T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 21, Sayı: 1, 2012 s. 33-48 Fıkhî Hadislerin Rivayet Özellikleri Bağlamında “Velisiz Nikâh Olmaz” Hadisinin Tahrîc ve Tenkîdi Salih KARACABEY* Mutlu GÜL** Özet Nikâh akdi, aile kurumunun oluşması için taraflar arasındaki ev- lilik ilişkisinin üzerine bina edildiği hukuki bir anlaşmadır. İslam hukuku açısından bu akdin gerçekleşebilmesi için bazı şartları taşıması gerekmektedir. Bu şartlardan bazısı hakkında İslam hukukçuları ittifak halinde iken bazı şartlar da tartışmalıdır. Tar- tışmalı olan şartlardan biri de kadının velisinin izninin gerekli olup olmamasıdır. Nikâh akdinde kadının velisinin izninin gerekli olacağı görüşünde olan alimlerin temel referanslarından biri: “Nikâh ancak velinin izni ile varlık kazanır” hadisidir. Makalede, bu hadisin sened ve metin özellikleri, bu özelliklerle ilgili tenkitler ve mezheplerin bu rivayetle ilgili değerlendirme tarzı ele alınacak- tır. Abstract In the Context of Hadiths on Legistlation The Criticising and Takhrij of The "No Marriage is Without Guardian" Narration Marriage contract is the legal agreement that relationship is built upon it between the partners. There are some conditions to estab- * Doç. Dr., Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi, salihkaracabey@hotmail.com ** Arş. Gör., Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi, mutlugulx@hotmail.com lish this contracting according the Islamic law. Some of these conditions are concord but others are contraversial. Whether it is the contraversial condition that the permission of woman’s guar- dian is neccessary or not. The basic reference whose opinion is the permission of guardian is neccessary is tahat hadith: “The marriage of woman depends on her guardian’s permission.” In this article it is dealed that the sanad and matn features of this hadith, and criticising the hadith by sects of fıqh. Anahtar Kelimeler: Veli, nikâh, hadis, tenkit. Key Words: Guardian, marriage, hadith, criticising. Giriş Nikâh, erkek ile kadın arasında karşılıklı bazı haklar doğuran, taraflara birbirlerinden istifade etme hakkı tanıyan ve kendisiyle bir ailenin teşekkül ettiği akittir. Nikâh akdini oluşturan temel unsurlar (rükünler), iki tarafın icab ve kabulünden ibarettir. Dolayısıyla taraf- ların, beldelerinin örfüne uygun olarak akdi oluşturacak sözlerle akdi kabul ettiklerini beyân etmeleri, nikâhın oluşması için yeterlidir. Bununla birlikte bu akdin meydana gelmesi ve varlık kazanabilmesi (in‘ikâd), geçerliliği (sıhhat), yürürlülük kazanması (nefâz) ve bağlayı- cılığı (luzûm) için taşıması gereken diğer bazı şartlar da vardır.1 İslâm hukukçuları, bu şartların bir kısmında ittifâk halindeyken bazıların- da ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflı şartlardan biri de, kadının velisinin izninin bulun- maması durumunda akdin varlık kazanıp kazanamayacağı hususu- dur. Akdin in‘ikâd şartları içinde değerlendirilen bu tartışmalı konu- nun dayanakları arasında “ ٍّي Nikâh ancak velinin izni ile“ ”ال نكاح إالّ بول varlık kazanır” rivayeti de gösterilmektedir. Makalede, evlilik hukuku açısından oldukça önem taşıyan bu hadisin tahrîci, sened ve metin özellikleri, bu özelliklerle ilgili tenkitler ve son olarak farklı mezhepler tarafından benimsenen kabuller içinde işgal ettiği yer ve değerlen- dirme tarzı ele alınacaktır. 1 Nikâh akdi ile ilgili temel hususlar hakkında geniş bilgi için bkz. Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kâmusu, Bilmen Bası- mevi, I-VIII, İstanbul 1967, II, 5-15; Abdulhamîd, Muhammed Muhyiddîn, el- Ahvâlu’ş-Şahsiyye, el-Mektebetu’l-İlmiyye, Beyrut 2003, s.18; Yaman, Ahmet, İslam Aile Hukuku, Yediveren Yayınevi, 5. Baskı, Konya 2005, s.32. 34 I. Hadisin Tahrîc ve Tenkîdi ٍّ ي“ -hadisi Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserler içerisin ”ال نكاح إالّ بول de; Tirmizî,2F2 Ebû Davûd3F3 ve İbn Mâce’nin44 F Sünen’lerine ilâveten Ab- durrezzâk55F ve İbn Ebî Şeybe’nin66 F Musannef’leri, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i77F ve Dârimî’nin Sünen’i8F8 gibi eserlerde yer almaktadır. Riva- yet Buhârî’nin Sahîh’inde bab başlığı olarak geçerken99F Müslim’in Sahih’inde yer almamaktadır.1010F A. Hadisin Sened Özellikleri ve Tenkîdi Hadisin yukarıda zikri geçen kaynaklarda Hz. Peygamber’e (merfû), bazı sahâbîlere (mevkûf) ve tâbiîlere izâfe ile (maktû) nakle- dilen pek çok rivayeti yer almaktadır. 1. Hadisin Merfû Rivayetleri Rivayetin merfû tarîkleri bir araya toplandığında karşımıza şöyle bir isnâd şeması çıkmaktadır: 2 Tirmizî, Nikâh, 14, 15, 17. Rivayet on dördüncü bâbın başlığı olarak da geç- mektedir. 3 Ebû Dâvûd, Nikâh, 20. 4 İbn Mâce, Nikâh, 15. Rivayet bâbın başlığı olarak da geçmektedir. 5 Abdürrezzâk, Ebu Bekr b. Hemmâm es-Sanânî, el-Musannef, el-Mektebetu’l- İslâmi, thk. Habîburrahmân A’zamî, I-XII, Beyrut 1983, VI, 196. 