T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEFSİR BİLİM DALI İBN ÂŞÛR VE “ET-TAHRÎR VE’T-TENVÎR”İ (DOKTORA TEZİ) Hüseyin HALİL BURSA 2021 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEFSİR BİLİM DALI İBN ÂŞÛR VE “ET-TAHRÎR VE’T-TENVÎR”İ DOKTORA TEZİ Hüseyin HALİL Danışman: Dr.Öğr.Üyesi Mustafa BİLGİN BURSA 2021 YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “İbn Âşûr ve “et-Tahrîr ve’t-Tenvîr”i” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usûlüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 26/08/2021 Adı Soyadı: Hüseyin HALİL Öğrenci No: 711523021 Anabilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Programı: Tefsir Doktora Statüsü: Y.Lisans Doktora DOKTORA İNTİHAL YAZIM RAPORU ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tez Başlığı: “İbn Âşûr ve “et-Tahrîr ve’t-Tenvîr”i” Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 488 sayfalık kısmına ilişkin, 12.07.2021 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 12’dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Adı Soyadı: Hüseyin HALİL Öğrenci No: 711523021 Anabilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Programı: Tefsir Doktora Statüsü: Y.Lisans Doktora Danışman: Dr.Öğr.Üyesi Mustafa BİLGİN vi ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Hüseyin HALİL Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Bilim Dalı : Tefsir Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xxviii + 468 Mezuniyet Tarihi : 26 / 08 / 2021 Tez Danışmanı : Dr.Öğr.Üyesi Mustafa BİLGİN İBN ÂŞÛR VE “ET-TAHRÎR VE’T-TENVÎR”İ Biz bu çalışmamızda XIX ve XX. Yüz yılın en dirayetli fakih ve tefsircilerinden olan Tunuslu meşhur âlim Muhammed Tâhir b. Âşûr’un ansiklopedik bir biçimde yazmış olduğu et-Tahrîr ve’t-Tenvîr adlı eserini hem teknik hem de içerik açısından incelemeye çalışacağız. Söz konusu tefsir son yüzyıllarda kaleme alınmış en geniş hacimli tefsirler arasında olup yaklaşık 15 cilt / 30 cüzdür. İçinde klasik İslami ilimler ile modern ilimleri harmanlayan bu tefsir, eski ve yeni arasında yüzyıllar içinde oluşmuş düşünce ve anlayış farklılığını eriterek sentezleyen bir özelliğe sahiptir. Sözgelimi bir yandan şeriatı ayakta tutan Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Lügat ve Belâgat gibi dînî ilimleri ele alırken, diğer yandan pozitif ilimleri ele alır. Bu ilimlerle irtibatlı herhangi bir konuyla karşılaşınca sözkonusu ilmin kanunları ışığında o konuya bakar ve derinlemesine konuyu inceler. İşte biz bu şekilde birçok ilmin alanına giren, onlardan metod, terim ve içerik olarak yararlanan interdisipliner bir tefsiri bu çalışmamızda tanıtmaya çalışacağız. Öte yandan bu çalışmamızda, Tunus’un Fransızlar tarafından işgaline, bağımsızlık mücadelelerine, Tunus halkının Doğu ve Batı kültürü arasında yaşadığı vii ikileme, kültürel ve sosyal olarak karşılaşılan problemlere, ilmi ve sanayi olarak geri kalışa, siyâsî ve askerî olarak alınan yenilgilere ve son olarak demokratik Tunus’a geçişe şahitlik eden dönemin İbn Âşûr’un hayatı ve düşünceleri üzerindeki etkisini inceleyeceğiz. Dolayısıyla bu çalışmamızda başta Tunus’un içinde bulunduğu şartlar olmak üzere İbn Âşûr’un yaşamı, eğitimi, çevresi ve söz konusu problemlere bakışı geniş bir perspektif içinde ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Kur’ân, Tefsîr. viii ABSTRACT Name and Surname : Hüseyin HALİL University : Uludag University Institution : Social Science Institution Field : İslamic Sciences Branch : Tafsir Degree Awarded : PhD Page Number : xxviii + 468 Degree Date : 26 / 08 / 2021 Supervisor : Dr.Mustafa BİLGİN IBN ĀSHŪR AND HIS WORK "AL-TAḤRĪR WA AL- TANWĪR" In this study, we will try to examine the work called et-Tahrîr ve't-Tenvîr, which was encyclopedically written by the famous Tunisian scholar Muhammed Tahir, one of the most shrewd jurists and commentators, both in terms of technique and content. This tafsir is among the largest volumes of tafsir written in the last centuries and is approximately thirty-odd volumes. This tafsir, which blends classical Islamic sciences and modern sciences, has a feature that melts and synthesizes the difference of thought and understanding between the old and the new that has formed over the centuries. For example, while it deals with religious sciences such as Tafsir, Hadith, Fıqh, Kalam and Rhetoric that sustain the sharia, on the other hand, it deals with positive sciences such as Mathematics, Geography, Physics, Chemistry, Geology, Zoology, Medicine, Politics, History, Architecture etc. When he discusses a subject related to these sciences, he looks at that subject in the light of the laws of that science and examines it in depth. In this way, we will try to ix introduce an interdisciplinary exegesis that enters the field of every science and makes use of them as methods, terms and content in this study. On the other hand, in this study, we will shed light on Ibn Ashur's life, thoughts and the region and period in which he lived. The century he lived in, witnessed the occupation of Tunisia by the French, the struggle for independence, the dilemma of the Tunisian people between the eastern and the western culture, the cultural and social stalemate, the backwardness in scientific and industrial terms, the political and military defeats and finally the transition to the democratic Tunisia. In short, his period was turbulent and full of historical turning points for Tunisia. Therefore, the transition from the classical and traditional society and state structure to the modern and contemporary structure has led Ibn Ashur to exhibit a somewhat complex attitude. Sometimes as a reformer, he fought against the conservative students and people of Tunisia, and sometimes as a conservative trying to protect his Tunisian religious identity against radical reformers like Habib Bourguiba. In this study, we will convey to the reader his life, education and events that he got through, and his view and thoughts on these events, especially the conditions in Tunisia. Keywords : Ibn Ashur, al-Taḥrīr wa al-Tanwīr, Qur’an, Tafsīr. x ÖNSÖZ Her müfessiri, tefsirini kaleme alırken, karakterize eden ve diğer müfessirlerden ayıran temel nitelikler vardır. Söz gelimi bazı müfessirler aklı ön plana çıkardğı için dirayetçi, bazıları da nakli ön plana çıkardığı için rivayetçi olarak nitelendirilir. Bazen bu niteleme müfessirin benimsediği ideolojiye göre de olabilir, nitekim bazı müfessirler şiilik ideolojisine bağlı kalarak tefsir yaptığı için şiî, bazısı da sünnilik ideolojisine bağlı kalarak tefsir yaptığı için sünnî olarak nitelendirilir. Burada konu edindiğimiz İbn Âşûr’u da, tefsirini yazarken takip ettiği metoda göre niteleyen ve karakterize eden temel özellikler vardır. Bu özelliklerin birincisi, İbn Âşûr’un tefsirini belli bir çevreyi, mezhebi veya ideolojiyi gözeterek yazmamış olmasıdır. Zira onun en temel gayesi mümkün olduğunca bir görüşe bağlı kalmadan mevzuları nesnel bir şekilde ele alarak etraflıca tartışmaktır. O âlimlerin ihtilaflarını yansız bir şekilde arz edip aralarında taraf tutmamaya özen gösterir. Hakikati kim söylüyorsa, delil ve hüccet kimi destekliyorsa onun yanında yer almaya gayret eder. O her ne kadar bir mezhebe mensup olsa da mezhep taassubundan bağımsız bir şekilde meseleleri ele alır ve her konuda oldukça özgür ve özgün olmaya çalışır. Bu açılardan baktığımızda o, âlimler arasında âdeta bir hakem rolü üstlenmiştir, dolayısıyla denilebilir ki onun ilk gayesi hakkı tespit etmek ve tarafsız bir şekilde yansıtmaktır. Müfessirimiz, bahsettiğimiz bu objektif, adaletli ve insaflı pozisyonunu selef ve halef nesli arasında da sürdürmüştür. Her iki nesilden de nakillerde bulunmuş ve onlara son derece saygı göstermiştir. Bu arada selefe tamamen bağlanmayı veya onları tamamen reddetmeyi yanlış bulan İbn Âşûr, onların katkılarının inkar edilmemesi gerektiğini sıklıkla vurgulamıştır. Onun sahip olduğu özelliklerden ikincisi taklitten sakınmaktır. Selefe gösterdiği saygı ve onlardan yaptığı nakiller asla onu taklide itmemiştir. Kendisi daha önce kimsenin değinmediği özgün konulara değinmiş ve orijinal fikirler beyan etmiştir. Ona göre, alışılmış ve tekrarlanan sözlerle yetinmek Kur’ân’ın bitmez mana zenginliğini sınırlamaktadır. O, karşılaştığı tefsirlerin bazılarının önceki söz, görüş ve rivayetleri tekrarladığını ve müfessirin yazdığı tefsirde çok az payı olduğunu belirterek kendisinin özgünlük bakımından onlardan farklı olduğunu, eşsiz ve orijinal bir tefsir yazmayı amaçladığını şu sözüyle dile getirmiştir: “Kur’ân’da daha önce zikredilmemiş nükteleri beyan etmeyi kendime amaç edindim…Kurân’ın âyetlerini anlamada Allah'ın bana xi bahşetmiş olduğu ve benim ilmi meselelerden elde etmiş olduğum kavrayış gücü sayesinde temayüz etim.”1 Fakat İbn Âşûr, bu özgünlüğün sadece kendine has olduğunu da iddia etmez, ona göre başka müfessirler de bu konuda mahirdir: “Orijinal fikirler belirtme ve özgün bir kavrayış gücüne sahip olmada kendimi tek görecek değilim, zira hangi sözü söylersen söyle, mutlaka o sözü senden önce söylemiş biri çıkacaktır, yine hangi düşünce ve kavrayışa sahip olursan ol, mutlak senden önce o anlayış ve kavrayışa sahip biri olacaktır. Nitekim denir ki; ِهَلْ غَادرََ الشُّعرََاءُ مِنْ مُترََدَّم “Şairler söz söylemedik bir alan, şiir inşad etmedikleri bir saha bırakmamıştır.”2 Bu açıklamalara dayanarak denilebilir ki İbn Âşûr taklitten kaçınmanın yüzde yüz mümkün olmadığının farkındadır. Nitekim genel olarak tefsirinde kullandığı dil, ele aldığı ve tartıştığı fıkhî ve kelâmî konular, naklettiği rivayetler ve zikrettiği görüşlere bakıldığında kısmen H.V-VII. asırlarda yazılmış tefsirleri andırır. Fakat, o bununla birlikte yine de mana sınırlarını zorlayarak güncel ve modern bir anlayışla tefsirini yazmaya, orijinal ve yaratıcı olmaya gayret etmiştir. Onun sahip olduğu üçüncü özelliği Kur’ân âyetlerinde yer alan belâgat sanatlarını tespit ederek okuyucuya göstermesidir. Bu özelliğin, onu diğer müfessirlerden ayıran temel özelliklerden biri olduğunu söyleyebiliriz. O, tefsirinde belâgat ilmine tahsis ettiği konumu şöyle ifade eder: “Kur’ân âyetlerinin manaları belâgat, hukuk ve i’câz gibi birçok sahayı ve sanatı kapsayan geniş bir yelpazeye sahiptir. Hatta bazen bir âyet bile birden çok sahaya ve sanata hitap edebilmektedir. Bazı müfessirler bunlardan bazılarına yönelmiştir. Fakat bu sanatlardan bir sanat vardır ki hiçbir âyet o sanatın incelikleri ve nüktelerinden yoksun olamaz, bu sanat belâgat sanatıdır. Bu nedenle biz tefsirimizde bilgimiz ölçüsünde bu sanata dikkat çekeceğiz.”3 Bu üç esas özellik üzerine temellenen tefsir doğal olarak müfessirin reyi kadar seleften nakiller de içermiş, dolayısıyla dirâyet ve rivâyet metodunu harmanlamıştır. Ayrıca lügat ve belâgat açıklamalarına da fazlasıyla yer vermiştir. Bu sebeplerle hacmi geniş bu eseri incelemek bizim hayli vaktimizi aldığı için başta Uludağ İlahiyat Fakültesi tefsir hocaları olmak üzere diğer bölümlerin hocalarından, kütüphaneden, müfessirin 1 Muhammed et-Tâhir b. İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Tunus: Dâru Sahnûn li’n-Neşr ve’t-Tevzî’, 1997, I, 7-8. 2 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, I, 8. 3 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, I, 8. xii hakkında yazılmış yazılı kaynaklardan yararlanma yoluna gittik. Dolayısıyla bu doğrultuda bize yardımcı olan en başta danışmanım Dr.Öğrt.Üyesi Mustafa BİLGİN’e, ardından Prof. Dr.Celil KİRAZ, Prof. Dr. Remzi KAYA, Dr.Öğrt.Üyesi Ömer Faruk BİLGİN ve Doç.Dr. Hidayet PEKER’e teşekkür ediyorum. Ayrıca tezimizi düzeltme ve son şeklini vermede bize yardımlarını esirgemeyen Prof.Dr. Mehmet Çiçek’e de teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. xiii İÇİNDEKİLER DOKTORA İNTİHAL YAZIM RAPORU .................................................................... v ÖZET ................................................................................................................................ vi ABSTRACT .................................................................................................................. viii ÖNSÖZ .............................................................................................................................. x İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ xiii KISALTMALAR .......................................................................................................... xix GİRİŞ ................................................................................................................................ 