T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI YAHUDİLİKTE DİNİ SEMBOLLER (MAGEN DAVİD ÖRNEĞİ) DOKTORA TEZİ İsmail Naci ZEYREK BURSA – 2014 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI YAHUDİLİKTE DİNİ SEMBOLLER (MAGEN DAVİD ÖRNEĞİ) DOKTORA TEZİ İsmail Naci ZEYREK Danışman: Yrd.Doç.Dr. Süleyman SAYAR BURSA – 2014 iii ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : İsmail Naci ZEYREK Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Dinler Tarihi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XIV + 403 Mezuniyet Tarihi : 22 / 07 / 2014 Tez Danışman(lar)ı : Yrd.Doç.Dr. Süleyman SAYAR YAHUDĠLĠKTE DĠNĠ SEMBOLLER (MAGEN DAVĠD ÖRNEĞĠ) Bilinen ilk monoteist din olan Yahudiliğin başlangıcından günümüze gelen tarihsel sürecinde, hem kullanılan dil hem de görsel açıdan zengin bir sembolik ifade tarzı ile karşılaşılmaktadır. Özellikle günümüzde, ilk bakışta Yahudilik ile özdeşleştirilen “Magen David” (Davut Kalkanı), bu sembol dünyasında neredeyse ön planda yer edinmiş görünmektedir. Kimi kez “Süleyman Mührü” olarak da adlandırılmış olan bu sembolden, Yahudi Kutsal Kitap Literatürü’nün kanonik kabul edilen metinlerinde bilinen görsel haliyle bahsedilmemektedir. Buna karşın, aynı literatürün Kral Davut’tan söz edilen çoğu yerinde, Davut’un sığındığı tek merci olarak Tanrı’yı kabul etmesinin ve O’nu yegâne “Kalkan” olarak nitelemiş olduğunun okunması, bugün aynı isim ile bilinen diyagrama, halen temsil ettiği seküler alanın çok ötesinde Metafizik bir temsiliyet boyutu katmaktadır. En erken tarihli örneği Bronz Çağı'na uzanan bu diyagram; günümüzde işaret, simge ve sembol temsiliyet kategorilerinin ait oldukları tam karşılıklarını kaybetmiş olması hasebiyle, sadece seküler bir temsiliyete indirgenmiş gözükmektedir. Bundan dolayıdır ki, söz konusu sembol de sadece bir etnisiteye ya da belli bir geleneğe atfedilmektedir. Oysa tarihsel süreçteki hemen her sahih geleneğin ontolojik, kozmolojik ve metafizik sahalarında zengin örneklerle geniş bir coğrafya ve zaman perspektifinde sembol temsiliyeti ile kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yahudi otoritelerinin görüşü de, bu diyagramın başlangıçta Yahudi dini ya da etnisitesi ile özel bir ilişkisi olmadığı, bugün kazandığı temsiliyete yaklaşık son üçyüzelli yıllık süreçte ulaştığı yönündedir. Günümüzde çoğunlukla Yahudilik ile özdeşleştirilen “Magen David”, Asli Gelenek’ten tevarüs edilen gerçek bir sembol iken, XVII. yüzyılda Yahudi kimliğini ayırt edici simge kategorisine indirgenmiş, XIX. yüzyılın sonlarında uluslararası platforma taşınan Siyonist hareketlerdeki kullanımı ile de bu temsiliyeti pekiştirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Sembol, Davut Kalkanı, Magen David, Heksagram, Süleyman Mührü, Kabala, Siyonizm. iv ABSTRACT Name and Surname : İsmail Naci ZEYREK University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Philosophy and Religion Knowledges Branch : History of Religions Degree Awarded : Ph.D. Page Number : XIV + 403 Degree Date : 22 / 07 / 2014 Supervisor (s) : Prof.Ass.Dr. Süleyman SAYAR RELIGIOUS SYMBOLS IN JUDAISM (THE LIKE MAGEN DAVID) In the process from the beginning to the present of Judaism, the earliest monotheistic religion, encountered with the style of a rich symbolic expression both the language used and in a visually. Especially nowadays, at first glance, "Magen David" (Shield of David) identified with the Judaism, seems to be adopted at the forefront in the same rich symbol-world. Most of the times, about the symbol named as "Seal of Solomon" has been mentioned of the visual form. However, when reviewing of the literature, in most places (where is) refered to King David, David had accepted the authority of God as it is the only refuge and described the god as a only "Shield” . Additionally, the diagram, today, is known by the same name, adds a different meaning to this metaphysical representation than its own. The earliest example of around Bronze Age, Hexagram diagram, dating back to the Hebrews Period, today seems to be reduced to just a secular representation because it is lost of sign, symbol, and symbols are the full equivalent of the categories. This has, accordingly, been attributed to only one ethnicity or a single tradition. However, almost every authentic tradition of the historical process is understood that the perspective of geography and time using with a wide representation of the symbol with rich examples on ontological, cosmological and metaphysical fields. The opinion of the Jewish authorities, in this diagram, initially there wasn’t a special relationship with the Jewish religion, or ethnicity, is that today, with representation in nearly reaches three hundred and half year period. Nowadays, symbol of "Magen David", often considered together with Judaism, reduced to the category of distinctive symbol of Jewish identity in the XVII th century and carried in the international arena end of the XIX th century, with the use of this representation is corroborated by the Zionist movements. Keywords: Symbol, Shield of David, Magen David, Hexagram, Seal of Solomon, Qabalah, Zionism. ÖNSÖZ Herhangi bir akademik çalışmanın konusunu “sembol” teşkil ediyorsa; konuyu nedensellik, kronoloji, işlev ve temsiliyet gibi değişkenler bağlamında irdelemek, diğer disiplinlerden önce hiç kuşkusuz Dinler Tarihi kapsamında yapılacak bir çalışmayı gerektirir. Ne var ki, seçilecek sembolün tarihsel süreçteki varlık nedenlerinin ve bunlara bağlı işlevlerinin izi kabaca sürülecek olsa bile, sadece tek bir sosyal bilim yöntemi ve kapsamının yeterli olmadığı anlaşılmakta, “sembol” gibi çok spesifik bir alanda, pek çok disipline ait yöntem ve kaynak elzem olmaktadır. Hele bir diyagramın Metafizik alanın içine giren sembol kategorisindeki temsiliyetine yönelindiğinde ise, pozitivist ve rasyonalist yöntem ve disiplinlerin tamamen dışında, bugün pek de alışık olmadığımız “Tradisyonel” perspektif kaçınılmaz olmakta, bu kapsamda bir çalışma da her şeyden öte farklı idrâklerin vukûfiyetini gerektirmektedir. Sembolü kendisine ilgi alanı olarak seçmiş farklı geleneklere ait otoritenin, konunun tarihsel sürecini, örneklerini ve işlevlerini ayrıntısıyla ele alırken sembol kategorisine girmeden, deyim yerindeyse bu kategorideki temsiliyetinin etrafında dolaşması, ya özellikle Metafizik gibi farklı bilgi alanlarına tamamıyla gözünü kapamasından ya da bu kategorinin idrakinde olsa bile, kendine has nedenlerle bu alana girmemesinden kaynaklanmaktadır. Yöntem ve kapsamı bu iki nedene bağlı olan çalışmalardan, seçilen herhangi bir diyagramın pek çok yönü hakkında ayrıntılı bilgi edinilebilirse de, sembol kategorisindeki temsiliyetinin yani Metafizik alanda karşılığı olan hakikatin kavranabilmesi asla mümkün görünmemektedir. Buna karşın, herhangi bir sembolün salt mahiyeti ve sembol kategorisindeki temsiliyetine yönelik çalışmalarda ise, hemen hemen tarihsel, coğrafi, konumsal, teknik, estetik vb. hususiyetlerin bir yana bırakılmış olduğu zorlanmadan anlaşılabilmektedir. Farklı idrâk vukûfiyetinin apaçık hissedildiği, pozitivist rasyonalist yöntemleri ve indirgemeci disiplinlerin konuyu ele alış biçimlerini tamamen dışarıda bırakarak kaleme alınmış bu tür çalışmalar; yine herhangi bir diyagramın sembol kategorisindeki tam temsiliyetini apaçık bir şekilde dile getirmeseler de, kategori farklılıklarını ısrarla vurgulamalarıyla, okuyucuda zihni bir hata oluşmasının önüne geçmektedirler. Sembolleri farklı bakış açılarıyla ele alan her bir otoritenin, kendi içinde bu tür yöntem ve kapsam ayrımına girmesindeki belirleyici faktörün bireysel vukûfiyet ve entellektüel ufukla orantılı olduğunu fark edebilmek hiç de zor olmamaktadır. Burada, tezin amaç ve kapsamının, -seçilen sembolün- “sembol kategorisindeki temsiliyeti” ne yönelik olduğunu iddia etmenin, “haddi aşmak” anlamına geldiğini kabul etmek gerekir. Zira, bu tez konusunun ele alınışında, ilk grup otoritenin yöntemi ve seviyesi tercih edilmiştir. Yeri geldiğinde sembol kategorisiyle ilgili farklı otoritelere ait görüşler belirtilmiş olsa da, özellikle Metafizik alana ait bilgiye tam anlamıyla vâkıf olmanın mutlak zorunluluğundan ötürü, söz konusu sembolün aslolan mahiyeti ve Metafizik kategorideki hakikatine yönelik herhangi bir kişisel görüşten uzak durulmuştur. Tamamıyle sosyal bilim yöntemi ve kaynakları kullanılarak yapılan bu çalışmada, seçilen belli bir sembol; bugün ilk bakışta kendisiyle özdeşleştirilen bir gelenek içinde ortaya çıkışı, adlandırılması, söz konusu geleneğin geçirdiği dönemler ve ayrışmalar boyunca ona yüklenen anlamlarıyla ele alınmış, yine aynı gelenek mensuplarınca seküler bir simgeye indirgenme süreci ile günümüze kadar getirilmiştir. Sembolün diğer geleneklerdeki eş zamanlı kullanımları da tezi desteleyebileceği düşünülerek temel özellikleriyle örneklenmiştir. Konu başlığının sınırlandırılmasında ise; ülkemiz akademik çalışmaları içinde, belli bir sembolün yine belli bir gelenek bağlamında başlı başına bir tez konusu olarak ele alınıp ayrıntılandırıldığı muhtemelen ilk çalışma olması belirleyici olmuştur. Bunun yanı sıra, tamamıyla