6 İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Muhammed el-Kûfî, el-Musannef, Dâru Kurtuba, thk. Muhammed Avvâme, I-XXVI, Beyrut 2006, IX, 33-38; XX, 78. 7 Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 121; XXXII, 280, 482, 523; XLIII, 287, thk. Şuayp el-Arnavut, Müessesetü’r-Risale, I-L, Beyrut 1995. 8 Dârimî, Nikâh, 11. 9 Buhârî, Nikâh, 37. 10 Rivayetin yer aldığı diğer kaynaklar şunlardır: Tayâlisî, Süleyman b. Dâvûd b. el-Cârûd, Müsned, I, 422; III, 72, thk.Muhammed b. Abdulmuhsin et-Turkî, I- IV, 1. Baskı, Dâru Hicr 1999; Bezzâr, Abdulhâlık el-Atîkî (v.296), Müsned (el- Bahru’z-Zehhâr), VIII, 108, 110, 111, 115, thk. Mahfûzurrahman Zeynullah, I- IX, 1. Baskı, Mektebetu’l-Ulûm ve’l-Hikem, Medine 1996; Ebû Ya′lâ el-Mevsılî, Müsned, IV, 386; VIII, 147, 191, 308, 309; XIII, 158, thk. Hüseyin Selîm Esed, I-XIV, 1. Baskı, Dâru’l-Me’mûn li’t-Türâs, Beyrut 1987; Taberânî, Süleyman b. Ahmed, el-Mu′cemu’l-Evsat, I, 211; IV, 8, 381; V, 363; VII, 85; VIII, 42; IX, 117, thk. Târık b. ′Ivazullah, Abdulmuhsin b. İbrahim. I-X, Dâru’l-Harameyn, Kâhire 1995; el-Mu′cemu’l-Kebîr, VIII, 292; XI, 142, 340; XII, 64, thk. Hamdi Abdülmecid es-Silefî, I-XXV, Mektebetü İbn Teymiyye, Kahire ty; Tahâvî, Ebû Cafer, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 364,365, thk. İbrahim Şemsuddîn, Dâru’l- Kütübi’l-İlmiyye, I-IV, Beyrut 2001; Hâkim en-Nîsâbûrî , el-Müstedrek ale’s- Sahîhayn, II, 170, 171, 172, 173, 406, I-IV, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut ty; İbn Hibbân el-Büstî, Sahîh (İbn Balaban Tertibi), IX, 386, 387, 389, 391, 394, 400, thk. Şuayp el-Arnavut, I-XVIII, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1993. 35 36 Hz. Peygamber Ebu Musa İmran b. Husayn İbn Abbas Âişe Hasan Ebu Bürde İkrime Urve Sevrî Abdurrezzâk Katâde Abdullah Abdurrezzâk Zuh rî Ebu İshak Ebu’l- Ahvas İbn Ebî Şeybe İbn Ebî Şeybe Ebu Halid Haccac Abdullah b.Mübarek Yunus İsrail Şerik Ebu Avane Kuteybe Muhammed b. Ebu Muammer Abdülvahid Esbat b. Zeyd Ebu Ubeyde el- Abdurrahman Veki’ Yezid Malik Ali b.Hucr Abdülmelik Kureyb el-Haddad Muhamed Haddad b.Harun Tirmizi Ahmed b. Abdullah Darimi İbn Mâce Hanbel Ahmed b.Hanbel b.Ebi Ziyad Muhammd Muhammd Tirmizi b.Kudame Ahmed b.Hanbel Tirmizi Ebu Davud Tirmizi İbn Ebî Şeybe Sened şemasından da görüleceği üzere hadis sahâbeden; Ebû Musa el-Eş‘arî, İmrân b. Husayn, İbn Abbâs ve Hz. Âişe tarîklerinden gelmektedir.11 a. Ebû Musa el-Eşarî Tarîki: Rivâyetin en çok râvîye sahip tarîkidir. Nitekim bu tarîkte, ha- disi Ebû Musa’nın oğlu Ebû Bürde’den nakleden Ebû İshâk es- Sebîî’nin (127/745); Yûnus, İsrâîl, Şerîk, Ebû Avâne, Süfyân es-Sevrî ve Ebû’l-Ahvas gibi râvîleri vardır.12 Bu râvîler içinde İsrâîl, Şerîk ve Ebû Avâne rivâyetleri, hem se- nedlerindeki ittisâl hem de râvîlerinin ehliyeti açısından, görebildiği- miz kadarıyla, kusurları olmayan sahîh rivâyetlerdir. Tirmizî’nin “2”, İbn Ebî Şeybe’nin “1”, Dârimî’nin “1” ve “2”, İbn Mâce’nin “1” ve Ah- med b. Hanbel’in “5” nolu rivâyetleri bu râvîlerden gelmektedir. Hadisin bunlar dışında kalan bütün tarîk ve rivâyetleri, çeşitli kusurlardan dolayı zayıftır. Meselâ Ebû Musa tarîkinin Yûnus b. Ebî İshâk (159/776) rivâyeti, bizzat bu râvî ile ilgili olarak yapılan “delil alınmaz”, hadisinde gevşeklik vardır”, “zayıftır” “şiddetli gafleti var” ve “hadisi muzdaribtir” gibi tenkidler13 sebebiyle zayıftır. Dolayısıyla senedinde bu râvinin yer aldığı, Ahmed b. Hanbel’in “1” ve “2”, Ebû Davud ve Tirmizî’nin ise “1” numaralı rivâyetlerinin zayıf oldukları söylenebilir. Ayrıca Tirmizî’nin “1” numaralı rivâyetinde, hadisi Yûnus’tan nakleden Zeyd b. Hubâb (203/818), genelde güvenilir ka- bul edilmekle birlikte bazı münekkidlerin: “hatası çoktur”, “ancak meşhûr râvîlerden naklederse hadislerine itibar edilebilir”, “Süf- yân’dan naklettiği bazı maklûb hadisler vardır” ve “Süfyân’dan nak- 11 Tirmizî, Sünen’inde (Nikâh, 14) konuyla ilgili Enes ve Ebû Hureyre’den de rivayetlerin olduğunu ifade etse de biz kaynaklarda sadece yukarıda ismi ge- çen sahâbenin rivayetlerine rastlayabildik. Nitekim Tirmizî şârihleri İbn Arabî ve Mubârekfûrî de Enes ve Ebu Hureyre rivayetleri hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. İbn Arabî el-Mâlikî, Ârızatu’l- Ahvezî bi Şerhi Sa- hihi’t-Tirmizî, V, 12-14, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, I-XIII, Beyrut, ty; Mu- bârekfûrî, Abdurrahman b. Abdurrahîm, Tuhfetu’l-Ahvezî bi Şerhi Câmii’t- Tirmizî, IV, 230-233, Dâru’l-Fikr, I-X, Beyrut ty. 12 Tirmizî’nin tespitlerine göre bu hadisi Ebu İshak’tan, Züheyr b. Muâviye ve Kays b. er-Rebî‘ de nakletmiştir. Fakat Tirmizî bu iki ismin kendisine ulaşan tariklerini zikretmemiştir. 