1 I-ARAŞTIRMANIN AMACI VE KONUSU ................................................................ 1 II-ARAŞTIRMANIN METODU VE ÇERÇEVESİ ...................................................... 3 III-ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ........................................................................ 4 BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK İBN ÂŞÛR ve et-TAHRÎR ve’t-TENVÎR’İ I- İBN ÂŞÛR .................................................................................................................. 8 A- TUNUS TARİHİ VE SOSYO-KÜLTÜREL DURUMU ..................................... 8 1- Siyâsi Durum ..................................................................................................... 8 2- Sosyo-Kültürel Durum ..................................................................................... 20 3- İlmî Durum ...................................................................................................... 22 B- İBN ÂŞÛR’UN HAYATI, İLMÎ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ ........................ 25 1- Hayatı ............................................................................................................... 25 2- İlmî Şahsiyeti ................................................................................................... 34 a- Eğitim ve Öğretimi....................................................................................... 41 aa- Öğrenim Kurumları .................................................................................. 41 ab- Hocaları ve Talebeleri.............................................................................. 42 1) Hocaları .................................................................................................. 42 a) Şeyh Muhammed el-Azîz Bû Attûr (v.1907) ..................................... 42 b) Ebû Senâ Mahmut b. Muhammed b. Hoca et-Tûnisî (v.1833-1911) . 43 c-Sâlim Bû Hâcîb (v.1924) ..................................................................... 44 d-Muhammed en-Neccâr (v.1913) ......................................................... 46 e- İbnu Şeyh Ömer b. Ahmed (v.1826-1911) ......................................... 47 2) Talebeleri ............................................................................................... 48 xiv b- Düşünce Yapısı ve Fikirleri ......................................................................... 50 aa- Sosyal Bilimlerde ..................................................................................... 50 1) İlâhiyat Bilimlerinde .............................................................................. 50 2) Din Bilimlerinde .................................................................................... 65 bb- Fen Bilimlerinde ...................................................................................... 81 3- Eserleri ............................................................................................................. 83 II- et-TAHRÎR ve’t-TENVÎR’İN GENEL ÖZELLİKLERİ ........................................ 94 A- İSMİ, ŞÖHRETİ, BASKISI VE GENEL TANITIMI ....................................... 94 B- GENEL OLARAK TE’VİL METODU VE GAYELERİ ................................. 97 1-Genel Olarak Bir sûreyi veya âyeti İnceleme Metodu ...................................... 97 a-Teknik ve Şekil Açısından Metodu ............................................................... 97 b-Muhtevâ Açısından Metodu........................................................................ 100 2- Özel Olarak Bir Sûreyi veya âyeti İnceleme Metodu .................................... 105 a-Dil ve Üslup Açısından Metodu.................................................................. 105 b-Şer’î Mevzûlar ve İlimler Açısından Metodu ............................................. 106 c-Pozitif Bilimler Açısından Metodu ............................................................. 109 d-Terbiye, Ahlak ve Toplumsal Islah Açısından Metodu .............................. 114 e-Objektif /Tarafsız ve Özgün Olma Açısından Metodu ............................... 118 f-Tefsirinde Kullandığı Diğer Metotları......................................................... 121 3-Gayeleri ........................................................................................................... 124 a-Genel Olarak Bir Müfessirin Gözetmesi Gereken Gayeler ........................ 124 b- Özel Olarak İbn Âşûr ve Tefsiri “et-Tahrîr ve’t-Tenvîr”in Gayeleri ......... 128 C- MUKADDİMESİ .............................................................................................. 130 D- KAYNAKLARI ................................................................................................ 138 İKİNCİ BÖLÜM et-TAHRÎR ve’t-TENVÎR’İN METODU I- RİVÂYET METODU ............................................................................................ 147 A- KUR’ÂN’IN KUR’ÂN’LA TEFSİRİ .............................................................. 147 1-Mücmeli Beyan Etmesi ................................................................................... 147 2-Umûmu Tahsis Etmesi .................................................................................... 148 3-Manayı Güçlendirmek İçin Diğer âyetlere Başvurması ................................. 148 B- KUR’ÂN’IN SÜNNETLE TEFSİRİ ................................................................ 149 C-KUR’ÂN’I SAHÂBE KAVLİYLE TEFSİRİ .................................................... 153 xv D-KUR’ÂN’I TÂBİÛN KAVLİYLE TEFSİRİ .................................................... 155 E- KUR’ÂN’I TEBEU’T TÂBİÎN VE SONRAKİ DÖNEM ÂLİMLERİN KAVİLLERİYLE TEFSİRİ ................................................................................... 157 F-KUR’ÂN’I KISSALAR (RİVÂYETLER) ve İSRÂİLİYYÂTLA TEFSİRİ..... 161 G- KUR’ÂN’I NÜZÛL SEBEPLERİYLE TEFSİRİ ............................................ 163 H- KUR’ÂN’I NÂSİH – MENSÛHLA TEFSİRİ ................................................. 168 II- DİRÂYET METODU ........................................................................................... 176 A- DİL BİLİMLERİ ............................................................................................... 176 1- Genel Olarak Dile Bakışı ............................................................................... 176 2- Kur’ân Üslûbuna Bakışı ve Lugavî Tefsir metodu ........................................ 183 3- Kur’ân Dilini Analizi ..................................................................................... 191 a- Âyetlerin Kelime (lugavî) Manalarını Vermesi ......................................... 191 b- Bilimsel Terim ve Kavramların Istılâhî Manalarını Vermesi .................... 193 c- Kur’ân’ın Anlatım Tekniklerine ve Edebi Anlatımlarına Açıklık Getirmesi ........................................................................................... 194 ca-Sarf Yönünden Açıklık Getirmesi .......................................................... 194 cb-Nahiv Yönünden Açıklık Getirmesi ....................................................... 196 cc-Belâgat ve Edebî Yönden Açıklık Getirmesi .......................................... 211 4- Şiirle ve Arap Darb-ı Meselleri ile İstişhad ................................................... 239 B- TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ........................................................................... 241 1-Tefsir ............................................................................................................... 241 a- Tefsirin Bir İlim Oluşu ............................................................................... 241 b- Tanımı, Konusu, Amacı ............................................................................. 244 c- Tarihçesi ..................................................................................................... 245 ca- Doğuşu ................................................................................................... 245 cb- Gelişmesi ............................................................................................... 247 cc- Durağanlaşması ...................................................................................... 249 d- Tefsir Terminolojisine Bakışı .................................................................... 256 da- Tefsir ...................................................................................................... 256 db- Te’vil ..................................................................................................... 257 2-Kıraat .............................................................................................................. 261 a-Tarihçesi ...................................................................................................... 261 aa-Doğuşu .................................................................................................... 261 ab-Gelişmesi ................................................................................................ 262 xvi b-Kıraat İlmine Bakışı .................................................................................... 263 ba-Kıraat İlmi ve Bu İlme Yaklaşımı .......................................................... 263 bb-Kıraatın Manaya Etkisi Olması Açısından Tefsir İlmi İle Alakalı Olması Yönü: ........................................................................................................... 266 bc-Yedi Harf (Ahruf-u Seb’a) ve Meşhur Kıraatler Meselesine Bakışı ...... 268 c- Âyetlerinin Kıraat Husûsiyetlerini Açıklaması ve Örnekler ...................... 272 3-Hadis ............................................................................................................... 273 a-Tarihçesi ...................................................................................................... 273 aa- Doğuşu ................................................................................................... 273 ab- Gelişmesi ............................................................................................... 274 ac- Durağanlaşması ...................................................................................... 275 b- Peygamberin Söz ve Fiillerinin / Tasarruflarının Teşrî’deki Rolüne Bakışı ................................................................................................ 278 4-Fıkıh ................................................................................................................ 285 a-Tarihçesi ...................................................................................................... 286 aa- Doğuşu ................................................................................................... 286 ab- Gelişmesi ............................................................................................... 287 ac- Durağanlaşması ...................................................................................... 291 b-Mezhebi Tutumu ......................................................................................... 297 ba- Kendi mezhebini öne çıkarması............................................................. 298 bb-Mâlikîlerin Kendi İçindeki İhtilafından Söz Etmesi .............................. 299 bc-Diğer Mezheplerin Görüşlerine, İttifak ve İhtilaflarına Yer Vermesi ve Bazı Mezheplerin Görüşlerini Tasvib Etmesi ........................................... 299 bd-Mezhepler ve Görüşler Arasında Tercihte Bulunması ........................... 300 be-Hiçbir Mezhebe Bağlanmadan Hüküm Vermesi .................................... 