (Oxford: Oxford University Press, 1991). 9 Duyguların tanımının yapılması kişiden kişiye yaşanılan deneyiminin farklı olmasından dolayı oldukça zordur. Ama duygular ve pozitif psikoloji alanında çalışmalar yapmış olan Lazarus duygu tanımını kolaylaştırmak amacı ile şu üç noktaya değinmiştir: dışarıya yansımayan “davranım eğilimi”, fizyolojik değişim ve kısa aralıklı duygulanım.26 Bu noktalara paralel olarak duygular ile ilgili belirtilen ortak noktalar; davranışsal, deneyimsel ve fizyolojik boyutları ve kişiye özel olarak yaşanmasıdır. Bu sebeple doğrudan gözlenemeyen duygular için davranışsal, deneyimsel ve fizyolojik ipuçlarını bulmak, duygu düzenlemeleri çalışmaları için oldukça önemlidir. 27 Duygular ile ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar yüz ifadelerinden yola çıkarak temel duygular ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur. Temel duygular olarak gösterilen utanç, iğrenme, öfke, şaşkınlık, mutluluk, korku, üzüntü ve sevgi mimiklerde tek başına görülebildiği gibi, karışık halde de gözlemlenebilir. 28 Temel duygular içerisinde yer alan sevgi ve bu tezin konusu aşk ile ilgili duygulara aşağıdaki başlıklarda yer verilmiştir. Ancak sevgi konusuna gelinmeden önce duygu türlerinden bahsedilecektir. Duygular yukarıda da değinildiği gibi şiddetine, yönüne, alanına göre çeşitlenmektedir. Bu çeşitliliğin anlaşılır kılınabilmesi için araştırmacılar çeşitli sınıflandırmalar yapmıştır. Ancak burada tezin konusuna uygun bir sınıflandırma olan din psikolojisi profesörü Hüseyin Peker’in sınıflandırmasına yer verilmiştir. Bu sınıflandırmaya göre duygular organik duygular, sosyal duygular, benlik duyguları ve manevi/zihni duygular olarak dörde ayrılmıştır. Organik duygular içerisinde daha çok duyumlara bağlı olan duygulardan bahsedilir. İnsanın duyumu karşısında oluşan haz ve acıyı kapsar.29 Benlik duyguları ise bireyin kendisine yönelik duygularını anlatır. İnsanın kendisini adeta dışarıdan izliyormuşçasına değerlendirdiği ve bu değerlendirme karşısında 26 Lazarus, Emotion And Adaption, 37. 27 James J. Gross, "Emotion regulation: Past, present, future." Cognition & emotion 13/5 (1999): 551-573. 28 Robert,bPlutchik,. The Emotions: Facts, Theories and A New Model. (New York, Random House, 1962). 29 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi. İstanbul: Çamlıca Yayınları, 2016. 104 10 hissettiklerini tanımlamaktadır. Buradaki kişinin varlığı hem maddi hem manevi olarak değerlendirilebildiğinden; izzet-i nefs ve şeref ve haysiyet duygusu, aşağılık ve üstünlük duygusu gibi duygular benlik duyguları içerisinde değerlendirilir. 30 Sınıflandırmanın üçüncü başlığını oluşturan sosyal duygular kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkan duyguları ifade etmektedir. Sosyal duygular öncelikle bakım veren ile bebek arasında başlayarak sınırlarını genişletir. 31 Son olarak verilen ve konu ile bağlantı kurulan sınıf ise manevi ve zihni duygulardır. Manevi ve zihni duygular içerisinde akli ve mantiki, estetik, ahlaki ve dini duyguları barındırmaktadır.32 Bu bölümde yalnızca dini duygulara değinilecektir. James duyguyu dinin en derin kaynağı olarak göstermektedir.33 Dini duygu ilahi bir gücün varlığından dolayı ortaya çıkan, tanımlama yapması zor olan ve içinde birçok farklı duyguyu barındıran bir duygudur. İçerisinde bulunan bu çeşitliliği daha önceki araştırmacılar korku, saygı, hayranlık, bağlılık, şükür, minnettarlık, teslimiyet, sevgi vb. duygular olarak işaret etmişlerdir.34 Bu duyguların içerinde temel duygunun “mutlak bağlılık” olduğunu ileri süren Schleiermacher’e katılan Bertholet ise korku, teslimiyet ve bağlılığın dini duygunun iskeletini oluşturduğu söyler.35 Bunun yanında dini duyguyu oluşturan temel duygulardan biri de korkudur. Korkunun dereceleri dini ve Allah’ı algılama ile değişmektedir. Bu korkular mükâfat alamama, Allah’ın isteklerini yerine getirememe, Allah’ın razı olmayacağı bir kul olma korkuları olarak sıralanmaktadır. Ancak diğer korku türlerinden farklı olarak dini duygu olan korku, korktuğuna yakınlaştıran niteliktedir. Dolayısıyla bu yakınlaşma sonrasında ümit, sığınma, teslimiyet ve bağlılık ortaya çıkmaktadır. Korku ve ümit arasındaki bu denge kişiyi bir dönüşüm içerisine sokar. Bu dönüşümdeki önemli noktalardan biri de 30 Peker, Din Psikolojisi, 106 31 Peker, Din Psikolojisi,107 32 Peker, Din Psikolojisi,110 33 Abdüllatif Tüzer, Dinî Tecrübe Ve Mistisizm: -Felsefî Bir Yaklaşım (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2006), 45 34 Peker, Din Psikolojisi,110 35 Peker, Din Psikolojisi,110 11 korku ve sevginin girift bir yapı oluşturmasıdır.36 Peker, Allah sevgisinin din duygusunun en önemli unsuru olduğunu dile getirmektedir.37 Bu bağlamda bakıldığında duygularla ilgili yapılan ilk çalışmalarda temel duygulardan biri olarak göze çarpan sevginin, dini duygular içerisinde de temel unsur olduğu görülmektedir. Bu sebeple dini bir duygu olarak zuhur eden sevgi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ilahi aşkın önemi görülmüş ve aşağıda detaylı olarak anlatılmıştır. 2.1.1. Dini Duygu Olarak Sevgi ve Aşk Sevgi, çok eski tarihlerden günümüze kadar hakkında çok konuşulmuş, yazılmış, yansımaları ve belirtileri gözlemlenmiş duygulardan en önemlileri arasındadır. Sevgi duygusuyla ilgilenen İslam düşünürlerinin neredeyse hepsi sevgiyi duygu olarak incelemiş bu yönde tariflerini yapmış, tezahürlerini bu yönde incelemişlerdir. Modern psikolojide ise durum çok farklı değildir. Modern psikoloji ve sevgi kavramıyla ilgilenen diğer alt dalları da sevgiyi duygu yönünden incelemişlerdir. İnsanda var olan bütün duyguların dışa yansımaları ve belirtileri olduğunu düşünürsek, sevginin de dışa yansıyan ve belirtilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Sevgi ile ilgili yapılan tarifler de bunu doğrulamaktadır.38 Sevgi kavramı ‘İslam’da Aşk Tasavvuru’ başlığında birçoğunun tanımlarını yaptığımız, sevgi kavramını ifade ederken kullanılan kelimelerle de doğrudan ilişkilidir. Sevgi duygusunu derecelerine göre kullanılan bu terimler şu şekildedir:” el- Muhabbe(h), el-Alaka, el-Heva, es-Sabve, es-Saba, eş-Şağaf, el-Mika, el-Işk, eş-Şevk, el-Fütun, el-Vüdd, el-Hılle.”39 İbn Kayyim el-Cezviyye sevgiyi şöyle tarif eder: “sevgi, kalbin azığı, ruhun gıdası, gözün nurudur. Sevgi hayatından mahrum olan kimse ölüler sınıfından sayılır. Sevgi nurunu kaybedenler, karanlıklar denizinde yok olurlar. Sevgi şifasından mahrum 36 Peker, Din Psikolojisi,111 37 Peker, Din Psikolojisi,112 38 Raşit Küçük, Sevgi Medeniyeti, (İstanbul: Rağbet Yayınları, 2007), 23. 39 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 5. 12 kalanların kalpleri, bütün hastalıklara açık durumdadır. Sevgide başarılı olamayanlar, hayatlarını elem ve kederler içinde geçirirler.”40 Ebu Talib el-Mekki sevgiyi şöyle tarif eder: “Ariflerin makamlarının en üstü, Allah’ın ihlas sahibi kullarına hususi bir tercihi ve faziletin son mertebesidir.”41 Haris el-Muhasibi’ye göre ise sevginin tanımı şu şekildedir: “Bir şeye her halinle meyletmendir. Sonra da onu kendi nefsin, eşin ve sevdiğin malına tercih etmendir. Daha sonra gizli ve aşikâr ona muvafakat etmen, en sonunda sevilenin sevgisinde kendi kusurunu bilmendir.”42 Cüneyd el-Bağdadi ise sevgiyi şöyle tarif eder: “Sevgi, sevenin kendinde bulunan sıfatları terk ederek, onların yerine sevgilinin sıfatlarına girmesidir.”43 Şibli: “Sevgi, zevkte şaşkınlık, saygıda ise hayranlıktır.” Şeklinde tarif eder.44 Ebu Yezid Tayfur İbn İsa:” Sevenin, dünyayı ve ahireti değil, sadece Allah’ı seven kimsedir.” Şeklinde tarif ediyor.45 Ebu Abdillah el-Kuraşi ise sevgiyi şu şekilde tarif etmiştir: “Sevgi, elinde bulunan bütün varlığı sevdiğine bağışlayıp, senden sana hiçbir şey kalmamasıdır.” 46 Ebu Sa’id el-Harraz, “Allah için seven kimse, kalbi ve dili Allah’ı anmayı nefsine farz kılan, gafletten uyanan ve gafletinden dolayı istiğfar eden, bütün uzuvları da sevdiğine hizmet için vakfedilmiş olan kimsedir.”47 Şeklinde tarif etmiştir. 40 İbn Kayyım el-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek vd., (İstanbul: İnsan Yayınları, 2017), 3/4. 41 Ebu Talib el-Mekki, Kutu’l-Kulub, çev. Dilaver Selvi, (İstanbul: Semerkant Yayıncılık, 2011), 2/99. 42 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/10. 43 Abdülkerim b. Hevazin El-Ḳuşeyri, Er-Risale, thk. M. Zerrūḳ, A. Balṭacı (Beyrut: Dāru’l-Ḫayr, 1413/1993), 2/615. 44 El-Gazzali, Muhammed İbn Muhammed, İhyau’Ulumi’d-Din, thk. S. İbrahim (Kahire: Daru’l- Ḥadis , 1412/1992), 14/2691. 45 El-Gazzali, İhyau’Ulumi’d-Din, thk. S. İbrahim, 14/2691. 46 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/8-9. 47 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/9. 