T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ AÇIĞIN BİR NEDENİ OLARAK ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASI ÜZERİNE BİR ANALİZ (Yüksek Lisans Tezi) Muhammet AYDOĞAN BURSA 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ AÇIĞIN BİR NEDENİ OLARAK ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASI ÜZERİNE BİR ANALİZ (Yüksek Lisans Tezi) Muhammet AYDOĞAN ORCID: 0000-0003-4191-7969 Danışman: Doç. Dr. Murat Ozan BAŞKOL BURSA 2022 YEMİN METNİ Yüksek Lisans çalışması olarak sunduğum “Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Bir Nedeni Olarak Enerjide Dışa Bağımlılık ve Türkiye’nin Enerji Politikası Üzerine Bir Analiz” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Muhammet AYDOĞAN Öğrenci No: 701911004 Anabilim Dalı: İktisat Programı: İktisat Tezli Yüksek Lisans Statüsü: Yüksek Lisans Doktora : Sanatta Yeterlik iv SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tez Başlığı / Konusu: Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Bir Nedeni Olarak Enerjide Dışa Bağımlılık ve Türkiye’nin Enerji Politikası Üzerine Bir Analiz Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 118 sayfalık kısmına ilişkin, 09/08/2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin (Turnitin)* adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 14’dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Muhammet AYDOĞAN Öğrenci No: 701911004 Anabilim Dalı: İktisat Programı: İktisat Tezli Yüksek Lisans Programı Statüsü: Y.Lisans Doktora Sanatta Yeterlik Danışman (Doç. Dr. Murat Ozan BAŞKOL, 09.08.2022) * Turnitin programına Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane web sayfasından ulaşılabilir. i T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE İktisat Anabilim Dalı, İktisat Bilim Dalı’nda 701911004 numaralı Muhammet Aydoğan’nın hazırladığı “Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Bir Nedeni Olarak Enerjide Dışa Bağımlılık ve Türkiye’nin Enerji Politikası Üzerine Bir Analiz” konulu Yüksek Lisans çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, …../…../20….. günü ……...- ………. saatlerini arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ………………………………………….. (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye ( Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Üye Başkanı) Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi ii 03/10/2022 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Muhammet AYDOĞAN Üniversite :Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitüsü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim/Anasanat Dalı: İktisat Bilim/Sanat Dalı : İktisat Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xiv+133 Mezuniyet Tarihi : 03/10/2022 Tez Danışmanı : Doç. Dr. Murat Ozan BAŞKOL TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ AÇIĞIN BİR NEDENİ OLARAK ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASI ÜZERİNE BİR ANALİZ Ülkelerin ekonomik büyümesinde enerjinin önemli bir girdi olduğu düşünüldüğünde, enerji literatürünün başlangıçta ağırlıklı olarak ekonomik büyüme ekseni etrafında geliştiği ve klasik modeller çerçevesinde yapılan araştırmaların daha çok bu alanda yoğunlaştığı görülmektedir. Öte yandan 1970'li yıllarda yaşanan petrol şokunun sadece ülkelerin ekonomik büyüme oranlarında değil, enflasyon ve işsizlik gibi temel makroekonomik değişkenlerde de istikrarsızlığa neden olduğu görülmektedir. Türkiye’nin ödemeler bilançosu, Türkiye’nin 2004 yılından bugüne sürekli (2019 yılı hariç) cari açık verdiğini göstermektedir. Cari açık, kriz yıllarında azalan, diğer zamanlarda genellikle artan bir seyir izlemiştir. Aynı yıllarda Türkiye’nin enerji dengesinin dış ticaret dengesiyle paralel hareket ettiği, enerji açığının düştüğü dönemlerde dış ticaret açığının düştüğü, enerji açığının arttığı dönemlerde dış ticaret açığının arttığı görülmüştür. Bu kapsamda çalışmada; Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı çerçevesinde cari açığın temel nedenleri, cari açığı azaltmak için sürdürdüğü enerji politikaları ve hedefleri incelenerek enerji stratejileri analiz edilmiştir. Çalışmanın ampirik bölümünde petrol fiyatlarının Türkiye'nin cari işlemler dengesini nasıl etkilediği incelenmiştir. Çalışmada iii petrol fiyatlarının, Türkiye GSYİH’sının, 27 Avrupa ülkesinin toplam GSYİH’sının ve reel efektif döviz kurunun cari işlemler dengesi üzerinde zamana göre değişen yapıda etkisi olup olmadığını görmek için hem en küçük kareler hem de maksimum entropi önyükleme tahmin yöntemine dayalı kayan pencere analizi (Rolling-Window Analysis) uygulanmıştır. Analiz sonucunda incelenen dönemde petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açıkta olumlu etki yaptığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Cari Açık, Enerji İthalatı, Ekonomik Büyüme, Yenilenebilir Enerji, Kayan Pencere Analizi. iv ABSTRACT Name and Surname : Muhammet AYDOĞAN University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Economics Branch : Economics Degree Awarded : Master Page Number : xiv+133 Degree Date : 03/10/2022 Supervisor/s : Assoc. Prof. Dr. M. Ozan BAŞKOL EXTERNAL ENERGY DEPENDENCE AS A CAUSE OF THE CURRENT ACCOUNT DEFICIT IN THE TURKISH ECONOMY AND AN ANALYSIS ON TURKEY'S ENERGY POLICY Considering that energy is an essential input in the economic growth of countries, it is seen that the energy literature initially developed mainly around the axis of economic growth, and the studies conducted within the framework of classical models mostly focused on this area. On the other hand, it is observed that the oil shock experienced in the 1970s caused instability not only in the economic growth rates of countries but also in basic macroeconomic variables such as inflation and unemployment. Turkey's balance of payments shows that Turkey has had a continuous current account deficit since 2004 (except for 2019). The current account deficit followed a decreasing course during the crisis years and generally increasing at other times. In the same years, it was observed that Turkey's energy balance moved in parallel with the foreign trade balance, the foreign trade deficit decreased during the periods when the energy deficit decreased, and the foreign trade deficit increased during the periods when the energy deficit increased. In this context, in the study; Within the framework of Turkey's foreign dependence on energy, the main reasons for the current account deficit, the energy policies, and targets pursued to reduce the current account deficit were examined and energy strategies were v analyzed. In the empirical part of our study, how oil prices affect Turkey's current account balance is examined. In the study, Rolling-window analysis, based on both least squares and maximum entropy bootstrapping estimation method has been applied to see whether oil prices, Turkey's GDP, the total GDP of 27 European countries, and the real effective exchange rate have a time-varying effect on the current account. As a result of the analysis, it was seen that the decrease in oil prices in the analyzed period had a positive effect on the current account deficit. Key Words: Current Account Deficit, Energy Imports, Economic Growth, Renewable Energy, Rolling-Window Analysis. vi ÖNSÖZ Bu tezin yazılmasında, tez yazımı boyunca değerli zamanını ve emeğini vererek sağladığı bilimsel katkılarından dolayı değerli hocam Doç. Dr. Ozan BAŞKOL’a saygılarımı sunar ve teşekkür ederim. vii İÇİNDEKİLER YEMİN METNİ ......................................................................................................................... iv YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU ................................................................ i ÖZET ........................................................................................................................................... iii ABSTRACT ................................................................................................................................. v ÖNSÖZ ....................................................................................................................................... vii İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................ viii TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................................... xi ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................................................... xiv GİRİŞ ........................................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM TANIM VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. ENERJİNİN TANIMI VE TÜRLERİ ........................................................................... 3 1.1. Enerjinin Tanımı ......................................................................................................... 3 1.2. Enerji Türleri .............................................................................................................. 4 1.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları ......................................................................... 5 1.2.1.1. Fosil Enerji Kaynakları .......................................................................................... 5 1.2.1.1.1. Petrol .................................................................................................................... 6 1.2.1.1.2. Doğalgaz ............................................................................................................... 7 1.2.1.1.3. Kömür .................................................................................................................. 7 1.2.1.2. Çekirdek Bazlı Enerji Kaynakları ......................................................................... 7 1.2.1.2.1. Nükleer Enerji ..................................................................................................... 8 1.2.1.3. Yenilenebilir Enerji ................................................................................................. 8 1.2.1.3.1. Rüzgâr enerjisi ..................................................................................................... 9 1.2.1.3.2. Güneş enerjisi ...................................................................................................... 9 1.2.1.3.3. Jeotermal enerji ................................................................................................. 10 1.2.1.3.4. Hidrolik Enerji .................................................................................................. 11 2. DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ ........................................... 11 2.1. Dünya’da Enerjinin Görünümü .............................................................................. 11 2.1.1. Dünya Genelinde Fosil Yakıt Kaynaklarının Durumu ...................................... 12 2.1.1.1. Petrol ...................................................................................................................... 12 2.1.1.2. Doğalgaz ................................................................................................................. 15 2.1.1.3. Kömür .................................................................................................................... 17 2.1.1.4. Dünya’da Nükleer Enerji ..................................................................................... 19 2.1.2. Dünya Genelinde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Durumu ....................... 21 2.1.2.1. Hidrolik Enerji ...................................................................................................... 23 2.1.2.2. Rüzgar Enerjisi ...................................................................................................... 25 2.1.2.3. Güneş Enerjisi ....................................................................................................... 27 2.2. Türkiye’de Enerjinin Görünümü ............................................................................ 29 2.2.1. Türkiye’de Fosil Yakıt Kaynaklarının Durumu ................................................ 29 2.2.1.1. Petrol ...................................................................................................................... 29 2.2.1.2. Doğalgaz ................................................................................................................. 31 2.2.1.3. Kömür .................................................................................................................... 34 2.2.2. Türkiye’de Nükleer Enerji ................................................................................... 36 2.2.3. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Durumu ................................. 37 2.2.3.1. Hidrolik Enerji ...................................................................................................... 37 2.2.3.2. Rüzgar Enerjisi ...................................................................................................... 38 2.2.3.3. Güneş Enerjisi ....................................................................................................... 39 viii 2.2.3.4. Jeotermal Enerji .................................................................................................... 41 2.2.4. Türkiye Elektrik Enerjisi ..................................................................................... 43 2.2.4.1. Türkiye Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü ............................................................. 43 2.2.4.2. Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi ....................................................................... 44 2.2.5. Türkiye’de Enerjinin Görünümü ........................................................................ 45 İKİNCİ BÖLÜM ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE EKONOMİYE ETKİSİ 1. ÖDEMELER DENGESİ VE CARİ AÇIK KAVRAMI............................................. 47 2. TÜRKİYE’DE EKONOMİSİNİN 1980 – 2020 YILLARI ARASINDA ÖDEMELER DENGESİ GÖRÜNÜMÜ ................................................................................. 48 3. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ AÇIĞIN TEMEL NEDENLERİ .................. 50 3.1. İktisadi Büyümenin Etkisi .................................................................................... 50 3.2. Dış Ticaret Açığı .................................................................................................... 52 3.3. Tasarruf Yetersizliği ............................................................................................. 55 3.4. Reel Döviz Kuru Değişimleri ................................................................................ 56 3.5. Finansal Gelişmeler ve Krediler .......................................................................... 57 3.6. Dış Borç Yükü........................................................................................................ 59 3.7. Enerjide Dışa Bağımlılık ....................................................................................... 60 3.8. Enerjinin Dış Ticaret Dengesine Etkisi ............................................................... 62 3.9. Enerji ve İktisadi Büyüme Arasındaki İlişki ...................................................... 64 3.10. Enerji Fiyatlarının Ekonomiye Etkisi ................................................................. 66 4. TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜNÜN YAPISI VE YAPISAL SORUNLARI ......... 68 4.1. Türkiye’de Enerjinin Sektörel Yapısı ................................................................. 68 4.2. Türkiye Enerji Sektörünün Yapısal Sorunları ................................................... 70 4.2.1. Kurumsal Yapı Sorunu ..................................................................................... 70 4.2.2. Finansman Sorunu ............................................................................................ 71 4.3. Enerjide Arz Güvenliği Sorunu ........................................................................... 71 5. ENERJİ AÇIĞINDA SÜREKLİLİĞİN NEDENLERİ ............................................. 73 5.1.1. Doğal Kaynakların Kısıtlılığı ........................................................................... 73 5.1.2. İhmaller ve Kullanılmayan Kaynaklar ........................................................... 73 5.1.3. Enerji Politikası Eksikliği ................................................................................. 75 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARI ANALİZİ 1. ENERJİ POLİTİKALARININ ÖNEMİ ..................................................................... 77 2. ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ STRATEJİLERİ .......................................................... 78 2.1. Arz Güvenliği ............................................................................................................. 79 2.1.1. Sağlamlık ................................................................................................................ 80 2.1.2. Egemenlik ............................................................................................................... 83 2.1.3. Esneklik .................................................................................................................. 86 3. TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASININ ANALİZİ ............................................ 90 3.1. Türkiye Enerji Sektörü Politikalarının Gelişimi .................................................... 90 3.1.1. Fosil Yakıt ile İlgili Enerji Politikaları ............................................................ 91 3.1.2. Nükleer Enerji İle İlgili Enerji Politikaları ..................................................... 94 3.1.3. Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikaları ................................................. 95 3.1.4. Türkiye’nin Enerji Dönüşümünü Teşvik Eden Uluslararası Gelişmeler ..... 97 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ENERJİ İTHALATI İLE CARİ AÇIĞA İLİŞKİN EKONOMETRİK ANALİZİ 1. LİTERATÜR TARAMASI ........................................................................................ 100 2. EKONOMETRİK YÖNTEM VE VERİ SERİ ......................................................... 104 2.1. Kayan Pencere Analizi ............................................................................................ 104 2.2. Veri Seti .................................................................................................................... 106 ix 3. ANALİZ SONUÇLARI .............................................................................................. 119 SONUÇ ..................................................................................................................................... 121 KAYNAKÇA ........................................................................................................................... 125 x TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1. 2020 Yılı İtibariyle Dünya’da Kanıtlanmış Petrol Rezervlerinin Bölgesel Dağılımı .......................................................................................................................... 12 Tablo 2. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Petrol Üretimi ve Tüketimi (Milyon ton) 13 Tablo 3. 2020 yılında En Çok Petrol Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler ...... 13 Tablo 4. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Doğal Gaz Rezervi (Trilyon m3) ............. 15 Tablo 5. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Doğal Gaz Üretimi ve Tüketimi (Milyon m3) .................................................................................................................................. 16 Tablo 6. 2020 yılında En Çok Doğal Gaz Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler16 Tablo 7. Bölgeler Bazında 2020 yılı Kanıtlanmış Kömür Rezervi (Milyon ton) .......... 17 Tablo 8. Bölgeler Bazında 2020 yılı Kömür Üretimi ve Tüketimi (Million tonnes oil equivalent) ...................................................................................................................... 18 Tablo 9. 2020 yılında En Çok Kömür Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler .... 18 Tablo 10. 2020 Yılı Ülkelerin Nükleer Görünümü ve Elektrik Enerjinde Nükleer Enerjinin Payı ................................................................................................................. 20 Tablo 11. 2020 yılı Dünya yenilenebilir enerji kaynaklarının güç üretim kapasitesi (Giga Watt-GW) ............................................................................................................. 22 Tablo 12. Bölgeler Bazında 2020 yılı Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Exajuales) ........ 22 Tablo 13. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Exajuales) ......... 23 Tablo 14. Bölgeler Bazında 2020 yılı Hidrolik Enerji Üretimi (Terawatt) ................... 24 Tablo 15. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Hidrolik Enerji Tüketimi (Terawatt) .................. 24 Tablo 16. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Sonu İtibariyle Rüzgar Enerjisi Kurulu Gücü (Gigawatts) ..................................................................................................................... 26 Tablo 17.Ülkeler Bazında 2020 Yılı Güneş Enerjisi Kurulu Fotovoltaik Güç Kapasitesi (Gigawhatts) ................................................................................................................... 28 Tablo 18.2011-2020 Yılları Arasında Türkiye’nin Petrol Üretim ve Tüketimi (Enerji İşleri Genel Müdürlüğü,2020) ........................................................................................ 30 Tablo 19. Ülkelere Göre Türkiye’nin Petrol İthalatı Rakamları 2020 (ton) .................. 30 Tablo 20. Yıllara Göre Doğal Gaz Üretim, Tüketim ve İthalat Oranı Miktarları .......... 31 Tablo 21. Ülkeler Bazında Doğal Gaz İthalatı (milyon m3) ......................................... 32 Tablo 22. Türkiye Doğal Gaz Alım Sözleşmeleri Miktarı ve Geçerlilik Süresi ............ 33 xi Tablo 23. 2000-2020 Yılları Havza Taşkömürü Üretimi ve Tüketimi .......................... 35 Tablo 24. Hidrolik Enerjinin 2011-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı .......................................................................................... 37 Tablo 25. Rüzgâr Enerjisinin 2000-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı .......................................................................................... 39 Tablo 26. Türkiye’nin Bölgelere Göre Güneşlenme Süreleri ve Enerji Miktarı ........... 40 Tablo 27. Türkiye Güneş Enerjisi Yıllara Göre Kurulu Gücü ....................................... 40 Tablo 28. Jeotermal Enerjinin 2000-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı .......................................................................................... 42 Tablo 29. 2012-2021 Dönemi için Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü............ 44 Tablo 30. 2021 Yılı Türkiye Elektrik Enerjisi Üretiminin Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Kurulu Güç (MW) ve Üretim Dağılımı (GWh)..................................................... 45 Tablo 31. 2002-2020 Yılı Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi ve Tüketimi (GWh) ....... 46 Tablo 32.Türkiye 2000-2020 Yılları Arası Ödemeler Dengesi (Milyon Dolar) ............ 49 Tablo 33. Türkiye Ekonomisinde Cari Açık /GSYİH ve GSYİH Büyüme Oranları 2001- 2020 ................................................................................................................................ 51 Tablo 34. Yıllara Göre Türkiye Dış Ticaret Dengesi (Milyon ABD $) ......................... 53 Tablo 35. 2011-2020 Yılları Türkiye’nin İhracatının Mal Gruplarına Göre Payları (%)54 Tablo 36. 2011-2020 Yılları Türkiye’nin İthalatının Mal Gruplarına Göre Payları (%) 55 Tablo 37. 2010-2020 Yılları Kurumsal Sektörlere Göre GSYİH İçindeki Gayrisafi Tasarruf Oranları (%) ..................................................................................................... 56 Tablo 38. Türkiye’de 2010-2020 Yılları Arası Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Kısa ve Uzun Vadeli Krediler ve Cari Denge (ABD Doları) ......................................... 58 Tablo 39. Türkiye’nin 2010-2020 Özel Sektör, Kamu ve Toplam Dış Borç Stokunun GSYİH’ya Oranı ............................................................................................................. 59 Tablo 40. Türkiye’nin 2020 Yılı Enerji’de İthalata Bağlılık Oranları (%) .................... 60 Tablo 41. Türkiye’nin 2010-2020 Yılları Enerji Dengesi-Cari Açık İlişkisi (Milyar Dolar) .............................................................................................................................. 61 Tablo 42. Türkiye’nin 2010-2020 Yılları Arası Enerji İthalatı / Toplam İthalat Oranı ve Enerji Dengesi / Dış Ticaret Dengesi Oranı ................................................................... 63 xii Tablo 43. 2010-2020 Yılları Arası Türkiye’nin Enerji Dengesi / GSYİH Oranı ve GSYİH Büyüme Oranı ................................................................................................... 65 Tablo 44. 2020 Yılı Türkiye Enerji Arz Ürünleri Dağılımı (Bin Ton Eşdeğer Petrol) .. 72 Tablo 45. Farklı Senaryolar Altında Türkiye’nin 2030 yılı Kurulu Güç Projeksiyonları (GW) ............................................................................................................................... 82 Tablo 46. Analiz Değişkenleri ...................................................................................... 106 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri ........................................ 109 xiii ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1. 2020 Yılı Dünya Enerji Tüketiminde Yakıtların Payları .................................. 11 Şekil 2.Yıllara Göre Yenilenebilir Enerji Küresel Kümülatif Kurulu Gücü Gigawatts) 21 Şekil 3. Yıllara Göre Küresel Kümülatif Kurulu Rüzgar Enerjisi Gücü (Gigawatts) .... 25 Şekil 4.Yıllara Göre Küresel Kümülatif Kurulu Güneş Enerjisi Gücü (Gigawatts) ...... 27 Şekil 5. Türkiye Yıllara Göre Linyit Üretimi Türkiye Satılabilir Linyit+Asfaltit Üretimleri ....................................................................................................................... 34 Şekil 6. Türkiye Jeotermal Enerji’nin Kuyulara Göre Bölgesel Dağılımı ..................... 41 Şekil 7. Türkiye Ekonomisinde Cari Açık ve GSYİH Büyüme Oranları 2001-2020 .... 52 Şekil 8. 1980-2020 Yılları Arası Türkiye’nin Cari İşlemler ve Dış Ticaret Dengesi ..... 53 Şekil 9. 2003-2017 Yılları Arasında Türkiye’nin İhracatının, İthalatının, Cari Açığın ve Reel Döviz Kurunun GSYİH’ya Oranı .......................................................................... 57 Şekil 10. 2001-2019 Yılları Arası Türkiye’nin Enerji İthalatı, Dış Ticaret Dengesi ..... 62 Şekil 11. 2006-2020 Yılları Ham Petrol Fiyatları ve Türkiye Enerji İthalatı (Dolar) .... 67 Şekil 12. 2010-2020 Yılları Arası Türkiye Elektrik Kurulu Gücünün Kamu ve Özel Sektöre Göre Dağılımı .................................................................................................... 69 Şekil 13. Model Değişkenlerinin Zaman Serisi Grafikleri ........................................... 107 Şekil 14. Tam Örnek Tahmini CUSUM ve CUSUMSQ Grafikleri ............................. 107 Şekil 15. Kayan Pencere Parametre Tahminleri ........................................................... 117 Şekil 16. Karşılaştırılmalı Değişken Grafikleri ............................................................ 118 xiv GİRİŞ Enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin birçoğunda enerji ithalatı ve cari açık arasında çift yönlü nedenselliğin varlığından söz etmek mümkündür. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyümeyle birlikte artan enerji tüketimi enerji ithalatında artışa neden olmakta, artan ithalat ise cari açığı artırmaktadır. Ayrıca bu ülkelerin ekonomileri, dünya enerji fiyatlarının değişmesinden de olumlu veya olumsuz yönde etkilenmektedir. Türkiye ekonomisinde cari açığın en önemli nedenlerinden biri, enerji üretiminin enerji talebini karşılayamaması ve artan enerji ithalatı sonucu enerji dengesinin açık vermesidir. Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji ithalatının büyük çoğunluğunu dışarıdan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Enerji kaynaklarını çeşitlendirememesi ve enerji talebini karşılayacak yeterli yerli fosil kaynakları bulunmamasından dolayı enerji ithalatı zorunlu hale gelmekte ve bu zorunluluk ise cari açık içerisindeki enerjinin payının artarak devam etmesine neden olmaktadır. Dünya enerji fiyatlarının değişmesi de enerji ithalatının cari açık içindeki oranına katkı sağlamaktadır. Son yirmi yılda hızlı nüfus artışı ve ekonomik büyümedeki artış, yalnızca enerji talebinde bir artış sağlamakla kalmamış, aynı zamanda buna bağlı olarak Türkiye’nin ithalat bağımlılığında da bir artışa neden olmuştur. Türkiye, enerjide ithalata bağımlılığını azaltıp enerji tüketim profilinde yenilenebilir kaynakların payını artırmak amacıyla çeşitli enerji yatırımları yapsa da enerjide ithalata bağımlılığı büyük oranda devam etmektedir. Bu da enerji arz güvenliği sorununu beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin fosil yakıt arzında -özellikle petrol ve gaz olmak üzere- ithalata ciddi oranda bağımlı olması (sırasıyla %91,45 ve %99,1) Türkiye ekonomisinin makroekonomik değişkenlerini olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Ülkelerin ekonomik büyümesinde enerjinin önemli bir girdi olduğu düşünüldüğünde, enerji literatürünün başlangıçta ağırlıklı olarak ekonomik büyüme ekseni etrafında geliştiği ve klasik modeller çerçevesinde yapılan araştırmaların daha çok bu alanda yoğunlaştığı görülmektedir. Öte yandan 1970'li yıllarda yaşanan petrol şokunun sadece ülkelerin ekonomik büyüme oranlarında değil, enflasyon ve işsizlik gibi temel makroekonomik değişkenlerde de istikrarsızlığa neden olduğu görülmektedir. Türkiye’nin ödemeler bilançosu verilerinin incelendiği 2004 yılından bugüne sürekli 1 (2019 yılı hariç) cari açık verdiği görülmektedir. Kriz yıllarında azalan, diğer zamanlarda genellikle artan bir seyir izlemiştir. 2019 yılı da pandemi sürecinin yaşandığı, ekonominin yavaşladığı dönemdir. Aynı yıllarda Türkiye’nin enerji dengesine baktığımızda dış ticaret dengesiyle paralel hareket ettiği, enerji açığının düştüğü dönemlerde dış ticaret açığının düştüğü, enerji açığının arttığı dönemlerde dış ticaret açığının arttığı görülmüştür. Dört bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde, enerji nedir sorusu cevaplanarak, enerji kaynaklarının ayrı ayrı tanımları yapılmış ve bu kaynakların Dünya ve Türkiye rezerv, üretim ve tüketim görünümleri ortaya koyulmuştur. İkinci bölümde Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı ve ekonomiye etkisi, cari açığın temel nedenleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Üçüncü bölümde, Türkiye’nin cari açığı azaltmak için sürdürdüğü enerji politikaları ve hedefleri incelenerek, enerji stratejileri analiz edilmiştir. Dördüncü bölümde ise petrol fiyatlarının Türkiye'nin cari işlemler dengesini nasıl etkilediği incelenmiştir. Çalışmada petrol fiyatlarının, Türkiye GSYİH’sının, 27 Avrupa ülkesinin toplam GSYİH’sının ve reel efektif döviz kurunun cari işlemler dengesi üzerinde zamana göre değişen yapıda etkisi olup olmadığını görmek için hem en küçük kareler hem de maksimum entropi önyükleme tahmin yöntemine dayalı kayan pencere analizi (Rolling-Window Analysis) uygulanmıştır. 2 BİRİNCİ BÖLÜM TANIM VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. ENERJİNİN TANIMI VE TÜRLERİ 1.1. Enerjinin Tanımı Enerji kelimesi, Yunanca’da aktif ve iş kelimelerinden türemiş, aktivite anlamına gelen bir sözcüktür. Enerji eşyaları hareket ettiren gücü, iş yapabilme kapasitesi olarak ifade edilse de terimin bilimsel-teknik kullanımı farklılık arz etmektedir. Genel bir ifadeyle, enerjinin iş yapabilme yeteneği olduğu konusunda fikir birliği vardır (Gürler vd., 2020, s. 1). Bununla birlikte enerjinin farklı formlarda (kinetik enerji, nükleer enerji, yerçekimi enerjisi, kimyasal enerji, termal enerji) ortaya çıkışı ve dönüşebilmesi kapsayıcı bir tanım yapmayı zorlaştırmaktadır (Mehling, 2017, s.1). Çeşitli yöntem ve teknikler kullanılarak enerji üretilirken kaynak olarak fosil yakıtlar, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanılır. Elektrik santralleri farklı yakıtları kullanılarak ürettikleri ısıyı, su buharına dönüştürür ve bu yolla buhar tribünlerini çevirerek enerji üretirler. Üretilen enerjiyi bir sistemin fiziksel olarak değiştirilmesi için gereken güç miktarı olarak ölçmek ya da kullanılan enerji türüne göre değişik hesaplar yardımıyla ölçmek mümkündür (Bockris vd., 1993, s.8). Üretilen enerji, ısı, mekanik güç, aydınlatma, ısıtma kaynağı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca enerji başta sanayi olmak üzere hizmet vb. sektörlerde en önemli girdi durumundadır. Enerji sadece sanayileşmenin değil, sosyal yaşamında önemli bir tüketim kalemi olması nedeniyle bir ülkenin kalkınması için vazgeçilmezdir. İnsanlık tarihinde enerjinin ısınma, aydınlanma ve pişirme amaçlı kullanımı ateşin bulunmasıyla başlar. Ateş, kontrol edilmeye başlanmasıyla birlikte medeniyetlerin gelişmesindeki en etkili madde olmuştur. Ateş özellikle doğada bulunan elementlerin kullanılabilir materyallere dönüştürülmesinde kullanılmıştır. Fosil yakıtların insan ihtiyaçları için kullanımı milattan önceki yıllara dayansa da sanayi devrimi ile yaygın şekilde kullanıldığını görmek mümkündür. 18-19. yüzyıllarda buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla ortaya çıkan sanayi devrimi, enerji kaynaklarına olan talebi hızlı bir şekilde artırmıştır. İlerleyen dönemde yaşanan enerji arz ve talebi 3 arasındaki dengesizlik ülkeler arasında büyük krizlerin çıkmasına sebep olmuştur. 1973 ve 1979 yıllarında OPEC ülkelerinin petrol fiyatlarını artırmalarıyla başlayan petrol kriziyle birlikte enerji açığı olan ülkelerde enflasyonist baskılar oluşmuş ve petrol ülkelerin makroekonomik dengelerini değiştiren en önemli unsur haline gelmiştir. Özellikle 20. yy’da enerji kaynağı olmayan ülkelerin petrol ihraç eden ülkelere karşı bağımlılıkları artmış ve bu ülkelerde yaşanan siyasi ve ekonomik krizler bütün ülkeleri etkiler hale gelmiştir. Bunun sonucunda petrole bağımlı ülkeler nükleer enerji, yenilenebilir enerji gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelerek dışa bağımlılığı azaltma yoluna gitmişleridir. Enerji kaynağı olarak başlangıçta odun ve kömür kullanılmış, 19. yy’dan başlayarak buna petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar eklenmiştir. Petrol Dünya’da baş enerji kaynağı olarak kullanılırken doğalgazın bulunması ve kullanımının artmasının ardından doğalgaz popüler bir fosil yakıt halini almıştır. Doğalgaz’ın popülerliğinin artmasında diğer fosil yakıtlara göre daha az hava kirliliğine yol açmasının etkisi büyüktür. Doğalgazın enerji üretiminde aktif olarak kullanılmaya başlamasının ardından sonraki süreçte nükleer araştırmalar sonuç vermiş ve 1951 yılında Amerika’da ilk üretici reaktör (EBR-1) oluşturulmuştur. Bu reaktörle birlikte nükleer enerji, enerji kaynakları arasında verimlilik, kurulum ve işletme maliyetleri açısından en çok tercih edilen enerji kaynağı olmuştur ama devam eden süreçte çevreye verdiği zararların gözlemlenmesiyle birlikte insanları en çok korkutan enerji kaynağı haline dönüşmüştür (Comby, 2006, s.196). 1986 Mayıs ayında Ukrayna’nın Çernobil kentinde bulunan nükleer santralin 4. reaktöründe meydana gelen büyük kaza Türkiye’nin de bulunduğu çevre ülkeleri de etkileyerek birçok kişinin hastalanmasına ve hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 2011 yılındaki Japonya’nın Fukuşima kentinde tsunami etkisiyle meydana gelen nükleer santral kazasının ardından enerji kaynağından yoksun ülkeler, kaynak arayışını bu enerji kaynağından yenilenebilir ve çevreye zarar vermeyen enerji kaynaklarına çevirmişlerdir. Bu ve buna benzer sebeplerle sürdürülebilir kalkınma ve daha temiz çevre hedefleyen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, gelecek vizyonlarına enerji ihtiyaçlarının büyük bir bölümünün fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiyle karşılanmasını eklemişlerdir. 