301 5-Kelam .............................................................................................................. 302 a-Tarihçesi ...................................................................................................... 302 aa- Doğuşu ................................................................................................... 302 ab- Gelişmesi ............................................................................................... 304 ac- Durağanlaşması ...................................................................................... 305 b-Kelam İlmine Bakışı ................................................................................... 306 c-Mezhebi Tutumu ......................................................................................... 309 ca Kendi Mezhebi “Eş’ariyye” ye Yaklaşımı .............................................. 309 cb Diğer Mezheplere Yaklaşımı .................................................................. 311 6-Tasavvuf.......................................................................................................... 313 xvii a-Tarihçesi ...................................................................................................... 313 aa- Doğuşu ................................................................................................... 314 ab- Gelişmesi ............................................................................................... 315 ac- Durağanlaşması ...................................................................................... 316 b-Tasavvufa Bakışı......................................................................................... 316 C- DİN BİLİMLERİ .............................................................................................. 319 1-Felsefe ............................................................................................................. 319 2-Sosyoloji ......................................................................................................... 325 3-Psikoloji .......................................................................................................... 329 4-Pedagoji .......................................................................................................... 333 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İBN ÂŞÛR’UN ET-TAHRÎR VE’T-TENVÎR’İNİN MUHTEVÂSI I- GENEL OLARAK et-TAHRÎR ve’t-TENVÎR’İN MUHTEVÂSI ........................ 339 A- VAHİY ............................................................................................................. 339 B- DİN ve İSLAM ................................................................................................ 346 C- İNSAN .............................................................................................................. 352 D- KAİNAT ........................................................................................................... 357 E- SİYASET .......................................................................................................... 360 F- TOPLUMSAL DÜZEN ..................................................................................... 365 II- ÖZEL OLARAK ET-TAHRÎR VE’T-TENVÎR’İN MUHTEVÂSI..................... 369 A- İTİKAD ............................................................................................................. 369 1-İlâhiyyat .......................................................................................................... 369 a- Allah’ın Varlığı ve Delilleri ....................................................................... 369 b- Allah’ın Vahdâniyeti.................................................................................. 370 c- Allah’ın Sıfat ve Fiilleri ............................................................................. 370 2- Nübüvvet ........................................................................................................ 377 a- Nübüvvetin Tanımı ................................................................................... 377 b- Resul ve Nebî Kavramlarına Bakışı .......................................................... 377 c- Nübüvvetin İspatı ...................................................................................... 378 d- Hz. Muhammed’in “Hâtemu’n-Nebiyyîn” Oluşu ..................................... 378 e- Hz. Muhammed’in Tebliğ Görevi ............................................................ 380 3-Âhiret .............................................................................................................. 381 a-Âhiretin Tanımı ........................................................................................... 381 xviii b-Âhiret Hayatının İspatı ve Keyfiyeti ........................................................... 381 c-Âhirette Cezâ ve Mükâfat ........................................................................... 382 4- Diğer İtikâdî Mevzular İle İlgili Görüşleri ve Tefsirinden Örnekler ............ 383 a-İman-İslam-Amel ........................................................................................ 383 b-Kader ........................................................................................................... 390 c-Ru’yetullah .................................................................................................. 393 d-İstiva, Arş ve Kürsî ..................................................................................... 395 e-Hidâyet-Dalâlet (Tevfik-Hizlân, Tab’-Hatm) ............................................. 398 f- Hayır – Şer .................................................................................................. 405 B- İBÂDÂT ............................................................................................................ 408 1-Namaz (Salât) ................................................................................................. 408 2-Oruç (Savm/Sıyam) ........................................................................................ 412 3-Zekat ............................................................................................................... 414 4-Hac .................................................................................................................. 416 5-Kurban ............................................................................................................ 419 C- AHLAK ............................................................................................................. 423 D- MUÂMELÂT ................................................................................................... 426 1-Aile.................................................................................................................. 426 2- Nikah .............................................................................................................. 429 3- Talak .............................................................................................................. 433 4- Alışveriş, Ticaret ve Borçlar (Şirâ-Bey’ – Müdâyene) .................................. 435 5- Miras (Ferâiz) ................................................................................................ 438 E- UKÛBAT .......................................................................................................... 439 SONUÇ .......................................................................................................................... 444 BİBLİYOGRAFYA ..................................................................................................... 447 ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 466 xix KISALTMALAR a.g.md. : Adı Geçen Madde a.g.mk. : Adı Geçen Makale a.g.drg. : Adı Geçen Dergi a.mlf. : Aynı müellif A.Ü.İ.F.D. :Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi bsk. : Baskı bkz. : Bakınız c. : Cilt ed. :Editör H. / h. :Hicrî haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti İFAV : İlahiyat Fakültesi Vakfı O.M.Ü.İ.F.D :Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi M./m. : Miladi M.Ü.İ.F.D. :Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakultesi Dergisi nşr. : Neşir s. : Sayfa s.a.v. : Sallallahu aleyhi ve sellem sd. : Sadeleştiren sy. : Sayı xx şrh. : Şerh tak. :Takdim T.D.V.İ.A. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi thk. : Tahkik thr. : Tahric trc : Tercüme tsh. : Tashih ty. : Tarih yok USA : United States of America v. : Vefat vb. : Ve benzeri Yay. : Yayınları yy. : Yayın yeri yok 1 GİRİŞ I-ARAŞTIRMANIN AMACI VE KONUSU Bu çalışmamızın amacı son dönemde tefsir ilmine damgasını vurmuş İbn Âşûr’un tefsirini hem metod hem içerik açısından açıklamak ve Türk ilahiyat akademisi ve diyanetinin hizmetine sunmaktır. Dolayısıyla bu çalışmayı metod ve içerik olmak üzere iki amaç üzerine temellendirdik. Bu amaçların belirlenmesinde müellifin ve tefsirinin üzerine metod ve içerik bakımından yapılan çalışmalar etkili olmuştur. Bu çalışmalardan Faruk Vural’ın Tâhir İbn Âşûr ve et-Tahrîr ve’t-Tenvîr İsimli Tefsiri adlı tezi İbn Âşûr konusunda önde gelen çalışmalardan biridir. Müfessirin kendisini ve tefsirini genel hatlarıyla tanımada ilahiyat akademisine önemli katkılar yapan bu çalışma, ülkemizde onun hakkında yapılan kapsayıcı ilk çalışma sayılabilir. Müfessirin ve tefsirinin pek çok yönünü metod ve muhtevâ bakımından ele alan bu eser bize de tezimizi yazmada yol gösteren önemli kaynaklar arasında yerini almıştır. Öte yandan müfessirimiz hakkında yapılan diğer çalışmalar ise daha çok onun tefsirinin bir yönü hakkındadır, yani mevzi’î bir yöntemle onun tefsirini inceleme girişiminde bulunmuşlardır. Bu çalışmalar genellikle et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’de i’câz, münâsebet, müşkil ve kıraat gibi tefsir usulüne dair konular; nahiv, sarf ve belâgat gibi lügavî konular ve siyaset, toplum ve kadın gibi sosyo- kültürel konular üzerine yoğunlaşmıştr. Dolayısıyla birinci amacımız İbn Âşûr ve tefsirinin metodu hakkında yapılan bu çalışmaların, üzerine çok durmadığı yerleri tespit ederek müfessirin metodu hakkında daha yeni, sistematik, kapsayıcı ve geniş bir çerçeve çizmektir. Bu amaçla önce müfessirin te’vil metodunu yansıtan özet bilgiler sunacağız ardından rivayet ve dirayet açsısından tefsirini ele alacağız. Bu bölümlerde önceki çalışmaların Kur’ân’ın nüzul sebepleriyle, nâsih-mensûhla ve rivayetlerle tefsiri gibi rivayet tefsiri açısından; lügat, belâgat, tarih, coğrafya, felsefe, psikoloji, sosyoloji, pedagoji ve fen bilimleri gibi dirayet tefsiri açısından göz ardı ettiği ilimler ve onlara taalluk eden âyetleri müfessirimizin yorumları ışığında inceleyeceğiz. 