Hadîd Sûresindeki Kıraat Farlılıkları ve Manaya Etkisi Mehmet Efe Dr. Öğr. Üyesi, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Ana Bilim Dalı Bursa/Türkiye hafizefe1969@hotmail.com http://orcid.org/0000-0002-0154-2069 Öz Kur’ân-ı Kerîm’deki kıraat farlılıkları, “kırâat-i aşere” (on kıraat) olarak meşhur olmuş ve Hz. Peygamber’den tevatür yoluyla nakledilerek gelmiştir. Kıraat farklılıklarının önemli bir kısmı, manaya etkisi olmayan şive, telaffuz ve okuyuş farklarından kaynaklanan şifahî farklılıklardır. Kıraat farklılıklarının çok az kısmının manaya etkisi vardır. Bu durum anlamda bir tezat ve çelişki oluşturmayıp, bilakis manaya zenginlik katmakta ve daha kapsamlı bir mana elde edilmesini sağlamaktadır. Makalemizde Hadîd sûresindeki kıraat farlılıkları ve manaya etkisi bağlamında bu hususun gösterilmesi hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Tefsir, Kur’ân, Kıraat Farklılıkları, Hadîd Sûresi, Mana. Geliş Tarihi/Received Date: 15.02.2019 Kabul Tarihi/Accepted Date: 26.11.2019 Araştırma Makalesi / Research Article Atıf/Citation: Efe, Mehmet. “Hadîd Sûresindeki Kıraat Farlılıkları ve Manaya Etkisi”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28/2 (Aralık 2019): 415-435. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 416 ▪ Mehmet Efe Qirā’at Differences in Surah Al-Ḥadīd and its Influences on Meaning Abstract The differences of qira’at in Holy Qur’ān are called Al-Qirā’at al-Ashr al- Mutawatir and reported from Prophet Muhammad via an uninterrupted chain of reliable transmitters. Most of differences in qira’at do not have any sort of influences on understanding of the holy text on the contrary they are related to accent, pronunciation and qira’at which are based on oral differences. Very few of the differences in qira’at have an influence on the meaning. For his reason, the differences in qira’at do not cause any paradoxes and inconveniences, on the other hand enable to get a wide understanding and variety of meanings. The main aim of this article is to mention to this reality in the context of surah Al- Hadīd. Keywords: Tafsir, Qur’ān, The Differences of Qirā’at, Surah al-Ḥadīd, Meaning. Giriş Hadîd sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in 57. sûresi olup, “müsebbihât” sûreleri denilen sebbeha-yüsebbihu kelimeleriyle başlayan beş sûrenin ilkidir.1 Bu sûrelerin faziletiyle ilgili olarak, Hz. Peygamber’in yatmadan önce müsebbihâtı okuduğu ve bu sûrelerde bin âyetten faziletli bir âyetin bulunduğunu söylediği rivayet edilmiştir.2 25. âyetinde demir manasına gelen “hadîd” (حديد) kelimesi geçtiği ve demirin önemine işaret edildiği için sûreye bu isim verilmiştir. Medine’de nâzil olmuştur ve 29 ayettir.3 Hadîd sûresinde semâvât ve arzın Allah’ı tesbih ettiği, mülkiyetinin O’na ait olduğu, evvel ve âhir, zâhir ve bâtın olanın O olduğu, semâvât ve arzı altı günde yarattığı, semadan ineni ve arzdan çıkanı bildiği, nerede olursa olsunlar kullarını bildiği ve onlarla beraber olduğu zikredilmektedir. Yine ilk altı âyetin âyet sonlarında yüce Allah’ın çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi, hayat veren ve öldüren, her şeye kadir, her şeyi bilen, yaptıklarımızı gören, bütün işler kendisine dönen, gönüllerde olanı bilen olarak zikredilmektedir. Yüce Allah’ın semâvât ve arzın hakiki mirasçısı olduğu, (el-Hadîd, 57/10) emanetçi olan insanın, infak etmekten kaçınmaması gerektiği belirtilmektedir. Yine 11. ve 18. âyetlerde karz-ı hasen (Allah’a güzel bir borç verme), ayrıca bu sûrede çokça zikredilen semâvât ve arz 1 Diğerleri el-Haşr 59/1, es-Saf 61/1, el-Cum‘a 62/1 ve et-Tegâbün 64/1 sûreleridir. 2 Muhammed b. İsa et-Tirmizî, el-Câmi‘u’s-Sahîh, nşr. A. Muhammed Şâkir (Kahire: el- Mektebetü’l-İslâmiyye, 1962), “Fedâilü’l-Kur’ân”, 21; “Da‘avât”, 22. 3 Bk. Ali Özek v.dğr., Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli (Ankara: TDV Yayınları, 1993; Hayrettin Karaman v.dğr., Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008), 5: 234. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 417 kelimeleriyle gerçekte mülkiyeti Allah’a ait olanı infak etmek suretiyle insan, emanetinde olanı gerçek sahibine vermiş olmaktadır. Böyle bir dünyada, dünya hayatının insan için oyun ve eğlenceden, süslenmeden, övünmeden, mal ve evlat çoğaltmadan ibaret olduğu, nihayetinde sahip olunan şeylerin çerçöp haline geleceği ve insanoğlunun dünya metaına (kâinatın gerçek sahibini düşünerek) aldanmaması gerektiği belirtilmektedir (el-Hadîd, 57/20). Hadîd sûresi 22, 23 ve 24. âyetlerde yeryüzünde vuku bulan ve insanların başına gelen her şeyin yaratılmadan önce bir kitapta yazılı olduğu, dolayısıyla insanların ellerinden çıkana üzülmemeleri ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetten dolayı şımarmamaları, cimrilik etmemeleri istenmekte, Allah’ın kendini beğenip, böbürlenen kimseleri sevmediği, aslında O’nun zengin ve hamde layık olduğu belirtilmektedir. Sûrenin son kısmında (el-Hadîd, 57/25-29), Yüce Allah’ın peygamberleri açık delillerle gönderdiği, insanların yeryüzünde adaleti yerine getirmeleri için kitabı ve mizanı indirdiği, sûreye isim olan demirin insan için faydaları, Hz. Nûh ve Hz. İbrâhim aleyhisselâm ile onların soylarına kitap ve nübüvvet verdiği, ardından Meryem oğlu Îsâ’yı peygamber olarak gönderdiği belirtilmektedir. Hadîd sûresinde, kâinatta olan biten her şeyin Allah’ın bilgisi ve gözetiminde, kuşatması altında olduğu bütün âyetlerde hissedilmektedir.4 Kur’ân-ı Kerîm sûrelerinin önemli bir kısmı gerek tez çalışmalarında, gerek makalelerde, kıraat farklılıkları ve tefsire etkisi bakımından incelenmiştir. Hadîd sûresinin, söz konusu tez ve makalelerde çalışılmamış olması, bizim bu sûredeki kıraat farklılıklarını ve manaya etkisini incelememizde etkili olmuştur. 1. Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları 1.1 Hadîd Sûresindeki Manaya Etki Etmeyen Usulî Kıraat Farklılıkları “Asl” kelimesinin çoğulu olan “usûl” lügatte; prensipler, kaideler, ilkeler, kurallar, aslî kurallar gibi anlamlara gelmektedir.5 Ayrıca kendisine ihtiyac duyulan ve başkasına muhtaç olunmayan anlamında da kullanılır. Kıraat ilminde, kıraat imamlarının uyguladığı belli ve 4 Konuyla ilgili olarak bk. Emin Işık, “Hadîd Sûresi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1989), 15: 13-14. 5 Muhammed b. Mükerrem İbn Manzûr, “asl”, Lisânü’l-Arab (Beyrut: Dâru Sâdır, 1990) 11: 16; Serdar Mutçalı, el-Mu‘cemü’l-Arabiyyü’l-hadîs, Arapça-Türkçe Sözlük (İstanbul: Dağarcık Yayınları, 1995), 18. