T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI MEMLÜKLER DÖNEMİNDE MEKKE’DE İKTİSADİ HAYAT (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Omar ALHAJ TAHA BURSA – 2025 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI MEMLÜKLER DÖNEMİNDE MEKKE’DE İKTİSADİ HAYAT (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Omar ALHAJ TAHA Danışman: Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ BURSA – 2025 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, 702222021 numaralı Omar ALHAJ TAHA’nın hazırladığı “Memlükler Döneminde Mekke’de İktisadi Hayat” başlıklı Yüksek Lisans Tezi ile ilgili savunma sınavı, 00/00/2024 günü 00.00-00.00 saatleri arasında yapılmıştır. Alınan cevaplar sonunda adayın tezinin (başarılı/başarısız) olduğuna (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Üye Dr. Öğr. Üy. İlhami ORUCOĞLU Dr. Öğr. Üy. Ahmet KURAY Bursa Uludağ Üniversitesi Kilis 7 Aralık niversitesi …./.…/ 20…. YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tez Başlığı / Konusu: Memlükler Döneminde Mekke’de İktisadi Hayat Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 100 sayfalık kısmına ilişkin, 12/12/2024. tarihinde şahsım tarafından Turnitin. adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı %18’dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 12-12-2024 Adı Soyadı: Omar ALHAJ TAHA Öğrenci No:702222021 Anabilim Dalı: İslam Tarihi ve Sanatları Programı: Yüksek Lisans Statüsü: Y. Lisans Danışman Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ 12/12/2024 YEMİN METNİ Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Memlükler Döneminde Mekke’de İktisadi Hayat” başlıklı çalışmamın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 12/12/2024 Tarih ve İmza Adı Soyadı: Omar ALHAJ TAHA Öğrenci No:702222021 Anabilim Dalı: İslam Tarihi ve Sanatları Programı: Yüksek Lisans Statüsü: Yüksek Lisans vi ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Omar ALHAJ TAHA Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitüsü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı : İslam Tarihi Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı : Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ Memlükler Döneminde Mekke’de İktisadi Hayat Bu tez, Memlükler Dönemi’nde Mekke’nin ekonomik yapısını, özellikle ticaret ekseninde incelemektedir. Mekke, hac ibadeti sayesinde büyük bir ticari hareketlilik yaşamış ve uluslararası ticaret yollarının stratejik bir durağı olmuştur. Çalışmada, Memlükler’in Mekke ticaretine sağladığı katkılar, ticari düzenlemeler ve şehrin ekonomik canlılığı üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Hac sezonlarında artan ticari faaliyetler, Mekke’yi sadece bir ibadet merkezi değil, aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir. Tez, Memlükler’in ticareti destekleyen politikalarının Mekke ekonomisine olan etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Memlük Politikaları, Mekke Ekonomisi, Stratejik Konum, Hicaz, Mekke, Ticareti. vii ABSTRACT Name and Surname : Omar ALHAJ TAHA University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Islamic History and Arts Branch : Islamic History Degree Awarded : Master Supervisor : Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ Economic Life of Mecca During the Mamluk Period This thesis examines the economic structure of Mecca during the Mamluk period, focusing particularly on trade. Mecca experienced significant commercial activity due to the pilgrimage and became a strategic hub on international trade routes. The study evaluates the Mamluks' contributions to Meccan trade, their commercial regulations, and their impact on the city's economic vitality. The increased trade activity during the pilgrimage seasons transformed Mecca into not only a center of worship but also a prominent commercial hub. The thesis aims to reveal the effects of the Mamluks' trade- supporting policies on Mecca's economy. Keywords: Mecca's Economy, Strategic Location, Hejaz, Mecca, Trade. viii ÖNSÖZ İslam'ın kutsal şehri olan Mekke, dinî özelliğinin yanında tarihî ve kültürel açıdan da önemli bir şehirdir. Mekke’de bulunan Kâbe, Allah'a ibadet için inşa edilen ilk evdir. İslam öncesi dönemde, tüm Araplar Kâbe'yi ziyaret ederdi. İslâm ile birlikte Kâbe’yi tavaf etmek, İslâm’ın beş şartından biri haline geldi. Mekke’de dinî hayatın yanında imar, ticaret, tarım, eğitim, sağlık vb. faaliyetlerin de olduğu muhakkaktır. Bu araştırmamızda da dinî yönden ziyade Memlûkler döneminde Mekke'deki ticarî faaliyetler ele alınacaktır. Memlükler döneminde Mekke’nin iktisadi yönü hakkında tez çalışmasına rastlanmamıştır. Bu durum konumuzun belirlenmesinde etkili olmuştur. İslam tarihi boyunca şehrin ticarî yönünün ele alınması mümkün olmakla birlikte zamanımızın kısıtlı olması sebebiyle çalışma alanımız Memlükler dönemiyle sınırlandırılmıştır. Araştırmamızda Memlükler döneminde Mekke'nin ticaret merkezleri arasındaki konumun ve bu durumun şehrin ekonomik refahına olan etkisi tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca Mekke'nin iktisadî hayatında önemli rol oynayan sultanlar, hacılar ve tüccarların rolleri irdelenecektir. Tezimiz, giriş ve üç bölümden oluşmuştur. Girişte Mekke'de ticarî faaliyetlerin gelişmesini etkileyen faktörler ele almıştır. Bu kapsamda Mekke’nin mukaddes bir şehir olarak İslam âlemindeki yeri ve şehrin siyasî, iktisadî vb. özellikleri ele alınmıştır. Birinci bölümde yöneticilerin Mekke’yi dış müdahalelerden korumak için gerçekleştirdikleri faaliyetleri, kara yollarını onararak hacıların ve tüccarların daha güvenli ve rahat bir yolculuk yapmalarını sağlamaları, kara yollarında dinlenme ve konaklama yerleri inşa etmeleri, Kızıldeniz ticaretini yeniden canlandırmaları, hacılara ve tüccarlara su, yemek, barınak vb. imkânlar sağlamaları ele alınmıştır. İkinci bölümde Mekke'de ticarete konu olan ürünler, bu ürünlerin fiyatlarını etkileyen sebepler, Memlüklü sultanları zamanında kurulan ticarî tesisler ve Mekke’de kullanılan para türleri ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise Mekke'deki yerleşik ve ziyaretçi tüccarlar hakkında bilgi verilmiştir. Karmatîler adını taşıyan tüccarlarla ilgili ayrıntılı bir kısım oluşturulmuştur. Onların ticarî faaliyetleri ve özellikle Memlûkler Devleti'nde ve genel olarak Doğu coğrafyasında baharat ticaretinde oynadıkları rol ele alınmış, Karmatîlerin neden bu adla anıldığına dair araştırmacılar arasındaki görüş ayrılıklarına değinilmiştir. Konu tespiti ve çalışma boyunca desteğini esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ’a teşekkürü borç bilirim. Ayrıca maddi ve manevi katkıda bulunan dost ve arkadaşlarıma teşekkür ederim. Omar AlhajTaha Bursa- 2025 ix İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................... iii YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ............................ iv YEMİN METNİ .............................................................................................................. v ÖZET ............................................................................................................................... vi ABSTRACT ................................................................................................................... vii ÖNSÖZ .......................................................................................................................... viii İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. ix KISALTMALAR .......................................................................................................... xii GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 I. TEZİN KONUSU ve AMACI .................................................................................. 1 II. KAYNAKLAR ........................................................................................................ 1 III. MEKKE VE ÖNEMİ ............................................................................................. 2 IV. MEKKE’NİN İKTİSADÎ HAYATINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER .................. 4 A. Şehrin Seçkin Sakinleri: Ulema ve Tüccar ......................................................... 4 B. Hac Mevsimleri ................................................................................................... 6 C. Mekke’nin Kervan Yolları Üzerindeki Konumu ................................................ 9 D. Mekke’nin Limanı Cidde .................................................................................. 15 BİRİNCİ BÖLÜM MEMLÜKLER DÖNEMİNDE MEKKE’DE GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI I. MEKKE EMİRLİĞİ VE BENİ KATADE İLE YAŞANAN MÜCADELE .......... 20 II. MEKKENİN GÜVENLİĞİ SAĞLAMAK İÇİN ALINAN ÖNLEMLER ........... 25 A. Kara Yollarının Güvenliği ................................................................................ 29 B. Kızıl Deniz Ticaret Güzergâhı Ve Güvenliği.................................................... 35 İKİNCİ BÖLÜM MEKKE’DE TİCARET METAI OLAN ÜRÜNLER I. BAHARAT ............................................................................................................. 42 A. Karabiber ...................................................................................................... 44 B. Karanfil ......................................................................................................... 45 C. Tarçın ............................................................................................................ 46 D. Zencefil......................................................................................................... 47 II. TEDAVİ AMAÇLI KULLANILAN ÜRÜNLER ................................................. 47 A. Kâfur............................................................................................................. 48 B. Kudret Helvası .............................................................................................. 49 x C. Sarısabır ........................................................................................................ 49 D. es-Senâ (Sinameki) ....................................................................................... 50 E. Misvak Ağacı ................................................................................................ 50 III. TEKSTİL (DOKUMA) ........................................................................................ 51 IV. DEĞERLİ TAŞLAR ............................................................................................ 52 A. Yakut ............................................................................................................ 52 B. Elmas ............................................................................................................ 53 C. Zümrüt .......................................................................................................... 54 D. Akik .............................................................................................................. 55 V. GIDA MADDELERİ ............................................................................................. 55 VI. HAYVANLAR (DEVELER, ATLAR, KOYUNLAR) ....................................... 57 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEKKE’DE İKTİSADÎ FAALİYETLER VE TİCARET ERBABI I. İKTİSADÎ FAALİYETLER ................................................................................... 59 A. Fiyatlar ve fiyatları Olumsuz Etkileyen Durumlar ........................................... 59 B. Paralar ............................................................................................................... 62 C. Ticaret Mekânları .............................................................................................. 64 1. Pazarlar .......................................................................................................... 64 a. Yerel Pazarlar ........................................................................................... 