13 En-Nevevi ise şu şekilde tarif eder: “Sevgi, sevenin gönlüne uygun olan bir şeye meyletmesidir. Bazen bu meyil insanın duyuları ile algılayıp beğendiği bir güzel surete, aklı ile hoşlandığı bir fazilet ve güzelliğe olur bazen de kendisine yapılan bir iyilik veya kendisinden bir kötülüğü gidermeye yönelik olabilir.”48 İbn Kayyim el-Cezviyye eserlerinde otuz farklı tanımı bir araya getirmiştir. Bu tanımlar bir kısmı aşağıdaki gibidir. “Sevgi kalpte bulunan ve sevgilinin arzu ve isteklerinin dışında kalan her şeyi yakan bir ateştir.”49 “Sevgi, sevdiğini, kendisinin sahip olduğu her şeye tercih etmektir.”50 “Sevgi, kendi tarafından olan çoğu addederek, dost tarafından olan azı çok saymaktır.”51 “Sevgi, sevdiğini, başka birinin senin gibi sevmesinden kıskançlık duymandır.”52 “Sevgi, bir sarhoşluktur ki, seven sevdiğini görmeyince kendine gelemez.”53 Yukarıda verdiğimiz İslam düşünürlerinin sevgi hakkında tariflerinden yola çıkarak sevgi duygusunu her bir düşünür kendi hissettiği ve his dünyasındaki yansıması derecesinde tarif etmektedir. Duyguların tarifinin sübjektif bir yönü olduğu gerçeğini ifade etmeliyiz. Sübjektif tutum ve davranışların objektif yönünü de gözden kaçırmamalıyız. İnsanın tutum ve davranışlarında sosyal bir varlık olmasından ötürü obje olarak kabul edilen toplumun etkisini de gözden kaçırmamalıyız.54 İlk dönem sufileri duygular üzerinde çok fazla durmuşlardır. Üstünde bu kadar durdukları konular onları bu konuda söz sahibi olma hakkı tanımıştır. Yapılan tariflerde İslam düşünürlerinin ortak noktalarından biri sevginin kalbi bir duygu 48 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/9-10. 49 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/10. 50 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/8. 51 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/8. 52 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/9. 53 El-Cezviyye, Medaricu’s-Salikin, çev. Adil Bebek, 3/10. 54 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 24. 14 olduğudur.55 Bir diğeri ise sevenin Allah olduğu, sevilenin ise kul olduğu ya da sevenin kul, sevilenin Allah olduğudur.56 Diğer bir tarafı ise, sevginin insan kalbinde hissedilen bir duygu olmasından ziyade hayatın her alanında aktif bir yaşam tarzını ifade etmektedir.57 Bir diğer taraftan ise tariflerde kanaat etmek, nefsi arzulardan uzak kalmak, sabır göstermek ve narsizmi terk etmek gibi erdemler ifade edilmiştir.58 Psikolojide sevgi ile ilgili tarifler ile aşk tarifleri benzerlik göstermektedir. İngilizce literatürde “love” sözcüğü ile karşılık gelen kelimeler “âşık olmak, sevmek, gönül vermek” 59 şeklindedir. Dünya literatürüne baktığımızda aşk, sevgi ve türleri şeklinde karşılık bulmaktadır. Aşk böylece sevginin bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla ilgili detaylı bilgiye “Aşk Kuramları” başlığında yer verilmiştir. Aşk kuramları başlığında detaylıca değindiğimiz aşk, sevgi ve sevgi türlerine Rubin aşk ve hoşlanma şeklinde gruplandırma yapmaktadır. Bu gruplandırmada aşk ve hoşlanmanın yönü itibariyle karşılık bulduğu muhatapları farklıdır. Hoşlanma halinin arkadaşa karşı hissedildiği, aşkın ise romantik bir boyutu olması sebebiyle partnere karşı bir yönelim olduğunu ifade eder.60 Elaine Hatfield ise aşkı tutkulu ve dostça aşk olmak üzere iki şekilde gruplandırır.61 Tutkulu aşk Hatfield tarafından “takıntılı aşk", "aşk hastalığına tutulmak", "delice âşık olmak" veya "âşık olmak" şeklinde betimlenirken bir başkasıyla olmak için derinlemesine özlem duygusunu ifade eder.62 Dostça aşkın ise yoğunluk olarak tutkulu aştan daha az yoğun olduğunu ancak daha sıcak ve samimi olduğunu vurgular.63 Alan Lee, aşk ve sevgi çalışmalarında referans noktası olarak karşımıza çıkar. Lee aşk ve sevgiyi ifade ederken renkleri kullanır. Lee’ye göre renkleri kullanmasının sebebi 55 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 29. 56 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 25. 57 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 27. 58 Küçük, Sevgi Medeniyeti, 29. 59 Cambridge Dictionary, “Love” (15 Mayıs 2022). 60 Rubin, Measurement of Romantic Love, 265. 61 Hatfield, “Passionate And Companionate Love”, 191-217. 62 Hatfield vd., Love And Sex, 118. 63 Kim vd., “Love Types And Subjective Well-Being: A Cross-Cultural Study”, 173-182. 15 ise üç ana renk olduğu gibi aşkın da üç temel halinin olmasıdır. Lee göre aşkın üç temel halini “tutkulu, erotik aşk, oyun gibi, tarafsız aşk ve arkadaşça aşk” şeklinde sıralar. Lee’ye göre renkler nasıl üç ana rengin karışımından oluşuyorsa bazı aşk türleri de aşkın bu üç halinin karışımından ortaya çıkar. Bu üç temel aşkın karışımından ikincil aşk türleri ortaya çıkar. Bu ikincil aşk türleri, “mantıklı, çıkarcı aşk, sahiplenici, obsesif, takıntılı aşk, özgeci, verici aşk” şeklinde karşımıza çıkar.64 Tutkulu, erotik aşk, fiziksel yakınlığın ve cinselliğin önemli olduğu bir aşk türüdür. Oyun gibi, tarafsız aşkta ise, aşkı algılama biçimlerini oyuna benzetir. Oyunlarda, bulmacalarda çözülmesi gereken kurallar, stratejiler varsa aşkı da bu şekilde yaşamayı isterler. Aşkı zorlulukları aşılması gereken engelleri olan bir eğlence olarak görür. Arkadaşça aşkta ise iniş çıkışları olmayan tutku boyutunun olmadığı bir aşk türüdür. Mantıklı çıkarcı aşkta ise kriterler doğrultusunda sevgilisinden bu kriterlere uygun olmasını bekler. Partnerin özgeçmişi önemli hale gelir. Adeta ilişkiyi bir yatırım olarak görür ve gelecek için ümit vadetmesini umar. Bu sebeple ilişkinin devam edeceğine dair inanç kuvvetlidir. Sahiplenici, obsesif, takıntılı aşkta ise kişi sevdiğini kaybetme durumunu bir tehdit olarak algılar. Olası bir ayrılık durumunda yoğun umutsuzluk yaşar. Kıskançlık ve güvensizliğin yoğun olarak yaşandığı bu türde sevgilinin yanında olması durumunda coşkulu duygular yaşar.65 Robert J. Sternberg’in üçgen aşk teorisi aşka bakış açısını yansıtır. Bu üçgenin köşelerini yakınlık, tutku, bağlılık oluşturur. Bu köşelerin oluşturduğu üçgen mükemmel aşkı ortaya koyar. Yakınlık üçgenin en tepe noktasını, tutku sol alt köşesini, bağlılık ise sağ alt köşesini temsil eder. Ancak kişilere ya da yaşanılan aşka göre bu üçgenin bazı kenarları diğerlerinden daha uzun olabilir. Mükemmel aşkı üç bileşeni de eşit olarak içeren eşkenar üçgen temsil eder66. Bunlardan yola çıkarak aşk bazen sevgi yerine sevgi de aşk yerine kullanılmıştır. Daha çok aşk sevginin bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğu kaynaklarında aşk ve sevgi hem Allah için, kişi için nesne için kullanılmıştır. Batı kaynaklarında ise aşk iki 64 Lee, Colours of Love: An Exploration of The Ways of Loving, 155. 65 Lee, “Love Styles”, The Psychology of Love, 38-67. 66 Anderson, “Sternberg's Triangular Theory of Love”, 1-3. 16 kişinin birbirine karşı hissettiği romantik boyutta ele alınırken aşkın türleri sevgi boyutunda da incelenmiştir. 2.2. Dini Tecrübe Dini tecrübe pek çok dinde ve çok eski tarihlerden itibaren farklı şekillerde felsefe, ilahiyat ve psikoloji gibi disiplinler aracılığıyla karşımıza çıkan bir kavramdır. Genel bir manada “Tanrı’yı idrak etmek” olarak ifade edebileceğimiz “Dini Tecrübe” kavramı tek bir tanımla kabul edilmiş bir kavram olmamakla birlikte tartışmaların yer aldığı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz bu bölümde tartışmalardan ziyade Din Psikolojisi’nin önemli başlıkları arasında yer alan dini tecrübe başlığı altında dini tecrübenin ne olduğu, özellikleri, türleri, psikolojide dini tecrübe, dini tecrübe ile ilahi aşk arasındaki ilişkiyi psikolojik süreç çerçevesinde ele alacağız. 2.1. Dini Tecrübe Nedir? Tecrübe kavramı, “insanın hem kendi içindeki hem de dışındaki gerçekliği zihinsel, psikolojik, epistemolojik, ontolojik ve aksiyolojik olarak sahici bir şekilde yaşamasını ifade eder.”67 Tecrübe insanda psikolojik ve fiziksel süreçlerle birlikte işlemektedir. Bir diğer ifadeyle duygu, düşünce ve davranışların birlikteliğidir. Tecrübe için genel manada “bireyin doğrudan katıldığı, algıladığı, maruz kaldığı, gözlediği olay, bilincin o anki içeriği ayrıca bu olaydan elde ettiği bilgi, beceri veya pratikler”68 şeklinde ifade edebiliriz. Dini tecrübe ise, “Allah’ın alâmet ve işaretlerini sezgisel yolla doğrudan doğruya kavrama ve O’nunla duygusal yolla ilişki kurma” şeklinde tanımlayabiliriz.69 Diğer bir tanımla dini tecrübe, “hayat ve evren içinde mevcut olan ilahi sırra tabii bir hassasiyettir.”70 Dini tecrübe bu yönüyle ilahi kaynaktan gelme özelliği taşımaktadır. İlahi kaynaktan insana gelen bu tecrübe sezgisel ve duygusal olarak algılanır. Bununla 67 Bilal Sambur, “Dini Tecrübe”, Din Psikolojisi El Kitabı, ed. Mustafa Doğan Karacoşkun (Ankara: Grafiker Yayınları, 2013), 215. 68 İbrahim Gürses, “Dinî Tecrübenin Bilimsel Değeri” Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 18/2 (2019), 499. 