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 418 ▪ Mehmet Efe düzenli kaideleri ifade etmektedir.6 Cüz’î hükümlerin kendilerine nisbet edildiği küllî kaideler şeklinde de ifade edilmiştir.7 Yani kıraatte imamların kendilerine ait değişmeyen kaideleri şeklinde ifade edilebilir. Makalemizde, sözü edilen usul kaideleri âyetlerde sırası geldikçe izah edilmiştir. Bunu yaparken âyetlerin akışının bozulmaması esas alınmıştır. Kırâat-i aşere, aşağıda isimlerini ve râvilerini belirttiğimiz on kıraat imamına göre okuyuş farklılıklarını ihtiva etmektedir.8 Bu imamlardan ilk yedisine göre okuyuş farklılıklarına kırâat-i seb‘a denilmektedir. Makalemizde kırâat-i aşere’ye göre; Hadîd sûresindeki usulî kıraat farklılıkları belirtilmiş olup, manaya etkisi olan ferşî kıraat farlılıkları ayrı bir başlık altında incelenmiştir. Bütün Kur’ân’da aynı uygulamalar geçerli olduğu için, çalışmamızda öncelikle kıraat imamlarının medd-i munfasıl ve medd-i muttasıl ile ilgili uygulamalarını belirtmek istiyoruz. 1.1.1. Kırâat-i aşere’de Medd-i munfasıl ve Medd-i muttasıl Kırâat-i aşere’de medd-i munfasıl ve medd-i muttasıl ile ilgili iki usul vardır. Kur’ân-ı Kerîm’in yarısına yani Meryem sûresine kadar “merâtib- i erba‘a” (dört mertebe) olup, Meryem sûresinden başlayıp, Kur’ân-ı Kerîm’in sonuna kadar “mertebeteyn” (iki mertebe) vardır. a) Merâtib-i erba‘a Kâlûn, İbn Kesîr, Ebû Amr, Ebû Cafer ve Ya‘kûb medd-i munfasılı bir elif (aslî med ile), medd-i muttasılı iki elif (aslî med üzerine bir elif ziyadesiyle) okumuşlardır. 6 Yavuz Fırat, Tecvîd ve Kıraat İlimleri Sözlüğü (Konya: Hacıveyiszade İlim ve Kültür Vakfı Yayınları, 2018), 46. 7 Recep Koyuncu, Kıraat İlmi ve Takrîb Usûlü (Konya: Hacıveyiszade İlim ve Kültür Vakfı Yayınları, 2018), 173. 8 Makalemizde gereksiz tekrarlardan azami ölçüde kaçınmak maksadıyla, kıraat imamlarının isimlerini, rumuzlarını ve vefat tarihlerini burada belirtmekle yetindik. 1) Nâfi‘ (ö. 169/785) ح a) Dûrî (ö. 248/862) ط b) Sûsî (ö. 261/874) 4 ى) İbn Âmir (ö. ن (Âsım (ö. 127/745 (5 م (b) İbn Zekvân (ö. 242/857 ل (a) Hişâm (ö. 245/859 ك (118/736 a) Ebû Bekir Şu’be (ö. 193/809) ص b) Hafs (ö. 180/796) 6 ع) Hamza (ö. 156/773) ف a) Halef (ö. 229/844) ض b) Hallâd (ö. 220/835) 7 ق) Kisâî (ö. 189/805)ر a) Ebü’l-Hâris (ö. .a) İsa b. Verdân (ö جع (Ebû Cafer (ö. 130/748 (8 ت (b) Hafs Dûrî (ö. 248/862 س (240/854 a) Ruveys يع (Ya’kûb (ö. 205/821 (9 جم (b) Süleyman b. Cemmâz (ö. 170/786 عى (160/776 (ö. 238/852) يس b) Ravh (ö. 235/849) 10 حه) Halefü’l-Âşir (ö. 229/844) خل a) İshak (ö. .Bk. Abdurrahman Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 11 ;سه (b) İdris (ö. 292/905 سح (286/889 Baskı (Bursa: Emin Yayınları, 2011), 321; Mehmet Rüştü Aşıkkutlu, Aşere Kaideleri Mısır Tarîki Şeyh Atâullah Mesleği, 1 (Basılmamış ders notları). Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 419 Ayrıca Kâlûn ve Dûrî’nin (Ebû Amr’ın râvisi) medd-i munfasılı iki elif okuyuşları da vardır.9 İbn Âmir, Kisâî ve Halefü’l-Âşir medd-i munfasıl ve medd-i muttasılı üç elif (aslî med üzerine iki elif ziyadesiyle); Âsım dört elif (aslî med üzerine üç elif ziyadesiyle);10 Hamza ve Verş beş elif (aslî med üzerine dört elif ziyadesiyle)11 okumuşlardır. b) Mertebeteyn Meryem sûresinden başlayıp Kur’ân-ı Kerîm’in sonuna kadar olan mertebeteyne göre medd-i munfasılı aslî med ile okuyanlar, merâtib-i erba‘ada olduğu gibi Kâlûn, İbn Kesîr, Ebû Amr, Ebû Cafer, Ya‘kûb’dur. Medd-i munfasılı, aslî med üzerine iki elif ziyadesiyle okuyanlar Kâlûn, Dûrî, İbn Âmir, Âsım, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’dir. Kâlûn, İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Âsım, Kisâî, Ebû Cafer, Ya’kûb, Halefü’l-Âşir medd-i muttasılı, aslî med üzerine iki elif ziyadesiyle (üç elif) okurlar. Hamza ve Verş medd-i munfasıl ve medd-i muttasılı, aslî med üzerine dört elif ziyadesiyle (beş elif) okumuşlardır.12 Dolayısıyla makalemizin konusu olan Hadîd sûresindeki medd-i muttasıl ve medd-i munfasıl olan yerlerdeki farklı okuyuşlarda “mertebeteyn” usulü geçerli olacaktır. Medlerle ilgili farklı kıraatleri bütün olarak verdikten sonra şimdi sırasıyla âyetlerdeki diğer usulî kıraat farklılıklarını verebiliriz. 1.1.2. Nakil Nakil, kelimede hemze harfinden önce gelen sakin harfe, hemzenin harekesini verip, hemzeyi hazfetmektir. Nakil okuyuşu, kıraat imamları arasında sadece imam Nâfi‘in râvisi Verş rivayetinde mevcuttur.13 1. âyette “ض ِ ِ ض“ kelimesini ”َوااْلَار şeklinde vakıf halinde nakil ”َواَْلار yaparak okuyanlar Verş ve Hamza’dır, vasıl halinde sadece Verş nakil yapar. Sözü edilen kelimelerde vakıf halinde Hamza’nın sekteli okuyuşu vardır, vasıl halinde ise Hamza’nın sekteli okuyuşu ve Hamza’nın râvisi Hallâd’ın sekteli okuyuşu yanında ayrıca Hallâd’ın sektesiz okuyuşu da 9 Adı geçen kıraat imamlarına (Kâlûn, İbn Kesîr, Ebû Amr, Ebû Cafer, Ya’kûb), ashâb-ı hadr (hadr kıraatiyle okuyanlar) denir. 10 İbn Âmir, Âsım, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’e ashâb-ı tedvîr (tedvîr kıraatiyle okuyanlar) denir. 11 Hamza ve Verş’e ashâb-ı tertîl denir. 12 Aşıkkutlu, Aşere Kaideleri Mısır Tarîki Şeyh Atâullah Mesleği, 2. 13 Ebû Amr Osman b. Saîd ed-Dânî, et-Teysîr fi’l-kırâ’âti’s-seb‘, 2. Baskı (Beyrut: Dârü’l- kitâbi’l-Arabî, 1984), 140. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 420 ▪ Mehmet Efe vardır. Burada olduğu gibi lâm-ı ta‘riften sonra gelen hemzeli kelimelerde bütün Kur’ân’da aynı durum geçerlidir.14 8. âyetteki “َِذ َِاَخ اد ifadesinde olduğu gibi sakin harften sonra hemze ”َوَق (hemze-i münekkere) gelirse Verş nakil yapar, vakıf halinde Hamza da nakil yapar. Bu tür yerlerde (Hamza’nın râvisi) Halef’in sekteli ve sektesiz (vaslen ve vakfen aynıdır) iki türlü okuyuşu vardır.15 Sıla bahsinde geçen cem‘i gâib ve muhatap zamirlerinden sonra hemze geldiğinde Verş beş elif çekerek sıla yaptığı yerlerde nakil yapmaz, vakıf halinde sadece Hamza nakil yapar.16 1. âyetteki “َِو ve ”و“ nin başında”هو“ kelimesini burada olduğu gibi ”َوُه ,şeklinde Kâlûn, (Nâfi‘in râvisi) Ebû Amr, Kisâî ”َواهوَِ“ olduğu zaman ”ف“ Ebû Cafer bütün Kur’ân’da “ه” (he) harfini sakin olarak okumuşlardır.17 Yine 1. âyetteki “اىِ ء kelimesini Verş tavassut ve tûl ile okur, Hamza ”َش sekte yapar, Hamza’nın râvisi Hallâd’ın sekteli ve sektesiz okuyuşu vardır.18 1.1.3. Terkîk Terkîk, rakkaka (ََِرقِ ق) rubâî fiilinin masdarı olup lügat anlamı; inceltmek, ince yapmak, arıtmak, yumuşatmak, konuşmasını tatlı dilli yapmak, yumuşak bir dil kullanmak anlamlarına gelmektedir.19 Kıraat ıstılahında ise harflerin sıfatlarından olup, harfi ince okumaya denir. Zıddı tefhîmdir.20 3. âyette “ااْلَ خُِر” ve “ُِاَِلظَّا هر” kelimelerindeki “ra” harflerini Verş terkîk ile (ince) okur. Diğer terkîk örnekleri âyetlerin akışı içinde yeri geldikçe belirtilmiştir. َِااْلَ خرُِ“ ;kelimesi için ayrıca bk. el-Hadîd 57/2, 4, 5, 10, 21, 22 ”األرض“ 14 kelimeleri için ”َااْلَ وُل،ِ el-Hadîd 57/3; “َُِااْلَ خرَة” kelimesi için el-Hadîd 57/20; “َااْلََما نِى” kelimesi için el-Hadîd 57/14; ُِت“ ;kelimesi için el-Hadîd 57/16 ”َااْلََمدُِ“ ِاْلوْلد“ ;kelimesi için el-Hadîd 57/17 ”َااِِْلََي ”اْلموال، kelimeleri için el-Hadîd 57/20; “ِال .kelimesi için el-Hadîd 57/27 ”اا ْلا ْني 15 Hemze-i münekkere için bk. el-Hadîd 57/8. âyette (iki tane vardır), 10. âyette (iki tane), 14. âyette (iki tane), 20, 25, 26. âyetlerde vardır. Ayrıca el-Hadîd 57/7, 18, 19 ve 27. (iki tane) âyetlerdeki hemzelerde Verş beş elif çekerek sıla yaptığı için nakil yapmaz. 