65 b. Mevsimsel Pazarlar .................................................................................. 66 c. Yıllık Pazarlar ........................................................................................... 67 2. Ticaret Mekânları .......................................................................................... 68 D. Ticarî Mekanların Yönetimi ............................................................................. 71 E. Vergiler .............................................................................................................. 73 II. TİCARET ERBABI ............................................................................................... 80 A. Yerli Tüccarlar .................................................................................................. 81 B. Mevsimlik Tüccarlar ......................................................................................... 82 C. Gezgin Tüccarlar ............................................................................................... 84 D. Kârimî Tüccarlar ............................................................................................... 86 SONUÇ ........................................................................................................................... 90 EKLER ........................................................................................................................... 91 KAYNAKÇA ................................................................................................................. 95 xii KISALTMALAR a.s : Aleyhisselâm bk. : Bakınız çev. : Çeviren ed. : Editör haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti ö. : ölüm tarihi r.a : Radıyallâhu anh s.a.v : sallallâhu aleyhi ve sellem TDV : Türkiye Diyanet Vakfı Ty : tarih yok Thk : tahkik eden vb. : ve benzeri vd. : ve diğerleri 1 GİRİŞ I. TEZİN KONUSU ve AMACI Araştırmamız, Memlükler döneminde Mekke'de ticarî faaliyetleri konu edinmektedir. Bu kapsamda öncelikli olarak ilgili dönemdeki ticarî faaliyetlerin değerlendirilmesi, Mekke’nin ticaret yolları üzerindeki stratejik konumunun ve bu konumun şehrin ekonomik refahına olan etkisinin ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Ayrıca Memlükler döneminde Mekke’nin ekonomik gelişiminde önemli rol oynayan sultanlar, tüccarlar ve hacıların katkıları ele alınacak, Doğu ve Batı’dan gelen mallarla dolu uluslararası ticaret şehri haline getiren unsurlar incelenmeye çalışılacaktır. II. KAYNAKLAR Çalışmamızda ilk olarak İslâm tarihi kaynaklarıyla ilgili bir literatür taraması yapılmıştır. Bu süreçte ilk dönem İslam tarihî kaynaklarının yanı sıra aşağıda belirteceğimiz bazı eserlerden faydalanılmıştır. “Şifâu’l-ğarâm bi-ahbâri beledi’l-haram ”: Takiyyüddîn Muhammed Bin Ahmed el-Fâsî, tarafından kaleme alınan eser, Mekke'nin tarihî, coğrafi ve kültürel yapısını derinlemesine inceleyen önemli bir kaynaktır. Kitap, Mekke’nin stratejik ticaret yolları üzerindeki konumunu vurgulamakta ve bu yolların şehrin ekonomik ve kültürel gelişimine nasıl etki ettiğini detaylandırmaktadır. “Menâihü'l-kerem fî ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti'l-harem”: Ali b. Taceddîn b. Takiyyüddîn el-Sincârî tarafından telif edilen ve Mekke ve Kâbe’nin tarihini inceleyen bu eserde Mekke’nin coğrafi konumu, ticaret yollarının gelişimi ve Kâbe'nin dinî ve sosyo- kültürel rolleri kapsamlı bir şekilde ele alınmaktadır. “er-Rihle”: İbn Battuta’nın 14. yüzyılda İslam dünyasını dolaşarak gözlemlediği toplumları, kültürel yapıları ve ekonomik hayatı ele aldığı önemli bir kaynaktır. Eserde, 2 Mekke’nin o dönemdeki merkezi rolü ve şehrin hac ibadeti ile birlikte uluslararası bir ticaret merkezi olma konumu anlatılmaktadır. İbn Battûta eserinde İslam dünyasında farklı kültürler ve toplumlar arasındaki ilişkileri, yönetim biçimlerini ve ticarî yaşamı anlatmış, ayrıca Mekke’nin İslam dünyasındaki dinî ve kültürel önemini, özellikle hac döneminde şehre gelen tüccarlar ve ziyaretçilerin şehre olan etkilerini detaylı bir şekilde ele almıştır. III. MEKKE VE ÖNEMİ Mekke, İslam dünyasında büyük bir öneme sahiptir. Zira bu şehir Kur’ân-ı Kerim’in indiği yerdir. İnsanlık için bahşedilen ilk ev Mekke’de yapılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de bu husus şu ayetle ifade edilmiştir: “Gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev âlemlere bir hidayet ve bereket kaynağı olan Mekke’deki evdir”.1 Âlimler, ayette geçen "ilk" kelimesinin anlamı hakkında farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Sûdî, bu ifadenin "yeryüzünde mutlak olarak ilk inşa edilen ev" anlamına geldiğini iddia etmiştir. Mûcahid ise eş-Şa‘bî'den, o Ali'den (r.a.) naklen şöyle demiştir: "Bu evden önce de evler vardı. Ancak o, Allah'a ibadet için inşa edilen ilk evdir. Bu hem zaman açısından hem de şeref açısından geçerlidir".2 Mekke kelimesi, antik dillerde de izler taşımaktadır. Babilce'de "meka" kelimesi "eski ev" anlamına gelirken,3 Batlamyus'un coğrafyasında Mekke "Makoraba" olarak geçmektedir. "Makoraba" kelimesi, Arapça “makrib” kelimesine yakındır. Bu terim, Sebe krallığında, kralların tahta geçmeden önce taşıdığı bir unvandır. "Makrib" kelimesi muhtemelen "Allah'a yakın" anlamına gelir ki bu da Mekke'nin kutsal bir şehir olma niteliğini yansıtmaktadır.4 1 Âl-i İmrân, 3/96. 2 Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kurʾâni’l-azîm (Kahire: Dâru Taybe, 1997), 1/283. 3 Abdurrahman, Hüseyin "Davr’u Mekke el-Tarihi ve-s Sekafi", Kâfiletü’l-Zeyt dergisi 20, no. 12 (Haziran 1972), 43. 4 Abdulaziz, Salim Târîhü'l-arab kable'l-islam, (İskenderiye: 1973), 231-214. 3 Mekke şehri Arapçada birçok isimle anılır. Bunlardan bazıları şunlardır:5 “Mekke-i Mükerrem’e”,6 “El-Beled” (ülke, şehir)7, “Ummulkura” (şehirlerin anası)8, “Beyt-i Atik” (eski ev), “Beytü'l-Haram” (kutsal ev), “Beledü’l-Emin” (güvenli şehir)9, “el-Me’mun” (güvenilir), “Ümmü Rahim ve Salah” (rahmet ve iyilik anası), “Arş” (taht), “Kadis” (kutsal), “el-Mukaddese” (kutsal), “Meâd”10 (dönüş yeri)11, “Hâtime”, (yıkıcı)12 “er- Re’s” (baş), “el-Kevsa” (mükemmel, kusursuz), el-Bünye” (yapı), “el-Kâ’be” (küp).13 Fıkıh bilginleri, Mekke ve Medine'yi kıyaslayarak aralarındaki üstünlüğü belirlemeye çalışmışlardır. İmam Ebu Hanife, İmam Şafii ve İmam Ahmed ve talebeleri Mekke'yi, İmam Malik ise Medine'yi tercih etmiştir. İmam Malik'in bu seçiminin gerekçesi, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Medine'ye hicret etmesi ve şehir halkının Hz. Peygamber'e destek vermesi sonucunda Medine'de İslam devletinin kurulması, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefat ettiği ve mübarek naaşının defnedildiği yer olmasıdır.14 Mekke'nin üstünlüğünü savunanlar ise bu görüşlerini Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hadislerine dayandırmışlardır. Bu hadislerden biri şöyledir: "Benim (Medine’deki) bu mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke’deki) Mescid-i Haram müstesna başka mescidlerde kılınan bin namazdan (sevab bakımından) daha hayırlıdır".15 Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Mekke hakkındaki şu hadisleri de Mekke'nin üstünlüğüne delil olarak kabul edilmektedir: “Sen ne hoş beldesin. Seni ne kadar seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikamet etmezdim. Ey Mekke, sen benim en sevdiğim şehirsin ve ben de senin en seveninim”.16 “Allah'ım, şunlar (filan filan isimlerini zikir etti), beni Mekke'den çıkardılar. Mekke ise Allah'ın yeryüzündeki en sevdiği yerdir”.17 5 Nebi Bozkurt, Mustafa Sabri Küçükaşcı, "Mekke," Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (Ankara: TDV Yayınları, 2003), 28/555-563. 6 Muhammed, Ebussuud, İrşâdü’l-akli’s-selîm, 1/516. 7 Beled, 90/1. 8 İbnü’l-Cevzî Ebü’l-Ferec, Müsîru’l-ğarami’s-sakîn ilâ eşrefi’l-emâkin, (Kahire: Dârü’l-Hadis,1995), 92. 9 Tîn, 95/3. 10 Kasas, 28/85. 11 Hac ve umre için bir dönüm noktası olmasından dolayı bu isimle anılır 12 Kıyamet gününde diğer şehirleri yok edeceğine inanılmasından dolayı bu isimle anılır. 13 İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kurʾâni’l-azîm, 1/383. 14 Bahâddîn Ebü’l-Fadl, Târîhu’l- beledi Haram,(Mekke: 1950), 22-23. 15 Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd Mâce el-Kazvînî, es-Sünen, (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 2010), 5/195. 16 İbnü Mâce, es-Sünen, 2/1037. 17 Bedreddîn el-Aynî, Şerhu sahihi’l-Buhâri, (Beyrut: Dâru’l-Kütüb-i İlmiyye, 2001), 7/257. 4 IV. MEKKE’NİN İKTİSADÎ HAYATINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER A. Şehrin Seçkin Sakinleri: Ulema ve Tüccar İbadet mekânı olmanın yanında bir ilim merkezi olarak da Mekke âlimler ve öğrenciler tarafından sıkça ziyaret edilmiştir. Bu durum ilmî hayatı geliştirirken özellikle kitap ticaretinin canlanmasını da sağlamıştır. Zira pekçok ilim talibi âlimler tarafından yazılan önemli eserleri satın almak amacıyla Mekke’ye gelerek ya da aracılar vasıtasıyla para göndererek eserleri temin etmeye çalışmışlardır.18 Mekke’de bulunan alimler konusunda 860/1456 yılında vefat eden Yemenli âlim Ebu'l Hayr b. Mansur esh-Şemahki gibi önemli bir şahsiyeti örnek olarak verebiliriz. Mekke'deki tüm âlimlerden ilim tahsil eden Şemahki, fıkıh, nahiv, dil, hadis, tefsir ve farzlar gibi çeşitli alanlarda derin bilgi sahibi olduktan sonra Zebid'e geri dönmüştür. Yemen'de ilmin kalitesi ve kitapları düzenleme konusundaki ustalığı açısından onun eşine rastlanmamaktaydı. Şemahki'nin Mekke’den derlediği hazine içinde, başka kimsenin derlemediği yüz kadar kitabın bulunduğu rivayet edilir. Bu kitaplar arasında özetler de yer almaktadır.19 Bir diğer örnek ise 707/1307 yılında vefat eden Endülüslü Abdullah bin el-Matrak'tır. Abdullah b. el-Matrak, Mekke'de yaklaşık altmış yıl yaşamış ve bu süre zarfında büyük bir itibar kazanmıştır. Onun itibarı, Mekke sahibinin cenazesinde önde gelen yürüyüşçülerden biri olmasından da anlaşılmaktadır.20 Ünlü ulemadan biri de 767/1365 yılında vefat eden Kâdılkudât Ebu'l-Ömer Abdulaziz b. Muhammed b. Cemaa'dır. İslam hukukunda, İmam-ı Azam'dan sonra en yüksek makam olan Kâdılkudât unvanına sahip olan Ebu'l-Ömer, üç kez Mısır'da kadılık yapmış ve burada fetva vermiştir. Ayrıca Mısır, Şam ve Mekke'de dersler vererek ilmini yaymıştır. 18 Ebu Ziya Abdurrahmân b. Ali, Kurratu’l-uyûn bi ahbâri’l-Yemeni’l-meymûn, (Kahire: Mektebetü Ebu Zer,1988), 192-194. 19 Ebu Abdullah Ebu Mahrama, Tarihu tarihi Aden, (Beyrut: Dâru Ammar, 1987), 1/71-72. 20 İbnü’l-İmâd Ebü’l-Felâh Abdülhay b. Ahmed b. Muhammed es-Sâlihî, Şezerâtü’z-zeheb fî ahbâri men zeheb, (Beyrut: Dâru İbn Kesîr, 1986), 6/16. 5 Ebu'l-Ömer, ilim ve icazetle öğrendiği hocalarının sayısının bin üç yüzden fazla olduğu rivayet edilmektedir.21 Hicri dokuzuncu yüzyılın yüzyılın önde gelen alimlerinden biri, 817/1414 yılında vefat eden ve "Kamûs-ı Muhît" adlı sözlüğün müellifi olan Muhammed b. Yakub el- Fîrûzâbâdî'dir. Fîrûzâbâdî, dil bilimi alanında çağının en büyük âlimlerinden biri olarak tanınmaktadır. Doğudan batıya birçok ülkeyi gezmiş, hükümdarların saygısını kazanmıştır. Ölümünden önce kitap edinmeye büyük bir ilgi göstermiş ve bu süreçte pek çok eser kaleme almıştır. Mekke'yi defalarca ziyaret etmiş ve burada uzun süre ikamet etmiştir. Mekke'ye olan derin bağlılığını her zaman ifade etmiştir. Mekke'de, Safa Dağı'nda bir mülk edinmiş ve bu mülkü, Yemen'in yöneticisi olan el-Aşraf'a bir eğitim kurumu olarak tahsis etmiştir; buraya öğretmenler ve öğrenciler atamıştır. Aynı uygulamayı Medine'de de gerçekleştirmiştir. Mekke'de Mina'da bir evi ve Taif'te bir bahçesi bulunmaktaydı.22 İslam dünyasının önemli âlim ve fakihlerinden biri olan Şeyhülislam, muhaddis ve hafız Ahmed b. Hacer el-Askalânî, 852/1448 yılında vefat etmiştir. Hadis ilmini öğrenmek amacıyla çeşitli seyahatlerde bulunmuş, Mekke'de ikamet ederek ilimle meşgul olmuştur. Fıkıh ve Arap dili alanında derinlemesine uzmanlaşmış ve hafızlık mertebesine ulaşmıştır. El-Askalânî hakkında şu değerlendirme yapılmıştır: “O, tabiatıyla bir şair, mesleğiyle bir muhaddis ve gayretiyle bir fakih idi. Ravilerin bilgisi ve hatırlamaları, meşhur ve garib hadisler ile hadislerin sebeplerine dair tüm detaylara vakıftı. Bu nedenle, çeşitli ülkelerde bu konuda ona başvurulurdu. O, ümmetin önderi, âlimlerin alameti, ilim ehlinin delili ve sünnetin ihyacısıydı. Öğrenciler ondan faydalanmış, derslerine katılmış ve birçok Mısır âlimi kendisinden ders almıştır”.23 Mekke’de bulunan büyük tüccarlar da şehrin sosyal–kültürel hayatına katkı sağlamışlardır. Örneğin Şamlı bir tacir olan İbn el-Mercanî, 720/1320 yılında 20.000 21 Ebü’l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî es-Süyûtî, Hüsnü’l- muhâdara fi Ahbari Mısır ve’l- Kahire, (Kahire: Dâru İhyâ’ü’l- Kütübi’l- Arabiyye, 1968), 1/35 22 es-Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara fi Ahbari Mısır ve’l- Kahire, 1/359. 