13 Yûnus b. Ebî İshâk hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Ebî Hâtim, Ebu Mu- hammed Abdurrahman er-Râzî, el-Cerh ve’t-Ta’dîl, IX, 245, Dâru’l-Kutubi’l- İlmiyye, I-IX, Beyrut 1953; İbn Adiyy, el-Kâmil fî Duafâi’r-Ricâl, VII, 179, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988; Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed, Mîzânü’l-İ‘tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, VII, 318, thk. Ali Muhammed Muavviz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd, Beyrut 1995. 37 lettiği, isnâdı itibariyle garip bazı rivayetleri vardır” şeklindeki tenkit- lere hedef olmuştur.14 Diğer taraftan Ahmed b. Hanbel’in “1” nolu rivayetinde Yunus b. Ebî İshâk’ın hadisi doğrudan Ebû Bürde b. Ebî Musa el-Eşarî’den (104/722) aldığı görülmektedir. Gerçi, Ebû Bürde’nin biyografisinde, kendisinden hadis nakledenler arasında Yunus b. Ebî İshâk’ın adı da zikredilir.15 Ancak hadisin Yunus tarîkine yer veren diğer rivâyetlerde bu râvînin hadisi Ebû İshâk’dan aldığı görülmektedir. Bu senedler dikkate alındığında Ahmed b. Hanbel’in “1” nolu rivâyetinde inkıtâ bulunduğu akla gelebilir. Şüphesiz, Yunus’un doğrudan Ebû Bür- de’den nakletmiş olması da ihtimâl dâhilindedir. Hadisi Ebu İshak’tan nakleden Süfyân es-Sevrî ve Ebû’l-Ahvas rivâyetleri, görebildiğimiz kadarıyla, râvî ehliyeti açısından herhangi bir kusur taşımamaktadır. Ancak bu râvîlerin hadisi, mürsel olarak yani tâbiî olan Ebû Burde’nin doğrudan Hz. Peygamber’den nakli şeklinde rivayet ettikleri görülür. Abdürrezzâk’ın “2” ve İbn Ebî Şey- be’nin “3” nolu rivayetlerinde hadis bu şekilde nakledilmiştir.16 İbn Adiyy’in (366/975) yaptığı değerlendirmeye göre bu hadisin aslı, mürsel olan rivayetidir.17 Nitekim Hanefî muhaddis ve fıkıh âlimi Tahâvî (321/933) bu hadisle ilgili değerlendirme yaparken; bu rivaye- tin kabul edilemeyeceğini, çünkü Ebû İshâk’dan nakleden râviler arasında Şube18 ve Süfyân es- Sevrî’nin diğerlerinden daha hâfız ve güvenilir olduğunu, onların da hadisi munkatı (mürsel) olarak nak- lettiklerini söyler. Muhaliflerini de, başka zaman devamlı Şu’be ve Süfyan’ın rivayetlerini İsrâil’inkilere karşı delil olarak kullandıkları halde, bu rivayette tam tersi bir tavır takındıkları gerekçesiyle eleşti- rir. Tahâvî’ye göre “bu özelliği (rivayetin daha sağlam râvilerden mür- sel/munkatı’ olarak gelmesi) sebebiyle hadiste bir ızdırâb mevcuttur, dolayısıyla da ihticâc edilmeye elverişli değildir”.19 Ancak Tirmizî’nin, bu yöndeki tenkitlere katılmadığı görülür. Ona göre, bu rivayeti Ebû İshak’tan nakledenler içinde en güvenilir olanları gerçekten de Şube ve es-Sevrî’dir. Bununla birlikte hadisi (Ebû Musa’nın zikredilmesi sûretiyle) muttasıl olarak nakledenlerin rivayeti de sahihtir. Çünkü onlar bu rivayeti, Ebû İshak’tan farklı zamanlarda işitmişlerdir. Hâl- buki Şube ile Sevrî’nin rivayeti aynı mecliste işittikleri anlaşılmakta- 14 Zeyd b. el-Hubâb hakkında geniş bilgi için bkz. Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, III, 391, Zehebî, Mîzân, III, 149; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 347. 15 Meselâ bkz. İbn Hacer Tehzîbu’t-Tehzbîb, XII, 21. 16 Abdürrezzâk, el-Musannef, VI, 196; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, XX, 78. 17 Bu değerlendirme için bkz. Zehebî, Mîzân, IV, 248. 18 Hadis hakkında değerlendirme yapan bazı muhaddisler, “Şube tarîkinden” bahsetmiş olsalar da, yaptığımız araştırmalarda bu rivâyetin Şube’den gelen bir nakline rastlayamadık. 19 Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, II, 367. 38 dır. Nitekim Ebû Dâvud’un Şube’den naklettiğine göre, Süfyan es- Sevrî, Ebû İshak’a ‘Ebû Bürde’nin Hz. Peygamber’den naklen “ ال نكاح ٍّي -dediğini işittin mi?’ diye sormuş, o da ‘Evet’ cevabını vermiş ”إالّ بول tir. Bu rivayetten anlaşılmaktadır ki, Şube ve es-Sevrî bu rivayeti Ebû İshak’tan aynı mecliste işitmişlerdir. Hatîb el-Bağdâdî’nin nak- lettiği bilgiye göre Buhârî’ye “ ٍّي rivayeti sorulduğunda ”ال نكاح إال ّ بول “Her ne kadar Şu’be ve Sevrî bu rivayeti mürsel olarak nakletseler de bu hadisin sıhhatine mani değildir. Çünkü İsrâil b. Yunus güvenilir bir râvidir. Sikanın ziyadesi ise makbuldür” şeklinde cevap vermiş- tir.2002F Bununla birlikte müellif, bu metni eserinde bir hadis olarak değil de bâb başlığı şeklinde zikretmiştir.21F21 Onun bu tavrı Sahîh-i Buhârî şârihlerinden İbn Hacer (852/1448) ve Aynî (855/1451) tara- fından “rivayetlerde aradığı sahihlik şartlarına uymamasına” bağ- lanmıştır. Aynî’ye göre Müslim de aynı sebepten dolayı Sahîh’inde bu rivayete yer vermemiştir.22F22 b. İmrân b. Husayn Tarîki Bu tarîkten gelen rivâyete Abdurrezzâk’ın yer verdiği görülmek- tedir. Ancak, müellifin hocası olan Abdullah b. Muharrer münekkid- lerin tenkidine hedef olmuştur. Nitekim bu râvî hakkında; “insanlar hadisini terk etmişlerdir”, “helâk olmuştur”, “metrûktur”, “yalan söy- lerdi”, “hadisleri maklûb olarak nakleder fakat