T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI TARİH BİLİM DALI DEMOKRAT PARTİ’NİN BİR UYGULAMASI VATAN CEPHESİ VE BURSA ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ SELMA BAYTEKİN BURSA 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI TARİH BİLİM DALI DEMOKRAT PARTİ’NİN BİR UYGULAMASI VATAN CEPHESİ VE BURSA ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ SELMA BAYTEKİN 0000-0001-7427-7318 Danışman: PROF. DR. SAİME YÜCEER BURSA 2022 Yemin Metni Yüksek Lisans Çalışması olarak sunduğum "Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği" başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Selma BAYTEKİN Öğrenci No:701842007 Anabilim Dalı: Tarih Programı: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Statüsü: Yüksek Lisans X T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, Tarih Bilim Dalı'nda 701842007 numaralı Selma Baytekin'in hazırladığı “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...-………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye ( Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi …../…../20….. T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, Tarih Bilim Dalı'nda 701842007 numaralı Selma Baytekin'in hazırladığı “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...-………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi …../…../20….. T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, Tarih Bilim Dalı'nda 701842007 numaralı Selma Baytekin'in hazırladığı “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...-………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi …../…../20….. T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, Tarih Bilim Dalı'nda 701842007 numaralı Selma Baytekin'in hazırladığı “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...-………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi …../…../20….. T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, Tarih Bilim Dalı'nda 701842007 numaralı Selma Baytekin'in hazırladığı “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...-………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi …../…../20….. iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Selma BAYTEKİN Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitüsü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim/Anasanat Dalı: Tarih Bilim/Sanat Dalı : Tarih Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : VII +289 Mezuniyet Tarihi : ……/……./20.... Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Saime YÜCEER DEMOKRAT PARTİ’NİN BİR UYGULAMASI VATAN CEPHESİ VE BURSA ÖRNEĞİ İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’de, tek partinin olması Türkiye’nin özgür dünya ile bütünleşmesi yönündeki en büyük engel olarak görülmüş ve 1950’de demokratik bir ortamda yapılan seçimlerle, CHP 27 yıllık iktidarını DP’ye bırakmıştır. Ancak 1957 seçimleri öncesinde halk desteğinin kaybedildiğini düşünen iktidar, cepheleşme politikasını başlatarak, muhalefet partilerinin işbirliğini engellemeye çalışmıştır. Başbakan Menderes, Manisa'da 12 Ekim 1958’de yaptığı konuşma ile halkı muhalefetin oluşturduğunu iddia ettiği “kin ve husumet cephesine” karşı Vatan Cephesi etrafında toplanmaya davet etmiş, bütün ülkede olduğu gibi Bursa ilinde de 1958’den itibaren Vatan Cephesine pek çok katılım sağlanmıştı. Katılımı gerçekleştiren kişiler bizzat Başbakana göndermiş oldukları telgraflar aracılığıyla neden bu cepheye katılım sağladıklarını uzun uzun anlatıyordu. Ayrıca Bursa’da iktidar yanlısı yayınlarıyla ön plana çıkan Hâkimiyet gazetesi de hemen hemen her gün Vatan Cephesine katılanları ilk sayfadan “Vatan Cephesine İltihaklar” başlığıyla verirken, Yeni Ant bu haberlerin doğru olmadığını ifade etmekteydi. İktidarın, muhalefeti vatan haini olarak tanımladığı bir ortamda artık demokrasiden söz etmenin imkânı yoktu. 27 Mayıs sonrasında Yassıada yargılamalarında Vatan Cephesi en fazla suçlama sebepleri arasında yer almış ve Adnan Menderes, Vatan Cephesi’ni bir propaganda aracı olarak kullandığını söylemişti. Mahkeme kayıtlarına göre ise 973.170 kişi bu cepheye kaydedilmiş ve örtülü ödenekten çok miktarda tahsisat alınmıştı. Bu çalışmada, T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri, Bursa’da yayımlanmış olan döneme ilişkin gazeteler ve çeşitli şahıslardan elde edilen belgeler temel kaynak olarak kullanılmıştır. Bu temel kaynaklar, araştırma eserleriyle desteklenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde DP’nin kuruluşu ve iktidara gelişi, ikinci bölümde Vatan Cephesinin kuruluşu, üçüncü bölümde ise Bursa’da Vatan Cephesi faaliyetlerine değinilerek Bursa’nın iktidar partisine olan desteği ortaya konmaya çalışılacaktır. Anahtar Sözcükler: Demokrat Parti, Vatan Cephesi, Bursa’da Vatan Cephesi, Güç Birliği, Hakimiyet, Yeni Ant iii ABSTRACT Name and Surname : Selma BAYTEKİN University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : History Branch : History Degree Awarded : Master Page Number : VII +289 Degree Date : …../….../20…. Supervisor/s : Prof. Dr. Saime YÜCEER THE APPLICATION OF THE DEMOCRAT PARTY HOMELAND FRONT AND THE EXAMPLE OF BURSA After the Second World War, the existence of a single party in Turkey was seen as the biggest obstacle to Turkey's integration with the free world, and with the elections held in a democratic environment in 1950, the CHP left its 27 year rule to the DP. However, the government, which thought that the popular support was lost before the 1957 elections, started a policy of confrontation and tried to prevent the opposition from collaborating. Prime Minister Menderes, with his speech in Manisa on October 12, 1958, invited the people to gather around the Homeland Front against the "front of hatred and hostility", which he claimed to be formed by the opposition. As in the whole country, many participations in the Homeland Front had been made in Bursa since 1958. The people who participated were telling at length why they joined this front through telegrams they sent to the Prime Minister in person. In addition, Hâkimiyet newspaper, whichwas known for its pro-government publications in Bursa, gave the participants of the Homeland Front almost every day on the first page with the headline "Joinments to the Homeland Front", while Yeni Ant newspaper stated that these news were not true. In an environment where the government defined the opposition as traitors, it was no longer possible to talk about democracy. In the Yassıada trials after May 27, the Homeland Front was among the reasons for the most of the accusations and Adnan Menderes said that he used the Vatan Front as a propaganda tool. According to court records, 973.170 people were registered in this front and a large amount of appropriation was taken from the disguised appropriation. In this study, T.C. Presidency State Archives, newspapers about the period published in Bursa and documents obtained from various individuals were used as the main source. These main sources are supported by research works. In the first part of the study, the establishment of for the ruling the DP and its coming to power, secondly the establishment of the Homeland Front, and lastly the activities of the Homeland Front in Bursa will be discussed and Bursa's support party will try to be revealed. Key words: Democratic Party, Homeland Front, Homeland Front in Bursa, Union of Forces, Hakimiyet, Yeni Ant iv İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAY SAYFASI.....................................................................................................ii ÖZET……………………………………………………………………………………iii ABSTRACT…………………………………………………………………………….ıv İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………..v KISALTMALAR....……………………………………………………………………vıı GİRİŞ.…………………………………………………………………………………....1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRAT PARTİ’NİN KURULUŞU VE İKTİDAR YILARI 1. DEMOKRAT PARTİ’NİN KURULUŞU VE İKTİDAR YILARI…………………13 1.1. Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları (1946-1950)………….13 1.2. Demokrat Parti’nin İktidara Gelişi (1950-1954)……………………………47 1.3. Demokrat Parti’nin Seçim Zaferi (1954-1957)……………………………..54 1.4. Demokrat Parti’nin 1957 Genel Seçimleri…………………………………62 İKİNCİ BÖLÜM DEMOKRAT PARTİ’NİN VATAN CEPHESİ OLUŞUMU 2. DEMOKRAT PARTİ’NİN VATAN CEPHESİ OLUŞUMU………………………68 2.1. Demokrat Parti’nin Partiyi Kurtarma Çabaları: Vatan Cephesi …………...68 2.1.1.Vatan Cephesinin Kurulmasına Giden Süreç…………………….68 2.1.2. Vatan Cephesinin Kurulma Nedenleri……………………….......71 2.1.3. Vatan Cephesi’nin Yapısı Ve Özellikleri.…………………….....75 2.1.4. Vatan Cephesine Katılımlar……………………….……………..82 2.2. Muhalefetin Vatan Cephesine Bakışı……………………………….87 2.3. Demokrat Partililerin Vatan Cephesine Bakışı ve Eleştiriler………………92 2.4. Yassıada Duruşmalarında Vatan Cephesi Davası…………………………..98 v ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DEMOKRAT PARTİ’NİN BURSA’DA VATAN CEPHESİ TEŞKİLATLANMASI 3. DEMOKRAT PARTİ’NİN BURSA’DA VATAN CEPHESİ TEŞKİLATLANMASI 3.1. Bursa’da Vatan Cephesi’nin Niteliği ve Yayılışı………………………………...105 3.1.1.Bursa’da Vatan Cephesi’nin Kuruluşu………………………………….105 3.1.2. Bursa’da Vatan Cephesine Katılımlar.……………………………........109 3.1.2.1. 12 Ekim 1958-1 Ocak 1959 Vatan Cephesi Faaliyetleri……..109 3.1.2.2. 1 Ocak 1959-1 Ocak 1960 Vatan Cephesi Faaliyetleri…........111 3.1.2.3. 1 Ocak 1960-20 Mayıs 1960 Vatan Cephesi Faaliyetleri…….148 3.2. Bursa’da Vatan Cephesine Karşı Güç Birliği Hareketi’nin Oluşumu…………....163 3.3. Yerel Basının Vatan Cephesine Yaklaşımları………………..…………………..165 3.4. Bursa’da Vatan Cephesi’ne Eleştiriler…………………………………………...169 3.5. 1960 Askeri Müdahalesinin Bursa’daki Yansımaları…………………………....171 SONUÇ.……………………………………………………………………………….182 KAYNAKLAR………………………………………………………………………..188 EK- 1…………………………………………………………………………………..202 EK- 2….……………………………………………………………………………….223 EK- 3…………………………………………………………………………………..289 vi KISALTMALAR Bibliyografik Bilgiler Aynı eser/yer a.e./a.y Adı geçen eser a.g.e. Adı geçen makale a.g.m. Bakınız Bkz.: Basım yeri yok y.y. Basım tarihi yok t.y. Çeviren çev. Çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler v.d. Cilt C. Derleyen Der. Eserin bütününe atıf b.a. Editör/yayına hazırlayan ed.veya haz. Karşılaştırınız Karş. Karşı görüş k.g. Sayfadan Sayfaya ss. Sayfa/sayfalar s. Sayı S. Vatan Cephesi VC Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM Cumhuriyet Halk Partisi CHP Demokrat Parti DP Hürriyet Partisi HP Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi CKMP Milli Birlik Komitesi MBK Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti A-RMHC vii GİRİŞ Türkiye’de siyasi partilerin köy ve mahallelerde örgütlenmesi, İttihat ve Terakki dönemine kadar dayanmaktadır. Anadolu'da, milli mücadelenin devam ettiği yıllarda Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başlatmış olduğu bu uygulamayı yaygınlaştırmak istemiş ve ülkenin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle bu amaç kısmen gerçekleştirilebilmiştir.1 Anadolu'da milli mücadelenin sona ermesiyle birlikte Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Halk Fırkasına dönüşmüş ve bu tarihten itibaren de temel örgüt olarak mahalle ve köylerde ocak ve bucak teşkilatlarının kurulmasını kabul etmiş ve Halk Fırkası tüzüğünde de bu kurumlara yer verilmiştir.2 Cumhuriyet Halk Partisi'nin ülke yönetiminde tek-parti olduğu sıralarda Bucak ve Ocak örgütleri yerine Halkevleri ve Halkodaları açılmış ve siyasi katılımdan daha çok bu teşkilatlar bir siyasal eğitim aracı olarak kullanılmıştır. Ocak ve Bucak örgütlenmesi ise Türkiye'de çok partili hayata geçilen döneme, yani İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sürece denk gelmektedir. Çünkü bu dönem de SSCB, Almanya’nın Doğu Avrupa’daki ilerlemesini durdurarak savaşın seyrini tamamen değiştirmişti. İki savaş arası dönemde İtalya ve Almanya’da etkili hale gelen ideolojiler yerini demokrasi ve liberalizm söylemlerine bırakmıştı. Savaş sonrası ortaya çıkan yenidünya düzeni içerisinde yer almak isteyen Türkiye’de çok partili hayata geçme düşüncesi tekrar gündeme gelmiş ve bu konuda gereken adımlar atılmıştı. Batı devletlerinde de yönetimin yeniden şekillendirildiği bu dönemde, savaş yorgunu yığınların istekleri dikkate alınmış ve çok kısa sürede demokrasi ve liberalizm düşüncesi popülist bir politika haline gelmiştir. Böylece Batı toplumlarında halkına daha fazla demokrasi vaat eden siyasi partiler ortaya çıkmıştır. Türkiye’de de demokrasi rüzgârlarının esmeye başladığı günlerde, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 19 Mayıs 1945’te bayram nedeniyle yaptığı konuşmada; Cumhuriyet ile kurulan halk idaresinin her yönde 1 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasi Partiler (1859-1952), İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları A.Ş. Basımevi, 1952, s. 196-197. 2 Mehmet Kabasakal, Türkiye'de Siyasal Parti Örgütlenmesi (1900 -1960), Birinci Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1991, s. 225. 1 gelişmeye devam edeceğinden söz etmiştir.3 Bazı araştırmacılar İnönü'nün bu konuşmasının esasında Halk Partisi iktidarına meydan okumayacak oldukça sınırlı bir demokrasi olduğunu ileri sürmektedir. Çünkü Türkiye'de çok partili hayata geçiş kararının alınmasının iç nedenlerinden daha çok, dış etkenlerin varlığı ön plana çıkmaktadır.4 Oysa II. Dünya Savaşı’na girilmemesine rağmen uygulanan savaş ekonomisi Türk halkını ekonomik ve sosyal yönlerden oldukça zor duruma düşürmüştür. Sürekli artan vergiler karşısında, savaş yıllarında halk ekonomik olarak büyük sorunlarla karşı karşıya geldiği gibi bu dönemde kazançlarını artıran ticaret ve tarım burjuvazisi savaş yıllarında daha da zenginleşmiştir. Çünkü II. Dünya Savaşı yıllarında orta gelirli vatandaşlara büyük bir yük yansımış ve CHP iktidarına karşı halkın hoşnutsuzluğu her geçen gün artmıştır.5 Bu dönemde uygulanan Varlık Vergisi ve Toprak Mahsulleri Vergisi gibi uygulamalar da yönetenlere karşı memnuniyetsizliği iyice arttırmıştır. Özellikle Cem Eroğul İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Halk Partisine duyulan muhalefetin çok yaygın ve kökleşmiş olduğuna değinmekte ve İsmet İnönü’nün, savaş bittikten sonra Türkiye’de Atatürk Döneminden itibaren var olan çok partili hayata geçiş arzusunu gerçekleştirmek istediğinden bahsetmektedir.6 Kemal Karpat ise Türkiye’de çok partili sisteme geçilmesini Cumhuriyet’in temelinde var olan liberal fikirlerin hazırlamış7 olduğunu ifade etmektedir. Savaş sonrasındaki dönemde Birleşmiş Milletler (BM) Anayasası’nın imzalanmasıyla birlikte demokrasi cephesinin güç kazanması, Türkiye’nin çok partili siyasal hayata geçişini hızlandırmıştır.8 Baskın Oran bu konuyla ilgili Sovyet tehdidini gündemine alarak Türkiye’nin tarihi süreç içerisinde, Rusya’dan tehdit algıladığını9 ve bu nedenle Sovyet tehlikesine karşı kendini koruma altına almak amacıyla batılı devletlerle iyi ilişkiler kurulmaya ve SSCB’ye karşı ABD’nin desteğinin sağlanmasının önemine değinerek 3 Feroz Ahmet - Bedia Turgay Ahmet, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945- 1971), Ankara: Bilgi Yayınevi, 1976, s. 13. 4 Kabasakal, a.g.e., s. 163. 5 Pınar Kaya Özçelik, “Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 65 (3), 2011, s. 166. 6 Cem Eroğul, Demokrat Parti ve İdeolojisi, II. Baskı, Ankara: İmge Yayınları, 1990, s. 55-56. 7 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Üçüncü Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2008, s.241. 8 Karpat, a.g.e., s. 241. 9 Baskın Oran, “Batı Bloku Ekseninde Türkiye-1”, Türk Dış Politikası Cilt 1 (Ed. Baskın Oran), İstanbul: İletişim Yayınları, 2003, s. 494. 2 Amerikan savaş gemisi Missouri’nin Türkiye’ye göndermesiyle10 bu desteğin sağlandığını bildirmektedir. Bu dönemde Avrupa Devletlerinin olmazsa olmazı haline gelen demokratik ve çok partili siyasi düzen Türkiye’nin de gündemine oturmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesinde de Batı demokrasilerinin yanında yer almaya çalışan Türkiye, savaş sonrasında bu düşünceye daha da yaklaşarak hareket etmeye başlamıştır. Esasında Atatürk’ün ölümü sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar’ı tekrar görevlendirmekle birlikte, CHP içinde ve Hükümette kontrolü sağlamaya çalışmıştı. Ancak Celal Bayar Hükümeti’nin kısa süre sonra istifa etmesi üzerine geçici olarak, Refik Saydam Başbakanlığa getirilmiş ve Türkiye’de seçim kararı alınmıştır. Bu seçimlerde Kazım Karabekir ve Refet Bele gibi isimlerinde mecliste yer alması sağlanmıştır. 29 Mayıs 1939’da gerçekleştirilen 5. Olağan kurultayda parti devlet bütünleşmesinden vazgeçilerek, CHP Hükümeti’nin çalışmalarının denetlenmesini sağlamak adına “Müstakil Grup” adıyla bir grup kurulmasına karar verilmiş ve bu grubun demokratik bir ihtiyaç olduğu İsmet İnönü tarafından düşünülmüştür.11 Fakat ne parti ne de hükümetin üzerinde etkili bir denetimi olmayan Müstakil Grubun başkanı İsmet İnönü olmuştur. Yani İnönü bir yandan CHP'nin politikasını yönlendirmekte diğer yandan da adeta bu politikanın ne ölçüde ve hangi noktalarının denetlenmesi gerektiğini kontrol etmekteydi.12 Oysa bu grubun gerek parti gerekse hükümet üzerinde denetimin arttırılması amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır. Ancak müstakil grup üyeleri parti meclis grup toplantılarına ancak dinleyici olarak katılmış fikirlerini bildirememiştir. Meclis toplantısında müstakil grup üyelerinin görüşleri ikna edici de olsa bu oylama sonucu etkilememiştir. Sonuçta müstakil grup üyelerinin açıklamaları yalnızca meclis zabıtlarında geçerek, zaman zaman da basında yer almaktan öteye gidememiş ve hükümete karşı aleyhte ya da çekimser oy kullanamadıkları gibi alınan pek çok kararda hükümeti desteklemişlerdir.13 Savaş yıllarında CHP içinde başlayan muhalefet savaşın sonuna doğru TBMM’de iyice gün yüzüne çıkmış ve 21 Mayıs 1945’te başlayan bütçe görüşmelerinde Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Hikmet Bayur ve Emin Sazak bu döneme kadar 10 Hüseyin Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, Üçüncü Baskı, Ankara: ODTÜ Yayıncılık, 2007, s. 3. 11 Sina Akşin, Cemil Koçak vd., Çağdaş Türkiye (1908-1980), Cilt 4, Altıncı Basım, İstanbul: Cem Yayınevi, 2000, s.167. 12 a.g.e., s.167. 13 a.g.e., s.168. 3 görülmemiş bir tutumla CHP Hükümetini eleştirmiştir. Özellikle Adnan Menderes bütçe görüşmelerinin yapıldığı esnada gerçekleştirdiği konuşmada; bütçe açığı nedeniyle artan devlet borçlarını, hayat pahalılığını, dar gelirli vatandaşların ve özellikle de memurların ekonomik olarak zor günler yaşadığını, savaş yıllarında vergi sisteminde adaletsiz uygulamalar yapıldığını bu nedenle vurgunculuk ve karaborsanın yoğunlaştığını vurgulamıştır. “…takip edilegelmekte olan yol uygun yol değildir…”14 diyerek te bu konudaki fikirlerini açıkça dile getirmiştir. Sonuçta bu vekiller 29 Mayıs 1945’te yapılan bütçe oylamasında, hükümete aleyhte oy kullanarak parti içinde güçlü bir muhalefetin oluştuğunu göstermiştir. Bu muhalefet, beraberinde DP gibi yeni bir oluşumun önünü açmıştır. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye’de birden fazla siyasi partinin var olabileceği sisteme geçilmesi gerektiğini gündeme alarak 1 Kasım 1945’te TBMM’nin açılış nutkunda: “…Bizim tek eksiğimiz, Hükümet Partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır. Bu yolda, memlekette geçmiş tecrübeler vardır. Hatta iktidarda bulunanlar tarafından teşvik olunarak teşebbüse girişilmiştir. İki defa memlekette çıkan tepkiler karşısında teşebbüsün muvaffak olmaması bir talihsizliktir. Fakat memleketin ihtiyaçları sevkiyle, hürriyet ve demokrasi havasının tabii işlemesi sayesinde, başka siyasi partinin de kurulması mümkün olacaktır.”15(…) Diyerek çok partili hayata geçilmesi konusunda yeşil ışık yakacaktır. Oysa 22 Eylül 1945’te yani İnönü’nün meclis açılış nutkunu yapmasından daha önce Nuri Demirağ Milli Kalkınma Partisi, (MKP) isimli bir parti kurmuştur. Öyle ki bu parti İsmet Paşa tarafından CHP’ye muhalefet edecek güçte görünmemektedir.16 Çünkü kurulmuş olan bu parti sık sık düzenlenen ziyafetler nedeniyle kamuoyunda “kuzu partisi” diye anılmış ve fazla ciddiye alınmamıştır.17 İsmet İnönü'nün çok partili hayata sıcak baktığı günlerde TBMM’de, kabul edilen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Bütçe Kanunu görüşmelerinde Hükümetin uyguladığı politikaları eleştirerek aleyhte oy kullanan bazı milletvekilleri, 7 Haziran 1945’te mensubu oldukları Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu’na, Dörtlü Takrir 14 T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VII, Cilt: 17, Toplantı: 2, Elli sekizinci birleşim 21-V- 1945 s. 226-281, s. 229. 15 İnönü’nün Söylev ve Demeçleri 1919-1946, Ankara: Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, No: 2, 1946, s. 397. 16 Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı, Demirkırat, Ondördüncü Baskı, İstanbul: Doğan Kitap, 2007, s. 22. 17 Kabasakal, a.g.e., s. 167. 4 olarak geçen önergeyi vermiştir.18 Celal Bayar, Adnan Menderes, M. Fuad Köprülü ve Refik Koraltan’ın imzasını taşıyan ve CHP Meclis Grubu Yüksek Başkanlığına verilen Dörtlü Takrirde, 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun demokratik ruhuna vurgu yaparak Meclis denetiminin tam olarak sağlanması, vatandaşların siyasi hak ve özgürlüklerini kullanabilmeleri ve parti faaliyetlerinin bu esaslara göre düzenlenmesi talep edilmişti.19 Bu önerge ile CHP’nin parti tüzüğünde yer alan anti-demokratik hükümlerin kaldırılması istenmişti.20 Bu önerge konusunda farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte önerge, özünde Türkiye’nin çok partili siyasal hayata yani demokratik bir sisteme geçmesini içermektedir. 1945 yılının sonlarına doğru da basında Celal Bayar’ın bir parti kuracağı haberleri yer almaya başlamış ve önce milletvekilliğinden daha sonra CHP’den istifa eden Bayar, 7 Ocak 1946 tarihinde resmen Demokrat Parti’yi kurmuştur. Parti kurucuları siyasi söylemlerinin merkezine “Türkiye’ye demokrasi getirmek” iddiasını yerleştirmişlerdir. Gerçekten de DP’nin kurulduğu 1946 yılından, iktidarı devraldığı 1950 yılına kadar sürdürdüğü başarılı addedilen muhalefet döneminde, özgürlükçü demokrasi ve liberal ekonomi politikasını programının merkezine alarak hareket etmiştir. Demokrat Parti muhalefet döneminde, CHP’yi “bürokratların, subayların ve memurların partisi” olarak adlandırmış ve CHP'nin Türkiye’de var olan sınıf gerçeğini göz ardı ettiğini ve bunlar arasında ezilenlerden yana olmak gibi bir sorunu olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır.21 Özellikle Bayar’ın liberal politikaları savunmasına karşı İnönü'nün, sosyo-ekonomik, hatta kültürel hedeflere ulaşma noktasında devletin öncülük yapması gerektiği düşüncesi; Celal Bayar tarafından burjuva yaratmak olarak nitelendirilmiş ve devletçilik ilkesi özel kesime kaynak aktarma aracı olarak toplum yığınlarına gösterilmiştir.22 Ana muhalefet partisinin bu söylemleri kısa sürede netice vermiş ve 14 Mayıs 1950 yılında yapılan genel seçimlerde DP, 27 yıllık CHP iktidarına son vererek on yıllık iktidar dönemine başlamıştır. Seçim sonuçları şaşkınlık yaratmıştır. 18 Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni Dün Bugün Yarın, 2. Cilt, 4. Baskı, Birinci Basım, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1968, Bilgi Basımevi, 1969, s. 86; Muzaffer Sencer, Türkiye'de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri, İstanbul: Geçiş Yayınları, 1971, s. 196- 199. 19 Nasrullah Uzman, "Adnan Menderes ve M. Fuad Köprülü’nün Cumhuriyet Halk Partisi’nden İhraçları." Tarih Araştırmaları Dergisi 36.62 (2017): ss.205-228, s., 208. 20 Rıfkı Salim Burçak, Türkiye’de Demokrasiye Geçiş 1945-1950, y.y., Olgaç Matbaası, 1979, s. 241-244. 21 Tevfik Çavdar, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi (1839- 1850), 3. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2004, s. 377. 22 a.g.e., s.377. 5 Çünkü ne CHP ne de DP böyle bir netice beklememiştir.23 DP iktidara geldiği andan itibaren, özel ve kamu girişimciliği arasında bir denge kurmak yerine özel girişime öncelik veren politikalar uygulamak istemiş24 ancak dönem koşullarının ve piyasa ekonomisine uygun bir ekonomik sistem oluşturulamadığından hedeflenen ölçüde liberalleşme sağlanamamıştır. Ancak yine de yapılan altyapı yatırımları sonraki yıllar için bir temel oluşturmuştur.25 Türkiye’de ekonomi alanında Cumhuriyetin ilk yıllarında toprak mülkiyeti ve köylüye verilecek krediler konusunda önemli değişiklikler yapılarak tarımın gelişmesi adına önemli düzenlemeler gerçekleştirilmişti.26 İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise tarımsal üretimde yaşanan dalgalanmalar nedeniyle, tarım sektörünün büyüme hızı düşmüş ve yaşanan bazı mal kıtlıkları karaborsaya neden olmuştu.27 Savaşın sona ermesiyle ekonomik kalkınma için yeterli sermayeye sahip olmayan Türkiye, dış yardımlara yönelerek ekonomi politikasını bu yönde şekillendirme kararı almış ve dış yardımlardan yararlanma yoluna gitmiştir. Ancak bu dönemde dış yardımlardan yararlanmanın koşulu 19. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’ne önerilen planlara benzer şekilde “sanayileşmekten vazgeçmek ve tarım sektörü öncülüğünde bir kalkınma modeli”28 benimsemekti. Bu dönemde Türkiye’ye gelen uzmanlar tarımsal araç, gereç ve altyapı yetersizliği nedeniyle tarımsal üretimin artmadığını raporlarında belirtiyor29 ve özel sektöre serbestliğin sağlanabileceği bir ortamın yaratılmasını dile getiriyordu. Bu sayede iç ve dış ticarette liberal ekonomi koşullarının yerleşerek, tarımsal üretimi artırmanın mümkün olduğunu savunmaktaydılar. Bu nedenle Demokrat Parti’nin iktidara geldiği ilk dönemde yaşanan olumlu iklim koşullarının da etkisiyle ekonomik gelişme yaşanmış, dış yardımlarla borçlanma olanakları genişlemiş ve ABD’nin Sovyet tehdidi 23 Avni Doğan, Kurtuluş, Kurtuluş ve Sonrası, İstanbul: Dünya Yayınları, 1964, s. 265-266. 24 Hüsnü Erkan, Sosyal Piyasa Ekonomisi, Ekonomik Sistem ve Piyasa Ekonomisine İşlerlik Kazandırılması İzmir: Silm Ofset, 1987, s.235; Suat ve Arzu Varlı “Türkiye’de 1950-1954 Döneminde Demokrat Partinin Tarım Politikası”, Marmara Üniversitesi, İİBF Dergisi, XXVIII (1): (2010), ss. 01-22. s.6. 25 Sevim Akdemir, “Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları ve Ekonomik Sonuçları”, Gülen Elmas Arslan (eds.), Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85. Yılında Türkiye Ekonomisi, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları: 2008, ss. 322-346.,s.328. Erkan, a.g.e., s. 202-235. 26 Abdullah Takım, "Türkiye’de 1960-1980 Yılları Arasında Uygulanan Kalkınma Planlarında Maliye Politikaları." Maliye Dergisi 160.1 (2011): 154-176. s.,166. “Bu bağlamda aşar vergisi kaldırılmış, tarımda özel mülkiyet hakkı tanınmış, topraksız köylüye toprak dağıtılmıştır. Büyük Krizle birlikte tarımsal ürünlerin ihracatı azalmış, devlet çiftçiyi korumak amacıyla destekleme alımlarına başlamış ve bu amaçla Tarım Satış Kooperatifleri kurulmuştur.” 27 Fahriye Öztürk, “Türkiye’de Tarımsal Yapı ve Tarımsal Destekleme Politikalarının Tarihsel Gelişim Süreci”, Gülen Elmas Arslan (eds.), Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85. Yılında Türkiye Ekonomisi Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları: 2008, ss. 61-91. s., 77-78. 28 Takım, a.g.m., s.167. 29 Varlı, a.g.m., s. 9. 6 altında olan ülkelere yapmış olduğu Marshall yardımı gibi unsurlar Türkiye’de ekonomik kalkınmayı hızlandırarak, köylünün refah seviyesini arttırmıştır. Kuşkusuz ki Demokrat Parti, iktidar yıllarında siyasi, sosyo-kültürel ve ekonomik alanlarda attığı bu adımlar sayesinde özellikle kırsal nüfusa sahip olan bölgelerden ciddi destek sağlamıştır. Özellikle siyasal partiler arasında devingenliği sağlayarak seçmene önem verme gereğini yaygınlaştırmıştır.30 Tarımda atılan adımlar sayesinde, milli gelir arttığından bu dönemde büyük bir iktisadi bunalım yaşanmamıştır. 1953 yılından sonra ise yaşanan kötü hava şartlarının etkisiyle tarımsal üretim düşmüş, dış satımın daralması üzerine dış alım yolunda hükümet bazı kısıtlamalar yapmak zorunda kalmış ve fiyatlar yükselmiştir.31 1954’te artmaya başlayan dış ticaret açığının etkisiyle, hükümet 1958’de bazı iktisadi tedbirler aracılığıyla ithalatı kontrol altına almaya çalışmıştır. Çünkü bu dönemde dış kaynak bulunamadığı için ithalat yapılamadığı gibi, kamu harcamaları Merkez Bankası tarafından finanse edilmeye başlanmıştır. Bu durum da dış dengede bozulmaya neden olarak, Türkiye’deki büyüme oranını düşürmüştür. Böylece DP uygulamaya çalıştığı liberal iktisat politikasını terk ederek, devletin ağırlıklı olduğu planlı ekonomi politikasına geçmek zorunda kalmıştır.32 DP’nin iktisadi alanlarda gerçekleştirmeye çalıştığı bütün bu girişimlerin yanı sıra her seçim dönemi sonrasında özellikle muhalefet partilerine karşı tutumu ülkenin çıkmaza doğru sürüklenmesine neden olduğu gibi devrimden ödün niteliğindeki girişimler, ikircikli siyaset eleştirilere de neden olmuştur. Türk devriminin ve devrim ilkelerinin bütünlüğü DP’nin iktidar döneminde zaman zaman göz ardı edilmiş ve laiklik ilkesinden tavizler verilmiştir.33 Muhalefete özellikle 1954 seçimleri sonrasında çok fazla tahammül edilemeyerek, muhalefet partilerinin sesini kesme yönünde adımlar atılmıştır. Öyle ki DP kendi içindeki eleştirilere bile katlanamaz hale gelerek Hürriyet ve Millet Partilerinin 30 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Cilt- II. Bölüm, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1999, s. 36. 31 Eroğul, a.g.e.,s. 91. 32 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914–2004) , Ankara: İmaj Yayıncılık, 2004, s. 142- 157. 33 Eroğul, a.g.e., s. 58, 79. “Ezanın Türkçe okunmasından vazgeçilmiştir. Din öğretiminin ilkokullarda zorunlu hale getirilmesi ve ortaokullarda yaygınlaştırılması sağlanmıştır. İmam hatip kursları okula dönüştürülerek sayıları arttırılmış ve böylece Öğretim Birliği Yasasındaki amacın dışına çıkılmıştır. İlahiyat Fakültesi dışında Yüksek İslam Enstitüleri açılmıştır. Halkevleri kurumsallaştırılmayarak kapatılmıştır. Türkçenin özleşmesi, geliştirilmesi çabalarına karşı çıkılarak, Türkçeleştirilen Anayasanın Teşkilat-ı Esasiye metnine dönüşü sağlanmıştır.” 7 kurulmasına neden olmuştur. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmiş, basın denetim altına alınmak için cezalar artırılmıştır. Üniversitelerin özerkliği yok edilmeye çalışılmış, pek çok öğretim görevlisi emekli edilerek ceza yasasının 141. ve 142. Maddelerinde öngörülen cezalar artırılmıştır. Dış politikada çok yönlü hareket edilmeye çalışılırken tam bağımsızlıktan ödünler verilmiştir. İktisadi hayatı canlandırmak amacıyla ağır dış borçlar alınmıştır. Katılımcı demokrasiyi gerçekleştirmek için yola çıkılmışken, ülke gerçekleri ve güç odakları görmezden gelinmiştir.34 1957 seçimleri öncesinde de iktidar ve muhalefet arasında yaşanan gerginliklerin sertleştiği bir ortamda Adnan Menderes “kışkırtıcı, bozguncu, kinci, kötülük simgesi kesim” olarak suçladığı muhalefet partilerine karşı iktidarlarını sürdürmek ve halkın desteğini almak amacıyla ‘Vatan Cephesi’ni oluşturma kararı almıştır.35 Hüseyin Cahit Yalçın’ın, 3 Aralık 1945’te Tanin’de yayımlanan “Kalkın ey ehl-i Vatan!”36 adlı yazısında kullandığı ifade, DP lideri tarafından benimsenmiş ve parti bünyesinde yan örgüt olarak kurulan bu teşkilata ‘Vatan Cephesi’ adı verilmiştir. Siyasi partilere üye olması durumunda sorunlar yaşama ihtimali olan iktisadi devlet teşekküllerinde çalışan kişilerin bu cepheye girebileceklerini duyurmuştur. Böylece DP, kendi üyeleri dışında da kitlelerin desteğini elde etmeyi amaçlamıştır.37 Esasında Demokrat Parti, toplumun farklı kesimlerinde ki insanları Vatan Cephesinde bir araya getirebilmek amacıyla oldukça farklı yöntemler kullanmıştır. Bu ocakların karşısında CHP, var olan ocaklarının sayısını arttırarak cevap vermiştir. Ankara'da CHP ve Demokrat Parti arasında yaşanan gerginlikler kurulan ocaklar aracılığıyla kentlere, mahallelere ve hatta köylere kadar taşınmış ve tüm yurttaşlar arasında bir kutuplaşma başlamıştır. Köylerdeki kıraathanelerde toplanan insanlar bile kendi siyasi görüşüne yakın olan insanların olduğu yere gitmeye çalışmıştır. “Demokrat Parti’nin Bir Uygulaması Vatan Cephesi ve Bursa Örneği” isimli tez çalışmasında din ve milliyetçilik duygularının yanı sıra antikomünizm düşüncesine de dayandırılmaya çalışılan, iktidarın muhalefete karşı kendini savunma ve ne olursa olsun iktidarda kalma düşüncesinin bir ürünü olarak oluşturulduğu Vatan Cephesi ve Bursa’da 34 Turan, a.g.e., s. 36-37. 35 a.g.e., s.186. 36 Tanin, 3 Aralık 1945. 37 Hakkı Uyar, Türk Siyasal Yaşamında Cepheleşmelere Bir Örnek Vatan Cephesi, İstanbul: Boyut Yayınları, 2012, s. 26. 8 Vatan Cephesi teşkilatlanmasına değinilecektir. Çalışmada 1957-1960 yıllarının zaman aralığı olarak belirlenme nedeni DP’nin kalesi olarak nitelendirilen Bursa ilinde 1957 sonrasında herhangi bir değişim olup olmadığını detaylı bir şekilde tespit edebilmektir. Bu sayede, her iki durumda Demokrat Parti, parti teşkilatlarında ocak ve bucak kongrelerinde nasıl bir değişim yaşandığı ve bu değişimin yerel siyasete olan etkilerini inceleme imkânı bulunmuştur. Demokrat Parti 1950-1954 döneminde, var olan kaynaklar ve dış borçlanma kullanılarak uygulanan sistem sayesinde, halkın nazarında ve Bursa ilinde büyük bir destek sağlamıştı. Fakat 1954 sonrasında ekonominin bozulmasına bağlı olarak kamuoyunun desteğinin azalması iktidarı otoriterliğe doğru yöneltmiştir. 1957 seçimleri sonrasında oy oranının %50’in altına düştüğü günlerde, ülke genelinde girdiği çıkmazdan kurtulmak, yaşadığı dönüşüm ve sancıların etkisini azaltarak partiye olan halk desteğini tekrar sağlamak adına DP lideri, din ve milliyetçilik ilkelerini ön plana çıkararak bütün yurtta “Vatan Cephesi” kurulması çağrısında bulunmuştur.38 Bu çalışmada, Bursa örneğinden hareketle, DP’nin Vatan Cephesi Teşkilatı aracılığıyla yaşadığı dönüşümün yerel siyasete yansımaları üzerinde durularak; siyasete ve DP’ye dönük çeşitli çıkarımlarda bulunulacaktır. Ayrıca çok partili siyasi hayata geçiş sürecinde, DP’nin kalesi olarak nitelendirilen Bursa üzerine yapılan araştırmaların son yıllarda artmış olması ve Bursa siyasi hayatının farklı yönlerinin aydınlatılması amaçlanmıştır. Bu araştırma yapılırken, tarihsel veriler ve nitel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. Ancak seçilmiş olan konu tarih biliminin yanı sıra siyaset ve sosyoloji gibi bilimsel alanları da ilgilendirmektedir. Bu nedenle çalışmada Bursa yerelinde, toplum ve kurumlar üzerinde yarattığı etkiye de önem verilmiştir. Gerçekleştirilen araştırmanın özgün nitelik kazanması ve incelenen döneme ilişkin yeni veriler sağlamak adına, arşiv kayıtları, TBMM Tutanakları ve yerel basın temel kaynak olarak ele alınmış, çalışmanın başlangıcında, DP'nin arşiv kayıtlarına yönelik bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışmada yer alan, Bursa'ya ilişkin bir kısım belgeler Cumhuriyet Arşivi'nden elde edilmiştir. DP ve Vatan Cephesi ile ilgili bilgilere sınırlı ölçüde ulaşılabilmiştir. 27 Mayıs sonrasında 38 İlkay Sunar, “Demokrat Parti ve Popülizm”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C., 8, İletişim Yay., ss. 2076-2086, s. 2083. DP’nin ekonomi politikası hakkında bkz.; Serdar Turgut, Demokrat Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi, Ekonomik Kalkınma Süreçleri Üzerine Bir Deneme, Ankara: 1991, Bkz., Şule Sevinç, Demokrat Parti Döneminde Ekonomi Politikası (1950-1960), DEÜ AİİTE, (Doktora Tezi), İzmir: 1999. 9 Vali İhsan Sabri Çağlayangil’in bazı evrakları yok ettiği bilinmektedir. CHP Genel Merkezinde bulunan kütüphane de de dönemle ilgili arşiv kayıtları bulunamamıştır. Yerelde CHP'nin arşiv kayıtlarına ulaşmak adına, CHP Bursa İl merkezi ile yapılan görüşmede, geçmişe ilişkin her hangi bir arşivin kendilerinde bulunmadığı bilgisi alınmıştır. 1976-1978 yılları arasında CHP Bursa İl Başkanlığı görevinde bulunan Yılmaz Akkılıç'ın vefatından sonra kişisel arşivi Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi'ne aktarılmıştır. Bu kaynaklar dönemi anlamlandırmada çalışmaya önemli katkılar sağlamıştır. Çalışmamızın önemli kaynaklarının arasında, araştırılan döneme ilişkin çıkmakta olan yerel basın gelmektedir. Çalışmamızın başında 1950-1960 yılları arasında Bursa'da çıkmakta olan süreli yayınların taraması gerçekleştirilerek; özellikle 1957-1960 yılları arasındaki dönem içinde çıkan yerel gazetelerin nüshaları, Bursa halk kütüphanesinden temin edilmiştir. Bu üç yıllık sürenin taranması ve gazete haberlerinin tek tek incelenerek bunların arşiv kaynakları ile karşılaştırılması gerçekleştirilmiştir. İncelenen dönem içerisinde Bursa'da çıkmakta olan ve çalışmamızda kullandığımız süreli yayınlar Yeni Ant, Hakimiyet Milletindir ve Doğru gazeteleridir. Bu yayınlar dışında Bursa Ekspres, Ekspres Akşam Postası, Yenişehir Postası, Hakikat, Şehrin Sesi gazetelerinden de yararlanılmıştır. Yerel kaynakları desteklemek ve olayları ülke gündeminden de takip edebilmek adına Kim Dergisi, Zafer, Cumhuriyet, Milliyet, Trabzon, Son Havadis ve Ulus gazetelerinden de yeri geldikçe yararlanılmıştır. Bursa yerelinde Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanının imtiyaz sahipliğinde 1944 yılında çıkmaya başlayan Yeni Ant gazetesi, yayın hayatı boyunca Cumhuriyet Halk Partisi'ne yakın bir yayın siyaseti izlemiş ve gazete Cumhuriyet Halk Partisinin yayın organı olarak Bursa’da 1950’den itibaren muhalefetin sesi olmuştur. 9 Mayıs 1946 yılında “İyiye, Güzele, Gerçeğe” sloganıyla çıkmaya başlayan Doğru gazetesi ise dönemin muhalefet partisi olan Demokrat Parti’nin yayın organı olarak çalışmamızın temel kaynakları içinde yer almıştır. Doğru’nun imtiyaz sahibi DP il yönetim kurulu adına Dr. Haydar Ömer Onur’dur.39 Gazetenin yayın işleri ile İsmet Bozdağ ilgilenmektedir. Ancak süreç içinde gazetede bazı sıkıntıların baş göstermesi üzerine gazetenin muhalefet partisi olan DP ile olan ilişkisinin kesilmesine ve doğrudan partili birine devredilmesi 39 Bursa Hakimiyet Basında 41 Yıllık Yolculuğun Öyküsü, http://www.kuterpr.com/e-kitaplar/bursa hakimiyet/index.html#16, s.14 (E.T.: 19.12.2020) 10 gündeme gelmiştir. DP’nin Bursa kurucularından olan Hayri Terzioğlu, “hesabına, kitabına, idaresine ve yazı işlerine hiç karışılmaması koşuluyla”40 gazeteyi devralmış ve 1 Ocak 1950 yılından itibaren gazete Hakimiyet Milletindir adıyla her gün yayımlanmaya başlamıştır. İlk sayısının sol üst köşesinde; “Hakimiyet Atatürk’ün Başladığı Yerden Büyük Vaatlerde Bulunmuyoruz Emelimiz Hizmet Etmektir.”41 Diyerek yayın hayatına başlamıştır. Bursa’da Demokrat Parti ve Vatan Cephesi’nin faaliyetlerini anlamlandırabilmek adına, sözlü tarih yöntemi kapsamında dönemde siyasi faaliyette bulunan kişiler tespit edilerek bazıları ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Resmi belgelerde yer almayan, döneme tanıklık etmiş yaşanan dönemle ilgili basılı kaynaklarda ulaşamayacağımız siyasi, ekonomik, toplumsal ve ekonomik özgün bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Ayrıca Salih Budakoğlu tarafından hazırlanan "Bursa Siyasetinde Demokrat Parti" adlı yüksek lisans tezi ve Fevzi Çakmak tarafından hazırlanan “Bursa Yerelinde Cumhuriyet Halk Partisi(1946–1960)” konulu doktora tezi içerisinde yer alan sözlü tarih çalışmalarından yararlanılmıştır. Bursa yereline dair yapılan çalışmaların tespit edilmesi esnasında Bursa İl Halk Kütüphanesi, Uludağ Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, TEDÜ Kütüphanesi, TED Bursa Koleji Kütüphanesi, Gemlik Belediyesi Kütüphanesi, Mudanya İlçe Kütüphanesi, Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi, İnegöl İlçe Kütüphanesi, Setbaşı Şehir Kütüphanesi ve Yenişehir İlçe Kütüphanesi kataloglarında çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca Yenişehir ilçesinde Ali Bilgiç’in ilçe gazeteleri ile ilgili kişisel arşivi incelenmiştir. İncelenen döneme ilişkin literatür çalışması gerçekleştirilirken Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'nin çok partili hayata geçiş süreci ve Demokrat Parti iktidarına dair pek çok araştırma ve inceleme eseri tespit edilmiştir. Bu eserler karşılaştırmalı olarak 40 Bursa Hakimiyet Basında 41 Yıllık Yolculuğun Öyküsü, http://www.kuterpr.com/e-kitaplar/bursa hakimiyet/index.html#16, s.15 (E.T.: 19.12.2020) 41 Hakimiyet Milletindir, 1 Ocak 1950, s.1 11 incelenmeye ve arşiv kayıtları ile karşılaştırılarak konu bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Ortaya konulan çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümü II. Dünya Savaşı sonrasında ülkedeki genel durum, Demokrat Parti’nin kuruluş süreci, muhalefet ve iktidar yıllarını kapsayan genel bir giriş niteliğindedir. Özellikle DP’nin kurulduğu süreçte CHP’nin, İkinci Dünya Savaşı yıllarında uygulamış olduğu ekonomi politikaları ve yenidünya düzeni içinde Türkiye’nin Batı dünyası ile kendi konumunu belirleme çabası bu bölümün merkezini oluşturmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde Demokrat Parti’nin Vatan Cephesi oluşumu sayesinde partiyi kurtarma çabaları, bu cephenin kurulmasına giden süreç ve yaşanan olaylar, Vatan Cephesi’nin yapısı ve özellikleri, bu cepheye yaşanan katılımlar, muhalefette yer alan kişilerin cepheye bakışı, Demokrat Partililerin Cepheye yaklaşımları ve 27 Mayıs sonrasında Yassıada duruşmalarında Vatan Cephesi davası konusu ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümünde, Demokrat Parti’nin Bursa’da Vatan Cephesi Teşkilatlanması konusu kapsamında, Bursa ilinde Vatan Cephesi’nin niteliği ve yayılışı ele alınarak Bursa yerelinde 1958’den 1960 yılına kadar Vatan Cephesine katılımlar incelenmiştir. Vatan Cephesi teşkilatlanması dışında Bursa’da Güç birliği teşkilatının faaliyetleri incelenerek, yerel basının bu cepheye yaklaşımları incelenmiş ve 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine gidilen süreçte iktidarın ülke genelinde ve Bursa yerelinde, muhalefete uyguladığı baskı politikaları ve bu baskı karşısında Bursa'da yaşananlara değinilerek, 1960 askeri müdahalesinin Bursa’daki yansımalarına değinilmektedir. Bu tez araştırmasının temel amacı; Türk siyasi hayatının değişmesinde önemli bir yere sahip olan Demokrat Parti’nin ülkenin genel siyasetteki değişimleri yanında, yerel siyasetteki değişimlerini de ortaya koyabilmektir. Ayrıca 1957 seçimleri sonrasında ülke genelinde siyasette yaşanan dönüşümün, yerel siyasetle aynı şekilde örtüşüp örtüşmediğini anlayabilmek, her bölgeye, her vilayete özgü ortaya çıkan yerel gerekçelerin, DP’nin yerel siyasetinde ve partinin nüfuz ve etkinliği üzerinde nasıl bir etkide bulunduğu üzerinde durabilmektir. 12 BİRİNCİ BÖLÜM 1. DEMOKRAT PARTİ’NİN KURULUŞU VE İKTİDAR YILARI 1.1. Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları (1946-1950) Anadolu’da Milli Mücadelenin başarıya ulaşmasıyla birlikte BMM, amacına ulaşmış ve yeni Türk Devleti’nin varlığı Lozan Barış Antlaşması ile emperyalist devletler tarafından kabul edilmiştir. İstiklal mücadelesinin gerçekleştiği bu dönemde hizip yaşanmasını engellemek ve milli mücadeleyi parçalamamak adına BMM’nde partiler yerine gruplar kurulmuştur. Ancak istiklal mücadelesi sonrası mecliste ve İstanbul’da bulunan gruplar arasında çekişmeler yoğunlaşmıştır.42 Mustafa Kemal, Mudanya Ateşkes Antlaşması sonrasında basın aracılığıyla, barış antlaşmasının imzalanmasından sonraki süreçte halkçılık ilkesi temelli bir siyasi yapılanmanın gerçekleştirileceğini bildirmiştir.43 Lozan Antlaşması’nın imza edilmesinden önce meclisin yenilenmesi kararının alınması üzerine de Sivas Kongresi’nde oluşturulan Müdafaa-i Hukuk Grubu meclisteki toplantılarını yoğunlaştırmış ve Mustafa Kemal bu grubun başkanı olarak, Meclisteki grubun Halk Fırkasına dönüşeceğini açıklamıştır.44 Ancak seçimlere Müdafa-i Hukuk örgütünün seçtiği/güvendiği kişilerin katılmasına çok ehemmiyet vermiştir. Çünkü bu esnada İstanbul’da eski İttihatçılar bir araya gelerek mecliste bir güç oluşturmaya çalışmış ancak Mustafa Kemal derneklere göndermiş olduğu bildirilerde İttihatçıların mecliste varlık göstermesine engel olunmasını istemiştir.45 Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin adayları seçimlerde başarı elde etmiş ve II. Meclis 11 Ağustos 1923’te toplanmıştır. Şevket Süreyya Aydemir bu konu ile ilgili açılan meclisle beraber İstiklal mücadelesi kahramanlarının yerine aktif ve genç siyasetçilerin, siyasal kadroyu oluşturduğunu ifade etmektedir. Ülkenin geleceğine yön verecek olan Halk Partisi bu dönemde kurulmuş olsa da 29 Ekim 1923’e kadar yönetim şeklinin ismi konmamıştı. Oysa 9 Eylül 1923'te kabul edilen “Halk Fırkası Nizamnamesi’nin”, “Umumi Esaslar” bölümünde Parti'nin temel amacı; “milletin egemenliğini, millet tarafından ve millet için kullanılmasına önderlik ederek,(…) Türkiye'de bütün kuvvetlerin üstünde kanun gücünü 42 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Politikada 45. Yıl, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1968, s.10. 43 Nutuk II, s.718. 44 Kabasakal, a.g.e., s. 96. 45 a.g.e.,, s. 97. 13 hakim kılmaya çalışmaktır”46 denilmekteydi. Parti'nin kullandığı halk kavramı, herhangi bir sınıfa mensup olmayıp, kanun önünde eşitliği ifade etmektedir. Esasında Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesinden sonraki süreçte Mustafa Kemal, kurulan partinin halka siyasi eğitim vermek amacıyla bir okul olacağını düşünmektedir. Bu konuyla ilgili yaptığı bir konuşmada da şunları dile getirmiştir: “Bence, bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatleri takip edecek ve bundan dolayı da mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara sahip değildir. Ülkedeki sınıflar birbirlerine lazım olan ve birbirlerini tamamlayıcı ve bütünleyici özelliktedir. Onun için de Halk Fırkası bütün sınıfların haklarını, yükselme sebeplerini ve mutluluğunu sağlamak yolunda çalışmalarda bulunacaktır”.47 Bu konuşmadan da anlaşıldığı üzere Halk Partisi, sınıf temeli üzerine kurulmayan ve tüm sınıfları kapsayan bir parti olarak siyasi hayata başlamıştır. “Sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış bir kitle” ifadesinin göstergesi olarak ülkeyi düşman işgalinden kurtaran Müdafa-i Hukuk temelinden geldiği gibi aynı zamanda tüm toplumsal kesimleri temsil etme iddiasında da bulunmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından ve barış antlaşmasının imzalanmasından sonra bir taraftan inkılap hareketleri devam ediyor diğer yandan ise memleketi kalkındırma gayretleri durmadan hızlanıyordu.48 Cumhuriyetin ilanından sonraki bu süreçte dış borçlar meselesi, Suriye sınırı, Musul ihtilafları, Yunanlılarla gerçekleştirilen mübadele konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, İtalyanlarla yaşanan sorunlar birer birer çözümlenmişti. Şeyh Sait İsyanı ve İzmir suikastının yaratmış olduğu kötü durumun etkisinin azaltıldığı süreçte, memlekette birtakım şikayetlerde başlamıştı. Şikayetler daha çok ekonomik konular üzerinde toplanıyordu. Daha doğrusu bu işler üzerinden açığa vuruluyordu. Bu nedenle ülkede yapılmakta olan bazı teşebbüsleri, zamansız ve yersiz bulanlar genellikle güdülen idare sisteminin, tam verimli olmadığını, alınan neticelerin harcanan para ve fedakârlıklarla karşılık bulmadığını, memlekette hürriyetlerin tehdit edildiğini iddia ediyordu.49 Bu konuda hem fikir olan zümreler, Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet ve hükümet işlerine karşı artık ilgisiz durumda olduğunu iddia ediyordu. Bu konuda Mustafa Kemal “…bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde 46 İhsan Güneş, "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Halk Fırkası’na Geçiş," Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 19.56 , (1987): s.s., 565-581. 47 Kemalettin Deniz, "Atatürk Ansiklopedisi." (2015). https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/cumhuriyet- halk-firkasi-1923-1938/ 48 Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Cilt II, y.y.: Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., s. 404. 49 a.g.e., s. 405. 14 bunalıyorum! (…) Beni en çok üzen şey nedir bilir misin? Halkımızın zihninde kökleştirilmiş olan, herşeyi başta bulunandan beklemek itiyadı. İşte bu zihniyetle; herkes büyük bir tevekkül ve rehavet içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden istiyor, benden bekliyor; fakat nihayet ben de bir insanım be birader, kutsi bir kuvvetim yok ki…”50 Memleketin başına gelen felaketlerin pek çoğunun şahsi idareden geldiğini düşünen Atatürk, yapılacak işlerin büyük kısmının bilgi ve iktisat isteyen konular olduğunun farkındaydı. Ancak ülkenin imkanları çerçevesinde faaliyette bulunmaya mecbur olunduğunu ve bunların tabii neticesi olarak da maddi ve manevi sıkıntıların yaşandığını, ancak yapılan işlerin bugünkü şartlar altında, daha iyi ve daha verimli hale getirilmesi gerektiğini düşünüyor, çağdaş memleketler seviyesine yükselmek için yapılan devrimler aleyhinde tartışmalara meydan vermemek için de bunun açık, serbest, ciddi ve samimi tartışmalarla temin edilmesi gerektiği kanaatine ulaşıyordu. Geçmişte yaşanmış olan bütün tehlike ve ihtimalleri göze alarak Halk Fırkasının karşısında yeni bir Fırkanın kurulması ve faaliyete geçmesi düşüncesindeydi. Ancak kurulacak olan yeni fırka ile suni olarak sınıflar yaratmak böylelikle memleketi, ayırıcı kavgaların içine atmak elbette ki akıl kârı değildi.51 Çünkü Halk Fırkasını kurarken de, gazetecilerle yaptığı bir söyleşide bu görüş ve inancını açıklamıştı. Kurulacak olan fırkanın mutlaka Büyük Millet Meclisi'nde inkılapların ruhuna inanarak oluşturulması gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle de eski arkadaşı Ali Fethi Bey'den bir parti kurmasını rica etti.52 Ali Fethi Bey’i bu konuda görevlendirme nedeni, Ali Fethi Bey’in her konuda o zamanki başvekil İsmet Paşa'nın idaresini beğenmediğini açıkça ifade etmesi ve Hükümeti tenkit eden düşüncelerini arkadaşları ile meclis kürsüsünden serbestçe ifade etmesini sağlamaktı. Ayrıca Ali Fethi Bey, temeli laiklik olan bütün inkılapların çok ateşli bir taraftarıydı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulduğu günlerde İsmet İnönü gazetecilerin sorularına “Muhalefet tarihi malumdur; fakat tehlikelidir diye sonuna kadar muhalefete meydan vermemek doğru değildir; bu mesele dahil başarılı olacak olan bütün işlerden biridir. Fethi Bey arkadaşıma itimat besliyorum. İnşallah memleket için hayırlı olacaktır. Biz yaptıklarımızı bilerek ve inanarak takip eden adamlarız. Tabii, işlerimizi kuvvet de ve 50 Soyak, a.g.e., s. 405 51 a.g.e., s. 410. 52 a.g.e., s. 411. 15 imanla müdafaa edeceğimize şüphe etmeyiniz(…)53 Diyecektir. Ancak o sıralarda gazetelerde Atatürk'ün doğrudan doğruya şahsını ilgilendiren bir takım haber ve yazılar görülüyordu. Bu haberlerin doğru olmadığı kısa sürede anlaşılmış olsa da Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulmasından kısa süre sonra Ali Fethi Bey’in, hükümete karşı tavrı oldukça sertleşmişti. Fırkanın kurulmasından sonra yaşanan olayları yakından takip eden Atatürk, memleket ve rejim için tehlikelerin arttığına kanaat getirince, harekete geçme kararı vermiş ve bizzat icra makamına geçmeye karar vererek bu durumu Ali Fethi Bey’e bildirmiştir.54 Devlet reisliğinden çekilerek, CHP’nin ve Hükümetin başına geçerek karşı tarafla samimi bir işbirliği gerçekleştirecekti. Böylece halk arasında yeni bir partinin kurulması ile başlayan galeyanı yatıştıracak, fırkaların arasında ilk günlerde belirlenmiş olan şartları tesis edecekti. Böylece SCF’ye daha rahat bir çalışma imkanı sağlayacaktı.55 Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün böyle bir karar verdiği dönemde, Ali Fethi Bey fırkayı dağıtma kararı almıştı. Ali Fethi Bey’in, SCF’yi kapatırken ileri sürdüğü sebep oldukça ilginçti. Çünkü fırkanın kuruluş esnasında teşvik ve tasviplerini aldığı Atatürk ile karşı karşıya gelmek istemediğini dile getiriyordu. Bu nedenle Ali Fethi Bey’in ileri sürdüğü düşünce tamamen yersiz ve mesnetsizdir; Fırkasını dağıtmak için ileri sürdüğü sebebi de hakiki olarak kabul etmeye imkan bulunmamaktadır.56 Serbest Cumhuriyet Fırkasının feshinden sonra yurt gezilerine çıkan Atatürk Trabzon’da CHP’lilerle yapmış olduğu konuşma da “…Bir gayeye doğru yürürken, özel düşünce ve menfaatleri, bir tarafa bırakarak, el ele vermek icap eder; başarının sırrı budur. Unutulmamalıdır ki, bizlerin asıl vazifemiz içtimaî topluluğumuzun gelecekteki yüksek menfaatlerini sağlamaya çalışmaktır.”57 Demiştir. Çünkü demokrasinin tam olarak uygulanabilmesi için farklı fikirlerin mecliste özgürce tartışılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. İsmet İnönü’de Türkiye’de çok partili hayata geçilememesinin nedenini o dönemde yapılan bazı yanlışlıklara bağlamaktadır.58 İsmet İnönü, Başvekil olarak SCF’nin tutumu karşısında bazı hatalı davranışları olduğunu ancak ne pahasına olursa 53 Soyak, a.g.e., s. 422. 54 a.g.e., s. 443. 55 a.g.e., s. 444. 56 a.g.e., s. 445. 57 a.g.e., s. 451. 58 Esat Öz, “Serbest Cumhuriyet Fırkası Denemesi: Nedenleri ve Sonuçları”, Sosyo-Politik Yaklaşım, Nisan/Mayıs, (1993), s. 49. 16 olsun kurulan ikinci partinin korunması gerektiğini dile getirmektedir.59 Bu durum göstermektedir ki Türkiye’de 1930’lu yıllarda, kurulan partileri koruyacak ve çıkar çevrelerinin bu partiler etrafında yığılmasını engelleyecek bir siyasi ortam yaratılamamış ve kurulan muhalefet partileri Türkiye’de istenilen demokratik adımların atılmasını sağlayamamıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölümü üzerine Cumhurbaşkanı vekili ve TBMM Başkanı bir çağrı yayınlayarak 11 Kasım'da TBMM’yi Yeni Cumhurbaşkanının seçimi için toplantıya çağırmıştır. TBMM’nde, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayının parti yönetiminin ortaya koyduğu isimlere ya da listelere göre belirlenmesi gerekirken bu süreçte bir aday adı ortaya konulmadığı gibi aynı zamanda gizli oylama yapılarak serbest bir seçim yapılmış ve İsmet İnönü iktidar mücadelesi yaşamadan Cumhurbaşkanlığına seçilmişti.60 Bu durum ülkede rejimin ve tek parti sisteminin sarsıntıya uğramadan süreceğinin bir işareti olarak yorumlanmıştı.61 İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, TBMM yapmış olduğu konuşmada inkılapların devamlılığını savunmuş ve Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar’dan yeni hükümeti tekrar kurmasını istemişti. Celal Bayar yeni hükümetini kurarken İsmet İnönü'nün bazı taleplerini de yerine getirmiş ve Atatürk döneminin daimi hükümet üyeleri olarak nitelendirilen Şükrü Kaya ile Tevfik Rüştü Aras’a yeni hükümette yer vermemişti.62 Çünkü her iki politikacı da İsmet İnönü'nün siyasal yaşamdan çekildiği esnada İnönü'ye karşı siyasal girişimde bulunmaktan çekinmemişlerdi. Şimdi de iktidara gelen İnönü siyasal rakiplerini tasfiye ediyordu.63 Bu dönemde İsmet İnönü ve Celal Bayar'ın siyasal işbirliği içinde bulunmaları rejimin kesintisiz ve sarsıntısız işleyeceğinin güvencesi olarak görülmüş olsa da bu iki liderin farklı görüşlere sahip olmaları kurulan hükümetin geçiş dönemi hükümeti olduğunu göstermektedir. 59 Faik Ahmet Barutçu, Siyasi Anılar (1939-1954), İstanbul: 1977, s., 285; Ercan Haytoğlu, “Türkiye'de Demokratikleşme Süreci ve 1945'te Çok Partili Siyasî Hayata Geçişin Nedenleri (1908-1945)”, PAÜ. Eğitim Fak. Dergisi, Sayı: 3, (1997), s.,47-54.; F. Hüsrev Tökin, Türk Tarihinde Siyasî Partiler ve Siyasî Düşüncenin Gelişmesi (1839-1965), İstanbul: 1965, s. 5-7. 60 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye (1908-1980), İstanbul: Cem Yayınevi, 2000, s. 123. 61 Koçak, a.g.e., s.163. 62 a.g.e., s. 164. 63 a.g.e., s.164. 17 Atatürk'ün ölümü ile sadece Cumhurbaşkanlığı makamı değil aynı zamanda CHP Genel Başkanlığı da boşalmıştı. İnönü'nün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilk boşluk doldurulmuş olsa da CHP Genel Başkanını belirlemek için 26 Aralık'ta toplanan Partinin olağanüstü kurultayında İsmet İnönü sadece CHP Genel Başkanlığına getirilmekle kalmıyor aynı zamanda Atatürk’e “Ebedi Şef”, İnönü'ye ise “Milli Şef” sıfatı veriliyordu.64 Bu dönemde adeta içte ve dışta moda haline gelen şeflik sistemi, İsmet İnönü'nün hem sistemin devamlılığını sağlamak hem de kendi düşündüklerini uygulamak için istediği güce ulaşmasını sağlamıştı.65 Çünkü Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra hükümette yaptığı bazı değişikliklerle otoritesini arttırırken, Cumhuriyet döneminde değişik nedenlerle ve farklı zamanlarda siyasi hayatı terk etmek zorunda kalmış kişilerle tekrar işbirliği yapılmaya çalışılmıştı. Celal Bayar'ın kurduğu hükümete duyulan güven, bazı siyasal içerikli yolsuzluk davaları66 nedeniyle sarsılınca, CHP Parti Divanında alınan kararla TBMM seçimlerin yenilenmesine karar vermiş ve 25 Ocak 1939’da Celal Bayar Başbakanlıktan istifa etmişti.67 Bu dönemde İş Bankası yönetiminin Celal Bayar'a siyasal destek sağlamış olması da dikkatten kaçmamıştı. Cemil Koçak bu desteğin sağlanması ile ilgili, İnönü'nün İş Bankası ile yıllarca süren anlaşmazlıklarının ve çatışmalarının etkisi olduğunu ileri sürmektedir.68 Celal Bayar'ın istifasından sonra kurulan Refik Saydam Hükümetinin ilk girişimi CHP ile hükümet arasında en son 1936 yılında kurulan ilişkileri yeniden düzenlemek olmuştur. Çünkü İnönü’ye göre CHP'nin devletle olan ilişkilerinin ve siyasal sistem içindeki konumunun tekrar düzenlenmesi gerekiyordu. Bu nedenle 26 Mart 1939’da yapılan genel seçim sonucunda uzun süredir mecliste bulunan bazı kişilerin meclise giremediği de 64 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2007, s. 88 65 Koçak, a.g.e., s. 165. 66 Gürhan Kınalı, “İkinci Bayar Hükümetini Sarsan Yolsuzluk Hadiselerine İki Örnek: Satie ve İmpeks” Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl 2, S. 2, (2017), ss.119-163. s., 126,128. “Atatürk’ün vefatı sonrası İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Celal Bayar bu dönemde Başbakanlık görevine devam etmiş ancak kendi döneminde faaliyete geçen Denizbank bir süre sonra yolsuzluk haberlerinin odağı haline gelmiştir. Soruşturmaların Celal Bayar’ın Başbakanlığı dönemi ve kadrolarına yoğunlaşması onun siyasi gücünün kırılmak istendiği izlenimini doğurmuş ve otoritesi sarsılan Celal Bayar istifaya mecbur olmuştur. Fakat Bayar’ın siyasi inzivaya çekilmesine yarayan yolsuzluk soruşturmaları beraatla sonuçlanmıştır. Bayar hükümetini sarsan yolsuzluk davaları Denizbank soruşturmaları, İmpeks ve Satie Olaylarıdır”. 67 a.g.e., s.165. 68 a.g.e., s. 167. 18 görülmektedir.69 Bu durum İsmet İnönü'nün hükümet ve partiden sonra mecliste de denetim ve otoritesini arttırmıştır. Seçimlerden sonra 29 Mayıs 1939’da Ankara’da toplanan CHP’nin 5. Kurultayında parti nizamnamesinde yapılan değişiklikle parti içinde bir Müstakil Grup kurulmasına karar verilmiştir.70 Yapılan düzenlemeye göre partili milletvekillerinden kurultay tarafından seçilen 21 kişinin mecliste bağımsız bir kimlik taşımasına karar verilmişti. CHP’nin meclis grubu toplantılarında görüş bildirme ve oy kullanma hakkı olmaksızın katılacak olan bu gruba mensup olan bu vekiller mevcut toplantılarda fikirlerini ifade ederek oylarını kullanacaklardı.71 Müstakil Grubun Başkanı da CHP değişmez genel başkanı İsmet İnönü idi. Dolayısıyla İnönü bir yandan CHP'nin politikasını yönlendirmekte diğer yandan da adeta bu politikanın ne ölçüde ve hangi noktalarının denetlenmesi gerektiğini saptamaktaydı.72 Yıllarca süren bu denemeden istenen sonuç alınamamış, hatta Müstakil Grup hükümete karşı aleyhte ya da çekimser oy kullanamamıştı. Dönemin önde gelen CHP'li politikacıları müstakil grubun aslında CHP'nin gizli meclis grubu toplantılarında yapıldığı kadar dahi hükümeti ve bakanları eleştirmediğini düşünmekteydi.73 Müstakil Gurubun, İnönü’nün daha önceki siyasal konuşmaları doğrultusunda, hükümet üzerindeki siyasi denetimin artırılması kaygısıyla oluşturulduğu açıktır. Amaç hükümet icraatı karşısında Meclis denetimine daha çok önem vermektir.74 İnönü döneminin ve savaş yıllarının şüphesiz en önemli siyasal girişimlerinden biri de Köy Enstitüleri olmuştur. Köy Enstitülerinin kurulmasının altında yatan temel neden kısa sürede çok sayıda köy kökenli öğretmenin devlet bütçesine en düşük derecede yük getirecek şekilde yetiştirilmesi olsa da bu kanunun 17 Nisan 1940’ta 69 a.g.e., s. 167. Cumhuriyet Ansiklopedisi, s. 327. “Yeni Meclis’in “Atatürk’ün zamanındaki bazı arkadaş kırgınlıklarına uğrayan kimseleri de içine alan” bir özellik gösterdiği belirtilmektedir. Altıncı dönem TBMM ilk toplantısını 3 Nisan 1939’da yapmıştır. Atatürk’ün yakın çevresinde yer alan ve İnönü’ye karşı tavırlarıyla bilinen Kılıç Ali, Şükrü Kaya, Hasan Rıza Soyak, Recep Zühtü Soyak, Tevfik Rüştü Aras, Cevat Abbas Gürer, Tahsin Uzer, Hüsrev Gerede, Naşit Hakkı Uluğ gibi birçok ünlü isim meclis dışında bırakılmıştır. ” 70 CHP Beşinci Büyük Kurultayında Değişmez Genel Başkan İsmet İnönü’nün İrat Buyurdukları Nutuk, Ankara, 29.05.1939, s. 4. 71 CHP Beşinci Büyük Kurultay Zabıtları, Ulus Basımevi, Ankara, 1939, s. 31-33. 72 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, (1938-1950), C. 2, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2009, s. 51. 73 CHP Beşinci Büyük Kurultay Zabıtları, Ulus Basımevi, Ankara, 1939, s. 74; Akşam, 1 Haziran 1939. 74 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), C. 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 78- 79. 19 TBMM’nde yapılan oylamasında “sessiz muhalefet” ile karşılaştığı görülmektedir. Çünkü oylamaya pek çok vekilin katılmadığı görülmekteydi.75 Bu enstitüler aracılıyla öğretmenlerinin yanında 200.000 tarımcı yetiştirmek ve halkın kültürel seviyesi yükseltilerek, köy yaşamını tanıyan ve köye önderlik edebilecek ve ileride CHP’nin bazı atılımlarını savunabilecek ve bu konuda yol gösterebilecek genç öğretmenler yetiştirmek hedeflenmişti.76 Çünkü savaş yıllarından daha öncesinde planlanmakta olan toprak reformuna destek olacak bir kitleyi ve önderlerini ancak bu sayede oluşturabilirlerdi. Ancak bu girişim savaştan sonra durmuş ve sonra da sessizce ortadan kalkmıştır. Savaş nedeniyle ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunlara çözüm bulunması amacıyla 1940'ın ilk günlerinde Milli Korunma Kanunu adıyla bir kanun kabul edilmiş böylece hükümete ekonomiyi yeniden düzenlemek amacıyla o zamana dek görülmemiş ölçüde geniş yetkiler ve imkânlar verilmişti. Devletin ekonomiye müdahale olanakları bu kanun sayesinde genişliyor, buna karşılık özel girişim adeta devletin vesayeti altına giriyordu.77 Ancak bu kanunla özel girişimin zarara uğramaması için bazı önlemler alınmış olsa da kanun maddeleri oldukça muğlak ifadelere sahipti. Bu nedenle de bu tür önlemlerin ne ölçüde etkili olabileceği belli değildi. Milli Korunma Kanunu uygulaması, Refik Saydam Hükümeti döneminde fiyatların kontrol edilmesinde nispeten fayda sağlamış olsa da ekonomik sorunlar günlük yaşamı etkilemeye devam etmişti.78 Refik Saydam’ın ani ölümü üzerine kurulan Şükrü Saraçoğlu Hükümeti döneminde bu kanunla ilgili bazı uygulamalardan vazgeçilmiş, ekonomi ve fiyatlar üzerinde devletin müdahalesi ve denetimi bir ölçüde kaldırılmış ancak yine de savaş yıllarında büyük kazançlar sağlayanlar olmuştu. Bu nedenle gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi, sosyal adaletin sağlanması ve yüksek kazanç sahibi olanlardan vergi alınabilmesi için yeni önlemler düşünülmüş ve kentlerdeki savaş zenginlerinden “Varlık Vergisi” kırsal kesimdeki savaş zenginlerinden ise “Toprak Mahsulleri Vergisi” alınmasına karar verilmişti.79 Varlık Vergisi ile savaşın başından 75 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: VI Cilt, 10, İçtima: 1, Kırk birinci İnikad 17-IV-1940, s. 70:92,92,99:102 76 Koçak, a.g.e., s. 169. 77 a.g.e., s. 170. 78 a.g.e., s. 170. 79 İbrahim, İnci, "İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması", Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10.02 (2012), ss. 272-290, s.279. 20 itibaren elde edilen serbest kazançlara devlet tarafından el konulmasına olanak veren bir düzenleme gerçekleştirilmişti. Bu yasa bütün savaş zenginlerinin vergilendirilmesinin öngörmüş olsa da uygulamada, Müslüman Türklere hoşgörü gösterilirken ekonomide önemli rolleri olan gayrimüslim azınlıklara daha katı davranılmıştı.80 Kırsal alanda biriken servetin yeniden geri alınması için düşünülen “Toprak Mahsulleri Vergisi” ise eski aşar vergisinin bir benzeri olarak uygulanmaya konmuş ve zirai gelirlerin vergilendirilmesine olanak sağlamıştı. Savaşın sonuna doğru gelirken ekonomik ve sosyal sıkıntılar basında da yer almaya başlamış ve yönetimin ekonomik konularla ilgili yetersiz kalışı ile ilgili haberler bu dönemde sık sık gündeme taşınmış ve yapılan uygulamaların demokrasi ile bütünleşmediği ifade edilmişti.81 Basında dikkat çeken önemli noktalardan biri de 1943’ün sonuna doğru Celal Bayar’ın Varlık Vergisi hakkında meclis grubunda yapmış olduğu konuşma ve öneri olmuştur.82 Dolayısıyla bu verginin parti içinde de hoşnutsuzluk yarattığı, ekonomik ve sosyal sıkıntıların oldukça arttığı görülmektedir. Ancak bu konuda asıl önemli nokta önergenin kendisinden çok, önergenin Bayar tarafından verilmiş olmasıydı. Çünkü Celal Bayar 1939’da Başvekillikten ayrıldıktan sonra ne CHP içinde ne de TBMM’nde aktif bir rol almamıştı. Böyle bir ortamda 1944 yılının Mart ayında CHP meclis grubunda Şükrü Saraçoğlu hükümeti için yapılan güven oylamasında hükümete 251'e karşı 57 ret oyunun verilmiş olması dikkat çekiciydi.83 Bu döneme kadar CHP Meclis Grubu görüşmelerinde ele alınan konuların özeti Ulus gazetesinde tüm kararların üyelerin ittifakı ile alındığı belirtirken ilk kez grup toplantısındaki tartışmalar ve hükümet için yapılan güven oylamasında kullanılan red ve kabul oyları resmi bir tebliğ biçimde yayınlanmıştı.84 Bu suretle siyasal gelişmelerden basın ve kamuoyu da haberdar edilmekteydi. İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ülkede demokrasiden ve demokrasi ilkelerinin giderek geliştirildiğinden söz etmekteydi. 1 Kasım 1944’de TBMM’nin yeni toplantı yılını açarken şunları söylemişti: 80 İnci, a.g.e., s. 281. 81 Koçak, a.g.e., s.173. 82 a.g.e., s.173. 83 a.g.e., s.173. 84 a.g.e., s.173. 21 “Devlet idaresinin zor senelerinden birini dikkatli, verimli çalışmalarınızla geçirdik. Önümüzdeki senenin şartları da çok nâzik olacaktır. Büyük Meclisin, içerde ve dışarda rastlayacağımız ehemmiyetli vaziyetleri doğru kavrayışla ve isabetli tedbirlerle kıymetlendireceğine emniyetim vardır.