23 İbnü’l-İmâd, Şezerâtü’z-zeheb fî ahbâri men zeheb, 6/16. 6 dirhemden daha fazla para harcayarak el-Hef Mescidi’ni inşa ettirmiştir.24 Diğer bir tüccar İzzeddin el-Vasiti, her yıl ülkesinden kendisine parayla tahıl ve hurma satın alıyor ve muhtaçlara dağıtıyordu. Hatta onları kendi elleriyle yoksulların evlerine taşıyordu.25 Fakih olarak tanınan, aynı zamanda tacir olan ve 729/1329 yılında Mekke’de vefat eden Ali b. Ebu Bekir el-Zeylai el-Ukayli’nin hayır hasenatta bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir.26 Bu isimleri çoğaltmak mümkündür. B. Hac Mevsimleri Hac, Allah'ın Müslümanlara farz kıldığı bir ibadettir. Bu konuyla ilgili olarak Kur'an'da şu hüküm bulunmaktadır: “Orada apaçık deliller ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Gitmeye gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir”27 Ayrıca, Allah'ın dostu İbrahim (a.s.) için şu ayette bu ibadeti duyurması emredilmiştir: “İnsanlara hac ibadetini duyur. Gerek yaya olarak gerekse yorgun argın develer üzerinde uzak yollardan gelerek sana ulaşsınlar”.28 Müslümanlar, içerisinde sultanların da bulunduğu kafileler ile dünyanın çeşitli bölgelerinden hac görevlerini yerine getirmek için Mekke'ye gitmişlerdir.29 Mısır'da, hac kafilesinin (er-Rukbü'l-Hac) çıkışı ve dönüşü vesilesiyle Kahire'de çeşitli kutlamalar düzenlenirdi. Bu kutlamalara sultan, devlet büyükleri ve tüccarlar katılırdı. İlki Recep ayında, diğeri ise Şevval ayında olmak üzere yılda iki kez hac kafilesi hazırlanırdı. Bu uygulama, 675/1276 yılında, Memlûk Sultanı I. Baybars döneminde başlamıştır.30 Memlük Sultanlığı döneminde hac kafileleri mükemmel bir şekilde organize edilmiştir. Her kafilenin başında yolculuğu ve konaklamayı düzenleyen, kafileyi nezaket ve 24 Ebü’l-Bekâ Bahâüddîn, İbn Ziya, Târihu Mekke, (Beyrut: Dâru’l Kütübi’l-İlmiyye, 1997), 92. 25 Ebû Abdillâh Şemsüddîn (Bedrüddîn) Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. İbrâhim El-Levâtî et- Tancî, İbn Battûta, er-Rihle, (Beyrut: Dâru İhyâ’i’l-Ulûm, 1987), 148. 26 Şemsuddîn Ebu Hasan, el-‘Ukûdu’l-l’ül’üiyye fi ahbâri ed-Devlet’r-resûliyye, (Kahire: Matbaatu’l- Hilâl, 1911), 2/54. 27 Âl-i İmrân 3/97. 28 Hac, 22/27. 29 es-Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara fi Ahbari Mısır ve’l- Kahire, 2/310. 30 es-Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara fi Ahbari Mısır ve’l- Kahire, 2/96. 7 güvenlik içinde tutan, güvenliği ihlal edenleri cezalandıran bir hac emiri bulunmaktaydı. Bu emire, kafileyi koruyan askerler ve kafileyi en açık, en geniş, en hafif ve verimli su ve toprak yollarından geçiren rehberler yardımcı olurdu. Ayrıca, her kafilede hacılar arasında meydana gelen anlaşmazlıkları çözen bir kadı da görev yapardı.31 Kervanlar, tüccarlar için güvenli ve kazançlı bir ticaret yolu sağlamaktaydı. Ticaret eşyası, bu yollar aracılığıyla daha uzak bölgelere taşınabilir ve daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşılabilirdi. Ayrıca, ticaretin yapıldığı şehirler ve köyler arasında bir bağlantı rolü üstleniyordu.32 Tüccarlar hac yolculuklarında pazarlar kurar ve maddi durumu yeterli olan hacılar satın alma yoluyla, fakir olanlar ise sadakalar ile ihtiyaçlarını karşılarlardı.33 İbn Battûta, Irak kafilesiyle birlikte hacca giderken bu yolculuk hakkında şunları ifade etmiştir: “Kafilede, yoldan geçenlerin su içmesi için çok sayıda deve bulunmaktaydı. Ayrıca, sadaka amacıyla yiyecek, içecek, şeker ve ilaç taşıyan develer de yer almaktaydı. Kafile bir yere vardığında, büyük bakır tencerelerde yemek pişirilir ve bu yemeklerden yoldan geçenler ile yiyeceği olmayanlar da yararlanırdı. Kafilede, yürüyemeyenler için de develer bulunmaktaydı.”34 İbn Battûta, Mekke'nin ticarî önemine dikkat çekmiş ve şehrin önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olduğunu vurgulamıştır, Hac görevini yerine getirirken, Mekke'nin ekonomik refah içinde olduğunu ve bolluk içinde yaşadığını belirtmiştir.35 Mekke’yi, çeşitli nimetler, ürünler ve ticaret merkezleriyle dolu bir şehir olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, mücevherler, değerli taşlar, koku türleri, misk, kâfur, amber, ud ve Hint ilaçları gibi maddi ve manevi hazinelerle zengin olduğunu ifade etmiştir.36 31 Abdülkadir b. Muhammed El-Ensari el-Cezîrî, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi‘l-İlmiyye, 2002), 91-168. 32 Mahmud Zaid, "Kafiletü’l-hac ve tanzimuha ve devruha hadarî ", el-Meceltü’l-Arabiyye dergisi 1 (Aralık 1978), 22. 33 Mahmud Zaid, “Kafiletü’l-hac ve tanzimuha ve devruha hadarî”, 25. 34 İbn Battûta, er-Rihle, 168. 35 İbn Battûta, er-Rihle, 169. 36 Ebü’l-Hüseyn Muhammed b. Ahmed b. Cübeyr b. Muhammed b. Cübeyr el-Kinânî el-Belensî İbn Cübeyr, er-Rihle, (Beyrut: Dâru’l-Kütüb-i İlmiyye, 1964), 97. 8 Sultanların, emirlerin ve tüccarların hac dönemleri, ticaretin en hareketli olduğu zamanlardır. Bu kişiler, birçok hayır işi yapar, Mekke halkına ve çevresindekilere para ve hediyeler bağışlarlardı. Bu cömertlik, ticaret faaliyetlerinin artmasına neden olurdu. Örneğin, 659/1261 yılında Yemen Emiri Muzaffer, hac ibadeti için Mekke'ye gitmiş ve hacdan sonra şehirde on gün kalmıştır. Bu süre zarfında, Mekke halkına ve hacılara cömertçe bağışlarda bulunmuş ve şehrin ileri gelenlerini ödüllendirmiştir. Ayrıca, Kâbe'nin üzerine altın ve gümüş serpmiştir. 37 Mısır Sultanı Baybars, 667/1268 yılındaki hac ziyaretinde, Kâbe'yi tavaf ederken tevazu ve teslimiyetiyle dikkat çekmiştir. Özel adamlarına, halk arasında gizlice dağıtmaları için bir miktar para vermiş, hacılar ve tüccarlardan alınan gümrük vergilerini kaldırmıştır. Her yıl Mekke ve Medine'ye on bin arşın buğday göndermeye başlamıştır.38 703/1303 yılında hac görevini yerine getiren Emir Sellar, iyiliksever bir adam olarak tanınmış ve halk ona “Ey Sellar, Allah sana cehennem azabını nasip etmesin” diye dua etmiştir. Sellar, Mekke'de bulunan tüm hacıların borçlarını ödemiş, Mekke halkının zengininden fakirine kadar hepsine yardım etmiş ve fakirler ile ileri gelenlerin isimlerini yazarak onlara para ve altın göndermiştir 39 Mısır Sultanı el-Nasır Muhammed bin Kalavun, 712/1312, 719/1319 ve 732/1332 yıllarında gerçekleştirdiği üç hac ziyaretinde, Mekke halkına karşı iyilik, tevazu ve cömertlik göstermiştir. Son hac ziyareti, fiyatların düşmesine ve ülkenin refahına yol açtığı için örnek olarak gösterilmiştir. 40 Sultanı Kayıtbay, Mekke ve Medine'ye olan ilgisi nedeniyle bu iki kutsal şehrin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. 884/1479 yılında hac ziyaretinde, temsilcisi ve tüccarı Şeyh Şemseddin Muhammed'e, Mekke ve Medine'de çeşitli tesisler inşa etmesini emretmiştir. Bu tesisler arasında dört mezhebin âlimlerinin ders verdiği bir medrese, fakirlerin yaşadığı bir ribât, her yıl iki bin dinar gelir getiren evler ve dükkânlar ile Mısır'daki köy ve tarlalardan elde edilen ürünlerin her yıl Mekke 37 Şemsüddîn Ebu Hasan, Ukûdu’l-l’ül’üiyye fi ahbâri ed-Devlet’r-resûliyye, 1/133-135. 38 Takiyüddin ibn Ali. el-Makrizî, ez-Zehebü’l-mesbûk fi zikri men hacce mine’l-hulefâi ve’l-mülûk, (Kahire: Mektebetü’l-Hancı, 1955), 85-95; es-Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara fi ahbari Mısır ve’l- Kahire, 3/296. 39 İmâdüddîn İsmâîl b. Alî b. Mahmûd. Ebü’l-Fidâ, el-Muhtasar fî târîhi’l-beşer, (Kahire: Dâru’l-maârif, 1998), 4/51. 40 el-Makrizî , ez-Zehebü’l-mesbûk fi zikri men hacce mine’l-hulefa’i ve’l-mülûk, 106-109; Muhammed Mahmud Halef. el-Hayâtü't-ticâriyyetü ve'l-iktisâdiyyetü fi'l-Hicâz fî asr-i devlet-i memâlik (Yermuk Üniversitesi, İslam Tarihi ve Sanatları, Yüksek Lisans Tezi, 2000), 75. 9 ve Medine'ye taşınmasını sağlayan bir sistem yer alıyordu. Ayrıca, Sultan Kayıtbay fakirlere yardım amacıyla her yıl beş bin41 veya sekiz bin42 dinar bağışta bulunmuştur. C. Mekke’nin Kervan Yolları Üzerindeki Konumu Mekke, Arabistan Yarımadası’nın tamamını birbirine bağlayan kara yollarının kavşağında yer alması nedeniyle tarih boyunca ticarette stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bu konum, Mekke'yi çeşitli malların ve insanların buluşma noktası haline getirmiştir. Hac yolları, aynı zamanda ticaret güzergâhı olarak da kullanılmıştır. Bunun nedeni, ticaret kervanlarının genellikle hacı kafilelerine eşlik etmesidir. Bu eşlik, ticaret kervanlarının güvenliğini ve korunmasını sağlamak amacı taşımaktaydı. Bu durum, Mekke'nin hem ticarî hem de dinî bir merkez olarak önemini pekiştirmiştir. Mısır'dan Mekke'ye giden kervan yolu, tarih boyunca ticaretin gelişmesinde ve canlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Ancak, Haçlı Seferleri sırasında bu yolun kullanımı durmuş, hacılar ve tüccarlar daha güvenli bir rota arayışına girmişlerdir. Bu dönemde, Kahire'den Nil Nehri üzerinden Kûs'a43, oradan da Ayzâb44 ve Kuseyr45 limanlarına ve nihayetinde Kızıldeniz üzerinden Hicaz limanlarına geçiş yapmaya başlamışlardır.46 Bu yol, Sultan Şecerüddûr'un 648/1250 yılında hac yolculuğu sırasında 41 et-Taberî, ebû Caʿfer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî, İthâfu fudalâi’z-zemen, (Kahire: Dâru’l Kitabi’l Câmi‘yi, 1993), 82-83. 42 Ebü’l-Fazl (Ebû Abdillâh) Şemsüddîn Muhammed b. Alî b. Ahmed b. Tolun, Müfâkehetü'l-hillân fi havâdisi'z-zamân, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmyiye,1998), 6. 43 Mısır'ın en önemli nehir ticaret merkezlerinden biri olan bu şehir, Ayzâb ve Nil Nehri'nden gelen kervanların son durağıdır. Stratejik konumu sayesinde ticaret açısından büyük bir öneme sahip olan bu büyük şehir, aynı zamanda derin zenginlikleriyle de tanınır. Şehrin yemyeşil bahçeleri, canlı ve renkli pazarları, çok sayıda camisi ve kıymetli okulları, onu hem ekonomik hem de kültürel olarak öne çıkaran unsurlardır. Bu özellikler, şehrin Mısır'daki ticaret ve eğitim hayatında önemli bir rol oynamasını sağlamıştır. İbn Battûta, er-Rihle, 48. 44 Ayzâb, Kızıldeniz kıyısında, Cidde'nin karşısında stratejik bir konumda yer alır. Ticaret yolunun Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e yönelmesiyle birlikte önemi büyük ölçüde artmıştır. Bu durum, Aidab'ı Hindistan, Yemen ve Habeşistan arasındaki ticaretin merkezi haline getirmiştir. Şehir, deniz ticaretinin merkezi olarak bölgedeki ekonomik hareketliliğe ve uluslararası ticaret ağlarının gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. 45 Yâkūt b. Abdillâh el-Hamevî, Ebû Abdillâh Şihâbüddîn, Muʿcemü’l-büldân, (Beyrut: Dâr Sadîr,1993), 4/368. 46 Burak Gani Erol, “Memlûkler zamanında mısır hac güzergâhı – Kâhire’den Mekke’ye uzanan kutsal yolculuk”, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 16 (Aralık 2019), 298. 