1.2. Enerji Türleri 4 Enerji kaynakları, niteliklerini değiştirip değiştirmemesi, elde edilme şekli, ticari olup olmaması, madde hali (katı-sıvı), oluşturdukları köken (organik-inorganik), depo edilebilirliği ve yeraltı-yer üstü kaynak olması açısından çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Bununla birlikte temelde iki farklı şekilde sınıflandırılmıştır. Bunlar dönüştürülebilme ve kullanış şekillerdir. Kullanışlarına göre sınıflandırmaya göre enerji kaynakları yenilenemeyen enerji ve yenilenebilir enerji olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kömür, petrol ve doğalgaz yenilenemeyen enerji kaynaklarına, hidroelektrik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle enerjileri ise yenilenebilir enerji kaynaklarına örnek olarak gösterilebilir (Koç ve Kaya, 2015, s. 37). Enerji kaynaklarını dönüştürülebilme özelliklerine göre sınıflandırmaya göre ise birincil (doğal) ve ikincil (belli işlemlerden geçirilmiş) enerji kaynaklarıdır. Birincil enerji kaynakları doğada kendiliğinden var olan ve doğrudan kullanılabilen kaynaklardır. Bunlar kömür, petrol, doğalgaz, radyoaktif maddeler, rüzgâr, hayvansal ve bitkisel artıklar, güneş ve hidrolik enerji gibi kaynaklardır. İkincil enerji ise elektrik, hava gazı ve buhar enerjisi örneklerinde olduğu gibi birincil enerji kaynakları kullanılarak belli işlemlerden geçirildikten sonra elde edilen enerji türleridir (Kavak, 2005, s.5). Bu çalışmada enerji kaynakları, yenilenemeyen ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak sınıflandırılacaktır. 1.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları Yenilenemeyen enerji kaynakları, kısa bir gelecekte tükenebileceği öngörülen enerji kaynakları olup (Yalazan, 1983, s.13) fosil kaynaklılar ve çekirdek kaynaklılar olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. 1.2.1.1. Fosil Enerji Kaynakları Fosil kaynaklı enerji, dünyada katı, sıvı ve gaz formlarında bulunan yakıtların bünyesinde bulundurduğu karbon bazlı fosil enerjinin yakılmasıyla ortaya çıkan enerji çeşididir. Fosil enerji kaynakları petrol, doğalgaz ve kömür gibi temel kaynaklardır. Günlük hayatta ısınma için harcadığımız ve endüstriyel alanda kullanılan enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlar sayesinde sağlanmaktadır. Fosil enerji kaynakları 5 günümüzde en çok elektrik santrallerinde enerji üretimi için kullanılmaktadır. Elektrik santrallerinde kömür, doğalgaz ve petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu elde edilen enerji, güç tribünlerini çalıştırarak elektrik üretimini gerçekleştirmektedir. Endüstrileşmenin bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkeler açısından fosil enerji kaynaklarından petrol ve doğalgazın stratejik önemi artmış ve üretim için önemli bir girdi haline gelmiştir. Artan talep ve kaynak kıtlığı nedeniyle Dünya’da fosil yakıt kaynakları arzı belli örgütler tarafından kontrol edilmekte ve bu durum yakıtların fiyatlarının serbest piyasada belirlenmesini engellemektedir. Bunda mevcut fosil enerji rezervlerinin ömürlerinin kısıtlı olmasının da etkisi bulunmaktadır. Dünyadaki kayda geçirilmiş mevcut fosil enerji rezerv miktarlarına baktığımızda; petrolün 50 yıl, doğalgazın 52,8 yıl, kömürün ise 114 yıl içinde tükeneceği düşünülmektedir (Ritchie vd., 2020). 1.2.1.1.1. Petrol Petrol, hidrojen ve karbondan oluşan ve bileşenleri arasında az miktarda nitrojen, oksijen ve kükürt bulunan çok karmaşık bir yapıdır. Genel olarak petrolün, milyonlarca yıl önce yaşamış bitki ve hayvan kalıntılarının çürüyerek, belirli bir basınç ve sıcaklık altında ayrışmasından oluştuğu varsayılmaktadır (İnan, vd., 2018, s.14). Petrol kavramı hem birincil (ham) hem de ikincil (rafine edilmiş) ürünleri içermektedir. Ham petrol, üretilen petrol ürünleri arasında en önemli olanıdır. Ham petrol, rafinerilerde işlenerek, belirli ürünlere çevrilmekte ve bu şekliyle enerji maddesi olarak kullanılmaktadır. Ham petrol kadar diğer petrol hammaddeleri de petrol ürünleri üretmek için kullanılmaktadır (IEA, 2004). Fosil yakıtlar içinde en geniş kullanım alanına sahip olan petrol ve ürünleri, ulaşım araçlarından ısınmaya, ilaç sanayinden plastik malzeme üretimine kadar günlük hayatı etkileyen birçok sektörde kullanılmaktadır. Gün geçtikçe artan petrol tüketimi beraberinde bazı sorunları da getirmektedir. Petrolün kimyasal bileşiminin ağırlıklı olarak karbon bazlı olması, havaya yoğun şekilde karbondioksit gazı salınımına neden olmakta ve bu da başta hava kirliliği olmak üzere ekolojik dengenin bozulmasına ve dolaylı olarak da küresel ısınmaya sebebiyet vermektedir. 6 1.2.1.1.2. Doğalgaz Enerji üretiminde kullanılan yenilenemeyen enerji kaynaklarından bir diğeri de doğalgazdır. Doğalgaz organik maddelerin fosilleşerek milyonlarca yıllık bir süreçte ısı, basınç ve mikrobiyolojik süreçlerin sonucunda değişikliğe uğrayarak ortaya çıkan yanıcı bir gazdır. Genellikle sıvı petrol içinde çözülmüş biçimde veya petrol üzerinde gaz tabakası şeklinde bulunur. Doğalgaz; %90-99 oranında metan, az miktarda da etan, helyum, propan, bütan ve karbondioksitten oluşur. Gaz halinde olduğu için yanması kolay ayarlanabilen ve verimliliği diğer fosil yakıtlara nazaran yüksek olan bir yakıt olduğundan hem kullanım rahatlığı hem de birim başı yakıt maliyetinde tasarruf sağlar. Doğalgaz aynı zamanda petrol ve kömüre göre daha düşük karbon içerdiği için ve tam yanma gerçekleştirip atık bırakmadığı için çevre dostu temiz bir yakıttır (TMMOB, 2006, s.152). Doğalgaz konut, iş yeri, sanayi sektörü ve elektrik üretimi gibi alanlarda kullanılmaktadır. Verimlilik ve maliyet açısından talebin fiyat esnekliği düşük olan doğalgazın, elektrik üretimindeki artan ağırlığı nedeniyle yakın gelecekte kömür ve petrolden daha önemli bir yakıt haline gelmesi beklenmektedir. 1.2.1.1.3. Kömür Karbon, hidrojen ve oksijen gibi elementlerin bileşiminden oluşan kömür, diğer kaya tabakalarının arasında milyonlarca yıllık bir süreçte ısı, basınç ve mikrobiyolojik süreçlerin sonucunda ortaya çıkar (Toprak, 2020) Diğer enerji kaynaklarına nazaran kömür rezervleri coğrafi olarak hemen hemen her ülkede bulunmaktadır. Kömürün kullanımının ve depolanmasının diğer enerji kaynaklarına göre güvenilir, rekabetçi ve ucuz olması gibi nedenlerle ülkeler için kömür sürdürülebilir enerji arz güvenliği bakımından önde gelen enerji kaynaklarındandır (Ersoy, 2010, s.1). Günümüzde kömür elektrik üretimi, demir-çelik ve çimento imalatı, endüstriyel sanayi, buhar üretimi ve binaları ısıtma amacı gibi birçok alanda kullanılmaktadır. 1.2.1.2. Çekirdek Bazlı Enerji Kaynakları 7 Atom çekirdeklerinin parçalanması veya birleşmesi sonucunda açığa çıkan enerji türü olan nükleer enerji, çekirdek bazlı enerji kaynağıdır. 1.2.1.2.1. Nükleer Enerji Nükleer enerji ağır atom çekirdeklerinin parçalanması (fisyon) veya küçük kütleli atom çekirdeklerinin birleşmesi (füzyon) sonucu ortaya çıkan enerji türüdür (Altın, 2002). Güç santralleri genellikle elektrik üretmek için ısı enerjisini kullanırlar. Nükleer enerji, güç santrallerinin reaktörlerinde nükleer yakıt ve diğer malzemeler içerisinde ısı enerjisine dönüşür. Ortaya çıkan bu ısı enerjisi farklı aşamalardan geçirilerek jeneratör sisteminde elektrik enerjisine dönüştürülür. Fosil yakıtlı santraller ısı üretimi için doğal gaz, kömür ve petrol kullanılırken, nükleer santrallerde atom çekirdeklerinin tepkimesi sonucu ortaya çıkan enerji kullanılmaktadır. Nükleer enerjiyi üretmek için çoğunlukla zenginleştirme çalışmaları sonucunda elde edilen uranyum kullanılır (ETKB, 2011). Uranyumun yanı sıra plütonyum ve toryum gibi maddelerden de nükleer enerji elde etmek için yararlanılmaktadır. Nükleer enerji, uranyumun dünyanın pek çok ülkesinde yeterli seviyede bulunması ve maddeden çok reaktörlerin öneminden dolayı gerektiğinde ithal edilse bile yerli bir enerji kaynağı olarak kabul edilir. Bunun nedeni, dünya genelinde birçok ülkede çıkartılan hammaddenin rekabetçi piyasası nedeniyle borsadaki fiyatlarının stabil olması ve spekülasyonlara kapalı olmasıdır. Ayrıca hammaddenin stoklama imkânının kolay olması da bunu etkilemektedir. Gelişen teknoloji sayesinde güvenli ve verimli yeni reaktörlerin yapılmasıyla nükleer enerji, hem yatırım-maliyet dengesi hem de kullanan ülkelerin enerjide dışa bağımlılığını azaltması gibi nedenlerden dolayı gelecekte önemini giderek artıracak bir enerji türü olacaktır. 1.2.1.3. Yenilenebilir Enerji Yenilenebilir enerji doğada sürekli var olan, doğanın kendi evrimi içerisinde hiç tükenmeden kalabilen, çevreye zararlı atık bırakmayan ve karbondioksit yaymayan enerji türüdür. Yenilenebilir enerji kaynaklarının, fosil kaynakların aksine, çevresel 8 etkilerin azlığı, kaynak çeşitliliği, arz güvenliği, talebi karşılayabilecek kapasite gibi üstünlükleri mevcuttur. Artan sanayileşme ve kentleşme sonucu gelişmekte olan ülkeler çevre kirliliği ve sanayi atıkları sorunlarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Enerji talebinin artması ve fosil enerji yakıtlarında talebin fiyat esnekliğinin inelastik olması ve fosil enerji fiyatlarının GSYİH’nın bir fonksiyonu olması (Tsirimokos, 2011, s.65), yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini ortaya çıkarmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerji, biyo-kütle enerjisi, hidrojen enerjisi ve dalga enerjisi örnek olarak verilebilir. Çalışma da rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji ve hidrolik enerjiye yer verilecektir. 1.2.1.3.1. Rüzgâr enerjisi Rüzgâr enerjisi, dünya yüzeyinde sıcaklık farklılıklarının oluşturduğu yoğunluk ve basınç farklılıklarının oluşturduğu hava akımı yoluyla oluşur. Rüzgârı, enerji haline dönüştürmek için hava akımının oluşturduğu kinetik enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren rüzgâr tribünleri kullanılır (Külebi, 2007, s.108). Rüzgâr tribünleri, kesintisiz rüzgar olanaklarının bulunduğu kara ve deniz (deniz üstü ya da açık deniz rüzgâr türbinleri) sahalarında kurulmaktadır. Çevresel değişikliklerden az etkileniyor olması, yakıt ihtiyacı gerektirmemesi (Alemdaroğlu, 2007, s.25), çevreye zararlı gaz emisyonu olmayan bir enerji kaynağı olması rüzgâr enerjisinin en önemli avantajları olarak belirtilebilir. Rüzgar tribünlerinin ilk kurulum maliyetlerinin yüksek olması, kurulum yerlerinin enerji bağlantı yerlerine uzak olması, rüzgârın zamanlarının düzensiz ve enerji hızının değişken olması nedeniyle depolama gerektirmesi (Demircan ve Bayraktar, 2020, s.90-91), kuşların habitat alanlarını kısıtlaması, göçmen kuşlar üzerinde olumsuz etki oluşturması ise rüzgâr enerjisinin dezavantajlarını oluşturmaktadır (Aşıkoğlu ve Tosunoğlu, 2018, s.25). 1.2.1.3.2. Güneş enerjisi Geçmişten günümüze yararlandığımız fosil yakıtların asıl kaynağı güneştir. Jeolojik devirlerde güneşin etkisiyle yerkürede meydana gelen değişimler esnasında tüm canlılar fiziksel ve kimyasal süreçler geçirerek kömürü, petrolü ve doğalgazı oluşturmuştur. 9 Fosil yakıtların dışında rüzgar, biyokütle ve jeotermal enerjinin kaynağı yine güneşin yerküreyi farklı açılardan etkilemesi sonucu meydana gelmektedir. Güneş enerjisi hidrojen çekirdeklerinin nükleer reaksiyonlar (füzyon) sonucunda birleşerek helyuma dönüşmesi sonucunda ulaşır. Güneş’in çeşitli yöntemler ile ölçülen sıcaklığı 5.800 santigrat derece ve sanayide yaydığı ışıma enerjisi yaklaşık 4 x 1023 kW gücündedir ve bir reaktör gibi çalışarak dünyamıza kesintisiz enerji kaynağı olmaktadır. Bu büyük gücün kapasitesi 100 watt’lık 400 trilyon çarpı bir trilyon ampul gücüne denktir. Bir başka deyişle güneşin yeryüzüne 1,5 saat gönderdiği enerji, tüm dünyanın tükettiği 1 yıllık enerjiye denktir (World Energy Council, 2009, s.4). Güneş enerjisini etrafına eşit bir şekilde ısı ve ışık yayar ve dünyanın bakı özelliğinden dolayı her bölgesine zamana bağlı olarak farklı seviyelerde ısı ve ışık enerjisi ulaşır. Güneş enerjisi atmosferde soğrulduktan sonra ortalama olarak yeryüzünün her metrekaresine düşen enerji gücü yaklaşık 1.000 watt/m2 olarak gerçekleşmektedir. Güneş enerjisi; potansiyeli kullanım kolaylığı, erişilebilirliği, ekolojik dengeye zarar vermemesi ve devamlı olması gibi nedenlerden dolayı diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha kolay yaygınlaşabilecek bir enerji kaynağıdır. Teknolojik yenilikler ve yatırımlar ışığında maliyetlerin düşürülmesi ve birim başına alınan verimin yükseltilmesi ile güneş enerjisi gelecekte enerji talebi açsından en çok tercih edilen enerji kaynaklarından birisi olacaktır (Başol, 1992, s.200). 1.2.1.3.3. Jeotermal enerji Jeotermal enerji, yer kabuğundaki çatlaklardan sızarak magmanın ısıttığı kayalara ulaşan yağmur ve kar sularının ısınması ve bu suların dünyanın değişik bölgelerindeki volkanlar ve gayzerler gibi yapay yollarla yeryüzüne çıkması sonucunda oluşan ısı enerjisidir (EPDK, 2021c). Bu enerji CO2,NOx, SOx gazlarının salınımı çok düşük olduğundan çevreye duyarlı, yenilenebilir, yüksek verimli ve dünyanın sonuna kadar kullanılabilecek bir enerji türüdür. Yerküreden yayılan ısı enerjisi dünyanın her tarafına dağınık olarak yayılmamış ve belli yerlerde toplanmış olsaydı, dünyanın enerji talebinin 20 katını karşılayabilecek büyüklükte bir enerji üretilebilecek güçten bahsetmek mümkün olabilirdi. Ancak ısı 10 enerjisinin dağınık olması nedeniyle yeryüzünde metre kare başına güneş enerjisinden daha az miktarda (0.063 W) enerji düşmektedir. 1.2.1.3.4. Hidrolik Enerji Hidrolik ya da hidroelektrik enerji, hareket halindeki akışkanların potansiyel enerjisinin kinetik enerjiye dönüştürülmesiyle elde edilen bir enerji türüdür. Yüksek seviyeden düşük seviyeye düşen suyun bu esnada bir tribüne çarpması ve tribünün dönmesi sonucu oluşan enerjinin elektrik enerjisine çevrilmesiyle elde edilir. Enerjinin potansiyel miktarı bölgesel doğa koşullarına iklim şartlarına ve yağış miktarına bağlıdır (Şahin vd., 2012, s.66). Hidroelektrik santraller; yenilenebilir, yüksek verimli, maliyeti düşük ve uzun ömürlü yerli bir kaynaktır. Bununla beraber barajların ekolojik (örn. habitat parçalanması, su ve karasal biyolojik çeşitliliğin kaybı), işlev (örneğin, besin akışları, birincil üretim) ve sosyal açıdan olumsuz etkileri tartışılmaya devam etmektedir (Moran vd., 2018, s. 11891). 2. DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ Bu kısımda önce Dünya ardından Türkiye’de enerji görünümü ele alınacaktır. 2.1. Dünya’da Enerjinin Görünümü Dünya enerji talebinde 2009 yılında bugüne 2020 yılında ilk defa düşüş (%4,5) görülmüştür. Bu 2. Dünya Savaşı’ndan bugüne görülen en büyük düşüştür. Bunda tüm dünyayı saran COVİD-19 pandeminin etkisi büyüktür. Dünya enerji ihtiyacının çoğunluğu Şekil 1’de görüldüğü üzere fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Dünya enerji tüketiminde %82,6 oranında yenilenemeyen enerji kaynakları kullanılmaktadır. Yenilenemeyen enerji kaynakları arasında %31,2 ile petrol, %24,2 ile doğalgaz ve %27,2 ile kömür enerji tüketiminde kullanılmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak (hidrolik enerji dahil) yapılan enerji tüketimi ise %13’tür. Nükleer enerji tüketimi ise %4 olarak gerçekleşmiştir. Şekil 1. 2020 Yılı Dünya Enerji Tüketiminde Yakıtların Payları 11 Hidrolik Yenilenebilir 7% Enerji 6% Nükleer 4% Petrol 31,2% Kömür 27,2% Doğalgaz 24,2% Kaynak: BP, 2021, s. 11. 2.1.1. Dünya Genelinde Fosil Yakıt Kaynaklarının Durumu 2.1.1.1. Petrol Dünya’da kanıtlanmış petrol rezervleri son yirmi yılda %25 oranında (yaklaşık 431 milyar varil) artış göstererek 2020 yılında 1 trilyon 732 milyar varile ulaşmıştır. Tablo 1. 2020 Yılı İtibariyle Dünya’da Kanıtlanmış Petrol Rezervlerinin Bölgesel Dağılımı Bölge Varil Milyon ton Pay (%) Kuzey Amerika 242,9 36,1 14 Orta ve Güney Amerika 323,4 50,8 18.7 Avrupa ve Avrasya 159,8 21,7 9.2 Ortadoğu 835,9 113,2 48.3 Afrika 125,1 16.6 7.2 Asya Pasifik 45,2 6.1 2.6 Dünya Toplamı 1732,3 244.5 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 16 Tablo 1’de görüldüğü üzere 2020 yılında dünyada kanıtlanmış toplam petrol rezervi 244,5 milyon tondur ve petrol rezervlerinin %48,3’ü Ortadoğu’da, %32,7’si Amerika 12 bölgesinde, %17,5’i Venezüella’da, %17,2’si Suudi Arabistan’da ve %9,7’si ise Kanada da bulunmaktadır. Tablo 2. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Petrol Üretimi ve Tüketimi (Milyon ton) Bölge Üretim % Tüketim % Kuzey Amerika 1060 25.4 893.9 22.3 Orta ve Güney Amerika 300.3 7.2 246.1 6.1 Avrupa ve Avrasya 827.2 19.8 791 19.8 Orta Doğu 1297.3 31.1 361.2 9 Afrika 327.3 7.9 165.1 4.1 Asya Pasifik 353.1 8.5 1560.2 38.8 Dünya Toplamı 4165.2 100.0 4017.5 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 19,24. 2020 yılı itibarıyla bölgeler bazında dünya petrol üretimi ve tüketimi Tablo 2’de yer almaktadır. Tablo 2’den görüldüğü üzere, 2020 yılında dünya petrol üretiminin % 31.1’i Orta Doğu bölgesinde üretilmektedir. Orta Doğu bölgesini en fazla petrol üretimi yapan bölge olmasına karşın dünya petrol tüketiminin %9’unu gerçekleştirmektedir. Dünya petrol üretiminde Orta Doğu’dan sonra % 25.4 ile ikinci sırada yer alan Kuzey Amerika bölgesi dünya petrol tüketiminde de Asya-Pasifik Bölgesinin ardından %22.3 ile yine ikinci sıradadır. Dünya petrol tüketiminde %38.8 ile ilk sırada yer alan Asya-Pasifik Bölgesinin dünya petrol üretimindeki payı ise %8.5’dir. Tablo 3. 2020 yılında En Çok Petrol Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler ÜRETİM TÜKETİM Ülke Milyon ton % Ülke Milyon ton % ABD 712.7 17.1 ABD 739.7 18.5 Rusya 524.2 12.6 Çin 669.2 16.7 Suudi Arabistan 519.6 12.5 Hindistan 213.1 5.3 Kanada 252.2 6.1 Suudi Arabistan 150 3.7 Irak 202 4.9 Japonya 149 3.7 Dünya Toplamı 4165.2 100 Dünya Toplamı 4017.5 100 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 19,24. 13 2020 yılında en çok petrol üretimi ve tüketimi gerçekleştiren ülkelerin yer aldığı Tablo 3’e göre, dünyanın en önemli ilk beş petrol üreticisi ülkenin dünya petrol üretiminin %53.2’sini karşıladığını görmek mümkündür. Dünya petrol üretiminde ilk beş sırada ABD (% 17.1), Rusya Federasyonu (% 12.6), Suudi Arabistan (% 12.5), Kanada (%6.1) ve Irak (% 4.9) yer almaktadır. ABD ve Çin en önemli petrol tüketicisi iki ülke olarak dikkat çekmektedir. Dünya’da tüketilen petrolün %18,5’i ABD ve % 16.7’si Çin tarafından tüketilmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı, dünya petrol üretiminin 2035 yılında 98,8 milyon varil/güne çıkacağını ve aynı zamanda petrol üretiminin bölgesel dağılımının değişeceğini tahmin etmektedir. Teknolojik yenilikler ve araştırmalar sonucunda geliştirilen farklı yöntemler sayesinde petrol üretimi çeşitlendirilmektedir. Bunda hiç şüphe yok ki, yenilenemeyen bir enerji kaynağı olan petrol rezervlerinin her geçen gün azalmasının rolü vardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayarak tüm dünyaya yayılan şeyl gazını kullanarak petrol üretimi, küresel ölçekte petrol ve doğal gaz piyasasında arz talep dengelerini değiştiren bir gelişme olmuştur. Amerika’da kaya gazının (şeyl gazının) keşfi sonucunda petrol rezervleri artmıştır. BP Statistical Review of World Energy (2021) istatistiklerine göre 2000 yılında Amerika’da petrol rezervi 30,4 milyar varilken 2020 yılında 68,8 milyar varile çıkmıştır (BP). Tablo 3’de görüldüğü üzere Amerika dünyada en çok petrol üreten ülke haline gelmiştir ve bu üretimin üçte ikisini şeyl kayalarının parçalanmasıyla üretilen petrolden elde etmektedir. Şeyl petrolünün üretim miktarının artması enerji piyasalarını etkileyen en önemli faktörlerin başında gelecektir (Yalçın, 2016, s. 222). Petrol üretiminin belirli ülkelerde toplanması ve kısıtlı petrol üretimi petrol fiyatlarını kırılganlaştırmaktadır. Küresel manada ya da üretici ülkeler nezdinde yaşanan siyasi ve ekonomik krizler de petrol fiyatlarının dalgalanmasına sebebiyet vermektedir. Ancak şeyl petrolünün keşfi ve rezervlerin her geçen gün artması, petrol fiyatlarının düşmesindeki en büyük etken olmuştur (Butler,2019). Özellikle 2005 yılından günümüze, 2008 yılındaki ekonomik kriz, üretici ve tüketici ülkelerde yaşanan siyasi krizler ve ABD’de keşfedilen şeyl petrolü, petrol fiyatlarında büyük dalgalanmalar oluşturmuştur. Brent petrol fiyatı, 2008 yılında 120 dolar iken 2016 yılında yıllık bazda 14 son 12 yılın en düşük seviyesi olan 43.73 dolara düşmüş ve 2020 yılı sonunda ise 50 dolar olmuştur (Bloomberg, 2020). 2.1.1.2. Doğalgaz Dünya kanıtlanmış doğal gaz rezervi 2020 yılı itibariyle 188,1 trilyon m3 olup, bu miktar dünya doğalgaz talebini 52,5 yıl karşılayacak düzeydedir. Tablo 4. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Doğal Gaz Rezervi (Trilyon m3) Bölge Tm3 (%) Kuzey Amerika 15.2 8.1% Orta ve Güney Amerika 7.9 4.2% Avrupa ve Avrasya 58.8 31.8% Orta Doğu 75.8 40.3% Afrika 12.9 6.9% Asya Pasifik 16.6 8.8% Dünya Toplamı 188.1 100.0% Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s.34. Tablo 4’te görüldüğü üzere, doğalgaz rezervlerin % 40,3’ü Orta Doğu bölgesindedir. Ortadoğu bölgesinde özellikle İran ve Katar en fazla doğalgaz rezervine sahip ülkeler olarak dikkat çekmektedir. Orta Doğu bölgesindeki 75.8 trilyon m3 doğalgaz rezervinin % 17.1’i yani 32.1 trilyon m3’lük kısmı İran’da, % 13.1’lik yani 24.7 trilyon m3’lük kısmı ise Katar’da bulunmaktadır. Avrupa ve Avrasya bölgesi doğalgaz rezervi açısından % 31,8’lük pay ile ikinci sırada yer almaktadır. Avrupa ve Avrasya bölgesinde Rusya (37,4 trilyon m3) ve Türkmenistan (13,6 trilyon m3) doğalgaz rezerv yoğunluğu olarak önemli bir pozisyona sahiptir. Doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasına bağlı olarak doğalgaz üretimi artmaktadır. 2010 yılından günümüze Dünya’da doğalgaz üretimi % 22,3 oranında artmıştır. Bölgeler bazında 2020 yılı dünya doğal gaz üretimi ve tüketiminin yer aldığı Tablo 5 incelendiğinde, 3853.7 milyon m3 olarak gerçekleşen dünya doğal gaz üretiminin % 28,8’i Kuzey Amerika Bölgesi tarafından sağlanmaktadır ve en büyük doğal gaz 15 üretilen bölgedir. Bu bölgeyi % 26.5 pay ile Avrupa ve Avrasya, %17,8 ile Orta Doğu izlemektedir. Tablo 5. Bölgeler Bazında 2020 yılı Dünya Doğal Gaz Üretimi ve Tüketimi (Milyon m3) Bölge Üretim % Tüketim % Kuzey Amerika 1109.9 28.8 1030.9 27.0 Orta ve Güney Amerika 152.9 4.0 145.6 3.8 Avrupa ve Avrasya 1021 26.5 1079.3 28.3 Orta Doğu 686.6 17.8 552.3 14.4 Afrika 231.3 6.0 153 4 Asya Pasifik 652.1 16.9 861.6 22.5 Dünya Toplamı 3853.7 100.0 3822,8 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s.36,38. Doğalgazın dünya enerji tüketimindeki pazar payı %24,7’dir. Son on yılda Dünya’da doğalgaz tüketimi ortalama %20,95 oranında artarken 2020 yılında son on yılın ortalamasının aksine doğalgaz tüketimi %1,5 oranında artmıştır. Tablo 5’e 2020 yılında 3822,8 milyon m3 doğalgaz tüketimi yapılmıştır. Bölgesel açıdan doğalgaz tüketimine bakacak olursak, % 28,3 pay ile Avrupa ve Avrasya Bölgesinin ilk sırada, %27 pay ile Kuzey Amerika ikinci sırada ve % 22,5 pay ile Asya Pasifik bölgesi üçüncü sırada yer almaktadır (Tablo 5). Tablo 6. 2020 yılında En Çok Doğal Gaz Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler ÜRETİM TÜKETİM Ülke Milyon m3 % Ülke Milyon m3 % ABD 914.6 23.7 ABD 832 21.8 Rusya Federasyonu 638.5 16.6 Rusya Federasyonu 411.4 10.8 İran 250.8 6.5 Çin 330.6 8.6 Çin 194.0 5.0 İran 233.1 6.1 Katar 171.3 4.4 Kanada 112.6 2.9 Kanada 165.2 4.3 Suudi Arabistan 112.1 2.9 Avusturalya 142.5 3.7 Japonya 104.4 2.7 16 Dünya Toplamı 3853.7 100 Dünya Toplamı 3822.8 100 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s.36,38. 2020 yılında en çok doğalgaz üretimi ve tüketimi gerçekleştiren ülkeleri ise Tablo 6’da görmek mümkündür. 2020 yılı itibariyle dünyada en çok doğalgaz üreticisi ve tüketicisi ülke konumunda ilk iki sırada ABD ve Rusya Federasyonu yer almaktadır. ABD, 2020 yılında 914.6 Milyon m3 ile dünya doğalgaz üretiminin % 23.7’sini ve Rusya Federasyonu 638.5 Milyon m3 ile dünya doğalgaz üretiminin % 16.6’sını karşılamaktadır. 2020 yılı itibarıyla ABD ve Rusya Federasyonu sırasıyla dünya doğalgaz tüketiminin %21.8’ini ve %10,8’ini gerçekleştirmektedir. ABD ve Rusya Federasyonunun ardından doğalgaz üretiminde İran (% 6,5), Çin (% 5), Katar (% 4,4), Kanada(% 4,3), ve Avustralya (%3.7) gelmektedir. Çin (%8,6), İran (%6,1), Kanada (% 2,9), Suudi Arabistan (%3.1) ve Japonya (%3.1) doğalgaz tüketiminin en çok gerçekleştiği diğer ülkeler olarak belirtilebilir. 2.1.1.3. Kömür Dünya enerji talebinde yakıtlar arasında kömür ikinci sırada bulunmaktadır. Tablo 7’den görüldüğü üzere, 2020 yılında dünya kanıtlanmış kömür (antrasit, maden kömürü, yer altı maden kömürü ve linyit) rezervi 1.074.108 milyon tondur. Diğer bir ifadeyle, kömür tüm fosil yakıtlar arasında en yüksek rezerv/üretim oranına sahip olmasıyla dikkat çekmektedir. Tablo 7. Bölgeler Bazında 2020 yılı Kanıtlanmış Kömür Rezervi (Milyon ton) Bölge Milyon Ton % Kuzey Amerika 256.734 23.9 Orta ve Güney Amerika 13.689 1.3 Avrupa ve Avrasya 327.895 30.6 Ortadoğu ve Afrika 16.040 1.5 Asya Pasifik 459.750 42.8 Dünya Toplamı 1.074.108 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 46. Tablo 7’den görüldüğü üzere Asya Pasifik Bölgesi, %42,8 pay ile en yüksek kömür rezervine sahip olan bölge olarak ilk sırada yer alırken, Asya Pasifik Bölgesini, Avrupa 17 ve Avrasya bölgesi %30,6 ve Kuzey Amerika % 23.9 ile takip etmektedir. Kesinlenmiş kömür rezervi açısından Kuzey Amerika bölgesinde % 23.2 ile aynı zamanda dünya’da en çok rezerve sahip olan ABD; Asya Pasifik bölgesinde % 13.3 ile Çin; Avrupa ve Avrasya bölgesinde ise % 15.1 ile Rusya Federasyonu ilk sırada yer almaktadır. Orta ve Güney Amerika, Afrika ve Ortadoğu bölgesinde çok düşük oranda kömür rezervi bulunmaktadır. Tablo 8. Bölgeler Bazında 2020 yılı Kömür Üretimi ve Tüketimi (Million tonnes oil equivalent) Bölge Üretim % Tüketim % Kuzey Amerika 530.8 6.9 386.9 10.4 Orta ve Güney Amerika 58.5 0.8 34.7 0.9 Avrupa ve Avrasya 1003.3 13.0 451.6 12.1 Orta Doğu 2.1 0.1 9,3 0.2 Afrika 267.5 3.5 95,9 2.6 Asya Pasifik 5879.4 75.9 2753,6 73.8 Dünya Toplamı 7741.6 100.0 3732,0 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 48,49. Bölgeler bazında 2020 yılı kömür üretimi ve tüketiminin yer aldığı Tablo 8’e bakacak olursak, kömür üretiminde ilk sırada 5879,4 milyon ton (%75.9) ile Asya Pasifik Bölgesi yer almaktadır. Kömür tüketimine baktığımızda ise yine Asya pasifik bölgesi (%73.8) birinci sırada yer almaktadır. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, Dünya’da yakıt tüketim tercihinde ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin ve teknolojik altyapılarının etkisi olduğu gözlemlenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin yoğunlukta olduğu ve dünya nüfusunun %60’ını barındıran Orta Asya bölgesinde dünya kömür tüketiminin %73’den fazlası yapılmaktadır. Dünya toplam kömür üretimi 2009-2019 yılları arasında %1,4 oranında artarken, son bir yıl içinde %5,1 oranında azalmıştır. Tablo 9. 2020 yılında En Çok Kömür Üretimi ve Tüketimi Gerçekleştiren Ülkeler ÜRETİM TÜKETİM Ülke Milyon m3 % Ülke Milyon m3 % Çin 3902.0 50.4 Çin 1887,6 50.6 18 Hindistan 756.5 9.8 Hindistan 411,9 11.0 Endonezya 562.5 7.3 ABD 358,4 9.6 Amerika 484.7 6.3 Japonya 119,9 3.2 Avustralya 476.7 6.2 Güney Afrika 87,3 2.3 Rusya Federasyonu 399.8 5.2 Rusya Federasyonu 85,1 2.3 Dünya Toplamı 7741.6 100.0 Dünya Toplamı 3732,0 100 Kaynak: BP Statistical Review, 2021, s. 48,49. Dünya toplam kömür üretimi son on yılda %1,6 oranında artarken, 2020 yılında %5,2 oranında azalmıştır. Ülkeler bazında dünya kömür üretiminde Çin (%50,4) birinci sırada, Hindistan (%9,8) ikinci ve Endonezya (%7,3) üçüncü sırada yer almaktadır. Dünya toplam kömür tüketimi son on yılda %0,9 oranında artarken, 2020 yılında %4,2 oranında azalmıştır. Ülkeler bazında dünya kömür tüketiminde Çin (% 50,6) birinci sırada, Hindistan (%11) ikinci sırada ve ABD (%9,6) üçüncü sırada yer almaktadır. Kömür kullanımı OECD ülkelerinde daha fazla doğalgaz kullanımı sebebiyle giderek düşmektedir. OECD ülkelerinde 2020 yılında kömür tüketimi %2,9 oranında azalırken, son 10 yılda %15,2 oranında azalmıştır. Ancak gelişmekte olan ülkelerin son yirmi yılda enerjiye dayalı endüstrisindeki büyümesine baktığımızda bu oran artacağını söylemek mümkündür. 2.1.1.4. Dünya’da Nükleer Enerji 1970’li yılların başındaki petrol krizinin ardından enerji üretiminde nükleer santralleri yaygınlaşmıştır. Özellikle fosil kaynaklardan yoksun ülkeler ya da bu kaynaklara olan bağımlılıklarını azaltmak ve enerji arz güvenliklerini temin etmek isteyen ülkeler bir tercih olarak nükleer santrallere yönelmişlerdir. 1979 yılında ABD’de yaşanan Three Mile Island (TMI), 1986 yılında Sovyet Rusya’da (bugün Ukrayna sınırları içinde) yaşanan Çernobil ve 2011 yılında Japonya’da yaşanan Fukuşima kazaları nükleer santrallerin birey, toplum ve çevreye zararları konusunda birçok tartışma ortaya çıkarmış olsa da enerji arz güvenliğini sağlamak amacıyla ülkelerin nükleer santralleri hızlı bir şekilde işletmeye aldıklarını ifade edebiliriz. 19 Tablo 10. 2020 Yılı Ülkelerin Nükleer Görünümü ve Elektrik Enerjinde Nükleer Enerjinin Payı Yapılması Yapılması İşletmedeki Yapım Uranyum Nükleer Enerji Planlanmış Hedeflenen Nükleer Santral Aşamasındaki İhtiyaç Üretimi Santral Santral Sayısı Santral Sayısı Miktarı Sayısı Sayısı ÜLKE Elektrik TWs Üretiminde (Tera Mwe Ton Nükleer Sayı Sayı MWe Sayı MWe Sayı MWe watt (Megawatt) Uranyum Enerjinin saat) Payı (%) Dünya %10.3 2553 437 389,679 57 63,333 97 97,697 325 353,812 62,496 Toplamı Fransa 70.7 338.7 56 61.37 1 1650 0 0 0 0 8233 Ukrayna 51.2 71.5 15 13,107 2 1900 0 0 2 2400 1876 Bulgaristan 40.8 15.9 2 2006 0 0 1 1000 2 2000 322 Belçika 39.1 32.8 7 5942 0 0 0 0 0 0 790 Ermenistan 34.5 2.6 1 415 0 0 0 0 1 1060 50 İsveç 29.8 47.4 6 6882 0 0 0 0 0 0 914 G.Kore 29.6 152.6 24 23,150 4 5600 0 0 2 2800 4270 Rusya 20.6 201.8 37 27,653 3 2810 27 23,725 21 20,100 5825 Romanya 19.9 10.6 2 1300 0 0 2 1440 1 720 185 ABD 19.7 789.9 93 95523 2 2500 3 2500 18 8000 17,587 Kanada 14.6 92.2 19 13,624 0 0 0 0 2 1500 1492 İngiltere 14.5 45.9 11 6848 2 3440 2 3440 2 2300 1259 Almanya 11.3 60.9 3 4055 0 0 0 0 0 0 521 Pakistan 7.1 9.6 5 2242 1 1100 1 1170 0 0 787 Japonya 5.1 43 33 31,679 2 2756 1 1385 8 11.562 1396 Çin 4.9 344.7 53 50,769 18 19,730 35 39,310 168 196.860 9563 Hindistan 3.3 40.4 23 6885 8 6700 12 8400 28 32.000 977 Iran 1.7 5.8 1 915 1 1057 1 1057 5 2760 153 Türkiye 0 0 0 0 3 3600 1 1200 8 9500 0 Kaynak: World Nuclear Association, 2020. 2020 verilerine göre Dünya’da 30 ülkede toplam kurulu gücü 389,679 MW olan 437 nükleer reaktör faaliyette bulunmaktadır. Tablo 10’da görüldüğü üzere, Dünya genelinde elektrik üretiminin %10,3’ünü nükleer enerjiden sağlanmaktadır. 93 santral ile dünyanın en fazla nükleer santraline sahip ABD, 2020 yılında elektrik üretiminin %19,7’sini nükleer enerjiden elde etmiştir. ABD’nin ardından en fazla nükleer santrale sahip olan Fransa 56 nükleer santral ile elektrik üretiminin %70,7’ini nükleer enerjiden sağlamaktadır. 53 nükleer santralin olduğu Çin elektrik üretiminin % 4,9’unu, 37 nükleer santralin olduğu Rusya elektrik üretiminin %20,6’sını nükleer enerji yoluyla karşılamaktadır. Son yıllarda nükleer reaktöre en çok yatırım yapan ülke Çin ve Hindistan’dır. Çin halihazırda işletmedeki 53 nükleer santraline ek olarak gelecek yıllardaki elektrik 20 talebini karşılamak için 18 yeni nükleer santral inşasına başlamış, 35 nükleer santral yapılması için antlaşma yapmış ve bunlara ilaveten 168 nükleer santral daha yapılması planlanmaktadır. Hindistan ise mevcut 23 nükleer santraline ek olarak, 8 nükleer santralin yapımına devam etmekte ve 12 nükleer santral yapımı için de anlaşma yapımıştır. Bunlara ek olarak 28 nükleer santral daha yapmayı hedeflemektedir. Tablo 10’a göre Dünya genelinde yapım aşamasındaki nükleer reaktör sayısı 57, antlaşması yapılmış ve yapımına başlama süresi belirlenmiş nükleer reaktör sayısı 97 ve yapılması programa alınmış nükleer reaktör sayısı ise 325’tir. Her ne kadar Türkiye’de nükleer enerji konusu daha sonra ele alınacak olsa da Türkiye’de henüz nükleer santralin olmadığı, yapım aşamasında 3 nükleer santralin bulunduğu ve nükleer gücün artırılması konusunda çalışmaların yoğun şekilde sürdüğünü ifade etmek mümkündür. Bu veriler bize göstermektedir ki; her ne kadar çevreye zarar tartışmaları devam etse de gelecek yıllarda birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke enerji arz sorununa çözüm üretebilmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer enerji santrallerine yatırımını devam edecektir. 2.1.2. Dünya Genelinde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Durumu Dünya yenilebilir enerji kaynaklarının güç üretim kapasitesine baktığımızda 2020 yılı itibariyle yenilebilir enerji kaynakları 2802 GW’lık bir güç üretme kapasitesine sahiptir (Şekil 2). Yıllara göre bakıldığında ise 2010 yılından 2020 yılına son on yılda yenilenebilir enerji kurulu gücü 2 kat artmıştır. Şekil 2.Yıllara Göre Yenilenebilir Enerji Küresel Kümülatif Kurulu Gücü (Gigawatts) 21 Renewable Energy Power Global Capacity and Annual Additions (GW) 3500 2802 3000 2542 260 2359,7 182,3 2500 2186,1 173,6 2014,6 171,5 1852,7 2000 1699 161,9 1566,8 153,7 1443,7 132,2 123,1 1500 1331,1 112,6 1000 500 0 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 Previous year's capacity Annual additions Kaynak: IRENA, 2021, s.2. Tablo 11’de görüldüğü üzere en yüksek güç üretme kapasitesine sahip yenilenebilir enerji kaynağı, hidrolik enerjidir (1170 GW). Güneş (733,4 GW) enerjisi ikinci ve rüzgar enerjisi (716,1 GW) üçüncü sırada yer almaktadır. 20 yıl içinde dünya enerji üretiminde rüzgar, güneş, jeotermal, biyo-kütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının % 7’den % 20 ye çıkacağı öngörülmektedir. Özellikle rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi en çok yatırım yapılan alanlar olarak dikkat çekmektedir (REN21, 2021). Tablo 11. 2020 yılı Dünya yenilenebilir enerji kaynaklarının güç üretim kapasitesi (Giga Watt-GW) Enerji Türü GW Pay % Hidrolik enerji 1,170 GW 43,2% Güneş enerjisi 733,4 GW 26,1% Rüzgar enerjisi 716,15 GW 25,5% Biyo-yakıt enerjisi 127,2 GW 4,5% Termal Enerji 14 GW 0,5% Toplam 2802 GW 100% Kaynak: REN21,2021,s.40. Tablo 12. Bölgeler Bazında 2020 yılı Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Exajuales) Bölge Exajuales Pay (%) 22 Kuzey Amerika 13,26 18,9 Orta ve Güney Amerika 8,62 12,3 Avrupa ve Avrasya 14,76 21,12 Avrasya 2,44 3,49 Ortadoğu 0,96 1.37 Afrika 1,65 2,36 Asya Pasifik 28,77 41,17 Dünya Toplamı 69,87 100.0 Kaynak: BP Statistic Review, 2021, s.53,55. Yenilenebilir enerji kaynakları tüketimi 2020 yılında %5 oranında büyüyerek Dünya’da en hızlı büyüyen enerji kaynağı olmuştur. Tablo 12’de görüldüğü üzere, yenilebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjinin en önemli iki tüketicisi %41,17 ile Asya-Pasifik ve %21,12 ile Avrupa-Avrasya Bölgesi’dir. Ortadoğu ve Afrika bölgesinde ise yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma oranları çok düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Tablo 13. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Exajuales) Ülke Exajuales Pay (%) Çin 19,53 27% ABD 8,71 12,4% Almanya 2,38 3,4% Brezilya 5,51 7,88% Japonya 1,82 2,6% İngiltere 1,26 1,8% Türkiye 1,14 1,63% Dünya Toplamı 69,87 100.0% Kaynak: BP Statistic Review, 2021, s.53,55. Tablo 13’e göre, 2020 yılı itibariyle Çin yenilenebilir enerji kaynaklarına en çok tüketim yapan ülke olmaya devam etmektedir. 2010 yılında Dünya toplamındaki payı % 16,6 oranında iken 2016 yılına gelindiğinde %27 düzeyine çıkmıştır. Çin’in 2035 enerji vizyonuna baktığımızda ise yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yatırımının Avrupa ve Amerika’nın toplamından daha fazla olacağı görülmektedir. 2016 yılına kadar yenilenebilir enerji tüketiminde lider konumunda olan ABD (2016 yılında % 20), 2020 yılında %12,4’lük payla Çin’den sonra ikinci sıraya yer almıştır. 2.1.2.1. Hidrolik Enerji 23 Yenilenebilir enerji kaynakları arasında en çok yararlanılan enerji türü, hidrolik enerjidir. Hidrolik enerji; yenilenebilir bir enerji kaynağı oluşu, yerli bir kaynak olması, kurulum ve sürdürülebilirlik açısından diğer enerji kaynaklarına göre daha düşük maliyetli olması gibi nedenlerden dolayı gün geçtikçe enerji talebi artan ülkeler tarafından daha fazla yatırım yapılan bir kaynak haline gelmiştir. Küresel yenilenebilir enerji üretiminin %71’inin hidroelektrik enerjiden sağlanması ve bugüne kadar potansiyelinin sadece %22’sinin kullanılması hidroelektrik santrallere olan talebi artırmaktadır. Halen gelişmekte olan ülkelerde 3700 büyük çaplı baraj yapımına devam edilmektedir (Moran vd., 2018, s. 11892). Dünya enerji tüketiminin %6,8’i hidrolik enerji tarafından sağlanmakta ve hidrolik enerji dışında diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının dünya enerji tüketiminin %3,1’ini sağladığı düşünüldüğünde hidrolik enerjinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır (BP Statistic Review, 2021, s.53) Tablo 14. Bölgeler Bazında 2020 yılı Hidrolik Enerji Üretimi (Terawatt) Bölge Terawatt Pay (%) Kuzey Amerika 700,2 16,3% Orta ve Güney Amerika 660,5 15,4% Avrupa 655,3 15,3% Avrasya (CIS) 265,6 6,2% Ortadoğu 25,4 0,6% Afrika 142,6 3.3% Asya Pasifik 1847,2 43,0% Dünya Toplamı 4296,8 100.0 (Kaynak: BP Statistic Review, 2021, s.53) Tablo 14’de görüldüğü üzere, bölgeler bazında 2020 yılı itibariyle hidrolik enerjiden en çok yararlanan bölge % 43’le Asya-Pasifik bölgesidir. Ardından % 16,3’le Kuzey Amerika bölgesi gelmektedir. Hidrolik enerjiden en az yararlanan bölge ise % 0,6 ile Orta Doğu bölgesidir. Tablo 15. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Hidrolik Enerji Tüketimi (Terawatt) Ülke Terawatt Pay (%) Çin 11,74 30,8% 24 Brezilya 3,52 9,2% Kanada 3,42 9 ,0% ABD 2,56 6,7% Rusya 1,89 4,9% Hindistan 1,45 3 ,8% Norveç 1 ,25 3,3% Türkiye 0 ,69 1 ,8% Dünya Toplamı 38,16 1 00.0 (Kaynak: BP Statistic Review, 2021, s.53) Ülkeler bazında 2020 yılı hidrolik enerji tüketimini gösteren Tablo 15’e baktığımızda dünya toplam hidrolik enerji tüketimin % 69,5’nin 8 ülke tarafından yapıldığını görmek mümkündür. Hidroelektrik enerji tüketiminde Çin % 30,8’lik payla ilk sıradadır. Çin’i % 9.2’lik payla Brezilya, % 9’luk payla Kanada takip etmektedir. Türkiye %1,8’lik payla 8. Sırada yer almaktadır. 2.1.2.2. Rüzgar Enerjisi Rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji kapasitesi açısından en geniş kullanıma sahip kaynakların arasında ikinci sırada yer almaktadır. 2020 yılında 743 GW’lık kullanımla yenilenebilir enerji kaynakları arasında %26,2’lık paya sahip olmuştur (Tablo 11). Ülkelerin 1973 OPEC petrol krizinin ardından alternatif enerji kaynakları arama çalışmalarının bir sonucu olarak özellikle 1980 sonrası rüzgar enerjisine artan bir ivmeyle yönelim gerçekleşmiştir. Şekil 3. Yıllara Göre Küresel Kümülatif Kurulu Rüzgar Enerjisi Gücü (Gigawatts) 25 Wind Power Global Capacity and Annual Additions (GW) 900 731,7 800 110,4 621,2 700 563,4 57,8 600 514,2 466,8 49,2 47,3 500 416,1 50,6 349,3 66,8 400 49,4 266,9 299,8 300 220,1 32,946,7 39,2 200 100 0 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 Previous year's capacity Annual additions Kaynak: REN21, 2021, s. 146. Şekil 3’e göre Dünya’da rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesi 2010 yılından 2020 yılına gelindiğinde 4 kat artmış ve 2020 yılı sonu itibariyle küresel rüzgar enerjisi kurulu gücü 743 GW olmuştur. Son yıllarda enerji piyasasında küresel ölçekte rekor kıran rüzgar enerjisi 2020 yılında kurulu güç kapasitesinde 93 GW’lık (%14,3) bir artış olmuştur. Tablo 16. Ülkeler Bazında 2020 Yılı Sonu İtibariyle Rüzgar Enerjisi Kurulu Gücü (Gigawatts) Ülke GW Pay (%) Çin 288,32 38.8 ABD 122,27 16,5 Almanya 55,12 7.4 Hindistan 38,62 5.2 Türkiye 9,28 1.2 Dünya Toplamı 742,68 100 Kaynak: GWEC, 2020. Tablo 16’ya baktığımızda, 2020 yılı itibariyle rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesi bakımından % 38,8’lik payla Çin ilk sırada yer almıştır. Çin 2020 yılında kurulu gücünü neredeyse ikiye katlamıştır (REN21,2021, s.148). Çin’i sırasıyla ABD, Kanada, 26 Almanya ve Hindistan takip etmektedir. Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü 9,280 GW olup, bu oran dünya rüzgar enerjisi kurulu gücünün %1,2’sine karşılık gelmektedir. Rüzgar enerjisi, giderek artan sayıda ülkede elektriğin önemli bir bölümünü sağlamaktadır. 2015 yılında Danimarka toplam elektrik üretiminin %63,7’sini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılarken, bu oranda en büyük pay % 43,2 ile rüzgar enerjisinin olmuştur (The Danish Energy Agency,2019, s.12). Almanya’nın bazı bölgelerinde elektrik üretiminin rüzgar enerjisiyle karşılama oranı %60’a kadar çıkmaktadır. Uruguay, Portekiz, İrlanda ve İspanya’da ise %15 civarlarındadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta hava koşullarının, rüzgar enerjisinden elde edilen enerjinin oranını etkilemesidir. Nitekim, 2015 yılında Danimarka’nın rüzgar enerjisinden elde ettiği enerji oranı % 5 oranında düşmüştür. Gelecek enerji projeksiyonuna bakıldığında rüzgar enerjisinin, enerji üretiminde önemli bir yere sahip olacağı öngörülmektedir. 2040 yılına gelindiğinde rüzgar enerjisinin dünya üzerinde kullanılan elektrik kullanımının yüzde 18,9’luk kısmını karşılayacağı tahmin edilmektedir (IEA, 2017, s.299). 2.1.2.3. Güneş Enerjisi Güneş enerjisi, sınırsız enerji üretme potansiyeline sahip kaynak olarak dikkat çekmektedir. Ancak bu sınırsız kaynaktan enerji üretmek, son dönemde yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde maliyetlerin düşürülebilmesiyle gerçekleşmiş ve yatırım yapılabilir bir enerji kaynağı haline gelmiştir. Şekil 4.Yıllara Göre Küresel Kümülatif Kurulu Güneş Enerjisi Gücü (Gigawatts) 27 Solar Power Global Capacity and Annual Additions (GW) 900 716,1 800 125,9 590,2 700 488,7 101,5 600 394,5 94,2 500 94,9 400 299,6 72 300 227,6 180,09 141,02 47,51 200 104,2 39,07 73,9 36,82 100 30,333,03 0 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 Previous year's capacity Annual additions Kaynak: IRENA, 2021, s.40. Şekil 4’e göre 2010-2020 yılları arasında Dünya’da güneş enerjisi kurulu güç kapasitesi 10 kat artış göstermiştir. 2020 yılı sonu itibariyle ise 716,1 GW olarak gerçekleşmiştir. Bu kapasitenin 6,3 GW’ı konsantre güneş enerji sistemlerinden oluşurken, 709,6 GW’ı fotovoltoik güneş enerji panel sistemlerinden oluşmaktadır. Dünya’da yenilenebilir enerji kaynakları arasında güneş enerjisi, hidrolik enerjiden sonra ikinci sıradadır. 2020 yılında dünya genelinde yenilenebilir enerjiye hızlı yönelişin en çok gerçekleştiği enerji türü %21,6 (125,8GW)’lık artışla güneş enerjisidir (IRENA, 2021, s.40). Kurulum ve sürdürülebilirlik maliyetlerinin düşmesi, özel bir doğa koşulu istememesi gibi nedenlerden dolayı rüzgâr enerjisinin son 20 yılda geldiği talep artışı seviyesine, güneş enerjisi 10 yılda gelmeyi başarmıştır. Tablo 17.Ülkeler Bazında 2020 Yılı Güneş Enerjisi Kurulu Fotovoltaik Güç Kapasitesi (Gigawhatts) Ülke GW Pay (%) Çin 253.8 35,9 ABD 73.8 10,4 Japonya 67.0 9,5 Almanya 53,8 7,6 Hindistan 39 5,5 28 Türkiye 6.7 0,9 Dünya Toplamı 709.6 100.0 Kaynak: BP Statistical Review, 2020, s. 58. 2020 yılında güneş enerjisinden en çok yararlanan bölge Asya Pasifik bölgesi olmuştur. Asya Pasifik Bölgesi toplam güneş enerjisinin %59.7’lik kısmından yararlanırken, bölgeyi Avrupa-Avrasya bölgesi (%23.7), Kuzey Amerika bölgesi (%11.7) takip etmektedir. Asya-Pasifik bölgesinde öncü devletler Çin ve Japonya’dır. Bu bölge güneş enerjisine olan yatırımını (BP Statistical Review,2021, s. 58). Tablo 17’ye göre Güneş enerjisi fotovoltaik kurulu güç kapasitesi olarak Çin %35,9 ile birinci, %10,4 ile ABD ikinci, %9,5 ile Japonya üçüncü ve %7,6 ile Almanya dördüncü sırada yer almaktadır. Türkiye güneş enerjisi pazarında %0,9’luk payla her geçen yıl yatırımını artıran yeni bir aktör konumundadır. Güneş enerjisinin sınırsız kaynaktan faydalanması, hava koşullarından etkilenmemesi (puslu havalarda bile enerji üretebilen yapısı) ve son on yılda %85 oranında maliyetlerinin düşmesi nedeniyle (Deloitte, 2021, s.4) 2050 yılında dünyada toplam elektrik talebinin %25'ini karşılaması ve 2017 yılında göre 2050 yılında kurulu güç kapasitesinde on kattan fazla artış olması beklenmektedir (IRENA, 2020, s.68). 2.2. Türkiye’de Enerjinin Görünümü 2.2.1. Türkiye’de Fosil Yakıt Kaynaklarının Durumu 2.2.1.1. Petrol Gelişen ekonomisi ile Türkiye’de enerji tüketimi her geçen gün artmaktadır. Bununla birlikte Türkiye birincil enerji arzında büyük ölçüde enerji ithalatına bağımlı bir ülkedir. Bugüne kadar keşfedilen Türkiye’deki petrol sahalarının çoğunluğunun yaşlı saha olması nedeniyle üretim verimi her geçen gün düşmektedir. 2020 yılı sonu itibarıyla Türkiye petrol rezervi, 340 milyon varil olarak kaydedilmiştir. Yeni keşifler yapılmadığı takdirde, mevcut üretim miktarı dikkate alındığında, ham petrol rezervinin yaklaşık 50 yıllık ömrü bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan yeni petrol saha arama çalışmaları özellikle Akdeniz ve Karadeniz'deki deniz alanlarında büyük bir ivme kazanmıştır. 29 2020 yılında, Türkiye’de günlük ortalama 62 bin v/g ham petrol üretimi yapılmış; 590 bin v/g ham petrol ithalatı, 224 bin v/g ise işlenmiş ürün ithalatı gerçekleştirilmiştir. 2011 yılında, yerli ham petrol üretiminin, toplam petrol arzına oranı %7,1 iken, 2020’de bu oran değişmemiştir. 2020 yılında ülkemizin petrolde ithalata bağımlılığı %92,9 oranında gerçekleşmiştir (Tablo 18). Arz edilen petrolün büyük ölçüde taşımacılık sektöründe (%79) tüketilirken, elektrik üretimindeyse neredeyse hiç (%0,57) kullanılmamaktadır (EPDK, 2020a). Tablo 18.2011-2020 Yılları Arasında Türkiye’nin Petrol Üretim ve Tüketimi (Enerji İşleri Genel Müdürlüğü,2020) 2011-2020 Yılları Türkiye’nin Petrol Tüketimi ve Yerli Üretim (bin v/g) 1200 1000 800 273 303 339 224 242 356 600 254 248 298 316 400 624 590 503 501 517 421 200 371 385 376 359 0 48 47 48 49 51 52 51 57 60 62 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 Yerli Ham Petrol Üretimi Ham Petrol İthalatı Diğer Petrol Ürün İthalatı Kaynak: EPDK, 2021d. Türkiye’nin petrol ithalatı ülkelere göre incelendiğinde 35 ülkeden farklı yakıt türlerinde petrol ithalatının yapıldığını görmek mümkündür. Tablo 19. Ülkelere Göre Türkiye’nin Petrol İthalatı Rakamları 2020 (ton) N Ülke Ham Petrol Motorin Fuel Oil Havacılı Denizcili Diğer Toplam Pay o Türleri Türleri k k Ürünler (%) Yakıtları Yakıtları 1 Irak 11.783.566,2 - - - - - 11.783.566,2 29,0 73 73 9 2 Rusya 3.267.894,12 3.777.326,6 - - 16.073,2 1.518.091,8 8.579.385,83 21,1 Federasyon 4 01 20 88 3 8 u 3 Kazakistan 3.331.615,85 - - - - - 3.331.615,85 8,23 4 4 4 Suudi 3.160.220,55 37.534,155 - - - - 3.197.754,71 7,90 Arabistan 5 0 5 Norveç 2.841.396,49 - - - - - 2.841.396,49 7,02 4 4 30 6 Nijerya 2.462.585,96 - - - - - 2.462.585,96 6,08 2 2 7 Hindistan - 2.045.654,9 - - - - 2.045.654,91 5,05 13 3 8 İsrail - 1.324.260,5 22.470,8 - 54.360,0 - 1.401.091,45 3,46 68 88 00 6 9 Libya 950.673,579 - - - - - 950.673,579 2,35 10 Türkmenist 865.844,800 - - - 2.510,00 - 868.354,800 2,14 an 0 11 Yunanistan 22.000,000 791.001,115 - - - - 813.001,115 2,01 12 Mısır 214.913,721 33.363,000 - 33.798,1 - 222.526,519 504.601,393 1,25 53 13 Diğer 468.045,89 318.627,56 318.627, 93.337,3 48.034,8 164.867,98 1.363.506,37 4,27 56 8 0 Toplam 29.368.757,2 8.327.767,9 341.098, 127.135, 72.943,2 1.905.486,3 40.143.188,7 100 5 1 45 53 2 9 5 Kaynak: EPDK, 2021d. Tablo 19’a göre, Türkiye’nin petrol ithalatı yaptığı ilk 4 ülkenin toplam petrol ithalatındaki payı %66,4’tür. Bu ülkeler Irak (%29,09), Rusya Federasyonu (%21,18), Kazakistan (%8,23) ve Suudi Arabistan (%7,90)’dır. Bu dört ülkeyi Norveç(%7,02), Nijerya (%6,08) ve Hindistan (%5,05) izlemektedir. 2.2.1.2. Doğalgaz Türkiye sanayileşme, nüfus artışı ve şehirleşme ile hayat standartlarının yükselmesi ve şehirlerde artan hava kirliliğini azaltılması çabaları bağlamında alternatif temiz enerji kaynaklarının birisi olan doğal gaz kullanımına önem vermektedir. Tablo 20. Yıllara Göre Doğal Gaz Üretim, Tüketim ve İthalat Oranı Miktarları YIL Doğalgaz TPAO'nun Doğalgaz Doğalgaz Doğalgazda Üretimi (Kamu) İthalatı Tüketimi İthalata (milyon m3) Doğalgaz (milyon m3) (milyon m3) Bağlılık Üretimi Oranı (%) 2010 682 252 38.036 36.900 98.2 2011 760 319 43.874 43.800 98.3 2012 632 329 45.922 45.242 98.6 2013 537 290 45.269 45.270 98.8 2014 479 234 49.262 48.717 99,1 2015 381 191 48.427 47.999 99.2 2016 367 235 46.352 46.146 99.2 2017 354 257 55.250 53.857 99.3 2018 428 319 50.282 49.204 99.1 2019 474 397 45.211 42.285 98.9 31 2020 441 360 48.126 48.261 99.1 Kaynak: EPDK, 2021a. Türkiye’nin verimli fosil enerji kaynaklarındaki rezerv kıtlığı, doğalgaz içinde geçerlidir. Tablo 20’de görüldüğü üzere, Türkiye’nin son 10 yılda ortalama doğal gaz üretimi 502 milyon m3 iken son yıllarda doğal gaz üretimi giderek azalmaya başlamıştır. 2020 yılı sonu itibarıyla 441,2 milyon m³ doğal gaz üretimi gerçekleştirilmiştir. Doğalgaz üretiminde kamu firması olan TPAO tekel durumundadır. 2020 yılında doğalgaz üretiminin %81,54’ü TPAO tarafından gerçekleştirilmiştir. Üretim içerisindeki özel sektör şirketler ABD’li Trans Atlantic Petroleum firması bünyesinde faaliyet gösteren Thrace Basin, Amity Oil ve Petrogas, Kanada menşeili Marsa Enerji ve Foinavon ile Norveç menşeili Tiway firmaları gerçekleştirmektedir (EPDK, 2020a, s.6). Türkiye’nin doğal gaz tüketimi ise her geçen gün artmaktadır. 2002 yılında 17.065 milyar m³ olan doğalgaz tüketimi, 2020 yılında 48,2 milyar m³ ulaşmıştır. Türkiye doğal gaz açısından da tıpkı petrol gibi ithalata bağımlı bir ülkedir. 2002 yılında %97.8 olan ithalata bağımlılık 2020 yılında %99,1’e ulaşmıştır. Tablo 21. Ülkeler Bazında Doğal Gaz İthalatı (milyon m3) YIL RUSYA İRAN AZERBAYCAN CEZAYİR NİJERYA SPOT TOPLAM LNG 2002 11.574 660 - 3.722 1.139 - 17.095 2003 12.460 3.461 - 3.795 1.107 - 20.823 2004 14.102 3.498 - 3.182 1.016 - 21.798 2005 17.524 4.248 - 3.786 1.013 - 26.571 2006 19.316 5.594 - 4.132 1.100 79 30.221 2007 22.762 6.054 1.258 4.205 1.396 167 35.842 2008 23.159 4.113 4.580 4.148 1.017 333 37.350 2009 19.473 5.252 4.960 4.487 903 781 35.856 2010 17.576 7.765 4.521 3.906 1.189 3.079 38.036 2011 25.406 8.190 3.806 4.156 1.248 1.069 43.874 2012 26.491 8.215 3.354 4.076 1.322 2.464 45.922 2013 26.212 8.730 4.245 3.917 1.274 892 45.270 2014 26.975 8.933 6.074 4.179 1.414 1.598 49.173 2015 26.783 7.826 6.169 3.916 1.240 2.493 48.427 2016 24.740 7.705 6.480 4.284 1.120 2.124 46.200 2017 28.690 9.251 6.544 4.617 1.344 4.804 55.250 2018 23.662 7.863 7.527 4.521 1.668 5.061 50.302 32 2019 15.196 7.736 9.585 5.678 1.756 5.260 45.211 2020 16.166 5.321 11.548 (%24) 5.573 1.358 8.159 48.125 (%34) (%11) (%12) (%3) (%17) Kaynak: ETKB, 2021. Tablo 22’den görüldüğü üzere, Türkiye 2020 yılı doğal gaz ithalatının %34’ünü Rusya’dan, %11’ini İran’dan, %24’ünü Azerbaycan’dan, %12’sini de Cezayir’den yapmıştır. Türkiye’nin 2020 yılındaki doğalgaz ithalatının % 80.2’sini bu dört ülkeden yaptığı düşünüldüğünde, doğalgaz ithalatında bu ülkelere bağımlı olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye bu dört ülkeye bağımlılığını azaltmak için son yıllarda spot LNG ithalatına ağırlık vermiştir. Türkiye’nin 2011 yılında Spot LNG ithalatı %2,4 iken, 2020 yılında %16,93 olmuştur. Bununla birlikte 11 farklı ülkeden spot LNG ithalatı gerçekleştirilmiştir. Bu ülkeler arasında Katar % 40’lık bir pay ile ilk sırada yer alırken ABD %37’lik payla ikinci Trinidad ve Tabago %8’lik pay ile üçüncü sırada yer almaktadır (EPDK, 2021). Tablo 22. Türkiye Doğal Gaz Alım Sözleşmeleri Miktarı ve Geçerlilik Süresi Anlaşma İmza İşletim Süre(Yıl) Miktar Bitiş Tarihi Tarihi (Plato – Tarihi milyar m³ / yıl) Nijerya (LNG) 1995 1999 22 1,2 2021 İran 1996 2001 25 10 2026 Cezayir (LNG) 1988 1994 27 4 2021 Rusya (Mavi 1997 2003 25 16 2028 Akım) Rusya (Balkan 1998 1998 23 8 2021 Rotası) Rusya (Balkan 1998 1998 23 4 2021 Rotası) Rusya (Balkan 2013 2013 23 1 2036 Rotası) Rusya (Balkan 2013 2013 30 5 2043 Rotası) Türkmenistan 1999 - - - - - - 30 16 - - - Azerbaycan 2001 2007 15 6,6 2021 Kaynak: Petform, 2021. Türkiye boru hattıyla ilk doğalgaz ithalatını 1987’de Rusya’dan gerçekleştirmiştir. Onu sırasıyla 2001 yılında İran ve 2007 yılında Azerbaycan anlaşmaları takip etmiştir. 33 Sonraki süreçte doğalgazın birçok sektörde kullanılmasının artmasıyla birlikte (son 10 yılda %28 artmıştır) doğalgaz alım miktar antlaşmaları da artmıştır. Tablo 22’ye bakıldığında doğalgaz alım antlaşmalarının %61’inin Rusya ile yapıldığı görülmektedir. Diğer alım antlaşması yapılan ülkeler İran, Azerbaycan, Cezayir ve Nijerya’dır. Türkmenistan ile alım antlaşması yapıldığı halde halen yürürlüğe girmemiştir. Rusya, Azerbaycan ve İran ile yapılan doğal gaz antlaşmaları “al ya da öde” şeklinde yapıldığı için Türkiye ihtiyacı olmasa da antlaşmada alması belirlenen yıllık miktarı ödemek zorundadır. Türkiye için bu antlaşmalarda yıllık olarak alınması taahhüt edilen miktarın altında ithalat yapılmakta ve ithalat yapılmayan miktar atıl kapasite oluşturmaktadır. 2.2.1.3. Kömür Türkiye’de fosil enerji kaynakları içinde en fazla rezerv kömür’e aittir. Türkiye’nin 2020 yılı görünür kömür rezervlerine baktığımızda, taş kömürü ve antrasit kömürün 1,52 milyar ton, linyit kömürünün ise 19,32 milyar ton olduğunu görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle Türkiye kömür rezervinin yaklaşık % 92,7’si linyittir. Toplam kömür rezervimiz 20,84 milyar ton olup, dünya kömür rezervleri içerisindeki payı % 2,1’dir (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020a, s. 3). Elektrik üretiminde enerji çeşitliliği sağlama ve yerli enerjiye yönelme çalışmaları dolayısıyla 1970 yılından itibaren linyit işletmeleri yatırımlarına başlanmıştır. Türkiye’nin linyit arzının tamamı yerli kaynaklardan sağlanılmaktadır. 1970 yılında 5,8 milyon ton olan linyit üretimi, 1998 yılında yaklaşık 65 milyon ton, 2019 yılında ise 80,8 milyon ton olmuştur (Şekil 5). Türkiye’de 2008-2015 yılları arasında linyit üretiminde azalış gözlemlenmiştir. Bu azalışta temel nedenler olarak maden kazaları, heyelenlar ve üretim maliyetlerinin yüksek olması gösterilmektedir. Ancak 2015 yılında yapılan yeni kanuni düzenleme ile sektör tekrar toparlanma eğilimine girmiştir (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020b, s. 31). Şekil 5. Türkiye Yıllara Göre Linyit Üretimi Türkiye Satılabilir Linyit+Asfaltit Üretimleri 34 90.000 81.080 80.820 75.577 80.000 71.459 68.000 65.019 70.000 51.533 60.000 48.762 69.698 70.239 72.500 50.000 57.525 40.000 30.000 17.804 43.709 15.122 35.338 20.000 8.354 10.000 0 Kaynak: Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, 2020b, s.16. Türkiye’de üretilen linyitin kalitesinin düşük olması yüzünden konut ısınma ihtiyacını karşılayamaması sebebiyle linyit üretiminin büyük bölümü elektrik santrallerinde kullanılmaktadır. Ancak linyit kömürünün ısıl değerinin düşük olması nedeniyle, Türkiye’nin kömür rezervlerinin enerji sağlamada payı düşüktür. Elektrik üretimi verilerine baktığımızda bu daha net görülmektedir. 2020 yılı yerli kömüre dayalı elektrik üretimimiz (Linyit-Asfaltit-Taşkömürü) 43,91 milyar kWh ile toplam elektrik üretiminin %14,38’ini oluşturmaktadır (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020b, s. 39). Tablo 23. 2000-2020 Yılları Havza Taşkömürü Üretimi ve Tüketimi YILLAR ÜRETİM TÜKETİM İTHALAT TÜKETİMDE İTHALAT ORANI (%) 2000 2.373 15.363 12.990 84.5 2001 2.587 10.615 8.028 75.6 2002 2.732 14.425 11.693 81.1 2003 2.064 18.230 16.166 88.7 2004 2.029 18.456 16.427 89.0 2005 2.177 19.537 17.360 88.9 2006 2.318 22.604 20.286 89.7 2007 2.492 25.438 22.946 90.2 2008 2.630 22.119 19.489 88.1 2009 2.879 23.243 20.364 87.6 2010 2.591 23.924 21.333 89.2 35 (x 1000) ton 1973 1975 1977 1979 1981 1983 1985 1987 1989 1991 1993 1995 1997 1999 2001 2003 2005 2007 2009 2011 2013 2015 2017 2019 2011 2.619 26.298 23.679 90.0 2012 2.292 31.487 29.195 92.7 2013 1.915 30.115 28.200 93.6 2014 1.788 28.803 27.015 93.8 2015 1.434 32.928 31.494 95.6 2016 1.315 36.195 34.880 96.3 2017 1.234 37.866 36.632 96.7 2018 1.101 38.388 37.287 97.1 2019 1.206 39.506 38.300 96.9 2020 1.065 39.204 38.139 97.2 Kaynak: TTK, 2021, s.34. Tablo 23’te görüldüğü üzere, 1980’li yıllarından itibaren taşkömürü tüketiminin büyük çoğunluğu ithalat yoluyla karşılanmıştır. 2000 yılında taşkömürü tüketiminin %84,5’i, 2020 yılında 39.204 bin ton olarak gerçekleşen taşkömürü tüketiminin %97,2’sini ithal kaynaklardan karşılanmıştır. Taşkömürünün kullanım alanları gün geçtikçe ülkemizde artmaktadır. 2010 yılında termik santrallerde taşkömürünün oranı %20 iken, 2020 yılında %50 olmuştur. 2020 yılında Türkiye’de tüketilen taş kömürün yaklaşık yarısı yine elektrik santrallerinde, 15,6’ı kok fabrikalarında, %34,4’ü ise sanayi ve ısınmada kullanılmıştır. Linyit kömürünün ise %83’ü elektrik üretiminde, %10,8’i sanayi sektöründe ve %6,2’si ise sanayi ve ısınmada kullanılmıştır (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020b, s. 37). Türkiye’nin kömür ithalatı yaptığı ülkelere baktığımızda ise en çok Kolombiya (18,80 milyon ton) ve Rusya’dan (13,54 milyon ton) gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Bu ülkelerin yanında Güney Afrika, Avustralya ve ABD’nin de kömür ithalatında önemli payları olduğu görülmektedir (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020b, s. 39). 2.2.2. Türkiye’de Nükleer Enerji Türkiye’nin nükleer güç santrali kurma hedefi yarım asırlık bir geçmişe dayanmaktadır. Ancak birçok antlaşma yapılmasına rağmen bazı nedenlerden dolayı antlaşmalar tek taraflı olarak hep fes edilmiştir. 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu arasında imzalanan Mersin Akkuyu sahasında bir nükleer tesisin kurulmasına yönelik antlaşma ile nükleer santral kurma süreci tekrar başlamıştır. 36 Mersin Akkuyu nükleer santrali tamamlandığında 4.800 MW’lık kapasiteli kurulu güce sahip olması planlanmaktadır. Santralin üç ünitesinden ilk ünitesinin 2023’te faaliyete geçmesi hedeflenmektedir (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020d). Türkiye’nin 2. nükleer santral projesinin Japon-Fransız bir konsorsiyum tarafından inşa edilmesi için 2013 yılında Japonya ile antlaşma yapılmıştır. Proje yapım aşamasında % 41 payla EÜAŞ’ın, kalan payının Japon-Fransız konsorsiyumuna ait olarak gerçekleşecektir. Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santralin 4.480 MW’lık kapasiteli olması hedeflenmektedir. Santralin ilk etabının 2023 ve diğer ünitelerinin 2026 yılında devreye alınması beklenmektedir (Türkiye Kömür İşletmeleri, 2020d). Türkiye’nin 3. nükleer santral projesi için EÜAŞ, ABD’li Westinghouse EC, Çinli SNPTC şirketleri ile 2014 yılında bir antlaşma imzalamıştır. Santralin nereye kurulacağı ile ilgili yer tespit çalışmaları yapılmaktadır. 3. santralin 2030 yılına kadar elektrik üretiminde devreye girmesi planlanmaktadır. 2.2.3. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Durumu 2.2.3.1. Hidrolik Enerji Hidrolik enerji konusunda Türkiye’nin önemli bir potansiyele sahip olduğunu söylemek mümkündür. Teorik olarak Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh/yıl olup teknik olarak değerlendirilebilir potansiyeli 216 milyar kWh/yıl ve ekonomik hidroelektrik enerji potansiyel 160 milyar kWh/yıl'dır (TEMSAN, 2020). Türkiye’de 2021 yılı itibariyle 728’si lisanslı ve 17’si lisanssız toplam 745 santral bulunmaktadır. Türkiye’nin hidroelektrik enerji toplam kurulu güç kapasitesi 2021 yılı sonunda 31.492 MW'tır. Kurulu hidroelektrik santral gücün 13.882,7 MW’ı kamuya ait EÜAŞ’ın, 17.596 MW’ı özel üretim şirketlerinin ve 14 MW’ı ise lisansız santrallerindir (TEİAŞ, 2021). Tablo 24’te görüldüğü üzere, 2011 yılında elektrik üretimi için toplam kurulu gücümüzün % 32,4’i hidroelektrik santrallerden sağlanırken 2020 yılına gelindiğinde bu oran değişmemiştir. Hidrolik enerjinin yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücü içerisindeki payı; 2011 yılında % 89,7 iken bu oran 2020’de % 62,9’a gerilemiştir. Tablo 24. Hidrolik Enerjinin 2011-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı 37 Yıllar Hidrolik Yenilenebilir Kurulu Türkiye Toplam Kurulu Güç Güçteki Payı (%) Kurulu Gücündeki (MW) Payı (%) 2011 17.137,1 89.7 32.4 2012 19.609,4 88.3 34.4 2013 22.289,0 87.1 34.8 2014 23.643,2 84.4 34.0 2015 25.867,8 81.8 35.4 2016 26.681,1 77.2 34.0 2017 27.273,1 70.3 32.0 2018 28.291,4 66.9 31.9 2019 28.503,0 64.2 31.2 2020 30.983,0 62.9 32.3 Kaynak: IRENA, 2021. Türkiye’deki hidroelektrik santraller 26 ana akarsu havzasına dağılmış durumdadır. Bu havzalar içinde Fırat ve Dicle havzası Güneydoğu Anadolu Projesi’nden dolayı önemli bir yer tutmaktadır. 1970 yılında başlamış bu proje ile Türkiye’deki enerji açığının yerli kaynaklarla karşılanması amaçlanmıştır. Proje tamamlandığında elektrik üretimine dair 22 baraj, 19 Hidrolik Santral kurulacak ve toplam 7476 MW’lık kurulu güçte 27 milyar kWh/saat elektrik üretimi gerçekleştirilecektir. Proje Kapsamında 2020 yılı sonu itibariyle 14 hidroelektrik santrali tamamlanmış ve hedeflenen kurulu güç kapasitesinin %91,2’si tamamlanmıştır (GAP, 2020). 2.2.3.2. Rüzgar Enerjisi Coğrafi yapısı olarak hem açık denizlerde hem de karada rüzgar üretme potansiyeli olması nedeniyle OECD ülkeleri içerisinde en yüksek rüzgar enerjisi potansiyeline sahip ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 TWh/saat’tir. Teknik potansiyel olarak Almanya’nın 7 katı, İspanya’nın 2 katı rüzgar enerjisi potansiyeli bulunmaktadır (Karagöl ve Kavaz, 2017, s.23). Türkiye’nin Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası (REPA)1 incelendiğinde en fazla potansiyelin Ege, Marmara ve Doğu Akdeniz kıyı bölgelerinde bulunmaktadır. Doğu 1 Türkiye'de rüzgar enerjisi potansiyel atlası oluşturulurken belirlenen standartlar ışığında rüzgar santralinin yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 7.5 m/s üzeri rüzgar hızlarına sahip alanlarda, kilometrekare başına 5 Mw gücünde olabileceği kabul edilmiştir. Bu kabuller ışığında, orta ölçekli sayısal hava tahmin modeli ve mikro ölçekli rüzgar akış modeli kullanılarak üretilen rüzgar kaynak bilgilerinin verildiği Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası (REPA) hazırlanmıştır. 38 Anadolu’nun batısı, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu’nun doğu bölgeleri bu üç bölgeden sonra gelmektedir. Türkiye’deki rüzgâr enerjisi santrallerinin büyük çoğunluğu kıyı şeridindeki İzmir, Balıkesir, İstanbul ve Çanakkale illerinde bulunmaktadır (Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü,2017). Tablo 25. Rüzgâr Enerjisinin 2000-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı Yıllar Rüzgar Kurulu Yenilenebilir Türkiye Toplam Gücü (MW) Kurulu Güçteki Kurulu Gücündeki Payı (%) Payı (%) 2011 1.728,7 9.0 3.3 2012 2.260,6 10.2 4.0 2013 2.759,7 10.8 4.3 2014 3.629,7 13.0 5.2 2015 4.503,2 14.2 6.2 2016 5.751,3 16.6 7.3 2017 6.516,2 16.8 7.6 2018 7.005,4 16.5 7.9 2019 7.591,2 17.0 8.3 2020 8.832,4 17.9 9.2 Kaynak: TEİAŞ, 2021. Tablo 25’de görüldüğü üzere, 2011-2020 yılları arasında rüzgâr enerjisi kurulu gücünün arttığını görmek mümkündür. 2011 yılında Türkiye’nin kurulu gücü 1.728,7 MW iken 2020 yılında 8.832,4 MW olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılında rüzgar enerjisinin yenilenebilir enerji kurulu gücü içindeki payı %17,9’a, toplam kurulu gücü içindeki payı ise %9,2’ye çıkmıştır. Türkiye’de 2021 yılı itibariyle toplam 272 lisanslı ve 83 lisanssız toplam 355 adet rüzgar enerjisi santrali bulunmaktadır. Bu santrallerin toplam kurulu gücü 10.607 MW’tır. Bu kurulu gücün 17,4 MW’ı devlete (EÜAŞ Santralleri), 10.516 MW’lık kısmının özel üretim şirketleri ve işletme hakkı devri yapılmış şirketlere, 12,9 MW’lık kısmı ise lisanssız santrallere aittir. 2.2.3.3. Güneş Enerjisi Türkiye coğrafi konum itibariyle güneş enerjisi potansiyeli bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Ülke genelinde yıllık ortalama güneş enerjisi 1311kWh/m2'dir. Türkiye’nin güneşten elde edilebilecek enerji potansiyeli 500 bin MW olarak tahmin edilmektedir. 39 Güneşi diğer enerji kaynakları ile karşılaştırdığımızda, en yüksek enerji elde potansiyeli sahip enerji türüdür (Karagöl ve Kavaz, 2017, s.21). Tablo 26. Türkiye’nin Bölgelere Göre Güneşlenme Süreleri ve Enerji Miktarı Bölge Toplam Güneş Enerjisi Güneşlenme Süresi (kWh/m2) (Saat/Yıl) Güneydoğu Anadolu 1.460 2993 Akdeniz 1.390 2956 Doğu Anadolu 1.365 2664 İç Anadolu 1.314 2628 Ege 1.304 2738 Marmara 1.168 2409 Karadeniz 1.120 1971 Türkiye Geneli Aylık Ortalama 1.311 2640 Kaynak: TEİAŞ, 2021. Türkiye’nin tüm yüzeyine gelen enerji miktarı 1025x1012 kWh’tır (Gençoğlu, 2012, s.61). Tablo 26’da görüldüğü üzere, güneşlenme süresi açısından ise ortalama günlük 7,2 saat (yıllık 2640 saat) gibi önemli bir potansiyele sahiptir. Güneş enerjisi potansiyeli bakımından Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi ilk sıralarda yer almaktadır. Marmara ve Doğu Karadeniz bölgeleri ise ülkenin en az güneş alan bölgeleridir. Tablo 27. Türkiye Güneş Enerjisi Yıllara Göre Kurulu Gücü Yıllar Güneş (MW) 2010 6 2011 7 2012 12 2013 18 2014 40,2 2015 248,8 2016 832,5 2017 3.420,7 2018 5.062,8 2019 5.995,2 2020 6.667,4 40 2021 7815, 6 Kaynak: TEİAŞ, 2021. Türkiye’de 2013 yılı öncesine kadar güneş enerjisi genellikle su ısıtma kolektörü sistemleri amacıyla kullanılırken, 2013 yılından itibaren güneşten elektrik enerjisi üretme ve endüstriyel anlamda güneşten enerji üretme sistemi olan fotovoltaik pillerin kullanımında bir büyüme trendi gözlemlenmiş ve güneş enerjisinden elektrik üretimi noktasında çalışmalar hız kazanmıştır. Tablo 27’den görüldüğü üzere, Türkiye’nin 2010 yılında yaklaşık 6 MW olan kurulu güç kapasitesi, 2021 yılı itibarıyla 7815, 6 MW seviyesine ulaşmıştır. Güneş enerjisinin Türkiye’de, yenilenebilir enerji kurulu gücü içindeki payı %2,4, toplam kurulu güç içindeki payı ise %1,1’dir. 2020 yılı itibariyle Türkiye’deki güneş enerjisi santral sayısına baktığımızda 37 adet serbest üretim şirketine ait lisanslı santral, 8352 adet lisanssız santral olmak üzere toplam 8389 santral bulunmaktadır (TEİAŞ, 2021). 2.2.3.4. Jeotermal Enerji Türkiye, jeolojik ve coğrafi konumu itibarı ile Alp -Himalaya kuşağı diye adlandırılan aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer almaktadır ve jeotermal açıdan dünya ülkeleri arasında zengin kaynaklara sahip ülkelerden birisidir. Maden Teknik Arama Enstitüsü’nün yapmış olduğu çalışmalara göre ülkemizde 1000 civarında jeotermal doğal kaynak bulunmasına rağmen ancak bunun %10’u elektrik üretimi için kullanılabilecek (273°C’ye kadar ulaşan yüksek sıcaklıkta) uygun yapıdadır. potansiyele sahiptir. Bu kaynakların %61,6’sı Ege bölgesinde, %17,5’i İç Anadolu bölgesinde bulunurken, %10’u Marmara bölgesinde bulunmaktadır (Şekil 6). Türkiye’nin jeotermal ısı potansiyeli teorik olarak 31.500 MW olarak hesaplanmıştır (MTA, 2021). Şekil 6. Türkiye Jeotermal Enerji’nin Kuyulara Göre Bölgesel Dağılımı 41 Akdeniz 22 Doğu Anadolu 36 G. Doğu Anadolu 37 Karadeniz 67 Marmara 163 İç Anadolu 273 Ege 961 Toplam 1559 0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800 Kaynak: TMMOB, 2016. Jeotermal enerjinin bölgelere göre dağılımını gösteren Şekil 6 incelendiğinde ısı üretimi, elektrik üretimi ve diğer amaçlar için mevcut açılmış kuyuların 961 tanesi Ege Bölgesi’nde, 273 kuyu İç Anadolu ve 163 kuyu ise Marmara Bölgesi’nde yer almaktadır. Diğer bir ifadeyle mecut kuyuların %61,6’sı Ege, %17,5’i İç Anadolu ve %10’u Marmara Bölgesindedir. Tablo 28. Jeotermal Enerjinin 2000-2020 Yılları Arası Kurulu Gücü ve Türkiye’nin Toplam Kurulu Güçteki Payı Yıllar Jeotermal Jeotermalin Yenilenebilir Jeotermalin (MW) Enerji Kurulu Güçteki Toplam Kurulu Payı (%) Güçteki Payı (%) 2000 17,5 0.2 0.1 2001 17,5 0.1 0.1 2002 17,5 0.1 0.1 2003 15,0 0.1 0.0 2004 15,0 0.1 0.0 2005 15,0 0.1 0.0 2006 23,0 0.2 0.1 2007 23,0 0.2 0.1 2008 29,8 0.2 0.1 2009 77,2 0.5 0.2 2010 94,2 0.5 0.2 2011 114,2 0.6 0.2 2012 162,2 0.7 0.3 42 2013 310,8 1.2 0.5 2014 404,9 1.4 0.6 2015 623,9 2.0 0.9 2016 820,9 2.4 1.0 2017 1063,7 2.7 1.2 2018 1282,5 3.0 1.4 2019 1514,7 3.4 1.6 2020 1613,2 3.2 1.6 Kaynak: TEİAŞ, 2020. Tablo 28’den jeotermal enerjiye olan yatırımın her geçen yıl arttığını görmekteyiz. 2000 yılında 17,5 MW olan jeotermal kurulu güç, 2011 yılında 114,2 MW, 2020 yılında 1613,2 MW olmuştur. 2020 yılı itibariyle Türkiye’deki yenilenebilir enerji kurulu gücü içerisindeki jeotermal enerjinin payı %3,2 ve toplam kurulu güç içerisindeki pay ise % 1,6’dır. Jeotermal enerjiden elektrik üretiminde yararlanan ülkelere baktığımızda Türkiye, Dünya’da 4. sıradadır. Dünya’daki jeotermal enerji üretiminin %9,7’si Türkiye’de yapılmaktadır (IRENA, 2020, s.79). Jeotermal enerji santrallerinin elektrik üretici kuruluş yapılarına baktığımızda ise, serbest üretim şirketlerine ait lisanslı 63 kurulu santral bulunurken kamuya ait bir santral bulunmamaktadır (TEİAŞ, 2021). 2.2.4. Türkiye Elektrik Enerjisi 2.2.4.1. Türkiye Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü Dünya’da enerji talebi gelişen teknolojik ve sanayi sistemleri dolayısıyla her geçen gün artmaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2040 yılı tahmin raporları incelendiğinde elektrik enerjisine 20,8 trilyon dolar yatırım yapılacağı ve elektrik enerjisi sektörü yatırımının yılda ortalama %2,1 oranında artış göstereceği tahmin edilmektedir. Türkiye de her geçen yıl artan enerji talebini karşılamak için yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji kaynaklarından oluşan kurulu gücünü artırmaya çalışmaktadır (Petrol ve LPG Sektörlerinin Gazetesi, 2016, s.25). Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücü, 2002 yılında 31.846 iken, 2020 yılında 95.890,61 MW olmuştur (Tablo 29). 43 Tablo 29’dan görüldüğü üzere, 2012’de elektrik enerjisi kurulu gücünde termik santraller %62 ile ilk sırada, hidrolik kaynaklar %35 ile ikinci ve yenilenebilir enerji kaynakları da %4 ile üçüncü sıradadır. 2021 yılı kurulu güç yapısına baktığımızda termik santrallerin kurulu güç içindeki oranı azalırken yenilebilir enerji kurulu gücünün oranı artmaktadır. 2021 yılı itibariyle elektrik enerjisi kurulu güç içinde oranı termik santrallerin payı%57 olurken, hidrolik santrallerin payı %36, yenilenebilir enerji kaynak santrallerinin payı ise %7 olmuştur. Tablo 29. 2012-2021 Dönemi için Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü YILLAR TERMİK HİDROLİK RES+YENİLENEBİLİR TOPLAM MW % MW % MW % MW 2012 34745 62 19667 35 2060 4 56473 2013 35108 60 20893 36 2434 4 58436 2014 36691 59 23085 37 2741 4 62516 2015 38397 57 25883 38 3028 4 67307 2016 40515 56 29143 40 3028 4 72686 2017 42403 54 31793 41 3775 5 77971 2018 45491 54 33988 40 4523 5 84002 2019 48580 55 34074 39 5271 6 87924 2020 51668 56 34160 37 6018 7 91847 2021 54756 57 34246 36 6766 7 95769 Kaynak: TEİAŞ, 2021, s. 96. 2.2.4.2. Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi Türkiye’de ilk defa 1902 yılında Tarsus’ta kurulan bir santralle elektrik enerjisi üretimine başlanmıştır. 1930’lara gelindiğinde İstanbul, Tarsus ve Adapazarı’nda elektrik enerjisi üretilmekte iken; 1950’lerde Seyhan, Kemer, Hazar I-II, Göksu, Kovada I-II, Hirfanlı, Demirköprü hidroelektrik, Soma ve Tunçbilek termik elektrik santralleri açılmıştır. 1990’lara gelindiğinde sanayileşme ile birlikte artan elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak amacıyla büyük projeler yapılmış ve Keban, Karakaya, Atatürk hidrolik ve Afşin-Elbistan termik santralleri devreye sokulmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik gücü içindeki payının artırılması amacıyla 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu ile yenilenebilir kaynaklarının enerji alanındaki katkısı artmaya başlamıştır. Özellikle 2010 yılından sonra Yenilenebilir Enerji Kanunu’nda sabit fiyat garantisi ve çeşitli parasal ve parasal olmayan teşviklerle 44 yenilenebilir enerjinin kurulu güç içindeki payı önemli ölçüde ilerleme kaydetmiştir (Deloitte, 2014, s.11). Tablo 30. 2021 Yılı Türkiye Elektrik Enerjisi Üretiminin Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Kurulu Güç (MW) ve Üretim Dağılımı (GWh) KAYNAK TÜRÜ KURULU ORAN TOPLAM ORAN GÜÇ (%) ÜRETİM (%) (MW) (GWh) HİDROLİK 30.983,90 32,3 78.114,95 25,6 DOĞAL GAZ 26.041,93 27,2 69.277,54 22,7 LİNYİT 10.119,92 10,6 38.163,85 12,5 İTHAL KÖMÜR 8.986,85 9,4 62.466,47 20,5 RÜZGÂR 8.832,40 9,2 24.680,83 8,1 GÜNEŞ 6.667,42 7 11.242,48 3,7 JEOTERMAL 1.613,19 1,7 9.929,41 3,3 BİYOKÜTLE 1.115,59 1,2 5.501,94 1,8 TAŞ KÖMÜRÜ 810,77 0,8 3.415,83 1,1 ASFALTİT 405 0,4 2.222,88 0,7 FUEL OİL 305,93 0,3 313,04 0,1 NAFTA 4,74 0 0 0 LNG 1,95 0 0 0 MOTORİN 1,04 0 1 0 TOTAL 95.890,61 100 305.330,21 100 Kaynak: EPDK, 2021b, s.3. Elektrik enerjisi üretiminin birincil enerji kaynaklarına göre dağılımı gösteren Tablo 30’a göre 2021 yılında Türkiye’nin elektrik üretimi olarak 305.330,21 Gwh üretim gerçekleşmiştir. Bu üretimin %25,6’sının (78.114,95 Gwh) hidrolik kaynaklardan, %22,7’sinin (69.277,54 Gwh) doğalgazdan, % 20,5’inin (62.466,47 Gwh) ithal kömürden, 12,5’inin linyitten (38.163,85 Gwh), %8,1’i rüzgardan (24.680,83 Gwh), 3,7’i güneşten (11.242,48 Gwh) ve %6’sı ise diğer enerji kaynaklarından sağlanmıştır. 2.2.5. Türkiye’de Enerjinin Görünümü Türkiye’de 2020 yılı itibarıyla, 306,7 milyar kWh’lık elektrik üretimi, 306,1 milyar kWh’lık elektrik tüketimi gerçekleşmiştir. Türkiye’nin yıllık elektrik enerjisi tüketimi son 15 yıllık dönemde ortalama %5,4 artmış ve 2002 yılında 132.6 milyar kWh olan elektrik tüketimi 2020 yılında 306,1 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılına göre baktığımızda Türkiye’nin elektrik tüketimi %134 oranında artmıştır. 45 Tablo 31. 2002-2020 Yılı Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi ve Tüketimi (GWh) Yıllar Üretim Tüketim 2002 129.400 132.553 2003 140.581 141.151 2004 150.698 150.018 2005 161.956 160.794 2006 176.300 174.637 2007 191.558 190.000 2008 198.418 198.085 2009 194.813 194.079 2010 211.208 210.434 2011 229.395 230.306 2012 239.395 242.370 2013 240.154 246.357 2014 251.963 257.220 2015 261.783 265.724 2016 273.387 278.345 2017 297.277 296.702 2018 304.801 304.166 2019 303.897 303.320 2020 306.733 306.109 Kaynak: EPDK, 2021b. Türkiye'nin toplam nihai elektrik tüketimi talebinin %44'ünü sanayi sektörü oluştururken, onu %33 ile hizmetler ve %21 ile konut tüketimi izlemiştir. Enerji endüstrilerinde ve ulaşımda kullanılan küçük paylar %2’lik oranı oluşturmaktadır (IEA, 2021, s 98). Son yirmi yılda Türkiye, elektrik sistemini piyasaya dayalı fiyatlandırmaya ve artan özel sektör katılımı ve yatırımına geçiş yapan elektrik piyasası reformlarını izlemiştir. Türkiye'nin elektrikle ilgili olarak en önemli iki önceliği, hızla artan talebi karşılamak için üretim yeterliliğini sağlamak ve ekonomiye ithalat maliyetlerini düşürmek için yerli enerji kaynaklarının kullanımını teşvik etmektir. Bu nedenle ETKB, önümüzdeki 20 yıl için talep projeksiyonlarını düzenli olarak güncellemektedir. Türkiye'nin referans enerji senaryosunda, elektrik talebinin 2023'te 376 TWh'ye, 2030'da 482 TWh'ye ve 2039'da 613 TWh'ye yükselmesini öngörülmektedir (IEA, 2021, s 105). 