anlamazdı”, “sika de- ğildir” gibi değerlendirmeler vardır. Buharî ise onu “münkeru’l-hadîs” şeklinde tanıtır.233F2 Buhârî bu tabiri “kendilerinden hadis rivayet et- menin helâl olmadığı râvîler” hakkında kullanmaktadır.2424F Dolayısıyla Abdurrezzâk’ın “1” numaralı rivayeti olan sahâbî İmrân b. Husayn tarîkinin de zayıf olduğu söylenebilir. c. ve d. İbn Abbâs ve Hz. Âişe Tarîkleri İbn Abbâs ve Hz. Âişe rivayetinin ortak râvîsi olan Haccâc b. Ertât (145/762), bazı münekkidlerin “(şu dönemde) ağzından çıkanı (ne naklettiğini) ondan daha iyi bilen biri kalmadı”, “fakîh ve müfti- dir”, “hadis hâfızlarındandır” gibi ifadelerle övdüğü bir râvî olsa da, hadisçilerin çoğunluğu tarafından; “metrûktur”, “hadisinde gevşeklik 20 el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s.413, Haydarâbâd 1357. 21 Bkz. Buhârî, Nikâh, 37. 22 İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî, Ferhu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, IX, 230, thk. Muhammed Fuâd Abdulbâkî, Dâru’s-Selâm, I-XIV, Riyad 2000; Aynî, Bedrüddîn Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, ‘Umdetu’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, XX, 170, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I-XV, Beyrut 2001. 23 Abdullah b. Muharrer hakkında geniş bilgi için bkz. Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, V, 212; Zehebî, Mîzân, IV, 193; İbn Hacer, Tehzîb, V, 340. 24 Bkz. Aydınlı, Abdullah, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 112. 39 vardır”, “hadiste güçlü değildir”, “hadisi delil olmaz” gibi lafızlarla tenkit edilmiştir. Hakkındaki tenkitlerden biri de “tedlis yaptığı” yo- lundadır. Nitekim kendisine “Sana bu hadisi kim nakletti?” diye so- rulunca; “Böyle demeyin, bunun yerine ‘bu hadisi kimden nakledi- yorsun?’ diye sorun” cevabını vermiştir. Meselâ İbnü’l-Mübârek’in ifadesine göre Haccâc, yanına yaklaşılmayacak derecede metrûk bir râvi olan Muhammed el-Arzemî’den işittiği hadisleri “Amr b. Şu- ayb’tan aldım” diyerek rivayet etmektedir. Zührî’yi görmediği halde ondan rivayetleri vardır. Yine İkrime’den hadis işitmemesine rağmen ondan doğrudan rivayette bulunduğu ifade edilir. Münekkidlere göre Haccâc, İkrime’ye izafe ettiği hadisleri aslında Davud b. Husayn isim- li râvîden duymuştur. Haccâc, tetkikine çalıştığımız bu hadisi de Zührî’den ve İkrime’den, tedlîse muhtemel olan “عن” lafzı ile naklet- mektedir.2552F Bu tenkitlerden hareketle, yukarıdaki şemada yer alan ve içerisinde Haccâc’ın bulunduğu İbn Ebî Şeybe’nin “2”, Ahmed b. Hanbel’in “6” ve İbn Mâce’nin “2” numaralı rivayetlerinin zayıf olduğu söylenebilir. Bu sened yapısıyla hadis, muhaddislerin farklı değerlendirme- lerine neden olmuştur. Meselâ Yahya b. Maîn’e (233/848) “ ّال نكاح إال ٍّي hadisinin durumu sorulunca: “Bu konuda Süleyman b. Musa ”بول hadisinden başka, sahih olarak gelen bir rivayet yoktur” cevabını vermiştir.26F26 Süleyman b. Musa ed-Dımaşkî’nin (119/737) bazı tenkit- lere uğramış olması bir tarafa,2772F bu râvî tarafından nakledilen hadis, tetkikine çalıştığımız “ي ٍّ ;hadisi değil ”ال نكاح إالّ بول أَيَُّما اْمَرأٍَة نَكَحْت بَِغْيِر إِْذِن َولِيِّهَا فَنَِكاُحهَا بَاِطٌل فَنَِكاُحهَا بَاِطٌل فَنَِكاُحهَا بَاِطلٌ ُِّى َمْن ُّسلْطَاُن َول َّل ِمْن فَْرِجهَا فَإِِن اْشتََجُروا فَال فَإِْن َدَخَل بِهَا فَل َهَا اْلَمْهُر بَِما اْستََح َِّى لَه ُ الَ َول “Velisinin izni olmaksızın nikâhlanan kadının nikâhı bâtıldır, bâtıldır, bâtıldır. Şâyet aralarında zifâf gerçekleşmişse, kadın kocası- nın helâli olması sebebiyle mehre hak kazanır. Taraflar arasında an- laşmazlık çıkacak olursa, devlet başkanı velisi olmayanın velisi ko- numundadır”2882 F hadisidir. Muhtemelen her iki rivayet de yaklaşık 25 Haccâc b. Ertât hakkında geniş bilgi için bkz. Buhârî, Muhammed b. İsmail, et-Târîhu’l-Kebîr, thk. Seyyid Hâşim en-Nedvî, Dâru’l-Fikr, trs., II, 378; Zehebî, Mîzân, II, 197. 26 Zehebî, Mîzân, III, 317. 27 Süleymân b. Musa, bazı münekkidler tarafından “güvenilir” bulunmuş olmak- la birlikte, hakkında “hadisinde ızdırâb vardır”, “münker rivayetlere sahiptir” ve “sika değildir” gibi tenkitler de yapılmıştır. Bu râvî hakkında geniş bilgi için bkz. Nesâî, Ahmed b. Şuayb, ed-Duafâ ve’l-Metrûkîn, thk. Kemal Yusuf el-Hût, Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekâfiyye, Beyrut 1985, s.186; Zehebî, Mîzân, III, 316. 28 Tirmizî, Nikâh, 15; İbn Mâce, Nikâh, 15; Dârimî, Nikâh, 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 47, 66, 166; Ebû Davûd, Nikâh, 9. 