(…) Devlet işlerini size açık olarak söylediğim gibi Türkiye Cumhuriyeti, iç idaresinde sağlam, demokratik ve 'millî bir siyaset takip eder. Bütün vatandaşlar için eşit bir adaleti, fikir ve vicdan hürriyetini samimî olarak esas tutan bir anlayıştayız. (…) Hükümet işleri Büyük Millet Meclisinin kesiksiz kontrolü altında, iç ve dış politikada her yapılan, milletin gözü ve bilgisi önündedir. Hiç bir hakikat Türkiye'de milletten gizlenemez. Bu kürsüden vakit vakit Hükümet icraatına karşı yükselen sözlerin her zaman tasvip ve takdir sesleri olmadığını gösteren örnekler sayısızdır.”85 diyerek Türkiye’nin iç politikasında tam olarak demokratik bir siyasete geçiş yapılacağını ve bu durumun kanunlarla koruma altına alınacağını, mecliste dile getiriyor, milletin tam olarak egemenliğini ele alması gerektiğine vurgu yapıyordu. Almanya’nın savaştan çekildiği dönemde Türkiye’de, Saraçoğlu hükümetinin TBMM’ye sunduğu (Mayıs 1945) “yedi” aylık bütçenin görüşmelerinde, ekonomik sıkıntıların da etkisiyle CHP Hükümeti ilk defa bu kadar alışılmadık bir muhalefet ile karşılaşmış ve muhalefet eden vekiller kendi içlerinde bir güç oluşmasına ortam hazırlamışlardı. Bu dönemde Adnan Menderes, Emin Sazak ve Refik Koraltan’ın da hükümeti eleştiren tavırları etkisini göstermiş Aydın Milletvekili Adnan Menderes mali durumun iyi gitmediğini, kendisinin bu konuda iyimser olmadığını ve bu nedenle savaştan sonra, ekonomi alanında gereken atılımların hükümet tarafından yapılamayacağını vurgulamıştı.86 Refik Koraltan’da mecliste kötümser bir tablo çizerek “Bu bütçenin uygulamasını hangi kurula emanet edeceğiz?”87 diyerek hükümete güven duymadığını ve savaş sonrası dönemde var olan hükümetin iktisadi politikalarda çok büyük bir güven vermediğini anlatmıştı. Bu tarz eleştirilerden sonra geçici bütçe oylamasına “77” vekil katılmamış, katılanlar içinde ise “5” e karşı “368” oyla hükümetin geçici bütçesini kabul etmişti. TBMM’deki “5” olumsuz oyun sahibi Celal Bayar, Adnan Menderes, Emin Sazak, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü idi. Böylece, çok geçmeden Demokrat Parti’nin kurulmasına varacak Dörtlü Takrir (Önerge) sahipleri kendilerini 85 TBMM Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: 7, İçtima: 2, C., XIV, İnikat: 1, Ankara, 1. XI. 1944, s. 2-8. 86 Tökin, a.g.e., s. 5-7. 87 a.g.e., s.7. 22 belli etmiş ve CHP içerisinde bir bölünmenin yaşanacağının sinyallerini vermişti. Giderek artan eleştiriler ve hükümetin sunduğu tekliflere verilen olumsuz oyların artması üzerine CHP liderleri, hükümette ve parti yönetiminde bir takım değişiklikler yapma gereği duymuş eleştirilerin odağı haline gelen Ticaret Bakanı Celal Sait Siren, görevden ayrılmak durumunda bırakılmış yerine Raif Karadeniz Ticaret Bakanı olmuştu.88 1945’te yaşanan bu gelişmeler, bir grup vekilin CHP içinden kopmaya yöneldiğinin ciddi belirtileri idi. Bu durumu güçlendiren ve hızlandıran en büyük etken de Milli Şef İnönü’nün, çok partili siyasal yaşama geçme kararını vermiş olmasıydı. İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru demokrasiden ve demokrasi ilkelerinin giderek geliştirildiğinden söz etmekteydi. Dikkati çeken, 1944 sonlarında yalnız Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanlığı görevinde olan İsmet İnönü’nün değil, basında da demokrasiden ve demokrasinin yararlarından söz edilmeye başlanmasıydı. Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinde görevli olan Pertev Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mediha Berkes ve kısmen de olsa Muzaffer Şerif Başoğlu gibi aydınların düşünceleriyle şekillenen Adımlar Dergisi dönemin aydın grupları arasında dikkat çekiyor, sanat ve edebiyat dergisi olarak bilinen Yurt ve Dünya Dergisinde de ırkçılık, faşizm, demokrasi ve özgürlük gibi konulara yer verilmeye başlanıyordu. Yurt ve Dünya dergisinin Aralık sayısındaki “Günün Terimleri: Demokrasi”89 başlıklı yazıda bütün dünyayı etkileyen bu savaşın sonuçlanmasıyla faşist yönetimlerden, demokratik yönetimlere geçileceğine vurgu yapılmaktaydı. Ancak bunun toplumun belli bir zümresinin çıkarlarına göre hareket eden bir demokrasi değil, halkın tamamını içinde barındıran ve kapsayan çelişkili olmayan bir demokrasi olması gerektiğini vurguluyorlardı.90 Her geçen gün mecliste ve kamuoyunda artan eleştiriler karşısında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bazı vekilleri Çankaya’ya davet ederek onlara demokrasilerde birden fazla siyasi partinin bulunmasının gerekli olduğunu belirterek: “Bu eksiği tamamlayacağız. Bu kadar devrim yapmış olanlar bunu da başaracaktır. Bu kuvveti ben kendimde görüyorum. Yalnız ‘10’ yıllık bir uğraş ister. Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan bütün uluslar, Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar hatta Araplar ve Mısır becerirler de Türkler yapamazlar mı?(...) İkinci partiyi koruyacağım, büyük 88 Turan, a.g.e., s. 205. 89 Yurt ve Dünya, Aralık 1944 90 Turan, a.g.e., s. 207. 23 partiye ezdirmeyeceğim. Bu parti Meclis’te kurulursa, ona karşı da durumumuz aynı olacaktır.”91 Diyordu. Esasında Milli Şef İnönü, yalnızca tek partili siyasi sistemi sona erdirmeye karar vermemiş aynı zamanda “memleketi büyük sarsıntılara düşürmeden çok partili rejime eriştirmek için inançlarını ve maddi, manevi koltuklarını feda etmeyi de kabul” etmiştir.92 Yeni gelişmelerin yönetimin denetimi dışına çıkmasına karşı tedirgin olunan bu süreçte İsmet İnönü'nün 19 Mayıs 1945 tarihli konuşmasında da bu yeni durum kendini gösteriyordu. İnönü bu konuşmasında memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensiplerinin daha geniş ölçüde hüküm süreceğine vurgu yaparak tek parti döneminde kurulan partilerin kapatılmalarının bir hata olduğunu açıklamıştı. Bu dönemde ülke gündeminde olan bir başka konu da “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” idi.93 TBMM görüşmelerinde bu yasa 345 üyenin bulunduğu oturumda 345 oyla kabul edilmiş olsa da bu yasa tasarısının tartışılması sırasında, gerek CHP gerekse meclis içinde önemli bir muhalefetin açığa çıktığı anlaşıldı. Bu kanunun temel amacı, topraksız ya da toprağı olmayan kırsal kesimde yaşayan köylülere toprak vermek, kredi ve tarımsal olanaklar sağlayarak köylünün ihtiyaç duyduğu bazı araçları sağlayarak, toprağın sürekli olarak kullanılmasına güvence sağlamaktı.94 Köylülere verilmesi gereken topraklar devlet arazileri, göl, bataklık gibi alanların kurutulması ile sağlanacak olan arazilerdi. Bu alanların yeterli gelmediği yerlerde ise özel toprakların kamulaştırılarak dağıtılması öngörülmüştü.95 Bu yasaya TBMM içinde karşı çıkanlar geniş topraklara sahip olan Adnan Menderes ve Emin Sazak olmuştur. Mayıs 1945’te bu kanunun görüşülmesi esnasında mecliste konuşma yapan Adnan Menderes, TBMM’nde yapmış olduğu bir konuşmasında sıkıntıları şu şekilde özetlemişti: “Hükümetin tasarısının 15 senedir olgunlaştığı Tarım Bakanınca ifade olunmasına rağmen iyi bir hazırlık mahsulü değildir. Böyle bir kanunun tatbikini sağlayacak müesseselerin temelleri atılmamış, vasıtalar yaratılmamış, elamanlar yetiştirilememiş ve gereken teşkilâtın kurulması dahi derpiş edilmemiştir. Hükümet 91 Barutçu, a.g.e., 1977, s. 285. 92 Samet Ağaoğlu, Demokrat Parti’nin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri: Bir Soru, İstanbul: 1972, s.146. 93 Taner Timur, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, İstanbul: İletişim Yayınları, 1991, s. 11. 94 Erdal İnce, “1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türk Siyasal Yaşamına Etkisi”, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2008, s. 21. 95 Eroğul, a.g.e., s. 9-10. 24 tasarısının dayandığı mucip sebepler yerinde, değildir. Geçici Komisyonun hazırladığı metinle, Hükümet tasarısının birçok hatalı ve zararlı hükümleri tadil edilmiş ve yurddaşa teminat verecek ve tatbikatı kolaylaştıracak birçok yeni hükümler ilâve olunmuştur. İkinci müazkereden sonra bazı maddelerin üçüncü defa müzakeresi usule ve İç tüzüğe aykırı olduğu gibi yapılan tadilâtta zararlı olmuştur. Tarım Bakanlığının Toprak Kanunu muvacehesinde on sene evvelki düşünüşleriyle bugün Hükümetçe huzurunuza getirilen tasarı arasında külli fark vardır. Vaktiyle Tarım Bakanlığı namına o raporu yazan Sayın Hatipoğlu, elimizdeki tasarıyı hazırlayan Tarım Bakanı Hâtipoğlu ile tezad halindedir. Onun için tasarının üçüncü müzakeresinde yapılan son değişiklerin tashih edilmesi için tasarının tekrar Geçici Komisyona iadesini arz ve bu teklifimin kabulünü istirham ediyorum.”96 diyerek bu tasarı ile ilgili aleyhte fikirlerini belirtmiş ve özellikle hükümetin isteği yönünde hazırlanan bu kanunun demokrasi prensibine aykırı olduğunu ve büyük arazilerin kamulaştırılarak küçük parçalara bölünmesinin üretimi azaltacağını ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceğine vurgu yapmıştı.97 CHP içinde iyice belirginleşen muhalif fikirlere rağmen“Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” 11 Haziran 1945 tarihinde TBMM’nden geçmişti. Böylece toprağı olmayan ya da az olan Türk çiftçisinin ailesiyle beraber işgüçleri değerlendirilirken aynı zamanda geçimi sağlayacak ölçüde toprak edinmeleri amaçlanmıştır. Bu kanun daha sonrasında siyasal ve ekonomik açıdan pek çok gelişmeye neden olduğu gibi aynı zamanda CHP içinde oluşan muhalefetin gün yüzüne çıkmasını sağlayarak çok partili hayata geçişte önemli etkisi olmuştur.98 Ülke gündeminin “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” ile dolu olduğu günlerde II. Dünya Savaşı sonrasında demokrasiye geçilmesini isteyen bazı çevreler de ABD’nin yalnızca demokrasi ile yönetilen ülkelere yardım yaptığı görüşünü ileri sürmüş, Tan ve Vatan gazeteleri ile Yurt ve Dünya Dergisi ayrıca Görüşler Dergisinin yayınlarında bu ifadeler savunulmaya devam etmişti. Diğer yandan CHP yöneticileri de savaş sonrası dönemde bu baskıyı üzerlerinde hissetmeye başlamıştı. İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1945 96 T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: 7, Cilt.17, Toplantı:2, Elli beşinci birleşim 16- V- 1945, s. 117. 97 Enis Şahin- Bilal Tunç, Demokrat Parti’nin Kuruluş Süreci ve DP – CHP Siyasî Mücadelesi (1945-1947), Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, C.1, S.2, (2015), ss.31-69, s.39. Bkz. Erdal İnce, “1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türk Siyasal Yaşamına Etkisi” (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2008, s. 66. 98 Mehmet Asım Karaömerlioğlu, “Bir Tepeden Reform Denemesi: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Hikâyesi, Birikim Dergisi, 107, İstanbul, Mart 1998, s. 1. 25 günü yapmış olduğu konuşmanın ardından ülke gündeminde çok partili hayata geçilmesi tartışmalarının yapıldığı süreçte CHP içindeki dört milletvekili meclise bir önerge vermişti. Önerge sahipleri oldukça dikkat çekici isimlere aitti. Kurtuluş Savaşı’nda ve Türk siyasal yaşamında Atatürk döneminde Başbakanlık yapmış olan Celal Bayar, Türkiye’nin çağdaşlaşmasında ve ülkede gereken yasaların çıkarılması sürecinde etkili olan Refik Koraltan, son yıllarda sesini duyurmaya başlayan Adnan Menderes ve bilimden siyasete geçiş yapmış olan Fuat Köprülü tarafından verilmiş olması kadar içeriği de çok önemliydi. Bu önerge 7 Haziran 1945’te Fuat Köprülü tarafından, TBMM Başkanı Kazım Özalp’e verilmişti. Önerge, kuruluşundan başlayarak Cumhuriyetin ve CHP’nin en köklü ilkesinin demokrasi olduğunu belirtmekteydi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurulduğu andan itibaren, demokrasi prensibine önem verdiğini ve Türk milletinin ancak demokrasi ilkelerinin tam olarak uygulanmasıyla saadete ulaşacağını dile getiriyor ve özellikle CHP üyeleri içinde de bu ilkelere inananların çoğunluk olduğuna vurgu yapılıyordu.99 Önerge sahipleri, sahip oldukları demokrasi inancıyla ulusça özlenen amaca ulaşmak için gerekli gördükleri önlemlerin alınması gerektiğini bir borç olarak görüyordu. 1924 Anayasası’nın demokratik bir anayasa olduğu vurgulanıyor ancak İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı sorunlar nedeniyle siyasal özgürlüklerin sınırlandırıldığına ve Anayasa’nın “demokratik ruhundan biraz uzaklaşıldığına”100 değiniliyordu. Bütün dünyada özgürlük ve demokrasi akımlarının zafer kazandığı dönemde, Anayasamızdaki demokratik ruhu açığa çıkarma zamanının geldiğine inanan “dörtler” bunun gerçekleşmesi için alınması gereken tedbirleri üç madde olarak sıralıyorlardı: a) TBMM’nin denetlenmesinin yalnız 1924 Anayasası’nın şekline değil, ruhuna da uygun olarak sağlanması, b) Yurttaşların Anayasaya dayanan siyasal hak ve özgürlüklerinin gerektirdiği durumlarda kullanabilmeleri için imkân tanınması, c) Partilerin siyasi faaliyetlerinin Anayasaya uygun olacak şekilde tekrar belirlenmesi istenmekteydi. Önerge sahipleri, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 19 Mayıs konuşmasında demokrasi ilkelerine siyasal yaşamda daha çok yer verileceğini açıklamasının 99 Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 1, s. 210. 100 a.g.e., s. 210. 26 kendilerine, bu önerileri yapmada güç verdiğini de belirterek, önergelerinin CHP grubunun açıkoturumunda görüşülmesini istedi. Bu nedenle bu önerge, ilk olarak CHP Genel Yönetim Kurulu’nda ele alındı. Ancak CHP grubu içinde önergeye sıcak bakmayan vekillerin varlığı Dörtlü Önergenin reddedilmesine neden oldu. Gerekçe olarak ta “yasalarda istenen değişikliklerin usulüne göre hazırlanmış bir önerge ile ele alınabileceği, tüzük değişikliklerinin ise ancak kurultayda görüşülebileceği”101 belirtildi. Öte yandan kamuoyu ve basında da çok partili sisteme geçmenin yararları ve doğuracağı zararlar konusunda tartışmalar başlamıştı. Gazeteler iktidar yanlıları ve karşıtlar olarak ayrılmıştı. Bu ortam Türkiye’de, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra üçüncü kez çok partili hayata geçme kararının alınması sonrasında oluştu. Öyle ki Türkiye’de çok partili hayata geçilen 1945 yılından 1950 seçimlerine kadar ki beş yıllık süreçte CHP dışında pek çok parti kurulmuştu. Ancak bu partilerin bazıları tabela partisi olarak nitelendirilmiştir.102 Meclis kürsüsünden zaman zaman Hükümetin çalışmalarına karşı yükselen sözlerin tasvip ve takdir sesleri olmadığına değinen İsmet İnönü, Meclisin vatanseverliği ve vatan için hayırlı olan bütün eleştirilerin faydalı olduğuna değinmekten de geri durmuyordu. İdarenin bütün manada halk iradesi olduğuna ve bu idarenin, demokrasi prensiplerini Türkiye'nin bünyesine ve şartlarına göre şekillendiğini ifade eden İnönü, Büyük Millet Meclisi’nin ve Cumhuriyet Hükümetinin gücünü milletin menfaat ve faydası yolunda harcadığına vurgu yapıyordu.103 Milli Şef İnönü, bu yönde gerçekleştirdiği konuşması ile 7 Temmuz 1945 yılında Nuri Demirağ tarafından kurulmuş olan Milli Kalkınma Partisini yeterli görmediğini ifade etmekte, güçlü bir muhalefet partisinin kurulması konusunda CHP içinde bir hizip şeklinde muhalefet eden milletvekillerini teşvik etmekteydi. Türkiye’nin çok partili hayata geçme aşamasında ülke içindeki ve dışındaki faktörler çok farklı olsa da bu süreçte yeni siyasi partilerin kurulmasında ve Türkiye’de çok partili siyasi hayata geçilmesinde İsmet İnönü’nün payı yadsınamaz. Öyle ki İsmet İnönü bu süreçteki faaliyetlerini, Türk 101Nasrullah Uzman, "Adnan Menderes ve M. Fuad Köprülü’nün Cumhuriyet Halk Partisi’nden İhraçları." Tarih Araştırmaları Dergisi 36.62 (2017): ss. 205-228, s. 208; Eroğul, a.g.e., s.19. 102 Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 1, s.209-215. “Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (24 Mayıs 1946), Liberal Demokrat Parti (11 Mart 1946), Çiftçi ve Köylü Partisi (24 Nisan 1946), İslam Koruma Partisi (19 Temmuz 1946), Türk Muhafazakar Partisi (8 Temmuz 1947), Türkiye Yükselme Partisi (3 Temmuz 1948), Toprak, Emlak ve Serbest Teşebbüs Partisi (30 Eylül 1949)”. 103 İnönü’nün Söylev ve Demeçleri, (1919-1946), C.1, Ankara, 1946, s. 400. 27 ulusu için gerçekleştirdiği ikinci eseri olarak değerlendirmiştir. 1946 yılındaki bir konuşmasında “Bütün siyasi ve askeri hayatımdaki vazifelerin hiçbirini kale almadan diyebilirim ki, öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım: Bunlardan biri köy okulları, diğeri de çok sayıda (müteaddid) partilerdir”104 Demiştir. Çok partili hayata ve demokrasiye geçişte zamanın iyi hesaplanmadığını, bu dönemde Türkiye’de kurulacak partilerin önceden görevlendirilerek kurulmaları gerektiği konusunda eleştirilere Erdal İnönü, İsmet İnönü’nün şöyle cevap verdiğini aktarmıştır: “Hep o yolu denedik. Birisini seçip, gel sen parti kur dersek, bu ciddi bir hareket olmuyor. Yararlı olmadığı görülüyor. Yasal dayanakları da daha önce hazırlama düşüncelerinize gelince, bu hiçbir zaman bitmeyecek bir gayrettir. Çok partili rejime geçişe ne zaman başlarsak da çeşitli güçlükler o anda karşımıza çıkacaktı. Bunu yaşayıp görmedikten sonra, önceden öğrenmek gibi bir tutum takınmak olmaz!”105 Bununla birlikte çok partili düzene geçişte, zorlukların yanı başında bazı dış etkenlerin de rol oynaması, Türk demokrasisini “doğuştan özürlü”106 kalmasa bile partiler arası tartışmalarda bazı aksaklıkların yaşanmasına neden olmuştu. Ancak netice itibariyle demokrasi bir kültür meselesiydi ve bir anda gerçekleşmesi, kamuoyunda hemen kabul görmesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin kurucuları tarafından da beklenmemekteydi. 1 Kasım 1945'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü; Türkiye’de büyük devrimlerin 1923’ten 1939’a kadar gerçekleştirilmiş olduğunu ve demokrasi usullerinin hesaplarının yapılırken, altı yıldır devam eden bir dünya savaşı içinde bulunulduğunun unutulmaması gerektiğine vurgu yaparak “(…) îç idaremizin hiçbir safhasını, içerde gürültüden korkarak ve dışarıya gösteriş ve kendimizi beğendirme gayretine düşürek düzene koymayacağız”107 demekteydi. Böylece yeni siyasi parti kuracak olan kişileri cesaretlendirmek istemişti.108 Oysa Nuri Demirağ adında bir iş adamı 7 Temmuz 1945'te Milli Kalkınma Partisi adıyla bir parti kurmak için İçişleri Bakanlığı'na başvurmuş ve 18 Temmuz 1945'te bu parti 104 Erdal İnönü, Anılar ve Düşünceler, 1. Baskı, İstanbul: 1996, s. 94. 105 Cumhuriyet, 26.IX.1984. 106 Çetin Yetkin, “II. Dünya Savaşı Bitiminde Çok Partili Düzene Geçişte Temeldeki Bozukluk”, Atatürkçü Bilinç, C. I, S. 1, (Ocak 1994) , s.7. 107 TBMM Tutanak Dergisi, C.20, Dönem: VII, Toplantı 3, Birinci Birleşim, 1.XI.1945, s. 9. 108 Ahmad, a.g.e., s.15. 28 kurularak siyasette yer almıştı. Milli Kalkınma Partisi siyasette önemli bir mevkiine gelmemiş olsa da bu dönemin ilk muhalefet partisi olma özelliğini kazanmıştır. Parti kurucuları Nuri Demirağ, Hüseyin Avni Ulaş ve Cevat Altınhan’dır.109 Parti, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde şubeler açmış olsa da katıldığı seçimlerde bir başarı sağlayamamış ve kurucu Nuri Demirağ, 1954 seçimlerinde Demokrat Parti'den bağımsız aday olarak meclise girmiştir. Nuri Demirağ'ın ziyaret ettiği bölgelerde sık sık gerçekleştirmiş olduğu yemekli davetler partinin kamuoyunda ‘kuzu partisi’ diye anılmasına neden olmuş ve 22 Mayıs 1958'de de feshedildiği açıklanmıştır.110 İsmet İnönü’nün 1945’te yaptığı bu değerlendirme, CHP içinde başlayan eleştirilerin yansıması olarak görülmüştür. Çünkü daha savaş bitmeden 1943’te CHP içinde karşıtların ve kırgınların sayısı giderek artmaktaydı. Özellikle 1939’da Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra adından hiç söz edilmeyen Celal Bayar, bu dönemde varlığını tekrar göstermeye başlamış ve meclis içinde hizipleşmelere neden olduğu gibi hükümetin savaş yıllarında takip ettiği iktisadi politikaları eleştiren tavırları da dikkat çekmekteydi. Atatürk’ün çevresinde yer almasına rağmen, İnönü’nün Cumhurbaşkanı oluşuyla yönetimden uzak kalanlar bu dönemde yavaş yavaş Celal Bayar’ın etrafında toplanmaya başlamıştı.111 Celal Bayar’ın, bu dönemde hükümeti eleştiren tavırları da kısa zamanda bazı milletvekillerini yanına çekmişti. 1945 itibariyle Türkiye’de siyasal yaşamda yeni oluşumlar ortaya çıkarken, İsmet İnönü 1 Kasım 1945’te yaptığı bu konuşmada “(…)Bizim tek eksiğimiz, Hükümet Partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır. Bu yolda, memlekette geçmiş tecrübeler vardır. (…) O zamana kadar bir karşı partinin kendiliğinden kurulabilip kurulamıyacağını ve kurulursa, bunun Meclis içinde mi, Meclis dışında mı, ilk şeklini göstereceğini bilemeyiz. Şunu biliriz ki, bir siyasi kurul içinde prensipte ve yürütmede arkadaşlarına taraftar olmıyanların hizip şeklinde çalışmalarından fazla bunların, kanaatleri ve programları ile açıktan durum almaları siyasi hayatımızın gelişmesi için daha doğru yol; | milletin menfaati ve siyasi olgunluğu için daha yapıcı bir tutumdur.”112 Demekteydi. İsmet İnönü bu konuşmasıyla Cumhuriyet yönetimlerinde demokratik bir 109 Tunaya, a.g.e., s. 638-640. 110 Erdoğan Teziç, Siyasi Partiler, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1976, s. 253-255. 111 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, C. 4, Bölüm 1, 1.Basım, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1999, s. 204. 112 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VII, Toplantı 3, Cilt 20, Birinci birleşim, 1.XI.1945, s. 7-9. 29 karakter bulunması gerektiğini vurguladıktan sonra basının ve CHP içinde hükümete muhalefet edenlerin izlediği yöntemlerden yakınarak, hürriyet ve demokrasinin kanun yolu ile bulunması gerektiğine işaret etmişti. Daha sonra ise 1947’de gerçekleştirilecek olan genel seçimlerin tek dereceli olarak yapılacağını ve bu süre içerisinde yeni siyasi partilerin kurulmasına olanak tanınacağını belirtmişti.113 İsmet İnönü’nün bu konuşması kuruluş aşamasında olan bir partinin ön duyurusu gibi algılanmıştı. Çünkü Celal Bayar, 17 Eylül’de milletvekilliğinden istifa etmiş olsa da CHP’den istifa edememişti. Bu durum halen CHP’ye bağlılığının göstergesi olarak kabul edilebilir. Bayar’ın milletvekilliğinden ayrıldığı dönemde parti içindeki eleştirilerle yetinmeyip, Vatan gazetesinde yazdığı yazılarla dikkat çeken Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’de disiplin kuruluna sevk edilerek 21 Eylül’de CHP’den çıkarılmışlardı.114 Refik Koraltan’da arkadaşlarının partiden çıkarılmasının tüzüğe aykırı olduğunu savununca O da, 2 Ekim günü partiden çıkarılmıştı. Bu zamana kadar sadece vekillikten ayrılan Celal Bayar, 1 Aralık 1945’te yeni bir parti kuracaklarını basına açıklamış ve 3 Aralık’ta kendisi için zor bir karar olsa da CHP’den ayrılmıştı.115 Metin Toker’in aktardığına göre 4 Ocak 1946’da Cumhurbaşkanlığının çağrısı ile Çankaya’da İsmet İnönü ile görüşen Bayar, kuracakları partinin programını İnönü’ye sunarak onay almıştır.116 7 Ocak 1946’da da Refik Koraltan’ın, İçişleri Bakanı Hilmi Unan’a verdiği dilekçe ile Demokrat Parti resmen kurulmuştur. Parti kurucuları Dörtlü Önerge sahipleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’dı.117 Partinin tüzüğünde kuruluş amacı şu şekilde saptanmıştı: Madde 1- “Siyasi hayatımızın birbirine karşılıklı saygı gösteren partilerle idaresi lüzumuna inanan Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasimizin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve umumi siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet maksadıyla kurulmuştur.”118 113 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VII, Toplantı 3, Cilt 20, Birinci birleşim, 1.XI.1945, s. 7-9. 114 Eroğul, a.g.e., s. 11. 115 a.g.e., s. 12. 116 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: Tek Partiden Çok Partiye (1944-1950), 2. Baskı, Ankara: 1991, s.112. 117 Eroğul, a.g.e., s.26. 118 Demokrat Parti Tüzüğü, Demokrat Parti Tüzük ve Programı, Ankara: 1946, s. 28. 30 Demokrat Parti tüzüğünde başlıca üç organ öngörülmüştü. Bunlar: Parti Başkanı- 10 kişiden oluşan Genel Yönetim Kurulu- Merkez Haysiyet (Onur) Kurulu. Bu organların iki yılda bir toplanacak olan büyük kongre tarafından seçilmesi kararı alınmıştı. Milletvekillerini belirleme yetkisi Genel Yönetim Kurulu’na verilmişti. Parti’nin taşra teşkilatı ise CHP’ye benzer şekilde İl-İlçe-Bucak-Ocak olarak oluşturulmuştu. İlk toplanacak kongreye kadar da Parti Genel Başkanlığı’na Celal Bayar seçilmişti. Partinin programında anayasada yer alan ilkelere bağlı olduğu açıkça belirtilerek devletçilik ve laiklik kavramlarına, partinin felsefesine uygun yeni yorumlar getirilmişti. Ayrıca parti programının 3. Maddesinde “Partimiz, demokrasiyi, milli menfaate ve insanlık haysiyetine en uygun prensip olarak tanır ve Türk milletinin siyasi olgunluğuna inanır”119 denilerek partinin demokrat ve sosyal adaletçi tarafına vurgu yapılmıştı. Madde 4’te de “Geniş ve ileri manasıyla demokrasi, bütün devlet faaliyetlerinde milli iradeyi ve halkın menfaatini hâkim kılmak, yurttaşın ferdi ve içtimai (bireysel ve toplumsal) bütün hak ve hürriyetlerine sahip olmasını gerçekleştirmek, yurttaşlar arasında hukuk eşitliğini, karşılıklı sevgi ve saygıyı ve iktisadi menfaatlerde ahengi sağlamaktır”120 denilmekteydi. Dikkati çeken esas yenilik DP’nin her alanda sendika kurmasına ve işçilere grev hakkı tanıyacağına ilişkin hüküm idi. (Madde 7) Çalışma grupları arasında işbirliğini savunacağını vurgulayan Demokrat Parti, böylece programını iki temel ilkeye dayandırıyordu. “Siyasette demokrasi, ekonomi de liberalizm” söylemi üzerine kurulan bu yeni siyasi partinin 1930’ların Serbest Cumhuriyet Partisi doğrultusunda ortaya çıktığı anlaşılıyordu. CHP’nin takip ettiği devletçilik ilkesi 1937’de anayasaya girdiği için Demokrat Parti kurucuları, ekonomik hayatta özel teşebbüs ve sermaye faaliyetlerinin esas olduğu, kesin zorunluluk bulunmadıkça piyasalara karışılamayacağı vurgulanan programda verimlilik gözetilerek devlet kuruluşlarının özel girişime devredebileceğini de belirtilmişti. Ülke kalkınmasına tarım kesimine ve çiftçilere de önem verileceği vurgulanmıştı. 119 Demokrat Parti Tüzüğü, Demokrat Parti Tüzük ve Programı, Ankara: 1946, s. 28. 120 a.g.e., s. 28. 31 Laiklik konusunda da CHP ile farklı yorumlarda bulunan Demokrat Parti programında “laikliğin din düşmanlığı” olarak yorumlanamayacağını gündeme getirerek, CHP’nin var ola gelen uygulamalarını eleştiriyor, din özgürlüğünün kutsal olduğunu ve kesinlikle dokunulamayacağına vurgu yapıyordu. Bu nedenle dinin vatandaşlar arasındaki birlik ve dayanışmayı bozacak şekilde, siyasete alet edilmemesi gerektiğini ve serbest düşünceye karşı taassup duygularının ortaya çıkarılmasına kesinlikle müsamaha gösterilmemesi gerektiğini programının 14. Maddesinde dile getiriyordu.121 Böylece Demokrat Parti’nin kurucuları, laiklik kavramını, sadece din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak değil, aynı zamanda siyasetin de dine karıştırılmaması, akıl ve bilimin ön plana alınması konusuna getiriyordu. Ancak bir taraftan bu cümleler kurulurken diğer yandan din öğretiminin yapılması gerektiğini dile getirerek kamuoyunun desteğini arkasına alıyordu. Öyle ki dini bir öğretime geri dönülmesini ve Cumhuriyetin kurulmasından beri yaşanan bu eksikliği gidermek için de ilahiyat fakültesine benzer kurumların açılması gerektiğini de savunuyorlardı. Bu dönemde üniversitelerin özerkliği gündemde bile değilken üniversitelerin özerk olmasını öneriyorlardı. Oldukça ayrıntılı olarak hazırlanan DP programında, herhangi bir suçtan yargılananlarla, cezalarını çekmekte olan tutukluların bir arada yaşamamaları için cezaevleri ve tutukevlerinin ayrılması ve çocuk suçlular için çocuk mahkemelerinin kurulması gerektiği önerilmişti.(madde 31-32)122 Hazırlanmış olan programın pek çok unsuru halk yığınlarını arkasına alabilecek nitelikler taşımaktaydı. Demokrat Parti’nin resmen kuruluşu ile İsmet İnönü’nün isteği gerçekleşmiş ve CHP karşısında, CHP’den kopan vekiller aracılığıyla güçlü bir muhalefet oluşmuştu. DP dışında pek çok siyasi parti de DP’yi izleyerek siyasi hayata atılmış ancak kurulan bu solcu/sosyalist partiler sadece İstanbul’da örgütlenmeye çalışırken, DP yurt düzeyinde örgütlenmeye başlamıştı. Bu gelişmeler CHP yöneticilerini harekete geçirmiş ve yeni önlemler almalarına neden olmuştu. İlk olarak Demokrat Parti’nin takip edeceği liberal ekonomi politikasının etkisini azaltmak ve savaş yıllarında birçok sıkıntı yaşanmasına neden olan Toprak Mahsulleri Vergisi’nin kaldırılması öngörüldü. Ardından İşçi Sigortaları Yasası çıkarılarak çalışma gruplarının desteği alınmaya çalışıldı. Üniversitelere özerklik tanıyan yasanın hazırlanmasına hız verilirken diğer yandan da 121 a.g.e., s. 28. 122 Tunaya, a.g.e., s. 662-673. 32 seçimlere yönelik yeni atılımlar yapılarak belediye seçimlerinin öne alınmasında yarar görülmüştü. Hükümetin bu konuda hazırladığı tasarıya, Demokrat Partililer tepki gösterse de CHP çoğunluğunun oylarıyla belediye seçimleri öne alınmış henüz daha örgütlenmesini tamamlayamayan Demokrat Parti, 26 Mayıs 1945’te yapılan belediye seçimlerine katılım göstermemişti.123 Bu süreçte CHP Kurultay’ı olağanüstü toplantıya çağrılmış ve 10 Mayıs 1946’da toplanan İkinci Olağanüstü Kurultay iki gün devam etmişti. Bu kurultayda İsmet İnönü “(…) seçimi, tabiî olarak 1947 için düşünüyordu[k]. Dış ve iç politika gerekleri, memleket idaresini bir an önce kararlı kılmak mecburiyetini gösterdi. İçerde ve dışarda, hiçbir politika, otoritesinden şüphe edilen bir Büyük Millet Meclisi ile yürütülemez. (...)Tek dereceli milletvekili seçimini, ilk defa tecrübe edeceğiz. Tecrübenin bize neler öğreteceğini şimdiden tahmin edemeyiz. Herhalde, yeni seçimin maksadı temin etmesi için, mümkün olan hazırlıkları yapacağız ve tedbirleri alacağız.”124 Diyerek ilk defa yapılacak olan tek dereceli seçim sistemine vurgu yapıyor ve çok partili siyasi hayata geçildikten sonra CHP’ye yöneltilen eleştirilerin dikkate alınması gerektiğini bildiriyordu. CHP’nin bu kurultayı sonrasında dört önemli değişiklik yapılmıştı.125 Bunlar: a) Atatürk’ün ölümünden sonra Parti tüzüğüne eklenen “Atatürk’ün Partinin ebedi başkanı”(madde.2), İsmet İnönü ise “Partinin Değişmez Genel Başkanı” (madde.4) ifadesindeki “değişmez” sözcüğü kaldırılmıştı. Bu konuyla ilgili, İsmet İnönü’de parti kurultayında yapmış olduğu konuşmada “ölünceye kadar CHP’nin bir üyesi olarak kalacağını” ifade etmişti. b) 1939 Kurultay’ında TBMM’de oluşturulmuş olan Müstakil (Bağımsız) Grup kaldırılmıştı. c) Çift dereceli seçim sisteminden vazgeçilerek, tek dereceli seçim yapılması kabul edilmişti. d) Genel ahlaka aykırı olmamak komşuluğuyla dernek kurma serbestliği getirilmiştir. Sadece kurulacak olan derneğin hükümete bildirilmesi gerektiği 123 Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 1, s. 236. 124 İlhan Turan, İsmet İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler (1946–1950–1954–1957) Üzerine Seçmeler, İnönü Vakfı, Ankara: Aralık, 2002. CHP II. Olağanüstü Kurultayını Açış Söylevinden, 10 Mayıs 1946. 125 Ağaoğlu, a.g.e., s. 25. “Samet Ağaoğlu, bu konuyla ilgili bir tek kelime ile Halk Partisinde Genel Başkan, bütün partinin kayıtsız, şartsız hakimi haline geldiğini ifade etmektedir.” 33 ifade edilmiştir. Böylece meslek ve sınıf esasına dayalı derneklerin kurulmasına da olanak sağlanmıştı. ( 5 Haziran 1946) Bu yasal düzenlemelerin gerçekleştirildiği dönemde tüm ülkede Belediye Seçimleri gerçekleştirilmişti.126 Bu Türkiye’de tek dereceli yapılan ilk seçimdi. CHP ülke genelinde seçimlere katılırken Demokrat Parti ve Milli Kalkınma Partisi tam olarak örgütlenmelerini tamamlayamadıkları için ancak belirli bölgelerde aday gösterebilmişti. Seçimlere katılma oranı Bursa’da %24’te kalırken, Kars’ta %94 olmuştu.127 Belediye seçimlerinin öne alınmasından sonra genel seçimlerin öne alınmak istenmesi, DP’nin itirazlarına ve kamuoyunda tartışmalara neden olmuştu. Bütün tartışmalara rağmen 21 Temmuz 1946 günü seçimlerin yapılması kararının alınması üzerine Şükrü Saraçoğlu Hükümeti, seçimlere girerken muhalefet edenlerin eleştirilerini azaltabilmek adına bazı girişimlerde bulundu. Bu girişimler arasında en dikkat çeken 12 Haziran’da Üniversiteler Yasası’nın çıkarılarak üniversitelere bilimsel ve yönetimsel özerklik tanınması ve 13 Haziran’da Basın Yasası’nın hükümete gazete ve dergileri kapatma hakkı tanıyan 50. Maddesinin değiştirilerek bu yetkinin yargıya verilmesi oldu.128 Demokrat Parti kurucuları 16 Haziran’da yaptıkları toplantıda seçimlere girme kararı almıştı. Ancak yayımladıkları bildiri de CHP’nin ülkede ciddi bir muhalefete yer vermek istemediği, antidemokratik yasaların değiştirilmediği, vatandaşların vereceği oyların güvence altına alınamadığı, Cumhurbaşkanının parti başkanlığından ayrılmamasının sakıncalar doğurduğu belirtilmiş, ancak yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Demokrat Parti’nin “ülke çıkarlarını gözeten bir fedakârlıkla” seçimlere katılamaya karar verdiği açıklanmıştı. Esasında böyle bir kararın alınmasında İsmet İnönü’nün etkisi oldukça fazla olmuştu. Bu kararın ardından DP, seçim kampanyasına hız vererek hemen hemen her kentte büyük kalabalıkların katıldığı mitingler düzenlemeye başladı. Bu mitinglerde Atatürk’ten sonraki CHP iktidarı hakkında eleştirilerini halka ulaştırmaya çalışıyor, savaş yıllarındaki sıkıntılar, Varlık Vergisi, Toprak Ürünleri Yasası, Milli Korunma Kanunu uygulamalarındaki haksızlık ve yolsuzluklar dile 126 “Belediye Seçimi Bugün Yapılıyor”, Cumhuriyet, 26 Mayıs 1946, s. 1. 127 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri 1923 – 2011, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Haziran, 2012. https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/1923-2011-MVSecimleri-Tuik.pdf (E.T. : 15.10.2020) 128 Yasin Kayış, "1946 Belediye Seçimleri ve Basın", Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 7.16 (2008): s. 397-419. 34 getiriliyor, laiklik ve devletçilik ilkesi üzerinde konuşmalar yoğunlaşıyordu. Bu taktiği, İstanbul İl Başkanı Kenan Öner, “Bizim seçim propagandamız, Halk Partisi’nin bugüne kadar yaptıklarıdır”129 diye özetlemişti. Halk Partililer ise bu dönemde Demokrat Partililerin, Türk siyasetine yeni bir moda başlattığını düşünüyordu. Bunlardan ilki “kahramanlarını ve kurtarıcılarını (!) istasyonlarda kucaklayarak omuzlarda taşıma modası; diğeri de Demokrat Partiye yazılmayanlarla selamı sabahı ve hatta alışverişi kesme adeti”130 idi. 21 Temmuz 1946 seçimleri böyle bir ortam içinde gerçekleşmiş, CHP bütün ülkede seçimlere girerken, DP henüz örgütlenemediği bölgelerde seçime katılamamıştı. Seçim sonucunda Türkiye’nin nüfusu “18.790.174” olarak belirlenirken dönemin İç İşleri Bakanı Hilmi Uran’ın TBMM’de verdiği rakamlara göre, seçmen sayısının “4.490.876”sı kadın, “4.060.673”ü erkek olmak üzere “8.551.549” olarak saptanmıştı.131 1946 yılında gerçekleştirilen bu seçimlerde Liste Usulü Çoğunluk Sistemi kullanılmış ve CHP, DP, MKP132 seçimlere katılmıştır. Ancak sadece CHP ve DP vekilleri meclise girmeyi başarmıştır. Seçimler esnasında CHP lehine baskı yapıldığı, sandıklardan çıkan sonuçların iktidar lehine değiştirildiği iddia edilmiş, DP yöneticileri daha sonuçlar alınmadan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye haksızlığı bildirmiş ve düzeltilmesini istemişti. Seçim sonuçları üzerinde itirazların yoğunlaşması üzerine hükümet, yürürlükteki sıkıyönetimden yararlanarak bu tartışmaları yasaklamış, İstanbul sıkıyönetim Komutanı General Asım Tınaztepe, 25 Temmuz 1946’da şu bildiriyi yayınlamıştı: “…bazı gazetelerin bilhassa seçim sonuçları hakkında vatandaşları şüpheye düşürücü ve bu yüzden memleketin huzurunu sarsıcı ağır yayına devam ettiği görülmektedir. Sıkıyönetim bölgesinde bu gibi tahriklerin devamına izin verilmeyeceği ve 129 Murat Burgaç, "1946 Genel Seçimlerinde Propaganda." Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 13.26 (2013): ss. 163-184. s. 166. Bkz. Şerafettin Turan, a.g.e., C.4. Bölüm 1, s. 229. 130 Yeni Ant, 3 Temmuz 1946, s.1. 131TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri, "Seçimleri 1923-2011," Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara (2012).https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/1923-2011-MVSecimleri-Tuik.pdf “1946 seçimlerinde meclise giren 465 vekilin 456’sı erkek 9’u kadındır.” (15.10.2020) 132TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri, "Seçimleri 1923-2011." Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara (2012). https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/1923-2011-MVSecimleri-Tuik.pdf (15.10.2020) “Tarık Zafer Tunaya göre 1946 seçimine, CHP, DP ve MKP'nin yanısıra Liberal Demokrat Parti, Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi ile Yalnız Vatan İçin Partisi de katılmıştır.” 35 bu gibi yazılara karşı sıkıyönetim komutanlığının harekete geçeceği tebliğ olunur.”133 Ancak sıkıyönetim yasağı da tartışmaları engelleyememişti. 1946 seçimlerindeki haksızlıklar ve usulsüzlüklere yönelik tartışmalar 1950 yılında DP’nin iktidara gelmesiyle de sona ermemiş, 27 Mayıs 1960’ a kadar İsmet İnönü’ye ve CHP’ye yönelik suçlamalar ve eleştiriler Demokrat Partililer tarafından dile getirilmeye devam etmiştir. Çok partili hayata geçilmesinden sonra yapılan 21 Temmuz 1946 seçimlerinde CHP ilk defa iktidarı kaybetme korkusu ile karşı karşıya gelmişti. Açıklanan sonuçlara göre muhalefet partilerinin suçlamaları ile karşılaşan CHP yöneticileri artık izlenen politikada bazı değişiklikler yapmaları gerektiğini düşünmüştü. Bu çerçeve de temel amaçları demokrasi ve liberal ekonomi söylemleri ile siyasi hayata dahil olan Demokrat Partililerin bu söylemlerini boşa çıkaracak değişiklikler yapmaktı. Bu sayede yeni kurulan siyasi partilere doğru yönelen seçmen oylarını tekrar CHP’ye yöneltmek amaçlanmıştı.134 Bu doğrultuda savaş yıllarında kamuoyunu kısıtlayıcı alınan kararların kaldırılması, öncelikli yapılacak değişiklik olarak görüldü. Ayrıca ülkedeki tek parti dönemindeki gibi bir seçim sisteminin uygulanamayacağı anlaşıldığı için seçim sisteminde de bir dizi değişiklik yapılması öngörüldü. Ülkede belli kesimler tarafından eleştirilen ve bir türlü kabul edilemeyen laiklik ilkesi ile ilgili de bazı değişikliklerin yapılması gündeme alındı. Ancak yapılanlar bazı çevreler tarafından da ödün olarak nitelendirildi. İktisadi hayatın bir an evvel düzenlenmesi ve halkın refah seviyesinin arttırılması amacıyla ihracatı arttırıcı önlemler alınmaya çalışılırken devletçilik ilkesi yerine, liberal fikirler ön plana alınmaya başlandı. Aslında bu değişikliklerin yapılmasının temel nedeni kurulan yeni siyasi partilerle gerçekleştirilen ilişkilerde çok fazla sorunla karşılaşılmak istenmemesiydi. Bunun için muhalefete ve muhalefeti destekleyen basına da zaman zaman gözdağı veridi. Şerafettin Turan’a göre; CHP’nin politikasında gerçekleştirdiği bu değişim, bir devrim partisi olan CHP’nin Kemalizm ilkelerinden ödün verme yoluna girmesi sonucunu doğuracaktır.135 133Barış Yetkin, “1945-1950 Arası ‘Demokratikleşme’ Sürecinde Basın”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 17-18: ss. 1-37. Bkz. Vatan, 25 Temmuz 1946. “Bu tebliğe uymadıkları gerekçesiyle Yeni Sabah ve Gerçek gazeteleri süresiz olarak kapatılmışlardır. Arkasından Tasvir ve Demokrasi gazeteleri de aynı akıbete uğramışlardır.” (Vatan, 22 Nisan 1947 kapatılmıştır) 134 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 1, s.232. 135 a.g.e., s. 233. 36 1946 seçimleri sonrasında muhalefette kalan partilerin eleştirileri ve suçlamaları devam ederken, TBMM’nde çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyet Halk Partisi’nden, Hükümetin kurulması görevi Recep Peker’e verilmiş ve onun TBMM’ye sunduğu hükümet programındaki görüşler, partiler arası ilişkilerin daha da sertleşmesine neden olmuştu. Recep Peker’in hükümet programının açıklanmasından sonra DP’li Adnan Menderes ve Fuat Köprülü, görüşlerini açıklamak için görüşmelerin bir iki gün sonra yapılmasını istemiş ancak bu istekleri kabul edilmeyince Demokrat Partili milletvekilleri hep beraber meclis kurulunu terk ederek tam dokuz gün meclise gelmemişlerdi. Bu olay üzerine CHP vekili Cemil Sait Barlas, “Demokrasi demek millet iradesinin parlamento da tecellisi demektir; sözün sokağa dökülmesi, düşmesi değildir”136 diyerek eleştirmişti. Bu eleştiri üzerine Demokrat Parti milletvekilleri meclisteki güven oylamasına katılmış ancak aleyhte oy kullanmışlardı. Recep Peker Hükümeti, 53’e karşı 378 güvenoyu almış olsa da TBMM’nde ilk defa bu kadar uzun süren bir boykot yapılmıştı.137 Çok partili hayata geçişi izleyen dönemde TBMM görüşmelerinin daha ilk aylarından itibaren iktidar ve muhalefet partileri arasındaki gerginlik, kamuoyunda ve basında da tepkiler uyandırmış ve farklı yorumların yapılmasına neden olmuştu. CHP’li Nihat Erim “Meclis’i terk etmek, vazifeden kaçmaktır”138 diye nitelemiş, Nadir Nadi ise iktidarın çoğunluk olduğunu Meclis’te küçük bir grubu olan Demokrat Parti’nin hırpalanmaması gerektiğini ve demokrasinin yaşatılması için çaba gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.139 Bu olayların yaşandığı dönemde Demokrat Parti seçimler nedeniyle toplanamayan ilk genel kurulunu partinin kuruluşunun birinci yıldönümünde (7 Ocak 1947) toplamıştı. “906” delegenin katıldığı ve “5” gün süren toplantılar 11 Ocak’ta sona ermiş, parti genel başkanı olarak yeniden Celal Bayar seçilmişti.140 Demokrat Parti Kongresinde Genel Yönetim Kurulu’nun oluşturulması sürecinde demokratik bir ortam oluşmuş ve CHP’ye yapılan sert eleştirilerin yanında, yayımladığı Özgürlük Andı (Hürriyet Misakı) ile DP dikkatleri üzerine çekmişti. Cem Eroğul’un değerlendirmesiyle, Cumhuriyet’in kurulmasından beri, ilk defa bir muhalefet partisi, 136 Hakan Akbalık, “1946-1950 Döneminde CHP’nin Seçim Çalışmaları” (Yüksek Lisans Tezi), Malatya: T.C. İnönü Üniversitesi SBE, 2006. 137 Eroğul, a.g.e., s.17. 138 Ulus,19.XII.1946 139 Cumhuriyet, 20.XII.1946 140 Alpaslan Öztürkci , “Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti Birinci Büyük Kongresi,” Cedrus, C. 7, (2019 ): ss.741-755. 37 özgürlükçü bir kongre toplayarak, iktidara açıkça kafa tutarak, aldığı kararların uygulanmaması durumunda onu ulusun yargısına terk edeceğini ilan ediyordu.141 Genel kurulda oybirliği ile kabul edilen Hürriyet Misakında, Demokrat Partililer antidemokratik yasaların ya da bu yasalardaki hükümlerin yürürlükten kaldırılmasını, 1946 Temmuzunda yaşanan seçimlerde tespit edilen aksaklıkların seçim yasasında değiştirilmesini ve Cumhurbaşkanlığı ile parti başkanlığı görevlerinin ayrılmasını dile getiriyordu. Esasında İsmet İnönü’nün, CHP başkanlığını bırakmasını istiyorlardı. Cem Eroğul, özgürlükler için gündeme getirilen bu isteklerin biçimsel olarak da olsa, siyasal yönetimin sahnesine çıkarılması olarak değerlendirmiştir.142 Demokrat Parti’nin Özgürlük Andı, iktidar partisi tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Hükümet ve muhalefet arasındaki söz düellosu tehdit içeren bir hal almaya başlayınca İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı olarak iktidar ve muhalefet arasında köprü olması gerektiğini fark etmişti. Aslında sert kişiliği ile bilinen Recep Peker’in muhalefete karşı beklenenden çok daha sert ve muhalefetin sesini kesmeye yönelik bir tutum ortaya koyması İsmet İnönü’yü de oldukça rahatsız etmişti.143 CHP Meclis grubu içerisinde Peker’in muhalefete karşı tavrını kabul etmeyen bir grup oluşmuş ve bunlar Otuzbeşler diye anılmaya başlanmıştır. Bu grubun başkanlığını ise İsmet İnönü’ye yakınlığı ile bilinen Nihat Erim üstlenmişti. CHP’nin ileri gelenlerinden Hilmi Uran’ın yaptığı değerlendirmeye göre, Recep Peker İsmet İnönü’nün vesayetinden korunmak için kendi taraftarlarını arttırmaya çalışırken İsmet İnönü’de, Başbakan’a karşı mecliste bir hizip yaratmak istemiş ve böylece “35”ler oluşmuştu. İktidar partisi ve ana muhalefet partisi arasındaki ilişkilerin giderek gergin bir hale geldiği dönemde, TBMM’den bir heyetin İngiltere’ye davet edilmesi ve bazı işadamlarının partiler arası ilişkilerin düzelmesi yönünde görüşmelerde bulunması üzerine İsmet İnönü, muhalefet lideri Celal Bayar’la görüşerek önerilerini ve şikayetlerini dinlemek istemişti. Bir ay devam eden görüşmeler sonucunda İnönü, vardığı kararı bir bildiri ile açıklamaya karar vermiş ve İnönü yayımlanacak bildirinin metnini, Celal Bayar’a vererek DP’nin olurunu almak istemişti. DP’nin istekleri doğrultusunda İsmet 141 Eroğul, a.g.e., s. 22. 142a.g.e., s. 32. 143 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4 , Bölüm 1, s. 245. 38 İnönü bildiride değişiklikler yapmış ve 10 Temmuz’da Celal Bayar’a vermişti. DP Genel Kurulunda bu bildiriye karşı iki farklı görüş ortaya atılmıştı. Fuat Köprülü’nün sözcülüğünü yaptığı grup, bu bildiriyi olumlu karşılarken, Yusuf Kemal Tengirşenk’in başını çektiği diğer grup İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olarak parti başkanlığını bırakmaksızın bir “demokrasi oyunu” oynadığını ileri sürmüş ve bu bildirinin kabul edilmemesi gerektiğini savunmuştur. Sonunda DP Genel Yönetim Kurulu, bildiriyi Yusuf Kemal Tengirşenk’in olumsuz oyuna rağmen kabul etmiştir. Çok partili hayata geçilmesinden sonra ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili kendi düşüncelerini açıklama zamanının geldiğini belirten İsmet İnönü, 1947’de Başbakan ve muhalefet lideri Celal Bayar ile yaptığı görüşmeler sonucunda 12 Temmuz 1947’de “12 Temmuz Bildirisi” adıyla bir bildiri yayınlamıştı. Bu bildiri aracılığıyla 1946 seçimleri sonrasında ülkede yaşanan seçim gerginliklerini engellemeye çalışmış ve Cumhurbaşkanı olarak iktidar ve muhalefet partisi arasında eşit bir tavır sergilemiştir.144 144 Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Başbakan Recep Peker ve DP Genel Başkanı Celal Bayar ile Yapılan Görüşmelerle İlgili Yayınlanan Bildirisi, 12 Temmuz 1947 Beyannamesi, http://www.ismetinonu.org.tr/12- temmuz-1947-beyannamesi/ (E.T.: 12.12.2020) “Hükûmet reisi ve muhalefet lideri ile son günlerde memleketin iç durumu üzerindeki konuşmalarımı ve bu hususta kanaatlerimi ve fikirlerimi söylemek zamanı gelmiştir. 7 Haziran tarihinde görüşmek üzere çağırdığım Bay Celâl Bayar bana, Demokrat Parti’nin, idare mekanizmasının baskısı altında bulunduğunu beyan ve şikayet etti. Haberdar ettiğim Başbakan aynı mevzuları daha evvel aralarında görüştüklerini hikaye ederek, böyle bir baskının olmadığını, idare mekanizmasının memleketin huzurunu bozacak mahiyette tahriklere karşı çok güç durumda kaldığını beyan eyledi. Bundan sonra, iki tarafı bir arada dinlemek için 14 Haziran tarihli buluşmayı tanzim ettim. Başbakan ve yardımcısı Devlet Bakanı ile Demokrat Parti Başkanı hazır bulundular İki taraf arasında karşılıklı tartışma içinde iki buçuk saat devam eden bu konuşma, başladığı noktada bitti. Demokrat Parti Başkanı, partisinin baskı altında bulunduğu noktasında ısrar ve partisinin kanun dışı maksatlar ve ihtilal usulleri takip ettiğine dair ithamları reddetti. Hükümet reisi, idare mekanizmasının baskı yaptığı iddiasını kabul etmeyeceğini ve şikayet vesikalarını tetkik ve takibe hazır olduğunu tekrar söyledi ve muhalif partinin çalışma usullerini düzeltmesi lâzım oluğu iddiasında kaldı. 17 Haziran tarihinde Bay Bayar’ı tekrar kabul ettim. Bana vaziyeti arkadaşları ile görüştüğünü, benim durumuma karşı teşekkürle mütehassis olduklarını söyledikten sonra, baskı vardır kanaatinde olduklarını teyit eyledi. Bunun üzerine; iki defa görüştüğüm Başbakan, iktidar partisi ile muhalefet partisinin Büyük Meclis’teki münasebetleri ve karşılıklı çalışmaları yolunda hayırlı terakkiler olduğunu takdirle söyledikten sonra, “biz de kendimize düşen vazifeleri sadakatla ifa edeceğiz, size söz veriyorum” dedi ve iki ay sonra Büyük Millet Meclisi toplanıncaya kadar partilerin münasebetlerinde itimadı artıran terakkiler olacağına ümidi[nin] kuvvetli olduğunu ilâve eyledi. Bu beyanatı Bayar’a 24 Haziran tarihinde naklettim. Bay Bayar bana, fiili neticeye intizar edilmesi lâzımgeleceğini bildirdi. Bundan sonraki tartışmalar, muhalefet liderinin Sivas nutkunda ve hükümet reisinin 2 Temmuz tarihli beyanatında ve ondan sonraki karşılıklı cevaplarda görülmüştür. Vaziyet hulâsa olunursa, iki taraf şikayetlerinde ve savunmasında ısrar etmiş ve şiddetli tartışmalar esnasında karşılıklı iyi niyetlerinin ifadesi olan bazı tatmin edici parçalar hatırda kalmıştır. Siyasi havayı yumuşatan bir iyilik olmak üzere, dertleri bilenlerin, kendilerinden, karşı tarafı teskin edici tedbirler alacakları ümidi uyanmıştır. Bunun dışında olarak, durum muhalefet partisi liderinin “fiili bir netice bekleme” şeklinde ifade ettiği hükümde görülür. Yani, bir başka türlü söylenirse, vaziyet karşılıklı iddialar bakımından düğüm halini muhafaza etmiştir. 39 Bu dönemde başbakan Recep Peker, Cumhurbaşkanının böyle bir bildiriyi yayımlamasının, Anayasal yetkilerini aşması olarak değerlendirmiş ve 12 Temmuz bildirisinden sonra 2 ay sonra sağlık sorunlarını ileri sürerek Başbakanlıktan istifa etmişti. İsmet İnönü, görevden çekilmek zorunda kalan Peker yerine ılımlı bir siyaset ve devlet adamı olarak bilinen Hasan Saka’yı hükümeti kurmak için görevlendirmişti.145 Hasan Saka’da, hükümeti kurmadan önce bir iyi niyet göstergesi olarak, daha Meclis’e sunulmadan hükümet programının bir örneğini Demokrat Parti grubuna vermişti. Hasan Saka hükümetinin programında ekonomide liberal bir çizgi belirlenmesini isteyen DP’nin, devletçilik uygulamasına yönelik yapabileceği eleştirileri azaltabilecek bazı Şimdi ben, bu düğümü çözmeye çalışacağım. İki tarafın şikâyet ve müdafaalarının delillerini tafsil etmekte fayda görmüyorum. Zaten bunlar umumi efkarca da kafi derecede bilinmektedir. Gördüm ki taraflardan hangisinin haksız, yahut hangisi[nin] daha evvel karşısını kırmaya başlamış olduğunu aramakta da fayda yoktur. Ben, idare mekanizmasının baskı yaptığını hükümet reisinin kabul etmesini, bir teminat ifadesi olarak aldım ve bunu Bay Bayar’a söyledim. Ben, muhalefet liderinin kanun dışı maksatlar ve metodlar isnadını reddetmesini, muhalif parti çalışması için şart olan kanun içinde kalmak esasını göz önünde tutulduğuna ve tutulacağına dair tatmin edici bir teminat olarak kabul ettim ve Başbakana bunu söyledim. Her iki tarafla uzun konuşmalardan çıkardığım bu neticelere inanmak istiyorum ve inanıyorum. Bizi bu inanışa getiren bugünkü durumu, memlekette siyasi partilerin çalışıp gelişebileceğine kati ümit veren en mühim merhale sayıyorum. Şimdiye kadar, memlekette geçen iktidar ve muhalefet tecrübesinin muvaffak olmamasını bir seneden beri geçirdiğimiz tecrübelere, onların dayanamamış ve bugünkü siyasi durumu elde edememiş olmalarında görüyorum. Benim kanaatimce, bir buçuk seneden beri geçirdiğimiz tecrübeler ağır ve bazen ümit kırıcı olmuştur. Ama gelecek için her türlü ümitleri haklı çıkaracak bir muvaffakiyet de temin edilmiştir. Bu durumu muhafaza etmek ve onun gelişmesini sağlamak, iktidar ve muhalefet partilerinin vazifeleri olmak lazım gelir. Gelecek için tedbirler, benim kabul ettiğim gibi, şu noktadan hareket etmekle bulunabilir. Benim bu son dileğim karşılıklı şikâyetler içinde mübalâğa payı ne olursa olsun, hakikat payı da vardır. İhtilâlci bir teşekkül değil, bir kanuni siyasi partinin metotları ile çalışan muhalif partinin, iktidar partisi şartları içinde çalışmasını temin etmek lâzımdır. Bu zeminde ben, devlet reisi olarak kendimi her iki partiye karşı müsavi derecede vazifeli görürüm. İdare mekanizması, yâni valilerimiz ve maiyetleri bir seneden beri çok ağır bir tecrübe geçirmişlerdir. Öyle zamanlar oldu ki, memlekette hükümetin mevcut olup olmadığı bile şüphe götürür idi. Sorumlu hükûmetin huzur ve asayiş vazifesi münakaşa götürmez. Fakat, meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız, eşit muamele mecburiyeti, siyasi hayat emniyetinin temel şartıdır. Bu arada, siyasi partilere mensup olan veya görünen hususi maksat sahiplerinin şirretliklerini pervasız olarak tesirsiz bırakmak hususunda partilerin dikkat göstermeleri icabeder. Siyasi partilerin hangisi iş başına gelirse gelsin, onlar idare mekanizmasında çalışanların haklarına ve itibarlarına karşı adaletli bir zihniyette olacaklarına inandıracaklardır. Zannediyorum ki, hükûmet reisi ile muhalefet lideri arasında son tartışmada, iki tarafı sebat ettikleri noktadan ayırmak gayretine düşmeksizin, her iki tarafın bekledikleri şeyleri söylemiş ve temin etmiş oluyorum. Vatandaşlarıma, Hükümetle ve İktidar Partisi ile Muhalefet arasında görüşme ve araya girme safhalarını olduğu gibi anlatmış olduğumu ümit ederim. Varmak istediğim netice, başlıca iki parti arasında temel şartın, yani emniyetin yerleşmesidir. Bu emniyet, bir bakımdan memleketin emniyeti manasını taşıdığı için gözümde çok ehemmiyetlidir. Muhalefet, teminat içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır. İktidar, muhalefetin kanun haklarından başka bir şey düşünmediğinden müsterih bulunacaktır. Büyük vatandaş kütlesi ise, iktidarın şu partinin veya öteki partinin elinde bulunması ihtimalini vicdan rahatlığı ile düşünebilecektir. Bu neticeye varmak için karşılaştığım güçlükler, çok zaman yalnız ruhi mahiyette olan âmillerdir. Bu güçlükleri yenmek için siyasi hayatımızı idare eden, iktidarda ve muhalefetteki liderlerin samimi yardımlarını isterim. Bu beyanatımı, neşrinden önce, Başbakanla muhalefet lideri görmüşlerdir.” 145 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 1, s. 249. 40 ifadelere yer verildikten sonra devletçiliğin sınırları daha net hale getirilmiş, özel girişimcilerle rekabet edilmeyeceği ve yerli ya da yabancı sermayenin artık destekleneceği belirtiliyordu.146 Saka Hükümetinin ılımlı politikası sonrasında toplanan VII. CHP Kurultay’ı, parti tarihinin en uzun kurultayı olarak tarihe geçmişti.147 Çünkü seçimlerinden sonra CHP’nin ve Saka Hükümetinin gerçekleştireceği bu kurultay, özellikle ülkenin kuruluşundan sonra çok partili hayata geçilen dönemde partiye yöneltilen demokratik hayat eleştirilerinin gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği yönünden büyük önem taşıyordu. Parti tüzüğünde ciddi değişikliklerin yapıldığı VII. CHP Kurultayında, alışılmışın dışında İsmet İnönü’nün karşısına Recep Peker çıkmış ve seçimde 25 oy almayı da başarmıştı. Bu da 12 Temmuz Bildirisi’nin CHP içinde ciddi bir ayrılığa neden olduğunun en açık göstergesiydi. Kısacası VII. Kurultay, her yönüyle yalnız CHP tarihinde değil, Türk demokrasi tarihinde de önemli bir dönemeç olmuştu.148 Partiler arasında gerginliğin azalması, CHP içinde olduğu gibi DP içindeki sertlik yanlılarını da mutlu etmemiş ve özellikle DP içinde bölünmelere neden olmuştu. 1946 seçimleri sonrasında milletvekili maaşlarının artırılmasını öngören yasa önerisi sonrası bu durum iyice belirginleşmişti. DP milletvekilleri arasında yaşanan bu anlaşmazlık artık parti örgütüne hatta yerel parti örgütlerine de taşınmıştı. Parti Genel Yönetim Kurulu 6 Mart 1948 günkü toplantısında fikirsel ayrılığa neden olan milletvekillerini zor duruma düşürmüş ve alınan kararla 5 vekil partiden çıkarılmıştı. DP’den çıkartılan ya da grup toplantılarına katılamayacaklarını belirten vekiller başlangıçta TBMM’nde birlikte hareket edebilmek adına Müstakil Demokratlar Grubu adıyla bir grup kurmuş ve 18 Mayıs 1948’de yaptıkları açıklama da “demokrasinin süratle gelişmesi ve bütün icaplarıyla gerçekleşmesi yolunda samimi ve danışıklık yapmadan çalışmak maksadıyla”149 kurulduklarını belirtmişlerdi. DP yöneticileri, partinin gücünü kıracak ve bölecek bu gelişmeler üzerine Müstakil Demokratlar Grubunu kuran milletvekillerinin partiden uzaklaştırılmasını 146 a.g.e., s. 249. 147 a.g.e, s. 252. (17 Kasım 1947- 4 Aralık 1947) 148 Şerafettin Turan, a.g.e, C.4, Bölüm1, s. 252. 149 Müstakil Demokratlar Grubu, Demokrat Parti Kurucuları, Bu Davanın Adamı Değildir, Ankara: 1949; Şerafettin Turan, a.g.e., C.4, Bölüm 1, s. 275. 41 gerekli görmüştü. Bu dönemde partiden ayrılan ya da uzaklaştırılan vekiller 6 Temmuz 1948’de Millet Partisi adıyla bir parti kurulduğunu açıklamıştı. Gerçek amaçlarının ülkede “dürüst ve adil bir seçim yapılmasını, her alanda ahlakın etkin kılınmasını sağlamak”150 olarak ifade eden kurucular partinin bağlı kalacağı temel ilkeleri “Cumhuriyet, adalet, liberallik ülküleri ve milliyetçilik” olarak saptamıştı. (madde 1) Kurulduğu andan itibaren gerek iktidardaki CHP’ye gerekse DP’ye karşı çok sert bir cephe olan Millet Partililer; CHP’yi baskıcılıkla, DP’yi ise iktidarla danışıklı bir siyaset izlemekle suçlamış ve yurt düzeyinde eleştirilerini yaymaya başlamıştı. Ancak kurulan bu yeni partiye farklı cephelerde değişik yorumlar yapılmıştı. Millet Partisinin kurulması sonrası 1937’de Anayasaya alınan “6 İlke” çok daha fazla gündeme gelmeye başlamış, CHP’li Necmettin Sadak dahi Akşam’da, Anayasa’da devletçilik ilkesinin kalması durumunda memlekette liberal bir partinin kurulamayacağı görüşünü savunur olmuştu. Neşet Halil ise altı ilkeyi Atatürk devrimlerinin önünde büyük bir tehlike olarak nitelendirerek “Anayasada laik prensibi kalırsa dinci; cumhuriyetçilik prensibi yazılı kalırsa padişahçı; inkılapçı prensibi kalırsa muhafazakâr; halkçılık ve milliyetçilik prensipleri yazılı kalırsa sınıfçı bir parti kurulabilir mi? Bizim Atatürk inkılaplarının önünde bulunduğunu söylediğimiz büyük tehlike budur.”151 Diyerek altı ilke ile ilgili gündeme gelebilme ihtimali olan durumları açıklıyordu. Nitekim 1950 seçimlerine doğru yaklaşırken İsmet İnönü’nün “6 Ok”un Anayasa metninden çıkarılacağını belirtmesi bu eğilimi doğrulamaktadır.152 Hasan Saka hükümeti döneminde, Anayasa değişikliği konusunda öneriler muhalefet partilerinden değil daha ziyade CHP’li vekiller tarafından ya da basın mensupları tarafından dile getirilmiştir. Anayasa değişikliğinin ve seçim kanunun değiştirilmesi fikri TBMM’nde partiler arasında uzlaşmanın sağlanmasına ortam hazırlamış ve 14 Ocak 1949’da Hasan Saka Hükümeti iktidardan çekilmek zorunda kalmıştı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu görevi bazı CHP’li vekillere teklif etmişse de bu görevi yerine getiremeyecekleri gerekçesiyle kabul etmemişler ve yeni hükümeti kurma görevi partinin yaşlı ve deneyimli İlahiyatçısı olan Ord. Prof. Şemsettin 150 Abdullah Erayman, “Demokrat Parti’nin Bölünmesi ve Millet Partisi’nin Kuruluşuna Giden Süreç”, TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi, C. 11, S. 44, Aralık (2019): ss. 35-40. 151 Büyük Yol, 29 Ocak 1949. 152 Hikmet Bila, CHP Tarihi (1919-1979), y.y., Ankara: 1979,s. 241. 42 Günaltay’a verilmişti. 24 Ocak 1949’da hükümet programını meclise sunan Günaltay, içinde bulunulan şartların önemini bilerek bu görevi kabullendiğini ifade etmiş, iç siyasette izleyecekleri politikayı şöyle açıklamıştı: “…iç politikamızda; gelişmekte ve kökleşmekte olan demokratik rejimin memleketimiz için vaadettiği aydın istikbali yaklaştıracak tedbirleri daima artan bir azimle almak bizim de vazifemiz olacaktır. Tek dereceli seçim ve çok partili meclis sistemine dayanan demokrasimizin gayesi halk idaresinin en mükemmel şekilde belirmesine imkân sağlamaktır. Büyük Meclisin geçen yıl kabul buyurduğu Seçim Kanunu bu maksadın elde edilmesi için ortaya konmuş ileri bir eserdir. Hükümetiniz, 1950 seçimlerinin hiçbir vatandaşın yüreğinde şüpheye yer bırakmıyacak en teminatlı bir şekilde yapılması için, ilmin ve tecrübenin telkin edeceği tedbirler göz önünde tutmaktan geri kalmayacaktır.”153 Diyerek 1946 seçimleri sonrasında muhalefette yaşanan genel hoşnutsuzluğun giderileceğine vurgu yapıyordu. Programda devrim ilkelerinin ön plana alınacağı ve bu ilkelerin kesinlikle savunulacağı söylendikten sonra, bu ifade ile çelişen vicdan özgürlüğü ve laiklik ilkesine de yeni boyutlar çiziliyordu. CHP’nin VII. Kurultayında alınan kararlar çerçevesinde kişilerin seçimine göre din öğretimi yapılabileceği açıklanırken, dinin siyasi amaç ve bireysel çıkar için kullanılamayacağı, eski hurafelerin ve anlayışların ortaya çıkmasına izin verilmeyeceği bildirilmişti. CHP’nin 1947’deki Kurultay’ında alınan kararlar doğrultusunda, din ve vicdan özgürlüğüne önem verileceği, isteğe bağlı olarak din öğretiminin yapılabileceği ve İmam-Hatip yetiştirmeye başlanacağını açıklanıyordu. Kemal Karpat bu durumu “Bu, laiklikten kısmi bir ayrılıştı. Bir taraftan tepkiler uyandırırken, diğer taraftan da muhafazakârlara, rejimin modern temellerini çökertmeye çalışmak konusunda büyük cesaret verdi”154 diye değerlendirmektedir. Ana muhalefet partisi lideri Celal Bayar laiklik ilkesinin önemli, din sorununun nazik olduğunu vurgulayarak, bu konuda hükümete yardımcı olacaklarını açıklamıştı. Esasında kurultayda alınan kararları uygulamaktaki amaç, karşıt partilere yönelen seçmeni durdurmaktı. Esasında CHP Hükümeti, devrimin gereği olarak bir zamanlar 153 T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 15, Toplantı: 3, Otuz Altıncı Birleşim, 24.1.1949 s.168, Başbakan Şemsettin Günaltay'ın, Kurduğu Hükümetin Programı 162:202,203:206 154 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi (Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller), İstanbul: 1947, s. 199. 43 alınmış olan kısıtlamaları ortadan kaldırmanın, kendisine de yarar sağlayabileceğini düşündüğü için bu tür değişiklikler yapmaya başlayınca, bir an evvel seçimlere gidilmesi gerektiğini düşünen Demokrat Parti ile ilişkiler yeniden gerginleşmeye başlamış ve Demokrat Parti 20 Haziran 1949’da İkinci Kongresini toplamıştı. Bu kongre de DP Genel Yönetim Kurulu’nun düzenlemiş olduğu rapor dikkat çekiciydi. Çünkü bu raporda 12 Temmuz Bildirisinin umut verici olmasına rağmen, CHP’nin özgürlük ve demokrasi hareketinin karşısında durduğu ifade edilmişti. Bu nedenle adil ve güven verici bir seçim yasasının hazırlanması gerektiği, 1946 seçimlerinde olduğu gibi bir durumun yaşanması halinde neler yapılabileceği raporda açıkça belirtilmişti. Partinin ilk kongresinde ilan edilen Hürriyet Misakı, anlayışına bağlı kalınarak hazırlanan bu rapora “Milli Teminat Misakı” adı verilmişti. Ancak son tümcede “Millet Husumet”inden söz edilmesi karşıt partilerin ve basının bu raporu “Milli Husumet Andı” olarak nitelendirilmelerine neden olmuştu. Bu tartışmaların çok uzamadan hükümetin demokratikleşme yolunda adım atması ve seçim yasasında değişiklik yapılacağını bildirmesi ortamı yatıştırmıştı. Tasarı da “gizli oy, açık tasnif” ve “yargı denetimi” kabul edilmişti. Adnan Menderes, güvenli bir seçime olanak veren bu yasayı “Demokrasinin Sakarya Zaferi”155olarak nitelendirmişti. Kabul edilen seçim yasasının yürürlüğe girmesiyle, partiler arası mücadele de hızlanmıştı. Seçimlerin ne zaman yapılacağı kararı ise 29 Mart 1950 günü, TBMM toplantısında 14 Mayıs 1950 olarak belirlenmişti. Bu dönemde İsmet İnönü, seçimlerde izlenmesi gereken yöntemi şöyle ifade etmişti: “İşte demokratik sisteme girdik. Seçimler olacak. Seçimlerde dövüşeceğiz, candan dövüşeceğiz(…) ama seçimler bir defa bittikten sonra laf yok. Millet kimi seçerse onlar ‘4’ yıl vazife görecek. Yeniden seçim devresine girdikten sonra tekrar dövüşeceğiz!”156 Diyordu. CHP, muhalif partilerin programlarındaki bazı ilkelerin ve kendisine yönelik eleştirilerin etkisini azaltmak ve diğer partilere gideceğini düşündüğü oyları tekrar kendine çekebilmek adına girişimlerde bulunmaya başladı. Ancak bu durum özellikle Zafer gazetesi tarafından oldukça ağır şekilde eleştiri almasına neden oldu. Gazete 11 Nisan’daki yazısında Atatürk’ten sonra 155Yüksel Kaştan, "Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Partili Dönemden Çok Partili Döneme Geçişte CHP’nin Yönetim Anlayışındaki Gelişmeler (1938-1950)", Z.K.Ü. Karabük T.E.F SBE, ss.,123-140, s.129 Bkz. Uran, 1959: s. 549-550; Aydemir, 1969: s. 483-485 156 Mustafa Doğan, Adnan Menderes’in Konuşmaları, 1.BMM’nde Konuşmaları, 20 Mayıs 1950-4 Mart 1950, İstanbul: 1954, s.146. 44 gelen hükümetlerden hiçbirinin şimdiki hükümet kadar hazin duruma düşmediğini öne sürecekti. Bu eleştirilere rağmen iktidar seçim şansını arttırmak için 27 Nisan’daki seçim bildirisinde, seçimleri kazanması durumunda gerçekleştireceği icraatları açıklıyordu. CHP İktidarı 1950 seçimleri öncesinde Anayasada, batı demokrasilerinin örnek alınacağını, işçilere yeni haklar tanınacağını, devletçilik uygulamasının daraltılacağını, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin sınırlandırılacağını, TBMM dışında ikinci bir Meclis ya da Senato oluşturulacağını, 6 ilkenin CHP’nin temel prensibi olarak kalacağını ancak anayasadan çıkarılacağını vaat ediyordu. CHP’ye karşı gerçekleştirilen bütün eleştirilere rağmen İsmet İnönü, Malatya Konuşmasında yaşanan bütün politik tartışmalara rağmen, memleketin imarında, eğitiminde, ekonomisinde ve sağlık alanında büyük hamleler yapılacağına vurgu yapıyordu. Ayrıca CHP’nin demokratik rejimin tesisi konusunda çok çetin yollardan geçerek bu günlere geldiğini “(…)eğer memleket güçlüklerin nerede ve niçin olduğunu iyi kavramazsa, ilerde vaziyetimiz daha çetin olacaktır.”157 Diyerek demokrasilerde fikir ayrılıkları olabileceğini ancak şiddet yanlısı politikacıların demokrasiye zarar vereceğini vurgulamaktaydı. Bu durum karşısında Celal Bayar ikinci bir Meclis ya da Senato’ya ihtiyaç olmadığını, Türkiye’de bir anayasa sorunu değil bir devlet başkanı sorunu olduğunu dile getiriyordu. İktidar partisinin vaatleri karşısında DP’nin seçim mücadelesi ise iktidarı eleştirme üzerine kurulmuştu. DP’lilerin düzenlediği seçim mitingleri o zamana kadar görülmemiş coşkulu katılımlar gerçekleşiyor ve açık bir sağ el ayası ile “Yeter, söz milletindir!” yazısından oluşan DP afişleri, ulusal egemenliğin vatandaşa yüklediği görevi dile getiriyordu. CHP’nin seçim bildirisi hayali vaatler olarak eleştirilmiş, öte yandan DP’nin seçim bildirisi kamuoyunda ve basında olumlu karşılanmıştı. Ama devrimin ulusa mal olan ve olmayan diye iki gruba ayrılması, DP iktidara geçtiğinde ortaya çıkacak olan sıkıntıların ilk işareti gibi görülüyordu. Seçim propagandaları esnasında muhalefet çevrelerinin CHP’ye yönelttikleri ve etkisini gördükleri suçlama “laikliğin dinsizlik olduğu” idi. Hatta bu konu nedeniyle Konya’da, CHP adayları CHP’ye oy vermenin günah olmadığına dair fetvayı müftüden almak zorunda kalmıştı.158 Bu gibi durumlar 157 “İsmet İnönü’nün Malatya Konuşmasından”, Ulus Gazetesi, 31 Mart 1950, Bkz. İlhan Turan, “İsmet İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler Üzerine Seçmeler,” İnönü Vakfı, Ankara: 2012 158 Barutçu, a.g.e., s. 428. 45 İsmet İnönü’nün seçimlerle ilgili endişe duymasına neden olmuş ve Ankara Valisi Avni Doğan’a “Halk Partisi seçimleri kaybedebilir. İçişleri Bakanı hatta bütün bakanlar milletvekili seçilemeyebilirler. Bu duruma düşen bakanlar sorumluluktan kaçınırlar. Ankara’nın her türlü karışıklıktan korunması, güven ve huzurun sağlanması, vali olarak senin omuzlarındadır.”159 Diyerek uyarıda bulunma ihtiyacı hissetmişti. Seçim sonuçları açıklandığında DP, 45 ilde liste halinde başarı elde ederken, 6 ilde kısmen, Hakkari’de ise hiç oy alamamışlardı.160 Sonuçlar DP’nin sosyal ve ekonomik hayat düzeyi düşük olan ve feodal nitelik taşıyan bölgelerde fazla oy alamadığını gösteriyordu. CHP, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 50 milletvekili çıkarırken, büyük kentlerde ve Batı Anadolu’da büyük yenilgiye uğramıştı. Millet Partisi ise yalnızca Kırşehir’de Osman Bölükbaşı’nın meclise girmesini sağlamıştı. 14 Mayıs seçimleri halk egemenliğinin zaferi anlamına geliyordu. Cumhuriyetin ilanından beri 27 yıldır ülkeyi yöneten CHP, halkın eğilimi doğrultusunda yönetimi devretmişti. Ancak elde edilen sonuçlar, halkın oylarının tamamen Meclis’e yansıtmamıştı. Çünkü bu dönemde takip edilen seçim sistemi çoğunluğa dayalıydı. Öyle ki “Demokratlar aldıkları her 9.776 oy karşılığı bir vekil, CHP, 60.867 oya bir vekil, Millet Partisi ise 240.249 oy alarak bir vekil çıkarabiliyordu.”161 İsmet İnönü bu durumu uygulanan çoğunluk sisteminin bir sonucu olarak değerlendirirken, Adnan Menderes ise durumu “Ebu Cehil gibi kazdıkları kuyuya düştüler!”162 Diyerek yorumlamıştı. İktidarı gecikmeden halkın seçtiği partiye bırakmak isteyen İsmet İnönü, TBMM açılmadan önce hükümeti DP’ye devretmek istemiş ancak Celal Bayar henüz arkadaşlarını tanımadığını belirterek Meclis toplanıncaya kadar Günaltay Hükümeti’nin iş başında kalmasını istemişti. Çankaya’yı yeni Cumhurbaşkanına bırakarak muhalefete geçecek olan İsmet İnönü, durumu değerlendirirken “kurduğumuz rejimin iktidar değiştirme geleneğini elimizle yerleştirdik. Şimdi muhalefet yapmanın örnek 159 Doğan, a.g.e., s. 265. 