46 İKİNCİ BÖLÜM ENERJİ’DE DIŞA BAĞIMLILIK VE EKONOMİYE ETKİSİ 1. ÖDEMELER DENGESİ VE CARİ AÇIK KAVRAMI Ödemeler dengesi, bir ekonomide yerleşik kişilerin (hükümet, bankalar, diğer sektörler) diğer ekonomilerde yerleşik kişiler ile belirli bir dönem boyunca (aylık, üçer aylık, yıllık) gerçekleştirdikleri ekonomik işlemleri yansıtan istatistikî bir rapordur (Seyidoğlu, 2003, s.56). Ödemeler dengesi tanımında yer alan iki temel kavramdan biri olan ekonomik işlem kavramı; bir ekonomide yerleşik kişilerden diğer ekonomide yerleşik kişilere mal, hizmet ve gelirle ilgili işlemleri, finansal varlık ve yükümlülüklerle ilgili işlemleri ve karşılıksız olarak yapılan transfer işlemlerini ifade etmektedir. Yerleşik olma kavramı ise, bir ülkede bir yıldan fazla süre ile devamlı ve düzenli ikamet eden, o ekonomi içerisinde faaliyette olan kişi ve kurumları ifade etmektedir (TCMB, 2014, s. 1). Ödemeler dengesi ekonomik işlemleri gösteren bir bilanço niteliğinde olduğundan sistemli bir muhasebe düzenine göre kaydedilmesi gerekmektedir. Ödemeler dengesi kayıtlarında çift kayıt (borç, alacak), işlemlerin kayıt tarihi ve piyasa değeri ile kayıt ilkesi bulunmaktadır. Tabloya kaydedilen her işlem borç ya da alacak olarak kaydedilir. Borç kalemi yabancılara yapılacak olan ödemeleri, alacak kalemi ise yabancılardan alınan ödemeleri ifade etmektedir. Mal ve hizmet ihracatı, yabancılardan kar payı ve faiz hasılatı, sermaye girişleri, yabancıların ülkedeki varlıkları satın alması, TCMB rezerv azalışı ve yabancı merkez bankalarının TL rezerv artışları tabloda alacaklı bölüme yazılır. Mal ve hizmet ithalatı, yabancılara kar payı ve faiz ödemeleri, ülke yerleşiklerinin yabancı ülkelerden varlık satın alması, TCMB rezerv artışı ve yabancı merkez bankalarının TL rezerv azalışları ise tabloda borçlar bölümüne kaydedilir (Arslan, 2013, ss.30-32). Ödemeler dengesi açığının ya da fazlasının olması; dış borçlar, istihdam düzeyi, ekonomik büyüme, ücretler, döviz kuru ve enflasyon gibi bir ülkenin ekonomisinin temel göstergeleriyle ilişkilidir. Ödemeler dengesi, hükümetlerin mali ve parasal politikalarını tasarlayan ve uygulayan para ve maliye politikalarından etkilenir. Bir 47 ülkenin ödemeler dengesi, o ülkenin ödeme gücünü yani uluslararası alandaki ekonomik ve mali itibarının bir göstergesidir. Ödemeler bilançosu ana hesap kalemleri, cari işlemler hesabı, sermaye ve finans hesabı net hata ve noksan hesabı olarak sınıflandırılmaktadır. Cari işlemler dengesi, ödemeler dengesi bilançosunun dış ekonomik ilişkiler durumunu gösteren en önemli ana hesap kalemidir. Cari işlemler dengesi, dış ticaret dengesi, hizmetler dengesi, birincil gelirler dengesi ve ikincil gelirler dengesi (cari transferler ya da tek yanlı transferler) alt hesaplarından oluşmaktadır. Bu alt hesaplara kaydedilen alacaklı ve borçlu işlemler sonunda toplam döviz gelirlerinin toplam döviz giderlerinden küçük olması durumunda cari açık, büyük olması durumundaysa cari fazla söz konusu olur (Dinler, 2000, s.489). Sermaye hesabı, herhangi bir para transferini/değişimini gerektirmeyen ülkeden dışarı ya da içeri göç etmiş kişilerin yanlarında getirdikleri mal ve finansal varlıklardan oluşan gruptur. Bu kalemlerin payı genel olarak yok denecek kadar azdır. Finans hesabı, ülke yerleşikleri ile yabancı ülke yerleşikleri arasındaki kısa ve uzun süreli sermaye hareketlerinden oluşur. Bu hesabın alt kalemlerinde yurtiçi bankaların yurtdışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları, portföy yatırımları, yurtdışından sağlanan krediler ve resmi rezervler yer alır. Ödemeler dengesinde her işlem alacak ve borç olmak üzere iki ayrı işlemle ve işaretle kaydedilir ve yapılan tüm işlemler sonucunda hesabın dengede olması gerekir. Ancak verilerin farklı kaynaklardan elde edilmesi, değerlenmesi, ölçülmesi ve kaydedilmesi nedeniyle ödemeler bilançosunun muhasebe anlamında dengeye gelmesini sağlamak amacıyla net hata ve noksan hesabı kullanılır. 2. TÜRKİYE’DE EKONOMİSİNİN 1980 – 2020 YILLARI ARASINDA ÖDEMELER DENGESİ GÖRÜNÜMÜ Türkiye ekonomisi 1980 sonrası liberal politikalar uygulamaya başlamış ve 24 Ocak 1980 kararları ile dışa açık bir ekonomi modeline geçilmiştir. 1989 yılında yürürlüğe giren 32 Sayılı “konvertibiliteye geçiş” kararı ile sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle birlikte Türkiye ekonomisi daha dışa açık bir ekonomi özelliği kazanmıştır. Bu dönemden sonra Türkiye’nin büyüme rakamları artarken ödemeler dengesinde açık vermeye başlamıştır. Özellikle mal dengesinde (dış ticaret) ihracatın 48 ithalatı karşılayamaması ve hizmet gelirlerinin mal dengesinin açıklarını kapatamaması sonucunda cari denge genellikle açık veren bir konumda olmuştur. Tablo 32.Türkiye 2000-2020 Yılları Arası Ödemeler Dengesi (Milyon Dolar) Yıllar Cari Mal Dengesi Sermaye Finans Net Hata Rezerv İşlemler (Dış Ticaret) Hesabı Hesabı ve Noksan Varlıklar Hesabı 2000 -9.920 -21.959 0 -9.584 -2.661 -2.997 2001 3.760 -3.282 0 14.557 -2.127 -12.924 2002 -626 -6.404 0 -1.172 -758 -212 2003 -7.554 -13.411 0 -7.162 4.489 4.097 2004 -14.198 -22.438 0 -17.702 838 4.342 2005 -20.980 -32.936 0 -42.685 1.495 23.200 2006 -31.168 -40.894 0 -42.689 -896 10.625 2007 -36.949 -46.831 -8 -49.287 -315 12.015 2008 -39.425 -52.917 -61 -34.761 1.966 -2.759 2009 -11.358 -24.762 -43 -9.879 2.314 792 2010 -44.616 -56.325 -51 -60.099 -464 14.968 2011 -74.402 -89.160 -25 -67.146 8.295 1.014 2012 -47.963 -65.367 -58 -72.666 -1.824 22.821 2013 -63.642 -79.917 -96 -73.460 1.041 10.763 2014 -43.644 -63.593 -70 -42.127 1.119 -468 2015 -32.109 -48.128 -21 -10.543 9.756 -11.831 2016 -33.137 -40.892 23 -22.958 10.969 813 2017 -47.170 -58.844 16 -38.933 14 -8207 2018 -21.740 -40.726 80 1.050 22.710 -10.377 2019 5.303 -16.781 34 5.055 -282 6.324 2020 -35.527 -37,863 -36 -39.480 -3.907 -31.862 Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri. Türkiye ekonomisinde 1990’lı yıllar ve sonrasında sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle cari açık yapısal bir sorun haline gelmiştir. 1990-2001 yılları arasında cari işlemler dengesi oldukça istikrarsız bir seyir izlemiştir. 1994, 1998 ve 2001 ekonomik kriz yıllarında ekonomik daralma ve yabancı sermayenin ülkeye girişinin azalması nedeniyle Türkiye cari fazla vermiştir. Cari işlemler dengesini etkileyen iki önemli kalem dış ticaret dengesi ve hizmetler dengesi kalemidir. Türkiye ekonomisinin mal ticaretinde ithalata bağımlılığı cari dengeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Cari işlemler dengesini olumlu yönde etkileyen kalemler ise hizmetler dengesi, ikincil gelir dengesidir. 49 Türkiye’nin dış ticaret dengesine baktığımızda 2000-2020 yılları arasında her yıl açık verdiği görülmektedir. Ekonomik krizlerin yaşandığı 2001, 2015, 2018 ve 2019 yıllarında dış ticaret açığı gerilemiş ancak devam eden yıllarda krizlerin etkisinin ortadan kalkmasıyla dış ticaret açığı artmaya devam etmiştir (Tablo 32). Tablo 32’de görüldüğü üzere Türkiye ekonomisi 2000-2020 yılları sadece 2 yıl cari fazla verirken, 19 yıl cari açık vermiştir. Cari fazlanın verildiği dönemler, 2001 krizi (3,760 milyar dolar) ve 2019 COVID-19 pandemi döneminde (5,303 milyar dolar) yaşanan büyük ekonomik durgunluk dönemleridir. Cari açığın en çok yükseldiği dönemler krizlerden çıkış dönemleri olarak görülmektedir. Özellikle 2008 küresel ekonomik kriz döneminden çıkışta Türkiye en yüksek cari açık rakamına (74,402 milyar dolar) ulaşmıştır. 2020 yılına baktığımızda Türkiye ekonomisi 35,5 milyar dolar cari açık verirken, 37,8 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. 3. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE CARİ AÇIĞIN TEMEL NEDENLERİ Türkiye Ekonomisinde cari açığın temel nedenlerini iktisadi büyümenin etkisi, dış ticaret açığı, tasarruf oranlarının düşüklüğü, dış borç stokunun yüksekliği, özel sektör kredileri ve enerjide dışa bağımlılık olarak belirtebiliriz. Bu bölümde tezin konusu olması sebebiyle enerjide dışa bağımlılık konusu detaylı bir şekilde tartışılacak, diğer nedenler ise ana hatlarıyla incelenecektir. 3.1. İktisadi Büyümenin Etkisi İktisadi büyüme, bir ülkede belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerdeki yani reel gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYİH) artış olarak tanımlanmaktadır. Literatürde iktisadi büyümenin cari açık üzerine etkisi konusunda, ekonomik birimlerin büyümeyle birlikte tasarruf, yatırım ve tüketim kararlarının tam olarak tespit edilememesi tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cari açığın nedenlerine yönelik olarak yapılan çalışmalarda, gelişmiş ülkelerde iktisadi büyümedeki artışla birlikte cari açığın azaldığı, ancak gelişmekte olan ülkelerde ise cari açığın arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ithal ara mallarının üretimde önemli düzeyde kullanılmasından dolayı bu ülkelerde ithalata bağlı bir büyüme gerçekleşmekte ve cari açık artmaktadır. Büyüme rakamları iç tüketimin yanında ihracata dayalı gerçekleşmesi ve ihracatın ithalata bağımlı olması cari açığın azalmasını engellemektedir (Chinn ve Prasaad, 2013, s.58). 50 İktisadi büyüme-cari denge arasındaki ilişki çoğu gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, Türkiye ekonomisi açısından da geçerlidir. Daha önceden de ifade edildiği üzere, sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği 1989 yılından sonra Türkiye ekonomisinin yapısal olarak cari açık verdiği ve cari açığın 2002 sonrasında önemli miktarda arttığı gözlenmektedir. Tablo 33. Türkiye Ekonomisinde Cari Açık /GSYİH ve GSYİH Büyüme Oranları 2001-2020 Yıllar Cari Açık / GSYİH GSYİH Büyüme Oranları 2001 1,91 -5,7 2002 -0,27 6,2 2003 -2,48 5,3 2004 -3,64 9,4 2005 -4,36 8,4 2006 -5,92 6,9 2007 -5,70 4,7 2008 -5,31 0,7 2009 -1,84 -4,8 2010 -6,10 9,2 2011 -9,61 8,8 2012 -6,10 2,1 2013 -7,73 4,2 2014 -5,45 2,9 2015 -3,73 4 2016 -3,84 3,2 2017 -5,57 7,4 2018 -2,7 2,8 2019 0,6 0,9 2020 -4,9 1,8 Kaynak: TÜİK, 2021. Tablo 33’e göre 2001-2020 yılları arasında (2001 ve 2019 yılları hariç) Türkiye sürekli cari açık veren bir ülke konumundadır. Türkiye’nin cari açık / GSYİH oranı 2003 yılında %2,48, 2006 yılında %5,92, 2008 yılında %1,84, 2011 yılında %9,61, 2013 yılında %7,73 ve 2020 yılında %4,9 olmuştur. Görülmektedir ki bu yıllar arasında cari açık / GSYİH dalgalı bir seyir izlemiştir. Özellikle 2009 sonrası dönemde 2008 ekonomik krizinin etkileri ile dünya ekonomisinde yaşanan daralma Türkiye’nin iktisadi 51 büyümesini etkilemiştir. Cari açığının sürdürülebilirlik göstergelerinden birisi olan cari açık / GSYİH’nın oranı bu dönemde Türkiye’de %5’in çok üzerine çıkarak kriz sinyalleri vermiş ve sonrasındaki dönemde iktisadi büyümede yavaşlama gözlemlenmiştir. Türkiye’nin iktisadi büyüme rakamlarına baktığımızda 2003 yılında %5,3, 2006 yılında %6,9, 2008 yılında %0,7, 2011 yılında %8,8, 2013 yılında %4,2 ve 2020 yılında %1,8 büyüme gerçekleştirmiştir. Şekil 7. Türkiye Ekonomisinde Cari Açık ve GSYİH Büyüme Oranları 2001-2020 12 10000 10 0 8 -10000 6 -20000 4 -30000 2 -40000 0 -50000 -2 -4 -60000 -6 -70000 -8 -80000 GSYİH Büyüme Oranları Cari Açık (Milyar USD) Kaynak: TCMB verilerinden derlenmiştir. Şekil 7’de de görülmektedir ki Türkiye ekonomisinde cari açıkla GSYİH’nın büyümesi ters yönde hareket etmektedir. İktisadi büyümenin hızlandığı dönemlerde cari açık artarken, iktisadi büyümenin yavaşladığı dönemlerde cari açık azalmıştır. Bu ilişki Türkiye’nin en büyük açmazlarından birisidir. Buradan hareketle Türkiye’nin büyüme oranlarının arkasındaki ithalattaki yüksek ve hızlı artışın etkisi olduğu söylenebilir. 3.2. Dış Ticaret Açığı Cari işlemler dengesinin en önemli alt kalemi mal dengesi yani dış ticaret dengesidir. Türkiye ekonomisinde cari açık sorunu, dış ticaret açığının bir yansıması olarak düşünülebilir. Dış ticaret açığı artarken cari açık artmış, dış ticaret açığının azaldığı yıllarda cari açık azalmıştır. Dış ticaret açığı, ihracat ve ithalat arasındaki farka eşit 52 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 olduğundan Türkiye’de ihracatın büyük bir bölümünde ara mal olarak ithal ara mal yoğun olarak kullanıldığı için dış ticaret fazlası vermek mümkün olmamaktadır. Şekil 8. 1980-2020 Yılları Arası Türkiye’nin Cari İşlemler ve Dış Ticaret Dengesi 20.000 0 -20.000 -40.000 -60.000 -80.000 -100.000 Cari İşlemler Hesabı Mal Dengesi (Dış Ticaret) Kaynak: TCMB verilerinden derlenmiştir. Şekil 8’de görüldüğü üzere Türkiye’de 2000-2020 yılları arasında cari işlemler dengesi ile dış ticaret dengesinin birlikte hareket ettiği ve özellikle 2000 yılı sonrası dönemde dış ticaret dengesinin cari işlemler dengesine yön verdiği görülmektedir. 1980-2017 yılları arasında Türkiye hep dış ticaret açığı veren bir ülke olmuştur. Özellikle 2002 yılı sonrası Türkiye’nin dış ticaret açığı artış göstermiş ve 2011 yılında en yüksek seviyesine ulaşarak 105,9 milyar dolara ulaşmıştır. 2020 yılında ise 37,863 milyar dolar olmuştur. Tablo 34. Yıllara Göre Türkiye Dış Ticaret Dengesi (Milyon ABD $) Yıllar İhracat İthalat Dış İhracatın İthalatı Ticaret Karşılama Oranı (%) Dengesi 2000 27 774 54 502 - 26 728 51,0 2001 31 334 41 399 - 10 065 75,7 2002 36 059 51 553 - 15 494 69,9 2003 47 252 69 339 - 22 087 68,1 2004 63 167 97 539 - 34 372 64,8 2005 73 476 116 774 - 43 298 62,9 2006 85 534 139 576 - 54 042 61,3 2007 107 271 170 062 - 62 791 63,1 2008 132 027 201 963 - 69 936 65,4 53 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2009 102 142 140 928 - 38 786 72,5 2010 113 883 185 544 - 71 661 61,4 2011 134 906 240 841 - 105 935 56,0 2012 152 461 236 545 - 84 084 64,5 2013 151 802 251 661 - 99 859 60,3 2014 157 610 242 177 - 84 567 65,1 2015 143 838 207 234 - 63 396 69,4 2016 142 529 198 618 - 56 089 71,8 2017 157 055 233 797 - 76 736 67,1 2018 167 923 233 046 -55 123 75,3 2019 170 531 202 705 -32 174 84,6 2020 169 482 219 397 -37 863 82,7 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Tablo 34’e göre, kriz dönemleri olan 2001 ve 2009 yıllarında dış ticaret açığı dünyada yaşanan ekonomik daralma ile azalma gösterdiği görülmektedir. Dış ticaret açığının zirveye ulaştığı yıl 105,9 milyar dolarla 2011 yılı olmuştur. 2013 yılından itibaren Türkiye’nin ihracatı ve ithalatı ve dolayısıyla dış ticaret açığı da gerilemiştir. 2020 yılında Türkiye ihracatı 169,4 milyar dolar, ithalatı 219,4 milyar dolar ve dış ticaret açığı 37,8 milyar dolar olmuştur. Tablo 35. 2011-2020 Yılları Türkiye’nin İhracatının Mal Gruplarına Göre Payları (%) Yıllar Yatırım Hammadde Tüketim Diğerleri (Sermaye) (Ara) Malları Malları Malları 2011 10,5 50,4 38,8 0,4 2012 8,8 54,4 36,5 0,3 2013 10,4 50,0 39,3 0,4 2014 10,6 47,4 41,3 0,7 2015 10,9 47,5 41,0 0,5 2016 11,1 46,8 41,5 0,5 2017 11,7 46,5 41,3 0,5 2018 11,9 47,6 40,1 0,5 2019 12,0 47,2 40,2 0,6 2020 11,6 47,4 40,3 0,7 Kaynak: TÜİK, 2021. 2011-2020 döneminde Türkiye’de gerçekleşen ihracatın mal gruplarına göre dağılımı Tablo 35’de gösterilmiştir. Yatırım mallarının ihracat içindeki payı 2011 yılında %10,5 54 olurken 2020 yılında %11,6’ya ulaşmıştır. Ara malların ihracat içindeki payı ise 2010 yılında %50,4 olurken 2020 yılında %47,4’e düşmüştür. Tablo 36. 2011-2020 Yılları Türkiye’nin İthalatının Mal Gruplarına Göre Payları (%) Yıllar Yatırım Hammadde Tüketim Diğerleri (Sermaye) (Ara) Malları Malları Malları 2011 15,5 71,9 12,3 0,3 2012 14,3 73,9 11,4 0,4 2013 14,6 73,1 12,1 0,2 2014 14,8 73,0 12,0 0,2 2015 16,9 69,2 13,8 0,2 2016 18,1 67,7 14,1 0,2 2017 14,2 73,4 12,2 0,3 2018 13,1 76,3 10,2 0,4 2019 12,7 77,9 9,1 0,2 2020 14,7 74,6 10,4 0,3 Kaynak: TÜİK, 2021. 2011-2020 döneminde Türkiye’de gerçekleşen ithalatının mal gruplarına göre dağılımı tablo 36’da gösterilmiştir. Yıllar kapsamında mal gruplarının ithalat içindeki payı yükseliş ve düşüşlere bağlı olarak dalgalı bir seyir izlemiştir. Yatırım mallarının ithalat içindeki payı 2011 yılında %15,5 olurken 2020 yılında %14,7’e düşmüştür. Ara malların ihracat içindeki payı ise 2010 yılında %71,9 olurken 2020 yılında %74,6’e yükselmiştir. İncelenen dönemde ithalat mal grubu içerisinde hammadde mallarının %70 civarında bir paya sahip olması, Türkiye’nin üretim ve ihracat için ithal hammadde ürünlerine ne kadar bağımlı olduğunu göstermektedir. 3.3. Tasarruf Yetersizliği Bir ülkede ekonominin genel dengesi içinde yatırım-tasarruf dengesi, ülkenin kalkınmasını etkileyen en önemli unsurlardan birisidir. Yatırımların artması için ülkenin kamu ve özel sektör tasarruflarının artması gerekir. Yatırımlar ile tasarruflar arasındaki fark büyüdüğünde yani tasarruf açığı oluştuğunda dış finansmana ihtiyaç duyulmaktadır. Eğer dış finansmana başvurulmazsa, tasarruf hacminin küçük olması nedeniyle yeterli sermaye birikimi sağlanamadığından, yeteri kadar yatırım yapılamayacağından ülkenin büyüme ve kalkınma hızı yavaşlamaktadır. 55 Türkiye ekonomisinde cari açığı artıran temel nedenlerden birisi de tasarruf yetersizliğidir. Ekonomik gelişmeler, kalkınma ve refah seviyesinin artması, tüketici kredileri kullanımının artmasına ve bireysel tasarrufların azalmasına neden olmuştur. Tablo 37. 2010-2020 Yılları Kurumsal Sektörlere Göre GSYİH İçindeki Gayrisafi Tasarruf Oranları (%) Yıllar Mali Mali Genel Hanehalkı Toplam Olmayan Şirketler Devlet Ekonomi Şirketler 2010 10,9 1,9 2 6,5 21,3 2011 10,5 2,1 3,3 6,5 22,5 2012 10,4 2 3,9 6,5 22,8 2013 8,6 2,1 4,3 8,2 23,2 2014 8,6 2,3 3,9 9,6 24,4 2015 8,7 2,2 4,4 9,4 24,8 2016 9 3 2,7 9,8 24,4 2017 9,5 3,4 2 10,5 25,5 2018 12,5 3,7 1,6 9,2 27 2019 14,5 3,7 -0,5 8,3 26 2020 16,7 4,1 -0,9 7 26,8 Kaynak: TÜİK Kurumsal Sektör Hesapları Özel kesim tasarruf oranlarının önemli bir kısmını oluşturan hanehalkı tasarruf oranları yıllar içinde kimi yıllarda azalsa da artış eğilimi göstermiştir. Türkiye’de son yıllarda artan belirsizlik ve tüketim imkânlarının kısıtlanmasına ilişkin alınan makro ihtiyati tedbirlerin de etkisi hanehalkı tasarruf oranlarını genel olarak olumlu yönde etkilediği fakat kamu kesiminin tasarruf oranlarında azalma olduğu görülmektedir. Tablo 37’ye göre 2010-2020 yıllarına ait veriler özel sektör ve hane halkı tasarruflarının GSYİH içindeki payının arttığını fakat kamu kesimi tasarruflarının GSYİH içindeki payının azaldığı görülmektedir. Özel sektörün GSYİH içindeki tasarruf oranı 2010 yılında %12,8 olurken, 2020 yılında %20,8’e yükselmiştir. Hane halkının GSYİH içindeki tasarruf oranı 2010 yılında %6,5 olurken 2017 yılında %10,5 oranına ulaşmış, 2020 yılında tekrar %7’ye gerilemiştir. Kamu kesiminin GSYİH içindeki tasarruf oranı 2010 yılında %2 olurken 2020 yılında -%0,9 olmuştur. 3.4. Reel Döviz Kuru Değişimleri 56 Bir ülkenin ihracatını etkileyen en önemli etkenlerden birisi reel döviz kurudur. Reel döviz kurunun düşmesi (yükselmesi), ithal malların ulusal para cinsinden ucuzlaması (pahalılaşması) sebebiyle ithalatın artmasına (azalmasına), ihraç mallarının döviz cinsinden pahalılaşması (ucuzlaması) yüzünden ihracatın azalmasına (artmasına) neden olur (Başkol, 2016, s.11). Şekil 9. 2003-2017 Yılları Arasında Türkiye’nin İhracatının, İthalatının, Cari Açığın ve Reel Döviz Kurunun GSYİH’ya Oranı 50 120 45 100 40 35 80 30 25 60 20 40 15 9,6 10 20 6,1 6,1 7,7 4,4 5,9 5,7 5,3 5,5 5,5 5 2,5 3,6 3,8 3,8 0 1,8 0 Reel Efektif Kuru İhracat İthalat Cari Açık Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Şekil 9’da cari açık, ithalat ve ihracat sağ eksende, reel döviz kuru sol eksende gösterilmiştir. Şekil 9’a göre, Türkiye’nin 2003-2017 yılı (2008-2010 kriz dönemi hariç) reel kur ile ithalat rakamlarının ters ilişki içinde hareket ettiğini göstermektedir. Bununla beraber reel döviz kur düşüşleri ihraç mallarını pahalılaştırdığı için ihracatı da olumsuz etkilemektedir. Ancak reel döviz kuru ile ihracat arasında güçlü bir nedensellik bulunmamaktadır. Bu veriler ışığında ulusal para biriminin değer kazanması ihracatın azalmasına, ithalatın ve cari açığın artmasına sebep olduğu görülmektedir. 3.5. Finansal Gelişmeler ve Krediler Türkiye’de cari açık sorununun temel nedenlerinden birisi de özel sektörün yatırımlarını yurtiçi tasarruflarıyla karşılayamaması nedeniyle dış finansmana ihtiyaç duymasıdır. Türkiye ekonomisinde finansal gelişmenin istenilen düzeyde olmamasından dolayı mevduat oranlarının yetersiz olması, yatırımlar için gerekli tasarrufların sağlanamamasına neden olmaktadır. Bu durumda finansal ve finansal olmayan 57 kuruluşlar, özel sektörün talep ettiği krediyi yurtdışından kısa ve uzun vadeli kredilerle finanse etme yoluna gitmektedir. Tablo 38’e bakıldığında 2008 küresel finansal kriz sonrası 2010-2020 yılları arasında Türkiye’de kredi genişlemesinin arttığı ve 2017 yılında en yüksek uzun vadeli yurtdışı kredi borcuna ulaşıldığı görülmektedir. Kriz sonrası süreçte özel sektörün 2010-2014 yılları arasında kısa vadeli kredi miktarı artmış ve 2014 yılından sonra düşüş göstermiştir. Ekonomik kriz süreçlerinde kredi miktarındaki artışın cari dengenin bozulmasında etkili olduğu görülmektedir. Tablo 38. Türkiye’de 2010-2020 Yılları Arası Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Kısa ve Uzun Vadeli Krediler ve Cari Denge (ABD Doları) Cari Özel Sektörün Özel Sektörün Denge Yurt Dışından Yurt Dışından Sağladığı Kısa Sağladığı Uzun Vadeli Kredi Vadeli Kredi Borcu Borcu 2010 -44.620 19.009.641.516 119.218.267.673 2011 -74.402 24.863.928.830 126.241.234.331 2012 -47.960 30.601.744.905 139.887.105.496 2013 -55.856 41.311.278.296 156.088.986.505 2014 -38.851 44.091.793.796 167.715.645.175 2015 -27.314 20.354.534.630 193.713.935.876 2016 -27.038 14.155.595.116 202.265.465.823 2017 -40.877 18.270.574.810 219.480.066.196 2018 -21.740 14.893.744.875 207.925.178.189 2019 5.303 8.481.138.312 179.501.430.670 2020 -35.537 9.469.172.542 163.257.841.160 Kaynak: TCMB verilerinden derlenmiştir. Tablo 38’e göre 2010 yılında özel sektörün yurtdışından sağladığı kısa vadeli kredi miktarı 19 milyar olurken 2020 yılında 9,4 milyar dolara düşmüştür. Özel sektörün uzun vadeli yurtdışından sağladığı kredi miktarına baktığımızda ise 2010 yılında 119,2 milyar dolar olurken 2020 yılında büyük bir artış göstererek 163,1 milyar dolara ulaşmıştır. Bu verilerde göstermektedir ki, bankalar ve finansal olmayan kuruluşlar parasal kaynak talebini kısa vadeli kredi genişlemesi ile sağlaması faiz yükünün fazla olmasından 58 dolayı cari açığı artırmakta, uzun vadeli kredi genişlemesi ile sağlaması ise faiz yükünün az olmasından dolayı cari açığın daha da artmasına katkı yapmaktadır. Öte taraftan ulusal bazda iç siyaseti etkileyecek negatif olaylar (darbe girişimi 2016 ya da gezi olayları gibi) ve bu olaylar neticesinde hukuk yapısının ve/veya makroekonomik dengelerin bozulması, uluslararası piyasalarda Türkiye’nin Kredi Risk Pirimi’ni (CDS) artırmakta ve böylece kredi faiz yükününde artırmasına neden olmaktadır (Bozkurt, 2022, 514). Bu da özel sektörün kredi yükünü artırarak cari açığı artırmaktadır. 3.6. Dış Borç Yükü Bir ülkeyi dış borçlanmaya yönelten sebepler, tasarruf yetersizliğinden dolayı ekonomideki kaynaklara ek kaynak sağlamak ve döviz cinsinden yeni ödeme imkânları oluşturmaktır. Türkiye ekonomisinde yaşanan tasarruf yetersizliği sorunu, sanayileşme ve kalkınma çabalarının büyük miktarda finansman ihtiyacı gerektirmesi, sanayi üretiminin büyük ölçüde ara malı ithalatına dayalı olması dolayı dışa bağımlılık, ödemeler dengesi açıkları, kamu ve özel sektörü dış borçlanmaya zorunlu kılmaktadır. Ülkelerin dış piyasalardan borç bulmada dikkate alınan önemli göstergelerden birisi dış borçların gayri safi yurt içi hasılaya oranıdır. Bu oranın yüksek olması ödeme risk primlerinin artması nedeniyle ülkenin dış kaynak bulmasını güçlendirmekte ya da yabancı yatırımcının yüksek faiz oranı talebinden dolayı ülkenin borçlanma maliyetini artırmaktadır. Tablo 39. Türkiye’nin 2010-2020 Özel Sektör, Kamu ve Toplam Dış Borç Stokunun GSYİH’ya Oranı Kamu Dış Özel Toplam Dış Borcu / Sektör Dış Borç / GSYİH Borcu / GSYİH GSYİH 2010 11,5 26,7 39,7 2011 11,5 25,6 38,2 2012 12,1 27,6 40,5 2013 12,4 29,3 42,2 2014 12,9 31,1 44,3 2015 13,5 32,8 46,5 2016 14,2 32,3 46,7 2017 15,9 36,4 52,5 59 2018 18,4 35,7 54,9 2019 21,0 32,6 54,7 2020 24,5 32,6 60,2 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Tablo 39’a göre Türkiye’nin toplam dış borcunun GSYİH’ya oranı 2010-2020 yılları arasında önemli oranda artış göstermiştir. Türkiye’nin toplam dış borcunun GSYİH’ya oranı 2010 yılında %39,7 olurken 2020 yılında artarak %60,2’ye ulaşmıştır. Kamu kesimi dış borç stokunun GSYİH’ya oranı 2010 yılında %11,5 olurken 2020 yılında %24,5 olmuştur. Özel kesimin dış borç stokunun GSYİH’ya oranı ise 2010 yılında %26,7 olurken 2020 yılında %32,6 olmuştur. 3.7. Enerjide Dışa Bağımlılık Enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin birçoğunda enerji ithalatı ve cari açık arasında çift yönlü nedenselliğin varlığından söz etmek mümkündür. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyümeyle birlikte artan enerji tüketimi enerji ithalatında artışa neden olmakta, artan ithalat ise cari açığın artmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu ülkelerin ekonomileri, dünya enerji fiyatlarının değişmesinden de olumlu veya olumsuz yönde etkilenmektedir. Türkiye ekonomisinde cari açığın en önemli nedenlerinden biri, enerji üretiminin enerji talebini karşılayamaması ve artan enerji ithalatı sonucu enerji dengesinin açık vermesidir. Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji ithalatının büyük çoğunluğunu dışarıdan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Tablo 40. Türkiye’nin 2020 Yılı Enerji’de İthalata Bağlılık Oranları (%) 2020 YILI YERLİ İTHALAT İTHALATA ENERJİ ÜRETİM (BİN MİKTARI (BİN BAĞIMLIK ORANI DENGESİ TEP) TEP) % Taş Kömürü 634 25.449 98,08% Linyit 14.148 0% Asfaltit 938 0% Kok 432 100% Ham Petrol ve 3.363 38.583 91,45% Petrol Ürünleri Doğalgaz 378 39.703 99,01% Biyoenerji ve 3.396 0% Atıklar Hidrolik 6.716 0% 60 Rüzgâr 2.135 0% Jeo.Isı ve Diğer 10.576 0% Isı Güneş 1.784 TOPLAM 44.068 104.167 70,2% Kaynak: ETKB, 2020. Türkiye’nin enerji arzında 2020 yılı itibariyle fosil yakıtların oranı %83,4 iken, yenilebilir enerji kaynaklarının oranı %16,6’dır. Tablo 41’den görüldüğü üzere Türkiye 2020 yılında toplam enerji kaynağının %70,2’sini ithal etmiştir. Bu kaynaklar içinde fosil yakıtlar olan taş kömürü, doğalgaz ve petrol enerji ithalatında önemli kalemleri oluşturmaktadır. 2020 yılı itibariyle Türkiye kullandığı taş kömürünün %98,08’ini, petrolün %91,45’ini ve doğalgazın %99,01’ini ithal olarak sağlamaktadır. Enerji kaynaklarını çeşitlendirememesi ve enerji talebini karşılayacak yeterli yerli fosil kaynakları bulunmamasından dolayı enerji ithalatı zorunlu hale gelmekte ve bu zorunluluk ise cari açık içerisindeki enerjinin payının artarak devam etmesine neden olmaktadır. Dünya enerji fiyatlarının değişmesi de enerji ithalatının cari açık içindeki oranına katkı sağlamaktadır. Tablo 41. Türkiye’nin 2010-2020 Yılları Enerji Dengesi-Cari Açık İlişkisi (Milyar Dolar) Yıllar Enerji Dengesi Cari Denge Enerji Dengesi Hariç Cari Denge 2010 -34.028 -44.616 -10.588 2011 -47.578 -74.402 -26.824 2012 -52.409 -47.963 4.446 2013 -49.193 -63.642 -14.449 2014 -48.778 -43.644 5.134 2015 -33.325 -32.109 1.216 2016 -23.958 -33.137 -9.179 2017 -32.877 -47.170 -14.293 2018 -38.593 -21.740 16.853 2019 -33.857 5.303 39.160 2020 -24.209 -35.527 -11.318 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Tablo 41’e göre Türkiye’nin enerji ithalat-ihracat dengesi 2010 yılında 34.028 milyar dolar açık verirken 2020 yılında 24.209 milyar dolar açık vermiştir. Enerji açığı 61 ekonominin hızlandığı 2010 sonrası dönemde artış gösterirken, ekonomik kriz dönemlerinde azalış göstermiştir. Enerji dengesi hariç cari açık rakamlarına bakıldığında Türkiye ekonomisinin genelde cari fazla verdiği, cari açık verdiği dönemlerde ise cari açığın çok düşük düzeyde olduğu görülmektedir. 2010 yılında enerji dengesi hariç cari denge 10.588 milyar dolar açık verirken, COVİD-19 pandemisinin ortaya çıktığı ve ekonominin durağan hale geldiği 2019 yılında 39.160 milyar dolar fazla vermiş, 2020 yılında ise 11.318 milyar dolar açık vermiştir. Cari açık sorununu çözmeye yönelik yapılan çalışmalarda yüksek enerji ithalatının yol açtığı cari açığı azaltmak için ihracatın artırılması bir alternatif çözüm olarak sunulmaktadır. Ancak Türkiye’de ihracatın ithalata dayalı olması ve ithal edilen enerjinin girdi maliyetlerinde önemli bir kalem olması cari açığın artmasına neden olmaktadır (Demir, 2015. s. 87). Türkiye ekonomisinde cari açığın en önemli temel sorununun enerji sektöründe dışa bağımlılık olduğu görülmektedir. Ayrıca enerji fiyatları da cari açığın artmasına katkı sağlamaktadır. Türkiye ekonomisi büyümeye devam ettikçe enerji talebi artmakta, enerji talebini karşılamada dışa bağımlılık sürdüğü müddetçe cari açığın çözümü zorlaşmaktadır. Türkiye’nin cari açığının azaltılmasındaki en kalıcı çözümün enerjide dışa bağımlılığı azaltacak yerli enerji kaynaklarına geçiş olduğunu söylemek mümkündür. 3.8. Enerjinin Dış Ticaret Dengesine Etkisi Türkiye’nin dış ticaret açığı ve enerji giderleri arasındaki ilişkiye yönelik yapılan analizler iki değişken arasında çift yönlü bir nedenselliğin olduğunu söylemektedir (Doğan ve Gürbüz, 2017, s.87). Şekil 10’a göre 2001-2019 yılları arasında Türkiye’nin dış ticaret dengesi sürekli açık vermiş, kriz yıllarında azalan, diğer zamanlarda genellikle artan bir seyir izlemiştir. Aynı yıllarda Türkiye’nin enerji dengesine baktığımızda dış ticaret dengesiyle paralel hareket ettiği, enerji açığının düştüğü dönemlerde dış ticaret açığının düştüğü, enerji açığının arttığı dönemlerde dış ticaret açığının arttığı görülmüştür. Şekil 10. 2001-2019 Yılları Arası Türkiye’nin Enerji İthalatı, Dış Ticaret Dengesi 62 300.000.000 250.000.000 200.000.000 150.000.000 100.000.000 50.000.000 0 -50.000.000 -100.000.000 -150.000.000 Enerji İthalatı (Bin USD) Dış Ticaret Dengesi Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Tablo 42. Türkiye’nin 2010-2020 Yılları Arası Enerji İthalatı / Toplam İthalat Oranı ve Enerji Dengesi / Dış Ticaret Dengesi Oranı Yıllar Enerji İthalatı / Enerji Dengesi / Dış Toplam İthalat (%) Ticaret Dengesi (%) 2010 20,7 47,5 2011 22,5 44,9 2012 25,4 62,3 2013 22,2 49,3 2014 22,7 57,7 2015 18,3 52,6 2016 13,7 42,7 2017 15,6 44,2 2018 18,6 71,5 2019 19,5 114,7 2020 13,1 48,5 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Tablo 41’e baktığımızda ise enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı 2010 yılında %20,7 olurken, 2020 yılında % 13,1 olarak gerçekleşmiştir. 2010-2020 yılları arası Türkiye toplam ithalatının ortalama %20’sini enerji ithalatı oluşturmaktadır. Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme stratejisinin etkisiyle sanayi üretimindeki artışın etkisiyle enerji tüketiminin artması ve hane halklarının ısınmada temiz enerji kaynağı olan doğalgazı daha fazla kullanır hale gelmeleri, toplam ithalat içerisinde enerjinin payının artırmaktadır. 2014 yılından sonra dünya enerji fiyatlarındaki düşüşler enerji 63 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 ithalatının nisbi rakamını düşürürken, artan enerji talebi nedeniyle ithal enerjiye bağımlılığımız gün geçtikçe artmaktadır. Enerji dengesinin dış ticaret dengesine oranı 2010 yılında % 47,5 olurken, 2020 yılında %48,5 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 41). 2018 ve 2019 yıllarına baktığımızda enerji dengesinin dış ticaret dengesine oranında diğer yıllara göre önemli oranda artış gözlemlenmektedir. Buna ekonomik durgunluk ve enerji fiyatlarındaki düşüşü neden olmaktadır. 3.9. Enerji ve İktisadi Büyüme Arasındaki İlişki Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile enerji tüketimleri aynı doğrultuda gelişim göstermektedir. Enerji tüketimi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ayrımında önemli bir refah göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmiş ülkeler ekonomik kalkınma ve büyüme hedeflerini gerçekleştirmek için enerjide dışa bağımlılıklarını en aza indirecek alternatif enerji politikaları geliştirebilirken, gelişmekte olan ülkeler ulaşabildikleri tüm enerji kaynaklarını kullanarak hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde enerji talebine karşı yetersiz enerji arzı, iktisadi büyümeyi etkileyen önemli bir etken olmuştur (Küçüksoy, 2002, s.51). Dünyada enerji talebine göre yetersiz enerji arzı, enerji fiyatlarını yükseltmiş ve ülkelerin enerji ticaretine verdikleri önemi artırmıştır. Bu durum enerji ithalatçısı ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkilemiş, enerji ihracatçısı ülke ekonomilerine ise olumlu katkı yapmıştır. Gelişmekte olan ülkeler arasında olan Türkiye ekonomisinde iktisadi büyüme ile enerji arasında kısa dönemde pozitif bir nedensellik bulunurken, uzun dönemde istatistiki bir ilişkiden söz edilememektedir (Erbaykal, 2007, s.42). Bunun nedeni, enerjinin sanayi sektöründe önemli bir girdi olmasıdır. Sanayi sektöründeki büyüme enerji tüketimini artırmakta, enerji tüketimi de iktisadi büyümeyi arttırmaktadır. Bu durum ülke ekonomisinin büyümesi için iyi gibi gözükmesine rağmen dünya enerji fiyatlarında artışlar ve artan enerji talebiyle birlikte sürdürülebilir bir büyüme sağlanmasını engellemektedir. Türkiye’de 1980 sonrası dönemde enerji alanında fiyat ve vergi politikalarını kullanarak imalat sanayiine düşük maliyetli enerji kaynaklarının sunulması, enerji tüketiminin artmasının yanında iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkilemiştir. Enerji talebi artarken, 64 enerji fiyatlarının artışı da iktisadi büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Burada enerji tüketiminin artışının yanında, enerji tüketiminin etkinlik ve verimlilik çerçevesinde iktisadi büyümeye yardımcı olacak şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği sorgulanmalıdır. Çünkü nüfus ve sanayileşmeye bağlı olarak Türkiye’de enerji tüketimi artarken, ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak sanayi üretiminin gerçekleştirilmesi için verimli ve etkin enerji arzının sağlanamaması kısa süreli toplumsal refah etkisi oluşturmuştur (Mucuk ve Uysal, 2009, s.114). Tablo 43. 2010-2020 Yılları Arası Türkiye’nin Enerji Dengesi / GSYİH Oranı ve GSYİH Büyüme Oranı Yıl Enerji Dengesi / GSYİH Büyüme GSYİH Oranları 2010 -4,65 9,2 2011 -6,15 8,8 2012 -6,67 2,1 2013 -5,98 4,2 2014 -6,09 2,9 2015 -4,62 4 2016 -2,78 3,2 2017 -3,86 7,4 2018 -4,95 3 2019 -4,44 0,9 2020 -3,36 1,8 Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir. Tablo 42’ye göre, Türkiye’de 2010-2020 yılları arasında iktisadi büyüme oranları yıllara göre farklılıklar göstermiştir. Ekonomik kriz dönemlerinde büyüme rakamları düşerken, krizden çıkış yıllarında büyüme rakamları hızla artış göstermiştir. Türkiye 2010 yılında %9,2 büyürken, 2020 yılında %1,8 büyümüştür. Türkiye’nin enerji dengesinin GSYİH’ya oranı 2010 yılında -%4,65 iken bu oran 2020 yılında -%3,36 olmuştur. Son yıllarda dünya petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye’nin enerji dengesine etkisi haricinde, artan enerji arzının iktisadi büyümeyi artırdığı görülmektedir. Türkiye'nin enerji üretim ve tüketim dengesi ile büyüme hızı dikkate alındığında ülkemizin gelecekte hızla bir enerji dar boğazına sürüklendiği söyleyebiliriz. Ancak 2018 sonrası yaşanan ekonomik durgunluk döneminde ekonomik büyümenin 65 yavaşlaması ile enerji talebinin de azaldığı görülmektedir. Çünkü enerji dengesinin GSYİH içindeki payı bu yıllarda giderek azalmıştır. 3.10. Enerji Fiyatlarının Ekonomiye Etkisi Enerji ihtiyacının hangi kaynaklardan sağlanacağı ve nasıl arz edeceği ülkelerin enerji ekonomisinin temelini oluşturmaktadır. Enerji arzının belirlenmesinde ülkelerin coğrafi konumu, ekonomik ve siyasal durumu, kurumsal yapısı ve teknolojik gelişmişliği etkili olmaktadır. Buna göre ekonomik, siyasi ve kurumsal faktörler enerji fiyatlarını etkilerken; coğrafi yapı ve çevresel koşullar enerji kaynaklarının kullanılabilirliğini etkilemektedir (Bayraç, 2020, s.17). Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde enerji arz ve talep stratejisi önem arz etmektedir. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, kısa ve uzun dönemde girdi maliyetlerini etkileyerek üretim miktarlarında birbirinden farklı etkiler oluşturmaktadır. Kısa dönemde enerji fiyatlarındaki artış, ücretlerin ve iş gücü talebinin azalmasına; uzun dönemde ise kaynakların daha verimli kullanılmasına ve yeni enerji kaynaklarının sisteme dahil edilmesine neden olacaktır (Bayraç, 2020, s.18). Son yüzyılda enerji kaynakları arasında petrol, arz- talep dengesizliği sebebiyle ülke ekonomilerini en çok etkileyen enerji kaynağı olmuştur. Yüksek ham petrol fiyatlarının milli gelir üzerindeki olumsuz etkisi petrol harcamalarının milli gelir içindeki payına ve ülkenin petrole bağımlılığına bağlı olarak değişmektedir. Petrol fiyatlarında değişim, petrol ihraç eden ülkeleri farklı etkilerken, petrol ithal eden ülkelerde farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Petrol fiyatları parasal kanal, dış ticaret kanalı ve finansman kanalı olmak üzere üç kanaldan piyasaya etki etmektedir. Petrol fiyatlarındaki bir artış karşısında para otoritesinin yapacağı sistematik müdahalelerin ekonomi üzerindeki resesyonist baskıyı artıracağı düşünülmektedir. Resesyonist baskı sonucu durgunluğa giren ekonomide, bozulan dış ticaret dengesinin cari denge üzerinde olumsuz etki oluşturması parasal kanal olarak nitelendirilmektedir. Dış ticaret kanalı, petrol fiyatlarındaki artışın ithal ve ihraç edilen malların fiyatlarına ve üretim miktarlarına yansıması sonucu dış ticaret dengesini değiştirmesidir. Son olarak finansman kanalı ise petrol fiyatındaki artışların petrol ihraç eden ülkelerde varlık fiyatlarını artırması sonucunda oluşan parasal 66 bollaşmanın bir kısmının yatırım olarak petrol ithal eden ülkelere transfer edilmesi, bu ülkelerin cari dengesine olumlu katkı yapmasıdır (Bernanke vd., 1997, s.141). Özellikle yüksek petrol fiyatları, petrol ithal eden ülkelerde ticaret kanalı yoluyla doğrudan girdi maliyetlerini artırarak malların fiyatlarını artırmaktadır. Parasal kanal yoluyla ise Türkiye gibi enerjide ithalata bağımlı olan ülkelerde petrol fiyatlarındaki artış makroekonomik istikrarsızlığa neden olmaktadır (Gündoğan ve Tok, 2019, s. 132). Şekil 11. 2006-2020 Yılları Ham Petrol Fiyatları ve Türkiye Enerji İthalatı (Dolar) Kaynak: TCMB. Şekil 11’den görüldüğü üzere petrol fiyatları yıllara göre değişkenlik göstermektedir. Kriz dönemlerinde fiyatlarda büyük oranda düşüşler görülmüştür. Özellikle 2008 krizi sürecinde Temmuz 2008’den Aralık 2008 ayına kadar 6 aylık bir süreç içerisinde petrol fiyatları dolar bazında %76 oranında düşüş göstermiştir. 2006 – 2008 yılları arasına baktığımızda ise petrol fiyatları yaklaşık iki katına çıkmıştır. Bu değişkenlik 2014’ten sonra da devam etmektedir. Ham petrol fiyatlarının değişken olması, Türkiye enerji dengesini etkilemekte ve cari açık üzerinde baskı unsuru olmaktadır. Şekil 11’den görüldüğü üzere ham petrol 67 fiyatları ve enerji ithalatının yıllar içerisinde aynı seyri gösterdiği görülmektedir. Petrol fiyatlarındaki değişkenliklerin enerjide ithalata bağımlı olan Türkiye’nin ticaret kanalını olumsuz yönde etkilemiştir. Petrol fiyatlarındaki artış, Türkiye gibi petrol ithalatçısı olan ülkeler açısından iktisadi büyümenin yavaşlamasına, dış ticaret dengesinin bozulmasına ve cari açığın artmasına sebebiyet vermektedir. Petrol fiyatlarındaki düşüş ise; petrol gelirlerine duyarlılığı yüksek olan ülkeleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Ancak, fiyatlardaki düşüşün, Türkiye gibi net enerji ithalatçısı ülkelerin dış dengelerini iyileştirmesine olanak sağlayacağı ve bu ülkelerde büyümeyi destekleyeceği öngörülmektedir. 4. TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜNÜN YAPISI VE YAPISAL SORUNLARI 4.1. Türkiye’de Enerjinin Sektörel Yapısı Türk enerji sektörü, Devlete ait ve işletilen bir sektörden, özel şirketlerin daha fazla katılımıyla serbestleştirilmiş bir elektrik piyasasına geçiş çalışmaları yapmaktadır. Şimdiye kadar yapılan Türkiye enerji piyasası reformları, Türkiye'nin kurulu elektrik üretim kapasitesinin büyümesinde ve dağıtım şebekelerinin genişletilmesinde rekabet ve verimlilik avantajı sağlamıştır. Türkiye enerji piyasası reformlarının kökenini yılında yayınlanan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) oluşturmaktadır. 2001 yılında TEAŞ’ın Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ), Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) olarak üç ayrı şirkete bölünmüş, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) kurulmuştur. Bu kanun ile özel sektörün piyasaya girişi önündeki engellerin kısmen kaldırılması sağlanmış ve yap-işlet-devret yoluyla özel sektör yatırımlarının önü açılmıştır. Bu bağlamda bağımsız ve özerk bir organ olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kurularak enerji piyasasının kurumun denetimi altında çalışması sağlanmıştır. EPDK, elektrik, doğalgaz piyasasının ve petrol akışının denetim altına alınması ve denetlenmesi konularında enerji politikalarının hazırlanmasından da sorumlu olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na gözetim ve destek sağlamakla yetkilidir. Türkiye enerji üretim kaynaklarını 2004’te ‘Özelleştirme Strateji Dokümanı’ adıyla hükümet tarafından yayınlanan bir planla yıllar içinde özelleştirme yoluna gitmiştir. 2006 yılında başlayan süreç 2010 yılında üretimin özelleştirilmesine izin verilmesiyle 68 birlikte stratejik öneme sahip olmayan tüm kurulu enerji üretim varlıklarının özelleştirme sürecine girilmiştir (World Energy Council, 2016). 2001’den bugüne devam eden özelleştirmeler ve enerji yatırım teşvikleri Türkiye’nin elektrik üretim ve dağıtım alanında özel sektörün payını artırırken, verimlilik artışına ve kayıpların azalmasına neden olmuştur. Şebeke kayıpları (iletim ve dağıtım birlikte) 2010 yılında %18 iken 2019 yılında %12'nin altına gerilemiştir (Dificlio vd., 2021, s. 74). Şekil 12. 2010-2020 Yılları Arası Türkiye Elektrik Kurulu Gücünün Kamu ve Özel Sektöre Göre Dağılımı 79,1 76,6 78,5 77,7 74,4 72,2 68,5 62,8 56,6 50,6 54,4 49,4 45,6 43,4 37,2 31,5 27,8 25,6 23,4 20,9 21,5 22,3 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 Kamu Özel Kaynak: TEİAŞ,2020. Şekil 12’ye göre, Türkiye’de elektrik üretim kurulu güç yapısında her geçen gün kamunun payı azalırken özel sektörün payı artmaktadır. Elektrik üretim tesislerinin toplam kapasitesinde kamunun payı (EÜAŞ) 2010 yılında %49,4 olurken, 2020 yılında bu oran %22,3’e düşmüştür. Özel sektörün 2010 yılında %50,6 olan payı, 2020 yılında %77,7’ye yükselmiştir. Türkiye’nin elektrik dağıtım piyasasına baktığımızda 2009-2013 yıllarında yapılan özelleştirmelerin sonucunda 21 elektrik dağıtım bölgesinin tamamı özel şirketler tarafından işletilmektedir (TKSB, 2020, s.11). Türkiye’de elektrik enerji piyasa işlemleri için 2015 yılında Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) kurulmuştur. EPİAŞ’ın görevi 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 69 % çerçevesinde, organize toptan elektrik piyasasının işletilmesi ve piyasa dahilindeki mali uzlaştırma işlemleri olarak tanımlanan piyasa işlemlerinin yönetilmesidir. EPİAŞ, organize bir piyasa çerçevesinde enerji piyasası operasyonlarını yönetmek ve ilerletmek için 2015 yılında bir enerji borsası olarak kurulmuştur. 4.2. Türkiye Enerji Sektörünün Yapısal Sorunları Türkiye enerji sektörünün yapısal sorunlarını, kurumsal yapı sorunları, finansman sorunu, enerji arz güvenliği sorunu ve özelleştirme sorunu ana başlıkları altında ele almak mümkündür. 4.2.1. Kurumsal Yapı Sorunu Türkiye’de enerji sektörünün taleplerinin karşılanması ve yatırımların gerçekleştirilmesi için karar alma üst kurulu parçalı bir yapıdan oluşmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB-Enerji Politika ve Stratejileri) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK- Enerji Piyasalarının Düzenlenmesi) aslında birbirlerini tamamlayan unsurlar olarak belirlenmişse de uygulamada bu kuruluşlar zaman zaman karşı karşıya gelmektedirler. Birçok ülkede olduğu gibi, birincil politika kuruluşu olarak ETKB, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da dahil olmak üzere birçok kamu kurumunun enerji politikasıyla ilgisi ve etkisi vardır. Merkezi hükümet bakanlıklarına ek olarak, piyasaların düzenlenmesi, iletim ve dağıtımın işletilmesi, enerji üretimi ve enerji verimliliği politikasının denetlenmesinden çok çeşitli devlet organları sorumludur. Bu farklı devlet kurumları arasındaki sorumlulukların paylaşımı ve aralarındaki koordinasyon açısından kurumların geliştirilmesi gerekmektedir (IEA, 2021, s.32). Karar alma yapısındaki kurumlar arasındaki yetki ve uzlaşmazlık sorunu, kurumsal yapı sorununu oluşturmakta ve sektörün küresel sisteme ayak uydurmasını yavaşlatmaktadır. Enerji kurumları arasında AR-GE merkezi eksikliği, enerji alt yapılarının teknolojik olarak gelişmelerini ve yenilenmelerini geciktirmektedir (IEA, 2021, s.33). Son yıllarda gerçekleşen bir dizi yasal düzenlemeyle EPDK’nın sektörde asıl karar mercii olması yönündeki çalışmalar ve kurumun faaliyet gösterdiği alanların artışı, ortaya ABD'de ve AB üyesi ülkelerde bulunan benzerlerinden daha büyük sorumluluklara sahip bir organizasyon çıkarmıştır. EPDK’nın görev alanının 70 genişlemesiyle birlikte EPDK'nın esas sorumluluklarından uzaklaşacağı yönündeki endişeleri beraberinde getirmiştir. Türkiye'de de bu tür kuruluşların özel sektör firmalarıyla aynı şartlarda faaliyet göstermeleri amacıyla özerkleştirilmeleri ve çalışanların yönetim ve denetimde söz ve karar sahibi olduğu bir yapıya kavuşturulmaları gerekmektedir (Özdemir, 2011, ss. 47-53). Bununla beraber yerli enerji arzını artırmaya yönelik olarak artan özelleştirme çalışmalarının gerekli alt yapı çalışmaları yapılmadan sürdürülmesi, piyasadaki birçok sorunun süreç içerisinde kurumlar tarafından çözülmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Artan özel sektör yatırımları nedeniyle enerji yasasındaki eksiliklerin görülmesi ve süreç içerisinde kurumlar tarafından belirlenen eksikliklerin kanun olarak çıkarılması kurumsal yapı eksikliğinin bir göstergesidir. 4.2.2. Finansman Sorunu Enerji yatırımları için finansman sorunu, Türkiye’nin önündeki en büyük engellerden birisidir. Enerji yatırımlarında, ilk yatırım maliyetinin yüksek olması birçok projenin gerçekleştirilmesini engellemektedir. Kamu kesiminin enerji yatırımlarına kaynak sağlamada sorun yaşaması ve özel sektörün devlet destekli finansman kaynağı ihtiyacı sektör yatırımlarının gerçekleştirilmesinde sorun ortaya çıkarmaktadır (Dünya Enerji Konseyi, 2008). 1980-1990 yılları arasında ekonomi politikaları oluşturulurken yatırım harcamalarının % 45’i sanayi sektörünün gelişmesini sağlayacak enerji yatırımlarına ayrılmıştır. Ancak 2016 yılında kamu yatırımlarının enerji sektörüne ayrıldığı pay %4’e gerilemiştir. Buna karşın kamu yatırımlarının %48’i ulaştırmaya, %19’u tarım sektörüne ayrılmaktadır (Resmi Gazete, 2017). Enerji yatırımlarında özel sektörün önünün açılıp yap-işlet-devret modeli ile hareket edilmesi ise geleceğe yönelik kazanımlar sağlarken, güncel enerji fiyatlarının düşmesine engel olmaktadır. Yap-işlet-devret modelinde yatırımcıdan üretilen enerjinin belli fiyattan alım garantisi, özel sektörün enerji sektöründeki büyümesinin hane halkı ve sanayi sektörüne olumlu etkisini ortadan kaldırmaktadır. 4.3. Enerjide Arz Güvenliği Sorunu Enerji güvenliği, ülkenin ekonomik politikalarını, sosyal politikalarını ve ulusal güvenlik politikalarını etkileyen önemli bir konudur. Sanayileşen dünyada enerji ile 71 ekonominin iç içe geçmesi nedeniyle enerji güvenliği ülke güvenliği ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Enerjinin taşınması ve enerji talebini karşılama faaliyetlerini, enerjinin ihracatını, ithalatını, alt yapı güvenliğini, enerji talebinin yeterli miktarda ve kaliteli olarak, uygun fiyatlarla, sürekli olarak ve ekosisteme zarar vermeden gerçekleştirilmesini içeren kavram enerjinin arz güvenliğidir. Bu kavram, enerji kaynaklarının tükenme veya enerji kaynaklarına ulaşamama gibi risklerden ziyade var olan kaynaklara ulaşmadaki zorluklarla ilgilenmektedir (Erdal ve Karakaya, 2012, s.109). Tablo 44. 2020 Yılı Türkiye Enerji Arz Ürünleri Dağılımı (Bin Ton Eşdeğer Petrol) 2020 YILI MİKTAR ORAN ENERJİ ARZ % DAĞILIMI Taş Kömürü 25.449 17,27% Linyit 13.863 9,41% Asfaltit 979 0,66% Kok 430 0,29% Ham Petrol 34.393 23,35% Petrol Ürünleri 7.797 5,29% Doğalgaz 39.806 27,02% Biyoenerji ve 3.396 2,31% Atıklar Hidrolik 6.716 4,56% Rüzgâr 2.135 1,45% Jeo.Isı ve Diğer 10.576 7,18% Isı Güneş 1.784 1,21% TOPLAM 147324 Kaynak: T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Tablo 44’e baktığımızda fosil yakıt kaynaklı enerjilerin ön planda olduğunu görmekteyiz. Enerji arzının %86’sını taş kömürü, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıt kaynaklı ürünler oluşturmaktadır ve bu oran Türkiye’nin enerji arzında fosil yakıtlara tam bağımlı yapısını göstermektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise %14’tür. Türkiye’nin enerji kaynaklarının taş kömürü ve doğal gaza bağımlı olması ve bu kaynakların üçte ikisinin ithal edilmesi, enerjinin dışa bağımlılığının sürekli olmasına sebebiyet vermektedir. Elektrik arzında doğal gaza olan bağımlılığın azaltılması, yerli 72 kaynaklara yönelinmesi, temiz ve güvenilir enerji olan yenilebilir enerji kaynaklarına olan yatırımın artırılması ve nükleer enerji üretimine geçilmesi enerjide dışa bağımlılığı azaltarak enerji arz güvenliğini sağlama bakımından önem taşımaktadır (Satman, 2007, s15). 5. ENERJİ AÇIĞINDA SÜREKLİLİĞİN NEDENLERİ 5.1.1. Doğal Kaynakların Kısıtlılığı Türkiye çok çeşitli enerji kaynaklarına sahip olmasına rağmen verimli fosil enerji yakıtları bakımından zengin bir yapıya sahip değildir. Dünyada endüstriyel sanayinin kullandığı teknolojiler, verimli enerji kaynağı açısından petrol, doğalgaz ve nükleer enerjiyle uyumlu olarak çalışmaktadır. Türkiye ne sahip olduğu fosil kaynak rezervlerinden ne de yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji talebini karşılayacak kadar üretim yapamamaktadır. Ayrıca bor, rüzgâr ve güneş gibi kaynakların elektrik üretim sanayisi ile entegrasyonu sağlanamamaktır. Türkiye’nin %56 oranında doğal gaz ve petrole kaynaklarına bağımlı olmasının temelinde petrol ve doğalgaz kaynakları açısından fakir bir ülke olması yatmaktadır. Dünya’da Petrol rezervlerinin 50 yıl içerisinde tükenme riski barındırması (BP, 2020) enerji kaynaklarının teminini zor hale getirmekte ve fiyatını etkilemektedir. Gelecek yıllarda Türkiye’nin enerji maliyetini artıran ve cari dengesini etkileyen en önemli faktörlerden birisi de Türkiye’nin petrole olan bağımlığın devam etmesi olacaktır. Sınırlı fosil yakıt rezervlerine sahip olan Türkiye’nin de enerjide açığından ve bu açığın Türkiye ekonomisini etkilemesinden kurtulması kısa ve orta vadede mümkün görünmemektedir. 5.1.2. İhmaller ve Kullanılmayan Kaynaklar Enerji açığının sürekliliği, enerjinin arz ve talep kısmında açığı artıran sorunlara çözümler üreterek azaltılabilir. Enerjinin talep kısmında, enerji kullanımında verimliliği artırıcı, tüketimde tasarruf kültürünü geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Bireyler tasarruf ve verimlilik konusunda bilinçlendirilmelidir. Ayrıca kayıp kaçakların azaltılmasına yönelik çalışmalar yaparak kısa vadede enerji talebi verimliliği artırılabilir. 73 Türkiye’deki enerji altyapı sistemlerinin ve teknolojilerinin eski olmaları enerji verimliliğini azaltmaktadır. Araştırmalar göstermektedir ki; özellikle üretim teknolojilerinin iyileştirilmesi ya da yeni teknolojilerin kullanılmasıyla, enerji tüketiminde bireylerin geçmişe göre daha verimli enerji kullanımları ve buna bağlı olarak daha az enerji giderleri olacaktır (Kavrakoğlu, 1981, s.127). Ülkeler enerji arzını gelecek projeksiyonu çerçevesinde değil de, gündelik politika çerçevesinde karar vererek ihtiyaçlarını belirledikleri zaman kaynak arama çalışmalarını da ona göre yapmaktadır. Özellikle kaynak arama çalışmalarının maliyetli olması ve yeterli teknolojik sistemin olmaması ülke kaynaklarının verimli kullanılmasını engellemektedir. Bu bağlamda bakıldığında Türkiye’nin kaynaklarını potansiyelinin çok altında kullandığını görmekteyiz. Linyite dayalı termik santrallerimizin kurulu gücü 8.515MW’ken rezervleri bilinen (Türkiye’de kömür kaynaklarının henüz üçte birinin etüt ve fizibilite çalışmaları tamamlandığı için çok az bir kısmı rezerv olarak nitelendirilmektedir) ve kömür santrali kurulabilecek özellikteki linyit sahalarının devreye sokulmasıyla 20.000MW’lık kurulu güce ulaşılması mümkündür. Kömürün yanında ülkemizde bulunan bor gibi fosil yakıtların sadece maden çıkarımı yapılmakta, asıl katma değere dönüştüğü enerji üretim noktasında değerlendirilememektedir (TESAM, 2011). Türkiye, coğrafi konumu itibariyle yenilebilir enerji kaynakların açısından verimli bir bölgede yer alsa da bu kaynakları yeteri kadar değerlendirememektedir. Türkiye’de yeteri kadar değerlendirilmeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının başında güneş enerjisi gelmektedir. Güneş enerjisi çalışmaları dünyada 1980’li yıllardan itibaren başlamasına rağmen Türkiye’de su ısıtma sistemleri haricinde elektrik enerjisi açısından kullanımının birkaç yıllık geçmişi vardır. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli atlasını belirleme ve özel sektör teşviklerini oluşturma konusunda, güneş enerjisinden elektrik üretmede ön planda olan ülkelere nazaran geç hareket edilmiştir. Bununla birlikte dünya piyasasında son yıllarda güneş enerji sistemlerinin maliyetlerinin ucuzlaması ve sistemlerin elektrik hatlarıyla entegrasyonun sağlanması Türkiye’de güneş enerjisine olan yatırımların artmasına sebep olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin rüzgâr potansiyelinin oldukça yüksek olduğu bilinmesine rağmen rüzgâr kaynaklarının bulunduğu yerlerle 74 ilgili olarak araştırmaların yetersiz olması enerji yatırımlarını ve planlamalarını son döneme kadar sekteye uğratmaktadır. 5.1.3. Enerji Politikası Eksikliği Günümüzde ülkelerin gelişmişlikleri enerji arzı kaynaklarına göre değerlendirilmektedir. Her ülkenin kesintisiz, ucuz, güvenilir, ekosistemi koruyan verimli kaynakları vatandaşlarına sunabilmesi gerekir. Enerji arz güvenliğini sağlamada ilk yapılması gereken enerji talep tahminlerinin sağlıklı bir şekilde yapılarak enerji politikalarının oluşturulmasıdır. Doğru bir enerji talep projeksiyonu için temel parametreler ise büyüme hızı, nüfus artış hızı, teknolojik gelişmeler, enerji verimliliği çalışmaları ve tüketici davranışlarındaki değişmelerdir (Pamir, 2005, s.69). Türkiye’nin enerji politikası geçmişine bakıldığında, kısıtlı ve gündelik politikalar oluşturularak hareket edildiği görülmektedir. Gelişen teknolojik sistemlere uyum sağlaması ve fosil yakıtlara bağımlı kalınması enerji açığının sürekli artmasına neden olmaktadır. 2020 verilerine göre enerji arzının %86 oranını taş kömürü, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıt kaynaklı ürünler oluşturduğu ve petrol ithalatının enerji arzının %26’sını oluşturduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin enerji çeşitliliğini artıracak politikalar üretmede geciktiği görülmektedir. Türkiye’de enerji ithalatı yapılan ülkelerin çeşitlendirilememesi ve birkaç ülkeyle sınırlı kalması da enerji açığının sürekliğini artıran etmenlerden birisidir. Özellikle Türkiye’de doğal gazın tamamına yakın kısmının ithal edilmesi, elektrik enerjisi üretiminin %32’sinin doğalgazdan karşılanması ve doğalgaz ithalatının çok büyük bir kısmının sadece iki ülkeden sağlanması, Türkiye’nin enerji geleceği için son derece riskli bir durum teşkil etmektedir. Türkiye’nin bugüne kadar bir nükleer reaktöre sahip olmasında gecikme, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını elde etmesinde en büyük politika eksikliklerinden birisidir. Nükleer enerji çevresel etkileri nedeniyle başta çevreciler olmak üzere, toplumun bazı kesimlerinde tepki çekmesine rağmen, artan enerji talebini karşılamak için fosil yakıt enerjilerine karşın verimli bir alternatiftir. Ancak nükleer santral kurulması için yeterli teknolojinin olmaması ve yetişmiş eleman eksikliği bu projenin uygulanmasını geciktirmiştir (Yıldırım ve Örnek, 2007, ss.38-39). 75 Türkiye’nin 1965 yılında başlayan nükleer santral kurma hedefi, o günden bugüne birçok hükümet tarafından uygulamaya alınmış ancak başarılı olunamamıştır. 2010 yılında Rusya ile yapılan antlaşma sonucu Akkuyu nükleer santralinin ve 2013 yılında Japonya ile yapılan antlaşma sonucu Sinop nükleer santralinin kurulması çalışmaları Türkiye’nin enerji bağımsızlığını elde etmesinde önemli adımlardır. Fakat bu yatırımlar sürerken santrallerde çalışacak yetişmiş yerli eleman eksikliğinin giderilmesi ve yeterli santral teknolojinin ülke tarafından üretilebilecek konuma gelinmesi için atılacak adımların gecikmesi, Türkiye’nin nükleer enerji sektöründe de dışa bağımlı olmasına neden olacaktır. 76 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYENİN ENERJİ POLİTİKALARI ANALİZİ 1. ENERJİ POLİTİKALARININ ÖNEMİ Enerji politikası, belirli bir kurumun özellikle de devletlerin enerji üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetleri dahil olmak üzere, enerji politikalarını hangi şekilde oluşturacağına karar verdikleri biçim ya da yöntemlerin bütünüdür. Enerji politikaları kısa dönemde enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara güvenli bir şekilde ulaştırılması, arz ve fiyatlama konularını ele alırken, uzun dönemde kalkınma planlamalarını ve politikalarını içeren geniş bir alana sahiptir (Aydın, 2014, s. 10) Sürdürülebilir enerji politikaları ise, arz güvenliğinin sağlanması ve enerji temin kaynaklarının çeşitlendirilmesine ek olarak, talep edilen enerji türünün düşük maliyetle, istenen miktar ve kalitede ekonomiye arz edilmesini hedeflemektedir (Bayraç, 2009, s.25). Dünya sanayisinde 1960 sonrası gerçekleşen ileri teknoloji ağırlıklı devrimle birlikte (Bagavan, 1990, s.30) enerji arz güvenliğinde artan sıkıntılar (1973 petrol krizi) ve çevresel felaketler sonucunda gelişmiş toplumlar enerji politikalarını enerji - ekonomi - ekolojik çevre dengesini gözeten ve yerli kaynaklara yönelmeyi amaçlayan stratejiler üzerine kurmaya başlamıştır (Yılmaz ve Kalkan, 2017, 187). Hızla artan nüfus ve büyüyen ekonomi Türkiye’nin yıllar içerisinde enerji ihtiyacını artırmıştır. Artan enerji ihtiyacı, arz-talep dengesizliğine neden olmuş ve bu dengesizlik ulusal ve devletlerarası birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların başında enerji arz güvenliği, enerji verimliliği ve enerji kaynaklarının çevreye etkisi gelmektedir (ETKB, 2018). Türkiye’nin enerji politikası hedefleri oluşturulurken bu sorunları çözmeye yönelik stratejiler oluşturulduğu görülmektedir. Türkiye Enerji Bakanlığı, enerji politikalarının temel hedefini, ülkemizin ekonomik kalkınmasını destekleyecek bir şekilde enerjinin zaman, güvenilirlik ve ekolojik dengeyi koruyacak şekilde rekabetçi bir fiyat politikası çerçevesinde temin edilmesini olarak belirlemiştir. Bunu gerçekleştirirken de sürdürülebilir enerji politikaları çerçevesinde yerli kaynakların payının artırılması, enerji güzergahlarının çeşitlendirilmesi, teknolojik değişim ve dönüşümün 77 gerçekleştirilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması temel öncelik olarak belirlenmiştir (Dış İşleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı, 2020). Türkiye’nin enerji politikasının temel amaçları ise şu şekilde belirtilmiştir (ETKB, 2016). • Yerli kaynaklara öncelik vermek suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması, • Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzındaki payının artırılması, • Enerji verimliliğinin artırılması, • Serbest piyasa koşullarına tam işlerlik kazandırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, • Petrol ve doğalgaz alanlarında kaynak çeşitliliğinin sağlanması ve ithalattan kaynaklanan riskleri azaltacak tedbirlerin alınması, • Ülkemizin enerji üssü ve terminali haline getirilmesi, • Enerji ve doğal kaynaklar alanındaki faaliyetlerin çevreye duyarlı şekilde yürütülmesinin sağlanması, • Yerli doğal kaynakların ülke ekonomisine katkısının arttırılması, • Maliyet, zaman ve miktar yönünden enerjinin tüketiciler için erişilebilir kılınması, • Endüstriyel hammadde, metal ve metal dışı madenlerimizin üretimlerinin arttırılarak yurt içinde değerlendirilmesi” 2. ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ STRATEJİLERİ Türkiye geçmiş yıllarda enerji politikasını oluştururken enerji açığını azaltmak ve enerji de dışa bağımlılığı azaltacak politikalar geliştirmek yerine ekonomik büyümeyi hedeflediğinden enerjide dışa bağımlılık sorunu önemsememiştir. Ancak küresel enerji fiyatlarındaki volatilite ve yerli üretimin enerji talebini karşılamadaki sınırlı katkısı nedeniyle son yıllarda enerjide dışa bağımlılığı azaltacak farklı enerji politikaları geliştirmeye başlamıştır. Teknolojik gelişmeler, nüfus artışı ve üretim sektörlerinin çeşitlenmesi gibi sebeplerden dolayı tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de enerji tüketimi ve maliyetlerinin enerji politikaları oluşturulurken önemli yer tuttuğu görülmektedir. Özellikle enerji politikaları oluşturulurken ülkenin gelişmesinde majör rol oynayan enerji tüketiminin en yoğun 78 olduğu sanayi sektöründe enerjinin etkin kullanımı, enerji verimliliği ve enerji tasarrufu gibi çalışmalarına ağırlık verilmektedir (Sögüt, 2012, s.12) 2003 yılından itibaren Türkiye’de dünya enerji piyasası fiyat dalgalanmalarının ekonomiye etkisini azaltmak, yerli enerji kaynaklarına yönelmek, enerji maliyetlerini düşürmek ve enerji verimliliğini artırmak amacıyla başta nükleer enerji olmak üzere yenilenebilir enerjilere olan yatırımın artırılması amacıyla politikalar oluşturulmaya başlanmıştır. Enerji politikalarında ana stratejilere baktığımızda önceliğin enerji arz güvenliğine verildiğini görmekteyiz. Enerji devamlılığın sağlanması, kaynak çeşitliliği ve etkin talep yönetimi için enerjide arz güvenliği önem kazanmaktadır. Diğer bir strateji ise enerji de yerlileşme politikasıdır. Enerjide yerlileşme politikaları kapsamında enerji sektöründe devlet yatırımları artış göstermiş ve yenilenebilir enerji yatırımları öncelik kazanmıştır. Bir diğer strateji ise enerji de kurumlar arası yönetişimin güçlendirilmesi için öngörülebilir piyasa stratejilerinin geliştirmesidir (ETKB, 2016). 2.1. Arz Güvenliği Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) enerji güvenliğini enerji kaynaklarını uygun fiyata, yeterli miktarda ve kesintisiz kullanımını sağlamak olarak tanımlamaktadır. Enerji güvenliği kavramı uzun vadede ülkelerin gelecek ihtiyaçlarına göre planlı yapılan enerji yatırımlarına odaklanırken, kısa vadede arz-talep değişiklerini kesintisiz nasıl sağlanıra odaklanmaktadır (IEA, 2019). Enerji güvenliği tartışmaları 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Başta savaş döneminde tartışmaların temelini ordular ve ulaşım için yakıt tedariki oluştururken, savaş sonrası dönemde endüstriyel toplumda enerji sistemlerinin hızla gelişimi ve dönüşümü neticesinde önce kesintisiz enerjiye erişim ve en son olarak da enerji çeşitliliği ve verimliliği sorunları analiz edilmeye başlanmıştır (Cherp ve Jewell, 2011, s.203). Günümüzde enerji güvenliği tartışmaları arz ve talep güvenliği açısından ülkelere göre farklılık göstermektedir. Arz güvenliği açısından bakıldığında, arz ve talebin farklı coğrafyalarda bulunması, üretim ve iletim güvenliğinin sağlanması, arz çeşitliliğinin artırılması, yönetim stratejilerinin geliştirilmesi ve güncellenmesi gibi konular temel tartışmaları oluşturmaktadır. Talep güvenliği açısından tartışmalarda ise gelişmiş 79 ülkelerde enerji ithalat sürekliliği konusu, gelişmekte olan ülkelerde enerjinin düşük fiyatlı ve sürdürülebilir olması konuları ön plana çıkmaktadır (Bayraç, 2009, s.116). Enerji güvenliği konusunda tartışmalar birçok farklı konuyu içerisinde barındırmasına rağmen temelde enerji güvenliği kavramı üç ana faktör/perspektif etrafında toplanmaktadır. Bu perspektifler, sağlamlık, egemenlik ve esnekliktir. Enerji alanındaki tarihsel dönüşümler bu perspektiflerin şekillenmesinde etkili olmuştur. Enerji güvenliği perspektifi tanımlarından yola çıkarak Türkiye’nin enerji güvenliği stratejilerini üç başlıkta inceleyebiliriz. 2.1.1. Sağlamlık Sağlamlık perspektifi, arz-talep dengesi, kaynak kıtlığı, altyapı sorunları, teknik arızalar, sıradışı doğa olaylarının enerji sistemine zararlarına çözüm aramaktadır. Bu çerçevede bu tür aksaklıkların riskini en aza indirmek için altyapıyı yenileme ve geliştirme, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve artırılması, daha güvenli teknolojileri benimsemek ve talep büyümesini yönetmek gerekir (Cherp ve Jewell, 2011, s.203). Sağlamlık perspektifinin iki temel sorusu vardır. Bunlar elimizde ne kadar kaynak kaldı ve bunu elde etmenin maliyeti nedir? Burada sağlamlık, bir ülkenin mevcut enerji kaynaklarını ne kadar süreyle kullanılabileceği ve o enerji kaynağına sahip olmak için ne kadar yatırım yapması gerektiğiyle ilgilenmektedir. Türkiye’yi sağlamlık perspektifi açısından değerlendirdiğimizde, birincil enerji kaynaklarında (petrol, doğalgaz, kömür) kıt rezervlere sahip bir ülkedir. Birincil enerji arzı açısından net ithalatçı konumda bulunan Türkiye’nin 2020 yılında toplam enerji arzında ithalata bağımlılık oranı %70,2’dir (ETKB, 2020). Türkiye’nin petrol ithalatına bağımlılığı %91,45’ken, doğalgaz ithalatına bağımlılığı %99,01 ve taş kömürü ithalatına bağımlılığımız %98,08’dir. (Tablo 40). Elektrik enerji üretimine baktığımızda, Türkiye’de yerli kaynaklardan elektrik üretim oranı 2005 yılında %52,6 iken 2021 yılına gelindiğinde %59,5 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de 2021 yılında elektrik enerjisinin üretiminin kaynaklarına göre dağılımına baktığımızda kömür %31,4, doğalgaz %32,7, hidroelektrik %16,8 ve yenilenebilir enerji %16,6 oranında kullanılmıştır. Türkiye’de teknolojik ve ekonomik gelişmelerle paralel artan elektrik enerjisi talebini karşılamak amacıyla ithal kömür ve doğalgaz tercih edilmiştir. Ekonomik açıdan dışa bağımlılığı yüksek ürünlerin oranını azaltmak 80 amacıyla Türkiye’nin potansiyel enerji kaynaklarının kullanımının son yıllarda artış gösterdiği görülmektedir. Özellikle yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payının 2005 yılında %0,12’den 2021 yılında %42,5’e çıkmış olması bunun göstergesidir. Ancak ithal fosil yakıtların elektrik enerjisindeki payı %45,1’dir (EPDK, 2021b, s.3). Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin enerji talebini karşılamada ithalata bağımlılığı, sağlamlık perspektifi açısından riskli bir konumda olmasına neden olmaktadır. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar kısa ve uzun dönemde Türkiye’nin GSYİH, istihdamı ve üretimi üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır. Ayrıca ithalata bağımlılık bölge ülkeleri ile siyasi ilişkilerinde dengesizlik oluşturmaktadır. Özellikle bölgedeki savaş, siyasal kargaşalar, terör faaliyetleri doğrudan enerji ticaretini ve iletim hatlarını etkilemektedir (Bayraç, 2020, s.18). Enerji ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki Türkiye’nin ekonomi politikalarını belirlenmesinde belirleyici rol oynamaktadır. Literatürde Türkiye’de bu ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılan nedensellik analizlerinde enerjiden ekonomik büyümeye tek yönlü ve çift yönlü birbirine bağlı ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle ithalata bağımlılığı azaltmak için kaynak çeşitlendirmesi yapılmış, sürdürülebilir enerji arz ve talep politikaları Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi için temel şart teşkil etmektedir (Güner ve Azgün, 2019, s. 140). Türkiye’nin 2019-2023 yıllarını içeren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanmış stratejik planına bakıldığında, sürdürülebilir ekonomik büyüme politikaları çerçevesinde 7 temel amacın belirlendiğini görmek mümkündür. Bunlar: Sürdürülebilir enerji arz ve talep güvenliğinin sağlanması, Enerji verimliliğini artırılması ve karbon salınımının azaltılması, Enerji kaynaklarında yerlileşmenin artırılması, Enerjide yönetim ve piyasa kapasitesini güçlendirme, Enerji alanında yerli teknolojilerin geliştirilmesi, Öngörülebilir piyasa çalışmalarının artırılması, Madencilik alanında üretim kapasitesini artırmaktır (ETKB, 2019, ss.22-25). Politika ve hedefler incelendiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim kapasitesinin artırılması, linyit kömürünün üretiminin artırılması, nükleer güç 81 santrallerinden elektrik enerjisi üretilmesine yönelik çalışmalar yapılacağı tespit edilmiştir. Türkiye’nin elektrik talebini hangi kaynaklardan karşılayacağına yönelik Bloomberg New Agency Finance (2014) ve IRENA (2020) kuruluşlarının oluşturduğu, mevcut politikaların devam ettiği ve hedef politikaların gerçekleştiği üzerine yapılmış farklı senaryolara baktığımızda ekonomik olarak enerji açığına neden olan ithalatına bağımlı olduğumuz enerji kaynaklarının azalacağı görülmektedir. Tablo 45. Farklı Senaryolar Altında Türkiye’nin 2030 yılı Kurulu Güç Projeksiyonları (GW) IRENA BLOOMBERG NEW ENERGY FİNANCE GW 2010 Referans Remap 2030 Resmi Mevcut Yenilenebilir Seneryo (Yenilenebilir Plan Politikalar Enerji 2030 2030 Enerji Odaklı) 2030 2030 Kömür 10,6 17 17 35 32,4 16,4 Doğalgaz 16,5 24,9 21,2 25 27,9 27,9 Hidroelektrik 14,6 43,9 44,1 36 27,4 34 Yenilenebilir 0,9 43,2 46,7 55 26,6 51,1 Diğer 0,1 1,5 4 1 0,01 0,02 Petrol 2,1 1,2 1,2 1 0,8 1,04 Nükleer 0 1 12 12 4,8 4,8 Toplam 44,8 143,7 146,2 165 119,91 135,26 Tablo 45’den elde edilen verilere göre 2030 Türkiye’nin kurulu güç kapasitesinde yenilenebilir enerjinin payının önemli oranda artacağı görülmektedir. Ayrıca mevcut politikalar çerçevesinde linyit kömür rezervlerinin daha etkin kullanılmasına yönelik politikaların kömür kullanılmasını artıracağı tahmin edilmektedir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta nükleer enerjinin Türkiye’nin güç kapasitesine eklenmesidir. Ayrıca doğalgaz kullanımının kısıtlı oranda artışı ve petrolün güç kapasitesinde kullanımının azalması, enerji üretiminde fosil kaynaklı yakıtların oranının azalıp yenilenebilir enerjinin payının artacağı düşünülmektedir. 82 Sağlamlık kriteri açısından Türkiye’nin enerji kaynak yapısı değerlendirildiğinde, enerji arzındaki risk oranını azaltmak için enerji üretiminde dengeli bir dağılımla farklı kaynaklardan elde edilmesi gerektiği görülmektedir. Ancak gelecek senaryoları da göstermektedir ki, Türkiye enerji dönüşüm sürecinde bulunması nedeniyle önümüzdeki yıllarda uygulanacak politika ve yatırımların kaynak dağılımını nasıl etkileyeceği belirsizliğini korumaya devam etmektedir. Bu da öngörülebilir bir piyasanın oluşmasını engellemektedir. 2.1.2. Egemenlik Egemenlik perspektifi, dış aktörlerden gelebilecek enerji güvenliği tehditlerine çözüm aramaktadır. Bu perspektifte tehdit, ambargolar, enerji kaynaklarına sahip devletlerin pazar gücünü kötüye kullanması, kasıtlı terör eylemleri gibi nedenlerden ortaya çıkmaktadır. Egemenlik perspektifinde göre enerji kaynakların çeşitlendirilmesi, ithal kaynakların yerli kaynaklarla ikame edilmesi, tek bir tedarikçinin rolünü zayıflatılması ve daha güvenilir tedarikçilere geçilmesi, enerji sistemleri üzerinde askeri, siyasi ve/veya ekonomik kontrolün artırılması enerji arz güvenliği risklerini azaltma stratejileridir (Cherp ve Jewell, 2011, s.204). Bu sebeple enerji jeopolitiği ağırlıklı olarak petrol, kömür, doğal gaz rezerv bölgeleri, söz konusu kaynakların taşınmasında kullanılan ulaşım coğrafyası ve ilgili enerji kaynaklarının talep coğrafyasına odaklanmaktadır (Sevim, 2012, s. 4382). Türkiye’nin enerji arz güvenliğini egemenlik perspektifi açısından incelemek için enerji kaynaklarına ve tedarik zincirine bakmamız gerekmektedir. Türkiye’nin enerji arzı karışımındaki en önemli yakıt doğal gazdır. Toplam enerji talebi içindeki payı yaklaşık %35’tir. Ancak Türkiye, doğal gazda önemli ölçüde ithalata bağımlı bir ülkedir ve ithalatın büyük bir kısmı Rusya’dan karşılanmaktadır. 2020 yılında Türkiye doğalgaz ithalatının %33,59’u Rusya’dan, %24’ü Azerbaycan’dan, %11,06’ı İran’dan, %11,58’i Cezayir’den, %2,82’i Nijerya’dan ve %16,95’i spot ithalatın yapıldığı diğer ülkelerden karşılanmıştır. Doğalgaz ithalatının %68,67’i boru gazı yoluyla, %31,33’i LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) yoluyla sağlanmaktadır. 83 Türkiye doğalgaz ithalatında dış aktörlerden gelebilecek enerji tehditlerine açık konumdadır. Özellikle boru gazı hattıyla bağımlı olduğu sadece 3 çevre ülke olması, enerji arz güvenliği açısından sorun teşkil etmektedir. 2014 Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan gaz stres testleri bize göstermektedir ki Güneydoğu Avrupa Bölgesi ve Türkiye ani gaz arzı sıkıntılarına karşı tedarikleri en kısıtlı bölge olarak görülmektedir. Bunun temel nedeni olarak da bölgesel bağlantı projelerinin gecikmesi ve LNG yatırımlarının azlığı gösterilmektedir (Vladimirov ve Özenç, 2015, s.13). Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan 2023 Stratejik planı çerçevesinde doğalgaz ithalatında ülke çeşitlendirilmesine gitmek ve Rusya’ya bağımlılığı azaltmak amacıyla LNG ithalatına öncelik verilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin eksik olduğunu düşündüğü gazlaştırma terminalleri, depolama tesis yatırımları ve ayrıca mevcut terminal ve tesis kapasitelerini artırarak doğalgazda boru gazına bağımlılığı azaltmak istemektedir. Bu amaçla kurulan ve faaliyette olan dört adet LNG terminali bulunmaktadır. Beşinci terminal olacak Hatay Dörtyol LNG (FSRU) tesisinin kurulması için 2017 yılında lisans verilmiştir (EPDK, 2020a). Artan gaz talebi beklentilerine dayanarak Türkiye, gaz ithalat altyapısını genişletmek için mevcut boru hatlarının kapasitesinin artırılmasının yanında Rusya'dan Türk Akımı ve Azerbaycan'dan TANAP gibi yeni boru hatlarının devreye alınması önem taşımaktadır. Ayrıca gaz tedarikinde ülke çeşitlendirmesi için asgari 27 milyar TL (4,3 milyar Avro) tutarındaki LNG ve yeraltı doğal gaz depolama yatırımları öncelikli yatırımlar olarak değerlendirilmektedir (IEA, 2021, s. 26). Türkiye’nin petrol ithal ettiği ülkelere baktığımızda, %50 oranında yakın coğrafyamızda bulunan Irak ve Rusya’dan yapıldığını görmekteyiz. Türkiye'nin sahip olduğu boru hattı Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru hattıdır. Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan savaşlar ve kargaşa petrol boru hatlarının güvenliği problemini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca %91,45 oranında dışa bağımlı olduğumuz petrolde %50 oranında iki ülkeden ithalat yapmamız enerji arz güvenliğinde kırılgan bir yapı oluşturmaktadır. 84 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan 2023 Stratejik planı çerçevesinde Petrol ve doğalgaz ihtiyacının yurtiçi kaynakları ile karşılanması politikası çerçevesinde Akdeniz ve Karadeniz'de açık deniz gaz rezerv potansiyelinin belirlenmesine yönelik arama çalışmaları da devam etmektedir. Karadeniz'deki Tuna-1 Bölgesi'nde TPAO tarafından Sakarya Gaz Sahasının keşfedilmiştir. Tahmini 320 milyar metreküp doğal gaz rezerv tabanıyla, ülkenin yıllık gaz tüketiminin yaklaşık altı ila yedi yılına denk gelen, Türkiye tarihindeki en büyük gaz keşfidir. Sahanın büyüklüğü ve açıklanan üretim hedefi tarihi (2023) dikkate alındığında, orta vadede Türkiye'nin doğal gaz ithalatına bağımlılığını %36 ve enerji ithalat faturasını %10 oranında azaltabileceği düşünülmektedir (IEA, 2021, s. 146). Son yıllarda Türkiye ve çevre ülkelerde yaşanan siyasi krizler enerji arzını da etkilemektedir. 2006 yılında Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan doğal gaz krizi sonrasında Türkiye’nin Batı Hattından gelen doğal gazın azalması, İran’ın teknik sorunlar ve iç tüketimini karşılayamadığı gerekçeleriyle ihraç ettiği doğal gazı kış aylarında kesmesi, yeterli depolama kapasitesine sahip olmayan Türkiye’nin boru hatlarından gelen doğal gazda arz sıkıntısı yaşamasına neden olmuştur. Yaşanan enerji krizlerinden ve fiyat şoklarından etkilenmeyi azaltmak için Türkiye’nin enerji arzında egemenlik perspektifi açısından enerji kaynakların çeşitlendirilmesi ve yerlileştirilmesi önem arz etmektedir. Türkiye 11. Kalkınma Planı’nda enerji arz güvenliğini artırmak, ithalata bağımlılığı azaltmak ve enerji üretiminde doğalgazın payını düşürmek için bir dizi stratejiyi devreye sokmuştur. Bunların başında yerli enerji kullanımını artırma çalışmaları kapsamında toplam 375,8 TWh elektrik talebine dayalı olarak yerli kaynaklardan 219,5 TWh elektrik üretimi gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Türkiye'nin yerli kaynakları kullanmaya yönelik enerji stratejisinin kritik bir ayağı, güneş ve rüzgarın son on yılda yaşadığı önemli maliyet düşüşleriyle desteklenen yenilenebilir enerjinin genişletilmesidir. Türkiye, 2017-27 döneminde yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilmesini teşvik etmeye devam etmeyi ve güneş ve rüzgar kapasitesinin her biri 10 gigawatt (GW) devreye almayı hedeflenmektedir (IEA, 2021, s.105). 85 Ayrıca 7.500 MW'lık yeni yerli kömür (linyit) santrali kapasitesi inşa edilmesi ve 4.800 MW’lık Akkuyu nükleer enerji santralinin işletmeye alınması planlanmaktadır (T.C. Cumhurbaşkanlığı, 2019). 2.1.3. Esneklik Esneklik perspektifi ise, temelde yedek üretim kapasiteleri, stoklama, acil durum planları ve tedarikçilerin yapısına odaklanırken, daha geniş manada enerji piyasalarının oluşturulması sorunlarına, etkin uzun dönemli enerji yatırım zorluklarına, teknolojik değişikliklere ve piyasa düzenleyicilerindeki değişiklere nasıl uyum sağlanacağı sorunlarına odaklanmaktadır. Enerji sistemlerinin, piyasaların, teknolojilerin ve toplumların karmaşık yapısı, belirsizliği ve doğrusal olmaması nedeniyle geleceği doğası gereği öngörülemez ve kontrol edilemez olarak görmektedir. Esneklik perspektifi, doğası gereği belirsiz olan bu tür riskleri analiz etmeye, ölçmeye veya en aza indirmeye odaklanmak yerine, riskleri yayarak ve sürprizlere hazırlanarak herhangi bir tehdide karşı koruma sağlayan enerji sistemlerinin daha güçlü özellik kazanmalarını amaçlamaktadır. Piyasa düzenleyicileri açısından da arzın, talebin ve fiyatlandırmanın öngörülebildiği bir piyasa hedeflemektedir. (Cherp ve Jewell, 2011, s.5). Esneklik perspektifi kapsam bazında elektrik sektörü sistemlerine daha fazla önem vermesine rağmen, tüm enerji sektörlerinde bölgesel ve ulusal her türlü tehdide karşı ülkelerin hazırlıklı olmasını hedeflemektedir. Türkiye’nin enerji arz güvenliğini esneklik perspektifi açısından incelemek için enerji piyasa yapısına bakmamız gerekmektedir. Küreselleşmenin hızla devam ettiği günümüzde ülkeler açısından genel olarak enerjinin ve özel olarak elektriğin artan önemi, giderek daha karmaşık hala gelen enerji sistemlerinin sorunsuz işleyişini zorlaştırmaktadır. Özellikle Türkiye’nin enerji piyasasındaki aktörlerin artırılması rekabet ortamı oluşturmak için önem arz etmektedir. Bu nedenle özelleştirmelerin rekabet ortamını artırmada ve piyasa fiyatının dengelenmesine etkisi büyüktür. Türkiye’nin elektrik sektörüne baktığımızda yıllar içerisinde üretim, iletim, dağıtım faaliyetlerinin tekel tarafından gerçekleştiği dikey bütünleşik yapıdan, yıllar içerisinde her faaliyetin birbirinden ayrıştırıldığı, perakende de rekabet serbestisini sağlayarak son tüketicilerin maliyet avantajından yararlanmasına imkân sağlayan bir yapıya dönüştüğü görülmektedir. 86 2001’den bu yana Türkiye enerji piyasasının neredeyse tüm segmentleri, elektrik sektörüne benzer şekilde yaygın bir serbestleştirme ve özelleştirme sürecinden geçmiştir. Elektrik Piyasası Kanunu (2001), Doğal Gaz Piyasası Kanunu (2001) ve Petrol Piyasası Kanunu’nun (2003) kabul edilmesiyle, enerji sektörünün büyük bölümünde kapsamlı bir serbest piyasa yapısı oluşturulmuştur. Bu kanunlarla ilişkili uygulama yönetmelikleri ve kuralları tamamlanmış ve büyük ölçüde yürürlüğe girmiştir. 2002’de kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) elektrik piyasasına ek olarak petrol, LPG ve doğal gaz piyasalarında da düzenleme ve lisanslama süreçlerini yürütmektedir. Kömür, EPDK düzenlemeleri kapsamının dışındadır ve büyük ölçüde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından düzenlenmektedir. 2004 yılında çıkarılan Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi ile Türkiye'nin elektrik dağıtım bölgesi teknik/mali etkenler dikkate alınarak 21dağıtım bölgesine ayrılmıştır. 2013 yılında TEDAŞ'ın tüm dağıtım bölgeleri özelleştirilmesi tamamlanmış ve devlet dağıtım sektöründe işletmeci konumundan çıkarak denetleyici konumuna geçmiştir (ÖİB, 86039450-622 sayılı resmi yazı, 2013). 2020 yılı itibariyle elektriğin üretim ve dağıtımında özelleştirilme tamamlanmıştır. Elektrik iletim faaliyeti ise kamu tarafından yapılmaya devam etmektedir (Demirtaş ve Tarı, 2021, s.153). Türkiye'de son yıllarda enerji piyasalarının serbestleşmesi ve rekabetçi yapı kazanmasına yönelik önemli adımlar atılmasına rağmen enerji arz güvenliğinin esneklik esneklik açısından geliştirilmesinin önünde birçok engel bulunmaktadır. Bunların başında elektrik ve doğal gaz sektörlerinde kamunun piyasa hakimiyetin devam ettiği önemli alanlar bulunmaktadır. Bunlar fiyat rekabetini önündeki en önemli engelleri oluşturmaktadır. Türkiye’nin enerji piyasasındaki sorunların başında TETAŞ/EÜAŞ’ın kontrolündeki Yİ ve YİD’e dayalı doğal gaz santralleri gelmektedir. Toplam üretimdeki payı %15 olan bu santraller, uzun vadeli garantili satış sözleşmeleri kapsamında uzun yıllardır faaliyet göstermektedir. Bu santraller, özel sektör SÜŞ’lerinin sahip olduğu daha yeni doğal gaz santrallerine kıyasla daha az verimli oldukları için çoğunlukla iki katı fazla gaza ihtiyaç 87 duymaktadır. Bu durum toplam enerji arzında birim başına düşen elektrik enerjisi başına tüketilen gaz miktarının artmasına neden olmaktadır (Taranto ve Saygın, 2019). Özel sektör 2020 yılı itibariyle Türkiye’deki toplam elektrik üretim kapasitesinin %78,2’sine sahip olsa da (EPDK, 2021b) piyasa fiyatlarının yalnızca piyasa dinamiklerine göre belirlendiği söylenemez. Türkiye ulusal enerji stratejisinin bir parçası olarak yenilenebilir enerji, yerli kömür ve rezerv kapasite mekanizmalarını desteklemeye dönük doğrudan ve dolaylı uygulamaları bunu engellemektedir. Ayrıca 2020 yılı itibariyle elektrik Türkiye’deki toplam elektrik üretim kapasitesinin %18,97’sini kontrol eden EÜAŞ’ın (EPDK, 2021b) varlığı enerji borsasının gelişmesini engellemektedir. Özellikle ithalata bağımlı olduğumuz gaz piyasasında küresel ve bölgesel risk dönemlerinde BOTAŞ’ın ticareti ve öngörülebilir piyasayı sınırlaya sübvansiyonlar vermesine neden olmaktadır. Fiyatlardaki dalgalanmalardan en az şekilde etkilenmek için yapılması gereken tüketicileri desteklemeye dönük sübvansiyonlar gerekli olduğunda maliyete dayalı fiyatlandırma düzenine müdahale etmeyen mekanizmalar geliştirilmesi gerekmektedir (Taranto ve Saygın, 2019). Elektrik piyasasındaki sorunlardan birisi de yerli üretilen kömürün düşük kalorili olması ve piyasa faaliyetinin sınırlı olmasıdır. Yerli kömürden elektrik üretiminin artırılmasına yönelik Türkiye’nin strateji planlarına rağmen linyitin elektrik üretimindeki payı %12,98’dir. Yerli kaynak kömürün düşük kalorisi nedeniyle nakliyatı ekonomik olmadığı için madenciliğe entegre çalışmaktadır. Bu da piyasa faaliyetini sınırlamaktadır. İthal kömürün elektrik üretimindeki payı %21,24’tür (EPDK, 2021b). Yerli kaynaklardan elektrik üretimine yönelik kömür tedariki, düşük kalorili kömürün nakliyatı ekonomik açıdan elverişli olmadığı için genel olarak madencilikle entegre edilmiştir. Dolayısıyla elektrik üretimine dönük yerli kömür üretiminde piyasa faaliyeti sınırlıdır. İthal kömürden elektrik üretimine bakıldığındaysa, uluslararası ticaretin hâkim olduğu piyasa koşulları söz konusudur ve ithal kömür fiyatlarındaki piyasa dalgalanmaları Türkiye’nin enerji arz güvenliğini tehdit etmektedir. (Taranto ve Saygın, 2019). Türkiye’nin ulusal elektrik sisteminin esnekliğini artırmak için yenilenebilir enerji kaynaklarının şebeke entegrasyonunun artırılması gerekmektedir. Ulusal enerji ajansı, yenilenebilir enerjinin şebeke entegrasyonu zorluklarını aşmak için üç temel faktör 88 belirlemiştir. Bunlar değişken yenilenebilir enerji kaynakların kapasitesinin coğrafi yayılımı, yenilenebilir enerji sistemlerinin çıktısının iyi bir şekilde eşleştirilmesi için talep büyüklüğü (daha büyük sistemler daha dayanıklıdır), depolama kapasitesinin artırılması ve termik santrallerin olanaklı kıldığı daha esnek bir sistemdir. Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sistemlerine entegrasyon sürecinde orta düzeye yakın bir seviyededir. Bunda değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının sistem içindeki payının düşük olması ve sistemin işeyişinde küçük değişiklikler yapabilecek kapasiteye sahip olmasının payı yüksektir. Türkiye’nin yüksek değişken yenilenebilir enerji üretimi kapsamında enerji tedarikinin sağlamlığı için değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının sistem içindeki payının %30’un üzerine çıkarması gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin belli bölgelerinde toplanmış yenilebilir enerji kurulu gücünün dağıtılması ve enerji talep büyüklüğünün daha fazla olduğu batı bölgelerindeki yatırımların artırılması gerekmektedir. Burada en önemli sorun kurulu gücün belli bölgelerde toplanmasıdır. Bunu azaltmak için kurulu güç kapasitesini daha güçlü şebekelere ve yüksek talebe sahip bölgelerde konumlandırmak üzere sistem odaklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir (Saygın vd., 2019, 16). Türkiye’de elektrik arzı doğuda hidroelektriğe, batıda doğal gaza dayalı üretime ve ülkenin bütününe dağılan çeşitli alanlarda da kömüre dayanmaktadır. Elektrik talebi ise batı bölgelerinde bulunan büyük sanayi ve ekonomik faaliyetlerin olduğu devasa talep merkezi ve güneydoğu bölgesindeki mevsimsel zirai talebine dayanan talep merkezleriyle karakterize bir yapıya sahiptir. Bölgesel arzla talep arasındaki bu kısmi dengesizlik ülkenin doğusundan batısına iletim şebekelerinin tıkanmasına neden olmaktadır. Ayrıca güneş enerji kaynaklarının en fazla olduğu bölge güney bölgeleridir. Bu durum şebeke kısıtları nedeniyle üretimin önemli bir kısmının (%3’e ulaşması beklenmekte) kaybedileceğini göstermektedir. Artan yenilenebilir enerji yatırımları ve düşük karbonlu enerjiye geçiş hedefleri kapsamında termik santrallerinin azaltılması çalışmaları ek şebeke yatırımlarına ihtiyacı artırmaktadır. SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin (2019) araştırmasına göre 2026’ya kadar yapılacak ek şebeke yatırımlarından %20 oranında tasarruf edilebileceğini söylemektedir (Saygın vd., 2019, 13). 89 Gaz piyasasına baktığımızda ise yapılan birçok olumlu değişikliğe rağmen, kamuya ait BOTAŞ'ın gaz piyasasındaki hakim konumu devam etmektedir. BOTAŞ, 2017'deki %80 olan pazar payını, 2020'de %90,84'e çıkarmıştır. Bu, 2001 yılında BOTAŞ'ın pazar payını 2009 yılına kadar %20'ye düşürme yükümlülüğü getiren Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile tezat bir durum oluşturmaktadır (IEA, 2021, s.16). Türkiye’nin artan enerji talebini karşılamak için önemli yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak yapılan yatırımların enerji arz güvenliğini esneklik açısından geliştirecek şekilde planlanması önem arz etmektedir. Enerji piyasasında fiyat rekabetinin oluşması için piyasa oyuncularının artırılması, bölgesel dengesizlikleri giderecek ve enerji verimliliğini artıracak şebeke eklentilerinin yapılmasına ve yerli kaynakların enerji sistemleri içindeki payının artırılması enerji arz güvenliğinde sistem esnekliğini artıracak başlıca çalışmalardır. 3. TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASININ ANALİZİ 3.1. Türkiye Enerji Sektörü Politikalarının Gelişimi Bir ülkenin ekonomik büyümesinde en önemli etki imalat sektörü başta olmak üzere sanayi sektörünün ülke ekonomisine etkisidir. Teknolojik gelişmeler, nüfus artışı ve üretim sektörlerinin çeşitlenmesi gibi sebeplerden dolayı tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de enerji tüketimi ve maliyetleri enerji politikaları oluşturulurken önemli yer tutmaktadır. Özellikle enerji politikaları oluşturulurken ülkenin gelişmesinde majör rol oynayan enerji tüketiminin en yoğum olduğu sanayi sektöründe enerjinin etkin kullanımı, enerji verimliliği ve enerji tasarrufu gibi çalışmalara ağırlık verilmektedir (Sögüt, 2012, s.72). Türkiye’nin enerji arz dağılımı verilerine göre sanayi sektöründe en çok kullanılan enerji türleri sırasıyla elektrik, doğalgaz, petrol ürünleri, taş kömürü ve koktur. Sanayi sektörü enerji arz analizine bileşenlerine baktığımızda sanayi sektörünün 2020 yılında fosil yakıt kaynaklı enerjiye bağımlı %73’tür (ETKB, 2021). Özellikle taş kömürü ve kok gibi enerji verimliliği düşük ve çevresel zararları olan maddelerin sanayi sektöründe önemli girdi maddelerinden birisi olarak kullanılması ekolojik zararların yanında düşük verimden dolayı maddi zararlarda vermektedir. 90 Türkiye’nin enerji tüketiminde sanayi sektörü haricinde ulaştırma, konut, ticaret ve hizmet sektörleri öncü rol oynamaktadır. Türkiye 2015-2020 yılları arasında enerji tüketimi konut sektöründe %34,8 ve ulaştırma sektöründe %9 artarken ticaret ve hizmetler sektöründe %14’lük bir düşüş gerçekleşmiştir. 2020 yılı itibariyle ulaştırma sektöründe %94,4 ile en büyük pay karayollarınındır. Kara taşıtlarında %99,5 ile en çok kullanılan madde petrol ürünleri, %0,5 ile de bioenerjik yakıtlar ve doğalgazdır. Ayrıca konut sektörünün enerji tüketiminde fosil yakıtların oranı %70’tir (ETKB, 2021). Bu veriler göstermektedir ki sanayi, ulaşım ve konut sektörlerinde Türkiye’nin enerji tüketimi fosil yakıtların ithalatına bağımlı durumdadır. Ancak 2005 yılından itibaren Türkiye, dünya enerji piyasası fiyat dalgalanmalarının ekonomiye etkisini azaltmak, yerli enerji kaynaklarına yönelmek, enerji maliyetlerini düşürmek ve enerji verimliliğini artırmak amacıyla başta nükleer enerji olmak üzere yenilenebilir enerjilere olan yatırımın artırılması amacıyla politikalar oluşturulmaya başlanmıştır. Yerli enerji politikaları kapsamında enerji sektöründe devlet yatırımları artış göstermiş ve yenilenebilir enerji panellerinin üretimi için özel sektör teşvikleri yine devlet tarafından verilmeye başlanmıştır. Türkiye 11. Kalkınma Planı çerçevesinde 2023 yılına yönelik, ekonomik hedeflerinin gerçekleştirilmesi için enerji arz ve talep güvenliğine yönelik politika projeksiyonu oluşturmuştur. Bu politikalarda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yapılacak çalışmalar ön plana çıkmaktadır. Ayrıca Akkuyu nükleer enerji santralinin faaliyete geçirilmesi ve kömürle enerji üretilen santrallerde yerli kömürün kullanım oranın artırılması diğer stratejik politika hedefleridir. Bu bölümde Türkiye’nin enerji politikaları, enerji çeşitlerine göre alt başlıklar halinde incelenecektir. 3.1.1. Fosil Yakıt ile İlgili Enerji Politikaları Türkiye’nin fosil kaynaklara yönelik politikaları zaman içinde değişiklik göstermiştir. Fosil kaynaklara yönelik belirlenen politikalar, yerli kaynakların daha verimli kullanılması üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin bilinen fosil kaynakları olan linyit ve taşkömürünün kaynaklarımızın elektrik üretimine katkısının artırılmasına yönelik 91 çalışma stratejileri belirlenmiş, termik santrallerde ise enerji verimliliği yüksek ithal taşkömürünün kullanılması çalışmaları başlatılmıştır. Fosil enerji kaynakları bakımından enerjide dışa bağımlılık noktasında net ithalatçı ülke konumundadır. 2020 yılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türkiye, enerji arzının petrolde %91,45, doğalgazda %99,01, taş kömüründe %98,08 olmak üzere toplamda %70,2’lik bölümü ithalat ile karşılanmıştır (ETKB, 2021). Türkiye enerji üretiminde fosil yakıtlara ileri derecede bağımlı olduğu için Türkiye’nin enerji arz sektörünün sera gazı emisyonunun %70’i geçmektedir. Kömür, petrol ve doğalgazın enerji arzındaki payı 2020 yılı itibariyle %83,4 ve ithalata bağımlılık oranı %70,27’dir. Türkiye’de kömür rezervi açışından orta derecede linyit ve düşük miktarda taş kömürü rezervi bulunmaktadır. Linyit kömürünün ısıl değeri düşük, taş kömürü rezervinin ısıl değer yüksektir. Toplam dünya kömür rezervinin yaklaşık %2,1’i ülkemizde bulunmaktadır. 2020 yılı itibariyle linyit rezervi 19,3 milyon ton, taş kömürü rezervi 1.308,5 milyon ton olarak tespit edilmiştir. 2005 yılından itibaren enerji üretiminde yerli kaynaklara önem verilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması hedefleri çerçevesinde yeni kömür sahalarının bulunması ve bilinen sahaların geliştirilmesi politikasına geçilmiştir. 2005-2020 yılları arasında yaklaşık 10,8 milyar ton rezerv artışı sağlanmıştır. 2005 yılında 8,3 milyar ton olan linyit rezervleri 2020 yılı sonu itibariyle 19,3 milyar tonu aşmıştır. Türkiye 11. Kalkınma Planı çerçevesinde elektrik enerjisi üreminde 2019 yılında 10.664 MW olan yerli kömüre dayalı kurulu güç yapısını 2023 yılında 14.664 MW’a çıkarmayı hedeflemektedir (ETKB, 2019). Yine 2023 hedefleri arasında İthal kömür kaynaklı üretim santrallerinin yerli kömür kaynaklı üretim santrali haline dönüştürülmesi bulunmaktadır. Türkiye’nin doğalgaz arz-talep dengesine ilişkin çalışmalara bakıldığında yıllık gaz talebinin karşılanmadığı görülmektedir. Doğalgazda 2020 yılı itibariyle %99,01 oranında ithalata bağımlı olan Türkiye’nin, doğalgazda fiyat-üretim dengesinde kırılgan bir yapının olduğunu göstermektedir. Doğalgazın sadece ısı enerjisinde kullanılmasının yanında elektrik üretiminin %22,7’si de doğalgazdan karşılanmaktadır. 92 Türkiye’nin doğalgaz ithalatında ülke çeşitlendirmesinde gidilmemesi ve belli ülkelerle sınırlı kalınması, enerji arz güvenliği sorununu ortaya çıkarmıştır. 2020 yılında gaz ithalatının %68,6’sı Rusya (%33.59), İran (%11.06) ve Azerbaycan’dan (%24) gerçekleştirmiştir. Enerjinin sosyoekonomik yönü göz önünde bulundurulduğunda, doğalgazda ithalata bağlılık nedeniyle ülkeler arası yaşanabilecek siyasi krizleri, fiyat dalgalanmaları ve kur şoklarını Türkiye’nin dış ticaret dengesini olumsuz yönde etkileyecektir. Enerji’de arz güvenliği sorununu çözme politikası olarak Türkiye depolama yatırımlarına hız vermiştir. Halen mevcut olan Kuzey Marmara Doğal Gaz Depolama Tesisisi’nin genişletilmesi ve Şubat 2017 yılında açılan Tuz Gölü bölgesine doğalgaz depolama tesisinin genişletilerek 2023 yılında toplam doğalgaz depolama kapasitesinin 10 milyar Sm3 ve geri üretim kapasitesinin de 155 milyon Sm3/gün'e çıkarılması hedeflenmektedir (ETKB, 2019). Doğalgazda ülke çeşitlendirmesine yönelik son yıllarda yapılan çalışmalarda boru hatlarından ziyade maliyet avantajından dolayı LNG üzerine odaklanılmaktadır. 27 milyar TL (4,3 milyar Avro) tutarındaki LNG ve yeraltı doğal gaz depolama yatırımı da bunun bir göstergesidir (IEA, 2021, s. 26). Petrol bakımından ülkemiz %91,45 oranında dışa bağımlı bir ülkedir. Ham petrolün 2020 yılı itibarıyla dünya enerji talebinin %31,2’sini karşıladığı düşünüldüğünde, enerji fiyatları açısından ülkemizin kırılgan bir yapıda olmasına sebebiyet vermektedir. Dünya üretilebilir petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %72'lik bölümü, ülkemizin yakın coğrafyasında yer alması, ülkemizin petrol arama çalışmalarına önem vermesine sebebiyet vermiştir. Türkiye’de ilk petrol arama çalışmalarına 1887 yıllarına kadar gitmektedir. O günden bugüne Türkiye’de küçük ölçekli birçok kuyu bulunmasına rağmen verimlilik-maliyet analizi açısından yüksek kapasiteli yatak bulunamamıştır. (https://www.petform.org.tr/arama-uretim-sektoru/turkiyede-petrol-uretimi). Türkiye’nin petrol ithal ettiği ülkelere baktığımızda %72 oranında yakın coğrafyamızda bulunan, Rusya, Kazakistan ve Irak’tan yapıldığını görmekteyiz. Türkiye'nin sahip olduğu boru hattı Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru hattıdır. 93 Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan savaşlar ve kargaşa petrol boru hatlarının güvenliği problemini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca 2020 yılı itibariyle %91,45 oranında dışa bağımlı olduğumuz petrolde %72 oranında üç ülkeden ithalat yapmamız enerji arz güvenliğinde kırılgan bir yapı oluşturmaktadır. Petrol ve doğalgaz ihtiyacının yurtiçi kaynakları ile karşılanması politikası çerçevesinde Karadeniz ve Akdeniz'deki deniz alanlarında sahalarında çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle petrol çıkarma teknolojilerinin gelişmesi derin su havzalarında arama çalışması yapılmasına imkân tanımaktadır. Türkiye 11. Kalkınma Planı çerçevesinde 2023 yılına kadar kamu tarafından gerçekleştirilen petrol üretim miktarı 40.000 varil/gün’den (2019) 70.000 varil/gün’e çıkarmayı hedeflemektedir. Bunu gerçekleştirmek için 2023 yılına kadar Akdeniz ve Karadeniz’de kamu tarafından yapılacak deniz sondajı sayısının 6’dan (2019) 28’e çıkarılması, Akdeniz ve Karadeniz’de kamu tarafından yapılacak 3B (üç boyutlu) sismik arama alanının 24.880 km2’den (2019) 77.987km2’ye genişletilmesi ve geleneksel olmayan (ankonvansiyonel) yöntemlerle kamu tarafından açılacak arama kuyusu sayısının 3’ten (2019) 23’e çıkarması hedeflenmektedir (ETKB, 2019, s.48). 3.1.2. Nükleer Enerji İle İlgili Enerji Politikaları Dünya enerji üretiminde en çok kullanılan birincil enerji kaynaklardan birisi olan nükleer enerji, Türkiye’nin elektrik üretiminde 2023 yılında yer almaya başlayacaktır. 2023 yılında ihaleleri yapılan ve yapım çalışmaları başlayan iki nükleer santralin ünitelerinin işletmeye alınması ve üçüncü nükleer santralin inşaatına başlanması planlanmaktadır. Türkiye’nin nükleer enerji santral kurma hayali 1965 yılına kadar dayanmaktadır. 1956 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na üye olan Türkiye’de ilk santral kurma çalışmalarına 1965 yılında başlamıştır. 1974 yılında Akkuyu sahası ilk nükleer santralin kurulması için uygun bir saha olarak belirlenmiş ve etüt çalışmaları yapılmıştır. 1977- 2009 yılları arasında dört kez nükleer santral ihalesi açılmasına rağmen bir ilerleme kaydedilememiştir. 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Santralın Kurulması için bir antlaşma imzalanmış ve çalışmalara 94 başlanmıştır. Antlaşma uyarınca santralin ekonomik modeli yap - sahip ol - işlet modeline dayanmaktadır. Anlaşma uyarınca kurulacak nükleer santral, 4 ünite VVER-1200 tipi (AES-2006) 4 reaktör ile toplam 4800 MW kurulu güce sahip olacaktır. Nükleer santralin toplam işletme ömrü 60 yıl olacaktır (ETKB, 2016, s.48). Akkuyu nükleer santralinin inşaatının finansmanı için Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. adlı proje şirketi kurulmuş ve tam yetkili kılınmıştır. Tüm kuruluş finansmanını Rus şirketi üslenmiştir. Ancak elektrik satın alım anlaşması uyarınca, Akkuyu nükleer santralinin ilk iki ünitesinde üretilecek elektriğin %70’ini, üçüncü ve dördüncü ünitelerde üretilecek elektriğin ise %30’unu her bir ünitenin işletmeye alınmasından itibaren 15 yıl süreyle ağırlıklı ortalama 12,35 ABD sent/kWh’den (ETKB, 2016, s.49) (fiyat limiti üst tavanı 15,33 ABD sent/kWh’dir) Türk tarafı satın alacaktır. Türkiye 11. Kalkınma Planı çerçevesinde 2023 yılında inşaatına devam edilen Akkuyu nükleer santralinin ilk ünitesinin devreye alınması ve diğer ünitelerin de birer yıl arayla 2026 yılı sonuna kadar işletmeye alınması planlanmaktadır. Ayrıca 2023 yılına kadar Türkiye’nin ikinci nükleer enerji santrali projesi için antlaşmaya varılması hedeflenmektedir (ETKB, 2019). Nükleer enerji anlaşmaları yapılırken Enerji Bakanlığı, santrallerde çalıştırılacak Türk personelin eğitilmesi ve yerli insan kaynakları oluşturulmak üzere Rusya ve Japonya ile ortak eğitim programları yapmaktadır. 2010 yılından bugüne Rusya’ya nükleer mühendislik eğitimi almak üzere Türk öğrenciler gönderilmektedir. 2021 yılına gelindiğinde toplam 381 Türk öğrenci Rusya’da MEPhI Üniversitesi’nde öğrenim tamamlamış ve Akkuyu Nükleer A.Ş.'de çalışmaya başlamıştır. Bu sayının 2023 yılına gelindiğinde 600’e ulaşması hedeflenmektedir. 3.1.3. Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Politikaları Fosil yakıtlara yönelik ithalat bağımlılığının yanı sıra Türkiye’nin coğrafi özelikleri ve iklim koşullarının ve son yıllarda hem AB hem de dünya ölçeğinde yaşanan enerji dönüşümü, Türkiye’nin ulusal enerji politikasını şekillendiren ve enerji yatırımlarının yönünü belirleyen en önemli unsurlar arasında yer almıştır. Türkiye, dünyada yükselen yenilenebilir enerji ve yeni enerji teknolojileri yarışında geride kalmamak ve enerji 95 ekonomisinin sürdürebilirliğini desteklemek için özellikle hidroelektrik, rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerine ve teknolojilerine yatırımlarını artırmış ve bu enerji kaynaklarından maksimum seviyede yararlanabilecek şekilde enerji politikasını geliştirmiştir. Enerji güvenliği, enerji tasarrufu, enerji verimliliği, enerji dönüşümü ve iklim değişikliği ile ilgili konular, Türkiye’nin enerji politikasını şekillendiren önemli başlıklar arasında yer almıştır. Bu bağlamda ETKB tarafından Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı, sürekli, kesintisiz, ulaşılabilir ve uygun maliyetli enerji temini için “Daha fazla yerli, daha fazla yenilenebilir” mottosuyla yayınlanmıştır. Bu eylem planında 2023’e kadar birincil enerji tüketiminin %14 azaltılması hedeflenirken, bina ve hizmetler, tarım, ulaştırma, enerji, sanayi ve teknoloji sektörlerinde yenilenebilir kaynaklarının yaygınlaştırılması stratejik amaçlar arasında yer almıştır (ETKB, 2016). 2019’da yayınlanan 11. Kalkınma Planı, Türkiye’nin enerji dönüşümüne yönelik çevre ve iklim boyutunun öne çıktığı, iddialı hedefler içermektedir. 2019-2023 yıllarını kapsayan 11.Kalkınma Planı’nda enerji politikası ve hedefleri, iklim değişikliği ve çevresel bozulma ile mücadele, teknoloji, ekonomi, jeopolitik, dış politika ve enerji güvenliği gibi birçok konu geniş bir bakış açısıyla ele alınmaktadır. Plana göre enerji ile ilgili temel amaç, enerji arzının sürekli, kaliteli, sürdürülebilir, güvenli ve katlanılabilir maliyetlerle sağlanmasıdır. Çevre ile ilgili belirlenen politika ve tedbirler arasında, uluslararası iklim değişikliği müzakerelerinin ulusal katkı çerçevesinde devam ettirilmesi, sera gazı salınımına neden olan sektörlerde iklim değişikliği ile mücadele edilmesi, toplumun ve ekonominin iklim risklerine karşı dayanıklı hale getirilmesi yer almaktadır (ETKB, 2019, s. 183). 11. Kalkınma Planı’nda enerji sektörü, yenilenebilir enerji kaynakları ve yeni enerji teknolojileri, iklim değişikliği ile mücadelenin yanı sıra ekonomi ve güvenlik boyutu ile de ele alınan bir meseledir. Plana göre elektrik üretiminde ithal kaynaklara (petrol, doğal gaz ve kömür) bağımlılık azaltılacak, yenilenebilir enerjiye yönelik yerli ekipman üretimi, Ar-Ge, teknoloji transferi gibi mekanizmaların yanı sıra yeni yatırım modelleri geliştirilecektir. Daha verimli, kendi enerjisini üretecek binalar çoğaltılacak, Ulusal Yeşil Bina Sertifika Sistemi geliştirilecek, kendi elektrik ihtiyacını karşılamak amaçlı lisanssız güneş ve rüzgâr enerjisi santrali uygulamaları yaygınlaştırılacaktır (ETKB, 2019, s. 120). 96 11. Kalkınma Planı’nda yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının 2023’de yaklaşık %39’a çıkarılması hedeflenmektedir. Bu bağlamda özellikle enerjide ithalata bağımlılığı azaltabilmek ve enerji ithalatından kaynaklanan ve ekonomik dengeyi bozan cari açığı sınırlandırabilmek için başta rüzgâr, güneş ve hidroelektrik gibi kaynakların yanı sıra jeotermal enerji üretimine yatırımların yoğunlaştırılması ve yeni enerji teknolojilerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Yeni enerji teknolojileri özelinde yatırımlar genelde ulaşım sektörüne odaklanmaktadır. Ulaşımda elektrifikasyonun genişletilmesi amacıyla elektrikli otomobil ve elektrikli otobüslerin yaygınlaşmasını sağlayacak destek ve düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, bu amaçla yerli üretim kabiliyetinin geliştirilmesi de hedeflenmektedir (ETKB, 2019, s. 87, 88). 3.1.4. Türkiye’nin Enerji Dönüşümünü Teşvik Eden Uluslararası Gelişmeler Türkiye’nin enerji politikasının gelişiminde iklim değişikliği ile mücadele çabası son yıllarda en önemli başlık haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve onun eki niteliğindeki Kyoto Protokolü ve son olarak 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması bunu etkileyen en önemli gelişmelerdir. Kyoto Protokolü ve Paris İklim Antlaşması, temelde iklim üzerinde insan etkilerinin geri dönüşü mümkün olmayan değişikliklere ve dönüşümlere nasıl yol açtığı ve insanlığı nasıl bir geleceğin beklediği sorunu üzerine durmaktadır (Demir, 2022, s.163). Türkiye, Paris İklim Anlaşmasını imzalayarak, ‘net sıfır emisyon’ hedefini 2053 olarak açıklamıştır. Türkiye, Paris İklim Anlaşmasının bir tarafı olarak iklim değişikliği ile mücadele konusundaki tüm yükümlülükleri ve sorumlulukları kabul etmiştir. Bu durum Türkiye için iklim, çevre, enerji, sürdürebilirlik ve erişebilirlik gibi boyutları öne çıkan karbonsuz bir ekonomi modeli yaratma girişimi için önemli bir dönüm noktasıdır (Demir, 2022, s.164). Türkiye Paris İklim Antlaşması’ndaki taahhütlerini yerine getirmek için bir dizi eylem planı açıklamıştır. Bu eylem planlarının birincil elden takip edilmesi için Çevre, Şehircilik Bakanlığı’nın ismi, 29 Ekim 2021 tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiştir. Buna bağlı olarak alt birimler oluşturulmuştur. 97 Ayrıca Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan ulusal vizyon eylem planı, yeşil kalkınma hedefleri için büyük önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 2021 yılının Ekim ayında yayımlanan “Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, 2021) başlıklı kitapta ulusal vizyon aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır: “Türkiye Paris Anlaşması’na uyum sürecinde 2053 yılını, emisyonu net olarak sıfıra indireceği tarih olarak taahhüt etmiştir. Bu kapsamda özellikle fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazlarıyla, bunları yutan, yok eden okyanus ve yeşil alanların birbirine eşitlenmesi anlamına gelen net sıfır emisyon amacı çerçevesinde ciddi adımlar atılacaktır. Denizlerimizin kirlilikten korunması, ormanların ve korunan alanların artırılması sayesinde bu denge korunacaktır. Net Sıfır Emisyon hedefiyle enerjiden tarıma, ulaştırmadan ticarete, sanayiden atık yönetimine kadar Türkiye ekonomisine yön veren tüm alanlarda geliştirilecek politika, teknoloji ve yeni bir hayat tarzıyla net sıfır emisyon hedefi kararlılıkla hayata geçirile- cektir. Böylece, milli gelirin yükselmesi ve ihracatının artması hedefleri yeşil kalkınma devrimiyle beraber başarılı bir şekilde gerçekleştirilecektir.” Bu perspektif çerçeve alınarak 2021 yılında Ticaret Bakanlığı’nın girişimiyle Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı yayınlanmıştır. Eylem planında, Türkiye’nin sürdürülebilir ve kaynak etkin bir ekonomi modeline geçebilmesi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda öngörülen değişikliklere uyum sağlayabilmesi, Gümrük Birliği temelinde AB ile sağlanan bütünleşmenin muhafaza edilebilmesi ve geliştirilebilmesi için hayata geçirilecek 9 ana başlık belirlenmiştir: (1) sınırda karbon düzenlemeleri, (2) yeşil ve döngüsel bir ekonomi, (3) yeşil finansman, (4) temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, (5) sürdürülebilir tarım, (6) sürdürülebilir akıllı ulaşım, (7) iklim değişikliği ile mücadele, (8) diplomasi ve (9) Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri. (T.C. Ticaret Bakanlığı, 2021, s. 9). Eylem planında yer alan yeşil ekonomi modelinden, güvenli enerji arzına, akıllı ulaşım sistemlerine ve iklim değişikliği ile mücadeleye kadar belirlenen bütün hedefler, özünde fosil yakıtların kullanımının sınırlandırıldığı, fosil yakıt temelli teknolojilerin terk edildiği, bunların 98 yerini yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılarak, yeni enerji teknolojilerinin ve sürdürülebilir üretim sistemlerinin aldığı bir ekonomi modelini esas almaktadır (Karakışım, 221). 99 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ENERJİ İTHALATI İLE CARİ AÇIĞA İLİŞKİN EKONOMETRİK ANALİZ 1. LİTERATÜR TARAMASI Cari açık, gelişen ekonomilerin yapısal sorun tartışmalarında giderek artan öneminden dolayı literatürde birçok çalışmaya konu olmuştur. Cari açık ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki ile ilgili birçok çalışma yapıldığı görülmektedir. Bunun yanında, son yıllarda enerjide dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin enerji tüketimindeki artış, araştırmacıları enerji ithalatının da cari açık ile olan ilişkisini incelemeye yönlendirmiştir. Yerli ve yabancı literatürde bu kapsamda yapılan çalışmalardan bazıları aşağıda sunulmuştur. Dünya’da enerji ithalatı ve cari açık üzerine yapılan çalışmalara baktığımızda; Kraft ve Kraft (1978) 1947-1974 yılları arasındaki ABD’nin GSYİH yıllık bazda verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada büyümeden enerji tüketimine doğru tek yönlü nedensellik ilişkisini bulmuşlardır. Akarca ve Long (1979) istihdam ile enerji tüketimi ilişkisini inceledikleri çalışmalarında enerji tüketiminden istihdama doğru nedensellik ilişkisi olduğunu ve toplam istihdamın enerji tüketimine göre esnekliğini -0,1356 olarak bulmuşlardır. Ayrıca Yu ve Choi (1985) ve Erol ve Yu (1987) enerji tüketimi gelir ilişkini ele aldıkları çalışmalarında nedensellik ilişkisi ters yönde bulunurken bazı çalışmalarında nedenselliğe rastlanamamıştır. Hondroyiannis vd. (2002) 1960-1996 yılları arasındaki Yunanistan’ın verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada enerji tüketimi ve ekonomik büyüme değişkenlerinin uzun dönemde eşbütünleşik olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Paul ve Bhattacharya (2004) gelişmekteki ülkeler kategorisinde olan Hindistan verileri üzerine yaptıkları çalışmada enerji tüketimi ve ekonomik büyüme değişkenleri arasında karşılıklı etkileşim bulmuşlardır. Parikh ve Stirbu (2004) Asya, Avrupa ve Latin Amerika’daki 42 gelişmekte olan ülke üzerinde dış ticarette sağlanan liberalizasyonun ekonomik büyüme ve cari işlemler dengesi üzerindeki etkisini panel veri analiziyle inceledikleri çalışmalarında, dış 100 ticarette serbestleşmenin ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki yaptığı, ekonomik büyümenin ise cari işlemler dengesi üzerinde negatif etki yaptığını bulmuşlardır. Balcılar vd. (2010) G-7 ülkeleri için 1960-2006 yılları arasında kayan pencere analizini kullanarak yaptıkları çalışmasında, enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki nedensel bağlantıları incelemiştir. Çalışma sonucu enerji tüketimi serilerinin Kanada için ekonomik büyümeye öncülük ettiğini gösterirken, geri kalan G-7 ülkeleri için ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasında hiçbir nedensellik bağı olmadığını göstermemektedir. Ancak çeşitli alt örneklerde seriler arasında nedensel bağlantıların mevcut olduğunu ortaya koymuşlardır. Dedeoğlu ve Kaya (2013) 25 OECD ülkesi üzerine 1980-2010 yılları arasında enerji kullanımı, GSYİH, ihracat ve ithalat verileri üzerine yaptığı eşbütünleşme analizi kullanarak yaptıkları çalışmalarında, enerji kullanımı-ithalat çiftlerinin eşbütünleşik olduğunu ve enerji kullanımı ile diğer değişkenler arasında iki yönlü Granger nedensellik olduğunu bulmuşlardır. Huntington (2015) 91 ülke için 1984-2009 yılı arasında ham petrol-cari açık verilerini ampirik olarak incelediği çalışmasında net petrol ihracatının cari fazlaları açıklamada belirgin bir faktör olduğu; ancak net petrol ithalatının cari açıkları açıklamada her zaman etkiyici faktör olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Elüstü (2021) AB’ye üye ve aday ülkelerin 2014-2018 dönemi petrol ve petrol ürünleri, doğal gaz, katı yakıt ithalatı ve enerji ithalatı bağımlılığının ekonomik büyüme ile ilişkisini Driscoll-Kraay tahmin modelini kullandığı panel veri analiz çalışması, AB ülkelerinin petrol ve petrol ürünleri ithalatının ekonomik büyümeleri üzerindeki etkisinin istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif; enerji ithalatı bağımlılığının ise ekonomik büyümeleri üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve negatif yönlü olduğu sonucuna ulaşmıştır. Türkiye’de üzerine yapılan enerji tüketimi, cari açık ve ekonomik büyüme değişkenlerinin incelendiği çalışmalar 2000 yılından sonra artış gösterdiği görülmektedir. Ancak literatürde ekonometrik uygulamalı çalışmalara bakıldığı zaman enerji tüketimi, büyüme, enerji fiyatları değişkenlerinin arasında ilişkiyi araştıran çok sayıda çalışmaya rastlanmasına rağmen enerji ithalatı ve cari işlemler dengesi değişkenleri arasındaki ilişkiyi araştıran çalışma sayısı sınırlı olduğu görülmektedir. 