T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI YAHUDİ-HIRİSTİYAN MÜNAZARALARINDA İSA ve MESİH TARTIŞMALARI -PARİS, BARSELONA, TORTOSA ÖRNEKLERİ- DOKTORA TEZİ Fatma Seda ŞENGÜL BURSA – 2022 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI YAHUDİ-HIRİSTİYAN MÜNAZARALARINDA İSA ve MESİH TARTIŞMALARI -PARİS, BARSELONA, TORTOSA ÖRNEKLERİ- DOKTORA TEZİ Fatma Seda ŞENGÜL Danışman: Prof. Dr. Muhammet TARAKÇI BURSA - 2022 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Dinler Tarihi Bilim Dalı’nda 711421001 numaralı Fatma Seda ŞENGÜL’ün hazırladığı “Yahudi-Hıristiyan Münazaralarında İsa ve Mesih Tartışmaları -Paris, Barselona, Tortosa Örnekleri- ” konulu Doktora Çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, 03/03/2022 günü 11:00-14:00 saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının …………………………..….. (başarılı / başarısız) olduğuna ……………………………… (oybirliği / oy çokluğu) ile karar verilmiştir. 03/03/2022 Üye Dr. Öğr. Üyesi Süleyman SAYAR Bursa Uludağ Üniversitesi Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Prof. Dr. Muhammet TARAKÇI Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Doç. Dr. Ulvi Murat KILAVUZ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Doç. Dr. Mahmut SALİHOĞLU İstanbul Üniversitesi Üye Doç. Dr. Yasin MERAL Ankara Üniversitesi YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “Yahudi-Hıristiyan Münazaralarında İsa ve Mesih Tartışmaları -Paris, Barselona, Tortosa Örnekleri-” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 03.03.2022 Adı Soyadı : Fatma Seda ŞENGÜL Öğrenci No : 711421001 Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Programı : Dinler Tarihi Statüsü : Yüksek Lisans Doktora iii DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA 03/03/2022 Tez Başlığı / Konusu: Yahudi-Hıristiyan Münazaralarında İsa ve Mesih Tartışmaları -Paris, Barselona, Tortosa Örnekleri- Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 137 sayfalık kısmına ilişkin, 02/02/2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin) aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı %0‘dır. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Fatma Seda ŞENGÜL Öğrenci No: 711421001 Anabilim Dalı: FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ Programı: Dinler Tarihi Statüsü: Y. Lisans Doktora Danışman Prof. Dr. Muhammet TARAKÇI 03.03.2022 iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Fatma Seda ŞENGÜL Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Dinler Tarihi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : x+182 Mezuniyet Tarihi : 03/03/2022 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Muhammet TARAKÇI Yahudi-Hıristiyan Münazaralarında İsa ve Mesih Tartışmaları -Paris, Barselona, Tortosa Örnekleri- Bu çalışmada Orta Çağ’da Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında düzenlenen üç dinî münazaranın Yahudi yazarlar tarafından tutulan kayıtları dikkate alınmıştır. Münazaralardan ilki 1240 yılında Paris’te, ikincisi 1263’te Barselona’da, üçüncüsü ise 1413-1414 yılları arasında Tortosa’da gerçekleştirilmiştir. Söz konusu münazaralar ve kayıtları, Fransa ve İspanya’da yaşayan Yahudiler ve Hıristiyanların sosyal, dinî ve siyasal hayatı bakımından ciddi ipuçları barındırmaktadır. Münazaralardaki Hıristiyan temsilcilerin üçü de Yahudilikten Hıristiyanlığa geçmiş kimselerdir. Yahudi katılımcılar ise dönemin önde gelen Yahudi cemaat liderleri arasından seçilmiştir. Münazaraların üçü de Hıristiyan kesimin talebi üzerine düzenlenmiştir. Hıristiyan konuşmacılar, daha önce Hıristiyanlık için tehlikeli bir kitap olarak görülmesine rağmen, bu tartışmalarda iddialarını haklı çıkarmak için Talmud’u kullanmışlardır. Bilhassa içerisindeki İsa ve Hıristiyanlık/Hıristiyanlar aleyhindeki ifadeler sakıncalı bulunmuştur. Fakat sonraki süreçte Hıristiyanların Talmud’a bakışında radikal bir tavır değişikliği olmuş ve Talmud Hıristiyanlık lehinde bir kaynak olarak kullanılmaya başlanmıştır. Beklenen Mesih’in çoktan gelmiş olduğu iddiası Talmud özelinde delillendirilmeye çalışılmıştır. Bu minvalde çalışma içerisinde münazaralarda yapılan Mesih ve İsa Mesih tartışmaları ağırlıklı olarak ilgili Talmud pasajları üzerinden değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: Dinler Tarihi, Reddiye, Polemik, Münazara, Paris, Barselona, Tortosa, Talmud. v ABSTRACT Name and Surname : Fatma Seda ŞENGÜL University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Philosophy and Religious Sciences Branch : The History of Religions Degree Awarded : PhD Page Number : x+182 Degree Date : 03/03/2022 Supervisor : Prof. Dr. Muhammet TARAKÇI Debates about Jesus and the Messiah in Jewish-Christian Disputations -The Cases of Paris, Barcelona, Tortosa- This study deals with Hebrew records of three religious disputations between Jews and Christians in the Middle Ages. The Paris Disputation took place in 1240, Barcelona in 1263, and Tortosa in 1413-1414. Debate records and documents provide insight into the social, religious, and political lives of Jews and Christians living in France and Spain at that time. All three of the Christian speakers at the debates were converts from Judaism. Jewish representatives were famous community leaders of the time. All three discussions took place at the request of the Christian community. Christian speakers used the Talmud to justify their claims in these debates although it had previously been seen as a dangerous book for Christianity. Especially passages against Jesus and Christians had been considered hazardous. Later, there was a radical change in the attitude of Christians towards the Talmud, and they began to use the Talmud as a source in favor of Christianity. Christian speakers claimed that the expected Messiah had already come, giving passages from the Talmud as proof. Keywords: The History of Religions, Refutation, Polemic, Disputation, Paris, Barcelona, Tortosa, Talmud. vi ÖNSÖZ İnsanlığın başlangıcından itibaren ‘ben’ ile ‘öteki’nin mücadelesi devam etmektedir. Kendi benliğini mutlak gerçeklik/hakikat olarak konumlandıran her birey ya da toplum, kendine benzemeyeni/kendinden olmayanı çoğunlukla tahammülsüzlükle karşılamaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalar, insanları ötekileştirmeye iten faktörlerin çok çeşitli olduğunu bildirmektedir. Söz konusu faktörler arasında en etkili olanı ise şüphesiz din olgusudur. İnsanlık tarihi, mensup oldukları dinî gelenek nedeniyle tehdit olarak görülen insanların ya da grupların hikâyeleriyle doludur. Bir toplumdaki baskın figürler veyahut hâkim yönetimler kendi dinlerinden olmayanı kendi din dünyasına dâhil etmeye çalışmakta, gönüllü olarak razı olmayanı ise sahip olduğu bütün gücü ve mevkiyi kullanarak ‘yola getirmeye’ çalışmaktadır. Hemen her dinî gelenekte düşük ya da yüksek düzeyde bu tavrın izlerine rastlamak mümkündür. Yahudiler ve Hıristiyanlar her ne kadar Hıristiyanlığın doğuşu itibarıyla ortak bir geleneğe sahip olsa da zaman içerisinde bünyesine katılan farklı kültürlerin tesiriyle ayrışmış ve bu iki grup geçmişten günümüze oldukça çalkantılı bir ilişki sarmalının oluşmasına neden olmuştur. Ağırlıklı olarak, güç elde eden Hıristiyan kimliğin ‘ben’i, Yahudileri ‘öteki’leştirmiştir. Söz konusu ötekileştirmenin düzeyinin değişkenlik arz ettiğini söylemek mümkündür. Bazı dönemlerde karşısındakini eksik/kusurlu görmekle birlikte, onun varlığı kabul edilmiş ve belli ölçülerde farklılığını sürdürmesine müsaade edilmiştir. Bazen de bir tehdit olarak algılanmış ve bu tehdit ortadan kaldırılıncaya kadar onunla mücadele edilmiştir. Öteki ile olan ilişki zamana ve şartlara bağlı olarak sürekli güncellenmiş ve yeni zeminler üzerinde yeniden inşa edilmiştir. Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinin yaklaşık iki asırlık bir zaman dilimine ışık tutmak ve meseleyi Yahudi reddiyeleri üzerinden ortaya koymak amacıyla yola çıkılan bu çalışmanın birinci bölümünde, münazaraların yaşandığı sürecin sınırları dikkate alınarak Yahudi-Hıristiyan ilişkileri tarihine değinilmiştir. Bu ilişkilerin doğal sonuçları ve reaksiyonlarından biri olan reddiye kültürü ve çalışmada bahsi geçen münazaralar hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Söz konusu münazaralar, kendi yaşandıkları zaman ve mekânı aşıp geniş kitlelere ulaşarak reddiye literatüründe kendilerine yer bulmuşlardır. Münazaraların en önemli ortak noktalarından biri tartışmaların büyük çoğunlukla Talmud pasajları üzerinden yürütülmesidir. Bu çerçevede, ikinci bölümde hemen her dönemde cazibesini koruyan ve koruyacak olan İsa Mesih hakkındaki Yahudi-Hıristiyan tartışmalarına yine Talmud zemininde yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise münazaralarda Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında yaşanan Mesih’e yönelik tartışmalar Talmud ekseninde incelenmiştir. Bu çalışmada pek çok kıymetli insanın emeği ve desteği bulunmaktadır ve kendilerine olan şükran duygularımı layığıyla sunmak benim için oldukça zor olacaktır. Öncelikle 2013 yılı Aralık ayında kendisiyle tanıştığım andan itibaren sorularımı cevapsız ve sorunlarımı çözümsüz bırakmayan kıymetli danışmanım Prof. Dr. vii Muhammet Tarakçı hocama teşekkür etmeliyim. Karşıma çıkan her engelde, sakin tavrıyla bana yol göstermiştir. Tezim özelinde ise sınırsız kaynak erişim imkânı sağlamış, akademik bir çalışma hazırlama noktasında eski-yeni bütün birikim ve tecrübelerini sabırla benimle paylaşmış ve yazdığım her bir satırı itinayla okuyup değerlendirmiştir. Kendisine müteşekkirim. İkinci teşekkürüm lisans hayatımda elimizden tutan, binbir meşakketle öğrendiği İbrani dilini sabırla öğreten, öğrendiği her bilgiyi tereddütsüz paylaşan, tezim için gerekli olan klâsik ve ikincil kaynakları edinmem hususunda bana her türlü desteği veren Doç. Dr. Yasin Meral hocamadır. Üçüncü olarak Yüksek Lisanstaki ilk danışman hocama, hocalarımın da hocası olan Prof. Dr. Mehmet Katar’a manevi desteğini hiçbir zaman esirgemediği için teşekkür etmek isterim. Tez izleme komitemizde yer alan değerli Dr. Öğr. Üyesi Süleyman Sayar ve Doç. Dr. Ulvi Murat Kılavuz hocalarıma hem tez sürecindeki anlayışları hem de tezime yaptıkları değerli katkı ve önerileri için müteşekkirim. Tez savunma jürimize katılarak çalışmamın zenginleşmesi için farklı bakış açıları sunan ve tezi desteklemek adına konuya ilişkin değerlendirmelerini paylaşarak metni iyileştirmemi sağlayan kıymetli hocalarım Doç. Dr. Mahmut Salihoğlu ve Doç. Dr. Yasin Meral hocama çok teşekkür ediyorum. Dinler Tarihi kürsüsündeki değerli hocalarım Prof. Dr. Ahmet Güç ve Prof. Dr. Bülent Şenay’a doktora dönemim süresince kendilerinden aldığım ders ve rehberlik için teşekkürlerimi sunuyorum. Tez çalışmamı okuyarak önerilerde bulunan ve bu süreçte her daim varlıklarını ve desteklerini hissetiren Arş. Gör. Nursema Kocakaplan, Arş. Gör. Merve Yavuz ve Arş. Gör. Sema Çevirici nezdinde fakültedeki çalışma arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum. Tezimi itinayla okuyarak katkı sağlayan ve çalışmalarından ziyadesiyle istifade ettiğim Büşra Şahin’e müteşekkirim. Pek kıymetli anne ve babama hayat yolculuğumdaki her türlü özverileri ve katkıları için çok teşekkür ediyorum. Son olarak bir eş ve aynı yola revan olmuş bir yolcu olarak hem benim hem de yaptığım çalışma için beklenenin ötesinde bir çaba sarf edip desteğini hiçbir zaman esirgemeyen eşim Mahmud Sami Şengül’e çok teşekkür ediyorum. viii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................ i YEMİN METNİ .......................................................................................................... ii DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ......................................................... iii ÖZET .......................................................................................................................... iv ABSTRACT ................................................................................................................ v ÖNSÖZ ....................................