69 Gürses, “Dinî Tecrübenin Bilimsel Değeri”, 500. 70 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, (İstanbul: Dem Yayınları, 2010), s.123. 17 birlikte dini tecrübenin zihinsel ve psikolojik tarafıyla da anlam bulmaktadır.71 Bu tanım ve ifadelerden yola çıkarak dini tecrübe bir bilginin ötesinde insanın bütün varlığını kapsadığını, dindarlığın tamamını içerdiğini söyleyebiliriz. Dini tecrübe farklı adlandırmalara rağmen sübjektif bir nitelik taşıyıp ilahi olanın tecrübe edilmesidir.72 Özel bir tecrübe olan dini tecrübe “Tanrıyla karşılaşma tecrübesidir.”73 Dini tecrübe önceden planlanıp yaşanılacak bir tecrübe olmamakla birlikte kişinin tecrübe etmeden bilmesi mümkün olmayan bir durumdur. Dini tecrübe kişide yeni bir tecrübe yeni bir durum ortaya çıkarır ve kişiye özeldir. “Dini tecrübe, objektif olanın gerçekliği bireyin sübjektif olarak tecrübe etmesidir.”74 Dini tecrübe ile ilgili Alman Teolog Rudolf Otto, dinî tecrübe konusunda açıklamalar yaparken doğa üstü varlık vurgusu yaparak bu varlığın algılanmasına değinir. Algılamanın ardından bir ilişki kurulması ve o varlığı anlamaya yönelik yapılan şeylerin deneyiminden bahseder.75 Otto’ya göre kişinin dini tecrübesi kişiye özeldir ve tanımlamalardan uzaktır, bu yönüyle herkesçe algılanan ve bilinen deneyimlerden farklılaşır.76 Dini tecrübe konusunda görüşlerini ortaya koymuş bir diğer düşünür ise Friedrich Schleiermacher’dir. Schleiermacher dini tecrübenin hayat içerisindeki her anda tanrının fark edilmesi olduğunu savunur. Çünkü ona göre Tanrı evrene bize kendini gösterecek emareler bırakmıştır.77 Bu durum insanın duygusal yeterliliği ve duygularını ne oranda kullanabildiği ile ilgilidir. Dolayısıyla esasen dini tecrübe kişiden kişiye değişmekte ve hâlihazırda bulunan emareleri görmesi alakadardır.78 71 Ahmet Albayrak, “Dini Tecrübenin Dışa Vurum Problemi”, Milel ve Nihal: İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2/2 (2005), 66. 72 Sambur, “Dini Tecrübe”, 216. 73 Gürses, “Dinî Tecrübenin Bilimsel Değeri”, 501. 74 Sambur, “Dini Tecrübe”, 217. 75 Kalın, Rudolf Otto’da Din, Kutsallık ve Mistik Tecrübe, s:45 76 Kalın, Rudolf Otto’da Din, Kutsallık ve Mistik Tecrübe, s:48 77 Friedrich Schleiermacher, On Religion: Speeches to its Cultured Despisers, (Kentucky: John Knox Press, 1994), 57. 78 Ümmügül, Koyuncu, Müzik ve Dinî Tecrübe Etkileşimi Hususunda Bir Araştırma. (İstanbul: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi, 2019). 27 18 Dini tecrübe kavramı, tanımlaması kolay olmayan, net bir tanımı olmayan kavram olmasından dolayı dini tecrübenin özellikleri ile konuyu açıklığa kavuşturmaya çalışacağız. Dini tecrübe kavramının bir özelliği olarak karşımıza tanımlanamazlık ve anlatılamazlık ile çıkmaktadır. Dini tecrübe kişiye özel sübjektif bir tecrübe olması nedeniyle, ruhsal alanda yaşanılan bu tecrübenin dil ile ifade etmek yaşanılan tecrübenin bilince indirgenmesi yolunda anlam kaybına yol açabilir.79 Dini tecrübe bu özelliği ve yönü itibariyle anlatılamazdır. Bir nesneyi hiç görmeyen bilmeyen birine anlatmaya benzer. William James da mistik bilinç durumlarının daha çok duygu halleriyle benzerlik göstermesi sebebiyle tecrübenin mahiyetinin dille, sözcüklerle ifade edilmesinin mümkün olmadığını söyler.80 Dini tecrübe doğrudan doğruya yaşanan, tecrübe edilen, algılanan, aracısız bir tecrübedir.81 Bu tecrübe çok uzun sürmeyen, kısa süreli ve ani bir tecrübedir.82 Yoğun ve derin duygularla kısa süreli yaşanan dini tecrübe geçici bir özelliğe sahip olmasıyla birlikte insan yaşamını psikolojik, kültürel, siyasal, entelektüel, sosyal anlamda farklı şekillerde etkilemektedir.83 Dini tecrübenin bir özelliği de tahlil edilmesinin zor olmasıdır. Dini tecrübe mahiyeti yönüyle tahlili mümkün olmayan bir bütünlük içermektedir.84 Dini tecrübe kişiye özeldir. Bireysel bir tecrübe olan dini tecrübe bilincin derin halleriyle ilişkilidir.85 Bilinçli bir bireyin yaşadığı öznel kişiye özel bir durumdur. Dini tecrübede buluşma vardır. Dini tecrübede özne ile nesne arasında kurulan bir bağ söz konusudur. Tecrübe eden ile edilen varlığın birlikte olması bir buluşma halini ifade 79 Koyuncu, Müzik ve Dinî Tecrübe Etkileşimi Hususunda Bir Araştırma, 39. 80 William James, The Varieties Of Religious Experience: A Study İn Human Nature. (London: Routledge, 2003), 370 81 Hayati Hökelekli, Din psikolojisi. (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2013), 320 82 Aydın, Din Felsefesi, 91; Hökelekli, Din Psikolojisi, 320. 83 Sambur, “Dini Tecrübe”, 218-219. 84 Aysel, Tan. Mevlana’da Dinî Tecrübe, (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2017), 31. 85 Sambur, “Dini Tecrübe”, 218. 19 eder.86 Bu buluşma haline bazıları “vusul, ittihad, hulul ve kurb” şeklinde de adlandırmaktadırlar. Dini tecrübe yoğun ve derin yaşanan bir duygudur. Yoğun ve derin bir şekilde yaşanılan bu deneyim insanın hayatını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Kişi hayatının psikolojik, sosyal, kültürel, siyasal, entelektüel alanlarında etkilenir. Dini tecrübe yaşayan bireylerde duygular kişinin aklını, benliğini ve kişiliğini kuşatır. Hüzün, hayret, şükür, zevk vb. duygular bireyde ağır basar.87 Kişinin aklını, benliğini kuşatan duygular, birey dini tecrübe yaşadıktan bir süre sonra normal zihinsel seviyeye inebilmektedir.88 Dini tecrübe bir diğer tarafıyla noetik bir özelliğe sahiptir. Birey dini tecrübede çok özel bir şeyi deneyimlediğini ve bu tecrübeden çok şey öğrendiğini düşünür. Bu da bireyde yeni bir şeye varmanın imkanını sunmaktadır.89 Din felsefesinin doğmasına öncülük edenlerden Muhammed İkbal, dini tecrübeyi tanımlarken farklı bir perspektif sunmaktadır. Başka bir alanın sunduğu verilerin dini tecrübenin verileri tam olarak anlatamayacağını vurgulayarak dini tecrübe kavramının biricikliğinden, sınırlarının geniş olduğundan ve bambaşka bir deneyim olduğundan bahseder.90 2.2. Dini Tecrübe Türleri Dini tecrübe araştırmacılara ve bu konuyla ilgili görüş bildirenlere göre birçok çeşidi vardır. Her birey kendi yaşadığı tecrübeyi anlatırken farklı tecrübeler yaşadığını söylemektedir. Dini tecrübe kişinin içsel bir tecrübesi olup manevi anlamda görmesi ve duyması şeklinde yaşanmaktadır. 86 Hakan Hemşinli Öznellik ve Nesnellik Bağlamında Dinî Tecrübe (Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2015), 49. 87 Hemşinli, Öznellik ve Nesnellik Bağlamında Dinî Tecrübe, 54. 88 Sambur, “Dini Tecrübe”, 219. 89 Sambur, “Dini Tecrübe”, 219. 90 Muhammad Iqbal, “Knowledge and Religious Experince”, The Reconstruciton of Religious Thought In Islam, Lahore, 1996, 20-21. 20 R. Swinburne dini tecrübe çeşitlerini, bu tecrübeyi yaşayanların açısından değerlendirerek beş başlık altında toplamıştır.91 Bunlar; sıradan, herkesçe bilinen bir duyu nesnesi aracılığıyla; sıra dışı ve herkesçe bilinen bir duygu nesnesi vasıtasıyla, kişiye mahsus ve normal duyu diliyle tasvir edilebilen duyumlar vasıtasıyla, kişiye mahsus fakat normal duyu diliyle tasvir edilemeyen duyumlar vasıtasıyla, hiçbir duyum vasıtasına dayanmaksızın Tanrı’nın veya Mutlak Gerçekliğin tecrübe edilmesi olarak gösterilmektedir.92 Yukarıda verilen dini tecrübe çeşitleri kişilerin bu tecrübeyi nasıl anladıklarına göre bir tasniftir. İnsanlar yaşadıklarında gerçekten bir dini tecrübe mi yaşadılar yoksa yaşadıkları deneyimleri dini olarak mı yorumlamaktadırlar bu dini tecrübenin çeşitleri arasında bir tartışma konusudur. Dini tecrübe çeşitlerini başka araştırmacılar da meydana gelme biçimleri bakımından aşağıda belirtilen şekilde sınıflandırmışlardır. Bunlardan ilki sıradan insanların dini tecrübesidir. Bu tecrübeye dua, edilen duanın karşılık bulması, ilahi adalet vb. durumlar örnek olarak gösterilebilir.93 Bir diğer tecrübe rüya ve hayal yoluyla insanların yaşadıkları tecrübeler olarak gösterilirken94 başka bir deneyim de bilgi ve ahlaki yönü olan, keşf, sezgi, yoğun his, ilham, içine doğma gibi durumlar sonucu oluşan tecrübelerdir.95 Gösterilen bir başka tecrübe ise suda yürüme gibi kerametlerin içerisinde bulunduğu gözlenebilir özelliklere sahip, ontolojik deneyimlerdir.96 91 Tamer, Yıldırım, "Michael Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş." Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi 12/23 (2007), 169- 174. 18. 92 Ömer Faruk, Erdem, William James’e göre dini tecrübe ve epistemolojik değeri. (Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Doktora Tezi, 2012), 113-114. 93 Cafer Sadık Yaran, Dini Tecrübe ve Meunet. (İstanbul: Rağbet Yayınları, 2009), 77, 92, 136. 94 Ronald David, Laing, “Aşkın Yaşantı” Ruh Hastalığını Anlamak, çev. Kemal Sayar, 217- 29.