160 https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/Milletvekili/1950-1977/Hakkari.pdf (Erişim Tarihi: 26.12.2020) 161 Milletvekili Genel Seçimleri 1923-2011, Ankara: TÜİK Yayınları, s.25. bkz. Asaf ÖZKAN, “1954 Seçimleri Öncesi Ankara Adaylarını Belirleme Sürecinde CHP’de Parti İçi Demokrasi Sorunu” (Şükrü Sökmensüer’in Raporuna Göre), NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 2, (2013) s.73-91 162 İrfan Neziroğlu - Tuncer Yılmaz, “Başbakanlarımız ve Genel Kurul Konuşmaları”, Cilt 4 (Cumhuriyet Hükümetleri Dönemi) Adnan Menderes, Ankara: TBMM Basımevi, Aralık, 2014. 46 geleneklerini kuracağım. Gücüm ve yaşam sürem yeterse, yine iktidara geldiğimizde, hükümeti yetişmiş ve yetişecek arkadaşlara kurduracağım.”163 Diyordu. Türkiye’de çok partili hayata geçilmesinden sonra yaşanan bu gelişme ulus egemenliğinin zaferi olarak görülmüş ve dış dünyada da oldukça olumlu karşılanmıştı. İngiltere Başbakanı W.Churchill 31 Mayıs 1950’de, İsmet İnönü’ye gönderdiği mektupta: “Aziz Generalim, Her ne kadar benim Türk politika işlerine karışmaklığım doğru olmayabilirse de, Türkiye’nin kaderine başkanlık ettiğiniz uzun devrenin kapanmış olduğunu, şahsen büyük üzüntü duyarak öğrenmiş bulunuyorum. Bana öyle geliyor ki, tarih, general olarak kazandığınız zaferlerden başka, Türkiye Cumhuriyeti’ni İkinci Dünya Savaşı’nın vahim tehlikeleri içinden sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı zamanda Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan özgürlükçü ve gelişmiş hükümet sistemini nasıl koruduğunuz kaydedecektir…”164 Diyordu. Oysa 1950 seçimleri ile Türkiye’de, Atatürk döneminden beri arzulanan çoğulcu demokrasi gerçekleştiği gibi aynı zamanda iktidar demokratik teamüller içinde el değiştirmişti. Ancak maalesef demokratik teamüller yeni iktidara gelen parti tarafından devam ettirilemediği gibi siyaset alanında çoğunlukçu bir demokrasi modeline yer vererek her geçen gün anti-demokratik uygulamaların yaşanmasına neden olmuştu.165 1.2.Demokrat Parti’nin İktidara Gelişi (1950-1954) 14 Mayıs seçimlerinin sonuçları kesinleştiğinde Demokrat Parti çevrelerinde, partinin en güçlü insanını, yani Genel Başkan Celal Bayar’ı, hem hükümete hem de partiye karşı tarafsız kalabileceği bir konuma getirme gereği ortaya çıkmıştı. Çünkü bu durum yıllardır İsmet İnönü’ye dair en büyük eleştiri kaynağı idi. Bu nedenle Demokrat Parti çevrelerinde, partili Cumhurbaşkanlığının yok edilmesi gerektiği düşüncesine daha sıcak bakılıyordu. Cumhurbaşkanlığına seçileceği kesinleşen Celal Bayar, adaylığı belirlendikten sonra Demokrat Parti Genel Başkanlığından istifa ederek Devlet Başkanlığı ve Parti Başkanlığı birlikte yürütülmemeli ilkesine de uymuştu. 163 “İnönü İktidarı Devralmak İçin Hazırlıklarını Yapsınlar”, https://www.timeturk.com/tr/2012/05/14 164 Ahmet Kudret Haker- Hamit Tekkanat, “Churchill’in, 31 Mayıs tarihinde Londra’dan İsmet İnönü’ye mektubu”, https://hizmetgazetesi.com.tr/?p=52310 (31.08.2020) (E.T:20.12.2020) 165 Saime Yüceer, “Tahkikat Komisyonu: Muhalefetsiz Demokrasi!”, Dilşen İnce Erdoğan ve Diğerleri, Türk Tarihinde Adnan Menderes, Cilt – II, (2012): ss. 727-762. , s.741. 47 Cumhurbaşkanın belirlenmesinden sonra parti içinde kimin Başbakan yapılacağı düşüncesi ortaya çıkmış ve pek çok kişi, Fuat Köprülü’nün Başbakan olması gerektiğini dillendirmeye başlamıştı. Bilim adamı kişiliği ile de ön plana çıkan Fuat Köprülü’nün kendisi de bu dönemde Başbakanlık beklentisi içerisine girmişti. Adnan Menderes’te, ilk günden itibaren hükümetin Fuat Köprülü tarafından kurulmasından yana olduğunu dile getirmiş ancak Celal Bayar, TBMM Başkanlık Kurulu adaylarının kesinleşmesinden sonra Menderes’in, “Size başvekâlet için hocamızı önermeye geldim!” demesi üzerine “Hayır Adnan Bey, başvekilim siz olacaksınız!”166 demişti. Celal Bayar’ın Başbakanlık için herkesin beklediği Fuat Köprülü yerine Adnan Menderes’i seçmesi, çok kısa zamanda Menderes’in, Demokrat Parti’nin liderliğine yükselmesine neden oldu. Bu durum Fuat Köprülü’nün sonraki süreçte sadece Bayar ve Menderes’ten değil, partiden de kopmasına neden olurken bazı kırgınlıkların da yaşamasına neden olacaktı. Başbakan seçilen Menderes, Demokrat Parti’nin Genel Başkanı olmuştu. Samet Ağaoğlu Menderes’in, Bayar’dan sonraki İkinci Adam olduğunu ifade ederken, Metin Toker bu ilişkiyi Atatürk ve İnönü arasındaki ilişkilere benzetmektedir. Celal Bayar’ın, Atatürk düzeyinde bir algılamaya sahip olmaması nedeniyle, 27 Mayıs’ın gerçekleştiğini ifade etmektedir.167 İsmet İnönü’de 27 Mayıs sonrasında Şevket Süreyya Aydemir’le yaptığı bir söyleşi de “Adnan Menderes kendini, partiye ve memlekete hâkim farz ediyordu. Celal Bayar ise, Menderes üzerindeki hâkimiyetinin açık olarak görünmemesinden büyük ehemmiyeti olduğuna inanır hal almıştı. Ama Adnan Menderes, nereden tutulur, bunu iyi biliyordu. Menderes’e: ‘Ben, dünya çapında bir adamım’ zehabı gelmişti.168 Bunu söylemekten çekinmemişti. Ancak bu siyasi hayatta biz zaaftır. Ancak Bayar, hükümeti ve partiyi kazanmasını bilen bir adamdı. Komitacı bir adamdı. Menderes’in siyasi zaaflarını kendi haline bıraktı. Neticede de, DP’nin, cebir ve şiddet yoluna gitmesine göz yumdu. Hulasa menfi yolda, birbirlerini teşvik ettiler. Yani iktidardan hiç gitmemek kararına vardılar. Ona göre tedbirler aldılar. Gericiliğe ve reaksiyona karşı mücadele 166 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, İstanbul: 1967, s. 93. 167 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: DP Yokuş Aşağı,(1954-1957),3.Basım, Ankara: 1991, s. 260. 168 Şevket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, 5. Basım, İstanbul: 1993, s. 314. 48 eden Halk Partisi devri dolgunluğunu, sonuna kadar istismar ettiler.”169 diyerek Demokrat Parti’nin iktidar sürecini değerlendirirken, Adnan Menderes’in yönelimini de değerlendirmişti. Ancak 24 Ekim 1951 günü Fransa Büyükelçisi Jean Lescuyer’in raporu oldukça düşündürücüdür: “Adnan Menderes, Türkiye’nin en güçlü kişisi olarak görünüyor. Baskıya yönelik eğilimleri onu, sahip olduğu siyasi yetkiyi bir diktatör olarak kullanmaya yöneltiyor. Disiplinli bir düzene alışık olan Türkler, Demokratların büyük yankılarından sonra iktidara gelmeleriyle, başlarında görmek istedikleri şefi ve kendilerini güven içinde duydukları hükümeti buldular.”170 Diyerek Menderes’in diktatör olmaya yönelebileceğine dikkatleri çekmişti. Demokrat Parti Programında, liberal bir ekonomi felsefesi gündeme getirilerek devletçilik karşıtı olarak izlenecek yol dört madde halinde sıralanıyordu. Bunlar; - Ekonomik hayatı ve üreticiyi, devletin zarar veren uygulamalarından ve her türlü bürokratik kısıtlamalardan korumak, - Bütün devlet hizmetlerinin görülmesinde olabildiğince tasarruf sağlamak, - Devletin yatırım şeklindeki ödeneklerini, ülkenin doğal imkanlarına planlayarak devam ettirmek, - İktisadi kalkınmayı ve canlanmayı hızlandırmak, Demokrat Parti ve Menderes Hükümeti’nin programı kamu hizmeti verilmeyen devlet kurumlarının belirli bir planlama çerçevesinde özel sektöre devredilebileceğini ifade ediyordu. Daha sonra ise hükümet programında CHP hükümetleri döneminde uygulanan kara sabana dayalı. Politikadan vazgeçileceği açıklanıyor, gereken teknik desteğin sağlanarak araç ve gereçlerle donatılmış bir tarım politikası takip edileceği belirtiliyordu. Ancak çiftçiyi topraklandırma konusu gündeme gelince, bu konunun daha güvenli ve pratik kurallara göre yapılacağını ifade ediyordu. Ayrıca CHP’nin demiryolu politikasından vazgeçilerek karayoluna dönüleceği açıklanıyor, Milli Eğitim’de ahlaksal ve manevi değerlerin ön plana çıkarılacağı, demokrasi prensiplerine uygun olarak işçilere 169 a.g.e., 1993, s. 314. 170“Fransa Büyükelçisi Jean Lescuyer’in Raporu”, 24 Ekim 1951, İstanbul: İsis Yayınları, 1991, (31/08/2015), ( E.T.: 17.09.2020) “Lescuyer (Jean), 67. Büyükelçi, IFEA tarafından, Türkiye ile Fransa arasındaki daimi diplomatik ilişkilerin 450. yıldönümü vesilesiyle yayınlanan "Fransa’nın Türkiye (1536- 1991) ve Türkiye’nin Fransa (1797-1991) temsilcileri" eserinden yola çıkarak hazırlanmıştır. 49 grev hakkının tanınacağı ve en önemlisi iktidar değişikliğinin memlekette maddi ve ruhsal hiçbir sarsıntıya meydan vermemesi için “devr-i sabık yaratılmayacağına”171 değiniliyordu. Ancak Menderes’in okuduğu hükümet programında, dikkat çeken en önemli husus seçim bildirisinde olduğu gibi, devrimin bir bütün olarak görülmeyip, ulusa mal olanlar ve olmayanlar şeklinde ayrılması olmuştu. Tek bir cümleyle ifade edilen bu ayrımda, ulusa mal olmuş devrimlerin korunacağı ifade ediliyordu. Bu anlatım şüphesiz ulusa mal olmamış devrimlerden vazgeçileceği anlamını taşıyordu. Bu arada gerçek laiklik adıyla yeni bir laiklik tanımı yapılarak Arapça ezana geri dönülecek, din öğretimi zorunlu hale getirilecek ve Yüksek İslam Enstitülerinin açılması gerçekleşecekti. Hükümet programında barışçı bir dış siyasa izleneceği, İngiltere ve Fransa ittifakına bağlı kalınacağı ifade edildikten sonra “Büyük dostumuz Birleşik Amerika’nın askeri sahadaki maddi ve teknik yardımlarından, aynı zihniyet ve anlayışla, daha geniş ve daha süratle istifadeler teminini tahakkuk ettirmeye çalışacağız”172 denerek ABD ile sıkı ilişkilerin kurulacağı vurgulanmıştı. Ankara’daki Fransız Büyükelçisi Jean Lescuyer’in 21 Haziran 1950 günü hükümetine sunduğu rapor şu şekildedir: “Muhalefet ve hatta bazı önemli demokratlar, Atatürkçü hareketin temelini oluşturan laiklik ilkesinin yozlaştırılmasından endişe duyuyorlar(…) Kendilerini halka beğendirmek amacını güden ve laik eğitim görmüş olan yöneticiler, Atatürkçülüğün sıkı düzeninden bıkmış olan halka başka ödünler vermek zorunda kaldılar(…)Seçim kazanan bir partinin seçmenlerinin, demokrasinin gelişmesinden çok, yönetimin başında bulunanların isteyerek hoşgörüyle yaklaştıklarını görmekteyiz. Demokratların yerel kamuoyunda sağladıkları başarıdan doğan parlak umutların yerini, ufukta fark edilen bulutların kapladığını görüyoruz” 173 demişti. Bu raporda yeni iktidarı devralmış olan partinin amacının demokrasiyi geliştirmekten daha ziyade, kendilerini halka beğendirme çabaları taşıdığını ve Atatürkçü hareketin temelinden ödünler verilmeye başlandığı vurgulanmaktaydı. 171 Cihat Arpacık, “Devr-İ Sâbık Yaratmak: Siyasetin Gereği Mi Siyasette Leke Mi?”, https://www.indyturk.com/ (E.T. 30.10.2021) 172 Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları, TBMM: 1950-1960. Haz. Dr. Faruk Sükan, 2. Basım, Ankara: 1992, Bkz. Adnan Menderes’in Kurduğu Hükümetin Programı, 29.05.1950. 173 “Fransa Büyükelçisi Jean Lescuyer’in Raporu”, 24 Ekim 1951, İstanbul: İsis Yayınları, 1991, (31/08/2015), ( E.T.: 17.09.2020) 50 Hükümet programının Mecliste görüşülmeye başlanmasıyla, CHP’den ve Millet Partisinden programa yönelik eleştiriler yöneltilmiş, Adnan Menderes CHP’yi Türkiye’nin dünyada görülen ilerleme hızına bir türlü uyamadığını ve komşu ülkelerle mesafenin bir türlü kapanamadığını ve bu durumun nedeninin CHP’nin, zihniyeti olduğunu dile getirmişti. Hatta ekonomik olanakların, TBMM binasından başlayarak yurdun her köşesinde devlet eliyle taşlaştırıldığı, böylece kaynakların boşa harcandığını dile getiren Menderes, devletçilik anlayışlarının CHP’den çok farklı olduğunu dile getirmişti. Hatta Cumhuriyet’in kurulduğu andan Demokrat Parti’nin iktidara geldiği sürece kadar ki zamanda cezasız kalmış suçlar varsa, zamanaşımı tanımaksızın bunlar hakkında soruşturma açılmasını, Cumhuriyet döneminin en masraflı kuruluşları olarak gördüğü demiryolları ve devlet fabrikalarının müteahhit ya da aracılarının kimler olduğunun saptanmasını, dış ülkelerde kimlerin para ya da taşınmaz gayrimenkullerinin olduğunun araştırılarak ortaya çıkarılmasını istemişti.174 Ancak bu program Demokrat Partili bazı vekilleri de rahatsız etmiş ve Demokratlar vekillerinin %30’unun desteğinden mahrum kalmıştı. Basında ise yeni hükümet programı olumlu olarak karşılanmıştı. Böylece on yıl sürecek Demokrat Parti iktidarının ilk kabinesi oluşturulmuş oldu. CHP iktidarı dönemindeki bakanlıklarda herhangi bir değişiklik yapılmayarak yalnızca Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı kaldırılmıştı. Ne var ki, umulmadık bir seçim zaferi coşkusu içinde oluşturulan hükümette, henüz bir ay dolmadan değişikliklere gidilmek zorunda kalındı. Öyle ki DP’nin iktidara geldiği ilk on ay içerisinde kabinede altı kez değişiklik yapıldı. Hükümette yapılan bu değişikliklerde ılımlı olarak tanınan bakanların yerine sertlik yanlısı kişilerin getirilmesi de o dönemde dikkat çekmişti. Demokrat Parti’nin 1946’da kurulduğu dönemden yönetimi devraldığı 1950 yılına kadar sürekli ifade ettiği ve gündeme sık sık getirdiği ideoloji “demokrasi” oldu. Bu nedenle, Adnan Menderes’in 1950 seçimleri sonrasında kuracağı hükümetin programında, parti programındaki esaslara göre azımsanamayacak değişikliklerin yapılacağı en baştan itibaren belliydi. Çünkü “Demokrat” adıyla kurulan bu parti 1946- 1950 yılları arasında bu kelimeye adeta tılsımlı bir anlam yüklenmişti.175 Devlet yönetiminde ve toplum yaşamında tam olarak kullandığı bu “Yeter, Söz Milletindir” ifadesi anlamını kazanabilirdi. Parti kurucuları 1937’de Anayasaya giren “6” ilkeden 174 Barutçu, a.g.e., s. 441. 175 Eroğul, a.g.e., s. 48. 51 özellikle devletçilik ve laiklik anlayışında CHP’den farklı düşündükleri için bunlara farklı tanımlar getirmiş, değişik bir içerik kazandırmışlardı. Bu dönemde ülkedeki un, yağ, şeker sıkıntısından, vergi adaletsizliğinden, jandarma baskısından, dış politika ve güvenliğe kadar her konunun halli demokrasinin kurulmasına bağlanıyordu. Hatta öyle ki 1950 seçimlerinden sonra, Bursa civarındaki bazı köylerde büyük topraklar bölge halkı tarafından bölüşülmeye başlanınca, kendilerine ne yaptıkları sorulunca da, “Artık demokrasi var”176 diye cevap vermişlerdir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bütün ülkede olduğu gibi CHP’de de demokrasi kavramı etkili olmaya başlamış, “Bu memlekette muhalefet, ihtilal demektir”177 diyen İsmet İnönü, sadık dostu Recep Peker’i demokrasi uğruna feda etmekten çekinmemişti.178 Çünkü II. Dünya Savaşı sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatı, yeni kurulan muhalefet partileri tarafından demokrasi düşmanı olarak suçlanmaya başlanmıştı. 1948 yılı Kasım ayında yapılan CHP kongresinde partililer “vicdan azabı içindeyiz” diyerek yakınmıştı. Peki, II. Dünya Savaşı sonrasında tılsımlı hale gelen demokrasi kelimesinden ne anlamak gerekiyordu. Aslında bunu anlamak için Demokrat Parti'nin temsil ettiği toplumsal güçleri anlamak gerekmektedir. Özellikle savaş yıllarında güçlenmeye başlayan ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahipleri savaş sonrası Türkiye’sinde, siyasi iktidarda tamamen söz sahibi olmaya hazır durumdaydı. Cumhuriyet Halk Partisi idaresinin, savaş sonrasında ortaya çıkan bu iki zümreye toprak reformu vs. gibi kötü sürprizleri olabilirdi. Bu durumlara bir alternatif sağlama zamanının geldiği düşüncesini fark eden Demokratlar bu şekilde ortaya çıkmıştır. DP, Ak/Beyaz Devrim olarak değerlendirilen 14 Mayıs 1950’de TBMM’de Anayasayı bile değiştirebilecek 2/3 çoğunluğu sağlamıştı. Öyle ki ilk kurulan DP Hükümeti programında 1924 Anayasasının değiştirilebileceğinden bile bahsedilmişti. Hükümet programındaki açıklamalara göre, ekonomi de devletçilikten liberalizme geçileceği, çok sert şekilde uygulandığı düşünülen laiklik ilkesi uygulamalarının gevşetileceği, Türk devrimi konusunda yeni bir değerlendirme yapılacağı ve komünizmle mücadele edileceği ifade ediliyordu. Ancak 176 Eroğul, a.g.e., s. 48; Hakimiyet Milletindir, 9 Haziran 1950, gazetede yer alan cümle tam olarak şu şekildedir: “Şimdi demokrasi var, herkes istediği gibi gezer” 177 Lord Kinnros, Atatürk, 5. Baskı, İstanbul: 1973, s. 612. ( 1925 Şeyh Said İsyanı sonrasında Amerikan Temsilcisi Amiral Bristol’a söylemiş olduğu bu sözden hareketle İnönü’nün muhalefeti ve 27 Mayıs bağlantısı hakkında fikirler ileri sürenler olmuştur.) Mustafa Arıkan, “27 Mayıs’a Damgasını Vuran Söz ve Beyanlar”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 4, Konya: (1997), ss. 299-310, s.303. 178 Arıkan, a.g.m., s. 303. 52 bunların gerçekleştirilmesi sürecinde nasıl bir yöntem izleneceği, nelere öncelik tanınacağı çok belli değildi. Çünkü DP iktidarının kurulduğu ilk haftalarda parti liderlerinin ikircikli bir yol izleyecekleri de hissediliyordu. Çünkü bir yandan devrim açısından geri adımlar atarken, öte yandan Atatürk’ü ve onun eserlerini koruma görüntüsünü yitirmemeye çalışıyorlardı. Diğer yandan DP’li liderler ilk yıldan CHP’nin halkı ayaklandırmaya çalıştığı iddiasında da bulunuyorlardı. Oysa DP’nin muhalefet yıllarında “Milli Husumet Andı” nedeniyle CHP aynı eleştirileri DP’ye karşı yöneltiyordu.179 DP’nin kendini eleştirmeyen bir muhalefet yaratma çabasında olduğu iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra anlaşılmıştı. Başta CHP olma üzere Millet Partisi’ne ve basına karşı gerçekleştirilen siyasal muhalefet tahammülsüzlüğün göstergesi haline gelmişti. Bu dönemde Kore’ye asker gönderilmesi, Halkevlerinin kapatılması, İnönü ailesinin bireylerinden Ömer’in suikastla suçlanması, Muhalefetin sesi olarak bilinen Ulus ve Zafer gazetelerine karşı iktidar partisi olan Demokrat Parti’nin sertlik yanlısı tutumu, CHP ile olan ilişkileri olumsuz bir sürece sürüklemişti. Bu ortamda İnönü’nün Batı Anadolu gezisinde beklenmedik olaylar yaşanmıştı. İzmir ve Manisa ziyareti sonrasında Balıkesir valisinin şehrin dışında görüşme istemesi üzerine Bursa’ya geçen İnönü’nün, Bursa’da Cumhuriyet alanında yaptığı konuşmada kavga çıkmış, kürsüye fırlayanlar CHP aleyhine konuşmalar yapmıştı. İnönü yaşanan bu olayları çok partili rejime son vermeye yönelik tertipler olarak değerlendirmişti. Demokrat Parti, 1953 yılına gelindiğinde halk desteğinin tam olarak alındığının farkına vararak ana muhalefet partisi olan CHP’nin mal varlığına el koymuş, yargıyı arkasına alarak Millet Partisini kapattırmış, anti-komünizm kampanyası sayesinde birçok kişinin haklarında dava açtırarak, yargılanmalarına neden olmuştu. Ayrıca basında iktidara karşı gerçekleştirilen eleştirilere kısıtlama getirmeyi de ihmal etmemişti. İç politikada ki bütün bu olumsuzluklara rağmen, iktisadi hayatın canlanması, tarım üretimin artması ve halkın ürettiği ürünlerin değer kazanması, laiklik ilkesine yeni bir anlam verilerek dinsel törenlere ve din öğretimine ağırlık verilmesi, taşranın merkezi yönetim üzerindeki etkisinin görülmesi, DP’ye oy vermiş olan yığınların partiye duydukları sempatiyi daha da arttırmıştı. Kore Savaşında verilen kayıplara rağmen 179 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s. 32. 53 ülkenin NATO’ya üye olarak kabul edilmesi ve ABD’nin desteğinin sağlanması ülkeye bir güvence getirirken iktidara dış politikada itibar kazandırmıştı. Böylece Demokrat Parti açısından olumlu sayılan böyle bir süreçte, 1954 seçimleri gerçekleştirilmişti.180 Aslında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden daha önce Türkiye Batı ile askeri, siyasi ve ekonomik alanlarda bütünleşmek üzerine bir dış politika çizgisi belirlemiş ve DP’de iktidara geldikten sonra bu doğrultuda aktif ve dinamik bir dış politika takip etmeye çalışmıştır. 1.3.Demokrat Parti’nin Seçim Zaferi (1954-1957) Genel seçimlere gidilmesi kararının alınmasının hemen sonrasında bütün partilerde olduğu gibi DP’de de seçim propagandası başlamıştı. Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, eline Demokrat Parti simgeli bastonu alarak yurt gezilerine başlamış, halkın DP’yi desteklemesini istemişti. Cumhurbaşkanının iktidarı desteklemesi muhalefet partilerini rahatsız etmiş ve eleştirilere sebebiyet vermiştir. Ana muhalefet partisi olan CHP, seçim meydanlarında gerçekleştirdiği konuşmalarda, iktidarın partizanca tavırlarına, muhalefet partileri aleyhine çıkarılan yasalara, yabancı sermayeye tanınan ayrıcalıklar nedeniyle milliyetçilik ilkesinden tavizler verilmesine değinmişti. Ayrıca üniversitelerin özerkliğinin kaldırılamaz olduğuna ve basına getirilen kısıtlamalara, radyonun iktidar tarafından kullanılmasına, TBMM kararı olmadan Kore’ye asker gönderilmesine ve hayat pahalılığına vurgu yaparak seçim kampanyasını sürdürmüştü. İnönü yapmış olduğu konuşmalarda, yabancı sermaye ve petrol kanunu ile yabancılara tanınan ayrıcalıkları kapitülasyonlara benzetmiş, özgürlük ve demokratik düzenin eksikliklerini tamamlayabilmek için de iktidara geldiklerinde bir Anayasa Mahkemesi kuracaklarını açıklamıştı.181 180 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s. 87. 181 a.g.e, s. 89. 54 2 Mayıs 1954 seçimlerine iktidardaki DP dışında dört muhalefet partisi katıldı. Bunlar CHP, CMP, TKP, TİP’dir.182 Türkiye Köylü Partisi, 1954 seçimlerinde siyasal ortamda her hangi bir etkinlik gösterememiştir. Yapılan genel seçimlerde Türkiye’de bulunan “10 262 063” seçmenden “9 095 617” kişi oylarını kullanmıştı.183 1954 seçimlerine katılım oranı %88.6 olarak belirlenmiştir.184 Partiler Aldıkları Oy Oran% Milletvekili Demokrat Parti 5.313.659 58,42 503 Cumhuriyet Halk Partisi 3.193.471 35,11 31 Cumhuriyetçi Millet Partisi 480.935 5,28 5 Köylü Partisi 50.935 0,56 - İşçi Partisi 910 0,01 - Bağımsızlar 56.393 0,62 2 Toplam 9.095.563 100 541 Tablo-1: 1954 Seçimlerinde Vekil Sayısı185 Bu sonuçlara göre DP, 1950 seçimlerine oranla “921.965” oy daha almış olmasına karşın (%3,2) milletvekili sayısını “95” artırmıştı. 1954 seçimleri, İsmet İnönü için beklemediği bir yenilgi olmuştu. Bu dönemde İnönü’nün başkanlıktan ayrılacağı dedikoduları dahi çıkmış ancak İnönü, partililere konuşmalarında “Partiyi kendiliğimden 182 Hamza Gökhan Eryılmaz, “Türkiye’de 1954-57 Dönemi İktidar-Muhalefet İlişkileri”, Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 7(1), 2019, ss. 1-17. 183 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri 1923 – 2011, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Haziran, 2012. s. 5, https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/1954MilletvekiliSecimi/1954 Secim Sonuclari.pdf ; Mustafa Albayrak, “Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960)”, (Doktora Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi, 1992, s. 607. 184 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri 1923 – 2011, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Haziran, 2012. s.5, https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/1954MilletvekiliSecimi/1954 Secim Sonuclari.pdf 185 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri 1923 – 2011, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Haziran, 2012. https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/1954MilletvekiliSecimi/1954 Secim Sonuclari.pdf “Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir konu: partilerin almış oldukları oy oranlarının, Meclisteki temsil dağılımında aynı nispette karşılık bulamamasıyla ilgilidir. 1954 genel seçimlerinde Demokrat Parti’nin oy oranı yüzde 56.6 iken, Meclisteki yansıması yüzde 93 olarak gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy oranı yüzde 34.8 iken, meclisteki yansıması yüzde 5.7’dir. Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin oy oranı yüzde 4.7 iken, Meclise yansıması sadece yüzde 0.9’dur. 1954 seçimlerinde yürürlükte olan tek turlu ve listeli basit(adi) çoğunluk sistemi, nisbi temsile dayanmayan ve orantısız bir parlamento dağılımının ortaya çıkmasına neden olmuştur.” 55 bırakmam. Siz çekil derseniz çekilirim”186 diyerek genel başkanlıktan ayrılma niyetinde olmadığını açıklamıştı. Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra, Demokrat Parti’nin 1950 yılından sonraki politikaları dikkate alınarak iktidardan beklenti Yeni Sabah gazetesinde şu şekilde dile getirilmiştir: “…Milli irade ne şekilde tezahür ederse etsin, önümüzdeki dört yıllık devrenin başlıca vazifesi yurdumuzda hakiki ve ciddi demokrasiyi ve serbestliği tamamen tarsin eylemektir. Zira son dört yıllık idare bizi, 1950’dekini aratacak şekilde demokrasiden uzaklaştırmak yolunu tutmuştur.”187 Demokrat Parti’ye yakın bir yayın çizgisine sahip olan Zafer gazetesi ise 1954 seçim sonucunu “Muazzam ve Müstesna Neticenin Son Rakamları” ve “Halk Partisi’nin Müthiş Hezimeti”188 başlığı ile kamuoyuna duyurmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi ise yapılan genel seçimlerin adil olmadığını ve seçimde usulsüzlükler yapıldığını iddia etmiştir. İnönü’ye göre Cumhuriyet Halk Partisi yenilmemiştir, sadece Demokrat Parti kazanmıştır.189 Seçimlerden sonra TBMM ilk toplantısını 14 Mayıs 1954’te yaptı. Bu tarih DP’nin iktidara geliş tarihi olduğu için önemliydi. Celal Bayar, 513 oydan 486’sını alarak ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilmişti. Adnan Menderes’e tekrar Başbakanlık görevi verilmiş ve 17 Mayıs’ta yeni hükümeti Cumhurbaşkanına sunmuştu. Başbakan Adnan Menderes; bir yandan demokrasinin bir eğitim, nezaket ve hoşgörü rejimi olduğunu ifade ederken diğer yandan 1950 Mayısından itibaren ülkede büyük ekonomi atılımları gerçekleştirildiğini, bu sayede milletin hayat standartlarının yükseldiğini ifade ediyordu. Ayrıca hükümet programında Türk parasının değerinin korunacağını, Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası ve Petrol Yasası uygulamalarından olumlu sonuçlar alınacağını, dış ödemelerdeki sıkıntılarında çok yakında giderileceğini ifade ediyordu.190 186 Metin, Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: DP Yokuş Aşağı(1954-1957), 3. Basım, Ankara: 1991, s. 42. 187 Yeni Sabah, 3 Mayıs 1954, s. 1. 188 Zafer, 3 Mayıs 1954, s. 1. 189 Yakup Kaya, “Türk Siyasal Yaşamında 1954 Genel Seçimleri “, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi” , Cilt: 7, Sayı: 3 2018 ss. 2276-2291 s. 2287. Bkz. Cemil Koçak, Demokrat Parti Karşısında CHP Bir Muhalefetin Analizi, İstanbul: Timaş Yayınları, 2017, s. 214-216. 190 Toker, a.g.e., 1991, s.162-180 56 Cumhuriyet gazetesi yazarı Nadir Nadi ise 1954 seçimleri sonrasında DP’nin 3. Hükümetinin kurulmasından sonra yazdığı “Yeni Kabineye Güven” adlı yazısında, hükümeti ağır sorumlulukların beklediğini dile getirmiştir.191 2 Mayıs 1954 seçimleri iktidar partisinin muhalefeti sindirme politikasını daha da arttırarak cesaretlendirmişti. Başbakanın hükümet programı yerine böylesi karşıt partileri yeren bir konuşma yapması ezici bir seçim zaferi sonrasında bile karşıt partilerin çalışmalarını kısıtlama kararında olduğunu gösteriyordu. Aynı zamanda üniversite özerkliğinin günlük siyasaya araç edilmesini engellemek için demokratik anlayışla hareket etmeyenlerin görevlerinden uzaklaştırılacağı bildiriliyordu. Esasında 1950 seçimleri sonrasında bürokrasiyi güçlendirme ve işlerlik kazandırma bahanesi ile kamu çalışanlarının yaş ortalamasını aşağı çekip, gençleştirme amacıyla ordudan başlayarak, yargıda ve bakanlıklarda yapılan değişiklikler ve emekliye ayırmalar yeterli görülmemekte idi. 2 Mayıs seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Demokrat Partililere verdiği yemekte izlenmesi gereken siyasayı şöyle belirtmişti: “İnce demokrasiye paydos”.192 1954 seçimlerinden sonra Demokrat Parti, partiler arasındaki ilişkileri kendi anlayışına göre düzenlemek, basın ve üniversite çevrelerinde süren eleştirileri azaltmak ve kamu kesimini, memurları uyumlu çalışmaya yönlendirebilmek için 1957’de yapılan seçimlere kadar basın suçlarını ağırlaştırmış, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kısıtlamış, sendikal çalışmaları kısıtlanmış, muhalefetin güç birliğini engellemek için seçim yasasında değişiklik yapmış, karşı partilere oy veren illeri cezalandırmış (Malatya ikiye ayrılırken, Kırşehir ilçe yapılmıştır), kamu çalışanları hizmet yıllarına bakılmaksızın emekli edilmiş ve üniversite öğretim üyeleri bakanlık emrine almıştır.193 Ancak alınan bu önlem ve kısıtlamalar 1957 seçimlerinde umduğunu bulmasını yine de engellemiştir. Özellikle 6/7 Eylül olaylarının yol açtığı iç kargaşayı engelleyemediği ve ekonomik sorunlara çare bulamadığı için yıpranmaya devam etmiştir. Demokrat Parti’nin 1954 seçimleri sonrası içine düştüğü bu durumu Cem Eroğul “Duraklama” dönemi Metin Toker ise “Demokrat Parti Yokuş Aşağı”194 olarak adlandırmıştır. 191 Cumhuriyet, 23 Mayıs 1954, s. 1. 192 Toker, a.g.e.,1991, s. 22. 193 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s. 95. 194 Toker, a.g.e., 1991, s.26; Turan, a.g.e., s. 95. 57 DP’nin muhalefet yıllarında başta Vatan ve Tan gazeteleri olmak üzere İstanbul ve Anadolu basınından oldukça fazla destek aldığı görülmektedir. Bu dönemde DP yürürlükte olan basın yasasının ağır hükümlerinden yakınmakta, “demokrasi ve özgürlük” vaatleriyle hükümete tanınmış olan süreli yayınları kapatma hakkından yakınıyordu. Bu nedenle 1950’de iktidara geldiğinde basın yasasının 30. Maddesinde değişiklik yaparak süreli yayınların kapatılmasını mahkeme kararına bıraktığı gibi aynı zamanda önceki dönemde hüküm verilmeden tutuklanan basın mensuplarının tutuklamalarını kaldırmıştı. Adnan Menderes’in demokratik sistemin en güçlü temellerinden biri olarak nitelediği basın organlarına karşı çelişkili icraatlar başlayınca bu durum eleştirilere yol açmış ve iktidar bazı gazete ve dergilere kaynak sağlayarak onları kendi yanına çekme girişimlerine bulunmuştur. Hatta Adnan Menderes 1954 seçimleri öncesinde muhalefet partileri dışında basını da susturmak için basın yasasında geniş ve yeni bir değişikliğe yönelmişti. Başbakan Adnan Menderes, ne yaparlarsa yapsınlar basına yaranamadıklarından yakınıyor ve basında iktidara karşı eleştirilerini sürdürenleri 31 Mart Vak’asını kışkırtan Derviş Vahdeti’ye benzetiyor. Bunun gibiler için tedbirler alınmasını istiyordu. Bu konuda da şunları söylüyordu: “Matbuat Kanununu bir tekme ile kaldırdık attık. Yarandık mı arkadaşlar? Her gün kalemi alıyorlar ellerine, bir Derviş Vahdeti edebiyatıyla bu memleketi baştanbaşa zehirliyorlar. Bunun sonu ne olacak? Cephaneliğin yanında mütemadiyen ateş oyunları yapmalarına ne zamana kadar müsaade edeceksiniz?”195 Başbakanın bu uyarısı sonrasında yeni tasarı Şubat 1954’te meclise sunulmuş ve yayın yolu ya da radyo konuşmalarında işlenecek bazı yeni suçlar belirlenerek bunlara ağır cezalar getirilmişti. Devletin siyasal ya da mali itibarını sarsacak yalan haber niteliğindeki yayınlar için öngörülen hapis cezası 1 ila 3 yıl arasında değişecekti. Tasarı, bu tür iddialarda bulunanlara ispatlama hakkı da tanımıyordu. Meclis Adalet Komisyonunda bu gibi durumlarda, yazara ispat hakkı verilmesi ifade edilse de hükümet bunu istememiştir. Böylece ispat hakkı sorunu 1954 seçimlerinden sonra siyasal ortamda en çok tartışılan konu haline gelmiştir. İktidara ilk geldiklerinde basın yasasında değişiklik yaparak basını sorumsuz bıraktıklarını ifade eden Başbakan Adnan Menderes, 195 Faruk Sükan, Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları, TBMM: 1950-1960. 2. Basım, Ankara: 1992, Bkz. Adnan Menderes’in Kurduğu Hükümetin Programı, 29.05.1950. 58 basının bu durumun kıymetini bilmediğini, bu nedenle şimdi özgürlüğün kötüye kullanılmasını engellemek için bu değişikliklerin yapıldığını vurguluyordu.196 İsmet İnönü ise yeni basın tasarısını bir baskı aracı ve irtica olarak değerlendirmiş ve “İrtica rejimi ansızın gelmiyor: gözümüzün içine baka baka, adım adım, profesörler eliyle hazırlanarak geliyor. Basiretler bağlanmıştır. Sorumlulukların vicdanlar üzerindeki baskısı da o oranda ezici ve amansız olacaktır. Karanlıktan medet umanlar, elbette tarihimizin karanlık köşesinde unutulacaklardır.”197 Diyordu. DP’nin basın üzerindeki baskısı Tahkikat Komisyonunun kurulmasına kadar devam edecekti. Menderes iktidarı 1954’ten sonra sadece basın yasasına ilişkin cezaları ağırlaştırmakla kalmamış aynı zamanda toplantı ve yürüyüş hakkında da kısıtlamaya gitmişti. Başbakan’a göre, basın özgürlüğü gibi, toplantı ve gösteri özgürlüğü de kötüye kullanılmaktaydı. İnönü ise, toplanma özgürlüğünün basın özgürlüğünden daha eski olduğunu, Anayasa’ya göre toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkının vatandaşın doğal hakkı olduğunu ifade ediyordu. İktidar partisinin, muhalefet ve kamuoyu tarafından denetlenmesini engellemek adına adımlar attığını belirterek “Biz mutlakıyetten bugüne geldik, siz mutlakıyete gidiyorsunuz!”198 demişti. 1954 seçim zaferi sonrası ekonomik sıkıntıları çözemeyen ve uygulamaya koyduğu yasaklar nedeniyle içten parçalanmaya başlayan DP, her türlü muhalefeti engellemek için işçi kuruluşlarına karşı da sert davranmaya başlamıştı. Bunun için de sendikalar yasasındaki boşluktan yararlanarak 20 Nisan 1957’de İşçi Sendikaları Konfederasyonunu kapatmıştı. Bunu Bursa, Sakarya, Çukurova ve Güney Sendikalar Birlikleri ile Marmara Bölgesi işçi Sendikaları Federasyonunun kapatılması izlemişti.199 Demokrat Parti iktidarı, 1957 seçimlerine gitmeden, muhalefeti etkisizleştirmek ve seçimlerin kendi lehine sonuçlanmasını sağlamak adına seçim yasasında değişikliğe gitti. DP’nin çok partili ve katılımcı demokrasi ile bağdaşmayacak yasalar çıkartması, parti içinde huzursuzluğa yol açmış ve gittikçe büyüyen sorunlarla karşılaşılmasına neden olmuştu. Liderleri uyarma daha ılımlı bir yasa izlemek için yapılan uyarılar ve öneriler 196 Sükan, a.g.e., s. 346-352. 197 Mehtap Uçan, İsmet İnönü’nün Siyasi Hayatı (1922-1960), (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: T.C. Gazi Üniversitesi SBE, 2014, s. 164. 198 Mehtap Uçan, İsmet İnönü’nün Siyasi Hayatı (1922-1960), (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: T.C. Gazi Üniversitesi SBE, 2014, s.167. 199 Kemal K. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, 1. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2010, s. 490. 59 sonuç vermeyince partinin bölünmesinin önüne geçilememişti. DP içinde kendini tanıtmış hukukçu, iktisatçı, yazar ve gazetecilerin kurdukları Hürriyet Partisi büyük umutlarla Türk siyasi yaşamına girmişti. Kurucular yayımladıkları bildiride iktidar partisinin, ekonomik ve toplumsal konularda uygulamaya koydukları politikalarında, demokrasiden uzaklaşıldığını ve keyfi hareketlerin ortaya çıktığını ileri sürüyor ve gerçekleri gören vatandaşların partisi olarak ta Hürriyet Partisi’ni kurduklarını açıklıyorlardı. Özgürlüğü ve demokratik düzeni gerçekleştirmeyi amaçlayan Hürriyet Partisi, programında devletçiliğe de yer vererek sosyal ve liberal ekonomik ilkeyle yola çıkıyordu. Ayrıca Hürriyet Partisi Programında, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve yeni bir Anayasa yapılması gerektiğini belirtmekteydi. İkinci bir Meclisin oluşturularak, Anayasa Mahkemesinin kurulması gerektiğine değinen partililer seçimlerde çoğunluk yerine orantısal (nispi) temsil sisteminin uygulanması istiyordu. Ayrıca seçmen yaşının 18’e indirilmesi, Cumhurbaşkanının üst üste 2 kezden fazla seçilmemesi, üniversitelere bilimsel ve yönetimsel özerklik yanında mali özerklik de verilmesi, yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin sağlanması, işçiye grev hakkının tanınması gibi çağdaş demokrasilerde bulunması gereken ilkelere yer vermişti.200 Kuruluşundan sonraki katılımlarla Hürriyet Partisi’nin milletvekili sayısı 36’ya ulaşmıştı. Böylece CHP’nin önüne geçerek ana muhalefet partisi konumuna yükselmişti. Partisindeki kopmalardan ve 6/7 Eylül olaylarından sonra hükümetteki arkadaşlarını grubun önüne atarak liderliğini koruyan Adnan Menderes, sonunda duruma egemen olabilmişti. Ne var ki bu kez CHP’nin bilinen güçlü ve CMP’nin Osman Bölükbaşı muhalefetine, DP anlayışının savunucuları olan bir üçüncü grup muhalefeti doğmuştu. Üstelik bu üç parti iktidara karşı güç birliği oluşturma girişimlerini sürdürmekteydi. Bu nedenle DP ve Menderes için izlenecek siyaset öncelikle bu güç birliğini engellemek ve arkasından kendileri için oluşturulacak yeni koşullarda seçimlere gitmekti. O sırada toplanan CHP’nin XIII. Kurultay’ında alınan kararlar ve kurultayın kamuoyunda uyandırdığı olumlu yankılar da önlemlerin bir an evvel alınması gerektiğini gösteriyordu. 9 Eylül 1957’de toplanan kurultayı bütün muhalefet partileri izlemiş ve 200 Karpat, a.g.e., 2010, s. 511. 60 kurultayda “Birleşmiş Muhalefet Cephesi” olarak bütün partilerin görüşlerinin sergilenmesine önem verilmişti. Ayrıca üzerinde durulan ilkeler düzenlenerek “Hürriyet Andı” adı verilen bir bildiri ile DP iktidarına karşı, özgürlük savaşımı sürdürmeye and içildiği vurgulanarak şöyle denilmişti. “Ülkenin bugün ki siyasal durumu ve bu durumun partimizin XIII. Kurultay’ına yüklediği tarihi görev, Birleşmiş Muhalefet Cephesi’nin bir üyesi olan biz Cumhuriyet Halk Partililer, Türk milletini layık olduğu ileri demokratik rejime ve vatandaşlar arasında eşit muameleyi ilke edinen, hukuk devletine kavuşturmaya ve millet iradesinin tecellisine engel olmak isteyenlerin karşısında, hiçbir şeyden yılmadan, kanuna uyup, ulu Tanrı’ya sığınarak mücadele etmeye and içtiğimizi işbu Hürriyet Andı ile kabul ve ilan ederiz!”201 CHP’nin Hürriyet Andı, DP’nin 7 Ocak 1947’de ilk kongresini yaptığında yayımladığı Hürriyet Misakına bir göndermeydi. Roller, partiler değişmişti. Ancak demokrasi, hukuk devleti ve hürriyet özlemi değişmemişti. Bu gelişmeler karşısında Başbakan Menderes ve DP süratle seçim yasasında değişiklik yaparak partiler arasında güç birliği yapılmasını ortadan kaldırdı. Böylece 27 Ekim 1957’de yapılacak genel seçimlere her parti tek başına katılmak zorunda bırakıldı. DP’nin bölünüp yeni bir partinin kurulması yanında, ekonomik sıkıntıların giderek artması, partinin halktan gelen desteğinin de azalmasına yol açmıştı. Aslında partinin iktidara gelişiyle yeni atılımlara bağlı olarak fiyatlar yükselmeye başlamış ve dış ticaret dengesinde açık ortaya çıkmıştı. Tarım ürünlerindeki artış bu zamana kadar bunalım doğmasını engellemiş olsa da 1954’te iklim nedeniyle tarımda beklenen rekolteler gerçekleşmemişti. Bu yüzden tarımsal ürünlere dayalı dışsatım olanaklarının azalması, dışalımının da kısıtlanmasını gerektirmişti. Bu durum fiyatların hızla yükselmesine neden olurken, piyasada yeterli ürün bulunmadığı için karaborsa başlamıştı. Hayat pahalılığının artması ve mal kıtlığı, yokluklar, doğal olarak iktidara karşı tepkileri artırmıştı. 201 Hikmet Bila, CHP Tarihi (1919-1979), Ankara: 1979, s.302. 61 1.4.Demokrat Parti’nin 1957 Genel Seçimleri 1957 seçim kampanyası, 1950 ve 1954 seçimlerine oranla çok daha sert bir ortamda geçti. Çünkü seçim öncesinde her alanda kısıtlamalara giden iktidar, seçimi kazanabilmek için tüm devlet olanaklarını kullanmaktan çekinmemişti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’da daha önce de yaptığı gibi seçim gezilerine çıkarak iktidarı destekleyen konuşmalar yapmıştı. Bayar, 20 Ekim’de İstanbul Taksim Meydanındaki konuşmasında, Amerikalılar gibi çalıştıklarını belirterek ülkenin otuz yıl sonra küçük bir Amerika olacağını iddia ediyor, Menderes ise konuşmalarında sık sık dini koz olarak kullanıyordu. Menderes, Kayseri’de yaptığı konuşmada yurtta onbeşbin cami yapıldığını ve Süleymaniye Camisi’nin yapılışının beşyüzüncü yıldönümünde düzenlemeyi öngördükleri tören için “Müslümanların İstanbul’a davet”202 edileceğini söylemişti. Dolayısıyla DP’nin seçim nutukları din, milliyetçilik, kalkınma, gelişim, zenginlik, refah üzerinden şekillendirirken, CHP ise sosyal sorunları, insan haklarını, laiklik, özgürlük ve eşitlik başlıklarını ön plana çıkarıyordu. Afişlerde bu söylemler doğrultusunda hazırlandıkları için DP’nin görsellerinde çoğu zaman «tek adam» CHP’nin görsellerinde ise çoğunlukla «yurttaş» yer almaktaydı. 1954’te olduğu gibi 1957 seçimlerinde de DP, kampanyasında hem radyoyu hem de afişleri verimli bir şekilde kullanmıştı. Adnan Menderes, iktidara geldiği 1950 yılından 1960 yılına kadar yaptığı bütün konuşmalarda, İsmet İnönü’ye yönelik ağır suçlamalarını devam ettirdi. Menderes’e göre İnönü, kaybettiği iktidarı yeniden ele geçirebilmek için her türlü tedbire başvurmaktaydı. “İsmet Paşa buhran (bunalım) var diyor! Buhran İsmet Paşa’nın kendi kafasındadır. İsmet Paşa hastadır. Malta humması, Asya gribi gibi hastalığa tutulmuştur. Onun hastalığının adı darü’l iktidardır”203 (iktidar hastalığı)diyordu. Başbakan Menderes’in söylemleri karşısında İsmet İnönü “Eğer Demokrat Parti’nin şansı varsa benim sağlığımda çekilmek lütfuna uğrar. Onları ileride savunacak tek adam ben olacağım!”204 diyerek oluşabilecek olumsuzluklara karşı iktidara uyarıda bulunuyordu. 202 Cumhuriyet, 20 Ekim 1957, s. 1. 203 Trabzon, 13 Ekim 1957, s. 1. 204 Muhalefetde İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat Erdemir, İstanbul: M. Sıralar Matbaası, 1959: 16.08.1956 – 09.09.1959 62 1957’de partilerin gerçekleştirdiği seçim kampanyasında, üzerinde en çok durulan ve slogan haline getirilen konu, yargı güvencesi, ispat hakkı ve üniversitelerin özerk hale getirilmesi oldu. Ancak tabi ki artan hayat pahalılığı ve yaşanan ekonomik sıkıntılarda muhalefet partilerinin seçim kampanyasını kolaylaştırıyordu. 27 Ekim 1957’de yapılan seçimde oy kullanacak olan seçmen sayısı 12 078 623 olarak belirlenmişti.205 Partilerin aldıkları oy oranlarına göre sonuçlar ise aşağıdaki gibi şekillenmişti. Partiler Aldıkları Oy Oran% Milletvekili Demokrat Parti 4.303.190 47,70 424 Cumhuriyet Halk Partisi 3.768.043 40,82 178 Cumhuriyetçi Millet Partisi 663.295 7,19 4 Hürriyet Partisi 356.419 3,86 4 Bağımsız ve Diğer Partiler 39.867 0,43 4 Toplam 9.230.814 100 610 Tablo -2: 1957 Milletvekili Seçimleri206 Türkiye’de 1957 seçimlerinde 9 250 949 kişi oy vermiş ve seçimlere katılım %76.6 olmuştu.207 Seçim sonuçlarına göre iktidar partisi büyük kayıplara uğramıştı. Seçimlere “Büyük Türkiye için desteğinizi istiyorum!” posteriyle giren Adnan Menderes, beklediğini bulamamıştı. 1954 seçimlerinde 503 milletvekili çıkarmayı başaran DP, şimdi 610 vekilden ancak 424’ünü çıkarabilmiş, TBMM’de 2/3 çoğunluğu sürdürmüş olsa da aldığı oy oranı %50’nin altına düşmüştü. Muhalefette kalan CHP ve CMP’nin oy oranları toplamı DP’den fazla idi. 1957 seçimlerinde umulanın çok altında oy alan Hürriyet Partisi, seçimlerden bir yıl sonra 24 Kasım 1958’de CHP’ye katıldığını açıkladı.208 Bu durum yerel de bazı partililerin tepkisine neden olsa da iktidara karşı böyle bir güç birliğinin oluşturulması muhalefetin meclisteki gücünü arttırmıştı. 205 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri, 1923-2011, https://www.ysk.gov.tr/tr/1950-1977. 206 TÜİK, Milletvekili Genel Seçimleri, 1923-2011, https://www.ysk.gov.tr/tr/1950-1977. 207 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), (Doktora Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi, 1992, s. 607. “1957 Seçimleri konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Kemal Karpat, “The Turkish Elections of 1957”, The Western Political Quarterly, Vol., XIV., No. 2, June 1961, s. 436- 459. Nadir Nadi, “Menderes’in onca bel bağladığı ‘kasketli’yurttaşlar da DP’ye büyük ölçüde yüz çevirmişlerdir. 34 kişilik CHP Grubu bir hamlede 170 kişiye çıkmıştı. Hem de DP’nin kendi yandaşlarını kamyonlara doldurup yargıç kararı ile birkaç sandıkta oy kullanmalarını sağladığı ve CHP’ye oy vereceği sanılan kimi yurttaşları seçmen listelerine yazdırmadığı halde” demektedir. (Olur Şey Değil, Çağdaş Yayınları, İstanbul: 1981, s.71) 208 Diren Çakmak, “Türk Siyasal Yaşamında Bir Muhalefet Partisi Örneği: Hürriyet Partisi (1955- 1958)." Gazi Akademik Bakış , 03 ,(2008): ss.153-186. 63 1957 seçimleri, önceki seçimlere göre olaylı geçmişti. Kayseri’de on altı kişi yaralanmış, Van Başkale, Konya Ilgın, Kastamonu, Çanakkale, Samsun ve Giresun’da yaralananlar olmuştu.209 Birçok yerde de usulsüzlükler, haksızlıklar yapıldığı ileri sürüldü. Pek çok şehirde vatandaşlar açıklanan seçim sonuçlarına itirazlarda bulundu. Özellikle Gaziantep’te olaylar büyümüştü. Çünkü önce CHP’nin kazandığı bildirilmiş, daha sonra köylerden gelen sandıkların açıldığı ve DP’nin kazandığı açıklanmıştı. Bu karara itiraz eden halk adliye binasına yürüyerek binayı ateşe vermiş, olayları yatıştırmak için kent üzerinde askeri uçaklar uçurulmuştu. Diyarbakır’da İl Seçim Kurulu seçimlerin yenilenmesine karar vermişti.210 27 Ekim seçimleri sonrasında Adnan Menderes 5. ve son hükümetini kurdu. Refik Koraltan TBMM Başkanı seçilirken, Celal Bayar’da üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçildi. Adnan Menderes, 25 Kasım 1957’de 5. Hükümet programını TBMM’ye sundu. Hükümet programından yapılan en büyük değişiklik CHP yönetimine ve İnönü dönemine ilişkin eleştiri ve suçlamalara yer verilmemesiydi. Program demokrasi, hukuk devleti ve kalkınma için yapılması gerekenler, DP’nin 1950 yılından itibaren yaptıkları, kalkınma hamleleri ve dış siyaset konularını ön plana çıkaracak şekilde düzenlenmişti. 5. Hükümet programının iki yönü olduğunu bildiren Başbakan Adnan Menderes, hükümet icraatının düzen ve yasalar çerçevesinde yararlı bir biçimde kullanılabilmesinin, TBMM’nin anayasal denetim hakkı ve kararların hızla alınabilmesine bağlı olduğunu vurguluyor önemli olanın Meclis ile hükümet arasında uyumu sağlamak olduğunu bildiriyordu. Bu anlatımda seçim öncesindeki TBMM denetimi, gensoru ve hatta parti grubunda bakanları düşürmeye varan ayaklanma gibi aşırı denetimlere tepki seziliyordu.211 Programda son seçimlerde iç güvenliği zedeleyecek olaylar yaşandığı hatırlatılarak, bu tür olayların tekrarını engellemek adına önlemler alınacağı ifade ediliyordu. Bu bağlamda basınla ilgili yasal düzenlemelerde gereken iyileştirmeler yapılacaktı. Özgürlüklerin kötüye kullanılması önlenecek, ancak gizli komünistlikle savaşılacaktı. Ekonomik dar boğazı aşmak için “gerek bütçe içi ve gerek iktisadi devlet teşekküllerine ait yatırımları, birinci programımızda olduğu gibi bir plana 209 Özkan Kesme, Türk Basınında 1957 Seçimleri ve Partilerin Propagandaları, (Doktora Tezi), Yozgat: Bozok Üniversitesi SBE, 2016. 210 “Diyarbakır ve Bilecik’te dün seçimin iptaline karar verildi”, Hürriyet, 31 Ekim 1957, s. 1. 211 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s.137. 64 bağlamak hususundaki prensibimizin kemaliyle tahakkuku üzerinde dikkatle duracağız”212 denilmişti. Adnan Menderes kurduğu 5. Hükümet programında, partisinin ilkelerine bağlı, kendine güvenen, yedi yıllık iktidarında olup bitenden ders almış bir liderin, çağı yakalama yolunda yeni bir yöntem izleyeceği izlenimini vermişti. Menderes’in parti programını eleştiren İsmet İnönü ise daha çok Kıbrıs, NATO, Bağdat Paktı gibi dış siyaset, basın ve gösteri yürüyüşleri hakkındaki kısıtlamalar üzerinde durmuştu. Ancak Adnan Menderes’in 5. Hükümeti TBMM’de 133’e karşı 403 oyla kabul edilmişti. Hükümet çalışmalarına başladığında, programın verdiği ilk izlenimin aldatıcı, geçici ve anlık olduğu anlaşılmıştı. Çünkü Adnan Menderes, daha sertlik yanlısı ve baskıcı bir siyaset izlemeye başlamıştı. DP liderleri 1957 seçimlerinde umduklarını bulamayıp oy kaybettikten sonra, iktidarda kalabilmek için muhalefeti ve basını tamamen sindirmeye çalışırlarken, dinci çevrelere de daha çok ödün vermeye başlamışlardı. 1957’de Fevzi Boyar adlı bir vaiz, DP mitinglerine katılmayanları kâfir olmakla niteleyince, Boyar’a dava açılmış ve hapse mahkûm edilmişti.213 1957’de Bursa’da Kadiri tarikatı üyeleri bazı şiddet hareketlerinde bulunmuşlar, Tavşanlı’da da birisi kendini halife ilan etmişti.214 Çoğalmaya başlayan bu eylemlere iktidarın göz yumduğu kanısı yaygınlaşmıştı. Öyle ki laik TC Başbakanının dini siyasal amaçlar için kullandığı diplomatların da dikkatini çekmeye başlamıştı. Fransa Büyükelçisi J. P. Garnier, 1957 Şubatında bakanlığına gönderdiği raporda şunları belirtmişti: “Menderes’in elindeki İslamiyet kartını tamamen siyasal amaçlar doğrultusunda kullandığından şüphe edilemez. Müslüman ülkelere, Türkiye’nin de Müslüman topluluğu içerisinde olduğunu hatırlatarak yakınlaşmaya çalışan Menderes, aynı zamanda partinin ülke içindeki konumunu da güçlendirmektedir.”215 Fransa elçisi, böylesi bir siyasetin 212 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: Demokrasiden Darbeye (1957-1960), 2. Basım, Ankara: 1992, s. 407-417; Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s.137. 213 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: X, Cilt: 20, Îçtıma: 3, Yetmiş sekizinci İnikat, 7.VI. 1957 “Cuma, Fevzi Boyar’ın mahkûm olduğu cezasının affı hakkında Adliye Encümeni mazbatası (5/43) Ödemiş vaizi bulunan Fevzi Boyar’ın vaiz esnasında sarf ettiği - bâzı sözler 6187 sayılı Kanuna muhalefet suçunu teşkil ettiği - ödemiş Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek bir sene müddetle ağır hapsine 21.III.1955 tarihinde hüküm verilmiştir.” 214 Şerafettin Turan, a.g.e., C. 4, Bölüm 2, s.147. 215 George Mc Ghee, ABD- Türkiye- NATO, Ortadoğu, çev., Belkıs Çorakçı, Ankara: 1992, s.128. 65 tehlikeli bir oyun olduğuna da dikkati çekerek, “gerçekte Atatürkçü devrimler, halkın çoğunluğunu oluşturan Anadolu köylüleri tarafından hiçbir zaman tamamen özümsenmemiş yüzeysel kalmıştır. Hükümet Başkanı ilk ödünü, 1950 yılında Atatürk devrimlerini, halk tarafından kabul edilmiş olanlar ve edilmeyenler şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutarak vermişti… İslamiyet Doğuda olduğu gibi Türkiye’de de halk kitlelerini harekete geçirebilen güçlü bir yöntemdi. Ancak Türk yöneticileri, dinden karanlık eğilim güdenleri hoş görmeyip mezhepçiliği özendirerek, her iki tarafı keskin olan bıçakla oynamaktadırlar. Her ne kadar bir varsayım olarak düşünülse de, yöneticiler bu oyunun sonunda bir gün fanatik Müslümanlarla başa çıkamayacak kadar tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalabilirler!”216 Diyordu. Türkiye’de ki toplumsal yapının din aracılığıyla kullanılmasının ileri de daha büyük sorunlar yaratabileceği net olarak görülmüştü. Dinci çevrelere verilen ödünler her geçen gün daha belirgin hale gelmişken 1958’de Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürüten Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun bir dergide kendisine sorulan soru üzerine “Müslümanlıkta ibadet dili Kur’an dilidir. Ve bu, bütün Müslümanlar arasında müşterek bir dildir. İbadet Kur’an diliyle yapılır.”217(…) cevabı çok fazla eleştirilere neden olmuş ve 9 Ekim 1958 tarihli Cumhuriyet gazetesi bu konu ile ilgili haberinde “Sayın Hayırlıoğlu’nun T.C. Diyanet İşleri Reisliğinde hâlâ tutulması Atatürk inkılaplarına aykırıdır”218 diyerek Başkanı istifaya çağırmıştı. Basında bu tarz haberlerin her geçen gün arttığı ve iktidarın eleştirildiği dönemde Başbakan Adnan Menderes, 12 Ekim 1958 Manisa mitingi sonrasında 22 Ekim’de gittiği Emirdağ’da hilafet yanlılarının yeşil bayrakları ile karşılanmıştı.219 Bu dönemde kökten dinciliğin güçlenmesi Atatürk’e yönelik hakaret ve suçlamaları da yeniden artırmıştı. 1959’da tekrar yayımlanmasına izin verilen Büyük Doğu dergisinde Necip Fazıl Kısakürek, Atatürk’ü 216 Mc Ghee, a.g.e., s. 128. 217 Cumhuriyet, 9 Ekim 1958, s. 3. 218 Cumhuriyet, 9 Ekim 1958, s. 3. Ayrıca Bkz. https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=10030 yazan: Dr. Mehmet Bulut, “Dönemleri ve öne çıkan hizmetleriyle Diyanet İşleri Başkanları-II” (E.T.:20.10.2021) 219 Ali Nejat Ölçen, Türkiye Sorunları, S.122, Ekim (1958), https://www.dunya48.com/cevat- kulaksiz/31522-cevat-kulaksiz-padisah-torununun-elini-open-menderes, s. 24. (E.T.:04.02.2021) “Nurculuk tarikatı lideri Said-i Nursi Emirdağ’da sürgün hayatı yaşamaktaydı. DP lideri de bundan yararlanarak Said-i Nursi’den destek sağlamak istemişti. Adnan Menderes’i İslamiyet kahramanı diye öven Nurcu lider serbest bırakılınca Ankara’ya gelip DP milletvekilleri ile de görüşmeler yapmıştı. (30 Aralık 1959) Bunun arkasından da Anadolu’ya geziye çıkmış ve Doğu illerindeki yandaşlarına Menderes ve arkadaşlarını destekleyen mektuplar göndermişti.” 66 “sahte kahraman”, Menderes’i de “Allah adını, sayesinde korkusuzca söyleyebildiğimiz tam bir Müslüman”220 olarak nitelendirmişti. Adnan Menderes’in 1959’da yaşadığı uçak kazasından yara almadan kurtulması, kimi çevrelerin Başbakana evliya ya da “Tanrı’nın koruduğu kişi” gözü ile bakmalarına yol açmıştı. Menderes’te Londra dönüşünde peygamberin bayraktarı Eyyub-i Ensari’nin türbesini ziyaret etmiş, Konya’da da Mevlana Celaleddin türbesinde saygı duruşunda bulunmuştu. Bütün bu gelişmeler, Demokrat Partililerin ve Başbakan Adnan Menderes’in birkaç yıl önce dini siyasete alet etmekle suçladıkları Millet Partisi eğilimine girdiklerini göstermekteydi. İsmet İnönü’de, bunun çıkmaz bir yol olduğunu ve ülkeyi yeniden bunalıma sürükleyeceklerini hatırlatmış ve 1960 yılında Bilecik’te şu uyarıda bulunmuştu: “Dinin siyasete en yaldızlı şekilde alet edilmesi yüzünden memleketin iki defa battığını görmüş olan benim gibi bir adamın, din istismarcılarının zararı karşısında duyduğu heyecanlı hassasiyeti vatandaşlarımın anlamasını isterim. Bu benim hakkımdır.”221 Diyerek vatandaşları uyarmaktan geri durmuyordu. Oysa yaşanan her şey 1952’de Adnan Menderes’in İzmir’de yapmış olduğu konuşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Menderes, İzmir’de “Türk milleti Müslümandır, Müslüman kalacaktır ve Müslümanlığın icaplarını da yerine getirecektir” diyordu.222 220 “Demokrat Parti’yi Tutmanın Manevi Hali”, Büyük Doğu Dergisi, 1. Cilt, 15. Sayı, 12 Haziran 1959 221 Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Cereyanı, İstanbul: 1962, s. 189; Sabahat Erdemir, Muhalefetde İsmet İnönü (1959–1960), İstanbul: Ekicigil Matbaası, 1962, s. 25 (13.09.1959 – 26.05.1960) 222 Bulut, a.g.m., s. 1. 67 İKİNCİ BÖLÜM 2. DEMOKRAT PARTİ’NİN VATAN CEPHESİ OLUŞUMU 2.1. Demokrat Parti’nin Partiyi Kurtarma Çabaları: Vatan Cephesi 2.1.1.Vatan Cephesinin Kurulmasına Giden Süreç 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Türk halkından 4.241.393 oy almayı başararak meclise 408 vekil ile giren Demokrat Parti’nin 1950 yılındaki bu ilk seçim zaferi basında Ak/Beyaz Devrim olarak isim bulmuş ve yirmi yedi yıllık CHP iktidarını sona erdirmişti. Bu seçimler Türkiye’deki çok partili yaşamın yargı güvencesi altındaki ilk genel seçimi olarak nitelendirilmiş ve Türk siyasasında “Ulusal İradeye Saygı” kavramının yerleşmesine olanak tanıdığı gibi aynı zamanda merkez sağ parti unvanının da sahibi olmuştur. Bu sonuçlar her iki parti içinde oldukça şaşırtıcı olmakla beraber Demokrat Parti yöneticilerinden Celal Bayar bu konuyla ilgili bir gazeteciye “İktidarı düşünüyorduk, ancak bu kadar büyük bir çoğunluk beklemiyorduk.(…) Zaferin böyle büyük olacağını tahmin etmemiştim doğrusu”223 diyecektir. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında bir yandan demokrat olmaya çaba harcarken, diğer yandan da seçim meydanlarında halka verdiği sözleri tutmaya çalışmıştır. Bu konuda da oldukça başarılı olduğu halkın 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’ye verdiği destekten anlaşılmaktadır. Halkın Menderes liderliğindeki Demokrat Parti’yi desteklemesinin şüphesiz pek çok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan ilki Arapça ezan yasağının kaldırmasıdır. Bu konuda CHP, dini duyguların politikaya alet edilmemesi gerektiğini ifade etmiş olsa da meclisteki oylamada bu yasağın kaldırılması lehine oy kullanmış olması224 toplumun iktidara olan sempatisini artırmıştır. Demokrat Parti’ye duyulan sempatiyi arttıran bir diğer etken ise 14 Temmuz 1950 tarihinde çıkarılan “Genel Af” olmuştur.225 İktidar partisi tarafından sosyal barışın 223 Mükerrem Sarol, Bilinmeyen Menderes, 2. Cilt, İstanbul: Kervan Yayınları, 1983, s. 113. 224 Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim (1922- 1971) 2. Baskı, İstanbul: Pera Yayıncılık, 1997, s. 1530. 225 İdris Tetik, Demokrat Parti’nin 1950-1960 Yılları Arasında Uyguladığı Siyasi Politikaların Türk Demokrasisine Yansımaları, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2015, s. 96. 68 sağlanması için atılan bir adım olarak görülen bu af, CHP tarafından ağır şekilde eleştirilmiştir.226 Dönemin ekonomi politikalarında yaşanan gelişmelerde çiftçinin devlete olan güvenini arttırmış,227 böylece toplum yığınlarının onayının alınması konusunda 1950- 1954 yılları iktidar partisine çok önemli imkânlar sunmuştur. Bu olanakların ilki savaş yıllarında tarafsız kalan Türkiye’nin, Merkez Bankasında biriken altın ve döviz rezervine sahip olmasıdır. Öte yandan Kore Savaşı’nın neden olduğu uygun ortamda, başta pamuk olmak üzere önemli tarım ürünlerinin dış pazarlarda alıcı bulması da hükümetin ekonomi politikasını güçlendirmiştir. Dış ticaret dengesinin Türkiye’nin lehine dönmesi, Marshall Planı vb. dış yardımlarla borçlanma imkânlarının ortaya çıkması, karayollarının hızla yapılması, tarım ekonomisine ağırlık verilerek modern tarım yöntemlerinin kullanılması için tarımda makineleşmeye hız verilmesi, Anadolu’nun kırsal kesiminde önemli bir dinamizm oluşturmuştur.228 Toplum nazarında yaşanan bu gelişmeler dışında, Demokrat Parti’nin kurulması ve iktidara gelmesiyle TBMM’deki asker ve sivil bürokratların sayıları azalırken, diğer yandan serbest meslek sahibi yerel seçkinlerin parlamentodaki oranları artmış ve özellikle 1954 tarihindeki ikinci seçim zaferinden sonra bu durum DP’yi iyice güçlendirmiştir.229 Demokrat Parti 1954’te yapılan seçimlerde oyların %56,61’ini alarak 490 vekil çıkarmış ve Cem Eroğul’a göre bu başarı parti yöneticilerinin bazı zaaflara düşmesine neden olmuştur. Yöneticiler hiçbir gücün kendilerini durdurmayacağını düşünerek hareket etmeye başlamışlar ve bu durum erken seçim kararı almalarına neden olmuştur. Bu dönemde giderek artan anti-demokratik uygulamalar, Demokrat Parti’den beklenen demokrasi beklentilerini boşa çıkartmıştır. Çünkü ilerleyen süre içerisinde yükselen fiyatlarla birlikte, Hükümetin ekonomik büyümeyi yavaşlatması toplumsal ve ekonomik 226 M. Serhan Yücel, “Menderes Dönemi 1950-1960”, (t.y.). http://www.Altayli.Net. (E.T: 02. 07. 2020), s.4. 227 Ali Fuat Başgil, 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri Görüp Yaşadıklarım, 5. Baskı, İstanbul: Yağmur Yayınları 2011, s. 79. “Demokrat Parti, kendi döneminde tarım ve hayvancılık alanında oldukça büyük ilerlemeler göstermiştir. Tarımın gelişmesi için gerekli tedbirler alınmış ve hayvanlar hatta ürünler üzerinden alınan vergiler kaldırılmıştır. Ziraat Bankası tarafından çiftçilere kredi sağlanmış ve toprağı olmayan köylüye toprak dağıtılmıştır.” 228 Tevfik Çavdar, “Siyasal Partiler Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, Yayına Haz. Murat Belge, Mete Tunçay vd. İstanbul: İletişim Yayınları, 1983, s. 2068. 229 Frank Tachau, “Introduction: Political Eites and Political Development in the Middle East”, Political Elites and Political Development in the Middle East, Schenkman Publishing Company Inc., John and Sons, Cambridge: (1975), s. 9. Bkz. Kabasakal, a.g.e., s. 180. 69 sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.230 1954 yılından itibaren ekonomi alanındaki plansızlık ve kaynak savurganlığı süreci tersine çevirmiştir.231 1954- 1957 yılları arasında Türkiye’de siyaset büyük oranda değişmiş ve şiddetli bir kutuplaşma başlamıştır. Cem Eroğul, bu konu ile ilgili “bir general, bir profesör veya bir gazete yazarı, kasabadan yeni gelmiş bir türedi zenginden daha az itibar görmeyi kolaylıkla hazmedemiyordu. Bu psikolojik eziklik, bu zümrenin Demokratlara husumet beslemesine ihmal edilemeyecek bir faktör teşkil etmiştir.”232 Demektedir. Bu durum 1957 seçimlerine yansımış ve DP oy kaybına uğrayarak sadece %47.78 oy alabilmişti. DP seçim sistemindeki çoğunluk sayesinde 424 vekil kazanmıştı ancak muhalefete göre azınlık hükümeti durumuna düşmüştü. Bu dönemde iktidar siyasi gücünü kullanarak muhalif olan tüm kesimlere karşı uyguladığı baskı politikalarını daha arttırarak hareket etmeye başlamıştır. Demokrat Parti iktidarının, bu uygulama ve baskıları ülkedeki farklı kesimlerin tepkisiyle karşılaşmış başta ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere otoriter ve baskıcı siyasetten rahatsız olan tüm kesimler bu dönemde muhalifler çatısı altında bir araya gelmeye başlamıştır. Mecliste temsil hakkı bulamayan partilerin destekçileri ile dönemin ana muhalefet partisi olan CHP’nin etrafında toplanan, Demokrat Parti muhaliflerinin protesto ve sokak eylemleri, kısa sürede ülkede kriz yaşanmasını tetiklemiştir. Böyle bir sürecin yaşanması, Demokrat Parti iktidarının meşruiyet krizi içine girmesine neden olmuş ve Vatan Cephesi tarihsel olarak ortaya çıkmıştır.233 Demokrat Partili yöneticilere göre yaşanan toplumsal krizin en temel nedeni iktidara karşı siyasi ve toplumsal muhalefetin giderek yükselmesidir.234 Çünkü 1957 sonrasında üçüncü kez mecliste çoğunluk elde eden DP’nin hayata geçirdiği iktisadi politikalar, ekonomik sorunları beraberinde getirmiş ve halk yığınlarının desteğinin azaldığı görülmüştür. İktidarın siyasi, sosyal ve iktisadi 230 Ahmad, a.g.e., 2010, s. 70 231 Yusuf Ziya Keskin, “Demokrat Parti İktidarı ve Günümüze Yansımaları”, EÜSBED, 5 (1), 2012: ss.107- 130., s.122. "Tarımda makineleşme hem erozyonu hızlandırmış hem de ülkenin dışa bağımlılığını artırmıştır. Yatırımlar çoğu kez oy kaygısıyla yapılmıştır. Yol ve köprü ihaleleri, devletin sırtından büyük vurgunlar yapılmasına yol açmıştır. Büyük ticaret ve sanayi burjuvazisinin güçlenmesine karşın, çalışan halk kesimi yani orta sınıf güç kaybına uğramıştır.” 232 Eroğul, a.g.e., s. 148. 233 Sinan Yıldırmaz, “Vatan Cephesi: Demokrat Parti’nin Politik Meşruiyet Krizi ve Toplumsal Muhalefeti Kontrol Altına Alma Çabası”, Türkiye’de Siyasal Muhalefet, Der: Ayşegül Komsuoğlu, İstanbul: Bengi Yayınları, 2008, s. 174. 234 a.g.e., s. 174. 70 sorunlarının artmış olduğu bu dönemde Türkiye Köylü Partisi, Cumhuriyetçi Millet Parti’si ile (16 Ekim 1958), Hürriyet Partisi de, Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılarak (24 Kasım 1958) iktidara karşı bir tutum ortaya koymuştur.235 Demokrat Parti yaşadığı bu sorunlardan kurtulmanın çaresini, muhalefet partilerine karşı kuracağı ve ülkenin geneline yayacağı Vatan Cephesinde bulmuştur. Aslında bu cephe, Demokrat Parti’nin 1957 seçimlerinden sonra yaşamış olduğu siyasi krizle birlikte ortaya çıkan iktisadi ve sosyal krizin neticesinde politik bir manevra olarak görülmektedir. Feroz Ahmad bu konuda “Menderes, otoritesini ‘Vatan Cephesi’ adı verilen ve kendini eleştirenleri tecrit edip muhalefeti silahsız bırakmayı amaçlayan bir ulusal cephe kurarak iyice güçlendirmek istedi”236 demektedir. 2.1.2. Vatan Cephesinin Kurulma Nedenleri 1957 seçimleri sonrasında ana muhalefet partisi olan CHP iktidara gelemese de oyların %40.82’sini almayı başarmış ve 178 milletvekili çıkararak meclisteki gücünü arttırmıştı. Bu durum başta ana muhalefet partisi olmak üzere diğer muhalifleri de harekete geçirmiş, hükümete karşı tavırlarının sertleşmesine ve iktidarın azınlık durumuna düştüğünü ileri sürmelerine neden olmuştur. 1957 seçimlerinden sonra Celal Bayar tarafından beşinci kez Başbakanlığa atanan Menderes, yaşanan dokuz subay olayı nedeniyle bu defa hükümeti çok zor kurmuştur.237 Bu durum Demokrat Parti yöneticilerinin muhalefete karşı daha sert bir tutum sergilemesine neden olurken, Orta Doğu’da yaşanan Irak İhtilali ve sonrasında başlayan Sosyalist hareketler Demokrat Parti yöneticilerinin tedirginliklerinin artmasına neden olmuş ve iktidarın kaybedilebileceği düşüncesini doğurmuştur.238 Demokrat Parti içine düştüğü bu krizden bir an evvel sıyrılmak amacıyla, önceki seçim dönemlerinde elde ettiği başarılarını tekrar gündemine getirerek, halkın desteğini 235 “Güç Birliği Cephesi- Milli Muhalefet Cephesi” 236 Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, İkinci Baskı, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 140. 237 Abdi İpekçi- Ömer Sami Coşar, İhtilalin İçyüzü, Toker Matbaası, İstanbul: Uygun Yayınevi, 1965, s., 69-100, s. 62. “9 Subay Olayına neden ola örgütlenmenin çok önce başladığını, 1957 yılında Orduda hücre sistemine uygun bir örgütlenme oluşturulduğunu, bu grubun İsmet Paşa ile ilişki kurmak için görüşmek istediğin, ancak Paşa’dan olumsuz yanıt aldıklarını belirtmektedir.” “İnönü, bu gibi teşebbüsleri tasvip etmediği gibi, onlardan kendi partisi ile temas edilmemesini istiyordu”. 238 Uyar, a.g.e., s. 20. 71 arkasına almaya çabalamıştır. Bu sayede muhalefet partilerine karşı gücünü göstererek, azınlık durumuna düşmemiş olduğunu ispat etmeye çalışmıştır. Tüm bu yaşananlar doğrultusunda 1957 seçimlerinin sonuçları belli olmaya başladığı andan itibaren Vatan Cephesi Ocaklarının kuruluş zemininin de oluşmaya başladığı ifade edilebilir.239 Çünkü 1957 seçimleri sonrasında İsmet İnönü’nün. “ideal yolunda bütün vatandaşların bir araya gelmeleri ve güçlerini birleştirmeleri asil bir hareket olacaktır.”240 Cümlesi muhalefet partileri arasında işbirliği olabileceği düşüncesinin doğmasına neden olmuş ve Başbakan Adnan Menderes’i harekete geçirmiştir. Menderes son seçim döneminde ortaya çıkan olumsuz havayı dağıtmak ve muhalefete karşı halkın desteğini tekrar yanına çekmek amacıyla bu dönemde yurt gezisine çıkmıştır. 1 Eylül 1958’de İzmir İl Kongresinden sonra Aydın’a geçmiş ve Aydın’da yaptığı konuşmasının büyük bir bölümünde her zaman yaptığı gibi muhalefet partilerine ve özellikle İnönü’ye yüklenmiştir.241 Menderes, 12 Ekim 1958’de Manisa’da yapmış olduğu konuşma ile de muhalefet partilerinin iktidar partisine karşı oluşturmaya çalıştığı cepheye karşı bir cephe oluşturulması gerektiğini anlatarak, kurulacak olan bu cephenin “Vatan Cephesi” adını taşıdığını ilan etmiştir. Manisa’da, Adnan Menderes’in konuşması şu şekildedir; “Sevgili Manisalılar, (…) Size vermek istediğim ilk haber memleketimizin, medeniyetin nurlu yolunda büyük bir hızla bir dakika bile durmaksızın koşmakta bulunduğudur. (…) Bugüne kadar yapılan işler için büyüktür dedim. Yapılmakta olanlar daha da büyüktür. Yapılacaklar bunlardan daha büyük olacaktır. Bütün bunların hasılasının ne kadar azametli olacağı görülmektedir. (…)Geleceğe daha büyük ümitlerle bakmaktasınız. (…)Çektiğimiz zahmetler katlandığımız bazı mihnetler işte bunun içindir.(…) Sevgili Manisalılar, Sizler böylece yapılanlardan memnun, istikbâle itimatla bakarken biliyorsunuz ki, her tarafta yer yer bir kısım politikacılar, memleketin bu güler yüzünü kapkara göstermek, sizin yüzünüzdeki tebessümü adeta bir keder halinde dünyaya aksettirmek için, durmadan ve usanmadan gayret sarf etmektedirler. (…)Bunları acaba ne yapsak da memnun 239 Yıldırmaz, a.g.e., s. 181. 240 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam (1950-1964), Cilt III, Altıncı Baskı, Ankara: Remzi Kitabevi, 2000, s. 380. 241 Zafer, 22 Eylül 1958, s. 1; Ulus, 23 Eylül 1958, s. 1. 