10 yeniden canlanmış ve önem kazanmıştır.47 Daha sonra, 667/1268 yılında el-Zâhir Bâybars'ın Kâbe örtüsüyle birlikte hac kafilesine bu yol üzerinden eşlik etmesi, yolun stratejik önemini daha da artırmıştır.48 Memlük sultanları, bu yolun önemini fark ederek, hacıların ve tüccarların geçişini kolaylaştırmak ve ticarî faaliyetleri canlandırmak amacıyla çeşitli yapılar ve tesisleri onarmışlardır. Bu çalışmalar, yolun yeniden canlanmasına ve ticaretin büyük ölçüde gelişmesine katkı sağlamıştır. Mısır, Cidde Limanı aracılığıyla kara yolunun yanı sıra deniz yoluyla da Mekke ile bağlantılıydı. Aynı zamanda, Mekke ile Şam'ı birbirine bağlayan yol, dünya ticareti üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Bu güzergâh üzerinden Şam ve Avrupa'dan gelen mallar Mekke'ye ulaşıyor, ardından Yemen'e taşınıyordu. Yemen'den Hindistan ve Habeşistan'dan gelen ürünlerle yüklü ticaret kervanları ise Mekke'den geçerek Şam'a geri dönüyordu. Bu ticaret yolları, Mekke'yi İslam dünyasının hem dinî hem de ticarî merkezi haline getirmiştir.49 Mekke'nin bir ticaret merkezi olarak gelişmesinde, hac yolları büyük bir stratejik öneme sahiptir. Bu yollar, sadece hacıların kutsal topraklara ulaşmasını sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ticarî faaliyetler için de önemli birer güzergâh haline gelmiştir. Burada Mekke'ye kadar olan hac yolları ve buralardaki ticarî faaliyetler açısından önemli olan bazı stratejik yollar hakkında kısa bilgiler vermek faydalı olacaktır: Şam'dan başlayan hac güzergâhı, Şam'ın güneyinde, yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki el- Assal'dan başlardı. İlk istasyon olan el-Kisve'ya doğru ilerleyen yol, buradan Sanemeyn köyüne50, ardından da Mezerib'e uzanırdı. Mezerib'de pazarlar ve dükkânlar kurulurdu. Mezerib'in ardından, tatlı su kaynaklarına sahip olan küçük bir kasaba olan Dera'ya ulaşırdı. Bir sonraki durak, eski bir ticaret şehri olan Busrâ'ydı. Busrâ'dan Zarka'ya, oradan da Zera Gölü'ne geçilir ve daha sonra bol su kaynaklarına sahip Lacun'a ulaşılırdı. 47 Muhammed Lebib, er-Rihle Hicaziye, (Kahire: Mektebetü’l-Sekafe el-İslamiye,1911), 31. 48 Ebü’l-Mehâsin Cemâlüddîn Yûsuf b. Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mısr ve’l-Kâhire (Kahire: Dâru’l Kütübi’l Mısrıye,1956), 1/321. 49 İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mısr ve’l-Kâhire, 1/322. 50 el-Hamevî. Muʿcemü’l-büldân, 3/431. 11 Lacun'dan sonra, en sağlam ve ünlü kalelerden biri olan Kerek Kalesi'ne gidilirdi. Bu kale, kralların felaket durumlarında sığındığı stratejik bir yapıydı. Yol, Hasa'ya51 doğru yönelir ve oradan Ma'an'a geçilirdi. Ma'an, büyük bir depoya sahip olup, malzemelerin depolanması için geniş bir pazarın kurulduğu önemli bir noktaydı. Bu noktadan sonra, iki gün boyunca ıssız bir çöl aşılır ve ardından Zat el-Hac daha sonra Buldah Vadisi ve Tebük'a ulaşılırdı. Tebük, bu güzergâh üzerindeki en ünlü ticaret istasyonlarından biriydi ve Yemen ile Şam arasında seyahat eden ticaret kervanlarına ev sahipliği yapardı. İslam öncesi ve sonrası dönemlerde, Burası Mekke üzerinden geçen kervanların önemli bir durağı olmuştur. Tabük'tan sonra yol, Vadi el-Ahdar'a, ardından Büyük Bereket'e ve sonrasında el-Hicr'a yönelirdi. Daha sonra, aktif bir ticaret pazarı ve aynı zamanda depolama merkezi olan el-Ula'ya ulaşılırdı. İbn Battûta, el-Ula hakkında "Büyük ve güzel bir köy, hurma bahçeleri ve su kaynakları olan bir yerdir. Hacılar burada dört gün kalır, yiyecek tedarik eder, elbiselerini yıkar ve fazla yiyeceklerini burada bırakıp ihtiyaç duyduklarını alırlar. Köyün halkı güvenilirdir ve Şam'dan gelen Hristiyan tüccarlar buraya kadar gelip hacılara yiyecek ve diğer ihtiyaç maddeleri satarlar” demektedir.52 el-'Alâ'dan sonra yol, sıcak iklimiyle bilinen Vadi el-'Attas'a uzanır, oradan Hediye'ye, son olarak hac yolunun nihai durağı olan Medine'ye ulaşılırdı.53 Irak'tan gelen hac yolu, Halife Harun Reşid'in eşi54 Cafer bin Mansur'un kızı Zübeyde Hatun’a ithafen "Zübeyde Yolu" olarak adlandırılmıştır. Yolun başlangıcı Kûfe'dir. Irak, Fas ve Horasan'dan gelen hacılar ve tüccarlar, Kûfe'den ayrılarak 27 km uzaklıktaki Kâdisiye'ye doğru yola çıkarlardı.55 Bazen çöl ile Fırat Nehri arasındaki sınır olan Necef'te konaklıyorlardı.56 Kâdisiye'den el-Uzib'e 8 km mesafe bulunmaktadır. el-Uzib, "tatlı su" anlamına gelen "azb" kelimesinin küçültülmüş halidir.57 Yol, el-Uzib'den 34 km uzaklıktaki "Manara-i-Kurun"58 veya "Birkat-i-Kurun" olarak bilinen bir su kuyusuna 51 Ebü’l-Fazl. Müfâkehetü'l-hillân fi havâdisi'z-zamân, 291. 52 İbn Battûta, er-Rihle, 107-108. 53 İbn Battûta, er-Rihle, 105-108. 54 Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyn b. Ali. el-Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb, (Beyrut: el-Mektebetu’l Asriyye, 2012), 4/316-317. 55 Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 465. 56 İbn cübeyr, er-Rihle,187; İbn Battûta, er-Rihle, 172. 57 el-Hamevî, Muʿcemü’l-büldân, 4/92. 58 İbn Battûta, er-Rihle, 171. 12 yönelirdi.59 Kuyudan sonra, 42 km uzaklıktaki "Kurâ" adlı bir kasabaya gidilirdi. Bu kasabada da su kuyuları mevcuttur. Ardından, 46 km uzaklıktaki "Vakısa"60 kasabasına ulaşılırdı. Bu kasaba, saraylar, su kuyuları ve çeşmelerle tanınır ve yol üzerinde önemli bir pazara ev sahipliği yapardı.61 Vakısa'dan 50 km sonra "Akabe"62 istikametine yönelinirdi. Akabe'de su kuyuları ve havuzlar bulunmaktadır.63 Akabe'den sonra, 47 km uzaklıktaki "Ka'a"ya doğru ilerlenirdi. Ka'a, derin bir kuyu ve dört su çeşmesi ile bilinir ve yolun en iyi korunan istasyonlarından biridir. Ka'a'dan sonra, 36 km uzaklıktaki "Heysem"e64 gidilirdi. Burada Zübeyde Hatun’a ait bir saray ve havuz bulunmaktadır.65 Heysem'den sonra, 36 km mesafede bulunan "Zubbala"ya ulaşılırdı. Zubbala, bol suyu ve büyük, gelişmiş köyüyle tanınırdı.66 Zubbala'dan sonra, 39 km mesafede "Şukuk" istikametine gidilirdi. Burada tatlı su çeşmeleri vardır.67 İbn Battûta, 726-727/1326-1327 yılında hac görevini yerine getirdikten sonra bu yoldan geçmiş ve "Şukuk" istasyonundan önce "Tananir" adı verilen başka bir istasyonda konaklamıştır. Tananir'de su kuyuları mevcuttur.68 Şukuk'tan sonra, 50 km uzaklıktaki "Kabri el-Abadi" istikametine yönelinirdi. Burada ikamet eden Araplar kervanları yağ, süt ve diğer ürünlerle karşılarlardı. Büyük bir pazar burada hizmet vermekteydi.69 Kabri el-Abadi’den sonra, 45 km mesafede "el-salabiye" istikametine gidilirdi. Bu bölgede deve, koyun ve diğer ürünlerin satıldığı canlı bir pazar vardır.70 el-salabiye'den 59 Ebü’l-Kâsım Übeydullah b. Abdillâh. İbn Hurdâzbih, Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, (Beyrut: Dâr Sadîr, 1889), 126. 60 Günümüzde hala ırak sınırları içerisinde yer alır. 61 İbn Cübeyr, er-Rihle,786; İbn Battûta, er-Rihle, 178. 62 Günümüzde hala bilinmektedir ve aynı ismi taşıyan bir göl bulunmaktadır. 63 İbn Hurdâzbih. Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, 1/126 64 Hamad el-Casir, Tarîk Hîre kitabında s365 şunu dile getirir "Ka'a" ile "Heythem" ikisi tek yer Oluğunu zannediliyormuş fakat doğrusu ikisi birbirinden farklı yerlerdir. 65 el-Hamevî. Muʿcemü’l-büldân, 5/421-422. 66 İbn cübeyr, er-Rihle,185; İbn Battûta, er-Rihle, 171. 67 İbn Hurdâzbih. Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, 1/126. 68 İbn Battûta, er-Rihle, 171. 69 İbn Battûta, er-Rihle, 170. 70 İbn Battûta, er-Rihle, 170. 13 sonra, 46 km sonra "Hizmiye" istikametine yönelilir, daha sonra, 41 km boyunca "Acfer" istikametine gidilirdi. Acfer'de, beyaz kil çıkarılan ve Bağdat'a götürülerek sabun yapımında kullanılan havuz ve kuyular mevcuttur.71 Acfer'den sonra, 61 km uzaklıktaki "Ved" istikametine yönelinirdi. Ved, Mekke'ye giden yolun yarısındadır ve ticaretin merkezidir. En önemli ihracatları deve ve koyundur. Ved, hacı ve tüccarların paralarının muhafaza edildiği yerdir.72 Ved'den sonra, 64 km sonra "Tüz" istikametine gidilirdi. Burada havuzlar ve kuyular vardır.73 Daha sonra, 30 km boyunca "Samire" istikametine doğru yol alınırdı. Samira'de, kervanlar mal ve ürünlerin alım satımını gerçekleştirir ve tüccarlar ham kumaş, koyun, yağ, süt ve bal alırlardı.74 Samira'den sonra, 56 km boyunca "Hâcir" istikametine doğru yol alınır, bu yolun ardından "Nakre" istikametine yönelinirdi. Nakre, Nejd'in ortasında geniş, hoş bir rüzgâr, temiz hava ve her mevsim ılıman bir yerdir.75 Nakre'den sonra, Mağîsetü'l-Mevân, ardından 56 km sonra el-'Umeyra'ya, ardından 59 km sonra er-Rebza'ya ve 47 km sonra es-Selile'ye ulaşılırdı. Yol, 40 km sonra el-'Ummuk'a, 44 km sonra Benî Selim Madeni'ne, 52 km sonra el-'Efîiyye'ye, ardından 52 km sonra Musallah, 34 km sonra Gamra'ya ve son olarak 40 km sonra Zâtü-ırk'a ulaşmaktaydı. Zâtü-ırk, Iraklıların ihram giydiği yerdir. Son olarak, 42 km sonra Beni Ma'mer Bostan'a ve 56 km sonra Mekke'ye varılırdı. Bu yolun çoğunda kuyular ve havuzlar bulunmaktadır.76 Yarımada’nın en önemli ticaret yolları Yemen'den gelen güzergâhlardır. Bu yollar iki ana güzergâhı içerir : Dağ Yolu: Bu güzergâh, Cünd'dan başlayarak, doğuda Ta'iz'in kuzeydoğusundaki Zi Aşrak'a ulaşır, ardından Dımâr'a geçer ve sonunda Sana'a'ya varırdı. Cünd ile Sana'a 71 İbn Hurdâzbih, Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, 126 72 İbn cübeyr, er-Rihle,183. İbn Battûta, er-Rihle, 170. 73 İbn Hurdâzbih. Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, 127. 74 İbn cübeyr, er-Rihle,182; İbn Battûta, er-Rihle, 169. 75 İbn Battûta, er-Rihle, 169. 76 İbn Hurdâzbih. Kitâbü’l-mesâlik ve’l-memâlik, 7/180-181. 14 arasındaki mesafe yaklaşık beş gündür. Bu güzergâh, dağlık arazilerden geçtiği için zorlu ve uzun bir yolculuk gerektirirdi.77 Tihâme yolu, biri sahil boyunca, diğeri Sultan yolu olmak üzere iki yöne bölünürdü. Sahil yolu Mahnak'dan başlardı ki ve hala bu ismi taşımaktadır. Ardından el-Ma'âre, Abra, es- Sukya ve Babü’l-Mendeb'e geçerdi. Burada değerli amber toplanırdı. Yol daha sonra el- Makhâ, es-Sahârî, el-Kevha olarak bilinen bir bölgeden geçer, ardından günümüzde de aynı ismi taşıyan el-ehvab’a, Glafka’ya, el-Naba'a, el-Harda, ez-Zar'a, eş-Şarc’a, al- Mufcir’e, al-Kandira’ya, Aşra’a ulaşılırdı. Devamında ünlü bir vadi olarak bilinen Biyd’e varılırdı. Yol daha sonra ed-Düveyme’a, bugün hala aynı ismi taşıyan Hamda’ya, ardından Zehbân’a, Hula’ya, as-Serin’e, Cidde’ye ve nihayet Mekke'ye kadar devam ederdi. Her aşamada mescitler ve su kaynakları bulunmaktaydı ki bu yolcuların ihtiyaçlarını karşılamak için önemli bir düzenlemeyi göstermektedir. Bu yollar hem ticaret hem de hac yolculukları için kritik bir öneme sahipti.78 Sultan Yolu Zâtü'l-Kayf’den başlar, Muzî, el-Cedvet, Hays, Zübeyd, el-Feşâl, Kahma'ya ulaşılır, oradan el-Kidra'ya geçilirdi. Devamında Cetta, Irk, Neşem, Mehcem, Merar, el- Vadiyan, Ceyzan, Said, Taşur Vadisi (bu vadi günümüze kadar adını korumaktadır), el- Mebna, Riyah, Hacr'a ulaşılır, rota, sahil yolu ile birleşir, daha sonra es-Sereyn 'de ayrılırlalardı. İki rota arasındaki mesafe Mekke'ye beş gün sürmektedir. Hacılar, ilk olarak Riyada Kuyusu'na ulaşır, daha sonra sırasıyla Sabhatu'l-Gurâb, el-Habt ve Yelemlem Vadisi’nden geçerler, ardından Ayzâb, Bîr el-Beyda ve el-Karîn üzerinden devam ederek son durak olan Mekke'ye varırlardı.79 Hiç şüphesiz, bu yolların birleşmesi, Mekke'nin ticarî faaliyetlerini büyük ölçüde canlandırmıştır. Bu durum, Mekke'yi dünya çapında bir ticaret merkezi haline getirirken, küresel ticarette önemli bir aracı rolü üstlenmesini sağlamıştır. Ayrıca, ticaret 77 Necmeddîn Amâra. İbn Ali Yemeni, Târîhu’l Yemen, (Kahire: Mektebetü S‘de , 1976), 72-75. 78 Necmeddîn Amâra. Târîhu’l Yemen, 76-78. 79 Necmeddîn Amâra. Târîhu’l Yemen, 78-80. 15 kervanlarının ihtiyaç duyduğu her türlü malzemeyi temin edebileceği bir durak noktası olarak hizmet etmesi, Mekke'nin stratejik önemini daha da artırmıştır. D. Mekke’nin Limanı Cidde Mekke, kara ve deniz ticaret yollarında stratejik bir konuma sahipti. Şehrin içinden geçen ana kara ticaret yolu, dünyanın dört bir yanından gelen malların taşınmasına olanak sağlarken, deniz ticareti için ise Mekke'nin limanı olan Cidde önemli bir durak noktası olarak öne çıkmaktaydı.80 Cidde, Mekke'nin limanı olma vasfını ilk kez Hz. Osman döneminde kazandı. Hz. Osman, Mekke'nin önceki limanı olan Şuaybe'yi kaldırarak Cidde'yi Mekke'nin tek limanı olarak belirledi. Bu kararın temel nedeni Cidde'nin Şuaybe'ye göre Mekke'ye daha yakın bir konumda bulunmasıydı. Cidde, Mekke'ye yaklaşık 40 mil mesafededir.81 Coğrafi ve tarihi kaynaklar Cidde'nin ticarî önemini vurgulamaktadır. İstahrî,82 Cidde'yi şu şekilde tanımlar: "Cidde, Mekkelilerin limanıdır. Mekke'ye iki günlük mesafede, deniz kıyısında yer almaktadır. Cidde, kalabalık ve ticareti yoğun olan bir şehirdir. Hicaz'da Mekke'den sonra ondan daha kalabalık ve ticareti daha fazla olan bir şehir yoktur. Cidde'nin ticareti, özellikle Farslarla yoğun bir şekilde sürdürülmektedir."83 el-Makdisî, Cidde'yi ayrıntılı olarak şöyle tanımlar: "Cidde, deniz kıyısında yer alan bir şehirdir ve adını da bu konumundan alır. Şehir, güçlü surlarla çevrili, kalabalık bir yerleşim alanıdır. Halkı ticaretle uğraşır; Mekke'nin hazinesinin gelirleri ve Yemen ile Mısır'dan gelen mallar burada toplanır. Cidde'de gizli bir cami bulunmaktadır, ancak su 80 Abdulaziz Salim, Tarihü'l-arab kable'l-islam, 208. 