metafizik alana ait olan sembol kategorisine girip de, bu bağlamdaki bazı modern kaynaklarda vi karşılaşıldığı gibi, bir nevi hurafeler manzumesi şeklinde bir yanılsamaya neden olacak kategori hatasına mahal vermemek için de bu sınır gerekli görülmüştür. Kendi adıma söylemem gerekirse; tez başlığı seçiminin, belirtilen nedenlere göre sınırlandırılmasının ve konunun bilimsel olarak ele alınmasında tercih edilen yöntem ve kapsamın, bugüne değin ülkemiz bilimsel platformunda enine boyuna ele alınmamış bir alan için örnek oluşturarak önemli bir eksikliği fark ettireceği umudundayım. Öncelikle bu yöntem ve kapsama dayalı bilimsel çalışmaların, çok üst seviyede vukûfiyet gerektiren sembol kategorisi ekseninde yapılacak ileri seviyedeki çalışmalar ve bu kategoriye ihtiyaç duyan zihinler için bir ilk adım oluşturacağı inancındayım. Tez başlığında adı belirtilen diyagramın, sembol kategorisinden daha alt bir seviyedeki gerçekliğinin esas alındığı bu çalışmayı, konunun Metafizik boyutunun farkında olan bir danışman rehberliğinde yapmış olmasaydım, muhtemelen bu tespitlerde bulunamayacaktım. Öte yandan başka bir konu çalışmak zorunda kalsaydım, çalışmanın bitiminde yine muhtemelen görsel ifade alanına dönecek ve uzun yıllar bu bağlamda yaptığım okuma ve gözlemlerle içine düştüğüm fâsid dairede, hala mucizevi bir şekilde her şeyi bir anda gözler önüne sereceğine inandığım referans arayışlarımı çaresizce sürdürüyor olacaktım. Daha da kötüsü, bir müddet sonra yeterlilik yanılsamasıyla, Metafizik alanda tam olarak karşılık geldiği hakikati idrâk etmeden – ki, kendi adıma bu durum hala geçerlidir- sembol alanında söz söyleme hatasına eninde sonunda düşecektim. Her ne kadar, zihni planda her şeyin yerli yerine oturtulmasında en fazla rol oynayan faktörün tüm doktora eğitim süreci olduğunu tereddütsüz söyleyebilirsem de, kayıplarımı önleyerek bana zaman kazandıran tez konusunun hakkını burada teslim etmem gerekir. Tezin başlığını şekillendirip arkasında durarak, bu konuda yıllar süren bölük pörçük ve sonuçsuz çabalarımın ve âtıl sonuçlarının zâyi olmamasını saygı değer hocam Yrd.Doç.Dr. Süleyman SAYAR sağladı. Sağduyulu yaklaşımı, tradisyonel ve akademik derinliği ile sadece bu çalışma sürecinde değil, tüm doktora eğitimim boyunca her an düşebileceğim zihni hataları izâle eden bir rehber oldu. Kendisine bu vesile ile şükranlarımı sunuyorum. Tez çalışmalarım süresince Uludağ Üniversitesi’nin farklı bilim dallarından pek çok akademisyenin görüşüne başvurdum. Burada adlarını tek tek zikredemeyeceğim değerli bilim insanlarının paylaşımlarına müteşekkirim. İlahiyat Fakültesi’nin değerli öğretim üyelerine teşekkürü ayrıca bir borç biliyorum. Yıllar süren amatör uğraşlarımın önünü açan profesyonel desteği gerçek anlamda bu fakültede aldığımı bir kez daha ifade etmek isterim. Başlangıcından bugüne tüm doktora eğitimim boyunca, gerek literatür önerileri gerekse kişisel görüşlerini almak için kapısını çaldığım her hoca, her defasında bana ciddiyetle uzun zamanını ayırdı. Bu çalışmayı tamamlama sürecinde en fazla ihtiyaç duyduğum kaynak zamandı. Kadrosunda olduğum "Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü'ne Bağlı Güzel Sanatlar Bölümü" başkanı Doç.Dr. M.Ersin KUŞDİL’e de tüm tez çalışmalarım süresince bu kaynağı sağladığı için teşekkür ediyorum. Bursa / 2014 İsmail Naci ZEYREK İÇİNDEKİLER Sayfa No. TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................................. ii ÖZET ........................................................................................................................................ iii ABSTRACT ................................................................................................................................ iv ÖNSÖZ ................................................................................................................................... v İÇİNDEKİLER ............................................................................................................................ vii KISALTMALAR ........................................................................................................................ ix ÇİZİM LİSTESİ .......................................................................................................................... xii EK LİSTESİ ................................................................................................................................. xiii GİRİŞ .......................................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM TERMİNOLOJİ 1. SEMBOL, SİMGE, İŞARET KAVRAMLARI VE TEMSİL KATEGORİLERİ ……............................. 8 1.1. SEMBOL KAVRAMI VE SEMBOL’ÜN TEMSİL KATEGORİSİ .….…………........…..………………. 8 1.2. SİMGE KAVRAMI VE SİMGE’NİN TEMSİL KATEGORİSİ ………….…......……………………..……. 18 1.3. İŞARET KAVRAMI VE İŞARET’İN TEMSİL KATEGORİSİ ………….…........…………………….……. 24 2. TERİM VE KAVRAM KARŞILIKLARIYLA MAGEN DAVİD VE HEKSAGRAM ….….................... 26 2.1. TERİM VE KAVRAM KARŞILIĞIYLA MAGEN DAVİD …….………….…………………………..……..… 26 2.2. MAGEN DAVİD SEMBOLÜNE YÖNELİK YAPILAN ARAŞTIRMALAR ………………………..……… 28 2.3. TERİM VE KAVRAM KARŞILIĞIYLA HEKSAGRAM ……………………………………………………...… 31 3. YAHUDİLİK DIŞINDAKİ GELENEKLERDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM ….….................. 40 3.1. ANİMİST-PANTEİST DİN ANLAYIŞLARINDA HEKSAGRAM ............................................. 40 3.2. HİNT GELENEKLERİNDE HEKSAGRAM .......................................................................... 43 3.3. TÜRK VE ÇİN GELENEKLERİNDE HEKSAGRAM .............................................................. 52 3.4. ZERDÜŞTLÜK'TE HEKSAGRAM .................................................................................... 57 3.5. ANTİK YUNAN VE MISIR MEDENİYETLERİNDE HEKSAGRAM ......................................... 58 3.6. SABİİLERDE HEKSAGRAM ............................................................................................. 63 3.7. HIRİSTİYANLIK VE MANİHEİZM'DE HEKSAGRAM ........................................................... 64 3.8. HERMETİK GELENEK VE MASONLUKTA HEKSAGRAM .................................................... 71 3.9. İSLAM GELENEĞİNDE HEKSAGRAM ................................................................................. 78 İKİNCİ BÖLÜM YAHUDİ GELENEĞİNDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM 1. TORA DEVRİ’NDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM ………………………………………….……….…….… 94 1.1. İBRANİLER DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM ………………….………………………………..….………….…. 94 1.2. İSRAİLOĞULLARININ MISIR DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM …………………….…………….….….… 103 1.3. İSRAİLOĞULLARININ MISIR’DAN ÇIKIŞ SÜRECİNDE HEKSAGRAM ..……………………..….….. 108 viii 1.4. İSRAİLOĞULLARININ HAKİMLER DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM ………....…………..….......... 137 1.5. İSRAİLOĞULLARININ KRALLAR DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM ………………………...….….….. 139 1.6. İSRAİL VE YAHUDA KRALLIKLARI DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM ……………..…….......………. 162 2. BABİL SÜRGÜNÜ DEVRİ’NDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM …………………………………...… 177 3. İKİNCİ MÂBED DEVRİ’NDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM …………..….…………….………....... 184 3.1. PERS YÖNETİMİ DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM …………………………..………………….….……..... 184 3.2. İSRAİLOĞULLARININ HELENİSTİK DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM …….………….........…….….. 187 3.3. HAŞMONİ SÜLALESİ DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM ……….……………………………….….....….. 192 3.4. KRAL HİRODES (BÜYÜK HEROD) VE ARDILLARI DÖNEMİ’NDE HEKSAGRAM …..…...…... 196 4. ROMA YÖNETİMİ’NDEKİ YAHUDİ TOPLUMU’NDA SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM …....... 205 5. BİZANS YÖNETİMİ’NDEKİ YAHUDİ TOPLUMU’NDA SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM ........ 226 6. SEFARAD VE AŞKENAZ YAHUDİLERİNDE SEMBOL OLARAK HEKSAGRAM ......................... 233 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YAHUDİ GELENEĞİNDE SİMGE OLARAK HEKSAGRAM 1. DİYASPORA YAHUDİLERİNDE SİMGE OLARAK HEKSAGRAM ……………................…….……... 274 2. SİYONİST HAREKET İÇİNDE SİMGE OLARAK HEKSAGRAM ............................................... 292 3. İSRAİL DEVLETİ'NİN KURULUŞ SÜRECİNDE SİMGE OLARAK HEKSAGRAM ........................ 306 4. GÜNÜMÜZ YAHUDİ TOPLUMLARINDA SİMGE OLARAK HEKSAGRAM ................................ 316 5. MAGEN DAVİD ADOM ........................................................................................................... 320 SONUÇ......................................................................................................................................... 323 EKLER........................................................................................................................................... 327 KAYNAKLAR.................................................................................................................................. 