72 edebilsek? Sorarım sizlere evinizde, ailenizde, hayatınızda ve memleketinizde gördüğünüz terakkilerle, sizler memnun olurken, bu kara görüşlü ve kara bahtlı insanlar, acaba neden hiddetlidirler? (…) Bugün iktisadi vaziyet fenadır diyorlar. Yuvarlak sözler söylemek kolaydır. (…) Siz söyleyiniz bunlar ne istiyorlar? Ne yapsak kötüdür diyorlar. Kötü olan fabrikalar mıdır, barajlar mıdır, hayır… Kötü olan onların kalplerindeki menfi hislerdir, kıskançlıktır, politika ihtirasıdır. Bozgunluktur, nifaktır. Onların nifak dolabı daha iktidardan düştükleri gün kurulmuştur. O zamandan bugüne bir an dahi durmaksızın nifak ve tezvir dolabı döndürülmekte, bu acı ve zehirli propaganda, bir an dahi susmamaktadır. (…)Bu millet tarihini ve kaderinin en büyük mücadelesini yapmaktadır. Milli tesanüte en ziyade muhtaç olduğumuz anları yaşamakta bulunduğumuza şüphe yoktur. (…) Sevgili Manisalılar, Burada muhterem Demokrat Partili vatandaşlarımla karşı karşıya bulunduğum gibi, muhalefete mensup aziz vatandaşlarımın da karşısında bulunmaktayım. Onların iktidarımızın ilk zamanlarında icraatımız hakkında tereddüt göstermeleri, ne oluyor demeleri, tabi görülebilir. Alaca karanlıkta tutulan yolun istikametini, yapılan işleri sarahatle tayin edememiş olabilirler. Yanlış propagandalarla aldatılmış, yanlış yola saptırılmış olabilirler. Aradan sekiz sene geçtikten ve eserler gereği gibi meydana çıktıktan sonra ‘bugün batıyoruz, yarın batıyoruz’ propagandasının susmamış olmasına rağmen yurdun bugünkü manzarasının vatandaşlarımızı uyandırmış bulunması lazım gelir. Politika ve ihtirastan vareste vatandaşların karşımızda kurulmuş olan kin ve husumet cephesine karşı vatanperverane gayretlerini birleştirip eserlerinin müdafaasına azmetmiş bir vatan cephesinin kurulması zarureti kendini göstermiştir. Böyle bir vatan cephesiyle bu güzel ve muazzam eserlerin Türk milletince müdafaası lazımdır. Çünkü muarızlarımız menfî propagandalarla hakikatleri yere sermek davası peşindedirler. (…) Bu güzel ve masun eserleri, ihtirastan azade vatandaşların vatan ve terakki cephesinde birleşmek suretiyle, kin ve nifak yaratıcı, bozguncu, iptidai, geri ve tahripkar propagandalara karşı aslanlar gibi müdafaa etmeleri lazım geliyor. Muhalefetteki arkadaşlarımızın vatanperverliğine bugün bir defa daha huzurunuzda müracaat ederek rica ediyorum. Kin ve ihtirası desteklemekle devam etmesinler. Vatana hizmetin hangi istikamette bulunduğunu düşünerek muhalefetin kötü gidişine paydos desinler. Anarşiye ve nifaka paydos dedikten sonradır ki, hakiki demokrasinin ve hürriyetin güneşi bütün 73 parlaklığı ile ortaya çıkacak, milletimizin terakki ve tealisine giden yolu daha da aydınlatacaktır. Aziz vatandaşlarım, Vatan Cephesinde birleşerek eserlerimizi hep birlikte muhafaza edeceğiz.(…) Şu heybetli manzaranızla da apaçık gösteriyorsunuz ki, Türk milleti tezvir ve nifakın peşinde değildir. Vatanperver duyguların manevi seferberliğini yapmış bir halde bulunmaktadır.”242 Adnan Menderes’in yapmış olduğu bu konuşma sonrasında ülkedeki pek çok bölgede Demokrat Parti, parti ocaklarının yanında Vatan Cephesi Ocakları açılmaya ve üye kaydı alınmaya başlanmıştır. Hatta öyle ki bazı bölgelerde parti ocakları Vatan Cephesine çevrilmiştir.243 Demokrat Partili Rıfkı Salim Burçak, Vatan Cephesinin kurulması hususunda 1957 seçimlerinin etkisinin büyük olduğunu, 1957 seçimlerinde isteğini elde edemeyen muhalefet partilerinin bir sonraki seçimler konusunda ümitlere kapıldığını ve muhalefetin Demokrat Parti’yi iktidardan düşürmek adına her türlü şiddet politikasına başvurduğunu bu şartlar altında da Adnan Menderes’in “(…) Cumhuriyet tarihinin en başarılı iktidarını, ne pahasına olursa olsun yıkma çabasının karşısına, halkla güçlendirilmiş bir parti ile çıkmak istedi ve vatanın menfaatlerini Demokrat Parti'nin iktidarda kalmasında gören kişileri Vatan Cephesi'ne”244 davet ettiğini bu cephenin dönemin şartlarının sonucu oluştuğunu ileri sürmektedir.”245 Samet Ağaoğlu ise Adnan Menderes'in 1957'den sonra Demokrat Parti grubunda katılmış olduğu toplantılarda, hatta arkadaşları arasında gerçekleştirmiş olduğu sohbetlerde bile zaman zaman düşünmeden konuştuğunu ifade etmektedir. Vatan Cephesi ifadesinin de böyle bir toplantı halinde doğduğunu ifade eden Ağaoğlu, Adnan Menderes'in bu cephe aracılığıyla hangi partiye olursa olsun vatandaşları, memleket kalkınması düşüncesinde bir araya getirmeye çağırmış ve Vatan Cephesine kurarken de ana fikrinin sadece bu olduğunu ifade etmiştir. Bir de bu cephe aracılığıyla partinin takip etmiş olduğu iç politika hedefine yer verilmiştir.246 242 Zafer,12 Ekim 1958, Bkz. Serkan Gaytancıoğlu, Demokrat Parti İktidarı ve Vatan Cephesi, (Yüksek Lisans Tezi) Edirne: T.C. Trakya Üniversitesi, SBE, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, 2011. 243 Yıldırmaz, a.g.e., s. 188-190. 244 Uyar, a.g.e., s. 104-105. 245 a.g.e., s. 104-105. 246 Kabasakal, a.g.e., s. 193. 74 Enver Ziya Karal ise; Demokrat Parti yönetimini “Tek Parti Hükümeti Tahakkümü”247 olarak tanımlamaktadır. Karal’a göre; iktidar Vatan Cephesini kurarak siyasi partilerin faaliyetlerini önlemek ve basını susturmak istemiştir.248 Siyasi parti faaliyetlerinin meclis içinde ve dışında engellenmesi konusunda iç tüzükte değişikliğe gidilerek mecliste konuşmaları sınırlandırılmakla kalınmamış, seyahat hürriyetleri de güçleştirilmiştir. Basının susturulması için de gazeteler, en ufak bahanelerle mahkemeye verilmiş ve neşir yasakları konarak kamuoyunun olanlardan haberdar edilmesi engellenmiştir. Fakat bütün bu tedbirlere rağmen basın yıldırılamamıştır.249 İstanbul’da ve Ankara’da yasakların daha yoğun olduğu dönemde Bursa’dan Yeni Ant gazetesinin dağıtımı İstanbul’a yapılmıştır. 2.1.3.Vatan Cephesi’nin Yapısı Ve Özellikleri Adnan Menderes, 6 Eylül 1958’de Balıkesir’deki konuşmasında ana muhalefet partisi olan CHP’yi orduya ihtilal çağrısı yaptıkları iddiası ile halka şikâyet etmiş ve İnönü’yü “Buna cüret edenlerin idam sehpalarında can verdiklerini hatırlasınlar onlardan ibret alsınlar”.250 Diyerek uyarmayı tercih etmiştir. İktidarın bu tutumu karşısında Muhalefet partileri 1957 seçimleri öncesinde iktidarın engellemesi yüzünden yapamadıkları birliği gerçekleştirmek için görüşmelere başlamıştır. (7 Ekim 1958) İsmet İnönü, İstanbul İl Kongresinde DP iktidarının son dönemlerdeki halini kongreye katılan delegelere açıklayarak, iktidara karşı işbirliği yapılması gerektiğinden söz etmişti. Bu konuşma sonrasında TBMM’nde muhalefet partilerinin, ana muhalefet partisi etrafında bir araya gelmesi iktidarı harekete geçirmişti.251 Muhalefet partileri arasında 1957 seçimleri sonrasında “Güç Birliği” yapılmasını ve böylece var olan tabanı genişleterek iktidar partisiyle mücadele edilmesinin istenmesi252 üzerine 16 Ekim 247 Enver Ziya Karal, 27 Mayıs ve İnkılabının Sebepleri ve Oluşu, İstanbul: MEB yay, 1960, s.10. 248 Karal, a.g.e., s. 10-11. 249 a.g.e., s. 10-11. 250 Zafer, 7 Eylül 1958; Şerif Demir, Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes, y.y.: Paraf Yayınları, 2010, s. 341-342. 251 Yasemin Doğaner, Türk Demokrasi Tarihinde Vatan Cephesi, Ankara: Siyasal Kitapevi, 2013, s. 37; Fatih Özçelik, “Kocaeli’nde Vatan Cephesi”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, III, Kocaeli, (2016), s. 2058; Ulus, 29 Ocak 1958. “CHP ve HP’nin birleşmesi sonrasında “Güç Birliği Ocakları”’nın kurulması kararlaştırılmıştır. Fakat daha sonra HP’nin teşkilatlandığı yerlerdeki parti şubelerinin isimleri değiştirilmiş ve “Güç Birliği Ocağı” olarak isimlendirilmiştir.” 252 Bilal Tunç, “Bursa’da Vatan Cephesi”, U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, (2016) ss., 137-162. s. 139. 75 1958’de CMP ve TKP birleşmiş ardından da CKMP doğmuştu. 24 Kasım 1958’de de Hürriyet Partisinin, CHP’ye katılmasıyla CHP, “İlk Hedefler Bildirgesi”ni yayınlamış ve bu bildiri ile Anayasa Mahkemesi’nin kurularak yargı bağımsızlığının sağlanması, ifade ve basın özgürlüğü gibi temel konuları prensip olarak kabul ettiğini açıklamıştı.253 Başbakan Adnan Menderes ise iktidar partisine karşı gerçekleştirilen bu oluşumu, Haçlı Ordularına benzeterek, ülkenin menfaatleri için politikadan uzak olan halk yığınlarını, Vatan Cephesi aracılığıyla bir araya getirmeyi amaçlamıştır.254 1959 yılının ilk aylarından itibaren bütün ülkede Vatan Cephesi Ocakları hızla kurulmaya başlanmış ve 1959 yılı Ocak ayında sadece Balıkesir’de onyedi Vatan Cephesi Ocağı açılmıştı.255 Halktan Vatan Cephesi Ocaklarına katılmaları isteniyor,256 İktisadi Devlet Teşekküllerinde çalışanların da bu cepheye katılımlarını gerçekleştirebilmeleri için hükümet gereken değişikliği yaparak resmi gazetede yayınlıyordu. Muhaliflerin oluşturduğu Güç Birliğine karşı, iktidarın Vatan Cephesi adıyla bir teşkilatlanmaya başvurması, ülkedeki siyasi gerginliği daha da arttırıyordu. 12 Ocak 1959 tarihinde Adnan Menderes, DP İl Başkanlıklarına gönderdiği genelgeyle, Vatan Cephesine katılımlar konusunda partililerin 1946’daki heyecan ve ruhla çalışmasını istiyordu.257 Ancak Demokrat Partililer, Vatan Cephesi konusunda fikirsel ayrılıklar yaşıyordu. Bir grup Demokrat, Vatan Cephesi’nin, DP’nin yeni katılımlarla güçlenmesi için geliştirilen bir kavram olduğunu düşünürken diğer bir grup ise böyle bir teşkilatlanmanın partiye zarar vereceğini düşünüyordu.258 Menderes, bazı il örgütlerinde Demokrat Parti’den ayrılarak muhalefete geçen partilileri geri çağırmadıklarını ve partiye geri dönmelerini istemediklerini görmüş ve açıklamasında bu konuya yer vermişti. Ayrıca Başbakan Menderes, DP’den ayrılanların dışında 1946’dan beri gerçekleri gören, halktan muhalefet eden vatandaşlarında Vatan Cephesi aracılığıyla DP’ye katılması dileğinde 253 Ertuğrul Günay, Bir" Hürriyet" Hikâyesi: Çok-Partili Dönemde Özgürlükçü Bir Siyaset Girişimi (1955- 1958), İstanbul: İletişim Yayınları, 2020, s. 145. 254 Eric Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: 1995, s. 348-350. 255 M. Serhan Yücel, Türkiye’nin Siyasal Partileri (1859-2005),y.y.: Alfa Yayınları, s. 138. 256 Şerif Demir, a.g.e., s. 346-347. 257 Dilşen İnce Erdoğan, “Güç Birliği Karşısında Adnan Menderes’in Siyasi Manevrası: Vatan Cephesi (Manisa Örneğinde)”, Belgi Dergisi, C.2, S.19, Pamukkale Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, (2020)/I, ss. 1910-1924. 258 Albayrak, a.g.e., 2004, s. 522. 76 bulunmuştu. Başbakan Adnan Menderes’e göre, iktidarın politikalarını karalamaya çalışan, iktisadi kalkınmayı hazmedemeyerek engellemeye çalışan, var olan düzen ve asayişi yok etmeye çalışan herkese karşı böyle bir cephe var olmalıydı.259 Ayrıca bu cephe aracılığıyla muhalifler ve partisiz vatandaşlar dışında, İktisadi Devlet Teşekküllerinde (İDT) çalışanların da siyasi faaliyette bulunmalarının önü açılmış, bu kurumlarda çalışanlar üzerinde parti baskısı sağlanarak İDT’leri de partizan bir yapıya büründürülmüştür.260 Böylece Demokrat Parti, iktidarını daha sonraki dönemlerde de devam ettirebilecek insan kaynağını sağlayacağını düşünmüştür. 1958 yılından itibaren teşkilatlanmaya başlayan Vatan Cephesi’ne üye olanların sayısı 1959’a gelindiğinde ülke genelinde 973.000’e ulaşmıştı.261 Celal Bayar ise bu cephede bir milyon üyenin olduğundan bahsetmektedir. İlk bir yılda sırf İstanbul’da kurulan 134 Vatan Cephesinin olduğu ifade ediliyordu. 1960 tarihinde ise İstanbul’da 76.040 kişinin bu teşkilata üye olduğu bildirilmektedir.262 Dönemin Demokrat Parti’yi destekleyen yayınları incelendiğinde bu teşkilata üye olanların çoğunun kırsal kesime mensup olduğu görülmektedir. Bunun nedeni de Demokrat Partililerin yapmış oldukları ziyaretlerde gerçekleştirdikleri yatırım vaatleri olsa gerekir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin, toplumsal taban olarak ülkedeki memur ve eşraf olarak nitelendirilen kesime dayanan seçmenine karşı Demokrat Parti, muhalif partilerin kendisi karşısında işbirliği yapması ve yükselen kentli-aydın muhalefetine karşı kırsal kesimden destek aramış olmasıdır. Desteğin sağlanmasında kullanılan faktörler arasında milliyetçilik, din ve antikomünizm yer almıştır.263 Çünkü Demokratlara göre CHP egemen sınıflara dayanma düşüncesinden kurtulamamıştır.264 Türkiye’de siyasi partilerin, ocak ve bucaklarda kurduğu bu örgütler Demokrat Parti hareketi ile yaygınlaşan siyasi katılmanın temel aracı olmuş ve 27 Mayıs'a kadar Türk köylerinin hemen hemen üçte ikisinde bir tane parti ocağı açılmasını sağlamıştır.265 259 Önder Gün, “Soru 32:Vatan Cephesi Neydi?”46 Soruda Demokrat Parti, 2006, s. 27. 260 Uyar, a.g.e., s. 27. 261 a.g.e., s. 27. 262 a.g.e., s. 102-103. Bkz. Rıfkı Salim Burçak, On Yılın Anıları ( 1950-1960), Ankara: 1998, s. 602-606. 263 a.g.e., s. 27. 264 Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923- 1938), Ankara: Yurt Yayınları, 1981, s. 330. 265 Ergun Özbudun, Türkiye'de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No. 363, Ankara: Sevinç Matbaası, 1975, s. 151. 77 1958 yılı sonunda ise bu parti ocakları dışında, açılan Vatan Cephesi Ocakları aracılığıyla DP var olan yapıda bir değişikliğe giderek parti ocaklarının yerine Vatan Cephesi Ocakları almaya başlamıştır. İktidar bu dönemden itibaren kendi yayın organı olarak nitelendirilen gazeteleri yeterli görmeyerek, Vatan Cephesi duyurusunu yapmak amacıyla devlet radyosunu da kullanmaya başlamıştır. Vatan Cephesine katılanların isimleri her akşam radyodan teker teker okutulmuştur. 1959 yılının sonuna doğru radyo da verilen bu haberler öyle bir duruma gelmiştir ki, dinleyicileri çileden çıkarmış ve haber saatinde radyolarını kapatmak zorunda kalmışlardır.266 Demokrat Parti iktidarı sadece radyo ile yetinmeyerek bu dönemde hemen hemen her kent merkezinde Vatan Cephesi Ocaklarına ait gazeteler yayınlatarak bunları propaganda amacıyla kullanmıştır.267 Mesela bu dönemde CHP’nin “Karagöz Gazetesi” Demokrat Parti'nin ise “Kadı emmi gazetesi” ocak binalarında en temel yayınlar olarak yer almıştır.268 Bunlarla yetinmeyen Demokrat Partili yöneticiler özellikle “Vatan Cephesi” ismini taşıyan gazeteler çıkarılmasını dahi istemiştir.269 Vatan Cephesi’nin temel yapısı ile alakalı olarak Tanel Demirel: “Vatan Cephesi hakikatte ne bir parti ne de partinin yan teşekkülü, ne dernek, ne de DP’nin hukuk açısından bir parçası konumdadır, sadece partinin ocak teşkilatları tarafından kurulmuş olan ve çoğunlukla ocak teşkilatından başka bir şey olmayan bir oluşumdur.”270 İfadesine yer vermektedir. Demokrat Parti, toplumun farklı kesimlerinde ki insanları Vatan Cephesinde bir araya getirebilmek amacıyla da farklı yöntemler kullanmıştır. Mesela işadamlarına Vatan Cephesine katılma çağrısında bulunulmuştur. Bu çağrıyı bizzat DP’li Bakanların kendileri yapmıştır. Samet Ağaoğlu, bu konuda bir anısına değinerek bunun somut bir örneğini vermektedir. Ağaoğlu'nun belirttiğine göre; Vatan Cephesi’nin kurulduğu 266 Ali Bilgiç ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 15.02.2020) 267 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti:(1946-1960), y.y., 2004: Phoenix Yayınları, s. 523. 268 Ali Bilgiç ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 12.02.2020) 269 Doğaner, a.g.e., Ankara: 2013, s. 44. (DP’nin güçlü konumda bulunduğu Ege Bölgesi’nde (İzmir, Afyon, Manisa) Vatan Cephesi ismiyle gazeteler yayınlandı.) 270 Kabasakal, a.g.e., s. 403. “Vatan Cephesi, Demokrat Parti’nin yan teşkilatı olarak kabul edilebilir. Çünkü Vatan Cephesi’ne, Demokrat Parti’ye üye olan vatandaşlar değil muhalefet partilerine mensup olan vatandaşlar ya da partisiz vatandaşların üye olması beklenmiştir. Vatan Cephesi’nin kuruluşunun ilanından itibaren ulusal ve yerel gazetelerde ayrıca devlet radyosunda yoğun propaganda faaliyetleri yapılarak Demokrat Parti’ye katılımlar sağlanmaya çalışılmıştır.” 78 dönemde bir banka yöneticisi kendisinden randevu isteyen Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın, kendisini çağırıp Vatan Cephesine katılmasını tavsiye ettiğini söylemiştir.271 İş adamları dışında, özellikle taşrada yaşayan yurttaşlar da Vatan Cephesi ocaklarına dahil edilmiştir. Bunların ocaklara dahil edilmesinde de farklı yöntemler izlenmiş, genellikle Vatan Cephesi ocaklarının kurulması için çalışan partili liderler, köyleri dolaşarak köylülerin Vatan Cephesi ocakları açması durumunda köye yol yapılabileceğini, köye traktör verilebileceğini, kredi imkanları sağlanabileceğini vaatlerinde bulunmuştur. Özellikle bu ocakların açılacağı alanlar belirlenirken DP’nin daha az oy aldığı bölgeler tespit edilerek harekete geçilmiştir. Çünkü bu cephe aracılığıyla hedeflenen, partisiz vatandaşları DP’ye üye yapmak ya da muhalefet partilerini destekleyen köylüleri kendi tarafına çekmekti. Bu nedenle iktidarları döneminde köylere pek çok yatırım yapıldığı, köylülerin talep etmesi durumunda okulun tamir edilebileceğini vaat etmişler ve bu sayede köylüleri bu cepheye üye yapmaya çalışmışlardır. Bu dönemde Vatan Cephesi ile ilgili gazetelerde oldukça fazla haberlere de yer verilmişti. Demokrat Parti'nin karşısındaki güç birliğine geçen şahıslar ile alakalı övgüyle haberler verilirken zaman zaman Vatan Cephesi ocaklarına kayıt olanlarla gazetelerde alay edilmişti. Muhalif gazetelerin bu tavırlarına karşı Vatan Cephesine katılanların isimleri devlet radyosundan verilmeye başlanmıştır. Samet Ağaoğlu, Vatan Cephelerinin bir parti edebiyatından ibaret olduğunu ve bunun Yassıada'da kolaylıkla ispat edildiğini ifade etmektedir. Politikadan uzak vatandaşların katılması öngörülen bu ocaklara karşı,272 muhalefet devamlı olarak iktidarın Vatan Cephesi’ni baskı aracı olarak kullandığını iddia eden açıklamalar yapmış, Vatan Cephesine mensup kişilerin gruplar halinde, Anadolu’nun farklı köylerine kadar giderek oralara, Ocak açmaları karşılığında yol, okul ve cami yapacaklarını, kredi vereceklerini söylemeleri muhalefet tarafından oldukça eleştirilmiştir.273 271 Ağaoğlu, a.g.e., s. 128. 272 Ahmad, a.g.e., 2007, s. 189. 273 Cumhuriyet, 7 Şubat 1959. 79 DP’nin iktidar olmasının sağladığı avantajlar, Vatan Cephesi’ne katılan kişileri de kısa sürede etkisi altına almıştır. Çünkü DP’nin ödül ve ceza sistemini kullandığı iktidar yıllarında bu sistemin ödül kısmından faydalanmak isteyen vatandaşlar, bireysel girişimlerle iktidar partisinin içine düştüğü krizin fırsatçıları haline gelmişti. Vatan Cephesi Ocaklarının açıldığı 1958 yılından itibaren krediye ihtiyacı olan esnaflar, devlet dairelerinde sorunlarla karşılaşan vatandaşlar, uzun süre iş arayan ama istediği işi bulamayanlar, kolluk kuvvetleri ile sorun yaşayanlar çareyi hep Vatan Cephesi’ne bağlılıklarını sunmakta bulmuştur. Çünkü DP Genel Merkezi, Vatan Cephesi’ne katılanları çeşitli şekillerde ödüllendirmeye başlamıştır. Bu konu Kim Dergisi’nde şu şekilde yer almıştır: “İçki ruhsatı elinden alınan, lokantası pislik yüzünden kapatılan ve nihayet 8 kişiyi bir araya getirebilen her açıkgöz vatandaşın bir VC274 açmaya teşebbüs ettiği pek açıkgöz olmayan vatandaşların dahi bildiği bir gerçekti. Bu gerçeği Demokratların kendileri de hiç şüphe yok ki, çok iyi biliyorlardı. Ama bu onları üzen bir husus olamazdı. Zira VC’nin kuruluşundan maksat, vatandaşa yaşayabilmek için VC’li olmak lazım geldiği inancını vermekti. Gir VC’ye, al içki ruhsatını. Gir VC’ye, aç gazinonu. Gir VC’ye, al Tekel bayii. Gir VC’ye, al tahsisini. Gir VC’ye, al kredini.”275 Vatandaşlar bu dönemde eğer CHP’yi desteklemeye devam ederlerse elektriğin kesilmesi, imar faaliyetlerinin aksaması, yerleşim yerine yatırımların yapılmaması gibi durumlarla tehdit edildiklerini iddia eden bildirimlerde bulunmuşlardır.276 Diğer yandan, radyodan okutulan isimlerin çoğunun hayatta olmadığını, bebeklerin isimlerinin dahi okutulduğu, mezarlıklara çıkılarak isim alındığını iddia edenlerde olmuş ve çok ciddiye alınmamıştır. Mehmet Emin İlhan, Vatan Cephesine katılanlar ile ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Bu dönemde Vatan Cephesi’ne üye olmak moda oldu. Çünkü Radyoda ismini duymak için geçenler olduğu gibi, kendi haberi olmadan ismi 274 Yıldırmaz, a.g.e., 2008, s. 194. “Basında Vatan Cephesi’nin adı, kısa bir süre sonra VC olarak kısaltılacaktır. Bu kısaltma yapılırken VC-WC benzetmesi yapılmış olması muhtemeldir. 30 Ocak 1959 tarihli Kim Dergisi’nin 8. sayfasında yayınlanan Semih Balcıoğlu’nun karikatüründe bu benzetme yapılmaktadır. Bir adam WC yazılı bir binaya girmek için yönelmişken, bir başkası onu kolundan çekerek, “Dur yahu…Orası ‘Vatan Cephesi’ değil!..” demektedir. Bu o tarihe kadar görülen ilk VC-WC benzetmesidir. Bundan önce dergide Vatan Cephesi’ne, VC denilmediği görülmüştür.” 275 Kim Dergisi, 8 Ağustos 1959: s. 9 ; Yıldırmaz, a.g.e., 2008: s. 194-195. 276 Önder Gün, “Mayıs Askeri Müdahalesine Doğru DP-CHP Mücadelesinin Zirvesi: 18 Nisan 1960- Tahkikat Komisyonu’nun Kurulması ve Faaliyetleri”, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi SBE, 2006, s. 46. 80 okunanlar da vardı. Memurlar siyasetle yaranmak hevesindeydiler. Ziraat Bankası, Sümerbank gibi yarı resmi kuruluşlarda çalışanlar partiye üye olabiliyor, yönetici olabiliyordu. 27 Mayıs olunca, Vatan Cephesi’ne geçenler arasında ismi okunanlar, benim haberim yoktu, demeye başladılar. İlköğretim müfettişi olarak bulunduğum Kırşehir’de, Vatan Cephesi’ne geçenler arasında ismi okunan öğretmenler de telaşa kapılmışlardı.”277 Demektedir. Vatan Cephesi’ne kaydolanların her gün açıklandığı listeye bakılırsa ülkede muhalefet partilerine mensup vatandaşların olmaması gerekiyordu. Böyle bir durum 1954 seçimleri sonrasında olsa daha inandırıcı olabilirdi. Fakat yıl 1959’du ve iktidarın 1957 seçimlerinde aldığı oylar muhalefet partilerinin toplam oyunun altında kalmıştı. Yani DP açısından ülke “dikensiz gül bahçesi” değildi. Vatan Cephesi’ne bu dönemde üye olanların gerçek olmadığına dair Kadir İnanır’da Radikal Gazetesi’nin kendisiyle 23 Ekim 2005’te yaptığı röportajda şu ifadelerde bulunmuştur: “1959 yılı, ya altı, ya da yedi yaşındaydım. Bizim evde radyo vardı. Hep beraber doluşup dinliyoruz. Türkiye’deki herkes iktidardaki DP’nin organize ettiği Vatan Cephesine katılıyor. Bizim eve gelip başladılar saymaya, Vatan Cephesine katılanlar: Ahmet İnanır, Ömer İnanır, Zekeriya İnanır, Elmas İnanır… en sonunda Kadir İnanır dedi. Kulaklarımla duydum bende katılmışım. Yedi yaşında Vatan Cephesine katılır mı bir çocuk?”278 Kadir İnanır’ın yaşadığı bu olayın bir isim benzerliği olma ihtimali de elbette ki söz konusu olabilir. Ancak yaşanan bu gelişmelerden de anlaşılmaktadır ki, DP’nin son seçim döneminde, muhalefet partileri ile arasında devam eden siyasi gerginlik kuralsız ve ahlak sınırları zorlayıcı bir duruma gelmişti. 277 Mustafa Tokmak, Basın-İktidar İlişkileri Çerçevesinde Demokrat Parti Ve Ankara Radyosu, (Yüksek Lisans Tezi) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2007, s. 121-127 “Vatan Cephesi Sizindir, Radyo Yayınları ve Basın, Belgede Demokrat Parti iktidarı ve Vatan Cephesi” 278 Radikal, 23 Ekim 2005. 81 2.1.4. Vatan Cephesine Katılımlar Ülkede Vatan Cephesi’ne katılanların oranı incelendiğinde, çoğunun kırsal kesimde yaşayan halk yığınları olduğu görülmektedir. Yayınlanmakta olan ulusal ve yerel basında hemen hemen her gün yüzlerce vatandaşın adı gazete sütunlarında yer almaktaydı. Demokrat Parti yanlısı gazetelerde, özellikle bu cepheye katılan vatandaşların hangi partiden istifa ettiği bilgisinin paylaşılmasına dikkat edilirdi. Çünkü özellikle CHP’den istifa ederek bu safta yer alan vatandaşlar partinin halen halkın desteğini sağladığının kanıtı olarak görülmekteydi. Gazetelerin ilk sayfasında “Vatan Cephesine İltihaklar” şeklinde ya da “Vatan Cephesine Kitleler Halinde İltihaklar” başlığı taşıyan haberler, Demokrat Parti’ye muhalif olan yayınlar tarafından yalanlanmaktaydı. Demokrat Parti’yi destekleyen bölgesel gazetelerde haber başlığının hemen altında “Güç Birliğini tasvip etmeyip muhalefetten istifa edenlerin, Başvekile çektikleri telgraflar” şeklindeki girişten sonra, Vatan Cephesi’ne katılan kişilerin cepheye katılma nedenlerine yer verilirdi. Bursa’dan, Başbakan Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgraflardan bazıları şu şekildedir: “Kayıtlı olduğum CHP’den istifa ederek Demokrat Parti’ye iltihak ettiğimi saygı ile arz eder lütfen kabulünüzü rica eder hürmet ile ellerinizden öperim.”279 “Demokrat Parti olarak yapmış olduğunuz hizmetler hiçbir vatandaşın gözünden kaçmıyor, bu sebepten dolayı bizler 37 arkadaşımızla birlikte CHP’den istifa ederek DP girdik saygılarımızla arz ederiz.”280 “Hakikatleri görerek inkar insafsızlık olur partinize iltihak etmek biz 25 arkadaşın sonsuz arzusudur kabulümüzü saygı ile arz ederiz.”281 “Biz 22 arkadaşımla CHP’den istifa ederek DP girdik bu bizim vicdani vazifemizdir. Hakikati inkar insafsızlık olur saygılarımızı sunarız.”282 279 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-1 280 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-2 281 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-3 282 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-4 82 “Öteden mensup bulunduğumuz CHP’den yapıcı olmadığını ve hakikatleri inkâr ettiğini gördüğümüzden C. H. Partisinden istifa edip müspet işler gören Demokrat Parti’ye kayıt olduğumuzu arz ederiz.”283 “Kazanın muhtelif köylerinden (1340) vatandaş muhalefetin son günlerdeki tezvir ve tahripkar tutumunu beğenmeyerek partimize iltihak etmişlerdir. Yüksek irşad ve rehberliğinizde durmadan kalkınan Türkiye’nin nurlu geleceğini ümitle görerek zatı devletlerinin şahsında partimize ve hükümetimize bağlılık ve güvenlerini arz eder bu iltihakların bir bayram hediyesi olarak kabul buyrulmasını istirhamla ellerinizden öperiz.”284 “Memleket çapında başardığınız göz kamaştırıcı işler meyanında artık C.H.P. saflarında çalışmama imkan bırakmadığından C.H. partisinden istifa edip müspet işler gören Demokrat Parti'ye kayıt olduğumuzu arz eder vatana muazzam işler gören zat-ı devletlerini de sağlıklar diler saygılarımızı sunarız.”285 “70 seneden beri yürüğümüz yolun yapılacağı haberini aldık. 600 nüfuslu köyümüz halkı sevinç içindedir. Müspet icraatınızı görerek mensubu bulunduğumuz muhalefet partilerinden ayrılarak Vatan Cephesine katıldığımız bildirir saygı ile ellerinizden öperiz.”286 “Saflarında yer aldığımız Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir türlü memleket menfaatlerine hadim bir muhalefet anlayışı gösteremeyişi karşısında bu parti saflarında daha fazla kalmayı doğru görmediğimizden ve Demokrat Parti'nin fevkalade faal ve memleketçi icraatı karşısında aşağıda isimleri yazılı 37 arkadaşımla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'nden istifa ederek Demokrat Parti Vatan Cephesi saflarına büyük bir sevinçle katıldığımızı en derin hürmetlerimle arz eder ellerinizden öperim.”287 Şeklinde yazılan telgraflar 1958’den 1960 yılına kadar Adnan Menderes’e gönderilmiş ve bu 283 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-6 284 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-10 285 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-11 286 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-24 287 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi: Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-38 83 telgraflar basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu telgraflar Demokrat Parti’nin Genel Merkezi dışında zaman zaman doğrudan Başbakanlığa çoğu zaman ise Başbakan Adnan Menderes’in İstanbul’a gittiğinde kaldığı İstanbul Park Otel’e gönderilmiştir.288 Gazeteler Vatan Cephesi’ne katılımların dışında genellikle Ocak açılışı haberlerine de yer vermekte idi. Eğer bir ocak açılışı gerçekleştirilecekse bunu parti törenle yapmaktadır. Amaç ocağın açıldığının herkese duyurulmasını sağlamaktır. Genellikle büyük ocak açılışlarında parti üst düzey yetkililerinden birilerinin gelmesi son derece önemli olarak görülmekte ve yönetim kurulu seçilirken de, o bölgede yaşayan ve genelde esnaf diye nitelendirebileceğimiz kişiler ocağın yönetim kuruluna dahil edilmiştir.289 Bu sayede o kişinin halkın yaşadığı bazı sorunları çözmesi beklenmiştir. Ancak Vatan Cephesi Ocaklarının bölge halkıyla ilişkileri zaman zaman farklı olarak değerlendirilebilmektedir. Bazıları bu Ocak ve Bucak başkanlarının yönetimin işini güçleştirdiğini düşünürken bazıları ise iktidarda olan parti aracılığıyla güçlerini arttıran bu Ocak ve Bucak başkanlarının belli dönemlerde partiler tarafından denetlenemez hale geldiğini düşünmektedir.290 Vatan Cephesi ifadesinin ortaya çıkmasından sonra ülkedeki bütün Demokrat Parti teşkilatlarına, bizzat Başbakan tarafından dokuz adet genelge gönderilmiştir. Bu genelgelerde muhalefet partilerine karşı Başbakan’ın kullandığı üslup ve nezaketten yoksunluk dikkat çekicidir. Bu da dönemin siyasi üslubunun bozulduğunun en açık göstergesidir.291 Parti teşkilatından illere gönderilen genelgeler sırayla: 7/21 Ekim, 25/29/30 Kasım 1958 ve 12 Ocak 1959 tarihinde gönderilmiştir. 7- 21 Ekim ve 25 Kasım tarihinde gönderilen genelgelerde, Vatan Cephesi ifadesine yer verilmezken daha sonra ki genelgelerde bu cephenin korunması ve bu cepheye katılımlar hususunda çaba harcanmasını istemiştir. Bu tamimlerde özellikle yeni gelenlere partililerin kucak açması telkini ve partililerin bu konuda vermiş olduğu destek için teşekkür edilmiştir. 1958 yılından itibaren hem ulusal hem de yerel gazetelerde Vatan Cephesi haberlerine sıkça yer verilmiştir. Demokrat Parti’nin en büyük destekçilerinden biri olan Zafer gazetesinin haberine göre Balıkesir’de, on beş gün içerisinde on yedi gençlik 288 Yasemin Doğaner, Türk Demokrasi Tarihinde Vatan Cephesi, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2013, s. 54- 55. 289 Kabasakal, a.g.e., s. 228-229. 290 Kabasakal, a.g.e., s. 229. 291 Doğaner, a.g.e., 2013. s. 95-96. 84 ocağının açıldığı, Tavas’ta da muhalefet partisi üyelerinden yüz beş kişinin Vatan Cephesi aracılığıyla Demokrat Parti’ye üye olduğunu ifade etmektedir.292 Vatan Cephesi’ne katılımların bildirildiği ve bizzat Adnan Menderes’e, gönderilen bazı telgraflarda Başbakan için şiir yazanlar, Menderes’in şahsına övgülerde bulunanlar dahi olmuştur. Adnan Menderes’e, “Memleketin selameti için açmış olduğunuz Vatan Cephesini benimseyerek..”293 girişiyle gönderilen telgrafların içeriğinde, genellikle iktidar partisinin tutumunun muhalefet partileri tarafından kıskanıldığı ifade edilmiştir. İktidar partisi olan Demokrat Parti’den doğan hakikat güneşinin, muhalefet tarafından engellenmek istendiği ama güneşin balcıkla sıvanmasının mümkün olmadığı, bu sebeple de muhalefetin yanında yer almanın anlamsız olduğuna değinilmiştir.294 Muhalefet partisinden ayrılarak DP saflarına katılan bir vatandaşın, Menderes’e göndermiş olduğu telgrafta CHP’ye bakış açısını anlattığı görülmektedir. Telgrafta: “(…) buna kalpten inanmayacak bir tek insan var zira onun liderliği altındaki partinin saflarında çalışmak kör dövüşü olduğu ne kadar açık gerekse İslam, ahlak, hukuk, mantık kaidesi içinde muasır medeniyetle yarış edercesine çalışan Demokrat Parti’ye katılmamakta o kadar insafsızlık olur kanaatindeyim”295 demektedir. Bu açıklamadan sonra CHP’nin gerçeği engellemeye çalıştığını, bu nedenle sadece vatan ve millet için mücadele eden DP ocaklarına katıldığını ifade etmiştir. Bu katılımın DP tarafından onaylanmasını isteyen Ali İşbaşı (Sivas/ Çatalağzı TCDD Sendika Üyesi) 25 Mart 1960’ta Başbakan Adnan Menderes’e yazmış olduğu şiirinin de hatıra olarak kabul edilmesini istemiştir.296 Bu tarz şiirlerin yanı sıra Başbakan’a ve kurmuş olduğu Vatan 292 Zafer, 15 Ocak 1959. 293 “Vatan Cephesine İltihaklar”, Vatan Cephesi Sizindir, 26 Ocak 1959, s.1-3. Uyar, a.g.e., s. 54. 294 Uyar, a.g.e., s. 56 . 295 B.C.A. Y.D.T.V.C.K., 010.09.219.678.1, s. 291-293. 296 B.C.A. Y.D.T.V.C.K., 010.09.219.678.1, s. 291-293. “MENDERES İmâr ettiğin yeniden güzel yurdumuzu Donattın sınai abidelerle bütün işkolumuzu Vatan sathına abidelerle medeniyet temelini attın Yeşil vadilerden geçen azgın ırmakları Teknik barajlarla hepten donattın İdeal dolu enerjinle yoluna devam et Dize gelecek bir gün muhalefet Önüne engeller çıkamaz ey lider senin Nurlu istikbâli yaratan sensin Ülküsü çalışmak, çalışmak Menderes’in” 85 Cephesine marş yazanlar da ortaya çıkmıştı. 31 Ekim 1958’de Kim Dergisinde Vatan Cephesi ile ilgili şu marş dikkat çekiciydi: “Türkçe zafer kaynağı kutlu vatan cephesi Türk genci bu cephede verecek son nefesi!”297 Bu durum Adnan Menderes’in, Vatan Cephesi’nden beklentisini karşılayacağının kanıtıydı. Bu sebeple Vatan Cephesinin teşkilatlanma faaliyetleri ile bizzat kendisi ilgilenmeye karar vermiştir.298 Kurmuş olduğu Vatan Cephesini genişletmek amacıyla da halkı DP’nin il, ilçe, bucak ve ocak örgütlerine katılmaya davet etmiş299 ve bu sayede bir seferberlik başlatmıştır. Muhalefete karşı tavrını daha da sertleştirerek kitleleri muhalefete karşı tahrik etmiş ayrıca muhalefet partilerini ihanetle suçlamaya başlamıştı.300 Ancak bu tutum Demokratların kendi aralarında bile fikirsel ayrılık yaşamasına neden oldu. Demokrat Partililer Vatan Cephesi aracılığıyla, var olan parti ocaklarını genişletmeye ya da var olan ocaklarının sayısını arttırmaya devam ettikçe muhalefet partileri de harekete geçmiş ve başkentte yaşanan gerginlik bütün ülkeye yayılmıştı.301 Esasında Vatan Cephesi Ocakları konusunda Demokratlarda zaman zaman kendi aralarında anlaşmazlık yaşamıştır. Çünkü bazı partililer halk nazarında bu ocakların tepkiye neden olabileceğini düşünmüştür. Nitekim Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgraflar incelendiğinde kırsal nüfus açısından yoğunluk gösteren Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesinde Vatan Cephesi’ne katılımların çok fazla olmadığı görülmektedir. Oysa Demokrat Parti kurulduğu ilk andan itibaren kırsal kesimin oylarını almak üzerine bir politika takip etmiştir. Demokrat Parti kurulduğu ilk zamanlarda partinin ruhu, Celal Bayar’dır. Ancak Adnan Menderes’in Başbakan olmasıyla iki liderin de siyasal eğilimlerinin, tek parti döneminde oluştuğu görülmekteydi. Bu nedenle iktidara geldiklerinle aldıkları kararlarda tek parti dönemindeki eğilimlere benzer nitelikler taşımaktaydı.302 297 Kim, 31 Ekim 1958. 298 Kaya, Ayşe Elif EMRE; Zakir Avşar ,"Demokrat Parti’nin Sivil Toplum Üzerinden Bir Siyasal İletişim Denemesi: Vatan Cephesi Örneği." The Journal Academic Social Science Studies 6.2 (2013): 397-416, s. 403. 299 Avşar vd., a.g.m., s. 403. 300 Uyar, a.g.e., s. 25. 301 Kabasakal, a.g.e., s. 230. 302 Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınları, Baha Matbaası, 1970, s.121; Bkz. Önder Gün, “Soru 32:Vatan Cephesi Neydi?”, 46 Soruda Demokrat Parti, 2006; Önder Gün, 27 Mayıs Askeri Müdahalesine Doğru DP–CHP Mücadelesinin Zirvesi: 18 Nisan 1960–Tahkikat Komisyonu’nun Kurulması ve Faaliyetleri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi SBE, 2006, s. 46. 86 Türkiye’nin toplumsal ve siyasi yapısında tarihsel belirleyiciliği, “devletçi- seçkinci” ve “liberal-gelenekçi” görüşleriyle açıklamaya çalışan Emre Kongar, Menderes’in uygulamalarının tek parti dönemine öykünen parti kurucularına ve önderlerinin tek parti dönemini deneyimleyerek yetişmiş olmalarına bağlamaktadır.303 Sebati Ataman ise DP teşkilatının, CHP’den çok daha farklı olduğunu, teşkilatın aşağıdan yukarıya doğru olduğunu belirtmiştir.304 Bunun en açık örneğinin ise Vatan Cephesi Ocakları olduğu görülmektedir. Çünkü bu ocaklar sayesinde özellikle Parti'ye karşı sempatisi olan insanlar, siyasete dahil edilmiş ve siyasal yaşama katkı sağlamışlardır. Ancak bazı bölgelerde yanlış çalışmalarda gerçekleştirilmiştir. Bazı Ocak ve Bucak örgütlerinde başkanlar kendilerine rakip olabilecek kimseyi istemedikleri için onu genellikle partiye almak istememişlerdir. Bazen ocak başkanı köyde yıllarca çalışan partililerin delege olmasını engellemiştir. Bazen küskünlükler ve kırgınlıklar oluşmuştur. Ocak başkanı bulunduğu çevrede eğer sevilmiyorsa onun yapmış olduğu çalışmalar partinin geneline mal edilmiş, bu yüzden bazı bölgelerde vatandaşlar destekçisi oldukları partilerden uzaklaşmışlardır. Tabii bu insan faktöründen kaynaklanmış olsa da bazı bölgelerde bu sorunlarla da karşı karşıya gelinmiştir.305 2.2. Muhalefetin Vatan Cephesine Bakışı 1957 seçimleri öncesinde CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, “…seçimlere hazırlanın, kütüklerdeki, listelerdeki, isimlerinizi kontrol edin. Bahar havası bitmiş, yaz gelmiştir… Ne tehdit ne baskı bizi korkutabilir… Beni yüz yirmi altı kere mahkemeye götürdüler, gene bir o kadar daha gitmekten korkmam.”306 Diyerek DP ve CHP arasındaki bahar havasının sona erdiğini açıklamıştır. Bu konuda bazı Demokrat Partililer, İsmet İnönü’nün, TBMM’nde bir “Milli Muhalefet Cephesini” kurarak, iktidara karşı ortaya çıkan muhalefeti büyütmek istediğini ve bu nedenle bazı basın organlarını kullanmaya başladığını ileri sürmüştü. İktidar partisine göre muhalefetin bu tutumu siyasi çevrelerde ve toplum nazarında bölünmeye ortam hazırlamıştı. İktidara göre, CHP’nin söylemleri doğrultusunda şekillenen Milli Muhalefet Cephesi, Ankara’da 303 Emre Kongar, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, İstanbul: Cem Yayınevi, 1977, s. 160. 304 Kabasakal, a.g.e., s. 207. 305 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 26.10.2019) 306 “31 Mayıs 1957 Kasım Gülek İskenderun Konuşması”, Cumhuriyet, 1.6.1957; bkz. Ahmad, a.g.e., s.163. 87 ilişkilerin daha da sertleşmesine neden olurken diğer partilerin, CHP’ye katacakları çok bir şey olmamasına rağmen güç birliğine giderek, muhalefeti yaymayı amaçlamışlardı.307 Güç Birliği ifadelerinin kullanılmaya başlandığı bu dönemde bu birliği destekleyen ve desteklemeyen basın mensupları yazdıkları yazılar aracılığıyla düşüncelerini ifade etmekten geri durmamıştı. Peyami Safa’nın, 19.09.1957’de Milliyet’te yayımlanan yazısında muhalefet partilerinin birleşip birleşemeyeceği açıklamaktadır. Safa, “Muhalif partiler birleşebilirler mi? Birleşirlerse seçimi kazanabilirler mi?”308 adlı yazısında, bu birliğin bazı engellerle karışılacağını ve bu engellerden birinin seçim kanununun karma adı verilen listeye izin vermediği ve muhalif partilerin de bölgeleri kendi aralarında pay etmesinin demokrasi ruhuna aykırı olmasından dolayı bu birleşmenin imkansız olduğunu ifade etmişti. Ancak yine de bu birliği hedeflemiş olan partilerin sürekli bir birleşmeye gitmeleri gerektiğini açıklamıştı.309 Güç Birliğine gidilmesiyle ilgili ilk hareketin Hürriyet Partisinden geldiği görülmektedir. Hürriyet Partisi Yönetim Kurulu, bu konuyla ilgili olarak bir tebliğ yayınlamıştır. “Müstakbel seçimlerde muhalefet lehine tecelli edeceğinde şüphe olmayan vatandaş ekseriyeti reylerini, Meclis ekseriyeti haline getirtmek, bu suretle ekalliyetteki bir partinin demokratik rejime paydos diyebilme temayülünü kesin olarak bertaraf etmek halledilmesi gereken en mühim davadır”310 denilerek muhalefeti temsil edenlere, Demokrat Parti’ye karşı birleşme çağrısı yapılmıştır. 7 Ekim 1958’de bu çağrı etkili olmuş ve mecliste yer alan muhalefet partileri görüşmelere başlamıştır.311 Vatan gazetesi, “Hürriyet Partisi, Muhalefeti «güç birliği» ne çağırıyor”312 ifadesine yer vermiş ayrıca Hürriyet Partisi’nin içinde bu birliği istemeyen kişilerin de olduğunu, ancak parti genel yönetim kurulunun yayınladığı bildiri ile bu tür duyguların yok edilmesi gerektiği açıklanmıştı.313 307 Turan, a.g.e., C.4 /2 , s. 189. 308 Peyami Safa, “Muhalif Partiler Birleşebilirler Mi? Birleşirlerse Seçimi Kazanabilirler Mi?” Milliyet, 19 Eylül 1957. 309 Ayın Tarihi, 1957. 310 Diren Çakmak, "Türk Siyasal Yaşamında Bir Muhalefet Partisi Örneği: Hürriyet Partisi (1955-1958)" , Gazi Akademik Bakış 03 (2008): ss., 153-186; Gül Tuba Taşpınar Dağcı, "Türk Siyasi Tarihinde Hürriyet Partisi'nin Yeri." Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları 8 (2005): ss., 15-29. 311 Kabasakal, a.g.e., s. 402. 312 Vatan, 6 Ekim 1958. 313 Vatan, 6 Ekim 1958. 88 Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisi’nin birleşerek, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni kurmalarıyla, Demokrat Parti karşısında ilk kez bir muhalefet oluşmuştu. TBMM’ndeki muhalefet partilerinin bu tarz girişimlerinin artması sonucunda ülkedeki cepheleşme hareketi daha hissedilir hale gelmiş, iktidar ve muhalefet arasındaki gerginlik basın tarafından da sıkça gündeme getirilmişti. Muhalefet partilerinin oluşturduğu “Güç Birliği”ne karşı “Vatan Cephesi” ocaklarının açılması314 toplumdaki kutuplaşmayı daha da arttırmıştır. Bu dönemde muhalefet partilerinden yana olan gazetecilerden Oktay Akbay bu birliği savunmuş ve “Muhalefet Tek Cephe Kurmalı” ifadesine yer vermiştir. Ancak partiler arasında böyle bir birliğin kurulmasının hayli zor olduğunu da belirtmektedir. Çünkü bütün muhalefet partileri 1957 seçimleri öncesinde kendilerini şanslı görerek hareket etmiştir. Bu dönemde yaşanan bütün anlaşmazlıklara rağmen, partiler işbirliği yapmaya karar vermiş ancak hükümetin, muhalefeti engellemesi sonucunda, “Muhalefete oy veren seçmen sayısı iktidara oy verenden çok daha fazla olmasına rağmen muhalefet cephesi kurulamadığı için iktidar partisi seçimi kazandı.”315 Demiştir. Albay’a göre, iktidara karşı muhalefet eden partilerinden birini desteklemek yerine, muhalefet grubunun desteklenmesi ülke için ümit olacaktı. Muhalefet partilerine göre, iktidar partisi tarafından kurulan bu cephe Vatan Cephesi değil vatandaşları bölme cephesidir. Bu cepheye vatandaşlar farklı isteklerinin, iktidar tarafından gerçekleştirileceğini düşündükleri için ve mecburiyetten katılmaktadır. Zaman zaman bu cepheye katılımlar için baskı dahi uygulanmaktadır. Bu cepheye üye olanlarda iktidar partisi yayın organlarında ifade edildiği kadar çok değildir. Bu konu da oldukça sert bir üsluba sahip olan Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesinde Vatan Cephesi konusunu ele alarak, Adnan Menderes’in yurt gezilerindeki konuşmalarını değerlendirmiş ancak bu cephenin ne olduğunu, halkın ve kendisinin pek anlayamadığını dile getirmiştir.316 Çünkü Başbakana göre ülkemizde, ulusumuzu aldatmaya çalışan bazı tutkulu münafıklar vardır. Vatandaş iktidarı ele geçirmek isteyen bu adamlara kanmamalı, DP’nin iktidar yıllarında eski rejimle kıyaslanamayacak ölçüde değişim yaşandığının unutmamalıdır.317 Başbakan’ın ‘Vatan Cephesi’nden kastının “milleti, kendi 314 Yıldırmaz, a.g.m., s. 174. 315 Vatan, 8 Ekim 1958. 316 Uyar, a.g.e., s. 38-39. 317 a.g.e., s. 38-39 “Eski rejimle yenisi arasındaki farkı göz önüne getirdiğimizde, bir zamanlar jandarma copu altında inleyen halkın bugün korkudan uzak yaşadığını, bir zamanlar tarlası yok pahasına vergi borcuna giden köylünün bugün refah içinde olduğunu, bir zamanlar telefon emri ile süresiz kapatılan 89 Başbakanlığı altında, bugünü yüzde yüz öven, dünü ise yüzde yüz yeren bir kitle halinde toplamak” olduğunu yazmıştır.(...)318 Ancak bu düşüncenin gerçekliğe ve insan fıtratına aykırı olduğunu, bu nedenle Menderes’in anladığı manada bir ‘Vatan Cephesi’ kurulmasının imkansız olduğunu dile getirmiştir. Nadir Nadi dışında bu dönemde CHP Grup Sözcüsü olan Bülent Ecevit’te; İktidarın Vatan Cephesini bir türlü alışamadıkları çok partili rejimden kurtulmak için başvurdukları bir teşebbüs olarak görmektedir. Muhalefet iktidarı tek parti iktidarını istemekle hatta tek parti iktidarını arzulamakta olduğunu düşünmektedir. Bülent Ecevit, “…bunca yılın Demokrat Partisi, bir ad değişikliği ile yüzüne şatafatlı bir maske takıvermekle, elbette, gerçek bir Vatan Cephesi olamazdı”319 sözleriyle iktidar partisinin, partiler üstü bir politika takip etmeye çalıştığını ancak sonuna kadar buna karşı olduklarını da söylemektedir.320 Ecevit’e göre bütün herkesin tek bir vatanı vardır. Herkes vatanına bağlı olduğuna göre, herkesin bu cepheye katılma düşüncesi iktidar tarafından oluşturulmakta ve iktidarın gücünü arttırmak için “Vatan” gibi bir kavramın kullanılmasına duyulan tepkidir.321 Bülent Ecevit iktidarın radyoyu kullanmış olmasına da tepki göstermiş ve bu konuyla ilgili bir yazısında “Demokrat Parti kendini Vatan saymaya ve Devlet Radyosunu kendi Vatan Cephesinin emrinde, vatandaş, milli birlik ve devlet bütünlüğü aleyhinde kullanmaya devam etsin! Karar günü yaklaşıyor”.322 İfadesine yer vererek 1960’ta mecliste pek çok CHP’li vekilin imzasını toplayarak devlet radyosuna verilen tahsilatın düşürülmesi için bir önerge sunmuş ancak kabul edilmemiştir.323 Vatan Cephesi ile ilgili pek çok yazı kaleme alan Bülent Ecevit, iktidarın bu cephe aracılığıyla halka çok fazla baskı yaptığını, bu cephe ve ülkedeki ekonomik durum arasında bir bağlantının var olduğunu dile getirmiştir. Cepheye üye olan kişilerin görevini iyi yapmasa dahi devlet güvencesi altında olduğunu, ancak partizanca hareket etmeyen ve bu cepheye katılmayan vatandaşın görevini ne kadar iyi yaptığına önem verilmediği gazetelerin bugün hükümete istediklerini çattıklarını, hatta hakaret bile ettiklerini görmemezlik edebilir misiniz?” 318 a.g.e., s. 57-58. 319 Ayşegül Komşuoğlu, Türkiye’de Siyasal Muhalefet, İstanbul: Bengi Kitap, 2002, s. 58. 320 a.g.e., s. 59. 321 a.g.e., 2002, s. 59. 322"Vatan Cephesi’nin "Er"leri,"Günaydın", Ulus, 24.02.1961, Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61" ss. 1,2. https://ecevityazilari.org/items/show/1037 323 Komşuoğlu, a.g.e., s. 59. (yüzden fazla milletvekilinin imzası ile Radyoya ayrılmış olan beş milyonun üstündeki tahsilâtın bir liraya indirilmesini teklif eden bir önerge vermiştir. ) 90 ve işini kaybetme korkusu yaşadığını dile getirmiştir. İktisadi alana en büyük darbenin Vatan Cephesinden geldiğini, Vatan Cephesi baskısı ile “Yurdun her köşesinde nice insanın geçim ve yaşama hakkı ile şeref ve haysiyeti arasından bir seçim yapmak”324 zorunda bırakıldığı belirtilmektedir. İktidarda olmanın gücünü kullanarak Türk siyasi ve sosyal yaşamını denetleme çabası içerisinde bulunan DP, kendi taraftarı olan gazetelerde Vatan Cephesi ocaklarının propagandasını yapmaya devam ederken, muhalif gazetelerde ise Güç Birliği Ocaklarının haberleri yer almıştır. Özellikte yerel gazeteler kendi yayın çizgisine uygun şekilde açılan yeni ocakları, ocak binalarının tapusu olup olmamasını, ocak açılışlarında tekbir getirilmesini, ocak içi kavgaları ayrıntılı olarak gazete sütunlarına taşımıştır. Bu haberler dışında açılan Vatan Cephesi Ocakları ile ilgili de sıkça köşe yazıları kaleme alınmış ve 1960 yılına gelindiğinde bu yazılar iyice sertleşmişti. Bülent Ecevit, bir yazısında Başbakan Menderes için “VC Başbakanı”325 ifadesine yer vermiştir. Başbakan’ın ülkeyi böldüğünü ve cepheleşmeye ortam hazırladığını dile getirdiği yazıda Menderes’in, muhalefete nifak cephesi ifadesini kullanmasını eleştirerek, kendisinin de nifak cephesinin Başbakanı olmadığına göre VC Başkanı olduğunu yazmıştır. Ancak VC Başkanının, giderlerinin nifak cepheli vatandaşların verdiği vergiler aracılığıyla ödendiğini unutmaması gerektiğini ifade etmiştir.326 324 a.g.e., s. 59-60. 325 V.C. Başbakanı, Ulus, "Günün Işığında" No: 13136, 25.02.1960, https://ecevityazilari.org/items/show/1152, ss. 1, 3.“Vatan Cephesi’nin ilk harflerinden yola çıkarak” 326 a.g.e., Ulus, "Günün Işığında" No: 13136, ss. 1, 3. “(…)Halk vergi ödesin, bu vergilerle Devlet bütçesi yapılsın, ve o bütçenin sağladığı maddî imkânları, bir Başbakan, vergi ödeyen halk çoğunluğunu ezmek, kahretmek, yok etmek için harcasın! Buna demokrasi denmez. Bay Menderes, bu vatanın halkını «Vatan Cepheliler» ve «nifak cepheliler» diye ikiye ayırdığı gibi, Devlet bütçesini de ikiye ayırabilse ve kendi Başbakanlık giderlerini olsun «Vatan Cephesi» bütçesinden ödetebilse idi, mesele belli bir bakıma halledilmiş sayılabilirdi. Bunu yapmadığına, yapamayacağına göre, bir V.C. Başbakanı gibi değil, bir T.C. Başbakanı gibi davranıp konuşmağa kendini alıştırabilmeli idi!.. Buna kendini alıştıramadan iktidardan düşerse, bu vatanda, vatandaş Menderes olarak yaşamağa kendini alıştırmakta çok zorluk çekecektir.” 91 2.3. Demokrat Partililerin Vatan Cephesine Bakışı ve Eleştiriler Türkiye'de parti örgütlenmeleri hiyerarşik bir düzene dayanarak oluşturulmuş ve Parti liderleri ile birlikte partinin genel merkez yönetimi, parti politikalarını belirlemede en etkili merci olurken, taşra örgütleri ise özellikle Türkiye'de 1923-1946 yılları arasında yurttaşlara parti merkezi ve hükümet arasında aracı olmaktan öte bir çalışma gerçekleştirmemiştir. Yerel parti örgütlenmeleri ise Türkiye'de Demokrat Parti’nin kurulduğu dönemlerde gerçekleşmiş ve bu dönemde taşra örgütlerine çok önem verilmiştir.327 Bu dönemde yerel parti örgütleri ve liderleri kendi bulundukları bölgelerde etki ederek ulusal parti liderlerine destek oldukları için onlardan belli ayrıcalıklar da beklemiştir. Ancak Türkiye'de yerel parti teşkilatlarına baktığımızda bu teşkilatlar yerel olmakla kalmamış, ulusun genelini etkilediği zaman dilimlerinin oluşmasına da neden olmuştur. Hatta öyle ki bu taşra teşkilatındaki Ocak ve Bucak örgütleri bulundukları bölgenin sosyo-kültürel yapısına göre farklı çalışmalar gerçekleştirmiştir. Bu örgütlerin genel muhtevası, parti örgütlenmesi ve mevcut toplumsal yapı üzerine oturtulmuş bu nedenle Vatan Cephesi Ocakları'nda, Demokrat Parti'nin güçlü olduğu bölgelerde Ocak ve Bucak teşkilatlarının daha aktif olduğu görülürken, CHP’nin güçlü olduğu bölgelerde bu teşkilatın aktif hareket edemediği görülmektedir.328 Özellikle 1957 sonrasındaki dönemde iktidarın yerel teşkilatlar aracılığıyla bütün ülkede yaratmış olduğu gerginlik muhalefet partilerinin ittifak yapmalarına ortam hazırlamıştır. Bu sırada iktidar partisi olan Demokrat Parti kendi iç soruları ile ilgilenmektedir. Çünkü bu dönemde DP İstanbul İl Başkanlığı yapan Orhan Köprülü, DP’den ayrılarak Hürriyet Partisi’ne katılmıştır. Daha sonrasında ise Fuat Köprülü’de partiden istifa etmiştir. Parti kurucularından olan M. Fuat Köprülü’nün, DP’den ayrılırken, partinin kurulduğu dönemdeki ilk kimliğini kaybettiğini ve demokrasiye inanan herkesin Menderes’e karşı işbirliği yapması yönündeki değerlendirmesi, DP cephesinde hoş karşılanmamıştır. DP’nin kendi içinde yaşadığı sorunlar329 ve muhalefetin güç birliği yapma çalışmaları 327 Kabasakal, a.g.e., s. 237. 328 Kabasakal, a.g.e., s. 237. 329Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye, İstanbul: Hil Yayınları, 1994, s. 77. “Bazı milletvekillerinin kendi seçim bölgelerinde aday yoklamasını kazandıkları halde Menderes tarafından liste dışında bırakılmaları partiden istifalara neden oldu.” Bu konuda Kemal Karpat, “Sonraları kurucularından Fuat Köprülü’de Devlet Bakanlığı esnasında gayrimeşru servetler edinmekle suçlandırılan Mükerrem Sarol hakkında tahkikat açılmasını reddeden DP Meclis Grubunu protesto etmek üzere partiden istifa etti.” Demektedir. Bkz. Kemal Karpat, a.g.e., s.335-336; Yüceer, a.g.m., s.735. 92 DP’nin erken genel seçimler öncesinde seçim kanunu değiştirmesi, meclis dışında muhalefeti neredeyse imkansız hale getirmiş ve bu dönemde en sert tartışmalar parlamento çatısı altında gerçekleştirilmiştir. Osman Bölükbaşı, “Siyaset sahnesi sırat köprüsü oldu” diyerek DP’ye karşı oldukça sert bir muhalefet yürütmüştür.330 Hükümet 1957 seçimi sonrasında muhalefeti tamamen etkisizleştirecek yönde adımlar atmaya devam etmiş ve CHP’nin 14. Kurultayında yayınladığı ilk hedefler beyannamesinin kabulünden hemen sonra Menderes, Manisa’da yaptığı konuşma ile güç birliği hareketinin karşısına Vatan Cephesi ile çıkılmasını istemişti. DP teşkilatı arasında yer alan bazı üyeler böyle bir cepheleşme hareketinin iktidarı ve partiyi zayıflatabileceğini dile getirmiş olsalar da Adnan Menderes bu konuda, Celal Bayar’ın desteğini de arkasına alarak muhalefetin eleştirilerini yok etmeye çalışmış ancak bu baskılar muhalefet partilerini birbirine daha da yakınlaştırmışı.331 Muhaliflerin tutumu ve Vatan Cephesi konusu bu dönemde hemen basının gündemine oturmuştur. Ancak Vatan Cephesi girişiminin doğru olmadığını Samet Ağaoğlu, Abdi İpekçi ile görüşmesinde kendisi belirtmiştir. Ağaoğlu; “Vatan Cephesi meselesi, kalktık topyekûn masumane bir tarzda, biz Vatan Cephesiyiz dedik. İsmet Paşa cevap verdi: ‘Ben Vatanı Uşak'ta kurtardım. Uşak'ta, Yunan'ı yendim, oraya gidiyorum’ dedi. Uşak hadiseleri… Kim zarar gördü? Memleket zarar gördü.” İpekçi: “Olayda, İsmet Paşa'ya mı suçlamış oluyorsunuz, yoksa Vatan Cephesi gibi bir girişimde bulunmayı mı?” Ağaoğlu: “Vatan Cephesi gibi bir girişimde, masumane bir girişimde bulunmayı suçluyorum. Çünkü söylememek gerekirdi. Bu vatan herkesin vatanıdır.”332 (…) diyerek bu cephenin hatalı olduğunu aktarırken Adnan Menderes’te, Yassıada duruşmalarında Vatan Cephesi’nin bir slogandan ibaret olduğunu açıklamıştır. Lakin 1958-1960 yılları arasında oluşturulan bu cephe konusunda DP’liler de tam olarak bir uzlaşma sağlayamamıştır. Çünkü Akşam gazetesi CHP’nin yalnız muhalefet partileri arasında değil, bağımsız vekilleri, hatta DP’nin tutumundan rahatsız olan Demokrat Partili 330 Sedef Bulut, "Üçüncü Dönem Demokrat Parti İktidarı (1957-1960): Siyasi Baskılar ve Tahkikat Komisyonu." Gazi Akademik Bakış 04 (2009): ss. 125-147, s. 130-131. 331 a.g.m., s. 132-133. 332 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, s.127 / “Vatan Cephesi dersine rağmen, ‘Milliyetçi Cepheyi Kuruyoruz’ Diyorlar.” Bkz. “Her Hafta Bir Sohbet”, Hazırlayan: Abdi İpekçi, Milliyet, 3 Ekim 1977. 93 vekilleri dahi rejimin korunması ve devam etmesi için birleşmeye çağırdığını ifade etmiştir. Bu nedenle iktidar partisi 1957 seçimleri sonrasında iktidarı kaybetme düşüncesine kapılarak, böyle bir slogan ortaya atmış ve sonrasında yaşanan katılımların etkisiyle süreci devam ettirmiştir. Huntington bu konu ile ilgili Türk halkının siyasetle yakından ilgilendiğini ve bunun Demokrat Parti’nin açmış olduğu, Vatan Cephesi Ocaklarını aracılığıyla gerçekleştiğini ifade etmektedir.333 Çünkü Türkiye'de genellikle çalışanların büyük bir bölümü (yani memurlar, işçiler, yükseköğretim üyeleri) partilerle ilişki kuramazlardı. Oysa Vatan Cephesinde temel hedeflenen siyasi partilere üye olamayacak olan bu vatandaşları Vatan Cephesi ocaklarına dahil ederek Demokrat Parti'ye desteklerini sağlayabilmekti. Türk toplumu bu cepheye üye olarak siyasette dinamik bir yapı göstermiştir. Ancak kurulduğu andan itibaren gerek iktidar yanlısı basında, gerekse devlet radyosundan sürekli bu cepheye katılanların isimlerinin verilmesi, herkesi bıktırır utandırır bir hal almıştır.334 Radyoda her akşam ülkenin çeşitli yerlerinden Başbakan’a gönderilen telgrafların 8-10 tanesi okunuyordu. Bu telgraflarda, Demokrat Parti'nin eşsiz hizmetleri övülüyor ve muhalefet eleştiriliyordu. Bu durum zaman zaman Demokrat Partili vatandaşları da rahatsız ediyor ve ümit edilen sonuçları vermiyordu. Halk üzerinde kötü etkiler yaratmış olan bu yayınlar başladığı zamanlarda pek çok kişi radyoyu kapatmayı tercih ediyordu.335 Tüm ülkede etkili hale gelen bu cepheleşme kutuplaşmayı arttırarak siyasal yaşamın daha kötü bir hal almasına neden olmuştur. Demokrat Parti iktidarı ve muhalefet liderlerinin birbirlerine karşı uzlaşmaz tavırları, basının tahrikleri, DP’nin muhalefeti yok etme çabası, partizan mücadeleler, TBMM’nde vekillerin siyasi kavgaları kutuplaşmayı arttırmış ve iki cepheye ayrılan kamuoyuna, iktidar da muhalefette demokrasiyi devam ettirmek ve vatanı korumak iddiasıyla hareket ettiklerini dile getirmişti. Çünkü bu dönemin en belirgin özelliği muhalefete karşı tahammülsüzlüktür. “Oyla iktidara gelen bir parti zorla iktidarda kalmak”336 amacıyla Vatan Cephesi’ni siyasi bir araç olarak 333 Kabasakal, a.g.e., s. 240. 334 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 1996, s. 348-349. 335 Tekin Erer, On Yılın Mücadelesi (Türkiye’de Parti Kavgalarının 2.ci Cildi), İstanbul: 1963, s. 357-365. “Devlet radyosunda 1 Ekim 1958’den 6 Nisan 1960 tarihine kadar Vatan Cephesi’ne katılanların isimlerinin okutulmasına devam ettirilmiştir. Yapılan yayınlara göre dört ay içerisinde cepheye katılanların sayısı 500.000’i aşmıştı.” 336Yüceer, a.g.m., s. 731. 94 kullanmak istemiş ancak istediğini alamayınca bu defa da olağanüstü bir kongre toplayarak ana muhalefet partisini etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. Çünkü iktidar partisine göre, CHP ordu ile birlikte hareket ediyor ve bir askeri darbe planlıyordu.337 Bu nedenle muhalefetin meclis içinde dahi muhalefet edemeyeceği bir ortam yaratılmalıydı. Aslında DP sivil darbe olarak tanımlanabilecek olan Tahkikat Komisyonu’nu kurma kararı alarak kendi sonunu hazırlayan sürecin belirleyicisi olmuştu.338 DP’ye göre ülkede iç güvenliğin temini, seçimlerde herhangi bir endişe ve güvensizliğe yer verilmemesi, kanlı kardeş kavgalarının engellenebilmesi adına tam anlamıyla bir hürriyet düzeninin sağlanması son derece önemliydi. Bunun içinde üç aylık bir Meclis soruşturması yapılması gerekiyordu. Aslında muhalefet üzerindeki baskı politikalarını arttırarak, muhalefeti etkisizleştirmek isteyen iktidar, muhaliflerin kamuoyundan sağladığı desteği güçlendirdiği gibi darbeye giden süreci de hızlandırmıştı.339 Bu gelişme üzerine TBMM’deki ana muhalefet partisi olan CHP Grup İdare Heyeti 16 Nisan 1960 tarihinde Meclis Başkanlığına bir takrir vererek Başvekil Adnan Menderes’in yüce divana sevkini istedi. CHP’nin Başbakan aleyhinde Meclis soruşturması açılmasını isteme nedenleri; kamu iktisadi teşekküllerinde çalışanlara yapılan baskı, Hâkim teminatı, basın özgürlüklerinin kısıtlanması, partizan radyo yayınları, Meclis Başkanlığının durumu, gençlik örgütlerini, işçi sendikalarını, kooperatifleri, ticaret ve sanayi odalarını, hatta hayır kurumlarını partizan idareye sokmak, partizanlığı dış politikaya kadar yansıtmak, muhalefeti “haçlı ittifakı”, “nifak ve kin cephesi” “ihanet-husumet cephesi” olarak göstererek halkı tahrik etmek, sokak zorbalıkları, hükümet programında belirtilen taahhütleri yerine getirmemek, bütçe dışında masraflar yapmak, ticarette partizan ölçütleri hakim kılmak, vatandaşın malının bedelini ödemeden istimlak etmek, son bir yıldır BMM toplantılarına katılmayarak meclise karşı kayıtsızlık göstermek, şahsi hakimiyetini tesis edebilmek ve parti içi denetimi engellemek adına partinin büyük kongresini toplamamak, kendi parti grubunu açıkça muhalefet aleyhinde tahrik etmek340 olarak belirlenmiş ve “Siyasi hayatımız derin bir huzursuzluğun içine girmiştir” 337 Ahmad, a.g.e., 2007, s. 140. 338 Yüceer, a.g.m., s. 732. 339 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, s.127 / “Vatan Cephesi dersine rağmen, ‘Milliyetçi Cepheyi Kuruyoruz’ Diyorlar.” Bkz. “Her Hafta Bir Sohbet”, Hazırlayan: Abdi İpekçi, Milliyet, 3 Ekim 1977, Ahmad, a.g.e., 2007, s. 140. 340 Milliyet,17 Nisan 1960, s.5; Yüceer, a.g.m., s. 748. 95 ifadesiyle başlayarak Menderes’i tek elden devleti yönetmek istemekle suçlamıştı.341 Diğer taraftan Demokrat Parti’de, Bursa vekili Mazlum Kayalar ve Denizli vekili Baha Akşit tarafından 14 Nisan 1960’ta Tahkikat Komisyonunun kuruluşuyla ilgili verilen takrirde; CHP, kanun dışı bazı uygulamalarla halkı, iktidara ve devlet kurumlarına karşı tahrik etmek, halkı silahlandırmak, orduyu siyasete dahil etmeye çalışmak, halkı Bizim Radyoyu342 dinlemeye teşvik etmek, TBMM’nin ve Meclisin güvenoyunu almış olan hükümetin meşruiyeti ile ilgili kamuoyunu şüpheye düşürmek, hücre yapılanması ile işleyen bir sistem kurmaya çalışarak Cumhuriyetin ve demokrasinin manevi temellerini sarsmak suçlamaları ile karşı karşıya kalmıştı.343 Verilen bu takriri demokrasiye darbe olarak değerlendiren CHP olağanüstü bir toplantı yaparak bu durumun 1924 Anayasasına uygun olmadığını anayasanın ilgili maddeleri ile açıklamış olsa da Tahkikat Komisyonu’nun kurulmasına engel olamadı. Muhalif yanlısı olduğu düşünülen bazı basın organları ve CHP’nin faaliyetlerin denetlenmesi amacıyla oluşturulan heyetin yetkileri her geçen gün daha da arttırıldı. Bu durum mecliste daha da sert tartışmaların yaşanmasına neden oldu. Çünkü ülke gündemini ilgilendiren daha ciddi meselelerin bir kenara bırakılarak bu komisyonun yetkilerinin arttırılmasının istenmesi Malatya vekili Nüvit Yetkin tarafından bir komplo olarak değerlendirilirken, Turhan Feyzioğlu ise TBMM içinden belirlenen onbeş kişilik bir heyete, meclisin dahi sahip olmadığı bir yetkinin verilmiş olmasını Anayasanın varlığının ortadan kaldırılması olarak değerlendirdi.344 Çünkü Tahkikat Komisyonu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Askeri Muhakeme Usulü Kanunu, Basın Kanunu ile diğer kanunlarda Cumhuriyet savcısına, sorgu hakimine, sulh hakimine ve askeri adli amirlere verilmiş olan bütün yetkilere sahip olmuştu.345 Bu dönemde ulusal nitelikte basının yanısıra ülke çapında kapatılan tek yerel gazete de Bursa’da Yeni Ant oldu. Öyle görünüyor ki siyasal anlamda 341 Yüceer, a.g.m., s. 747. 342 Sinan Kıyanç, "Soğuk Savaş Yıllarında Bir Aktör: Bizim Radyo." Atatürk Yolu Dergisi 68: ss. 463- 494.” “Türkiye’de devlet radyosunun tek yanlı yayınlar yapması, Bizim Radyo’nun ilgiyle karşılanmasına neden olmuştur. Güçlü alt yapısı ile devlet radyosunun ulaşamadığı yerlere ulaşmıştı. Bizim Radyo’nun güncel gelişmeler ağırlıklı yayını, kısa sürede yerini siyasi ağırlıklı yayınlara bırakmıştı. TKP Dış Büro’nun resmi yayını olarak faaliyet göstermiş, yayınlarını bu doğrultuda hazırlamıştı. Bizim Radyo, Türkiye ile Sovyetler Birliği ilişkilerinin şekillenmesinde rol oynamıştır. Türk yetkililerinin, Bizim Radyo yayınlarından rahatsızlıkları nedeniyle faaliyetlerine son verilmesi talebine karşılık Rus yetkililer, radyonun sınırları içinde olmadığını belirterek talebi yerine getirmemişlerdi. ” 343 Yüceer, a.g.m., s.749. 344 Yüceer, a.g.m., s.752. 345 a.g.m., s.754. 96 kutuplaşmanın ve hesaplaşmaların en üst düzeye ulaştığı 1960 yılında iktidar yerelde de belli politikalar takip etmişti. Anayasaya aykırı olarak Tahkikat Komisyonuna verilen bu geniş yetkiler ağır cezaların verilmesine neden olmuş ve ülke gündemi her geçen gün daha kötü bir hal almıştı. Öyle ki DP Grubunda bulunan vekillerde artık yaşanan olaylardan dolayı son derece rahatsız haldeydi. Çünkü bu dönemde Ankara ve İstanbul’da yaşanan hadiseler ve eylemler nedeniyle sıkıyönetim ilan edilmiş, üniversiteler bir ay kapatılmış, komisyona Meclis görüşmelerine yayın yasağı konma hakkı verilmişti. Yaşanan olayları Adnan Menderes, siyasi bir suikast, seçim yapılmadan iktidara gelmek isteyenlerin çabası olarak değerlendirirken, muhalefet ise iktidarın “zorla iktidarda kalma çabası” olarak değerlendirmekteydi. 555K parolasıyla Harpokulu öğrencilerinin yürüyüşü sonrasında DP Grubunun tedirginliğinin arttığı görülmektedir. Çünkü bu dönemde Genel İdare Kurulunda yer alan Rıfkı Salim Burçak, dört DP’li vekilin önergesi ile yeni bir hükümetin kurulmasını teklif etmişse de Adnan Menderes bu teklif kabul etmemişti. Demokrat Parti Grubu’nda oldukça sert tartışmalar yaşanmış ve Adnan Menderes toplantıyı terk ederek Eskişehir’e geçmişti. Burada Tahkikat Komisyonu’nun bundan sonraki çalışmalarının dosya üzerinden yapılacağını söyleyerek gerçekleştirdiği kısa konuşma da “Yolumuz seçim yoludur.”346 Dedi. Oysa bu günlerde seçime gidilmesi durumunda iktidar partisinin seçimi kaybetme ihtimali çok yüksektir. Ancak Bursa yerelinde çok büyük oy kaybı yaşaması ihtimal gözükmemektedir. İktidar tarafından anayasaya aykırı olarak böyle bir komisyonun kurulması ve iktidarın anti-demokratik uygulamalarındaki ısrarı 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ile durdurulmuş ve DP’ye mensup olan bir üyenin parti kongresini zamanında yapamadığı gerekçesiyle açtığı dava sonucunda 29 Eylül 1960’ta hukuki varlığı sona erdirilerek, malları hazineye devredilmiştir.347 346 Milliyet, 26 Mayıs 1960, s.1 347 Hulisi Turgut, Yassıada’da Yaptırılmayan Savunmalar, Doğan Kitap, İstanbul 2007. s. 23-24 97 2.4. Yassıada Duruşmalarında Vatan Cephesi Davası (27 Nisan - 21 Haziran 1961) 1950-1960 yılları arasındaki on yıllık Demokrat Parti iktidarı ve muhalefet arasındaki ilişki sorunlu başlamış ve sorunlu olarak devam etmiştir. İktidar ve muhalefet arasında yaşanan bu gerginlik ve çatışma ortamı içerisinde ülkede 1957 seçimleri gerçekleştirilmiş ve 1946 seçimlerini hatırlatırcasına, Demokrat Parti tarafından kazanılması muhalefetin tepkisini daha da arttırmıştır. 27 Ekim 1957 seçimlerinden sonra yaşanan gerginlikler, baskılar ve toplumsal çatışmalar her geçen gün şiddetlenerek devam etmiş ve ülkede toplumsal ve siyasal ortamın gerildiği esnada iktidar partisi Vatan Cephesi örgütlenmesine giderek siyasal mücadeleyi daha da gerginleştirmiştir. Demokrat Partili, Rıfkı Salim Burçak bu cephenin kurulduğu ilk yılda Menderes'e gönderilen telgraf sayısının yirmi bine ve vatan cephesine katılanların da iki yüz bine yaklaştığını hatıralarında belirtmektedir. Burçak’ın belirttiğine göre Aralık 1959'da Vatan Cephesine üye olanların sayısı 973.170’e ulaşmıştı. Bursa'da ise bu sayı 17.814 kişi olarak belirlenmişti.348 Demokrat Parti İstanbul bülteninde ise Mart 1960 tarihindeki üye sayısı 76.040 olarak verilmektedir.349 Menderes'in başlattığı Vatan Cephesi seferberliği hızlı bir şekilde yayılmış ve bir yıl içerisinde DP bünyesindeki cephe hareketine katılanların sayısının bir milyona ulaştığı ifade edilmekteydi. 27 Mayıs sonrasında ise Vatan Cephesi ile ilgili Ferit Öngören, Mussolini idaresinin karagömleklilerine tıpatıp benzettiği bu teşkilatın aydın zümreye karşı faşist bir tavır takındığını dile getirirken,350 Piraye Bigat Cerrahoğlu, anılarında KİT çalışanlarının zorla Vatan Cephesi'nde sokulduğunu belirtmektedir. Vatan Cephesi'nin muhalefetin yanı sıra Demokrat Parti içindeki muhalefete karşı da kurulduğunu ileri sürmekte ve “Neydi Vatan Cephesi?” Sorusunu sormaktadır. Cerrahoğlu; “Dernek desen değil. Siyaset yapıyor. Parti desen değil. Ne kurucuları belli, ne tüzüğü, ne de programı. Ocaklar açılıp duruyor. Güya katılanların isimleri radyodan sayılıp dökülüyor. Tabii ki mi zorla, kimi de istekle bu cepheye katılanlar var ama radyoda okunan isimlerin çoğu uydurma veya küçük çocuklar ve bebekler. Nedendi bütün bunlar? Üç seçimde arka 348 Rıfkı Salim Burçak, 10 Yılın Anıları 1950-1960, Ankara: 1998, s. 600- 602 “Rıfkı Salim Burçak’ın verdiği liste DP il yönetim kurullarının bildirdiği listelerden alınmıştır.” Uyar, a.g.e., s.102. 349 “İstanbul'da Vatan Cephesine İltihak Edenlerin Yekunu”, DP Bülteni İstanbul Haftanın Haberleri, S.11, 17 Mart 1960, s.15; Uyar, a.g.e., s.103. 350 Ferit Öngören, CHP Ne Olacak, İstanbul: Martı Yay,, 1960, s. 30-31. 98 arkaya iktidarı kazanmayı başarmış bir partinin başkanı, en önemlisi, kurucusu, nesini beğenmiyordu bu partinin veya ne eksikliğini görüyordu da kendine destekleyecek başka bir topluluğa ihtiyaç hissediyordu?”351 derken, Şevket Süreyya Aydemir’de “Bu bir parti miydi? Bir cemiyet miydi? Yoksa köylerde, kasabalarda, niçin ve ne zaman harekete getirileceği belli olmayan, ama vakti gelince kendisinden bir şeyler beklenen sorumsuz bir kaba kuvvet miydi? O günlerde ve bu cephede, 700.000 kişi toplayacağız, deniliyordu. Bunlar, bu sorumsuz kalabalık toplanırsa ne olacaktı?”352Diyordu. Esasında Vatan Cephesi, Demokrat Parti’yi darbeden kurtaramamış aksine darbeye giden süreci hızlandırdığı gibi tarafsız vatandaşlarda da kızgınlık yaratmıştı. 