1 GİRİŞ I-ARAŞTIRMANIN AMACI VE KONUSU Bu çalışmamızın amacı son dönemde tefsir ilmine damgasını vurmuş İbn Âşûr’un tefsirini hem metod hem içerik açısından açıklamak ve Türk ilahiyat akademisi ve diyanetinin hizmetine sunmaktır. Dolayısıyla bu çalışmayı metod ve içerik olmak üzere iki amaç üzerine temellendirdik. Bu amaçların belirlenmesinde müellifin ve tefsirinin üzerine metod ve içerik bakımından yapılan çalışmalar etkili olmuştur. Bu çalışmalardan Faruk Vural’ın Tâhir İbn Âşûr ve et-Tahrîr ve’t-Tenvîr İsimli Tefsiri adlı tezi İbn Âşûr konusunda önde gelen çalışmalardan biridir. Müfessirin kendisini ve tefsirini genel hatlarıyla tanımada ilahiyat akademisine önemli katkılar yapan bu çalışma, ülkemizde onun hakkında yapılan kapsayıcı ilk çalışma sayılabilir. Müfessirin ve tefsirinin pek çok yönünü metod ve muhtevâ bakımından ele alan bu eser bize de tezimizi yazmada yol gösteren önemli kaynaklar arasında yerini almıştır. Öte yandan müfessirimiz hakkında yapılan diğer çalışmalar ise daha çok onun tefsirinin bir yönü hakkındadır, yani mevzi’î bir yöntemle onun tefsirini inceleme girişiminde bulunmuşlardır. Bu çalışmalar genellikle et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’de i’câz, münâsebet, müşkil ve kıraat gibi tefsir usulüne dair konular; nahiv, sarf ve belâgat gibi lügavî konular ve siyaset, toplum ve kadın gibi sosyo- kültürel konular üzerine yoğunlaşmıştr. Dolayısıyla birinci amacımız İbn Âşûr ve tefsirinin metodu hakkında yapılan bu çalışmaların, üzerine çok durmadığı yerleri tespit ederek müfessirin metodu hakkında daha yeni, sistematik, kapsayıcı ve geniş bir çerçeve çizmektir. Bu amaçla önce müfessirin te’vil metodunu yansıtan özet bilgiler sunacağız ardından rivayet ve dirayet açsısından tefsirini ele alacağız. Bu bölümlerde önceki çalışmaların Kur’ân’ın nüzul sebepleriyle, nâsih-mensûhla ve rivayetlerle tefsiri gibi rivayet tefsiri açısından; lügat, belâgat, tarih, coğrafya, felsefe, psikoloji, sosyoloji, pedagoji ve fen bilimleri gibi dirayet tefsiri açısından göz ardı ettiği ilimler ve onlara taalluk eden âyetleri müfessirimizin yorumları ışığında inceleyeceğiz. İkinci amacımız ise sözkonusu çalışmaların, bir yandan müfessirin sosyal, siyasal, psikolojik, pedagojik ve felsefik fikirleri; diğer yandan et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’in bilimsel 2 boyutu ve belâgat yönü ile ilgili içerik bakımından eksik bıraktığı konuları tahkik edip öne çıkarmak, böylece İbn Âşûr ile ilgili çalışmaları bir adım daha ileri taşıyarak gelecek çalışmalara rehberlik etmektir. Söz konusu çalışmalardan bazıları onun tefsirine bütüncül yaklaşsa da zikredilen konuları kapsayıcı bir boyuta ulaşamadığı için ilave çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Nitekim, Vural’ın çalışmasında tefsirin bilimsel boyutuna, müfessirin felsefî, pedagojik, psikolojik ve sosyolojik açıklamalarına; Din, İslam, vahiy, itikad, toplum, kadın, hürriyet… gibi sosyo-kültürel ve siyâsî konulardaki düşüncelerine pek fazla yer verilmediği gibi, nahiv, sarf ve belâgat kısmı da çok sistematik ele alınmamış gözüküyor. Biz tezimizde söz konusu konuları ele alarak müfessirimizi ve tefsirini tanımada bir adım daha ileri gitmeyi amaçlıyoruz. Diğer bazıları ise mevzi’î çalışma olmaları hasebiyle doğal olarak tefsiri sadece belli bir yönden ele almışlardır. Sözgelimi Annaoraz Nurmuhammedov, Kadir İltir ve Ergin Çoban sadece Mukaddime, Saim İncel İ'câz, Murat Akkuş Kıraat ve Reyhan Karaahmetoğlu Müşkil konusu üzerine durmuş ve konuları itibariyle dil, üslup, müfessirin fikirleri ve et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’in bilimsel boyutu gibi konulara pek fazla girme ihtiyacı hissetmemişlerdir. Bu sebeple biz birinci bölümde Müfessirin Düşünce Yapısı ve Fikirleri başlığı altında onun düşüncelerine, Kur’ân Dilini Analizi başlığı altında dilsel açıklamalarına, Fen Bilimleri başlığı altında bilimsel yorumlarına yer vermeye çalışacağız. Ayrıca Yakup Yüksel İbn Âşûr Tefsirinde Siyaset Toplum ve Kadın Konuları adlı teziyle et-Tahrîr ve’t-Tenvir’i kavramsal anlamda ele alan dolayısıyla müfessirin sosyo- kültürel ve siyâsî konulardaki düşüncelerini yansıtmaya vesile olan önemli bir çalışmadır. Onun bu çalışmasını da göz önünde bulundurarak müfessirimizin düşünce dünyasını daha derinden ve bilinmeyen yönleriyle incelemeye çalışacağız. Çünkü her müfessirin eserlerinin çerçevesini çizen bir düşünce dünyası vardır; bu dünya hakkında bilgi sahibi olmadan o müfessirin tefsiri doğru tarif edilemez. Müfessirin düşünce dünyasını şekillendiren faktörler de içinde yaşadığı çevre, zaman ve olaylardır. Buna göre bir tefsirin muhtevâsının en iyi şekilde anlaşılması için önce müfessirin düşüncelerini şekillendiren o dönemin tarihi olayları ve müfessirin onlar hakkındaki düşünceleri ve takındığı tavır ortaya konmalıdır. Biz bu amaca hizmet etmek üzere önce müfessirin yaşadığı dönem, eğitim aldığı çevre ardından da onun düşünce yapısı hakkında bilgiler verdik. Sözgelimi, onun İslam, itikad, tevhid, adalet, eşitlik, hürriyet, kölelik ve kadın 3 gibi toplumun dini ve sosyal yönünü ilgilendiren; hükümet, devlet, islamiyet ve hilafet gibi siyâsî yönü ilgilendiren, ve son olarak da ilkokul, ortaokul ve üniversite eğitimi gibi pedagojik ve formasyon yönünü ilgilendiren konular hakkındaki düşüncelerine yer verdik. Onun bu konulardaki düşüncelerini başta Eleyse’s-Subhu bi Garîb ve Usûlü’n- Nizâmi’l-İctimâî adlı eserleri ile et-Tahrîr ve’t-Tenvîr adlı tefsirini inceleyerek açığa kavuşturmaya çalışacağız. Nihâî olarak, söz konusu çalışmalara bakıldığında genelde metod çalışmasına ağırlık vererek içerik hakkında nispeten daha az bilgi verdikleri ya da içeriğin sadece belli bir yönü üzerinde yoğunlaştıkları görülmektedir. Bu sebeple de okuyucu tefsiri bütüncül bir gözle görememekte ve rivâyet ve dirâyet metodlarını nasıl kullandığı bilgisi dışında muhtevâ hakkında pek fazla bilgi sahibi olamamaktadır. Biz bu çalışmamızda müfessirimizin hem dînî alanları hem de bilimsel ve çağdaş alanları ilgilendiren âyetler ve konular hakkında yaptığı yorumlara ve tefsir örneklerine geniş yer ayırarak muhtevâyı öne çıkarmaya çalışacağız. II-ARAŞTIRMANIN METODU VE ÇERÇEVESİ Araştırmamıza İbn Âşûr’dan önceki siyâsî, sosyo-kültürel ve ilmi durum hakkında bilgi vererek giriş yaptık. Daha sonra İbn Âşûr’un hayatı, eğitim-öğretimi, hoca ve talebeleri, eserleri, düşünceleri gibi onun hakkında kişisel bilgilere yer verdik. Aynı bölüm içerisinde onun tefsiri et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’in ismi, şöhreti, baskısı, mukaddimesi, kaynakları ve genel özelliklerini inceledik. İkinci Bölüme gelince onu Rivâyet ve Dirâyet olmak üzere iki ana başlığa ayırdık. Rivâyet başlığı altında Kur’ân’ın Kur’ânla, sünnetle; sahâbe, tâbiûn ve tebeu’t-tâbiîn kavliyle; nâsih-mensûhla, rivâyetlerle ve sebeb-i nüzulle tefsirini inceledik ve örneklerle açıkladık. Dirâyet başlığına gelince onu da Dil Bilimleri, Temel İslam Bilimleri ve Din Bilimleri olmak üzere üç ana başlığa ayırdık. Bu başlıklardan Dil Bilimleri başlığı altında müfessirimizin âyetleri Sarf, Nahiv ve Belâgat ilimleri açısından nasıl ele aldığını göstererek örneklerle açıkladık. Temel İslam Bilimleri başlığını Tefsir, Kıraat, Hadis, Fıkıh, Kelam, Tasavvuf başlıklarına böldükten sonra, her bir ilmin doğuşu, gelişimi ve durağanlaşmasını müfessirimizin açıklamaları ışığında inceledik ve bazı ilimleri ilgilendiren mevzularla ilgili meselelere ve örneklere bu bölümde bazıları ile ilgili mesele ve örneklere de üçüncü bölümde yer verdik. Sözgelimi Kelam ilmiyle alakalı tartışmalı 4 meselelere ve müfessirimizin açıklamalarına genellikle ikinci bölümde Kelam ilmi başlığı altında kısmen de üçüncü bölümde İtikâd başlığı altında yer verirken Fıkıh ile ilgili mevzulara sadece üçüncü bölümde yer verdik. Din Bilimleri başlığına gelecek olursak, onu Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji ve Pedagoji başlıklarına ayırdık. Sonra müfessirimizin bu alanlarla ilgili başta tefsiri olmak üzere diğer kitaplarında yapmış olduğu açıklamalara yer verdik. Son bölümde tefsirin muhtevâsını Genel ve Özel olmak üzere iki başlık altında inceledik. Genel Olarak et-Tahrîr ve’t-Tevîr’in Muhtevâsı başlığı altında dinin esasını oluşturan Vahiy, İslam, İnsan, Kâinat, Siyâset ve Toplumsal Düzen gibi konuları işledik. Özel Olarak et-Tahrîr ve’t-Tevîr’in Muhtevâsı başlığı altında ise Fıkıh ve Kelâm’ı ilgilendiren İtikad, İbâdât, Ahlak, Muâmelât ve Ukûbât olmak üzere beş başlığı işledik. Bu başlıklardan İtikad başlığı altında İlâhiyât, Nübüvvet ve Âhiret ile ilgili Kelâmî meselelere müfessirimizin görüşlerini esas alarak değindik. Ahlak başlığında toplumun temelini oluşturan etik kuralların gerekliliğine vurgu yaptıktan sonra İbâdât, Muâmelât ve Ukûbat başlıkları altında Fıkıh ile ilgili güncel ve klasik tartışmaları ele alarak onları müfessirin yorumları ışığında inceledik. III-ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI Araştırmamızın başlıca kaynakları müfessirimizin yazdığı eserlerdir. Bu eserlerden en sık kullandıklarımız şunlardır: 1- et-Tahrîr ve’t-Tenvîr 2- Usûlü’n-Nizâmi’l-İctimâ’î fi’l-İslâm 3- Eleyse’s-Subhu bi-Garîb 4- Tahkîkât ve Enzâr fi’l-Kur’ân ve’s-Sünne 5- Makâsıdu’ş-Şerîati’l-İslâmiyye 6- Keşfu’l-Mugattâ mine’l-Me’ânî ve Elfâzi’l-Vâki’iyyeti fi’l-Muvatta 7- Nakdun İlmiyyun li Kitâbi’l-İslâm ve Usûlü’l-Hükm li Ali Abdurrâzık Yararlandığımız diğer başlıca kaynaklar ise şunlardır: Lügat Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- Cevherî, İsmâil b. Hammâd (v.400/1009), es-Sıhâh 5 2- Merzûkî, Hasan Ebû Ali (v.421/1030), Emâlî el-Merzûkî 3- Râğıb el-İsfahânî (v.502/1109), Müfredâtü elfâzi’l-Kurʾân / Müfredât fî Garîbi’l-Ḳurʾân 4- İbn Manzûr, Cemâlüddin Muhammed (v.711/1311), Lisânu’l-Arab 5- Cürcânî, Seyyid Şerîf (v.816/1413), Ta’rîfât, 6- Fîrûzâbâdî, Ebû Tâhîr (v.817/1414), el-Kâmusu’l-Muhît Belâgat Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- Zemahşerî, Mahmud b. Ömer (v.538/1144), Esâsu’l-Belâğa 2- Râzî, Fahreddîn (v.606/1209), Nihâyetu’l-Îcâz fî Dirâyeti’l-İ’câz 3- Sekkâkî, Ebû Yakûb Muhammed (v.626/1229), Miftâhu’l-Ulûm 4- Kazvînî, Ebü’l-Meâlî Celâlüddîn el-Hatîb (v.739/1338), el-Îzâh fî Telhîsi’l-Miftâh Tefsir Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- Ferrâ, Yahya b. Ziyâd (v.207/822), Meâni’l-Kur’ân 2- Taberî, Muhammed b. Cerîr (v.310/922), Câmiu’l-Beyân fî Tefsîri’l- Kur’ân 3- Zemahşerî, Ebû’l-Kâsım Cârullah Mahmud b. Ömer (v.538/1144), el- Keşşâf ʿan Hakâikı Ğavâmizi’t-Tenzîl ve ʿUyûni’l-Ekâvîl fî Vücûhi’t- Teʾvîl 4- İbn Atıyye, Ebû Muhammed el-Gırnâtî el-Endelüsî (v.541/1147), el- Muharreru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz 5- Kurtubî, Ebû Abdullah (v. 671/1273), el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân 6- Beyzâvî, Nâsırüddîn Ebû Saîd Abdullah b. Ömer (v.685/1286), Envâru’t- Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl 7- Râzî, Fahreddin (v. 606/1210), Mefâtîhu’l-Gayb Hadis Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- Mâlik b. Enes (v.179/795), el-Muvatta 2- Ahmed b. Hanbel (v.241/853), el-Müsned 6 3- Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâil (v.256/870), el-Câmiu’s- Sahîh 4- Müslim, İbn Haccâc el-Kuşeyrî (v.261/875), el-Câmiu’s-Sahîh 5- İbn Mâce, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî (v. 273/887), Sünen 6- Ebû Dâvud, Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî (v.275/889), Sünen 7- Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ (v.279/892), Sünen Fıkıh Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- İmam Şâfiî, Muhammed b. İdris (v.204/820),er-Risâle 2- İbn Hazm ez-Zâhirî (v.456/1064), el-Muhallâ 3- İbn Rüşt, Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Ahmed el-Kurtubî el- Endelüsî el-Ced (v.520/1126), el-Beyân ve Tahsîl 4- İbnu’l-Arabî, Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah el-Meârifî (v.543/1148), Âridâtu’l-Ahvezî 5- İbn Rüşt, Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Kurtubî (v. 595/1198), Bidâyetü’l-Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktesid; Mukaddimât 6- İbn Teymiyye, Takiyyüddin el-Harrânî (v.728/1328), Mecmûu’r-Resâil ve’l-Mesâil 7- el-Venşerîsi Ebu’l-Abbas et-Tilimsânî (914/1508), el-Mi’yaru’l-Mu’rîb an Fetâvâ Ulemâ-i Ifrikiyye ve Endelûsi Kelam Alanında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- Eşarî, Ebu’l-Hasan (v.324/935), Makâlâtü’l-İslâmiyyîn, el-İbâne, el- Lüma fi’r-red ʿalâ ehli’z-zeyğ ve’l-bida 2- Mâturîdî, Ebû Mansur Muhammed (v.333/944), Kitâbu’t-Tevhîd 3- Bâkillânî, Ebû Bekir Muhammed b. Tayyib (v.403/1013), Makâlâtu’l- Eşâriyyîn 4- Kâdî Abdülcebbâr, Ebu’l-Hasan el-Hemedânî (v. 415/1025), el-Muğnî fî ebvâbi’t-tevhîd ve’l-ʿadl 5- Cüveynî, Ebu’l-Meâli İmâmül-Harameyn (v.478/1085), el-Luma' ; el-İrşâd fî Usûli’l-İ’tikâd 6- Gazzâlî, Ebû Hâmid, (v.505/1111), el-Maksadu’l-Esnâ fî Serh-i Esmaillahi’l-Husnâ 7- Icî, Ebu'l-Fazl Aludiddin (v.756/1355), Kitâbu'l-Mevâkıf 7 İslam Tarihi / Siyer Alanlarında Yararlandığımız Kaynaklar: 1- İbn İshak, Ebû Abdillâh Muhammed el-Kureşî el-Medenî (v.151/768), Kitâbü’l-Megâzî (Sîretü İbn İshâk) 2- İbn Hişâm, Ebû Muhammed Cemâlüddîn el-Himyerî el-Mısrî (v.218/833), Sîretu’n-Nebeviyye 3- Beyhakî, Ahmed b. Hüseyin (v.458/1066), Delâilün’n-Nübüvve 4- Kâdı İyâz (v.544/1149), eş-Şifâ bi Ta’rifi Hukûki’l-Mustafa 5- Süheylî, Abdullah b. Ahmed (v.581/1185), er-Ravzu’l-Un fî Şerh-i’s- Sîreti’n-Nebeviyye li İbn Hişâm 6- Kârî, Ebu’l-Hasan (v.1014/1606), el-Menhelü’l-Asfâ fî Şerhi’ş-Şifâ 8 BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK İBN ÂŞÛR ve et-TAHRÎR ve’t-TENVÎR’İ I- İBN ÂŞÛR Bu başlık altında Tunus tarihini erken dönemden başlayarak modern döneme kadar inceleyeceğiz, ardından İbn Âşûr’un doğumu, yetişmesi, içinde bulunduğu ilmi, siyâsî, kültürel ortam; düşünce yapısı ve hayatından bahsedeceğiz. A- TUNUS TARİHİ VE SOSYO-KÜLTÜREL DURUMU Bu başlık altında siyâsî, sosyo-kültürel ve ilmi durum bakımından Tunus’un İbn Âşûr öncesi ve sonrasındaki tarihine göz atarak, müellifimizin içinde yaşadığı dönem hakkında değerlendirmelerde bulunacağız. 