16 Bk. Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Abdülfettâh Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, (İstanbul: Hilal Yayınları, ts.), 133. 17 Bk. el-Hadîd 57/2, 3, 4, 6. Kıraat farklılıkları için bk. Ahmed b. Muhammed ed-Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer fi’l-kırâ’âti’l-erba‘ate aşer (Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 1971), 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 18 Bk. el-Hadîd 57/3, 29. 19 Mutçalı, el-Mu‘cemü’l-Arabiyyü’l-hadîs, 334. 20 Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 120. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 421 1.1.4. Medd-i bedel ِأََمُنوا ,أدم ,اميان“ ve ِبَََيت َنا ” gibi kelimelerde olan medlere medd-i bedel denir. Bunun sebebi, med, sakin hemze harfinden bedel olduğu içindir.21 3. âyette “ُِااْلَ خر”daki ikinci hemzeyi Verş kasr, tavassut, tûl şeklinde (1 elif, 3 elif ve 5 elif uzatarak) üç vecih okur. Bu hemzeyi diğer kıraat imamları da kasr ile 1 elif uzatarak okurlar. Kıraat imamlarının “ أ ، إ ، أ” şeklinde bir elif uzatarak okudukları medd-i bedel olarak isimlendirilen bu tür hemzeleri Verş bu kelimede olduğu gibi bütün Kur’ân’da üç vecih okur. 1.1.5. Taklîl Taklîl, fetih olarak da isimlendirilen normal, düz okuyuş ile imâle arası bir okuyuştur. Bu şekil okuyuşa “beyne beyne” veya “imâle-i suğrâ” da denir. Uygulamasının ehil bir hocadan (fem-i muhsinden) öğrenilmesi gerekir.22 4. âyette “إستوى” kelimesini Verş taklîl ile okur, Hamza, Kisâî, Halefü’l- Âşir imâleli okurlar.23 Şimdi imâlenin ne olduğu hususunda bilgi verilecektir. 1.1.6. İmâle “İmâle” (ِمييل “ ,(اإلمالة fiilinin mastarı olup, bir yerden bir yere ”امال، meyletmek, bozmak, değiştirmek, eğmek gibi anlamlara gelmektedir. Kıraat ıstılahında ise fethayı kesreye, elifi de yâ harfine meylederek okumaktır. İmâlenin “imâle-i kübrâ” ve “imâle-i suğrâ” olmak üzere iki şekli vardır. İmâle-i kübrâ; elifteki fethayı kesreye daha fazla yakınlaştırarak okumaktır. İmâle-i suğrâ ise, elifteki fethayı yâ harfinin kesresine az bir şey yaklaştırmaktır.24 Örnek yukarıdaki taklîl ile ilgili ayette verilmiştir. Ayrıca kıraat imamlarından taklîl ve imâle yapanlar, kelimelere göre değişebildiğinden, geçtiği her ayette ayrı ayrı gösterilmiştir. 21 Nihat Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 4. Baskı (İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2018), 115. 22 Bk. Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 156. 23 Pâlûvî , Zübdetü’l-irfân, 132. 24 Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed İbnü’l-Cezerî, et-Temhîd fi ilmi’t- tecvîd (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2001), 72. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 422 ▪ Mehmet Efe 1.1.7. İdgam İdgam, bir şeyi diğer bir şeye katmaktır. Bir harfi diğer bir harfe katıp, tek bir kelimeymiş gibi okumaktır.25 Âsım kıraatinde sakin olan birinci kelimenin son harfini, ikinci kelimenin baş harfine katmaktır. Kıraat ıstılahında idgam ikiye ayrılmaktadır: İdgâm-ı sağîr: Aynı cins iki harften birincisinin sakin, ikincisinin harekeli olduğu idgamdır. İdgâm-ı kebîr: Aynı cins iki harften birincinin de, ikincisinin de harekeli olduğu idgamdır. Bu idgama büyük idgam denilmesinin sebebi, Kur’ân’da çokça geçmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Kur’ân’da hareke, sükûndan fazla geçmektedir.26 Sûsî aynı harf yan yana harekeli geldiğinde de idgam yapmaktadır. Örneğin; 4. âyette “ُِاعَلُمَِماِيَل ج ifadesindeki harekeli “mim”leri (Ebû Amr’ın ”يَ râvisi) Sûsî idgam ederek okur.27 1.1.8. Sıla 4. âyette “ِام َِماُكان ُت ِاَيان ام ِام“ kelimelerinde geçen ”َوُهَوَمَعُك zamirinde olduğu ”ُك gibi, cem‘i gâib ve muhatap zamirlerini Kâlûn, İbn Kesîr, Ebû Cafer “ُكُمو” şeklinde uzatarak okurlar. Bu okuyuş şekline kıraat ilminde sıla adı verilir.28 Kâlûn’un sıla yapmaksızın “ُكم” şeklinde normal okuyuşu da vardır. Yine bu çeşit zamirlerden sonra yukarıda geçtiği gibi hemze gelirse, Verş de beş elif uzatarak sıla yapar. Ayrıca devamında hemze bulunan sılalarda (Hamza’nın râvisi) Halef’in sekteli ve sektesiz okuyuşu vardır. Bu tür zamirlerde vaslen sıla yapılır, vakfen yapılmaz. Zamirin sonundaki sakin harf başka bir kelimeyle birlikte gelmesi sebebiyle harekeye dönüşmüşse de sıla yapılmaz. 25 Ahmed Mahmûd Abdüssemî’ el-Hafyân, Eşherü’l-mustalahât fî fenni’l-edâi ve ilmi’l-kırâ’ât (Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 2001), 230. 26 Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed İbnü’l-Cezerî, en-Neşr fi’l-kırâ’âti’l- aşr (Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, ts.), 1: 274-275; İbrahim b. Saîd ed-Devserî, Muhtasarü’l-ibârât li-mu‘cemi mustalahâti’l-kırâ’ât (Riyad: Dârü’l-hadâre li’n-neşr ve’t- tevzî‘, 2008), 19. 27 Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 132. 28 Hadîd sûresinde 57/4 ve 7. âyetinde (üç tane sıla var), 8. âyetinde (dört tane), 9. âyetinde (iki tane), 10. âyetinde (iki tane), 12. âyetinde (üç tane), 13. âyetinde (üç tane), 14, âyetinde (yedi tane), 15, 16. âyetlerinde (iki tane), 17, 18. âyetlerinde (iki tane), 19. âyetinde (iki tane), 20, 21, 22, 23, 26. âyetlerinde (iki tane), 27. âyetinde (dört tane) ve 28. âyetinde (iki tane) toplam kırk beş tane sıla vardır. Sıla kavramı için bk. Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 147. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 423 20. âyetteki “َُِفََتَيه” kelimesindeki “ه” zamirini burada olduğu gibi İbn Kesîr bütün Kur’ân’da sıla yaparak (uzatarak) okur.29 “ااْلَ خرَُِة” ve “ ِاغ فرَة ”َم kelimelerinin “ر” harflerini Verş terkîk ile okur. 1.1.9. İbdâl İbdâl, sakin hemzeyi mâkablinin harekesi cinsinden bir harf-i medde dönüştürmektir.30 8. âyette üç tane “و” (vav) harfine ibdâl vardır. “َِاؤ مُنون (lâ tü’minûne) ”َْلتُ kelimesindeki hemze “ََِْلتُو مُنون” (lâ tûminûne) şeklinde “و” (vav) harfine dönüşmüştür. Aynı âyetteki “لتؤمنو” ve “مؤمنني” (li-tü’minû, mü’minîn) kelimelerinde de durum aynıdır. İbdâl eden kıraat imamları vasıl halinde Verş, Sûsî, Ebû Cafer’dir. Vakıf halinde Hamza da ibdâl eder.31 9. âyette “ت ِ ِ ف“ ve ”أَََي kelimelerinde Verş (1 elif, 3 elif, 5 elif) medd-i ”َلَرُؤ bedel yapar. Ayrıca “ف ِ harfini uzatmadan -ki buna ”ؤ“ kelimesindeki ”َلَرُؤ “adem-i işbâ’” denilir-32 “ف ِ ,şeklinde okuyan kıraat imamları Ebû Amr ”َلَرُء Ebû Bekir Şu’be b. Ayyâş (Âsım’ın birinci râvisi), Hamza, Kisâî, Halefü’l- Âşir’dir. 10. âyette “ُِمريَاث ” kelimesindeki ra harfini Verş terkîk ile (ince) okur. اسهنِ“ اْلُ ِا ه ّللُ ِا َِوَعَد dan dolayı oluşan”و“ den sonra gelen”وَُكالًّ“ ifadesindeki ”وَُكالًّ idgâm-ı ma‘a’l-gunneyi (Hamza’nın râvisi) Halef, bi-lâ gunne yaparak okur.33 “َِن اس اْلُ kelimesinde Ebû Amr ve Verş taklîl yaparak okur. Ayrıca ”َا Verş’in fetih/düz okuyuşu da vardır. Hamza, Kisâî, Halefü’l-Âşir aynı kelimeyi imâleli okurlar. 12. âyette “تَ َرى” kelimesinde Sûsî’nin imâleli ve imâlesiz (feth/düz) okuyuşu vardır. “اسَعى kelimesinde de Verş’in taklîl ile ve düz okuyuşu ”َي olup, aynı kelimede Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in imâleli okuyuşu vardır. “ِام اشرَيُك kelimesinde yine Verş’in taklîli ve Ebû Amr, Hamza, Kisâî ”ُب 29 İbn Kesîr burada olduğu gibi müfred-müzekker-gâib zamirlerini bütün Kur’ân-ı Kerîm’de harekesine uygun med harfiyle uzatarak okur. Bu, sıla veya zamir sılası şeklinde isimlendirilir. Malum olduğu üzere İbn Kesîr kıraati dışında, diğer kıraatlerde mâkabli sakin müfred-müzekker-gâib zamiri (bazı istisnaları dışında) uzatılmaz, sadece mâkabli harekeli olanlar uzatılır. Bk. Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 195-198; Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 147. 30 İbdâl kavramı için bk. Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 84. 31 Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 132. 32 Bk. Temel, Kırâat ve Tecvîd Istılahları, 97. ِي“ idgâm-ı ma‘a’l-gunne harflerinden ”ينمو“ 33 harflerinde Halef bütün Kur’ân-ı ”و Kerîm’de idgâm-ı bi-lâ gunne yaparak okur. Bu yüzden “ِي harflerinde idgâm-ı ”و ma‘a’l-gunnenin hükmü caizdir. Ayrıca kıraatin takrîb tarîkinde, Kisâî’nin râvisi Hafs Dûrî’nin Ebû Osman ed-Darîr tarîkiyle sadece “ي”li olan idgâm-ı ma‘a’l-gunnede, idgâm-ı bi-lâ gunne yaparak okuyuşu vardır. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 424 ▪ Mehmet Efe ve Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır. “ِام kelimesindeki zamirin ha’sını ”اَيا دي ه Ya’kûb “ِام .şeklinde zammeli okumuştur ”اَيا ديُه 1.1.10. İşmam İşmam, sözlükte; bir kimseye bir şeyi koklatmak34 anlamındadır. Tecvid ilminde, sükûndan sonra zamme harekeye işaret etmek üzere, dudakları öne doğru toplamak, demektir.35 Üç çeşit işmam vardır: 1) Vakıf halinde, kelimenin ötre harekesine işaret etmek üzere yapılan işmam. 2) Bir harekenin diğer bir harekeye karıştırılmasıyla yapılan işmam. 3) Bir harfin diğer bir harfe karıştırılmasıyla yapılan işmam.36 3. âyette “قيل” kelimesinde Hişâm (İbn Âmir’in râvisi), Kisâî, Ruveys (Ya’kûb’un râvisi) işmam yaparlar. Buradaki işmam, bir harfin diğer bir harfe karıştırılmasıyla yapılan işmamdır. “ِام ”ب“ ifadesindeki ”َفُض ربَ بَ اي نَ ُه harflerinde Sûsî’nin idgamı vardır. “َُِوظَا هرُه”nun “ر”sını Verş terkîk ile (ince) okur.37 14. âyette “بَ َلى” kelimesinde Verş’in taklîli ve Ebû Amr, Hamza, Kisâî ile Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır. “ََِجاء” kelimesinde de sadece İbn Zekvân (İbn Âmir’in râvisi), Hamza ve Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır. şeklinde şeddesiz med ile ”ااْلََما ِن“ kelimesini Ebû Cafer ”ااْلََما نِى“ okumuştur.38 1.1.11. Teshîl Teshîl (التسهيل) rubâî bablardan olup lügat olarak, araziyi/toprağı düzlemek, düz hale getirmek, kolaylaştırmak gibi anlamlara gelmektedir.39 Kıraat ıstılahında ise hemzede varit olan değişikliğe/değiştirmeye denir. Başka bir tarife göre teshîl, hemze ile he arası bir okuyuşa denir. 14. âyetteki “ه ِ ّلل ِا اَمُر ِا ََٓجاَء ” ifadesinin ikinci hemzesini Verş, Kunbül, Ebû Cafer ve Ruveys teshîl ile okurlar. Verş ile Kunbül’ün ibdâl ile okuyuşları 34 Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya’kûb el-Fîrûzâbâdî, Kâmus Tercümesi, trc. Mütercim Âsım Efendi (İstanbul: Matbaa-i Bahriyye, 1304-1305), 4: 359. 35 Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 222. 36 Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 224. 37 Bk. Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 38 Bk. İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287; Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 39 İbnü’l-Cezerî, et-Temhîd, 70. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 425 da vardır. Kâlûn, Bezzî ve Ebû Amr birinci hemzeyi iskât, ikinci hemzeyi tahkîk ile okurlar. 15. âyette “ ِام kelimelerinde Verş, Sûsî ve Ebû Cafer’in ”ب ائسَِ“ ve ” َمااَويُك ibdâli vardır. Yine “ِام ِام“ ve ”َمااَويُك اولَيُك de Verş’in taklîl ve fetih iki vecih”َم okuyuşu olup, Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in de imâlesi vardır. “ ٌف ْدي ة .da Halef’in idgâm-ı bi-lâ gunnesi vardır” و لا 1.1.12. Tağlîz Tağlîz, harfi telaffuz ederken ağızda bir dolgunluk, kalınlık oluşturmaktır. Tağlîza, tefhîm de denilmektedir. Ancak çoğu zaman tefhim “ر” (ra) harfi için, tağliz de “ل” (lâm) harfi için kullanılmaktadır. ”ص“ örneklerinde olduğu gibi, sakin veya fethalı ”اَظاَلمُِ“ ve ”الطالق“ ,”الصلوة“ (sâd), “ط” (tâ) ve “ظ” (zâ) harflerinden sonra gelen fethalı “ل” (lâm) Nâfi‘in râvisi Verş kıraatine göre kalın okunur. Bu şekilde kalın okunan lâm) harfine “lâm-ı mugallaza” denilmektedir.40) ”ل“ 16. âyetteki “ََِفطَال”nin “ل” harfini Verş tağlîz41 ve terkîk ile iki vecih okur. “ُِِااْلََمد şeklinde ”َعَلاي هِ م“ kelimesini Ebû Amr ”َعَلاي همُِ“ ifadesindeki ”َعَلاي هُم ُِم“ in kesresiyle okur, Hamza, Kisâî, Ya’kûb ve Halefü’l-Âşir”م“ ”َعَلاي ُه şeklinde “ه”nin zammesiyle okurlar. “ ِوََكث ري” kelimesinin “ر” harfini Verş terkîk ile okur. 18. âyette “َُِِحَسًناُِيَضاَعف ” ifadesindeki idgâm-ı ma‘a’l-gunneyi Halef, belîğ (idgâm-ı bi-lâ gunne) ile okur. “ُُِيَضاَعف” kelimesini İbn Kesîr, İbn Âmir, Ebû Cafer, Ya’kûb “ُُِيَضَّعف” şeklinde elifsiz ve ayın’ın şeddesiyle okurlar.42 20. âyette iki defa geçen “ىدنا َيا kelimesinde Verş ve Ebû Amr’ın taklîl ”اَل okuyuşu olup, Verş’in fetih (düz) okuyuşu da vardır. Yine aynı kelimede Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır. “َُِفََتَيه” kelimesinde de Verş’in taklîl okuyuşu olup, Ebû Amr, Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır.43 21. âyette “ ِاغ فرَة ”أََمُنوا“ harfini terkîk ile okur ve ”ر“ kelimesinde Verş ”َم kelimesinde de medd-i bedel yapar. “ه ِ اؤت ي kelimesinde Verş, Sûsî ve Ebû ”يُ 40 İbrahim Muhammed el-Ceremî Mu‘cemu ulûmi’l-Kur’ân (Şam: Dârü’l-kalem, 2001) 96- 97; Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 95. 