386 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................................................... 402 KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi I.Kra. I. Krallar II.Kra. II. Krallar I.Sam. I. Samuel II.Sam. II. Samuel I.Tar. I. Tarihler II.Tar. II. Tarihler 2nd ed. İkinci Baskı’da Katılım a.g.e. Adı Geçen Eser a.g.gz. Adı Geçen Gazete a.g.m. Adı Geçen Makale a.g.md. Adı Geçen Madde a.g.tz. Adı Geçen Tez a.g.ws. Adı Geçen Web Sitesi a.g.y. Adı Geçen Yer. Amos Amos Ar. Arapça Arm. Aramca A.Ş. Anonim Şirket b. Baskı Bkz. Bakınız C. Cilt chr. Chronology (Kronoloji) comp. Compiled (Derlenmiş) çev. Çeviren Çık. Çıkış (Mısır’dan Çıkış) Çoğ. Çoğul Dan. Daniel düz. Düzenleme ed. Editör ed. in ch. Editor in Chief (Şef Editör) Elç. Elçilerin İşleri env. nu. Envanter Numarası Ezr. Ezra Far. Farsça Git. Gittin Gr. Grekçe x h. Hicrî Hak. Hâkimler haz. Hazırlayan Hez. Hezekiel İbr. İbranice i.e. Id est (Yani) Imp. Impression (Basım) İng. İngilizce inş. İnşa tarihi Lat. Latince Lev. Levililer Luk. Luka m. Miladî Mar. Markos Mat. Matta M.E.B. Milli Eğitim Bakanlığı Mez. Mezmurlar Mid. Midraş mng. ed. Managing Editor (Yönetici Editör) M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra mür. Mürettib (Dizgi) ölm. Ölüm Tarihi p. Page Pes. Pesahim pl. Plate (Levha) pp. From page to page (Sayfadan Sayfaya) Pub. Publisher (Yayımcı) Res. Restorasyon Rom. Romalılar’a Mektup S. Sayı s. Sayfa San. Sanhedrin Say. Sayılar (Çölde Sayım) Sef. Sefanya ss. Sayfadan sayfaya Sül.Ah. Süleyman Ahdi Sül. Süleyman’ın Özdeyişleri Şab. Şabat Şti. Şirketi xi Tes. Tesniye (Yasa’nın Tekrarı) T.D.V. Türkiye Diyanet Vakfı T.S.M. Topkapı Sarayı Müzesi Türk. Türkçeleştiren t.y. Basım tarihi yok Vah. Vahiy v.dğr. Ve diğerleri vb. Ve benzeri Vol. Volume yak. Yaklaşık Yar. Yaratılış (Tekvin) yaz. y. Yazarı yok Yer. Yeremya Yeş. Yeşeya Yşu. Yeşu yön. Yönetim Yuh. Yuhanna Yun. Yunanca y.y. Basım yeri yok Zek. Zekeriya ÇİZİM LİSTESİ Sayfa No. Çizim. 1, Magen David (Davut Kalkanı) ………………………………………………………………….….…….... 4 Çizim. 2, Platon’un Bölünmüş Çizgi Analojisi’ne Göre Sembol Temsiliyeti’nin Alanı ..……..… 13 Çizim. 3, İki Eşkenar Üçgen’den Heksagram’a Geçiş …………………………………………………….…... 34 Çizim. 4, Heksagon / Altıgen …………………………………….…………………………………………………….... 35 Çizim. 5, Unicursal Heksagram ……………………………………………………………………………………..….. 35 Çizim. 6, Pentagram / Pentalpha ……….……………………………………………………………………………... 36 Çizim. 7, Heksagram’da Altın Oran …………………………………………………………………………….….…. 38 Çizim. 8, Pythagoras’ın Dik Üçgen Temsiliyeti ……..…………………………………………………….…..... 38 Çizim. 9, Merkez, Eksen ve Çember ……………….……………………………………………………….….…..... 45 Çizim.10, Sri İantra ……………………….……….………………………………………….……………………...……... 46 Çizim.11, Lakshmi Yıldızı ……………………….……….………………………………………………………...………. 46 Çizim.12, Seth ve Horus Diyagramı …………………………….......………………..………………………….… 62 Çizim.13, Meryem Yıldızı ……………………..………………………………………………………………………...… 65 Çizim.14, Dört Temel Elementin Nitelikleri Bağlamında Heksagram Temsiliyeti …...….…….... 75 Çizim.15, Simya ve Kozmolojik Tekabüliyetler Bağlamında Heksagram Temsiliyeti ……….….. 76 Çizim.16, Tetragram / Dörtgen ………………...................…………………………………………….…..…. 81 Çizim.17, Rabbi Tulo Nusseblatt’a Göre Şekina'nın Kamp Düzeni …………………………………... 115 Çizim.18, Swastika / Gamalı Haç / Tetraskelion ……………………………..………………………………… 203 Çizim.19, Tetragramaton'un İslam Geleneği'ne Sirayet Eden "Vücud-u Âdem" Vefki .......... 239 Çizim.20, İsveç Yıldızı ............................................................................................................ 267 EK LİSTESİ Sayfa No. Ek. 1, Mühr-i Süleymân ve İsm-i Ferd Sembolleri …………………………………………………………………. 327 Ek. 2, Uygur Duvar Resmi, Siddhu, Xinjiang (Bezeklik), Çin, VII.-IX. yüzyıl …………………………….. 328 Ek. 3, Santa Maria Maggiore Bazilikası galeri tonozları, Roma, inş. 432-440 …….………………….. 329 Ek. 4, Santa Maria Maggiore Bazilikası Opus Sectila Zemin Döşemesi, Roma, inş. 432-440 .... 330 Ek. 5, Sütun Başı, İznik, 842-1204 / 1261-1453 …………………………………………………………………….. 331 Ek. 6, Gül Pencere, Dış Görünüş, Alet Les Bains Katedrali, Fransa, inş.813 …………………………… 332 Ek. 7, Gül Pencere Vitrayı, İç Görünüş, Alet Les Bains Katedrali, Fransa, inş.813 ………………….. 333 Ek. 8, Vank Katedrali (inş.1605-1664) Kütüphanesi Giriş Kapısı, Isfahan, İran, 1884 …………….. 334 Ek. 9, Cami Kandili, İznik Çini Atölyeleri, 1580, The British Museum, London, OA.1983, 22 .... 335 Ek.10, Cem Sultan’a Ait Muskalı Gömlek, h.885/m.1480, TSM. 13, 1404 ……………………….……… 336 Ek.11, Nasre’d-Din Mahmut’a Ait Bakır Sikke, Diyarbakır, h.617/m.1220-1221 ……………………... 337 Ek.12, Mühür, h. 1213 / m. 1798-1799 ………………………………………………………………………………….. 338 Ek.13, Çeyiz Sandığı, Edirne, XVIII. yüzyıl ……………………………………………………………………………….. 339 Ek.14, Tezhip, Meraga Kadısı Abdullah b. Ahmed b. Fazlullah, h. 788/m. 1368-1369 …….………. 340 Ek.15, Kaadiriyye Tarikatı’na mensup derviş ve meşayihin giydiği taçlar üzerindeki Gül’ler ….. 341 Ek.16, Kaadiriyye Tarikatı’na ait Tâc-ı Bağdadi / Tâc-ı Müjgân ………………………………………………… 342 Ek.17, Parohet, yak. 1900, İsrail Müzesi, env.nu. 598.85; 152/241 ……….…………………………..….. 343 Ek.18, Muska, Sefer Râziel HaMalakh, XIII. yüzyıl ……………………………………………………………..….. 344 Ek.19, Kral Davut’un Kudüs Siyon Dağı’nda bulunan Kabri ……………………………………………………. 345 Ek.20, Yahudi Ulusal Fonu’nun Hanukka Bayramı’na özel çıkardığı pul, Chicago, 1938 …….….. 346 Ek.21, Ostotek, Jarusalem Civarı, İkinci Mâbed Devri Sonu …………….……………………………………. 347 Ek.22, Kohen Caiaphas oğlu Joseph’a Ait Ostotek (Ayrıntı), Jarusalem, m. 18-36 …………………. 348 Ek.23, Swastika Diyagramı, Royal Stoa Kalıntıları, Moriah Dağı, Kudüs, Herod Dönemi ………... 349 Ek.24, Taban Mozaiği Üzerinde Swastika Diyagramı, Jarusalem, Herod Dönemi ………………….. 350 Ek.25, Kandillik Tasviri, Moriah Dağı (Mâbed Tepesi), Jarusalem, Herod Dönemi …………………. 351 Ek.26, Tonoz, Bacchus (Dionysos) Tapınağı, Heliopolis (Baalbek), II. yüzyıl …..………………………. 352 Ek.27, Heksagram, Kafer-Naum Sinagogu Kalıntısı, Celile, II. yüzyıl .......................................... 353 Ek.28, Kristogram, Hespekli Hipojesi, İznik, Erken Hıristiyan Dönemi …………………………………… 354 Ek.29, Ekmekçi Mühürü, Bizans Dönemi, III. - IV. yüzyıl ........................................................... 355 Ek.30, Kaya Mezar, Afyon, Beyköy- Yumrutepe Mevkii, III.- IV. yüzyıl ..................................... 356 Ek.31, Sağ Omuzunda Sekiz Kollu Yıldız Diyagramı ile Meryem ............................................... 357 Ek.32, Gümüş Paten (Kutsal Ekmek Tepsisi), Kumluca Buluntusu, Antalya Müzesi, 550-565 ... 358 Ek.33, Kutsal Haçın Parçalarının Saklandığı Muhafaza (Staurothéque), Ayrıntı ......................... 359 Ek.34, Menora, Mozaik, Jericho Sinagogu, 747 .......................................................................... 360 Ek.35, Tanah, Masoratik Metin İstinsahı, Leningrad Kodeksi, 1008/1009 ................................ 361 Ek.36, Altneuschul Sinagogu Cephesinde Heksagram, Prag, inş. 1270 ..................................... 362 Ek.37, Rabbi Judah Loew ben Bazeliel'in (ölm. 1609) Kürsüsü, Altneuschul Sinagogu, Prag ..... 363 Ek.38, Herzl'in Günlüğü'ne ve Jacob de Haas’a Yazdığı Mektuba Çizdiği Bayrak Eskizi ............ 364 Ek.39, I. Uluslararası Siyonist Kongresi Delege Giriş Kartı, Basel, 1897 ..................................... 365 Ek.40, II. Uluslararası Siyonist Kongresi Delege Giriş Kartı, Basel, 1898 ................................... 366 Ek.41, III. Uluslararası Siyonist Kongresi Delege Giriş Kartı, Basel, 1899 ................................... 367 Ek.42, VI. Uluslararası Siyonist Kongresi Delege Giriş Kartı, Basel, 1902 ................................... 368 Ek.43, V. Uluslararası Siyonist Kongresi Anısına Basılan Kartpostal, 1902 ................................ 369 Ek.44, Béla Guttman, Futbolcu, Hakoah Vienna Futbol Takımı Forması, 1909 ......................... 370 xiv Ek.45, Ze’ev Jabotinsky Önderliğinde Kurulan Yahudi Lejyonu Afişi, 1922 ............................... 371 Ek.46, I. Dünya Savaşı'nda Yahudi Birliklere Asker Toplama İlanı, 1914-1918 .......................... 372 Ek.47, Almanya'da Yaşayan Tüm Yahudiler'in Taşımak Zorunda Oldukları Bandaj .................... 373 Ek.48, Tüm Nazi İşgali Topraklarındaki Yahudiler'in Takmak Zorunda Oldukları Rozet ............. 374 Ek.49, II. Dünya Savaşı'nda İngiliz Ordusu'nda Yer Alan Yahudi Birliklerine Ait Afiş ................... 375 Ek.50, Cephedeki Yahudi Askerler İçin Günlük Basılan LaHayal Gazetesi, 20 Eylül 1944 ........... 376 Ek.51, Başbakan David ben Gurion "Bağımsızlk Bildirgesi"ni Okurken, 14 Mayıs 1948 ............. 377 Ek.52, Kumaş Üzerine İşlenmiş Siyon Bayrağı, XX. Yüzyılın Başları ............................................ 378 Ek.53, İsrail Devleti'nin 28.11.1948'de Onanan Bayrağı ............................................................ 379 Ek.54, İsrail Devleti'nin Forsu, 1949 .......................................................................................... 380 Ek.55, İsrail Hava Gücü'ne Ait Phantom Savaş Uçağı Gövdesinde Heksagram .......................... 