(İstanbul: Kaknüs Yayınlan, 2001) 95 Yaran, Dini Tecrübe ve Meunet, 66; Fatma Aslantürk, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi’ye Göre Dinî Tecrübe, (Kayseri: Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010) 96 Yaran, Dini Tecrübe ve Meunet, 67. 21 Belirtilen tecrübeleri doruk deneyimler takip eder.97 Abraham Maslow doruk deneyimlerin dini olaylar olarak değerlendirilebileceğini söyler.98 Ruhsal, bedensel ve olağanüstü durumlar sebebiyle yaşanılan bunalımlar da dini veya mistik tecrübe arasında yer almaktadır.99 Son olarak ise peygamberlerin deneyimlerine benzer dini tecrübe yaşayanlar ve bu tecrübeyi yaşadıklarını iddia edenler gösterilir. Peygamber kıssalarında geçen olaylar, vahiy, mucize gibi olaylar bunlara örnektir. 2.3. Psikolojide Dini Tecrübe İnsanın hayat içerisindeki deneyim ve tecrübelerini geniş bir alanda inceleyen psikoloji bilimini dini tecrübe konusunda da detaylı araştırmalara sahiptir. Hem teoloji hem de psikolojinin kesişiminde bulunan dini tecrübe çeşitli bilim insanlarının dikkatini çekmiştir. Özellikle kişinin kendisine has yaşadığı deneyimleri kıymetli bulan kişilerin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir. Dini tecrübe ve mistik tecrübe olarak kendisine alanda yer bulan bu başlık ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Dini ve mistik tecrübenin benzer ve farklı yanları üzerine ortaya konan tartışmalarda Almanyalı Teolog Rudolf Otto net bir ayrım yapmış olsa da kendini gerçekleştirme tabirini ortaya koyan psikoloji alanı duayenlerinden Abraham Maslow bu net ayrımı yapmamakta ve iki tabiri birbiri yerine kullanmaktadır. Dinî tecrübe ve mistik tecrübe olarak iki ayrı tanımlama bulunmaktadır fakat bu konuda yapılan çalışmalarda ikisi arasındaki fark ve benzerlikler tam olarak ifade edilmemektedir. Biz, bu ikisini birbirinden kesin olarak ayırmak yerine Maslow’un yöntemiyle ele alıp ikisi için farklı tanımlamalar kullanmadan konuya açıklık getirmeye çalışacağız.100 Fakat şunu söylemekte fayda var; bütün dinî deneyimler 97 Margaret M Poloma, “Dinî Tecrübenin Sosyolojik Bağlamı”, Çev. Mehmet Süheyl Ünal, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 9/1 2009. 98 Abraham Maslow. Dinler, Değerler, Doruk Deneyimler. çev. H. Koray Sönmez. (İstanbul: Kuraldışı Yayınları, 1996),41 99 M. Orhan Öztürk Öztürk, M. Orhan, Aylin Uluşahin, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, (Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri, 2014), 245-248. 100 Koyuncu, Müzik ve Dinî Tecrübe Etkileşimi Hususunda Bir Araştırma, 27. 22 mistik deneyim kategorisinde ele alınabilir ancak mistik deneyimlerin hepsi dinî deneyim değildir diyenler olduğu gibi tam tersini söyleyenler de olmuştur. William James dini ve mistik tecrübe ile ilgili görüşlerini “Dini Tecrübenin Çeşitliliği” adlı eserinde yer vermektedir. “Duygu dinin en derin kaynağıdır”101 diyen James, hakikate ulaşmanın yolunun tecrübeler sonucunda ortaya çıkan verileri incelemek olduğunu ifade eder. Hakikate varmanın pek çok yolu olduğunu söyleyen James, hakikatin tek olduğunu vurgular. Buradan hareketle dinin hakikati kişinin deneyimlediği dini tecrübelerdir.102 Hakikatin tek olduğunu savunan James, kişinin yaptığı ibadetler ve dini pratikler farklı olsa da sonuç itibariyle hissettiği duygular aynıdır. Burada farklı ritüellere rağmen asıl amaç kişinin yaratıcıya ulaşmasını hedeflerken aynı zamanda dini duygu ile gerçekleşmesidir. Böylelikle James’a göre inanış ile duygu bu noktada birleşmektedir.103 Kişi içinde barındırdığı inanç duygusu ile Tanrı’ya aşama aşama yaklaşmaktadır. Bu yaklaşma halinde kişinin dini tecrübesi önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin dini tecrübesi hakikat yolunda bilgi edinme yolunda önemli bir aracıdır. Burada kişinin dini pratikleri Tanrı hakkında bilgi edinmede gerçekleşen zihinsel süreç, akıl yürütme faaliyeti dini tecrübeye ulaşmada ve Tanrı hakkında bilgi edinmede önemli bir araç olarak karşımıza çıkar. Abraham Maslow, din hakkındaki görüşlerine değinirken dinin evrenselliğinden ziyade dini tecrübenin evrenselliği görüşünü savunmaktadır.104 Böylelikle dünyanın her yerinde dini tecrübenin deneyimlenebileceğini savunur.105 Bu görüşüyle birlikte Maslow gerçek dindar insanı tanımlarken dini tecrübeleri deneyimleyen mistik bir insan vurgusunu yapmaktadır.106 Yüzeysel anlamda dini pratikleri yerine getiren kişilerin ise dini tecrübe yaşayamayacaklarını ifade eder. Hatta Maslow planlanmış 101 Tüzer, Dinî Tecrübe Ve Mistisizm:Felsefî Bir Yaklaşım, 41. 102 Ali Ayten, Psikoloji ve din: Psikologların din ve tanrı görüşleri. (İstanbul: İz Yayıncılık, 2012), 29. 103 Tüzer, Dinî Tecrübe Ve Mistisizm:Felsefî Bir Yaklaşım, 45. 104 Ayten, Psikoloji ve Din: Psikologların Din ve Tanrı Görüşleri, 29 105 Bihter Kaba, Abraham Maslow ve Din. (Eskişehir: Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2018), 85 106 Abraham Maslow, Dinler Değerler Doruk Deneyimler, çev. H. Koray Sönmez, (İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık, 1996), 13. 23 günü ve saati belli olan dini pratiklerin kişinin dini tecrübe yaşaması yönünde bir engel olduğunu belirtir. Belirli bir gün ve saat kalıbına dini pratiklerini sığdırmayan kişiler de dini tecrübe ve aşkın bilinç tecrübesi yaşayabilir.107 2.4. Dini Tecrübe Olarak Aşk Dini tecrübe ilahi ve kutsal olan varlıkla duygusal ve sezgisel olarak ilişki kurmasıdır.108 İlahi aşk ise kişi ile Allah arasında kurulan derin bir bağdır. Bu derin bağ insanı Allah’a ulaştıran bir yoldur. İlahi aşka ulaşan kişi hakiki aşka ulaşmıştır. Aşk, sevgi duygusu dini duygu çeşidi olmakla birlikte dini tecrübe şeklidir. Bilen ve bilinen varlık arasında kurulan bu bağ aynı zamanda bir tür dini tecrübedir. Dini tecrübenin incelendiği alt başlıklardan olan doğrulayıcı tecrübe, kutsal olan ile kutsalın dışında kurulan derin bir saygı ve beraberinde getirdiği sevgi duygusun tecrübesi ve Tanrı’nın yakınlığı duygusunu ifade eder.109 İlahi aşk dini tecrübe sırasında yaşanan, hissedilen duygulardan biridir.110 Wulff, dini tecrübeyi tanımlarken “Sevme ve düşünmeyle anlaşılan, kişinin dünyayla ilişkisi üzerine temellenen her şeyle bir olmalıdır.”111 şeklinde tanımlarken sevgi ve Allah’ı bilme ile ilahi aşkın unsurları ile benzeşim göstermektedir. Allah’ın varlığı bireyde sevgi duygusunu ortaya çıkarır. Allah’ın varlığı ile ortaya çıkan bu sevgi ve ilahi aşk şeklinde tecrübe edilir. Aşk, şevk, muhabbet, vecd gibi kavramlarla ifade edilen duygu halleri ilahi aşk bağlamında kişinin yaşadığı tecrübeleri ifade eder.112 İbn Arabi, “İlahi Aşk” adlı eserinde sevgi ile dini tecrübe arasındaki ilişkiye değinerek insanın dini tecrübe yaşayabilmesi için sevgi ve aşkın gerekliliğini ifade etmiştir.113 Buna ek olarak İbn Arabi sevgi, vecd, aşk, sevda bu sıfatların hepsinin tek bir hakikatte birleştiğini söyler.114 Vecd hali kişinin Allah ile 107 Kaba, Abraham Maslow ve Din, 84. 108 Hökelekli, Din Psikolojisi, 131. 109 Antoine Vergote, Din İnanç ve İnançsızlık, çev. Veysel Uysal, (İstanbul: M.Ü.İ.F. V. Yayınları,1999) 110 Hökelekli, Din Psikolojisi, 132-133. 111 M. Doğan Karacoşkun, “Hümanist İnancın Umudu: Erich Fromm”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 5/4, 2005. 112 Gürses, “Dinî Tecrübenin Bilimsel Değeri”, 503. 113 İbn Arabî. İlahi Aşk. Çev. Mahmut Kanık, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2003). 114 İbn Arabi, İlahi Aşk, 175. 24 bağlantısını ifade eder. Kişi çeşitli sebeplerle vecd halini yaşar ve kendinden geçer. Kendinden geçmesi Allah’ı tanımaya ve O’nu anlamaya başlamasıdır. Bu vecd hali ise dini bir tecrübedir.115 Dini tecrübenin özellikleri ile ilahi aşkın özellikleri karşılıklı benzerlik göstermektedir. Dini tecrübe doğrudan doğruya yaşanan, tecrübe edilen, algılanan, aracısız bir tecrübedir.116 Aşk tecrübesinde ise Allah ancak kalp gözüyle görülebilir. Dini tecrübe tanımlanamazlık ve tahlilinin mümkün olmaması yönüyle aşk tecrübesi ile benzerdir. Aşk hakkında görüşlerinin dile getiren İslam alimlerinin birçoğu aşkın tarifinin yapılamayacağı konusunda hemfikirdirler. Çünkü aşk tecrübesin de dini tecrübe gibi sübjektif bir yönü vardır ve kişiye özeldir. Örneğin Mevlâna eserlerinde aşkı farklı şekillerde aktarmış, aşkın tam olarak açıklanamayacağını bunun sır olarak kalacağını, sadece hakiki aşıkların aşkı anlayabileceğini dile getirmiştir. Dini tecrübede var olan Tanrı ile birlik olma olarak adlandıracağımız vahdet-i vücud anlayışı ilahi aşkta da karşımıza çıkmaktadır. Vahdet-i vucüd ilahi aşkın bir boyutu olmakla birlikte ilahi aşk çerçevesinde şekillenir. Vahdet-i vücud anlayışı çerçevesinde aşk Allah ile insan arasındaki ilişkiyi aşk ve sevgi ile açıklayan bir öğretidir.117 Bu sebepten ötürü bu öğretiye göre varlığın sebebi ise aşk olarak nitelendirilir. Bu konuda İbn Arabi’ye, İbn Sina’nın öncülük etmesiyle İbn Arabi’nin vahdet-i vücüd sisteminde Allah sevgisi önemli bir yer tutmuştur. Varlığın sebebi olarak gördüğü sevgiyi Allah ile yarattıkları arasında bir bağ olarak görmektedir ki dini tecrübede de kurulan benzer bir bağ gözümüze çarpmaktadır. Dini tecrübe de ilahi aşk gibi duygu merkezlidir. Yaşanılan derin his ve duygular kişiyi Allah’a ulaştıran bir vasıtadır. İlahi aşk tecrübesi ve dini tecrübe de duygu merkezli olması yönünden benzerlik göstermektedir. 