27 Mayıs sonrasında başlayan Yassıada yargılamalarında ise 27 Nisan 1961’de Vatan Cephesi davası da gündeme gelmiş ve 21 Haziran 1961’e kadar Başbakan Adnan Menderes'te dahil olmak üzere 22 Demokrat Partili Vatan Cephesinin kuruluşu ve faaliyetleri nedeniyle yargılanmıştır.353 Davanın Sanıkları ise aşağıdaki gibidir: “Eski Başbakan Adnan Menderes ve adı geçen bu sanığın bu fiillerine asli suretle iştirakten katılan sanıklar: Eski Başbakan Yardımcısı Medeni Berk, Eski Sanayi Bakanı Sebati Ataman, Eski Gümrük ve İnhisarlar Bakanı Hadi Hüsman, Eski TBMM Başkanı ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Refik Koraltan, Eski Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri, Eski Konya Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Remzi Birand, Eski Edirne Milletvekili Mükerrem Sarol, Eski Manisa Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Samed Ağaoğlu, Eski Maarif Bakanı ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Atıf Benderlioğlu, Eski Kayseri Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Kamil Güneş, 351 Piraye Bigat Cerrahoğlu, Demokrat Parti Masalı, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1996, s. 100-101. 352 Aydemir, a.g.e., 1989, s. 264-265. 353 Yassıada Vatan Cephesi Düşünen Adam, Yıl 1, Sayı 18, 3 Mayıs 1961 s. 21-24. 99 Eski İçel Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Hüseyin Fırat, Eski Amasya Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Mustafa Zeren, Eski Erzurum Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Rıfkı Salim Burçak, Eski İzmir Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Rauf Onursal, Eski Çanakkale Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Emin Kalafat, Eski Balıkesir Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Sıtkı Yırcalı, Eski İstanbul Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Celal Ramazanoğlu, Eski Ankara Valisi ve Belediye Başkanı Dilaver Argun, Eski İstanbul Belediye Başkanı ve DP İstanbul İl İdare Kurulu Başkanı Kemal Aygün Eski Sümerbank Umum Müdürü ve Ankara DP İl İdare Kurulu Başkanı Mehmet Akın, Eski Etibank Umum Müdürü Burhan Ulutan’dır.”354 Vatan Cephesi Davası’nın açılma nedeni Vatan Cephesinin kurulması, bu teşkilatın masraflarının devlet bütçesinden karşılanması, vatandaşların işlerini yapabilmesi veya kredi alabilmeleri için DP’ye ya da Vatan Cephesi’ne katılmalarının zorunlu tutulması, cepheye katılanların isimlerinin radyoda izinsiz okutulması, halkı baskı altında tutarak, kin ve nefret duygularını harekete geçirerek ülkede bölücülük yapılması355 gösteriliyordu. Aslında DP, idarecileri on yıllık iktidar dönemlerinde her şeyi yapabileceklerini düşünerek, iktidarı kaybetmemek adına ellerinden geleni yapmışlardı. Adnan Menderes, kendini kabul ettirebilmek için her türlü basın ve yayın aracını ayrıca devlet radyosunu da kullanmıştı. Adnan Menderes 12 Ekim 1958’de Manisa’da ve 23 Ekim 1958’de Tavşanlı da yaptığı konuşmalarla tüm halkı ülkede var olan kin ve husumete karşı kurulacak Vatan Cephesi’nde birleşmeye davet etmişti. “Bu 354 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 ; Bkz., Yelda Tutar, 1961 Yassıada Duruşmalarının İstanbul Basınına Yansımaları, (Yüksek Lisans Tezi), Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi SBE, 2009. 355 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 ; Uyar, a.g.e., s.104-107. 100 cephe milletin hizmetinde hiçbir şeyden yılmadan çalışanların karargâhı olacaktır”356 diyen, Menderes Vatan Cephesinin kurulma nedeni olarak ülkedeki kötü gidişatı ve muhalefetin iktidara karşı gösterdiği tavrın sonucu olduğunu açıklamıştı. 27 Nisan’da başlayan Vatan Cephesi Davasının ilk duruşma kararnamesinde, 1957 seçimlerinde Adnan Menderes’in “Allah Türk Milletine bir daha böyle bir gece göstermesin.”357 Dediği ifade ediliyor ve Menderes’e bu sözleri kendisinin söyleyip söylemediği soruluyordu. Menderes, bu sözleri söylediğini onaylıyor ve nedenini şöyle açıklıyordu: “Evet, Reis Beyefendi, fakat burada kastedilen manada söylemedim. Aldığımız malumatta o gece yarısından sonra muhalefete mensup büyük kitlelerin birçok kasaba ve vilayetlerdeki parti merkezlerinin önünde toplandığı, adeta bir terör havası esmekte olduğu bildiriliyordu. Ankara’da bile Cebecide, Yeni Doğan’da toplanan bazı halk kitlelerinin yürüyüşe geçeceklerini bildirdiler. Hakikaten seçim gecesi böyle fena bir gece geçmiştir.”358 Diyerek 1957 seçimlerinin zorlukları üzerine temas ediyordu. 27 Nisan 1961’den 3 Mayıs 1961’e kadar görülen Vatan Cephesi duruşmalarına çıkan ve şahit olarak dinlenen pek çok kişi Adnan Menderes ve partisinde bulunan üst düzey yöneticilerin vatandaşları, baskı yoluyla Vatan Cephesi ya da DP’ye üye yaptırdığını iddia etmişti. 3 Mayıs 1961’de yapılan duruşmada Adnan Menderes, Vatan Cephesi’nin ayrı bir teşkilat olmadığını ve çeşitli illerde yaptığı konuşmaları muhalefetin hücumlarına karşı dönemin havasına göre şekillendirdiğini ifade etmişti. Eski Manisa Milletvekili ve DP Genel İdare Kurulu üyesi Samet Ağaoğlu duruşma sırasında Vatan Cephesi'nin, Güçbirliği ocaklarına karşı kurulduğunu Güçbirliği ocaklarının suç olarak kabul edilmediğini o halde Vatan Cephesi'nin de suç teşkil etmeyeceğini savunmuştu.359 CHP, CMP ve HP’nin kurmuş olduğu Güç Birliği’ne değinilerek bu partilerin meydana getirdiği bu birliğin kurulması kadar Vatan Cephesi’nin de. kurulmasının normal olduğu sanıkların pek çoğu tarafından dile getirilmiştir. Adnan Menderes’in avukatlığını yapan Burhan Apaydın’da Güç Birliği ile Vatan Cephesi’nin aynı sebepten kurulmuş birbirine benzer iki oluşum olduğunu, güç birliğinin 356 Erdoğan, a.g.m., s. 1910-1924. 357 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7; Son Havadis, 28 Nisan 1961, s. 5. 358 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7; Son Havadis, 28 Nisan 1961, s. 5. 359 Uyar, a.g.e., s. 104; Bkz.; Samet Ağaoğlu, Marmara'da Bir Ada, İstanbul: 1972. 101 iktidarı yıkmaya çalışırken iktidarın Vatan Cephesi ile ayakta kalmaya çalıştığına değinen bir savunma gerçekleştirmişti. Apaydın’ın tutuklanması sonrasında Adnan Menderes’in avukatlığını üstlenen Talat Asal’da, Vatan Cephesi davasında Apaydın ile benzer bir savunma gerçekleştirerek, Vatan Cephesi’nin kurulma nedenleri ve faaliyetlerini açıklamış, Cephenin iktidarın kendisini muhalefete karşı savunmasından ibaret olduğunu söylemiştir. Asal’ın savunmasını gerçekleştirirken son sözleri dikkat çekicidir: “Müdafaamın sonuna geldim. Beraat kararı istersem iddia makamı beni kınıyor. Böyle bir davada iddia makamının talepleri için de müsaadeleriyle ben kendilerine kırılıyorum. Her iki tarafta söyleyeceklerini söyledi. Siz beraatı mı karar verirsiniz, yoksa Türk Ceza Kanunun bir maddesi ile tecritte mi giderseniz bilmiyorum. Yalnız bir inancım ve dileğim var. İmkân varsa sulh, fakat mutlaka Adalet Reis Beyefendi.”360 Talat Asal müvekkili için beraat talebinde bile bulunamadığını, bu kararı istediği takdirde iddia makamının kendisini kınayacağını söylüyordu. Avukatların savunmalarının sona ermesinden sonra Başkan önce Adnan Menderes’e söz vermiş, Menderes sözü uzatmayacağını belirterek savunmasına başlamıştır. Menderes bir Vatan Cephesi teşkilatı kurulmadığını, bunun sadece bir slogan olduğunu ve bu sloganı partiden ayrılanları davet etmek veya yeni katılımları desteklemek için ortaya attıklarını söylemiştir.361 Menderes'in de ifade ettiği gibi Vatan Cephesi, Demokrat Parti’nin kendi bünyesinde bile ciddi ve düzenli bir örgütlenme olarak kabul edilmemiştir. Demokrat Parti'nin bucaklarına bağlı olarak bazı ocaklarda, radyodan duyulan hatta zaman zaman ölmüş olan kişilerin isimlerine de yer verilmiştir. Ülke güvenliği açısından kime karşı savunma amacı taşıdığı belirtilmeyen bu örgütlenme, Türkiye'de çok partili hayata geçilme aşamasında, Türk siyasi hayatına büyük zarar veren bir ikilik ve kutuplaşma yaratmıştır. Başsavcı Altay Ömer Egesel, Menderes’in savunması üzerine: “Vatan Cephesi tabiri ilk defa Fransa’da komünistlerin Birinci Cihan Harbi’nden sonra idareyi ele alabilmek için ortaya attıkları bir tabirdir. Daha sonra demir perde gerisi memleketlerinde Macaristan, Polonya, Bulgaristan ve Çekoslovakya iktidarı ele 360 Son Havadis, 2 Haziran 1961, s. 5. 361 Son Havadis, 2 Haziran 1961, s. 5. 102 geçirmek isteyen komünistler, Vatan Cepheleri kurmuşlardır. Ben burada Menderes’e komünist demek istemiyorum. Fakat muhalefetin güç birliğine karşı böyle bir teşkilatın kurulmasına niçin lüzum hissedilmiştir. Bir politikacı olarak bu faaliyetlerden haberdardır. Menderes acaba bu vatan cephesi kelimesini neden benimsemiş?”362 sorusunu yöneltmiştir. Bu zamana kadar böyle bir itham taşımayan Vatan Cephesi Davası farklı bir boyuta taşınmış ve bu soru üzerine Adnan Menderes: “Muhterem Başsavcı beyefendi şimdiye kadar yaptığı konuşmalarında ve müdahalelerinde böyle bir mevzuya temas etmediler… Birinci Cihan Harbi’nden sonra birçok memleketlerde buna benzer birçok hadiseler geçmiş olabilir. Bunu ben hatırlamıyorum… Vatan Cephesi ne bir dikta rejimi kurmak için ortaya atılmıştır. Ne de Vatan Cephesi tabirini böyle bir benzerlik ve maksatla kullanmış değiliz.”363 Diyerek kendini savunma gereği duymuştu. Sıtkı Yırcalı: “Sayın Savcının sorusu üzerine elbette ki burada münakaşa olamaz. Dedikleri doğrudur. Fakat bir noktayı aydınlatmak istiyorum. Birinci Cihan Harbi’nden sonra çeşitli memleketlerde Vatan Cephesi tabiri kullanılmıştır. Birinci Cihan harbi sırasında Fransa’da vatanperverler bir vatan cephesi kurmuşlardır. Komünistler ve sosyalistler ise halk cephesi kurmuşlardır. Yine aynı tarihlerde Nazizm’e karşı da Avusturya’da vatan cephesi adıyla bir cephe kurulmuştur. Görülüyor ki vatan cephesi komünistlerin kurduğu cephe değil, komünistlerin halk Cephesi’ne karşı kurulmuş milliyetçi ve vatanperver teşkilatlardır.”364 Demiştir. Bütün bu gelişmelerden sonra Başsavcı Egesel, Vatan Cephesi sanıklarının idam istemiyle yargılanmalarını talep etmiştir. Böylece Egesel, sevk maddesini değiştirmek suretiyle 22 kişinin daha idamını isteyerek, adeta kendi rekorunu kırmıştı.365 Egesel bu tarihe kadar 77 idam cezası istemişti ve bunlardan 6’sı Adnan Menderes’e aitti. 17 Mayıs’ta devam eden duruşmada Egesel’in okuduğu iddianame bir saatten fazla sürüyor, Adnan Menderes için 10,5 yıldan 20 yıla kadar, diğer sanıklar için de 5,5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.366 Başsavcı Egesel iddianamede DP’nin 1950 seçimlerinden sonra halkın sempatisini kaybetmek 362 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7; Son Havadis, 15 Mayıs 1961, s. 4. 363 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7; Son Havadis, 15 Mayıs 1961, s. 4. 364 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 Son Havadis, 15 Mayıs 1961, s. 4. 365 Son Havadis, 18 Mayıs 1961, s. 5. 366 Son Havadis,18 Mayıs 1961, s. 5 103 yönünde bir korkuya düştüklerini ve bu yüzden de 1951 ara seçimlerinden itibaren muhalefeti baskı altına almaya başladıklarını belirtiyordu. İddianameye göre DP 1954’ten sonra daha ileri giderek CHP’nin mallarına el koymuş ve CHP’nin önüne aşılamaz engeller koymuş ve muhalefeti sindirmeye çalışarak radyoyu da kendi propaganda aleti haline getirmiştir.367 Dava sonucunda Adnan Menderes, Medeni Berk, Atıf Benderlioğlu, Tevfik İleri ve Refik Koraltan gibi partinin önde gelen isimleri anayasayı ihlal suçundan suçlu bulunmuşlardı.368 Yassıada davaları arasında yer alan “Esas 1961/7: Vatan Cephesi Davası Kararı Gerekçesi” şu idi: “Muhalefeti bir düşman topluluğu ve ehl-i salip camiası ilan etmek, kurduğu dikta rejimini savunmak üzere ‘Vatan Cephesi’ kurmak ve yönetmek, onu örtülü ödenekten beslemek. Türk Ceza Kanunun 141/3, 6, 8. 12.9.1958'de Menderes'in Manisa konuşması ile cephenin kuruluşu ilan edilmişti. Örneğin baskıyla Vehbi Koç CHP'den istifa ettirilmiş, para dağıtılarak Vatan Cepheleri kurdurulmuş, kesif bir radyo ajitasyonuna girişilmişti.”369 Duruşma sonunda aralarında Bayar ve Menderes’in de bulunduğu 19 sanık mahkûm olurken, 3 sanık beraat etmiştir. 367 Son Havadis,18 Mayıs 1961, s. 5. 368 Yassıada Muhakemeleri Sonunda Yüksek Adalet Divanının Kararları ( Sonuç ve Uygulama), “15 Eylül 1961 Hayat mecmuasının parasız ilavesi”, Tekin Erer, Yassıada ve Sonrası, İstanbul:1965; Walter F.Weiker, 1960 Türk İhtilali, (Çeviren: Mete Ergin), İstanbul: Cem Yayınları, 1967, s. 46. “Weiker 27 Nisan- 21 Haziran 1961 tarihleri arasında görülen Vatan Cephesi davasından 19 kişinin mahkum olduğunu, üç kişinin beraat ettiğini belirtmektedir.” 369 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7, Rasih Nuri İleri, 27 Mayıs, Menderes'in Dramı, İstanbul: Yalçın Yayınları, 1986, s.,17. (Karar 34 sahifedir) Vatan Cephesi ile ilgili Yassıada yargılamaları ve kamu kaynaklarının Vatan Cephesi için nasıl kullanıldığı konusunda daha ayrıntılı bilgi için bkz. Haydar Tunçkanat, 27 Mayıs 1960 Devrimi (Diktadan Demokrasiye), İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1996, s.140-164. Türk siyasal yaşamındaki cepheleşmeler içerisinde önemli bir yeri olan Vatan Cephesi hakkında çok değişik değerlendirmeler yapılmaktadır. Menderes'in Manisa'da yaptığı konuşmanın tarihi yanlış olarak verilmiş söz konusu konuşma 12 Eylül'de değil 12 Ekim'de yapılmıştır. 104 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3.DEMOKRAT PARTİ’NİN BURSA’DA VATAN CEPHESİ TEŞKİLATLANMASI 3.1. Bursa’da Vatan Cephesi’nin Niteliği ve Yayılışı 3.1.1.Bursa’da Vatan Cephesi’nin Kuruluşu Demokrat Parti iktidarının son seçim yılında kendisine karşı oluşan Güçbirliği sloganını karşı, Adnan Menderes’in 12 Ekim 1958’de Manisa’da gerçekleştirdiği konuşma sırasında Vatan Cephesi sloganını ortaya sürmesi, hem Mecliste hem de yerel de büyük kavgaların sebebi olmuştur. Bursa’daki yerel gazete haberleri incelendiğinde de 1958-1960 yılları arasında yerel de yaşanan bu çekişmeler net olarak görülmektedir. Bursa’da çok güçlü olan DP ocak ve bucak teşkilatlarına üye olan vatandaşlar Vatan Cephesi Ocaklarının açılmasıyla daha da güçlenmişti. Özellikle Bursa Ekspres ve Hâkimiyet gazetesinde, bu ocaklara kayıt olanların çok fazla olduğu ileri sürülürken, muhalefet yanlısı olan Yeni Ant, katılımların belirtildiği kadar fazla olmadığını ifade etmektedir. Bursa’nın ilçelerinde haftalık yayımlanan gazetelerde ise Vatan Cephesi haberlerine rastlanmamaktadır. Bunun yerine iktidar partisinin çalışmaları ya da bölgede yaşanan olaylara yer verilmektedir. Merkez ilçelerde yayımlanan iktidar yanlısı gazetelere göre başta şehir merkezi olmak üzere, diğer ilçelerden ve özellikle kırsal alandan çok sayıda vatandaş, üyesi oldukları partilerden ayrılarak Vatan Cephesi’ne kayıt yaptırmıştı. Ekspres gazetesinin verdiği habere göre Vatan Cephesi teşkilatlanmasının oluşturulmasından kısa bir süre sonra Bursa merkez ilçesine bağlı olan Yıldırım, Akçapınar, Karaçeşme, Bahçelievler, Gençosman, Afşar, Davutkadı ve 2 Mayıs ocaklarına toplamda 248370 kişi kayıt yaptırmıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, Gemlik ilçesine mensup olması Demokrat Parti’nin bölgedeki gücünü arttırıyordu. Hatta öyle ki Bursa, Demokrat Parti’nin kalesi olarak görülmekteydi. Bu nedenle de partinin 1958’de böyle bir teşkilatlanmaya gitmesi, Bursalıları heyecanlandırmış ve hemen teşkilatlanma çalışmalarına başlanmıştı. Bu da Vatan Cephesine gösterilen ilginin büyüklüğünü göstermekteydi. 370 Bursa Ekspres, 29 Ekim 1958. 105 Bursa Ekspres gazetesi, muhalefetin 1957 genel seçimlerinde birleşmesine iktidarın mani olunduğunu, ancak seçimlerden sonra bu birliğin gerçekleşmesi üzerine, Başbakan Menderes’in böyle bir cephe kurmaya mecbur kaldığını yazıyor ve bu nedenle Başbakanın haklı olduğunu dile getiriyordu. Oysa Türkiye’de 1950’den beri muhalefet partilerine tahammül edemeyen Adnan Menderes, 1957 seçimleri öncesinde yeni bir tarz demokrasi tehdidinde bulunmuş ve muhalefet partilerinin işbirliğine gitmesine engel olmuştur. Seçim sonuçlarının iktidarın beklentisinin altında kalması Menderes’in tedirginliklerini arttırmış ve Başbakan, Vatan Cephesini dini ve milli birliği sağlama yolunda bir görev olarak nitelendirmiştir. Vatan Cephesi’nin tüm yurtta oluşturulduğu süreçte, Hürriyet Partisi’nin de toplumsal muhalefetin temsilcisi olarak görülmeye başlanan CHP’ye katılma düşüncesi (24 Kasım 1958) ortaya çıkmıştı. Bu durum Bursa’da yaşayan Hürriyet Partilileri oldukça rahatsız etmiş ve parti ocaklarında bazı tartışmalara neden olmuştur.371 Bu birleşmeyi istemeyen Hürriyet Partili ve CHP’li bazı vatandaşlar bağlı oldukları partilerden istifa ederek, Demokrat Parti saflarına yani Vatan Cephesi Ocaklarına kayıt yaptırmıştı. Bu katılımlar Bursa’da, yeni Demokrat Parti ocaklarının oluşturulmasına ya da var olan ocakların genişletilmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu dönemde Bursa merkez ilçede Kuruçeşme, Rusçuk, Gaziakdemir, İntizam, Sırameşeler ve Demirkapı ocakları ile Merkez İlçesi Kadınlar Kolu Başkanlığı kurulmuş ve ilk anda bu teşkilatlara 161 kişi üyelik yapmıştı.372 Siyasal hayatta kadınların çok etkili olmadığı bu dönemde Bursa ilinde, Vatan Cephesi ocaklarına katılımın sağlanması ve DP’ye karşı var olan sempatinin daha da artması hususunda, Kadınlar Kolu Başkanlığı aktif olarak çalışmalar gerçekleştirmişti. Özellikle Ramazan aylarında Kadınlar Kolunun faaliyetlerinin arttığı görülmekteydi.373 Bu süreçte Demokrat Partili kadınlar ihtiyaç sahiplerine yaptıkları sosyal yardımların yanı sıra, zaman zaman düzenlemiş oldukları toplantılarda yapılan sohbetler aracılığıyla, siyasi anlamda Bursa’da bulunan kadınları bilinçlendirilmeyi amaçlamıştır. Yine dini bayramlar öncesinde fakir olan genç kızlara elbiselik kumaşlar dağıtılmıştır. 371 Hakimiyet Milletindir, 24 Kasım 1958, s.1 372 Bursa Ekspres, 13 Kasım 1958; Bkz. Bilal Tunç, “Bursa’da Vatan Cephesi”, U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, (2016), ss.137-162. 373 Hakimiyet Milletindir, 4 Nisan 1959, s.4. 106 Türkiye'de 1946'da çok partili hayata geçilmesinden sonra CHP ve Demokrat Parti önemli gördükleri bazı yerleşim yerlerinde örgüt kurmaya çalışmışlar ve köylerde teşkilatlanmaya başlamışlardı. Kentlerde ise daha çok şehir merkezlerinde, hemen her ocak yöresinde ana kademe yönetim kurulu, gençlik ve kadın kolları, disiplin ve danışma kurulları oluşturulmuştu. Bazı bölgelerde kurulan işçi komiteleriyle de büyük partilerin aktif siyaset kadroları görev başına gelmişti.374 Bursa’da DP’ye mensup olan kişiler, DP Ocağı olmayan bölgeleri tespit etmekle görevlendirilirdi. Sonrasında bu bölgelerde Vatan Cephesi Ocakları teşkilatlandırma çalışmaları başlardı. Vatan Cephesi sloganının ortaya çıkmasıyla birlikte Bursa’da yeni açılan Küllüpınar, Alipaşa, Hıdırlık, Çekirge, Narlıdere, Kuruçeşme, İstiklal, Sırameşeler, Kemerçeşme, Reyhan, Kiremitçi ve Kızyakup ocaklarına muhalefet partilerinden ayrılan doksanyedi vatandaş katılım göstermişti.375 Muhalefet partilerinden ayrılanların sayısı arttıkça bu partilere ait olan ocaklar ya kapatılıyor ya da ocak binaları yeni açılan parti ocağına dönüştürülüyordu. Bu da Bursa yerelinde ayrı bir tartışma ortamının doğmasına neden olmaktaydı. İktidar partisinin Bursa’da kullandığı en etkili propaganda yolu, yapmış olduğu iktisadi hamleler ve bu hamleler sayesinde yeni oluşturulmuş olan iş alanlarıydı. Bursa’da DP döneminde pek çok işyeri açılmış ve iktidarın bu çalışmaları sayesinde pek çok vatandaş iş sahibi olmuştu.376 DP, Bursa’da vatandaşlara yeni iş olanakları sağlamanın yanında, il ve ilçe teşkilatlarında yapılan toplantılarda iktidarın çalışmalarını anlatmaktan geri durmamıştı. Bursa’daki muhalefet temsilcileri ise iktidarın yapmış olduğu her şeyi vatandaşların gördüğünü anlatarak, DP’nin anti-demokratik uygulamalarının halk tarafından anlaşıldığını gündeme getiriyor ve Bursa’da Vatan Cephesi Ocaklarına katılımı engellemeye çalışıyordu. Ancak gazete haberleri ve zaman zaman Menderes’e Bursa’dan gönderilen telgraflar 1959 yılında hayli artmış durumdaydı. Bu cephelere katılım genellikle şöyle yapılmaktaydı. Bazen partisiz bir vatandaş, bazen bir mahallenin tamamı ya da köy halkı bağlı olduğu muhalefet partilerine ait ocaktan ayrılarak DP’ye geçerdi.377 Bir köyde ya da mahallede halkın tamamı, Demokrat Parti’ye yani Vatan Cephesi ocağına geçtiyse, diğer partiye ait olan ocak levhası indirilir 374 Kabasakal, a.g.e., s. 151. 375 Bursa Ekspres, 20 Kasım 1958. 376 Bursa Ekspres, 25 Aralık 1958. 377 Bilal Tunç, “Bursa’da Vatan Cephesi”, U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 9, Sayı 2, (2016), ss. 137-162. 107 ve yerine DP (Vatan Cephesi) levhası asılırdı.378 Bazen de bir bölgenin ileri gelen aileleri, bütün olarak Vatan Cephesi ocaklarına katılırlardı. Bu katılımlar sayesinde Bursa’da oldukça güçlü olan Demokrat Parti, daha da güçlü hale geldiğini düşünmekte ve Bursa’da muhalefetin sesini kesmeye çalışmaktaydı. Bursa’da kurulan Vatan Cephesi Ocaklarının işlevlerine ve işleyişine bakacak olursak, şehirlerde ve kırsal kesimlerde farklı olduğu görülmektedir. Hatta aynı kentin değişik bölgelerinde bile aynı partiye ait olan ocaklar farklılık göstermektedir.379 Bazı köylerde partinin ocak örgütünün toplantı yapması için bir mekânı yoktur ve bu nedenle genellikle ocak toplantıları ocak başkanının evinde yapılmaktadır. Mahalle ve semt ocakları ise daha kalabalık bir gruba hitap ettikleri için genellikle bir toplanma alanı vardır. Hüseyin Suat Sungur’un aktardığına göre; her Vatan Cephesi ocağının kapısında mutlaka bir levhası vardı. Ocak binası için tercih edilen binalar genellikle insanların gelip geçerken kolaylıkla görebilecekleri alanlarda açılmıştı. Ocak binasının içinde mutlaka bir yönetim odası bulunurdu. Ocak binası içinde Atatürk'ün büstü veya resmi, parti liderinin fotoğrafları, partinin bayrakları ya da afişlerini görmek mümkündü. Yine bazı semt gereksinimlerinde kullanılmak üzere bazı ocaklarda telefonda bulunmaktaydı. Ocağın içindeki masaların üzerinde ya da vitrinlerde ocağa gelen vatandaşların okuması için doğrudan doğruya partilere ait olan gazeteler ve dergiler yer alırdı.380 Bursa’da, DP’ye yapılan katılımları arttıran en önemli unsurlardan biri de Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da aralarında bulunduğu, parti üst düzeyindeki yetkililerin gerçekleştirdiği ziyaretler olmuştur.381 Demokrat Partililerin yanında bu süreçte muhalefet parti liderleri ve vekilleri de Bursa ilini ziyaretlerde bulunmuştur. Çünkü Bursa ili gerek nüfusu, gerekse barındırdığı ekonomik güç açısından siyasi partiler açısından önem taşımaktaydı. Ancak DP Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, Bursalı olması iktidar partisinin buradaki gücünü arttırmasın da etkili olmuş ve muhalefet partilerinin azınlıkta kalmasına neden olmuştur. 378 Ali Bilgiç ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 15.02.2020) 379 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 26.10.2019) 380 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme (Görüşme Tarihi: 26.10.2019) 381 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Fon Kodu: 30-1-0-0/Yer No:2-16-2 Belge Tarihi:03.05.1957.00.00.0000 Ayrıca Bkz. Bursa Ekspres, 21 Aralık 1958 “Eski Sebze Hali’ndeki Esnaf Çarşısı, Duaçınarı semtinde inşa edilen Sanayi Çarşısı ve Ulu Camii civarındaki 163 dükkânın açılışı gerçekleştirilmiştir.” 108 3.1.2. Bursa’da Vatan Cephesine Katılımlar 3.1.2.1. 12 Ekim 1958-1 Ocak 1959 Vatan Cephesi Faaliyetleri 1957 seçimleri sonrasında muhalefet partileri arasındaki işbirliği fikri, somut bir hal almış ve CMP, CHP ve Hürriyet Partisi ortak bir bildiri yayınlayarak Genel Seçimler sonrasında gerçekleştirmeyi düşündükleri icraatlarını kamuoyu ile paylaşmıştı. Bu dönemde Hürriyet. Partisi’nin, olağanüstü kongre sonucunda ana muhalefet partisi olan CHP’ye katılma kararı alması, bütün ülkede olduğu gibi Bursa ilinde de bazı tepkilerin yaşanmasına neden olmuştur. 25 Kasım 1958’de, Yeni Ant bu konu ile ilgili şu habere yer vermişti: “HP Büyük Kongresi dün tarihi kararını aldı. Güç Birliği Cephesini kurdu. Büyük kongre; CHP’ye iltihak kararını, polis kuvvetlerinin toplantıya mani olmak için salona girmesinden az evvel ittifakla aldı. Hükümet komiseri de kongreye mani olmak istedi. Hadise çıkarmak isteyen DP’liler İstiklal Marşı ile susturuldu. HP malları CHP’ye veriliyor.”382 İktidarın 1957 seçimleri öncesindeki tüm çabalarına rağmen, bu birleşmenin seçimler sonrasında engellenemediği görülmektedir. Ancak bu birleşme Bursa’da bulunan bazı Hürriyet Partili vatandaşların tepkisine neden olmuş ve bu kişiler tepki olarak Vatan Cephesine üye olmuştur. Bu birleşmeden rahatsızlık duyanlar, iktidarın Bursa’daki gücünü daha da arttırmıştır. 1958 yılından itibaren ülkenin her bölgesinden olduğu gibi Bursa ilinden de partisiz ya da muhalefet partilerine mensup olan pek çok kişi, bizzat Başbakan Menderes’e gönderdikleri telgraflar aracılığıyla Vatan Cephesi Ocaklarına katılımlarını bildirmiştir. 1958 yılı arşiv kayıtları incelendiğinde Bursa’dan bu dönemde çok büyük bir katılım olmadığı ancak 1959 ve 1960 yıllarında ise İnegöl, İznik, Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Yenişehir’den çok sayıda telgrafın Başbakan Adnan Menderes’e gönderilmiş olduğu dikkat çekmektedir. Bursa’nın Yenişehir ilçesinden DP İlçe Başkanlığı görevinde bulunan Ali Korkmaz 3 Aralık 1958 tarihinde Adnan Menderes’e göndermiş olduğu telgrafında: “Millet Partisinden de ilçe idare heyetinden de Hamit Üsküplü ve köylerdeki teşkilatı ile beraber istifa edip partinize iltihak etmiş olduklarını saygılarımla bildirir muvaffakiyetler 382 Yeni Ant, 25 Kasım 1958, s. 4. 109 dilerim.”383 Diyerek partiye yapılan katılım ile ilgili malumat vererek, partiye duyduğu saygıyı ve başarı dileklerini eklemektedir. Yine Yenişehir ilçesinin Söylemiş Köyü, CHP Ocak Başkanlığı görevinde bulunan Ekrem Ceyhan: “Kuruluşundan beri mensubu bulunduğumuz CHP’den efradı ailemizle birlikte istifa ederek eserlerini gördüğümüz ve daha da göreceğimize inandığımız Vatan Cephesi saflarına katıldığımızın kabulünü saygıyla rica ederiz”384 diyordu. Bu telgraflar Hürriyet Partisi ve CHP arasında yaşanan birleşme fikrine sıcak bakmayan vatandaşların tepkisini ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Bursa’dan Vatan Cephesi Ocaklarına yapılan katılımlar, bazen bireysel bazen de köyün ya da mahallenin tamamının katılımı şeklindeydi. Genellikle köylerde ya mahallelerde toplu olarak gönderilen telgraflarda genel katılım nedeni açıklandıktan sonra tek tek isimlere yer verilmişti. Bu telgrafların pek çoğunda kadınların isimlerini vermek yerine “bütün aile efradımla” cümlesine yer verildiği dikkat çekmektedir. Ancak zaman zaman telgraflarda kadın isimleri de görülmektedir. Ulusal ve yerel gazete haberlerinde ise Vatan Cephesine katılan kadınların isimlerine de yer verilmiştir. Bursa’dan DP Genel Sekreterliği’ne, 1958 yılından itibaren çok sayıda rapor gönderilmiştir. Bu raporlarda Vatan Cephesi Ocaklarına muhalefet partilerinden ve partisiz olan vatandaşlardan kaç kişinin geçmiş olduğu, Vatan Cephesi Ocaklarının ildeki durumu detaylı olarak açıklanmıştır. Dönemin yerel kaynakları incelendiğinde 1958 yılının sonunda, Bursa merkezinden daha çok ilçelerden katılımların gerçekleştirilmiş olduğu saptanmıştır. Bu dönemde diğer partilerden ve bağımsız kişilerden yaklaşık ikibin vatandaşın Vatan Cephesi Ocaklarına katıldığı görülmektedir. Ancak bu durum telgraflara yansımamıştır. 383 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 384 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 110 3.1.2.2. 1 Ocak 1959-1 Ocak 1960 Vatan Cephesi Faaliyetleri 1958 yılının sonlarına doğru Vatan Cephesi ocaklarının tüm yurtta teşkilatlanmaya başlamasıyla birlikte, muhalefet partileri ile sorunlar başlamış ve bu durum Bursa iline de yansımıştı. Bursa’da çıkan yerel gazeteler, yaşanan bu hadiseleri zaman zaman kamuoyuyla paylaşmaktaydı. Yeni Ant gazetesi 1 Ocak 1959 tarihinde verdiği haberde Bursa’nın İnegöl ilçesinde, Şipali Köyünde tüm köy halkının katıldığı heyecanlı bir CHP toplantısının gerçekleştirildiğinden ve toplantı sonrasında 33 Hürriyet Partilinin, CHP’ye kaydını yaptırdığını bildirmekteydi.385 Demokrat Parti’nin bütün yurtta olduğu gibi Bursa ilinde de özellikle 1957 seçimlerinde isteği başarıyı elde edememesi bölgedeki CHP’lileri memnun etmiş ve Hürriyet Partisi ile birleşmenin muhalefeti daha da güçlendirdiği düşüncesi bölge halkında etkili olmaya başlamıştı. 1957 seçimleri sonrasında İnegöl ilçe idare kurulu azaları ile il gençlik kolu başkanı ve azalarının386 gerçekleştirdiği toplantılar sayesinde yurdun her yerinde olduğu gibi Bursa ilinde de, CHP gençlik kollarının hızla gelişmesinin mutluluk verici olduğu haberi Yeni Ant’ta yer alıyordu. Aynı zamanda Demokrat Parti Bucak Başkanı Zekeriya Ulutaş’ın, CHP gençlik kolu toplantısında hadise çıkarmaya387 çalıştığını aktaran gazete haberine karşı, DP’nin destekçisi olarak görülen Hâkimiyet Milletindir gazetesi sessiz kalıyordu. Yine aynı gazete iki gün sonra vermiş olduğu haberde Adaköy’de yaşanan olaylar sonrasında, tarafsız bazı vatandaşların ve 3 Demokrat Partilinin CHP'ye katıldığını bildirmekteydi.388 1959 yılından itibaren CHP’nin kadınlar kolunun da daha aktif hale geldiğini bildiren Yeni Ant gazetesi, merkez ilçe kadınlar kolunun il merkezinde toplantı yaptığını ve kalabalık geçen kadınlar kolu toplantısına, il merkezinde toplanan CHP'li kalabalığın da katıldığını ve Bursa ilindeki CHP’li kadınların her geçen gün arttığını bildirmişti.389 Yeni Ant gazetesi devlet teşekküllerinde çalışan kişilerin Vatan Cephesine katılımlarının başladığını ancak güç birliğine bütün yurtta olduğu gibi Bursa ilinde de 385 Yeni Ant, 1 Ocak 1959, s.1. 386 Yeni Ant, 1 Ocak 1959, s.1. “İl gençlik kolu idare heyetinden İsmail Karabulut, Erdem Dilşen ve il idare kurulu üyesi Avukat Edip Ünal Ergen’in katıldığı toplantı” 387 Yeni Ant, 1 Ocak 1959 s.1-4. “Evvelki gece Kestel köyünde Demokrat Parti Bucak Başkanı Zekeriya Ulutaş'ın sebep olduğu ve onun gayreti ile de seyri değiştirilmek istenen bir hadise cereyan etmiştir.” 388 Yeni Ant, 4 Ocak 1959, s.1. 389 Yeni Ant, 4 Ocak 1959, s.1-4. 111 katılmaların devam ettiğini bildiriyordu. Özellikle Demokrat Parti'nin güttüğü siyaseti beğenmeyen, Mükremin Köyü Demokrat Parti Ocak Başkanı Baki Kayhan ile ocağa kayıtlı Celal Yar, Hacı Şener, Mehmet Ertuğrul, Ömer Gökhan, Nuri Şahin, Osman Arslan, Mevlüt Yağar ve Halil Şener isimlerinde 9 kişinin390 güç birliğine katıldığını, güç birliği teşkilatının siyasi hayatımızın ihtiyacından doğduğunu açıklıyordu. Bir gün sonraki haberinde ise, CHP yönetiminin 14. Kurultayına oldukça geniş yer veren Yeni Ant gazetesi, Güç birliğinin gerçek hedefinin; milletin desteğini alarak daha hakiki bir demokrasi sistemi olduğunu ifade ediyor391 ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kurultayda yapmış olduğu konuşmayı tam metin olarak veriyordu. İsmet İnönü; “ ‘Muhterem misafirlerimiz 14. kurultayımız 1957 büyük seçimlerinden bir sene kadar geçtikten sonra toplanıyor. Memleketin iç politika durumunu oldukça açık görmek hâsıl olmuştur’ denilebilir. Geçen gün büyük seçimler 1954 ve 1957 kanunlarının hükümleri ile eşitlik şartları esasında bozulmuş olarak hazırlanmıştır. Seçim tatbikatı ise derin yaralar bırakarak, dürüstlük şikâyetleri içinde geçmiştir. Seçim devrinde milletimizin dikkatini çeken bir ruh haleti göstermiştir. Meydana çıkmıştır ki, aziz millet iktisadi ve idari hayatından pek şikâyetçidir. Seçim neticesinde milletin muhalefete verdiği oy yükûnü çoklukta idi. İlk defa olarak memleket seçim oyları azınlıkta olan bir partinin iktidarında kalıyordu. Seçimde eşitlik ve dürüstlük şartları tahrip edilmiş olduğu halde, bu seçimlerin alınabilmesi büyük dava bakımından paha ölçülmez bir neticedir. Basiret sahipleri o kanaate vardılar ki artık memleket kendi kaderini korumasını bilecektir ve idaresi ile haksızlıkları düzeltecek bir kudrete sahip olduğunu gösterecektir. Millette gördüğümüz kararlı hal bize yeni devrin çalışmalarında yol gösterici bir ışık olmuştur. Geçen büyük seçimlerin iktidar ricali üzerindeki tesislerinin uyarıcı olacağını beklemek sağduyunun hakkıydı demek ki, 1954’ten beri açıkça hazırlığına başlanan siyasi rejimi ve yaldızlı kisveler ile sunulan yanlış ve zararlı iktisadi gidişi vatandaşa kabul ettirmek demokratik hayat tarzında uzun tecrübesi olan cemiyetlerin bile kolay yenemeyecekleri bir durumdur. Seçim içinde vatandaş çokluğu ne düşündüğünü açıkça ortaya çıkarabilmiştir. Bu netice memleketin siyasi ve iktisadi idaresinde elbette tezatlı bir düzelme devri açacaktır. Bu ihtimallerin hiçbirisi görülmemiştir. Millette gördüğümüz kararlı hal, bize yeni devrim 390 Yeni Ant, 2 Ocak 1959, s.1. 391 Yeni Ant, 3 Ocak 1959, s.1. 112 çalışmalarında yol gösterici ışıktır. 1954’ten beri açıktan hazırlığına başlanan hususi rejim ve yıldızlı kisveler ile sunulan yanlış gidiş vatandaşa kabul ettirilemeyecektir. İktidar 1954 seçimlerinde, CHP'nin %35 oy kazanmasına dehşete düşerek hemen ertesi gününden itibaren gelecek büyük seçimler için hazırlığa başlamıştı. İktidar, ya vatandaşlar arasında insan haklarının hüküm sürdüğü rejim yolunu tutacak yahut 27 Ekim 1957 akşamını bir daha görmemek için türlü şiddet tedbirleri yolunda devam edecektir. Devrin mümtaz basını demokrasi tarihimizin şeref sayfasını işgal edecektir. Güç birliği siyasi hayatımızın ihtiyacından doğmuştur. Kuvvetlerin ve nimetlerin kaynağı içerisinde, içeride huzurun kurulmasıdır.”392 Diyerek 1957 seçimleri sonrasında DP’nin içine düştüğü durumu özetlemekteydi. 5 Ocak 1959 tarihli Hâkimiyet Milletindir gazetesinin haberinde ise Bursa’da Demokrat Parti ve CHP arasında Vatan Cephesi meselesi nedeniyle zaman zaman münakaşaların yaşandığı, ancak Demokrat Parti'nin on üçüncü kuruluş yıldönümünü törenle kutlamak için hazırlıklara başladığı ve memur maaşlarının artırılmasına yönelik hazırlıkların yapıldığı ifade edilmekteydi.393 Böylece iktidar-muhalefet çekişmesi yerine iktidar partisinin gerçek ülke sorunları ile ilgilendiği mesajını kamuoyuna vermeye çalışmaktaydı. Demokrat Parti bu dönemde sadece Vatan Cephesi faaliyetleri için değil aynı zamanda parti kongrelerinin yapılmasına da önem veriyor ve bu amaçla idare heyetine yeni üyelerin seçimlerini gerçekleştiriyordu. 1959 yılı Ocak ayında Bursa’nın pek çok köyünde Vatan Cephesi Ocakları kurulmaya başlanmış ve kurulan her ocak için de genel kurul seçimi gerçekleştirilmişti. Hakimiyet Milletindir gazetesinin 7 Ocak 1959 tarihli haberine göre; İsa Bey Köyünde oluşturulan Vatan Cephesi teşkilatının Başkanlığına Nazif Yalçın seçilirken, İhsan Karaefe, Cemil Çevir, Selahattin Öksüz, Muharrem Akın genel kurul için seçilmişti.394 Ada Köyde; Ahmet Yücel Başkan, Hüseyin Eren, Ahmet Canbakış, Ahmet Duman, Akif Aydın seçilmişti.395 392 Yeni Ant, 13 Ocak 1959, s.1. 393 Hakimiyet Milletindir, 5 Ocak 1959, s.1. 394 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 395 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 113 Ahır Köyde; Raşit Göçmen Başkan, Bahattin Koçak, Bahri Üstünkara, Latif Gökaşan, Recep Uğraşan, seçilmişti.396 Kazıklı Köyünde; Abdullah Çakır Başkan, Ali Gümüş, Ali Demirel, Mahmut Sevim, Recep Öner seçilmişti.397 Tayakadın Mahallesi’nde; Hilmican Fehmi Başkan, Yıldız Halil Erensoy, Mehmet Gönülden, Tahir Batur seçilmişti.398 Küplüpınar Ocağında; Başkan Salih Özparmak, Cemil Püskül, Mehmet Ardıç, Mehmet Aras, Ferhat Ayman seçilmişti.399 Gürsu Bucağı kongresinde; Şevki Özdemir Başkan, Abdullah Armağan, Rıfat Akın, Cemal Okumuş, Mustafa Orhan, İsmail Gündoğdu ve Ramiz Ergil idare heyetine seçilmişti.400 Yapılan parti kongrelerini Bursa halkı ilgi ile takip ederken Kayacık, Hasan Bey, Reyhan ve Çırpan Demokrat Parti ocaklarının kongreleri yapılmış ve bu kongreleri pek çok vatandaş takip etmişti.401 Hakimiyet gazetesi haberine göre kongreler etkisini göstermiş ve 1959 Ocak ayı içinde şehir ve köylerde toplam 1426 kişi daha Demokrat Partiye iltihak(katıldığı) etmişti. Bu durumun muhalefet partilerinin özellikle CHP’nin belli kesimlerinde üzüntüye neden olduğu vurgulanmaktaydı. Memleket hizmetinde çalışanlardan da Demokrat Partiye iltihak etmek suretiyle DP’yi desteklemeleri istenmekteydi. 1959 yılı Ocak ayı içinde Merkez Ocağına, Ahmet Paşa Ocağına, Şükraniye Ocağına, Rusçuk İntizam Ocağına, Kuruçeşme Ocağına,402 Çınarönü Ocağına, Hamzabey Bucağına, Demirkapı Ocağına, Samanlı Köyü Ocağına, Yıldırım Ocağına, Yediselviler Ocağına, Selçukgazi Köy Ocağına, Karabalçık Köy Ocağına, Hıdırlık Ocağına, Çınarönü Ocağına, İnegöl Köy Ocağına, Kestel Köyü, İrfaniye Köybucağı, İvazpaşa Şehir Bucağı, Soğanlı Köybucağı,403 Gürsu Kurtuluş Ocağına, Gürsu Zafer Ocağına, İsabey Köy 396 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 397 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 398 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 399 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 400 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 401 Hakimiyet Milletindir, 7 Ocak 1959, s.4. 402 Hakimiyet Milletindir, 8 Ocak 1959, s.4. 403 Hakimiyet Milletindir, 9 Ocak 1959, s.4. 114 Ocağına, Maksem Ocağına, Ortapazar Ocağına, Alaaddin Ocağına404 çok sayıda katılımın gerçekleşmiş olduğunu aktaran Hakimiyet gazetesi özellikle son zamanlarda muhalefet partilerinden istifaların arttığını ve Bursa’da 646 vatandaşın daha DP ocaklarına kayıt yaptırdığını bildiriyordu.405 Demokrat Parti’ye Vatan Cephesi aracılığıyla katılan vatandaşlar parti teşkilatlarının büyümesine de neden olmuş ve 1959 yılından itibaren Bursa’da, DP Ocakları yerine Vatan Cephesi Ocakları açılmaya başlanmıştı. Hatta bazı parti ocakları Vatan Cephesi ocaklarına dönüştürülmüştü. Bu ocaklar genel olarak kurulmuş oldukları mahallelerin ya da köylerin isimlerini taşımaktaydı. Ancak büyük mahallelerde partiler birden fazla ocak açtıklarında, genellikle açmış oldukları ocaklara, eski Türk büyüklerinin ya da partiye hizmetlerde bulunmuş olan kişilerin ya da parti başkanlarının isimlerini vermeyi tercih etmişlerdir.406 Bu ocaklarda yapılan toplantılara zaman zaman partinin üst düzey yetkilileri de katılmıştır. Yerel anlamda bu ocaklarda yerel kongreler toplanmış ve daha çok yerel sorunlar görüşülmüştür. 407 Katılımların ve toplantıların arttığı 1959 yılında Adnan Menderes’e, Bursa’dan pek çok telgraf gönderilmiştir. 1 Ocak 1959’da DP Bursa İl Başkanı Mahir Çetin, ana muhalefet partisi olan CHP, Hürriyet Partisi ve CKMP’den ayrılan yüzyirmibir vatandaşın408 Vatan Cephesi’ne kayıt olduğunu bildirmiştir. 4 Ocak 1959 tarihinde Keles’te Hürriyet Partili pek çok ocak başkanı ortak yazmış oldukları telgrafta tüm üyeleriyle birlikte Vatan Cephesi Ocaklarına katıldıklarını bildirmiştir. “Mensubu bulunduğumuz HP’nin lider ve idarecilerinin iddia ve şahsiyetlerini inkâr ederek düne kadar her türlü tecavüzü mubah gördükleri CHP’ye katılan sahte hürriyet kahramanlarının arkasından teşkilat olmayı asla uygun görmedik. Gece ve gündüz memlekete hizmetten başka gayesi olmayan ve memlekete hürriyeti getiren DP’ye girmeyi vicdani vazife addettik. Bundan böyle DP saflarında çalışacağımızı arz ile memleket hizmetinde başarılar dileriz. Hürmetlerimizi sunarız.”409 Şeklinde bir telgrafla DP’ye 404 Hakimiyet Milletindir, 8 Ocak 1959, s.4. 405 Hakimiyet Milletindir, 9 Ocak 1959, s.1. 406 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 , 407 Bülent Ecevit, “Ocağı Söndürülen Demokrasi”, Arayış Dergisi, 9 Mayıs 1981, S.12, s. 5. 408 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 409 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 115 kaydolduklarını bildiriyorlardı. Bu durum Hürriyet Partisi’nin, CHP ile ortak hareket etmesinin Bursa yerelindeki Hürriyet Partilileri oldukça rahatsız ettiğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. 10 Ocak 1959’da yapılan Kemerçeşme Ocağı Kongresi, Gazi Osman Paşa Ocağa Kongresi, Esentepe Ocağı Kongresinde Vatan Cephesine iltihaklar devam etmiş ve Meydancık Ocağına, Yıldırım Ocağına, Umurbey, Karaağaç Birleşik Ocağına katılımlar gerçekleşmişti.410 Bursa’da Demokrat Parti Kongreleri 11 Ocak 1959’da Maksem ve Yıldırım Demokrat Parti kongreleri yapılarak sona erdirilmişti. 411 Yapılan bu kongreler aracılığıyla pek çok kişi Vatan Cephesi Ocaklarına dahil edilmeye çalışılmıştır. 6 Ocak kongresinden sonra yapılan Bucak kongresinde İlçe İdare Heyeti üyeleri ile ocakların bağlı bulundukları Bucak Başkan ve İdare Heyeti üyelerinin hazır bulunduğu kongrelerde idare heyetleri oluşturulmuştu. Şükraniye Mahallesi, Ocak Kongresi İlçe Başkanı Hamdi Şengöz başkanlığında yapılmıştı. Kongrede; Hamdi Er (BŞK) Hüseyin Pergel, Baki Gökçe, Halim Öven, İsmail Yurdakul412 yönetim kuruluna seçilmişti. İbrahim Cüceloğlu'nun belirttiğine göre bu kongrelerde yerel de yaşanan sorunlar küçük birimlerde ele alındığı ve seçimler orada yapıldığı için seçim mekanizması daha iyi işlemiştir. Göstermelik yapılan kongre ancak hükümet komiserinin rızasıyla yapılabilmiştir. Bu kongrelerin yapılmasının etkisi Bursa’da kısa sürede hissedilmiş ve Doğancı Köyü Ocağı, Narlıdere Köyü Ocağı, Hasanağa Köyü Ocağı, Reyhan Ocağı, Gündoğdu Köyü Ocağı, Gürsu Kurtuluş Ocağı, Gürsu İstiklal Ocağı, Narlıdere Köyü Ocağı, Doğancı Köyü Ocağına katılımlar gerçekleştirildiği gibi bu dönemde Orhangazi'de CHP ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden istifalar gerçekleşmişti. Çakırlı Köyünde CHP'den 14, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinden 3 kişi Demokrat Parti'ye iltihak etmişti.413 Bursa’da gerçekleştirilen parti kongrelerinin, Vatan Cephesi teşkilatlanmasının genişlemesi konusunda etkili olduğunu düşünen Demokrat Partili yetkililer, partili vatandaşların yanı sıra partisiz vatandaşların da iktidar partisinin yerelde icraatlarını görerek bu teşkilata kayıtlarını yaptırdığını düşünmekte ve bu nedenle de yerelde yapılan 410 Hakimiyet Milletindir, 10 Ocak 1959, s.4. 411 Hakimiyet Milletindir, 11 Ocak 1959, s.1. 412 Hakimiyet Milletindir, 11 Ocak 1959, s.1. 413 Hakimiyet Milletindir, 14 Ocak 1959, s.4. 116 bu parti kongrelerine son derece önem vermekteydi. Hakimiyet gazetesi haberine göre ise kongrelere partiye mensup üst düzey bir temsilcinin katılımı son derece önem taşımaktaydı.414 Yapılan kongreler neticesinde Vatan Cephesine katılım sağlayan kişilerin isimleri mutlaka iktidar yanlısı gazetelerin haberlerinde yer alırdı. Bu dönemde Gemlik ve İznik Vatan Cephesi de genişlemeye devam etmiş, Gemlik'te Vatan Cephesi Armutlu Bucağı, Şükriye Ocağı, Selimiye Ocağı, Adliye Ocağı Hamidiye Bucağında muhalif olan ya da tarafsız olarak nitelendirilen vatandaşlar Demokrat Parti’ye katılmıştı.415 Gemlik kazasında Kapaklı Ocağına yapılan kayıtların sayısının bu dönemde oldukça fazla olduğu görülmektedir. İznik’te ise aynı dönemde yapılan muhtar seçimlerini DP kazanmıştı.416 Ancak Yeni Ant’ın bu tarihlerde verdiği haberlere göre Bursa’da, Demokratlar kendi içinde büyük sorunlar yaşamaktaydı. Gemlik DP Merkez İlçe Başkanı Muhtar Alemdar ve DP Belediye Başkanı Hüsamettin Ok’un yaşadığı sorunlar417 parti genel merkezi tarafından dahi bilinmekteydi. Esasında partilerin seçilen yönetim kurulu kendi arasında bir görev bölümü yapmaktaydı. Gemlik’te bu örgütlenme ile ilgili bazı anlaşmazlıkların yaşandığı görülmektedir. Tarhan Erdem bu örgütlenmeyi demokratik olarak nitelendirirken, İbrahim Cüceloğlu bu örgütlenmenin hiyerarşik bir düzen içinde gerçekleştiğini bu nedenle sorunlar yaşanmasının mümkün olduğunu ifade etmektedir. Bursa’da Demokratların kendi içinde sorunlar yaşadığı bu dönemde Yeni Ant gazetesi zaman zaman Ankara basınında yer alan köşe yazılarını yayınlamaktan da geri durmuyordu. 5 Ocak 1959 tarihinde Ulus gazetesi başyazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Demokrat Parti’nin iç tedirginlikleri” başlığını taşıyan yazısına yer veriyordu. Yakup Kadri yazısında, Demokrat Parti meclis grubunda yaşanan iç huzursuzlukların, ihtilafların, çekişme ve hizipleşmelerin artık herkes tarafından bilindiğini, büyük bir hamle ve ümitlerle iktidara geçen bir partinin beş altı yıl gibi kısa bir zaman içerisinde böylesine bir zaafa düşmesinin sebeplerinin ne olabileceğini soruyor ve bunu açıklıyordu.418 414 Hakimiyet Milletindir, 15 Ocak 1959, s.4. 415 Hakimiyet Milletindir, 16 Ocak 1959, s.1. 416 Hakimiyet Milletindir, 18 Ocak 1959, s.1. 417 Yeni Ant, 10 Ocak 1959, s.1. 418 Yeni Ant, 5 Ocak 1959, s.2. 117 Yakup Kadri, Demokrat Parti'nin bir vakitler başlıca kuvvetini oluşturan fikir ve ideallerinin içeriğinin boş olduğu, DP’nin muhalefet devrinde savunduğu, prensiplerin yine kendisi tarafından inkâr edildiğini dile getiriyordu. Demokrat Parti'nin bugünkü durumu şöyle tarif ediyordu: “(…)Bir yanda idealine ve prensiplerine sadık kalmış bir çoğunluk, öbür yanda bunlardan ayrılmış ve iktidarda kalmaktan başka bir şey düşünmez olmuş bir zümre vardır. Ve bu iki taraf arasında siyasi bir mücadele baş göstermiştir. Buraya kadar vaziyet gayet açıktır. Fakat bundan ötesini keşfetmek bize pek kolay görünmüyor. Bize derken yalnız muhalefeti değil bütün iyi niyet sahiplerini kastediyorum. Bunların kimi şiddet ve baskı politikasının gittikçe daha ziyade sertleşmesinden, kimi de siyasi düzen de içinden çıkılmaz bir tedirginlik hazır olmasından korkar. Bizce her iki taraf da endişelerinde haklıdır. Zira Demokrat Parti iktidarı gerek kendi grubuna gerekse muhalefet guruplarına karşı, müsamaha sızdığını arttırdıkça arttırmakta ve sonuna kadar kuvvet metotları kullanmaya kararlı görülmektedir. Hala anlayamamıştı ki iktidarın bir adı da idare eder ve idare lüzumundan fazla gergin tutulunca günün birinde bu dizginlerin kopması ile neticelenebilir. Demokrat Parti iktidarının başka bir şeyi daha var ki o kuvvetini durmadan kuvvet metotlarına başvurmakla sağlayacağını sanıyor. Hâlbuki yeryüzünde bütün kuvvetli hükümet örneklerini biz muhalefetten ve tehditten korkmayan idarelerle görürüz. Nitekim Demokrat Parti iktidarı da bunun böyle olduğunu hiddet yoluna sapmadan evvel bizzat kendi nefsinde tecrübe etmiş olsa gerekir(…)”419 Diyerek son dönemlerde ortaya çıkan gerginlikleri değerlendiriyordu. Gazete haberleri dışında 1959 yılı içinde Adnan Menderes’e bizzat gönderilen telgraflar da dikkat çekicidir. 20 Ocak 1959’da Keles Hürriyet Partisi İdare Heyetinden İsmail Tosun, Adnan Menderes’e göndermiş olduğu telgrafında; “1946 senesinden 1956 senesine kadar Demokrat Parti’nin şerefli saflarına çalışmakta idim her nasılsa arkadaşlarımızın arasında vuku bulan anlaşmazlık sebebi ile yeni teşekkül eden Hürriyet Partisine geçtik. Şimdi ise Hürriyet Partisi liderlerinin kendi menfaatleri için Güç Birliği namı altında bizleri kayıtsız şartsız Halk Partisine satmış bulunduklarından bizler ne Güç Birliği ne de CHP partisini asla tasvip etmediğimizden ana partimiz olan Demokrat 419 Yeni Ant, 5 Ocak 1959, s. 2; Ulus, 3 Ocak 1959 118 Parti’ye altı kişilik seçmen ailemle birlikte kaydolduğumuzu saygı ile arz eder ellerinizden öperim.”420 Demektedir. Bu durum Bursa’da Demokrat Parti’nin iktidar yıllarında gerçekleştirmiş olduğu bazı icraatlarından huzursuzluk duyan vatandaşların varlığının göstergesidir. Bu vatandaşlar muhalefet partilerine geçmiş olsalar da son zamanlarda yaşanan olaylardan dolayı tekrar DP saflarına geçme kararı almıştır. Adnan Menderes parti teşkilatlarında göndermiş olduğu tamimlerde, özellikle bu üyelerin tekrar kabul edilmesine önem vermiştir. Bu katılımlar muhalefet partileri tarafından samimi bulunmamış ve yaptıkları açıklamalarda bu kişilerin öteden beri Demokrat Partili oldukları, Bursa’da muhalefetin güç kaybetmediği ifade edilmiştir. Hatta bu dönemde Osmangazi’nin Çakırlı köyünde421 CHP’ye yeni katılımların yaşandığı, bu katılımların 14’ünün Demokrat Partili ve 39’unun tarafsız vatandaş olduğunu bildiren Yeni Ant gazetesi bu durumun nedeninin Demokrat Parti yayın organı Hâkimiyet gazetesinin yazdığı “CHP'de istifalar” haberi üzerine gerçekleştiğini aktarıyordu. Her şeye rağmen Bursa’da 1959 yılının Ocak ayı sonunda, DP Vatan Cephesi teşkilatlanmasını oluştururken istediği sonucu elde ettiğini düşünmekteydi. Bu süreçte Setbaşı, Rusçuk, İntizam, Davutkadı, Yıldırım, Soğanlı Köyü, Seçköy, Setbaşı Ocağı Vatan Cephesine dönüştürülmüş ve 93 yeni katılım sağlanmıştı.422 17 Şubat 1959’da Keles kazasından Saffet Cansal adından bir vatandaş 20 arkadaşı adına Adnan Menderes’e, bizzat telgraf göndererek bölgede dört yeni ocak açılmış olduğunun bilgisini vermiştir.423 Şubat ayı içerisinde DP ocak kongreleri devam ettiği gibi, bu dönemde verilen gazete haberlerine göre 810 kişinin daha Vatan Cephesi’ne katıldığı, Demokrat Parti Mustafakemalpaşa Kongresinde muhalefetin şiddetle tenkit edildiği bildirilmiştir.424 Bu dönemde muhalefet partilerinden istifa ederek Demokrat Parti'ye geçenler; Çekirge Ocağına, Sırameşeler Ocağına, Çınarönü Ocağına, Namazgah Ocağına, Piremir 420 T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 421 Yeni Ant, 21 Ocak 1959, s.1. 422 Hakimiyet Milletindir, 30 Ocak 1959, s.4. 423T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi: 00.00.1960.00.00.1961 “Kuruluşundan beri mensup bulunduğumuz DP ye ettiğimiz hizmetlere ek olarak 20 genç arkadaşıma birlikte kazamızda vatan cephesinin 4 Ocağını kurmuş bulunuyoruz hürmetle ellerinizden öperiz. Cuma mahallesi Ocak İdare heyeti, Çukur mahalle, Yenice mahalle, Sofular mahallesi” 424 Hakimiyet Milletindir, 1 Şubat 1959, s.1-4. 119 Ocağına, Teferrüç Ocağına, Yaylacık Köyü Ocağına, Gürsu Zafer Ocağına, Gürsu İstiklal Ocağına, Kestel Tepe Ocağına, Kestel Beşevler Ocağına, Kestel Kale Ocağına, Göbelye Köyü Ocağına, Hacı Yakup, Kırcaali Birleşik Ocağına, Tayakadın Ocağına, Reyhan Ocağına, Kiremitçi Ocağına, Kemerçeşme Ocağına, Çınar Ağacı Ocağına, Sakarya Ocağına, İncebey Ocağına, Ali Paşa Ocağına pek çok sayıda kişi kayıtlarını gerçekleştirmişti.425 İnegöl'de de Demokrat Parti'ye katılımlar olmuş, yerel basın haberlerine göre İnegöl ve civar köylerde Demokrat Parti'ye katılanların sayısı hızla artmıştır. İnegöl’ün Muratbey Köyü, Hayriye Köyü, Karagölet Köyünde, Çeltikçi Köyünde çok sayıda vatandaş CHP'den ayrılarak Demokrat Parti'ye katılım göstermiştir.426 Mahallelerde ya da semtlerde açılan bu ocaklar genellikle çarşı içinde açılmıştır. Mahalle arasındaki ocaklar ise daha çok insanların gelip geçerken kolaylıkla görebilecekleri alanlarda açılmıştır. Hitap ettikleri gruba göre de genellikle bir toplanma alanları oluşturmuşlardır. Hakimiyet Milletindir gazetesinin 5 Şubat 1959 tarihli haberine göre, 13 vatandaş daha CHP'den istifa ederek Vatan Cephesi saflarına katılmıştır. Ayrıca son bir hafta içinde 152 vatandaş daha Demokrat Parti Ocak ve Bucaklarına müracaat ederek kayıtlarını yaptırmışlardır. Vatan cephesine iltihak eden 165 kişinin isimlerine gazete haberlerinde yer verilmiştir.427 Orhangazi Bayır Köyde, 18 vatandaş Demokrat Parti'ye katılırken428 bu katılımların CHP’den istifa edenlerden oluştuğunu bildiren gazete, CHP’li gençlerin Emir Sultan Ocağından istifa ederek Demokrat Parti'ye katıldıklarını bildirilmiştir.429 Bursa’da muhalefet partilerine destek veren kesimde bir çözülmenin olduğunu düşünen Demokratlar bu dönemde çalışmalarını daha da artırmıştır. 1959 yılı Vatan Cephesi Teşkilatlarına en yoğun katılımın sağladığı dönem olmuş ve yurdun pek çok bölgesinde olduğu gibi Bursa’da da muhalefet partilerinden devamlı istifalar gerçekleşmişti. Hakimiyet gazetesine göre özellikle CHP'li yöneticilerin son aylarda takip ettiği politika nedeniyle vatandaşların CHP’den uzaklaştıklarına vurgu 425 Hakimiyet Milletindir, 2/3/4/5 Şubat 1959, s. 1-4. 426 Hakimiyet Milletindir, 5 Şubat 1959, s.4. 427 Hakimiyet Milletindir, 5 Şubat 1959, s.4. 428 Hakimiyet Milletindir, 6 Şubat 1959, s. 4. 429 Hakimiyet Milletindir, 7 Şubat 1959, s.4. 120 yapılarak, Bursa’da Halk Partisi'nden 25 kişinin, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden istifa eden 45 kişinin Demokrat Parti'ye katıldıkları haberine yer verilmekteydi.430 İstifa eden vatandaşlar Kuruçeşme Ocağına, Hocahasan Ocağına, İstiklal Ocağına, Vardar Ocağına, Fenari Ocağına, Demirtaş Paşa Mahallesi Ocağına, Hamza Bey Ocağına, Namazgâh Ocağına katılım göstermişti.431 12 Şubat 1959 tarihli Hakimiyet gazetesi haberine göre 7 günde 238 vatandaş Demokrat Parti Ocağına kaydolmuştu. Karacabey'de, Hürriyet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Arif Langazlı’da Demokrat Parti'ye katılmıştı.432 Hakimiyet gazetesinin bütün bu haberlerine karşılık, Yeni Ant gazetesi CHP’li gençlerin gerçekleştirdiği toplantılar ve gençlik kollarının daha rasyonel çalışması neticesinde Cumalıkızık Köyü’nün Hürriyet Partisi Teşkilatının 58 üyesi433 ile birlikte güç birliğine katıldığını aktarıyor ve özellikle işçilerin Vatan Cephesine girmeye zorlandığını, iktisadi devlet teşekküllerinde çalışan yüzlerce işçinin durumdan şikayetçi olduğunu, bu konuyla ilgili Bursa valisinin yanlış anlama olabileceğini, işçilerin zorlanmadığını bildirdiği ifade ediliyordu. Çünkü bilindiği gibi bir süre önce bu çeşit müesseselerde görevli müstahdem, memur ve işçilerin siyasi partilerde faal görev alabileceklerine dair sanayi bakanlığınca yeni bir genelge yayınlanmıştı. Sanayi Bakanın imzasını taşıyan bu genelgede aynen şöyle idi: “İktisadi devlet teşekkülleri ve müesseseleriyle sermayenin yarısından fazlası bunları ait şirketlerin memur müstahdem ve işçilerin siyasi partilerde faal vazife alamayacaklarını belirten 30 Haziran 1950 tarihli ve 4 / 648 sayılı tamim hükümleri tatbikattan kaldırılmıştır.”434 Bu genelge sonrasında iktisadi devlet teşekküllerinde çalışan kişilerin vatan cephesi saflarına katılmaları için zorlandıkları iddia edilmektedir. Bu baskı hareketi iktidar partisinin iktisadi devlet teşekküllerine bağlı 250 binden fazla vatandaşı tehdit ettiğini göstermektedir. Bu durum Demokrat Parti'nin, 1959’da içine düştüğü krizin en net göstergesidir. Yurdun muhtelif illerine bulunan iktisadi devlet teşekküllerinde çalışan kişiler aileleri ile birlikte iktidar partisine üye yapılmaya çalışılmıştı. İktidarın tüm çabalarına rağmen Güç birliğine katılanların yurdun her tarafında olduğunu dile getiren 430 Hakimiyet Milletindir, 10 Şubat 1959, s.1-4. 431 Hakimiyet Milletindir, 12 Şubat 1959, s.1. 432 Hakimiyet Milletindir, 23 Şubat 1959, s.4. 433 Yeni Ant, 27 Ocak 1960, s.1. 434 Yeni Ant, 27 Ocak 1960, s.1. 121 Yeni Ant gazetesi yüzlerce yurttaşın CHP’ye katıldığını ve devlet radyosu ile halka yayınlanan uydurma parti değiştirme haberlerinin birçok örneğinin Bursa’da da Karamürsel ilçesinde rastlandığını aktarıyordu.435 Karamürsel ilçesinin Nusretiye Köyünde, 90 yurttaşın CHP'den istifa ederek Vatan Cephesine geçtikleri haberinin çevrede alay konusu haline geldiğini, çünkü bu haberin tamamen uydurma olduğunu aktaran Yeni Ant gazetesi, CHP'den ayrılan hiç kimsenin olmadığını aksine gün be gün Demokrat Parti'den ayrılanların arttığını ve hepsinin de CHP saflarına toplandığını bildiriyordu. Radyoda yayınlanan yalan haberin ertesi günü aynı köyde Osman Namlı, Mehmet Torna, Şakir Aydın, Muhittin Bozkurt, Mehmet Aydın, Ömer Yılmaz, Muzaffer Cengiz, Cevdet Saydın, Ali Torun, Kamil Ali, Şakir Peker, Mehmet Peker, Hasan Uzuner, İhsan Aydın, Vezir Ergün, Ahmet Keskin, Ethem Saydın, Yunus Gültekin, Fahri Özcan, Murat Özkan, Hüseyin Karaca, Nuri Soluk, Kasım Selek, Hasan Ergün, Şevki Saydın, Şerif Bayraktar, Ali Akar, Yaşar Akar, Mehmet Akar, Ahmet Akar, İsmail Sağlam, Şaban Sağlam, Mehmet Karaca, Zihni Özkan, Şahin Baydın, İhsan Torun, Şerif Namlı, Hasan Beydin ve Osman Karaca adlarındaki yurttaşlar Demokrat Parti'den istifa ederek Güçbirliği safında yer almak istediklerini bildirmiş ve CHP’ye kayıtlarını yaptırmışlardı.436 Yeni Ant gazetesi haberine göre Vatan Cephesi yüzünden Demokrat Parti'den her geçen gün daha fazla kişi istifa ediyor ve bu kişiler CHP saflarına geçiyordu. 30 Ocak 1959 tarihli habere göre radyoda, Mustafakemalpaşa’da yaşayan Hüseyin Selim ve 17 arkadaşının CHP'den istifa ettiği söylenince, Demokrat Parti’ye kayıtlı olan bu vatandaşlar DP’den istifa ederek CHP'ye geçmişti. Mustafakemalpaşa Söğütalan nahiyesi Demokrat Partililerinden Hüseyin Selim “bu komedya ya daha fazla tahammül edemeyeceğim”437 diyerek radyoda ismi geçen arkadaşları ile birlikte CHP saflarına katılmıştı. Bu dönemde Bursa Demokrat Parti İl Başkanının “CHP'nin dinimizin aleyhinde”438 olduğu hakkındaki gazetelerdeki demeci, Yeni Ant gazetesi tarafından 435 Yeni Ant, 2 Şubat 1959, s.1. 436 Yeni Ant, 6 Şubat 1959, s.4. 437 Yeni Ant, 30 Ocak 1959 “Hüseyin Selim, Sami Akyol, Mehmet Emin Yılmaz, Rasim Aytekin, Hüseyin Büke, Alice Selim, Şaban Karaca, Ahmet Tuğba, Necati Özyılmaz, Mehmet Sipahi, Zekeriya Çalışkan, Muhittin Özdemir, Arif Eker, Hüseyin Kemal” 438 Yeni Ant, 12 Şubat 1959, s.1. 122 gündeme getirilmiş ve “Demokrat Parti’nin itibarını dini istismar ederek” 439 kurtarmak istediği aktarılmıştır. Bu iddiaların tamamen iftira ve yalan olduğunu gündeme getiren Demokrat Partili yerel yöneticiler, söylenenlerin aksine Tarım Kredi Kooperatifinde görev alan müdür ve muhasebe katiplerinin, Halk Partisi'nin zihniyeti ile hareket ettiğini ve Demokrat Partililere kredi vermediklerini gündeme getirmişlerdir.440 Aynı zamanda bu dönemde Bursa’da muhalif olan yerel gazetelerde 1958 mali yılı bütçe görüşmelerinde iktidar ve muhalefet partilerinin vekilleri arasında yaşanan konuşmalara yer verilmekteydi. “1958 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkında kanun lâyihası”441 ile ilgili yapılan görüşmeler esnasında CHP Kars milletvekili Sırrı Atalay Devlet Reisinin ve Hükümet Reisinin yurt dışına gerçekleştirdiği seyahatlerinde bütçeden para isteklerine karşı çıkmıştı. Sırrı Atalay, DP’nin iktidara geldiği yıl ve 1956’da böyle bir ek para taleplerinin olmadığını, ancak 1954’de 1.401.300, 1955’te 738.797 lira olduğunu ve 1957’de bu ek para talebinin çok artmış olduğunu ve 1958’de yine artmaya devam ettiğini, 1959 bütçesine de 381.000 lira konduğunu, 1958 bütçesine de 200 bin lira eklendiğini ancak bunun da yetmeyerek şimdi malî yılın bitmesine bir buçuk ay gibi kısa bir zaman kaldığı için istenilen 600 00 liranın neden istendiğini sormuştu.442 Ve bütçe mevzuatına göre karşılığı konulmadan masraf yapılamayacağına göre, şayet yapılmış bir masraf için hükümet para aktarıyorsa bunun usulsüz olduğunu dile getirmişti. Sırrı Atalay’ın bu söylemlerine karşı DP Eskişehir Milletvekili ve Maliye Bakanı olan Hasan Polatkan “1950 yılında % 4.84, 1951 yılında % 4.60, 1952 yılında % 4.96, 1953 yılında % 5.16, 1954 yılında % 5.04, 1955 yılında % 5.29, 1956 yılında % 4.5, 1957 439 Yeni Ant, 12 Şubat 1959. 440 “Sizler Halk Partisi'nin bu zihniyetiyle hareket ederek Demokrat Partililere Kredi vermiyor ve yurttaşlara dağıtımda farklı muamele ediyorsunuz.” Hakimiyet Milletindir, 21 Şubat 1959, s. 4. 441 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 6 İçtima: 2 – 27. İnikat 21.1.1959, ss. 526-576. s. 527: 554,554,555,564:568. “1958 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkında kanun lâyihası ile îdare Âmirleri Balıkesir Mebusu Ahmet Kocabıyıkoğlu, Konya Mebusu Beyhan Gökmenoğlu ve Sakarya Mebusu Nüzhet Akın'ın, 1958 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı (A/l) ve (A/2) işaretli cetvellerin Büyük Millet Meclisi ve Riyaseti Cumhur kısımlarında değişiklik yapılması hakkında kanun teklifleri ve Bütçe Encümeni mazbatası (1/290, 2/230, 2/231, 2/236, 2/254) (1)” 442 T.B.M. M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 6 İçtima: 2 – 27. İnikat 21.1.1959, ss. 526-576. , s. 533. 123 yılında % 4.3 nispetinde tasarrufat elde edildiğini,”443 millî müdafaaya ek ödenek olarak tayın için, yakacak için, aydınlatma için talep edilen tahsisatın 1958 bütçe toplamının 1.8’ini teşkil ettiğini ve böyle bir ek ödeneğin ilk defa talep edildiğini ve bu durumun her yıl uygulanan normal bir muamele olduğunu ancak muhalefetin hâdise yok iken, hâdise yaratmaya çalıştığını ifade etmiştir. Netice olarak “1958 malî yılı Muvazenei Umumiye Kanununa bağlı cetvellerde değişiklik yapılması hakkındaki lâyihanın oylamasına 266 vekil katılmış ve (186) kabul, (78) ret, (2) müstenkif oy”444 verildiği için tekrar açık oylama yapılması kararı alınmıştır. Ülke gündeminin ve Bursa basınının bütçe görüşmeleri ve Vatan Cephesi katılımları ile dolu olduğu bu süreçte bir taraftan da Kıbrıs nedeniyle Türkiye’nin İngiltere ile olan ilişkileri yeni bir döneme girmişti. 17 Şubat 1959’da Menderes ve beraberindeki heyet, Londra’da yapılacak Kıbrıs görüşmelerine katılmak için yola çıkmış ancak bir kaza yaşanmıştı.445 Yaşanan uçak kazasından Adnan Menderes’in kurtulması bütün memlekette ve Bursa ilinde de bayram havasının esmesine neden olmuş ve ülke gündemi bu olayla birlikte yumuşadığı gibi iktidar ve muhalefet arasında da yükselen tansiyon düşmüştü. Adnan Menderes’in yaşanan kaza sonrasında ülkeye dönüşü, heyecan yaratmış ve 27 Şubat 1959 tarihinde Hakimiyet gazetesi bu konu ile ilgili “Bütün memlekette bayram havası esiyor. Dün İstanbul şehri müstesna bir gün yaşadı. Yeşilköy'den itibaren 443 T.B.M. M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 6, İçtima: 2, 27. İnikat 21.1.1959, ss. 526-576. ,s. 551-552. 444 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 6, İçtima: 2, 27. İnikat 21.1.1959, ss. 526-576. ,s. 555. 445 https://www.milliyet.com.tr/gundem/sabotaj-degil-pilotaj-hatasi-6146341, (E.T: 20.10.2020) “Pamukkale Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman İnan’ın ulaştığı İngiltere Milli Arşivi’ndeki kayıtlarda ise uçağın düşmesinin nedeninin “Pilotaj hatası” olduğu yazıyor. (Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan kalkan “TC-SEV” isimli THY uçağı ile hareket etmiş ancak yoğun sise bağlı pilotaj hatası nedeniyle düşmüştü. Bu kaza da uçakta bulunan 24 kişiden 14’ü hayatını kaybederken, 10’u ise kurtulmuştu. Hayatta kalanlardan biri de, uçağın arka kısmında, ortada masa olan 4 koltuktan birinde oturan Başbakan Adnan Menderes olmuştu. Ölenlerden 5’i mürettebat, 9’u ise yolcuydu. Ağaçlara çarpan uçağın iki kanadı koparken, dev kütlesi de ters dönmüş, Adnan Menderes düşen uçağın enkazında baş aşağı asılı kalmıştı. Ayağı uçağın yarılan tabanına sıkışan Menderes, yanında bulunan Sakarya Milletvekili M. Rifat Kadızade’nin sayesinde enkazdan çıkarılmıştı. Kadızade, kazayı 5 gün sonra şöyle anlatmıştı: “Sis arasında yeri görmeye çalışıyorduk. Fakat sisten bir şey görünmüyordu. (…) Nihayet daha kesif bir sis tabakası içine girdiğimiz anda bir çatırtı koptu. Çatırtı ile birlikte tayyarenin ışıkları söndü, karanlık içinde kaldık. Kimse kimseyi görmüyor, çatırtı devam ediyor, sağa sola sarsılıyorduk. Nihayet büyük bir gürültü ve çatırtı oldu. Tayyare küt diye yere oturdu. İlk duyduğum ses, Başvekilin sesi oldu; ‘Bacağımı kurtarın, bacağım kopuyor’ diye bağırıyordu. Menderes tayyare ters döndüğü için ayağı tabandaki çatlağa sıkışmış, baş aşağı duruyordu. Yüksek bir yere çıktım. Bütün kuvvetimle çatlağın arasını açmaya başladım; nihayet ayağını oradan kurtardım. Menderes aşağı düştü, iki büklüm olmuştu. Derhal kucaklayıp kaldırdım.” 124 İstanbullular adım başında kurbanlar kestiler. Başvekilimizin yurda dönüşü şehrimizde büyük sevinç yarattı. Vatandaşlar tarafından kurbanlar kesildi. Bir lokantacı bugün bedava yemek dağıtacak, Londra civarında vuku bulan feci uçak kazasından sağ salim kurtulan Başvekilimiz Adnan Menderes'in yurda avdet edişi, bütün memlekette olduğu gibi şehrimizde de büyük heyecanla karşılanmıştır. Dün radyolarımızın akşam bültenlerinden önce Sayın Adnan Menderes'ten bir haber alabilmek ümidi ile birçok Bursalı gazetemizin telefonunu aşındırmış ve Başvekilimizin gelip gelmediğini öğrenmek istemişlerdir. Başvekilimizin yurda dönüşü bütün memlekette olduğu gibi şehrimizde de büyük memnuniyet oluşturmuştur. Birçok teşekküller ve vatandaşlar Menderes'in dönüşünü tebrik için dün kurbanlar kesmişler, adaklar da bulunmuşlardır. Şeref garajında köftecilik yapan Suat Ören Soylar dün idare heyetine ve halka köfte dağıtmıştır.”446 Haberine yer veriyordu. Yaşanan uçak kazası sonrası bütün yurtta olduğu gibi Bursa ilinde de DP ocaklarında yapılan toplantılar daha heyecanlı hale gelmiş ve Vatan Cephesi’ne katılımlar artmıştı. Esentepe Ocağına, 2 Mayıs Ocağına, Emir Sultan Ocağına, Dimboz Köyü Ocağına, Maksem Ocağına447 Hocahasan, Kuruçeşme, Rusçuk İntizam, Küplüpınar, Piremir, Namazgâh, Hamza Bey, Demirciköy, Çeltikköy, Gürsu, İstiklal, Zafer, Karahıdır, 2 Mayıs, Şile ve Demokrat Parti merkez ocağına son bir hafta içinde 107 vatandaş daha kaydını yaptırmıştı.448 Gazete de verilen haberlere göre Bursa Genç Demokratlar teşkilatı gün geçtikçe gelişmişti. Bursa yerel basınına göre özellikle İnegöl ve civar köylerinde yüzlerce vatandaş Kıbrıs meselesinin neticelenmesinden sonra Demokrat Parti ocaklarına müracaat ederek Vatan Cephesine katılmışlardı.449 Bu vatandaşların Karagölet’te, Demirtaş Mahallesi Ocağına, 2 Mayıs Ocağına, Ortapazar Ocağına, Merkez Ocağına, Hıdırlık Ocağına, Çekirge Ocağına, Fenari Ocağına, Hamza Bey Ocağına katılım gerçekleştiği bildirilirmiştir.450 Hakimiyet gazetesinin üst üste verdiği bu haber sonrası Yeni Ant gazetesi 14 Mart 1959 tarihli haberinde “Vatan Cephesi demek ki böyle kuruluyor. Demokrat Parti organı Hâkimiyet, Demokrat Parti'ye girenlerin isimlerini iki gündür aynen tekrar ediyor. İktidar organı Hâkimiyet gazetesinde Vatan Cephesi ile ilgili 446 Hakimiyet Milletindir, 27 Şubat 1959, s. 1-4. 447 Hakimiyet Milletindir, 2 Mart 1959, s.4. 448 Hakimiyet Milletindir, 5 Mart 1959, s.4. 449 “97 Vatandaş Vatan Cephesine İltihak Etti”, Hakimiyet Milletindir, 12 Mart 1959, s.1-4. 450 Hakimiyet Milletindir, 12 Mart 1959, s.4. 125 neşriyat, vatandaşlar tarafından ilgiyle ve hayretle karşılanmıştır. Bunun en haris misalini 11 ve 12 tarihli Hâkimiyet gazeteleri ispat etmiştir. Mesela 11 Mart'ta Vatan Cephesine girenlerin isimleri bir gün sonra aynen ve birkaç ilave ile daha büyük başlıklarla verilmiştir. Bunların isimlerini biz de tekrar ediyoruz. Radyodan sonra iktidar organlarının Vatan Cephesi neşriyatı da böylece fiyasko ile neticelenmektedir. İsimleri verilen ilk üç kişinin CHP'den istifa ettikleri bildirildiği gün gazetemizde bunların Halk Partisi ile alakalı olmadığı belirtilmiş fakat Hâkimiyetten ses çıkmamıştır.”451 Diyerek Vatan Cephesi’ne katılımların aslında asılsız olduğuna dikkat çekiyordu. Dönemle ilgili Hakimiyet gazetesinin 11 ve 12 Mart 1959 tarihlerinde vermiş olduğu isimlerin aynı olduğu görülmektedir. Bu dönemde Erzincan mebusu Hüseyin Şahin, CHP içindeki huzursuzluktan dolayı istifa ederek Demokrat Parti'ye kaydolurken452 Bursa’da Karabalçık Köyü CHP Ocağından istifa eden Halil Kalan ve İsmail Uyan muhalefet partilerinden istifa ederek muhtelif Demokrat Parti ocaklarına iltihak etmişlerdi.453 Gerçekleştirilen ocak kongrelerinde Sinanbey Mahallesi, Mahmudiye Mahallesi, Hamidiye Mahallesi, Osmaniye Mahallesi, Yenice Mahallesi, Mustafa Kemal Paşa Mahallesi, Mesudiye Mahallesi, Demokrat Parti Ocak idaresi heyetine seçimler gerçekleştirilmiş ve delege seçimleri de yapılmıştı.454 Fenari Ocağına, Güneş Ocağına, Kız Yakup Ocağına, Yenidoğan Vatan Cephesi Ocağına, Zafer Mahallesi Ocağına, Şükraniye Ocağına, Görükle Dumlupınar Ocağına, Meydancık Ocağına, Mithatpaşa Ocağına, Derekızık Köyü Ocağına, Ümit Alan Köy Ocağına455 çok sayıda vatandaşın katılım gerçekleştirildiği bu dönemde, Demokrat Parti gençlik teşkilatına 112 genç daha katılmıştı.456 Bursa ilinde DP gençlik teşkilatı kadar, Demokrat Parti Kadınlar Kolu da 1959 yılından itibaren daha aktif hareket etmeye başlamış ve Demokrat Parti Bursa Kadınlar Kolunun altıncı kuruluş yılı ocak ve bucaklardan gelen davetlilerin katılımı ile 451 Yeni Ant, 14 Mart 1959, s.4. 452 Hakimiyet Milletindir, 13 Mart 1959, s.4. 453 Hakimiyet Milletindir, 19 Mart 1959, s.4. 