381 Ek.56, Rimonim Üzerinde Heksagram ve "Siyon" İbaresi .......................................................... 382 Ek.57, Tallit, Tallit ve Tefilin Torbaları, Hebrew Union Col., Skirball Müz., Los Angeles, 1904 ... 383 Ek.58, Yizhaq Marco Levi'nin İstanbul Hasköy Yahudi Mezarlığı'nda Bulunan Mezar Taşı, 1925 . 384 Ek.59 Göçmen Yahudiler'e Tıbbi Destek Sağlayan Magen David Adom Ambulansları, 1948 .... 385 GİRİŞ En erken tarihli vahye dayalı monoteist bir din olan Yahudilik, farklı sosyal bilim dallarınca düzenlenen bilimsel etkinliklerin yanı sıra, ortaya konan telif ve tercüme yayınlara konu olmakta, dolayısıyla bu alanda ülkemizde gittikçe zenginleşen bir literatür oluşmaktadır. Yahudiliğin herhangi bir yönünü kendisine akademik ilgi alanı olarak belirlemiş ülkemiz akademisyenlerine ve bağımsız araştırmacılarına ait çalışmalara ilaveten, üniversitelerimizde aynı dinin farklı yönlerini mercek altına almaya yönelik yapılan lisansüstü tezler ve bu tezler esas alınarak yapılan yayınlar da, ülkemizde gerçekleştirilen telif çalışmalar olarak özellikle son yıllarda dikkat çekmektedir. Bugün her biri büyük önemi haiz bu telif eserlerin bibliyografyasını çıkarmak bile büyük uğraşı gerektirmektedir. Yine de, sayısı gittikçe artan bu telif literatür aynı bağlamdaki batılı kaynaklarla karşılaştırıldığında, söz konusu alanda ülkemizde enine boyuna irdelenmesi gereken hala çok sayıda konu başlığının bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Sosyal bilimlerin diğer alanlarınca ya da disiplinlerarası çalışmalarla ele alınması gerekenler bir yana, “Dinler Tarihi” yöntemiyle derinlemesine incelenecek pek çok konu başlığı, Yahudiliği doğuş ve gelişme süreçleri çerçevesinde ait olduğu doğru yere koyabilme açısından büyük önem arz etmektedir. Bu başlıklardan biri kuşkusuz, Yahudiliğin tarihsel sürecinin pek çok döneminde değişik vesilelerle sıkça karşılaşılan ve ülkemizde farklı platformlarda üzerinde spekülasyonlar yapılan, ama bu güne kadar bir türlü enine boyuna ele alınmamış olan “Yahudi Geleneği’ndeki Semboller” alanıdır. Bu alandaki Batı literatürüne kabaca bir göz atıldığında bile, sadece Yahudilikte değil, pek çok gelenekte varlık gösteren sembollere değin şaşırtıcı zenginlikteki bir bibliyografyaya zorluk çekmeden ulaşılabilmektedir. Bunlar arasından özellikle gelenekçi ekolün dilimize çevrilen eserleri dikkate alınacak olursa, birbirinden hem coğrafya hem de tarihsel süreç olarak çok farklı geleneklerdeki sembollere ait temsiliyetlerin geniş bir perspektifle çoktan ele alınmış olduğu kolaylıkla gözlemlenebilmektedir.1 Batı'nın pek çok farklı dilinde kaleme alınıp da henüz Türkçe’ye çevrilmemiş eserleri de katılırsa, bu alandaki tüm batılı kaynakların sadece adlarını alt alta sıralamak bile bugün için kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Oysa ülkemizde yapılan çalışmaların, 1 Daha pek çok tercüme eserin kolaylıkla ilave edilebileceği örnek literatür için bkz., Gilberd Durand, Sembolik İmgelem, çev. Ayşe Meral, İnsan Yayınları, İstanbul, 1998.; Mircea Eliade, Babil Simyası ve Kozmolojisi, çev. Mehmet Emin Özcan, 1.b., Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002.; René Guenon, Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri, çev. Mahmut Kanık, 1.b., İz Yayınları, İstanbul, 1990.; Guenon, Maddî İktidar Ruhanî Otorite, çev. Birsel Uzma, 1.b., Ağaç Yayınları, İstanbul, 1992.; Guenon, Doğu Düşüncesi, çev. Lütfü Fevzi Topaçoğlu, 1.b., İz Yayınları, İstanbul, 1997.; Guenon, Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm, çev. İsmail Taşpınar, 1.b., İnsan Yayınları, İstanbul, 2001.; Guenon, Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi, çev. Lütfü Fevzi Topaçoğlu, 1.b., İnsan Yayınları, İstanbul, 2001.; Guenon, Âlemin Hükümdarı, Dinlerde Merkez Sembolizmi, çev. İsmail Taşpınar, 1.b., İnsan Yayınları, İstanbul, 2004.; Guenon, Büyük Üçlü, çev. Veysel Sezigen, 1.b., İz Yayınları, İstanbul, 2006; Seyyid Hüseyin Nasr, Bilgi ve Kutsal, çev. Yusuf Yazar, 1.b., İz Yayıncılık, İstanbul, 1999. 2 gerçekte herhangi bir sembolün temsiliyeti, mahiyeti, varlık nedeni ve birbirinden uzak geleneklerde görünme sebepleri gibi konularda etraflıca bilgi vermekten uzak içerikleriyle, çoğu Batılı kaynakta kolaylıkla erişilebilecek ansiklopedik bilgi seviyesinde oldukları söylenebilir. Yine de bu çalışmaları, ülkemiz akademiyası için henüz bâkir sayılan bir alanda, sonradan yapılacak telif çalışmalar için çok önemli referanslara işaret etmeleri açısından atılmış birer adım olarak görmek gerekmektedir.2 Akademik çalışmaların tamamen dışında olmak üzere yine farklı geleneklerdeki semboller üzerine ülkemizde son yıllarda kaleme alınmış bir kısım yayın ise, bilimsel verilere ya da geleneksel literatüre dayanmayan, genellikle okültist, spiritüalist veya neo-spiritüalist yaklaşımların ve fantastik spekülasyonların ön planda tutulduğu çalışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.3 Toplumun mevcut ilgi düzeyinin bu boyutta kalması nedeniyle, genelde herhangi bir dine ya da geleneğe, özelde ise Yahudiliğe ait bilimsel çalışmaların en azından bir yönüyle eksik kaldığı söylenebilir. Zira mensuplarınca ilk Yahudi atası kabul edilen İbrahim’den bugüne yaklaşık dört bin yıllık bir tarihe sahip olmasının ötesinde, Hıristiyanlık gibi bir geleneği bünyesinden çıkarmış, İslâmiyet ile karşılıklı etkileşim içine girmiş, dahası sözlü ve yazılı zengin bir dini literatürce şekillenmiş bu geleneğin sahip olduğu semboller manzumesi, her biri farklı bir hakikate işaret etmesi sebebiyle söz konusu geleneğin ihmal edilmeyecek derecede önemli bir yönünü teşkil etmektedir.4 Teolojik ve sosyolojik açıdan farklı yönlere sahip İbrani, İsrailoğulları ve Yahudi kavramlarını dahi neredeyse aynı karşılıklarla kullanan ve hemen her dönemini çoğu kez kalıplaşmış spekülasyonlar ve ön yargılarla değerlendiren toplum bilincimiz için, bu geleneğin başlangıçtaki mahiyeti kadar, bugün için de ne olup ne olmadığının anlaşılabilmesinin, onun göstergelerinin menşei ve aidiyetleriyle doğru okunmasından geçtiği söylenebilir. Nitekim her geleneksel toplumda olduğu gibi Yahudilikte de, yazılı ve sözlü dini literatürün yanı sıra felsefe, bilim, sanat, ekonomi ve siyaset gibi seküler yaşamın hemen her boyutuna sirayet 2 Örnek için bkz., Galip Atasagun, İlahi Dinlerde (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da) Dini Semboller, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1996.; Atasagun, “Yahudilikte Dini Sembol ve Kavramlar”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.7, Konya, 1997, ss.125-156.; Atasagun,, “Hıristiyanlığın Tanıtımı, Yorumu ve Kurumsallaşmasında Sembollerin Yeri”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı.X, Konya, 2000, ss.181-199; Atasagun, İlâhi Dinlerde (Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm’da) Dini Semboller, Sebat Ofset, Konya, 2002.; Yusuf Besalel, “Magen David”, Yahudilik Ansiklopedisi, I-III, 1.b., C.II, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul, 2001, ss.372-373.; Besalel, “Menora”, Yahudilik Ansiklopedisi, I-III, 1.b., C.II, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., İstanbul, 2001, ss.394-395.; Mehmet Aydın, “Magen David”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, 1.b., Din Bilimleri Yayınları, Konya, 2005, ss. 460-461.; Aydın, “Menora”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, 1.b., Din Bilimleri Yayınları, Konya, 2005, ss. 486-487. 3 Örnek için bkz., Alparslan Salt, Ansiklopedi; Neo-Spiritüalist Yaklaşımlarla Ezoterik Bilgilerin Işığında Semboller, 2.b., Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 2010. 4 Örnek için bkz., L. Abrahams, “Symbolism (Jewish)”, Encyclopaedia of Religion and Ethics, ed. James Hasting, I-XIII, Vol. XII, New York: Charles Scribner’s Sons-Edinburg:T&T.Clark, 1922, pp.144-145. 