41 Lâm-ı mugallaza: Fer’î harflerden olup, Lâm-ı mufahhame de denir. Zıddı terkîktir. Bk. Çetin, Kur’an Okuma Esasları, 95. 42 Ebü’l-Ferec Cemâlüddîn Abdurrahman b. Ali İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr fî ilmi’t-tefsîr, 4. Baskı (Beyrut: el-Mektebetü’l-İslâmiyye, 1987), 8: 169; Dânî, et-Teysîr, 208; Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an hakâ’ikı’t-tenzîl ve uyûni’l-ekâvîl fî vücûhi’t-te’vîl (Beyrut: Dâru’l-ma‘rife, ts.) 4: 64; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287. 43 Bk. Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 426 ▪ Mehmet Efe Cafer ibdâl ederler.44 Kelimenin sonundaki zamirde İbn Kesîr sıla yapar. َِيَشاُِء“ ان ”َيَشاءُِ“ kelimesinde Halef’in belîğ okuyuşu vardır. Ayrıca ”َم kelimesinin hemzesinde Hişâm ve Hamza'nın ibdâl, teshîl, revm okuyuşları vardır. Yukarıda ibdâl ve teshîlin ne olduğu hususunda bilgi verilmişti. Şimdi burada revm ile ilgili bilgi verilecektir. 1.1.13. Revm Revm, harekeye ses vermek anlamına gelmektedir. Kurrânın bazılarına göre harekenin birazını telaffuz etmektir. Bazılarına göre ise harekeye ses verirken sesin büyük çoğunluğunu zayıflatmaktır. Aslında iki görüş de aynı şeyi yansıtmaktadır. Nahivcilere göre ise harekeye gizli bir ses vermektir.45 23. âyette “اوا اوا“ deki”ل َكاياَلَتَاَس kelimesinde Verş, Sûsî ve Ebû Cafer ”َتَاَس ibdâl ederler. “ِام ,kelimesinde Verş taklîl ile ve düz (fetih) okuyup ” ِبَاآتَيُك hemzede de medd-i bedel yapar. Yine aynı kelimede Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in imâlesi vardır. Ayrıca buradaki hemzeyi Ebû Amr medsiz okur.46 25. âyette “ُِرُسَلَنا اَرَسالَنا ِا اد in”س“ kelimesini Ebû Amr ”ُرُسَلَنا“ ifadesindeki ”َلَق sükûnuyla “اسَلَنا zamirinde İbn Kesîr ”ه“ deki”فيه“ .şeklinde okumuştur ”ُر sıla yapar. “س ِ َش۪دي دِ“ .kelimesinde Verş, Sûsî ve Ebû Cafer ibdâl ederler ”ََبا ِيَ انُصرُه“ ve ”َوَمَنافعُِ ان ifadelerinde Halef idgâm-ı bi-lâ gunne (belîğ) yapar.47 ”َم ِ س“ .kelimesinde Dûrî’nin imâlesi vardır ”ل لنَّا 26. âyette “َِم هر۪هي َِوا با .ifadesinde Halef’in bi-lâ gunne okuyuşu vardır ”نُوحًِا ََِم“ harfini Hişâm ”ى“ kelimesindeki ”ا بَر هيم“ ile okur. Yine ”ا“ şeklinde ”ا بَر ها َّوَِة“ kelimesinin ”وََكث ريِ “ .şeklinde hemze ile okur ”اَلنى ُبوَءةَِ“ ‘kelimesini Nâfi ”اَلنى بُ harfini Verş terkîk ile okur. 48 ”ر“ 27. âyette “ِام .kelimelerinde Verş, medd-i bedel yapar ”ِاََمُنواِ,َِفاَتَ اي َنا ,اَتَ اي َناُِه, اَََث ر ه üzerinde imâle ”َثَِ“ üzerinde de taklîli vardır. Ebû Amr ve Hafs Dûrî ”َثَِ“ ederler. “ب ُرُسل َنا” kelimesini Ebû Amr daha önce 25. âyette geçtiği şekilde اسل َنا“ harfinin sükûnuyla ”س“ nun zamirini İbn”ا تَّ بَ ُعوهُِ“ .olarak okumuştur ”ب ُر Kesîr sıla ile okur. “ًِاْحَة َِوَر ifadesinde Sûsî ve Ebû Cafer hemzeyi elife ”َرأاَفًة ibdâl eder. “ًِاْحَة ِام“ .kelimesinde Kisâî vakfen imâle eder ”َوَر kelimesini ”َعَلاي ه 44 Bk. Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 45 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 121. 46 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 173; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287. harfinin olduğu idgâm-ı ma‘a’l-gunneleri, aşere tarîkinde Halef’in bi-lâ gunne ي 47 yapmasının yanı sıra, takrîb tarîkinde Kisâî’nin râvisi Hafs Dûrî, Ebû Osman ed-Darîr tarikiyle bi-lâ gunne (belîğ) yapar. 48 Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 427 Hamza ve Ya’kûb “ه”nin zammesiyle “ِام ”َكث ريِ “ .şeklinde okumuşlardır ”َعَلاي ُه kelimesinin “ر” harfini Verş terkîk ile okur.49 29. âyette “َِّال َّالِ“ ,kelimesini Verş ”ل َئ َِن“ ,şeklinde okumuş olup ”ل َي اق دُرو nin”يَ اىِ ء“ ,harfini terkîk ile okumuştur. Yine Verş’in ”ر“ َِش ifadesinde ”َعَلى tavassut ve tûl okuyuşu vardır. Aynı kelimede, Hamza’nın sektesi olmakla birlikte, râvisi Hallâd’ın ayrıca sektesiz okuyuşu da vardır. “ِ ان َم nün hemzesinde”َيَشاءُِ“ ifadesini Halef, bi-lâ gunne ile okur, bir de ”يََِشاءُِ Hişâm ve Hamza’nın ibdâl-teshîl-revm uygulaması vardır.50 Buraya kadar usulle ilgili kaideleri izah etmeye çalıştık. Usulle ilgili kaidelerin mana üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını söylemek gerekir. Ferş-i hurûfla ilgili yerlerde ise çoğunlukla manaya etki etmeyip, bir kısmı manaya etki etmektedir. Manaya etkisi olmayan bazı ferşî farklılıklara da, usul kısmında ayetlerin akışı içinde işaret edilmiştir. Şimdi sûredeki ferş-i hurûfla ilgili olup, manaya etki eden âyetleri izah etmeye çalışacağız. Buna geçmeden önce ferş-i hurûfla ilgili kısa bilgi vermek yerinde olacaktır. Ferş-i hurûf: Belli bir kaideye dayanmadan Kur’ân’da dağınık olarak bulunan kelime farklılıklarına denir. Cüz’î kaidelerden oluşarak küllî kaidelere tabi olmaması ve sûrelerde dağınık olarak gelmesi sebebiyle “ferş” denilmiştir.51 Kıraate dair çalışmalarda Bakara’dan Nâs’a kadar sûre sûre bu kelimeler ele alınmıştır. Fâtiha sûresi ise kıraat kitaplarında usul kaideleri içerisinde ele alınmaktadır. Mesela İbnül-Cezerî “ed-Dürretü’l-mudıyye” adlı eserini iki kısma ayırarak birinci kısımda usul, ikinci kısımda ise sûrelerdeki ferşle ilgili kelimelerin tahlilini yapmıştır.52 1.2. Hadîd Sûresindeki Manaya Etki Eden Ferşî Kıraat Farklılıkları 1.2.1. el-Hadîd 57/5 ًِّسمَِاَوا تَِوااْلَار ضَِوا ََلِهللا ِتُ ارَجُعِااْلُُمورُِ َِلُِهِمُِِالكُِِال “Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Bütün işler ancak O’na döndürülür.” Bu âyette geçen “ُِتُ ارَجع” kelimesini İbn Âmir, Hamza, Kisâî, Ya‘kûb, Halefü’l-Âşir “ُِتَ ار جع” şeklinde okumuşlardır. Adı geçen kıraat imamları meçhul sîgasıyla “ُِتُ ارَجع” şeklindeki kelimeyi malum sîgasıyla “ُِتَ ار جع” şeklinde okudukları için mana “Bütün işler ancak O’na döndürülür.” 49 Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 50 Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 51 İbrahim Muhammed el-Ceremî Mu‘cemu ulûmi’l-Kur’ân, 204. 52 Bk. Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed İbnü’l-Cezerî, Dürretü’l-mudiyye fi’l-kırâ’âti’s-selâsi’l-mütemmime li’l-aşr (Medine: Mektebetü Dâri’l-Hüdâ, 1993), 22. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 428 ▪ Mehmet Efe yerine “Bütün işler ancak O’na döner.” şeklinde olmaktadır.53 Dolayısıyla şeklindeki meçhul sîgasıyla Allah’ın azametine daha güçlü bir ”تُ ارَجعُِ“ vurgu olduğu görülmektedir. 1.2.2. el-Hadîd 57/9 امِ مَنِالظىُِلَما تِإ ََلِِالنىوِ ر... اخ رَجُك هىَِعاب ده ِآََي تِبَ ي َنا تِل ُي ُهَوِالَّ ذيِيُ نَ زُلَِعَل “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler (tedrîcen) indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” şeklinde ”ي اُن زلُِ“ kelimesini İbn Kesîr, Ebû Amr, Ya’kûb”ي ُنَ زلُِ“ okumuşlardır. a) “ي اُن زُِل” okunuşuna göre mana; “…apaçık âyetleri bir defada indiren O’dur.” b) “ي ُنَ زُِل” okunuşuna göre mana; “…apaçık âyetleri (tedrîcen) peyderpey indiren O’dur.”54 Bu âyette de kıraat farklılığı daha kapsamlı bir mana elde edilmesini sağlamıştır. Ayrıca tef’îl babının teksîr manasına kullanıldığı da dikkate alındığında mana; “…. çokça, peyderpey indiren O’dur.” şeklinde de anlaşılabilir. 1.2.3. el-Hadîd 57/10 ِِۚأُوَهلئ َكِ انِقَ اب لِالاَفات حَِوقَاَتَل انِأَنا َفَقِِ م امَِم اسَت ويِ مانُك ار ضَِِْۚلِيَِ َِماَوا تَِوااألَِ َّس َّ ّللَِو َّ ّللِ مريَاُثِال امَِأَّْلِتُ ان فُقواِ ِفَِسب ي لِا َوَماَِلُك َِخب ريِ اعَمُلوَنِ َّّللُِ ِبَاِتَ ِهَنَِِۚوا اس اْلُ َُِّّللِا ًِّالَِِوَعَدِا اعُدَِوَقاتَ لُِواِِۚوَُك انِبَ اَعظَُمَِدَرَجًةِ مَنِالَّ ذيَنِأَنا َفُقواِ م أ “Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vadetmiştir. Allah’ın yaptıklarınızdan haberi vardır.” a) “ًِّال .şeklinde okumuştur ”وَُكلِ “ kelimesini İbn Âmir mübtedâ olarak ”وَُك Bu durumda “ِاسَن اْلُ ِا ِهللُا َِوَعَد okuyuşuna göre mana “Bununla beraber ”وَُكل hepsi, Allah’ın en güzel olanı vadettiği kimselerdir.”55 şeklindedir. 53 Dânî, et-Teysîr, 208; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287. 54 Nehhâs, Ahmed b. Muhammed, İ‘râbü’l-Kur’ân, 3. Baskı, nşr. Züheyr Gâzî Zâhid (Beyrut: Âlemü’l-kütüb, 1988), 4: 351-352; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr fi’l-kırâ’âti’l-aşr, 287; Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 55 Dânî, et-Teysîr, 208; Zemahşerî, el-Keşşâf, 4: 62-63; Nâsiruddîn Ebü’l-Hayr Abdullah b. Ömer el-Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl (İstanbul: Matbaa-i Osmâniyye, 1314), 2: 496. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 429 b) İbn Âmir dışındaki diğer kıraat imamlarına göre mana; “ِ َّّللُ ِا َِوَعَد ًّال وَُك ِهَن اس اْلُ Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vadetmiştir.”56“ ”ا şeklinde olup, kıraat farklılığı âyetin manasında köklü bir değişikliğe sebep olmamakta, Kur’ân’ın ifade zenginliğini göstermektedir. 1.2.4. el-Hadîd 57/11 َِك ريِ اج رِِ َّّللَِقَ ارًضاَِحَسًناِفَ ُيَضا عَفُهَِلُهَِوَلُهَِِأ اق رُضِا انَِذاِالَّ ذيِيُ َم “Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.” a) Âsım’ın “ُِفَ ُيَضا عَفه” şeklinde okuyuşuna göre anlamı; “(Allah Teâlâ) onun için onu kat kat arttırsın.”57 b) Nâfî‘, Ebû Amr, Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in “ُِفَ ُيَضا عُفه” şeklinde harfinin zammesiyle okuyuşlarına göre anlamı; “Allah da onun ”ف“ karşılığını kat kat artırır.” c) İbn Kesîr ve Ebû Cafer “فَ ُيَض ع ُفُِه” şeklinde “ع” harfinin şeddesi ve “ف” harfinin zammesiyle okuyuşlarına göre “ُِفَ ُيَضا عُفه” ile aynı anlamdadır. d) İbn Âmir ve Ya’kûb “ُِفَ ُيَض ع َفه” şeklinde “ع” harfinin şeddesi ve “ف” harfinin fethasıyla okuyuşlarına göre “فَ ُيَضا عَفُِه” ile aynı anlamdadır.58 1.2.5. el-Hadîd 57/13 امِ َِفُض رَبِبَ اي نَ ُه ِنُوًرا امِفَِالاَت مُسوا َِورَاءَُك ِامِق يَلِاار جُعوا انِنُو رُك ِاسِ م اقَت ب ِن َِ ِاناظُُرِوََن ِالاُمَناف ُقوَنَِوالاُمَناف َقاُتِل لَّ ذيَنِآَمُنوا ِيَ ُقوُل اوَم يَ ُِب انِق َبل هِالِاَعَذا ب ُسو رَِلُهَِِب بَِِب طُنُهِف ي هِالَّراْحَُةَِوظَا هرُُهِ م “Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere ‘Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım.’ diyeceği günde kendilerine ‘Arkanıza dönün de bir ışık arayın!’ denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.” a) Hamza’nın “َِأََمُنوااَنا ظُروَن” şeklinde59 hemzeyi fethalı olarak “ظ” harfini de kesreli olarak okuyuşuna göre anlamı “Bizi bekleyin de sizin nurunuzdan yararlanalım.” b) Hamza dışında diğer kıraat imamlarının “َِأََمُنوااناظُُروَن” okuyuşlarına göre anlamı “Bize bakın da sizin nurunuzdan yararlanalım.”60 56 İbn Hayyân el-Endelüsî, Esîrüddîn Muhammed b. Yûsuf b. Ali, İ’râbü’l-Kur’ân, 2. Baskı. (Beyrut: Dâru ihyâ’i’t-türâsi’l-Arabî, 2005), 5: 230, 57 İbn Hayyân el-Endelüsî, İ’râbü’l-Kur’ân, 5: 231; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 164. 58 Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 2. Baskı (Beyrut: Âlemü’l- kütüb, 1980), 3: 132; Nehhâs, İ‘râbü’l-Kur’ân, 4: 353; Mutçalı, el-Mu‘cemü’l-Arabiyyü’l- hadîs, 506. 59 Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 430 ▪ Mehmet Efe Birinci okuyuşa göre “bizi bekleyin” şeklindeki mana, ikinci okuyuşta “bize bakın” şekline dönüşerek, daha kapsamlı bir mana elde edilmesini sağlamıştır. 1.2.6. el-Hadîd 57/15 امَِِۖوب ائَسِالاَم صريُِ ِِۖ هَيَِِماوَْلُك ِِۚمَِأاَِواُكُمِالنَّاُر َِكَفُروا اديَة َِوَْلِ مَنِالَّ ذيَن امِف اؤَخُذِ مانُك اوَمَِْلِيُ فَالايَ “Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!” ُِذ“ اؤَخ ُِذ“ kelimesini İbn Âmir, Ebû Cafer, Ya’kûb ”َْليُ اؤَخ ile ”ت“ şeklinde ”َْلتُ okurlar. Burada “ ِاديَة ِام“ nâib-i fâili ile meçhul fiil arasına ”ف harf-i cer ve ” مانُك mecrûru geldiği için, fiilin “ُِاؤَخذ اؤَخذُِ“ veya ”َْليُ şeklinde müzekker ve ”َْلتُ müennes gelmesi caizdir.61 Her iki durumda da aynı manaya gelmektedir. 1.2.7. el-Hadîd 57/16 انِقَ ابُلَِفطَاَلَِعَلاي هُمِ َِكالَّ ذيَنِأُوتُواِالا كَتاَبِ م َِْلَِيُكونُوا َاْل قَِو َّ ّللَِِوَماِنَِ َزَلِِ مَنِا اُمِل ذاك رِا انََِتاَشَعِقُ ُلوُُب أَلَاََِيا نِل لَّ ذيَنِآَمُنواَِأ َِن امِفَا سُقو ِِۖوََكث ري ِ مان ُه اُم اتِقُ ُلوُُب ااألََمُدِفَ َقَس “İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” a) “ََِوَماِنَ َزل” kelimesini Nâfi‘ ve Hafs, yukarıdaki âyet-i kerîmede geçtiği şekliyle okurlar ve manası “ Hakk’dan inen Kur’ân sebebiyle…” şeklinde olur. b) “َّز ل .şeklinde İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Ebû Bekir Şu’be b ” و مان Ayyâş, Hamza, Kisâî, Ebû Cafer, Ya’kûb, Halefü’l-Âşir “ز”nin şeddesiyle okumuşlardır. Bu okuyuşa göre mana “Hakk’dan tedrîcen (peyderpey) inen Kur’ân sebebiyle…” şeklinde olur. c) “َِيُكونُوا ;şeklinde okur. Buna göre ”َوَْلَتُكونُوا“ ,kelimesini Ruveys ”َوَْل “…Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar…” şeklindeki mana, Ruveys’in “َوَْلَتُكونُوا” okuyuşuna göre; “…Siz daha önce 60 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 3: 133; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 165; Muhammed b. Cerîr et- Taberî, Câmi‘u’l-beyân an te’vîli âyi’l-Kur’ân, 2. Baskı (Mısır: Mustafa el-Bâbî el-Halebî, 1954) 27:224; Nehhâs, İ‘râbü’l-Kur’ân, 4: 357; Zemahşerî, el-Keşşâf, 4: 63; Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, 3. Baskı (Kahire: Dârü’l-kalem, 1966), 27: 245; Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl, 2: 497; Abdurrahman Çetin, Kıraatların Tefsire Etkisi (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2012), 361. 