454 Hakimiyet Milletindir, 16 Mart 1959, s.4. 455 Hakimiyet Milletindir, 20 Mart 1959, s.4. 456 Hakimiyet Milletindir,25 Mart 1960, s.4. 126 kutlamıştı.457 Bu toplantıda Kadınlar Kolunun kuruluşunun önemini belirten konuşmalar yapılarak, Atatürk Anıtı ziyaret edilmiş ve saygı duruşunda bulunulmuştu. Toplantı sonrasında Bursa’da fakir genç kızlara bayram hediyeleri olarak elbiselik verilmişti.458 Bu tarz törenler DP’nin Bursa’da güç kaybetmediğini, aksine CHP Bursa il Gençlik Kolunun, Demokrat Partili gençleri irtica ile mücadeleye davetine cevap niteliği taşıyordu. DP’li kadınlar CHP’li gençlerin “Türk gençliği azim ve duygusunu Atatürk'ten emanet almıştır.”459 Dedikleri deklarasyona bir nevi cevap veriyordu. Demokrat Parti’nin bütün ülkedeki ve yerelde Bursa ilinde gerçekleştirmiş olduğu bu çalışmalar etkisini gösteriyor ve 20 Nisan 1959’da Yenişehir Demokrat Parti İlçe Başkanı Mustafa Doğancı, Adnan Menderes’e gönderdiği telgrafta Yenişehir’in Lümbe Köyü halkının tümünün Vatan Cephesine katıldığını bildiriyordu. Telgrafta “Bizler Bursa Yenişehir’in Lümbe Köyü halkı olup memleket ve millet hayrına geceli gündüzlü çalışmalarınızı görerek mensubu bulunduğumuz muhalefet partilerinden istifa ettik. Kayıtlarımızı Demokrat Parti’ye yaptırdık kabulümüzü rica eder hürmetlerimizi sunarız.”460Diyordu. Bu şekilde yapılan genel katılımlar dışında bireysel katılımlarda 1959 yılı boyunca devam etmişti. Boyalca Köyü’nden CHP Ocak Başkanı Ali Büke, “Memleket hayrına çalıştığını kelimenin kastettiği hakiki manada anladığımdan ve iktidara geldiğinizden beri iyi su ile yola ve bizleri rahata kavuşturmak maksadıyla daha birçok minnetlerden faydalandırdığınızdan; mugalata ve safsatadan uzak hayranlık hislerimle senelerce ocak başkanlığı yaptığım CHP’den istifa ederek DP’ye kayıt oldum. Bu vesileyle size şükran ve hakiki bağlılığımın arz ederim.”461 Diyerek partiye katılım gösteriyordu. Ali Büke’nin bireysel istifası diğer partilileri de harekete geçirmiş ve Boyalca Köyünden daha sonra DP’ye pek çok katılım gerçekleşmişti. Bu durum göstermektedir ki ocak başkanlarının istifası partilere mensup olan diğer üyeler üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Bursa’da kırsal kesimde yaşayan vatandaşlar ve şehrin önde gelen isimleri dışında gençlerde Vatan Cephesi’ne ilgi göstermekteydi. Keles ilçesinden Mehmet Kuyu adında 457 Hakimiyet Milletindir, 4 Nisan 1959, s.1. 458 Hakimiyet Milletindir, 5 Nisan 1959, s.1. 459 Yeni Ant, 2 Mart 1959, s.1. 460 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 461 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 127 bir genç 16 Şubat 1959 tarihli telgrafında “Memleketimize yapılan birçok yardımlar karşısında daha çok nankörlüğe tahammül edemeyeceğimizden muhtelif partilerden istifa ederek DP saflarına katılmayı bir borç bildik ve bu suretle vatan cephesini kurmuş bulunuyoruz saygı ile ellerinizden öperiz.”462 Diyerek kendisiyle birlikte Keles ilçesinde Vatan Cephesini teşkilatlandırmasını oluşturan 150 arkadaşının ismine yer vermekteydi. DP’den CHP’ye geçişler olduğu gibi 1959 yılında merkez ilçe ve diğer pek çok ilçede Vatan Cephesi’ne de geçişler olmuştur. Örneğin İnegöl ilçesi Yenice Köyden Mümin Inga ve 33 arkadaşı 22 Şubat 1959 tarihinde bizzat Adnan Menderes’e gönderdikleri telgrafta “DP iktidarının kısa bir müddet içinde yapmış olduğu muazzam eserleri gördük daha fazla artık CHP’de kalmayı insafsızlık saydık partinize kabulümüzü saygı ile arz ederiz.”463 Derken CHP saflarından ayrıldıklarını bildirmişti. 14 Mart 1959 tarihinde İnegöl’den Başbakan Adnan Menderes’e pek çok telgraf gönderilmişti. Bunlar Dönmez Köyünden İsmail Peke ve 22 arkadaşı “Biz 22 arkadaşımla CHP’den istifa ederek DP’ye girdik bu bizim vicdanı vazifemizdir. Hakikati inkâr insafsızlık olur saygılarımızı sunarız”464 derken İnegöl Hamza Bey Köyünden Recep Bayrak ve 22 arkadaşı “Yapılan muazzam eserler karşısında muhalefette bulunmak ve körü körüne inat etmenin yararsız olduğu kanaatine vardık partinize kabulümüzü arz ederiz.”465 Diyordu. Yine 14 Mart 1959 tarihinde Mustafa Ateş “hakikatleri göz görerek inkâr insafsızlık olur partinize iltihak etmek biz 25 arkadaşın sonsuz arzusudur kabulümüzü saygı ile arz ederiz.”466 Diyerek DP saflarına katıldıklarını bildiriyordu. Demokrat Parti Ocakları olarak nitelendirilen Vatan Cephesi Ocaklarına, Bursa’da bu kadar büyük bir katılımın temel nedeni Bursa’daki Demokrat Parti Gençlik Kollarının çalışmalarının bir sonucu olarak görülmekteydi. Ancak bütün ülke de olduğu gibi Bursa’da da Demokrat Parti, Devlet Tiyatrosu, TCDD. ve Sağlık Bakanlığı 462 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 (Mehmet Kuyu, Saffet Cansal, Hakkı Öztürk, Ceylan Korkmaz, Kazım Kara ve Arif Norman 150 genç arkadaşı) 463 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961-6 464 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 465 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 466 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 128 bünyesinde çalışan vatandaşları, Vatan Cephesi’ne dahil edebilmek amacıyla üzeri kapalı bir baskı politikası izliyor katılım gerçekleştirmeyenler sürgün tehlikesi ile karşılaşıyordu.467 Yeni Ant gazetesinin haberine göre Bursa’nın Narlıdere Köyünde, pek çok vatandaşın DP'den ayrılarak, CHP’ye katılması üzerine köyde CHP Gençlik Kolları açılmıştı. İktidar partisinde yaşanan istifalar, bölgede bulunan bazı köylerde de istifaları beraberinde getirmiş ve CHP’ye kaydolan kırkaltı vatandaşın adları Yeni Ant gazetesinde yer almıştı. Verilen bu haberle Hakimiyet gazetesine bir nevi misilleme yapılıyordu. Piremir CHP Ocağına on gencin daha katıldığı bildiren Yeni Ant, CHP’ye kayıt olan 26 kişinin sekizinin Demokrat Parti’den ayrılanlar olduğu bildiriliyordu.468 Bu tür haberlere genellikle ilk sayfada yer veriliyor, haberin devamı dördüncü sayfada yer alıyordu. Özellikle yerel basında verilen haberlerde iktidar partisi liderlerinin “şiddet” politikasının hem iç politikayı, hem de iktisadi politikayı etkilediği belirtiliyordu. İktidar partisinin izlediği politikalara onay vermeyen veya herhangi bir partiye üye olmayan vatandaşlar, muhalefet partilerine katılarak duruma tepki gösteriyordu. Bu durum Bursa’daki Demokrat Parti temsilcilerini zaman zaman endişelendirmiştir. Bursa’da 1959 yılından itibaren özellikle Hürriyet Partili ocaklardan çok fazla vatandaş Vatan Cephesi ocaklarına katılmıştı. 23 Mart 1959 tarihinde Hürriyet Partisi Hayırlar Köyü Ocak Başkanının, Adnan Menderes’e göndermiş olduğu telgrafında; “Demokrat Partinin fevkalade çalışmaları bizleri de daha fazla mensup olduğumuz partilerde alıkoyamadığından zatı devletlerinizi tarafından açılmış bulunan Vatan Cephesine, CHP’den Osman Gireyhan, Recep Ala, Fatma Ala, Müjgan Özkan, Hasan Amaç, Fatma Amaç ve müfesih(üzüntü verici) Hürriyet Partisinden Demir Burak, Hakkı Onan, Enver bay adında on arkadaşımla beraber iltihak etmiş olduğumuzu en derin hürmet ve bağlılıklarımızla arz eder ellerinizden öperim.”469 Diyerek Hayırlar Köyünün tümünün Vatan Cephesine katıldığını bildirmiştir. Demokrat Parti teşkilatına katılımlar arttıkça yeni ocaklar açılmasına da önem verilmişti. Bursa’da Demokrat Parti İlçe İdare Heyetinin vazife devraldığı günden bugüne 467 Uyar, a.g.e., s. 64. 468 Yeni Ant, 18 Kasım 1959, s.1. 469 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 129 kadar açılan 15. Vatan Cephesi Ocağı olması bakımından önemli olan Yenidoğan Vatan Cephesi Ocağı’nın470 açılışına kalabalık bir grup katılmış ve İlçe idare heyeti ikinci başkanı Şefik Bilgi bir konuşma yaparak ocak açılışını gerçekleştirmiştir.471 1959 yılı Nisan ayında Bursa’yı ziyaret eden CKMP lideri Osman Bölükbaşı CHP il merkezini ziyaret ettiği sırada, “Menderes 75'lik İnönü'yü mahkemeye vermiş. Ya o Menderes, İsmet Paşa hakkında profesyonel cani, milli münafık demedi mi? Kanun niye yakasına yapışmıyor.”472 Diyerek Demokrat Partilerin müdahalelerine kısa esprilerle cevaplar vermiş, “adaleti baskı altına alan Güçbirliği değildir”473 demiştir. Aynı dönemde CHP lideri İsmet İnönü, Ege gezisine Bursa ilinden başlamıştı. Bursa ilinin muhalefet liderleri tarafından seçilmesi tesadüf değildi. Esasında Adnan Menderes’in, Londra’da yaşadığı uçak kazasının siyasette yarattığı olumlu atmosfer kısa sürede etkisini kaybetmiş ve tekrar siyasi bir çekişme ortamı doğmuştu. Bizzat CHP’lilerin "Büyük Taarruz" diye adlandırdıkları, DP’lilerin ise propaganda seferi olarak nitelendirdiği Ege gezisi 29 Nisan 1959'da Bursa’dan başlamıştı.474 Sefere, İnönü'nün başkanlığında CHP’li 46 milletvekili, partililer ve gazetecilerde katılmıştır. İlk hedef olarak, İnönü'nün Trikopis’i esir ettiği Uşak seçilmişti. Bu simgesel bir seçimdi. Ege gezisine katılacak olan grup daha Ankara'dan hareket etmeden olaylar patlak vermiş ve Ankara garında İnönü'ye tezahürat yapan halkla polis çatışmıştı.475 İktidar partisine göre bu gezilerin amacı, kamuoyuna doğru olmayan bilgiler vererek, halkı birbirine düşman iki gurup haline getirmek, iktidara katılmayı ve iktidara güvenmeyi günah saymak, iktidara katılan halk yığınlarının gururunu ve duygularını yaralayarak idareyi, adalet cihazını müdahaleye mecbur kılacak olaylara sebep olmaktı.476 İnönü’yü Uşak istasyonunda elli bin vatandaş büyük bir coşku ile karşılamış ve bu gezi herkesin de beklediği şekilde hareketli geçmişti. Çünkü İnönü'nün cipine, Uşak Demokrat Parti il binasının yanından geçerken bir bardak fırlatılmıştı. Bardağı Demokrat 470 “ Ocağın 252 kayıtlı üyesi bulunmaktadır”, Hakimiyet Milletindir,27 Nisan 1959, s.1. 471 Hakimiyet Milletindir, 27 Nisan 1959, s.1. 472 Yeni Ant, 27 Nisan 1959, s. 1. 473 Yeni Ant, 27 Nisan 1959, s.1. 474 Yeni Ant, 29 Nisan 1959, s.1. 475 Eroğul, a.g.e., s.149. 476 Sarol Mükerrem, Bilinmeyen Menderes, C. II, İstanbul: Kervan Yayınları, 1983, s. 906. 130 Parti il başkanı Eşref Öğün'ün fırlattığı anlaşılmıştı. İnönü bu saldırıdan yara almasa da kafilede yer alan bir gazeteci yüzünden yaralanmıştı. Bu gezi esnasında İnönü’nün konuşma yaptığı binaya gaz bombası atılmış, İnönü'nün konuşma yaptığı bina çökmüş pek çok kişi yaralanmış ve bir kişi de hayatını kaybetmişti.477 Bu olaylar sonrasında CHP lideri İsmet İnönü, Eski Garp Cephesi Karargâhında ziyarette bulunarak ve demokrat iktidarın düşmesi gerektiğini dile getirmişti.478 Yaşanan bu son olaylar üzerine Turgutlu'da Demokrat Parti'den büyük istifalar başlamış ve CHP il idare kurulu İsmet İnönü’ye, Celal Bayar’a, Adnan Menderes ve Hasan Polatkan’a telgraf çekmişti. İnönü'ye çekilen telgrafta “Şan ve şerefle geçen hayatınızda düşmanı mağlup ettiğiniz. Uşak'ta uğradığınız menfur ve alçakça tecavüzü şiddetle ve nefretle protesto ediyoruz.”479 Denilmekteydi. Oysa Türkiye Cumhuriyeti basın tarihinde gazeteler ilk kez yaşanan bu olay sonrasında 3 Mayıs 1959 günü beyaz sütunlarla çıkmıştı.480 Çünkü İnönü’ye yapılan bu saldırının kamuoyunda büyük tepki doğuracağı anlayan iktidar partisi, basının sessiz ve suskun kalmasını sağlayarak olayların üzerini örtmeye çalışmıştı. Bursa’da ise Yeni Ant gazetesi ulusal basının aksine Ege gezisinde yaşanan bu olaylardan kısaca bahsettikten sonra, yaşanan olayların Bursa'da büyük üzüntü yarattığını ancak bu konularla ilgili hükümetin, neşir yasağı getirdiğini oysa bu olaylara dair her türlü yayında bulunulması gerektiğini vurguluyordu.481 7 Mayıs 1959'da İnönü, Ankara'ya döndüğünde “Büyük Taarruz” diye adlandırılan Ege gezisi tam dokuz gün devam etmiş, fakat Türkiye demokrasi tarihinde yeni bir sayfanın açılmasına neden olmuştu. Ege gezisinde yaşanan bu olaylar vatandaşları etkilediği gibi bazı vilayet ve köylerde de Demokrat Parti'den istifalar başlamıştı. Bu dönemde Bursa’nın 3 köyünde yapılan muhtar seçimlerini CHP’nin kazanmış olması,482 Ege gezisinde yaşanan olaylara verilen tepkinin bir yansıması olarak görülmekteydi. 477 Yeni Ant, 29 Nisan 1959, s.1. 478 Yeni Ant, 1 Mayıs 1959, s.1. 479 Yeni Ant, 3 Mayıs 1959, s.1 480 Eroğul, a.g.e., s.150. 481 Yeni Ant, 5 Mayıs 1959, s.1. 482 Yeni Ant, 3 Mayıs 1959, s.1 131 Yaşanan bu olaylar Bursa’da oldukça dikkat çekmiş ve pek çok vatandaş CHP’ye katılım göstermişti. Bu da Bursa’da CHP Gençlik Kollarını yeni ocaklar açabilmek için harekete geçirmiş ve açılan yeni ocaklar aktif olarak siyasetle ilgilenmişti. Bu dönemde açılan Ali Paşa Ocağının açılışına pek çok katım gerçekleşmiş ve yaşanan Ege olayları ocağa kayıtlı gençler tarafından değerlendirilmişti.483 Uşak'ta yaşanan olaylar sonrasında, muhalefetin koyduğu yayın yasağı ve Çanakkale Olayları484, hükümet ve muhalefetin çatışmasının her geçen gün artması Demokratların, Halk Partisi'ni kapatmaktan bile söz eder hale gelmeleri, Bursa’da CHP’li gençleri rahatsız etmişti. Bu nedenle örgütlenme çalışmalarına hız verilmiş ve Ali Paşa Ocağı’nın müteşebbis heyeti, Sinandere CHP Ocağının kongresini düzenlenmesine de katkı da bulunmuştu.485 Bu kongre de gençlik kurulu oluşturularak çalışmalara başlanmış ve bir hafta içerisinde yüzelli vatandaş bu ocağa kayıt olmuştu. Hacı Seyfettin Mahallesi’nde CHP ocağına bir hafta içinde otuziki genç katılırken, İnegöl’de de CHP gençlik koluna mahallelerden ve köylerden çok sayıda genç katılım göstermişti.486 Bursa’da Kızyakup Mahallesi Demokrat Parti Ocağından istifa eden Mustafa Büyük Batur, istifasının özellikle Yeni Ant gazetesinde yer almasını istemiş ve DP’den ayrılma nedenini partinin gidişatını beğenmemesine bağlamıştı.487 Bursa’da CHP’li Ocaklara katılım gösterenlerin büyük bir bölümünün gençler olduğu görülmektedir. Ancak yine de Vatan Cephesi’ne katılımlar tüm yurtta olduğu gibi Bursa’da da devam etmiş ve bu ocaklardan bazıları da doğrudan Vatan Cephesi ismiyle açılmıştır. 3 Mayıs 1959 tarihinde Adnan Menderes’e Bursa- Yenişehir DP Uluköy Ocak Başkanı Ali Gümüşten tarafından gönderilen telgraf bu konuya açıklık getirmesi açısından önem taşımaktadır. Telgrafta; “Muhalefet partilerinin gidişatını tasvip etmediğimizden otuz üç arkadaşımızla birlikte Bursa- Yenişehir DP Uluköy Vatan 483 Yeni Ant, 3 Mayıs 1959, s.1-2. 484 Fatih Özçelik, Bilal Tunç, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1959 Yılı Gezileri Kapsamında Geyikli Olayları", İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. 6, S. 3 , (2017), ss.1624-1643. “1959 yılında DP ile muhalefet partileri arasındaki anlaşmazlıklar hat safhaya ulaşmışken; CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ve beraberindekiler, CHP’nin 36. kuruluş yıldönümü dolaysıyla Çanakkale’ye bir gezi düzenlemişlerdir. Burada konuşmalar yapan vekillerinden bazıları, DP iktidarını gayrimeşru ilan ederek DP’lilere hakaretler etmişlerdir. Bu arada, Çanakkale programlarında olmadığı halde; heyet Geyikli’ye de gitmek istemiştir. Valiliğin itirazına rağmen heyet, 11 Eylül 1959’da Geyikli’ye gitmiş ve burada DP’nin resmi toplantısı için toplanan partililer ile CHP’li heyet arasında tartışmalar yaşanmasına sebep olmuşlardır.” 485 Yeni Ant, 3 Mayıs 1959, s.1 486 Yeni Ant, 2 Mayıs 1959, s.2. 487 Yeni Ant, 3 Mayıs 1959, s.1. 132 Cephesi Ocağını açtığımızı arz eder hürmetlerimizi sunarız.”488 Diyordu. Yenişehir’de yapılan toplantıda idare heyetinde seçimler gerçekleştirilirken, Uluköy Vatan Cephesi de kurulmuş ve kurucu heyet seçilmişti. Demokrat Partili bazı vatandaşların Bursa’da, ana muhalefet partisi olan CHP’nin siyasi faaliyetlerinden rahatsızlık duydukları bu dönemde İsmet İnönü’nün avukatlığını yapan Turgut Bulut tarafından da dile getirilmiştir. Bursa’da özellikle 1959 yılı sonrası bizzat İsmet İnönü’nün şahsına yönelik saldırılar artmış ve CHP il idare heyeti, bu yaşanan anlaşmazlıkları sona erdirmek adına hukuki mücadele başlatmak istemişti. Ancak İsmet İnönü, parti adına yapılan hukuksuzlukların engellenmesine izin verirken, kendi şahsına yönelik saldırılara karşı dava açılmasına izin vermiyordu. Bu dönemde İsmet İnönü ikna edilerek gereken davalar açılabilmiştir.489 3 Mayıs 1959’da Bursa’nın 13 köyünde yapılan muhtar seçimlerini Demokrat Parti kazanmış, Bursa’da CHP'nin kalesi olarak nitelendirilen Keles’in Koca Kavacık Köyü'nde, Demokrat Parti büyük çoğunluğu sağlamıştı.490 Demokrat Parti’nin Kuruçeşme, Genç Osman Paşa Mahallesi, Üçevler, Adaköy, Kavacık, Emir Sultan, Şile, Yeşil ve Kayhan ocaklarına491 Yeşil, Gaziakdemir, Çınarözü, Sakarya, İstiklal, 14 Mayıs, Yenimahalle, Umurbey, Karaağaç, Merkez ve İnegöl Köy Ocağı ile Çekirge Bucağına 72 vatandaş daha kayıt olurken,492 Orhangazi'ye bağlı Yeniköy'de 44 vatandaş daha Demokrat Parti saflarına katılmıştı.493 Açılan bu ocaklara kaydolan vatandaşlar, DP’nin Vatan Cephesi sloganına çoğu zaman mecburiyetten destek olsalar da bulundukları bölgede muhalefet yanlısı vatandaşlarla sorun yaşamamıştır. Ankara’da iktidar ve muhalefet partileri arasında yaşanan bu kutuplaşma Bursa ilçelerinde yaşanmış olsa da merkez de her hangi bir sorun yaşanmasına sebebiyet vermemiştir.494 488 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 489 Çakmak, a.g.t., s.,351 (Turgut Bulut ile Fevzi Çakmak’ın 11 Şubat 2009 tarihinde yapmış olduğu görüşme) 490 Hakimiyet Milletindir, 4 Mayıs 1959, s.4. 491 Hakimiyet Milletindir, 13 Mayıs 1959, s.4. 492 Hakimiyet Milletindir, 7 Mayıs 1959, s.4. 493 Hakimiyet Milletindir, 28 Mayıs 1959, s.4. 494 Hüseyin Suat Sungur (Görüşme Tarihi: 26.10.2019); Ali Bilgiç (Görüşme Tarihi: 15.02.2020) ile yapılan görüşmeler. 133 Bu konuda 1959-1960 tarihinde Demokrat Parti Gençlik Kolları Başkanı ve 15. Dönem Bursa Milletvekilliği yapan Hüseyin S. Sungur, Bursa’nın tarihinde hiçbir dönemde siyasi olarak uçlarda olmadığını düşünmektedir. Hatta öyle ki ana muhalefet partisine mensup milletvekillerinin Bursa’yı ziyaretleri esnasında, Demokrat Partili gençlerin olay yaşanmaması için çok daha dikkatli olduğunu dile getirmekte, ancak DP’li vekillerin geldiği dönemde daha çok sorun yaşandığını ifade etmektedir. Hatta CHP’li bazı gençlerin olayları özellikle çıkartmaya çalıştığına da değinmektedir.495 Hüseyin Suat Sungur’un DP Bursa Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış olduğu dönemde DP’ye Bursa’dan en yoğun katılımların yaşanmış olduğu görülmektedir. Bu dönemde katılımları arttırmak için birçok gezi ve toplantı da yapma kararı alınmış ve Demokrat Parti ilçe kongresi 17 Mayıs 1959’da Tayyare sinemasında yapılmıştır. Kongrede hazır bulunacak delegeler 16 Mayıs’ta Bursa’ya gelmiş ve Hâkimiyet Milletindir gazetesinin haberine göre de, DP Gençlik Kollarının çalışmaları güzel sonuçlar vermiş ve yüzlerce kişi DP ocaklarına katılım göstermişti.496 Katılımların arttığı bu süreçte iktidar partisi yurt gezilerinin yapılmasına ve yerel de halkın isteklerinin partililer tarafından dinlenmesi kararını almıştı. DP’li milletvekilleri gruplar halinde seçim bölgelerine dağılmışlar ve Bursa’da dahil yirmi şehirde ziyaretlerde bulunmuşlardı.497 DP’nin Bursa vekilleri şehrin bütün ilçelerinde gruplar oluşturarak ziyaretlerde bulunmuşlar ve gittikleri bölgelerde halkla bir araya gelmişlerdi. Bursa’nın Gemlik, Yenişehir ve İnegöl ilçelerinde vekillere olan ilgi hayli yoğun olmuş ve partililer vekilleri törenlerle karşılamıştı.498 1959 yılı boyunca devam eden bu ziyaretlerde bölge halkına pek çok vaatlerde bulunulmuş ve vatandaşların Vatan Cephesi’ne katılımları konusunda öneriler yapılmıştı.499 Bursa ilinde bizzat vekillerin gerçekleştirdiği bu geziler kısa sürede etkili olmuş Mustafakemalpaşa ilçesinin Söğüt alan nahiyesinde Muhittin Özdemir adında bir 495 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme, (Görüşme Tarihi: 26.10.2019) 496 Hâkimiyet Milletindir, 24 Temmuz 1959, s.1. 497 Ekspres Akşam Postası, 21 Ağustos 1959. 498 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Fon Kodu: 30-1-0-0/Yer No:45-271-1 Belge Tarihi:24.06.1959.00.00.0000 bkz. Hâkimiyet Milletindir, 14 Ekim 1959,s.1; Yenişehir Postası, 13 Ekim 1959, s.1 (Bursa’ya DP’li vekillerden Ahmet Hulusi Köymen, Recep Kırım, Kenan Yılmaz, Hilal Ülman, Nurullah İhsan Tolon, Necdet Azak, Hüseyin Bayrı, Selahattin Karacagil ve Mazlum Kayalar gelmiştir.) 499 Hâkimiyet Milletindir, 17 Ekim 1959, s.1-4. (Demokrat Parti’nin en güçlü olduğu Gemlik, Yenişehir, İnegöl ve Mustafakemalpaşa gezilerine Demokrat Parti’nin bütün vekilleri katılırken diğer ilçeler için vekiller üç gruba ayrılarak gezileri devam ettirmişlerdir. Bu geziler sonucunda ilçelerde çok sayıda vatandaş iktidarın yol, cami, sağlık ocağı gibi vaatleri sonucunda Vatan Cephesine katılma kararı almıştı.) Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme, (Görüşme Tarihi: 26.10.2019) 134 vatandaş Adnan Menderes’e göndermiş olduğu telgrafında; “Memleket çapında başardığınız göz kamaştırıcı işler meyanında artık CHP saflarında çalışmama imkan bırakmadığından aile efradımla birlikte vatan cephesine katıldığımı bildiririm”500 demiştir. Demokratlar uzun yıllardır iktidarda kalmanın bir yansıması olarak halkın desteğini kazanmış gibi görünseler de, iç ve dış politikada yaşanan gelişmeler Demokrat Parti iktidarını hayli yıpratmış ve yaşanan sıkıntılar her geçen gün artarak devam etmişti. DP’nin yurt gezilerine başladığı bu süreçte CHP’de gerçekleştirdiği küçük kurultayda son Ege hadiseleri ve parti meselelerini ele alınmıştır. Bu kurultayın etkileri Bursa’da CHP Tirilye Bucak, Orhangazi ve Yeniköy Ocak kongrelerinde hissedilmiş, Ege ve Uşak olayları tekrar dile getirilerek, Vatan Cephesi meselesi nedeniyle yaşanan iktidarın rejim davası, iktisadi sorunlar ve hükümetin kalkınma politikası eleştirilmiştir. Tirilye Bucak kongresinde konuşan köylü vatandaşlar hayat şartlarının ağırlığından, vaatlerin yerine getirilmediğinden ve mahsulün değerini bulamadıklarından501 bahsetmişlerdir. Ege hadiseleri sonrasında yapılan Karacabey CHP ilçe kongresi de oldukça heyecanlı geçmiştir. Kongre sonunda Karacabey CHP ilçe kongresi katılımcıları, Başbakana telgraf çekerek CHP genel başkanına bu olayları yaşatanların cezalandırılması istemiş ve Demokrat Parti Vatan Cephesi’nin çöküntü içinde olduğunu, Bursa Demokrat Parti teşkilatının da aynı durumla karşı karşıya kaldığını dile getirmişlerdi.502 Bu süreçte bütün yurtta CHP’ye geniş ölçüde katılımlar yaşanmış Küre’de 82, Akyazı'da 39, Babaeski'de 49 vatandaş CHP'ye kaydolmuştu.503 Hem iktidar partisinin, hem de muhalefet partili vekillerin kamuoyu desteğini sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği yurt gezileri Bursa halkının dikkatini çekmiş ve bu geziler devam ederken muhalefet partilerinin tutumunu beğenmediğini ifade eden 66 vatandaş Şipali Ocağına, 2 Mayıs Ocağına, Piremir Ocağına katılmıştı.504 Serme Köyü Ocağına, Küplüpınar Ocağına, 14 Mayıs Ocağına, Çırpan Ocağına, Reyhan Ocağına, 500 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 501 Yeni Ant, 31 Mayıs 1959, s.2. 502 Yeni Ant, 8 Haziran 1959, s.3. 503 Yeni Ant, 2 Haziran 1959, s.1. 504 Hakimiyet Milletindir,10 Haziran 1959, s.4. 135 Zafer Ocağına, İnkaya Köyü Ocağına da katılımlar gerçekleşmişti.505 Kestel Bucak Kongresi506 ve Tirilye Demokrat Parti Gençlik Bucak Kongresi de bu dönemde gerçekleştirilmiş, Bursa mebusları da bu toplantılara katılım göstermiştir. Mudanya, Burgaz ve civar köylerden gelen 700 delegenin katıldığı kongrede Recep Kırım ve Doktor Paksoy konuşma yaparak çeşitli memleket meselelerine temas etmişlerdi.507 Bu dönemde Marmara gezisine çıkan Celal Bayar ve beraberindekiler Mudanya ve Gemlik’i ziyaret ederek, Mudanya'da tetkiklerde bulunmuştu. Demokrat Parti genel idare kurulu toplanarak Bursa ilinde yapılan çalışmalar ile ilgili değerlendirmelerde bulunulmuş508 bu konuyla ilgili Hakimiyet Milletindir gazetesi ilk sayfasında şu habere yer vermişti: “Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’n umumi motoru dün sabaha karşı 3.30’da Mudanya'nın Burgaz Köyü açıklarında demirlemiştir. Umurbey'e teşrif eden Reisicumhurumuza halk tarafından coşkun tezahürat yapıldı. Geceyi umumi motorunda geçiren Reisi Cumhurumuzun beraberinde Vali İhsan Sabri Çağlayangil, Demokrat Parti İl Başkanı Bursa ve Mudanya Belediye Reisleri olduğu halde Mudanya Tirilye köyüne giderek burada köylülerle hasbihalde bulunmuş ve köy hakkında validen izahat almıştır. Buradan Gemlik’e hareket edilmiştir.”509 Cumhurbaşkanı’nın, Gemlik’e geçtiği haberi ise şu şekildeydi; “Gemlik iskelesi Reisi Cumhuru karşılamak üzere halkla dolmuştu. İskelede Bursa mebuslarından Hulusi Köymen, Recep Kırım Demokrat Parti il idare kurulu başkanı Demokrat Parti Bursa ve Gençlik teşkilatı ilçe kurulları ve mülki erkân tarafından karşılanan Reis-i Cumhur alkışlar arasında motordan iskeleye çıkmış ve halkın sevgi gösterileri arasında otomobiline binmiştir.”510 Demokrat Parti Bursa milletvekillerinden birçoğunun Bursa’da bulunduğunu, gündeme getiren Yeni Ant gazetesi, Hürriyet Mahallesi'nde gerçekleştirilen toplantıda 8 Demokrat Parti milletvekilini ancak 22 kişinin dinlediğini yazmaktaydı. DP’li vekillerin511 halkın sorunlarına önem verdiğini, bu konuşmalar esnasında söz alan bir vatandaşın “Mahallemizin kanalizasyon işi büyük bir tehlike arz etmektedir. Müteaddit 505 Hakimiyet Milletindir,14 Haziran 1959, s.4. 506 Hakimiyet Milletindir,11 Haziran 1959, s.4. 507 Hakimiyet Milletindir,15 Haziran 1959, s.1. 508 Hakimiyet Milletindir,28 Haziran 1959, s.1. 509 Hakimiyet Milletindir, 28 Haziran 1959, s.1. 510 Hakimiyet Milletindir,29 Haziran 1959, s.1. 511 Yeni Ant, 6 Temmuz 1959, s.1. 1957 Seçimleri Bursa DP Vekilleri: “Agah Erozan, Ahmet Haluk Şaman, Ahmet Hulusi Köymen, Kenan Yılmaz, İbrahim Öktem, Sabahattin Çıracıoğlu, Selim Ragıp Emeç, Muhlis Erdener, Müfit Erkuyumcu, Sadettin Karacabey, Ali Ferruh Yücel, Baha Cemal Zağra, Raif Aybar” 136 defa Ali İhsan Sabri Çağlayangil’e müracaatlarda bulunduk. Vali milletvekilleri gibi yapamayacağım size vaat veremem dedi. Siz milletvekillerimiz ne dersiniz?”512 diye sorduğunu bu konuyla ilgili vekillerin değerlendirme yapacaklarını vatandaşa bildirdikleri ifade edilmektedir. Esasında bütün yurtta olduğu gibi Bursa ilinde de Vatan Cephesi aracılığıyla iktidarın, iktisadi desteğini sağlamak yani ödülden yararlanmak amaçlanmıştı. Vatan Cephesi'nin iktisadi tehlikesi bu dönemde Bülent Ecevit tarafından da Ulus gazetesinde dile getirilmiş ve Ecevit’in yazmış olduğu bu yazı Bursa’da Yeni Ant gazetesi tarafından gündeme getirilmişti. Ecevit yazısında; “Vatan Cephesine girmezsen işinden atılırsın, son aylarda devlet kesiminde bütün memur ve işçilerin karşılaştıkları bu tehdidin altında şu teminat vardır. Bir defa Vatan Cephesine girdikten sonra artık ne yaparsan yap işinden atılmazsın. Böylece partizanın iş verimini dolayısı ile iktisadi hayatımıza en ağır darbesi, Vatan Cephesi seferberliğinden gelmiş olmaktadır. İktisadi devlet teşekküllerinde ve devletin hakim durumda bulunduğu birçok sınai müesseselerde, Vatan Cephesi neden hukukta şekiller partisi organına memur ve işçilerin işlerinden atılma tehdidi altında, yani ekmekleri ile oynanarak üye olmaya zorlanmaları ahlakı olduğu kadar memleket iktisadi fiyatını da tahrip etmektedir. Bu tahribatın belirtileri zamanla daha açık görülecektir. O gibi teşekkül ve müesseseler de çalışanlar için Vatan Cephesine katılmak, işlerinde kalabilmenin tek şartı haline getirilmiştir. Öncelikle Vatan Cephesine katılan memur veya işçi imtiyazlı bir duruma geçmekte ve bir çeşit dokunulmazlık kazanmaktadır. Vatan Cephesine girmesi, işinde kalabilmesinin tek şartı olduğuna göre bir defa bu cepheye girdikten sonra, işini ihmal etse de çalışmasını yavaşlatsa da hatta hiç çalışmasa da üstelik açıktan bazı yolsuzluklara alet olsa da işinden atılmayacak demektir. Tersine görevine son derece bağlı olduğu, bütün arkadaşlarından daha iyi çalıştığı, her türlü yolsuzluktan uzak kaldığı halde; Vatan Cephesine girmeyi reddetmek gibi bir kusur işlerse ancak o zaman işinden atılacaktır. Vatan Cephesine girmekle iş ahlakını, bütün devlet kesimindeki ve iş kesimindeki milli ekonomimize büyük bir darbe vurmaktadır. İş verimi düştükçe o kesime dahil müesseselerin gitgide zararı halka ödettirilecektir.”513 Diyordu. Ecevit’in bahsettiği 512 Yeni Ant, 6 Temmuz 1959, 513 “Vatan Cephesi’nin İktisadi Tehlikesi”, Yeni Ant, 1959, s.2. 137 durum iktidara karşı duruşuyla ön planda olan pek çok kişinin bildiği ancak ifade edemediği konuların başında geliyordu. Yeni Ant gazetesinin bu dönemde yapmış olduğu bir haber ise Demokrat Partililer tarafından hayretle karşılanmıştı. Çünkü muhalefet tarafından isimleri verilen Demokrat Parti liderlerinin, CHP’ye geçtikleri haberinin tamamen asılsız olduğu ifade edilmişti.514 İnegöl'de Demokrat Parti'nin ilk kurucularından olan eski Demokrat Parti ilçe Başkanı ve Belediye Reisi Nuri Doğrul’un ani istifasının Bursa Demokrat Parti çevrelerinde geniş yankı bulduğu515 haberi üzerine Nuri Doğrul, bu haberin asılsız olduğunu açıklamış ve “bir Demokrat Partili olarak bilinmekten şeref duyarım”516 demişti. Yeni Ant gazetesi ise Demokrat Parti'den istifaların devam ettiğine Ulu Mahalle, Demokrat Parti gençlik kolundan bir ailenin, Keles’te de Demir Boran adında bir vatandaşın CHP'ye girdiğini aktarmıştı. “Şehrimizdeki iktidar organı Hakimiyet’in etrafı toz pembe gösteren yazılarının aksine ve hayali refah yolunda kampanyasının hilafına hakikaten bu yolda gören vatandaşlar CHP saflarında yer almaya devam etmektedir. CHP’ye 21 Demokrat Partili daha iltihak etti.517 Diyerek Hakimiyet gazetesinin haberlerinin asılsızlığına vurgu yaparken, Hakimiyet gazetesi Ahır Köyünde Demokrat Parti Gençlik bucağına 34 gencin katılım göstermiş olduğunu, son iki gün içinde de Hoca Hasan Ocağına, Ahmetpaşa Ocağına, Sırameşeler Ocağına, Hamza Bey Ocağına, Kızyakup Ocağına, Hacıseyfettin Ocağına, Yıldırım Ocağına 40 vatandaşın518 kaydının yapıldığını aktarıyordu. Bu durum Bursa Demokrat Parti Gençlik Teşkilatının günden güne gelişmekte olduğunu göstermektedir.519 1959 yılının sonlarına doğru muhalefetin eleştirileri ve DP’nin kendi içinde yaşamış olduğu iç kargaşa Demokrat Parti teşkilatlarının düzenlenmesine ortam hazırlamış ve İstanbul'dan sonra İzmir, Ankara ve diğer teşkilatlara da el atılarak Demokrat Parti ve Vatan Cephesi mücadelesinin yaşanmasına engel olmak amacıyla 514 Hakimiyet Milletindir, 30 Haziran 1959, s.1. 515 Yeni Ant, 21 Temmuz 1959, s.1. 516 Hakimiyet Milletindir, 23 Temmuz 1959, s.4. 517 Yeni Ant, 24 Temmuz 1959, s.1-2. 518 Hakimiyet Milletindir, 23 Temmuz 1959, s.4. 519 Hakimiyet Milletindir, 14 Temmuz 1959, s.4. 138 geniş bir tasfiyeye başlanmıştı. Muhalefet bu durumu genel seçimlere hazırlık olarak değerlendirmişti. 520 13 Ağustos 1959 tarihli Yeni Ant gazetesi haberine göre VC521 ile Demokrat Parti mensupları arasında anlaşmazlıklar daha da artmış ve bu yüzden Demokrat Parti yüksek kademeleri bundan böyle peyderpey Vatan Cephesi deyimini kullanmaktan vazgeçeceklerini bildiriyordu. Yeni Ant’ın verdiği habere göre artık Devlet Radyosunda, muhalefet partilerinden istifa edenlerin isimleri bildirilirken, bu vatandaşların Vatan Cephesine değil Demokrat Parti'ye girdikleri söylenecekti.522 Oysaki yakın bir zamana kadar bu vatandaşların Vatan Cephesine girdikleri bildirilir ve Demokrat Parti'den bahsedilmezdi. Demokrat Parti yüksek kademelerinden eski demokratlar ve Vatan Cephesi mensupları arasında çıkan anlaşmazlıkların ciddi ayrılıklara neden olması partinin böyle bir karar almasını zorunlu hale getirmişti. 523 Hatta bu dönemde DP’li bazı siyasi çevreler Vatan Cephesi deyiminin unutulmasına çalışılacağını dile getirmiştir. Bursa’da da Vatan Cephesi sloganından vazgeçileceği, Yeni Ant gazetesi köşe yazarı Salih Baran’ın dikkatini de çekmiş ve 14 Ağustos 1959’da “Asi Çocuk WC” başlığını taşıyan yazısında bu konuyu değerlendirmiştir. “(…)Son günlerde gazetelerde okuduğumuza göre gayri resmi açılan ve her açılışında binlerce liralık masraflara sebebiyet veren WC/Vatan Cephesi tabiri değiştiriliyormuş. WC yerine DP kullanılacakmış. Bu demokrasi bayrağını açıp tek parti devrine nam vermiş hâkimiyet milletindir, düsturu ile 1950 senesinde iktidara gelmiş olan partiden o zamanlar millet olarak sevinçlendik, ümitlendik. Hürriyet, hak, adalet içerisinde yaşayacağız. Batılı, hakiki demokrasi fidanı dikilmiş bu memlekette, millet bu fidana güvenmiş, sulamış, tımar etmiş mutlaka büyütecek bunda kararlı ve azimlidir. Çünkü iktidarda bulunan ismi muamma Demokrat Parti bu böyle olarak muvaffak olunacak hiç şüphe yok diyor. Ama gel gör ki hikmetler bilinmez bir çocuk VC yetiştirilip büyütmeye çıkıyor(…) WC gelişir büyür ve biraz da şişmanlar. Belli olan bu değil mi? Pehlivanlık taslayarak çıkar ortaya. Ben vereceğim, bana kim ne yapar, ben vatan içerisinde bir vatanım hem de cepheli bir vatan. Bu tahmin edilenden de fazla bir yaramazlıktır. Nitekim komşu çocuklarına 520 Yeni Ant, 3 Ağustos 1959, s.3. 521 Yeni Ant, 13 Ağustos 1959,”Vatan Cephesi ilk defa Bülent Ecevit tarafından Yeni Ulus gazetesinde WC olarak yazılmış ve sonrasında DP’ye muhalefet eden bazı gazeteler Vatan Cephesini bu şekilde yazmaya başlamıştır.” 522 Yeni Ant, 13 Ağustos 1959, s.1. 523 Yeni Ant, 13 Ağustos 1959, s.2. 139 yapmadığı, demediği, söylemediği bir şey kalmaz. Yalnız o söyleyecek, o dillenecek, o çoğalacak, diğerleri azalacak ve günün birinde o, her şey olacak. Kuvvetli, budaklanır, çoğalır bir kuvvet olmaya başlar. O artık her şeyi yapar. Karşı mahalle çocuklarına yaptığı yetmezmiş gibi bu seferde ana-babaya yapmaya başlar. Her şeye dikilir, kafa tutar(…) Böylelikle ana-baba yuvasını darmadağın etmeye başlar. Ana baba düşer asi çocuk derdine ne yapsın. Bu çocuk için şimdi günlerce aile toplanır, düşünürler taşınırlar. Dövsem kendi canım, kovsam konu komşu ne der. Bindiğimiz dalı kesmiş olmaz mıyız? Daldan paraşütsüz düşersek ne olur halimiz? Korkusu sarar aileyi. Bir gün değil azar azar okşamaya başlarlar bu asi çocuğu. Yola getirmeye çalışırlar. Fakat çocuk alışmıştır bir kere yola gelmez. Velhasıl ne yapılmışsa fayda yok. Asi çocuğun ruhu ile ana babanın durumu barışamıyor. İşte Demokrat Parti VC ile böyle bir çıkmazda. Bugün böyle tedavisi mümkün olmayan bir dert içinde ona zaten mahallenin diğer çocuklarının gürültüsü yetiyordu. Bir de kendi çocuğu asi olunca ne olur o ailenin hali? Ama bir söz vardır “Ya deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin” kendileri bilirler ama bu deve artık güdülmeyecek hale gelmiştir. Böyle olduğuna göre ne yapmak lazımdır. Kendileri bilirler.”524 Diyerek DP’nin içine düştüğü durumu çok net bir şekilde anlatmaktadır. Hâkimiyet Milletindir gazetesi de bu süreçten sonra verdiği haberlerde Vatan Cephesi tabiri yerine Demokrat Parti teşkilatı demeyi tercih etmiş ve 25 Eylül 1959 tarihli haberinde Davutkadı, Mollaarap ile İvazpaşa bucaklarından 56 kişinin CHP’den istifa ederek Şükraniye Bucağına, Hacıseyfettin Bucağına, İstiklal Bucağı DP Gençlik Kollarına katılmak istedikleri haberine yer vermiştir.525 Ayrıca Sinan Dere Ocağına, Esentepe Ocağına, Bahçelievler Ocağına, Yakup Ocağına, Davutkadı Ocağına,526 Hacıilyas, Mithatpaşa ve Mollarap Mahallesi bucaklarından CHP’ye mensup 70 kişinin DP Gençlik Kollarına katıldığı görülmektedir.527 Ayrıca Gürsu ilçesine bağlı Gölcük Köyünün CHP Gençlik Kolları Ocağı üyelerinin büyük bölümü DP’ye geçmiştir.528 143 kişinin üye olduğu Zafer ocağına ise katılımlar oldukça yoğundur.529Sonuç itibarıyla telgraflar ve yerel basına göre, 1959 yılı sonuna doğru gelinirken Bursa’da Demokrat 524 Salih Baran, “Asi Çocuk WC”, Yeni Ant, 14 Ağustos 1959, s.4 525 Hakimiyet Milletindir, 25 Eylül 1959, s.4. 526 Hakimiyet Milletindir, 10 Eylül 1959, s.4. 527 Ekspres Akşam Postası, 30 Eylül 1959. 528 Hâkimiyet Milletindir, 29 Kasım 1959, s.4. 529 Hakimiyet Milletindir, 10 Eylül 1959, s.4. 140 Parti ocaklarına muhalefetten ve partisiz vatandaşlardan toplamda 8.000 katılım sağlanmıştır. DP vekilleri de bu esnada Bursa’da iki ekip halinde Mustafakemalpaşa ve İnegöl'de ziyaretlerde bulunmuş, vatandaşlarla mahallenin dertleri ve çeşitli memleket meseleleri hakkında görüşmüşlerdir.530 Bazı vekillerin ise Karacabey, Orhaneli, Keles ve Mudanya'daki temasları devam etmiştir.531 Demokrat Partinin Gençlik Teşkilatı kongreleri, vekillerin Bursa’da olduğu dönemde devam etmiş ve son olarak Derekızık Bucak kongreleri yapılarak Bursa mebusları peyderpey Ankara'ya dönmüştür.532 Bu ziyaretler DP’nin Bursa’daki gücünü pekiştirmiş ve Demokrat Parti Bursa gençlik teşkilatına çok sayıda katılımın gerçekleşmesini sağlamıştır. Bu dönemde yeni kurulmuş olan Orhaneli Kazası Dışkaya Köyü Bucak teşkilatına kayıt olan üyelerin dışında muhtelif ocak ve bucaklara 93 genç daha katılmıştır. Kayıt yapan gençler şu şekildedir: Gaziakdemir Bucağına; Sabri Çakır, Rüstem Bayat, Mustafa Eren,533 Mithatpaşa Bucağına; Bayram Efeli, Enver Şendere, Mustafa Bütün, Lütfü Çayçeviren, Yılmaz Gündoğan, Hasan Esirgen, Nurettin Bayer, Hüseyin Esirgen, İsmet Kaç, Yaşar Yıldız, Ramazan Doğan, Recep Üstünel, Hikmet Kaç, Mustafa Çakıroğlu,534 Görükle Köy Bucağına; Mustafa Doğan, Osman Tokmak, Yılmaz Özkan, Abdurrahman Aktaş, Rasim Esin,535 Değirmenlikızık Köy Bucağına; Burhan Eker, Emin Arar, Celal Orhan, İsmet Eker, Bahattin Algun, Rüştü Gençer, Muhittin Kazan, Orhan Çınar, Kazım Çınar, Nurettin Peker, Şerafettin Şenbüyük, Cemal Sayar, Ahmet Peyker, Hasan Uğur, Nazif Çınar, Mehmet Pekin,536 Beşevler Köy Bucağına; Salih Seymen, Ziya Kabak, Sabri Kabak, Halil Kı,r Recep Durmuş, Şahin Tuna, Yusuf Boran, Aziz Öztürk, Hasan Uçun, Vasfı Uçun, Ömer Aydın katılırken, Hocahasan Bucağına, Şükraniye Bucağına Hacıseyfettin Bucağına, 530 Hakimiyet Milletindir, 16 Ekim 1959, s.4. 531 Hakimiyet Milletindir, 18 Ekim 1959, s.4. 532 Hakimiyet Milletindir, 22 Ekim 1959, s.4. 533 Hakimiyet Milletindir, 6 Kasım 1959, s.1-4. 534 Hakimiyet Milletindir, 6 Kasım 1959, s.4. 535 Hakimiyet Milletindir, 6 Kasım 1959, s.4. 536 Hakimiyet Milletindir, 6 Kasım 1959, s.4. 141 Çekirge Bucağına, Gürsu Bucağına, Narlıdere Köy Bucağına, Dışkaya Köy Bucağına, Odunluk Köy Bucağına, Misi Köy Bucağına, Kumlukalan Köy Bucağına katılımlar gerçekleşmiştir.537 Hakimiyet gazetesi her şeye rağmen DP’nin Bursa’da her geçen gün gücünü arttırdığını aktarırken, Kasım Gülek'in istifasının Cumhuriyet Halk Partisi'nde geniş çözülmelere yol açtığını ve CHP’de gruplaşmaların başladığını aktarıyordu.538 Yeni Ant gazetesi ise Bursa’da, CHP Bursa İl Gençlik Kolu Kongresine,539 İsmet İnönü'nün mesajının okunarak başlandığını, Eskişehir, Kütahya, Kocaeli ve Çanakkale ilçeleri temsilcilerinin de katılımıyla Güney Marmara toplantısının gerçekleştirildiğini aktarıyordu. CHP Bursa İl Gençlik Kolu Kongre divanında başkanlığa Erdem Dilşen, Nedret Yalçın, Mustafa Gülen katiplik görevine de; Sait Yazıcı, Mehmet Atanır seçilmişti. Kongre de partinin faaliyet raporu okunmuş540 ve raporda parti içi faaliyetler, partizan idareden şikayetler, basın ve radyo mevzusu ile Kıbrıs meselesine temas edilmişti. Kongre sonrasında CHP milletvekili ekibi Orhaneli'ye541 geçerek burada temaslarda bulunmuşlardı. İl Kongresi sonrasında CHP ilçe kongreleri başlanmış ve bu süreçte CHP Karacabey İlçe Gençlik Kongresi,542 CHP Yeşilbucak Kongresi, Hürriyet Mahallesi CHP Ocak ve Bucak Kongreleri543 yapılarak, memleket ve parti meseleleri üzerinde konuşmacılar görüşlerini bildiren samimi açıklamalar yapmıştı. CHP Karacabey İlçesi Gençlik Kolu Kongre başkanlığına, Avukat Necdet Karasu, Kâtiplik görevine de Mustafa Gölen ve Göksel Örgen’in seçildiği bildirilmişti.544 CHP Yeşilbucak 537 Hakimiyet Milletindir, 6 Kasım 1959, s.4. 538 Hakimiyet Milletindir, 14 Ekim 1959, s.4 539 Yeni Ant, 5 Ekim 1959, s.1. 540 Yeni Ant, 5 Ekim 1959, s.1-2. “CHP'li gençlerin müşterek tebliğleri bugün çekmekte olduğumuz siyasi ve iktisadi sıkıntıların menşeini demokratik bir zihniyetle yetişmemiş olanların memleket mukadderatını ellerinde tutmalarına da görmekteyiz. Bu memleketin yarının da söz sahibi olan Atatürk inkılapları ile yoğrulmuş ve kuvvetini bu inkılapların prensiplerinden alan biz gençler bugün çekmekte olduğumuz siyasi ve iktisadi sıkıntıların menşeini demokratik bir zihniyetle yetişmemiş olan şahısların memleket mukadderatını ellerinde tutmalarını da görmekteyiz. Bu zihniyet yoksunluğu cemiyetimizin ana temellerinde derin yaralar açmakta ve tezahürleri çeşitli yönlerde görmektedir. İdari mekanizmanın partizanca emellerin takımında bir vasıta haline gelmiş bulunmaktadır.” 541 Yeni Ant, 5 Ekim 1959, s.1. “Fethi Çelikbaş, Muammer Akpınar, Fazıl Yalçın ve Faruk Ayanoğlu’ndan müteşekkil CHP milletvekili heyeti ile CHP il idare kurulundan Avukat Sadrettin Canga ve Avukat Şemsettin Erdinç dün yapılan CHP Orhaneli ilçe kongresinde bulunmuşlardır. Sadettin Canga'nın kongre başkanı seçildiği toplantıda sırasıyla Fazıl Yalçın, Muammer Akpınar, Fethi Çelikbaş, Faruk Ayanoğlu, Şemsettin Erdinç ve Sadettin Canga konuşma yapmıştır.” 542 Yeni Ant, 22 Eylül 1959, s.1. 543 Yeni Ant, 27 Eylül 1959, s.1. 544 Yeni Ant, 22 Eylül 1959, s.1. 142 Kongresi’nde ise Edip Ünal, Şemsettin Erdinç, Samet Canga konuşma yaparak Demokrat Parti'nin faaliyetlerini şiddetle tenkit etmişlerdi.545 CHP’nin Bursa ilinde gerçekleştirdiği bu kongrelere Hakimiyet Milletindir gazetesi yer vermezken, Yeni Ant gazetesi uzun süre Bursa il ve ilçe kongreleri haberlerini manşetine taşımıştır. CHP’li vekillerin katıldığı ve DP’nin en güçlü olduğu ilçeler arasında yer alan Mustafakemalpaşa CHP kongresinde ilk konuşmayı Tokat milletvekili Faruk Ayanoğlu yapmış, CHP'nin kuruluşundan iktidarı devrettiği güne kadar olan hizmetlerinden ve dokuz senelik Demokrat Parti iktidarının tutumundan ve yanlış politikasından bahsetmiştir. Netice olarak çok partili rejime girişim hakkında şunları söylemiştir. “Çok partili rejime girmemize İnönü karar vermiştir. Bu yüzden 1945 senesinde Demokrat Partinin kurulmasına bizzat kendisi çalışmıştır”.546 Müteakiben konuşan milletvekili Muammer Akpınar neşir yasakları, basın kanunu ve Antep Olayları üzerinde bir konuşma yapmış ve vatandaşın bilmediği bu hadisler hakkında geniş açıklamalarda bulunmuştur. Daha sonra söz alan Kırşehir Milletvekili Fazıl Yalçın CHP'ye giriş sebeplerini açıkladıktan sonra: “Onların endişeleri koltuklarını kaptırmamaktır. Bu yüzden vatandaşı vatandaşa düşünmektedirler. Radyo’da vatandaşın adı söylenmekte ve ezanla istiskal etmektedir. Hangi partiye mensup olursak olalım, milli davalar haline gelmiş olan davalarımızın tahakkuku için güçlerimizi birleştirmek mecburiyetindeyiz.”547 Fazıl Yalçın'ın heyecanla sona eren konuşması sonrasında ise CHP meclis üyesi İbrahim Öktem: “Demokrat Parti artık hizmet partisi olmaktan çıkmış ve bir menfaat vasıtası haline gelmiştir. Demokrat Parti namına üzülmeme imkân yoktur. CHP son hadiseler karşısında vakarını muhafaza ediyorsa, vatanda kardeş kavgasını arzulamadığı ve bu hareketleri benimsemediği içindir. Demokrat Parti eşitsiz bir idare ve zor bir rejime girmiştir. Ama bu iktidarda kalmalarını sağlayamayacaktır. Muhakkak düşecektir. Önümüzdeki seçim çetin olacaktır. Bizim gayretli ve kuşkusuz olmamız icap eder.”548 Son olarak konuşan Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş demokrasi idaresinin tahlilini yapmış, vatandaşın bu idaredeki vazifelerinden ve kuvvetinden bahsetmiş ve “Partilerinin elinden idareyi geri alırken, hamur kazır gibi kazıyacağız. Buna hazırlanın bugünkü kanunlara göre müstakil mahkemelerde yapılanların hesabını soracağız. 545 Yeni Ant, 27 Eylül 1959, s.1. 546 Yeni Ant, 26 Ekim 1959, s.1. 547 Yeni Ant, 26 Ekim 1959, s.1. 548 Yeni Ant, 26 Ekim 1959, s.1. 143 Demokrat Parti kademelerinde zihniyet değişmesine imkân yoktur.”549 Diyerek konuşmasını sona erdirmiştir. Bu süreçte Görükle Belediye Reis vekili Hasan Sert ve 4 arkadaşı Demokrat Parti'den istifa ederek CHP'ye katılım gösterirken, CHP genel sekreteri İsmail Rüştü Aksal’da Demokrat Parti’nin 1957 seçimlerini kazandığı 6 ilde yapılan bu kongrelere katılmıştır.550 16 Kasım 1959 tarihli Yeni Ant gazetesi Hüseyin Taylan, Sami Doğu, Halil Bilge, Hüseyin Kovan, Mehmet Doğu, Ahmet Doğu, Hasan Doğu, Mehmet Yağcı, Osman Yağcı, Mustafa Korucu, Mehmet Korucu, Namık İlyas’ın habersiz Demokrat Parti'ye kayıtların gerçekleştirilmiş olduğunu ve bu kişilerin gazeteye gönderdikleri “Bizlerin bu latifeden hiç bir haberimiz olmadığı gibi bağlı bulunduğumuz CHP’de aynı azimle çalışmakta olduğumuz gazetemiz vasıtasıyla efkar-ı umumiye ya duyurulmasını saygı ile arz ederiz.”551 Mesajına yer veriyordu. Ayrıca Ramazan İpek, Emin İpek, Mustafa Köse, Mehmet Köse, Hüseyin Kenar, Mehmet Gümrü, Arif Gümrü, Hüseyin Kaya, Mustafa Kaya, İsmail Gümrü, Mehmet Sümbül, Hasan Sümbül, Mehmet Caner Demokrat Parti'den istifa ederek CHP'ye girmişlerdir.552 1960 yılına doğru gelinirken Bursa yerelinde güçlü bir muhalefet gerçekleştiren Yeni Ant gazetesi köşe yazarları tarafından zaman zaman habersiz şekilde Demokrat Parti'ye (Vatan Cephesi) kaydedilenlerin haberleri gündeme taşınmıştır. Bu süreçte Yeni Ant gazetesi yazarı Ahmet Refik Noyan “Vatan Cephesi” adlı yazısında muhalefet partileri arasında Güç Birliği için çalışmaların başlaması üzerine iktidar partisinde Vatan Cephesinin kurulduğunu dile getirmişti. “Vatan cephesi ne demektir? Sanki memleket tehlikeli bir hale düşmüş de, bunun içinde vatan cephesi diyoruz ve Demokrat Parti dururken bir de Vatan Cephesi kuruyoruz. Muhalefetin ve müstakil vatandaşların ve hatta iktidar partisindeki mutedillerin, başlıca istediğim memlekette demokrasi rejiminin bir an evvel kurulması iken Vatan Cephesi teşkil edilmekle acaba yavaş yavaş demokrasiden vazgeçerek bütün halkı tek bir partiye bağlamak, memleketi böylece idare etmek yolunda mı gidilmek isteniyor? Eğer böyle ise medeni dünya demokratik esaslara göre idare 549 Yeni Ant, 26 Ekim 1959, s.1. 550 Yeni Ant, 3 Kasım 1959,s.1-2. “Hasan Sert ile Bekir Dursun, Yusuf Kızıl ve Ahmet Kara Demokrat Parti'den, Şükrü Ataş’ta CKMP’den istifa ettiler.” “Bir hafta devam edecek olan bu gezide Aksal bazı CHP milletvekilleri ile önce Eskişehir'e daha sonra sırası ile Bilecik, Bursa, Balıkesir, Manisa ve İzmir'e giderek hem teşkilat çalışmaları ile meşgul olacaklar hem de hazır bulunacaklardır.” 551 Yeni Ant, 16 Kasım 1959. 552 Yeni Ant, 16 Kasım 1959. 144 edilirken ve müttefiklerimiz bu rejimlere son derece hassas bir titizlik de iken Türkiye'de tek parti ile idare edilecek bir rejime nasıl imkân tasavvur edilebilir. Beri tarafta memleket nüfusuna yarısından fazlasına teşkil eden muhalefet ile müstakil vatandaşlara tek parti sistemine hiçbir zaman müsaade etmeyecektir ve demokratik bir idarenin kuruluşu üzerine bütün varlıkları ile çalışarak bilmek lazım değil midir? Bu cephe Demokrat Parti'nin içinde olduğunu biliyoruz fakat sanki bu partide ayrı davalar peşinde koşanlar gibi bir cephe teşkil ediyorlar. Bir siyasi parti bünyesindeki böyle cephe edilen memleketlerde siyasi partilerin çokluğu tabiidir. 1948'de Demokrat Parti kurulduğu zaman nizamnamesi demokrasi rejimine göre tanzim edilmiş ve 1950'ye kadar bütün çalışmalarında bu rejimin memlekette esas alınacağını vaaz edilmiş. Sonra ne oldu iş başına gelince parti tüzüğü vaatler bir tarafa bırakıldı. İktidarın memlekette yaptığı her şeyin güzel ve iyi olduğunu söylenme de(…) bunu yapmayanlara adeta düşman gibi bakılmaya başlandı. Muhalefet partilerine karşı cephe alındı. Antidemokratik kanunlar kaldırılmalı derken, insan haklarına bile uymayan yeni kanunlar yapıldı. Böylece memlekette bir huzursuzluk havası estirilmeye başlandı. Hâlbuki ki böyle yapılacağına, muhalefetin tenkitlerini tabii görerek, cevaplarını sükûnet içinde cevap vermek, efkar-ı aydınlatmak yoluna gitmek, milletimizin her şeyi gördüğünü, bildiğini partiler arasındaki tehditlere karşı iyi hüküm verme kabiliyetini şimdiye kadar gösterdiğini ve yine göstereceğini asla atlamamak lazım değil mi? İkinci meşrutiyetin ilanından beri 51 yıl geçtiği halde bir türlü siyasi olgunluğa erişemedik. Birbirimize düşman gibi bakıyor, tenkitleri kabul etmeyi bilemiyoruz. Bir evin idaresinde bile aile reisi, aile efradı arasındaki anlaşamamazlıkları öfkelenmeden çözmeye çalışır. Yuvasının huzur ve sükûnet temini için uğraşırken her çeşit düşünceye sahip milyonlarca insandan müteşekkil devlet müdafaasını idare edenleri ağır mesuliyetler bekler(…)İktisadi kararlarımız hakkında muhalefetin arzularını yaptıkları takdire karşı kızdık, öfkelendik aksini yaptık. Nihayet hadiseler onların haklı olduğunu gösterdi. Amerikalıların bile doğru gördüğü bu hakikat karşısında ancak zaman geçtikten sonra yeni tedbirler almaya başladık.”553 Diyerek Vatan Cephesi’nin memleketi içine düşürdüğü durumu aktarıyordu. 553 Ahmet Refik Noyan, “Vatan Cephesi”, Yeni Ant, 16 Kasım 1959, s.4 145 1959 yılı Kasım ayında yapılan ticaret ve sanayi odası seçimleri hakkında, Demokrat Parti vilayet reisi Hayri Terzioğlu “1954 yılında yapılan son ticaret ve sanayi odaları seçiminde iktidar ve muhalefet partileri ticari sahada siyasi bir mücadeleye girişmekte ve fayda olmadığı kanaati müştereken izhar etmişler ve bir anlaşma ile seçime girmişlerdi. O tarihten bu yana bu anlayışın çok verimli neticelerini gördük. Bursa'nın iktisadi kalkınması için vilayetimiz de alınacak önlemlerden memnun kaldık”554 demiştir. İktisadi yatırımların artması 1959 yılı sonlarına doğru DP’ye katılımları daha da arttırmış ve bu dönemde Demokrat Parti il idare heyeti üyelerinin de hazır bulunduğu İnegöl teşkilatının Bucak ve Ocak kongresi Recep Kırım'ın başkanlığında yapılarak, Demokrat Parti gençlik teşkilatına yeni katılımlar gerçekleşmiştir.555 Ayrıca Yeni Yörük, Bahariye, Boğazköy, Mesruriye Köyü, Genci Köyü, İsa Viran Köyü, Deydinler ve Eymir Köyü, Kemalpaşa, Sinanbey, Orhaniye, Mustafakemalpaşa Mahallesinde556 pek çok kişi DP ocaklarına katılım göstermişti. Hakimiyet gazetesi haberlerine göre 1959 yılı Aralık ayında da DP ocaklarına kitleler halinde katılımlar devam etmiş ve son bir hafta içinde Demirtaş Mahallesi Ocağına, Çırpan Ocağına, Hocahasan Ocağına, Hürriyet Ocağına, Şibli Ocağına, Yeşil Ocağına, İncebey Şeker Hoca Ocağına, Fenari Ocağına, Bahçelievler Ocağına, Sırameşeler Ocağına, Rusçuk İntizam Ocağına, Üçevler Ocağına, Kiremitçi Ocağına, Kemerçeşme Ocağına, Hacıseyfettin Ocağına, Teferrüç Ocağına, Narlıdere Köyü 554 Hakimiyet Milletindir, 26 Kasım 1959, s.1. 555 Hakimiyet Milletindir, 17 Kasım 1959, s.1. 556 Hakimiyet Milletindir, 28 Kasım 1959, s.4. “Yeni Yörük Köyü, Sami Güner, Hasan Kutlu, Hasan Türe, Mustafa Bayık, Hüseyin Başkan, Mehmet Demir, Mustafa Uçak, Mehmet Şen, Süleyman Arslan, Hüseyin Sevinç, Şakir Narlı, Ahmet Sevinç, Nezire Narin, Sabriye Eren, Rabia Şen, Hatice Aydın, Ülfet Yıldırım, Cemile Arslan, Meryem Eren, Eymir Köyü; Emin Özer, Mustafa Bosna, Mehmet Kabak, Ahmet Eriç, İbrahim Yarar, Ahmet Sezer, Hüseyin Ok, Şükrü Bosna, Mustafa Ok, Mehmet Ekinci, Mustafa Özkan, İdris Gezer, Nazik Gezer, Fazlı Hazer, Kemalpaşa Mahallesi; Hasan Aras, Sinanbey Mahallesi, Salih Şengezer, Ayşe Akmaş, Recep Akman, Halil Akman, İbrahim Akman, Recep Işık, Hatice Işık, Ramiz Burhan, Hatice Burhan, Salih Argaz, Nesibe Argaz, Hatice Işık, Hüseyin Memiş, Emine Kayan, Salih Kayan, Hüseyin Yüce, Asiye Cengiz, İbrahim Aydın, İbrahim Efe, Mehmet Yılar, Bekir Emir, Mürüvvet Ayhan, Fadime Yalın, Habibe Emin, Mehmet Emin, Hüsnü Kayan, Mustafa Kayan, Mehmet Aydın, Zeliha Aydın, Mustafa Cengiz, Hüseyin Cengiz, Kerim Burcu, Halil Aydın, İbrahim Kahraman, Ahmet Yolu, Baki Bayhan, Zülfiye Buçuk, Mustafa Buçuk, Lütfiye Yolu, Salih Şahin, Yakup Kahraman, Yusuf Kahraman, Arif Irmak, Halil Akman, Kadriye Yakup, Kazım Yakup, Habibe İşvar, İshak İşvar, Mehmet Yılmaz, Zülbiye Yılmaz, Hüseyin Yılmaz, Hafize Budur, Rıfat Burcu, Kıymet Tarcan, Mehmet Tarcan. Deydinler Köyü; Mehmet Ali Çaylak, Ali Osman Köse, Emin Akkaya, Ali Mutlu, Mehmet Tuna, İsmail Keskin, Mustafa Ayaz, Ali Ayaz Ahmet Erbay, Emin Işık” 146 Ocağına, Paşa Mahallesi Ocağına, Ortapazar Ocağına, Merkez Ocağına, Çirişhane Ocağına 96 vatandaş daha kaydını yaptırmıştır.557 Demokrat Parti taraftarı olan Hakimiyet gazetesinin her gün 1. Sayfada başlayarak 4. Sayfada devam eden isimlerine karşılık Yeni Ant gazetesi köşe yazılarıyla cevap vermeyi tercih etmiş ve 15 Aralık 1959’da Hidayet Aydıner güç birliğinin gerçek hedefini açıklayarak bugün yeryüzünde bulunan üç çeşit demokrasiyi tarif etmişti. Bunlardan birisinin insanı hayvandan ayırt edip yükselten akıl ve idrak olduğunu, diğerinin hürriyet ve hürriyetin icabı olarak düşündüklerini serbestçe dile getirebilmek olduğunu, diğerinin ise düşüncelerini tahakkuk ettirmek isteyenlere tahammül etmeyenler olduğunu ifade etmişti. Hatta öyle ki kendi gibi düşünmeyen aynı parti veya grup içinde bile demokrasiyle alakaları olmayanları dile getiriyordu.558 Ayrıca bu dönemde Kestel’de pek çok Demokrat Partilinin CHP’ye katıldığı haberine yer verilmesi üzerine partisiz olan bu vatandaşlar559 DP’ye kaydolmuşlardı. Oysa Kestel’de Soğukpınar nahiyesine bağlı Büyükdeliller Köyünde 22/11/959 Pazar günü yapılan muhtar seçimi sonucunda CHP namzeti 97, Demokrat Parti namzeti ise 41 oy almıştı. 560 Büyükdeliller Köyü seçiminin neticesi CHP lehine karar verilmiş ancak seçim sandığı başkanı, bazı oyların tek elden kalemle yazıldığını ve bunun teksir olduğunu söyleyerek CHP’nin 93, Demokrat Parti'nin de 45 oyunu saymamış ve neticede az oy alan Demokrat Parti’nin seçimi kazandığını ilan etmişti. Vilayette, Demokrat Partili muhtara mühürleri teslim etmişti. CHP bu seçime il seçim kurulu nezdinde itiraz ederek, kalemle teksir olamayacağını ve buna göre 97 reyin sayılmasını istemişti. Kalemle yazılan oyların teksir olmadığı anlaşıldığından, Demokrat Partili muhtarın elinde bulunan mühür alınarak CHP’lilere verilmişti. Hakimiyet gazetesi ise Demokrat Parti'nin CHP oy pusulasında Altıok bulunmadığını ve bu sebeple seçime itiraz edildiğini yazmıştı. Aradan 3 gün geçmesine rağmen Demokrat Parti ilçe seçim kuruluna Kestel seçimleri hakkında resmi bir müracaat yaparak itirazda bulunmamıştı. Bu da Demokrat Parti'nin çelişkili bir tutumunun göstergesi olarak kabul edilebilir. 557 Hakimiyet Milletindir, 17 Aralık 1959, s.4. 558 Yeni Ant, 15 Aralık 1959. 559 Hakimiyet Milletindir, 16 Aralık 1959, s.1-4. “Ahmet Refik Orhan, Mehmet Öztürk, Ahmet Yufkar, Nasuf Kırbaş, Hasım Filiz, İbrahim Sarı, Nuri Yıldırım, Bekir Özata, Ali Kurtuluş, Mehmet Özata, Hasan Güleç, Kadir Kula ve Hüseyin Gürgün” 560 Yeni Ant, 18 Aralık 1959, s.1-3. 147 1959 yılı sonlarına doğru Bursa’da, CHP gençlik kollarının faaliyetleri artmış ve Aralık 1959’da Yenişehir Karacaali Köyü CHP gençlik kolu kurulmuştur. Gençlik kolu başkanı Armağan Yıldız ve idare heyetinden Oğuz Doğu’nun gerçekleştirdiği toplantıya köy halkı ilgi göstermiş ve toplantıdan sonra 39 genç CHP'ye katılmıştı.561 Esasında Yenişehir'in Karacaali Köyü, CHP'nin 1950'den sonra teşkilat kurmak değil, mensuplarının dahi giremediği bir bölge olarak kabul edilmekteydi. Bu dönemde Yenişehir'de, Demokrat Parti içinde yaşanan kaynaşma Demokrat Parti’yi de etkilemişti. Çünkü Yenişehir'de Dr. Ahmet Esin ve Belediye Reisi Şakir Üntut’u destekleyen gruplar şiddetli mücadele içine girince Yenişehir Demokrat Parti teşkilatında ikilik baş göstermiştir.562 Ahmet Esin taraftarları ilçe kongresinin il idare kurulu tarafından belirsiz bir tarihe ertelenmiş olmasını protesto ederek, genel merkeze müracaat edilmiştir. 3.1.2.3. 1 Ocak 1960-20 Mayıs 1960 Vatan Cephesi Faaliyetleri 1960 yılına siyasi anlamda bütün ülke gibi Bursa’da hayli gergin girmişti. Çünkü CHP ilk çıkışını, 10 Ocak 1960’ta toplanan Bursa İl kongresinde göstermiş ve İsmet İnönü katıldığı kongrede sert ifadelerle iktidar partisini eleştirmişti. İsmet İnönü Bursa il kongresinde "Masum vatandaşlara, seçim kaybolsa da, iktidarı bırakmayacakları kanaati verilmek isteniyor. Vatandaşlarım emin olsunlar ki, seçimi kaybedecek olanlar iktidarda kalmak isterlerse, dünya başlarına yıkılacaktır. Dünyanın başlarına yıkılması için, ben, tasavvur ettikleri, tasavvur edecekleri derslerin en ağırını onlara öğretmesini bileceğim".563 Diyerek iktidara karşı tepkisi ortaya koyuyordu. Menderes'in, İsmet İnönü’ye cevap vermesiyle iki lider arasında gerginlik artıyor ve Menderes, muhalefeti ihtilal hazırlamakla suçluyordu. Bu tehlike iktidara geldiği ilk andan son ana kadar Adnan Menderes’te sabit bir fikir haline gelmişti. Ocak ayında son sözü yine İnönü söylemiş ve 20 Ocak tarihli nutkunda: "Baskı idaresi kurmak isteyenler, tabii olarak kendilerini daimi bir ihtilal tehlikesi karşısında görürler.(...) Vaziyetin düğümlendiği esas nokta şudur: dürüst seçim teminatını verirseniz rahat edeceksiniz. Vermezseniz gene gideceksiniz. Hem çok fena gideceksiniz''.564 diyerek 561 Yeni Ant, 26 Aralık 1959, 562 Yeni Ant, Yenişehir Postası, 26 Aralık 1959. 563 Eroğul, a.g.e., s.152. 564 a.g.e., s.153. 148 iktidara uygulamış oldukları yanlış politikalarda ısrarcı olmamaları gerektiğini hatırlatıyordu. İktidar ve muhalefet arasındaki bu gerginlik yerel basına da yansımıştı. Adnan Menderes’in muhalefet ve basına yönelttiği eleştirilerin üst noktaya çıktığı bu süreçte Bursa’da, Kestel Belediye seçimleri565 yapılmış ve bu seçimleri CHP’nin kazanması yaşanan gerginliği daha da arttırmıştı. CHP seçimlere umutlu girmişti, çünkü ülke genelinde kendi lehine esen havanın Bursa yerelinde yansıması olacak olan bu seçimlerin kazanılması, partiyi genel seçimler öncesi, umutlu hale getirecekti. Çünkü Demokrat Parti’nin kalesi ve Celal Bayar’ın memleketi olması nedeniyle Bursa’da CHP’nin seçim kazanması umut vericiydi. Siyasi tansiyonun yükseldiği Bursa’da, şehir merkezinde ilk Vatan Cephesi Ocağı milletvekilleri Agâh Erozan, Sadettin Karacabey ve Recep Kırım’ın katılımıyla Ocak 1960 tarihinde açılmıştı. Bizzat Başbakan Adnan Menderes “Vatan Cephesi” hareketine hız verilmesi konusunda teşkilata bir tamim yayınlamıştı. Yayınlanan tamimde özetle şu konuların üzerinde duruluyordu: “Memleket iç siyasetinin ve siyaset mücadelelerinin aldığı şayanı teessür istikamet partimiz için yeni hamleler yapmak lüzumunu teklin eden bir mahiyet iktisap etiğinin dikkatinizden kaçmadığına eminim. Vatandaşlarımızın nifak cephesinden ayrılarak Vatan cephesi saflarına iltihak etmeleri ile en iyi şekilde ve en demokratik tarzda temin edilmiş olacaktır… Bu tamim telgraftan maksadım, bu yolda esasen çalışan vilayetinizde gayretin bir kat daha artırılmasını ve partimize ve vatan cephesine iltihak suretiyle nifak cephesinden ayrılma hareketlerinin nispeten zayıf olduğu yönlerde ise, arkadaşlarımdan yeni bir hamlenin teşebbüs ve gayretlerine bir an evvel girişmeleri temennimdir”.566 Diyerek merkezde de katılımların artmasını istiyordu. Bu tamim sonrasında 1960’ta, Mustafakemalpaşa’dan 1.340 kişi Vatan Cephesi Ocağına üye olarak bu zamana kadar Bursa’daki en yüksek katılımı sağlamıştı. Demokrat Parti tarafından gururla karşılanan bu haber, genel merkeze İlçe İdare Heyeti adına Başkan Hasan Biçen tarafından aktarılmıştı. Biçen, Başbakan Adnan Menderes’e gönderdiği telgrafta; “Kazanın muhtelif köylerinden 1.340 vatandaş muhalefetin son zamanlardaki tezvir ve tahripkâr tutumunu beğenmeyerek partimize katılmışlardır. Yüksek irşat ve 565 Yeni Ant, 13 Aralık 1959 s.1; Hakimiyet Milletindir, 13 Aralık 1959, s.1. 566 Yeni Ant, 7 Mart 1960; Çakmak, a.g.t., Bkz. 149 rehberliğinizde durmadan kalkınan Türkiye’nin, nurlu geleceğini milletle görerek zatı devletlerinizin şahsında partimize ve hükümetimize bağlılığımızı arz eder, bu katılımların bir bayram hediyesi olarak kabul buyrulmasını istirhamla ellerinizden öperiz.”567 Diyerek muhalefet partilerinin tutumlarının halkı Vatan Cephesine yaklaştırdığını bildirmişti. Bursa’da, Demokrat Parti Bursa Kadın Kolları Başkanlığı da 1959 ve 1960 yıllarında Vatan Cephesi’nin üye sayısının arttırılması yönünde çalışmalar gerçekleştirmiş ve yapılan toplantıların bazılarında sohbet yapılırken, bazıları ise konferans ve gösteri olarak düzenlenmişti.568 1960 yılı başında toplanan Demokrat Parti kadınlar kolu toplantısına, Sadettin Karacabey ve Hüseyin Bayrak’ta katılmış ve memleket meseleleri hakkında Bursalı kadınlarla görüşmüşlerdi.569 Gerek yapılan toplantılar, gerekse muhalefetin tutumları 1960 yılına DP’ye katılımları devam ettirmiştir. Hakimiyet gazetesi haberine göre Ocak ayında Bursa’da Ahır Köyü Bucağına, Gürsu Bucağına, Şükraniye Bucağına, Küçükbalıklı Bucağına, Dobruca Köy Bucağına, Canbazlar Köyü Bucağına, Maksem Ocağına, Yayan Bucağına, Şükraniye Bucağına, Narlıdere Köyü Bucağına pek çok katılım sağlanmıştı. 570 Yeni Ant gazetesi ise Demokrat Parti'nin güttüğü siyaseti beğenmeyen Mükremin Köyü Demokrat Parti Ocak başkanı Baki Kayhan ile ocağa kayıtlı Celal Yar, Hacı Şener, Mehmet Ertuğrul, Ömer Gökhan, Nuri Şahin, Osman Aslan, Mevlüt Yar ve Halil Şival isimlerindeki 9 kişinin CHP’ye kayıt olduğunu ifade ediyordu.571 Bu haberlere misilleme şeklinde Hakimiyet gazetesi de 3 Şubat 1960 tarihli haberde Doburca Köyü CHP teşkilatında kitle halinde istifalar gerçekleştiğini ve Doburca Köyünde CHP’den Demokrat Parti'ye geçenler olduğu gibi aynı zamanda 2 Mayıs Ocağına ve Selçukgazi Köy Ocağına572 geçişler yaşandığını bildirmiş olsa da 1958 yılı başlarından itibaren yalnızca iktisadi alanda değil, dış politikada da oldukça zor bir dönemece girilmiş ve bu durum iç siyasete de yansımıştı. Basın ve muhalefet bu dönemde hükümete karşı Irak’ta 567 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-2/ Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 568 Tunç, a.g.m., s., 137-162. 569 Hakimiyet Milletindir, 3 Ocak 1960, 570 Hakimiyet Milletindir, 10 Ocak 1960 - 15 Ocak 1960. 571 “Güç birliğine bütün yurtta katılmalar devam ediyor”, Yeni Ant, 2 Ocak 1960, s.2. 572 Hakimiyet Milletindir, 3 Şubat 1960, s.4. 150 meydana gelen hükümet darbesini örnek gösteriyor, ihtilal söylentilerinin eksik olmadığı bu süreçte iktidarın tedirginliği arttığı gibi baskılar da şiddetleniyordu.573 İktidar ve muhalefet partililerinin birbirlerine karşı uzlaşmaz tavır ve suçlamaları toplumu kutuplaştırmaya başlamış ve partizan hareketler 1958’den itibaren basının tahrikleri ile haddi aşmıştı. Çünkü Ankara’da vekiller arasında bitip tükenmeyen çekişmeler, siyasi ayrımı körüklemiş ve kamuoyunda iktidar cephesi (Vatan Cephesi) de muhalefet cephesi (Güç birliği) de vatanı korumak ve demokrasiyi yaşatmak iddiasıyla hareket ettiklerini gündeme getirmişti.574 Yeni Ant gazetesi de bu dönemde bu konuyu gündeme taşıyarak 7 Şubat 1960 tarihli haberinde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Kalkın ey Vatan” yazısına yer vererek Bursa kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır. Y.K. Karaosmanoğlu yazısında; “İyi ama ne yapmak nereye gitmek hangi düşmanla savaşmak için? Halkın devlet adını taktığı Türkiye radyo mikrofonlarında sabahlı akşamlı bu seferberlik marşı çalınıp duruyor. Bununla beraber günde kaç kişi şevke gelip Vatan Cephesine katılıyor bilmiyoruz. Dört vakit radyo saatinde sayıyoruz. Çağrıya cevap verenlerin yer yer kırkı geçtiğini görüyoruz. Demokrat Parti'nin devşirme teşkilatı ve sadakat telgraflarının altına bütün bir ailenin döşekteki dededen beşikteki toruna dek bütün bir aile efradının adlarını sıralamak suretiyle doksana çıkardığı ve hatta Vatan Cephesine takviye edildiğini biliyoruz… Belli ki hep aynı adları ile sıraya sokulmuş o aile efradının yediden yetmişe, erkeğinden kadınına kadar köylü vatandaşlarımız kitle halinde vatan cephesine iltihak etmişlerdir… İşte bizi en çok hayran eden devlet radyosu spikerinin destansı edebiyatından ziyade köylü yurttaşlarımızın Demokrat Parti genel başkanına gönderdikleri telgraflarında şahit olduğumuz hitabet bu seviyededir. Maşallah hepsi de ne güzel okuyup yazma öğrenmişler. Bir de oturmuş ikide bir dizlerini dövüp nüfusumuzun yüzde doksanını oluşturan köylü vatandaşlarımızdan yakınır dururlar. Meğer sekiz yıllık iktidar devrinde uzak köylerimize kadar yalnız elektrik ışığı değil irfan surlarını dayayıp dağıtmışlar ama bizim bundan haberimiz olmamış. Vatan Cephesi kurulmuş seferberlik ilan edilmiş, taraf taraf kalkın ey ehli vatan marşları afaka tutmuş. Biz hala ne var? Ne oluyor? diye sorup duruyoruz. Memleketimiz bir tehlike karşısında mı bulunuyor? Saldırı kimdir? Savunmak istediğimiz nedir? Bir türlü anlayamıyoruz. Vatan Cephesine bütün çoluk çocuklarıyla iltihak ettiklerini bildiren köylü 573 Eroğul, a.g.e., s. 222-224. 574 Albayrak, a.g.e., s. 526-527. 151 yurttaşlarımızın Demokrat Parti Genel Başkanına çektikleri yüzlerce telgraf yalnız bir şey ifade ediyor. Güç birliğine karşı koymak azmini o halde Vatan Cephesi hareketinin mana ve amacı küçüle küçüle bir güç birliği ile toptan mücadele cereyanı şekline giriyor demektir. Demokrat Parti stratejisi bunda muvaffak olduğu takdirde elde edilecek netice nedir? Hemen söyleyelim tek parti rejimi. Gerçi biz böyle bir sonuçtan asla endişe duymuyoruz. Zira hiçbir seferberlik ilan etmeden hürriyet ve demokrasi savaşı cephesini kurmuş ve sırtımızı bize bu yoldan main olan Türk milletine dayamış bulunuyoruz. Esef ve kaderimize sebep şudur ki bu asil milletten bir kısım vatandaşlar bundan sekiz yıl evveline kadar savundukları çok partili rejimin bugün aleyhine cephe almışlar, yani kendi kendilerini inkâr durumuna düşmüşlerdir.”575 Diyerek iktidarın takip ettiği politikanın ülkeyi tek parti rejimine sürüklendiğine vurgu yapmıştır. Basın ve muhalefetin eleştirilerine karşı giderek sertleşen Demokrat Parti iktidarı, muhalif yayınları denetim altına alabilmek için yasakların dozunu oldukça arttırmıştı.576 Bu nedenle 1950 öncesinde DP’ye büyük destek veren gazetelerin büyük çoğunluğu, bir süre sonra muhalefetin sesi haline geldi.577 Bu durum Yeni Ant gazetesi yazarı Erdoğan Tamer tarafından “Demokrat Parti'nin İstediği Basın” yazısıyla ele alınmıştır. E. Tamer yazısında; “Son günlerde Demokrat Parti genel kurul toplantılarında basına çatmak alışkanlık haline geldi. Başvekil öğrencileri kınamak da, arkasından da sözü basına getirerek gazeteleri suçlamaktadır. Anlaşılan Demokrat Partililere göre bugün memlekette muhalefet, üniversite ve basından endişe duyulmaktadır. Ortada suçlu olduğuna göre suç bulunması gerekmez mi? İşte Demokrat Partililer suçluyu göstermekte ama suçun ne olduğunu söylemektedirler. Suçu bir araştıralım, bugün muhalefet durumunda olan siyasi partilerin görevi nedir? Örnek olarak CHP'nin 35 kuruşa mal olan elektriği, yurttaşa 30 kuruşa vermekle bir ilgisi var mıdır? Yılda 20 gün çalışan şeker fabrikası ile temeli atılıp bırakılan sağlık yurtlarıyla veya nehirlerin taşmasını önleyemeyen noksan köprü ile ilgisi nedir? Yoksa CHP'mi sık sık zam yapılmasını, pahalılığın artmasına karar vermiştir. Bugünden yarına şikayet konusu olan, yurttaşı tedirgin eden ne varsa hepsinde söz ve sorumluluk durumu Demokrat Parti milletvekillerinin değil midir? DP vekiller beyaz oy verirlerse CHP’liler hayır dese de 575 Yeni Ant, 7 Şubat 1960. 576 İsmet Bozdağ, Darağacında Bir Başbakan, İstanbul: Truva Yayınları, 2007, s. 183. 577 Mehmet Ali Birand, vd, Demirkırat, İstanbul: Doğan Kitap, 1991, s. 91. 