115 Annemarie Schimmel, İslam’ın Mistik Boyutları, çev. Ergun Kocabıyık, (İstanbul: Kabalcı Yayıncılık, 2012), 194. 116 Hökelekli, Din Psikolojisi, 320. 117 Nesim Doru, Melayê Cizîrî: Felsefî ve Tasavvufî Görüşleri (İstanbul: Nûbihar Yayınları, 2012), 203-206. 25 2.3. İlahi Aşk Nedir? Aşk kavramı Arapça kökenli bir terim olup aşırı derecedeki sevgi anlamına gelir.118 Aşk, insanın şiddetli sevgi, muhabbet, canı gönülden sevme anlamları ile bir varlığa, nesneye duyulan bağ olup, en temelde en yüce varlığa, varlıklara, nesnelere, güzel olarak gördüğü her şeye şiddetli, konsantre sevgi ve bu duygunun bireyi etkisi altına alması, sevginin en üst mertebesi, varlıkların ve yaratılışın sebebi anlamlarına gelmektedir.119 İlahi aşk insan ruhunu Allah’a ulaştıran büyük bir güçtür. İlahi aşk yaratılmış bir varlığı sevmek şeklinde olan mecazi bir aşk değildir. Bu aşk mutlak varlık olan Allah’ı sevmek şeklindedir ki hakiki aşk olarak görülür. Kişi ister dünyadaki yaratılmış ne varsa onu sevsin, ister bu sevgi Allah ile kul arasında olsun sebepleri aynıdır. Kişi yaratılmış bir varlığa duyduğu hissiyat esasında yaratanın güzelliğinin yansımasıdır, yani hissiyatın kaynağı O’dur, Allah güzelliğidir. Güzelliği bulduğu şey ise Allah’ın bu güzelliklere yansımasıdır. Dünyadaki yaratılmışları sevmek ilahi aşka ulaşmanın bir vasıtasıdır. “Mecaz hakikate götüren bir köprüdür.” Bu bağlamda mecazi olan beşerî aşk da kişiyi ilahi aşka ulaştırabilir.120 İlahi aşk kişiyi Allah’a ulaştıran en önemli araç olmakla birlikte bir makamdır. O’na aşk ile varılır. Aşk kavramı ilişkili olduğu disiplinler arasına dini kaynaklar yoluyla girmiştir. Dünyanın varoluşu, yaratıcının dünyayı sevgi ile yaratması, yarattığı varlıkları sevdiğinin düşünülmesi aşk kavramını dini kaynaklı bir terim haline getirmiştir121. Aşk kavramı asırlar boyunca beşer üzerinde tanımlanan bir kavram olsa da bu aşk mecazi aşktır. Asıl olan ilahi aşktır. Daha çok tasavvufun merkeze aldığı ilahi aşk kavramını Ebu Hüseyin en-Nuri (ö.908) kullanmıştır.122 Allah’ı seven bir kişi onun yarattıklarını 118 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü (İstanbul: OTTO Yayınevi, 2017), “Aşk”, 24. 119 İbn Sina, Aşk Hakkında Risale, çev. M Fatih Birgül (İstanbul: Sır Yayıncılık, 2000), 73. 120 Mustafa Taşpınar, Yunus Emre ve Meister Eckhart’ta İnsan Sevgisi (Konya: Selçuk Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 1992), 35. 121 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, (İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2005), “Aşk”, 59. 122 Önder Öner, Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşkında Bilgi, Varlık ve İlahî Aşk (Mardin: Artuklu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisan Tezi, 2018), 64. 26 da sever. Sevgi, muhabbet ve aşk ile bakar, bilir. Allah’ı tanımak, bilmek de aşk ile olur. Allah bir kudsi hadiste “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi arzu ettim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinatı yarattım.” ilahi olanın bilinmesi gerektiği ve ilahi aşkın da kaynağının bu olduğunu ifade etmektedir. Yaratandan ötürü yaratılanı sevmektir. Yaratılmışlar üzerinden yaratanı sevmek mecazi bir aşktan gerçek ilahi aşka ulaşmanın bir yoludur. Bu durumu Mevlâna: “Âşıklık ne suretle olursa olsun bizim için hakikat rehberidir.”123 Sözü ile, Yunus Emre’nin “Yürü Leylâ ki ben¸ Mevlâ'yı buldum¸ Leylâ Leylâ derken¸ Allah'ı buldum.” 124 beyti ile çok güzel anlatmaktadır. Geçmiş zamanlarda ilahi aşkın konusu olduğu menkıbelere ilham kaynağı olan tinsel duygudur. Bu tinsel duygunun İslam dünyasındaki karşılığı “sudur nazariyesi” olmuştur. Sudur, çıkış, taşma, feyz gibi anlamları da vardır.125 Daha anlaşılır bir ifadeyle tanrıdan taştığının bilincinde olan bireyin yönelimi ve bu yönelimden doğan aşktır. İslam coğrafyasındaki sudur nazariyesine Plotinius’un “bir” kavramı ilham kaynağı olmuştur.126 Plotinius’a göre sudur nazariyesi her şeyin “bir” olandan taşmasıdır.127 Bütün varlıkların “bir” varlıktan çıkıp, taşması ve tekrardan o varlığa geri dönmesidir. Bunu diğer bir ifadeyle kaynağından çıkıp tekrar kaynağına geri dönmesi diye açıklayabiliriz. Plotinius’un “bir” kavramını aşk bağlamında varlıkların “ilk” olana ulaşma arzusu ve bu arzunun temel motivasyonu olarak da aşkı sebep olarak gösterebiliriz. Plotinius’un bu kuramı İslam coğrafyasında özellikle de Farabi ve İbn Sina’da büyük etkileri olmuştur. 123 Mevlâna Celaleddin Rumi, Divan-ı Kebir, Çev. Abdulbâki Gölpınarlı (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992), 1/111. 124 Mücahit Kaçar-Halil Koşik, “Fuzuli’nin Leylâ Vü Mecnûn Mesnevisinin Dibacesi Hakkında Bazı Mülahazalar”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 3/2, 155. 125 Yakup Özkan, Sudur Kuramı: Plotinus ve İbn Sina Arasında Bir Karşılaştırma, (Sakarya: Sakarya İlahiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Felsefesi, 2012), 1. 126 Mavi Çınar, “Antik Yunan Felsefesinde Empodekles, Platon ve Plotinius’da Aşk Tanımları ve Aşkın Tensel Olandan Tinsel Olana Seyri” Bilgi Sosyal Bilimler Dergisi, 21/1 (2019),123. 127 Mohammed Noor Nabi vd., “Plotınus ve İbni Sina’nın Felsefi Sistemlerinde Sudur Nazariyesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 33 (2010), 221. 27 Farabi “Bütün varlıkların kaynağı olarak gördüğü ‘ilk neden’ kavramını ondan varlığa gelen şeyin varlığı, ancak varlığını bir başka şeyin varlığına borçlu olan bir taşma (feyz) sonucudur ve ondan (ilk olan) başka olan herhangi bir şeyin varlığı onun kendi varlığından taşandır ‘sudur’. Bu bakımdan ondan varlığa gelen şeyin varlığı hiçbir şekilde onun nedeni değildir” der Farabi. Onun varlığının amacı, diğer şeyleri varlığa getirmek değildir. Bunun sağlaması olarak ise şu ifadeye başvurur: “…eğer böyle olsaydı, onun varlığının kendisinin dışında olan bir nedeni olurdu ve o İlk olan olamazdı.”128 İlahi aşk insanın manevi kişilik eğitiminde son derece önemli bir yere sahip olmuştur. Aşk kişiyi eğiten, tutum ve davranışlarını kontrol eden, sınayan, rehber olan, terbiye eden kişiyi kâmil insan seviyesine ulaştırma gibi bir amacı vardır.129 Aşkın dinamik gücü kişide bulunan yaratılışından gelen olumsuz yönlerini olumluya dönüştürür. Kişinin menfi yönlerini güzelleştirerek insan-ı kâmil mertebesine ulaştırır. Dinamik tarafı bulunan ilahi aşk kişiyi kötüyü iyiden, eğriyi doğrudan ayırt etme gücü ve farkındalık kazandırır.130 İlahi aşk yeniden dirilişi ifade eder. İnsanoğlunun sonsuzluğa dair arzusuna karşılık verir. Ezel ve ebed olan Allah’a karşı duyulan ilahi aşkta kişi sonsuzluk bulur. Allah aşkıyla yanıp tutuşan kişi O’na benzemeye çalışır, O’nunla birlikte olmak ister. O’nun rengi ile boyanmıştır. Kuran’da “Rengi Allah'ınkinden daha güzel olan kim vardır?"131 ayeti insan-ı kâmil mertebesine ulaşmak isteyen kişinin boyanacağı en güzel renktir. İlahi aşk insana dinamizm kazandırır, olgunlaştırır, eğitir.132 128 Ebu Nasr el-Farabi, İdeal Devlet / El-Medinetü’l Fazıla, Çev. Ahmet Arslan (Ankara: Vadi Yayınları, 2004), 40-41. 129 Erdem Can Öztürk, “Niyâzî-i Mısrî Dîvânı’nda Mürşid Olarak Aşk”, Hikmet-Akademik Edebiyat Dergisi 4/9 (2018), 120. 130 Mehmet Demirci, “Yunus’ ta Aşkın Dinamizmi” Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, 69/2 (1995), 407. 131 Kur’ân Yolu (Erişim 5 Nisan 2022), el-Bakara 2/138 132 Demirci, “Yunus’ ta Aşkın Dinamizmi” 409-410. 