3 etmiş olan sembolik ifade tarzı; geçmişte ve bugün, bu toplumun varlığı ve yaşamı nasıl tasavvur ettiğinin ve onu nasıl algılayıp anlamlandırdığının göstergesi durumundadır. Dinler Tarihi’nin önemli bir otoritesi kabul edilen Mircea Eliade (1907-1986), kadîm Mezopotamya medeniyetinin Astroloji, Kozmoloji, Kozmogoni, Simya, Metalurji vb. bilimlerini temel özellikleriyle ele aldığı çalışmasında; bu medeniyet insanının tasavurları bir an bile akıldan çıkarılırsa onlar hakkında hiçbir şey anlamama tehlikesiyle karşılaşılacağını belirtirken, geçmiş insanının yaşam tasavvurlarının layıkıyla kavranabilmesinin yolunun onlara ait sembol ve kozmografilerden geçtiğini belirtir. O, söz konusu medeniyetin metinlerine verilen önem kadar bu noktaya da önem verilmesi gerektiğini ısrarla vurgular. Aksi takdirde geçmişin hatalı bir perspektifle ele alınacağı konusunda uyarıda bulunur.5 Eliade’nin son derece haklı görünen bu bakış açısı Yahudiliğe yönelik çalışmalara tahvil edildiğinde, zengin sembol dünyasına sahip bu gelenek insanının hayatı nasıl algılayıp yaşadığı, tasavvurları, dolayısıyla geleneğin bizzat tanınması açısından son derece önemli ipuçları sağlayabileceği mümkün görünmektedir. Yazılı ve sözlü kaynakları son derece zengin bir sembolik ifade tarzına sahip bu geleneğin geçirdiği süreçlerin, değişimlerin ve dolayısıyla farklılaşmaların doğru tanınabilmesi için bu yöntem hiç de ihmal edilemeyecek bir nitelik taşımaktadır. Ancak, söz konusu gelenek bünyesindeki sembolik ifade tarzlarının tümüyle ele alındığı bireysel bir çalışma, cesaret edilebilecek bir teşebbüs değildir. Teşebbüs edilse bile, böyle bir çalışma çok geniş bir coğrafyaya, uzun bir tarihsel sürece ve birbirinden farklı geleneklere uzanmayı gerektireceğinden, her bir sembol hakkında çok sınırlı bir bilgiyi ihtiva edecektir. Bu nedenle, söz konusu geleneğin sembolik ifade tarzına yönelik, mümkün olduğunca enine boyuna yapılacak çalışmalar için sembolleri grup grup ya da tek tek ele almak, bu tür olumsuzlukları aşmak adına tercih edilecek bir yöntem olarak görülmelidir. Zaten Metafizik alana girmeksizin, derin bir bakışla sembollerin tarihsel süreçlerine ve bu süreçte onlara yüklenen farklı anlamlara yönelmiş çalışmaların konuyu ele alış biçimi de bu şekildedir. Aynı yöntem çerçevesinde; söz konusu gelenekle ilişkilendirilen çok sayıdaki sembol arasından bir seçim yapılması gerektiğinde, hiç tereddüt etmeden ilk aşamada seçilecek sembol, özellikle günümüzde ilk bakışta doğrudan Yahudilik ve Yahudi kimliği ile özdeşleştirilen “Magen David” (Davud Kalkanı) olacaktır. 5 Mircea Eliade, Babil Simyası ve Kozmolojisi, çev. Mehmet Emin Özcan, 1.b., Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 21. 4 Çizim. 1, Magen David (Davud Kalkanı) Sözlü ya da yazılı Yahudi Kutsal Kitap Literatürü’nde bu görsel haliyle yer almayan söz konusu diyagrama karşın, aynı literatürde, “Menora” gibi bizatihi adıyla zikredilen diğer semboller ise, zaman içinde neredeyse göz ardı edilerek daha geri planda kalmıştır. Bu toplumsal kabuldeki en büyük etkenin, hiç kuşkusuz yine bu gelenek mensuplarınca seküler alanda ona yüklenen simge temsiliyeti olduğu söylenebilir. Nitekim bu seküler temsiliyet, bugün adı söz konusu gelenekle yan yana yazılan İsrail devletinin resmi bayrağına kadar taşınmıştır. Ancak, seküler alan için bir simge olarak kullanılmaktaysa da bu diyagram, aslolan ve hiçbir zaman hakikatini kaybetmeyen Metafizik alandaki sembol temsiliyeti ile büsbütün farklı bir kategoridedir. Yakın geçmişe kadar İslam da dahil olmak üzere farklı geleneklerin fikri ve pratik alanında zengin örneklerle var olması da, günümüzün modern zihniyeti içinde kendine pek yer bulamayan bu kategoride tekabül ettiği hakikat ile alakalıdır. Yahudi Geleneğinde Magen David adıyla bilinen diyagram, diğerleri gibi Metafizik alanda belli bir hakikati temsil eden gerçek sembol olarak, asli gelenek dışında hiç bir geleneğin özel mülkiyetinde değildir. Her ne kadar bu gelenek mensuplarınca münferit temsiliyetlerle kullanılmışsa da, günümüzdeki temsiliyetine kavuşmasının son üçyüz - üçyüzelli yıllık bir süreçle alakalı olduğu yapılan incelemelerden anlaşılabilmektedir. Nitekim Yahudi otoriteleri de, sözü edilen sembolün kaynağının kendi gelenekleri olmadığı görüşünde büyük oranda birleşmektedir. Sadece sahiplenilerek edinilmiş görünen bugünkü simgesel işlevi, adı ne olursa olsun, söz konusu diyagramın Metafizik alana ait sembol kategorisindeki aslî temsil niteliğine ne yazık ki bütünüyle kalın bir perde çekmiş gözükmektedir. Metafizik tekabüliyet seviyesinde yapılacak çalışmalar, aynı diyagramın hakikatte ne olduğu kadar, ne olmadığını da gözler önüne serebilecektir. Genelde her gerçek sembolün asıl temsiliyeti için “Önsöz”de en genel hatlarıyla belirtilen zorunlu yeterlilikler, 5 özelde bu örnek için de geçerlidir. Tezin gerek başlığı gerek konuyu ele alış biçimi ve sınırlandırılması böyle bir tekabüliyete yönelik değildir. Aksine, sadece bu tür çalışmalar için bir giriş niteliğindedir. Türkiye’de henüz Sembol, Simge ve İşaret kavramlarının tam karşılıklarından ziyade, çoğu zaman birbirleri yerine kullanıldığı ve kategori hatalarının bu bağlamdaki çalışmalarda zihni yanılgılara sebep olduğu göz önünde tutulduğu için, her şeyden önce adı geçen kavramlara yönelik mutlak bir terminoloji oluşturma ihtiyacı hâsıl oldu. Hele tez başlığında yer alan “Magen David” örneğinde olduğu gibi, çoğu sembolün tarihsel süreçte farklı dönem ve toplumlarca bugün bildiğimizden farklı isimlerle kullanılmış olmasının yanı sıra, aynı gelenek içinde dahi farklı adlarla karşılaşılması, böyle bir terminoloji oluşturmayı ve hakkı sahibine teslim etmeyi gerekli kıldı. Bu nedenle, üç ana bölümden oluşan tezin birinci ana bölümü, söz konusu terminolojiye ayrıldı. Yahudilik dışı geleneklerdeki sembol karşılıkları yine bu bölümde ele alındı. İkinci ana bölümde söz konusu diyagram, kendisiyle özdeşleştirildiği Yahudi Geleneği’nin tarihsel süreciyle eş zamanlı olacak şekilde, Metafizik ve Kozmolojik kategorilerdeki sembol temsiliyetiyle incelendi. Aynı sembolün seküler bir simge kategorisine indirgendiği XVII. yüzyılın ortalarında başlayan ve XX. yüzyılda İsrail Devleti Bayrağı’nda yer alma süreciyle devam ettirilen üçüncü ana bölüm ise, aynı simgenin modern İsrail Devleti’nin kurum ve kuruluşlarındaki örnek kullanımlarıyla sonuçlandırıldı. Tarihsel süreçteki temsiliyet farklılıklarının ele alındığı ikinci ve üçüncü ana bölümün kendi içindeki alt başlıkları oluşturulurken Yahudi Geleneği’nin kendine has kronolojisi göz önünde bulunduruldu. Konunun Yahudilik açısından ele alındığı çalışmada, sembolün diğer geleneklerdeki varlığına ve tekabül ettiği hakikatlere ancak asıl konuya katkı sağlayacak ölçüde yer verildi. Okumayı zorlaştırmamak amacıyla metin içerisinde verilen teknik çizimler, geometri kuralları çerçevesinde gerçekleştirildi. Tez konusunu destekleyecek hayli görsel malzemeye ulaşılmasına rağmen, çalışmanın Dinler Tarihi disiplininden uzaklaşarak Arkeoloji ya da Sanat Tarihi çalışmasına dönüşmesine neden olmamak için, metinde sunulan görüşleri somutlaştırabilecek yeterli sayıda görsel malzemenin seçilerek kullanılmasına dikkat edildi. Aynı endişe ile görsel malzemenin teknik, sanatsal, estetik vb. özelliklerine değinilmeksizin, teolojik ve kozmolojik boyutlarıyla ilgilenildi. Metin içinde atıf yapılan her bir görsel, “Sonuç” bölümünün hemen ardından, metinde geçtiği sıra gözetilerek “Ekler”de sunuldu ve her birinin altında da, alındığı kaynağın künyesi belirtildi. “Önsöz” ün yanı sıra, yukarıdaki paragraflarda da değinildiği üzere, ülkemizin herhangi bir sosyal bilim alanında böylesi bir çalışmanın muhtemelen ilk kez yapılıyor olması nedeniyle bu teze; 6 öncelikle Sembol, Simge, İşaret gibi görsel ifade unsurları hakkında bilgi edinmeye yönelik okuma ve görüşmelerle başlandı. Asıl konu ile ilgili literatür taramasına geçildiğinde ise yine aynı nedenle, Dinler Tarihi alanına yönelik en genel yayınların bir kez daha okunması tercih edildi.6 Gerekli görülen notların alınmasından sonra, Yahudiliğe yönelik kaynaklara odaklanılarak,7 söz konusu sembolün bu geleneğin tarihsel süreci; inanç, ibadet, mistik, siyasi vb. yönleriyle olası bağıntılarının araştırılmasına başlandı ve gerekli referans tespitleri yapıldı. Bu arada Eski ve Yeni Ahit okumaları da sürdürülerek, metin içinde geçen ve Magen David ile ilgili olabileceği tahmin edilen tüm ifade tarzları ve ibareler belirlendi. Nihayet, sembol konusuna yönelik Türkiye’de yapılmış çok az sayıdaki bilimsel yayının gözden geçirilmesi tamamlandı.8 Asıl literatür taraması denilebilecek yoğun çalışma ise Batılı kaynaklara yönelik oldu. Gerçeği söylemek gerekirse, başlangıçta ülkemizde bu konudaki çalışma kıtlığının kaynak yetersizliğinden kaynaklanmış olabileceği ön yargısı vardı ve bu da bir tür tedirginlik yaratmıştı. Ne var ki, incelenen her bir yayında karşılaşılan çeşitli referanslar sayesinde kaynak yelpazesinin genişlemesi ile, söz konusu sembolün Yahudi geleneğinin tarihsel sürecinde birbirinden çok farklı işlev ve anlamlarla kullanımını örnekleyen zengin bir literatürün varlığı ortaya çıktı. Bu zengin literatürün bu çalışmada bütünüyle kullanıldığı elbette iddia edilemez. Çünkü, çalışmanın kapsamını başlığından uzaklaştırabileceği endişesi ile aynı sembol bağlamındaki içeriğini farklı geleneklere ve spekülatif iddialara kadar genişleten kimi yayına temkinli yaklaşıldı. Magen David'i Siyonist bir simge olarak alıp Yahudiliğin siyasi alanına yönelen, yine sayıca dikkat çekici boyuttaki kaynaklar konusunda da, kapsamın Dinler Tarihi alanından Siyasal Bilimler’e kaymasını engellemek amacıyla seçici davranıldı. Araştırma konusu sembolün asıl metafizik alandaki sembol kategorisine 6 Örnek için bkz., Mehmet Aydın, Dinler Tarihine Giriş, 4.b., Din Bilimleri Yayınları, Konya, 2008.; Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, 6.b. Fakülte Yayınevi, Isparta, 2008.; Yaşayan Dünya Dinleri, 1.b., ed. Şinasi Gündüz, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.; Günay Tümer - Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, 4.b., Ocak Yayınları, Ankara, 2002: A. Ranjan Mohapatra, “Budizm”, çev. Hidayet Işık, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XVI, Selçuk Üniversitesi Yayını, Konya, 2003 Güz, ss. 167-179.: Mohapatra, “Hinduizm”, çev. Hidayet Işık, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XIII, Selçuk Üniversitesi Yayını, Konya, 2002 Bahar, ss.211-227. 