101 Demirci ve Er (2007) petrol fiyatları ve cari açık verileri üzerine yaptıkları çalışmada petrol fiyatlarındaki değişikliklerin Türkiye’nin cari açığını olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca dönem sayısı arttıkça petrol fiyatlarındaki değişkenliğin cari açıktaki etkisinin arttığı görülmüştür. Erdoğdu (2007) Türkiye’nin GSYİH, toplam enerji tüketimi, petrol hariç toplam enerji ithalatı, endüstriyel üretim endeksi ve özel sektör sabit sermaye yatırımları verilerini kullanarak yaptığı çalışmada, toplam enerji tüketimi ve petrol hariç toplam enerji ithalatı GSYİH’yı etkilerken; enerji kaynağının yurtiçi ya da yurtdışı olarak kökeni sanayi üretimini etkilemediği sonucuna ulaşmıştır. Lise ve Montfort (2007) Türkiye’nin 1970-2003 yıllarının enerji tüketimi ile GSYİH verileri üzerine yaptıkları uzun vadeli araştırılmada GSYİH’dan enerji tüketimine doğru tek yönlü nedensellik olduğunu ortaya koymuşlardır. Telatar ve Terzi (2009) Türkiye’nin 1991-2005 yılları ekonomik büyüme ile cari işlemler dengesi çeyreklik verileri üzerine Granger nedensellik ve VAR analizleri kullanarak yaptıkları analiz sonucunda, büyüme oranından cari işlemler dengesine doğru tek yönlü bir nedenselliğin olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. Özlale ve Pekkurnaz (2010) Türkiye’nin petrol fiyatları ve cari denge değişkenleri üzerine SVAR yapısal otoregresyon analizini kullanarak yaptıkları analiz sonucunda, petrol fiyatlarındaki beklenmedik fiyat artışlarının cari denge değişkeninde düşmeye neden olduğu, mevcut petrol fiyatlarındaki değişikliğin cari denge değişkenine doğrudan etkisinin olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Yılmaz ve Akıncı (2011) da Türkiye’nin 1980–2010 yılları ekonomik büyüme-cari işlemler dengesi ve GSYİH-cari işlemler dengesi değişkenleri üzerine Johansen eşbütünleşme analiziyle yaptıkları çalışmada, değişkenlerin eşbütünleşik olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Granger nedensellik analizi sonucuna göre GSYH’den cari işlemler dengesine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğunu ortaya koymuşlardır. Yanar ve Kerimoğlu (2011) Türkiye verileri üzerine enerji tüketimi, ekonomik büyüme ve cari açık arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmasında, büyüme arttıkça enerji tüketiminin artacağı, enerji tüketimindeki artışın ise cari açığı arttıracağı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca enerji tüketiminden büyümeye doğru güçlü tek yönlü nedensellik 102 ilişkisi olduğu ve büyüme ile cari açık arasında çift yönlü zayıf bir ilişki olduğunu bulmuşlardır. Üzümcü ve Başar (2011) Türkiye’nin 2003-2010 yılları iktisadi büyüme ile enerji ithalatı çeyreklik verileri üzerine etkisini inceledikleri eş bütünleşme, hata düzeltme modeli ve Granger nedensellik testlerini kullanarak yaptıkları çalışmalarında, cari açık, büyüme ve enerji ithalatı arasında negatif bir ilişkiye ulaşılmışlardır. Demir (2013) Türkiye’nin 1987-2012 yılları arasında sanayi üretimi, enerji ithalatı ve cari açık yıllık verilerini kullanarak yaptıkları çalışmasında sanayi üretimi endeksi ve enerji ithalatından cari açığa doğru tek yönlü nedensellik olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Uysal vd. (2015) Türkiye’nin 1980-2012 yıllarına ait verilerle enerji tüketimi, büyüme ve cari açık arasındaki ilişkiyi Johansen eşbütünleşme analizi ile inceledikleri çalışmasında değişkenlerin uzun dönemde birlikte hareket ettiğini göstermişlerdir. Pata vd. (2016) Türkiye’nin 1960-2014 yılları enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ARDL modeli kullanarak inceledikleri çalışmasında, kısa ve uzun dönemde toplam ve kişi başı birincil enerji tüketiminden ekonomik büyümeye doğru istatistiksel olarak anlamlı tek yönlü pozitif bir nedensellik ilişkisinin olduğunu göstermişlerdir. Yalta ve Yalta (2017) Türkiye’nin 2004-2015 dönemlerinde petrol fiyatlarının cari açık değişkenini nasıl etkilediğini kayan pencere analiziyle yaptıkları çalışmasında, petrol fiyatlarındaki dalgalanmaların dönemlere göre değişiklik göstermesine rağmen Türkiye’nin cari açık değişkeninde önemli etkiler bıraktığını göstermişlerdir. Sarıtaş vd. (2018) 1971-2015 dönemi için, Türkiye açısından ekonomik büyüme ile enerji ithalatı arasındaki ilişkiyi VAR analizi kullanarak inceledikleri çalışmasında, enerji ithalatının cari açığın Granger nedeni olduğu tespit edilmiştir. Etki-tepki analizi sonuçlarına göre ise, enerji ithalatındaki bir şokun GSYH’yı iki dönem boyunca pozitif ve anlamlı olarak etkilediğini ortaya koymuşlardır. Ayla ve Karış (2019) Türkiye’nin 1984-2015 dönemlerinde enerji ithalatı ve cari açık arasındaki ilişkiyi ARDL sınır testi ve Toda-Yamamoto nedensellik testi ile analiz ettikleri çalışmada, ARDL sınır testi sonuçlarına göre değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisi olduğunu tespit edilmişlerdir. Toda-Yamamoto nedensellik testi 103 sonuçlarına göre ise cari açık değişkeninden doğrudan yabancı yatırım değişkenine doğru tek yönlü ve negatif bir nedensellik ilişkisi tespit etmişlerdir. İnançlı ve Akı (2020) 1990-2019 enerji verileri kullanılarak Türkiye’ de yenilenebilir enerji yatırımlarındaki artışın enerji ithalatı ve bağımlılığı üzerinde etkilerini analiz ettikleri çalışmasında, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki ve üretimindeki artışın enerji ithalatı ve bağımlılığını azalttığı sonucuna ulaşılmışlardır. 2. EKONOMETRİK YÖNTEM VE VERİ SERİ 2.1. Kayan Pencere Analizi Çalışmanın uygulama bölümünde enerji fiyatlarındaki değişimin cari açık üzerindeki etkisi kayan pencere (Rolling-Window Analysis) yöntemiyle analiz edilmektedir. Kayan pencere analiz yöntemini kullanmanın birçok avantajı vardır. Bir zaman serisi modelinin kayan pencere analizi, genellikle modelin zaman içindeki kararlılığını değerlendirmek için kullanılır. İstatistiksel bir model kullanarak finansal zaman serisi verilerini analiz ederken, temel varsayım, model parametrelerinin zaman içinde sabit olmasıdır. Bununla birlikte, ekonomik ortam sıklıkla önemli ölçüde değişir ve bir modelin parametrelerinin sabit olduğunu varsaymak makul olmayabilir. Bir modelin parametrelerinin sabitliğini değerlendirmek için yaygın bir teknik, örnek boyunca sabit bir boyuttaki kayan bir pencere üzerinden parametre tahminlerini hesaplamaktır. Parametreler numunenin tamamında gerçekten sabitse, kayan pencere üzerindeki tahminler çok farklı olmamalıdır. Parametreler numune sırasında bir noktada değişirse, kayan tahminler bu kararsızlığı yakalamalıdır (Zivot ve Wang, 2006, s.313). Şekil 13. Kayan Pencere Gözlem Örneği 104 Şekil 13 kayan pencere tekniğini göstermekte olup üstteki çizgi, tüm geçmiş veri dönemini kapsayan bütün örneklemi göstermektedir. Tahmin ve test örneklemi sırasıyla gösterilmekte ve bu işlem örneklem bitene kadar devam etmektedir (MathWorks, 2022). Kayan pencere analizi, kararlılığı ve tahmin doğruluğunu değerlendirmek için geçmiş veriler üzerinde istatistiksel bir modeli geriye dönük test etmek için yaygın olarak kullanılır. Geriye dönük test genellikle şu şekilde çalışır. Geçmiş veriler başlangıçta bir tahmin örneği ve bir tahmin örneğine bölünür. Daha sonra model, tahmin numunesi kullanılarak uydurulur ve tahmin numunesi için ℎ-adım ileri tahminleri yapılır. Tahminlerin yapıldığı veriler gözlemlendiği için ℎ-adım ileri tahmin hataları oluşabilmektedir. Tahmin örneği daha sonra belirli bir artış ileri alınır ve daha fazla h- adım tahmininde bulunmak mümkün olmayana kadar tahmin ve tahmin alıştırması tekrarlanır. ℎ-adım ileri tahmin hatalarının toplanmasının istatistiksel özellikleri daha sonra özetlenir ve istatistiksel modelin yeterliliğini değerlendirmek için kullanılır (Zivot ve Wang, 2006, s.314). Her yuvarlanan pencere alt örneğinde her bir ileri adımlı tahmin (ℎ) türü için tahmin hatalarını (𝑒𝑛𝑗 _ = 𝑦𝑚 − ℎ + 𝑛 + 𝑗 − ˆ𝑦𝑛𝑗) kullanarak kök tahmin ortalama karesi 105 hatalarını (RMSE'ler) modeller arasında karşılaştırılır. En düşük RMSE setine sahip model, en iyi tahmin performansına sahiptir. Altta RMSE’ler için temel denklem sistemi verilmiştir (MathWorks, 2022). ∑𝑁 𝑒2𝑛=1 𝑛𝑗 𝑅𝑀𝑆 √𝐸𝑗 = 𝑗 = 1,… , ℎ 𝑛 Hareketli ortalama yöntemleri, kayan pencere analizinde yaygındır ve bu yöntemler, finansal zaman serilerinin teknik analizinin merkezinde yer alır. Hareketli ortalamalar genellikle ya gözlemler için eşit ağırlıklar ya da üssel olarak azalan ağırlıklar kullanır. 2.2. Veri Seti Çalışmada ampirik analiz için 2004 ile 2021 yılları arasındaki aylık veriler kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan analiz değişkenleri Tablo 46’da gösterilmiştir. Tablo 46. Analiz Değişkenleri Kısaltma Değişken ve Açıklaması CA Cari Açık (Milyon Dolar) OIL Ham Petrol Fiyatları (Dolar /bbl) GDP TR Türkiye’nin GSYİH (Milyon Dolar) GDP EU 27 Avrupa Ülkesinin Toplam GSYİH (Milyon Dolar) REEL Reel Efektif Döviz Kuru Çalışmada aşağıdaki log-lineer ekonometrik model dikkate alınmıştır: ln(𝑐𝑎) = 𝑎0 + 𝑎1 ln(𝑜𝑖𝑙) + 𝑎2 ln(𝑔𝑑𝑝𝐸𝑈) + 𝑎3 ln(𝑔𝑑𝑝𝑇𝑅) +𝑎4 ln(𝑟𝑒𝑒𝑙) Modelde ca Türkiye'nin cari açığını ve oil ham petrol fiyatını göstermektedir. Kontrol değişkenleri olarak Türkiye GSYİH'si (gdpTR), Avrupa ülkelerinin toplam GSYİH'si (gdpEU) (Türkiye ihracatının %41,3’ü) ve reel efektif döviz kuru (reel) kullanılmıştır. Cari açık ve reel efektif döviz kuru verileri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Veri Dağıtım Sisteminden, ham petrol fiyatları Dünya Bankası Küresel Ekonomik İzleme veri tabanından, GSYİH verileri ise OECD veri tabanından elde edilmiştir. Türkiye’nin GSYİH ve Avrupa ülkelerinin toplam GSYİH için üç aylık frekanstaki orijinal veriler, Chow-Lin yöntemi ile aylık frekansa dönüştürülmüştür. Literatür araştırması yapıldığında bu işlem için en uygun yöntemlerden birinin Chow-Lin yöntemi olduğu gözükmektedir (CROS, 2021). Log-lineer analiz yapılacağı için tüm 106 değişkenlerin 2 tabanında logaritmaları (log_2, ln) alınmıştır. Cari denge değişkeni negatif değerler içerdiğinden dolayı, bu değişkene literatürde tavsiye edilen yöntemlerden biri olan dönüşümü uygulanmıştır. Şekil 14. Model Değişkenlerinin Zaman Serisi Grafikleri Log of Current account balance Log of crude oil Log of EU GDP 10 5.0 8.3 8.2 8 4.5 8.1 6 4.0 8.0 4 7.9 3.5 2 7.8 0 3.0 7.7 04 06 08 10 12 14 16 18 20 04 06 08 10 12 14 16 18 20 04 06 08 10 12 14 16 18 20 Log of Turkey GDP Log of Real effective exchange rate 5.6 5.0 5.4 4.8 5.2 4.6 5.0 4.4 4.8 4.2 4.6 4.0 4.4 3.8 04 06 08 10 12 14 16 18 20 04 06 08 10 12 14 16 18 20 Ca, oil, gdpTR, gdpEU ve reel verilerinin loglarının zaman serisi grafikleri Şekil 13’de gösterilmektedir. Verilerin görsel olarak incelenmesi, incelenen tüm değişkenlerin örnekleme periyodu boyunca önemli değişkenlik gösterdiğini ortaya koymaktadır. En küçük kareler (OLS) yöntemi ile ln(𝑐𝑎) = 𝑎0 + 𝑎1 ln(𝑜𝑖𝑙) + 𝑎2 ln(𝑔𝑑𝑝𝐸𝑈) + 𝑎3 ln(𝑔𝑑𝑝𝑇𝑅) +𝑎4 ln(𝑟𝑒𝑒𝑙) full-sample estimation (yani tüm gözlemler kullanılarak tahminleme) yapıldığında (komut: ls log_cab c log_crude_oil log_gdp_eu log_gdp_tr log_reer) ve rekürsif (kendisini çağırabilen fonksiyonlar) kalıntı grafikleri incelendiğinde, kalıntıların sınırların dışında kaldığı, bu nedenle değişen parametre (varying parameter) analizi yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Şekil 15. Tam Örnek Tahmini CUSUM ve CUSUMSQ Grafikleri 107 60 1.2 40 1.0 0.8 20 0.6 0 0.4 -20 0.2 -40 0.0 -60 -0.2 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 CUSUM 5% Significance CUSUM of Squares 5% Significance Petrol fiyatları ile cari işlemler dengesi arasındaki ilişkinin zamana göre değişen doğasını hesaba katmak için, tam örneklemden alınan sabit uzunluktaki gözlemlerin alt pencerelerinde modelin sıralı regresyonlarının çalıştırılmasını için kayan pencere (rolling window) analizi yapılmıştır. Pencere boyutu 36 ve kayma periyodu 1 olarak alındığında 181 farklı dönem edilmiştir. OLS modeli her bir pencere için ayrı olarak tahmin edilmiş ve tablodaki sonuçlar elde edilmiştir. 108 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2004 12.2006 0,462035 0,252074 0,183542 0,179484 -0,54083 1,346988 0,6908 -0,6603 0,308816 0,040493 -0,65125 0,401945 0,11531 02.2004 01.2007 0,457799 0,196497 0,175656 0,271883 -0,29056 1,35682 0,831835 -0,55107 0,292951 0,06938 -0,71241 0,40433 0,087937 03.2004 02.2007 0,471406 0,130623 0,176957 0,465967 -0,10867 1,349514 0,936339 -0,52058 0,289875 0,082266 -0,67553 0,408654 0,108412 04.2004 03.2007 0,489013 0,073427 0,182594 0,690346 0,119883 1,338719 0,92922 -0,54701 0,291392 0,069924 -0,58843 0,423973 0,175064 05.2004 04.2007 0,507854 0,034997 0,199194 0,861676 0,28754 1,355557 0,833402 -0,58601 0,30223 0,061656 -0,51631 0,450341 0,260364 06.2004 05.2007 0,526896 0,033337 0,196397 0,866316 0,187666 1,293358 0,885572 -0,57998 0,296924 0,059861 -0,56318 0,439858 0,209914 07.2004 06.2007 0,542631 -0,04487 0,201774 0,825461 0,599431 1,251189 0,635238 -0,6673 0,292399 0,0295 -0,53122 0,422868 0,218418 08.2004 07.2007 0,521388 -0,08609 0,217566 0,695045 0,91656 1,282994 0,48033 -0,74014 0,304687 0,021123 -0,48159 0,418758 0,258923 09.2004 08.2007 0,444188 -0,11918 0,227947 0,604789 1,401715 1,280618 0,282141 -0,82475 0,315332 0,01364 -0,39855 0,425566 0,356243 10.2004 09.2007 0,367783 -0,08196 0,241036 0,736139 1,307584 1,297157 0,32124 -0,79223 0,325449 0,020877 -0,35119 0,417539 0,406737 11.2004 10.2007 0,287485 -0,01783 0,246621 0,942845 0,722705 1,296861 0,581343 -0,61534 0,332761 0,073988 -0,40969 0,405742 0,320442 12.2004 11.2007 0,301779 -0,10853 0,261739 0,681253 1,014542 1,372643 0,465396 -0,68909 0,355405 0,061666 -0,491 0,403928 0,233326 01.2005 12.2007 0,410668 -0,48918 0,319847 0,1363 2,159769 1,615548 0,190995 -0,9527 0,415059 0,028641 -0,81039 0,43523 0,072111 02.2005 01.2008 0,429812 -0,50427 0,320777 0,126097 2,195049 1,615168 0,183946 -0,96107 0,41501 0,027355 -0,83041 0,431328 0,063417 03.2005 02.2008 0,445159 -0,44724 0,29963 0,145639 1,840326 1,530758 0,238377 -0,86815 0,391281 0,033959 -0,79697 0,433549 0,075627 04.2005 03.2008 0,474631 -0,37551 0,240515 0,128613 1,46638 1,347293 0,284812 -0,77574 0,335113 0,027411 -0,83227 0,423653 0,05849 05.2005 04.2008 0,552324 -0,45683 0,193627 0,024787 1,718249 1,189334 0,158571 -0,85959 0,286385 0,005268 -0,78615 0,408732 0,063656 06.2005 05.2008 0,580739 -0,38549 0,163812 0,025133 1,23941 1,081654 0,260627 -0,75998 0,262667 0,006917 -0,81321 0,409134 0,055748 07.2005 06.2008 0,632661 -0,40827 0,14378 0,007907 1,297999 1,039915 0,221311 -0,77922 0,252707 0,004275 -0,80782 0,409494 0,057503 08.2005 07.2008 0,576396 -0,30838 0,138054 0,032849 1,021435 1,075663 0,349667 -0,6901 0,259032 0,012138 -0,84478 0,428757 0,057791 09.2005 08.2008 0,458432 -0,25214 0,149655 0,102074 0,63074 1,175894 0,595516 -0,52693 0,27602 0,065553 -0,62772 0,459823 0,182033 10.2005 09.2008 0,276804 -0,25568 0,171542 0,146202 0,404499 1,343493 0,765364 -0,26891 0,303588 0,38256 -0,41322 0,514277 0,427806 11.2005 10.2008 0,252217 -0,30967 0,166275 0,072049 0,822004 1,336276 0,542949 -0,17328 0,287805 0,551515 -0,54027 0,50195 0,290077 12.2005 11.2008 0,289365 -0,39267 0,160324 0,020168 1,175409 1,405222 0,409299 -0,09924 0,291093 0,735464 -0,64851 0,526452 0,227267 109 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2006 12.2008 0,264802 -0,29526 0,144023 0,048892 0,434469 1,483441 0,771566 -0,1119 0,294779 0,706821 -0,50401 0,552926 0,369049 02.2006 01.2009 0,314418 -0,35451 0,139863 0,016521 0,986433 1,689588 0,563559 -0,12669 0,306973 0,682667 -0,63267 0,592368 0,29375 03.2006 02.2009 0,365228 -0,3871 0,135102 0,007418 0,992883 1,939473 0,612325 -0,10663 0,320567 0,741658 -0,62568 0,660611 0,350905 04.2006 03.2009 0,390769 -0,39259 0,1337 0,006211 0,965091 2,250733 0,671041 -0,10143 0,332245 0,762181 -0,62744 0,741917 0,404198 05.2006 04.2009 0,409967 -0,369 0,136492 0,011038 -0,39457 2,8164 0,889489 -0,0127 0,346489 0,971 -0,22396 0,893848 0,80381 06.2006 05.2009 0,46348 -0,28094 0,138966 0,051917 -3,30639 3,082273 0,291681 0,125469 0,337864 0,712896 0,433351 0,917777 0,640109 07.2006 06.2009 0,473057 -0,24965 0,143454 0,091731 -3,35632 3,070382 0,28276 0,080068 0,339836 0,815286 0,223958 0,942333 0,813706 08.2006 07.2009 0,456274 -0,25769 0,162822 0,123656 -2,99985 3,233292 0,360679 0,011242 0,355112 0,974947 0,097697 1,000261 0,922822 09.2006 08.2009 0,432017 -0,24982 0,191064 0,200656 -2,62755 3,549854 0,464756 -0,08557 0,36722 0,817274 -0,07477 1,040839 0,943196 10.2006 09.2009 0,421516 -0,23651 0,209392 0,267357 -2,12212 3,696967 0,570099 -0,21682 0,364428 0,556191 -0,36069 1,039674 0,730988 11.2006 10.2009 0,433378 -0,13139 0,223287 0,560515 -2,62065 3,886968 0,505172 -0,50642 0,36947 0,180323 -0,79054 1,067371 0,464485 12.2006 11.2009 0,472864 -0,0305 0,220172 0,89071 -4,38924 3,907481 0,269938 -0,53601 0,356838 0,143186 -0,81901 1,028667 0,431979 01.2007 12.2009 0,494373 0,0306 0,223087 0,891786 -5,72266 4,022354 0,164805 -0,50309 0,349848 0,160449 -0,7701 1,010209 0,451633 02.2007 01.2010 0,515014 0,050786 0,216663 0,816215 -7,17076 3,852842 0,072229 -0,34563 0,325095 0,295917 -0,48324 0,953239 0,615784 03.2007 02.2010 0,531967 0,071411 0,213342 0,740088 -9,03007 3,835445 0,025068 -0,1472 0,309882 0,638098 -0,02909 0,919333 0,974961 04.2007 03.2010 0,549598 0,081881 0,212605 0,702769 -9,27974 3,837093 0,021653 -0,17982 0,302005 0,555893 -0,10814 0,906827 0,905845 05.2007 04.2010 0,572726 0,096791 0,210312 0,648567 -9,60394 3,803386 0,016896 -0,21105 0,29162 0,474668 -0,17499 0,873752 0,842571 06.2007 05.2010 0,591316 0,073133 0,201788 0,719495 -10,0902 3,72201 0,010839 -0,16768 0,281702 0,556011 0,134269 0,846891 0,875057 07.2007 06.2010 0,600235 0,053068 0,19426 0,786529 -10,1322 3,642988 0,009129 -0,16631 0,278593 0,554857 0,281382 0,846713 0,741882 08.2007 07.2010 0,602437 0,031527 0,186766 0,867047 -9,82124 3,515252 0,00885 -0,18368 0,27882 0,514902 0,317698 0,851261 0,711533 09.2007 08.2010 0,591127 -0,00945 0,181582 0,958826 -9,22594 3,448926 0,011823 -0,15132 0,28746 0,602349 0,3667 0,861291 0,673227 10.2007 09.2010 0,594973 -0,0226 0,173309 0,89709 -9,07563 3,318395 0,010224 -0,12117 0,294862 0,683933 0,371313 0,85922 0,668623 11.2007 10.2010 0,586219 -0,06235 0,170084 0,716416 -8,43967 3,281738 0,015137 -0,16825 0,307499 0,588197 0,479252 0,875468 0,588007 12.2007 11.2010 0,591959 0,033012 0,179326 0,855143 -10,2701 3,459084 0,00572 -0,12867 0,345979 0,712504 0,448385 0,960734 0,64397 110 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2008 12.2010 0,589191 0,191142 0,218665 0,388771 -15,8683 4,020109 0,000423 -0,19567 0,447608 0,66504 1,883625 1,197599 0,125909 02.2008 01.2011 0,625447 0,185651 0,214776 0,394011 -15,7791 3,624638 0,000136 -0,27376 0,470526 0,564895 2,047433 1,140739 0,082437 03.2008 02.2011 0,654176 0,18267 0,214414 0,400774 -15,5391 3,349498 6,02E-05 -0,27694 0,480357 0,568414 1,964097 1,062334 0,074037 04.2008 03.2011 0,364756 -0,03137 1,144208 0,978307 -43,8885 17,16675 0,015688 0,079579 2,560157 0,975402 14,58599 5,207472 0,008697 05.2008 04.2011 0,391502 -0,2096 1,140704 0,855406 -41,7409 16,63483 0,017537 -0,32466 2,541134 0,899164 15,42252 5,17479 0,005559 06.2008 05.2011 0,393163 -0,40055 1,186767 0,738007 -37,1269 16,53909 0,032058 -0,42549 2,570109 0,869583 14,23664 4,974692 0,007482 07.2008 06.2011 0,377162 -0,56884 1,285324 0,661155 -31,7647 16,96442 0,070606 -0,32215 2,625744 0,903145 12,00402 4,675974 0,015301 08.2008 07.2011 0,31546 -0,7249 1,448087 0,620195 -25,2883 18,23728 0,175448 0,010665 2,748111 0,996928 8,06578 4,370846 0,074557 09.2008 08.2011 0,252405 -0,81227 1,591349 0,613365 -19,3091 19,69331 0,334435 -0,00301 2,906484 0,999181 3,817402 4,049308 0,353109 10.2008 09.2011 0,244164 -1,10312 1,6733 0,514603 -13,7772 20,68007 0,510207 -0,46782 3,006213 0,877344 1,903335 3,827574 0,622508 11.2008 10.2011 0,226928 -1,13373 1,691223 0,507591 -11,0938 20,95337 0,600263 -0,77763 3,10725 0,804035 0,796233 3,652002 0,828837 12.2008 11.2011 0,211963 -1,00849 1,741943 0,566808 -11,2946 21,11917 0,596602 -0,70972 3,14689 0,823046 0,355443 3,601104 0,922009 01.2009 12.2011 0,216252 -1,48527 1,975875 0,457899 -8,40231 21,79881 0,702538 -0,44422 3,130515 0,888078 0,024325 3,522001 0,994534 02.2009 01.2012 0,209344 -1,78014 2,115018 0,406421 -7,84754 21,91795 0,722739 0,005525 3,110352 0,998594 -0,32359 3,519325 0,927333 03.2009 02.2012 0,199711 -2,48141 2,485629 0,325862 -5,5054 22,6334 0,80942 0,659483 3,111662 0,833542 -0,87212 3,610959 0,810742 04.2009 03.2012 0,211548 -3,68994 2,852052 0,205297 -1,7561 22,84255 0,939214 1,308595 3,118069 0,677613 -2,27811 3,861088 0,559456 05.2009 04.2012 0,224479 -5,31725 3,269035 0,113957 2,356829 23,02618 0,919135 2,275395 3,173002 0,478674 -3,8908 4,09873 0,349825 06.2009 05.2012 0,236004 -6,45322 3,429602 0,069307 4,646574 22,72014 0,839289 2,791942 3,178868 0,386548 -5,11288 4,247437 0,237796 07.2009 06.2012 0,23413 -6,32925 3,156362 0,053736 2,869331 21,54268 0,894902 2,758739 3,163863 0,389938 -5,25669 4,219574 0,222176 08.2009 07.2012 0,228631 -6,70234 3,116217 0,039401 4,095962 20,77638 0,845001 2,678819 3,165306 0,403868 -5,79401 4,344118 0,192 09.2009 08.2012 0,199867 -6,67784 3,18261 0,04413 7,298211 21,23226 0,733368 2,61774 3,312599 0,435393 -5,38678 4,464279 0,236698 10.2009 09.2012 0,177638 -6,59395 3,217708 0,048979 9,067099 21,36478 0,674209 2,32813 3,61818 0,524662 -5,40305 4,765768 0,265604 11.2009 10.2012 0,176774 -7,45559 3,340519 0,032989 14,99114 21,47845 0,490404 5,200878 4,941491 0,300709 -3,7341 5,071027 0,467048 12.2009 11.2012 0,214218 -9,3824 3,52869 0,012292 29,17459 23,02652 0,214592 10,45751 6,161173 0,099655 -0,33592 5,520996 0,951874 111 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2010 12.2012 0,212119 -9,25786 3,461901 0,011847 31,44373 24,5796 0,210298 10,32095 6,022083 0,09654 0,199349 5,843239 0,973003 02.2010 01.2013 0,202619 -8,93008 3,409941 0,013531 26,23572 26,15329 0,323554 9,386514 5,773305 0,114107 -0,8048 5,488208 0,884364 03.2010 02.2013 0,198686 -8,96848 3,400685 0,012948 21,56472 28,43619 0,453966 9,767606 5,914937 0,108764 -1,09344 5,242701 0,836152 04.2010 03.2013 0,190625 -8,49748 3,305471 0,015172 16,07212 33,14638 0,631168 8,969467 5,991358 0,144489 -1,76944 5,121216 0,732043 05.2010 04.2013 0,16551 -7,78865 3,298087 0,024661 19,00266 40,70835 0,643907 6,119431 6,277547 0,337199 -3,21409 5,19072 0,54031 06.2010 05.2013 0,143604 -7,07351 3,197859 0,034471 16,36632 47,22307 0,731252 4,76186 6,896378 0,495026 -3,70635 5,256593 0,486022 07.2010 06.2013 0,137889 -6,72735 3,081839 0,036739 13,89134 53,25166 0,795924 4,43113 7,516398 0,559779 -3,62591 5,27849 0,497239 08.2010 07.2013 0,128783 -6,58149 3,15218 0,045115 10,76509 58,06383 0,854122 4,279247 7,954707 0,594452 -3,65363 5,290578 0,494961 09.2010 08.2013 0,129788 -6,49798 3,310135 0,058666 16,96681 61,04792 0,782914 3,802703 8,304493 0,650211 -3,75484 5,287822 0,482955 10.2010 09.2013 0,13258 -6,27706 3,605703 0,091625 21,26362 60,38788 0,727133 3,384705 8,304045 0,686371 -3,86046 5,212043 0,46446 11.2010 10.2013 0,149912 -5,4665 3,713749 0,151112 24,63532 56,30266 0,664745 3,457767 7,989629 0,668169 -4,60979 5,216067 0,383625 12.2010 11.2013 0,159198 -4,69531 3,942473 0,24271 19,83236 51,28224 0,701598 4,204528 7,6028 0,584214 -5,14435 5,358737 0,344487 01.2011 12.2013 0,128137 -5,21952 4,23204 0,226722 -7,28627 46,12006 0,875493 7,241119 7,242949 0,325173 -3,61394 5,515864 0,517178 02.2011 01.2014 0,129227 -4,91431 4,506451 0,283894 -12,2458 41,78162 0,771407 8,021219 6,893721 0,253483 -3,33794 5,265912 0,530811 03.2011 02.2014 0,138959 -4,48033 4,574788 0,334988 -11,4817 38,99627 0,770392 8,364828 6,794879 0,227563 -3,7067 5,153545 0,477373 04.2011 03.2014 0,117339 -1,31186 1,46612 0,377797 12,36074 11,95719 0,309251 -1,02666 2,207604 0,645142 -0,66786 1,632283 0,685239 05.2011 04.2014 0,094605 -0,26817 1,529284 0,861939 16,2385 11,09097 0,153229 -2,3094 2,226049 0,307555 -0,02001 1,604784 0,990132 06.2011 05.2014 0,147789 0,482713 1,388809 0,730509 20,63317 9,175179 0,031774 -3,798 2,007796 0,067915 0,841473 1,452246 0,566487 07.2011 06.2014 0,189028 0,650805 1,204194 0,59275 18,71684 7,288415 0,01527 -4,17995 1,713935 0,020659 0,930228 1,268533 0,468879 08.2011 07.2014 0,223352 0,701794 1,210258 0,566192 19,04415 6,620015 0,007209 -4,26552 1,648216 0,014564 0,931469 1,260634 0,465532 09.2011 08.2014 0,280723 0,857542 1,201019 0,480562 20,68459 6,071679 0,001838 -4,3082 1,562089 0,009665 1,400834 1,320599 0,296996 10.2011 09.2014 0,302295 0,738401 1,18203 0,536746 18,88395 5,699361 0,002353 -4,33731 1,493427 0,00673 0,881868 1,410297 0,536346 11.2011 10.2014 0,329996 0,924622 1,101342 0,407594 19,22161 5,795596 0,002333 -4,19289 1,492197 0,008508 1,106373 1,55541 0,482213 12.2011 11.2014 0,273638 1,721826 1,014566 0,099696 17,55154 6,159029 0,00771 -4,01869 1,558401 0,014887 0,806189 1,687256 0,636137 112 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2012 12.2014 0,263317 2,00305 0,769251 0,014022 15,727 6,469247 0,021033 -4,11525 1,536722 0,01174 0,243902 1,787464 0,892347 02.2012 01.2015 0,184073 0,975581 0,646601 0,141479 11,51756 7,06075 0,112966 -3,56417 1,612931 0,034639 -0,35209 1,947266 0,857693 03.2012 02.2015 0,193083 0,977736 0,633059 0,132625 11,74627 7,100798 0,108175 -3,5668 1,603758 0,033565 -0,337 1,945322 0,863592 04.2012 03.2015 0,198229 1,098296 0,603189 0,0783 10,6688 6,890016 0,131665 -3,80348 1,557708 0,020521 -0,50549 1,8827 0,790097 05.2012 04.2015 0,199821 1,111896 0,60412 0,075282 10,00318 6,817264 0,152359 -3,80307 1,550918 0,020032 -0,52612 1,88229 0,781707 06.2012 05.2015 0,196154 1,051002 0,594727 0,087039 8,122344 6,668027 0,232375 -3,79208 1,522931 0,018344 -0,65188 1,873459 0,730227 07.2012 06.2015 0,204944 1,073853 0,609531 0,087968 8,473082 7,00566 0,235628 -3,75935 1,513294 0,018593 -0,57317 1,898316 0,764719 08.2012 07.2015 0,209603 1,042615 0,605483 0,095043 8,180796 7,119596 0,259323 -3,80831 1,543023 0,019304 -0,65332 1,899705 0,73324 09.2012 08.2015 0,194176 0,470666 0,559712 0,406839 4,159272 6,938289 0,553218 -2,65674 1,666254 0,120984 -1,90841 1,827144 0,304342 10.2012 09.2015 0,229425 0,256262 0,518031 0,62431 2,976185 6,767752 0,663162 -2,01401 1,88347 0,293186 -2,35901 1,714874 0,178799 11.2012 10.2015 0,303944 0,047882 0,482218 0,921543 7,110878 6,969966 0,315522 0,715139 2,219109 0,749416 -1,46987 1,738009 0,404188 12.2012 11.2015 0,351108 0,062724 0,454385 0,8911 10,84568 7,361269 0,150741 2,191227 2,342754 0,356852 -0,91704 1,720988 0,59793 01.2013 12.2015 0,295772 0,416768 0,451603 0,363205 13,32742 8,551942 0,129288 1,469415 2,523671 0,564607 -0,88719 1,85187 0,635246 02.2013 01.2016 0,285379 0,380293 0,416006 0,367693 13,62594 8,807978 0,132012 1,736046 2,461377 0,485881 -0,85373 1,850048 0,647686 03.2013 02.2016 0,29888 0,393694 0,406197 0,339938 14,94758 8,939858 0,104587 2,081678 2,404166 0,393218 -0,82473 1,823076 0,654141 04.2013 03.2016 0,29254 0,426155 0,411667 0,308587 14,5977 8,808295 0,107553 1,852444 2,35296 0,437095 -1,25347 1,769108 0,48391 05.2013 04.2016 0,218788 0,314322 0,403197 0,441553 12,08448 8,226364 0,15191 1,718174 2,263986 0,453635 -1,00972 1,697126 0,55619 06.2013 05.2016 0,150545 0,142206 0,387785 0,716324 8,535174 7,425595 0,259171 1,640655 2,190813 0,459575 -0,7418 1,697291 0,665106 07.2013 06.2016 0,108231 -0,01407 0,39174 0,971572 3,543899 6,77949 0,604873 0,660137 2,199547 0,766086 -1,44695 1,723913 0,407704 08.2013 07.2016 0,088037 -0,12114 0,387535 0,75669 2,710189 6,025465 0,655992 1,442552 2,124533 0,502178 -0,8818 1,690371 0,605612 09.2013 08.2016 0,124556 -0,00055 0,381863 0,998852 4,735493 5,548042 0,399906 1,084441 2,150119 0,617572 -1,11319 1,698093 0,516948 10.2013 09.2016 0,153691 0,071465 0,370429 0,848277 5,988806 5,16352 0,254973 0,832264 2,171461 0,704133 -1,15978 1,688376 0,49724 11.2013 10.2016 0,193355 0,155319 0,341078 0,652012 7,158972 4,691594 0,13717 0,403641 2,16889 0,853575 -1,40015 1,687902 0,413152 12.2013 11.2016 0,207778 0,142773 0,32818 0,666543 6,907747 4,41447 0,127783 0,240324 2,187391 0,913222 -1,38302 1,66641 0,412918 113 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2014 12.2016 0,120309 -0,10349 0,236833 0,665162 1,784295 3,145715 0,574653 1,167962 1,699588 0,497064 -1,00488 1,258268 0,430585 02.2014 01.2017 0,117094 -0,15688 0,222193 0,485425 0,031052 3,045777 0,99193 1,106232 1,663587 0,510988 -1,28977 1,234924 0,30437 03.2014 02.2017 0,120277 -0,17152 0,215919 0,433008 -0,34303 3,031607 0,910639 1,096723 1,664166 0,514747 -1,31296 1,288989 0,316277 04.2014 03.2017 0,114233 -0,2037 0,21414 0,348837 -1,52878 3,080774 0,62323 1,067504 1,664322 0,525974 -1,54559 1,360728 0,264722 05.2014 04.2017 0,115988 -0,24104 0,208076 0,255533 -2,55761 2,903088 0,385099 1,522557 1,689373 0,374401 -1,61779 1,334736 0,234643 06.2014 05.2017 0,117368 -0,29353 0,208452 0,169044 -3,70242 2,81682 0,198355 1,629212 1,826804 0,379351 -1,74273 1,370144 0,212856 07.2014 06.2017 0,133976 -0,29179 0,201895 0,158423 -3,91364 2,682939 0,154703 2,219268 1,887867 0,248728 -1,61217 1,364505 0,246387 08.2014 07.2017 0,15168 -0,32558 0,197573 0,109478 -4,14135 2,660684 0,129741 2,436819 1,899207 0,208977 -1,55027 1,371427 0,266975 09.2014 08.2017 0,099134 -0,26433 0,208264 0,213807 -3,4345 2,772844 0,224783 0,21565 1,87569 0,90921 -2,06443 1,436126 0,160595 10.2014 09.2017 0,135447 -0,38138 0,218242 0,090452 -3,57612 2,709151 0,196495 0,180018 1,67944 0,91533 -2,10619 1,413355 0,146275 11.2014 10.2017 0,184968 -0,53523 0,234189 0,029281 -3,43942 2,61717 0,198429 -0,43506 1,419118 0,761221 -2,27215 1,341292 0,100292 12.2014 11.2017 0,134086 -0,47027 0,266956 0,087996 -3,12825 2,572269 0,233109 0,084279 1,193052 0,944137 -1,92006 1,294509 0,14811 01.2015 12.2017 0,286611 -0,22458 0,30439 0,466184 -2,58395 2,805665 0,364175 2,39396 1,110336 0,038952 -0,71613 1,398316 0,612182 02.2015 01.2018 0,43741 -0,23654 0,309259 0,450133 -2,36636 2,842271 0,411461 3,078198 0,995298 0,004175 -0,75825 1,440209 0,602298 03.2015 02.2018 0,400533 -0,26791 0,327359 0,41937 -2,58511 2,956971 0,38871 2,463101 0,952399 0,014625 -0,96731 1,511526 0,526904 04.2015 03.2018 0,397859 -0,2399 0,333387 0,477174 -3,11279 2,98598 0,305257 2,033437 0,913623 0,033443 -0,96421 1,525934 0,532096 05.2015 04.2018 0,418341 -0,22151 0,347211 0,528173 -3,32931 3,009765 0,277163 1,918604 0,894656 0,039941 -0,99977 1,532894 0,519074 06.2015 05.2018 0,450627 -0,15381 0,383784 0,691332 -3,36115 3,051421 0,279156 1,870519 0,901378 0,046358 -0,58232 1,495659 0,699684 07.2015 06.2018 0,438435 -0,11485 0,436419 0,79416 -3,71716 3,265625 0,263729 1,990387 0,898917 0,0343 -0,9305 1,446819 0,524866 08.2015 07.2018 0,434728 -0,03517 0,489011 0,943132 -4,13561 3,500547 0,246421 2,16023 0,865935 0,018145 -1,16063 1,410386 0,41684 09.2015 08.2018 0,45343 -0,2416 0,4703 0,611097 -3,36532 3,775339 0,379584 2,452399 0,860509 0,007706 -1,89093 1,063881 0,085317 10.2015 09.2018 0,483639 -0,28377 0,469318 0,549818 -2,44315 4,275473 0,571826 2,562847 0,870504 0,006091 -1,80719 0,973293 0,072867 11.2015 10.2018 0,518797 -0,34248 0,487776 0,487843 -0,39149 4,762267 0,93501 2,910271 0,822525 0,001293 -1,616 1,010505 0,119921 12.2015 11.2018 0,541548 -0,4903 0,483282 0,318191 2,096515 4,589841 0,651019 3,158286 0,790871 0,000372 -1,40687 1,016415 0,176198 114 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2016 12.2018 0,587822 -0,63143 0,415476 0,138704 0,202634 4,00954 0,960018 2,909345 0,751186 0,000519 -1,94144 0,994212 0,059929 02.2016 01.2019 0,591076 -0,88353 0,462555 0,065408 0,609207 3,948005 0,878368 2,750916 0,79504 0,001594 -2,21179 1,103073 0,053749 03.2016 02.2019 0,585444 -1,10291 0,593354 0,072578 1,336419 4,02773 0,74227 2,644101 0,887635 0,00558 -2,3509 1,296894 0,079571 04.2016 03.2019 0,589364 -1,33985 0,664166 0,05239 1,083974 4,195171 0,797817 2,433779 0,952559 0,015748 -2,67917 1,421215 0,068816 05.2016 04.2019 0,590897 -1,28153 0,703658 0,078234 1,773808 4,373138 0,687812 2,517727 0,996468 0,016835 -2,53878 1,49255 0,09896 06.2016 05.2019 0,597562 -1,39174 0,68969 0,052326 1,86334 4,5315 0,683757 2,394952 0,988133 0,021391 -2,73809 1,476298 0,073172 07.2016 06.2019 0,599113 -1,43106 0,637168 0,031975 1,455455 4,531529 0,750226 2,336081 0,945064 0,019135 -2,82649 1,41551 0,054692 08.2016 07.2019 0,588307 -1,56328 0,651481 0,022611 2,388087 4,680326 0,613498 2,184244 0,969581 0,031495 -2,86396 1,462354 0,059227 09.2016 08.2019 0,606448 -1,56095 0,651532 0,022807 4,661942 4,628209 0,321594 2,276396 0,972098 0,025797 -2,5541 1,465073 0,091189 10.2016 09.2019 0,640656 -1,38702 0,641473 0,038432 7,101253 4,354131 0,113026 2,534327 0,942539 0,011435 -2,09117 1,40606 0,14705 11.2016 10.2019 0,724886 -1,35178 0,57069 0,024266 8,847379 3,726613 0,023967 2,67937 0,831393 0,002983 -2,01544 1,233828 0,112484 12.2016 11.2019 0,755423 -1,02468 0,566748 0,080319 10,86379 3,608656 0,00515 2,982205 0,800775 0,000781 -1,47435 1,192572 0,225641 01.2017 12.2019 0,747308 -1,00311 0,572037 0,089388 10,99591 3,682403 0,005479 3,0341 0,805669 0,000697 -1,42986 1,20382 0,243945 02.2017 01.2020 0,755313 -0,96661 0,554409 0,091157 11,74319 3,66849 0,003156 3,009218 0,762848 0,000426 -1,32069 1,163835 0,265169 03.2017 02.2020 0,758923 -1,39636 0,436787 0,00319 9,25817 2,747007 0,002025 2,318397 0,597747 0,000511 -2,33399 0,829152 0,008404 04.2017 03.2020 0,745349 -0,77515 0,293525 0,012837 12,64761 2,203098 2,57E-06 2,854408 0,540071 9,48E-06 -1,15654 0,537494 0,039321 05.2017 04.2020 0,753507 -0,74787 0,246711 0,004884 12,81594 2,070624 7,17E-07 2,826073 0,553782 1,60E-05 -1,13392 0,462134 0,019961 06.2017 05.2020 0,752306 -0,78456 0,243871 0,003027 12,57602 2,036577 7,46E-07 2,888244 0,571472 1,84E-05 -1,12188 0,459841 0,020616 07.2017 06.2020 0,746753 -0,80636 0,251055 0,003069 12,49979 2,053773 9,60E-07 2,802255 0,588219 4,22E-05 -1,16496 0,484126 0,022265 08.2017 07.2020 0,74632 -0,85983 0,254602 0,001988 12,68932 2,029254 5,98E-07 2,860495 0,576932 2,42E-05 -1,0663 0,504736 0,042791 09.2017 08.2020 0,745713 -0,72233 0,261889 0,009661 12,16304 2,03193 1,28E-06 2,759737 0,592065 5,66E-05 -1,17502 0,524943 0,032518 10.2017 09.2020 0,711852 -0,6561 0,282622 0,027006 11,6372 2,135706 5,93E-06 2,808483 0,65319 0,000158 -0,93765 0,594535 0,12492 11.2017 10.2020 0,704929 -0,54643 0,289875 0,068827 11,12971 2,147758 1,27E-05 2,602104 0,68221 0,00061 -0,98825 0,641414 0,133529 12.2017 11.2020 0,640327 -0,48225 0,319428 0,141237 10,64984 2,365028 8,87E-05 2,532066 0,756009 0,00214 -0,72397 0,709257 0,315276 115 Tablo 47. OLS Modelinin Her Bir Pencere için Tahminleri Horizon Crude Oil EU GDP TR GDP REER Start End R^2 Est. Std.Err. P-val. Est. Std.Err. P-val Est. Std.Err. Pval Est. Std.Err. P-val 01.2018 12.2020 0,620384 -0,49039 0,290929 0,101917 9,854583 2,163072 7,64E-05 2,594222 0,68808 0,000689 -0,03139 0,640918 0,961248 02.2018 01.2021 0,613573 -0,3835 0,261038 0,151873 8,780874 1,949652 8,86E-05 2,336706 0,617599 0,000664 0,241137 0,56587 0,672954 03.2018 02.2021 0,567505 -0,3577 0,272569 0,199043 8,340439 2,034074 0,000276 2,227053 0,646496 0,001661 0,302069 0,59455 0,615006 04.2018 03.2021 0,473734 -0,31357 0,299087 0,302554 7,494353 2,22294 0,002019 1,940238 0,709382 0,01022 0,551825 0,643715 0,397885 05.2018 04.2021 0,430313 -0,12994 0,310201 0,67818 5,990921 2,252877 0,012282 1,395819 0,723061 0,062745 0,742603 0,629299 0,246958 06.2018 05.2021 0,463614 0,26601 0,300889 0,383459 2,876887 2,12775 0,186133 0,660094 0,672449 0,333883 0,929185 0,550095 0,101229 07.2018 06.2021 0,512846 0,440867 0,297442 0,148384 1,5483 2,090081 0,464399 0,495655 0,639726 0,444332 0,982662 0,500202 0,058487 08.2018 07.2021 0,557883 0,570768 0,292889 0,060425 0,571749 2,043776 0,781527 0,497517 0,609051 0,420235 1,016876 0,469395 0,03809 09.2018 08.2021 0,562492 0,395408 0,301894 0,199902 2,054128 2,073806 0,329593 0,554359 0,595378 0,358995 1,16485 0,475878 0,020235 10.2018 09.2021 0,610025 0,001929 0,323972 0,995288 5,127948 2,23604 0,028771 0,61383 0,555592 0,277738 1,651603 0,49777 0,002324 11.2018 10.2021 0,680115 -0,43326 0,327167 0,195091 8,90669 2,33927 0,000622 0,233213 0,514783 0,653681 1,955274 0,461051 0,000186 12.2018 11.2021 0,706918 -0,48176 0,311518 0,132472 9,600729 2,245818 0,000178 -0,20683 0,53208 0,700233 1,849031 0,440715 0,000223 116 Şekil 16. Kayan Pencere Parametre Tahminleri Kayan pencere parametre tahminleri ise grafiklerdeki gibidir. Log of EU GDP 90 -10 -110 Lower Est. Upper Log of TR GDP 16 6 -4 -14 Lower Est. Upper 117 12.2006 12.20… 12.2007 12.20… 12.2008 12.20… 12.2009 12.20… 12.2010 12.20… 12.2011 12.20… 12.2012 12.20… 12.2013 12.20… 12.2014 12.20… 12.2015 12.20… 12.2016 12.20… 12.2017 12.20… 12.2018 12.20… 12.2019 12.20… 12.2020 12.20… Log of REER 23 13 3 -7 -17 Lower Est. Upper Şekil 17. Karşılaştırılmalı Değişken Grafikleri 16 5.00 12 5.6 14 4.75 10 5.4 12 4.50 8 5.2 10 4.25 8 4.00 6 5.0 6 3.75 4 4.8 4 3.50 2 4.6 2 3.25 0 3.00 0 4.4 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 Log of Current account balance Log of Current account balance Log of crude oil Log of Turkey GDP 12 8.3 12 5.0 10 8.2 10 4.8 8 8.1 8 4.6 6 8.0 6 4.4 4 7.9 4 4.2 2 7.8 2 4.0 0 7.7 0 3.8 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 2004 2006 2008 2010 2012 2014 2016 2018 2020 Log of Current account balance Log of Current account balance Log of EU GDP Log of Real effective exchange rate Deneysel sonuçlar, her bir yuvarlanan pencere için R2 istatistiklerinin yanı sıra model parametrelerinin güven aralığı tahminlerini gösteren Tablo 46’da gösterilmiştir. Tablodaki sonuçlar ayrıca Şekil 15'te grafiksel olarak gösterilmiştir. Şekil 16’da ise değişkenleri karşılaştırma amacıyla standart asimptotik (OLS) güven aralıkları verilmiştir. Tablo incelendiğinde model parametrelerinin zaman içinde önemli 118 12.2006 12.2007 12.2008 12.2009 12.2010 12.2011 12.2012 12.2013 12.2014 12.2015 12.2016 12.2017 12.2018 12.2019 12.2020 değişiklikler gösterdiği ve bu da yuvarlanan pencere tabanlı metodolojinin kullanışlılığını göstermektedir. 