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ viii KISALTMALAR ........................................................................................................ x GİRİŞ KONU, KAPSAM VE KAYNAK A) Araştırmanın Konusu, Amacı ve Önemi ............................................................. 1 B) Araştırmanın Metodolojisi, Kapsamı ve Sınırları ............................................... 2 C) Araştırmanın Kaynakları ve Literatür Değerlendirmesi ...................................... 4 BİRİNCİ BÖLÜM: YAHUDİ-HIRİSTİYAN İLİŞKİLERİ VE REDDİYE GELENEĞİNDE MÜNAZARALAR A) Yahudi-Hıristiyan İlişkileri ............................................................................... 10 1) İspanya ........................................................................................................... 12 2) Fransa ............................................................................................................. 15 B) Hıristiyanlık Karşıtı Yahudi Reddiye Geleneği ve Münazaralar (Vikuah) ....... 17 1) Yahudi Reddiye Literatürü ............................................................................. 18 2) Yahudi-Hıristiyan Münazaraları .................................................................... 24 a) Paris Münazarası (Vikuah Rabbenu Yehiel mi-Paris) ............................... 26 b) Barselona Münazarası (Vikuah ha-Ramban) ............................................. 31 c) Tortosa Münazarası (Vikuah Tortosa) ....................................................... 37 C) Yahudilerin Talmud’a Yaklaşımı ...................................................................... 43 D) Hıristiyanların Talmud’a Yaklaşımı ................................................................. 46 ix İKİNCİ BÖLÜM: İSA TARTIŞMALARI A) Talmud’da İsa için Kullanılan Unvanlar ve İsa’nın Ebeveyni.......................... 55 B) İsa’nın Büyücülüğü Meselesi ............................................................................ 73 C) İsa’nın Yargılanması ve İnfazı .......................................................................... 82 D) Ölüm Sonrası İsa: İsa Göklerde mi yoksa Cehennemde mi? ............................ 90 E) İsa’nın Havarileri ve Takipçileri ........................................................................ 96 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MESİH TARTIŞMALARI A) Mesih Kime, Neden Gönderilecek? ................................................................ 106 B) Mesih’in Doğası: İnsan mı Tanrı mı? .............................................................. 109 C) Mesih’in Geliş Vakti ....................................................................................... 119 1) Mesih’in Geliş Vaktinin Hesaplanması ....................................................... 121 2) Mesih’in Geliş Vaktine İlişkin Peygamber Eliyahu’nun Verdiği Haberler . 126 a) “Dünyanın Ömrü Altı Bin Yıldır. Mesih Son İki Bin Yılda Gelecektir” . 128 b) “Dünyanın Ömrü 85 Jübileden Az Değildir. Mesih Son Jübilede Gelecektir” ............................................................................................... 131 3) Daniel Kitabında Mesih’in Geliş Vakti ....................................................... 133 a) Yetmiş Haftalık Süre ................................................................................ 134 b) Daniel’e Verilen Müjde (Daniel 12:11-12) .............................................. 138 D) Mabed’in Yıkılışı ............................................................................................ 139 E) Mesih’in Doğmuş Olduğu İddiası ................................................................... 146 F) Şilo Pasajı ........................................................................................................ 153 G) Mesih’in Gelişiyle Gerçekleşen ve Gerçekleşmeyen Vaatler ......................... 157 SONUÇ ve DEĞERLENDİRME .......................................................................... 163 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 171 x KISALTMALAR ben/ibn : Oğlu Bk. : Bakınız çev. : Çeviren d. : Doğum tarihi ed. : Editör İLTED : İlahiyat Tetkikleri Dergisi İSTEM : İslâm San‘at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi JETS : Journal of the Evangelical Theological Society ö. : Ölüm tarihi TİDSAD : Türk & İslâm Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi TDV : Türkiye Diyanet Vakfı vb. : Ve benzeri vd. : Ve devamı Vol. : Volume y.y. : Yüzyıl 1 GİRİŞ KONU, KAPSAM VE KAYNAK A) Araştırmanın Konusu, Amacı ve Önemi Orta Çağ’da Yahudi ve Hıristiyanlar arasında düzenlenen dinî münazaralardan İbranice kaydı günümüze kadar ulaşabilen yalnızca üç tartışma vardır. Bu münazaralardan ilki 1240 yılında Paris’te, ikincisi 1263’te Barselona’da, üçüncüsü ise 1413-1414 yıllarında Tortosa’da yapılan münazaralardır.1 Bu münazaralar farklı yerlerde (Fransa, İspanya) ve farklı zamanlarda (1200-1500) yapılmış olmakla birlikte, Yahudi-Hıristiyan ilişkileri açısından yansımaları günümüze kadar devam etmiştir. 1096 yılındaki ilk Haçlı Seferi ile birlikte Hıristiyanların Yahudilere karşı tutumu giderek olumsuz yönde değişmiş ve daha sonrasında yaşananların da tesiriyle 1400’lerin sonuna doğru Yahudiler Avrupa’nın pek çok yerinden sürülmüşlerdir. Bu hareketliliğin en yoğun noktalarından olan Fransa ve İspanya’da düzenlenen münazaralar bu süreçte yaşananların anlaşılabilmesi için önemli kodlar içermekte ve Yahudi-Hıristiyan münazara ve reddiye geleneğinde önem arz etmektedir. Zira bu iki bölgede Avrupa’nın diğer ülkelerinden daha değişken, inişli-çıkışlı bir ilişki sarmalıyla karşılaşılmış ve bu ilişkilerin dinî dönüşüm, zorunlu vaftiz ve toplu sürgün gibi birtakım tesirleri diğer bölgelerdeki bazı yerel baskılara göre daha ciddi boyutlara ulaşmıştır.2 Bu çalışma; Yahudi-Hıristiyan reddiye geleneğinde önemli bir yeri olan münazara kayıtlarındaki (Yahudi yazarların kayıtları) Mesih ve İsa hakkındaki tartışmaları, tartışmaların içerdiği literatüre ya da dinî geleneğe ilişkin argümanları bilhassa Yahudilere ait metinler (Talmud ve Midraşlar) üzerinden/birincil kaynaklardan ele almayı amaçlamaktadır. 1 Hyam Maccoby, Judaism on Trial: Jewish-Christian Disputations in the Middle Ages (Portland: Littman Library of Jewish Civilization, 1993), 11. 2 Edward Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, çev. Nevfel Akyar - Talha Fortacı (Ankara: Eskiyeni Yayınları, 2020), 166, 167; Lütfi Şeyban, Mudejares & Sefarades (İstanbul: İz Yayıncılık, 2007), 127-156; Hanne Trautner-Kromann, Shield and Sword: Jewish Polemics Against Christianity and the Christians in France and Spain from 1100-1500 (Tübingen: Mohr Siebeck, 1993), 4. 2 B) Araştırmanın Metodolojisi, Kapsamı ve Sınırları Sosyal Bilimler alanında yapılan araştırmalarda incelenen olay ve olgular kendi bağlamları içinde anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu çaba içerisinde Fen Bilimleri’ndeki gibi genelleme yapma, açıklama ve katı kurallar tesis etme gayeleri bulunmamaktadır. Olay ve olguların derinlemesine ve detaylı bir incelemesi yapılırken çoklu gerçekliklere ve çeşitli bakış açılarına izin veren nitel araştırma yöntemlerine müracaat edilmektedir.3 Çalışmamızda da bu araştırma yöntemlerinden faydalanılmıştır. Birinci bölümde kuramsal bir çerçevenin oluşturulması için gerekli olan ön bilgiler konu sınırları dâhilinde belirlenmiş; tarihsel ve karşılaştırmalı metodlar kullanılarak betimleyici bir usûlle sunulmuştur. Bu doğrultuda, ele alınacak konuların arka planının anlaşılması amacıyla, bilhassa münazaraların yapıldığı coğrafya ve tarihler esas alınarak Yahudi-Hıristiyan ilişkilerine dair tasvirî bir tablo oluşturulmuştur. Böylece tartışmaların zeminine, tarafların ayrışma nedenlerine ve münazara esnasında sunulan argümanlara ve sonrasında karşılaşılan tutumlara ışık tutulmuştur. Münazaraların yaşandığı ortamlardaki hâkim hava genellikle gerilimli olduğu ve ilişkilerin bozulduğu süreçlerden beslendiği için, daha ziyade yaşanan çatışmalara odaklı bir çerçeve çizilmiş ve Yahudi-Hıristiyan ilişkilerindeki durağan dönemler kapsam dışı bırakılmıştır. Akabinde Yahudi-Hıristiyan geleneğinde köklü bir geçmişe sahip olan reddiye literatürü hakkında bilgiler verilmiştir. Bu kısımda, çalışmanın aslî unsuru Yahudi kayıtları ve münazaraları olduğu için, ağırlıklı olarak Yahudi reddiye geleneğinden bahsedilmiştir. Hıristiyanların reddiye geleneği ise konunun sınırları dışında bırakılmış; ancak gerekli görülen durumlarda genel hatlarıyla incelenmiş ve yer yer karşılaştırmalar yapılmıştır. Bir sonraki adımda, tezi sınırlandırdığımız Paris, Barselona ve Tortosa Münazaraları ve bu münazaraların kayıtları hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Münazara dönemlerini ve kayıtların içeriklerini analiz ettiğimizde, münazaralardaki ortak referans kaynağının ağırlıklı olarak Talmud olduğunu ve Talmud’a yönelik yaklaşımların münazaranın tertibinde ve içerikte belirleyici olduğunu tespit ettik. Bundan hareketle hem Yahudi hem de Hıristiyan gelenekte Talmud’un konumu hususunda bazı bilgilerin verilmesi gereği ortaya çıktı. Bilhassa Hıristiyanların 3 Ali Yıldırım - Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (Ankara: Seçkin Yayınevi, 2016), 31. 3 Talmud’a yaklaşımında radikal değişimler yaşanmış ve bu kırılmalar doğrudan münazaralara yansımış, hatta münazara sonrasındaki ilişkilere de birtakım tesirleri olmuştur. Bundan dolayı ilgili kısımda Hıristiyanların Talmud’a bakışı üzerinde detaylı olarak durulmuştur. Çalışmamızın ana gövdesini oluşturan ikinci ve üçüncü bölümde ise nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi ve içerik analizi yöntemleri kullanılmıştır. Doküman analizi, araştırılmak istenen olgu ve olaylara ilişkin yazılı belge/kayıtları ayrıntılı ve sistematik olarak incelemeyi hedeflemektedir.4 Bu yöntem uygulanırken öncelikle hangi dokümanların inceleneceğini belirleyen bir kriter ihdas edilmekte ve kritere uygun dokümanlara ulaşılmaktadır. Elde edilen dokümanların orjinalliği kontrol edildikten sonra, dokümanlar okunup analiz edilmekte ve analiz aşamasından elde edilen bulgularla temel analiz alanları belirlenmektedir.5 Bu metodun işleyişi gereği çalışmamızda öncelikle araştırmaya konu edilecek dokümanlar için bir ölçüt belirlenmiş ve Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında Orta Çağ’da gerçekleşen münazaralar arasında yalnızca İbranice orijinal kayıtları günümüze ulaşanlar tespit edilmiştir. Bunlar Paris, Barselona ve Tortosa Münazaralarıdır. İkinci aşamada münazaraların İbranice edisyonlarına ulaşılmış ve içlerinden orijinal ve muteber kabul edilen nüshalar tespit edilmiştir. Kayıtlar okunarak temel analiz kategorileri oluşturulmuştur. Bu aşamada, Yahudiler ile Hıristiyanlar arasındaki temel ayrışma noktalarından olan Mesih anlayışı ve İsa hakkındaki tartışmaların münazaralarda ortak ve ağırlıklı olarak işlendiği görüldüğü için bu iki mesele çalışmamızın ana temaları olarak belirlenmiştir. Ayrıca mezkûr tartışmaların çoğunlukla Talmud ekseninde yapıldığı gözlenmiştir. Dolayısıyla araştırmamızdaki bölümleme tercihi bu kategoriler üzerine inşa edilmiştir. Sonraki aşamada çalışmamızda kullanılacak ikinci araştırma yöntemi olan içerik analizinden yararlanılmıştır. İçerik analizinde daha önce yapılmış olan analiz işlemi derinleştirilir ve olay ve olgular arasında tematik analiz kategorileri oluşturulur. Belirlenen temalar içerisinde ilgili veriler kodlanarak anlamlı bir bütüne ulaşılır. Bu aşamada ortaya çıkan 4 Yıldırım - Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 189; Bilgen Kıral, “Nitel Bir Veri Analizi Yöntemi Olarak Doküman Analizi”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 15 (2020), 173. 