40 aynı mânâya işaret ettiği için Yahya b. Maîn, “ ٍّي hadisi ”ال نكاح إالّ بول sorulmasına rağmen, “Bu konuda sahih bir rivayet yoktur” cevabını vermiştir. Ahmed b. Hanbel (241/855) de: “Bu hadisin birbirini des- tekleyen tarîkleri vardır. Ben de bu hadisin ihtiva ettiği görüşü savu- nuyorum” cevabını vermiştir.292F9 “Hadisin aslının mürsel rivâyeti oldu- ğunu” söyleyen İbn Adiyy’e (366/975) göre muttasıl senedleri içinde Haccâc b. Ertat rivayeti dışında kalan tarîkleri gariptir.30F30 İbn Adiyy’in “öbür tarîklerin hilâfına meşhûrdur” şeklinde tanıttığı Haccâc tarîki daha önce de zikri geçtiği üzere, bizzat bu râvîden dolayı zayıftır. Bütün bu bilgilerden hareketle “ ٍّي hadisinin pek çok ”ال نكاح إالّ بول tarîkten geldiği; senet açından bunların çoğunluğunun zayıf olduğu, bununla birlikte bazı sahîh rivâyetlerinin de bulunduğu sonucuna ulaşılabilir. 2. Hadisin Mevkûf ve Maktû Rivayetleri Zikrettiğimiz bu merfû rivayetleri yanında hadisin oldukça çok tarîkten gelen mevkûf ve maktû nakilleri de vardır. Meselâ İmâm Mâlik (179/795), bu hadisi “ عن مالك أنَّه بلغه عن سعيد بن المسيب أنه قال: قال senediyle nakleder.31F31 ”عمر بن الخطاب Dolayısıyla rivayet, bir sahâbî olan Hz. Ömer’e izâfe ile (mevkûf olarak) nakledilmektedir. ancak İmâm Mâlik, kendisi ile Saîd b. el-Müseyyeb (94/712) arasındaki râvîyi zikretmediği için sened kopuktur (munkatı). Nitekim Muvat- ta’ın İmâm Muhammed rivayetinde sened “ أخبرنا مالك أخبرنا رجل عن سعيد İmâm Mâlik’in bir adamdan, onun da“ ”بن المسيب قال : قال عمر بن الخطاب Saîd b. el-Müseyyeb’den rivayeti” şeklindedir.323F2 Bu rivayette de mezkûr râvî “bir adam” şeklinde müphem olarak zikredildiği için, sened yine munkatı′ hükmündedir. İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’’inde metnin Hz. Ömer’e izâfe ile nakledilen başka rivayetleri de vardır.33 33F Ayrıca çeşitli kaynaklarda İbn Abbâs, Câbir b. Abdillah, Hz. Ali ve Ebû Saîd el-Hudrî gibi 29 İbn Kudâme, Ahmed b. Muhammed, el-Muğnî, Dâru Âlemi’l-Kütüb, I-XV, thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî - Abdulfettâh Muhammed el-Halavî, Riyad ty, VII, 337; el-’Udde Şerhu’l-Umde, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, thk: Salah b. Mu- hammed, Beyrut 2005, II, 5. 30 Zehebî, Mîzân, III, 317. 31 İmâm Mâlik, Nikâh, 5. 32 İ. Malik, Muvatta’ (İmâm Muhammed rivayeti), Şam 1991, thk. Takiyyüddin en-Nedvî, II, 458. 33 Bu rivayetler için bkz. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35, 36. 41 sahâbîlerle, İbrahim en-Nehaî ve Hasan el-Basrî gibi tâbiîlere izâfe edilen rivayetleri34 de bulunmaktadır. B. Hadisin Metin Özellikleri Hadisin merfû rivayetlerinde metnin en kısa ve yalın hali “ ال ٍّ ي Nikâh ancak velinin izni ile varlık kazanır” şeklindedir.3553F“ ”نكاح إالّ بول Bazı merfû rivayetlerde bu tek cümlenin birtakım ayrıntılarla birlikte zikredildiği görülür. Meselâ Abdürrezzâk’ın bir rivayetinde metin “ال نكاح إال بولي وشاهدي عدل” “Nikâh ancak velinin izni ve iki âdil şâhidin şehâdetiyle varlık kazanır” şeklindedir.363F6 Bu rivayetin, sahâbî İmrân b. el-Husayn’dan geldiği görülmektedir. Bazı rivayetlerde ise bu tek cümlenin başka bir hüküm ile bir- likte nakledildiği görülür. Bu rivayetler ise “ ُِّي َطاُن َول ُّسْل ٍِّي َوال َال نَِكاَح إالَّ بَِول َِّي لَه şeklindedir. Buna göre, velisi olmayan kişi için bu yetki ”َمْن الَ َول sultana (yöneticiye) aittir.37F37 Bu rivayetler ise, Ahmed b. Hanbel’in bir rivayeti dışında, Hz. Âişe’den gelmektedir. Ahmed b. Hanbel’in “Hz. Peygamber – İbn Abbâs – İkrime – Haccâc – Muammer b. Süleymân” senediyle naklettiği İbn Abbâs rivayeti de böyle bir metne sahiptir.388F3 Hâlbuki İbn Mâce’nin “Hz. Peygamber – İbn Abbâs – İkrime – Haccâc – İbnü’l-Mübârek – Ebû Küreyb” senediyle naklettiği İbn Abbâs metni ٍّي “ şeklindeki tek cümleden oluşmaktadır.39F39 ”ال نكاح إالّ بول Dikkat edile- ceği üzere her iki rivayette de Hz. Peygamber’den sonra gelen ilk üç râvî aynı isimlerden oluşmaktadır. Bu durumda “ َِّي ُِّي َمْن الَ َول ُّسْلطَاُن َول َوال cümlesinin İbn Abbâs ile ilişkilendirilmesinde büyük ihtimâlle bir ”لَه hata vardır ve bu konuda çeşitli ihtimâllerden bahsedilebilir. Buna göre Hz. Âişe rivayetinin de râvîleri arasında olan Haccâc, hata eseri olarak İbn Abbâs rivayetine “َِّي لَه ُِّي َمْن الَ َول ُّسْلطَاُن َول kısmını eklemiş ”َوال olabilir. Ahmed b. Hanbel’in hocası Muammer’in, bir yanlışlık yapa- rak bu cümleyi İbn Abbâs rivayetine eklemiş olma ihtimâli de vardır. Hadisin mevkûf ve maktû rivayetlerinde de yaklaşık aynı ayrın- tılardan bahsedilir. Meselâ Hz. Ömer rivayetleri sadece “ي ٍّ ”ال نكاح إالّ بول 34 Bu rivayetler için bkz. Abdurrezzâk, Musannef, VI, 196; İbn Ebî Şeybe, Mu- sannef, IX, 35-36. 35 Bu rivayetler için bkz. Abdürrezzâk, Musannef, IV, 196; İbn Ebî Şeybe, Mu- sannef, IX, 20, 38, 78; Ebû Dâvud, Nikâh, 20; İbn Mâce, Nikâh, 15; Tirmizî, Nikâh, 14; Dârimî, Nikâh, 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müsned, IV, 394, 413, 418. 36 Abdurrezzak, Musannef, VI, 196. 37 Bu rivayetler için bkz. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 37; İbn Mâce, Nikâh, 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 250; VI, 260. 