28 İlahi aşkın bir diğer boyutu ise vahdet-i vucüd çerçevesinde şekillenen ilahi sevgidir. Vahdet-i vücud anlayışı çerçevesinde aşk Allah ile insan arasındaki ilişkiyi aşk ve sevgi ile açıklayan bir öğretidir.133 Bu sebepten ötürü bu öğretiye göre varlığın sebebi ise aşk olarak nitelendirilir. Bu konuda İbn Arabi’ye, İbn Sina’nın öncülük etmesiyle İbn Arabi’nin vahdet-i vücüd sisteminde Allah sevgisi önemli bir yer tutmuştur. Varlığın sebebi olarak gördüğü sevgiyi Allah ile yarattıkları arasında bir bağ olarak görmektedir. Yaratıkları varlıklar bu görüşe göre hem aşıktır hem maşuktur. Bu sevgilerin birleştiği yer ise ilahi aşk, bütün bu sevgilerin konusu ise Allah’tır.134 135 Buna göre hakiki aşk ilahi aşktır. Aşk ister beşerî olsun ister mecazi olsun ulaştığı son nokta hakikattir. İnsan her neyi severse sevsin bu sevginin ulaştığı nokta ve bu sevginin yönü gerçek varlık olan Allah’a doğrudur.136 İlahi aşk kişide farklı duygu durumlar ortaya çıkarır. Allah aşkı ile gönlü dolup taşan kişinin gözünde masiva, hatta kişinin kendisi bile kaybolur. Alemde gözüken ne varsa kişi orada sevgilisini görür.137 İlahi aşk kişide birçok davranış değişikliği ile birçok belirtileri ile de ortaya çıkmıştır. İlahi aşkın insanın kalbinde bulunduğunu gösteren belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:138 1. Yalnızlığa tahammül edebilmek, 2. İhtiyaçtan fazlası için dünya malının peşinde koşmamak, 3. Elden giden dünyevi bir menfaat için üzülmemek, 4. Dini bir fırsatın kaçmasında tövbe ile Allah’a yönelmek, 5. Nefsin isteklerine karşın, Allah’ın isteklerini nefsine sevdirmek, 6. Allah’ın emirlerini, nefsinin istek ve arzularına tercih etmek, 133 Nesim Doru, Melayê Cizîrî: Felsefî ve Tasavvufî Görüşleri (İstanbul: Nûbihar Yayınları, 2012), 203-206. 134 Ekrem Demirli, İslam Metafiziğinde Tanrı ve İnsan: İbnü'l Arabî ve Vahdet-i Vücûd Geleneği (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2009), 317. 135 Doru, Melayê Cizîrî: Felsefî ve Tasavvufî Görüşleri, 207-209. 136 Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlâna Celaleddin: Hayatı, Eserleri, Felsefesi (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1999), 208. 137 Zülfi Güler, (2004). “Şeyh Galib Divanında Ayna Sembolü” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 14/1 (2004), 107. 138 İsmail Çetin, Aşk, (Isparta: Dilara Basımevi, 2006), 43-51. 29 7. Allah’ı anmak ve ibadetleri çoğaltmak, 8. Peygamberin sözlerini sevmek, 9. Mahlukata karşı merhamet ve şefkat duymak, 10. Vecd halini gizlemek, 11. Nefs adına olan hiçbir meseleyi dava etmemek. İlahi aşkın bir diğer belirtileri ise şu şekilde sıralanmıştır:139 1. Ölümden korkmamak, 2. Allah için sevmek, 3. Allah’ı zikretmesi, 4. Allah ve kelamının, peygamber ve Allah dostlarının sevilmesi, 5. Malayani işlerle uğraşanlardan ve malayani olana dalanlardan uzak durulması, 6. Mahlukata hizmeti, ibadet olarak görmesi, 7. Fasıkların terk edilmesi, takva sahiplerinin sevilmesi, 8. Diğerkâmlık. Sonuç olarak yukarıda sıraladığımız ilahi aşkın belirtileri olarak şunları söyleyebiliriz ilahi aşkın tek odaklandığı nokta Allah’tır. Allah için sevmek, Allah’ın tezahürü olan ne varsa onlara Allah cihetiyle bakmak, kişiyi Allah’tan alıkoyan içinde Allah aşkından başka dünyaya dair içinde hangi sevgi varsa onu bulundurmak, Allah için sevebilmek, O’nu anmak ve O’nu sevenleri sevmek, O’ndan uzaklaştıracak şeyleri terk etmesi, ahlaki vasıflara sahip olmak şeklinde ilahi aşkın insandaki belirtilerini ifade edebiliriz. 139 Çetin, Aşk, 43-51. 30 2.4. İslam’da Aşk Tasavvuru Aşk, sevgiliye duyulan muhabbet ve sevginin ifratıdır, aşırı derecedeki sevgi halidir.140 Aşk kelimesi bir fiil olup, faili aşık, me’fulü ise maşuktur.141 İslam tasavvufunda ise insan-Allah ilişkisi bağlamında insan aşık, maşuk ise Allah’tır.142 Aşk kavramının sözlüklerde sarmaşık anlamına gelen “aşeka” kökünden ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Aşk da sarmaşık gibi sevgiliyi sarıp sarmalayan, sevgilinin ruhundan, canından istifade ederek sevgiliyi ruhen zayıflatan sarmaşık gibi kurutan tarafı ile benzerlik göstermektedir. Diğer taraftan hem tatlı hem ekşi olan bir meyveye de “uşuk” adı verilmiştir. Sevgili ile aşırı muhabbetin hoş tatlı bir duygu vermesi, ayrılığın hüznü ekşiliği ile benzetilmektedir.143 Aşk kavramı farklı tanımlamalarla birlikte farklı kavramlar ile de açıklanmıştır. Aşk duygusunun şiddetine göre İrade, Muhabbet, Hevâ, Tebettül, Şağaf Aşk, Ülfet, Hullet, Valeh, Meveddet, Hüyam şeklinde sıralanmıştır.144 Bu kelimelerin sözlük manaları aşağıdaki gibidir:145 İrade: “Arapçada istemek anlamına gelen bu kelime, kalpte bulunan muhabbet ateşinden bir kor parçası.” Muhabbet: “Kötü huylardan arınma ve güzel huylarla donanma suretiyle sevgiliye layık olmak ve yaklaşmak.” Hevâ: “Arapça, arzu istek gibi anlamları vardır. Kâşânî şöyle tanımlar: Nefsin, şeriatı dikkate almaksızın arzuladığı şeylere yönelmesi.” 140 İbn Arabî, İlahi Aşk, Çev. Mahmut Kanık (İstanbul: İnsan Yayınları, 2005), 78. 141 Hilal Arslan, İbni Sina ve Mevlâna’nın aşk felsefelerinin karşılaştırılması/The Comparison of the love philosophy of Mevlâna and Ibn Sina (Elâzığ: Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2006), 11. 142 Ünal, Yavuz, vd. "Uluslararası Kişilik ve Karakter İnşâsında Dinin Yeri Sempozyumu." (2016), 168. 143 TDVİA, “Aşk”. 144 Cebecioğlu, “Aşk”, 24. 145 Cebecioğlu, “Aşk”, 24. 31 Tebettül: “Arapça inkitâ yani kesilmek demektir. Bu ifâde Kur'ân-ı Kerim'de geçer: ‘Kendini tam olarak Allah'a ver’ (Müzzemmil/7). Bir kişinin kendini dünyadan çekip tamamen Allah'a vermesine, tebettül denir. Hakikati müşahede etmek üzere, isteklerden ve hazlardan tam anlamıyla sıyrılmak.” Şağaf: “Kalbi parçalayan ve yakan ateşli sevgi.” Aşk:”Sevenin sevgilisinde kendisini yok etmesi, âşıkın yok, sadece maşukun var olması, her şeyin ondan ibaret olma hâli.” Ülfet: “Arapça, kaynaşma, yakınlık, ısınma gibi anlamları olan bir kelime. Cürcanî, bu tabiri, iyi geçinmeyi sağlamaya yardım konusunda fikirlerin birleşmesi, şeklinde tanımlar. İyi geçinmek anlaşmazlığa düşmeden, herkesle güzel geçinmek.” Hullet: “Sevgilinin sevgisiyle sermest olmak, tam dostluk.” Valeh: “Dostun ve yârin güzelliğini seyrederken sevgi şarabıyla kendinden geçme. Sevgi şarabını kana kana içme.” Meveddet: “Sevgi sebebiyle kalbin özlem içinde bulunması.” Hüyam: “Sevdalıyı çıldırtan sevgi, sevgi çılgınlığı, çılgınca sevme, sevgilinin kulu, kölesi olma.” 2.4.1. Kur’an ve Hadislerde Aşk Tasavvuru Aşk kavramının sözlükte ve bu kavram ile ilgili yapılan tanımlara baktığımızda farklı başlıklar altında aşırı sevgi, sevginin ifratı anlamlarına geldiğini ifade etmiştik. Etimolojik anlamda Farsça kökenli bir kelime olan aşk, iki bireyin birbirine olan duygularını da ifade etmektedir. Kur’an’a baktığımızda ise daha farklı bir şekilde kullanıldığını görmekteyiz. Kuran ve sahih hadislerde terim olarak geçmeyen aşk kelimesinin yerine aşk kelimesine yakın anlamlar taşıyan kelimelere rastlamaktayız. Ancak sufiler “İman 32 edenlerin Allah’a olan sevgisi daha şiddetlidir.”146 Ayetini aşk kavramı ile yorumlamışlardır. İbnu’s Serrac’ın rivayetine göre, “Onu öfke ve aşk arasında kaybetmedi.” Anlamında çevrilen hadise göre aşk kelimesi Peygamber tarafından kullanılmıştır.147 İslamiyet’in ilk zamanların itibaren Allah sevgisini “Hubb” kavramı ile ifade edilmiştir. Allah sevgisi yerine kullanılan kelimelerin yerini aşk kelimesinin alması uzun zaman almıştır. Buna dair ilk rivayet Hasan Basri’nin “Kulum bana, ben de ona âşık oldum.” Kudsi hadisinin Allah tarafından buyrulduğuna dair rivayetine dayanır. Tarihte “Ben Allah’a, Allah da bana aşıktır.” Dediği için kafir ilan edilip, idam edilenler de rivayetler arasındadır. Tasavvuf ehli olan, Bayezıd-i Bistami, Hallac-ı Mansur, Rabia el-Adeviyye, Cüneyd-i Bağdadi gibi Allah sevgisinden bahseden isimler ise Allah aşkını anlatırken mahbup, habib, muhabbet gibi kelimeleri kullanmışlardır.148 Allah sevgisinin ifade edilirken aşk kavramının kullanılması tartışmalara yol açan bir konu olmuştur. Tasavvuf ehlinin bir kısmı aşk kelimesinin kullanılmasında bir sakınca olmadığını ifade ederken dayanak noktaları “Şunu yaparsa bana âşık olur, bende ona âşık olurum.”149 Hadisi olmuştur. Başka bir dayanak noktası ise “İman edenler Allah’ı daha şiddetle severler”150 ayetidir. Ayette geçen “şiddetle severler” ifadesini aşk şeklinde yorumlamaktadırlar. Bir başka dayanak noktası ise Peygamberin Hz. Ömer’e “Ben sana herkesten daha sevimli olmadıkça iman etmiş olmazsın” hadisinde herkesten daha çok sevmeyi sevmenin niteliğinin aşk boyutunda olması gerektiği yönündeki yorumlardır. Tasavvuf ehlinin bir kısmı ise aşk kavramını kullanmanın uygun olmadığı görüşündedirler. Kuran ve hadiste geçen Hubb kökenli kelimelerin aşkı ifade etmediği yönünde görüşü benimseyenler, aşk kelimesi ile bağlantının kurulamayacağı yönünde 146 El-Bakara 2/165. 147 İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye, Aşıklar Kitabı, çev. Feyzullah Demirkıran, Savaş Kocabaş, (İstanbul: Şule Yayınları, 2002), 35. 148 Arslan, İbni Sina ve Mevlâna’nın Aşk Felsefelerinin Karşılaştırılması, 2. 149 El-Cevziyye, Aşıklar Kitabı, 36. 150 El-Bakara 2/ 165. 