7 Örnek için bkz., Maurice Bucaille- Dargazelli, Mûsa & Firavun: Çıkış Kitabı, çev., Ayşe Meral, 1.b., Gelenek Yayıncılık, İstanbul, 2002. Hans Joachim Schoeps, Yahudi Hıristiyanlığı: İlk Dönem Hıristiyanlığında Cemaat Oluşumu ve Mezhep Kavgaları, çev. Ekrem Sarıkçıoğlu, İz Yayıncılık, İstanbul, 2010.; Salime Leyla Gürkan, Yahudilik, 2.b., İslam Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 2008.: Jonathan M.Golden, Ancient Canaan and Israel: New Perspectives, ABC-CLIO Inc., California, 2004.; Dan Cohn Sherbok-Laviana Cohn Sherbok, Yahudiliğin Kısa Tarihi, çev. Bilal Baş, İz Yayıncılık, İstanbul, 2010.; Paul Johnson, Yahudi Tarihi, çev. Filiz Orman, 1.b. Pozitif Yayınları, ty. 8 Örnek için bkz., Galip Atasagun, İlahi Dinlerde (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da) Dini Semboller, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1996.; Galip Atasagun, “Yahudilikte Dini Sembol ve Kavramlar”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.VII, Selçuk Üniversitesi Yayını, Konya, 1997, ss.125-156.: İskender Pala, “Mühr-i Süleyman”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XLIV, C.XXXI, İstanbul, 2006, ss.524-526.; Sadi Bayram, “Mühr-ü Süleyman ve Türk Kültürü’ndeki Yeri”, ‘Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar’: Güner İnal’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Armağan Dizisi: 4, Ankara, 1993, ss.61-72.: Mehmet Aydın, “Magen David”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, 1.b., Din Bilimleri Yayınları, Konya, 2005, ss.460-461; İdil Türeli, Türk Sanatında Altı Köşeli Yıldız: Mühr-i Süleyman, 1.b., Kitabevi, İstanbul, 2011. 7 ait temsiliyetine neredeyse hiç değinmeden, en fazla kozmolojik alandaki temsiliyet derecesine kadar çıkmış olmaları ve genellikle birbirini tekrar eder nitelikteki içerikleri, incelenen Batılı kaynakların dikkat çekici ortak yönlerini oluşturmaktaydı. İnternet ortamındaki çoğu bilgiye ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği bilinse de, farklı görüşlerin eksik kalmaması adına, bu kaynaktan seçilerek alınan referanslar da kullanıldı ve dipnotlandırıldı. 8 Birinci Bölüm TERMİNOLOJİ 1. SEMBOL, SİMGE, İŞARET KAVRAMLARI VE TEMSİL KATEGORİLERİ 1.1. SEMBOL KAVRAMI VE SEMBOL’ÜN TEMSİL KATEGORİSİ Fantastik kurgular ve spekülasyonlardan öte, herhangi bir bilimsel çalışmanın konusu “sembol”, “simge” ya da “işaret” alanıyla bir açıdan kesişiyor ya da bu çalışma örneğindeki gibi seçili bir sembol başlı başına çalışmanın konusunu teşkil ediyorsa, her şeyden önce bunların temsiliyet alanları arasında bir kategori farklılığı bulunduğunun ve bu kategorilerin hangi varlık alanına ait olduğunun göz önünde tutulması gerekir. Özellikle sembol temsiliyet kategorisi; çoğu zaman kendisinin yerine, bazen de tam tersine kullanılan simge ve işaretlerin ait oldukları temsiliyet alanlarından tamamıyla ayrı ve beşer düzeyini aşan bir kategoridedir. Oysa, kimi Batılı kaynak da dahil olmak üzere, bu bağlamdaki çalışmalarda genellikle çoğu sembolün asıl mahiyetini oluşturan kendi temsiliyet alanı ile simge temsiliyetinin iç içe geçirilmiş olduğu fark edilebilmektedir. Bu durum, sembol alanına giren kimi tercüme eserde bazen çeviri hataları sebebiyle de karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde pek çok sembole peşin hükümle verilen aidiyet, çoğu kez bu farklı temsiliyet düzeylerinin birbirine karıştırılması nedeniyledir. Aslında sahih gelenekler içinde taşıdığı sembol karşılığının yanı sıra, geçmişteki Yahudi toplumlarının bazı dönemlerinde olduğu gibi, günümüz İsrail Devleti’nde de siyasi olarak seküler bir simge temsiliyeti ile kullanılan Magen David bu noktada önemli bir örnek teşkil etmektedir. Nitekim bu yöndeki yanlış kategori algısının ilginç bir örneği ülkemizde 1980’li yıllarda yaşanmıştır. Dönemin Kültür Bakanlığı, toplumun bazı kesimlerinden gelen bir uyarıyı dikkate alarak, bazı camilerimizde bulunan ve toplumumuzda çoğunlukla Mühr-i Süleyman olarak bilinen sembolün bulundukları yerlerden kaldırılmasını Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden talep etmiştir.1 Vakıflar Bölge Müdürlüğü, kendilerine sunulan gerekçelerin bilimsel araştırmalara dayanmadığı yönünde gayet doğru bir karar vererek, talebin bir nevi üzerini örtmüştür.2 Türk toplumundaki yaygın kanaatlerden dolayı, bu talepte sunulan gerekçelerin neler olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildir. 1 Sadi Bayram, “Mühr-ü Süleyman ve Türk Kültürü’ndeki Yeri”, ‘Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar’: Güner İnal’a Armağan, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Armağan Dizisi: 4, Ankara, 1993, s.61. 2 Bayram, a.g.m., s.61. 9 Dolayısıyla, herhangi bir sembolün simgesel kullanımıyla sembolik temsiliyetine ait alanlarının birbirine karıştırılmadan ele alınması, her şeyi yerli yerine koymak adına son derece önemlidir. Bu nedenle, “sembol”ün, tamı tamına neye karşılık olarak kullanıldığı kadar, bu terime ait olmayan karşılıkları bir şekilde içine sokuşturma uğraşından vaz geçilmesi de en az bir o kadar önemlidir. Ülkemizde “sembol” ile herhangi bir şekilde ilişkili özgün çalışmalarda yer alan terim ve kavramların çoğu zaman tatmin edicilikten uzak kalması hatta kimi kez zihin bulandırmasının nedeni büyük ölçüde buna bağlıdır. Nitekim, seçilen belli bir sembolün mercek altına alınması bir yana, daha genel başlık altında dahi onu tam karşılığıyla ele alan telif çalışmalar bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır ve bu kaynaklarda da görülen sembol tanımları birbirinden o kadar uzaktır ki, hangi tanımın gerçekte sembole karşılık geldiğini anlayabilmek neredeyse imkânsızlaşmaktadır. Mesela Türkçe Sözlük’te dahi sembol; “1. Bir manayı, kavramı veya varlığı ifade eden şekil, remiz, rümuz. 2. Alâmet, nişan, işaret.” karşılıklarıyla geçmektedir.3 Hatta aynı kaynakta "simge" nin karşılığı olarak da, “remiz, sembol” terimleri kullanılmaktadır.4 Sembol’e yine doğrudan “simge” karşılığı veren diğer bir kaynak ise; “Bir nesne, bir düşünce ya da bir fikrin yerini tutan, bir düşünceyi ya da bir kavramı belirten gözle görülür ve anlamı bilinir işaret; Bir anlam, nitelik, soyutlama, nesneyi göstermek, onu ifade etmek için kullanılan sözcük, işaret ya da mimik” şeklinde bir sembol tanımı getirmektedir.5 Bu güne değin farklı sosyal bilim dalları ve disiplinleri uzmanlarınca yapılan pek çok tanıma referans göstererek yer veren bir başka kaynaktaki; “Remiz, alem, misal, timsâl ve alâmet karşılığında kullanılan Sembol; duyu organlarıyla idraki imkansız herhangi bir şeyi, tabî bir münasebet yoluyla hatıra getiren veya belirten her türlü müşahhas şey yahut işarettir.” “Sembol, kendisinden başka bir realiteye dikkat çeken, bir şeyin yerine geçen veya onu tasvir eden bir nesne, bir fiil veya insanlar tarafından yapılmış herhangi bir işarettir.” “Sembol, açıklanamazın ifade biçimidir.” “Sembol, bazı şeylerin bilinmesini sağlayan, görünür işaretlerdir.” gibi sembol tanımları her ne kadar ilk bakışta benzer gibi gözükseler de, birbirinden farklı temsiliyet alanlarının yan yana kullanıldıkları muğlak ifadeler olarak karşımıza çıkmaktadır.6 Zaten, bütün bu tanımları alt alta sıralayan söz konusu kaynak da, bunları birbiriyle bağdaştırmanın neredeyse mümkün görünmediğine değinmektedir. Ancak bu tespiti yapan aynı araştırmacının, 3 Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 8.b., Rehber Yayınları, Ankara, 1990, s.978. 4 Doğan, a.g.e., s.990. 5 Ahmet Cevizci, “Sembol”, Paradigma Felsefe Sözlüğü, 4.b., Paradigma Yayınları, İstanbul, 2000, s.840. 6 Galip Atasagun, “Hıristiyanlığın Tanıtımı, Yorumu ve Kurumsallaşmasında Sembollerin Yeri”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.10, Selçuk Üniversitesi Yayını, Konya, 2000, s.181-182. 10 hemen hemen aynı tanımları vererek başladığı ve başlı başına sembolü konu aldığı bir başka çalışmasında, sembolün asıl temsiliyet kategorisinin ne olduğunu kestirmek de mümkün görünmemektedir.7 Sembol’ün en erken Antik Yunan toplumunda kullanıldığı ve bu terimin Grekçe’de “Sumbolien” olarak yer aldığı zikredilmekte ve Türkçe’ye “Toptan Atmak” ya da “Birleştirmek” şeklinde çevrilebileceği ifade edilmektedir. Ayrıca Grekçe’de; “iki ayrı varlık arasında birbirlerini bir tür tanıma alameti” şeklinde tanımlanmış olduğu da vurgulanmaktadır.8 Kimi çağdaş kaynak da kelimenin aslının "Sum-ballein" olduğunu belirtirken, önce IV.yüzyılda Latince'ye "Symbolum", daha sonra batı dillerine "Symbole", "Symbol" ve "Simbolo" şeklinde geçtiğini ileri sürmektedir.9 Bu çerçevede, Antik Dönem toplumunda birbirlerini dışa kapalı olarak tanımaları gerekenlerin, yanlarında bulundurdukları bir işaretin ya da tasvirin yarısına veya bütünleyici parçasının, bir başkasının elindeki aynı işaret ya da tasvir parçasına bakarak birbirlerini tanıyabilmiş oldukları anlaşılmaktadır.10 Antik Yunan’da sembol bu işleviyle, kendisinden başka bir olguya gönderme yapan, bir şeyi çağrıştıran doğal nesneler, şekiller, figürler ve diyagramlar şeklinde kullanılmış; dolayısıyla süreç içerisinde bir kısım taahhütler, ittifaklar gibi alanlarda kişilerin birbirlerini tanıma aracı olmuştur. İnsanlar arasında müşterek uzlaşma ve anlaşma kararlarının işaretleri olarak ortaya çıkmış olan sembollere, güçlü duygusal değerler atfedildiğine de değinilmektedir.11 Böylece Antik Dünya’da sembol; belli bir amaç çerçevesinde şekillenen kapalı toplum üyelerinin birbirlerini tanımak için ikiye, üçe ve daha fazlasına böldükleri bir nesnenin bir parçası olarak da ele alınmaktadır. Bu parçalara sahip olan kişiler, karşılaştıkları ya da bir araya geldiklerinde, sahip oldukları parçaları bir araya getirip aynı kapalı toplumun mensubu olduklarını bir nevi parola şeklinde teyit etmiş gözükmektedirler. Zaten sembolün Antik Dünya’daki bu işlevinin en dikkat çekici yönü, herhangi bir yönden dışa kapalı toplum mensuplarının birbirlerini bir tanıma-tanıtma alameti olduğudur. Bu haliyle, taşıyıcılarında bir gelenek, dolayısıyla inisiye tarzı bir ilişkinin varlığını sezdirmektedir. Zira aynı toplum için sembolün bugün pek de bilinmeyen bir Metafizik boyutunun olduğu göz ardı edilmemelidir. Özgün bir örneği rölyef (kabartma) olarak ülkemizde Didim Apollon Tapınağı’nda (inş. M.