38 Bkz. Müsned, I, 250. 39 Bkz. İbn Mâce, Nikâh, 15. 42 ibâresinden oluşmaktadır.40F40 İbrahim en-Nehaî’den gelen maktû riva- yet de aynı metne sahiptir.4114F Hz. Ali’den gelen ve nikâhın ancak ken- disinden izin alınacak bir velinin izni ile varlık kazanacağını ifade eden rivayet42 ّ4F2 de (ن ُ ٍّي يأَذ -bu kısma dâhil edilebilir. Bunun (ال نكاح إال بول la birlikte İbn Abbâs rivayetinde bu temel cümleye “43”أْو سلطاٍن مرشٍ دF43 , Câbir b. Zeyd rivayetinde “444”وشاهدينF4 , Hz. Ali rivayetinde “ وال نكاح إال 455F4”بشهود gibi hükümler ilâve edilmiştir. Hasan el-Basrî’den gelen bir maktû rivayette de “sultânın izninden” bahsedilir: “ ٍّي أو ال نكاح إالّ بول 464F6.”سلطان Fakat bunlar içinde en fazla hükmü ve ayrıntıyı içeren riva- yet yine Hasan el-Basrî’den gelmektedir: “ ٍّي و شاهدي عدل و ال نكاح إالّ بول ,Nikâh ancak; velinin izni, iki âdil şâhid“ ”بصُدقة معلومة و شهود و عالنية belli bir mehir ve akid açığa vurularak (herkes tarafından öğrenilmesi sağlanarak) geçerlik kazanır”.477F4 Bu değişik rivayetlerinden hareketle, metnin naklinde bir it- tifâk olmadığı söylenebilir. Metinlerde yer alan bu ihtilâflar için çeşitli sebepler düşünülebilir. Meselâ merfû rivâyetlerde râvîlerin tercihine bağlı olarak metnin tam veya bazı ihtisârlar ile nakli akla gelebilir. Mevkûf ve maktû rivâyetlerde ise, hadis nakli olarak değil de fetvâ sadedinde ifade edilmiş olması ihtimâl dâhilindedir. Bu da, metnin kullanıldığı konunun ayrıntıları ile ilgili olarak, farklı hususların aynı anda zikredilmesini gerektirmesinden kaynaklanmış olabilir. II. Hadisin Mezhebî Tartışmalar İçindeki Yeri Tirmizî, “ي ٍّ hadisini naklettikten sonra, “İlim ehli ”ال نكاح إالّ بول arasında, nikâhta kadının velisinin izninin gerekli olup olmadığı ko- nusunda süregelen uygulama bu rivayet doğrultusundadır” bilgisini verir. Tirmizî daha sonra da bu görüşte olanları sayar. Buna göre sahâbeden Hz. Ömer, Hz. Ali, İbn Abbas ve Ebû Hureyre; tâbiûndan Saîd b. el-Müseyyeb, Kadı Şüreyh, Hasan el-Basrî, İbrahim en-Nehaî, Ömer b. Abdülaziz; ayrıca Süfyân es-Sevrî, Evzaî, Abdullah b. Mübârek gibi meşhur hadisçiler ile mezhep imamlarından Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu kanaattedir.484F8 40 Bu rivayetler için bkz. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35, 36. 41 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35. 42 Abdurrezzâk, Musannef, VI, 196. 43 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35. 44 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35. 45 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 36. 46 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 35. 47 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 36. 48 Tirmizî, Nikâh, 14. 43 Gerçekten de Ebû Hanîfe başta olmak üzere bazı Hanefîlerle, Mâlikîler içerisinde bir grup istisnâ edilirse, fukahânın genelinin “nikâhta velinin onayının gerekli olduğu” konusunda hemfikir oldu- ğu söylenebilir. Ancak bu yöndeki görüşlerine “ ٍّي hadisini ”ال نكاح إالّ بول dayanak yapanlar, görebildiğimiz kadarıyla, sadece Hanbelîlerdir. Onlara göre kadının, ister kendisi için isterse başkası için akdettiği nikâh, velisinin izni olmadıkça geçerli değildir. Çünkü Hz. Peygam- ber: “Velisiz nikâh olmaz buyurmuştur.” Hanbelîlerin bu konudaki delili Hz. Âişe, İbn Abbas ve Ebû Musa el-Eşarî’den nakledilen “ ال نكاح ٍّي hadisidir. Nitekim Ahmed b. Hanbel’in konu ile ilgili görüşü ”إالّ بول daha önce zikredilmişti.4949F Şâfiîler de böyle bir nikâhı veli onayına bağlamaktadır. Hatta onlara göre velisi izin vermiş olsa bile, kadının kendi başına kıydığı nikâh geçerli değildir. Kadın ister büyük ister küçük, ister asil ister sıradan biri, ister bekâr ister dul olsun hüküm değişmeyecektir.505F0 İmâm Şâfiî’ye göre “Kadınları boşadığınızda, onlar da bekleme müd- detlerini bitirdikleri vakit, aralarında güzel bir şekilde anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın”51F51 ve “… Öyle ise iffetli yaşamaları, zinâ etmemeleri ve gizli dost tutmama- ları şartı ve sahiplerinin izni ile onları nikâhlayın…”5225F gibi âyetler nikâhta veli onayının gerekliliğine işaret etmektedir. Şâfiî’ye göre, أَيَُّما اْمَرأٍَة نَكَحْت بَِغْيِر إِْذِن َولِيِّهَا فَنَِكاُحهَا بَاِطٌل فَنَِكاُحهَا بَاِطٌل فَنَِكاُحهَا بَاِطلٌ ُِّى َمْن ُّسلْطَاُن َول َّل ِمْن فَْرِجهَا فَإِِن اْشتََجُروا فَال فَإِْن َدَخَل بِهَا فَلَه َا اْلَمْهُر بَِما اْستََح َِّى لَه ُ الَ َول yani “Velisinin izni olmaksızın nikâhlanan kadının nikâhı bâtıldır, bâtıldır, bâtıldır. Şâyet aralarında zifâf gerçekleşmişse, kadın kocasının helalliği olması sebebiyle mehre hak kazanır. Taraflar ara- sında anlaşmazlık çıkacak olursa, devlet başkanı velisi olmayanın velisi konumundadır”5353 F hadisi de aynı mânâyı destekler tarzda vârid olmuştur. İmâm Şâfiî, Hasan - Babası - Hz. Peygamber kanalıyla konuyla ilgili “ي و شاهدي عدل ٍّ şeklinde mürsel bir rivayetin ”ال نكاح إالّ بول 49 Bkz. dipnot 15. 