33 fikir beyan etmişlerdir. İkinci görüş ise sevgide aşırılık olan aşk kavramı insanın yeterliliğinin üstünde bir kavramdır. Çünkü insan, Allah’ı aşırı derecede sevebilecek kapasiteye sahip değildir. İnsanı aşan bir durum olduğu görüşündedirler.151 Aşk kavramı Kur’an’da doğrudan geçen bir kavram değildir. Kur’an’da tüm sevme ve sevgiler için “Hubb” kelimesi kullanılmaktadır. Kur’an’da Allah sevgisi, iki cinsin birbirine sevgisi, dünya sevgisi, mal mülk sevgisi, anne ve baba sevgisi için hubb kelimesi kullanılır. Hubb kelimesi sevgi kavramının anahtarı olarak tanımlayabiliriz. Kur’an’da geçen “vudd, şegaf, alaka, ğaram, sahabe, hanan, hüllet, heva” kelimeleri Hubb kelimesi olan “Ha-Ba-Be” kökünden ortaya çıkan Hubb kelimesinin türevi olarak ifade edebiliriz.152 Hubb, seveni sevgiliye bağlayan sevene canlılık ve hayat veren bir duygudur. Diğer bir tanımlama ile “Hubb, bir şeyin çok istenmek suretiyle ona bağlanıldığı ve bu bağlılığın gönülde yer ederek her türlü şart altında devamlı olarak kaldığı hiçbir şekilde gönülden çıkmadığı bir duygudur.”153 Hubb, bir devenin çöktüğü yerden bir yere gidemeyip orada kalması gibi kulun kalbine işleyen sevgidir.154 Kuran ve hadislere baktığımızda sevginin söz konusu olduğu ayet ve hadislerde ilk akla gelen Allah sevgisidir. Hemen ardından Peygamber sevgisi gelmektedir. Bütün sevgi ve sevgi çeşitlerine baktığımızda kastedilenin Allah ve Peygamber sevgisi olduğu ulemanın ittifak ettiği bir meseledir. Tartışmalı olan tek mesele ise yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Allah’a karşı olan sevginin imkânı meselesidir.155 151 El-Cevziyye, Aşıklar Kitabı, 36. 152 Ali Emrah Görmek, Mevlâna ve Yunus Emre’nin Aşk Felsefelerinin Mukayesesi (Mesnevî ve Yunus Emre Divanında), (Konya: Selçuk Üniversitesi, Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi, 2019.), 2. 153 Görmek, Mevlâna ve Yunus Emrenin Aşk Felsefelerinin Mukayesesi, 2. 154 Görmek, Mevlâna ve Yunus Emrenin Aşk Felsefelerinin Mukayesesi, 2. 155 Raşit Küçük, “Sünnet ve Hadislerde Sevgi” İslam’da Sevgi Temelinde Beşerî Münasebetler, (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2010) 229. 34 2.4.2. İbn-i Sina İbn Sina aşk hakkındaki görüşlerini yedi bölümden oluşan Aşk Risalesi’nde belirtmiştir. Varlıkla ilişkilendirdiği aşkı ontolojik açıdan ele alan İbn Sina, varlık ile aşk arasındaki ilişkiyi irdeler. Varlıkların sebebi olarak gördüğü aşk aynı zamanda Allah’ın varlığının delilidir. İbn Sina bunu “aşk, âşık ve mâşuk varlığın mevcudundan kopanlardır” diye ifade eder. Aşkı varlığın temel sebebi olarak görür.156 İbn Sina’nın varlığının temel sebebi olarak aşkı görmesi, Farabi’deki gibi bir “taşma” durumudur. İbn Sina taşma durumunu “inayet” olarak ifade etmektedir. İbn Sina’ya göre inayet: “Bir olan Allah, özüyle iyilik sitemi içinde âlemin var oluşunu bilir, O özüyle, bu âlemde gerçekleşen kemalin ve iyiliğin sebebidir ve iyiliğin bu şekilde gerçekleşmesinden memnundur. Allah iyilik düzenini, imkânın en güzel yönüyle düşünür ve O’nun düşüncesinden en güzel düşünüş şekline uygun olarak, bir düzen ve iyilik yayılır. Bu yayılış, düzende sonuçlanacak en güzel şekilde olur.”157 İbn Sina, iyilik ve aşk arasındaki ilişkiyi incelerken şöyle bir tanım yapmıştır: “Aşk, gerçeğin, iyi, güzel ve cidden uygun olanı bulup onu istemekten başka bir şey değildir. Bu ayrılan şeylerden olursa, ayrı olduğu sırada ona meyletmenin, var olduğu sırada da onunla bir olmanın mebdeidir. Sonrasında her bir varlık kendine münasip olan güzeli bulup ona eğilim göstermekte fakat yok olunca ona temayül etmektedir.”158 İbn Sina yukarıdaki tanım bağlamında birçok kavramın birbiri ile ilişkisini gözler önüne sermektedir. Bu kavramlar, “gerçek, iyi, uygun olmak” ve “güzel’ neyi ifade etmektedir?” sorusudur. İbn Sînâ, aşk ve gerçeklik arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere, 156 Sina, Aşk Hakkında Risale, 73. 157 Hayrani Altıntaş, İbn Sînâ Metafiziği, (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1997), 83. 158 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, çev. Ahmet Ateş, (İstanbul: Sır Yayıncılık, 2000), 3. 35 Risale Fi Mahiyat Al-İşk adlı risalesini yazmıştır. İbn Sina gerçek kavramını varlığın kendisi ile özdeşleştirmektedir.159 Ona göre varlıkların her biri vücut ve suret kazanarak kendi kimliğini oluşturur. O halde varlığın kendisinin iyiliği arzulaması Allah tarafından gelmektedir. İbn Sina’ya göre psikolojik anlamda aşk güzele ve uygun olana aşırı derecedeki arzudur.160 İbn Sina’ya göre başka bir tanımlamayla aşk, hissedilen, içten, samimi, saf bir sevgidir.161 Aşkın bu anlamı bağlamında bir çeşit his ve duygu olduğunu söyleyebiliriz. Aşk kavramı muhabbet ve şevk kelimeleri ile de benzer anlam taşımaktadır. Bundan dolayı İbn Sina: “Işk bizzat muhabbettir.162” der. İbn Sina varlığın özünün, maddede yani bedende olmadığını ruhta olduğunu ifade eder. İbn Sina’ya göre ruh ve beden farklı formlardır. İbn Sina’ya göre ruh, varlığının özünün düzeni olup, onun varlığını devam ettiren bilgi, beceri ve tutumun tarifidir.163 İbn Sina aşkı açıklarken metafizik anlamda merkeze aldığı kavramlar nefs ve ruh olmuştur.164 İbn Sina yazdığı eserlerde nefs ile ruhu birlikte kullanmış, daha çok ise tercih ettiği kavram nefs olmuştur. İbn Sina ruhu bedenden farklı bir formda ele alırken, ruhun bedene ait bilgileri bilmeye ihtiyacının olmadığı, dış dünyadaki bilgileri ruh tek başına kavrama yetkinliğine sahip olduğunu ifade eder.165 İbn Sina Kânûn fi't-Tıb, Edviyei Kalbiyye, Fi sebebi icâbetü’d-dua ve keyfîyeti’z- ziyâret, el-İşârât ve’t-tenbihât adlı eserlerinde ruh kavramına yüklediği anlamlar şu şekildedir: 159 Burhan Ulutan, İbn Sînâ Felsefesi, (İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2000), 90. 160 Mehmet Bayrakdar, “İbn Sina'da Varlık, Varoluşun Sebebi ve Varlığın Delili Olarak Aşk”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 27/1 (1985), 302. 161 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, 6. 162 Bayrakdar, “İbn Sina'da Varlık, Varoluşun Sebebi ve Varlığın Delili Olarak Aşk”, 302. 163 Ulutan, İbn Sina Felsefesi 91. 164 Arslan, İbni Sina ve Mevlâna’nın Aşk Felsefelerinin Karşılaştırılması, 40. 165 Arslan, İbni Sina ve Mevlâna’nın Aşk Felsefelerinin Karşılaştırılması, 40. 36 İbn Sina kalbin ruha ev sahipliği yaptığını166, ruhun bedendeki organlar ile nefs arasında aracı olduğunu167, ruhun nefsin bir organı olduğunu, kalbin dışında da karaciğer ve beyinde var olduğunu, omurilik ve sinirlerde işlevlerinin olduğu gibi anlamlar yüklemiştir168. İbn Sina ruha yüklediği anlamlardan yola çıkarak ruhun maddesel bir öz olup nefsin beden içerisindeki hareketlerine aracılık ettiği, insan ile diğer varlıklar arasındaki farka karşılık gelen manevi cevher olduğu ve ölüm ile varlığından söz ettiğimiz durumu ifade etmektedir.169 İbn Sina Kitabu’l Hudud adlı eserinde nefsi şöyle tanımlamaktadır: “İnsan, hayvan ve bitkilerin ortak olduğu ve yine insan ve semavi meleklerin de ortak olduğunu bir manaya gelen ortak bir isimdir. Nefsin birinci manaya göre tanımı ‘tabiî cismin bilkuvve hayat sahibi olmaya yönelik kemâlidir.’ Nefsin ikinci manaya göre tanımı ise ‘gayri cism (cismani olmayan) bir cevherdir.’ Ayrıca nefs, kendisini düşünsel(nutki) yani bilfiil ya da bilkuvve akli bir ilkeyi seçme yoluyla onu hareket ettiren bir cismin kemalidir. Bilkuvve olan insani nefsin faslı, bilfiil olan ise meleki nefsin faslı ya da hassası (özelliği)dır.”170 İbn Sina’nın nefs tanımına baktığımızda nefsin cismani olmadığını ve nefsin varlığının özünü tarif etmediğini ifade etmektedir. Nefs kavramı onun özü ile ilişkilendirildiği yani fiil ve kuvvetine karşılık gelmektedir.171 İbn Sina’nın nefs tanımlamalarından yola çıkarak marifetü'n-nefsi natıka ve ahvaluha adlı risalesinde nefse dair yazdığı 166 İbn-i Sina, El-Kânûn Fi't-Tıb Tercümesi, nşr. Tokadî Mustafa Efendi (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu, 2018), 3/20. 167 Emine Taşçi Yıldırım “İbn Sînâ'da Ruh-Nefs Kavramı ve Ruh Kasidesi Bağlamında Ruhun Bedenle Olan Münasebeti”, Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 11/2 (2020), 678. 168 Ali Durusoy, "İbn Sinâ Felsefesinde İnsan ve Alemdeki Yeri." (İstanbul: İFAV,1993), 107. 169 Yıldırım, “İbn Sînâ'da Ruh-Nefs Kavramı ve Ruh Kasidesi Bağlamında Ruhun Bedenle Olan Münasebeti”, 685. 170 İbn-i Sina- Ebû Alî. Tanımlar Kitabı: Kitâbü’l-Hudûd. çev. Aygün Akyol, İclal Arslan, (Ankara: Elis Yayınları, 2013), 30-31. 171 Yıldırım, “İbn Sînâ'da Ruh-Nefs Kavramı ve Ruh Kasidesi Bağlamında Ruhun Bedenle Olan Münasebeti”, 677. 