5 Kıral, “Nitel Bir Veri Analizi Yöntemi Olarak Doküman Analizi”, 181. 4 bulgular yorumlanır ve sonuçlar çıkarılır.6 Bu minvalde, çalışmamızın gövdesini oluşturan İsa ve Mesih Tartışmaları kategorilerinde münazaralarda konuya ilişkin yapılan tartışmalar işlenip tematik kategoriler geliştirilmiş ve eldeki veriler kodlanarak kendi içerisinde bir bütünlüğe sahip bölümler oluşturulmuştur. Her bir tematik kategoriye ait bulgular tahlil ve tenkit edilmiş ve ulaşılan sonuçlar açıklanmıştır. Zikredilen metodlar çerçevesinde ikinci bölümde, Talmud’da İsa ile ilişkilendirilen pasajlar özelinde münazaralardaki tartışmalar ele alınmıştır. Bu tartışmalar sınırlı miktarda Tanah; buna mukabil ağırlıklı olarak Talmud ve Midraşlar üzerinden yürütülmüştür. İşlenen konular, münazaralardaki hâkim tavır nedeniyle, Talmud’daki İsa ile Hıristiyanların İsa’sının kastedilip kastedilmediği çerçevesinde yoğunlaşmıştır. Bu tartışmalara girilmeden önce, her iki geleneğin konuya ilişkin referansları ve meseleye yaklaşımı öncelikli olarak verilmiştir. Akabinde çoğunlukla Hıristiyan temsilcinin argümanı/iddiası ve Yahudi kesimin bu iddiaya karşı yaptığı savunması ele alınmış; iddia ve cevapların doğruluk (referans kaynağı vs.) ve tutarlılık durumları yardımcı kaynaklara yapılan müracaatla irdelenmeye çalışılmıştır. Ele alınan konulara ilişkin önceki araştırmacıların tespitleri aktarılmış ve varsa yeni açıklama ve önerilerde bulunulmuştur. Bu bölümde Talmud’da İsa adıyla geçen pasajların tamamı değil, yalnızca münazaralarda gündeme getirilen pasajlar ve ilgili tartışma konuları işlenmiştir. Fakat ihtiyaç hissedilen yerlerde, argümanı desteklemek/çürütmek için, münazaraların dışında kalan Talmud’daki İsa pasajlarına da kısaca değinilmiştir. Üçüncü bölümde aynı metod sürdürülmüş ve münazaralarda geçen Mesih hakkındaki tartışmalar ele alınmıştır. Bu bölümde Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinde sıklıkla gündeme getirilen Mesih’in beşerî ya da ilâhî doğası tartışması, Mesih’in gelip gelmemiş olması meselesi, geliş vaktine ilişkin Tanah ya da Talmud’a dayandırılan tahminlerle münazaralarda geçen iddia ve tartışmalar ayrıntılı olarak işlenmiştir. C) Araştırmanın Kaynakları ve Literatür Değerlendirmesi Araştırmada münazaraların Yahudi yazarlar tarafından tutulan İbranice kayıtları birincil kaynak hükmündedir. Buna ek olarak İbranice kayıtların esas alındığı İngilizce ve Türkçe çevirilerden de yararlanılmıştır. 6 Fatma Nevra Seggie - Yasemin Bayyurt (ed.), Nitel Araştırma: Yöntem, Teknik, Analiz ve Yaklaşımları (Ankara: Anı Yayıncılık, 2017), 242-252. 5 Paris’te yapılan dinî münazaraya ilişkin 1873 tarihli Grunbaum’un İbranice kaydı aslî kaynak olarak kullanılmıştır.7 Yardımcı kaynak mahiyetinde ikinci bir İbranice edisyon8 ve tartışma metninin İngilizce çevirisi olarak John Friedman’ın eserinden yararlanılmıştır.9 Friedman’ın çevirisi İbranice metindeki anlaşılması zor kısımlarda yardımcı olmanın yanı sıra, münazara içerisinde Tevrat’tan ve Talmud’dan yapılan alıntılara ve onların açık künyelerine dipnotlarda yer vermesi sebebiyle, araştırmamızı kolaylaştırmıştır. Çünkü Grunbaum’un İbranice nüshasında ilgili yerlerde hem söz konusu atfın tamamı bulunmamakta hem de atıfların künyeleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmemektedir. İbranice metinde sıklıkla Talmud’un orijinal Aramice ifadelerine yer verildiğinden, bu pasajların tespitinde ve anlaşılmasında da İngilizce metin faydalı olmuştur. Bundan başka, metinde verilen ve sözlüklerde karşılığı bulunamayan bazı kısaltmalarda öncelikle diğer İbranice edisyondan ve akabinde İngilizce metinden istifade edilmiştir. Buna örnek sadedinde Grunbaum nüshasında metinde daha önce kullanılmış olan bazı ifadeler, ikinci ve sonraki geçtiği yerlerde ilk harfleri kullanılarak kısaltılmıştır. Örneğin sekizinci sayfada geçen על שפיכת דמים (kan dökme) ifadesi dokuzuncu sayfada yalnızca kelimelerin ilk harflerini kullanmak suretiyle (עש"ד) kısaltılarak verilmiştir. Diğer İbranice edisyonda ise kısaltmalar nadiren tercih edilmiş ve ifadeler çoğunlukla açıkça yazılmıştır. Tercih edilen bu tarz sayesinde metin daha rahat anlaşılır hâle gelmiştir. Barselona Münazarası için öncelikli olarak, Moşe ben Nahman’a ait İbranice kayıt esas alınarak, Büşra Şahin tarafından titizlikle hazırlanan Türkçe çeviriye10 müracaat edilmiş ve akabinde Chavel’in münazaraya ilişkin İbranice edisyonu11 ve İngilizce çevirisinden12 faydalanılmıştır. Bunlara ilave olarak bu konudaki uzmanlıkları alanın araştırmacıları tarafından teyit edilmiş olan bazı akademisyenlerin çalışmalarından da faydalanılmıştır. Hyam Maccoby ve Cecil Roth’un çalışmaları 7 Samuel Grunbaum (ed.), Vikuah Rabbenu Yehiel mi-Paris (Thorn: C. Dombrowski, 1873). 8 Yehiel ben Yosef, Vikuah Rabbenu Yehiel mi-Paris (Lvov, 1928). 9 John Friedman vd., The Trial of the Talmud: Paris, 1240 (Toronto: PIMS, 2012). 10 Moşe ben Nahman, “Barselona Münazarası”, çev. Büşra Şahin, Oksident 1/2 (2019), 237-272. 11 Nachmanides, Kitvey Rabbenu Moşe ben Nahman, thk. Charles B. Chavel (Kudüs: Mosad Rav Kok, 1963), 302-320. 12 Nachmanides, Writings of The Ramban, çev. Rabbi Charles B. Chavel (New York: Shilo Publishing House, 2009). 6 öncelikli olarak istifade edilen kaynaklardandır. Bilhassa her üç münazaranın İngilizce çevirisini ve belli ölçülerde analizini içerdiği için, Hyam Maccoby’nin eserine sıklıkla müracaat edilmiştir. Tortosa Münazarası için Şlomo ibn Virga’nın eserindeki İbranice kayıt birincil kaynak olarak tercih edilmiştir.13 Yardımcı kaynak olarak ise İbranice münazara kaydının Maccoby’nin eserindeki İngilizce çevirisinden faydalanılmıştır.14 Çalışmada belirlenen usûl gereği Paris ve Tortosa Münazaraları referans gösterilirken aynı dipnot içerisinde hem İbranice asıl metne hem de ilgili yerin İngilizce çevirideki karşılığına; Barselona Münazarası için ise öncelikle Türkçe çeviriye ve akabinde İbranice kayıttaki sayfa bilgisine gönderme yapılmıştır. Çalışma içerisinde Yahudi-Hıristiyan ilişkileri tarihine Yahudi perspektifi açısından yaklaşılacağı için münazaraların Hıristiyanlar tarafından tutulmuş olan Latince kayıtları ikinci planda bırakılmıştır. İhtiyaç hissedilen bahislerde, bilhassa Yahudi temsilcilerin kayıtlarının yanlılığı ya da güvenilir olup olmadığı veyahut ilgili tartışmanın yapılıp yapılmadığı noktasında şüpheye düşülen kısımlarda, Latince kayıtların İngilizce çevirilerine müracaat edilmiş ve elde edilen veriler ilgili yerde okuyucuyla paylaşılarak karşılaştırmalar yapılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde ikincil kaynak niteliğinde büyük ölçüde Peter Schäfer’in çalışmasından istifade edilmiştir. Schäfer eserinde İsa ile ilişkilendirilen Talmud pasajlarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Bu hususta geçmişten günümüze gelen iddialar, onların tutarlılık dereceleri bilimsel olarak masaya yatırılmaktadır. Ayrıca pasajlar arasında Kudüs ve Babil Talmudu üzerinden karşılaştırmalar yapılmakta ve bilhassa Talmud edisyonlarındaki (sansür gibi sebeplere bağlı) farklılıklara değinilmektedir. İkinci bölümde ayrıca, pek çok Apokrif İncili Türkçeye çevirerek Dinler Tarihi alanına katkıda bulunan Ekrem Sarıkçıoğlu’nun eserinden ziyadesiyle istifade edilmiştir.15 Üçüncü bölümde ilmî bir titizlik ve disiplinle çok sayıda klâsik kaynağa doğrudan müracaat edilerek hazırlanmış olan Yasin Meral’in iki çalışmasına sıklıkla 13 Şlomo ibn Virga, Şevet Yehuda (Kudüs: Bne Issakhar Institute, 1991). 14 Maccoby, Judaism on Trial. 15 Ekrem Sarıkçıoğlu, Diğer İnciller (Apokrif İnciller) (Isparta: Fakülte Kitabevi, 2016). 7 başvurulmuş ve eserlerinden istifade edilmiştir.16 Münazaralarda kullanılan bazı Talmud pasajlarının anlaşılması ve çeviri metinlerin teyit edilmesi ve desteklenmesinde bu eserlerin katkısı fazladır. Araştırmamız esnasında sıklıkla Talmud pasajlarına değinilmiştir. Bu konuda erişim kolaylığı ve muhteva kalitesi dolayısıyla Sefaria17 sitesindeki çevrimiçi Talmud külliyatından ve Midraşlardan yararlanılmıştır. Bu site Talmud’un İbranice ve İngilizce çevirilerini, sözlük ve yorum desteğiyle ilgililere sunmaktadır. Dipnotlarda künyesi verilen bütün Talmud ve Midraş referansları bu sitedeki düzene göre yazılmıştır. Çalışmamıza başlarken araştırma konumuza yönelik Türkçe çalışmaların kısıtlı olduğu tespit edilmişti. Fakat doktora çalışmalarının tamamlanma süreçleri düşünüldüğünde, geçen zaman zarfında konu ile doğrudan/dolaylı ilgili olan bazı eserler yayınlanmıştır. Kendilerinden istifade ettiğimiz bu çalışmaları zikretmenin yerinde olacağını düşündük. Seda Özmen’in hazırlamış olduğu “Orta Çağ Yahudi Karşıtlığına Bir Örnek Olarak Talmud’un Yargılanması ve Yakılması”18 başlıklı çalışma, Paris Münazarası özelinde Talmud’un yargılanma ve yakılma sürecini işlemektedir. Bu makalede ele alınan Paris Münazarası, Talmud’a yönelik Hıristiyan yaklaşımı ve yaşanan sürece ilişkin meseleler çalışmamızın birinci bölümünde yer verilen başlık ( B) 2) a) Paris Münazarası [Vikuah Rabbenu Yehiel mi-Paris]) ile pek çok açıdan benzeşmektedir. Çalışmamız içerisinde ikinci bölümde ayrıntılı olarak işlenen Talmud’daki İsa’ya dair tartışmalar ise makalede 452-455 sayfaları arasında oldukça kısa bir şekilde yer almaktadır. Tartışmalar, münazaranın Yahudi kaydının İngilizce çevirisi ve münazaraya dair diğer Latince belgelerin İngilizce çevirileri esas alınarak okuyucuya sunulmaktadır. Makale birkaç tespit dışında tartışmadaki iddia ve itirazların (İsa aleyhine) mahiyetine ilişkin izahlar/çıkarımlar barındırmamaktadır. Çünkü konusu ve sınırları gereği makalede böyle bir ihtiyaç hissedilmemiştir. Yazarın asıl gayesi öünazarada Talmud’a sunulan itirazları (yalnızca İsa ile ilgili olanları değil, tamamını), Yahudi temsilcilerin 16 Yasin Meral, Yahudilerin Ahir Zamanı (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2019); Yasin Meral, Yahudi Dinî Literatüründe Mesih, Deccal ve Gog-Magog (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2019). 17 https://www.sefaria.org/texts (Erişim tarihi: 17.08.2021). Rabbi Adin Even-Israel Steinsaltz’a ait 42 ciltlik Talmud metninin tamamı bu siteyle birlikte dijital ortama aktarılmıştır. 18 Seda Özmen, “Orta Çağ Yahudi Karşıtlığına Bir Örnek Olarak Talmud’un Yargılanması ve Yakılması”, 19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi 2/2 (2021), 432-461. https://www.sefaria.org/texts 8 cevaplarını aktarmak ve Talmud’un yakılmasına sürükleyen süreci gözler önüne sermektir. Kenan Has ve Arzu Cebe’nin hazırlamış olduğu “Talmud Geleneğinde İsa’nın İz Düşümleri”19 başlıklı çalışmada, Talmud’da İsa ile ilişkilendirilen pasajların Türkçe çevirilerine ve bir kısmının analizine yer verilmektedir. Bu çalışma, İsa hakkındaki Talmud pasajlarının İbranice metni ve birebir Türkçe karşılıklarının bir arada sunulması açısından alana önemli bir katkı sağlamaktadır. Söz konusu çalışmanın tarzı ve içeriğini, ikinci bölümümüzden ayıran bazı hususlar vardır. Öncelikle Has ve Cebe, çalışmalarında Talmud’da yer alan İsa pasajlarını ele almıştır. Bununla birlikte, bizim çalışmamız münazara özelinde Talmud’da İsa’yı (Hıristiyan iddiaları ve Yahudi karşılıkları açısından) işlediğinden, çalışmamızda Talmud’da yer alan bütün pasajlara değinilmemiştir. Bu bakımdan Talmud’da İsa portresinin tamamını görebilmek açısından Has ve Cebe’nin çalışmasından istifade edilebilir. Diğer bir husus, çalışmamız içerisinde Talmud’daki İsa’ya ilişkin bilgilerin İnciller ve Apokriflere müracaat edilerek irdelenmiş olmasıdır. Has ve Cebe ise özet bölümünde belirttikleri şekilde daha çok Talmud pasajlarına ve Talmud’un İsa konusunda kaynaklık teşkil edip etmeyeceğine odaklanmıştır. Zafer Duygu’nun “İsa, Pavlus, İnciller”20 adlı çalışmasında İsa’nın Hıristiyan kaynakları dışındaki varlığını göstermek amacıyla Talmud mercek altına alınmış ve Has ile Cebe’nin çalışmasında olduğu gibi Talmud’daki İsa pasajlarına (kısa özet hâlinde) eserin bir bölümünde yer verilmiştir. Bu çalışma da, İsa için çizilen tablo ve başvurulan kaynakların zenginliği ve çeşitliliği açısından İsa araştırmalarına katkı sağlamaktadır. Talmud’daki İsa’ya ilişkin bu eserde görülen tek eksiklik doğrudan Talmud künyelerine yer verilmeyişidir. Talmud pasajlarının kısa özetleri, ikincil kaynaklar üzerinden ya da yanlarına parantez içinde yalnızca (Talmud) yazılarak bırakılmıştır. Bununla birlikte geniş hacimli (735 sayfa) olan bu eserde söz konusu kısmın oldukça sınırlı (104-114 arası/10 sayfa) olduğu dikkate alınırsa yazarın doğrudan Talmud’a müracaat etmeyiş nedeni anlaşılabilirdir. Buna ilave olarak eserde Has ve Cebe’nin çalışmasında olduğu gibi Talmud’daki İsa’nın Apokrif külliyattaki İsa ile ilişkisi aynı bahiste kurulmamış, 19 Kenan Has - Arzu Cebe, “Talmud Geleneğinde İsa’nın İz Düşümleri”, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/24 (2020), 239-259. 