50 Mâverdî, Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed, el-Hâvî, fî Fıkhi’ş-Şâfiî, Dâru’l- Kütübi’l-İlmiyye, thk. Ali Muhammed Muavvız - Âdil Ahmed Abdulmevcûd, I- XVIII, Beyrut 1994, IX, 38. 51 Bakara 2/232. 52 Nisâ 4/25. 53 Tirmizî, Nikâh, 15; İbn Mâce, Nikâh, 15; Dârimî, Nikâhh, 11; Ahmed b. Han- bel, Müsned, VI, 47, 66, 166; Ebû Davûd, Nikâh, 9. 44 bulunduğunu zikreder. Devamında da: “…her ne kadar rivayet mun- katı′ olsa da ilim ehlinin çoğu bu görüştedir” der.54 Mâlikî fakîh İbn Rüşd’ün (595/1198) verdiği bilgiye göre, İmâm Mâlik de “bir kadının, velisinin izni olmadan evlenemeyeceği” kanaa- tindedir. Mâlik’e göre velinin izni, nikâhın sıhhat şartlarındandır. Fakat İbn Rüşd, bütün Mâlikîlerin bu konuda hemfikir olmadıklarını söyler. İbn Rüşd’ün ifadesine göre “velinin izninin nikâhın sıhhat şartı olması” Bağdat Mâlikîlerine ait bir görüştür. Mâlikîlerden diğer bir gruba göre ise bu, nikâhın farzı değil sünnetidir; yani sıhhat değil kemâl/tamam şartıdır. İbn Rüşd, mezhep içindeki bu ihtilafı, konuy- la ilgili rivayetlerin zâhir olmamasına, lâfız yönünden farklı mânâlara ihtimallerinin bulunmasına ve sıhhatleriyle ilgili problemlere bağlar. Nitekim İbn Rüşd, nikâhta velinin iznini şart koşan rivayetlerin ta- mamına yakınının sıhhat açısından çeşitli problemlere sahip oldu- ğunu ifade etmiştir. Ona göre bunun tek istisnâsı İbn Abbâs rivaye- tidir.55F55 Ancak İbn Rüşd, bahsettiği bu İbn Abbas rivayetinin hangisi olduğunu açıklamamıştır. Şâyet “ ٍّي ,hadisini kastediyorsa ”ال نكاح إالّ بول bu kanaatinin yanlış olduğu söylenebilir. Zira, yukarıda da ifade etti- ğimiz üzere bu rivayetin senedinde, başta tedlîs olmak üzere çeşitli sebeplerle cerhedilen Haccâc b. Ertât bulunmaktadır. Dolayısıyla bu, zayıf kabul edilen bir tarîktir. Kadının nikâhında velinin onayının aranıp aranmayacağı ko- nusunda Hanefîlerin de kendi içlerinde ihtilâf yaşadıkları görülür. Nitekim İmâm Muhammed ile Ebû Yûsuf velisinin izni bulunmaksı- zın evlenen kadının nikâhının geçerli olmayacağını, böyle bir veliye sahip olmayanların velâyetinin devlet başkanına ait olacağını söyle- miştir. Tahâvî’ye göre Hanefîler içinde bu görüşte olanlar, tetkikine çalıştığımız “ي ٍّ hadisini değil, Hz. Âişe’den nakledilen ve ”ال نكاح إالّ بول yukarıda İmâm Şâfiî’nin delil olarak kullandığını ifade ettiğimiz … َُّيَما أ -Velisinin izni olmaksızın nikâhlanan kadının nikâhı bâtıl“ ;اْمَرأٍَة نَكَحتْ dır, bâtıldır, bâtıldır…” hadisini esas almışlardır.56F65 Hanefîler içinde başta Ebû Hanîfe olmak üzere, kadının nikâhında veli onayını şart koşmayanlar da vardır. Meselâ Ebû Hanîfe’ye göre şâyet kadının evlendiği kimse kendisine denk ise ve aldığı mehir de emsâllerine göre çok düşük değilse, böyle bir nikâh geçerli sayılır. Mezhep içerisinde daha sonra müftâ bih olan, Ebu Hanife’nin bu görüşü olmuştur. Ebû Hanîfe’ye göre, veliye velâyet 54 Şâfiî, Muhammed b. İdrîs, el-Ümm, V, 12, 168, thk.Muhammed Zührî en- Neccâr, Mektebetu’l-Külliyâti’l-Ezheriyye, 1.Baskı, I-VIII, Kahire 1961. İ. Şâfiî’nin bu ifadesinden rivayeti zayıf olarak kabul ettiği anlaşılmaktadır. 55 İbn Rüşd, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî el-Hafîd, Bidâyetü’l-Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktesıd, İstanbul 1985, II, 9. 56 Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 364. 45 yetkisi veren durum ancak kadının kendisi aleyhine yaptığı kötü ve zararlı bir muâmele olabilir. Kadının velisinin izni olmadan yaptığı nikâh akdinde böyle bir taksiratı yoksa nikâh akdinin sahih sayılma- sı için hiçbir engel yoktur.5775F Tahâvî, Ebû Hanîfe’nin görüşünü des- tekler tarzda Hz. Âişe’nin bir tasarrufuna da işaret eder. Buna göre Hz. Âişe, yeğeni Hafsa’yı babasının şehir dışında olduğu bir dönemde Münzir b. Zübeyr’le evlendirmişti. Kızın babası Abdurrahman dön- dükten sonra kardeşi Hz. Aişe’nin tavrını; “Benim gibi birisinin arka- sından böyle bir iş yapılır mıydı?” diyerek eleştirmiş, Münzir’in onun kararına razı olacağını ifade etmesine rağmen nikâhı da feshettir- memiştir.58F85 Burada hadisin delil olarak kabul edilmemesi noktasında Hanefîlerin üzerinde durdukları usûlle ilgili bir problem bulunmak- tadır. O da; râvinin kendi rivayet ettiği hadise aykırı amel etmiş ol- masıdır.5995F Zâhid el-Kevserî, Hanefî müçtehitlerinin bu hadisle amel etmemelerini iki sebebe bağlamıştır. Bunlardan ilki, hadis tenkitçileri tarafından ‘illet-i kâdıha’ olarak adlandırılan ve rivayetin reddine sebep olan, râvinin kendi rivayetine aykırı amel etmiş olmasıdır. Di- ğer bir sebep de; munkatı’ olması sebebiyle bu konuda daha sahih bir rivayet olan …ُّق بِنَْفِسهَا 60 اْألَيُِّم أََح 6160F hadisine aykırı olmasıdır. 