81 Ebü’l-Kāsım Alemüddîn Kasım b. Yûsuf b. Muhammed et-Tücîbî es-Sebtî, Müstefâdu’l-rihle ve’l- igtirâb, (Kahire: el-Dâru’l Arabiyye li’l-Kitab, 1975), 1-2. 82 İstahrî, 10. yüzyıl'da yaşamış olan İslam coğrafyacısı, gezgin ve bir tür masālek edebiyatının kurucusudur. İran şehri İstahr'da doğduğu için İstahri 'İstakhrlı' olarak anılmıştır 83 Ishâk İbrahim b. Muhammed Faresi. İstahrî, el-Mesâlik ve’l-memâlik, (Kahire: Dâru’l-Fikri Arabi, 1961), 23. 16 sıkıntısı yaşanır. Şehirde birçok su havuzu olmasına rağmen, su ihtiyacı uzaktan karşılanmaktadır. Farsların etkisi altındaki şehir, güzel sarayları ve düzgün sokaklarıyla dikkat çeker. Şehir, görkemli ve çok sıcaktır". 84 Cidde, surlarla çevrili bir şehir olarak tasvir edilmiştir. İbn Cübeyr, Cidde'ye vardığında şehrin surlarını görmüş ve bu surların Fars tüccarları tarafından inşa edildiğini belirtmiştir.85 Bu tüccarlar, ticaretlerini korumak amacıyla şehri surlarla çevrelemişlerdir . Cidde Limanı, dinî açıdan hacıların deniz yoluyla Mekke'ye ulaşmalarını sağlamış ve ticaret açısından dünyanın dört bir yanından gelen malların taşınmasında kilit bir rol oynamıştır. Cidde'nin Güney Arabistan'daki önemli ticaret merkezlerine yakınlığı ve Hindistan yolunun üzerinde olmaması, bu limanın stratejik önemini daha da artırmıştır. Ayrıca Cidde Limanı, Hicaz'daki diğer limanlara kıyasla daha geniş olması nedeniyle hac ve ticaret için ideal bir yer haline gelmiştir. Cidde'nin pazarlarında, Mısır, Suakin, Zenger, Somali, Hindistan, Cava, Rumeli, Anadolu, Şam, Fas, Irak, Bahreyn, Maskat, Yemen, Avrupa ve Asya'dan gelen mallar bulunuyordu. Bu durum, Cidde'nin uluslararası ticaret ağındaki merkezi rolünü pekiştirmiştir.86 Cidde'nin stratejik önemi, Kızıldeniz'deki deniz taşımacılığının yeniden canlanması ve Körfez yolu karşısındaki üstünlüğü sayesinde büyük ölçüde artmıştır. Tarihsel olarak, Kızıldeniz ve Körfez yolları arasında büyük bir rekabet bulunmaktaydı. Bu rekabet, her iki yolun önemi ve kullanım oranı dönemin güç dengelerine ve kontrol eden devletlere bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Abbâsî Devleti'nin zayıflamasıyla birlikte, Fatımiler Kızıldeniz üzerinden deniz ticaretini yönlendirmeyi başardılar. Kızıldeniz, bu dönemde ticaretin ana rotası haline geldi ve Batı ile bölge arasında ticaret açısından en önemli 84 Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Bennâ. el-Makdisî, Ahsenü’t-tekâsîm fî maʿrifeti’l-ekâlîm,(Kahire: Mektebetü Madbouly, 1991), 1/79. 85 İbn Cübeyr, er-Rihle, 53. 86 İbrahim. Rıfat, Mira’tu’l-Harameyn,(Kahire: Dâru’l Kütübi Mısriyye, 1925), 1/24. 17 bağlantıyı sağladı. Fatımiler, deniz taşımacılığını güvence altına alarak Kızıldeniz'deki ticaret yollarını koruma altına aldılar ve Mekke'ye gelen ve giden hacıların güvenliğini sağladılar. Bu durum, Eyyûbîler döneminde de devam etti.87 Kızıldeniz yolunun artan önemi, Haçlıların bu yolu kontrol etme çabalarının bir sonucuydu. Bu, İslam'ın kutsal yerlerini doğrudan tehdit ediyordu. 578/1182 yılında, Prens Arnat tarafından gerçekleştirilen bir deniz operasyonu, Mekke ve Medine'deki kutsal yerlerin dokunulmazlığını ihlal etmeyi hedeflemiştir.88 Ayrıca, Haçlılar, Kızıldeniz'i kontrol ederek ve Aden'i ele geçirerek Orta Doğu ticaretini kontrol etme amacını güdüyorlardı.89 Eyyûbîler, Kızıldeniz yolunu başarılı bir şekilde korumayı başarırken Memlükler de bu yolun stratejik önemini yeniden tesis etmek için çaba sarf ettiler. Suriye'deki Haçlı varlığı nedeniyle Sina yolunun kullanılamaması durumunda, Ayzâb yolu bir alternatif olarak öne çıktı. Zâhir Baybars, Sina üzerinden Hicaz'a giden kara yolunu yeniden açana kadar, Ayzâb yolu kullanılmaya devam etti. Mısır'dan çıkış yapan kervanlar, bu yol üzerinden Mekke'ye ulaşmaktaydılar.90 Cidde'deki ticarî faaliyetin, Sina üzerinden kara yolunun yeniden açılmasıyla etkilenmiş olması muhtemeldir. Bu yol, Mısır ile Hicaz arasındaki ticareti kolaylaştırarak Cidde'deki ticaret hacmini artırmıştır. 13. yüzyılda Moğolların Asya'daki ticaret yollarına hâkim olması, Mısır ve Asya ülkeleri arasındaki ticaret hacmini azaltmış ve Mısır mallarına olan talebi düşürmüştür. Bu ekonomik zorlukları aşmak amacıyla Memlükler, çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Memlûkler hem Kızıldeniz hem de Körfez yollarının güvenliğini sağlamak ve tüccarlara büyük kolaylıklar sunmak için ticareti kolaylaştırıcı politikalar uygulamışlardır. Ayrıca, Suriye'deki Haçlılarla dostane ilişkiler kurarak ticaretin 87 Muhammed Abdaal. Ahmet, el-Eyyûbiyyûn fi’l Yemen, (Kahire: el-Hey'etü'l-Mısriyyetü'l-âmmetu li'l- kütub 1980), 80. 88 Muhammed Abdaal. Ahmet, el-Eyyûbiyyûn fi’l Yemen, 118-119. 89 Ahmet. Ramazan Ahmet, Şibhu cezîret-i Sina fî’l-usûri’l-vustâ, (Kahire: el-Câhız Merkezi li’l- Kütüb,1977), 121. 90 Muhammed Abdülâl. Ahmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye,(İskenderiye: Dâru’l-Marife, 1989), 380-381. 18 sürekliliğini desteklemişlerdir. Bu önlemler, Cidde'nin ticarî önemini korumaya ve artırmaya yönelik önemli adımlardı.91 Fatımiler döneminde Kızıldeniz'e yönlendirilen ticaret yolları, Moğolların Asya'daki ticaret yollarına hâkim olmasıyla birlikte Körfez ticaretinin yeniden önem kazanmasına neden oldu. Bu gelişme, Mısır ve Asya ülkeleri arasındaki ticaret hacminin azalmasına ve Mısır mallarına olan talebin düşmesine yol açtı. Memlükler, bu durumu daha da kötüleştiren yüksek gümrük vergileri uygulayarak, tüccarların alternatif ticaret yolları aramasına neden oldular. Öte yandan, o dönemde Müslümanlar dışındaki toplumların limanlara erişiminin kısıtlanması, Haçlılar ve Moğol Hanları tarafından Körfez üzerinden ticaretin teşvik edilmesine yol açtı. Bu gruplar, Mısır'ı ekonomik olarak zayıflatmak ve ticarî çıkarlarını korumak amacıyla Mısır limanlarını boykot ederek Kızıldeniz ticaretini ortadan kaldırdılar.92 Bu faktörler, Körfez ticaretinin Memlükler döneminde gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunarak, bölgeyi Doğu ve Batı'yı birbirine bağlayan önemli bir ticaret merkezi haline getirdi. Cidde'nin Hindistan ile ticareti, büyük bir gelişim göstermiştir. Hindistan'dan gelen ticaret gemileri yılda iki kez Cidde'ye ulaşmakta, burada Cidde'li tüccarlar tarafından alınan mallar, Kızıldeniz'deki ticaret limanı olan Tur'a taşınmaktadır. Tur'dan ise, mallar kafileler aracılığıyla Kahire'ye sevk edilmektedir.93 Bu süreçte, Memlükler'in ticaret politikaları Cidde'yi ana bir merkez haline getirmiştir. Memlûklerin stratejileri, Cidde'yi Hindistan ve Orta Doğu tüccarlarının önemli bir deposu konumuna yükseltmiş ve bu durum Mekke'nin ekonomik refahına önemli bir katkı 91 Muhammed AbdülâlAhmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye, 448-450. 92 Muhammed AbdülâlAhmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye, 450-451. 93 Naim Zekî. Fehmî, Tarîku’t-ticâre ed-düveliyye ve mahtutâtihâ beyne’ş-şark ve’l-garb, (Kahire: Mektebetü’l-Arabiyya, 1973), 135. 19 sağlamıştır. Mekke, bu dönemde Yarımada'daki kervan hareketlerinin ana istasyonu olarak rol oynamıştır. 20 BİRİNCİ BÖLÜM MEMLÜKLER DÖNEMİNDE MEKKE’DE GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI I. MEKKE EMİRLİĞİ VE BENİ KATADE İLE YAŞANAN MÜCADELE Benû Katade veya Katâdeoğulları, Haşimi ve Hasanî soyundan gelen Arap bir kabiledir. Bu topluluk, Hz. Muhammed’in torunu Hasan b. Ali’nin on üçüncü nesilden torunu olan Katâde b. İdris’in soyundan gelmektedir. Katade b. İdris, 655/1201 yılında Mekke'nin yönetimini ele geçirerek Hicaz bölgesinde güçlü bir otorite kurmuş ve ilerleyen zamanlarda bu soy Mekke'nin idaresinde önemli bir rol oynamıştır.94 Memlükler döneminde de Mekke’nin yerel idaresi, Benû Katade liderlerinin elinde devam etmiştir. Memlük sultanları, Mekke'nin yönetimini Katâdeoğulları'na devretmiş olsalar da, bu liderlerin üzerindeki nüfuzlarını diplomatik yollar ve mali destekle sürdürmüşlerdir. Katâdeoğulları, hem Mekke'nin idaresini başarıyla yürütmüş hem de Memlüklerle olan ilişkilerini güçlü tutarak bölgedeki siyasi etkinliklerini devam ettirmişlerdir. Bu dönemde, Katâdeoğulları, Mekke'nin güvenliğini sağlama ve hac yolcularına hizmet etme gibi kritik sorumluluklar üstlenmişlerdir.95 Mısır ve Yemen'de yaşanan siyasî gelişmeler, Beni Katade şeriflerinin Mekke'deki bağımsızlıklarını pekiştirmelerine olanak sağlamıştır. Bu süreçte, Yemen hükümdarı Melikü'l-Muzaffer Yusuf'un Benû Katada şeriflerine gönderdiği destek de önemli bir rol oynamıştır. 96 Benû Katada şerifleri arasında yaşanan iktidar mücadeleleri ve Mekke ile Medine'deki iki emir arasındaki rekabet, özellikle hac mevsimlerinde Mekke'de kaos ve istikrarsızlığa yol 94 İbrahim b. Mansûr el-Hâşimî, Tahkiku muniyeti’t-tâlib fî marifeti’l-eşârif, (Beyrut: müssestü’l Reyyan,1998), 16. 95 el-Hâşimî, Tahkiku muniyeti’t-tâlib fî marifeti’l-eşârif, 17. 96 Muhammed AbdülâlAhmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye, 362. 21 açan bir ortam oluşturmuştur.97 Bu istikrarsızlık, Mekke'nin ticaretini de olumsuz etkilemiş, şerifler arasındaki çatışmalar ve yağmalar nedeniyle ticarî faaliyetler sekteye uğramış, fiyatlar yükselmiştir. 98 Bu kargaşa döneminde, çatışan taraflar Yemen, Mısır ve Irak gibi bölgelerden destek almıştır. 99 Mekke'de Memlükleri davet eden ilk kişi olan Ebû Numay (654-701/1256- 1301) aynı zamanda Memlük otoritesine ilk karşı çıkan şerif olarak dikkat çekmektedir. Ebû Numay, Sultan Baybars'ın ölümünden sonra 659-776/1261-1374 Memlüklerin iç karışıklıklarla meşgul olmasını fırsat bilerek Yemen'e bağlılığını bildirmiş ve Mekke'de bağımsızlığını ilan etmiştir. 100 Ebû Numay, Memlükler'in Mekke'nin içişlerine giderek artan müdahalelerinden endişe duymaya başlamıştı. Özellikle oğulları arasında emirlik meselesine dair giderek büyüyen anlaşmazlık, Memlükler'in Mekke'ye doğrudan müdahale etmesine yol açabilir ve böylece kendi çabalarıyla kurduğu düzenin bozulmasına sebep olabilirdi. Bu durumun önüne geçmek için Ebû Numay, Memlükler'e bağlılığını bir kez daha bildirmiştir.101 Sultan Melik Mansur Kalavun 678-689/1279-1290 yıllarında Hicaz üzerindeki Memlük kontrolünü sağlamlaştırmış ve tüm saltanatı boyunca Memlük egemenliğini kabul ettirmeyi başarmıştır. Ancak 683/1284 yılında Yemen'in bir tarafı desteklemek için askeri müdahalede bulunduğu bir anlaşmazlık ve emirlik mücadelesi sonucunda Mekke, yeniden bir kargaşa dönemine girmiştir. Bu dönemde Ebû Numay, Yemen güçlerini Mekke'den çıkarmayı başarmış ve onları cezalandırmak amacıyla vergi oranlarını artırmıştır.102 97 Takiyüddîn Muhammed b. Ahmed. el-Fâsî. el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,(Beyrut: Dâru’l- Kütübi’l-İlmiyye 1998), 1/466. 98 Takiyüddîn Muhammed b. Ahmed. el-Fâsî, Şifau’l-ğarâm bi-ahbâri beledi’l-Haram,(Mekke: İhya Kütübi’l-İlmiyye, 1956), 2/272. 99 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 1/191-192. 100 Takıyyüddîn Ahmed b. Alî b. Abdilkâdir b. Muhammed. el-Makrîzî, es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l- mülûk,(Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye,1997), 1/806. 101 el-Makrîzî, es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 1/807 102 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 1/724; Ali b. Taceddîn b. Takiyyüddîn. el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/302. 