152 kanun çıkmıyor mu? Bu durumda memleket işlerinden dolayı işlenen suçu yüklenecekler elbette ki muhalifler olmayacaktır. Açık gerçek bu ama Demokrat Parti kongrelerinde konuşanların temel düşünceleri memleket işleri midir? Yoksa Demokrat Parti çıkarları mı? Demokrat Parti çıkarları temel kabul edildikçe muhalefet, üniversite ve basın suçludur. Çünkü hiçbiri Demokrat Parti'nin istediği göz yumma ve alkışlama yolunu tutmamıştır. Görülen lüzum tedbirine rağmen bir profesör çıkmakta ve “üniversite muhtar değildir” diyebilmektedir. Hadi profesör böyle dedi ve en çok 300 öğrenci dinledi ama bundan basına ne? İşte Demokrat Parti çıkarları yüzünden bu konuşmanın halka duyurulması suçtur. Demokrat Parti ne yaparsa yapsın parti için zararlı olacakları gazeteler yazmamalıdır. Açık ki Demokrat Parti lideri, örnek bir gazete istiyor. Sözgelimi yünlü kumaşların fiyatı %40 arttırıldı. Gazeteler bu zam haberini şöyle vermeli: “Memleket çıkarları gereğince yünlü kumaş fiyatlarının %90 arttırılmasını gerektiriyordu ama yurttaşlar düşünülerek zam sadece %40 yapılmıştır.” Ve yurttaş şöyle düşünmeli başımızdakiler bizi bizden çok koruyor. Zam %90 olacakken %40 oldu ne mutlu böyle bir anlayış yerleşirse ülkeye, herkes sevinir gazete görevini yapmıştır. Yurttaş zammı sevinçle karşılamıştır ve muhalefet diye bir şey yoktur, şikayet olmaz, sıkıntı açığa vurulmaz. Örneğimizi işleyelim: Zam yapılmazdan 6 ay önce bir yetkili “artık zam yapmayacağız” demiş olsun. Bu sözü gazetede okuyup sevinen yurttaş 6 ay sonra zam haberini görünce düşünecek “hani zam yapılmayacaktı” diyecektir. İşte demokrat partililerin ülkede yerleştirmek istedikleri anlayışın bozuk yönü bu hafıza ama bunun da çaresi var. Bütün yurttaşları “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözüyle eğitmek. Ta ki bir gün önce söylenen ve yapılanlar hatırlanmasın. Ayrıca zam yapıldığı gün 6 ay önce çıkmış gazetelerin artık zam yapılmayacak haberini derhal değiştirmek gerekir. O haber yerine 6 ay sonra %40 zam yapılacak diye bir haber konmalı ve bu eski gazeteler yurttaşlara gösterilmeli o zaman yurttaş ne kadar planlı ve verimli bir çalışma diyerek idarecilerine güvenip, bu güveni bir kat daha artacaktır. Bugün Demokrat Partilileri şikayetten koruyacak yol budur. Ama bu anlayışı yerleştirmek suçu da Demokrat Partilerin görülüyor ki ister bugünkü gerçeklere göre düşünelim isterse Demokrat Parti çıkarlarını hesaba katarak yeni bir düzen kurmaya çalışalım. Suçlu ne muhalefettir, ne basın, ne de üniversite. Suçlamak şikayet etmek hakkı ise Demokrat Partilerin değildir. Kısaca Demokrat Partililer çatmaktan vazgeçerek haklarına razı olmalıdırlar. Yoksa inanıyoruz gelecek seçim sonunda şikayetler pahasına iktidarda 153 kalmak durumunu da isterler ama saat 12'yi geçmiş olacak.”578 diyerek, DP’nin bir sonraki seçimlerde başarı elde edemeyeceğini ve artık basına, üniversitelere ve muhalefet partilerine karşı uygulamış olduğu politikalarının değişmesi gerektiğini gündeme getirmişti. Esasında DP kurulduğu tarihten iktidara geldiği zamana kadar hep CHP’ye devlet imkânlarını kullandığı ve muhalefete karşı haksız avantaj sağladığı yönünde suçlamalar yöneltmiştir.579 Muhalefette olduğu dönemde özgürlükçü, demokratik ve çağdaş söylemleri ile ön plana geçmeyi de başarmıştır. Bu nedenle DP’nin kurulduğu ilk dönemde, CHP’ye karşı olan kitle, DP iktidarını CHP’den intikam almak için bir fırsat olarak görmüştür. Bu konuyla ilgili partililer tarafından da suçlanan Menderes, zaman zaman parti içinde muhalefetle de mücadele etmiş, CHP’ye karşı çok daha sert tedbirler almıştır. Muhalefet yıllarında ki söylemlerinin pek çoğunu da unutmuştur.580 Bu dönemde muhalefete karşı sert tutum takınan iktidar, halka karşı yardım sever bir imajı çizmeye dikkat etmiş ve dini propaganda aracı haline getirmekten geri durmamıştır. Demokrat Parti teşkilatı 1960 yılı şubat ayında başlayan ramazan ayı nedeniyle Bursa’da Demokrat Parti Kadınlar Kolu idare heyeti aralarında aldıkları karar doğrultusunda fakir vatandaşlara iftarlık yiyecek maddesi ile kadınlara bayramlık elbise verme kararı almıştır.581 Bu çalışmalar Bursa halkı nazarında dikkate alınmış ve Bursa’da Vatan Cephesi ocaklarına katılım 1960 yılında da devam etmiştir. Arabayatağı Köy Ocağı ve Arıcılar Ocağına ramazan ayının ilk haftasında 257 vatandaşın 582 daha DP’ye katıldığını bildiren gazete, Bursa’nın kaza ve köylerinde vatandaşların kitle halinde katılımlarının devam ettiğini ve 153 vatandaşın daha Çırpan, İncebey ve Şeker Hoca Ocağına583 müracaat ederek kayıtlarını yaptırdıklarını, İnegöl'de de 122 gencin584 demokratlar teşkilatına katıldığını bildirmiştir. İlçe idare heyeti tarafından da bu kayıtlar tasdik edilmiştir. 578 Yeni Ant, 7 Şubat 1960. 579 Hikmet Özdemir, “Siyasal Tarih”, Çağdaş Türkiye- 4 (1960-1980), İstanbul: 1997, s.179. 580 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, İstanbul: Pınar Yayınları, 2004, s. 378. 581 Hakimiyet Milletindir, 5 Mart 1960, s.1. 582 Hakimiyet Milletindir, 18-19 Şubat 1960, s.1. 583 Hakimiyet Milletindir, 20 Şubat 1960, s.1 584 Hakimiyet Milletindir, 23 Şubat 1960, s.1. 154 1960 yılı hem ülkede hem de Bursa yerelinde CHP’nin en aktif olduğu yıl olarak kabul edilebilir. Çünkü 1960 genel bütçe görüşmeleri esnasında CHP Meclis Grubu adına konuşan Ankara vekili Avni Doğan, iktidar partisi ve CHP arasındaki fikir ve kanaatlerin dile getirilmiş olduğunu ve iktidarın gerçekleştirdiği bütün konuşmaların Devlet Radyosu aracılığıyla halka ulaştırıldığı halde, CHP’li vekillere aynı olanakların sunulmadığını tenkit etmişti.585 Vatandaşların kendilerine ait işler hakkında doğru ve tam bir kanaat edinemediğini, bütçenin yalnız cari masraflarla, yatırımların rakamlarından ibaret olmadığına değinen Doğan, memleketin bütün temel meselelerinin ve iç politikayı derinden etkileyen her konunun millete sunulmasını isteyerek, CHP’nin iktidara yönelttiği ithamları açıklamıştır.586 CHP’nin iktidara yönelttiği eleştiriler karşısında, iktidarın samimiyetle cevap vermek yerine, CHP’nin 27 yıllık iktidar dönemini gündeme getirerek CHP’ye ve CHP’li vekillerin şahıslarına ağır hakaretler etiğini ve ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın bu 27 yılla ilgili sözlerini meclis kürsüsünden okuyarak,587 585 T.B M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt 12, İçtimai: 8 Elli birinci İnikat, 29.11.1960 586 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt 12, İçtimai: 8 Elli birinci İnikat, 29.11.1960 s.1110-1111. “1. D. P. iktidarı, partilerinin kuruluşuna | hâkim olan gaye ve prensipten uzaklaşmış ve ! böylece kendi kendini inkâr mevkiine düşmüştür. 2. Siyasi hürriyetlerimizle demokratik müesseselerimizi yeter derecede teminata bağlamak i için millete karşı taahhüt altına giren D. P. iktidarı, bu sözünü yerine getirmek şöyle dursun, | eski hürriyetleri de kısmış veyahut tamamen kaldırmıştır, 3. D. P. iktidarı demokratik memleketlerin hiçbirinde eşine rastlanmıyan ve hukuk devleti ! anlayışı ile bağdaşmasına imkân olmıyan partizan bir idare kurmuştur, 4. Vatandaşın siyasi hak ve hürriyetlerini | kısmak için (Memleketin menfaati böyle icabettiriyor teranesi ile) baskı kanunları çıkarmaktan çekinmemiştir, 5. Bugünkü millî varlığımızın ve Türkiye Cumhuriyetinin temeli olan Atatürk inkılâplarmı, küçümsetmek için, millete mal olan ve mal olmıvan inkılâplar diye parçalamıştır. (Soldan, gürültüler) (Sağdan, alkışlar) 6. İçtüzükte yapılan son tadiller, kürsü hürriyetini ve murakabe imkânlarım engellemistir, 7. Adalet istiklâlini en geniş ölçüde sağlamak için millete söz veren bu iktidar, hâkimlerîn serbest içtihat ve istiklâl kudretini gölgelemiştir. (Sağdan, alkışlar) 8. Can ve mal emniyetini tehlikeye düşüren tertipli tecavüzlerin mesullerini müsamaha ile karşılamaktan vazgeçmemiştir. (Soldan, Allah Allah sesleri) (Sağdan, «evet evet» sesleri) 9. Murakabesizliğin doyurduğu nüfuz ticareti ve suiistimallerin alabildiğine çoğalmasına ; kayıtsız kalmıştır, 10. Anayasanın tadili, demokratik müesseselerin teminata bağlanması, antidemokratik kanunların yalnız mevzuatımızda değil, itiyat ve i tatbikatta yer alması muhtemel son kalıntılarını söküp atmak için millete verdiği sözü tamamiyle unutmuş ve son yıllarda bu bahislerin artık ağıza alnmamasma gayret sarf etmiştir, 11. Müstakil Türk basınını, ağır kayıtlar altında fikir ve yazı hürriyetinden mahrum etmiştir, 12. D. P. iktidarı Devlet Radyosunu millî bir müessese olmaktan çıkarmış, kendi partisinin menfaati uğruna şeref ve haysiyetleri ayaklar altına alan bir yalan ve iftira makinası haline sokmuştur, 13. D. P. iktidarı, devamlı olarak takip ettiği enflâsyoncu politikasının yıkıcı tesirleriyle ağır bir buhranın doğmasına sebeb olmuş, çok geç kalmış olarak aldığı istikrar tedbirlerini, daha önce alınması gereken diğer lüzumlu tedbirler silsilesine bağlamadığı için iktisadi bünyemizde derin yaraların açılmasını önliyememiştir.” 587 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt 12, İçtimai: 8 Elli birinci İnikat,29.11.1960 s.1111. “Bu büyük devlet adamı diyor ki : «Bugün hiçbir millet, gelişmesinde sizin millî kararınızı verdiğiniz zaman karşı karşıya bulunduğunuz büyük engellerle karşılaşmamıştır. Birinci Dünya Harbinin harabî ve felâketlerinden 155 DP’ye göre yapılan her iyi şeyin kendi iktidarları ile başladığına inandıklarını dile getirmişti. DP’nin muhalefet kadar basına karşı da ağır ithamlarda bulunduğu bu süreçte “Türkiye’nin, bir gazeteci zindanı” haline getirildiğini ifade eden Avni Doğan, DP idarecilerinin serbest basındaki haberlere tahammül edemediğini ve iktisadi kalkınma uğruna, hürriyetten vazgeçmek gibi bir inanışın CHP’de yeri olmadığını açıklamıştır. Bu söylemler karşısında Demokrat Parti Meclis Grubu adına söz alan Dr. Baha Akşit(Denizli), muhalefetin bu söylemlerinin 1950’den beri hiç değişmediğini, DP’nin Devri sabık yaratılmayacağı konusunda beyanda bulunduğunu, af kanunu çıkardığını ve basın üzerinde bir hürriyet sağlandığını dile getirerek muhalefetin “iktidarda iken başka, muhalefette iken başka konuştuğunu” dile getirmişti.588 1960 yılı bütçe görüşmeleri aralıksız 15 gün devam etmiş ve müzakereler esnasında zaman zaman gerginlikler ve kavgalar yaşanmış, iktidar ve muhalefet kesin olarak kutuplaşmış ve bu konuda Adnan Menderes “Karşımızda bir muhalefet var ki, ak denilene mutlaka kara, kara denilene mutlaka ak demektedir. Tahammül ve müsamaha değil, insafı bile akla getirmemektedir. Kendisini bu Meclis camiasının dışında ve hattâ üstünde telâkki etmekte, Hükümeti ise, Meclisin dışında veya Meclise yabancı bir teşekkül sanmaktadır. Hükümetin, Meclisin içinde, Meclisle beraber ve Meclisin murakabesi altında çalışan bir icra heyeti olduğu, vazife başında olduğu müddetçe Yüksek Meclisin itimadına sahip bulunduğu hakikatini bilmemekte veya bilmez görünmektedir.”589 Diyecektir. Bütçe görüşmelerinin tamamlanmasından sonra vekillerin hem dinlenmesi hem de memleket içinde tetkiklerde bulunması için bir sonraki birleşimin 4 Nisan 1960’da toplanmasına karar verilmiştir. 1960 yılı bütçe görüşmeleri esnasında yaşanan gerginlikler, Bursa’da Yeni Ant gazetesi tarafından gündeme getirilerek, Bursa kamuoyunun dikkati canlı tutulmaya çalışılsa da bu süreçte Keles CHP teşkilatında geniş ölçüde istifalar gerçekleşerek, Keles’te iki CHP Ocak Başkanı ile 121 CHP'li partilerinden istifa ederek Demokrat yeni kurtulmuştunuz. Her tarafınızdan halli imkânsız gibi görünen meselelerle sarılmıştınız. Fakat liderlerinizin idealizmi ve maneviyatınız bakımından zengindiniz. Bu suretle para ve makinaların temin edemiyeceği bir zenginlik ve kuvvete sahiptiniz. Siz Türk halkı gelişme ve sosyal tekâmül azmi ile ilerlemeye devam ettiniz».” 588 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt 12, İçtimai: 8 Elli birinci İnikat, 29.11.1960 s.1114 “1960 malî yılı Muvazenei Umumiye kanunu lâyihasına 553 rey verilmiştir. Kabul edenler 396, reddedenler 157 dir. Kanun 396 reyle kabul olunmuştur.” s.1120. 589 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt 12, İçtimai: 8 Elli birinci İnikat, 29.11.1960 s.1121. 156 Parti'ye geçmişti.590 Hakimiyet gazetesinin verdiği habere göre CHP il idare kurulundan 2 üye ile 2 ilçe başkanı istifa etmiş ve Bursa’da CHP içinde önceden beri var olan kaynaşma son haddini bulmuştu. Son olarak CHP ikinci ilçe başkanı Sıtkı Doğru’da vazifesinden istifa etmiş ve ilçedeki kaynaşma İl’e de yansıyarak, İl İdare Kurulundan Avukat Sıddık Tümerkan ile Dr. Talat Berent görevlerinden çekilmişlerdi. Bu durum karşısında İl İdare Kurulu bir toplantı yaparak istifa edenlerin yerine seçilecek yedekleri tespit etme kararı almıştı. İl idare kurulunda istifa edenlerin boşalan üyeliklerine Necati Akgün ile Nihat Aymergen’in getirilmesini uygun görmüş ve parti içindeki kaynaşmanın Bucak ve Ocak teşkilatlarına yansıdığı ve Sıddık Tümerkan ile Dr. Talat Berent istifalarının arkasından, CHP’de kitle halinde istifaların beklendiği bildirilmişti.591 Bu haberlerin verilmesinden sonra İnegöl’de ve Orhaneli’de kitleler halinde CHP ocaklarından istifalar gerçekleşmiş ve DP ocaklarına kayıtlar başlamıştır. İnegöl’de Süleymaniye Mahallesi, Cuma Mahallesi, Karagölet Köyü, Sobalı Köyü, Bilal Köyü, Yenice Mahallesi, Mahmudiye Mahallesi’nde,592 Yeniyörük Köyü Cuma Mahallesi, Kemalpaşa Mahallesi, Sinanbey Mahallesi, Burhaniye Mahallesi, Osmaniye Mahallesi, Kemalpaşa Mahallesi, Yenice Müslüm Köyü, Çitli Köyü, Hamidiye Mahallesi, Eymir Köyü, Orhaniye Mahallesi’nde DP’ye bir hafta içinde 385 kişi593 kayıt olurken Orhaneli'de de, Demokrat Parti’ye geniş katılımlar gerçekleşmiştir. CHP'den istifa eden vatandaşlarla eski Hürriyet Partililer, Demokrat Parti'ye katılmıştı. Orhaneli'nin Büyükorhan Nahiyesine bağlı Kuşlar Köyünde 41 vatandaş CHP'den istifa ederek Demokrat Parti'ye katılım göstermişti. Böylece bu köydeki CHP teşkilatı tamamen çökmüş ve Erecek Köyü'nde de münfesih/feshedilmiş Hürriyet Partisi'nin eski mensuplarından 47 kişi Demokrat Parti'ye katılmıştır.594 Bu süreçte vatandaşların çeşitli meselelerle aydınlatılması amacıyla DP vekillerinin yurt gezilerinin devam etmesi kararı alınmıştır. Bu kararın alınmasında muhalefetin takip ettiği politikalardan oldukça rahatsızlık duyan hükümetin, vatandaş şuurunda oluşan şüpheleri ortadan kaldırma düşüncesi etkili olmuştur.595 Yurt gezileri DP 590 “Keles Kazasında Belen Köyü Ocağından, Keles Kazasının Basak Köyü Ocağına geçişler gerçekleştirilmiştir”, Hakimiyet Milletindir, 1 Mart 1960, s.1. 591 Hakimiyet Milletindir, 8 Mart 1960, s.1. 592 Hakimiyet Milletindir, 8 Mart 1960, s.4. 593 Hakimiyet Milletindir, 10 Mart 1960, s.4. 594 Hakimiyet Milletindir, 18 Mart 1960, s.4. 595 Hakimiyet Milletindir, 23 Mart 1960, s.4. 157 ocaklarına katılımı arttırdığı gibi aynı zamanda yeni ocakların da açılmasına neden olmuştur. İstanbul'da bu geziler esnasında 140 Vatan Cephesi Ocağı596 açılırken, Bursa’da da Yenimahalle Vatan Cephesi Ocağı açıldığı ilk günden 74 vatandaşı üye olarak kaydetmiştir.597 Gerek İstanbul’da gerek Bursa’da açılan Vatan Cephesi ocaklarında konuşan Demokrat Parti mebusları, muhalefetin pek yakında milletten layık olduğu cevabı alacağını dile getirmişlerdir. Mecliste DP ve muhalefet arasındaki gerginliği üst noktaya taşıyan olaylar Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde meydana gelen olaylar sonucu başlamıştır. Yeşilhisar İlçesinde Tarım Kredi Kooperatifleri seçimlerini CHP’nin kazanması DP ve CHP’liler arasında çatışmaya neden olmuş, bazı CHP mensuplarının yaralanması muhalefetin tepkisini daha da arttırmıştır. Bu olaylar sonrasında Kayseri’ye gitmek isteyen İnönü’ye, Kayseri valisinin bir telgraf çekerek, İnönü’nün gelmesinin doğru olmadığının bildirilmesi İsmet İnönü’yü hayli sinirlendirmiş ve İnönü: "Maskara! Beni Saidi Kürdi zannediyor galiba!"598 diye söylenmişti. İsmet İnönü, her şeye rağmen 2 Nisan'da Kayseri'ye hareket etmiş ve yolculuk genel bir gösteri havasına dönüşmüştü. Kayseri valisi Kayseri yakınında, İnönü’nün trenini durdurmuş ancak hiçbir meşru sebep olmadığı için fazla diretememiş, İnönü Kayseri'ye ulaşmıştı. DP İktidarı, Kayseri’de yaşanan olayları son derece yakından izleyerek valiye gerekli gördüğü talimatı veriyordu. Yaşanan bu vahim olaylar kamuoyunda halkın CHP’ye yönelmesine ortam hazırlamış ve iktidar Kayseri olaylarında CHP liderini, ortalığı karıştırmakla suçlamıştı.599 İnönü ise “eğer bir idare insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa, o memlekette ayaklanma olur… Biz böyle bir ihtilal içinde bulunmayız, bulunamayız. Böyle bir ihtilal dışımızdan, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır… Ülkeyi demokratik rejim istikametinden ayrılıp, baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir.”600 Diyordu. Bu sözleri ile iktidara karşı siyasi mücadelesini resmen başlatan İsmet İnönü, iktidar partisinin yöneticileri ve hükümetin bütün kanun ve düzen karşıtı politikalarının araştırılmasını istiyordu. 596 Hakimiyet Milletindir, 28 Mart 1960, s.1. 597 Hakimiyet Milletindir,23 Mart 1960, s.1. 598 Eroğul, a.g.e., s.154. 599 a.g.e., s.,155. 600 Ulus, 19 Nisan 1960, s. 1. 158 Bülent Ecevit’te Ulus’ta yazmış olduğu yazıda Demokrat Parti’yi ağır bir dille eleştirerek DP yöneticilerini, İspanya’nın NATO’ya alınmasına engel olan Franco döneminin dikta rejimine benzetmişti. Adnan Menderes’i, İspanya’daki dikta dan daha fazlasını Türkiye’ye yerleştirmekle itham etmişti. Gelişen olaylar karşısında Demokrat Parti Meclis Grubu, 12 Nisan 1960’ta olağanüstü bir toplantı yaparak, Cumhuriyet Halk Partisi hakkında meclis tahkikatı açılmasına karar vermişti. Böyle bir kararın alınması, muhalefetin tasfiyesi yoluna fiilen girildiğinin göstergesiydi. DP Bursa Mebusu Mazlum Kayalar ve Denizli Mebusu Baha Akşit'in, “CHP’nin yıkıcı, gayrimeşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyetinin nelerden ibaret olduğunu tahkik, tesbit ve memleketin her tarafında yaygın bir halde gerilim kanun dışı siyasi faaliyetleri muhtelif sebeplerine intikal etmek, matbuat meselesi ile adlî ve idari mevzuatın ne suretle tatbik etmekte: olduğunu tetkik eylemek üzere Meclis tahkikatı açılması yönündeki takriri”601 meclisteki tansiyonu daha da yükseltmiştir. DP grubu ülkede hakiki bir hürriyet düzeninin kurulması, huzur ve sükûnetin sağlanması, seçimlerin herhangi bir şüpheye ya da endişeye neden olmadan temiz ve dürüst şartlar altında yapılması, ülkede giderek büyüyen hadiseler karşısında kanlı kardeş kavgalarını önleyecek kesin çarelerin bu tahkikata bağlı olduğunu iddia ediyordu.602Vekillerin sunduğu önergeye göre; ana muhalefet partisi olan CHP kanun dışı 601 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13, İçtima: 8 Elli sekizinci İnikat, 18.IV.1960 602 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt:13, İçtima:8 Elli sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s.191. “CHP’nin: A) Meşru iktidarımızı, alelûmum devlet vazifelerini, Türk kadınlarını, dost ve müttefiklerimizi en iğrenç isnatlarla kötüleme usulleri de dâhil olmak üzere, çeşitli gayrimeşru ve kanun dışı yollarla halkı kanunları ihlâle, kanuni tedbirlere karşı mukavemete, Hükümete, idari ve adlî mercilere karşı galeyana ve fiilî tecavüzlere teşvik ve tahrik etmek, B) Müsait telâkki ettikleri mahallerde kendi partilerine mensup bâzı şahısları silâhlandırmak suretiyle iktidar partisinin mensup ve taraftarları aleyhine münferit veya toplu şekilde baskı yapmaya ve suç işletmeye teşvik suretiyle memlekette kanlı kardeş kavgalarına müncer olan tertiplere başvurmak, C) Orduyu siyasete karıştırmak teşebbüsleri de dahil olmak üzere, memleketin emniyet ve asayişini korumakla vazifeli olanları çeşitli propaganda, baskı ve vaadler yoluyle vazifelerini ifadan alıkoymada cüret ve teşebbüs etmek, Ç) Bizim radyo namındaki komünist radyosunu halk partisine ait bir radyo olarak göstermek suretiyle halkı bu yayınları dinlemeye sevk etmek ve umumi efkârı bu yahîm neşriyatın zararlı tesirlerine mâruz bırakmak, D) Bütün bu kanun dışı faaliyetlerini umumi efkâra karşı haklı gösterebilmek için T. B.M. Meclisinin, onun itimadına mazhar Hükümetin [meşruiyetinden halkı şüpheye düşürecek ve bundan da ileri olarak, gelecek seçimlerin de meşruiyetini şimdiden muallel imiş gibi göstererek kurulmuş ve kurulacak iktidarlar aleyhine vatandaşları gayrimeşru yollarla tahrik etmek suretiyle itimatsızlığa ve huzursuzluğa sevk etmek, E) Hücre teşkilâtı ile işliyen gizli kollar kurmaya çalışarak, yukarda mâruz faaliyetleri daha müessir «bir hale getirmek, Suretleriyle giriştiği yıkıcı, kanun dışı ve gayrimeşru faaliyetleriyle; F) Aynı maksat ve gayelerle ve neşir yolu ile faaliyette bulunarak, Cumhuriyetimizin ve genç demokrasimizin fikrî ve mânevi temellerini tahrib eden, Devletin ve cemiyetin ana müesseselerini şantaj, baskı ve tehdit suretiyle işlemez bir hale getirmek, hakikatleri tahrif etmek, yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin siyasi, iktisadi, malî, içtimai hayatını tehlikeye mâruz bırakan bir kısım hasının; Bünyesini; çalışma tarz ve metotlarını ve kanunlar muvacehesindeki tutumunu veyahut 159 yollarla, hükümeti idari ve adli mercilere karşı galeyana getirerek kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışıyor, orduyu siyasete alet etmeye çalıştığı gibi basını da iktidar partisine karşı kullanıyordu. Bunları yaparken de seçim güvenliğinin sağlanmadığı konusunda iktidar aleyhinde vatandaşları kışkırtmak adına yalan neşriyatlar yaparak Gaziantep’te, Zile’de, Uşak’ta, İstanbul’da ve Yeşilhisar (Kayseri)’de yaşanan olayların bir demokrasi mücadelesi gibi gösterilmeye çalışıldığı603 iddia ediyorlardı. İktidar partisi olarak DP’nin, TBMM’nin kendisine verdiği hakları kullanması ve artık bu meseleye bir dur demesinin vaktinin geldiğini bildiriyorlardı. Çünkü iktidara göre ana muhalefet partisi, demokrasinin fikri ve manevi temellerini sarsacak ithamlarda bulunarak siyasi, toplumsal ve ekonomik hayatı tehlikeye düşürmekteydi.604 Bütün bu ithamlar karşısında İsmet İnönü, iç politikada huzuru sağlamanın Büyük Millet Meclisinin eski bir kaygısı olduğunu açıklayarak, hükümetin bu konudaki uzlaşmaz tutumu ve emrivaki getirdiği kanunlar nedeniyle, iç politikada huzurun sağlanamadığını, oysa bütün vatandaşların siyasi kanaatleri ne olursa olsun, kanun önünde eşit muamele görmesinin şart olduğunu dile getirmişti. Ancak DP iktidarının bu zamana kadar böyle bir muamele yapmadığını ve bu önergenin kabul edilmesi halinde siyasi hayatımızın tamir ve deva kabul etmez bir uçuruma atılacağını açıklamıştır. Bu önerge ile “Türkiye'deki her nevi siyasi teşekküllerin icabında durdurulması yetkisinin ve lüzum gördüğü bütün tedbirleri almak salâhiyetinin verilmesini ve(…) böylece Meclis Tahkikat Encümeni namı altında bir baskı idaresinin”605 kurulmak istendiğini ifade ediyordu. Böyle bir önergenin kabul edilmesi hukuka aykırı olduğu gibi aynı zamanda Anayasanın üstünde ve kanun dışında olan gayrimeşru bir talepti. kanunları işlemez hale getirmek hususundaki gayrimeşru faaliyetlerinin önlenmesini gayrimümkün kılmakta olan sebeplerin mahiyetini tetkik ederek elde edeceği neticeleri T. B. M. Meclisine bildirmek üzere, Dahilî Nizamnamenin 177.nci maddesi hükümlerine göre 15 kişilik bir tahkikat encümeni kurulmasını; bu encümenin T.B.M.Meclisinden veya adlî mercilerden ayrıca karar istihsaline lüzum olmaksızın, Dahilî Nizamnamenin 16nci babında yer almış bütün salâhiyetlerle teçhiz olunmasını; tahkikatın selâmetle cereyanımı temin bakımından ve tahkikatın devamı müddetinçe maksur ve münhasır olmak üzere Türkiye'deki her türlü siyasi hareket ve faaliyetleri durdurma karan da dâhil olmak üzere lüzumlu göreceği bilcümle tedbir ve kararları da ittihaz etmeye ve icabında Meclis dışımda da faaliyette bulunmaya yetkili kılınmasını ve ayrıca mesaisini üç ayda ikmal etmesini arz re teklif ederiz. 14.IV.1960 Bursa Mebusu Denizli 'Mebusu Mazlum Kayalar Baha Akşit” 603 Eroğul, a.g.e., s. 155. 604 a.g.e., s. 156. 605 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13 İçtima: 8, Elli sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 195-196. 160 DP adına konuşan Samet Ağaoğlu ise böyle bir tahkikatın zorunlu olduğunu vurguluyordu. Bu tahkikat ile ilgili de iç politikada son zamanlarda yaşanan münakaşaların her konunun üzerinde yer almaya başladığını, hatta şehir medyalarından köy kahvelerine, köy kahvelerinden harman meydanlarına, parti ocaklarından aile muhitlerine, aile muhitlerinden mektep bahçelerine kadar bu tartışmaların yaşandığını dile getiriyordu. Başta Büyük Millet Meclisi olmak üzere bütün devlet müesseselerin itibar, haysiyet ve şereflerinin hiçe sayıldığını, iftira, isnat, tezvir, hakaret, küfürün siyasi mücadele silâhları olarak kullanıldığını anlatarak devlet ve cemiyet meseleleri üzerinde akla ve hayale sığmaz iddiaların olduğunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bir parti meclisi olarak gösterildiğini iddia ediyordu.606 Bütün bunların son bir kaç aydır yayımlanan gazete manşetlerinin incelenmesi durumunda tespit edilebileceğini vurguluyordu. İsmet İnönü ise “Meşrutiyet ihtilâlinden geldik. Cumhuriyet ihtilaline yöneldik. En sonu, Cumhuriyet ihtilâlinden demokratik rejime geçinceye kadar çok gayret sarf ettik ve çok zahmet çektik. Çok güç bir devirdi bu. Ama, sabırla muvaffak olduk.”607 Diyerek çok partili hayata geçilmesi konusunda CHP’nin çektiği güçlükleri anlatarak, büyük devrimler için yapılmış ihtilâllerden sonra normal iktidarların kurulamadığını ifade ediyordu. Ancak şimdi, ihtilâlin, iktidarı bir defa eline geçirmiş olanlar tarafından yapıldığını, seçimle iktidara gelerek, Devletin vasıtalarına el koyduğunu; seçimle gitmek ihtimali ufukta “görüldü mü ben buradan gitmem telâşına düştüğünü” vurgulamış ve DP’ye “Ne oldu telâşınız ne?”608 diyerek TBMM kürsüsünden sormuştu. Türkiye’de, demokratik rejimin kurulduğunu dile getiren İnönü, ülkeyi demokratik rejimden ayırıp baskı rejimi haline götürmenin tehlikeli olduğunu açıkladıktan sonra “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şimdi 'arkadaşlar, şartlar tamamı olduğu zaman milletler için ihtilâl meşru bir haktır’. Fakat ihtilâl aslında bir millet hayatının asla arzu etmiyeceği, çetin ve tehlikeli bir ameliyattır.”609 Diyerek basiretimiz yerinde ve aklımız başımızda ise normal bir demokratik rejimin esaslarına uygun, eşit haklarla dürüst bir seçimin sonuçlarının kabul 606 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13 İçtima: 8, Elli Sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 203-205. 607 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13 İçtima: 8, Elli Sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 206. 608 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13 İçtima: 8, Elli Sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 206. 609 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13 İçtima: 8, Elli Sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 207. 161 edilmesi gerektiğini Meclis Tahkikat Encümeni gibi 3 aylık fevkalâde bir idare ile muhalefet partisinin ve basının her yerde takip edilmesinin demokratik esaslara aykırılığını açıklamıştır. Mecliste yaşanan sert tartışmalar neticesinde Mazlum Kayalar ve Baha Akşit tarafından verilen önerge610 kabul edilerek takrirde teklif edilen 15 kişilik komisyonun seçimi gerçekleştirilmiş ve ülke geri dönülmez bir yola doğru sürüklenmiştir. Kars Mebusu Sırrı Atalay'a 12 ve Kars Mebusu Hasan Erdoğan'a 6 inikat için Meclisten muvakkaten çıkarılma cezalarının verilmesi kabul edilmişti.611 Sonraki süreçte tahkikat komisyonunun faaliyetleri ile ilgili mecliste yaşanan gerginlikler yeni cezaları beraberinde getirmiş ve bu süreçte Kırşehir Mebusu Osman Bölükbaşı'na 6 İnikat için muvakkaten Meclisten çıkarma cezalarının verilerek, Tokat Mebusu Faruk Ayanoğlu'na takbih cezasının verilmesi kabul edilmiştir.612 Malatya Mebusu İsmet İnönü'nün, kanun teklifinin heyeti umumiyesi üzerinde yapmış olduğu beyanları nedeniyle kendisine 12 inikat için Meclisten muvakkaten çıkarılma cezasının verilmesi kabul edilmişti. Meclis Başkanının uyarılarına rağmen, müzakerelerin yapılmasına engel olan “Adana Mebusu Suphi Baykanı, Urfa Mebusu Yaşar Alhas, Gümüşhane Mebusu Nihat Sargınalp'a üçer inikat, Malatya Mebusu Nurettin Akyurt, Tokad Mebusu Reşit Önder, Malatya Mebusu Mehmet Mikayla, Burdur Mebusu Osman Eroğlu, Ankara Mebusu Ahmet Üstün, Ankara Mebusu Hasan Tez, Uşak Mebusu Al Rıza Akbıyıkoğlu, Erzincan Mebusu Adil Sağıroğlu, Malatya Mebusu Tevfik Ünsalan'a altışar inikat”613 için Meclisten çıkarılma cezasının verilmesi kabul edilmiştir. 610 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 13, İçtima: 8, Elli sekizinci İnikat, 18.IV.1960, s. 207. “Cumhuriyet Halk Partisinin yıkıcı, gayrimeşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyetinin nelerden ibaret olduğunu tahkik, tesbit ve memleketin her tarafında yaygın bir halde görülen kanun dışı siyasi faaliyetlerin muhtelif sebeplerine intikal etmek, matbuat meselesiyle adlî ve idari mevzuatın ne suretle tatbik edilmekte olduğunu tetkik eylemek üzere kurulması kabul edilen 15 kişilik tahkikat encümeni için' yapılan seçime 354 zat katılmış neticede aşağıda adları yazılı zatlar hizalarında gösterilen reyleri almışlardır. Saygı ile arz olunur . Bursa Y. Teksel, Kastamonu Ş. Esen Tekirdağ N. Aknoz, Kayseri Osman Kavuncu, Gazianteb Bahadır Dülger, Samsun Nüzhet Ulusoy, Isparta Said Bilbiç, Denizli A. Hamdi Sancar, Balıkesir Vacid Asena, Çorum Kemal Biberoğlu, Kütahya Kemal Özer, Kastamonu Hilmi Dura, Samsun Ekrem Anıt, Sakarya Nusret Kirişcioğlu, Denizli Turan Bahadır, Sakarya Selâmi Dinçer, Konya Himmet Ölçmen, Nevşehir Necmeddin Önder.” 611 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 18 Içtima: 8, Elli dokuzuncu İnikat, 20.IV.1960, s. 216. 612 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 18 Içtima: 8, Altmışıncı İnikat, 5.IV.1960, s. 245. 613 T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 18 Içtima: 8, Altmış ikinci İnikat, 29.IV.1960, s. 312. 162 3.2. Bursa’da Vatan Cephesine Karşı Güç Birliği Hareketi’nin Oluşumu Huntington’a göre, 1946’dan sonra Türkiye’de çok partili hayata geçilmiş olsa da siyasal kutuplaşma düzeyi düşük olduğu için Atatürk'ün düşündüğü, çağdaş uygarlık seviyesinde siyasi parti örgütlenmesi gerçekleştirilememiştir. Bunun en açık göstergesi de 1954 seçimleri sonrasında Demokrat Parti’nin muhalefete karşı tavrıdır. Çünkü bu dönemde dış politikada elde edilen başarılar iç siyasete yansımamış; iktidar iç politikada anti-demokratik uygulamaları hayata geçirmeye başlamıştır. Demokrat Parti’nin seçim sonucunda elde ettiği bu başarı Şerafettin Turan’ın ifadesiyle güç zehirlenmesi yaratmış, basına, üniversitelere ve muhalefet partilerine karşı tutumunu daha da sertleştirmiştir. Muhalefet yanlısı olduğu herkesçe bilinen ünlü gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın tutuklanmış ve hapse atılmıştı. Adnan Menderes, 9 Şubat 1958 tarihinde Bursa’da halka hitaben gerçekleştirdiği konuşmada, iktidarın muhalefete yönelik baskı politikası takip etme nedenlerini şöyle sıralıyordu: “Muhalefet, zorlaya zorlaya bizi bazı tedbirler almaya mecbur etti. Tedbirler demokrasiye uygun neticeler değildir. Eğer onlar zorlamasalardı, bugün beğenmedikleri birçok kanunun çıkarılmasına gerek kalmazdı. Sizin üstünüze yürünürse elbette müdafaa tedbirlerini alırsınız. Fakat daha şiddetli kanunların çıkması için ne derece zorlarlarsa zorlasınlar DP sınırı aşmak, ölçüyü kaçırmak gafletini göstermeyecektir.”614 Diyerek çıkarılan sert kanunların sorumlusu olarak CHP ve diğer muhalefet partilerini gösteriyor ve iktidarın kendini müdafaa etmek amacında olduğuna değiniyordu. Esasında Adnan Menderes, muhalefete karşı tepkisini sürekli arttırıyor hatta muhalefeti darbe yapmaya çalışmakla suçluyordu. Menderes’e göre, muhalefet Irak’taki gibi bir darbe yapma düşüncesindeydi. Basın ve üniversitelerin eleştirilerinin artması Menderes’i oldukça rahatsız etmişti. Adnan Menderes’in bu konuşması yerel basında eleştirilere neden olduğu gibi, muhalefet partileri arasındaki işbirliği çabalarını da arttırmıştı. Ana muhalefet partisi olan CHP, 16 Eylül 1958’de meclis grubunda yayınladığı bildiri de “iktidar partisi idarecileri, iç politikada yeni bir şiddet ve baskı devri açmak hevesine kapılmış görünüyorlar. Halkın dikkatini hakiki dert ve davalardan uzaklaştırmak için muhalefete 614 Halil Cin, “Türk Demokrasi ve Kalkınma Tarihinde 14 Mayıs 1950 ve 27 Mayıs 1960 Dönemeçleri Sempozyumu Açış Konuşması”, Ata Dergisi, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Sayı 3, (1992), ss.1-22, s.14-15; Feroz Ahmad- Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945- 1971), Ankara: Bilgi Yayınları, 1976, s.131-133. 163 ihtilalcilik isnat ediliyor”615 denilerek ülkede ki huzursuzluk kaynağının iktidar olduğuna vurgu yapıyordu. DP kurulduğu ilk andan itibaren askerin arasına ve üniversitelere siyaset sokmama kararında olduğunu söylerken, 13 Aralık 1958'de İstanbul Üniversitesi'nde bir Demokrat Parti Gençlik Kolu kurdurarak ülkedeki gerginliği daha da tırmandırıyordu.616 İzmir’de 200.000 Egeli vatandaşa hitap eden Başbakan Adnan Menderes, muhalefetin son zamanlarda siyasi mücadeleyi bir kör döğüşü haline getirmesinden yakınıyor ve ülkede yaşanan siyasi ve ekonomik istikrardan bahsediyordu. CHP döneminin istikrarının kara saban istikrarı olduğunu vurgulayan Başbakan, böyle bir kalkınmanın DP için isyan nedeni olduğunu vurguluyor ve muhalefet partilerinin iktidarı yıpratma çabalarını durduracağını vurguluyordu.617 Menderes’in gerçekleştirdiği bu konuşma, Bursa’da muhalefet yanlısı gazetecileri rahatsız etmiş ve 14 Ekim 1958’de, “Muhalefetin Güç Birliği” adlı yazı Yeni Ant’ta yayımlanmıştı. Bu yazı da özellikle 1957 seçimleri öncesinde muhalefet partilerinin birleşme girişimlerini engelleyen politikaları, eleştirilerek şimdi bu birleşmenin bir an evvel yapılması gerektiği gündeme getiriliyordu. Adnan Menderes’in son dönemlerdeki uygulamaları da Nazi liderine benzetiliyordu.618 615 Ahmad, a.g.e., s.184-185. 616 Ahmet, a.g.e., s.188. 617 Zafer, 21 Eylül 1958. “Siyasi mücadeleyi bir kör döğüşü haline getirmiş olan muhalefetin bu meşum mücadele tarzına son vermek lazımdır. Artık iğneden ipliğe, buzdolabından, dikiş makinesine, yarın lokomotife kadar bütün ihtiyaçlarımızın yüzde yüzünü memlekette yapmak mümkün olacaktır. Bir de bize istikrardan bahsediyorlar! Ne de istikrar? Çarık, kağnı, kara sapan medeniyetine çakılıp kalmakta mı istikrar. Bizim iktidarımız böylesine bir istikrar anlayışına karşı bir kıyamdır…” 618“Muhalefetin Güç Birliği”, “Yeni Ant, 14 Ekim 1958, s. 2. “İktidar partisi önderinin, Ege propaganda gazetesinde muhalefet partilerini birbirinden ayırmak veya birbirine düşürmek için kullandığı taktik tamamı ile boşa gitmiş; daha doğrusu hedefinin tam tersi bir sonuca varmış görünüyor. Hür Parti’ye taktik icabına göre iktidar önderi tarafından kendisine açılan kollara başını bile döndürüp bakmaksızın, yine aynı taktik mucibince etrafı dikenli tel örgülerle çevrili bir tecrit kampına alınmak istenen CHP’den yana meylediyor. Hür. Parti’nin bu hareketini yalnız ruh asaleti fikri dürüstlük ve siyasi namuskârlık namına değil, akıl bakımından takdire şayan buluruz. Hitler’e bütün Avrupa Kıtasını fethetmek imkânını veren faktör demokrasisine çevreleyen muhtelif boyda demokratik devletlerin kimini ürküterek, kimini kandırıp ayartarak kendi demir çemberi içine aldı ve bu suretle fütuhat yolu üzerindeki bütün engelleri kaldırmış oldu. Bizce, Hürriyet Partisi Genel İdare Kurulu bu bakımdan o bedbaht devletleri idare eden hükümetlerden çok daha dirayetlice hareket etmiştir. Yani komşumuzun başına ne gelirse gelsin biz kendi dostumuzu kurtaralım dememiştir ve bahusus müntered davayı kendi evlerinin işleri üstünde tutmak civanmertliğini göstermiştir. Zira HP Genel İdare Kurulu tebliğinin metnindeki “… Her türlü hissi unsurlardan tecerrüt edebilerek” fıkrasında biz ancak böyle bir siyasi fazilet manası çıkarabiliriz. CHP demokrasi ve hürriyet mücadelesinde bunun birçok örneklerini göstermiştir. Tıpkı HP Genel Kurulunun düşündüğü gibi bizde kendi parti meselemizin fevkinde bir memleket davası karşısında bulunduğumuzu hissetmekte ve bu davanın gittikçe çetinleşip sarpa sardığını görmekteyiz. Bunun hal ve faslı ancak gerçek demokrasi hasretlerinin kendi aralarında bir milli birlik teşkil etmelerine bağlıdır. Ve biz o kanaatteyiz ki muhalif partiler arasında bu birlik 1957 Ekim ayındaki seçimlerden beri Türk milletinin oy çoğunluğuyla “dejure” tahakkuk etmiş bulunmaktadır. Şimdi yapılacak şey bunu “de facta” hale getirmekten ibarettir. HP’nin “güç birliği” teşebbüsü bu bakımdan dünkü işbirliği hareketini göre gerçekleştirmesi çok daha kolay 164 3.3.Yerel Basının Vatan Cephesi’ne Yaklaşımları Bursa’da yayınlanan Hakimiyet gazetesinin verdiği haberlere göre ana muhalefet partisi ve Hürriyet Partisi’nin 1958’de birleşmesi, Bursa’da bu partilere üye olan vatandaşları hayli rahatsız etmiş ve bu kişiler bağlı oldukları teşkilatlardan ayrılarak Demokrat Parti saflarına, yani Vatan Cephesi Ocaklarına kayıt olmuştu. Bu durum da Bursa’da ki Demokrat Partilileri oldukça mutlu etmişti. Andan Menderes’in Manisa mitingi sonrasında oluşturulmaya başlanan Vatan Cephesi Ocakları, haberlerini sadece gazeteler vermekle kalmamış aynı zamanda bu ocaklara yapılan kayıtlar her akşam haberlerinden sonra da radyoda verilmeye başlanmıştı. Bu durum bütün ülke de olduğu gibi Bursa ilinde de tepkiyle karşılanmış ve Bursa CHP İl Başkanı, bu haberlerin doğru olmadığını açıklama gereği duymuştu. Bu konuyla ilgili de Bursa’da muhalif olan Yeni Ant gazetesi zaman zaman radyo konusunu dile getirmiştir. Yeni Ant yazarlarından Sadrettin Çanga, Kasım 1958’de “Radyoyu Ebediyen kullanmak!” adını verdiği yazıda, Başbakan’ın yurt gezilerinde ve gittiği yerlerde radyo hakkındaki söylemlerinin, vicdan sahibi vatandaşlar tarafından çok garip karşılandığını dile getirmektedir. Başbakana göre muhalefet partilerinin, iktidara karşı takip ettiği politika nedeniyle, ülke anarşiye sürüklenmekte ve iktidar ülkede huzur ve asayişi temin etmek için devletin malı olan radyoyu kullanmaktadır. Oysa bu zihniyette bir devlet başkanına dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacağını açıklayarak, kendi partisine ait kabul ettiği radyonun haklarının bütün vatandaşlara ait olduğunu, radyo aracılığıyla iktidar partisinin yaptığı eserleri halka anlatma gereği hissettiğine değinmektedir. DP’nin iktidar yıllarında yaptığı eserlerin halk tarafından görüldüğünü ve bunun için propagandaya gerek olmadığını ifade eden Canga, yine de yapılan eserler anlatılmak isteniyorsa radyonun kullanılabileceğini düşünmektedir. Ancak radyonun sadece muhalefet partilerine saldırı şeklide yayın yaptığını, muhalefetten ayrılan ve Vatan Cephesi’ne katılan kişilerin isimlerinin verilmesini ağır bir dille eleştirmekte ve DP telakki edilmek lazım gelir. Zira kanunla imkânsızlaştırılan “İşbirliği” hareketi haddi zatında muhalefet idarecilerinin iyi niyetinden başka bir mesnede dayanmıyordu. Hâlbuki bugünkü “güç birliği” amacı milletin idaresi gibi bir realiteye istinat etmektedir. Muhalif partiler 27 Ekim 957 seçimleri neticesinde oy yekûnlarını gösteren rakamlarla adeta riyazi bir katiyetle beliren bu realitenin manasını ne yazıktır ki, bugüne kadar layıkıyla anlayıp takdir edememişlerdir. Bunu anlamış olsalardı kendilerini daha kuvvetli his edeceklerdi ve bu kuvvetlerini bir takım gruplaşmalara içinde dağıtıp harcamaktan çekineceklerdi. Acaba şimdi HP Genel İdare Kurulunun tebliği bir intibah saatinin çalışına mı işarettir? Eğer böyle ise bunu geçen 27 Ekim seçimlerinin seçmen çoğunluğu ve bağımsızlarla beraber CHP’nin de memnunlukla karşıladığından eminiz.” 165 liderinin radyoyu ebediyyen kullanma niyeti olsa da buna ömrünün yetmeyeceğine değinmektedir.619 Çünkü 1957 seçimleri sonrasında iktidar partisinin almış olduğu oy oranları ve sonrasında yaşananlar halkın iktidara duyduğu güveni büyük ölçüde sarsmıştı. Yeni Ant’da aynı süreçte Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Vatan Cephesi mi? Kara Kuvvet Cephesi mi” adlı yazısında radyo konusu ele alınarak iktidarın 1957 seçimleri sonrasında takip ettiği sert politika eleştirilmişti. İktidar partisinin muhalif basını susturma çalışmaları nedeniyle bu dönemde İstanbul ya da Ankara’da yasaklar nedeniyle yayımlanamayan bazı yazılar, Bursa’da Yeni Ant gazetesinde yayımlanmakta ve el altından aynı gün içerisinde İstanbul’a ulaştırılmaktaydı. Yakup Kadri yazısında iktidar partisinin artık dayanacak kimsesinin kalmadığını, basının, aydınların, kırsal kesimde yaşayan halkın, tüccarın hatta büyük iş adamlarının dahi DP’de yaşamış oldukları hoşnutsuzluğu dile getirerek, iktidarın başvurduğu bu baskı politikasının çağdaş 619 Sadrettin Çanga , “Radyoyu Ebediyen kullanmak!”, Yeni Ant, 9 Kasım 1958, s. 2. “İç politikamızın başlıca mevzuunu teşkil eden radyo hakkında Adnan Menderes’in Burdur’da söyledikleri sözler, insaf sahibi vatandaşların pek garibine gitmiştir. Menderes diyor ki: ‘Onlar öyle meş’um bir propaganda yapıyorlar ki, bunlara karşı vatandaşı tenvir etmek için devletin malı olan radyoyu kullanıyoruz, Anarşiye ve anarşist zihniyete paydos demek üzere en demokratik yolu seçerek radyoyu kullandık, kullanıyoruz ve ebediyen kullanmaya devam edeceğiz.’ Devlet radyosuna bu zihniyetle tesahup eden bir hükümet başkanına dünyanın hiçbir köşesinde rastlanmaz. Hatta bizde bile(…) Şaşmayınız, yanlış ifade etmiş değiliz. Evet, bizde bile rastlanmaz. Zira yukardaki sözleri T.C. Hükümetinin Başkanı değil de, iktidarda bulunan DP’nin Genel Başkanı söylemiştir. Hüsnüyetli olarak kendimizi böyle düşünmeğe zorlamakla teselli bulmaktayız. Mamafih, DP genel başkanının partisine ebediyen mal etmeğe çalıştığı radyonun tasarrufuna ait haklarının sebepleri üzerinde durmamız gerekmektedir. Adnan Menderes, muhalefetin meş’um propagandasına karşı vatandaşı tenvir maksadıyla radyoyu kullandıklarını söylemekle bizzat kendi partisinin iktidardaki icraatının müspet olmadığını kabul etmiş durumdadır. Görülmemiş kalkınma, nurlu istikbalin muazzam eserleri olan fabrikalar, yollar ve barajlar için radyodan dil dökmeye lüzum var mıdır? Yaptığı eserlerin mevcudiyeti ile öğünenler gözle görülebilen ve elle tutulabilen eserlerin hizmetlerini dilleriyle ifade edecekleri yerde istihsal imkânlarıyla vatandaşa tanıtabilseler daha iyi olmaz mıydı? Yapılan her yol, her fabrika ve her baraj müspet hizmetler temin ediyorsa vatandaş bunu gözleriyle görmektedir. Bunlar için radyoda propaganda yapmaya ihtiyaç yoktur. Her eser, eğer faydalı düşüncelerle tesis olunmuşsa yarattığı imkânlarla bizzat kendisinin propagandasını mutlaka yapar. Vatandaşa gelince, O dille tenvir yerine gözüyle gördüklerine inanacaktır. Adnan Menderes, devlet radyosunu vatandaşı sadece bu mevzularda tenvir etmek için kullansa bir bakıma söyleyecek söz bulamazdık. Fakat devlet radyosunda muhalefet partilerinden istifalar ile DP saflarına katılanların haberleri yer almaktadır: Hiçbir Türk vatandaşının bu mevzularda tenvir edilmeğe ihtiyacı bulunduğunu zannetmiyoruz. Şayet böylesine tenvirden maksat DP teşkilatını manen takviye ve muhalefet partilerini sindirmekteyse ki düşünülen budur, vatandaşın bu şekil hareketlere de itibar etmediğini herkes bilmektedir. DP genel başkanı radyoyu ebediyen kullanacakmış(…) Hemen söyleyelim ki, radyoyu ebediyen kullanmaya DP’nin ömrü yetmeyecektir. DP 1957 seçimlerinde çoktan ebediyete veda etmiştir. Radyoyu ebediyen kullanacağız, derken DP genel başkanı, olsa olsa şimdi her türlü iktidar kudretine sahip olmanın ve yarın iktidardan düştükten sonra memlekette hakiki demokrasinin teessüsü ile bu imkânları elde edeceği kanaatiyle hareket etmektedir. Bu ümit ve bu düşünce bir bakıma doğrudur. Ama ne var ki, İktidardan düştükten sonra bu mümkün değildir.” 166 demokrasilerle örtüşmediğini ve Ortaçağ düzeninde devletin idare edilmeye çalışıldığını açıklamaktadır. 620 Bu süreçte yaşanan Zile (Tokat) Olayları da, Bursa basınında yer bulmuş İnönü’nün miting yapmasını engellemek için, Zile Kaymakamı Tevfik Zorlu’nun sokağa çıkma yasağı ilan etmesi ve Zile’de kargaşa yaşanması, muhalefet tarafından eleştirilmiştir. Bu olaylar Bursa’da halkın CHP saflarına katılmasına neden olurken Demokratları rahatsız eden temel mesele, CHP’lilerin halk tabanından gördüğü ilgi olmuş ve bu nedenle muhalefete karşı baskı politikalarını şiddetlendirmiştir. Bu olaylar sonrasında Bursa’da DP Bala Ocağı’na mensup pek çok kişi ve Mamatlı Bahçe Köyünde621 yaşayan yüzyirmi vatandaş, DP’den ayrılarak CHP saflarına katılmıştı. İktidar partisinden ayrılarak CHP saflarına geçen bu vatandaşlar CHP’nin Ankara vekilleri ile görüşerek CHP’ye geçmelerinin kendileri için mutluluk olduğunu açıklamış ve İsmet İnönü’yü genel merkezde ziyarette bulunmuşlardır.622 Bu durum CHP’nin Bursa’da güç kazandığının göstergesi olarak değerlendirilebilir. 620 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Vatan Cephesi mi? Kara Kuvvet Cephesi mi?”, Yeni Ant, 2 Kasım 1958, s.2. “Mesele kalmadı. DP iktidara desteğini kara kuvvette arıyor. Bu destek çürük tahtadan bir koltuk değneği kadar bile sağlam değildir ama ne yapsın memlekette dayanacak başka bir şey görememektedir. Basın aleyhine dönmüştür; aydınlar onu tutmamaktadır: Köylü ve işçi tabakalarının ondan sıdkı sıyrılmıştır; tüccar esnaf ve hatta milyonlara gark ettiği iş adamları ona karşı hoşnutsuzluklarını artık gizleyemez olmuştur; cemiyetin bel kemiğini teşkil eden orta hallilerinin ise onun hakkında ne düşünüp ne söylediği herkesin malumudur. Şimdi, DP iktidarına kala kala bir cehalet ve gerilik unsurlarının karanlık cephesine sığınmak ve Said-i Nursi’nin duasından medet ummak kalıyor. Şimdiden bu hedefe ulaşmak yolunda “Padişahım çok yaşa” yazılı tuğralı yeşil bayrağın altından bile geçmeye katlandı. Her şeye rağmen iktidar dizginlerini elden kaçırmamak için daha nelere katlanacağı da belli değildir. İktidar? Lakin karanlığa gömülü bir iktidarın ne zevki vardır? Burada göz gözü görmez; insan yürürken nereye bastığını bilmez ve durduğu yerde müstehaseleşip kalır. Kara kuvvete teslim olmanın diri diri bir mezara girmekten ne farkı vardır? DP iktidarı erkânı hiç değilse bu en yakın tarihi dersten ibret almalıdır. Kara Kuvvet kendi cinsinden olmayan kuvvetlere iştirak etmez. Bir defa fırsatı ele geçirdi mi derhal kafalar üstünde ruhlar üstünde ve vücutlar üstünde mutlak hâkimiyetini kurar. Paslı satırını indirirken muhalif ve muvafık arasında hiçbir fark görülmez. Evet, ne yapsalar ne etseler Kara Kuvveti kandıramazlar. Zira iki türlü dil kullanmaktadır. Bir yandan ona çeşitli tavizli sözler söylerken öbür yandan Türk milletini muasır medeniyet seviyesine yükseltmekten bahsetmektedirler. Bu tezada düşerken acaba Kara Kuvvetin kendilerine itimadını kökünden sarkıntılıkların farkında değil mi? Acaba Kara Kuvvetin her şeyden evvel bu muasır medeniyetten irkildiğini ve bir Orta-Çağ karanlığı hasreti içinde yaşadığını bilmezler mi? 621 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Fon Kodu: 30-1-0-0/Yer No:45-271-5 Belge Tarihi:29.01.1959.00.00.0000; Bkz: Tunç, a.g.m., ss. 137-162 “1946’dan beri DP Bala teşkilatında çalışan Mamatlı Bahçe Köy Muhtarı Ali Şenayar, DP Ocak Başkanı Mehmet Sevil, Yeniköy DP Ocak Başkanı Ali Pehlivan Ebülhas, DP Ocak Başkanı Bahri Koçak dün beraberlerinde CHP Bala İlçe Balkanı Mevlüt Öztürk olduğu halde şehrimize gelerek 120 arkadaşıyla birlikte DP’den ayrılıp prensip ve tutumunu benimsedikleri CHP’ye kaydolduklarını bildirmişlerdir. DP den ayrılan ve CHP’ye kaydolan yurttaşlar dün CHP Ankara milletvekillerinden İbrahim Saffet Ömay, Osman Alişiroğlu, İlyas Seçkin Hasan Tez, Mehmet Ali Ceritoğlu ve İsmail İnan’la görüşmüşler ve hep birlikte CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’yü genel merkezde ziyaret ederek CHP saflarına geçmekle duydukları büyük sevinç duyduklarını bildirmişti.” 622 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Fon Kodu: 30-1-0-0/Yer No:45-271-5 167 Yeni Ant yine bu dönemde verdiği haberde Bursa’nın Narlıdere Köyünde de sorunlar yaşamaya başladığını ve bu köyde bulunan kırkaltı Demokrat Partili vatandaşın istifa ederek, CHP ocaklarına katıldığını aktarıyor ve bu katılımların bölge halkında tepkiyle karşılandığını aktarıyordu.623 Bu süreçte muhalefet partileri de Bursa da etkin propaganda yollarına başvurmuş ve kurulan yeni ocaklar aracılığıyla üye sayısını arttırmaya özen göstermişlerdi. Çok yönlü işleve sahip olan bu ocaklar zaman zaman devrin ileri gelenlerinin isimleri ile açılmıştır. Bursa’da CHP Merkez İlçe Başkanlığı’na bağlı İnönü Ocağı da bu süreçte açılmıştı.624Toplumsal taban olarak eşraf ve memura dayandığı iddia edilen Cumhuriyet Halk Partisi, Bursa ilinde ve ilçelerinde, halka ocak toplantıları ile ulaşmıştır.625 Çünkü özellikle Ocaklar sayesinde çok büyük halk kitlelerinin ve yığınlarının yöneticilere ulaşabilmesi kolaylaşmış ve parti liderleri Ocak ve Bucak teşkilatları sayesinde, bölgenin partiye göstermiş olduğu eğilim ile ilgili fikir sahibi olmuştur. Bu ocaklarda gerçekleştirilen toplantılarda CHP’nin propagandası DP’nin bir sonraki seçimlerde başarı elde edemeyeceği üzerinde yoğunlaşırken, DP ocak toplantılarında daha çok İsmet İnönü’nün hakkında konuşmalar gerçekleştirilmekteydi. DP’nin Merkez ilçesine bağlı Adaköy’de yapılan böyle bir toplantıda, İsmet İnönü hakkında yapılan bazı konuşmalar, bölgede herhangi bir partiye üye olmayan vatandaşları rahatsız etmiş ve bu vatandaşlar tepki olarak CHP’ye katılmıştı.626 Belge Tarihi:29.01.1959.00.00.0000; Bkz. Tunç, a.g.m, ss.137-162 623 Yeni Ant, 19 Aralık 1958, 624 Yeni Ant, 7 Ocak 1959, 625 Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni (Dün Bugün Yarın), 2.Cilt, 4. Baskı, 1. Basım, 1968, Ankara: Bilgi Yayınevi, Bilgi Basımevi, 1969, Cilt 1, s. 240. 626 Yeni Ant, 2 Ocak 1959. 168 3.4. Bursa’da Vatan Cephesi’ne Eleştiriler 1957 seçimlerinde DP’den Bursa Milletvekili seçilen Hüseyin Bayrı, DP Bursa il teşkilatının Vatan Cephesi Hareketine karşı olduğuna değindiği anılarında şu ifadeleri kullanmaktadır: “Biz hem milletvekilleri, hem Bursa teşkilatı olarak ‘Vatan Cephesi’ ne karşıydık. Bu, daha ziyade Ankara’dan yapılıyordu. Biz milletvekilleri olarak tamamen karşıydık.”627 Teşkilatın bu harekete soğuk yaklaşımı nedeniyle olacak Bursa yerelinde Vatan Cephesi hareketi çok militan şeklinde devam etmemiş, yerel basına da her hangi bir aşırı olay yansımamıştı. Esasında Yeni Ant gazetesinin 1960 yılı itibariyle ekonomik olarak sıkıntılı süreci daha da artmış ve Nisan ayında da gazete kapatılmıştı. Hakimiyet gazetesi ise iktidara yakın duruşu nedeniyle gücünü daha da arttırmış, Vatan Cephesi’ne iltihaklar haberlerine yer vermeye devam etmişti. DP’nin son dönemlerdeki uygulamalarının ve Vatan Cephesi Ocaklarının halkı tahrik ettiği düşüncesine sahip olan bazı DP’li vatandaşlar sadece partilerinden istifa etmekle kalmıyor aynı zamanda farklı uygulamalarda gerçekleştiriyordu. Mesela İnegöl Muzal (Gündüzlü) Köyü’nde “Adnan Menderes/Ajans Haberlerini Dinlemeyenler Derneği”628 adıyla bir dernek kurulmuştu. Böylece partinin radyoyu kullanmasına tepki gösterilmişti. İnegöl, Yenişehir, Gemlik, Mustafakemalpaşa ve Karacabey’de çok güçlü olan Demokratlar zaman zaman bu tarz haberlerle sarsılmış olsalar da yine de bu ilçeler DP için son derece büyük bir önem taşımaktaydı. Gazetelerde CHP ocaklarından ayrılarak, Vatan Cephesi ocaklarına katılan kişilerin isimlerine yer verildikçe, CHP Bursa İl Teşkilatı bu haberlerin asılsız olduğunu ifade ederek, DP’ye kayıt olan kişilerin zaten eski Demokrat Partili olduğunu açıklama gereği duyuyordu. Ayrıca ocak toplantılarında sık sık Demokrat Parti teşkilatı içinde yaşanan kutuplaşmanın yerele yansıdığını aktarıyordu.629 Vekillerin yurt gezilerine çıkacakları dönemde DP Genel Sekreterliği, Adnan Menderes imzalı bir genelge yayınlayarak, parti genel kurullarının yaşanabilecek olaylar konusunda dikkatli olması gerektiğine değiniyordu. Adnan Menderes’in, Bursa 627 Yılmaz Akkılıç, Bursa’da Yakın Zamanlar, Bursa Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, Bursa: 2006, s. 324. 628 Yeni Ant, 2 Ocak 1959; Ahmad, a.g.e., s.188; Uyar. a.g.e., s. 43. “Radyonun DP propagandası yapması dolayısıyla, “Ajans Haberlerini Dinlemeyenler Derneği” kurulmuştu. İstanbul Valisi Ethem Yetkiner, 2 Aralık 1958’de bu derneği kapattı.” 629 Yeni Ant, 12 Şubat 1959. 169 Demokrat Parti İl İdare Heyeti Başkanlığına bu konu ile ilgili göndermiş olduğu genelge aşağıdaki gibidir: “Bursa Demokrat Parti Vilayet İdare Heyeti Reisliğine, 1-Aşağıdaki tel tamimi vilâyetinizde bulunan vekil ve mebus arkadaşlarıma bir suretinin tevdiinin ve aynı tamimin teşkilatınız kademelerine münasip şekilde iletilmesini, 2- Bazı Halk Partili milletvekillerinin ve Halk Partililerin bu meclis tatili esnasında memleketin muhtelif yerlerinde yapmakta oldukları gezilerde parti propagandası ve kisvesi adı altında birtakım kanunsuz ve yıkıcı faaliyetlere giriştikleri birçok yerden alınan malumattan anlaşılmaktadır. Bilhassa üzerinde durulması gereken cihet, parti mücadelelerinin tedhiş usullerine başvurmak suretiyle yürütülmeye cüret edilmesi istenmektedir. Bölgelerinizde bu gibi yıkım ve mutlak surette memleket aleyhine hareketlerle karşılaştığınıza eminim. Bize verilen malumata göre, muhalefeti maalesef yıkıcılık zanneden bazı mütecasirler gittikleri yerlerde ve bilhassa köylerde mutlaka iktidara geleceklerini ve devri sabık yaratacaklarını, hesap soracaklarını, iktidar mensuplarını kuracakları kendi tertiplerinde mahkemelerde süründüreceklerini ve mallarını müsadere edeceklerini velhasıl asıp keseceklerini ve bunları hukuk ve mevcut mevzuat dışında ve bulacakları yeni şiddet usulleriyle tatbik edeceklerini tekrar edip durmaktadırlar. Ayrıca uygun ve zararsız gördükleri yerlerde ise Halk Partisi’ne karşı şeylerin şiddetle cezalandırılacağını ve buna cürret eden köy ve kasaba halkının perişan edileceği kabilinden tehditleri de ilavesiyle vatandaşları tedhişe yeltenmektedirler. Binaenaleyh bütün partililerimizin daima uyanık bulunmalarını ve kim olurlarsa olsunlar rastladıkları yerlerde bu tedhişçiler hakkında derhal zabıt varakası tutularak kanuni tatbikat yollarına gidilmesini, memleketin huzurunu korumak ve kanunların tatbikini sağlamak bakımından son derece ehemmiyetli ve zaruri görmekteyim”630denilmekteydi. 630 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Fon Kodu: 30-1-0-0/Yer No:45-271-3 Belge Tarihi:23.01.1959.00.00.0000; Bkz. Yeni Ant, 20 Temmuz 1959; Bkz. Tunç, a.g.m., ss. 137-162 170 3.5. 1960 Askeri Müdahalesinin Bursa’daki Yansımaları Türkiye’de, Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonraki süreçte Mustafa Kemal ordu ve siyasetin birbirinden ayrı tutulması gerektiği görüşünde olmuş ve ordunun siyaset dışı kalması sürecini hassas bir sınırda tutmuştu: “O’da rejimin korunmasıdır.” Ordunun koruyucu vasfı, 1935 yılında TBMM’de kabul edilen “Ordu Dahili Hizmet Kanunu”nun 34. Maddesinde şöyle ifade edilmektedir: “Ordunun vazifesi; Türk yurdunu ve Teşkilatı Esasiye Kanunuyla tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.”631 Kanunla açık olarak belirlenen rejimi koruma ve kollama görevi, sonraki yıllarda ordu kademelerinde yer alan subaylar tarafından farklı yorumlanacak ve 27 Mayıs 1960 tarihinde asker rejimi korumak ve kollamak adı altında ülke yönetimine el koyacaktı. Ordunun 27 Mayıs’ta yönetime el koyması Cumhuriyet tarihinde bir ilki yaşatacak ve sonraki süreçte ülke gündeminde etkisini sürdürmeye devam edecekti. 27 Mayıs askeri müdahalesine gidilen süreçte, ordu içerisinde yer alan genç subayları siyasi iktidara karşı örgütleyen temel düşünce, Demokrat Parti iktidarının Atatürk devrimlerine, özellikle laikliğe karşı tavır aldığı düşüncesiydi. DP’nin iktidarı ele aldıktan sonra takındığı genel tutum, ordu içerisindeki rahatsızlıkları giderek arttırmıştı. Adnan Menderes’in 1954’te söylediği iddia edilen “Ben istersem orduyu yedek subaylarla idare ederim, kravatlı şövalyelerin burunlarını kıracağım”632 tarzı söylentilerde, iktidara karşı ordunun kinlenmesine neden olmuş, örgütlenme sürecinde olan birçok grubun amaçları arasında Kemalist ideolojinin korunması veya yeniden canlandırılması yer almıştı.633 Demokratik adımlar takip edilerek iktidarı devralan Demokrat Parti, kendi fikirleri dışındakileri yok sayarak, iktidara gelmesini sağlayan unsurlara karşı çıkmıştı.634 Sonuç DP iktidarının giderek artan baskı politikalarına karşı, ordunun yanı sıra, içerisinde basın, üniversite, baro, aydın ve gençlik örgütlerinin de yer aldığı, toplumdaki ilerici gruplar diye nitelendirilen kişilerin kamuoyunu etkilediği ve kamuoyuna bağlı olarak orduya 631 “Ordu Dahili Hizmet Kanunu”, Kabul Tarihi: 10 Haziran 1935, Kanun No: 2771, Resmi Gazete, S. 3031 (18 Haziran 1935). 632 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Ankara: Phoenix Yayınevi, 2004, s. 541. 633 Akyaz, a.g.m, s. 180. 634 Emre Kongar, Demokrasi ve Kültür, İstanbul: Hil Yayınları, 1983, s.15. 171 etkisi altına aldığı düşüncesi 27 Mayıs Hareketini ortaya çıkarmıştı.635 Müdahale sonrasında İnönü, teşkilatına yayınladığı genelgesinde, müdahalenin meşru olduğunu beyan ederken, hemen arkasından demokratik bir düzenin oluşturulması ve en kısa zamanda genel seçimlere gidilerek, devlet idaresinin milli iradeye bırakılmasını istiyordu.636 Müdahalenin hemen ardından İsmet İnönü, askeri idare ile partisinin yan yana görülmesinin önüne geçmek istemişti. Fakat CHP’li vekillerin bazılarında müdahale sonrası ülke idaresinin kendilerine verileceği düşüncesi oluşmuş ve vekillerin bazıları bu durumu sevinçle karşılamıştı. Bu durumun partiye zarar vermesinden çekinen İsmet İnönü, tüm parti teşkilatına şu uyarıyı yapma gereği duymuştu: “CHP teşkilatı böyle nazik devirlerde yayılma eğilimi gösteren intikam hislerinden, hususi garaz temayüllerinden ciddi olarak sakınmalı, vatandaşları da bu gibi his ve temayüllerden korumak için çalışmalıdır”.637 İstanbul, Ankara, İzmir gibi örgütlü ve güçlü bir muhalefetin zayıf olduğu Bursa'da, Demokrat Partiye yönelik güçlü bir karşı duruş hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı. Çünkü Bursa'da güçlü bir yapıya sahip olan Demokrat Parti, kendisine karşı oluşabilecek olan bir muhalif yapıyı kolayca önleyebilme gücüne sahipti. Sonuçta yerel teşkilatının talepleriyle birlikte, muhalefet partilerinin her türlü faaliyetleri takibata uğrayarak, siyasilerde baskı altında tutulmuştu. Bu dönemde Bursa valiliği görevinde bulunan İhsan Sabri Çağlayangil, o günlerde bir şeyler olacağına yönelik rivayetlerin ortalıklarda dolaştığından bahsetmektedir. Vali, 20 Mayıs günü kendisine Ankara’dan isimsiz bir mektup geldiğini ve mektupta 26-27 Mayıs’a bağlayan gece askeri müdahale olacağının haber verildiğini söylemişti. Mektup üzerine iç işleri bakanı Namık Gedik’e durum hakkında bilgi veren Çağlayangil’e, bakan korkulacak bir durumun olmayacağını ve DP’nin iktidara gediği ilk günden beri bu tarz söylemlerin hep olduğunu bildirmişti. Bu sözlerle ikna olmayan Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil, mektup sonrasında bazı hazırlıklar yapmaya başlamıştır. Yapmış olduğu hazırlıkları şu şekilde ifade etmektedir: “Düşündüm, böyle bir hareket olması ihtimaline karşı tedbirli bulunulması gerektiğine karar verdim. Bursa emniyet müdürü Şebib Karamullaoğlunu 635 Server Tanilli, Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz, 3. b., İstanbul: Say Yayınları, 1989, s. 57. 636 Suna Kili, 1960-1975 Döneminde Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 1976, s. 137-138. 637 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşa’lı Yılları-Yarı Silahlı Yarı Külahlı Bir Ara Rejim 1960-1961, 2.b., Ankara: Bilgi Yayınevi, 1991, ss. 18-23. 172 çağırdım. Tarım Müdürlüğü, Özel İdare, Nafia, Sağlık tüm özel araçların sayısını tespit ettik. 72 taneydi. Araç sorumlularının servisleri bittikten sonra araçlarını emniyet müdürlüğünün göstereceği yere park etmelerini ve plaka numaralarıyla arabalarını teslim etmeleri talimatını verdim. Şehri bölgelere ayırdım. Nöbetçi fırıncı koydum. Ben bir şeyler olacağına inanıyordum”.638 Demektedir. Bursa kamuoyunda başlayan huzursuzlukla müdahale beklentisi her geçen gün artmış ve askeri müdahale 27 Mayıs sabahı gerçekleşmişti. Bursa müdahale haberini sabahın ilk ışıklarıyla almış ve Valisi İhsan Sabri Çağlayangil’in ve Adnan Menderes’in iktidarı boyunca yaşadığı korku gerçekleşmişti. Çağlayangil anılarında Bursa’nın askeri müdahale sabahını şu şekilde anlatmaktadır: “26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece sabaha karşı çalan telefonla uyandım. Saat 04:00-05:00 arasıydı… Telefonda birden Adnan Menderes’in sesiyle karşılaştım. - İhsan Bey Bursa’da neler oluyor? - Hiçbir şey yok beyefendi. Sizin telefonunuzla uyandım. Neredesiniz dedim. - Eskişehir’de şeker fabrikasındayım. Buralarda hareket var, dedi. - Asker mi diye sordum - Maalesef evet dedi ve Bursa’da ne gibi askeri birlikler var diye sordu - Bir topçu alayı var. Başında alay komutanı albay var. Işıklar Askeri Lisesi’nin müdürü var… Eğer gizlenmek söz konusu ise Bursa’ya gelin, sizi Uludağ’ın köylerine götürürüm. Orada sizi kimse bulamaz. Sonrada düşünürüz dedim”.639 Adnan Menderes ve Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil arasında yaşanan bu telefon görüşmesi sonrası Bursa valisi emniyet müdürünü arayarak, önceden hazırlanan planı uygulamaya koymasını ve vilayete gelmesini istemiş; bundan kısa süre sonrada radyodan Alparslan Türkeş'in, askeri müdahalenin gerçekleştiğini duyuran bildirisi okunmuştu. Bir kaç saat içerisinde askeri idare il yönetimini devralırken, Bursa’da vali ve belediye reisliği görevine Garnizon komutanı Albay Rasim Gökbel gelmişti.640 638 Çağlayangil’in Anıları, 2. b., haz. Tanju Cılızoğlu, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2007, s. 36-37., Çakmak, a.g.t., Bkz. 639 “Çağlayangil’in Anıları”, Güneş, 12 Ağustos 1989. 640 Yeni Ant, 28 Mayıs 1960. “Vilayet işlerini yürütmek üzere görevlendirilen kişiler şunlardı: Emir Subayı Personel Şube Müdürü Osman Bukan, Kurmay Başkanı Haydar Gürsan, Hazır Kıta Kumandanı Binbaşı Halil Sönmez, İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Cenap Alper, Hareket Şube Müdürü Kurmay Yarbay Haydar Gürsan, İaşe işleri Yarbay Niyazi Erbeşler, Sağlık İşleri Yarbay Necati, Yarbay Muzaffer, Yarbay 173 Müdahalenin yaşandığı gün CHP il Başkanı İbrahim Çataloğlu, tüm idare kurulu üyelerini parti merkezine toplantı yapmaya çağırmış, İl binasında radyodan haber almaya çalışan partililer, yeni haberlere ulaşamayınca idare kurulu üyelerinden Sadrettin Çanga ve Necati Akgün, haber almak üzere valiliğe gitmişlerdi.641 Vali ve belediye reisliği görevine getirilen Garnizon komutanı Albay Rasim Gökbel tereddütler içindeydi ve İhsan Sabri Çağlayangil’e “Ben bu işten anlamam. Siz yerinize oturunuz. İmza lazımsa ben atarım”642 demişti. Rasim Gökbel’in yerel idare konusunda tereddütler yaşaması üzerine Milli Birlik komitesinden Albay Fehmi Albayrak, Bursa’ya Askeri Vali olarak tayin edilmiş ve 31 Mayıs günü görevine başlamıştı. Bu zaman zarfında Çağlayangil valilikte çalışmaya devam etmiş ve valiliği dönemindeki evrakları tasnif ederken, gereksiz gördüklerini imha etmişti.643 28 Mayıs sabahı Demokrat Parti Bursa milletvekili Sadettin Karacabey, Atatürk Caddesinde bir gezi yapmaya çalışmış, ancak askeri valilik kararıyla vilayete getirilerek, uyarılarda bulunulmuş ve askeri koruma altında bulunan evine gönderilmişti.644 O gün Bursa Milletvekili Sadettin Karacabey’in yanında bulunan DP Bursa İl Gençlik Kolları Başkanı Hüseyin Suat Sungur şunları anlatır: “Biz, 28 Mayıs günü Atatürk Caddesinde rahmetli Sadettin Karacabey’le dolaştık. Eskiden bu caddede yürüdüğü zaman, caddeyi dört saatte zor geçerdi. Herkes keserdi önünü. O gün on beş dakika o caddeden öbür caddeye yürüdük. Kimse selam bile vermedi bize. Demokrat Partili gördüklerinde ‘kuyruk’ derlerdi, hakaret ederlerdi. Hayvanın kuyruğu olur ya o. Hayvanda değilsiniz kuyruksunuz”.645 Yerel idare askeri yönetime geçtikten sonra, saat 10’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve sokaklara dökülmüş olan halk evlerine çekildi. Bursa kamuoyu hareketli saatler yaşıyordu. Yeni Ant gazetesinde Necati Akgün “27 Mayıs Bursa’sını” şöyle anlatıyordu: “Bir anda bütün şehir bayraklarla donatıldı… Radyonun ihtarına rağmen halk sokak ve caddelere fırlamış, ağlayarak biri birinin boynuna sarılarak tebrik ediyor. Saat sekizde Şefik, Münakalat İşleri Yarbay İhsan Şanlı, Emniyet İşleri Selahattin İnal, Belediye İşleri Yarbay Hüsnü Beril, İdare İşleri Emin Kaya.” 641 Akgün, a.g.e., s. 100. 642Akgün, a.g.e., s. 100.; Çakmak, a.g.t., s.370. 643 Çakmak, a.g.t., s.370. 644 Yeni Ant, 29 Mayıs 1960. 645 Hüseyin Sungur’la Yapılan Görüşme (Görüşme Tarihi: 26.10.2019), Toker,a.g.e.,1991, s.161. Çakmak, a.g.t. s.370. “Türk siyasi hayatında “kuyruk” tabiri ilk olarak 15-18 Ekim 1956 tarihinde toplanan IV. Büyük Kongresinde ortaya çıkmıştı. O dönem DP içerisinde İspat Hakkı ile başlayan ayrışmada, Menderesçiler tarafından, ispatçıları destekleyen kişilere kongre sırasında takılan bir lakaptı.” 174 Cumhuriyet alanında biriken halk bir bayram sevinci içinde vazife gören ordu mensuplarını alkışlıyordu. Biraz sonra idareyi eline alan Garnizon Komutanlığı belediye hoparlörü ile yayınladığı tebliğde halkı evlerine girmeye davet etti. Ordunun emrine harfiyen riayet eden halk aynı sevinç içinde evlerine döndü. Saat onda Atatürk Caddesinde ve Cumhuriyet alanında ordu mensuplarından başka kimse kalmamıştı. Şehrin ana caddelerini tutmuş bulunan askeri birlikler 10.30’da bütün idareyi ellerine ve kontrolleri altına almış bulunuyordu.”646 Askeri Vali Fehmi Albayrak’ın, 1 Haziran’da basın mensuplarına yaptığı açıklamalarda, Bursa’da her hangi bir tutuklamanın yaşanmadığını, fakat bundan sonraki süreçte tutuklama olup olmayacağı hakkında kesin konuşamayacağını belirtirken; gece sokağa çıkma yasağının aşamalı olarak kaldırılacağından, 4 Haziran tarihinde Kültürpark’ın halkın ziyaretine açılacağından bahsetmişti.647 Bursa’da başlayan tahkikatlar sonrası üç gün içerisinde yaklaşık 800 adet silah emniyet müdürlüğüne teslim edilmişti.648 2 Haziran’da Bursa gençliği Askeri Lise, Eğitim Enstitüsü ve diğer sivil okulların katılacağı bir yürüyüş düzenlemiş ve yürüyüşe farklı meslek gruplarından geniş bir katılım yaşanmıştı. Türk ordusuna minnet ve şükranların gösterileceği yürüyüş saat 14.00’te Altıparmak’tan başlamış, şehir bandosu eşliğinde Cumhuriyet Alanına gidilmiş ve Atatürk anıtına çelenk koyulmasının ardından, bir dizi tören yapılmıştı. Hatta İstanbul ve Ankara üniversitelerinden öğrencilerde yürüyüşe gelmişti. Ellerinde Atatürk ve Cemal Gürsel’in fotoğraflarını taşıyan gençlere yol boyunca halk sevgi gösterilerinde bulunmuştu. Törende, Türk kadını adına Perihan Evrenesoğlu, Baro adına Avukat Fikret Güneş, Gazeteler adına Necati Akgün, doktorlar adına Arif Sözen ve Cemal Gürsel’in Bursa’da yaşayan kardeşi Celal Gürsel ve öğrenci temsilcileri birer konuşma yapmış, törende Atatürk’ün “Bursa Nutku” okunmuştu.649 646 Necati Akgün, “Bursa’da 27 Mayıs”, Yeni Ant, 30 Mayıs 1960. 647 Yeni Ant, Ekspres Akşam Postası, 2 Haziran 1960. 