16F Tahâvî daha sonra da “ي ٍّ ّال بول -hadisi ile ilgili sıhhat prob ”ال نكاح إ lemlerine dikkat çeker. Ona göre bu hadisin, içerisinde İbn Şihâb ez- Zührî’nin bulunduğu bütün rivayetleri zayıftır. Zira Zührî, rivayet ettiği bu hadisi daha sonra hatırlayamamıştır.626F2 Tahâvî’ye göre “ ال نكاح ٍّي hadisi sâbit olsa bile, “nikâhın bâtıl olacağını” iddia edenler ”إال ّ بول için bir delil olamayacaktır. Zira burada zikredilen “veli” ifadesi, fark- lı mânâlara hamledilebilir. Bu kelime muhaliflerin söylediği gibi ka- dına “asabe yönünden” en yakın erkek akrabaya delâlet edebileceği gibi, yakın olsun uzak olsun “kadının nikâhına onay verecek her- hangi bir erkek” mânâsına da gelebilir. Kaldı ki bu kelimeyi “kadının karşı tarafla evlenmesine onay verecek yani evlenme velâyetini uhde- sinde bulunduran kişi” şeklinde anlamamız da mümkündür. Bura- dan hareketle “veli”, örneğin küçük bir kız çocuğunun babası veya bir cariyenin efendisi olabileceği gibi, hür ve bâliğ olan kadının bizzat kendisi de olabilecektir. Zira hiçbir kimsenin, başkasının velâyeti 57 Cessâs,Ebu Bekir er-Râzî, Ahkâmu’l-Kur’an, I, 387, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, I- III, Beyrut, 2003. 58 Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 365. 59 Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bk: Debûsî, Ebû Zeyd, Takvîmu’l-Edille fî Usûli’l-Fıkh, s.201-202, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut 2001. 60 Muslim, Nikâh, 66; Nesâî, Nikâh, 31; Ebu Davud, Nikâh, 26; Tirmizî, Nikâh, 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 377; IV, 58; İ. Mâlik, Muvatta, 4. 61 Kevserî, Muhammed Zâhid, en-Nüketu’t-Tarîfe fi’t-Tehaddüs an Rudûdi İbn Ebî Şeybe alâ Ebî Hanîfe, s.43, Matbaatü’l-Envâr, Kâhire 1365. 62 Buhârî, Târihu Kebîr, IV, 38; Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 366. 46 altında olan bir şeyi onun izni olmaksızın kullanmaya hakkı yoktur. Dolayısıyla rivayetin bu üçüncü mânâda anlaşılmasının önünde hiç- bir engel yoktur. “Müdâyene Âyeti” olarak bilinen Bakara sûresi 2/282’de geçen “فليملل وليُّه بالعدل” “Şâyet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise velisi adâletle yazdırsın” ifadesi de, kelimenin bu mânâya hamlinin câiz olduğunu gösterir.63F63 Bu istidlâlde bulunan Tahâvî daha sonra görüşünü, bir kadının velisinin izni olmaksızın nikâhlanabileceğine ve onun kendi kendisinin velisi olduğuna delâlet eden âyet ve hadisleri sıralayarak temellendirmeye çalışır.644F6 III. Sonuç ٍّي “ -hadisi, İslâm evlilik hukukunun önemli mesele ”ال نكاح إالّ بول lerinden biri olan ve çeşitli tartışmaların ortaya çıktığı, “bir kadının, velisine haber vermeden kendi başına evlenip evlenemeyeceği” konu- sunda sık sık atıfta bulunulan bir rivayettir. Hatta rivayetü’l-hadîs ve fıkıh kitaplarının pek çoğunda bu ibarenin müellifler tarafından bâb başlığı yapıldığı görülür. Çünkü hadis bu haliyle, “velinin izni olma- dan kıyılan nikâhın geçerli olamayacağını” savunanların kanaatlerini en veciz şekliyle ortaya koymaktadır. Çalışmamızda “Velisiz nikâh olmaz” rivayetinin ele alınmasının temel hedefi, velinin nikâh akdi üzerindeki etkisini araştırmak değil, bazı mezhepler ve âlimler tarafından görüşlerinin temellendirilmesi için kullandıkları bu rivayetin sıhhat tespitidir. Bu önemine rağmen hadisin rivayeti ve sıhhat durumu konu- sunda muhadislerin ittifak halinde olmadığı görülür. Zira metnin Hz. Peygamber’e izafe ile nakledilen (merfû) tarikleri olduğu gibi, bir sahâbî veya tâbiîye atıfla (mevkuf ve maktû) aktarılan tarikleri de vardır. Yine bütün bu rivayet şekilleri içinde tek cümleden ibaret nakilleri yanında bir ya da iki fıkhî hükmün ilavesiyle de aktarıldığı vakidir. Diğer taraftan hadisin özellikle merfû rivayetlerinin hem muttasıl hem de munkatı tariklerinin bulunduğu görülmektedir. Hatta bazı hadisçiler metnin asıl rivayetinin mürsel tarikinin olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Merfû ve muttasıl rivayetlerinin bir kıs- mında ise, hadisin sıhhatine zarar veren mecrûh raviler bulunmak- tadır. Bütün bunlara rağmen hadisin elimizde mevcut bazı muteber kaynaklara girmiş sahih rivayetleri de bulunmaktadır. Hadisin muh- tevasına göre hüküm veren hadisçiler ve fukahâ tarafından delil alı- nan rivayetlerin de bunlar olduğu söylenebilir. Ya da çeşitli vesilelerle sıhhatine itiraz edilse bile muhtevasıyla amelin ümmet içinde yaygın- 63 Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 368; Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’an, I, 388. 64 Tahâvî, Şerhu Me‘âni’l-Âsâr, II, 370-371. 47 lık kazanmasından dolayı, ulemanın bu metni hadis formu içinde nakletmeye ihtiyaç duymadığı da ifade edilebilir. İfadeyi bâb başlığı yapmasına ve dolayısıyla muhtevasını savunduğu anlaşılmasına rağmen, Buhârî’nin “ ٍّي -ifadesini bir hadis olarak naklet ”ال نكاح إالّ بول memesi, bu son değerlendirmeyi desteklemektedir. 48