22 Sultan Kalavun, Memlüklerin Mekke üzerindeki egemenliğini pekiştirmek ve Resûlîlerin 103 saldırganlığını engellemek amacıyla aynı yıl Mekke'ye üç yüz süvari ile desteklenen bir vekil gönderdi.104 Bu kuvvet Mekke'ye ulaştığında Ebû Numay, onları karşılamaya gelmedi. Bunun yerine, komutanlarını göndererek Memlük kuvvetlerinin Mekke'ye girişini engelledi ve şehrin kapılarını kapattı. Ancak Memlükler, şehri kuşattıktan ve surların bir kapısını yaktıktan sonra zorla içeri girmeyi başardılar. Bu gelişme, Ebû Numay'nın hac mevsimi sırasında Mekke'den kaçmasına yol açtı.105 Daha sonra Memlük askerlerinin bir kısmı Mina'ya gitmiş ve burada Ebû Numay'ın saldırısına uğrayarak yağmalanmış, komutanları da öldürülmüştü. Ebû Numay, bu olayın ardından Mekke'ye geri dönerek Memlük askerlerini mağlup etti. Bu durum, Sultan Kalavun'u öfkelendirdi ve Ebû Numay'a karşı intikam arzusunu körükledi. Ebû Numay ise durumu düzeltmek için hızla özür diledi ve Sultan'a hediyeler sunarak onun hoşnutluğunu kazandı.106Ancak, Ebû Numay'nın Sultan Kalavun'a yemin ettiği şartları ihlal etmesinin ardından, Memlükler Mekke üzerindeki egemenliklerini sürdürme arzusuyla (687- 688/1288-1289) yıllarında Medine Emiri Cemaz bin Şeyha’ya destek olmak amacıyla bir ordu gönderdi.107 Cemaz, Mekke'yi ele geçirip Ebû Numay'yı şehirden çıkarmayı başardı. Aynı yıl Cemaz adına hutbe okundu ve sikke onun adına basıldı. Ancak kısa süre sonra hastalanan Cemaz, Ebû Numay'dan korktuğu için şehri terk etti. Ebû Numay geri dönerek 701/1301 yılına kadar Mekke'de tek başına hüküm sürdü. Bu dönemde, 689/1290 yılında büyük bir isyan patlak verdi; kılıçlar çekildi, birçok insan öldü ve dükkanlar yağmalandı.108 Sultan Kalavun'un ölümünün ardından, Ebû Numay harekete geçerek Yemen hükümdarı Melikü'l-Muzaffer adına hutbe okutmuştur. 691/1292 yılı başlarında ise Kalavun’un oğlu Halil duruma müdahale etmiş ve hutbeyi tekrar Kalavun adına okutmuştur. Bir müddet 103 Resûli Devleti, Hicaz'ın güneyinde Yemen'de kurulan ve Eyyübilerden bağımsızlığını ilan eden bir Arap devletiydi. 626- 858 Hicri yılları arasında hüküm sürmüştür. 104 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 1/724-726. 105 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 1/192; el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/303. 106 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk,1/724-725; el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/203. 107 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,1/462; el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/203. 108 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 1/466. 23 sonra Yemen’in güneyinde bulunan Resûlilerin yöneticileri hutbenin tekrar Yemen hükümdarı adına okunmasını sağlamışlardır.109 İlerleyen zamanlarda Yemen ve Mekke arasındaki ilişkiler düzelmeye başlamış, bunun sonucu olarak da 696/1297 yılında Yemen’e ait kervanlar uzun bir aradan sonra yeniden Mekke’ye yolculuk yapabilmiş ve hac mevsiminde Arafat’da Yemen hükümdarına dua edilmiştir.110 El-Fâsî, Ebû Numay'ın Yemen hükümdarını Mısır hükümdarına tercih etmesinin nedenini, Yemen Sultanı El-Melikü'l-Müeyyed tarafından gönderilen altın, tahıl, örtüler, misk, amber ve renkli kumaşlardan oluşan hediyelerin, Mısır'dan her yıl gönderilen hediyelerin üç katı değerinde olmasına bağlar. Bu hediyeler, Mısır’ın Mekke’ye her yıl gönderdiği miktardan fazlaydı.111 Buna karşın Şerif Ebû Numay, Yemenlilere vergilendirme konusunda oldukça katı davranmıştır. 112 Ebû Numay'ın ölümünden sonra, oğulları arasında iktidar mücadelesi başlamış ve bu durum Mekke'deki ticaret ve tüccarların zarar görmesine yol açmıştır. Ancak Memlük sultanları, Mekke'deki yönetim üzerinde sıkı bir kontrol kurmayı başarmış ve diledikleri kişileri görevden alıp yerine yenilerini atamışlardır. Memlükler, Mekke’deki egemenliklerini ve istikrarı sürdürmek için birden fazla kişiyi iktidara getirme politikasını uygulamaya başlamışlardır. Bu politika, kardeşler arasında çıkan isyan haberleri üzerine Mekke'ye askeri seferler düzenlenmesine de neden olmuştur.113 707/1307 ile 712/1312 yılları arasında Mekke'deki ticarî faaliyetler, Ebû Numay'ın oğulları Ramise, Hamida ve Mekke'deki kölelerin hacılara ve tüccarlara kötü muamelede bulunmaları, mallarını yağmalamaları ve açgözlü davranışları nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüştür. Bu koşullar, ticaret erbabının Mekke'ye girişini ciddi şekilde 109 el-Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,1/463; el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l- mülûk,1/786. 110 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 1/872. 111 Ahmed es-Sebaî, Târîhu Mekke,(Riyad: Mektebetü Melik Feyhd, 1999), 1/236. 112 Abdülkadir b. Muhammed El-Ensârî. el-Cezîrî, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi‘l-İlmiyye, 2002), 285-286. 113 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/404-407. 24 azaltmıştır.114 712/1312 yılında, komşu bölgelerden gelenler ve hacılar, Mekke'deki bu kötü durumu Memlük Sultanı Nasir'e şikâyet etmişlerdir. Sultan Nâsır, bunun üzerine Mısır ve Şam'dan bir ordu ve emirler göndererek Mekke'deki düzeni sağlama ve Ebu'l- Gays'ı Mekke'nin valisi olarak atama emri vermiştir.115 Ordu, Ebu'l-Gays ile birlikte kalarak, durum düzelene kadar ona yardımcı olmuştur. Ebu'l-Gays, tüccarlardan vergiler toplamış ve 714/1314 yılına kadar Mekke'yi yönetmiştir. Ancak Hamida'nın kardeşleri tarafından öldürülmüş ve cesedi halka teşhir edilmiştir.116 Ramise olmadan Mekke'yi yönetmeyi başaran Hamida, komşulara ve tüccarlara saldırmayacağına dair söz vermiş ancak bu sözünü tutmamıştır. Ramise, Memlük sultanından yardım alarak Mekke valiliğine atanmış ve yanında bir ordu ile Hamida'ya karşı harekete geçmiştir. Hamida, Halef’e117 kaçmış, beraberinde para ve buğday da götürmüştür. Zalimliği o kadar ileri gitmiştir ki taşıyamadığı her şeyi yeni kalesinde yakmış ve iki bin hurma ağacını kesmiştir. Ancak Memlük ordusu onu takip etmiş, kuşatmış ve mallarını ele geçirmiştir ki; bu malların sayısı oldukça fazlaydı.118 Mısır hükümdarından intikam almak amacıyla Irak'a geçen Hamida orada para ve adam desteği almıştır. 718/1318 yılında Hamida, Mısır Sultanı'na hutbe okunmasını engellemiş ve Irak Emir’i Ebu Said b. Horbanda adına hutbe okutmaya başlamıştır. Aynı zamanda tüccarlara zulmederek mallarını gasp etmiştir.119 Tarihi kaynaklar, 730/1330 yılında Mekke'de meydana gelen büyük fitneyi ayrıntılı olarak tasvir etmektedir. Bu fitne sırasında Mekke'nin çarşıları yağmalanmış, bazı hacılar ve diğer bireyler hayatını kaybetmiş ve Kâbe'de silahlar çekilmiştir. İbn Aybek, bu olayın 114 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,4/406; el-Cezîrî, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 292-294. 115 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/236-237. 116 el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/27. 117 Mekke’den yedi gün uzaklıkta bir kale. el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/238. 118 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,4/238; el-Cezîrî, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 295. 119 el Fâsî, el Ikdu’s-semin fi tarihi’l-beledi’l-emin, 4/241; el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 2/176. 25 sebeplerini ayrıntılı bir şekilde açıklamamış, sadece fitnenin yarattığı dehşeti aktarmıştır.120 Ancak, “en-Nücûmü’z-Zâhire” adlı eserde, Mekke'deki bazı kölelerin güvenliği bozarak, Irak'tan gelen hacıları hedef alıp mallarını gasp etmeye kalkıştıkları belirtilmektedir. Bu olaylar sırasında Memlük emirlerinden İzzeddin Aydemir, Şerif Atyifa ile birlikte hareket etmiş, ancak çatışmada hem oğlunu hem de kölesini kaybetmiştir.121 El-Sincârî de benzer bir şekilde bu olaylara değinmektedir.122 Bu bilgilerden, Mekke’de yaşanan olayların kişisel hırslar ve siyasî saikler doğrultusunda geliştiği anlaşılmaktadır. Memlük güçlerinin zaman zaman güvenliği sağlamakta başarısız kalması, ekonomik ve güvenlik koşullarının bozulmasına neden olmuştur. Mekke, artan yolsuzluk ve zulüm nedeniyle güvenli bir şehir olmaktan çıkmış, açgözlülerin faaliyetlerine sahne olmuştur. Sonuç olarak, Mekke tüccarlardan ve insanlardan yoksun kalmış ve ticarî faaliyetler diğer bölgelere kaydırılmıştır. 123 Bu bağlamda, Mekke’de hükümdar aileleri arasındaki iktidar mücadelesinin, ticaret faaliyetlerini doğrudan etkileyen, tüccarların ve mallarının çıkarlarını tehdit eden ve Mekke-i Mükerreme’de can kaybına ve tesislerin tahribatına yol açan önemli bir etken olduğu söylenebilir. II. MEKKENİN GÜVENLİĞİ SAĞLAMAK İÇİN ALINAN ÖNLEMLER Memlükler dönemindeki huzursuzluklar, tehlikeler ve güvensizlik, ayrıca Mekke'nin kutsallığının ihlali, Sultan Zahir Baybars'ı kutsal topraklarda düzeni sağlamaya yönelten başlıca nedenler arasında yer almaktadır. 667/1268 yılında, Memlük Sultanı, Şerif Ebû Numay'ın Mekke'nin yönetimini tek başına üstlenme talebini, Fasî'nin belirttiği ve kabul ettiği bazı şartlara bağlı olarak onayladı. Bu şartlar şunlardır: Kâbe’nin hem hacılar hem de bedeviler için açık olması, hacılardan vergi alınmaması, gündüz veya gece ziyarete 120 Seyfüddîn |Ebû Bekr b. Abdillâh b. Aybek. ed-Devâdârî, Kenzü’d-dürer ve câmiʿu’l-gurer, (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmyiye, 1971), 9/353-354. 121 İbn Tağrıberdî, en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mısr ve’l-Kâhire, 9/282-283. 122 el-Sincârî, Menayihü'l-kerem fî 'ahbari Mekke ve’l-beyti ve vulâti'l-Harem, 1/312. 123 el-Fâsî, Şifau’l-ğarâm bi-ahbâri beledi’l-Haram, 2/273-274. 26 gelenlerin engellenmemesi, tüccarlara ve hacılara haksızlık yapılmaması, hutbe ve para basma yetkisinin Sultan Baybars’a ait olması ve karşılığında sultanın her yıl Ebû Numay'a yirmi bin dirhem vermesi.124 Kutsal topraklarda güvenliği sağlama amacıyla Sultan Baybars, 667/1268 yılındaki hac sırasında Şerif Ebû Numay ile amcası İdris arasındaki anlaşmazlığı çözerek Mekke'nin yönetimine İdris'i de dahil etti. Sultan, vasiyetinde Mekke emirlerine adaleti ve güvenliği sağlamalarını ve tüccarlara zulüm yapmamalarını emretti.125 Ayrıca, Mekke Şeriflerinin talebi üzerine Şemsuddin Mervan el-Zahiri'yi Mekke'ye vekil olarak atadı.126 Sultan Kalavun, 681/1282 yılında Mekke Şerifini, Mısır'ın tek başına Haremeyn üzerindeki egemenliğini tanımaya zorlamayı başardı. İdari organizasyon konusundaki yetkinliğini göstererek Mekke'de kendisine ve oğullarına bağlılık sağlamayı başardı. Bu bağlılık, Ebû Numay'ın Mısır Sultanı’na itaat etmeyi, güvenliği ve adaleti sağlamayı ve Sultan'ın törenlerine katılmayı kabul ettiği bir bağlılık yeminiyle pekiştirildi.127 Memlüklerin Mekke'deki ticarete verdikleri önemin en açık göstergesi, Resûlîlerin sultanlarıyla kurdukları dostluk ilişkileridir. Bu ilişkiler, Zahir Baybars döneminden Sultan Gavri dönemine kadar karşılıklı elçilik ve hediyeleşme yoluyla güçlendirilmiştir. Örneğin, Yemen hükümdarı Muzaffer, Sultan Kalavun'a öd ağacı, amber ve diğer değerli hediyeler göndermiş ve kendisine bir güvence talep etmiştir. Sultan Kalavun da bu talebi karşılayarak Muzaffer'e bir emanname vermiş ve ona hediyeler göndermiştir.128 124 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,1/459; el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem, 1/201; Âmir Abdulllah Hamid, “ed-Davrü’l-hadârî ve’s-siyâsî li selâtîni’l- memâlik fî Mekketi’l-Mükerreme”, el-Mecelle el-Arabiyyetü li’l-Ulûmi’l-İnsâniyyeti ve’l-İctimâiyye 23 (Şubat 2024), 2. 125 el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem,1/201. 126 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,1/177; el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l- mülûk,1/201. 127 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,1/462-463. 128 Şemsüddîn Ebu Hasan, el-‘Ukûdu’l-l’ül’üiyye fi ahbâri ed-Devlet’r-resûliyye, 2/169; Muhammed Abdülâl Ahmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye,286. 