Ö. III.-II. yüzyıllar) bulunan ve yılanlarla çevrili bir insan başı şeklinde tasvir edilip, ona bakanı taşa dönüştürdüğüne inanılan Antikite’nin meşhur 7 Galip Atasagun, “Sembol ve Sembolizm”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.7, Konya, 1997, ss.369-387. 8 Mehmet Aydın, “Sembol”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, 1.b., Din Bilimleri Yayınları, Konya, 2005, s. 682. 9 Latif Tokat, Dinde Sembolizm, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2004, s.9. 10 Aydın, “Sembol”, a.g.e., s. 682. 11 Aydın, “Sembol”, a.g.e., s. 682. 11 “Medusa”sının mitolojik bir tasavvurdan öte “Hikmetin bozulması”nı, başındaki yılanların ise “Hikmet”i temsil ettiğinin belirtilmiş olması, söz konusu dönem için sembolün Metafizik alandaki temsiliyet kategorisinin varlığına işaret etmesi noktasında çok önemli bir veridir.12 Esasen, Batı’nın Antikite’sinden daha erken dönemlere tarihlenen Hinduizm’e gözler çevrilirse, her birinin temsiliyeti beşer düzeyini katbekat aşan bir sembol dünyası, kendini apaçık gözler önüne sermektedir. Kelimenin tam anlamıyla Metafizik hakikatlerin içkin olduğu bu sembol dünyası için, profan düşünce düzlemine aidiyetin telaffuzu bir yana, şüphesi bile mümkün görünmemektedir. Sembol sözcüğünün kökenini Grek toplumuna bağlayan bir başka görüş, sözcüğün Grekçe’de “akit, antlaşma”, “hüviyet” anlamlarını taşıdığına değinmekle birlikte, asıl işlevindeki dini boyuta dikkat çekmektedir.13 Bu görüşün yer aldığı kaynakta, sembolün; Antikite’den sonra tüm Ortaçağ boyunca da bir gelenek bağlamında varlığını sürdürdüğü, Epistomolojik ve Ontolojik alanda temsiliyeti olduğu ama onun ilişkisinin hakikatin alanına girdiği, özellikle Hıristiyanlık doktrini ve Kutsal Kitap literatürünü görselleştiren alegori ve ikonografideki örneklerle vurgulanmaktadır. Sembolün Metafizik alandaki asıl temsiliyetini vurgulaması açısından son derece önemli olan bu kaynak, konuyu yoğunlukla Hıristiyanlık çerçevesinde ele alsa da, diğer geleneklerden de verdiği örneklerle, fenomenler dünyasının İlahi bir güç ile olan ilişkisi ve bu nizamın sürekliliği noktasında her bir prensibin bir sembol ile temsil edildiğini özetler niteliktedir. Hatta, tarihsel süreçte farklı yüzeyler üzerine tasvir edilmiş pek çok profan özellikteki figürün, bir bezemeden öte ilahi birer temsiliyet taşıdıklarını fark ettiren bir içeriğe sahiptir. Günümüzde, dönemlerinin birer Hıristiyan alegori ansiklopedisti olarak kabul gören, VI. - VII. yüzyılların ünlü İspanyol teoloğu Sevilla’lı Isidore ile IX. yüzyılın meşhur Alman keşişi Rabanus Maurus da kaleme aldıkları metinlerinde sembollerden söz ederek, Ortaçağda’ki çok sayıda enteresan sembol örneğine işaret etmektedir.14 XIX. yüzyılın ünlü Fransiz şairi Baudelaire (1821- 1867) de, Ortaçağ insanının “Semboller Ormanı”nda yaşamış olduğunu söyleyerek, bir önceki kaynak gibi sembolün Ortaçağ sürecindeki konumunu vurgulamaktadır.15 Ancak aynı insan için sembolün ne olduğu kadar ne olmadığına yönelik asıl ipucunu günümüze uzatan, Ortaçağ Hıristiyan ilahiyatının önde gelen teologlarından Aurelius Augustinus (354-430) olmuştur. Zira, Augustinus sembol için; “ne bir edebi yöntem, ne bir üslup, ne de pisikolojik bir oyundur, aksine o, 12 René Guenon, Hıristiyan Mistik Düşüncesi, çev. İsmail Taşpınar, İnsan Yayınları, İstanbul, 2005, s. 61, dipnot. 69. 13 Kurt Moritz Artur Goldamer, “Symbolism and Iconography, Religious”, The New Encyclopaedia Britannica, Pub. Helen Hemingway Benton, I-XXX, 15 th Edition, Chicago v.dğr., 1974, p. 900. 14 Goldammer,, a.g.md., p. 901. 15 Zeki Özcan, “Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme”, Doğu Batı: Ortaçağ Aydınlığı, S.33, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2005, s. 20. 12 hakikatin ifade edilme biçimidir” demektedir.16 Antikite’deki bugün için bilinen işlevinden tamamen farklı bir temsiliyet kategorisi ile ele alınan sembol, Augustinus’a göre, “deşifre edildiği takdirde kendisiyle hakikate ulaşılan bir araç” dır. O’nun bakışıyla; “Ne açık seçik kavramlarla, ne de yalın fikirler düzenleyerek ulaşılamayan hakikate semboller vasıtasıyla varılabilir. Sembol, nesnelerde ve olaylarda hakikati görülebilir hale getirir”.17 Kendisine ait olan “Göstergeler Teorisi” nde; “Hakikatin tüm eşyaya, tarihe, kozmosa, kısaca şuraya buraya yayıldığı her yerde tezahür eden tecellisi birer göstergedir ve bu göstergeler semboller biçiminde somutlaşmıştır.” der ve “Bir gösterge, deneysel anlamdan daha fazlasına sahiptir ve kendisinden başka herhangi bir şeyi düşünmeye izin verir” şeklinde açıklama getirir.18 O’nun “Göstergeler Teorisi” olarak tanımladığı ve kendi Kâinat anlayışıyla eş merkeze oturan Ortaçağ’ın Kâinat tasavvurunun, sembollerin ifade edilmesindeki asıl belirleyici rolü üstlenmiş olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Augustinus’un “Göstergeler Teorisi” nin omurgasını her ne kadar Aristo Metafiziği teşkil etmiş olsa da, sembole yüklediği anlam noktasında, Platon’a (M.Ö.427-347) ait “Varlık Alemlerinin Kategorisi”nden de uzak kalmadığı sezilebilmektedir. Öyle ki, Augustinus’un sembol temsiliyetine verdiği anlam, tüm varlık alemini kategorik olarak derecelendirip tek bir düşey çizgi üzerinde izah etmeye çalışan Platon’un “Bölünmüş Çizgi Analojisi”19 nde tam da yerini bulmaktadır. O’nun idealar ve fenomenler alemi olarak ayırarak kategorize ettiği ve mağara benzetmesi metaforu ile izah etmeye çalıştığı metafiziğinde, bütün varlık alanını “Bölünmüş Çizgi Analojisi” adını verdiği düz bir düşey çizgi ile sembolize edilir. Platon’un bu kuramına göre; düşey boyutta birbirinden kesin olarak ayrılan asıl ilkeler diyebileceğimiz İdealar alemi ile bunun alt kategorisinde Mahsusat yani Fenomenler alemi yer almaktadır. Bu iki kategori Demiurgos’un oluşturduğu sınır çizgisi ile ayrılır.20 Augustinus’un “sembol”e anlam verirken işaret ettiği “deşifre edildikleri takdirde, kendisiyle ulaşacağı hakikat” ın alanı, kelimenin tam anlamıyla Metafiziğin alanıdır. Tradisyonel ekolün “Demiurgos’un Mülkü” olarak tanımladıkları Fizik alem, her zaman Metafizik alanın değişmeyen, bozulmayan ilkelerinin birer gösterge ve fenomen olarak tezahür ettiği alandır ki, asıl ilkeler ve hakikat bu alanda birer sembol ile somutlaşır. Gerçekte sembolün, asıl mahiyetinin ve temsiliyetinin, hiçbir nesnelliğin söz konusu olmadığı saf matematik alanıyla örtüşmesi, ikisini de aynı varlık kategorisinde olmasıyla açıklanmaktadır. 16 Özcan, a.g.m., s. 20. 17 Özcan, a.g.m., s. 20. 18 Özcan, a.g.m., s. 20. 19 Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a, 2.b., Say Yayınları, İstanbul, 2010, s.89. 20 Ahmet Cevizci, “Platon”, Paradigma Felsefe Sözlüğü, 4.b., Paradigma Yayınları, İstanbul, 2000, s.750. 13 Çizim. 2, Platon’un Bölünmüş Çizgi Analojisi’ne Göre Sembol Temsiliyeti’nin Alanı Ortaçağ’ın günümüze ulaşan maddi mirası referans alındığında, kendi insanının zihinsel tasavvur aleminde her hakikatin bir sembole tahvil edilmiş ve tabiatıyla kutsalın en iyi taşıyıcısı konumunu üstlenmiş olduğu söylenebilirken, zaman içinde bu deruni vechesini kaybeden sembol, ya avami hurafeler manzumesine indirgenmiş ya da estetik kaygılarla yapıldıkları gibi düşüncelerle materyalize olmuştur. Hatta temsiliyeti o derece kişiselleştirilmiştir ki, 1880’lerde Fransa’da başlayıp, kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılan düşünce ve sanat üslubu olarak bir Sembolizm akımının varlığı dahi söz konusu olabilmiştir. İlk emarelerini 1886’da Fransız şair Jean Moréas (1856-1910) ile Paris edebiyat çevresinde göstermeye başlayan Sembolizm akımı, XX. yüzyılın başlarına kadar tüm sanat akımlarında kendini hissettirmiştir.21 Manifestosunu, özellikle Fransız İhtilali sonrasında neredeyse tüm bilim ve sanat ortamının pozitivist, realist ve natüralistliğine 21 Jennifer Shaw, “Symbolism”, New Dictionary of The History of Ideas, I-VI, ed. in ch. Maryanne Cline Horowitz, Vol.V, Thomson Gale, USA, 2005, p.2278. 