1- Siyâsi Durum Tunus’un tarihi arka planına geçmeden, İbn Âşûr’un yaşadığı döneme genel hatlarıyla baktığımızda Tunus’un her açıdan çok büyük değişiklikler içeren bir süreçten geçtiğini görmekteyiz. Tunus bu süreç içerisinde Osmanlı ile olan dört asırlık bağlarını gevşetmiş, Batı’ya daha çok yaklaşmış; bir taraftan Fransız Protektora, bir taraftan Osmanlı paşaları, diğer taraftan kendi yerel yönetici beylerinin idaresi tarafından aynı anda yönetilen kısmen otonom bir bölgeyi temsil etmiştir. 1957’ye kadar bağımsızlık için mücadele vermiş ve bunun için büyük güçlerle savaşmaktan çekinmemiştir.4 Şimdi tarihsel olarak Tunus’un bu noktaya gelişini adım adım ele alalım: Öncelikle İfrîkiyye bölgesi içinde bulunan Tunus’un tarihine baktığımızda birçok döneme rastlamaktayız. Tunus bölgesi tarihi süreç içerisinde Bizanslılar’ın ardından Emeviler, Abbasiler, Osmanlı, İtalya, İspanya ve Fransa devletleri ile Ağlebi, Muradî, Hüseynîler gibi hanedanlıkların hakimiyeti altında idare edilmiştir. Bizanslılar döneminde bu 4 R. Mantran, “L’évolution des relations entre la Tunisie et l’empire ottoman du XVIe au XIXe siècle”, Tunus: Cahiers de Tunisie, sy. 26-27, 1959, 319-333; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 364-386, 580; III/2, 217, 293-304, 340; IV/1, 3-4, 438; Ahmed Saadaoui, Tunis ville ottomane, Tunus, 2001, 307; G. Goussaud-Falgas, a.g.e., 204. 9 bölgede putperestlik ve Hristiyanlık yaygın dinlerdi. Bölge halkının yoğunluğunu oluşturan Berberîler, pek azı hariç putperest idiler. Hristiyanlık dini bölgede İspanyollar tarafından da desteklenmekteydi. Ayrıca bölgede Yahûdi nüfusunun da olduğunu görmekteyiz. Yahûdilerin buraya Romalılar döneminde Fenike gemileriyle ticaret yapmak maksadıyla geldiği rivayet edilmektedir.5 İslamiyet bölgeye gelmeden önce Kuzey Afrika’nın yerli halkı, Bizans’ın hakimiyeti altında yaşayan berberilerden oluşuyordu. Bölgede önce Barka adlı bir yer Hz. Ömer döneminde Mısır valisi Amr b. el-As tarafından fethedildi. Daha sonra halife Osman döneminde Abdullah b. Sa’d önderliğinde bölgeye seferler düzenlenerek ele geçirildi.6 Fakat bu fetih, bölge halkı Berberiler tarafından gösterilen mukavemet nedeniyle öncekiler gibi kısa sürmedi, ancak 60 yıla yakın bir savaş ve mücadele sonunda bölge İslam’ın kontrolüne geçebildi.7 Abbasiler döneminde halife Mansur’un bölgeye vali olarak gönderdiği İbrahim b. Ağleb yine bir diğer Abbasi halifesi Harun Reşid’in izniyle bölgede Ağlebi hanedanlığını 5 Rakîk el-Kayrevânî, Târîhu İfrîkıyye ve’l-Mağrib, nşr. M. Zeynühüm - M. Azeb, Kahire, 1994, 29; Ataöv Türkkaya, Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri, Ankara 1977, 113-131; İbn İzârî, el- Beyânü’l-Mugrib fî Ahbâri’l-Endelüs ve’l-Mağrib, I, 9-19; Ebu Ubyd Bekrî, el-Mesâlik, II, 697-699; Omar Saidi, “le Maghreb: l’unification sous les almohades”, Paris: Histoire Générale de l’Afrique, ed. D. T. Niane, 1958, IV, 35-78; Ebu Zeyd Muhammed İbn Haldûn, el-ʿİber, Beyrut, 2001, VI, 48; A. Raymond-J. Poncet, la Tunisie, Paris, 1971, 50-100; Ebu’l-Abbâs İbn Kunfüz, el-Fârisiyye fî Mebâdiʾi’d-Devleti’l-Hafsiyye, nşr. Muhammed eş-Şâzelî en-Neyfer-Abdülmecîd et-Türkî, Tunus 1968, 20-60; Taoufik Bachrouch, Formation Sociale Barbaresque et Pouvoir à Tunis au XVIIe siècle, Tunus 1977, 11-177; Ebu Abdullah Muhammed İbnü’ş-Şemmâ, el-Edilletü’l-Beyyinetü’n- Nûrâniyye fî Mefâhiri’d-Devleti’l-Hafsiyye, nşr. Tâhir b. Muhammed el-Ma‘mûrî, Tunus, 1984, 102-152; K. J. Perkins, Historical Dictionary of Tunisia, Matuchen, 1989, 17-290; Muhammed Beşîr İbnu’l-Hoca (v.1869-1942), Safahât min Târîhi Tûnis, nşr. Hammâdî es-Sâhilî-Cîlânî b. Yahyâ, Beyrut, 1986, 117-135; Muhammed Şerîf el-Hâdî,, Târîhu Tûnis, trc. Muhammed eş-Şâvuş- Muhammed Acîne, Tunus 1993, 64-116; J. Ganiage, Histoire contemporaine du Maghreb, Paris, 1994, 267-511; İbn Ebû Dînâr, el-Müʾnis fî Ahbâri İfrîkıyye ve Tûnis, nşr. Muhammed Şemmâm, Tunus, 1387/1967, 54-98; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 27; G. Goussaud-Falgas, Tunis, la ville moderne: Les origines et la période française, Saint-Cyr-sur-Loire, 2005, 111; Charles-André Julien, Histoire de l’Afrique du nord, Paris, 1980, I, 49-62; İbn Ebû Dînâr, a.g.e., 123. 6 Ahmed b. Yahya Belâzurî, Futûhu’l-Buldân, Beyrût, 1978, 227-228; İbn İzârî el-Merrâkuşî, a.g.e., 9; Abdulhamid Zağlûl, Târihu’l-Mağribi’l-Arabî mine’l-Feth ilâ Bidâyeti Usûri’l-Vustâ, ty., 149- 150. 7 Hakkı Dursun Yıldız, “Berberîler”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, V, 478-482; Füsun Soykan – İsmâil Yiğit, Ahmed Kavas, Kadir Pektaş, “Tunus”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, XXXXI, 2012, 385-400; Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, Cambridge, 1987, 23-59; J. S. Trimingham, A History of Islam in West Africa, Oxford, 1985, 10-133; G. Marçais, “La Berbérie du VIIe au XVIe siècle”, Mélanges d’histoire et archéologie, Algiers, 1957, 15-61; W. Marçais, Comment l’Afrique du nord a été arabisée, Alger, 1941, 28-99; S. Gsell, Histoire Ancienne de l’Afrique du nord, Paris, 1913, 88-102. 10 kurdu. Bu hanedanlık uzun süre Abbasi devletine bağlılığını sürdürdükten sonra Fatımîler tarafından son verildi. Bölgeye yoğun bir Şii propagandayla gelen Fatımîler 910’dan 973’e kadar bölgede hâkimiyetlerini sürdürdükten sonra bölgenin kontrolünü Zîrîlere bıraktılar. Zîrîler de Ağlebîler gibi sadece bir hanedanlık olduğu için idârî olarak önce Fatimîlere sonra Abbasilere bağlandılar.8 Bu hanedanlık 1228 yılına kadar hâkimiyetini sürdürdükten sonra yerini Hafsîlere bıraktı. Hafsîler bölgenin hâkimiyetini uzunca bir süre elinde tuttuktan sonra Bağdat’ın Moğollar tarafından istilasıyla birlikte güçten düştü ve topraklarının çoğunu kaybetti.9 Bölgede Osmanlı devleti varlığını Hızır ve Oruç reis gibi önemli denizcileriyle hissettirmeye başladı. Osmanlı Devleti için Kuzey Afrika’daki Trablusgarb ve Cezayir eyaletleri arasında kalan Tunus, çok tehlikeli bir haçlı üssü olmuştu. Malta-Sicilya-Tunus üçgeni, stratejik öneme haizdi ve Cezayir’i, Osmanlı Devleti'nden ayırıyordu. Bu üçgenin ne pahasına olursa olsun kırılması, Kuzey Afrika’da İslam’ın ve Osmanlı Devleti’nin geleceği bakımından hayati önem taşıyordu. Önce 1533 yılında Barbaros Hayrettin Paşa Tunus üzerine hareket etti, fakat Hafsî hükümdarının Bizans’tan yardım alması neticesinde fetih gerçekleşemedi. Daha sonra 1574 yılında Sinan ve Kılıç Ali Paşa’lar Tunus’u kesin olarak fethetti.10 Bu fethi kolaylaştıran siyâsî, sosyal ve kültürel birçok etmen oldu. Şöyle ki: XV. yüzyılda, Kuzey Afrika'da (el-Mağribu’l-Arabi) üç büyük devlet vardı: Merîniler, Zeyyâniler ve Hafsîler; bunlardan Merîniler Mağrib’de (el-Mağribu’l-Aksâ), Zeyyâniler Cezayir’de (el-Mağribu'l-Evsat), Hafsîler de Tunus'ta (el-Mağribu’l-Ednâ) hüküm sürüyorlardı. Ancak, bu üç devlet çoğunlukla birbiriyle savaş halindeydi. Mahallî emirlikler arasında da iç çatışmalar vardı. Kuvvetli olan emirlik veya kabile zayıf olan emirlik ve kabileyi idaresine alıyordu. İç çatışmalar, kabile sürtüşmeleri ve aşiretler arası kavgalar bölge halkını parçalamış ve zayıf düşürmüştü. Bu durum ülkelerin kalkınmasına, eğitim ve öğretimin gelişmesine, kültürün zenginleşmesine ve Kuzey Afrika'nın topyekün 8 Muhammed Şerîf el-Hâdî, a.g.e., 151-153. 9 Muhammed Râzûk, “Hafsîler”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, XV, 125-128; Muhammed el-Arûsî, es- Saltanatu’l-Hafsiyye Târîhuhu’s-Siyâsî, Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 1986, 83-169; Robert Brunschvig, Târîhu İfrîkiyye fî Ahdi’l-Hafsî, trc. Hammâdî es-Sâhilî, Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî, 1988, 29; a.mlf, La Berbérie Orientale sous les Hafsides des Origines à la Fin du XVe siècle, Paris 1940, 20-110. 10 el-Hâdî, a.g.e., 67-69; Ahmed İbn Ebî Ziyâf, İttihâfu Ehli’z-Zamân bi Ahbâri Mulûki Tûnus ve Ahdi’l-Emân, II, 9; Mehmet Maksudoğlu, “Tunus’ta Hâkimiyetin Dayılardan Beylere Geçişi”, A.Ü.İ.F.Dergisi, XV, 1967, 138. 11 uygarlaşmasına engel oluşturuyordu. Ülkeleri böyle bir durumda olan Tunus ve Cezayir halkları, o devrin en güçlü devleti olan Osmanlı imparatorluğunun yönetimine girmeyi bölgenin huzuru için en uygun çözüm yolu gördüler.11 Tunus'ta Osmanlı hakimiyeti sırasında Osmanlı Devletine bağlı iki hanedan, Muradoğulları(1631-1702) ve Hüseyinoğulları (l705-1881) iş başında bulunmuştur.12 Tunus’ta hanedan geleneğinin kurulmuş olması ve bu geleneğin müesseseleşmesi, ileride görüleceği gibi, Osmanlı Devleti’nin bu ülkeyi kendine daha sıkı bağlarla bağlama teşebbüslerinin akamete uğramasında bir nevi hukuki zemin teşkil etmiştir. Muradoğulları Tunus’ta dayılık sistemini temsil ederek bölgeyi 1702’ye kadar idare etti. Daha sonra Hüseyin Bey 1705 yılında Tunus’un hakimiyetini sağlayarak beylik sistemini kurdu ve bu sistem 1881’e kadar sürdü. Fakat Tunus’ta beylik sisteminin resmi olarak bitişi 1956 olmuştur.13 Osmanlı Devleti tarafından Cezayir ve Tunus’ta kurulan yönetim, genel görünümü itibariyle Osmanlı devlet düzeninin karakteristiğine sahipti. 1516 -1518’li yıllarda Cezayir’i, 1534’lerde de Tunus’u Bâb-ı Âli’ye bağlayan Barbaros kardeşler ve Hayreddin-Sinan Paşalar, Osmanlı imparatorluğunda bulunan eğitim-öğretimi, idârî ve kültürel kurumların benzerlerini fethettikleri bu ülkelerde kurmaya çalıştılar; ülkenin dört bir yanında idârî, askerî,mâlî ve ilmi kurumlar kurdular. Bölge halkının kalkınması ve uygarlaşması yolunda çeşitli çalışmalar yaptılar. Cezayir kültür tarihi yazarlarından Ebu’l-Kasım Sadullah bu durumu şöyle ifade eder: “Her Cezayirli’nin bu dönem - Osmanlı hâkimiyeti dönemi- eğitim ve kültürünün bıraktıkları ile övünmesi lazımdır; 11 Hizmetli, a.g.mk, 1; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 19; Abdülkadir Zimâme, “Benû Merîn bi-Fâs”, el- Bahsü’l-ʿilmî, 1977, XIV, 267-276; C. E. Bosworth, The New Islamic Dynasties, Edinburgh 1996, 41-42; M. A. Manzano Rodríguez, La intervención de los Benimerines en la Península Ibérica, Madrid, 1992, 75; Ahmed Khaneboubi, Les premiers sultans mérinides, 1269-1331: Histoire politique et sociale, Paris, 1987, 30-141; Muhammed el-Menûnî, Nüzumü’d-Devleti’l-Merîniyye, Rabat: el-Bahsü’l-ilmî, sy. 2, 1964, 203-237. 12 İsmail H. Uzunçarşılı, “Tunus’un 1881’de Fransa Tarafından İşgaline Kadar Burada Valilik Eden Hüseynî Âilesi”, TTK Belleten, XVIII, 1954, 545-580; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 27. 13 Füsun Soykan – İsmâil Yiğit, Ahmed Kavas, Kadir Pektaş, “Tunus”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, XXXXI, 2012, 385-400; Mehmet Maksudoğlu, a.g.mk., 173-186; M. H. Cherif, Pouvoir et société dans la Tunisie de Husayn Ben Ali (1705-1740), I-II, Tunus, 1984, 85; A. Raymond, “Une liste des deys de Tunis de 1590-1832”, Les cahiers de Tunisie, VIII, 1960, 129-136; Taoufik Bachrouch, a.g.e., 11-177; P. Bardin, Algériens et tunisiens dans l’empire ottoman de 1848 à 1914, Paris, 1979, 27; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 35; İbn Ebû Dînâr, a.g.e., 226-279; Hüseyin Hoca, Zeylü Beşâʾiri Ehli’l- Îmân bi-Fütûhâti Âli ʿOsmân, nşr. Tâhir el-Mamûrî, Libya-Tunus: ed-Dârü’l-Arabiyye li’l-kitâb, 92-109. 