27 Memlük sultanları, bu tür siyasî yakınlaşmalarla iki lider arasında dostluk ilişkilerini genişletmeye çalışmışlardır. Bu çabalar, Habeşistan kralıyla da benzer bir dostane ilişki kurulmasını sağlamıştır.129 Memlük sultanlarının Mekke'de güvenliğin sağlanmasına yönelik özenlerini vurgulamak önemlidir. Gönderilen ordu güçleri, sadece durumu sakinleştirmekle kalmamış, aynı zamanda Beytullah'ta güvenliği ve adaleti tesis etmiş, hac ve ticaret yollarının güvenliğini sağlamıştır. Ayrıca, Mekke'nin yaşadığı ekonomik krizlerin çözümüne önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bu amaçla yüklü miktarda para harcamış, Mekke ve çevresindeki insanlara yiyecek, erzak ve yardımlar göndermişlerdir.130 703 -704/1303-1304 yıllarında, Şerifler Hamide ve Ramise adaleti tesis etmiş ve vergileri kaldırmıştır. Bu gelişme, Mekke'de pazarların yeniden açılmasına, alım satım yoluyla kamu menfaatlerinin artmasına ve ticarî faaliyetlerin canlanmasına yol açmıştır.131 Mekke'deki karışıklıklar, önemli bir sorun olarak öne çıkmıştır. Memlükler, özellikle rakip şerifler arasındaki çatışmaları çözmek için birkaç kez askeri müdahalede bulunmak zorunda kalmışlardır.132 Bu müdahaleler genellikle mevcut şeriflerin görevden alınması ve yerlerine, Memlüklerin taleplerine daha uyumlu olan şeriflerin atanması şeklinde gerçekleşmiştir. Memlüklerin taleplerinin merkezinde, Mekke'ye gelen hacı ve ziyaretçilerin güvenliğinin sağlanması bulunmaktaydı.133 129 Muhammed Abdaal. Ahmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye,376. 130 et-Taberî, İthâfü fuzalâi’l ez-zemen,29. 131 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,4/406et-Taberî, İthâfü fuzalâi’l ez-zemen, 29; Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, el-Duraru’l fevaid münazaame fi ahbar-i hac ve tarık Mekkeel- muazzame, 292. 132 Ebü’l-Fadl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed. el-Askalânî, el-Duraru’l-kâmine,(Haydarabad: Dârü’l-Maʿârif’l-Osmaniyya), 1993.1/422; el-Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,4/421-423. 133 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 2/190. 28 Şerifler olayından sonra, 719/1319 yılında Sultan Nasır Muhammed Mekke valiliğine Atyifa'yi atadı. Atyifa, o dönemde Mısır'da ikamet etmekteydi.134 Bu atama, Memlüklerin Mekke üzerindeki egemenliğini pekiştirdi. Aynı yıl Nasır Muhammed hac ziyareti gerçekleştirdi ve Mekke'ye büyük bir tevazu ile girdi. Sultan'ın bu haccı, iki önemli sonuca yol açtı: Birincisi, Memlüklerin Mekke üzerindeki egemenliğini ve hakimiyetini güçlendirdi. İkincisi ise her yıl değişen bir garnizonun Mekke'ye yerleştirilmesi kararı alındı.135 Bu uygulama sayesinde tüccarlar ve çevredeki halk için güvenlik ve refah sağlanması hedeflendi. 136 Atyifa döneminde Mekke, güvenli bir hale geldi; ticaret gelişti, fiyatlar düştü ve bolluk arttı.137 Bu dönem, Mekke'nin maddi kalkınma ve ticarî refah açısından önemli bir pay aldığı bir dönem olarak kaydedilmektedir. Yemen ve Kârim tüccarlarının Mekke'ye büyük sayılarda akın etmesi,138 şehrin istikrar, güvenlik ve adalet sağladığını göstermektedir. Ancak, Ebû Numay’ın oğlu Ramise Mısır'dan Atyifa'nin ortağı olarak gelmesi halk arasında üzüntüye yol açtı.139 Çünkü Atyifa, adaleti ve olumlu itibarı nedeniyle halk tarafından sevilmekteydi.140 732-735/ 1332-1334 yılları, nispeten sakin ve istikrarlı bir ticaret dönemi olarak değerlendirilir. Bu dönemde, mallar ve dükkânlar bol olup, fiyatlar düşük ve yaşam standartları yüksek oldu.141 Şerif Aclan b. Remise'nin 746-747/1345-1346 yıllarında Mekke'nin emirliğini üstlenmesiyle birlikte, ticaret daha da önem kazandı. Aclan, tüccarları şehre çekme konusunda başarılı bir strateji izledi ve Hindistan ile Yemen'den gelen tüccarların Mekke'ye akın etmelerini sağladı,142 vergilerde indirim yaptı, Mekke'de 134 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 2/190; el-Sincârî, Manâ’ihü’l-kerem fî ’ahbari Mekke ve’l-beyti ve vülâti’l-Harem,1/309. 135 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 6/96. 136 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,4/242; Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l- ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 298. 137 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,6/96; et-Taberî, İthâfü fuzalâi’l ez-zemen, 32. 138 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,6/97; Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l- ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 299. 139 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/411. 140 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 6/97. 141 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 2/341. 142 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, (Kahire: Mektebetü’l-Hancı, 1975), 297. 29 adalet ve güvenliği tesis etti, tüccarlar ve çevre halktan haksız yere alınan vergileri ortadan kaldırdı. Bu akıllıca politika, çekişme ve rekabetten kaynaklanan sorunları sona erdirdi ve büyük karlar elde edilmesini sağladı, tüccarlardan önemli miktarda gelir sağlandı. 143 Tarihi kaynaklar, Memlüklerin Mekke'deki güvenlik ve düzeni sağlama konusundaki kararlılığını açıkça ortaya koymaktadır. 866/1462 yılında Sultan, Mekke'ye gönderilen askeri birliklerin tüccarlarla ticaret yaparak alışverişle meşgul olduğunu tespit etmiştir. Bu durumdan endişelenen sultan Mekke Emiri'ne bir mektup göndererek askerleri uyarmasını ve bu tür faaliyetlere devam edenlerin Mekke'den uzaklaştırılmasını emretmiştir 144 A. Kara Yollarının Güvenliği Memlükler döneminde Mekke-i Mükerreme'nin ticaretinin gelişmesi rastlantısal bir durum değildir. Mekke'nin kutsal şehir olma özelliği, Kâbe'yi barındırması ve Müslümanların hac, umre, ziyaret ve ticaret gibi çeşitli amaçlarla bu şehre gelmeleri, Mekke'yi canlı bir ticaret merkezi haline getirmiştir. Şehir, yalnızca Arap Yarımadası’na değil, tüm İslam dünyasına yayılan karayolu kervan ağlarına bağlıydı. Bu bağlamda, ticaretin gelişmesiyle Mekke, Doğu ve Batı arasındaki en önemli aktarma ve dağıtım merkezlerinden biri olmuştur. Memlük sultanlarının Mekke'ye yönelik ilgisi, şehrin refahı ve kalkınması üzerinde belirgin bir etki yaratmıştır. Özellikle hac ve umre yolcularının güvenliğini sağlama çabaları, hacca katılımın artmasına ve Mekke ekonomisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. 143 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn,6/61; Ömer b. Fehd b. Muhammed b. Muhammed. İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ,298; Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l- ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 307-308. 144 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 428. 30 Mekke'ye gelen tüccarların güvenliğini sağlamak ve ticaret yollarını tehdit eden tehlikeleri önlemek, büyük bir güç ve mali destek gerektiren bir görevdi. Memlükler, bu zorluğu etkili bir şekilde yönetmiş ve akıllıca bir ticaret politikası benimsemiştir. Bu politika doğrultusunda, Mısır'dan Mekke'ye uzanan ticaret yolları üzerindeki kabilelerin saldırılarını engellemek amacıyla, bu kabilelerin önde gelen temsilcileriyle hac ve ticaret kervanlarının korunmasını sağlamaları için anlaşmalar yapılmıştır. Bu strateji hem ticaret yollarının güvenliğini sağlama hem de kara ticaretinin düzenli bir şekilde işlemesini temin etme konusunda büyük bir başarı sağlamıştır. Böylece, Mekke'nin ekonomik refahı korunmuş ve ticaret akışının kesintisiz bir şekilde devam etmesi mümkün kılınmıştır.145 Memlük sultanlarının ticaret güvenliğini sağlama konusundaki rolünün yanı sıra, Moğol sultanlarının da bu hususta önemli katkıları olmuştur. Özellikle Moğol Sultanı Ahmed Ağa Hilavun, 681/1282 yılında Memlük Sultanı Kalavun’a gönderdiği mektupta, hacıların güvenliğini sağlama, ticaret yollarını koruma ve ticareti teşvik etme yönünde aldığı tedbirleri belirtmiştir. Bu mektup, iki sultan arasındaki iyi ilişkileri ve ticaretin geliştirilmesine yönelik ortak ilgiyi yansıtmaktadır. Mektubunda yer alan bazı önemli noktalar şunlardır: “Hacılar için gerekli kolaylıkları sağladık, yollarını güvence altına aldık ve kervanlarını güvenli bir şekilde yönettik. Seyahatlerinin sorunsuz geçmesini sağlamak için gerekli adımları attık. Ayrıca, şehirlerin gelişiminde önemli rol oynayan tüccarların ve ülkemize gelen ziyaretçilerin serbestçe seyahat etmelerine izin verdik. Bu tedbirler, insanların yolculuklarında kendilerini güvende hissetmelerini ve herhangi bir zarara uğramayacaklarına dair güven duymalarını sağladı. Bununla birlikte, askerlerin, muhafızların ve dilencilerin, hacıların ve tüccarların kaynaklarını yağmalamalarını ve onlara zarar vermelerini yasakladık. Bu kişilere, her zaman istedikleri yere güvenle seyahat etme hakkı tanıdık.”146 741 /1340 yılında Memlük Sultanı Nasır Muhammed'in vefatının ardından Mısır'da ciddi bir siyasî kargaşa yaşanmıştır. Bu durum, Mısır'dan Mekke'ye hacca giden hacı sayısında 145 Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 449- 451. 146 İbn Aybek ed-Devâdârî, Kenzü’d-dürer ve câmiʿu’l-gurer, 8/252. 31 kayda değer bir azalmaya neden olmuştur. Aynı dönemde Arap Mehna kabilesi, ticaret yollarına saldırılar düzenleyerek ticaretin kesilmesine yol açmıştır. Kabilenin bu saldırıları, Mısır'daki siyasî istikrarsızlıktan faydalanarak ticaret kervanlarını yağmalama arzusundan kaynaklanmıştır. Arab Mehna kabilesinin lideri, Memlük sultanı tarafından tutuklanmış, ancak bu olay sonrasında kabile, ticaret kervanlarına yönelik saldırılarını artırmıştır. Bir yıl sonra, Memlük sultanı kabile liderini serbest bırakmış ve kabilenin itaat etmesi, ticaret kervanlarına saldırmaması şartıyla bir barış anlaşması yapılmıştır.147 Sultan Berkuk döneminde, hac ve ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak amacıyla önemli tedbirler alınmıştır. Sultan Berkuk, bu alanda Memlüklerin kuruluşundan itibaren uygulanan politikaları daha da geliştirerek kervanların etkin bir şekilde korunmasını hedeflemiştir. Memlüklerin geleneksel politikası, kervanların güvenliğini sağlamak amacıyla güçlü kabilelere yıllık vergi ya da belirli miktarda para ödemek şeklinde idi. Ancak Sultan Berkuk, bu politikayı daha ileriye taşıyarak her yıl hacı kervanlarıyla birlikte seyahat eden bir askeri birlik oluşturmuştur. Bu askeri birliğin temel görevi, kervanları herhangi bir saldırıya karşı korumak ve yol boyunca gerekli lojistik desteği sağlamaktı.148 Sultan Berkuk'un aldığı tedbirler, hacı ve ticaret kervanlarının güvenliğini büyük ölçüde artırmıştır. Askeri birliğin varlığı, potansiyel saldırganları caydırmış ve kervanların daha güvenli bir şekilde yolculuk etmelerini sağlamıştır. Ayrıca bu birliğin sağladığı lojistik destek, kervanların yiyecek, su ve diğer temel ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sunmuştur. Hicaz bölgesinde ticaretin gelişmesine önemli katkılar sağlayan bir diğer isim Şerif Hasan b. Aclan’dır. Şerif Hasan, özellikle Yemenli tüccarların Cidde'ye gelmelerini teşvik etmek amacıyla birçok adım atmıştır. Yemenli tüccarlardan alınan vergilerin üçte birini 147 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 2/692. 148 Abdülkadir b. Muhammed el-Ensari, Dürerü’l-ferâʾidi’l-munazzame fî ahbâri’l-hâc ve tariki Mekkete’l-muʿazzame, 509-512. 32 kaldırarak onlara mali kolaylıklar sağlamış, ticaret yollarında güvenliği temin ederek hem Mekke'ye gidişlerinde hem de geri dönüşlerinde tüccarların korunmalarını sağlamıştır. 149 Şerif Hasan'ın Yemenli tüccarları Cidde'ye çekme konusundaki çabalarının başarısını gösteren en somut delillerden biri, 799/1397 yılında Mekke'den Cidde'ye hareket eden Yemenli tüccar kervanlarının büyüklüğüdür. Bu kervanlar, hacimli yapıları nedeniyle ikiye bölünmek zorunda kalmış ve her bir kervanda 1.000'den fazla deve, Yemen'den getirilen çeşitli mal ve ürünlerle yüklenmiştir.150 Hicaz'daki soyluların ve komutanların sadakatini korumak, bilgi ve beceri gerektiren hassas bir mesele olduğundan, Şerif Hasan uzlaşmacı politikalar benimsemiştir. Ticaretle uğraşanlara zarar vermemeleri karşılığında soylulara belirli miktarda para vermeyi taahhüt etmiş, ayrıca ticaret yolunu kesen kabilelere de ödeme yaparak tüccarların güvenliğini temin etmeye çalışmıştır. Bu sabırlı politika başarısız olduğu durumlarda ise, fesadı ortadan kaldırmak amacıyla zor kullanmaktan çekinmemiştir.151 Mısır sultanlarının çabalarının özellikle Mısır ile Mekke arasındaki ticaret ve hac yoluna odaklandığı görülmektedir. Bu yol, en büyük hac ve ticaret kervanlarının güzergahıydı. Fas ve Afrika'dan gelen hacılar, önce Mısır'a ulaşır, buradan Mısır kervanına katılarak Mekke'ye doğru yol alırlardı.152 Bu nedenle sultanlar ve emirler, bu yolun bakım ve onarımına, kervanlara hizmet sunan tesislerin kurulmasına ve güvenlik önlemlerinin alınmasına büyük önem vermiştir. Yolda depolar, istasyonlar, hanlar ve askerlerle donatılmış gözetleme kuleleri inşa edilmiştir. Ayrıca, su kaynakları kazılmış, su havuzları ve diğer ihtiyaçları karşılayacak tesisler kurulmuştur. Geleneksel olarak, yol tamiri ve 149 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/90-91. 