648 Ekspres Akşam Postası, 3 Haziran 1960, 649 Yeni Ant, Hakimiyet Milletindir, 3 Haziran 1960; Reşit Ülker, Tanıklar ve Belgelerle Atatürk'ün Bursa Nutku, İstanbul: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., Şubat 1998, s.9. "Türk genci, inkılapların ve rejimin sahip ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu; bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır... demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla... nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç 'Polis henüz inkılap ve Cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: 'Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım!..' Onu hapse atacaklar. Kanun 175 27 Mayıs hareketine destek kampanyaları bütün ülke de olduğu gibi Bursa’da da devam etmiş ve 1 Ağustos 1960’ta Cumhuriyet Meydanında düzenlenen mitinge Milli Birlik Komitesi üyelerinden Kurmay Albay Fikret Kuytak ile Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’da katılmıştı. Vali Turgut Başkaya’nın konuşmasının ardından Işıklar Askeri Lisesi, Eğitim Enstitüsü ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri, MBK üyelerinin yaptığı konuşmalar sonrası mitinge son verilmişti.650 Gerçekleştirilen müdahalenin anlamını ve demokratların yaptıkları kötülükleri açıklamak amacıyla Milli Birlik Komitesi üyeleri Eylül ayından itibaren Anadolu’da gezilere başlamışlar ve bu kapsamda Bursa’ya gelen Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, yaptığı konuşmada yapılan inkılabın gayesini şöyle açıklamıştı: “Memleketimizde ahlaklı bir düzeni kurmak ve hürriyeti elde etmek için yapıldı”.651 27 Mayıs’ta DP iktidarına karşı gerçekleştirilen askeri müdahalenin en önemli gerekçelerinin biride, ülke ekonomisinin kötüye gidişi ve iktidar partisi olan DP’nin uyguladığı ekonomi politikasının yetersiz kalmasıydı. Müdahale sonrası, iktisadi canlanmayı sağlamak adına Bursa esnafı ucuzluk kararı aldı. Bu dönemde hazinedeki altın stokunu arttırmak maksadıyla ordu mensupları içerisinde başlayan alyans toplama kampanyasına Bursa halkı da katılım gösterecekti.652 Altın seferberliği ile ilgili Yeni Ant gazetesinin 12 Haziran 1960 tarihinde verdiği haber şu şekildedir: “Dün defterdarlığa hazineye verilmek üzere makbuz mukabili 57 altın ve platin nişan yüzüğü, 7 bilezik, bir çift altın küpe ile 90 parça muhtelif cins kıymetli mücevherat teslim edilmiştir. Bunlardan başka Uludağ Sanatoryumunda bulunan bütün kadın ve erkek hastalar dün yapılan merasimde hep bir ağızdan söyledikleri İstiklal Marşı’nı müteakip bütün nişan yüzükleri ile altın bileziklerini hazineye bağışlamışlardır. Bunlardan başka Kahveciler Derneği dün hazineye yardım olmak üzere defterdarlığa 5000 lira yatırmıştır… Işıklar Askeri Lisesi mensupları, alyanslarını okulda teşkil edilen bir komisyona tevdi etmeye başlamışlardır”.653 21 Haziran’da verilen haberde ise yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek... diyecek ki: 'Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya, haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!...' İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği..." 650 Yeni Ant, 2 Ağustos 1960. 651 Yeni Ant, 26 Eylül 1960. 652 Yeni Ant, 11 Haziran 1960. 653 Yeni Ant, 12 Haziran 1960. 176 "Vilayette kurulan hazineye teberru bürosuna muhtelif vatandaşlar tarafından 25 bin lira nakit para yardımı ve 250 adet alyans teslim edilmiştir. Akşamın geç saatlerine kadar kuyruk şeklinde para ve alyans bağışı devam etmiş... Vatandaşlara bağışladıkları altın alyanslara mukabil hükümet tarafından darphanede yaptırılan çelik alyansların dağıtılacağı belirtilmiştir... Merinos Fabrikasından ilk parti olarak 234 alyans, 34 parça ziynet eşyası, 2 bin lira da nakli yardım yapıldığı öğrenilmiştir".654 İlerleyen günlerde maddi yardımlar ve alyans bağışları devam etmiş gazetelerde artık vatan cephesine katılım haberleri ve katılanların isimleri yerine bağış yapanların isimlerine yer verilmişti. Bir ay içerisinde Bursa genelinde 7 kilo 765 gram altın, 1 kilo 480 gram gümüş, 22 gram platin, 2199 adet alyans, 63 bin 779 lira nakit para655 hazineye yardım amacıyla verildi. Bursa kamuoyunda hazineye yardım kampanyaları giderek tüm dernek ve kurumlar tarafından desteklenir olmuştu. Açılan kampanyalar sonrası Bursa’da Bıçakçılar, Havlucular, Terziler, Camcılar, Muhallebiciler, Eczacılar, Berberler, Sütçü ve Peynirciler ürünlerinde bazı indirimlere giderken; aralarında topladıkları yardımları hazineye bağışlama yoluna gitmişlerdi.656 Hazineye destek kampanyalarının devam ettiği dönemde Çelik Palas, Karacabey Harası, Merinos ve Uludağ Sanatoryumu gibi bazı kurumların hesapları incelenerek ve Demokrat Parti döneminde bu kurumlarda yapılan yolsuzluklar kamuoyu ile paylaşılmıştı.657 Böylece, DP iktidarının güçlü olduğu Bursa'da, 27 Mayıs hareketinin haklılığı ortaya konulmaya ve kamuoyunun ilgisi diri tutulmaya çalışılmıştı.658 Bursa yerelinde yapılan destek kampanyalarının aleyhinde faaliyette bulunanlar ise bu süreçte “inkılap düşmanı” olarak nitelendiriliyor ve asker tarafından gözaltına alınıyor ve gerekli görülmesi durumunda hapisle cezalandırılıyordu.659 Bursa’da 27 Mayıs’ın etkilerinin net olarak görüldüğü dönemde Demokrat Parti il binasında aramalar yapılmış ve İl içerisinde Vatan Cephesi ocakları kapatılmıştı. Askeri Vali Albay Fehmi Albayrak, DP’li idarecilerin gözaltına alınma sürecini 2 Haziran tarihinde başlatmış ilk olarak Sadettin Karacabey ve Selahattin Karacagil’in de aralarında 654 Yeni Ant, 21 Haziran 1960. 655 Yeni Ant, 22 Haziran 1960. 656 Yeni Ant, 14-15 Haziran 1960. 657 Yeni Ant, 15 Haziran 1960. 658 Çakmak, a.g.t., s. 374 659 "27 Mayıs'tan sonra Bursa'da 54 İnkılap düşmanı ele geçirildi", Yeni Ant, 23 Temmuz 1960. 177 bulunduğu 9 kişi gözaltına alınarak, Işıklar Askeri Lisesi’ne götürülmüştü.660 3 Haziran tarihinde eski Vali İhsan Sabri Çağlayangil, Merinos Fabrikası Müdürü Şevket Davaslıgil, ikinci müdür Dündar Kalabalık, Mudanya Belediye Başkanı Adnan Hancıoğlu, Vilayet Daimi Encümen Üyesi Mehmet Yılanlı’nın aralarında bulunduğu yeni bir gözaltı dalgası başlatılmış;661 gözaltına alınanların sayısı bir hafta içinde 30’a yaklaşmıştı.662 Askeri Vali Fehmi Albayrak, gözaltına alınma olayları sonrası yaptığı basın toplantısında, çeşitli kamu kuruluşları ve mahalli idare makamlarına çeşitli görevlendirmelerde bulunduğunu kamuoyu ile paylaşıyordu. İdari yapıda kendisine göre bir teşkilatlanmaya giden vali en az lise mezunu emekli öğretmenlerle, her herhangi bir siyasi parti üyeliği olmayan kişilerin şehir içindeki muhtarlıklara getirileceği, gerekli görüldüğü takdirde aynı tür uygulamanın kasaba ve köylerde de yapılacağını ifade etmişti.663 Askeri Vali Albayrak’ın emrivaki şeklinde, her hangi bir yere danışmadan aldığı kararları, kendisine gelen her türlü ihbarı ciddiye alması, suçlu suçsuz tüm Demokratları tutuklatması gibi eylemleri Bursa’da rahatsızlık yaratmaya başlamıştı.664 27 Mayıs sonrasındaki bir ay içerisinde Bursa’da gerçekleşen ve aralarında, Adalet Partisi Bursa İl Başkanı Baha Cemal Zağra'nın da bulunduğu, Adalet Partili ve eski DP'li yaklaşık 100 kişinin birkaç gün içinde gözaltına alınması, bu olayın arkasında CHP'lilerin olduğu iddiasının kulaktan kulağa dolaşmasına neden oldu.665 Geçmişte toplumu kamplaşmaya götüren siyasi atmosfer, siyasi havanın serbest bırakılmasıyla tekrar ortaya 660 Yeni Ant, Hakimiyet Milletindir, 3 Haziran 1960, s. 1. 661 Yeni Ant, 4 Haziran 1960, s.1. 662 Yeni Ant, Hakimiyet Milletindir, 9 Haziran 1960. Akgün, a.g.e., s. 110., Çakmak, a.g.t.,s.375 “Işıklar Askeri Lisesinde gözaltına alınanlar arasında şu kişiler bulunmaktadır: Kösele Fabrikatörü Feyyaz Erkin, Kösele Satış Memuru Ömer Atik, Kösele Fabrikatörü Mustafa Tumba, Keresteci Recep Düzce, Merinos Fabrikası Müdürü Şevket Davazlıgil, Merinos fabrikası Müdür Muavini Dündar Kalabalık, Marangoz Yorgo Kosta, Merinos’ta işçi RamziBarkaser, Hayri Terzioğlu’nun kardeşi Kemal Terzioğlu, Mudanya Belediye Başkanı Adnan Hancıoğlu, Vilayet Daimi Encümeni Üyesi Mehmet Yılanlı, Tüccar Feridun Malcıoğlu, Gemlik Belediye Başkanı Hüsamettin Ökdem, Gemlik Belediye Katibi Mehmet Çakıcı, Orhangazi Belediye Başkanı Hüsnü Tozkoparan, Avukat Fahri Özkan, Celal Dumanlı, Gemlik DP Başkanı Muhtar Alemdar, Ocak Başkanı Ahmet Çeterez, Ocak Başkanı İbrahim Besli, Gemlik Kaymakamı F. Çakmak, Avukat Ragıp Koza, Hasan Sevimli, Münir Kazel, Ömer Önadım, Hasan Biçer.” 663 Yeni Ant, 9 Haziran 1960 664 Akgün, a.g.e., s. 104-105. Çakmak, a.g.t.,s.379. “Necati Akgün bu konuda bir anıyı şöyle paylaşır: Valiliğe “Merinos Fabrikasında silah deposu var” şeklinde gelen bir ihbar sonrası, fabrikaya baskın yapılır ve 25-30 tabanca ele geçer, fakat silahların bekçilere ait olduğuna inandırılamayan askeri vali derhal harekete geçerek, geniş çaplı bir araştırmaya girişir. Bu sırada il içersinde yapılan kutlama mitinginin hemen dağıtılması emrini verirken, Bandırma Hava üssünden uçak ister. Uçaklar kutlamalar sırasında alçaktan uçuş yapar ve validen fabrikanın bombalanmasını emrini bekler. Aynı zamanda vali, Susurluk’tan gelen bir topçu birliğini de fabrikanın etrafına mevzilenerek çalışanların korku dolu dakikalar yaşamasına sebep olur.” 665 Milliyet, 10 Mayıs 1961; Hakimiyet Milletindir, 11 Mayıs 1961; Yeni Ant, 11-19 Mayıs 1961 178 çıkmaya başlayacak, DP'nin kalesi olan Bursa'da bu durum çok daha belirgin hissedilecekti.666 Gözaltına alınan vekiller Yalova üzerinden Yassıada’ya götürülürken; ilk gözaltına alınan Bursa eski valisi Çağlayangil, Ankara’ya uçakla sevk edilmişti.667 Daha sonraki aylarda da Bursa’da gözaltına alınma süreci devam etmişti. Gözaltına alınan kişilerle ilgili ihbarların çok yoğun olduğu bu süreçte Demokrat Parti Gençlik Kolları Başkanı Hüseyin Suat Sungur, kendisi hakkında da vilayete asılsız ihbarlar yapıldığını ve CHP İl İdare Kurulu üyesi olan Hasan Alkoçlar’ın kendisine “Size üzülüyorum. Demokrat Partililer daha çok gelip ispiyon yapıyorlar. Seni ispiyonladılar içeri almamız için ben mani oldum dedi”.668 Bu dönemi yaşayan Demokrat Partililer, CHP’lilerden daha ziyade kendi seçmen kitlelerinden tepki aldıklarını ifade etmektedir. Bursa’da bu dönemde Demokrat Parti binalarında ve çeşitli kamu kuruluşlarında aramalar yapılmış, bu aramalarda DP İl İdare kurulunun muhaliflerden oluşan memur ve gazeteci listeleri tuttuğu ortaya çıkmıştı. Bu listelerde DP’yi destekleyen kişilerin kaç yıllık memur oldukları, emekliye veya başka bir yere hangi mevkii ve makamla nakledilecekleri; motorlu taşıtların tekerleklerinin kimlere bırakılacağı, Bursa’da yapılacak ve yapılmayacak devlet görevlileri arasında Bursa Emniyet Müdürü Şebib Karamullaoğlu, Ziraat Bankası Müdürü İrfan Kocaoğlu, Emlak Bankası Müdürü Fahir Tezcan’da yer almaktaydı. Bunların dışında pek çok CHP’linin de ismi bu listelerde bulunmaktaydı669 Merinos Fabrikasında ele geçen bir başka listede, DP’yi desteklemeyen ve Vatan Cephesi ocaklarına kayıt yaptırmamış olan memur ve işçilerin isimleri ortaya çıkmıştı.670 Hakimiyet Milletindir Gazetesi, 27 Mayıs sonrasında Bursa'da yaşanan olayların pek çoğunda CHP’yi sorumlu tutarken yazı işleri müdürü Mustafa Tayla, milli birliği sağlama yolunda en büyük engel olan CHP ve onun mensuplarının, insanlar arasında ayrıma giderek, Demokrat Parti'ye oy veren vatandaşların haklarını kabul etmediklerini, onların köşelerine çekilip susmalarını istediklerini ifade etmektedir.671 Bursa’nın 666 Bayram Sarıcan, 1930'lardan Günümüze Bursa'da Dini Hayat, İstanbul: Düşünce Kitabevi Yayınları, 2005, s. 144. 667 Ekspres Akşam Postası, 9 Haziran 1960. 668 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme, (Görüşme Tarihi: 26.10.2019). 669 Yeni Ant, 18-24 Haziran 1960; Akgün, a.g.e., s. 111. 670 Yeni Ant, 16 Haziran 1960,s.1. 671 Mustafa Tayla, "CHP'den Beklenen Vazife", Hakimiyet Milletindir, 28 Mart 1961. 179 köylerinde de CHP’lileri tedirgin eden bazı söylemler ortaya çıkmıştı. Söylentilere göre; CHP’nin askerle işbirliği yaptığını ancak kamuoyuna bunu duyurmadığı, hatta CHP’nin ordu aracılığıyla ezan okunmasını yasak edeceği, CHP’nin iktidar olmasıyla dinin kaldıracağı gibi ifadeler askeri idare tarafından yalanlanacaktı.672 Yerel siyasette CHP ve DP’yi destekleyenler arasında bu gerilimler devam ederken, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 29 Eylül 1960’da aldığı kararla Demokrat Parti’yi kapatmıştı. Kapatma kararı sonrası Bursa’da Demokrat Parti İl ve İlçe Merkezinin levhaları sökülmüş ve mallarına el konulan partinin elinde bulunan altı adet araç emniyet müdürlüğüne götürülmüştü.673 Demokrat Parti liderleri ve üyeleri 14 Ekim 1960 tarihinde Yassıada’da yargılanmaya başlandı.674 Yassıada yargılamaları 15 Eylül 1961 tarihine kadar devam etmiş ve bu yargılamalar neticesinde Demokrat Parti Bursa Milletvekillerinden Haluk Şaman, radyo davası yolsuzluğu ve anayasayı ihlal suçundan 10 sene ağır hapis cezasına, Agah Erozan anayasayı ihlal suçundan ölüm cezasına, Hüseyin Bayrı anayasayı ihlal suçundan 4 sene 2 ay hapis cezasına, Sadettin Karacabey anayasayı ihlal suçundan 5 sene ağır hapse, Selahattin Karacagil 4 sene 2 ay ağır hapse, Mazlum Kayalar müebbet ağır hapse, Recep Kırım 4 sene 2 ay ağır hapse, N.İlhan Tolon 5 sene ağır hapse, Hilal Ülman 4 sene 2 ay hapse mahkum edilmişti. Hulusi Köymen ve Müfit Erkuyumcu beraat etmişlerdi. Necdet Azak, yurt dışında olduğu için yargılanması gerçekleşmemiştir.675 Demokrat Parti’nin kapatılması sonrasında ise Bursa’da bu partinin oy tabanı üzerinde bir rekabet alanı açılmış ve 27 Mayıs’tan kısa bir süre sonra siyasi partilerin bütün ocak ve bucak teşkilatları kaldırılmış olsa da kadın ve gençlik örgütleri yeniden oluşturularak, faaliyetlerine başlamışlardı.676 Demokrat Parti’nin kapatılması ve 27 Mayıs’ın etkisinin Bursa kamuoyunda giderek azalması üzerine rekabet alanında üç parti ön plana çıkmıştı. Bunlardan biri Osman Bölükbaşı’nın CKMP’siydi. Diğer ikisi yeni kurulan Ragıp Gümüşpala’nın 672 Yeni Ant, 17 Haziran 1960. 673 Yeni Ant, 30 Eylül 1960. 674 Cumhuriyet, 16 Eylül 1961. 675 Cumhuriyet, 16 Eylül 1961.; Çakmak, a.g.t., s.381; ; Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 676 Asil Kaya, Türk Siyasi Tarihi'nde CHP'nin Gençlik Kolları, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, 2010, s. 125-126. 180 liderliğinde Adalet Partisi677 ile Ekrem Alican’ın başkanlığında kurulan Yeni Türkiye Partisi’ydi.678 Yeni iki partiyi ortak noktada birleştiren, Demokrat Parti oylarına olan talepleriydi. Türk siyasi hayatında daha sonraki süreçlerde önemli bir rol oynayacak olan DP’nin mirasını devralacak olan Adalet Partisi’nin Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ise Bursa il teşkilatını kurmak üzere 22 Mart 1961’de Bursa’ya gelerek çalışmaları başlatmıştı. Adalet Partisi Bursa teşkilatının kurulması sürecinde Bursa kamuoyu askeri idareden dolayı Adalet Partisi’ne karşı mesafeli bir tutum takınmıştı. AP’nin, Bursa teşkilatlanmasının çalışmalarında yer alan Hüseyin Suat Sungur, çektikleri sıkıntılar hakkında şu ifadelerde bulunur: “27 Mayıs’tan sonra, Adalet Partisi’ni kuranlardan biriyim ben. Üzerimizdeki baskıdan dolayı partiye adam bulmakta zorlandık. Milletvekili adayı bulmakta zorluk çektik”.679 Ancak yine de Bursa halkı kısa sürede siyasi anlamda teşkilatlanma faaliyetlerini devam ettirmiş ve 1 Nisan 1961 tarihinde Adalet Partisi Bursa il teşkilatı kurulmuştu. İl idare kurulu, aralarında eski demokratlarında bulunduğu şu kişilerden oluşturulmuştu: İl başkanı Baha Cemal Zagra, Ali Ferruh Yücel, Tüccar Ziya Uğur, Avukat Esat Güneş, Tüccar Cemal Duraner, Emekli Albay Kadir Erhan Sanater, Avukat Ömer Altıner, Avukat Adil Göksu, Emekli Albay A. Enver Tunçalp.680 Partinin merkezi olarak Avukat Esat Güneş'in Kozahan'daki yazıhanesi gösterilmişti. Bursa'da hızlı bir şekilde teşkilatlanma çalışmalarını yürüten Adalet Partisi, üç buçuk ay içerisinde Bursa'nın tüm ilçelerinde teşkilatlarını tamamlayacak681 ve Demokrat Parti’nin Bursa’daki oylarını kendi bünyesinde toplayacaktı. 677 Tevfik Çavdar, “Adalet Partisi”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. VIII, İstanbul: İletişim Yayınları, s. 2089-2090. 678 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1950), 3. b., İstanbul: Hil Yayınları, 2007, s. 288. 679 Hüseyin Suat Sungur’la Yapılan Görüşme. (Görüşme Tarihi: 26.10.2019). 680 Yeni Ant, Hakimiyet Milletindir, 2 Nisan 1961. 681 Hakimiyet Milletindir, 15 Temmuz 1961. 181 SONUÇ Hangi siyasi sistem içerisinde olursa olsun siyasi partiler, toplumun vazgeçemediği temel unsurlardır. Özellikle devlet yönetimi ile kamuoyu arasında bağ kurabilmek, siyasi anlamda kadro oluşturabilmek, devletin karar organlarını idare etmek gibi sorumlulukları olan siyasi partilerin parlamenter sistemde rolü çok önemlidir. II. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde Türkiye’de, siyasal modernleşmenin bir gereği olarak ve demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için çok partili hayata geçiş gerçekleştirilmiş ancak Türkiye'de partilerin örgütlenmeleri daha çok hiyerarşik bir düzene dayanarak oluşturulmuştur. Parti liderleri ve partinin genel merkez yönetimi, genel politikaları belirlemede en etkili merci olurken, taşra örgütleri ise özellikle Türkiye'de 1923-1946 yılları arasında yurttaşlara, parti merkezi ve hükümet arasında aracı olmuştur. Yerel parti örgütlenmeleri ise Türkiye'de Demokrat Parti’nin kurulduğu süreçte gerçekleşmiş ve bu dönemde taşra örgütlerine çok önem verilmiştir. Çünkü II. Dünya Savaşı sonrasında ülke içinde başlayan yeni siyasi dönemle birlikte, muhalefet partilerinin kurulması bütün ülkede olduğu gibi yerelde de Bursa’nın siyasi hayatını etkisi altına almıştır. Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti, kısa sürede Bursa il merkezi ve ilçelerinde örgütlenerek, üye sayısını arttırmıştır. Muhalefetin, Bursa yerelinde bu kadar hızlı örgütlenmesinde şüphesiz Celal Bayar’ın çalışmalarının yanı sıra, tek parti iktidarı döneminde siyaset dışında kalan yerel elitlerin payı yadsınamaz. Özellikle Bursa'da, sosyo-kültürel ve iktisadi açıdan zayıf olan halk yığınlarının DP saflarında yer almış olmasında, CHP’nin savaş yıllarındaki uygulamalarından bunalmış olmanın yanında, DP’nin din üzerinden yürüttüğü politikanın, Bursa’nın muhafazakâr kesiminin nabzını tutmasında etkisi olmuştur. DP’nin siyasi hayata atılmasından sonraki süreçte, dini söylemler, Bursa’da partiler arasındaki çekişmede ve Bursa siyasetinde zaman zaman etkili olacaktır. DP kuruluşundan kısa süre sonra Bursa’da üye sayısını arttırırken, CHP Bursa’nın bazı köylerinde üyesi kalmadığı için 1954 seçimleri öncesinde bazı parti ocaklarını dahi kapatmak zorunda kalacaktı. Muhalefet yıllarında demokrasinin simgesi haline gelen Demokrat Parti, iktidara geldikten sonra takip ettiği liberal politikalarla ekonomik hayatı canlandırmış, iç ve dış politikada dinamizm sağlamıştır. Ancak, demokrasi bilincini ve özgürlükleri yerleştirme ideali ile iktidara gelse de kısa zaman içerisinde bu idealinden 182 büyük ölçüde uzaklaşmıştı. 1954 seçimlerinde oy oranının % 50’lerin üzerine çıkmasıyla, verdiği vaatlerden oldukça uzak bir görüntü sergileyen Demokratlar, 1955 yılından itibaren baş gösteren iktisadi sıkıntılarla, dış politikada yaşanmaya başlanan Kıbrıs sorunu ve 6-7 Eylül olaylarının etkisiyle muhalefete karşı olan tavrını daha da sertleştirerek, otoriterleşmiştir. Ülkede yaşanan iktisadi ve siyasi problemlerin altında ezilen hükümet, çözüm olarak muhalefetin sesini kesmeye karar vermiş ve bu durum ülkede kutuplaşmalara yani cepheleşmeye ortam hazırlamıştır. 1957 seçimleri sonrasında ise Demokrat Parti neredeyse iç politikadaki bütün faaliyetlerini muhalefetin, akademinin ve basının sesini kesmek üzere kurgulamaya başlamıştır. Muhalefet dönemlerinde “Devri Sabık” yaratmayacaklarını ifade eden DP’lilerin iktidara sahip oldukları on yıl içinde bütün devlet kademelerinde gerçekleştirmiş oldukları değişiklikler, muhalefet partilerini tedirgin etmiş, özellikle İsmet İnönü’nün şahsına yönelik tahammülsüzlükler bu süreçte ön plana çıkmış ve DP’li yerel yöneticiler kanun gücünü muhalif kesime karşı kullanmaktan geri durmamıştır. Bu konuda Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil, “Ben, DP’nin vali bulup da vali bıraktığı tek valiyim” diyerek iktidarın genel politikasını özetlemiştir. 1957 seçimleri sonrasında iktidar, kentli ve şehirlilerden oy alamadığının farkında vararak kırsal alana yönelmiş ve bu dönemde otokratik eğilimlerini güçlendirerek, muhalefeti, akademiyi ve basını sindirme politikası izlemeye başlamıştı. Özellikle 1957 seçimleri sonrasında kırsal nüfusun fazla olduğu halk yığınlarının popüler din duygusuna seslenerek, siyasi açıklarını kapatma yoluna gitmişlerdi. Dini, siyasal amaçları için kullanmaya başlayan Adnan Menderes ve DP yönetimi 1958 yılından itibaren Müslüman Türk milletini maneviyat düşmanları olarak nitelendirdiği, muhalefet partileri karşısında “İmanlı bir Vatan Cephesi” etrafında birleştirmek istemiş ve Vatan Cephesine katılmayı milli ve dini bir görev olarak nitelendirerek, İslamcı-gelenekçi grupları örgütlenmeye teşvik etmiştir. Menderes’in, Londra’da yaşadığı uçak kazasından kurtuluşu da ilahi takdirin bir göstergesi olarak toplumun bazı kesimlerinde evliya olarak görülmesine neden olmuş ve bu söylemler DP iktidarının son dönemlerinde din-siyaset işbirliğinin en uç noktasını oluşturduğu gibi muhafazakâr bir yapıya sahip olan Bursa’da da etkisini kısa sürede göstermiştir. Esasında 1957 seçimleri sonrasında muhalefet partilerinin seçimde aldıkları oyların toplamının, iktidar partisinin aldığı oyların üzerinde olması iktidarı tedirgin etmiş ve bir baskı unsurunun doğmasına neden olmuştur. 183 İncelenen dönem içinde Bursa siyasetinde iktidar ile muhalefet arasındaki ilişkiler çoğunlukla gerginliklerle dolu olmuş ve özellikle 1957 seçimlerinde Bursa’da seçimin DP ve Hürriyet Partisi arasında gerçekleşeceği düşünülmüştü. Ancak seçimler sonrasında Hürriyet Partisi’nin, CHP’ye katılma kararı alması ve CHP’nin Mecliste ana muhalefet partisi haline gelmesi, Bursa yerelinde bazı huzursuzlukların yaşanmasına neden olmuştur. Yeni dönemle birlikte, CHP teşkilatlarında bir hareketlilik başlamış ve yerel olarak yapılan kongrelerde parti delegeleri isteklerini açıkça savunmaya başlamıştır. Bu durum özellikle 1958’de Adnan Menderes’in Manisa mitingi sonrasında kurulan Vatan Cephesi teşkilatlanmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde DP iktidarının kendisine karşı oluşan her türlü muhalif görüşe karşı, ülke içinde artan baskısı ve anti- demokratik uygulamaları, ana muhalefet konumunda yer alan CHP'nin bütün ülkede olduğu gibi Bursa yerelinde de güçlenmesini neden olmuş ancak yine de Bursa’da, DP'nin ağırlığı, hissedilmeye devam etmiştir. Vatan Cephesi, DP’nin halk tabanını genişletmek ve halk kitlesini istediği anda harekete geçirmek amacıyla başlattığı bir hareket olarak düşünülebilir. Cepheye katılım da dini ve milli bir görev olarak nitelendirildiği için milleti bölmeye yönelik bir teşebbüs olarakta değerlendirilmektedir. Bu örgütlenmeye her ne kadar bazı araştırmacılar içi boş bir örgütlenme gözüyle baksa da aksine, dayanacağı tabanı gayet iyi bilen bir iktidarın bu tabanla ne ölçüde bütünleştiğini yansıtması açısından önem taşımaktadır. Çünkü Bursa’nın çeşitli semtlerinde bulunan camilerde DP ocaklarının açıldığına yönelik haberler sık sık basında yer almıştır. DP’nin il ve ilçe kongrelerinde, teokratik talepler Bursa siyasi gündeminin hep en üst noktalarında yer almıştır. Gerçi Celal Bayar, DP’nin Bursa teşkilatlanmasının başına şehrin dinsel eğilimlerinin farkında olarak, eski bir Halk Partili olan Hulusi Köymen’i getirmiş olsa da, partinin il ve ilçe teşkilatlarında muhafazakâr düşüncede politikacılar çoğunlukta olmuştur. Dolayısıyla dini inanç ve milliyetçilik konusunda hassas bir toplum yapısına sahip olan Bursa ilinde, iktidarın muhalefete karşı kendini savunmak amacıyla kurduğunu ifade ettiği Vatan Cephesi, kısa sürede kitleleri arkasına alma gayreti göstererek muhafazakâr kişilere yönelmiş ve bu kişiler partide hızla görev almıştır. Demokrat Parti iktidarı, din ve milliyetçilik fikirlerini ön plana alırken komünizm ve irticaya karşı hoşgörüsüz bir tutum izleyeceklerini her fırsatta beyan etmekten geri durmamış ve komünizmle mücadele konusunda da din önemli bir araç olarak görülmüştür. Çünkü bu durum iktidarda kalma düşüncesinin bir ürünüdür. 184 Bursa’da Vatan Cephesi teşkilatlanmasına katılanlarının pek çoğunun, kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşlar olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni köylere iktidarın yaptığı yatırım vaatleri olsa gerek. DP’nin Bursa’da gerçekleştirdiği propagandaların temelinde hep bölgeye yapılan iktisadi yatırımlar ve bunun sonucu binlerce kişinin iş imkanı bulması yer almıştır. Bilhassa partiye mensup olan üst düzey temsilcilerin Bursa’yı sık sık ziyaret etmeleri ve bu ziyaretleri esnasında Vatan Cephesi propagandası yapmaları da bu cepheye ilgiyi arttırmıştır. DP’nin Bursa İl Başkanlığı dışında, Gençlik ve Kadın Kolları da, Vatan Cephesi’ne katılımları arttırmak adına çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Özellikle muhafazakâr kimliği ile tanınan Bursa’da, Ramazan aylarında Kadınlar Kolunun daha aktif hareket ettiği görülmektedir. Bu durum cepheye katılımlar açısından önem taşıdığı gibi aynı zamanda Adnan Menderes’e, Bursa’dan tarafsız vatandaşların gönderdiği telgrafların bazılarında da, DP’nin ödül-ceza sisteminden yararlanmak için hareket ettikleri görülmektedir. Çünkü telgraflarda “köyümüze iyi yol, iyi su” gibi alt yapı unsurlarına değinildiği görülmektedir. Vatan Cephesi Ocaklarına katılanlar arasında tarafsız vatandaşlar olduğu gibi Hürriyet Partisinden ve CHP’den ayrılarak DP’ye geçenlerin de olduğu görülmektedir. İktidar yanlısı gazetelerin genellikle ilk sayfasında “Vatan Cephesine İltihaklar” ya da “Vatan Cephesine Kitleler Halinde İltihaklar” şeklinde başlayan haberleri 4. Sayfa da sütunlar halinde devam etmiştir. Muhalefet yanlısı gazete ve dergilerde ise Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgrafların benzerleri alay konusu haline getirilerek yayınlanmıştır. Bu süreçte iktidar sadece gazeteleri değil aynı zamanda devlet radyosunun da bütün imkânlarını kullanarak bu cepheye katılanların isimlerini her gün vermeyi ihmal etmemiştir. 19.00 haberleri sonrasında, Adnan Menderes’e gönderilen telgrafların 8-10 tanesi okunarak bu cephe aracılığıyla iktidarın gücünün devam ettiğinin mesajı verilmeye çalışılmıştır. Bu yayın faaliyetlerine karşı İstanbul’da “Ajans Haberlerini Dinlenemeyenler Derneği” adıyla bir dernek kurulmuş ancak İstanbul Valiliği tarafından kısa sürede kapatılmıştır. Bursa yerelinde de İnegöl’de böyle bir dernek kurularak iktidarın faaliyetlerine tepki gösterilmiştir. Muhalefet ise Vatan Cephesi aracılığıyla iktidarın ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetlerini arttırdığını ve bu cepheye insanların zorla ve baskı yoluyla üye yapıldığını ifade etmekteydi. DP’den ayrılarak muhalefet partilerine katılan vatandaşlara yerel idareciler tarafından baskı yapıldığını ve kararlarını değiştirmelerinin istendiğini ileri 185 sürüyordu. DP iktidarını koruyamayacağının farkında olduğu için böyle bir teşkilatlanmaya gerek duyulmuştu. Hatta öyle ki bu teşkilatın alt tabandan üst tabana doğru gelişmesini sağlamak örgütlenmenin temel amacı haline gelmişti. İktidar, muhalefet partilerinin tutumları karşısında her geçen gün daha da hırçınlaşmış ve bir yan örgüt olarak oluşturduğu Vatan Cephesi aracılığıyla muhalefetin oluşturduğunu iddia ettiği Güçbirliğini engellemeye çalışmış, hatta muhalefet partilerini vatana ihanetle suçlayarak kitleleri tahrik etmeye çalışmıştır. Bu dönemde Bursa’da iktidar da muhalefette kendini kentte daha güçlü göstermeye çalışmış ve söylemlerini buna göre şekillendirmiştir. Bu da yerelde partililerin birbirleriyle olan sorunlarını artırmıştır. Hakimiyet Milletindir gazetesinin vermiş olduğu haberlerde özellikle Bursa’da, üst düzey Hürriyet Partili ya da CHP’li temsilcilerin DP’ye katılmaları bölgede çok etkili olmuş ve Vatan Cephesi’ne ilgiyi arttırmıştır. Bu yüzden Bursa’da 1958 yılından itibaren yeni ocaklar açılmaya başlanmıştır. Bursa da bu süreçte Güç Birliği’ni oluşturan partiler arasında bazı problemler yaşanmaktadır. Özellikle bu birlikten rahatsızlık duyan Hürriyet Partili ve CHP’li parti mensupları, bağlı oldukları partilerden ayrılarak Demokrat Parti saflarına geçmeye başlamışlar ve bu durum DP’nin Bursa’daki gücünü daha da arttırmıştır. Ancak DP’nin iktidar yıllarındaki bazı uygulamalarından ve anti-demokratik tavrından rahatsızlık duyan bazı gruplarda, DP’den istifa ederek muhalefet parti saflarında yer almayı tercih etmiştir. 1960 yılından itibaren başta İsmet İnönü olmak üzere CHP'li idarecilerin tam kadro halinde, Bursa'ya gelmeleri ve CHP Bursa İl Kongresinde, DP iktidarına karşı etkili bir muhalefet başlatmaları DP’yi hayli tedirgin edecekti. CHP'li yöneticilerin uzun süre sonra Bursa'ya gelmelerinde 1959 Kestel Belediye seçimlerinin CHP tarafından kazanılmış olması muhakkak oldukça etkili olacaktı. Çünkü Bursa ili Demokrat Parti’nin kalesi olarak nitelendirildiği için, CHP’nin Kestel Belediye seçimlerini kazanmış olması, Bursa seçmeninin güvenini kazandığını düşünmesine neden olacak ve 1959 yılından itibaren Bursa’da CHP Gençlik ve Kadın Kollarının faaliyetlerini arttıracaktır. Ancak Vatan Cephesine katılanlar arasında hem arşiv verilerine hem de yerel basında tespit edilen verilere göre daha çok CHP’lilerin Vatan Cephesine katıldığı dikkat çekmektedir. Bu durum göstermektedir ki Demokrat Parti, Bursa yerelinde bazı kayıplar yaşamış olsa da 1960 yılına gelindiğinde halen oldukça güçlü bir konumdadır. CHP’nin Bursa’da etkili olması ise 1960 yılından itibaren gerçekleşecekti. 186 Yerel güçlerin siyasal güçlerini parti yararına aktararak, halk yığınları üzerinde parti politikasını egemen kılmayı amaçlayan DP’li yöneticiler, siyasi bir mücadelenin sonucu halkın desteğini sağlamış ve beklemedikleri bir çoğunlukta iktidarı ele geçirmişlerdi. Ancak böyle bir çoğunluk elde etmenin etkisi olacak ki kendilerine eleştirisiz, muhalefetsiz bir yönetim haklarının olduğunu kanaatine varmışlar ve istedikleri kanunu çıkarıp, her türlü anti-demokratik uygulamayı gerçekleştirme konusunda meşru görmüş ve Türk siyasal hayatına “sandıktan çıktık” zihniyetini yerleştirmişlerdir. DP’nin Bursa’da her geçen gün siyasi gücünü arttırması 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne kadar devam etmiştir. Sonuç olarak, Demokrat Parti aldığı pek çok hatalı kararın sonucunda darbeye giden süreci hızlandırdığı gibi Vatan Cephesi teşkilatlanmasıyla da tarafsız vatandaşlarda da kızgınlık yaratmıştır. Menderes ise Yassıada’daki duruşmalarda Vatan Cephesi ile ilgili olarak; düşünüldüğü gibi bir örgütün kurulmadığını, çünkü örgüt denilince, bir yere bağlı olan kademeler manzumesinin akla gelmesi gerektiğini, Vatan Cephesi Ocaklarının, Demokrat Parti’nin bir yan teşkilatından ibaret olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Vatan Cephesi ifadesinin ise bir miting esnasında siyasi bir slogandan ibaret olduğunu, Demokrat Parti'den çeşitli sebeplerle ayrılanların ya da tarafsız vatandaşların bir araya getirilmesi için sarf edilmiş bir parti sloganı olduğu, maddi yeri olmadığını ve memleketin huzur ve asayişi için sadece bir savunma davranışından ibaret olduğunu ifade etmektedir. 27 Mayıs sonrasında 28 Mayıs 1960 tarihinde Milli Birlik Komitesi ülkedeki bütün siyasi partilerin faaliyetlerini durdurmuş ve 4 Temmuz 1960'da kabul edilen kanunda partilerin örgüt kurmaları yasaklanmıştır. Bundan sonra tüm siyasi partilerin teşkilatı kaldırılarak, bucak, mahalle ve köylerde örgüt kurmaları yasaklanmıştır. Taşra örgütlerinin yasaklanması siyasi partilerin çalışmalarında sorunlar yaşanmasına neden olduğu gibi partilerin yan örgütleri olarak nitelendirilen bu ocak ve bucaklar canlılıklarını yitirmiştir. Ocak ve Bucak örgütlerinin kaldırılması ile partilerin yerelde üye alımlarındaki usulsüzlükleri denetlemek bir hayli zorlaşmış ve partilerin toplumla ilişkileri gitgide azalmıştır. Kurulduğu dönemde slogan haline getirilen Vatan Cephesi, Bursa ilinde şehir halkının kutuplaşmasına neden olurken bu dönemde yerel basında çıkan haberler bu kutuplaşmanın en açık göstergesidir. 187 KAYNAKÇA Arşiv Belgeleri TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-1 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-2 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-3 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-4 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-6 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-10 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-11 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-24 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-27 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-29 BelgeTarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-30 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-38 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 TC Cumhurbaşkanlığı Arşivi Fon Kodu:10-9-0-0/ Yer No:214-664-2-2/39 Belge Tarihi:00.00.1960.00.00.1961 Vatan Cephesi Davası, TBMM Kütüphanesi, (1985- 4518) Esas No: 1961/7 T.B.M.M. Tutanak Dergileri T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: VI Cilt, 10, İçtima: 1, 41. İnikad 17 -IV -1940 TBMM Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: 7, İçtima: 2, C.XIV, 1. İnikat, Ankara, 1.XI.1944. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: VII, Cilt: XIV, İçtima: 2, 1. İnikat, 1. XI.1944. T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem:7, Cilt.17, Toplantı:2, 55. Birleşim 16-V-1945. T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VII, Cilt: 17, Toplantı: 2, 58. Birleşim 21-V-1945. T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Devre: VII, Cilt: 20, Toplantı:3, 1. Birleşim, 1.XI.1945. T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Devre: VIII, Cilt 15, Toplantı:3, 36. Birleşim 24.1.1949. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: X, Cilt: 20, İçtima: 3, 78. İnikat, 7.VI.1957. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt: 6, İçtima: 2, 27. İnikat, 21.1.1959. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt:12, İçtimai: 8, 51. İnikat, 29.11.1960. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI Cilt:13 İçtima: 8, 58. İnikat 18.IV.1960. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, Devre: XI, Cilt:18 İçtima: 8, 62. İnikat, 29. IV.1960. 188 Resmi Gazete “Ordu Dahili Hizmet Kanunu”, Kabul Tarihi: 10 Haziran 1935, Kanun No: 2771, Resmi Gazete, S. 3031 (18 Haziran 1935). Dergiler Ayın Tarihi, 1957. Kim, 31 Ekim 1958. Kim, 8 Ağustos 1959. Yurt ve Dünya, Aralık 1944. Büyük Doğu Dergisi, 1. Cilt, 15. Sayı, 12 Haziran 1959. Düşünen Adam, Yıl 1, Sayı 18, 3 Mayıs 1961. Ulusal Gazeteler 19.XII.1946, Ulus. 20 .XII.1946, Cumhuriyet. 26 Mayıs 1946, Cumhuriyet. 13 Kasım 1947, Tanin. 20 Ekim 1957, Cumhuriyet. 31 Mart 1950, Ulus. 23 Eylül 1958, Ulus. 7 Şubat 1959, Cumhuriyet. Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2 "Vatan Cephesi"nin "Er"leri. Ulus, "Günün Işığında" No 13136 Ulus, "Günün Işığında" No 13136 28 Nisan 1961, Son Havadis. 15 Mayıs 1961, Son Havadis. 18 Mayıs 1961, Son Havadis. 2 Haziran 1961, Son Havadis. 16 Eylül 1961, Cumhuriyet. 31 Ekim 1957, Hürriyet. 3 Ekim 1977, Milliyet. 15 Mayıs 1983, Milliyet. 26.IX.1984, Cumhuriyet. 23 Ekim 2005, Radikal. Yerel Gazeteler 25 Temmuz 1946, Büyük Yol. 29 Ocak 1949, Vatan. 13 Ekim 1957, Trabzon. 7 Eylül 1958, Zafer. 21 Eylül 1958, Zafer. 22 Eylül 1958, Zafer. 6 Ekim 1958, Vatan. 8 Ekim 1958, Vatan. 12 Ekim 1958, Zafer. 189 14 Ekim 1958, Yeni Ant. 2 Kasım 1958, Yeni Ant. 9 Kasım 1958, Yeni Ant. 13 Kasım 1958,Bursa Ekspres. 29 Ekim 1958, Bursa Ekspres. 25 Kasım 1958, Yeni Ant. 27 Kasım 1958, Bursa Ekspres. 19 Aralık 1958, Yeni Ant. 1 Ocak 1959, Yeni Ant. 4 Ocak 1959, Yeni Ant. 2 Ocak 1959, Yeni Ant. 3 Ocak 1959, Yeni Ant. 4 Ocak 1959, Yeni Ant. 5 Ocak 1959, Hakimiyet Milletindir. 7 Ocak 1959, Hakimiyet Milletindir. 7 Ocak 1959, Yeni Ant. 8 Ocak 1959, Hakimiyet Milletindir. 8 Ocak 1959, Yeni Ant. 9 Ocak 1959, Hakimiyet Milletindir. 13 Ocak 1959, Yeni Ant. 15 Ocak 1959, Zafer. 21 Ocak 1959, Yeni Ant. 30 Ocak 1959, Hakimiyet Milletindir. 30 Ocak 1959, Yeni Ant. 1 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 5 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 6 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 7 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 10 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 12 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 12 Şubat 1959, Yeni Ant. 21 Şubat 1959, Yeni Ant. 23 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 27 Ocak 1960, Yeni Ant. 6 Şubat 1959, Yeni Ant. 27 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir. 2 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 2 Mart 1959, Yeni Ant. 5 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 12 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 14 Mart 1959, Yeni Ant. 16 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 13 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 19 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 20 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir. 25 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 4 Nisan 1959, Hakimiyet Milletindir. 5 Nisan 1959, Hakimiyet Milletindir. 190 27 Nisan 1959, Hakimiyet Milletindir. 27 Nisan 1959, Yeni Ant. 29 Nisan 1959, Yeni Ant. 1 Mayıs 1959, Yeni Ant. 3 Mayıs 1959, Yeni Ant. 5 Mayıs 1959, Yeni Ant. 31 Mayıs 1959 Yeni Ant. 2 Haziran 1959, Yeni Ant. 8 Haziran 195, Yeni Ant. 10 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 11 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 14 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 15 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 28 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 29 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 30 Haziran 1959, Hakimiyet Milletindir. 6 Temmuz 1959, Yeni Ant. 14 Temmuz 1959, Hakimiyet Milletindir. 20 Temmuz 1959,Yeni Ant. 21 Temmuz 1959, Yeni Ant. 23 Temmuz 1959, Hakimiyet Milletindir. 24 Temmuz 1959, Hâkimiyet Milletindir. 24 Temmuz 1959, Yeni Ant. 3 Ağustos 1959, Yeni Ant. 13 Ağustos 1959, Yeni Ant. 21 Ağustos 1959, Ekspres Akşam Postası. 10 Eylül 1959, Hakimiyet Milletindir. 22 Eylül 1959, Yeni Ant. 27 Eylül 1959, Yeni Ant. 30 Eylül 1959, Ekspres Akşam Postası. 5 Ekim 1959, Yeni Ant. 14 Ekim 1959, Hâkimiyet Milletindir. 16 Ekim 1959, Hakimiyet Milletindir. 18 Ekim 1959, Hakimiyet Milletindir. 20 Ekim 1959, Hakimiyet Milletindir. 22 Ekim 1959, Hakimiyet Milletindir. 22 Ekim 1959, Yeni Ant. 14 Ekim 1959, Hakimiyet Milletindir. 17 Ekim 1959, Hâkimiyet Milletindir. 26 Ekim 1959, Yeni Ant. 3 Kasım 1959, Yeni Ant. 6 Kasım 1959, Hakimiyet Milletindir. 16 Kasım 1959, Yeni Ant. 17 Kasım 1959, Hakimiyet Milletindir. 18 Kasım 1959, Yeni Ant. 26 Kasım 1959, Hakimiyet Milletindir. 28 Kasım 1959, Hakimiyet. 29 Kasım 1959, Hâkimiyet Milletindir. 191 15 Aralık 1959, Yeni Ant. 17 Aralık 1959, Hakimiyet Milletindir. 18 Aralık 1959, Yeni Ant. 26 Aralık 1959, Yeni Ant. 30 Aralık 1959, Hakimiyet Milletindir. 2 Ocak 1960, Yeni Ant. 3 Ocak 1960, Hakimiyet Milletindir. 10 Ocak 1960, Hakimiyet Milletindir. 15 Ocak 1960, Hakimiyet Milletindir. 3 Şubat 1960, Hakimiyet Milletindir. 7 Şubat 1960, Yeni Ant. 5 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 18 Şubat 1960, Hakimiyet Milletindir. 19 Şubat 1960, Hakimiyet Milletindir. 20 Şubat 1960, Hakimiyet Milletindir. 23 Şubat 1960, Hakimiyet Milletindir. 1 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 7 Mart 1960, Yeni Ant. 8 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 10 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir 18 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 23 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 28 Mart 1960, Hakimiyet Milletindir. 28 Mayıs 1960, Yeni Ant. 29 Mayıs 1960, Yeni Ant. 30 Mayıs 1960, Yeni Ant. 2 Haziran 1960, Yeni Ant. 3 Haziran 1960, Ekspres Akşam Postası. 3 Haziran 1960, Yeni Ant. 3 Haziran 1960, Hakimiyet Milletindir. 4 Haziran 1960, Yeni Ant. 9 Haziran 1960, Yeni Ant, 9 Haziran 1960, Ekspres Akşam Postası. 9 Haziran 1960, Hakimiyet Milletindir. 11 Haziran 1960, Yeni Ant. 12 Haziran 1960, Yeni Ant. 14 Haziran 1960, Yeni Ant. 15 Haziran 1960, Yeni Ant. 16 Haziran 1960, Yeni Ant. 17 Haziran 1960, Yeni Ant. 18-24 Haziran 1960, Yeni Ant. 21 Haziran 1960, Yeni Ant. 22 Haziran 1960, Yeni Ant. 24 Haziran 1960, Yeni Ant 23 Temmuz 1960, Yeni Ant. 2 Ağustos 1960, Yeni Ant. 26 Eylül 1960, Yeni Ant. 30 Eylül 1960, Yeni Ant. 192 28 Mart 1961, Hakimiyet Milletindir. 2 Nisan 1961, Hakimiyet Milletindir. 2 Nisan 1961, Yeni Ant. 10 Mayıs 1961, Hakimiyet Milliyet. 11 Mayıs 1961, Hakimiyet Milletindir. 11 Mayıs 1961,Yeni Ant, 19 Mayıs 1961, Yeni Ant. 15 Temmuz 1961, Hakimiyet Milletindir. İlçe Gazeteleri: 13 Ekim 1959, Yenişehir Postası. 20 Ekim 1959, Yenişehir Postası. 7 Kasım 1959, Yenişehir Postası. 24 Kasım 1959, Yenişehir Postası. 1 Aralık 1959, Yenişehir Postası. 22 Aralık 1959, Yenişehir Postası. 29 Aralık 1959, Yenişehir Postası. 11 Nisan 1960, Hakikat. 18 Nisan 1960, Hakikat. 18 Şubat 1960, Hakikat. 2 Mayıs 1960, Şehrin Sesi. Kitaplar 46 Soruda Demokrat Parti, “Soru 32:Vatan Cephesi Neydi?”den, Hazırlayan: Önder Gün, 2006. AĞAOĞLU, Samet, Arkadaşım Menderes, İstanbul: 1967. AĞAOĞLU, Samet, Demokrat Partinin Doğuşu ve Yükseliş Sebepleri Bir Soru, İstanbul: Baha Matbaası, 1972. AHMAD, Feroz - Bedia Turgay Ahmad, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi (1945- 1971), Ankara: Bilgi Yayınları, 1976. AHMAD, Feroz, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, 2. Baskı, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007. AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1950), 3. Baskı, İstanbul: Hil Yayınları, 2007. AKKILIÇ, Yılmaz, Bursa’da Yakın Zamanlar, Bursa: Bursa Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, 2006. AKŞİN, Sina - KOÇAK Cemil vd., Çağdaş Türkiye (1908-1980), Cilt 4, Altıncı Basım, İstanbul: Cem Yayınevi, 2000. ALBAYRAK, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Ankara: Phoenix Yayınevi, 2004. 193 ARCAYÜREK, Cüneyt, Bir İktidar, Bir İhtilal (1955- 1960), Ankara: Bilgi Yayınları, 1984. AVCIOĞLU, Doğan, Türkiye'nin Düzeni Dün Bugün Yarın, 2 Cilt, 4. Baskı, Ankara: Birinci Basım, 1968, Ankara: Bilgi Yayınevi, Bilgi Basımevi, 1969. AYDEMİR, Şevket Süreyya, İkinci Adam (1950-1964), Cilt III, Altıncı Baskı, Ankara: Remzi Kitabevi, 2000. AYDEMİR, Şevket Süreyya, Menderes’in Dramı, 5. Basım, İstanbul: 1993. BAĞCI, Hüseyin, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, Üçüncü Baskı, Ankara: ODTÜ Yayıncılık, 2007. BARUTÇU, Ahmet Faik, Siyasi Anılar (1939-1954), İstanbul: 1977. Başbakan Adnan Menderes’in Meclis Konuşmaları, TBMM: 1950-1960, 2. Basım, Haz. Dr. Faruk Sükan, Ankara: 1992. BAŞGİL, Fuat, 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, Çeviren: Mehmet Ali Sebük - İsmail Hakkı Akın, İstanbul: 1966. BİLA, Hikmet, CHP Tarihi (1919-1979), y.y., Ankara: 1979. BİRAND, Mehmet Ali, Can DÜNDAR, Bülent ÇAPLI, Demirkırat, Ondördüncü Baskı, İstanbul: Doğan Kitap, 2007. BOZDAĞ, İsmet, Darağacında Bir Başbakan, İstanbul: Truva Yayınları, 2007. BURÇAK, Rıfkı Salim, 10 Yılın Anıları 1950-1960, Ankara: 1998. BURÇAK, Rıfkı Salim, Türkiye’de Demokrasiye Geçiş 1945-1950, y.y.: Olgaç Matbaası, 1979. CERRAHOĞLU, Piraye Bigat, Demokrat Parti Masalı, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1996. CHP Beşinci Büyük Kurultay Zabıtları, Ankara: Ulus Basımevi, 1939. CHP Beşinci Büyük Kurultayında Değişmez Genel Başkan İsmet İnönü’nün İrat Buyurdukları, Nutuk, Ankara: 29.05.1939. ÇAVDAR, Tevfik, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi (1839- 1850), 3. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2004. DEMİR, Şerif, Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes, y.y.: Paraf Yayınları, 2010. DOĞAN, Avni, Kurtuluş, Kurtuluş ve Sonrası, İstanbul: Dünya Yayınları, 1964. DOĞAN, Mustafa, Adnan Menderes’in Konuşmaları, 1.BMM’nde Konuşmaları, 20 Mayıs 1950-4 Mart 1950, İstanbul: 1954. DOĞANER, Yasemin, Türk Demokrasi Tarihinde Vatan Cephesi, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2013. ERER, Tekin, On Yılın Mücadelesi (Türkiye’de Parti Kavgalarının 2.ci Cildi), İstanbul: 1963. 194 ERKAN, Hüsnü, Sosyal Piyasa Ekonomisi, Ekonomik Sistem ve Piyasa Ekonomisine İşlerlik Kazandırılması, İzmir: Silm Ofset, 1987. EROĞUL, Cem, Demokrat Parti ve İdeolojisi, II. Baskı, Ankara: İmge Yayınları, 1990. ERTUNÇ, Ahmet Cemil, Cumhuriyetin Tarihi, İstanbul: Pınar Yayınları, 2004. GOLOĞLU, Mahmut, Demokrasiye Geçiş (1946-1950), İstanbul: Kaynak Yayınları, 1982. GÜNAY, Ertuğrul, Bir" Hürriyet" Hikâyesi: Çok-Partili Dönemde Özgürlükçü Bir Siyaset Girişimi (1955-1958), İstanbul: İletişim Yayınları, 2020. İLHAN, Turan, “İsmet İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler Üzerine Seçmeler,” İnönü Vakfı, Ankara: 2012. İNÖNÜ, Erdal, Anılar ve Düşünceler, 1.Cilt, İstanbul: 1996. İnönü’nün Söylev ve Demeçleri 1919-1946, C.1, Ankara: Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, No:2,1946. İPEKÇİ, Abdi - Ömer Sami Coşar, İhtilalin İçyüzü, İstanbul: Toker Matbaası, Uygun Yayınevi, 1965. KABASAKAL, Mehmet, Türkiye’de Siyasal Parti Örgütlenmesi 1908-1960, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1991. KARAL, Enver Ziya, 27 Mayıs ve İnkılabının Sebepleri ve Oluşu, İstanbul: MEB Yay, 1960. KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri, Politikada 45. Yıl, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1968. KARPAT, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Ankara, İmge Kitabevi, Üçüncü Baskı, 2008. KARPAT, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi (Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller), İstanbul: 1947. KİLİ, Suna, 1960-1975 Döneminde Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 1976. KİNNROS, Lord, Atatürk, 5. Baskı, İstanbul: 1973 KOÇAK, Cemil, “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye (1908- 1980), İstanbul: Cem Yayınevi, 2000. KOÇAK, Cemil, Demokrat Parti Karşısında CHP Bir Muhalefetin Analizi, İstanbul: Timaş Yayınları., 2017. KOMŞUOĞLU, Ayşegül, Türkiye’de Siyasal Muhalefet, İstanbul: Bengi Kitap, 2002. KONGAR, Emre, Demokrasi ve Kültür, İstanbul: Hil Yayınları, 1983. MC GHEE, George, ABD- Türkiye- NATO, Ortadoğu, çev., Belkıs Çorakçı, Ankara: 1992, s.,128. Muhalefetde İsmet İnönü (1959–1960); Derleyen: Sabahat Erdemir; Ekicigil Matbaası, İstanbul, 1962 ... 13.09.1959 – 26.05.1960 195 MÜKERREM, Sarol, Bilinmeyen Menderes, C. II, İstanbul: Kervan Yayınları, 1983. NEZİROĞLU, İrfan – YILMAZ, Tuncer, Başbakanlarımız ve Genel Kurul Konuşmaları, Cilt 4 (Cumhuriyet Hükümetleri Dönemi) Adnan Menderes, Ankara: TBMM Basımevi, Aralık, 2014. ORAN, Baskın “Batı Bloku Ekseninde Türkiye-1”, Türk Dış Politikası, Cilt 1 (Ed. Baskın Oran), İstanbul: İletişim Yayınları, 2003. ÖNGÖREN, Ferit, CHP Ne Olacak, İstanbul: Martı Yayınları, 1960. ÖZBUDUN, Ergun, Türkiye'de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No., 363, Ankara: Sevinç Matbaası, 1975. ÖZÇELİK, Fatih, TUNÇ, Bilal, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1959 Yılı Gezileri Kapsamında Geyikli Olayları", İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. 6, S. 3 , (2017), ss.1624-1643. ÖZDEMİR, Hikmet, “Siyasal Tarih”, Çağdaş Türkiye- 4 (1960-1980), İstanbul: 1997. SARICAN, Bayram, 1930'lardan Günümüze Bursa'da Dini Hayat, İstanbul: Düşünce Kitabevi Yayınları. SAROL, Mükerrem, Bilinmeyen Menderes, C. II, İstanbul: Kervan Yayınları, 1983. SENCER, Muzaffer, Türkiye'de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri, İstanbul: Geçiş Yayınları, 1971. SOYAK, Hasan Rıza, Atatürk’ten Hatıralar, Cilt II, y.y.: Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. TANİLLİ, Server, Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz, 3. b., İstanbul: Say Yayınları, 1989. TEZİÇ, Erdoğan, Siyasi Partiler, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1976. TİMUR, Taner, Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, İstanbul: İletişim Yayınları, 1991. TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: DP Yokuş Aşağı,(1954- 1957),3.Basım, Ankara: 1991. TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları: Tek Partiden Çok Partiye (1944- 1950), 2. Baskı, Ankara:1991. TOKER, Metin, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları-Yarı Silahlı Yarı Külahlı Bir Ara Rejim 1960-1961, 2.Basım, Ankara: 1991. TÖKİN, F. Hüsrev, Türk Tarihinde Siyasî Partiler ve Siyasî Düşüncenin Gelişmesi (1839- 1965,) İstanbul: 1965. TUNAYA, Tarık Zafer, İslamcılık Cereyanı, İstanbul: 1962. TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye'de Siyasi Partiler (1859-1952), İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları A.Ş. Basımevi, 1952. TUNÇAY, Mete, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923- 1938), Ankara: Yurt Yayınları, 1981. 196 TURAN, İlhan İsmet İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler (1946–1950–1954–1957) Üzerine Seçmeler, Ankara: İnönü Vakfı, 2002. TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, (1.Bölüm), Ankara: Bilgi Yayınevi, 1.Basım,1999. TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, (2. Bölüm), Ankara: Bilgi Yayınevi,1.Basım, 1999. TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, 5. Kitap, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1. Basım, 2002. UYAR, Hakkı, Türk Siyasal Yaşamında Cepheleşmelere Bir Örnek Vatan Cephesi, İzmir: Boyut Yayınları, 2012. YILDIRMAZ, Sinan, “Vatan Cephesi: Demokrat Parti’nin Politik Meşruiyet Krizi ve Toplumsal Muhalefeti Kontrol Altına Alma Çabası”, Türkiye’de Siyasal Muhalefet, Der: Ayşegül Komsuoğlu, İstanbul: Bengi Yayınları, 2008. YÜCEL, M. Serhan, Türkiye’nin Siyasal Partileri (1859-2005),y.y.: Alfa Yayınları. ZÜRCHER, Eric Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: 1995. Makaleler AKDEMİR, Sevim, “Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları ve Ekonomik Sonuçları”, Gülen Elmas Arslan (eds.), Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85. Yılında Türkiye Ekonomisi, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları, 2008, ss. 322-346. ARIKAN, Mustafa, “27 Mayıs’a Damgasını Vuran Söz ve Beyanlar”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 4, Konya: 1997, ss. 299-310. ARSLAN, Zehra, Trabzon’da Vatan Cephesi (12 Ekim 1958-27 Mayıs 1960), Karadeniz Araştırmaları, 2013, Sayı, 36. BURGAÇ, Murat "1946 Genel Seçimlerinde Propaganda." Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 13.26, 2013: ss. 163-184. CİN Halil, “Türk Demokrasi ve Kalkınma Tarihinde 14 Mayıs 1950 ve 27 Mayıs 1960 Dönemeçleri Sempozyumu Açış Konuşması,” Ata Dergisi, (Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi), Konya: Sayı 3, Yıl, 1992. ÇAKMAK, Diren, "Türk Siyasal Yaşamında Bir Muhalefet Partisi Örneği: Hürriyet Partisi (1955-1958)" , Gazi Akademik Bakış, Ankara: 03 2008, ss. 153-186. DAĞCI TAŞPINAR, Gül Tuba, "Türk Siyasi Tarihinde Hürriyet Partisi'nin Yeri." Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları 8, 2005, ss. 15-29. DP Bülteni İstanbul Haftanın Haberleri, Sayı, 11/17 Mart 1960 s.15 ECEVİT, Bülent, Ocağı Söndürülen Demokrasi, Arayış Dergisi, 9 Mayıs 1981, S. 12. ERAYMAN, Abdullah, “Demokrat Parti’nin Bölünmesi ve Millet Partisi’nin Kuruluşuna Giden Süreç”, TURAN-SAM: TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi 197 Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi; Yıl: 2019; Ay: Aralık; Cilt: 11/Sonbahar, Sayı: 44, ss. 35-40. ERDOĞAN, Dilşen İnce, “Güç Birliği Karşısında Adnan Menderes’in Siyasi Manevrası: Vatan Cephesi (Manisa Örneğinde)”, Belgi Dergisi, C.2, S.19, Denizli: Pamukkale Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, 2020/I, ss. 1910-1924. ERYILMAZ, Hamza Gökhan, “Türkiye’de 1954-57 Dönemi İktidar-Muhalefet İlişkileri”, Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 7(1), İstanbul: 2019, ss.1-17 GÜNEŞ, İhsan, "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden Halk Fırkası’na Geçiş." Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 19.56, 1987, ss. 565-581. HAYTOĞLU, Ercan, “Türkiye'de Demokratikleşme Süreci ve 1945'te Çok Partili Siyasî Hayata Geçişin Nedenleri (1908-1945)”, PAÜ. Eğitim Fak. Dergisi, 1997, Sayı:3, ss.47- 54. İNCİ, İbrahim, "İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması", Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10.02.2012, ss. 272-290. KARAÖMERLİOĞLU Mehmet Asım, “Bir Tepeden Reform Denemesi: Çiftçiyi Topraklandırma kanunu Hikâyesi, Birikim Dergisi, 107, İstanbul, Mart (1998) KAYA, Yakup, “Türk Siyasal Yaşamında 1954 Genel Seçimleri “, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi” , Cilt: 7, Sayı: 3, 2018, ss. 2276-2291. KAYIŞ, Yasin, "1946 Belediye Seçimleri ve Basın", Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 7.16, 2008, ss. 397-419. KESKİN, Yusuf Ziya, “Demokrat Parti İktidarı ve Günümüze Yansımaları”, EÜSBED, 5 (1), 2012, ss.107-130. KINALI, Gürhan, “İkinci Bayar Hükümetini Sarsan Yolsuzluk Hadiselerine İki Örnek: Satie ve İmpeks” Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl 2, S. 2, (2017), ss.119- 163. ÖZ, Esat,“Serbest Cumhuriyet Fırkası Denemesi: Nedenleri ve Sonuçları”, Sosyo-Politik Yaklaşım, Nisan/Mayıs, 1993. ÖZBUDUN, Ergun, Türkiye'de Sosyal Değişme ve Siyasal Katılma, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No., 363, Ankara: Sevinç Matbaası, 1975. ÖZKAN, Asaf, “1954 Seçimleri Öncesi Ankara Adaylarını Belirleme Sürecinde CHP’de Parti İçi Demokrasi Sorunu (Şükrü Sökmensüer’in Raporuna Göre)”, NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 2, 2013, ss.73-91 ÖZTÜRK, Fahriye, “Türkiye’de Tarımsal Yapı ve Tarımsal Destekleme Politikalarının Tarihsel Gelişim Süreci”, Gülen Elmas Arslan (ed.), Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85. Yılında Türkiye Ekonomisi (Ankara: Gazi Üniversitesi Yayınları): 2008, ss. 61-91. ÖZTÜRKCİ, Alpaslan , “Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti Birinci Büyük Kongresi,” Cedrus, C. 7, 2019, ss.741-755. 198 SAVCI, Bahri, "Türkiye'nin Şartları Açısından Siyasal Partiler Rejimine Bir Bakış", AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. XX, S. 1, 1965. ŞAHİN, Enis – TUNÇ, Bilal, Demokrat Parti’nin Kuruluş Süreci ve DP – CHP Siyasî Mücadelesi (1945-1947), Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, C.1, S.2, (2015), ss.31-69. TAKIM, Abdullah, "Türkiye’de 1960-1980 Yılları Arasında Uygulanan Kalkınma Planlarında Maliye Politikaları." Maliye Dergisi 160.1, 2011, ss.154-176. TUNÇ, Bilal, “Bursa’da Vatan Cephesi”, Bursa: U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, 2016, ss. 137-162. UYAR, Hakkı, “Tek Parti Döneminde Seçimler”, Toplumsal Tarih, S. 64, Nisan 1999. UZMAN, Nasrullah, "Adnan Menderes ve M. Fuad Köprülü’nün Cumhuriyet Halk Partisi’nden İhraçları." Tarih Araştırmaları Dergisi 36.62, 2017, ss.205-228. VARLI, Suat ve Arzu, “Türkiye’de 1950-1954 Döneminde Demokrat Partinin Tarım Politikası”, Marmara Üniversitesi, İstanbul: İİBF Dergisi, XXVIII (1), 2010, ss. 01-22. YETKİN, Barış, "1945-1950 Arası “Demokratikleşme” Sürecinde Basın", Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 17-18: ss. 1-37. YETKİN, Çetin, “II. Dünya Savaşı Bitiminde Çok Partili Düzene Geçişte Temeldeki Bozukluk”, Atatürkçü Bilinç, C. I, S.1, Ocak 1994. YÜCEER, Saime, “Cumhuriyet Dönemi Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde İlk Girişim: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası”, Türkler, C. XVI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002. YÜCEER, Saime. "Tahkikat Komisyonu: Muhalefetsiz Demokrasi" Dilşen İnce Erdoğan ve Diğerleri, Türk Tarihinde Adnan Menderes, C. II, 2012, ss. 727-762. Tezler AKBALIK, Hakan, 1946-1950 Döneminde CHP’nin Seçim Çalışmaları (Yüksek Lisans Tezi), T.C. İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. BUDAKOĞLU, Salih, Bursa Siyasetinde Demokrat Parti (1946-1960), (Yüksek Lisans Tezi), Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003. ÇAKMAK, Fevzi, Bursa Yerelinde Cumhuriyet Halk Partisi (1946–1960), (Doktora Tezi) Bursa: T.C. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012. GAYTANCIOĞLU, Serkan, Demokrat Parti İktidarı ve Vatan Cephesi, (Yüksek Lisans Tezi), Edirne: T.C. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, 2011. GÜN, Önder, Mayıs Askeri Müdahalesine Doğru DP-CHP Mücadelesinin Zirvesi: 18 Nisan 1960-Tahkikat Komisyonu’nun Kurulması ve Faaliyetleri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. 199 İNCE, Erdal, “1945 Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve Türk Siyasal Yaşamına Etkisi”, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2008. KAYA, Asil, Türk Siyasi Tarihi'nde CHP'nin Gençlik Kolları, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010. KESİRİKLİOĞLU, Fatma, Bursa’daki İktisadi Kurumların Gelişimi Üzerine Tarihsel Bir İnceleme (1935-1955), (Yüksek Lisans Tezi), Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999. KESME, Özkan, Türk Basınında 1957 Seçimleri ve Partilerin Propagandaları, (Doktora Tezi), Yozgat: Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2016. NALBANT, Tamer, Demokrat Parti Döneminde Ordu-İktidar İlişkileri, (Doktora Tezi), Ankara: T.C. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2019. TEKSOY, Gülizar Beril, Demokrat Parti'de Parti İçi Demokrasi (1946-1960), (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: : Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010. TETİK, İdris, Demokrat Parti’nin 1950-1960 Yılları Arasında Uyguladığı Siyasi Politikaların Türk Demokrasisine Yansımaları, (Yüksek Lisans Tezi) İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2015. TUZAK, Mervenur, Vatan Cephesinin Kuruluşu ve Faaliyetleri (12 Ekim 1958 - 27 Mayıs 1960), (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: T.C. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, 2018. UÇAN, Mehtap, İsmet İnönü’nün Siyasi Hayatı (1922-1960), (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: T.C. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014. İnternet Kaynakları ARPACIK, Cihat, “Devr-İ Sâbık Yaratmak: Siyasetin Gereği Mi Siyasette Leke Mi?”, https://www.indyturk.com/ (E.T.: 30.10.2021) “Bursa Hakimiyet Basında 41 Yıllık Yolculuğun Öyküsü”, http://www.kuterpr.com/e- kitaplar/bursa hakimiyet/index.html#16, s.15 (E.T.: 19.12.2020) “Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Başbakan Recep Peker ve DP Genel Başkanı Celal Bayar ile Yapılan Görüşmelerle İlgili Yayınlanan Bildirisi” – 12 Temmuz 1947 Beyannamesi-http://www.ismetinonu.org.tr/12-temmuz-1947-beyannamesi/ (E.T.: 12.12.2020) DENİZ, Kemalettin, "Atatürk Ansiklopedisi." (2015). https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/cumhuriyet-halk-firkasi-1923-1938/. (E.T.: 12.08.2020) Fransa Büyükelçisi Jean Lescuyer’in Raporu”, 24 Ekim 1951, İstanbul: İsis Yayınları, 1991, (31/08/2015), https://tr.ambafrance.org/1525-ten-itibaren-Buyukelciler ( E.T.: 17.09.2020) 200 “İnönü İktidarı Devralmak İçin Hazırlıklarını Yapsınlar”, https://www.timeturk.com/tr/2012/05/14 (E.T.: 14.10.2021) “Milletvekili Genel Seçimleri 1923 – 2011”, Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası,Haziran,2012.https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/1954MilletvekiliSeci mi/1954_Secim_Sonuclari.pdf bkz. (E.T. 15.10.2020) ÖLÇEN, Ali Nejat, “Türkiye Sorunları”, S.122, Ekim (1958), https://www.dunya48.com/cevat-kulaksiz/31522-cevat-kulaksiz-padisah- torununun-elini-open-menderes. (E.T.: 04.02.2021) Yücel, M. Serhan, Menderes Dönemi 1950-1960, (t.y.). Erişim adresi: http://www.Altayli.Net. (E.T: 02. 07. 2020.) Sözlü Tarih Çalışmaları Hüseyin Suat Sungur’la Yapılan Görüşme. Görüşme Tarihi: 26 Ekim 2019 Ali Bilgiç ile Yapılan Görüşme. Görüşme Tarihi: 15 Şubat 2020 201 EK -1 Bursa’nın İnegöl ilçelerinden bizzat Adnan Menderes’e gönderilen telgraflar 202 203 204 Bursa’nın Gemlik İlçesinden Adnan Menderes’e Gönderilen Telgraflar 205 Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesinden Adnan Menderes’e Gönderilen Telgraflar 206 207 208 209 210 Bursa’nın İznik İlçesinden Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgraflar 211 212 Bursa’nın Yenişehir İlçesinden Adnan Menderes’e Gönderilen Telgraflar 213 214 215 Bursa’nın Keles İlçesinden Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgraflar 216 Bursa’nın farklı köylerinden Adnan Menderes’e gönderilmiş olan telgraflar 217 218 219 220 221 222 EK -2 5 Ocak 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Meclis bugün çalışmalarına başlıyor” 223 13 Ocak 1959 Hakimiye Milletindir, s.4 “Vatan Cephesine Yeni İltihaklar” 224 15 Ocak 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Vatan Cephesine yeni iltihaklar” 225 16 Ocak 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1. “Birleşik Amerika jüt fabrikası için nakdi yardım yapıyor” “DP Y. Mahallede, D.Taş, Çekirge Bucak Kongreleri yapıldı.” 226 7 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir, s.1 “Demokrat Partiye İltihaklar devam ediyor” 227 12 Şubat 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Zürih Tebliği:Mütekabil bir anlayış zihniyeti içinde uzlaştırıcı anlaşmaya varıldı” “Şehrimizde ‘Vatan Cephesine’ kitle halinde itihaklar devam ediyor” 228 18 Şubat 1959, Hakimiyet Milletindir, s.1. “Başvekilimiz ve Maiyeti Hamil Seç Uçağı Büyük Bir kaza Geçirdi” 229 18 Ekim 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “C. Halk partisinde hizipler önlenemedi” “Mebuslarımızın K.bey, Orhaneli, Keles, Mudanya’daki temasları” 230 12 Mart 1959, Hakimiyet Milletindir, s.4 “Vatan Cephesine İltihaklar” 231 5 Nisan 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Nato’nun onuncu yılı törenle kutlandı” “D.Parti Kadınlar Kolunun 6. Kuruluş yılı dün kutlandı” 232 3 Mayıs 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Bahar Taarruzunun Manası Artık Anlaşılmıştır” “4 köyde daha DP. seçim kazandı” 233 4 Mayıs 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “C.Halk Partisi Tertipler Peşinde” 234 16 Mayıs 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Yeter!.. Yeter!..Yeter!..” 235 23 Eylül 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1. “1960 yılı bütçesi 7 milyar liraya yakın” 236 25 Eylül 1959, Hakimiyet Milletindir, s.1 “D. Parti Gençlik Teşkilatına İltihaklar” 237 14 Ekim 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1. “C.H.P.de Gruplaşma faaliyetleri hızlandı” “DP Gençlik Teşkilatına iltihaklar” 238 7 Kasım 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “D. Parti Gençlik Teşkilatına iltihaklar gün geçtikçe artıyor” 239 17 Aralık 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Polatkan(Bugün) Encümende Bütçe ile alakalı izahatta bulunacak” “D.Parti’ye itihaklar” 240 18 Aralık 1959 Hakimiyet Milletindir, s.2. Hidayet Aydıner (Eski Konya Mebus) “Güçbirliğinin Gerçek Hedefi” 241 29 Aralık 1959 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Gürsu’nun Gölcük köyünde 109 kişi C.H.P.den ayrılarak D. Partiye girdi” 242 30 Aralık 1959 Hakimiyet Milletinidir, s.4 “Yeni Ant gazeteisinin haberi Kestel’de Hayret Uyandırdı” 243 3 Ocak 1960 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Yeniden Bir çok CHP Mebusunun istifası bekleniyor” “D. Parti Kadınlar Kolu toplantısı” 244 20 Şubat 1960 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Demokrat Partiye iltihaklar devam ediyor” 245 1 Mart 1960 Hakimiyet Milletindir, s.4 “Keles CHP teşkilatında geniş ölçüde istifalar” 246 5 Mart 1960 Hakimiyet Milletindir, s.1 “Radyo Gazetesi Dün C.H.P’ye cevap verdi” 247 28 Mart 1960 Hakimiyet Milletindir, s.1 “İstanbul’da 140. Vatan Cephesi açıldı” “İnegöl’de D. Partiye İltihaklar” 248 2 Nisan 1960 Hakimiyet Milletindir, s.4 “DP.ye kitle halinde iltihaklar” 249 28 Mayıs 1960 Hakimiyet Milletindir, s.1. “Dünden İtibaren Memleket İdaresi Türk Silâhlı Kuvvetlerine İntikal Etti” 250 13 Ocak 1959 Yeni Ant s.1. “CHP 14üncü Kurultayı Dün Açıldı” 251 24 Ocak 1959 Yeni Ant, s.1. “Vatan cephesi için D.P.lilerin baskı örneği” 252 7 Şubat 1959 Yeni Ant, s.2 “Güçbirliğine katılanlar” 253 8 Şubat 1959 Yeni Ant, s.1 “İnegöl’ün Muzal Köyünde D.Pden 43 kişi istifa etti” “Şible Güçbirliği Ocağına İltihaklar” 254 11 Şubat 1959, Yeni Ant, s.1 “Vatan cephesi Radyosu fiyaskosuna devam ediyor” 255 18 Şubat 1959 Yeni Ant, s.1 “Ege Bölgesinde CHPye Baskı” 256 21 Şubat 1959 Yeni Ant s.1 “D.P.lilerin Yeni Baskı Metodu” 257 21 Şubat 1959 Yeni Ant s.3 “İşçiler Vatan Cephesine Girmeye mi Zorlanıyor” 258 22 Şubat 1959 Yeni Ant, s.1 “C.H.P. ekibi Bursa’ya geldi.” “Kestel’de 106 kadın CHP.ye kaydoldu” 259 28 Şubat 1959 Yeni Ant, s.3 “Vatan Cephesi” 260 1 Mayıs 1959 Yeni Ant, s.1 “Uşak’ta gaz bombası atıldı” 261 2 Mayıs 1959 Yeni Ant, s.1. “İsmet Paşa’yı yaraladılar!..” 262 5 Mayıs 1959 Yeni Ant “Neşir Yasağı” 263 31 Mayıs 1959 Yeni Ant CHP Trilye Bucak, Vakıf ve Yeni köy ocak kongreleri” 264 15 Haziran 1959, Yeni Ant, s.1 “Zamlardan sonra Dobruca köyü D.P. Ocağı CHP oldu” 265 2 Temmuz 1959 Yeni Ant, s.1. “CHP Milletvekilleri DP Milletvekillerinin peşinde” 266 6 Temmuz 1959 Yeni Ant, s.1. “8 D.P. vekilini ancak 22 kişi dinledi.” 267 15 Ağustos 1959 Yeni Ant, s.3. “V.C. ile D.Parti arasındaki anlaşmazlıklar” 268 5 Ekim 1959 Yeni Ant, s.1 C.H. Partisi Bursa İl Gençlik Kolu Kongresi dün yapıldı” 269 25 Ekim 1959 Yeni Ant “Akalanda 270 kişi D.P.den istifa etti” 270 26 Ekim 1959 Yeni Ant, s.4 “CHP vatandaşın istediği demokratik bir yoldadır.” 271 29 Ekim 1959 Yeni Ant, s.1 “M.Kemalpaşa CHP İlçe konresi heyecanlı geçti.” 272 21 Kasım 1959 Yeni Ant, s.1 “Camilerde D. Parti Ocakları açılıyor” 273 14 Aralık 1959 Yeni Ant “C.H.P. Adayları Kestel’de Belediye Seçimlerini Kazandı” 274 14 Aralık 1959 Yeni Ant, s.3 “Yüzlerce yurttaş daha Güçbirliğine katıldı” 275 26 Aralık 1959 Yeni Ant “Yenişehir’de D.P. İçinde Kaynaşma” 276 7 Şubat 1960 Yeni Ant Y. K. Karaosmanoğlu, “Kalkın Ey Ehl-i Vatan!..” Erdoğan Tamer, “D.P. nin İstediği Basın” 277 1 Aralık 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “1960 Bütçesi 7 Milyar” 278 13 Ekim 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “Mebuslarımız Kazamıza Geldi” 279 20 Ekim 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “Başvekilimiz A. Menderes Yurda Döndü” 280 7 Kasım 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “D.P. Ocak, Bucak Kongreleri Yapıldı” 281 24 Kasım 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “Yenişehir Yepyeni Bir Şehir Olma Yolunda” 282 22 Aralık 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “İlçe İdare Seçimleri” 283 26 Aralık 1959 Yenişehir Postası (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “Kazamız D.P. İçinde Kaynaşma” 284 11 Nisan 1960 Hakikat (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “İç Huzuru Sağlıyacak Yeni Tedbirler Alınacak” 285 18 Nisan 1960 Hakikat (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “CHP hakkında ve Bazı gazeteleri de İcabında kapatma yetkisi veren DP grubunun takriri Bugün” 286 18 Şubat 1960 Hakikat (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “1960 Bütçesi” 287 2 Mayıs 1961 Şehrin Sesi (Ali Bilgiç Kişisel Arşivinden) “Adalet Partisi” 288 EK- 3 26 Ekim 2019 Hüseyin Suat Sungur ile yapılan görüşme. 289