12 çünkü Cezayirlilerin Arap-İslam toplumunun tarih ve uygarlık yolundaki hareketine katılmasını sağlayan, bu dönemin kültürü olmuştur.”14 Tarih süreci içerisinde, Tunus ve Cezayir daima köklü ve zengin kültür tarihine sahip iki ülke olmuştur. Birçok değişik türden uygarlığa ve kültüre beşiklik eden ve V. Yüzyılların ortalarında İslam topraklarına katılan bu ülkelerde Rüstemiler, Ağlebiler, Temîmiler, İhşidler, Fatımîler, Zîriler, Zeyyânîler, el-Muvahhidler ve Hafsîler gibi milletler Osmanlı hakimiyetinden önce hüküm sürmüştür.15 Daha sonra Türk hakimiyetine giren bu iki devlet üç buçuk asra yakın Türk himayesinde kalmış ve Türk- İslam kültürünün derin izlerini taşımışlardır. Bugünkü halk dilinde bile –bir asırlık bir süre geçmesine rağmen- çok sayıda Türkçe kelime vardır. Öte yandan, halkın önemli bir bölümünün Türk asıllı olması ve bir “Türk Azınlık Topluluğu” olarak varlığını sürdürmeye gayret etmesi, bu ülkelerde Türk-İslam kültür unsurlarının uzun süre yaşamasını sağlayan en önemli faktörlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.16 Öte yandan Tunus’un İslam kültür ve uygarlık tarihinde de önemli bir yeri vardır. Hicrî I. yüzyılın ortalarında İslam devleti topraklarına katılmış olan Tunus ilim ve irfan, kültür ve medeniyet merkezlerinden biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Kayravan Ukbe b. Nafi’ Camii, Sahib-u Abâdile Mescidi, Zeytuniye Üniversitesi ve birçok önemli ilim merkeziyle sanat ve kültür tarihine adını yazdıran Tunus’ta Osmanlılar döneminde çok canlı bir ilim ve kültür hayatı vardı. Ülkede, İstanbul’dan gelen göçmenler, çeriler, Hanefî ilim adamları, kadılar, fakihler ve kazaskerler ile yerli halk arasında “din kardeşliği” bağı çerçevesinde kurulmuş güçlü bir beraberlik vardı. Aynı şekilde Araplar, Türkler ve göçmen Endülüslülerden oluşan halk zengin bir kültür meydana getirmişti. Yönetimin Türklerde olması Hanefî mezhebine mensup âlimlerin İstanbul’dan gelip Tunus’a yerleşmesi Anadolu kültürünün ve Hanefilik mezhebinin burada yayılmasına 14 İbn Ebû Dînâr, a.g.e., 150-280; Maksudoğlu, Tunus’ta Dayıların Ortaya Çıkışı, Ankara: Ankara İlahiyat Fakültesi, 1966, 195; Aziz Samih İlter, Şimali Afrika’da Türkler, İstanbul, 1936, II, 150- 184; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 29; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 364-386, 580; R. Mantran, a.g.e., 319-333. 15 Hizmetli, “Osmanlı Yönetimi Döneminde Tunus ve Cezayir’in Eğitim ve Kültür Tarihine Genel Bir Bakış”, Ankara: A.Ü.İ.Fakültesi Dergisi, 1991, 1; Brunschvig, a.g.e., 29; el-Hâdî, a.g.e., 64-153; el- Belâzurî, a.g.e., 227-228; Mohamed Talbi, L’Emirat Aghlabide 184-296/800-909, Paris 1966, 30; Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib, Cambridge, 60-100; H. İbrahim Hasan, Târîhu’d- devleti’l-Fâtımiyye, Kahire 1981, ty., 43-50; Paul Balog, “Un Poids Monetaire Aghlabide Non Identifie Jusqu’a Present”, Leiden: Studia Iranica, XI, 1982, 17-19. 16 Hizmetli, a.g.e., 6; Mesut Koman, a.g.mk., 24-25. 13 sebep olmuştu. Özellikle Tunus dayılarından Yusuf Dayı (ö.1637) Hanefilik mezhebi doğrultusundaki eğitim-öğretimin ülkede yayılmasına destek oldu. Bu gaye ile yaptırdığı caminin yanına bir medrese inşaa ettirdi. Bunu öteki camiler ve medreseler izledi.17 Osmanlı’nın uzun süreli hakimiyetinden sonra 1881’de Fransa Krumir kabilesi göçebelerini bahane ederek Tunus topraklarına girdi. Fransız General, Bréard, 11 Mayis 1881 sabahı Tunus’un sahil şehri Bardo’yu görecek kadar ilerledi. Fransız konsolosu Roustan, Bardo’da bulunan Sadık Bey’le (1859-1881) bir araya geldi. General Bréard Fransa’nın himaye şartlarını belirten yazılı metni Sadık Bey’e verdi. Fransızlar Sadık Bey’e yazılı metni şayet imzalamazsa, onun yerine üçüncü kardeşi Muhammed et­Tayyib’i getireceklerini söylediler. Bu arada Tunus’un Belediye başkanı Zarrûk’u da azledip İstanbul’a gönderdiler.18 O gün akşam saatlerinde Sadık Bey şartlarının kabul olunduğunu bildirdi. 12 Mayis 1881’de Tunus ile Fransa arasında Bardo’da bir anlaşma yapıldı.19 Sonra Mersa’da da 1883’te bir antlaşma daha yapıldı ve bu iki antlaşmayla Fransa resmen Tunus’u işgal etmiş ve Fransız Protektora idaresini kurmuş oldu. Osmanlı Devleti Fransa’nın Tunus’u işgaline itiraz ettiyse de, Mısır’a girmek üzere olan İngilizlerle ilgilenmek zorunda olduğu için bir sonuç alamadı20 ve Tunus’taki haklarından feragat etti, böylece Tunus’taki son Osmanlı veziri Hayrettin Paşa İstanbul’a dönmek 17 Ne var ki, Osmanlı Dönemi Tunus ve Cezayir kültür tarihi yeterince incelenmiş değildir. Arapça ve Fransızca yazılmış bazı genel kültür tarihi kitapları varsa da, bunların değerlendirmeleri tıpkı bölgenin siyâsî ve idârî tarihinde olduğu gibi, birbirinden çok farklıdır ve sübjektif özellikli görünmektedir. Bazıları o dönem eğitim ve kültürünü büyük övgülerle anlatırken, bazıları da Tunus ve Cezayir’in Türk hakimiyeti devrinde geri kaldığını, hemen hiçbir gelişme göstermediğini, fikrin ve ilmin durakladığını, halkın yokluk ve cehalet içinde yaşadığını söyler. Tevfîk el-Medenî, Abdurrahman el-Ciylâlî, Bu ‘Abdeli, Moulai Belhamisi, Hüseyin Hoca, H. Hüsni Abdülvehhab, Bessam el-Aselî ve benzeri yazarlar Türklerin Kuzey Afrika’nın imarına, sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmasına gereken önemi verdiğini, sanat ve kültürü geliştirdiğini, eğitim ve öğretimi yaygınlaştırdığını, memleketin her tarafını eğitim-öğretim kurumlarıyla donattığını, Türk idarecilerin ilmi ve kültürel faaliyetleri devamlı olarak teşvik ettiğini, ilim adamlarını maddi ve manevi olarak desteklediğini söylerken ve herhangi bir eleştiride bulunmazken; P. Boyer, de Grammont, Ebu’I-Kasım Sadullah ve benzeri yazarlar da söz konusu dönemdeki Tunus ve Cezayir hakkında karanlık tablo çizer, ve Türk yöneticilerin cahil kimseler olduklarını, ilme ve kültüre yatkınlık göstermediklerini, Arapça bilmediklerini, sadece kişisel çıkarlarını düşündüklerini ve bu ülkeleri geri kalmışlığa terk ettiklerini ileri sürerler. Bu arada, Tunus’lu tarihçi Abdülcelil Temimî ve eleştirel eser sahibi öteki yazarlar söz konusu dönem Tunus ve Cezayir kültür tarihini objektif olarak ele almaya çalışmışlardır. (Bkz. Hizmetli, a.g.e., s.6; Maksudoğlu, Tunus’ta Dayıların Ortaya Çıkışı, s.193; Mesut Koman, a.g.mk., s. 24-25). 18 Habib Boularés, Historie de la Tunusie (Les Grandes Dates de la Préhistorie à la Révolution), Tunis: Cérès Éditions, 2012, 53-97. 19 el-Hâdî, a.g.e., 171. 20 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1996, VIII, 87. 14 zorunda kaldı, bu durum Tunus’un tam olarak Osmanlı’nın elinden çıkması anlamına geliyordu.21 Fransızlar tedrici bir şekilde önemli idârî mevkileri ele geçirdiler. 1884 tarihi itibariyle finans, posta, eğitim, telgraf, kamu işleri ve ziraat ile ilgili bütün hükümet kurumlarına yön vermeye başladılar. Tunus’taki Uluslararası Finans Komisyonu’nu ilga edip Tunus’un dış borçlarını garanti altına almayı hedeflediler. Tunus’ta yaşayan Avrupalılar için, yeni bir hukuk sistemi yerleştirirken, Tunus halkını ilgilendiren meseleleri konu alan şer’i mahkemelere ise ilk etapta dokunmadılar. Buna ilaveten, yollar, limanlar, demiryolları ve maden ocakları inşa ettiler, taşrada, kamu memurlarının gücünü artırdılar, bağımsız haldeki kabilelerin ise gücünü kırdılar. Ayrıca Tunus'ta ilk kez genel nüfus sayımı yaptırdıklarını söyleyebiliriz.22 Fakat, Fransız Protektora yönetimi Tunus’ta bu gelişmelere önderlik ediyor gibi görünse de, bunu Tunus’un geleceği için yapmaktan ziyade, gelecek yüzyıl boyunca kuracakları sömürge döneminin temellerini sağlam bir şekilde atmak, ülkeyi daha iyi ve kapsamlı olarak kontrol altına almak, dolayısıyla halktan gelebilecek tepkilere ve çıkabilecek isyanlara karşı pozisyonunu güçlendirmek amacıyla yaptığı görülmekteydi. Şu noktaya dikkat çekmemiz gerekir ki durum bu noktaya gelmeden, yani Fransızlar Tunus’u 1883’te resmi olarak işgal etmeden önce, Avrupa’nın elde ettiği iktisâdî ve askeri başarıları gören Tunus beyleri ve bölgedeki Osmanlı yöneticileri el birliğiyle ülkede reformlar yapmaya girişmiş, böylece Frasnsa’nın bölgeyi işgal etmesinin önüne geçmeye çalışmıştı. Örneğin, bu amaç doğrultusunda Ahmed Bey (1837-1855), 1838 senesinde teknik eğitim okulları açmış ve piyade birliğini modernize etmişti.23 Yine aynı amaç doğrultusunda Hüseyin (1824-1835), Ahmed (1837-1855) ve Muhammed Beyler (1855-1859) döneminde Tunus’ta ordu alanında modernleştirme 21 J. Ganiage, Les origines du protectorat français en Tunisie: 1861-1881, Paris, 1959, 45; Maksudoglu, a.g.mak., 168; A. Raymond, Une liste des deys de Tunis de 1590-1832”, Les cahiers de Tunisie, VIII/32, 1960, 129-136; Ahmed Saadaoui, a.g.e., 302. 22 M.Lapidus Ira, Modernizme Geçiş Sürecinde İslam Dünyası, trc, İ. S. Üstün, İstanbul: M.Ü.İ.F.V.Yay., 1996, 152; el-Hâdî, a.g.e., 99-104; P. Bardin, Algériens et tunisiens dans l’empire ottoman de 1848 à 1914, Paris, 1979, 43; R. Mantran, a.g.e., 319-333. 23 K. J. Perkins, Tunisia: Crossroads of the Islamic and European Worlds, Boulder, 1986, 61-115; Boubaker Sadok, La régence de Tunis au XVIIe siècle: ses relations commerciales avec les ports de l’Europe méditerranéenne, Zaghouan, 1987, 38-42; İbn Ebî Ziyâf, a.g.e., IV, 11-166. 15 çalışmaları yapıldı. 1830 yılında Hüseyin Bey Avrupa’dan uzmanlar getirterek Avrupâî tarzda düzenli askeri birlikler oluşturmaya çalıştı. Hüseyin Bey’den sonra gelen Ahmed Bey24 (1837-1855) de ıslahat hareketlerini destekledi. Bardo’da 1840’larda askerî bir okul açtırdı. Bu okulda dînî ilimlerin yanı sıra modern manada matematik, fizik, kimya, coğrafya ve yabancı diller öğretildi. Bu şekilde Tunus’ta din, dil ve kültür gibi yerel ve milli değerler geri plana atılmadan modernizasyon gerçekleştirilmeye çalışıldı.25 Beyler sadece Avrupa’dan değil Osmanlı’nın askerî sisteminden de faydalanmaya çalıştı. II. Mahmut’un başlattığı askerî alandaki yenilikler Tunus Beylerinin ilgisini çekti. Hüseyin Bey, padişaha başvurarak subay ve askerlerin yetiştirilmesi için askerî kanun, tâlimat, muzıka, üniforma örnekleri istedi ve 1832’de bir bölük Tunuslu asker İstanbul’da eğitim görmeye başladı. Beyler askeriyenin dışında eğitim, ekonomi, siyâset ve kültür alanlarında da sayısız reforma imza attılar. Bu reformlara bir sonraki başlıkta değineceğimiz için burada zikretmeyeceğiz.26 Mehmed (Muhammed) Paşa Eylül 1859’da ölünce kardeşi Mehmed (Muhammed) Sâdık Bey vali seçildi. Hüseynî ailesinin üçüncü müşiri Sâdık Paşa daha önce başlanmış olan yenilik hareketlerini devam ettirdi. Eylül 1860’ta III. Napolyon’un Cezayir seyahati dolayısıyla yanına gidip görüştü ve ondan reformlar için teşvik gördü. 29 Ocak 1861’de ilk Tunus anayasası “Kânûnü’d-devle” adıyla ilân edildi ve Meclis-i Ekber açıldı. Anayasaya göre icra kuvveti Tunus beylerbeyine aitti. Teşriî kuvvet, paşa tarafından seçilen nâzırlarla altmış üyelik Meclis-i Ekber arasında bölünüyordu. Kazâî kuvvet ise bağımsızdı ve mahkemeler şeriatla ceza hukukuna uymak zorundaydılar. Ayrıca valinin emrinde istişârî mahiyette yüksek görevliler, ulema ve şeyhlerden oluşan bir meclis-i has vardı. Eyalet idaresi “kâdât” denen bölgelere ayrılmıştı ve buralarda kâidler görev yapıyordu. Bu dönemde israf ve lüks yeniden başladı. İç borçlanma fayda sağlamadığından 1863’te Paris’teki Banker Erlanger şirketinden borç para alındı. Aşırı vergilerin Tunus halkı için tahammül edilmez bir noktaya gelmesi halkın İbn Gızâhum’un liderliğinde ayaklanmasına sebep oldu (1864) ve isyan bütün Tunus’a yayıldı. Meclis-i Ekber’in 24 İbn Ebi Ziyâf, a.g.e., VI, 14; İsmail Hakkı Göksoy, Çağdaşİslam Ülkleri Tarihi, Isparta: Fakulte kitabevi, 1997, 38-39. 25 R. Mantran, Inventaire des documents d’archives turcs du Dar el-Bey, Paris, 1961; Karlığa, a.g.e., 74. 26 Atilla Çetin, “Hüseynîler”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, XIX, 26-28. 