20 Zafer Duygu, İsa, Pavlus, İnciller (İstanbul: Düşün Yayıncılık, 2018). 9 Apokrif İncillere başka bir bölümde ‘Apokrif İncillerde İsa’ başlığı ile yer verilerek okuyucuya sunulmuştur. Dolayısıyla Talmud’daki İsa ile Kanonik ve Apokrif İncillerdeki İsa karşılaştırması bakımından çalışmamızın tarzı ve iddiası Duygu’nun eserinden farklıdır. Araştırma esnasında birtakım zorluklarla karşılaşılmıştır. Talmud’a olan başvurunun sıklığı bu zorluklardan en önemlisi olarak zikredilebilir. Talmud’un derleniş ve nihai haline getiriliş süreci çok uzun yılları kapsamaktadır. Bazı tartışma konularında Talmud’daki ilgili pasajın yazıldığı tarihlerin bilinmesi önem arz etmektedir. Metne sonradan eklendiği/çıkarıldığı düşünülen ifadeler tarafların haklılık durumunu belirlemede oldukça önemlidir. Fakat bazı durumlarda bu imkândan mahrum kalınmıştır. Zira bütün Talmud edisyonlarının tespiti ve satır satır kontrolü bir doktora çalışmasının süresi ve sınırları açısından mümkün görünmemektedir. Kanaatimizce bu tarz bir çalışmayı, geçmişten günümüze bütün Talmud edisyonlarının dijital ortamlara aktarılabildiği bir dönem ve ortamda yapmak mümkün olacaktır. Talmud’a müracaat konusunda karşılaşılan diğer bir zorluk, ağır dili ve İbranice-Aramice karışımı bir metin olmasından kaynaklanmıştır. İngilizce çeviri desteğiyle dahi anlamakta zorlanılan bazı ifadelerle karşılaşılmıştır. 10 BİRİNCİ BÖLÜM: YAHUDİ-HIRİSTİYAN İLİŞKİLERİ VE REDDİYE GELENEĞİNDE MÜNAZARALAR A) Yahudi-Hıristiyan İlişkileri Hıristiyanlık ile Yahudilik arasındaki temel teolojik farklılıklardan biri Mesih hususunda ortaya çıkmaktadır. Yahudilere göre asırlardır gelmesi beklenen Mesih, Hıristiyanlara göre çoktan gelmiştir. Bununla birlikte söz konusu ayrımın İsa sonrası erken dönemde Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinde beklendiği kadar büyük yankı uyandırmadığı müşahede edilmektedir. Her iki taraf üzerinden mesele irdelendiğinde bu tabloda üç önemli hususun etkili olduğu anlaşılmaktadır. İlki erken dönemlerde Hıristiyanların/İsa ve takipçilerinin kendilerini Yahudilerden bağımsız olarak düşünmemeleridir. Haddi zatında İsa da ilk takipçileri de birer Yahudidir ve Yahudi gibi hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu açıdan başlangıçta Yahudi Kutsal Kitabına bağlılık ve ibadetlerine riayet son derece önemliydi. Dolayısıyla ayrışmayı keskinleştirecek bazı unsurlar zamanla ortaya çıkmış olsa da iki tarafın doğrudan çarpışmasını gerektirecek ortam ve nedenler henüz oluşmamıştır. İkinci unsur ise Yahudi cenah ile ilgilidir. İsa onların nezdinde, bilhassa o yüzyılda sıklıkla ortaya çıkan ancak İsrailoğulları’nın beklentilerini karşılayamayan sahte Mesih figürlerinden herhangi biri olarak düşünülmüştür. Diğer iki unsurdan daha etkili fakat daha dolaylı görülen üçüncü husus olarak, İsa sonrası erken dönemde Yahudilerin ya da Hıristiyanların siyasî erke sahip olmayışları öne sürülebilir. Zira Roma’nın Hıristiyanlığı kabulünden sonra siyasî bir güç elde eden Hıristiyanlar, Yahudilerle ilişkilerinde daha önce yeterince gündem/sorun olmayan meseleleri birer gerilim unsuru haline getirmiş olabilir. İsa’nın öğretisinin Pavlus’un tesiriyle gentilelere açılması ve Yahudi ibadet ve hayat tarzından kısmî kopuşların başlamasıyla birlikte taraflar arasında ilk gerilimler yaşanmaya başlamıştır. Bu kopuşlar zamanla tarafların sınırlarını keskinleştirmiş ve İsa’nın çarmıha gerilme hadisesindeki Yahudi tesiri iddiası bile ikinci yüzyılda hatırlanarak yeniden gün yüzüne çıkartılmıştır. Bu süreçte Yahudiler, Sardis piskoposu Melito (ö.180) tarafından ilk kez Tanrı katili olmakla suçlanmaya başlamışlardır. Yahudilerin sayıca üstünlüğü ve Roma İmparatorluğu’ndaki konumu sebebiyle 11 Hıristiyanların seslerini çıkartmalarına yeterince izin verilmemiş, hatta Yahudilerin bazı Hıristiyanlara şiddet uyguladığı kayıtlara geçmiştir. Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nda resmî din hüviyeti kazanmasından sonra ise ilişkilerin dengesi ve boyutları daha karmaşık bir hâl almıştır. Bu kez de güç elde ettikçe yükselişe geçen Hıristiyanların Yahudiler üzerinde bazı sosyal ve dinî yaptırımlar uygulamaya başladıkları görülmektedir.21 İnişli-çıkışlı bir görünüm sergileyen Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinde Yahudiler bazı küçük çaplı zayiatların yanı sıra, 1095 yılında Papa II. Urban’ın düzenlemiş olduğu I. Haçlı Seferi’nde22 olduğu gibi çok sayıda Yahudi kayıpların verildiği aşırı tavırlarla da karşı karşıya kalmışlardır. Bu ve bunun gibi, asırlar boyunca maruz kaldıkları çeşitli suçlamalar23 neticesinde Yahudiler, XIII. yüzyıldan itibaren zaten azınlık konumunda oldukları pek çok Batı Avrupa ülkesinde sıkıntılar yaşamışlar ve başka yerlere göç etmek zorunda kalmışlardır.24 Yahudi ve Hıristiyanlar arasında gerilimlerin arttığı dönemlerde, Hıristiyan devlet yöneticileri ya da ruhanî liderler, çareyi Yahudileri Hıristiyanlaştırmakta bulmuşlardır. Bu hususta çeşitli misyon politikaları izledikleri malumdur. Bu yöntemler arasında Hıristiyan inançlarına ilişkin vaazları dinlemeye zorlama gibi basit sayılabilecek yöntemlerin yanı sıra, zorunlu olarak vaftiz etme veya sürgün ya da ölüm arasında tercih yapma gibi bazı aşırı tavırların yer aldığı da bilinmektedir.25 21 Tablonun bu şekilde olması tarihçiler açısından şaşırtıcı bir durum değildir. Güç elde eden pek çok dinî mekanizma ve onların savunucuları, diğer din mensuplarını bir şekilde tehdit unsuru olarak algılamakta ve müdahale hakkı ve yetkisini kendisinde görebilmektedir. Dolayısıyla çalışma içerisinde sıklıkla vurgulanacak olan Hıristiyanların Yahudilere olan tutumları -her ne kadar tasvip edilmiyor olsa da- bu tarihsel gerçeklik üzerinden okunmalıdır. Bu minvalde Yahudilerin Haşmonayim Devleti süresince pagan Edomlulara olan baskıcı tutumları ve kendi dinlerine döndürme çabaları da aynı gerçeklik üzerinden değerlendirilmelidir. Mark R. Cohen, Haç ve Hilal Altında Ortaçağda Yahudiler, çev. Ahmet Fethi (İstanbul: Köprü Kitaplar, 2013), 17. 22 I. Haçlı seferinin düzenleniş amacında Yahudileri katletmek yoktur, fakat netice itibarıyla çok sayıda Yahudi öldürülmüştür. Ayrıntılı bilgi için bk. Mike Paine, Haçlı Seferleri, çev. Cumhur Atay (İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2011), 24-36. 23 Kan iftirası, kara hummaya sebep olma, evharistiyadaki kutsal ekmeğe ve dolayısıyla Tanrı’nın bedenine zarar verme, Hıristiyanların su kaynaklarını zehirleme vb. 24 Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, 33-36; Rabi Benjamin Blech, Geçmişten Günümüze Yahudi Tarihi ve Kültürü, çev. Estreya Seval Vali (İstanbul: Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., 2004), 178-183; Cohen, Haç ve Hilal Altında, 43-50; Mehmet Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, Bütün Yönleriyle Yahudilik, ed. Asife Ünal vd. (Ankara: Türkiye Dinler Tarihi Derneği Yayınları, 2012), 250, 251, 253. 25 Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, 36; Daniel J. Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages (Littman Library Of Jewish Civilization, 2007), 1; Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 246-254. 12 Yahudi-Hıristiyan ilişkileri tarihinde, Yahudileri dönüştürmek ve yeni Hıristiyanlığa geçmiş olanların bu dinde kalıcı olmalarını sağlamak amacıyla iki grup arasında münazaralar düzenlendiği görülmektedir. Teklifin ya da katılım emrinin her daim Hıristiyan cenahtan geldiği bu tartışmalara çalışmanın ilerleyen kısımlarında yer verilecektir. Ancak öncesinde tartışmaların arka planının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacağı mülahazasıyla münazaraların gerçekleştirildiği bölgeler (Fransa ve İspanya) ve tarihsel süreci (1240-1414) hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. 1) İspanya Yahudilerin M.S. 1. yüzyıl gibi erken tarihlerden itibaren İspanya’ya gelmiş olabileceklerine ilişkin güçlü iddiaların olmasına karşın, İspanya’daki Yahudi varlığına dair en erken resmî kayıt 308 yılına aittir.26 İspanya, 2. yüzyılda Hıristiyanlıkla tanışmış ve bu din Roma Devleti bünyesinde resmiyet kazandıktan sonra Hıristiyan müntesiplerinin sayısı giderek artmıştır. Bu aşamadan itibaren Yahudilere bazı baskılar yapıldığı bilinmektedir. Daha sonra bölgenin Vizigotların hâkimiyetine girmesiyle Yahudiler kısa bir süreliğine özgürlüklerine kavuşmuş olsalar da tablo yeniden eskiye dönmüş ve Vizigot krallar da onlardan ya bölgeyi terk etmelerini ya da Hıristiyanlığa geçmelerini talep etmeye başlamışlardır.27 Bu durum 700’lü yıllara kadar devam etmiştir. Fakat Tarık b. Ziyad’ın bölgeyi fethetmesi ile dengeler değişmiştir. Çünkü baskılara bir çıkış yolu arayan Yahudiler ile bölgede kalıcı düzeyde hâkimiyet kurmak isteyen İslâm birlikleri arasındaki karşılıklı ihtiyaç, her iki grubu da birbiriyle uzlaşmaya sevk etmiştir. Tarık b. Ziyad ve birliklerinin bu fetihte Yahudilerin desteğini gördüğü yadsınamaz bir gerçek olarak değerlendirilmektedir. Aynı şekilde Yahudilerin de İslâm yönetimi süresince bu desteğin karşılığını aldıkları, kendi ilmî ve kültürel yaşam standartlarını yükselttikleri bilinmektedir.28 26 Yahudi gelenekte Babil Sürgünü’nden itibaren Yahudilerin bölgeye gelmiş olduğuna dair rivayetler mevcuttur. Geniş bilgi için bk. Sinan İlhan, “İspanya’da Yahudi Varlığının Menşei”, İslâm San‘at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi (İSTEM) 8/15 (2010), 9-17; Ulaş Töre Sı̇vrı̇oğlu, “Vizigot İspanya’sında Yahudiler: Anti-Semitizm’in Erken Bir Örneği”, İsrailiyat 4 (2019), 9. 27 Vizigotlardaki bu tavır değişikliğinin, mensubu oldukları mezhebi (Aryanizm) terk ederek ana kitle Hıristiyanlığa dahil olduktan sonraya (589) denk gelmesi oldukça önemlidir. Bu durumla ilgili bazı iddialar için bk. Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 241, 242; Sı̇vrı̇oğlu, “Vizigot İspanya’sında Yahudiler”, 12-16. 28 Cihat Şeker, “İspanya’da Yahudiler’in ve Marranolar’ın Tarihi (XIII.-XIV. yy)”, Akademik Araştırmalar Dergisi 16/64 (2015), 145-155; Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 239, 240, 242, 243. 13 13. yüzyıldan itibaren ise Hıristiyanlar yeniden bölgeyi ele geçirmeye başlamışlardır. Başlangıçta Yahudi-Hıristiyan ilişkileri daha önce İslâm birliklerinin bölgeye gelişinde olduğu gibi belli çıkarlar ekseninde oldukça dengeli seyretmiştir. Yahudiler dinî vecibelerini yerine getirme hususunda herhangi bir sorunla karşılaşmamış ve hemen her çeşit meslek grubunda çalışabilmişlerdir. Bu durum, 14. yüzyılın ilk yarısına kadar bu şekilde devam etmiştir. Daha sonraki süreçte ise hızla yükselen bir Yahudi karşıtlığı görülmüştür. Öncelikle Yahudiler, sürekli artan ekonomik düzeyleri ve siyasî mevkilerdeki görünürlüğü, dinî bakımdan ikincil konumda ve tebaa olma gereklilikleri gibi çeşitli gerekçelerle bazı kısıtlamalara tabi tutulmuşlardır. Yetki alanları azaltılmış ve kamu görevlerindeki birtakım işlerinden azledilmişlerdir. 