61 Nehhâs, İ‘râbü’l-Kur’ân, 4: 358. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 431 kendilerine kitap verilenler gibi olmayın…” şeklindedir.62 Burada gâib ve muhatap sîgalarıyla ashâb-ı kirâm (müminler) kastedilmiştir. Bu ifadelerle, âyetin mana bütünlüğü çerçevesinde, ashâb- ı kirâm ikaz edilmeyip, teşvik edilmiştir.63 1.2.8. el-Hadîd 57/18 َِك ري اج ر اُمَِِأ امَِوَل َُِل َّّللَِقَ ارًضاَِحَسًِناِيَُِضاَعُفِ َّص دقَا تَِوأَقا َرُضواِا َّص دق نَيَِوالاُم َّنِالاُم إ “Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.” ِ ت“ َّص دقَا َّص دق نَيَِواالُم َّنِالاُم harflerini ”ص“ ifadesindeki her iki kelimede bulunan ”ا İbn Kesîr ve Ebû Bekir Şu’be b. Ayyâş şeddesiz olarak tahfîf ile okurlar. Diğer kıraat imamları yukarıda yazıldığı gibi “ص” harflerini şeddeli okumuşlardır.64 a) İbn Kesîr ve Ebû Bekir Şu’be’nin okuyuşuna göre anlamı; “(Allah’ı ve elçisini) tasdik eden erkekler ve tasdik eden kadınlar” olur. b) Diğer kıraat imamlarının şeddeli okuyuşuna göre anlamı; “Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar” şeklinde olur.65 Burada tasdik ve sadaka kelimeleri arasında şöyle bir anlam ilişkisi de kurulabilir. Âyette “ت ِ َّص دقَا َِوالاُم َّص دق نَي ِالاُم َّن kıraatiyle ifade buyurulan “sadaka ”ا veren erkekler ve sadaka veren kadınlar” imanlarına sadâkatlerini göstermek suretiyle tasdik etmiş olurlar. 1.2.9. el-Hadîd 57/20 اعَجَبِالاُكَّفاَرِنَ َباتُُهُُِثَِّ َِكَمَث لَِغاي ثَِأ ِِِۖ ِامَِوَتَكاثُ رِ ِفِِااألَامَوا لَِوااألَاوَْل د ُِخ رِبَِ اي َنُك ىدنا َياَِلع بَِوَلا وَِو زيَنة َِوتَ َفا اْلََياُةِال اعَلُمواِأََّّنَاِا ا ىدنا َياِإ َّْلَِمَتاُعِالاُغُرور اَِْلَياُةِال اضَوا نَِِۚوَماِا َّ ّللَِو ر اغ فرَة ِ مَنِا ِ دي دَِومَِ َيُكوُنُِحطَاًماَِِۖو ِفِااْل خَر ةَِعَذا بَِش اصَفًّراُُِثَِّ ي َهيُجَِفََتَاُهُِم “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı 62 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 3: 134; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 168. Kıraat farklılıkları için bk. Dânî, et-Teysîr, 208; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287. 63 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili (İstanbul: Eser Neşriyat, 1979), 7: 4745. 64 Dânî, et-Teysîr, 208; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287; Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. 65 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 3: 135; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 169; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, 27: 229; Kurtubî, el-Câmi‘ li-ahkâmi’l-Kur’ân, 27: 252; Nehhâs, İ‘râbü’l-Kur’ân, 4: 359-360; Zemahşerî, el-Keşşâf, 4: 64; Fahruddîn Muhammed b. Ömer er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb (et- Tefsîru’l-kebîr), Mısır: y.y., ts; 29: 230. Ayrıca bk. Abdurrahman Çetin, Kıraatların Tefsire Etkisi, 361-362. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 432 ▪ Mehmet Efe bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” Bu âyetteki “ن ِ اضَوا ِ ن“ ,harfini Ebû Bekir Şu‘be ”ر“ kelimesinin ” ر اضَوا ”ُر şeklinde zammeli okur.66 Ebû Bekir Şu‘be’nin “ن ِ اضَوا şeklinde okuyuşu ve diğer kıraat ”ُر imamlarının “ن ِ اضَوا ”َر ضىَِ“ şeklindeki okuyuşlarına göre; her iki okuyuş da ” ر fiilinin mastarı olduğundan her iki kelime de aynı manaya gelmektedir.67 1.2.10. el-Hadîd 57/23 َّلُِمِاَتا لَِفُخوِ ر ىبُِك ُِ ي َّّللَُِِْلِ َِِِۗوا ام افَرُحواِ ِبَاِآََتُك امَِوَْلِتَ هىَِماِفَاَتُك ل َكاياَلََِتاَساواَِعَل “(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.” ِام“ ِام“ ifadesini Ebû Amr, hemzeyi uzatmadan ” ِبَاآتَيُك şeklinde ” ِبَااَتَيُك okumuştur. a) Ebû Amr’ın “ِام şeklinde okuyuşuna göre anlamı; “…size ” ِبَااَتَيُك gelenle şımarmayasınız.” b) Diğer kıraat imamlarının “ِام ;şeklindeki okuyuşlarına göre ” ِبَاآتَيُك “…Allah’ın size verdiğiyle şımarmayasınız…” şeklindedir.68 Âyet-i kerîmedeki kıraat farlılıkları manayı daha kapsamlı kıldığı ve zenginleştirdiği görülmektedir. 1.2.11. el-Hadîd 57/24 ُِد َاْل مي ََِّّللُِهَوِالاَغ ِىنِا َِّنِا انِيَ تَ َوَّلِفَِ إ َِِۗوَم اخ ل الَّ ذيَنِيَ ابَخُلوَنَِوََياُمُروَنِالنَّاَسِ ِبلاُب “Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamde lâyıktır.” a) “اخِ ل ِ ل“ kelimesini Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir ” ِبلاُب ”ب“ şeklinde ” ِبلاَبَخ ve “خ” harfinin fethasıyla okumuşlardır. “ُِل َ َبَل،ِيَ ابَخ ”nün mastarı “ َُِبا ل،ََِبَل ،َُِبُل” 66 Bk. İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, 287; Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534; Pâlûvî, Zübdetü’l-irfân, 133. kelimesi çok razı olmak anlamında sadece Allah için kullanılır. Ebü’l-Kâsım رْض وانٌ 67 Hüseyin b. Muhammed Râgıb el-İsfahânî, “rzy”, Müfredâtü elfâzi’l-Kur’ân, 3. Baskı (Dımaşk: Dârü’l-kalem, 2002), 356; İbn Manzûr, “rzy”, Lisânü’l-Arab, 14: 324; İbrahim Mustafa v.dğr., el-Mu’cemü’l-vasît (İstanbul: Çağrı Yayınları, 1990), 351. 68 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 3: 136; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, 8: 173; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, 27: 235; Nehhâs, İ‘râbü’l-Kur’ân, 4: 365; Zemahşerî, el-Keşşâf, 4: 66; Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, 29: 239; Kurtubî, el-Câmi‘ li-ahkâmi’l-Kur’ân, 27: 258; Çetin, Kıraatların Tefsire Etkisi, 362. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 433 şekillerinde69 gelmektedir. Dolayısıyla Hamza, Kisâî ve Halefü’l-Âşir’in ِ ل“ اخِ ل“ okuyuşları ile diğer kıraat imamlarının ” ِبلاَبَخ okuyuşları aynı ” ِبلاُب anlama gelmektedir. b) “َُِاْل۪ميد ِا ِالاَغ ىن ُِهوَِ ه ّللَ ِا َّن yi”هو“ ifadesini, Nâfi‘, İbn Kesîr, Ebû Cafer ”ف َا okumadan “ِالاَغ ِىن ِهللَا َّن şeklinde okumuşlardır.70 “Şüphesiz ki Allah ”فَا zengindir, hamde lâyıktır.” Âsım kıraatinin de içinde olduğu diğer kıraat imamlarının okuduğu “هو” lafzı daha güçlü bir anlam elde etmemizi sağlamaktadır. Sonuç Kur’ân’ın farklı yorumlanmasına etki eden faktörlerden biri insan; insanın kişisel özellikleri, yetiştiği çevre, bilgi ve kültür seviyesi, mensup olduğu mezhep ve meşrebidir. Diğeri de; Kur’ân’ın eşsiz üslubundan kaynaklanan başkaca hususların yanında, makalemize konu olan kıraat farklılıklarıdır. Kıraat farklılıklarının önemli bir kısmı; izhar, ihfâ, idgam, imâle feth, terkîk, tefhîm, nakil, sekte, iskân, iskât, hazif, sıla, med, kasr… gibi manaya etki etmeyen şifahî ihtilaflardan oluşmaktadır. Manaya etki eden kıraat farlılıkları daha ziyade müfred-cemi‘, müzekker-müennes, malum- meçhul, gâib-muhâtab gibi sîga farklılıkları, kelimelerdeki takdim-tehir, hareke ve harf değişimlerinden kaynaklanmaktadır. Makalemize konu olan Hadîd sûresinin mana ve muhtevasında; olan biten her şeyin Allah’ın bilgisi ve gözetiminde, kuşatması altında olduğu bütün âyetlerde hissedilmektedir. Sûredeki toplam 29 âyetteki bütün kıraat farklılıklarını gösterdikten sonra manaya etki eden; el-Hadîd 57/5, 9, 10, 11, 13, 15, 16, 18, 20, 23, 24. âyetlerden oluşan on bir âyet tespit ettik. Sûredeki diğer kıraat farklılıklarını belirmek suretiyle, manaya etkisi olan farklılıkların az sayıda olduğunu gördük. Bu âyetlerde kıraat farklılıklarından kaynaklanan anlam değişimlerinin, birbiriyle çelişen zıt manalar olmayıp, aksine anlam ve yoruma zenginlik ve derinlik kattığını, daha kapsamlı bir mana elde edilmesini sağladığını gözlemledik. Hadîd sûresi özelinde tespit ettiğimiz bu husus, bütün Kur’ân’daki kıraat farklılıkları için geçerlidir. Ayrıca bu kadar farklı okuyuşa rağmen, kıraat farklılıklarının Kur’ân’ın manasında bir tezat oluşturmamasını, Kur’ân’ın mucize oluşunun bir delili olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekici olduğunu müşahede ettik. 69 İbn Manzûr, “bhl”, Lisânü’l-Arab, 11: 47; Şihâbüddîn Ahmed b. Yûsuf Semîn el-Halebî, Umdetü’l-huffâz fî tefsîri eşrafi’l-elfâz (Beyrut: Âlemü’l-kütüb, 1993) 1: 185; İbrahim Mustafa v.dğr., el-Mu’cemü’l-vasît, 41. 70 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, 3: 136; Dânî, et-Teysîr, 96, 208; Dimyâtî, İthâfü fuzalâ’i’l-beşer, 534. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) 434 ▪ Mehmet Efe Kaynakça Aşıkkutlu, Mehmet Rüştü. Aşere Kaideleri Mısır Tarîki Şeyh Atâullah Mesleği. (Basılmamış ders notları). Beyzâvî, Nâsiruddîn Ebü’l-Hayr Abdullah b. Ömer. Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl. İstanbul: Matbaa-i Osmâniyye, 1314. Ceremî, İbrahim Muhammed. Mu‘cemu ulûmi’l-Kur’ân. Şam: Dârü’l- kalem, 2001. Çetin, Abdurrahman. Kıraatların Tefsire Etkisi. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2012. Çetin, Abdurrahman. Kur’an Okuma Esasları. 11. Baskı. Bursa: Emin Yayınları, 2011. Dânî, Ebû Amr Osman b. Saîd. et-Teysîr fi’l-kırâ’âti’s-seb‘.2. Baskı. Beyrut: Dârü’l-kitâbi’l-Arabî, 1984. Devserî, İbrahim b. Saîd. Muhtasarü’l-ibârât li-mu‘cemi mustalahâti’l-kırâ’ât. Riyad: Dârü’l-hadâre li’n-neşr ve’t-tevzî‘, 2008. Dimyâtî, Ahmed b. Muhammed. İthâfü fuzalâ’i’l-beşer fi’l-kırâ’âti’l-erba‘ate aşer. Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 1971. Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd. Me‘âni’l-Kur’ân. 2. Baskı. Beyrut: Âlemü’l-kütüb, 1980. Fırat, Yavuz. Tecvid ve Kıraat İlimleri Sözlüğü. Konya: Hacıveyiszade İlim ve Kültür Vakfı Yayınları, 2018. Fîrûzâbâdî, Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya’kûb. Kâmus Tercümesi. Trc. Mütercim Âsım Efendi. İstanbul: Matbaa-i Bahriyye, 1304-1305. Hafyân, Ahmed Mahmûd Abdüssemî‘. Eşherü’l-mustalahât fî fenni’l-edâ’i ve ilmi’l-kırâ’ât. Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 2001. Işık, Emin. “Hadîd Suresi”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 15: 13- 14. Ankara: TDV Yayınları, 1989. İbn Hayyân el-Endelüsî, Esîrüddîn Muhammed b. Yûsuf b. Ali. İ’râbü’l- Kur’ân, 2. Baskı. Beyrut: Dâru ihyâ’i’t-türâsi’l-Arabî, 2005. İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem. Lisânü’l-Arab. Beyrut: Dâru Sâdır, 1990. İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Cemâlüddîn Abdurrahman b. Ali. Zâdü’l-mesîr fî ilmi’t-tefsîr. 4. Baskı. Beyrut: Mektebetü’l-İslâmiyye, 1987. İbnü’l-Cezerî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed. Dürretü’l-mudiyye fi’l-kırâ’âti’s-selâsi’l-mütemmime li’l-aşr. Medine: Mektebetü Dâri’l-Hüdâ, 1993. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2) Hadîd Sûresindeki Kıraat Farklılıkları ve Manaya Etkisi ▪ 435 İbnü’l-Cezerî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed. en- Neşr fi’l-kırâ’âti’l-aşr. Beyrut: Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, ts. İbnü’l-Cezerî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed. et- Temhîd fi ilmi’t-tecvîd. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2001. İbrahim, Mustafa - ez-Zeyyât, Ahmed Hasan – Abdülkâdir, Hâmid - en- Neccâr, Muhammed Ali. el-Mu’cemü’l-vasît. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1990. Karaman, Hayrettin - Çağrıcı Mustafa - Dönmez, İbrahim Kafi – Gümüş, Sadrettin. Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008. Koyuncu, Recep. Kıraat İlmi ve Takrîb Usûlü. Konya: Hacıveyiszade İlim ve Kültür Vakfı Yayınları, 2018. Kurtubî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî. el-Câmi’ li- ahkâmi’l-Kur’ân. 3. Baskı. Kahire: Dârü’l-kalem, 1966. Mutçalı, Serdar. el-Mu‘cemü’l-Arabiyyü’l-hadîs, Arapça-Türkçe Sözlük. İstanbul: Dağarcık Yayınları, 1995. Nehhâs, Ahmed b. Muhammed. İ‘râbü’l-Kur’ân. 3. Baskı. Nşr. Züheyr Gâzî Zâhid. Beyrut: Âlemü’l-kütüb, 1988. Özek, Ali – Karaman, Hayrettin – Turgut, Ali – Çağrıcı, Mustafa – Dönmez, İbrahim Kafi – Gümüş, Sadrettin. Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli. Ankara: TDV Yayınları, 1993. Pâlûvî, Abdülfettâh. Zübdetü’l-irfân. İstanbul: Hilal Yayınları, ts. Râgıb el-İsfahânî, Ebü’l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed. Müfredâtü elfâzi’l- Kur’ân. 3. Baskı. Dımaşk: Dârü’l-kalem, 2002. Râzî, Fahruddîn Muhammed b. Ömer. Mefâtîhu’l-gayb, (et-Tefsîru’l-Kebîr). Mısır: y.y., ts. Semîn el-Halebî, Şihâbüddîn Ahmed b. Yûsuf. Umdetü’l-huffâz fî tefsîri eşrâfi’l-elfâz. Beyrut: Âlemü’l-kütüb, 1993. Taberî, Muhammed b. Cerîr. Câmi‘u’l-beyân an te’vîli âyi’l-Kur’ân. 2. Baskı. Kahire: Mustafa el-Bâbî el-Halebî, 1954. Temel, Nihat. Kırâat ve Tecvîd Istılahları. 4. Baskı. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2018. Tirmizî, Muhammed b. İsa. el-Câmi‘u’s-Sahîh. Nşr. A. Muhammed Şâkir. Kahire: el-Mektebetü’l-İslâmiyye, 1962. Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi. Hak Dini Kur’an Dili. İstanbul: Eser Neşriyat, 1979. Zemahşerî, Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî. el- Keşşâf an hakâ’ikı’t-tenzîl ve uyûni’l-ekâvîl fî vücûhi’t-te’vîl. Beyrut: Dâru’l-ma‘rife, ts. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 28 (2019/2)