37 kısımlar bağlamında da İbn Sina’ya göre nefs, ruha canlılık katan bir özelliği ile karşımıza çıkmaktadır172. Özetlemek gerekirse İbn Sina ruh ve nefs kavramlarını çoğu zaman birlikte eş anlamlı bir şekilde kullandığını, farklı anlamlarda ise bu iki kavramın bedendeki yerine göre değiştiğini ifade edebiliriz.173 İbn-i Sina’ya göre aşkın kaynağı Allah’tır. Aşk, aşık, maşuk Allah’tır. Aşk, aşık, maşuk kavramlarının Allah ile bağdaştırması İbn-i Sina’nın aşk görüşünün temelini oluşturmaktadır. Böylelikle Allah ile aşk bağdaştırması ilk hareket ettirici güç olarak yorumlayabiliriz. Çünkü Allah yarattığı her varlığa kendinden olan aşkı yaratılmışlara iliştirmesi ilk olana bir yönelim, arzu ve çıkış noktasına geri dönüşü ifade eder.174 Psikolojik anlamda İbn Sina’ya göre aşkın insanda, canlı, cansız tüm varlıklarda doğuştan itibaren zuhur ettiğini yani bilkuvve şeklinde var olduğunu ifade eder.175 İbn Sina’ya göre insanlar bir varlıkta güzellik ile karşılaştıklarında âşık olurlar ve İbn Sina aşkı insanda bir fenomen olarak görür. İbn Sina’ya göre hayatta sevmeyen ya da âşık olmayan yok denecek kadar azdır.176 İnsanda sevme ve aşk duygusu doğuştan gelen bilkuvve olarak görmektedir. Varlığı gerçek ve doğuştan olan bu aşk insana karşı yeterli gelmemektedir, eksiktir ve yetkin değildir. O halde bu eksik aşk, mutlak aşk sahibi olan hem aşk hem aşık hem maşuk olan Allah tarafından alınmıştır.177 İnsan bu dünyada eksikliğini fark ettiğinde daha yetkin ve güç sahibi olana yönelir. Bu bağlamda yönelim mutlak ve sonsuz aşk sahibi Allah’a olmaktadır.178 Burada yazdıklarımızdan hareketle İbn Sina aşka bir tanım getirmekle kalmamış nasıl bir duygu olduğunu da ifade etmeye çalışmıştır. Bunu Risale Fi Mahiyat Al-İşk 172 Hasan Akkanat, "İbn Sina'nın 'Düşünen Nefsi ve Durumlarını Tanıma' Adlı Risalenin Çeviri ve İncelemesi." Felsefe Dünyası 48 (2008), 164-165. 173 Yıldırım, “İbn Sînâ'da Ruh-Nefs Kavramı ve Ruh Kasidesi Bağlamında Ruhun Bedenle Olan Münasebeti”, 686. 174 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, 4-8. 175 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, 4-8. 176 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, 5. 177 İbn Sînâ, Risale Fi Mahiyat Al-İşk, 5. 178 Bayrakdar, “İbn Sina'da Varlık, Varoluşun Sebebi ve Varlığın Delili Olarak Aşk”, 305. 38 eserinde hem sınırlılıklarını hem de betimlemesini yapmıştır. İbn Sina aşkın özde bir potansiyel olduğunu ve bunun insanın ezelde içinde var olan bir yetenek olduğunu belirtir. İbn Sina aşka ulaştıran yolları iyi ve güzel diye tanımlayarak bu istek ve arzunun kişinin potansiyelinde var olduğunu vurgularken iyi ve güzel olana ulaşma arzusu kişiyi kemal derecesine ulaştırmaktadır. İbn Sina beşerî aşkı, İlahi aşka ulaşmada destekleyici bir güç olarak görmektedir. Âşık olan biri İbn Sina’ya göre ulaşılabilecek en üst konuma ulaşmıştır. Bu konum kemal derecesindedir. Âşık olmuş biri İbn Sina’ya göre evrendeki birçok sırrı çözmüştür. Alemin özünü, varlıkların birbiri ile ilişkisini sebeplerini anlamlandırmıştır. 2.4.3. İbn Hazm Geçmişten günümüze kadar tartışılan bir kavram olan aşk kavramı Endülüslü bilim insanı olan İbn Hazm tarafından psikolojik bir boyutta tahlil etmiştir. İbn Hazm bu tahlilini bir dostunun isteği üzerine “Güvercin Gerdanlığı Sevgiye ve Sevenlere Dair” anlamına gelen Tavku'l-Hamame fı'l-Ulfeti ve'l-Ullaf adlı eserinde kaleme almıştır. Güvercin Gerdanlığı ismi ile aşk arasında anlamlı bir metafor ortaya çıkmaktadır. Güvercinlerin boynundaki halka biçimindeki tüyleri ifade ederken İslam edebiyatında bu metafor, boyna geçen bu halkanın ölünceye kadar çıkmayan “aşk zinciri” şeklinde pek çok şair tarafından kullanılmıştır.179 İbn Hazm Güvercin Gerdanlığı adlı eseri ülfet, sevgi, muhabbet ve bağlılık konusunda yazılmış bir psikolojik tahlil denemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İbn Hazm bu eserinde hayal ürünü olan, gerçeğe dayanmayan olaylara yer vermez. Tümevarım yöntemini kullanan İbn Hazm, psikolojik tahlillerini hazır cevaplarla sonuçlandırdığı mantıki önermelere başvuruyor.180 179 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, çev. Mahmut Kanık, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2017), 15. 180 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 23. 39 İbn Hazm Güvercin Gerdanlığı adlı eserinde önce aşk kavramını tanımlar. Daha sonra aşkın dini, siyasi, ekonomik, sosyal, bireysel, ahlaki boyutlarını, yansımalarını, sonuçlarını tahlil eder. İbn Hazm tahlilleri esnasında sıklıkla hem kendi gözlemlerine hem de bu konu ile ilgili anlatılara başvurur. İbn Hazm açısından aşk ruhsal ve duygusal boyutu olsa da insanların başına gelen bir hadise olarak değerlendirir. İbn Hazm’a göre aşk tanımlanması pek kolay olmayan hassasiyeti olan bir kavramdır. Aşk İbn Hazm’a göre âşık olmakla ve o duyguyu tatmakla anlaşılabilir ki tatması gereken duygular arasında da aşk acısı bulunmaktadır. 181 Buna rağmen İbn Hazm aşkı şu şekilde tanımlamaktadır: “Aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir.”182 Buna göre bütün yaratılmışlar evrende kendine uygun olan parçayı bulup bir bütünlük kazanması olarak değerlendirebiliriz. Allah Kuran’da “Sizi bir candan, Adem’den yaratan, bundan da gönlü kendisine yatıp ısınsın diye eşini yapan O’dur, Allah’tır.”183 Bu ayete göre İbn Hazm parçaların birleşmesi görüşüne göre Allah, Adem’in eşinde bulacağı huzurun nedeni olarak Havva’nın kendisinden bir parça olması olarak görmektedir. İbn Hazm bu görüşe ek olarak eğer birbirinin arasında benzeşen ve uyumlu olan bir yön yoksa iki kişinin birbirini sevmesi imkansızdır. Benzeşme ve uyum ne kadar çok olursa sevgi de o kadar sağlam olacağını vurgular.184 İbn Hazm bu görüşünü peygamberin:” Ruhlar askere alınmış bir ordudur. Orduyu oluşturan erler birbirleri ile ne denli tanışıyorlarsa, aralarında o denli bir geçim olur. Birbirleriyle hiç tanışmıyorlarsa, aralarında geçimsizlik ve uyuşmazlık olur.”185 Hadisi ile desteklemektedir. Öyleyse aşk ruhta oluşan bir duygudur. İbn Hazm’a göre eğer parçalar arasındaki uyum ve benzeşim fazla ise aradaki bağ da kuvvetli olacaktır. Bu bağı kuvvetlendiren faktörler ortadan kalkınca geriye aşk kalmayacaktır. Herhangi bir nedenden ötürü birinin sizi sevmesi sonucunda o neden ortadan kalkınca, aşk da 181 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 8. 182 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 23. 183 El-A'raf 7/189. 184 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 24. 185 İsma'il el-'Acluni, Keşfu'l- Hafa, nşr. Ahmed el-Kalâş (Beyrut, 2001, 1/98. 40 ortadan kalkacaktır. Bu sebepten dolayı İbn Hazm en yüce aşk olarak Allah aşkını görmektedir.186 İbn Hazm’a göre âşık olan kişide ortaya çıkan belirtiler çok açıktır. Her zeki insanın üzerinde oluşan belirtileri fark edebileceğini ifade eder. İbn Hazm ilk belirti olarak kişinin sevdiğini derin derin seyre dalmasıdır. Gözün insanın gönül dünyasını yansıtan bir ve pencereye benzetir. Seven kişinin hareketlerini sevgiliye göre yönlendirmesi, ona bakarken odaklanması onunla yakınlaşıp, onunla uzaklaşması adeta bukalemunun güneşi izlemesi gibi durumları aşkın belirtileri olarak nitelendirir.187 Bu belirtiyi bir şiirinde şu şekilde pekiştirmektedir: “Benim gözüm senden başkası üzerinde eylenip durmaz; Mıknatısın özellikleri diye anlatılanlar tam sana uyuyor. Her nereye yönelirsen yönel ve hangi işi yaparsan yap, Dilbilgisinde sıfatın nitelediği isme uyduğu gibi, gözlerim seni gözler.”188 İbn Hazm’ın aşkın belirtileri olarak nitelendirdiği diğer bir mesele ise sevgilinin sözlerine odaklanmak, sadece sevdiğine söyleyebilecek şeyleri saklamak, sevgiliyi canı gönülden dinlemek, söylediği şeyleri hayretle dinleyebilmek, yalan bile söylese ona hak vermek, haksız olduğu durumlar bile ona hak verebilmek, lehine kararlar verebilmek vb. durumları aşkın belirtisi olarak sıralar. Sevenin sevgiliyle buluşacağı zamanlarda aceleci davranması, ona her zaman yakın olmaya çalışması, ayrılığa sebebiyet verecek her türlü uğraştan uzak kalması vb. gibi durumları da aşkın belirtisi olarak nitelendirir.189 186 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 45. 187 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 51. 188 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 52. 189 İbn Hazm, Güvercin Gerdanlığı: Sevgiye ve Sevenlere Dair, 52. 41 İbn Hazm’a göre aşkın diğer belirtileri ise şunlardır: Aşık sevdiğinden bahsetmekten sürekli onu anlatmaktan son derece keyif alır. Sevgilisinden sürekli bahsetmesi kadar hiçbir şey ona bu kadar tatmin edici gelemez. Hatta aşkı, aşığı kör ve sağır eder, çevresinde söylenenler aşığı o kadar ilgilendirmez, dünyası sevdiği kişi olmuştur. Aşığın yalnızlığı sevmeye başlaması, inzivaya çekilmesi, zayıflaması, sık sık yürüyüşe çıkması İbn Hazm’a göre insanı yanıltmayan belirtiler arasındadır. İbn Hazm âşık olan kişinin uykusuzluk yaşadığını hatta aşıkların yıldızların çobanı olduklarını, uzun bitmek bilmez gecelerin yoldaşı olduğunu ifade eder.190 Bu belirtileri İbn Hazm bir şiirler şu şekilde pekiştirmektedir: “Sabit ya da devingen olmalarını sağlamak sanki benim işimmiş gibi, yıldızları güdüyorum. Öyle görünüyor ki yıldızlar ve gece ruhumda yanan sevda ateşleridir. Sanki ben, nergislerin parlaklığıyla yeşillikleri daha çok parlayan bir bahçenin bekçisiyim. Şayet Batlamyus yaşıyor olsaydı, yıldızların akışın