3. ANALİZ SONUÇLARI Katsayı grafiklerine bakıldığında (Şekil 16), tüm parametre grafiklerinin zamanla önemli değişimler içerdiği gözlemlenmektedir, bu da kayan pencere analizinin doğru bir seçim olduğunu onaylayan bir gözlemdir. Güven seviyesi α=0.05 için, p-değerleri göz önüne alınarak sonuçlar yorumlanmıştır. Şekil 16’nın sol üst panelinde görüldüğü gibi cari açık, petrol fiyatlarındaki değişimlere asimetrik tepkiler vermektedir. 2008 küresel finansal kriz sonrası yaşanan petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, olumlu ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepkiye neden olmaktadır. Bu dönemde petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açıkta olumlu etki yaptığı görülmektedir. Şekle baktığımızda ham petrol fiyatlarındaki ani değişimlerin (şokların) cari açık değişkeninde de değişime sebep olduğu, ama ham petrol fiyatlarının şoktan sonra ortalamasına tekrardan döndüğü gözükmektedir. Kayan Pencere Analiz sonuçlarına göre dönemleri incelediğimizde Mayıs 2005-Nisan 2009 dönemlerine petrol fiyatlarında %1’lik değişim cari açık değişkeninde ortalama %0,32’lik bir artışa sebebiyet verirken, Ağustos 2009-Temmuz 2013 döneminde petrol fiyatlarında %1’lik değişim, cari açıkta ortalama %7,74’lük bir artışa sebebiyet vermiştir. Temmuz 2016- Eylül 2020 döneminde ise petrol fiyatlarında %1’lik değişim, cari açıkta ortalama %1,06’lık bir artışa sebebiyet vermiştir. Ayrıca bulgular, keskin fiyat hareketleri sırasında cari açığın duyarlılığının arttığını göstermektedir. Türkiye’nin GSYİH’nın cari denge üzerindeki etkileri şekil 16’nın sağ üst panelinde gösterilmiştir. Şekle baktığımızda değişkenler 2015’li yıllara kadar zıt yönlü hareket etmekte, sonrasında ise aynı yönlü hareket etmektedirler. Ayrıca şekilden görülebilecek bu hareketler analiz ile uyumludur. Kayan Pencere Analiz sonuçlarına göre dönemleri incelediğimizde Türkiye’nin GSYH’sında %1’lik değişimin Ocak 2004-Temmuz 2008 döneminde cari açık değişkeninde %0,72’lik bir artışa, Temmuz 2011-Agustos 2014 döneminde %4,2’lik bir artışa, Ocak 2015-Mart 2021 tarihleri arasında ise %2,55’lik bir düşüşe sebebiyet verdiği tespit edilmiştir. Burada beklendiği gibi cari açığın Türkiye’nin GSYİH ile pozitif ilişkili olduğu görülmektedir. 2011 sonrası yüksek gelir 119 ortamının cari açığı artırdığı, 2015 sonrasında ise ABD doları cinsinden reel gelir azaldığı için cari açığın azaldığı görülmektedir. Ayrıca Türkiye’nin 2015 sonrası iç tüketime dayalı bir büyüme gösterdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin ticaret ortaklarından olan Avrupa’nın GSYİH’ndaki değişimin cari açığa etkisine baktığımızda ise örneklem dönemi boyunca sıfıra yakın ve istatistiksel olarak anlamsız kalmaktadır. Şekil 16’nın sol alt paneline baktığımızda EU GDP değişkeninin yükselen trendine rağmen, cari açık değişkeni düzeyini (level) korumuştur. Reel efektif kurunun cari açık üzerine etkisini inceleyen Şekil 16’nın sağ alt paneline baktığımızda, 2010’lu yıllardan itibaren düşüş trendine geçen reel efektif döviz kuruna rağmen cari açık değişkeni düzeyini korumayı başarmıştır. Özellikle 2015’ten sonra döviz kuru trendlerinin düşmesiyle birlikte ithalat daha pahalı hale gelmektedir. Ancak trend değişkeninin sıfıra yakın ve önemsiz kaldığı görülmektedir. 120 SONUÇ Petrol ve doğal gaz kaynakları kısıtlı olan Türkiye açısından enerji arz güvenliği, ulusal güvenlikle ilişkili, ekonomik, sosyal ve aynı zamanda diplomatik boyutu öne çıkan bir meseledir. Bu bağlamda Türkiye’nin enerji arz güvenliği riskini en somut şekilde hissettiği son gelişme, Korona virüs (Covid-19) salgının küresel enerji piyasalarını altüst etmesi nedeniyle yaşanmıştır. Salgının küresel petrol ve doğal gaz piyasalarında neden olduğu arz ve talep dengesizliği, enerji fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla Türkiye’de fosil yakıt kullanarak elektrik üreten çevrim santrallerinin maliyetlerinin yükselmesine neden olmuştur. Aynı dönemde İran’ın doğal gaz akışını teknik nedenlerle sınırlandırması enerji krizini doğal gaz alanına taşımıştır. İran’dan Türkiye’ye doğal gaz akışının sınırlandırılması nedeniyle, sanayi sektöründe üretim amaçlı kullanılan hem doğal gazda hem de elektrikte 3-4 günü aşan bir kesintiye gidilmiştir. Geçmişte yaşanan enerji krizlerini bir tarafa bırakırsak, sadece 2022’nin ilk aylarında yaşanan bu kriz bile, Türkiye ekonomisinin fosil yakıtlardan arındırılarak karbonsuzlaştırılması, jeopolitik risklerinin azaltılması, enerji arz güvenliğinin sağlanması, çevresel ve iklimsel bozulmanın iyileştirilmesi için yenilenebilir enerji kullanımının artırılmasının ve yeni enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılmasının Türkiye için ne kadar hayati bir mesele olduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca AB’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ile yeşil dönüşüm sürecini hızlandırdığı düşünüldüğünde Avrupa’nın bu dönüşümden olumsuz etkilenmemek için Türkiye’nin de benzer bir dönüşümü yaşaması gerektiği açıktır. Türkiye’nin benzer bir yaklaşım ve politika ile çevre sorunlarının ve iklim değişikliği ile mücadelenin merkeze yerleştirildiği ulusal enerji dönüşümünü gerçekleştirmesi elzemdir. Böylece Dünya Ekonomik Forumu’nun etkili bir enerji dönüşümünü tanımladığı enerji üçgenini oluşturan, çevresel sürdürülebilirlik, enerji güvenliği, ekonomik büyüme ve kalkınma sağlanabilecektir. Daha güvenli, kapsayıcı, ekonomik ve sürdürülebilir bir enerji sistemine ve enerji piyasasına geçiş gerçekleşebilecektir. Türkiye, 2021 verilerine göre dünyada güneş enerji santrali kurulu güç listesinde on beşinci sırada, rüzgâr enerji santrali kurulu güç listesinde on ikinci sırada, jeotermal enerji santrali kurulu güç listesinde ise dördüncü sırada yer almaktadır. Bu oranlar, 121 sadece elektrik enerjisi üretimini kapsamaktadır. Isıtma, soğutma ve ulaşım gibi sektörlerdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı AB ortalamasının altındadır ve Türkiye’de bu sektörlerdeki gelişme oldukça sınırlıdır. Bu açıdan daha önce ifade edildiği gibi yenilenebilir enerji üretimiyle toplam enerji arzının ancak sınırlı bir kısmı (%16,6’sı) karşılanabilmektedir. Bu oran, 11. Kalkınma Planı’nda 2023’e kadar gerçekleştirilmesi gereken hedefin (%39) oldukça gerisindedir. Bu hedefe ulaşılabilmesi için 2021 verilerine göre yenilenebilir enerji üretiminin yaklaşık %135 artırılması gerekmektedir. Bu artışın 2023’e kadar gerçekleşmesi her ne kadar mümkün olmasada, Türkiye’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı yayınlaması ve Paris Anlaşması’nı imzalaması, enerji dönüşümünü ciddiye alan yaklaşımını yansıtmaktadır. Ancak tam anlamıyla bir enerji dönüşümünün gerçekleşebilmesi için elektrik enerjisi üretimi dışında diğer sektörlerde de yenilenebilir enerji yatırımlarının yaygınlaştırılması oldukça elzemdir. Böylece yeşil binaların arttığı ve yeşil ulaşım ağının genişlediği Türkiye, sera gazı salınımının sınırlı olduğu karbon nötr bir iklime ve ekonomiye erişebilecektir. Genel olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin enerji dönüşümünün büyük ölçüde hidroelektrik üretimine dayandığı ancak son yıllarda güneş ve rüzgâr enerjisi üretiminde de önemli bir mesafenin kaydedildiği izlenmektedir. Ancak kara alanlarında (onshore) oluşturulan güneş ve rüzgâr enerji üretim santrallerine karşın, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasına rağmen deniz alanlarında (offshore) rüzgâr ve dalga enerjisi üretimine yönelik yatırımların yok denecek kadar az olduğu görülmektedir. Bu bağlamda başta Ege Denizi kıyıları olmak üzere Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında hem rüzgâr enerjisi açısından hem de dalga enerjisi açısından önemli bir potansiyel bulunmaktadır. Deniz alanlarında da yenilenebilir enerji yatırımlarının yapılması bölgesel ölçekte enerji çeşitliliğini artıracağı gibi Türkiye’nin enerji dönüşümünü de hızlandıracaktır. Çalışmanın son bölümünde petrol fiyatlarının Türkiye'nin cari işlemler dengesini nasıl etkilediği incelenmiştir. Parametre istikrarını zaman içinde kabul eden önceki çalışmalardan farklı olarak, çalışma cari işlemler dengesi ile petrol fiyatları arasındaki ilişkinin zamana göre değişen yapısını dikkate almaktadır. Çalışmada petrol fiyatlarının, Türkiye GSYİH’sının, 27 Avrupa ülkesinin toplam GSYİH’sının ve reel efektif döviz kurunun cari işlemler dengesi üzerinde zamana göre değişen yapısında etkisi olup 122 olmadığını görmek için hem en küçük kareler hem de maksimum entropi önyükleme tahmin yöntemlerine dayalı kayan pencere analiz yöntemi (Rolling-Window Analysis) uygulanmıştır. Ampirik sonuçlar, cari açığın petrol fiyatlarındaki değişikliklere zamanla değişen tepkiler verdiğini göstermektedir. Analiz dönemine bakıldığında petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açıkta olumlu etki yaptığı görülmektedir. Ayrıca ham petrol fiyatlarındaki ani değişimlerin (şokların) cari açık değişkeninde de değişime sebep olduğu, ama ham petrol fiyatlarının şoktan sonra ortalamasına tekrardan döndüğü görülmektedir. Ayrıca, ani fiyat hareketlerinde cari açığın duyarlılığının arttığı görülmektedir. GSYİH büyümesi ve reel döviz kuru gibi diğer faktörlerin de cari işlemler dengesi üzerinde önemli ve asimetrik etkiler yarattığı tespit edilmiştir. Bu çalışmanın bulguları, Türkiye’nin enerji fiyat şoklarına karşı neden enerji politikaları üretmesi gerektiğini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Türkiye enerji tüketiminin %29'unu karşıladığı petrol ve ürünlerinde %91,45, %27'sini karşıladığı doğal gazda %99,1, %17'sini karşıladığı taş kömüründe %98,08 oranında ithalata bağımlı bir ülkedir. Ayrıca uluslararası antlaşmalar çerçevesinde Türkiye ithal ettiği petrolün günlük ortalama miktarının 90 katı kadar (en az 3 ay) stok bulundurma imkanı olmasına rağmen fiziki kapasite yetersizliği ve artan maliyetler nedeniyle bu oranın çok altında bir stok bulundurmaktadır. Bu da petrol ve ürünlerinde fiyat şoklarına karşı önlem alınabilmesini engellemektedir. Doğalgazda ise yıllık tüketimin %20-25 oranında depolama ihtiyacı olmasına rağmen %5-7 oranında depolama kapasitesinin olması, Türkiye’yi spot piyasadan yüksek fiyatla doğalgaz almaya yönlendirmektedir. Doğalgaz anlaşmalarının fiyat formüllerinde spot fiyatlar ile petrol ürünlerine endeksli fiyatların yer alması, küresel piyasalarda oluşan fiyat dalgalanmalarından doğalgaz fiyatlarının da etkilenmesine neden olmaktadır. Enerji fiyatlarında yaşanan fiyat şokları da cari açığı doğrudan etkilemektedir. Türkiye GSYİH’nın büyümesine odaklı ekonomi politikaları, gelecek enerji projeksiyonunda enerji talebinin artmaya devam edeceğini göstermektedir. 2030 enerji kurulu güç senaryoları mevcut politikalarla devam etmesi halinde yenilenebilir enerjinin payının artmaya devam etmesine rağmen fosil yakıtların payının kurulu gücün yarısından fazlasını oluşturacağını göstermektedir. Bu da Türkiye’nin gelecekte enerji açığının cari açığı etkilemeye devam edeceğini göstermektedir. Bu da sürdürülebilir 123 büyüme kadar cari açığında sürdürülebilirliği konusunda endişeleri beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin cari açığı azaltmak için yenilenebilir ve nükleer enerji odaklı enerji politikalarına önem vermesi gerekmektedir. Türkiye’nin ithalata dayalı enerji arzı sorunu uzun yıllara dayanan bir konu olmasına rağmen, geleneksel politikalar yerine gelişen ve ucuzlayan teknolojilerle beraber enerji güvenliği ve enerji çeşitliliğinin sağlanmasına yönelik sürdürülebilir ve yeşil enerji politikalarına ihtiyacı bulunmaktadır. 124 KAYNAKÇA Alemdaroğlu, N. (2007). Enerji Sektörünün Geleceği Alternatif Enerji Kaynakları ve Türkiye’nin Önündeki Fırsatlar. İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul. Altın, V. (2002). Enerji Sorunu ve Türkiye. Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi. http://www.nuce.boun.edu.tr/va3.html Arslan, N. ve Terzi N. (2013). Küresel finans. Türkmen Kitabevi. Aşıkoğlu, Y. C. ve Tosunoğlu, M. (2018). Rüzgâr Enerji Santral Sahalarındaki Kuşların Üreme Faaliyetlerinin Araştırılması. Turkish Journal of Bioscience and Collections, 2(1), 12-26 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/tjbc/issue/35034/394974 Aydın, L. (2014). Enerji Ekonomisi ve Politikası. Şeçkin Yayıncılık, Ankara. Ayla, D. ve Karış, Ç. (2019). Türkiye’de Enerji İthalatı ve Cari Açık Üzerine Bir Değerlendirme. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 32, 380-412. Balcılar, M., Özdemir, Z. A., Arslanturk, Y. (2010). Economic growth and energy consumption causal nexus viewed through a bootstrap rolling window. Energy Economics, (32)6, 1398-1410. https://doi.org/10.1016/j.eneco.2010.05.015 Başkol, M. O. (2016). Türkiye İhracatının İthalata Bağımlılığının Dahilde İşleme Rejimi Açısından Analizi . Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi , 12(2) , 1-19 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/esad/issue/38969/456199 Başol, K. (1992). Doğal Kaynaklar Ekonomisi, Doğal Kaynaklar, Enerji ve Çevre Sorunları, Aklıselim Ofset Tesisleri, İzmir. Bayraç, H. N. (2009). Küresel enerji politikaları ve Türkiye: Petrol ve doğal gaz kaynakları açısından bir karşılaştırma. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10 (1), 115-142 . https://dergipark.org.tr/tr/pub/ogusbd/issue/10995/131576 Bayraç, H. N. (2020). Enerji Ekonomisi ve Politikaları. İçinde H. N.Bayraç ve F. Çemrek (Ed.), Enerji Ekonomisine Giriş (1-25). Ekin Kitabevi, Bursa. Bernanke, B. S., Gertler M. and Watson, M. (1997). Systematic Monetary Policy and The Effects of Oil Price Shocks , Brookings Papers on Economic Activity, 1, pp. 91-142. Bloomberg. (2020, Aralık). Energy. (e.t.30.12.2020), https://www.bloomberg.com/energy Bockris, J., Smith, D. ve Veziroğlu T.N. (1993). Güneş Enerjisi, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, İstanbul: İletişim Yayınları. BOTAŞ. (2016). 2015 yılı Botaş Sektör Raporu, Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş., http://botas.gov.tr/docs/raporlar/tur/sektorap_2015.pdf , (e.t.30.12.2016). Bozkurt, İ. (2022). Mevduat ve Katılım Bankalarının güçlü ve zayıf yönleri ve Türkiye ekonomisine katkıları (2005-2020). Tesam Akademi Dergisi, 9(2), 503-535. http://dx.doi. org/10.30626/tesamakademi. 1164125. BP. (2020). Oil. (e.t.01.12.2021), https://www.bp.com/en/global/corporate/energy- economics/statistical-review-of-world-energy/oil.html. BP. (2021). Statistical Review of World Energy. (e.t. 30.05.2021). https://www.bp.com/content/dam/bp/en/corporate/pdf/energy-economics/statistical- review-2021/bp-statistical-review-of-world-energy-2021-full-report.pdf Butler, N. (2019). How the shale revolution is reshaping world markets. Financial Times, (e.t. 01.12.2020), https://www.ft.com/content/5b4cd4c6-34f7-11e9-bb0c- 42459962a812. 125 Cherp, A. and J. Jewell. (2011). The three perspectives on energy security: intellectual history, disciplinary roots and the potential for integration. Current Opinion in Environmental Sustainability. 3(4), 202-212. Chinn, M. D. ve Prasad, E. S. (2003). Medium-term Determinants of Current Accounts in Industrial and Developing Countries: An Empirical Exploration. Journal of International Economics. 59, 47-76. Comby, B. (2006). Nükleer Enerji İçin Çevreciler. Günalp,B. (Çev.), Pelikan Tıp Teknik Yayınları, Türkiye Baskısı. ss.196. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. (2021). Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi. İletişim Başkanlığı Yayınları, İstanbul. https://www.iletisim.gov.tr/images/uploads/dosyalar/Turkiyenin_Yesil_Kalkinma_Devr imi.pdf Dedeoğlu, D. ve Kaya, H. (2013). Energy use, exports, imports and GDP: New evidence from the OECD countries. Energy Policy, 57 (2013), 469–476. Deloitte. (2021). 2022 Renewable Energy İndustry Outlook. (e.t. 1.10.2021), https://www2.deloitte.com/us/en/pages/energy-and-resources/articles/renewable-energy- outlook.html Deloitte. (2014). Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Planı. https://www.ebrd.com/documents/admin/trkye-ulusal-yenleneblr-enerj-eylem-plani.pdf Demir, A. (2022). Paris Anlaşması ve 26. Taraflar Konferansı (COP 26)’nda Türkiye Değerlendirmesi: Yükümlülükler ve Sorumluluklar . Biyolojik Çeşitlilik ve Koruma , 15 (2) , 162-170 . DOI: 10.46309/biodicon.2022.1088410 Demir, R. (2015). Türkiye'nin Enerji İthalatı ve Cari Açık Sorunu. TOBB EkonoMi ve Teknoloji Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara. Demircan, N. ve Bayraktar, B. (2020). Rüzgâr Enerjisi ve Balıkesir Bölgesindeki Potansiyeli. Balıkesir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1(2), 84- 105 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/bauniibfd/issue/62217/931591 Demirci, E. ve Er, Ş. (2007, 24-25 Mayıs). Ham Petrol Fiyatlarının Türkiye’deki Cari açığa Etkisinin İncelenmesi. 8. Türkiye Ekonometri ve İstatistik Ulusal Kongresi, Malatya. Demirtaş, I., Tarı, E. N. (2021). Türkiye’de Elektrik Piyasasının Rekabete Açılması ve Rekabetçi Elektrik Piyasasında Elektrik Tüketiminin Belirleyicileri: ARDL Sınır Testi. In JOEEP: Journal of Emerging Economies and Policy 6 (1), ss. 148–164. https://dergipark.org.tr/tr/pub/joeep/issue/60112/875795. Dış İşleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı. (2020). Fasıl 15: Enerji. https://www.ab.gov.tr/fasil-15-enerji_80.html. Dinler, Z. (2000). İktisada Giriş. 6. Baskı, Ekin Kitabevi, Bursa. Doğan İ., Gürbüz S. (2017). Enerji Fiyatlarının Dış Ticaret Açığı Üzerindeki Rolü: Doğrusal Olmayan İlişkinin Analizi. Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,10(2) 81-90. Dünya Enerji Konseyi. (2008). Türkiye Enerji Raporu, 2008. http://www.dektmk.org.tr/upresimler/2008_enerji_raporu.pdf Elüstü, S. (2021). Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği: Enerji ithalatı bağımlılığı ve ekonomik büyüme ilişkisi. İstanbul İktisat Dergisi - Istanbul Journal of Economics, 71(1), 133-162. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması (Enerji ve Tab). http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/YEKDEM.aspx. 126 Enerji İşleri Genel Müdürlüğü (2020). Enerji Denge Tablosu. http://www.eigm.gov.tr/tr- TR/Denge-Tablolari/Denge-Tablolari EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2014). Ulusal Enerji Eylem Planı, Aralık 2014. EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (Aralık, 2016). Mavi Kitap, Ankara. EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2017). Dünya ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü. http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Enerji-ve-Tabii-Kaynaklar- Gorunumleri (e.t.20.05.2017) EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (2017). 2018 yılı bütçe sunumu. http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FB%C3%BCt%C3 A7e%20Konu%C5%9Fmas%C4%B1%2F2018_Butce_Sunus_Kitabi.pdf, son erişim tarihi:20.03.2018 EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2020a). Dünya ve Türkiye Enerji Kaynaklar Görünümü, Sayı 15. EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (2020b). Nükleer Enerji. (e.t:10.05.2020), https://enerji.gov.tr/nukleer-enerji-ve-uluslararasi-projeler-genel-mudurlugu-nukleer- enerji EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (2020c). Rüzgar. (e.t: 12.11.2020), http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Ruzgar EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2021a). Doğal Gaz Piyasası 2020 Yılı Sektör Raporu. https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/dogal-gazyillik-sektor-raporu EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2021b). Elektrik Piyasası Sektör Raporu 2020. https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-24-3/elektrikyillik-sektor-raporu EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (2021c). Jeotermal. (e.t: 01.05.2021), http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Jeotermal EPDK Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (2021d). Petrol Piyasası Sektör Raporu. (e.t: 01.05.2021), https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-107/yillik-sektor-raporu Erbaykal, E. (2007). Türkiye’de Enerji Tüketiminin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi. Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (1), 2007, 29- 44. s.42. Erdal, L.- Karakaya,E. (2012), Enerji Arz Güvenliğini Etkileyen Ekonomik, Siyasi, ve Coğrafi Faktörler, Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. C.XXXI.(1),306. Erdoğdu O. S. (2007). The Effects of Energy Imports: The Case of Turkey. MPRA. Paper No: 5413, 1-9. Erol, Ümit. ve Yu, Eden. S. H. (1987). On the causal relationship between energy and income for industrialized countries. Journal of Energy and Development. XIII(13), ss.113-122. Ersoy, A. Y. (2010). Ekonomik büyüme bağlamında enerji tüketimi. Akademik Bakış Dergisi, 20, 1-11. ETKB. (2011). Nükleer Enerji. http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webpages&b=nukleerenerji&bn=224&hn =224&nm=384&id=3888, Erişim Tarihi: 30.12.2016. ETKB. (2016). 2017 Yılı Bütçe Sunumu. https://docplayer.biz.tr/26013210-2017-yili- butce-sunumu-t-c-enerji-ve-tabii-kaynaklar-bakani-sayin-dr-berat-albayrak-in-2017- yili-butcesini-tbmm-plan-ve-butce-komisyonu-na-sunusu.html ETKB. (2019). 2019-2023 Stratejik Planı. https://sp.enerji.gov.tr/ETKB_2019_2023_Stratejik_Plani.pdf 127 ETKB. (2021). 2020 Yılı Genel Enerji Denge Tablosu – Rev 01, http://www.eigm.gov.tr, (e.t.: 01.12. 2021). EÜAŞ. (2016). Enerji Sektör Raporu. http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSekt%C3%B6r%20 Raporu%2fEUAS-Sektor_Raporu2016.pdf GAP. (2020). 2020 Güneydoğu Anadolu Projesi Son Durum Raporu. http://yayin.gap.gov.tr/2020-gap-son-durum-yayin-756f4854d1.html Gençoğlu, T. M. (2012). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Türkiye Açısından Önemi, Fırat Üniversitesi Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi, 14(2), s.57-64. German Feed-in Tariffs. (2010). http://www.germanenergyblog.de/?page_id=965. Gündoğan, H. ve Tok, D. (2019). Petrole Bağımlı Ülkelerde Petrol Fiyatlarının Sanayi Üretimine Etkisi: Panel Nedensellik Çalışması, Ege Akademik Bakış, 19(1), 131-140. Güner, B. and Azgün, S. (2019). Türkiye’de Birincil Enerji Tüketimi ve Eknomik Büyüme İlişkisi: Dinamik Bir Analiz. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 46, 139-169. Gürler, A. Z., Budak, D. B., Ayyıldız, B. ve Kaplan, U. E. (2020). Enerji Ekonomisi, Nobel Akademik Yayıncılık. Hondroyiannis, G., Lolos, S. and Papapetrou, E. (2002, July). Energy Consumption and Economic Growth: Assessing The Evidence from Greece. Energy Economics. 24, 4, ss.319-336. Huntington, H. G. (2015). Crude Oil Trade and Current Account Deficits. Energy Economics, 50, 70-79. IEA. (2004). World Energy Outlook 2004, http://www.statusa.gov/miscfiles.nsf/85e ı 40505600 l 07b8525664900634 11d/7209e5b34e7c5e5a85256ecf005 1 8dc7 /$FILE/ieo2004 sec02.pdf IEA. (2011). World Energy Outlook 2011, OECD/IEA Publication, 2011. IEA. (2013). Technology Roadmap - Wind Energy 2013. https://www.iea.org/reports/technology-roadmap-wind-energy-2013 IEA. (2017). World Energy Outlook 2017, IEA, Paris https://www.iea.org/reports/world- energy-outlook-2017 IEA. (2021). Turkey 2021. https://www.iea.org/reports/turkey-2021 Intersolarglobal. (2017). http://www.intersolarglobal.com/en/summits/turkey/market.html İnan, İ., Akbulut, İ. ve Erman, A. (2018). Enerji Sorununun Çözümünde Yenilenemez ve Yenilenebilir Kaynaklar. Türk Dünyası Araştırmaları, 120(237), 11-40. İnançlı, S, Akı, A. (2020). Türkiye’nin Enerji İthalatı ve Yenilenebilir Enerji Arasındaki İlişkinin Ampirik Olarak İncelenmesi. Econder International Academic Journal , 4 (2) , 551-564. IRENA. (2020). Global Renewables Outlook: Energy transformation 2050. file:///C:/Users/YOGA/Desktop/IRENA_Global_Renewables_Outlook_2020.pdf IRENA. (2021). Renewable Energy Statistics 2021 The International Renewable Energy Agency. https://irena.org/publications/2021/Aug/Renewable-energy-statistics-2021 Karagöl, E. T., & Kavaz, İ. (2017). Türkiye ve Dünyada yenilenebilir enerji. SETA (SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı), İstanbul. Karakışım, C. (2022). Enerji Politikaları ve Güvenliği. İçinde L. E. Orallı (Ed.). Türkiye’nin Enerji Dönüşümü: Fosil Yakıtlardan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına (211-228). Nobel Kitabevi, Ankara. 128 Kavak, K. (2005). Dünyada ve Türkiye’de Enerji Verimliliği ve Türk Sanayisinde Enerji Verimliliğinin İncelenmesi, Uzmanlık Tezi, DPT İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Ankara. Kavrakoğlu, İ. (1981), Ülke Ekonomisinde Enerji Sorunu ve Çözüm Yolları, Yayın No: 8, İstanbul: İstanbul Sanayi Odası.s.1, Mankiw, N. G. (2010), Macroeconomics, 7th edition, New York: Worth Publishers. Kraft, J. and Kraft A. (1978). On the Relationship between Energy and GNP”. Journal of Energy Development. Vol. 3, No. 2, ss.401-403. Koç, E. Ve Kaya, K. (2015). Enerji Kaynakları ve Yenilenebilir Enerji Durumu. Mühendis ve Makine, 56(668), 36-47. Külebi, A. (2007). Türkiye’nin Enerji Sorunları ve Nükleer Gereklilik. Birinci Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara. ss.25-30,89-95,105-114. s.108. Lise, W. ve Montfort, K. V. (2007, Nowember). Energy consumption and GDP in Turkey: Is there a co-integration relationship?. Energy Economics, 29(6), 1166-1178. MathWorks. (2022). Rolling-Window Analysis of Time-Series Models. https://www.mathworks.com/help/econ/rolling-window-estimation-of-state-space- models.html#buhn26v. (e.t.: 01.08.2022) suggested explanation and definition. https://www.researchgate.net/publication/312071321_What_is_energy_and_why_is_it_ conserved_A_review_analysis_and_suggested_explanation_and_definition. Moran, E. F., Lopez, M. C., Moore, N., Müller, N., & Hyndman, D. W. (2018). Sustainable hydropower in the 21st century. Proceedings of the National Academy of Sciences, 115(47), 11891-11898. MTA. (2021, Aralık). Türkiye Jeotermal Enerji Potansiyeli ve Arama Çalışmaları. https://www.mta.gov.tr/v3.0/arastirmalar/jeotermal-enerji-arastirmalari Mucuk, M. ve Uysal, D. (2009). Türkiye Ekonomisinde Enerji Tüketimi ve İktisadi büyüme. Maliye Dergisi. Sayı:157. ss.105-115. s.114. Özdemir, H. C. (2011). Türk Enerji Sektöründe Yapılanma Sorunları. Mühendis ve Makine Cilt: 52 Sayı: 617. s. 47-53. Özlale, Ü. ve Pekkurnaz, D. (2010). Oil prices and current account: A structural analysis for the Turkish economy. Energy Policy 38(2010)4489–4496. Pamir, N. (2005). Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler , Stratejik Analiz, Aralık, ss. 68-74 . S.69. Parikh, A. and Stirbu, C. (2004). Relationship between Trade Liberalisation, Economic Growth and Trade Balance: An Econometric Investigation. http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.567065. Pata, U. K., Yurtkuran, S. ve Kalça, A. (2016). Türkiye’de Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme: ARDL Sınır Testi Yaklaşımı. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 38(2), 255-271 . DOI: 10.14780/muiibd.281411. Paul, S. and N.Bhattacharya, R. N. (2004, November). Causality between energy consumption and economic growth in India: a note on conflicting results. Energy Economics, 26(6), 977-983. Petform. (2017). Türkiye Petrol Üretimi. (e.t. 10.11.2017), https://www.petform.org.tr/arama-uretim-sektoru/turkiyede-petrol-uretimi/ Petform. (2021). Türkiye Doğalgaz Piyasası. (e.t. 01.10.2021), https://www.petform.org.tr/dogal-gaz-piyasasi/turkiye-dogal-gaz-piyasasi/ Petrol ve LPG Sektörlerinin Gazetesi, Enerji Petrol Gaz, Yıl:45 (552). 129 Resmi Gazete. (2017). 2017 Yılı Kamu Yatırımlarının Sektörlere Göre Dağılımı, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/01/20170114M1-1-1.pdf REN21. (2021). Renewables 2021 Global Status Report. https://www.ren21.net/reports/global-status-report/ Ritchie H., Roser M. ve Rosado P. (2020). Energy. https://ourworldindata.org/fossil-fuels Sarıtaş, H., Genç, A. ve Avcı, T. (2018). Türkiye’de Enerji İthalatı, Cari Açık ve Büyüme İlişkisi: VAR ve Granger Nedensellik Analizi. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 14(2), 181-199. Satman, A. (2007). Türkiye’nin Enerji Vizyonu. Jeotermel Enerjiden Elektrik Üretimi Semineri, TESKON 2007, VIII. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi, 25-28 Ekim, İzmir, ss. 3-18 . Scott, K., Roelich, K., Owen, A. and Barrett A. (2017). Extending European energy efficiency standards to include material use: an analysis. Climate Policy Journal. https://doi.org/10.1080/14693062.2017.1333949. Sevim, C. (2012). Küresel Enerji Jeopoltiği ve Enerji Güvenliği. Journal of Yasar University, 26(7), 4382. Seyidoğlu Halil. (2003). Uluslararası Finansman, 4. Baskı, Güzem Cem Yayınları, İstanbul. Söğüt, Z. (2012). Sanayide enerji verimliliği. (Editör: Tahir Hikmet Karakoç). Sanayide Taç Altuntaçoğlu, Z. (2011). Dünyada ve Türkiye’de Rüzgâr Enerjisi Durumu-Genel Değerlendirme, Mühendis ve Makina, cilt 52, sayı 617, s. 56-63. Taranto, Y., Saygın, D. (2019). Türkiye Enerji Sektöründe Fiyatlandırma ve Piyasa Dışı Fon Akışları. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi. Nar Baskı Merkezi. https://www.shura.org.tr/wp-content/uploads/2019/05/raporweb_TR.pdf. TCMB. (2012). Ödemeler dengesi raporu, İstatistik Genel Müdürlüğü. TCMB. (2014). Ödemeler Dengesi İstatistikleri Tanım ve İlkeleri İle Türkiye Uygulaması, TCMB İstatistik Genel Müdürlüğü. T.C. Cumhurbaşkanlığı. (2019). On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023). Erişim tarihi: 10.02.2022,https://sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf. Telatar, O. M. ve Terzi, H. (2009). Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Cari İşlemler Dengesi İlişkisi. Ankara Ünv. İ.İ.B.F. Dergisi, 23(2), 119-134. TEİAŞ. (2021). Kurulu Güç Raporu Aralık 2021. https://www.teias.gov.tr/tr-TR/kurulu- guc-raporlari TEMSAN. (2020). Hidroelektrik. (e.t: 01.10.2020), https://www.temsan.gov.tr/Sayfa/hidroelektrik/36#:~:text=T%C3%BCrkiye'nin%20Hid roelektrik%20Potansiyeli,600'%C3%BCn%20%C3%BCzerinde%20HES%20i%C5%9F letmedir. TESAM. (2011). Bor Raporu. https://tesam.org.tr/bor-raporu/ The Danish Energy Agency. (2019). Energy Statistics 2017. https://ens.dk/sites/ens.dk/files/Statistik/energystatistics2017.pdf TMMOB Jeoloji Mühendisler Odası. (2016). Türkiye’nin Jeotermal Kaynakları, Projeksiyonlar, Sorunlar ve Öneriler Raporu. http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/5ee60fb07fcb1e1_ek.pdf TMMOB. (2006) Enerji Raporu, Yağmur Ofset, Ankara. Toprak, S. (2020) Kömür Nedir?, MTA Genel Müdürlüğü Maden Analizleri ve Teknolojisi Dairesi, (Ty), Ankara. 130 Tsirimokos, C. (2011). Price and Income Elasticities of Crude Oil Demane. A Case of Ten IEA Countries. Master Thesis No: 705.Uppsala: Swedish University of Agricultural Sciences. TTK. (2021). Sektör Raporu 2020. TTK: http://taskomuru.net/tr/whiseezu/2021/06/2020YiliTaskomuruSektorRaporu.pdf adresinden alınmıştır TÜİK. (2017).TUİK Sera Gazı Envanteri. www.tuik.gov.tr: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21582 . TÜİK. (2021). https://data.tuik.gov.tr/Kategori/GetKategori?p=dis-ticaret-104&dil=1. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu. (2020a). Dünya ve Türkiye Kömür Kaynak ve Rezerv Durumu. (e.t: 01.10.2020), https://www.tki.gov.tr/istatistikler. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu. (2020b). Kömür (Linyit) Sektör Raporu (e.t: 01.10.2020), https://www.tki.gov.tr/yayinlar. Üzümcü, A. ve Başar, S. (2011). Türkiye’nin Cari İşlemler Bilançosu Açığı Üzerinde Enerji İthalatı ve İktisadi Büyümenin Etkisi: 2003-2010 Dönemi Üzerine Bir Analiz, Finans Ekonomik & Politik Yorumlar, 48(558), 5-21. Yalta, Y. ve Yalta, T. (2017). Dependency on imported oil and its effects on current account. Energy Sources, Part B: Economics, Planning, and Policy, 12(10), 859-867, DOI: 10.1080/15567249.2017.1315753. Vladimirov, M. ve Özenç, B. (2015). Daha Güçlü AB-Türkiye Enerji Diyaloğuna Doğru Enerji Güvenliği Perspektifleri ve Riskleri. 2015, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV). tepav.org.tr/upload/files/1502195236- 1.Daha_Guclu_AB__Turkiye_Enerji_Diyaloguna_Dogru_Enerji_Guvenligi_Perspektifl eri_ve_Riskleri.pdf World Energy Council. (2007). Survey of Energy Sources, WEC Publications, London. World Energy Council. (2016). Türkiye Enerji Piyasasının Görünümü Raporu. https://www.worldenergy.org/publications/2016/world-energy-resources-2016/ World Nuclear Association (2020). Dünya Nükleer Güç Reaktörü ve Uranyum İhtiyacı Raporu. (e.t. 10.12.2020), https://world-nuclear.org/information-library/facts-and- figures/world-nuclear-power-reactors-and-uranium-requireme.aspx Yalçın Erik, N. (2016), Şeyl Gazı; Jeolojik Özellikleri, Çevresel Etkileri ve Küresel Ekonomik Anlamı, Türkiye Jeoloji Bülteni, 59/2, s.222. Yanar, R. ve Güldem, K. (2011). Türkiye'de Enerji Tüketimi, Ekonomik Büyüme ve Cari Açık İlişkisi. Ekonomi Bilimleri Dergisi, 191-201. Yalazan, T. (1983). Dünya’da ve Türkiye’de Enerji Sorunu. T.C. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları Güncel Konular Serisi, No: 4. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, http://www.eie.gov.tr/yekrepa/repa- duyuru_01.html Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü. (2017). Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli Atlası. http://www.eie.gov.tr/yekrepa/repa-duyuru_01.html Yıldırım, M. ve Örnek, İ. (2007). Enerjide Son Seçim: Nükleer Enerji, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (1), 32-44. Yılmaz, Ö. ve Akıncı, M. (2012). İktisadi Büyüme ile Cari İşlemler Bilançosu Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15(2), 363-377. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunisosbil/issue/2828/38342. 131 Yılmaz, S. ve Kalkan, D. K. (2017). Enerji Güvenliği Kavramı: 1973 Petrol Krizi Işığında Bir Tartışma. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 1 (3), 169-199. https://dergipark.org.tr/tr/pub/uksad/issue/33359/371272. Yu, S.H. and Choi, J.Y. (1985). The causal relationship between energy and GNP: an international comparison. Journal of Energy Finance & Development, X(2), 249-272. Zivot, E., and J. Wang. (2006). Modeling Financial Time Series with S_PLUS®. 2nd ed., Springer Science+Business Media, Inc. 132