150 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 319-320. 151 el Fâsî, el-‘Ikdu’s-semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 4/91-93. 152 el-Makrizî, ez-Zehebü’l-mesbûk fi zikri men hacce mine’l-hulefâi ve’l-mülûk, 113; el Fâsî, el-‘Ikdu’s- semîn fi tarihi’l-beledi’l-emîn, 315. 33 düzenlenmesi için inşaatçılar, işçiler ve taş ustaları gönderilmiştir; kervanların konakladığı yerlerde kuyu kazma çalışmaları da yapılmıştır.153 Bu yoğun ilgi ve koruma çabalarına rağmen, tüccarların ve hac kervanlarının tehlikeye atıldığı ve Bedevilerin saldırılarına uğradığı bazı olaylar da yaşanmıştır. Hicaz'da Memlük otoritesinin bulunmasına rağmen, 828/1425 yılında Mekke ve çevresinde güvenlik tam olarak sağlanamamıştır. Örneğin, Akîlî kervanı yağmalanmış, malları ve develeri çalınmıştır. Mekke Kadısı Siraceddin Hanbeli ve Ömer b. Abdülhamid, Acem diyarından dönerken saldırıya uğramışlardır. Ayrıca, Bedevi eşkıyalar, Mina'da Zilhicce'nin dokuzuncu gecesinde hacıların eşyalarına el koymuş, yüklerini ve develerini çalmış ve bazı hacıları hac vazifesinden alıkoymuştur.154 Benzer şekilde, 830/1427 yılında Akîlî kervanı bir kez daha yağmalanmıştır. Bu kervanda Şerif Hasan b. Aclan'ın oğulları, Şerif Ahmed ve Şerif Ali, doğuya gidip büyük bir servetle geri dönmüşlerdi. Ancak bu servet de saldırganlar tarafından yağmalanmıştır.155 Aynı zamanda, Iraklı tüccarların büyük miktarda parasına el konulmuş,156 bir tüccarın ise yüz deve dolusu kumaş, ipek, baharat ve diğer malları çalınmıştır.157 834/1430 yılında, Sadüddin b. el-Mürre, bin kişilik bir grupla Mekke'de ikamet etmek amacıyla Cidde'ye gelmişti.158 Yanlarında yaklaşık bin beş yüz deve yükü eşya bulunmaktaydı.159 Ancak yolculukları sırasında iki kez eşkıya saldırısına uğradılar. İlk saldırı, Zübeyd kabilesi tarafından gerçekleştirildi ve neredeyse büyük bir fitneye yol açacaktı. Sadüddin b. el-Mürre'nin zekice diplomatik çabaları sayesinde, yüz dinar fidye karşılığında barış sağlandı.160 Bazı kaynaklar ise bu fidyenin bin dinar olduğunu 153 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 4/860; İbn Tağrıberdî, en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mısr ve’l-Kâhire, 9/60; İbn Fehd. İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 367. 154 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 361. 155 el-Makrîzî. es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 4/756; İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 365; Ebü’l-Fadl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed. el-Askalânî, İnbâʾü’l-gumr bi-enbâʾi’l- ʿumr,(Kahire: İhiyâü't-Türâs'il-İslâmî), 3/383. 156 el-Askalânî, İnbâʾü’l-gumr bi-enbâʾi’l-ʿumr, 3/383. 157 el-Makrîzî, es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk, 4/756. 158 el-Askalânî, İnbâʾü’l-gumr bi-enbâʾi’l-ʿumr, 3/456. 159 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 371. 160 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 371. 34 belirtmektedir.161 İbn Mürre, fidyeyi kendi cebinden ödeyerek hac kervanından herhangi bir ödeme talep etmedi . Ancak yolculuk bitmeden Şerif Zehir el-Hasan, yüz atlı ile kervanı durdurdu ve yağmalamaya teşebbüs etti. İbn Mürre, onlarla mücadele etti ve nihayetinde bin beş yüz dinar değerinde162 elbise, yün ve deri gibi mallar karşılığında barış anlaşması imzalandı. Bu malların toplam değeri dört yüz dinar olarak hesaplanmıştır.163 Memlük sultanının Hicaz Araplarını cezalandırmak için herhangi bir girişimde bulunmamasının sebebi bilinmemektedir. Bu Arap kabileleri, Mekke'ye giden yolları sık sık hedef alarak bölgenin güvenliğini tehdit ediyordu. Sultan, 836/1432 yılında zayıf bir çözümle yetinerek, insanların İbn el-Mürre ile seyahat etmelerini yasakladı. Ancak, hac ibadetini yerine getirmek isteyenlerin ısrarı üzerine, Memlük sultanı durumu yeniden değerlendirmek zorunda kaldı ve Hicaz'a Rucubiyye birlikleriyle birlikte 50 Memlük askerini gönderdi. Daha önce Hicaz'da görev yapan Memlüklerin yerine geçen bu birlik, daha sonra Kahire'ye geri döndü. Bu ihmalin sebebi, muhtemelen devletin o dönemde Akdeniz adalarında gerçekleştirdiği büyük fetihlerle meşgul olmasıydı.164 841/1437 yılında, Bele Arapları, Gazzeli hacıların yanı sıra Ramallah, Kudüs, Filistin kıyıları ve Yenbu'dan gelen hacı ve tüccarların oluşturduğu bir kervana saldırı düzenledi. Bu saldırı, kervandakilere büyük zararlar verdi ve Araplar, bu kişilerden tazminat talep etti. Yenbu halkı, belirli bir miktar altın ödeyerek hayatlarını kurtarabilmişti. Ancak, Gazzeliler ve diğer bazı kervan üyeleri, Araplarla çatışmaya girdi ve üç Arap savaşçısını öldürdüler. Buna karşılık, Araplar kervana daha şiddetli bir saldırı düzenleyerek birçok kişiyi katlettiler, bazılarını esir aldılar ve büyük bir servet elde ettiler. Bele Araplarının yağmaladığı malların değeri 3000 deve yüküne ulaşmış olup, bu mallar arasında altın, gümüş, kumaş ve yiyecek gibi değerli eşyalar bulunmaktaydı. Bu talihsiz saldırı sonucunda kervandan sağ kurtulanlar, büyük bir perişanlık içinde evlerine geri 161 el-Askalânî, İnbâʾü’l-gumr bi-enbâʾi’l-ʿumr, 3/456. 162 el-Askalânî, İnbâʾü’l-gumr bi-enbâʾi’l-ʿumr, 3/456. 163 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 372. 164 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 373/380. 35 dönebilmişlerdir. Bu olay, yolculuk sırasında yaşanan en korkunç ve travmatik olaylardan biri olarak tarihe geçmiştir.165 B. Kızıl Deniz Ticaret Güzergâhı Ve Güvenliği Kızıldeniz'in Süveyş'ten Babü’l-Mendeb Boğazı'na kadar uzanan mesafesi 2240 kilometre olup, en geniş noktasında 350 kilometreye ulaşmaktadır. Deniz, adını Yunanca bir terimden almıştır. İslam dünyasında ise Kızıldeniz'e kıyısındaki şehirler ve ülkeler göz önünde bulundurularak farklı isimler verilmiştir. Bunlar arasında Kızıldeniz, Cidde Denizi, Yemen Denizi, Hicaz Denizi ve Firavun Denizi bulunmaktadır.166 Tarihçilerin genel görüşüne göre, İslam'ın 7. yüzyılda ortaya çıkışıyla birlikte ticaret yollarında önemli bir değişim meydana gelmiş ve İslam'ın yayılması, doğu ticaretinde büyük bir etki oluşturmuştur. İslam'ın erken dönemlerinde birçok Arap Müslüman tüccar, baharat ve parfüm ticareti yapmak amacıyla Hindistan kıyılarına yerleşmiştir.167 Bu yerleşim, Bengal Körfezi'ni168 Araplar ve Çinliler için ortak bir ticaret alanı haline getirmiştir. 8. yüzyıldan itibaren Arap Müslümanlar, 150 ila 200 kişilik büyük Çin gemilerini kullanmaya başlamış ve ticaret, Afrika'dan Süveyş'e ve batıya doğru yeniden canlanmıştır. Ancak, Hint ve Çin gemilerinin Kızıldeniz'e girmesine izin verilmemiş, bu gemiler için Aden, ulaşabilecekleri son liman olarak kalmıştır.169 Kızıldeniz'in ticaret yollarındaki bu canlanması, Fatımi Devleti'nin yükselişiyle paralel bir süreç izlemiştir. Fatımi Devleti, bu yolu geliştirerek ekonomik kalkınmasında ve medeniyetinin yükselmesinde önemli bir rol oynamıştır. Fatımiler, Kızıldeniz ticaret 165 İbn Fehd, İthâfü’l-verâ bi-ahbâri Ümmü’l-Kurâ, 381. 166 Firavun Denizi olarak adlandırılmasının sebebi, Mısır Firavunu'nun Hz. Musa'yı (a.s.) takip ederken bu denizde boğulmasıdır. Ahmed Muhtar Abâdi- Abdülaziz Salim, Târîhu’l-bahriyyeti’l-İslâmiyye fî Mısr ve’ş-Şâm, (Beyrut: Câmi‘etu Beyrut, 1972), 252-254. 167 Sonia E. Howe, In Quest of Spices / fi Talebi‘t-tevâbil, çev. Muhammed Aziz Rifât, (Kahire: Mektebutu’n-Nahdati’l-Mısriyye ,1957), 29. 168 Bengal Körfezi, Hint Okyanusu'nun kuzeydoğudaki bir uzantısıdır. Şekil olarak bir üçgen'e benzer. Hindistan'da birçok nehir batıdan doğuya doğru akar ve sularını Bengal Körfezi'ne boşaltır. Aynı zamanda Bengal Körfezi, Dünya'nın en büyük körfezidir 169 Na‘im Zekî Fehmî, Tarîku’t-ticâre ed-düveliyye ve mahtutâtihâ beyne’ş-şark ve’l-garb,153. 36 yolunu hem canlandırmış hem de koruma altına almıştır. Sonraki dönemlerde, Kızıldeniz ticaret yollarının güvenliğine verilen bu önem, Eyyübiler döneminde de devam etmiştir. Eyyübiler, Hint Okyanusu'ndaki ticaret gemilerini korsan saldırılarından korumak amacıyla deniz kuvvetleri göndermişlerdir. Bu adımlar, bölgedeki ticaretin güvenliğini sağlama ve Kızıldeniz'e daha fazla ticaret gemisi çekme çabalarının bir parçası olmuştur.170 Memlük sultanları, deniz ticaretine büyük önem vermiş ve özellikle Kızıldeniz’in kuzey ve güney bölgelerinde deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için çeşitli adımlar atmışlardır. Sultanlar, Çin ve Hindistan'dan gelen tüccarları çekmek amacıyla teşvik edici fermanlar yayımlayarak, bu tüccarların Hicaz ve Mısır limanlarını tercih etmelerini sağlamaya çalışmışlardır. Örneğin, Memlük Sultanı Kalavun, 682/1283 yılında ticaretle ilgili bir ferman yayımlayarak tüccarları Memlük topraklarına davet etmiştir. Fermanında şu ifadeler yer almaktadır: “Geniş, gölgeli ovaları ve ferah bahçeleriyle Memlük topraklarına ayak basmak isteyenlere; Allah'ın iyilik ve bereketle bahşettiği bu topraklarda yaşayanlara; yiyeceğe ya da malzemeye ihtiyaç duymayacaklar, zira buradaki dünya bilgeler için bir Cennet Bahçesi ve gurbetçiler için bir camidir. Bu toprakların güzelliklerinden biri de Allah'ın yeryüzündeki işareti olmasıdır. Yemen'den, Hindistan'dan, Çin'den, Sind'den ve diğer ülkelerden gelen tüm tüccarlara sesleniyoruz: Bu fermanı okuyun, bu toprakların güzelliklerini ve iyiliklerini göz önünde bulundurarak buraya gelmeye hazırlanın. Gelenler, söylediklerimizin doğruluğunu görecek, söz verdiklerimizden fazlasını keşfedecekler. Burada güven içinde yaşayacak, canlarını ve mallarını güvende tutacak, refaha kavuşacak ve umut dolu olacaklar”.171 Memlüklerde vilayet valileri, sadece yönetim görevlerini yerine getirmekle kalmamış, aynı zamanda ticaretin gelişmesine de katkıda bulunmuşlardır. Kızıldeniz, ticaret için hayati bir ulaşım yolu olduğundan, bu bölgede görev yapan valilerin çalışmaları büyük önem taşımaktaydı. Valiler hem karada hem de denizde ticaretin güvenliğini sağlamaya 170 Muhammed AbdülâlAhmet, Benû resûl ve benû tâhir ve alakâtü’l-Yemeni’l-hâriciyye, 387-389. 171 Ahmed Muhtar Abâdi- Abdülaziz Salim, Târîhu’l-bahriyyeti’l-İslâmiyye fî Mısr ve’ş-Şâm, 264. 37 yönelik politikalar geliştirerek, Memlük ekonomisinin güçlenmesine katkıda bulunmuşlardır.172 Memlük Sultanları, Kızıldeniz'deki varlıklarını güçlendirme konusunda büyük çaba sarf etmiş ve doğu ile batı arasındaki ekonomik bağları resmi hale getirmişler, Kızıldeniz'deki ticaretin sürekliliğini sağlamışlardır. Bu bağlamda, Sultan Baybars'ın Yemen'deki tüccarların yaşadığı sıkıntıları dikkate alarak onları Memlük Devleti ile doğrudan ticarî ilişki kurmaya teşvik etmesi, dönemin doğal bir sonucu olarak görülmektedir.173 Sultan Baybars, ticarî faaliyetlerin Cidde'ye kaymasıyla birlikte Hindistan ve Çin ile olan ticarî ilişkileri geliştirerek Cidde'yi önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir.174 Tarihî kaynaklar, Sultan Baybars 'ın 826/1423 yılında Mekke Şerifi Hasan’a mektuplar gönderdiğini ve Şerifin Hintli tüccarların biberlerine el koymasına sert tepki gösterdiğini bildirmektedir. Sultan Baybars, bu durumun Memlük Devleti'nin izlediği akıllı ekonomik politikalarla çeliştiğini vurgulamıştır. Mektuplarında, Memlük Devleti'nin Şerif Hasan'a olan güvenini ve onun Hicaz'da sağladığı refah ve istikrarı takdir ettiğini belirtmiştir.175 Ancak, Sultan Barsbay, Şerif Hasan'a tam olarak güvenmeyerek, o yıl içerisinde onu görevden