1390 yılı ve akabinde İspanya’da Yahudi karşıtı hareketler iyice artmış, kralların ya da Hıristiyan din adamlarının bireysel tavırlarına (bazen lehte bazen aleyhte) ilave olarak Yahudiler, hem kilise ve devletin hem de halkın kitlesel reaksiyonlarına (sinagogları kiliseye dönüştürme/yakma, yağmalama gibi) maruz kalmaya başlamıştır. Yahudilikten Hıristiyanlığa geçme konusunda ısrarın ve baskının bu dönemde doruğa ulaştığı görülmektedir.29 Daha önce de işaret edildiği üzere, bu tarihlerde yaşanan kara veba gibi insanlığı tehdit eden salgınlar dahi Yahudilerle ilişkilendirilmiş ve Yahudiler içme sularına zehir kattıkları gerekçesiyle de sık sık suçlanmışlardır. Artan baskılar nedeniyle Yahudilerin bir kısmı çeşitli bölgelere kaçma girişimlerinde bulunmuşlardır. Bir kısmı ise gönüllü olarak ya da zorla vaftiz edilerek Hıristiyanlığa geçmiştir. Yaşanan din değiştirme, can güvenliği endişesinin yanı sıra, sosyal-maddî olanakların kaybına dair korkulardan, yeni dinin getireceği imkânlardan faydalanmaya kadar pek çok gerekçeye dayandırılmaktadır. Bu süreç, daha sonra çeşitli isimlerle anılacak olan farklı bir zümrenin oluşmasına da neden olmuştur. Çünkü kendi istekleri ile değil de baskıyla Yahudilikten Hıristiyanlığa geçenlerin bir kısmı, görünürde Hıristiyan (Katolik) kimliği taşırken, gizliden gizliye eski dininin gereklerini yerine getirmeye devam etmiştir. Bu kimseler bölgede yaşayan Hıristiyanlar tarafından İspanyolca bir tabirle marrano olarak isimlendirilmiştir. Kelimenin esas karşılığının domuz olduğu 29 1391 yılında Sevilla’da yaşanan süreç ilk örneklerden biri olması bakımından oldukça önemlidir. Bu bölgedeki Yahudi cemaati yaralama ve öldürme girişimlerine maruz kalmış ve kurtulanların bir kısmı çareyi Hıristiyanlığa geçmekte bulmuştur. Mahmut Salihoğlu, “Marranolar ve Dini İnançları”, EKEV Akademi Dergisi 15/49 (Güz 2011), 108; 1391 yılında yaşanan diğer saldırı girişimleri için bk. Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 253-254. 14 bilinmekte ve Yahudiler için sevimsiz olan bu ismin kasıtlı olarak ve onların sahteliğini vurgulamak amacıyla tercih edildiği düşünülmektedir.30 Başlangıç itibarıyla bu kavram yalnızca gizli Yahudilere işaret etmek için kullanılmışken, zamanla Hıristiyanlığa geçen bütün Yahudileri kapsayan bir anlam genişlemesine uğramıştır. Hıristiyanlığa geçen kişiler için yaygın olarak kullanılan diğer bir kavram da konversodur. Yahudi geleneğinde ise bu kavramlar yerine İbranice anusim31 ifadesi tercih edilmektedir.32 İspanya’da sayıları gittikçe artan Marranolar Hıristiyan nüfusuna hizmet ediyor gibi görünse de hakikatte gizli Yahudilerin sayısının da artıyor olması tehlikeli görülmeye başlanmış ve bu kesim Yahudilerden daha fazla takibata uğramıştır. Daha önce zikredilen nedenler (Tanrı katili suçlamaları, kan iftirası gibi), diğer birtakım gerekçelerle (Talmud’un Yahudi dünyasındaki konumu ve içeriğindeki Hıristiyanlık aleyhine tutumları gibi) birlikte düşünülerek 1263 yılında Barselona’da, 1413-1414 yılları arasında Tortosa’da olmak üzere iki münazara düzenlenmiştir.33 Her iki münazarada da Hıristiyan cenah çeşitli avantajlar elde etmiş olsa da Yahudilerin tamamı dönüştürülemediğinden/dönüştürülemeyeceğinden gerilimli tablo canlılığını muhafaza etmeye devam etmiştir. Netice itibarıyla yaşanan dinî dönüşümlerin göstermelik oluşu, bu kimselerin Yahudilerle olan irtibatına bağlanmış ve bu kripto Yahudilere yönelik engizisyon takibatı başlatılmıştır. Şüpheli şahıslar şahitlerle belirlenmiş ve cezalandırılmıştır.34 Bunun da yeterli olmadığı görüldüğünde ise 1492 yılında Kral Ferdinand ve Kraliçe 30 Salihoğlu, “Marranolar ve Dini İnançları”, 106. 31 Kelime anlamı itibarıyla bir şey yapmaya zorlanan anlamında kulanılmaktadır. Terim anlamıyla başka bir dine geçmek zorunda kalan, fakat gizlice Yahudi geleneklerini muhafaza etmeye ve çocuklarına öğretmeye çalışan Yahudiler ifade edilmektedir. Bu kavramla çoğunlukla İspanya’daki Engizisyon sürecinde Hıristiyanlığa geçen İspanyol ve Portekiz Yahudileri kastedilmektedir. Joyce Eisenberg - Ellen Scolnic, “Anusim”, The JPS Dictionary of Jewish Words (Philadelphia: Jewish Publication Society, 2001), 7. 32 William D. Phillips - Carla Rahn Phillips, İspanya’nın Kısa Tarihi, çev. Tuna Erkmen (İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2016), 112; Salihoğlu, “Marranolar ve Dini İnançları”, 106, 107; Şeker, “İspanya’da Yahudiler’in ve Marranolar’ın Tarihi”, 143-145, 155; Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, 183; Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 244-246, 252-254. 33 Çalışmanın ilerleyen kısımlarında münazaralara ilişkin ayrıntılı bilgi verilecektir. 34 Başlangıçta Engizisyonların hedefinde Yahudiler olmasa da bilhassa konversoların samimi olup olmadıklarını anlamak isteyen Kilise’nin müdahalesiyle onlar da hedef kitleye dahil edilmiştir. Çünkü Kilise nezdinde ne gerekçeyle olursa olsun vaftiz edilmiş kişi, eski dinine geri dönemezdi. Bu tavır en büyük günahlardan biri olarak görülmekteydi. Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, 183-184. 15 İsabella tarafından bir ferman yayınlanmış ve Yahudilerin tamamının İspanya’dan çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu sürgünün, sonraki asırları etkileyecek pek çok sosyal, siyasî, dinî ve ekonomik sonuçları olacaktır. Söz konusu fermanın içeriğinde Yahudileri sürgün etmenin esas sebebi olarak, Yahudilerin Hıristiyanlara ve Hıristiyanlığa yeni geçmiş olanlara verdiği zarar açık bir şekilde vurgulanmıştır. Sürgün talimatlarına göre Hıristiyanlığı seçen Yahudiler bölgede kalacaklar, Yahudilikte ısrarcı olanlar ülkeden çıkarılacaklardır. Talimatın doğal bir sonucu olarak bu süreçte çok sayıda Yahudi, Hıristiyan olmuştur.35 2) Fransa XI. yüzyıldan itibaren dinî, siyasî, ekonomik ve toplumsal gerekçelerle Yahudilerin millî ve dinî kimlikleri hususunda Hıristiyanlar nezdinde bir farkındalık oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu duruma, göreve gelen kralların aşırı dindar tavırları da eklendiğinde mevcut tablo Yahudiler açısından giderek zorlaşmıştır. Bu tablonun bir sonucu olarak XI. ve XII. yüzyıllarda düzenlenen Haçlı Seferleri’nde Müslümanların yanı sıra Tanrı katili olarak görülen Yahudilerin de hedef kitle hâline geldiğini söylemek mümkündür.36 Fransa Kralı II. Philip (ö. 1223) döneminde Yahudiler toplu olarak sürgüne zorlanmış (1182) ve bölge içerisindeki tüm mallarına el konulmuştur. 1198’de geri dönmelerine izin verilmiş, fakat bu kez de ağır vergilere maruz kalmışlardır. Farklı krallıklar döneminde de benzer uygulamalarla karşılaşılmıştır. Bilhassa Yahudilerin Hıristiyanlaştırılması veya sürülmesi hususunda oldukça katı bir tutum sergileyen IX. Louis (ö. 1270), aşırı Hıristiyan dindarlığıyla Yahudileri zor durumda bırakmıştır. Dinî baskının yanı sıra Yahudilere yönelik bazı ekonomik olumsuzluklar da yaşanmıştır. İspanya’daki tabloya benzer şekilde, Yahudilerin artan ekonomik düzeyleri ve tefecilik uygulamaları da Hıristiyan yönetimleri rahatsız etmiştir. Aynı şekilde yönetim kademelerinde ve toplumda fazlaca görünür olmaları da sakıncalı bulunmuştur. Üstelik bu hususta Kutsal Kitap referansları olduğu iddia edilmiştir. Yaratılış kitabında geçen 35 Salihoğlu, “Marranolar ve Dini İnançları”, 108, 109; Phillips - Phillips, İspanya’nın Kısa Tarihi, 113, 114; Özdemir, “Hıristiyan İspanya’da Yahudi Aleyhtarlığı (VI-XIV. Yüzyıllar)”, 254, 255; Şeker, “İspanya’da Yahudiler’in ve Marranolar’ın Tarihi”, 171. 36 Daha önce ifade edildiği üzere I. Haçlı Seferi’nin asıl gayesi İspanya’daki Müslümanlara saldırı iken, Güney Fransa’da bulunan Yahudiler de bu seferden payını almış ve zarar görmüştür. Trautner- Kromann, Shield and Sword, 41. 16 iki ulus düşüncesi ve bu uluslardan büyük olanın/eski olanın (Yahudilerin) küçüğüne (Hıristiyanlara) hizmet edeceği ifadesi37, Yahudilerin Hıristiyanlar üzerinde kontrol sahibi olmamaları gerektiği şeklinde yorumlanmıştır.38 Yahudi-Hıristiyan ilişkileri hususunda üzerinde durulması gereken diğer bir husus, Kilise’nin Yahudilere karşı genel yaklaşımının ne olduğudur. Genel olarak Kilise’nin kralların takındığı bu aşırılıklara müdahale ettiği ve onları engelleme girişiminde bulunduğu görülmektedir. Papa ve Papalık uygulamalarının bu sürece doğrudan katkıda bulunduğu durumlardan bahsedilebilir. Yönetimde olan Papa’nın karakteri ve Yahudiliğe olan yaklaşımında değişkenlikler olmakla birlikte bilhassa Orta Çağ Papaları genellikle, Augustine’in teolojisindeki Yahudilerin, Tanrı’nın kurtuluş planındaki özel konumu olduğu ve dolayısıyla korunmaları gerektiği düşüncesine bağlı kalmaya çalışmışlardır. Bu bakımdan 5. yüzyıldaki Theodosian Yasası’na39 önem atfedilmiştir. Bununla birlikte, Yahudilerin Hıristiyanlardan daha aşağı konumda olmaları hususunda ısrarcı oldukları unutulmamalıdır. Daha önce bahsi geçen dinî referanslara (Yaratılış 25:23 gibi) işaretle bu hususun gereğinin yerine getirilmesi için yönetimlere müdahale ettikleri bilinmektedir.40 Paris Münazarası’nın yapıldığı tarihler (1240) Kilise’nin Yahudileri (aynı zamanda Müslümanları) yakın takibe aldığı yıllardır. Bilhassa Hıristiyanlığa geçmiş Yahudilerin getirmiş olduğu Yahudi geleneğine ilişkin ilk elden bilgiler Hıristiyanların, Yahudilerin dinî literatürü ve yaşam tarzı hakkında kısa zamanda ve detaylı bilgi sahibi olmasını sağlamıştır. Bu minvalde Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında yüzyıllardır devam eden ihtilaf bağlamında Hıristiyanların eline yeni bir koz geçmiş ve misyon 37 Rab onu şöyle yanıtladı: “Rahminde iki ulus var, senden iki ayrı halk doğacak, biri öbüründen güçlü olacak, büyüğü küçüğüne hizmet edecek” (Yaratılış 25:23). 38 David Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages: A Critical Edition of the Nizzahon Vetus (Philadelphia: Jewish Publication Society, 1979), 17-19; Jacob Rader Marcus - Marc Saperstein, The Jews in Christian Europe (New York: Hebrew Union College Press, 2015), 136; Trautner-Kromann, Shield and Sword, 41-44. 39 Theodosian Code (438). Bu yasaya göre bazı kısıtlamalara tabi tutulmuş olsalar da Yahudilerin kendi dinlerini yaşamaları konusunda bir serbestiyet söz konusudur. Bir nevi Yahudilik resmî dinlerden biri olarak görülmeye devam etmiştir. Kessler, Yahudi Hristiyan İlişkilerine Giriş, 90. 40 Rebecca Rist, “Through Jewish Eyes: Polemical Literature and the Medieval Papacy”, History 98/5 (333) (2013), 643. Yahudi Reddiyelerinde Papalık uygulamalarına ve mevcut Papalara dair bilgilerin analizi için bk. 644-662. Orta Çağ’daki Papaların uygulamalarına dair ayrıntılı bilgi için bk. Robert Chazan, Church, State, and Jew in the Middle Ages (New Jersey: Behrman House, 1980). 17 çalışmaları bu yeni bilgi birikimi üzerinden şekillenmeye başlamıştır.41 Yahudilikten dönme Hıristiyanların bu katkısına ek olarak misyonerlik faaliyetleri açısından, 13. yüzyılda kurulmuş olan Dominiken ve Fransisken tarikatlarının sürece katkısına da işaret edilmelidir.42 Bilhassa Dominikenlerin sürekli artan nüfuzunun, kurdukları akademilerin ve geliştirdikleri yeni misyon yöntemlerinin Yahudilerle olan ilişkiler ve düzenlenen münazaralardaki etkisi hakkında çalışmanın ilerleyen kısımlarında ayrıntılı bilgi verilecektir. B) Hıristiyanlık Karşıtı Yahudi Reddiye Geleneği ve Münazaralar (Vikuah) Geçmişten günümüze Yahudi-Hıristiyan ilişkilerinin sağlıklı bir tespitini yapabilmek adına bilhassa son yarım asırda reddiye literatürüne karşı yoğun bir ilginin olduğu görülmektedir. Bu metinlerde taraflar kendi dinî yapılarını ‘öteki’nin dinî geleneği ya da uygulamaları üzerinden sağlamlaştırmaya çalıştığından içerikte her iki (ya da üç) din hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Zira söz konusu dinlere ait literatür; yazıldığı tarih ve coğrafya, dönemin dinî/siyasî ve sosyal dinamiklerinden oldukça etkilenmiştir. Hıristiyanlık, Yahudilik ile olan organik bağı nedeniyle, varlığını kanıtlama ve istikrar sağlama noktasında kendinden öncekini reddetmeye ihtiyaç duymaktadır. Bunun bir izdüşümü olarak, Hıristiyanların, Yahudi inancına yönelik itirazlarını erken dönemlerden itibaren dile getirdikleri bilinmektedir. Fakat Yahudiler (en azından erken dönemlerde), bu tarz bir iç motivasyona sahip olmadıkları için onların itiraz ve eleştirilerinin sayıca daha az ve şiddetinin daha düşük olduğu görülmektedir. 