16 çalışmaları durduruldu, 1857’den beri yapılan bir kısım yenilikler kaldırıldı. İsyan padişahın itibarının söz konusu bölgelerde artmasında rol oynadı, hatta bir kısım şehirler Osmanlı bayrağı çekti. Bunun üzerine Bâbıâli, Ali Haydar adlı bir üst düzey bürokratını olağanüstü komiser olarak Tunus’a gönderdi. Ali Haydar Efendi, ihtiyatkâr bir siyasetle yetkilileri ve konsolosları ikna ederek sükûneti sağlamaya çalıştı. Mehmed Sâdık Paşa isyan sona erince padişaha teşekkürlerini sunmak, Osmanlı-Tunus ilişkilerini yeniden gözden geçirmek ve valiliğin evlâdına intikalini sağlamak için en güvenilir adamlarından Hayreddin Paşa’yı İstanbul’a yolladı. Sadrazam Fuad Paşa ile yürütülen görüşmeler sonunda bir emr-i sâmî hazırlanarak devletin Tunus üzerindeki hükümranlık hakları ve valinin görevleri belirlendi; buna göre veraset Hüseynî ailesinde kalacak ve daha önce yayımlanmış olan Ahdü’l-emân’ın prensiplerine uyulacaktı. İsteğinin sadrazam imzasıyla yerine getirilmesinden pek memnun kalmayan Sâdık Paşa, 1870’te Fransa’nın Prusya’ya yenilmesini fırsat bilerek Hayreddin Paşa’yı tekrar İstanbul’a gönderdi. Bunun üzerine 24 Ekim 1871 tarihli fermanla Tunus’un Osmanlı Devleti’ne bağlılığı ve valiliğin veraseten Mehmed Sâdık Paşa ailesine verildiği teyit edildi. Böylece Tunus – Osmanlı ilişkileri yeniden güçlendi, hatta hutbede padişahın adı okunmaya, onun adına para basılmaya başlandı. Ayrıca fermanın getirdiği şartlara göre Tunus yönetimi iç işlerinde serbest olacak, fakat yabancı devletlerle siyasî antlaşmalar yapamayacaktı.27 Tunus halkı tarafından iyi karşılanan bu fermandan sonra Sâdık Paşa Hayreddin Paşa’yı 21 Ekim 1873’te “müdîran” reisliğine (vezîr-i ekber) getirdi. 1877’ye kadar bu görevde kalan Hayreddin Paşa 1864’te yavaşlayan reform çalışmalarına yeniden hız verdi; sosyal güvenliği sağladığı gibi idare, eğitim, evkaf, esnaf teşekkülleri, mahkemeler ve ticaret alanlarında reformlar yaptı. Zeytûne Medresesi’nde eğitimi modernleştirdi ve Sâdıkî Koleji’ni açtı. Osmanlı Devleti ile bağları kuvvetlendiren bir siyaset güttü.28 Ayrıca, reformların öncülüğünü üstlenen Hayrettin Paşa muhafazakar ulema ve şeyhlerin 27 R. Mantran, “Ḥusaynids”, Encyclopaedia of Islam, III, 657-658; Hüseyin Hoca, Zeylü Beşâʾiri Ehli’l-Îmân bi-Fütûhâti Âli ʿOsmân, nşr. Tâhir el-Mamûrî, Libya-Tunus, ed-Dârü’l-Arabiyye li’l- kitâb, 92-109; Muhammed es-Senûsî, Müsâmerâtü’ẓ-Zarîf bi-Husni’t-Ta’rîf, Tunus, 1296, 45; İbn Ebî Ziyâf, İthâfü Ehli’z-Zamân bi-Ahbâri Mülûki Tûnis ve ‘Ahdi’l-emân, Tunus, III-VIII, 1963, 66; Atilla Çetin, “Hüseynîler”, T.D.V.İ.Ansiklopedisi, 1999, XIX, 26-27; Muhammed el-Hâmis, Safvetu’l-İ’tibâr bi Müsvedde-i’l-Emsâr ve’l-Aktâr, Beyrut: Dârû’l-Kitâbi’l-İlmiyye, 1997, 100- 200; François, Tunis et la régence sous Mohammed el-Sadok Bey, Paris, 1867, 47. 28J. Pignon, La Tunisie Turque et Husseinite, Initiation à la Tunisie, Paris 1950, 18-59 ; Çetin, a.g.md., 26-27; Ch.-A. Julien, Histoire de l’Afrique du nord, II, Paris, 1952, 25-51. 17 muhalefeti ile karşılaşmış olmasına rağmen bunları bertaraf edip ilk Tunus anayasasını yürürlüğe koymaya muvaffak olmuştur. Tunus’da, 13 bölum ve 114 maddeden ibaret bu ilk anayasa Ocak 1861 de hazırlanmış ve 26 Nisan 1861’de de yürürlüğe konmuştur.29 Hayreddin Paşa’dan sonra reîs-i müdîrân olan (Eylül 1878) Genç Mustafa Paşa ise İtalyan politikasına meyletti. Fakat Tunus üzerinde çeşitli emeller besleyen Fransa, Nisan 1881’de 30.000 kişilik bir kuvvetle ülkeyi istilâya başladı. Mehmed Sâdık Paşa Osmanlı Devleti’ne başvurduysa da yeterli yardım gönderilemedi. Fransız kuvvetlerinin ilerlemesi üzerine Mehmed Sâdık Paşa eyaletin askerî, hâricî ve malî idaresini fiilen Fransa’ya bırakan 12 Mayıs 1881 tarihli Kassâr Said (Bardo) Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Osmanlı hükümeti Tunus’un işgalini ve imzalanan antlaşmayı tanımadı ve bölgeye donanmayla asker gönderme girişiminde bulundu; ancak o sırada İngiltere’nin Mısır’a yerleşme hazırlıklarına başlaması sebebiyle bunu başaramadı.30 Fakat Fransızların bu işgali başta Tunus olmak üzere İslam dünyasının özgürlüğe kavuşması için mücadele veren ıslahat ve reform yanlılarını hayli öfkelendirdi ve işgal yönetimine karşı birlik olmaya sevketti. Hayrettin Paşa, Müşir Mehmet ve Ahmet Bey gibi siyâsî adamlar ıslahat ve yeniliklerle, dönemin âlimleri yazı ve yayınları ile sömürge yönetimine karşı koymaya çalıştılar. İşgalden çeyrek asır sonra İbn Âşûr da siyâsî ve ictimâi yazılarıyla Tunus milli mücadelesine destek vermeye başladı. Aynı dönemlerde Muhammed el-Beşîr de Cezayir’in bağımsızlığı için benzer mücadeleler verdi ve yazılar yazdı.31 Fransızlar işgal ettikleri bu bölgede resmi varlıklarını yarım yüzyıldan fazla sürdürmeyi başardılar. XX. yüzyılın ortalarına gelince ıslahatçıların etkisi yanında Fransa’nın II. dünya savaşından yeni çıkmış olması, diğer devletlerin Fransa'nın işgalini eleştirmesi Fransa'nın bölgedeki otoritesini iyice sarsmaya başladı. Bunun üzerine Tunus milliyetçileri Fransa’dan hapisteki milliyetçileri serbest bırakmasını ve Tunus halkına bazı imtiyazlar vermesini istedi. 1942'de Bey olan el-Munsif, bu talepleri ilettiği Fransız validen Tunus halkının taleplerinin yerine getirileceğine dair söz aldı ve Almanlar 29 Tuğ, a.g.e., s.154; Mahcûbî, a.g.e., s.47; Faruk Vural, Tâhir İbn Âşûr ve et-Tahrîr ve’t-Tenvîr İsimli Tefsiri, (Doktora Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002, 41. 30 Abdeljelil Temimî, Recherches et documents d’histoire maghrébina, la Tunisie l’Algérie et la Tripolitaine de 1816 à 1871, Tunus, 1971, 98; Çetin, a.g.md., 26-27. 31 İbnu’l-Hoca, a.g.e.,175-176. 18 tarafından işgal edilen toprakları, 1950'de Fransa tekrar ele alınca, bu istekleri kısmen kabul etti. 1951 yılına gelince Tunus milliyetçileri Fransa’dan tam bağımsızlık istedi, fakat Fransa bu isteği, hareketin liderlerinden biri olan Habib Burgiba’yı tutuklayarak reddettiğini açıkladı. Buna rağmen, bu istekler devam edince Fransa ile 1955 yılında “Muhtariyet Anlaşması” imzalandı. Tam bağımsızlık taleplerinin iyice artmasıyla, 20 Mart 1956'da Tunus bağımsızlığını ilan etti. Böylece bağımsız Tunus Devleti resmen kurulmuş oldu.32 Tunus’u söz konusu bağımsızlığına götüren süreç ve hareketin 1930’larda başladığını söyleyebiliriz. O yıllardan itibaren Tunus milliyetçileri daha fazla ön plana çıktığını ve ülkenin bağımsızlığı adına cemiyetler ve partiler kurduğuna şahitlik ediyoruz. Örneğin Düstur Partisi, bağımsızlığı sağlamak için kurulan en etkin partiydi. Bu parti muhafazakar, milliyetçi ve Zeytune mezunu kişilerden oluşuyordu. Bunlar muhafazakar yanlarının yanında laik-sosyalist eğilimleri de vardı. Ayrıca iyi Fransız eğitimi almış ve Batı kültürünü de iyi biliyorlardı. 1903 senesinde doğmuş ve 1920’lerde Fransa’da eğitimini almış olan Habib Burgiba33 da bu milliyetçi akım içerisinde yerini alarak Düstur Partisine katıldı. Düstur partisinin tabanını daha da genişleten Habib Burgiba aynı fikirde olduğu arkadaşlarıyla Yeni Düstur Partisini kurdu. Bu partinin ilk amacı Fransızlara karşı kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi vermekti. Bu amaçla Fransızların mallarına boykot uygulayarak direnç göstermeye başladılar. Bu parti esas itibariyle laik olmalarına rağmen, muhafazakar dînî eğilimlere de sahiptiler. Cami ve dînî mekanlarda düzenlenen dînî toplantılar vasıtasıyla dînî duygulara hitap ettiler. Böylece Düstur Partisinin dar yapısını genişleterek bunu bir kitle hareketine dönüştürmeye çalıştılar. Eski Düstur partisini devralarak ülkenin genel havasını korumaya ve müşterek milli bir zemin oluşturmaya çalıştılar. Bütün bu çalışmaların sonucunda Yeni Düstur partisi Tunus’u yirmi küsur yıl sonra bağımsızlığa ulaştırmayı başardı.34 32 Tug, a.g.e., s.161-162. 33 Encyclopédie Larousse, Habib ibn Ali Bourguiba; Abder-Rahmane Derradji, “Tunisia: Form Bourguiba’s Era To The Jasmine Revolution & Fall of Ben Ali”, Reading University, 2011, sy.2, 37-57. 34 Bachrouch, “L’historiographie tunisienne de 1968 à 1985”, IBLA, 1987, 75-90; P. Bardin, a.g.e., 71; Mohamed el-Aziz Ben Achour, “Islam et controle social à Tunis aux XVIIIe et XIXe siècle”, la Ville arabe dans l’Islam, ed. Abdelwahab Baudiba-Dominique Chevallier, Tunus, 1982, 137-149; İbnu’l-Hoca, a.g.e., 117-135. 19 Laikleşme ve modernleşme süreci de Tunus için en az bağımsızlık mücadelesi kadar önem arz etmekteydi. Abdelkadar Zghaal’in naklettiğine göre, laik aydın sınıf arasında yer alan islamist eleştirmenlere göre Tunus sivil ve laik nadir cumhuriyetlerden biri olarak sağlam bir üne ve şöhrete sahiptir. Tunus’ta laiklik sürecine geçilirken İslam yine devletin dini olarak görülmeye devam etmiştir. Burgiba ve yeni düstur partisi daha önce ifade ettiğimiz gibi hem laik yönü hem de muhafazakar milliyetçi yönüyle ön plana çıkan düalist bir yapı arz etmekteydi. Bu nedenle Habib Burgiba, Tunus’u bu süreçten geçirirken geleneksel ve kültürel değerlerini koruma sözü verebilmişti. Fakat süreç içinde Habib Burgiba’nın verdiği sözlerde pek fazla durmadığı ve sürecin de tahmin edilenden daha meşakkatli geçtiği görülmüştür.35 Pierre-Jean Luizard'a göre, laiklik otoritesi, tıpkı İslam gibi, Mantıklı bir tarihi sürecin ürünüdür. Tunuslular süreç içerisinde modernite yolunda kararlılıkla ilerlediler. Dolayısıyla Tunusluların politikasının iktidar ile olan ilişkisi de moderniteye doğru bir ilerleyişi takip etmiştir. Yani diğer bir deyişle modernitenin peşinden gider olmuştur. Pierre-Jean Luizard bunu şu şekilde ifade eder: “Tunus’ta lâiklik otoriterdir. Burgiba’nın da amacı gelenek olarak yaşanandan kopmak, yavaş yavaş akla, ve dinde bireysel ve evrensel görüşe daha çok yer vermektir.” Yani amaç geleneksel olan adet ve töreleri törpülemek, dini konuda giderek bireyselleşmek ve dini yaşama hakkını tamamen insana ve onun iç dünyasına bırakmaktı. Bu durumda gelenek ve dini kurallardan daha çok bireysel fikirlerin ön plana çıktığı ortam hazırlanmış olacaktı. Yani din törpülenmiş olarak varlığını sürdürürken, insanın yorum ve anlayışına bırakılacaktı.36 Burgiba’nın şeriatı yeni bir bakışla okumayı seçmesi, onun tüm orjinalliği veya kurnazlığıdır, diyebiliriz. Franck Frégosi’ye göre, Burgiba’nın dine karşı takip ettiği bu politika dini modernizmle (modern olarak yorumlanan din) ustaca bir araya getirmişti. Yani bir yandan dini tamamen dışlamadan modernizme adapte ederken diğer yandan da onun siyaset üzerindeki tesirini kırıyordu. Bunu yaparken dini kalıcı şekilde araçsallaştırıyor (siyaset malzemesi yapıyor), ve onu siyasetin sembolik sahnesine 35 Bakir Mustapha, Laïcité et religion en Tunisie, Unıversıté De Strasbourg, 2016, 35. 36 Luizard Pierre-Jean, Laïcités autoritaires en “terre d’islam”, Paris, Fayard, 2008, 257; Frégosi Franck, Le pouvoir sous le régime de Bourguiba, Paris, 1998, 124. 20 koyuyordu. Bu şekilde diyanet ve fetva makamını, diğer bir deyişle dini, politik güce adapte etmeye çalışıyordu.37 Burgiba süreç içerisinde laikliği benimsetebilmek için çok çalışsa da, bazı sorunlarla karşılaşmaktan kaçamadı. Meselâ Tunuslu Müslümanlar, Burgiba'nın laiklik projesini Batıdan devşirilmiş ve Tunus toplumunun dinini ve toplumsal hassasiyetlerini dikkate almayan bir proje olarak gördüler ve buna bağlı olarak sosyal hayatlarına uygun olduğuna ikna olmadılar. Bunun üzerine Burgiba laikliğin Arapça karşılığı “العلماني - İlmânî” yi kullanmaya başlayarak yerel ve milli bir kavramla insanların karşısına çıktı. Fakat Burgiba’nın bu taktikleri ve laiklik zorlamaları insanları ikna etmekten ziyade, onları daha da gerdi ve yönetimin sergilediği bu tutuma karşı hoşnutsuz olmalarına neden oldu.38 İşte görüldüğü gibi İbn Âşûr’un yaşadığı 19 ve 20. yüzyıllardaki Tunus’un siyâsî durumu bu şekildeydi. Ülke bu iki yüzyılda kültürel, sosyal ve siyasal olarak sağa sola savruluyor, adeta tribülanslar ve büyük krizler yaşıyordu. Bu durumdan çıkmak isteyen Tunus yöneticileri ve âlimleri de, genel olarak milli kimliklerini korumak şartıyla, modernleşme ve değişim hareketindeki yerini almak istiyorlardı. Bu misyon zamanla İbn Âşûr gibi sonradan gelen ilim adamlarına nakledilmiş gözüküyor, zira İbn Âşûr’un hayatı incelendiğinde onun reformist çizgiye zaman zaman meylettiği anlaşılıyor. Bu yakınlaşmanın söz konusu siyasal ve sosyal şartların etkisiyle olduğu şüphesiz bir gerçektir. Dolayısıyla denilebilir ki, konjonktürel durum müfessirimizin ilmi yaklaşımını etkilemiş, onun eserlerine yansımış ve onun sorunları çözmede kullandığı bir metod haline gelmiştir. 2- Sosyo-Kültürel Durum Tunus XIX. yüzyılda özellikle İtalya ve Fransa gibi bölgeyi sömüren Batılı güçlerin beraberinde getirmiş olduğu Batı kültürü, hayat tarzı ve yönetim şekli gibi farklı birçok yeniliği kendi kültürel kimlikleri içerisinde anlamlandırmaya ve sindirmeye çalışan bir ülke olmuştur. Bu adaptasyon sürecinde kendi din, dil, ırk gibi milli ve manevi değerlerini kaybetme endişesi yaşayan Tunus yer yer empoze edilmeye çalışılan Batı medeniyet 37 Zghal, a.g.e., 375-376; Luizard, a.g.e., 257; Frégosi, a.g.e., 124. 