12. yüzyıla kadar bazı müstakil reddiyelerden (Toledot Yeşu gibi43) bahsedilmekle birlikte, 41 Chazan, Church, State, and Jew in the Middle Ages, 221, 222. 42 İtalya ve İspanya menşeli olan her iki tarikat da gezici vaizlik gibi çeşitli misyonerlik yöntemlerinde aktif olmakla birlikte, Dominikenlerin Katolik Kilisesi içerisindeki rolü diğerine göre daha baskın görünmektedir. Öyle ki Hıristiyanlık tarihi açısından oldukça önemli olan Engizisyon sürecinde idare büyük ölçüde kendilerine aittir. Çalışmanın ilerleyen kısımlarında Kilise’nin ve hatta zaman zaman kralların kararlarında dahi etkili oldukları görülecektir. Geniş bilgi için bk. Muhammet Tarakçı, “Fransisken ve Dominiken Tarikatları”, Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet Cevizci (Ankara: Ebabil Yayıncılık, 2009), 6/829-833; Ayrıntılı bilgi için bk. Zeynep Ocak, Dominiken Tarikatının Katolik Kilise Eklesiastik Yapılanmasındaki Yeri ve Önemi (İstanbul Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, 2010). 43 Toledot Yeşu, İsa’ya dair halk söylencelerinin bir araya getirildiği metinlerden oluşan bir literatür olarak düşünülebilir. Bu literatüre dair klâsik metinler ve İngilizce çevirilerin bir arada sunulduğu derli toplu bir çalışma için bk. Michael Meerson - Peter Schäfer, Toledot Yeshu: The Life Story of 18 reddiyelerin çoğunluğu dağınık hâlde olan eleştirilerden müteşekkildir. Fakat söz konusu literatür, hem içeriğin yetersizliği hem de dağınıklığı yüzünden, Yahudi- Hıristiyan münasabetlerine ilişkin bir tablo çıkarmaya çalışmak açısından oldukça sınırlıdır ve hâlâ yeterince keşfedilememiştir. Dolayısıyla araştırmacılar Yahudi reddiye geleneği tarihini içerik, kaynak, argümantasyon yöntemi gibi koşulları göz önünde bulundurarak 12. yüzyılla başlatmakta ve bu dönem ve sonrasına ait çalışmalara daha çok odaklanmaktadırlar.44 Hıristiyanlar açısından ise her ne kadar erken dönemlerden itibaren başlamış olsa da reddiye yazımı yönünden en zengin dönemin 12. ve 13. yüzyıllara denk geldiği görülmektedir. Bu dönemlerde Petrus Alfonsi45 (ö. 1140) ve Peter the Venerable46 (ö. 1156) gibi isimler Yahudiliğin reddine ilişkin eserler kaleme almışlardır. Öte yandan 13. yüzyılla birlikte, Hıristiyanlık karşıtı Yahudi reddiye geleneği de iyice zenginleşmiştir.47 Bu tabloya bakıldığında her iki geleneğin de hem karşılıklı etkileşim nedeniyle hem de coğrafyanın ve yaşanılan tarihî dönemin entelektüel seviyesiyle doğrudan ilişkili olarak hemen hemen aynı dönemlerde/dönemlerden itibaren bu yolu daha sistemli ve aktif bir şekilde tercih ettiği veya mecbur kaldığı anlaşılmaktadır. 1) Yahudi Reddiye Literatürü Yahudi-Hıristiyan reddiye geleneği, tarihsel süreç ve coğrafya açısından oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir ve çalışılmaya muhtaçtır. Bu geleneğin kapalı kalan pek çok yönü bulunmaktadır. Bununla birlikte şimdiye kadar keşfedilmiş ve incelenmiş reddiyeler ve çalışmalar üzerinden belli başlı çıkarımlar yapmak elbette mümkündür. Yahudilerin Hıristiyanlara yazdığı reddiyeler kronolojik olarak incelendiğinde başlangıçta eleştirilerin çok yönlü olmadığı ve çeşitlilik arz etmediği söylenebilir. Genellikle belli başlı konular üzerinde suçlama ve (aslında daha çok) savunma yapılmaktadır. Ele alınan konularda çoğunlukla Hıristiyanların Yahudilere yöneltmiş Jesus-Introduction and Translation (Tübingen: Mohr Siebeck, 2014); Michael Meerson - Peter Schäfer, Toledot Yeshu: The Life Story of Jesus-Critical Edition (Tübingen: Mohr Siebeck, 2014). 44 Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages, 4; Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 1, 2; Trautner-Kromann, Shield and Sword, 1. 45 Petrus Alfonsi, Dialogue Against the Jews, çev. Irven Michael Resnick (Washington, D.C.: Catholic University of America Press, 2006). 46 Peter the Venerable, Peter the Venerable Against the Inveterate Obduracy of the Jews, çev. Irven M. Resnick (Washington: The Catholic University of America Press, 2013). 47 Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages, 16. 19 olduğu iddia ve suçlamaların belirleyici olduğu görülmektedir. Bilhassa İsa’nın gelişiyle Musa şeriatının geçerliliğini kaybetmesi, İsa’nın Mesihliğinin kabulü, Tanrı’nın Yahudilerden vazgeçip Hıristiyanları yeni biricik halkı olarak seçmesi gibi iddialara Yahudiler cevap vermeye çalışmışlardır.48 Genel bir bakış açısıyla bu metinlerin Yahudilerin Hıristiyanları/Hıristiyan inançlarını suçlamasından ziyade kendilerini savunmak durumunda kaldıkları bir literatürle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Hıristiyanlık karşıtı Yahudi reddiye literatüründe daha sonraları (bilhassa 12. yüzyıl ve sonrası) Yahudilik savunusuna ilave olarak, Teslis, Enkarnasyon, bakireden doğum, İncillerle mevcut Kilise uygulamaları arasındaki çelişkiler, İsa’nın Mesihlik iddiası, Tanah’ın Hıristiyan yorumu gibi çeşitli konulara yoğunlaşıldığı görülmektedir. Pek çok reddiyede bu konulara ilişkin Yahudi eleştirileri çeşitli yöntemlerle dile getirilmiştir. Yahudiler Hıristiyan iddialarına cevap vermek durumunda kaldıkları reddiyelerde çoğunlukla savunma yapmaya odaklandıklarından, Hıristiyan argümanlarını ve yöntemlerini öğrenmek ve bu konuda kendilerini geliştirmek zorunda kalmışlardır. Bu bakımdan pek çok reddiyede her iki dinî geleneğin de benzer argümantasyon yöntemlerini tercih ettikleri görülmektedir. Bilhassa Kutsal Metinlerden argüman sunma yöntemi hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. Bu noktada her iki dinin mensupları da öncelikli olarak Tanah’tan istifade etmiştir; zira Tanah hem Yahudilik hem de Hıristiyanlık açısından muteber kabul edilmektedir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. İlki, Yahudilerin İbranice Tanah’ı otorite olarak kabul ederken Hıristiyanların ise Jerome’un Latince Tanah çevirisi olan Vulgate’ı kanonik saydıkları gerçeğidir. Dolayısıyla dile ve çeviriye ait bazı farklılıklar din müntesiplerinin bakış açısıyla birleştiğinde her iki cenah farklı çıkarımlar yapmış ve taraflar birbirlerini kusurlu/yanlış yorum yapmakla suçlamıştır.49 Kanaatimizce bu noktada sonradan olanın (bu durumda Vulgate) öncekine yönelttiği suçlama diğerine göre daha asılsız görünmektedir. Bununla birlikte Yahudiler karşı tarafı metin üzerinde yanlış yorum yapmakla suçlarken, Hıristiyan cenah ise Yahudileri 48 Cohen, Haç ve Hilal Altında, 224. 49 Bu hususta Jerome’u cahilliği dolayısıyla yanlış çeviri yapmakla suçlayıp, Kelimmat ha-Goyim (Goyların Utancı) adlı reddiyesinde buna yer veren Profiat Duran (ö. 1414) ilk akla gelen isimlerden biridir. Anne Deborah Berlin, Shame of the Gentiles of Profiat Duran: A Fourteenth-Century Jewish Polemic Against Christianity (Harvard University, Yüksek Lisans Tezi, 1987), 13. 20 mana bakımından tahrifat yapmakla suçlamaktadır. Dolayısıyla metin ortak olsa da yorumlama noktasında bir ihtilaf söz konusudur. Yahudiler kendi tarihsel süreçleri içerisinde Kutsal Kitaplarını anlamada zaman zaman alegori, mecaz gibi yöntemlere başvurmuş olsa da Hıristiyanların bu yöntemlere müracaatının daha fazla olduğu düşünülmektedir.50 Özü itibarıyla ilkine bağlı olan ikinci husus ise, Tanah’ı yorumlamadaki bu farklılığın nedenini anlama gerekliliğidir. Tanah her ne kadar ortak metin olsa da aynı anda iki İsrail’in varlığına ilişkin bir işaret barındırmamaktadır. Kendilerini yeni İsrail olarak gören Hıristiyanların, öncekinin Tanrı tarafından reddedildiğine dair Tanah’tan çıkarımlar yapmaya çalışması (lafzı zorlamak suretiyle olsa da) bu tavrın bir sonucudur. Bundan dolayı, Tanah’ı Hıristiyanlığa ait bir belgeye dönüştürme ihtiyacı içerisindedirler. Zira bu dinin meşruiyeti öncekinin geçersizliğine dayandırılmaktadır. Bu husus sıklıkla Yahudilerin itirazlarına konu olmakta ve Tanah’taki olumlu ifadelerin Hıristiyanlarla, olumsuz ifadelerin ise Yahudilerle ilişkilendirilmesine dair ikili yaklaşımın (eski İsrail-yeni İsrail) adil olmadığı vurgulanmaktadır.51 Kutsal yazıları referans alma hususunda Yeni Ahit ve Talmud, Tanah’a kıyasla ikinci sıradadır. Bu noktada her iki dinî geleneğin söz konusu literatürlere yaklaşımında bazı benzerlikler olduğu tespit edilmiştir. Öncelikle bu hususta muhalif tarafın yaklaşımı belirleyici görünmektedir. Bu açıdan bakıldığında Yeni Ahit’in Yahudiler nezdinde bir otoritesi olmadığı için Hıristiyanlar tarafından Yahudilere karşı nadiren kullanıldığı görülmektedir.52 Bununla birlikte Yahudiler Hıristiyanlara karşı Yeni Ahit literatürünü kullanmakta bir beis görmemişlerdir. Bunu iki amaç uğruna yapmışlardır. İlki Yeni Ahit’teki anlatıları karalamak, ikincisi ise içerikteki bilgilere Hıristiyanların 50 Özellikle Kutsal Kitabı anlama girişiminde Hıristiyanların tercih etmiş olduğu alegorik yorum tekniği oldukça dikkat çekicidir. Hıristiyan gelenekte Pavlus ile başlayan alegorik yoruma müracaat, daha sonra Justin Martyr, Clement, Origen gibi pek çok Hıristiyan teolog tarafından genişletilmiş ve çeşitlendirilmiştir. Bu yöntemin Tanah üzerinden Mesih’e dair kehanetlerin İsa’da gerçekleştiğini kanıtlama noktasındaki tesiri oldukça büyük ve Hıristiyanlar açısından kıymetlidir. Muhammet Tarakçı, “Origen ve Alegorik Kitab-ı Mukaddes Yorumu”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 19/1 (2010), 184, 190, 192; Cohen, Haç ve Hilal Altında, 45. 51 Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages, 6, 7; Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 3, 4. 52 Benzer şekilde erken dönemlerde Hıristiyan reddiyelerinde daha yaygın olarak görülen, Yahudi geleneğinde apokrif sayılan metinlere başvuru yöntemi de daha sonrasında terk edilmiş görünmektedir. Çünkü karşı tarafın ilk itirazı bu metinlerin otoritesini yok saymak olacağından, içerik ve iddia önemini yitirmektedir. Bk. Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages, 9. 21 dahi bağlı kalmadığını kanıtlayarak bu literatürün geçersizliğini/hükümsüzlüğünü ortaya koymaktır. İlk amacın izlerini Talmud’daki İsa hikâyelerinde ve daha sonra detaylı olarak bahsedilecek olan Toledot Yeşu literatüründe bulmak mümkündür. Hıristiyanların Yeni Ahit’e olan yaklaşımına benzer şekilde Yahudiler de Hıristiyanların otorite olarak görmedikleri Talmud literatünü tartışmalarda/reddiyelerde başvuru kaynağı olarak kullanmamışlardır. Bununla birlikte Hıristiyanların Talmud’u suçladıkları durumlarda ise savunmasını yapmaktan geri durmamışlardır. Buna mukabil Hıristiyanlar da eleştirilerini sunarken Talmud literatürüne başvurmuşlardır. Bu durumun iki temel nedeni vardır. İlki, içerisindeki İsa ve Hıristiyanlık karşıtı pasajlar dolayısıyla onu suçlamak için, ikincisi ise ilkiyle taban tabana zıt bir tavırla Hıristiyanlığı kanıtlamak için ondan faydalanma ihtiyacıdır. Çalışmamızda ele alınan münazaralarda her iki tavrın izlerini53 açık bir şekilde görmek ve değerlendirmek mümkündür.54 Kutsal yazıların yanı sıra taraflar reddiyelerinde, tarihsel ve rasyonel argümanlardan da yararlanmışlardır. Hıristiyanların Yahudilere karşı en sık kullandığı tarihsel argüman, Yahudilerin tarihte yaşamış olduğu sıkıntılı durumlardır. Bu durum Tanrı’nın biricik halkı olmaktan men edildiklerinin ve günahkâr olduklarının bir göstergesidir. İsa’ya yaşattıkları ve Hıristiyanlığa karşı dirençleri yüzünden Tanrı onları emsali görülmemiş şekillerde cezalandırmıştır. Yahudiler ise geçmişte karşılaşılan zorlukların nedeninin günahlar olduğu hususunda Hıristiyanlarla aynı fikirde olmakla birlikte, onlara göre bu günahların İsa ya da Hıristiyanlığı reddetme ile bir ilgisi yoktur. Tam aksine onlar, bilhassa Hıristiyanlık sonrası dönemde, kendi içlerinden Hıristiyanlığa geçenler yüzünden ödedikleri bedelin arttığını düşünmektedirler. Ayrıca dünyevî refahın, müntesibi olunan dinin hakikatliği açısından bir ölçü olup olamayacağı sorusunu da Hıristiyanlara yöneltmişlerdir. Tartışma ve reddiyelerde kullanılan diğer bir yöntem ise felsefe ve mantık gibi ilimlerden yardım alınarak oluşturulan rasyonel argümanlara dayalıdır. Bilhassa Orta Çağ Yahudi reddiye geleneği Hıristiyan doktrinlerine karşı sunulan felsefî argümanlarla doludur.55 53 Paris Münazarası’nda Talmud’a dair birinci yaklaşımın, Barselona ve Tortosa münazaralarında ise ikinci tavrın izlerini görmek mümkündür. 