38 Zghal, a.g.e., 375-376. Luizard, a.g.e., 257; Frégosi, a.g.e., 124. 21 değerlerine karşı dînî, siyâsî, iktisâdî, kültürel ve sosyal önlemler almaya çalışmıştır. Bu önlemler daha sonra süreç içerisinde başta siyâset, ordu ve eğitim olmak üzere birçok alanda reform ve yenilik olarak karşımıza çıkacaktır.39 Meselâ, ictimâî ve siyâsî alanda bazı düzenlemeler ön gören bir anayasa hazırlanmasının gündeme getirilmesi reformların başlangıcını teşkil etmiştir. 1857 senesinde Muhammed Bey (1855-1859), Fransız ve İngilizlerin tesiri altında Osmanlı’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’na benzer bir reform yaptı. 1857 tarihinde ilan edilen “Ahdu’l-Emân” adı verilen bir düzenlemeyle anayasayı ilan etti. Bu anayasa bütün Tunuslular’ın (Müslüman, Yahûdi ve Hristiyan) yasalar önünde eşit olduğunu, herkesten eşit vergi alınacağını, yabancılara mülk edinme hakkı verileceğini, tekkelerin kaldırılacağını, yargı ve danışma işlevi olan yüksek bir idârî kurulun kurulacağını ve Avrupa-Tunus karma mahkemelerini garanti ediyordu.40 1861 senesinde liberal bir anayasa atama sûretiyle oluşturulmuş, oligarşik bir senato teşkil edildi. Fakat bu reform teşebbüsleri tam manasıyla müesseseleşemedi. 41Çünkü devlet yeterli miktarda eğitimli asker ve idârî personelden yoksundu. Devleti güçlendirmek için gösterilen son bir çaba, 1873 ve 1877 seneleri arasında idârî yapının başında bulunan Hayrettin Paşa42 zamanında gösterildi. Hayrettin Paşa kamu harcamalarını kısıtlama, vergi toplamadaki haksızlıkları ortadan kaldırma ve diyanet işlerinin yapısında reform gerçekleştirme gibi iktisâdî, sosyal ve kamusal alanlarda ıslahatlar yapmaya çalıştı.43 Hayrettin Paşa’nın reformları siyasal yapıda adaleti hedeflemekte ve kalkınmanın temelini teşkil etmekteydi. Öte yandan o, daha katılımcı ve demokratik bir ortam oluşturmak ve tek kişi otoritesini azaltmak maksadıyla Beyler’in gücünün ulemâ sınıfı ile sınırlandırılması gerektiğini savunmaktaydı.44 Tabii olarak bu sosyo-kültürel, siyâsî ve iktisâdî değişim ve dönüşümün halkın üzerinde etkisi olduğu gibi Tunus’un âlim ve aydınlarının üzerinde de büyük etkisi oldu. İbn Âşûr’un Usûlü’n-nizâmi’l-ictimâ’i fi’l-İslâm gibi siyâsî-sosyal içerikli eserlerini, bazı 39 Mantran, a.g.e., 319-333; Mohamed el-Aziz Ben Achour, “Islam et controle social à Tunis aux XVIIIe et XIXe siècle”, Tunus: la Ville arabe dans l’Islam, ed. Abdelwahab Baudiba-Dominique Chevallier, 1982, 137-149. 40 İbn Ebî Ziyâf, a.g.e., IV, 68-69. 41 İbn Ebî, Ziyâf, a.g.e., IV, 186-26. 42 Çetin, Tunuslu Hayreddin Paşa, Ankara, 1988, 35-89. 43 Çetin, Tunuslu Hayreddin Paşa, Ankara, 1988, 35-89. 44 K. J. Perkins, a.g.e., 61-115; Lapidus, a.g.e, s.172. 22 makale ve risalelerini yazmasının konjonktürel nedenini bu değişim ve reformlar oluşturmuştur. Bu esere bakıldığında İslam ümmetinin siyâsî ve sosyal düzeninde takip edilmesi gereken usûl ve esaslar45 üzerinde durduğu anlaşılır.46 Bu eserle ilgili bilgileri “İbn Âşûr’un Hayatı, İlmi Şahsiyeti ve Eserleri” başlığında vereceğimiz için burada konuyu uzatmayacağız. 3- İlmî Durum XIX. yüzyıl Tunus için ilmi anlamda ne kadar geride olduğunun farkına vardığı bir dönem olmuştur. Çünkü sömürgeci devletler İslam dünyasını bir uçtan bir uca işgal etmişti. Bu işgal aynı zamanda İslam toplumlarını kendi din, dil, itikad, âdet, hüviyet ve kültürlerinden uzaklaştırıp Batı kültürüne adapte etme girişimiydi. Bu vahim durumla karşı karşıya gelinmesinde birçok faktörün rol oynadığını söyleyebiliriz. Meselâ; Müslümanların uzun bir süre boyunca sadece nazari konularla meşgul olmaları, cedel ve tartışmayla vakit geçirmeleri, pratik ilimlere yeterince eğilmemeleri, dînî ve İslâmî ilimlerde taklide düşüp durgunlaşmaları, zamanın ve çağın gerektirdiği yeniliklere ayak uyduramamaları, yeni problemler karşısında içtihat yapmaktan kaçınmaları, insan hak ve özgürlüklerini ihmal etmeleri, İslam dinini çağın şartlarında yorumlayıp anlamaktan çekinmeleri gibi uzayıp giden birçok neden bu faktörlerden bazılarıdır. İşte bu nedenlerden dolayı Müslümanlar hem dini anlamda hem bilimsel anlamda tam bir duraklama dönemi geçirdi.47 Müslümanlar Batı'nın ilim ve fennin karşısında düşmüş olduğu bu mağlup durumdan çıkmak için aydınlar ve âlimler aracılığıyla siyâsî, ictimâî, ilmî, iktisâdî, kültürel ve dînî alanlarda 19. yüzyılın neredeyse tamamında ve 20. yüzyılın ilk yarısında yeni arayışlara girişti. Böylece İslam dünyasını uzunca bir süre meşgul edecek olan ıslahat ve tecdîd hareketi başlamış oldu. Cemâleddin Afgâni, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza Mısır’daki ıslahatçıların başını çekti. Tunus’ta ise Muhammed Tâhir b. Âşûr olmak üzere 45 Siyâsî düzende takip edilecek usul ikiye ayrılmıştır, ilk bölümde; ahlak, adalet, kişilik, birlik gibi konulara, ikinci bölümde; eşitlik, hürriyet, hak-hukuk, kamu malı, İslam hükümeti ve demokrasisi gibi mevzulara yer verilmiştir. (İbn Âşûr, Usûlü’n-Nizâmi’l-İctimâî, s.123-226). 46 İbn Âşûr, Usûlü’n-Nizâmi’l-İctimâî, s.238. 47 Muhammed Habîb İbnu’l-Hoca, Muhammed Tâhir b. Âşûr, Tunus: Dâru’l-Arabiyye li’l-Kitab, 2008, 124-220. 23 Muhammed el-Beşîr Sıfr, Ahmed b. Ebî Ziyâf, Mahmud Kapadu48 gibi önemli ilim, sanat ve edebiyat adamları bu mücadele ve tecdid ruhuna dâhil olmuştur.49 Islahat hareketinin İslam’ın diğer beldelerinde de etkili olduğunu görüyoruz. Cezâyir’den Muhammed Beşîr el-İbrâhimî ve İbn Bâdis; Irak’tan Muhammed Kürd Ali, Mahmud Şükri el-Âlusi; Lübnan’dan Şekip Arslan vb. bu hareketin etkili isimleri arasında sayılabilir.50 Bu aydınlar gazete, dergi, ve kitaplar aracılığı ile Avrupalıların sömürgesine karşı halkı örgütleyip bağımsızlık mücadelesi vermeye çalıştılar. Sömürgecilerin kontrolü ele geçirmek için yaptıkları uygulamalar ve sürgünler bölgede yaşayan İbn Âşûr ve Muhammed el-Beşîr Sıfr gibi İslam âlimlerini ateşledi, yazı ve yayınlarını çoğalttı, dînî ve siyâsî anlamdaki ıslahatlara katılımlarını arttırdı. Onların yayın ve yazıları sayesinde Tunus halkı fikir hareketlerine, ıslahat çabalarına, eğitim kurumlarını yenileyip gözden geçirmeye ve bağımsızlık mücadelelerine önem vermeye başlamış oldu.51 Islahatçıların bu çabaları Tunuslu aydın ve entellektüellerin, Fransız yönetiminin kurduğu baskıcı rejim ve asimile çalışmasının farkına varmalarına ve harekete geçmelerine neden oldu. Osmanlı idaresinde olduğu gibi, modern eğitimli bürokratik elit sınıfın içinden, yeni Tunuslu milli liderler ortaya çıktı. Bunların bir kısmı Fransız okullarında eğitim görmüşlerdi. Diğer bir kısmı da kültürel olarak İslam reformizmi temayüllerine sahipti ve daha ziyade eğitim ve kültürel konulara ağırlık vermekteydi. 1888 senesinde Zeytûne ve Sâdikî Okulu mezunları, Avrupa ve dünyadaki gelişmeleri yorumlamak ve siyasal, ekonomik, edebi konular gündeme getirmek için “el-Hâtıra” isimli haftalık gazete çıkarmaya başladılar. Ayrıca bu elit kesim, Zeytûne eğitimini modern ilimlerle yenilemek üzere 1896 senesinde Haldûniye medresesinin kurulmasına 48 L. Carl Brown, The Tunisia of Ahmad Bey, Princeton, 1974, 50-145. 49 Abdurrahmân er-Râfi’î, Cemâlleddîn el-Afgânî, Bâ’isu Nehdati’ş-Şark, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabiyyi, 1897, 88; İbnu’l-Hoca, a.g.e, 124-220; Bilkâsım el-Ğâlî, Muhammed Tahir b. Âşûr, Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1996, 46. 50 Abdurrezzak b. es-Seb’, el-Emîr ‘Abdu’l-Kâdir el-Cezâirî, Müessesetü Câizeti Abdi’l-Azîz, 2000; İbnu’l-Hoca, a.g.e, 124-220; Ammâr et-Tâlibî, Asâru ibn Bâdîs, Şeriketu’l-Cezâiriyye, I, 1997, 55- 66; Charles Saint-Prot, Hareketu’l-Islâh fi’t-Turâsi’l-İslâmî (Le Tradition İslamique de la Reformé), trc. Üsâme Nebîl, Kâhire, 2006, 19-96. 51 İbnu’l-Hoca, a.g.e, 124-220. 24 ön ayak oldular. Böylece, hem yeniden düzenlenmiş Tunus okulları, hem de Fransız okulları, kendine has yapısıyla “Genç Tunusluları” meydana getirmiş oldu.52 Dolayısıyla diyebiliriz ki, 19.yüzyılın geneline hakim yenilik ve reform yanlısı rüzgarın etkisiyle Genç Tunuslular, bir yandan toplumun modernizasyonu ve çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkarılması, öte yandan Arap kültürü, şiiri, tarihi, coğrafyası, hukuku, dini ve sosyal yapısının korunması ve canlandırılması meselelerini ele aldılar. Genç Tunuslular, hukuk, eğitim ve vakıf idarelerinin yeniden teşkilatlandırılmasını sağlamaya çalıştılar. Bunlar ayrıca modernize edilmiş Kur’an okullarını da kurdular. Buralarda öğrencilere Kur’an, Arapça, Aritmetik, Coğrafya, Tarih ve Fransızca öğretilmekteydi. Ayrıca onlar İslam hukuk sisteminin reforme edilmesi gerektiğini de savunuyorlardı. Çünkü onlar bir taraftan Tunus’un yüzyıllardır sahip olduğu İslam kültürüne sahip çıkılmasını isterken öte yandan şeriat hukukunun günün gerektirdiği şekilde çağdaş hayata uygun olarak revize ve reforme edilmesi gerektiğini savunuyorlardı.53 Genç Tunuslular’dan biraz geri gidersek, Hayrettin Paşa’nın ilmî ıslahatlarıyla ve âlimleri yönetime nasıl dahil ettiğiyle karşılaşırız. Âlimler o dönemde, önde gelen medreselerden mezun olmuş öğretmen ve hâkim konumunda, Sâdıkî Okulu açılana kadar, orta eğitimi ellerinde tutan, halk üzerinde nüfuz sahibi önemli bir sınıftı, bu yüzden Hayrettin Paşa ulemayı zamanla yönetimin ve karar alma mekanizmasının bir parçası haline getirmek istedi. Böylece Hayrettin Paşa, reform olarak ileri sürdüğü tezleri, bu âlimler sayesinde, İslam’ın klasik politik düşüncesiyle destekleyebilecekti. Reformları âlimlerin onaylaması halk tabakasında daha hızlı yankı bulacak ve onları hayata geçirmek daha kolay olacaktı.54 Bu kararla birlikte Beyler, kamu vazifelerine tayin karşılığında ulemanın onayını temin etmekle yükümlü tutulmuş oldular. Böylece âlimler kısmen de olsa siyasete yön veren kimseler haline geldiler.55 Ayrıca, Hayrettin Paşa 1873’te “müdîran reisliğine” (vezir-i ekber) getirildikten sonra 1877’ye kadar olan süre içerisinde Zeytûne Medresesi’nde eğitimi modernleştirme, 52 Fâzıl İbn Âşûr, el-Hareketu’l-Edebiyye ve’l-Fikriyye fî’t-Tûnis, Kahire, 1956, 41-80; Vural, a.g.e., 35-41. 53 Tuğ, a.g.e., s.154; Mahcûbî, a.g.e., s.47; Vural, a.g.e., 41. 54 K. J. Perkins, a.g.e., 61-115; Lapidus, a.g.e, s.172. 55 Lapidus, a.g.e, s.172. 25 Sâdıkî Koleji’ni açma, Osmanlı Devleti ile ilmi alanda bağları kuvvetlendirme gibi eğitim ile ilgili birçok ıslahata da öncülük etti.56 B- İBN ÂŞÛR’UN HAYATI, İLMÎ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ 1- Hayatı Tam adı Muhammed Tâhir b. Muhammed b. Muhammed Tâhir eş-Şâzeli İbn Abdi’l-Kadir İbn Muhammed İbn Âşûr olarak geçer. 1879’da Tunus’ta saygın ve ilmî ehliyete sahip bir aileden dünyaya geldi. Fas asıllı olan ailesi Tunus’ta ikamet etmeye başlamadan önce bir zamanlar Endülüs’e göç etmişti; fakat orada İspanyolların uyguladıkları baskıcı politikalar nedeniyle Tunus’a geri dönerek buraya yerleşme kararı aldılar. Âşûr ailesi Tunus’a yerleştikten sonra burada önemli idârî ve ilmî vazifeler yerine getirmiştir. Dedesi Muhammed Tâhir Tunus valisi Ahmet Paşa tarafından kâdı’l-Kudât olarak tayin edilmiş ve yaklaşık 53 sene bu görevi yapmıştır. Vazifesinde göstermiş olduğu üstün beceri nedeniyle 1861’de Mâliki müftüsü olarak atanmıştır. Hukuk alanında mâhir olan Dede Muhammed Tâhir ilim alanında da mâhir bir kimseydi. Bu yüzden, nahiv ve hukukla ilgili birçok esere şerh, ta’lik ve hâşiye yazmıştır. Meselâ, İbn Hişâm’ın “Katru’n-Nedâ ve Bellü’s-Sadâ” adlı eseri şerh ve haşiye yazdığı eserlerden bir tanesidir. Anne tarafından dedesi Muhammed Bû Attûr ise Tunus’un ilk başbakanı olarak görev yapmıştır.57 İbn Âşûr’un yetişmesinde her iki dedesinin de çok ciddi rolü olmuştur. 1891 yılında hafızlığını tamamladıktan sonra Zeytûne Üniversitesi’nin orta öğretim bölümüne kayıt oldu. Burada zekâsı ve üstün kâbiliyeti ile dikkat çeken İbn Âşûr 1899’da Zeytûne Üniversitesinden mezun oldu. İlmi alanda kendini geliştirerek zamanla bağımsız bir entelektüel, hatta eylemci olmayan (non-activist) bir reformcu haline geldi. Elde ettiği makamlara yansıyan bu reformculuğu nedeniyle hem muhafazakar halkın hem de