54 Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 4-7. 55 Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 7-11; Trautner- Kromann, Shield and Sword, 5. 22 Hıristiyanlık karşıtı Yahudi reddiye literatürü çok çeşitli ve tasnifi zor bir görünüm sergilemektedir. En yaygın olarak bilinen tasniflerden biri Yosef ben Şem Tov’a (ö. 1480) aittir. Onun listesinde altı kategori yer almaktadır. İlk kategori daha önce bahsi geçtiği üzere İbranice Tanah’a dayalı eserlerdir. Bu tarz reddiyelerin asıl yazılış amacı, Hıristiyanların Tanah’ı yorumlarken yaptıkları hataları ortaya koymaktır. Bu kategoriye çok fazla sayıda reddiye girmektedir. İkinci kategori Rabbani literatürü (Talmud, Midraşlar ve Yahudiler nezdinde -Tanah dışında- otorite kabul edilen diğer metinler) yorumlayarak yapılan reddiye çalışmalarını içermektedir. Çalışmamızda ele alınacak olan münazara/reddiyeler bu kategoriye girmektedir. Üçüncü kategori Yahudiliği savunmanın yanı sıra doğrudan Hıristiyanlığa karşı yapılan itiraz ve suçlamaları içermektedir. Yahudiliğin üstünlüğü bu yola başvurularak kanıtlanmaya çalışılmıştır. Dördüncü kategori mevcut Hıristiyan öğretilerinin Yeni Ahit ile uyuşmayan yönlerine odaklanan çalışmalardan oluşmaktadır. Bu bakış açısıyla, Hıristiyanlığın yalnızca Yahudiler nezdinde değil Hıristiyanlar açısından da sağlam bir zemine sahip olmadığı, geçersiz olduğu vurgulanmaktadır. Beşinci kategori Hıristiyan akidelerinin kendi iç tutarsızlığını ortaya koyan çalışmalardan müteşekkildir. Son kategori ise Hıristiyan inançlarını felsefe, mantık, metafizik alanına ait kurallar üzerinden eleştiren reddiyelerdir.56 Yosef ben Şem Tov’un listesinden farklı olarak Hıristiyan reddiyelerini/yaklaşım tarzını kategorileştiren isim ise Amos Funkenstein’dır. Literatüre başvuru açısından meseleyi ele alan Funkenstein’ın eski ve yeni polemik olarak iki temel ayrımı bulunmaktadır. Bu iki ayrım üzerinden, Hıristiyanların yaklaşımını dört madde ile açıklamaktadır. İlki Kutsal Kitap pasajları üzerinden argüman geliştirme şeklindedir. İkincisi, felsefî delil ve yöntemleri kullanarak Hıristiyan dogmalarının hakikat oluşunu kanıtlama girişimidir. Üçüncü grup Talmud ve diğer Rabbanî kaynakları eleştirme üzerine kuruludur.57 Dördüncüsü ise Rabbanî literatür (daha çok Talmud) üzerinden Hıristiyanlığın doğruluğunu kanıtlama58 girişimidir. Bu minvalde, 56 Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 13-18. 57 Yöntem bakımından Paris Münazarası bu kategoriye girmektedir. 58 Barselona ve Tortosa Münazaraları bu kategoriye girmektedir. 23 Funkenstein’a göre Tanah üzerinden yapılan polemik eski türe, Talmud’dan hareketle yapılan eleştiri ise yeni polemik türüne aittir.59 Yahudi reddiyeleri nesir, şiir, münazara/tartışma, mektup gibi farklı formlarda kaleme alınmıştır. Dönemin edebî türlerinin bu noktada belirleyici olduğu söylenebilir. Diyalog ya da tartışma/münazara tarzı metinlerin bir kısmında şahıslar ve söyledikleri kurgusaldır, böylelikle yazarların hakikat çağrıları ya da muhalif dine karşı itirazları bu kurgusal karakterlere söyletilmektedir. Diğer bir kısmı ise gerçek kişilerin diyaloglarının/tartışmalarının kaydıdır. Çalışmamızda esas alınan münazaralar bu kategoriye girmektedir.60 Yahudi reddiyelerinde ağırlıklı olarak İbrani dilinin tercih edildiği görülmektedir. Çünkü çeşitli bölgelerde yaşayan Yahudiler, o bölgeye ait yerel dilleri günlük yaşamlarında kullansalar da dinî meselelerde İbranicenin tercih edilmesi hususunda oldukça titiz davranmışlardır.61 Bu tavırda İbranicenin dinî ve millî değerinin yanı sıra ve belki daha önemlisi Yahudiler dışındakilerin bu dili anlayamaması etkili olmuştur.62 Yahudi reddiyelerindeki diğer bir önemli husus ise metinlerin isimlendirilmesi meselesidir. Bu isimler Yahudi bakış açısını anlamlandırmak açısından oldukça kıymetli bulunmuştur. Reddiyelerin isimlendirilmesinde bazı yazarların Tanah’taki pasajlarda geçen ifade ve cümleleri tercih ettiği görülmektedir. Söz gelimi Duran’a ait olan iki reddiye bu şekilde isimlendirilmiştir.63 Reddiyelerin isimlendirilmesinde bazı ortak kavramların kullanıldığı görülmektedir. Çalışmamız içerisinde sıklıkla geçecek olan Vikuah ifadesi bunlardan biridir. Özel anlamıyla münazaralara işaret eden bu ad64, 59 Amos Funkenstein, “Basic Types of Christian Anti-Jewish Polemics in the Later Middle Ages”, Viator 2 (1971), 373, 374; Ora Limor, “Polemical Varieties: Religious Disputations in 13th Century Spain”, Iberia Judaica 2 (2010), 55, 56. 60 Kanatimizce münazaraların gerçekliği tarihî belgelerle kanıtlanmış olsa da münazara kayıtlarının (İbranice ya da Latince) tamamının gerçeği doğrudan yansıttığı fikrine ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. Bk. Trautner-Kromann, Shield and Sword, 5; Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 13-20. 61 Bu tavrın istisnaları bulunmaktadır. Barselona doğumlu meşhur Yahudi bilgin Hasday Crescas’ın (ö. 1410) ‘Bitul İkkarey ha-Notsrim’ (Hıristiyan Esaslarının Geçersizliği) adlı reddiyesi yaşadığı bölgenin yerel dili olan Katalanca ile yazılmıştır. 62 Trautner-Kromann, Shield and Sword, 7. 63 İggeret al-Tehi Ke-Avoteyha (Atalarına Benzeme Risalesi) 2.Tarihler 30:7; Kelimmat ha-Goyim (Goyların Utancı) Hezekiel 36:6, 15. 64 Vikuah Rambam, Vikuah Rabbi Yehiel mi-Paris, Vikuah Tortosa, Vikuah of Elijah Hayyim ben Benjamin of Genazzano against Fra Francisco di Aqapendente, Vikuah of Azriel Petahia ben Moshe Alatino against Alphonso Caraciolla. 24 münazara tarzı dışındaki reddiyeler için de kullanılmaktadır.65 Bunun dışında Milhama (Savaş)66, Nitsahon (Zafer)67, Magen (Kalkan)68 ve Teşuvot (Tekil hâliyle Teşuva- Cevap, karşılık)69 kelimeleri reddiyelerde sıklıkla tercih edilen ifadeler arasındadır.70 2) Yahudi-Hıristiyan Münazaraları Vikuah ifadesi, halk münazarası/tartışması anlamına gelmektedir. Fakat bu kavram polemik/reddiye literatürüne verilen genel bir isim olarak da kullanılmaktadır. Çalışma içerisinde ilk anlamı kastedilerek kullanılacaktır. Halka açık olarak düzenlenen dinî münazara/tartışmaların teorideki temel amacı, muhatabın iddiasının geçersizliğini kanıtlamak, kendi inancının mutlak gerçekliğini ve üstünlüğünü vurgulamaktır. Farklı din müntesiplerinin bir arada yaşamak zorunda olduğu toplumlarda bu tarz tartışmaların yapılması ve düzenlenmesinde dinî unsurların etkisi olmakla birlikte sosyal ve siyasî düzene hizmet etmek gibi gayeleri de bünyesinde barındırmaktadır.71 Çalışmada zikredilecek olanların (Paris, Barselona, Tortosa) dışında başka münazaraların olduğu da bilinmektedir.72 Bunlar arasında 1286 yılında Mayorka’da gerçekleştirildiği iddia edilen münazaranın diğerlerine göre tanınırlığı daha yüksektir. Münazaranın Yahudiler tarafından tutulan kaydı yoktur, yalnızca anonim bir yazarın Cenova’da yazmış olduğu Latince bir kaydı günümüze kadar ulaşmıştır.73 Paris, 65 Vikuah Radak örnek olarak gösterilebilir. Bu eser bir münazara/tartışma kaydı değildir. Fakat yine de Vikuah adıyla isimlendirilmiştir. 66 Sefer Milhamot ha-Şem, Milhemet Mitsva. 67 Sefer Nitsahon Yaşan, Sefer Nitsahon, Ziheron Sefer Nitsahon. 68 Magen Avraham, Keşet u-Magen, Magen va-Herev. 69 Teşuvot Radak la-Notsrim, Teşuvot ha-Notsrim. Yukarıda ismi zikredilen reddiyelere dair kısa açıklamalar için bk. Lasker, Jewish Philosophical Polemics Against Christianity in the Middle Ages, 13-20. 70 Philippe Bobichon, “A Bird’s Eye View on the Jewish Anti-Christian Literature in the Western Countries (10th to 17th c.)” (Can Polemics Innovate? Change and Continuity in Jewish–Christian Polemics from Late Antiquity to the Modernity, University of Vienna, 2017), 5. 71 Haim Hillel Ben-Sasson, “Disputations and Polemics”, Encyclopaedia Judaica, ed. Fred Skolnik (Detroit: Macmillan Reference USA, 2007), 5/686; Michael A. Signer, “Disputation”, A Dictionary of Jewish-Christian Relations, ed. Edward Kessler - Neil Wenborn (New York: Cambridge University Press, 2005), 127. 72 Vikuah of Elijah Hayyim ben Benjamin of Genazzano Against Fra Francisco di Aqapendente, Vikuah of Azriel Petahia ben Moshe Alatino Against Alphonso Caraciolla. 73 Yazarın, 1179 yılında Ceuta’da gerçekleştirilen münazaranın kaydından da yararlandığı iddia edilmektedir. Çünkü konuşmacıların mesleği ve bazı temalar bakımından benzerlikler söz konusudur. Limor, “Polemical Varieties: Religious Disputations”, 60; Ceuta Münazarası’na ilişkin kayıt 1980 gibi geç bir tarihte Ora Limor tarafından keşfedilmiştir. Münazaraya dair ayrıntılı bilgi için bk. Maya Soifer, “‘You Say That the Messiah Has Come’: The Ceuta Disputation (1179) and Its 25 Barselona ve Tortosa münazaralarının aksine tartışmaya yüksek mertebeli din adamları, Yahudilikten Hıristiyanlığa geçmiş kimseler, krallar yerine halktan kişiler katılmıştır. Eserde Cenova’lı Hıristiyan bir tüccar74 ile birkaç Yahudinin pazaryeri-liman gibi halka açık bir ortamda gerçekleştirdikleri bir münazara tasvir edilmektedir. Bununla birlikte içerik olarak Barselona Münazarası’yla ortak temalara sahip olduğu görülmektedir. Temaların ve büyük ölçüde argümantasyon tarzlarının benzerliği, ortak coğrafyaları ve her iki münazaranın birbirlerine olan tarihsel yakınlıkları dolayısıyla Barselona Münazarası ile Mayorka Münazarası arasında karşılaştırmalı çalışmalar yapılmıştır.75 Çalışmada ele alınan üç münazara özelinde, hâkim konumda olan Hıristiyan kesim ve yöneticilerin dinî ve siyasî otoritelerini kullanarak Yahudileri bu münazaralarda savunma yapmaya zorladığı anlaşılmaktadır. Zira Papa ya da Hıristiyan kralların isteğiyle düzenlendiği bilinen bu münazaraların hiçbirinde ilk talep Yahudi kesimden gelmemiştir. Bu açıdan bakıldığında Yahudilerin münazaralara olan genel yaklaşımı, ne kadar güçlü savunma yaparlarsa yapsınlar adil bir kazananın olamayacağı, hatta her koşulda Kilise’nin ve Hıristiyanların galip geleceği şeklindedir. Bunun bir sonucu olarak Yahudilerin tartışmalara katılma konusunda hiçbir zaman istekli olmadıkları görülmektedir.76 Hıristiyan kesimin münazara talebinim altında yatan en temel etmen ise Hıristiyanlığı yayma yolunda alışılagelmiş yöntemlerin dışına çıkarak, daha çok kişiyi daha kısa sürede bu dinin mensubu yapma arzusudur. Bununla birlikte münazaraların salt dine dayalı bir kaygının ürünü olmadığı, bazı siyasî çıkarlar ya da otorite sağlamlaştırmaya dayalı girişimlere hizmet ettiği de unutulmamalıdır. Bu minvalde her üç münazaranın ortak özelliğinin, münazara şartlarının adaletsizliği olduğu söylenebilir. Zira münazara esnasında Hıristiyan polemikçilerin bir tartışmada başarısız olmaları, orada bulunan Yahudilerin bir ölçüye kadar alay etmelerine ya da Hıristiyanların zihninde sadece bazı dalgalanmalara sebebiyet verebilirdi. Fakat Yahudi Place in the Christian Anti-Jewish Polemics of the High Middle Ages”, Journal of Medieval History 31 (2005), 287-307. 74 Inghetto Contardo. 75 Ora Limor eserinde, bu iki münazara arasındaki benzerlik ve farklılıkları detaylı bir şekilde işlemiştir. Limor, “Polemical Varieties: Religious Disputations”, 59-61. 76 Signer, “Disputation”, 128; Blech, Yahudi Tarihi ve Kültürü, 182. 26 polemikçilerin savunmalarındaki başarısızlığı, bireysel/kitlesel dinden dönmelere (hakikatte döndürülmek), baskılara, kutsallarına zarar verilmesine yol açmıştır.77 a) Paris Münazarası (Vikuah Rabbenu Yehiel mi-Paris) 1240 yılında (25-26 Haziran) Paris’te halka açık olarak düzenlenen münazarada Yahudi kesimi (baş sözcü olarak) Paris’li Rabbi Yehiel, Hıristiyan grubu ise Yahudilikten Hıristiyanlığa geçmiş olan Nicholas Donin temsil etmiştir. Rabbi Yehiel, Fransa-Meaux doğumlu, dönemin saygın bir Talmud âlimidir. Dönemin Paris yeşivasının başkanı olan Rabbi Yehuda ben Yitshak’ın78 (ö. 1224) öğrencisi ve halefi olduğu bilinmektedir. Paris Münazarası dışında Tudelalı Benjamin olarak bilinen Yahudi seyyahın yazılarında Rabbi Yehiel’den bahsedildiği görülmektedir. Rabbi Yehiel akıllı, zeki, dönemin imtiyaz sahibi ilim adamlarından biri olarak zikredilmiştir.79 Münazaraya katılan Yahudi temsilciler grubunda kendisinden yaşça daha büyük meslektaşları olduğu hâlde, cemaat önderliği ve güçlü hatipliği sayesinde münazarada baş konuşmacı olarak seçildiği düşünülmektedir.80 Rabbi Yehiel dışında münazaraya etki ve katkısı oldukça az olmasına rağmen üç Yahudi temsilci daha vardır. Onlar Melun’lu Yehuda ben David, Château Thierry’li Samuel ben Solomon ve Coucy’li Moses ben Jacob81 adlı kişilerdir. Hıristiyan grubun temsilcisi olan Nicholas Donin Yahudiyken, Talmud’a koşulsuz iman hususunda şüphelerini dile getirdiği için Yahudi otoritelerle ters düşmüş ve bazı cezalara maruz kalmıştır. İddialara göre Donin’in Talmud’a karşı olan bu tavrında Yahudi mezheplerinden biri olan ve sözlü geleneğe reddeden Karâî mezhebi etkili olmuştur.82 Aldığı cezalardan sonra yaklaşık on yıl boyunca Yahudi dininde 77 Berger, The Jewish-Christian Debate in the High Middle Ages, 3. 78 Sir Leon adıyla da anılmaktadır. 79 Nuh Arslantaş (çev.), Orta Çağda İki Yahudi Seyyahın İslâm Dünyası Gözlemleri-Tudela’lı Benjamin ve Ratisbon’lu Petachia (İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı (İFAV), 2009), 23. 80 Morris Braude, Conscience On Trial: Three Public Religious Disputations Between Christians and Jews in the Thirteenth and Fifteenth Centuries (New York: Exposition Press, 1952), 18, 22, 23. 81 Yahudi dinî hukukuna dair önemli bir eser olan Sefer Mitsvot Gadol’un yazarıdır. 82 Maccoby, Judaism on Trial, 20, 59; İbn Hazm’ın eserinde İspanya’daki Karâîlere ve onların inanışlarına ilişkin ifadeler bulunmaktadır. Burada verilen bilgilerin, İspanya’daki Karâîlerin varlığına işaret eden en erken/eski veriler olduğu tespit edilmiştir. Bk. Camilla Adang, “The Karaites as Portrayed in Medieval Islamic Sources”, Karaite Judaism: A Guide to Its History and Literary Sources: 73, ed. Meira Polliack (Leiden ; Boston: Brill, 2003), 188. El-Fasl’da ilgili yer için bk. İbn 27 kalmaya devam etmiş, fakat neticede Yahudi imanını topyekûn reddettiği suçlamasıyla 1225 yılında halkın huzurunda Yahudi cemaatinden atılmıştır. Bu süreçten sonra Fransiskenlerin tesiriyle Hıristiyanlığa geçtiği bilinmektedir. Bu dinî dönüşümde etkili sebebin gerçek bir Hıristiyanlık ilgisi mi yoksa Yahudilere olan husumetinden mi kaynaklandığı bilinmemektedir. Yeni hayatında Fransiskenlerle birlikte faaliyetlerde bulunma hususunda oldukça hevesli ve çalışkan olduğu, hatta Paris Münazarası öncesinde Haçlı grupları Yahudiler aleyhine kışkırttığı iddia edilmiştir. Buna ilave olarak, Yahudilerin ayin yaparken Hıristiyan kanı kullandıkları iddiasını83 ilk defa ortaya atan kişi olarak bilinmektedir.84 Münazara esnasında Hıristiyan kesimde Donin dışında, tartışmaya müdahale yetkisi olan iki kişi daha vardı. Bu kişiler, Papa IX. Gregory ve Kastilyalı Kraliçe Blanche’tı. Krallığın resmî papazının yanı sıra, müzakereci olarak Sens Başpiskoposu Walter ve Paris Piskoposu Auvergne’li William da münazaraya katılmıştır.85 1236 yılında Donin ve Dominik bir rahip, Papa IX. Gregory’ye Yahudiler aleyhine 35 maddelik bir mektup/bildiri ulaştırır. Donin özelde Talmud’u hedef göstermektedir; bununla birlikte tehlikeli olarak gördüğü bazı Midraş metinlerini de içeriğe dâhil eder.86 Donin’in bildirisinde iki temel suçlama yer almaktadır. İlki Yahudi geleneğinde Tanah’ın otoritesinin hahamlar tarafından zayıflatılmaya çalışılması ve daha da önemlisi Tanah’ın yerine Talmud literatürünün merkeze alındığı iddiasıdır. Bu iddia Yahudilerin Hıristiyan hâkimiyetindeki emniyetlerine darbe vuracak niteliktedir. Çünkü Augustine’in de etkisiyle, Yahudilerin, kendi kutsal kitaplarına (Hıristiyanlara göre Eski Ahit’e) sahip çıkıp onları layığıyla korudukları için Hıristiyanlık gerçeğine tanık olarak bir anlamda Hıristiyan dinine hizmet ettikleri ve dolayısıyla korunmayı hakettikleri düşünülmüştür. Fakat Donin’in iddiası ile bu tanıklık durumu zarar Hazm, El-Fasl, çev. Halil İbrahim Bulut (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2017), 1/424 (553:3). 83 Ayrıntılı bilgi için bk. Seda Özmen, “Batıda Yahudilere Yönelik Kan İftiraları”, Türk & İslâm Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi (TİDSAD) 4/13 (2017), 154-163. 84 Braude, Conscience on Trial, 25; Kaufmann Kohler - Isaac Broydé, “Donin, Nicholas, of La Rochelle”, Jewish Encyclopedia (19 Temmuz 2020). 85 Maccoby, Judaism on Trial, 20-22. 86 Saadia Eisenberg, Reading Medieval Religious Disputation: The 1240 “Debate” Between Rabbi Yehiel of Paris and Friar Nicholas Donin (The University of Michigan, Doktora Tezi, 2008), 12; Yvonne Glikson, “Talmud, Burning of”, Encyclopaedia Judaica, ed. Fred Skolnik - Michael Berenbaum (Detroit: Thomson Gale, 2007), 19/482; Özmen, “Orta Çağ Yahudi Karşıtlığına Bir Örnek Olarak Talmud’un Yargılanması ve Yakılması”, 443, 444. 28 görmekte ve korunmayı gerektiren husus neredeyse ortadan kaldırılmaktadır. İkinci iddia ise Talmud’un Hıristiyanlığa karşı küfür sayılabilecek ifadeler içermesidir. Dolayısıyla sakıncalı ve tehlikeli bir literatürdür ve imha edilmelidir. İlk suçlama için Papalığın ya da Hıristiyan yönetimin hukukî anlamda yapabilecekleri sınırlıdır. Fakat ikinci suçlamada Hıristiyan dinine yapılan her türlü hakaret küfür sayılacağından engizisyon kapsamına dâhil edilip işlem yapılması mümkündür.87 Papalığa ulaştırılan bildiri neticesinde 1239 yılında bir tahkikat başlatılmıştır. Papalık eliyle, Avrupa’daki Hıristiyan krallıklara ve başpiskoposlara kendi tebaası altında olan Yahudilerin ellerinde bulunan kitaplara el koymaları için mektuplar yazılmıştır. Mektuplarda, Yahudilerin Musa’nın Torası’ndan memnun olmadıkları, onun yerine Sina’da Musa’ya verildiğine inanılan (hakikatte yalnızca bilge gördükleri şahsiyetlerin yazılarını içeren) Talmud literatürüne sarıldıkları bildirilmiştir. Fakat Talmud da Hıristiyanlık açısından sorunlu pasajlar içerdiği için gereğinin yapılması istenmiştir. Papa, mevcut yönetimlerden bu kitaplara el koymalarını ve kendi oluşturduğu heyet yardımıyla bu kitapları denetlemelerini talep etmiştir. Kitaplarından vazgeçmek istemeyen ya da yetkililere teslim etmeyenlerin cezalandırılması gerektiği önemle vurgulanmıştır. Bu minvalde Papa, Paris Piskoposu Auvergneli William ve bazı Dominiken ve Fransisken rahiplerin önderliğinde bir heyet oluşturmuştur. Bu heyet Yahudilerin ellerinde bulunan bütün kitapları inceleyecek ve Hıristiyan doktrinleriyle uyuşmayan metinleri yok edecektir. Bu talebe olumlu karşılık veren tek kral, kendi döneminde Yahudi düşmanı olarak bilinen Fransa kralı IX. Louis olmuştur. Bu süreçte diğer Fransız kralların Yahudilere kimliklerini ve kitaplarını muhafaza etme konusunda ayrıcalıklar sağlamaya devam ettiği iddia edilmektedir.88 Donin’in bildirisinin önemli bir sonucu olarak 1240 yılı haziran ayında Paris’te bir münazara düzenlenmesine karar verilir. Kuzey Fransa’daki cemaatin önderliğini üstlenmiş olan Rabbi Yehiel çağrılır ve Donin ile 25-26 Haziran tarihlerinde halkın 87 Anna Sapir Abulafia, “Talmud Trials”, A Dictionary of Jewish-Christian Relations, ed. Edward Kessler - Neil Wenborn (New York: Cambridge University Press, 2005), 417; Maccoby, Judaism on Trial, 24, 25. 88 Ursula Ragacs, “Paris 1240: Further Pieces of the Puzzle”, The Talmud in Dispute During the High Middle Ages, ed. Alexander Fidora - George Hasselhoff (Bellaterra: Servei de Publicacions de la Universitat Autònoma de Barcelona, 2019), 9; Eisenberg, The 1240 “Debate”, 12, 13; Maccoby, Judaism on Trial, 21, 22; Glikson, “Talmud, Burning of”, 19/482. 29 önünde karşı karşıya getirilir. Donin’in iddiaları genel hatlarıyla şu şekildedir: Talmud’da Hıristiyanlara karşı düşmanlık içeren ifadeler; Tanrı’ya (Baba), İsa’ya, Meryem’e ve Hıristiyanlık dinine küfür niteliğinde cümleler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Talmud anlamsız ve saçma hikâyelerin anlatıldığı boş bir kitaptır. Dolayısıyla Talmud tehlikelidir ve yasaklanmalıdır. İki gün süren tartışma nihayete erdiğinde, Rabbi Yehiel ve diğer Rabbilerin bütün gayretine rağmen, rahipler Talmud’u suçlu bulur ve Talmud nüshalarının yakılmasına karar verilir. Yahudiler kararı engelleme adına birtakım girişimlerde bulunurlar, fakat geciktirmek dışında bir sonuç elde edemezler. Tartışmadan iki yıl sonra, 1242 yılında binlerce89 el yazması Talmud Paris’teki meşhur infaz alanında bir ya da bir buçuk gün içerisinde yakılır ve Yahudi tarihinde nesiller boyu sürecek olan duygusal bir kırılmaya neden olur.90 Münazaranın işleyiş tarzının nasıl olduğu konusunda araştırmacılar arasında tam bir görüş birliği yoktur. Her ne kadar İbranice kayıtta91 Rabbi Yehiel ve Donin’in yüz yüze tartıştığı bildirilse de buna itiraz eden araştırmacılar da vardır. Yahudi tarihçi Yitshak Baer ve Mark Cohen’e göre münazara gibi bir ortamın aksine Engizisyon mahkemeleri tarzında bir uygulama yapılmıştır. Dönemin Engizisyon kuralları gereğince suçlamada bulunan kişi ile tanık yüzleştirilemeyeceği için, yüz yüze bir tartışma söz konusu olamaz. Buna karşın, tartışmaya iştirak eden Yahudi temsilcilerin İbranice kayıtta geçen tedirginlikleri ve yapılan suçlamalara cevap verirken birbirlerine danışamadıkları bilgisinden hareketle Engizisyon şartları kadar gerilimli bir ortam olduğu düşünülebilir. Ayrıca münazaranın sonucunda Talmud’un kusurlu görülüp, yok edilmesi kararı dikkate alındığında mevcut tablo daha anlaşılır hâle gelmektedir.92 Paris Münazarası ve yansımaları Yahudilerin zihin dünyalarında oldukça canlıdır. Daha sonra detaylı işleneceği üzere, Talmud, Mabed’den sonra en sık müracaat edilen metindir ve onun yakılıp yok edilmeye çalışılması onlarda nesiller boyu sürecek bir travmaya yol açmıştır. Kendi dindaşlarını yeni dine kaptırma endişesinden daha 89 10/12 bin civarında oldukları iddia edilmektedir. 90 Robert Chazan, “The Condemnation of the Talmud Reconsidered (1239-1248)”, Proceedings of the American Academy for Jewish Research 55/ (1988), 16; Glikson, “Talmud, Burning of”; Eisenberg, The 1240 “Debate”, 13; Marcus - Saperstein, The Jews in Christian Europe, 131-132. 91 Münazaraya ilişkin İbranice kayıt, Rabbi Yehiel’in kendisi tarafından değil, yaklaşık yirmi yıl kadar sonra Yosef Natan tarafından yazılmıştır. Trautner-Kromann, Shield and Sword, 46; Maccoby, Judaism on Trial, 20. 92 Maccoby, Judaism on Trial, 23; Cohen, Haç ve Hilal Altında, 225. 30 baskın bir şekilde, kutsal rehberlerini/Talmud’u kaybetme korkusu yaşamış olmalıdırlar. Günümüzdeki bilgiye erişim imkânları ile o dönemin sözlü ve yazılı kaynaklara erişim düzeyi karşılaştırıldığında kaygı ve endişeleri daha da anlaşılır olmaktadır. Kutsal yazıların yakılmak suretiyle yok edilmesi ise durumu daha derin bir sancıya dönüştürmüştür. Paris Münazarası ve izdüşümleri sadece Yahudi dünyası üzerinde etkili olmamıştır. Hıristiyan dünya açısından da oldukça önemlidir. Zira Paris Münazarası’ndan iki asır kadar sonra Hıristiyanların Talmud ve otoritesi aleyhi