14 karşı şiddetli bir karşı duruş olarak kuran bu akım taraftarları, yaşamı bir semboller manzumesi olarak ele alıp, eserlerinde dış gerçekliği betimlemekle yetinmek yerine, objesinin imgeleminde neye karşılık geldiğiyle ilgilenmişlerdir. Bugün de durum bundan pek farklı gözükmemektedir. Nitekim herhangi bir sembol, Metafizik alandaki asıl mahiyetinden o denli uzak ve üstelik kişisel analoji niteliği taşıyan izah tarzları kazanmıştır ki, “Sembolizm” ya da “Göstergebilim” adı altında çağdaş felsefenin bir ilgi odağına dönüşmüştür. Örneklerden yola çıkıldığında, artık günümüzde herhangi bir sembole, göstergebilimin ölçütlerinde ve tamamıyla profan bakış açısıyla psikolojik zorlama anlamlar yüklenmeye çalışılmakta olduğunu söylemek pek de iddialı bir görüş sayılmaz. Bu bölümün başında örneklenen çağdaş kaynakların yaptığı sembol tanımlarının, birbiriyle bağdaşmamasının nedeninin altında bu faktörün yattığı söylenebilir. Sembolün, bir diyagram olarak varlığını Metafizik alandaki temsiliyetiyle sürdürürken, süreç içinde bu derece anlam sapmasının izahını felsefi bir taban oturtmaya çalışan, ileri sürdüğü Süreç Felsefesi Kuramı ile tanınan Alfred North Whitehead (1861-1947) olmuştur. Bir süreç olarak bizatihi zamanın kendisinin ve dolayısıyla varlığın değişmez bir yapıda olmadığını, aksine varlığı süreç içerisinde devinen bir öz olarak tasarlayan, bu nedenle de matematikten felsefeye kadar ele aldığı çalışmalarını süreç felsefesi omurgasına oturtan, XX. yüzyılın önemli matematikçi ve filozofu Whitehead; Ontoloji, Epistomoloji ve Siyaset Felsefesi bağlamında ele aldığı konferanslarında, sembolün de süreç içerisinde anlam ve temsiliyet bağlamında sürekli değişime sahip olduğunu savunmuştur.22 Pradigmasını uygarlığın geçirdiği süreçleri sembol temsiliyetinin geçirdiği büyük farklılıklarla izah etme yolunu tercih eden Whitehead, sembolün özellikle Ortaçağ’da insan düşüncesine olan tahakkümünden sonra, modernçağ ile birlikte sembole karşı düşüncenin mutlak gerçekliklerin doğrudan kavranışına odaklandığını değişim ile güçlendirmeye çalışmıştır.23 Modern düşüncenin sembolü “aptalca ve boşuna icat edilmiş şeyler” olarak görerek bir tepkinin dahi başlamış olduğuna vurgu yapan Whitehead, kendi deyişiyle sembolün artık hayatın ancak eşiğinde durduğunu ve bu haliyle yaşamın kendi oluşumu çerçevesine bundan böyle bir temel oluşturmayacak bir görünüme indirgendiğini belirtmiştir.24 Asıl temsiliyet kategorisinin modernite öncesi insanı için geçerli olduğunu söyleyebileceğimiz sembolün, modernitede ise, aslolan temsiliyetine insanın gözünü kapatmasının hangi geleneğe mensup olursa olsun Kutsal olanla bağını kopartmasından ziyade, hayatını 22 Alfred North Whitehead, Sembolizm, çev. Kadir Yılmaz, Şule Yayınları, 2009, s. 11. 23 Whitehead, a.g.e., s. 17. 24 Whitehead, a.g.e., s. 18. 15 yaşarken merkezine aldığı ilkenin değişmesi ile alakalı olduğu söylenebilir. Bilimden sanata, ekonomiden siyasete kadar hemen tüm alanlara sirayet etmiş olan bu merkez değişimi, doğal olarak sembolün temsiliyet alanında da köklü değişikliklere neden olmuş, onu seküler alana indirgemiştir. Bugün artık, pek çok profan bilim dalının sembollerinden bahsedilmektedir. Oysa, Ortaçağ’ın Trivium (Gramer, Retorik, Diyalektik) ile Quadrivium’u (Aritmetik, Geometri, Astronomi, Müzik) çok güçlü bir geleneğe dayanıyordu.25 İlgi alanlarını ele alış biçimleri gibi, kullandıkları semboller de kutsal ile ilişkiliydi. Bunların, günümüzün farklı adlarla tanımladığımız bilim dallarına ait profan simgelere tahvil edilerek Metafizik alandan uzaklaştırılıp, tamamıyla materyalize edilmelerine XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılda ulaşmış olduğunun zikredilmesi,26 ihmal edilemeyecek derecede önemli bir veridir. Ne var ki, uygarlığın moderniteye geçiş sürecinde her ne kadar Sosyolojik ve Teolojik alanda zaman zaman baş gösteren ayrışmaların da sebebiyet verdiği temsiliyet kaymalarına, hatta kimi gerçek sembolün, simge temsiliyetiyle seküler alana indirgenmesine rağmen aynı sembol alanı, –çok az sayıda da olsa- sahih geleneğin ilkesine bağlı kalanlarca bugün de varlık nedenlerinin farkındalığıyla korunduğu söylenebilir. Bunun en çarpıcı örneği Tradisyonel (Gelenekçi) Ekol’dür. Bu ekolün görüşüne göre, modern eğitim sitemindeki bozukluk ve onun ön yargıları, geleneğe ait olanı, hurafelerden müteşekkil bir yapıdan başka bir şey olduğunun görülmesine engel olmaktadır.27 Bundaki en önemli faktörü de, her hakikatin bir sembole dönüştüğü geçmişin insanın tasavvur dünyasının ve hayatı yaşama ölçütünün, bugüne artık avami hurafeler seviyesine indirgenmiş ve hatta materyalize olmuş halleriyle ulaşma gayretinin neden olduğunu söyleyen Gelenekçi görüş, modernitenin insana yüklediği profan bakış açısından sıyrılabilindiği ölçüde, sembollerin temsil ettikleri hakikatleri tespit etme imkanına yeniden kavuşulacağını satır aralarında ısrarla vurgulamaktadır. Özellikle başta René Guénon (1886-1952) olmak üzere Toshihiko Izutsu (1914-1993), Frithjof Schuon (1907-1998), Martin Lings (1909-2005), Ananda Coomaraswamy (1877-1947), Julius Evola (1898-1974), Gai Eaton (1921-2005) ve Seyyid Hüseyin Nasr (d.1933) gibi adları bu ekol içinde öne çıkan entellektualite; geçmişin insanına ve onun tasavvur dünyasına yönelik çalışmalarıyla, "sembol" ün asıl mahiyetini ait olduğu yere koymak adına paha biçilmez referanslardır. Augustinus’tan moderniteye dek uzanan süreçte, kalın bir sis perdesinin gerisinde kalmış olduğu söylenebilecek olan Metafizik alandaki sembolün temsiliyet kategorisi, bilhassa Gelenekçi Ekol sayesindedir ki, yeniden fark edilir olmuştur denilebilir. Keza 25 Cemal Yıldırım, Bilim Tarihi, 2.b., Remzi Kitabevi, İstanbul, 1983, s. 80. 26 Goldammer, a.g.md., p. 900. 27 Julius Evola – René Guenon, Savaş Metafiziği ve Sembolik Silahlar, çev. Atilla Ataman – Mustafa Tahralı – İsmail Taşpınar, İnsan Yayınları, İstanbul, 2000, s.15. 16 bu ekolün mensuplarınca kaleme alınmış eserler farklı dillere tercüme edilerek yaygınlaştıkça, sembolün asıl ait olduğu kategorideki temsiliyeti, Whitehead’ın da işaret ettiği modern zihniyetteki hurafeler manzumesi algısından gittikçe uzaklaşmaktadır. Böylece, günümüzde bir kıymetler manzumesine tekrar kavuşma ümidini sağlamaya yönelmiş gözükmektedir. Asıl ait olduğu Metafizik alana zihni direnç gösterenler dahi, en azından bugün için sembolün bir “Zarf” değil ama bir “Mazruf” olduğunu söyleyebilmektedir. Ve yine Gelenekçi ekol mensubunun, hakkı ait olduğu yere koyan görüşleri sayesindedir ki, kimi çağdaş yayın sembol için; “Kendisiyle doğal bir ilişki aracılığı kurulamayan, izafi olarak bilinemeyen ve açık bir biçimde tüm mahiyetiyle isimlendiremediğimiz ve aşkın ya da içkinlliğinden dolayı ifade edemediğimiz ve betimleyemediğimiz bir hakikati temsil eden diyagramlardır.” şeklindeki tanımlamalarıyla, “aşkınlığı” ve “içkinliği” bir nebze olsun hatırlatabilmekte,28 ya da; “Sembol, kendisine ortak bir anlaşma, sözleşme ya da gelenek aracılığıyla belli bir anlam aktarılan uzlaşımsal işareti, belirli bir nesne, süreç ya da işlemi ima etmeye yarayan şeyi tanımlar.” ifadesinde olduğu gibi "gelenek" ile irtibatından bahsedebilmektedir.29 Whitehead’ın deyişiyle; modern düşüncenin “aptalca ve boşuna icat edilmiş şeyler” olarak görerek bir tepki dahi başlattığı ve artık hayatın ancak eşiğinde bıraktığı, bu haliyle yaşamın kendi oluşumu çerçevesine bundan böyle bir temel oluşturmayacak bir görünüme indirgediği "sembol" ün, kendine ait temsiliyet kategorisini tekrar kazanmasındaki en önemli faktörün Gelenekçi Ekol olduğunu hatırdan çıkarmamak kadar, asıl katkının aynı ekolün öncüsü olarak ifade edebileceğimiz René Guenon’a ait olduğunu da göz ardı etmemek katbekat önemli gözükmektedir. Zira, gelenek ve dolayısıyla sembol alanının çağımızdaki gerçek otoritesi kabul edilen Guénon, modern zihniyetin her tür güncel kaygısından uzak kalarak derin bir entellektüel vukufiyet ile ele aldığı sembolün mahiyetini hiçbir seküler ideolojiye ve sahte geleneğe ödün vermeden ait olduğu Metafizik alan içerisinde ele almıştır. Öyle ki, Guenon daha en baştan; “Sembol’ün, insanî koşulların oluşturduğu ve herkesin keyfine göre şekil verdiği bir tasavvur olmadığını, aksine onun kesin bir bilimin (Science Exacte) konusu olduğunu ve alanının da tüm diğer kategorilerden farklı olarak Metafizik alan” olduğunun altını kalın çizgilerle çizer. Guenon’a göre; “Her gerçek sembol, kendisinde birden fazla anlam barındırır ve bu anlamların görülebilmesi entellektüel ufuk ile bağıntılıdır. Sembollerin, birbirlerinden farklı coğrafya ve dönemlerdeki geleneksel toplumlardaki temsiliyetleri ortaktır ve bu temsiliyet birbirlerinden alınmamıştır aksine bunlar, ilk gelenek olan 28 Gilberd Durand, Sembolik İmgelem, çev. Ayşe Meral, İnsan Yayınları, İstanbul, 1998, s.9. 29 Cevizci, “ Sembol”, a.g.md., s.840. 17 Aslî Geleneğe aittir”.30 O; “ilk gelenekten tevarüs eden tüm sahih gelenekler, bir sembolün ihtiva ettiği temsiliyeti hangi süreç ve faktörlerle elde etmiş olurlarsa olsunlar, aralarındaki mutabakat aynı hakikatlerin bilincinde olduğunu söyler”.31 Yine Guenon; “Sembollerin ait olduğu alan ne pagan, ne Yahudi, ne de Hıristiyan ya da başka bir dinin kendi alanıdır. Sembolün ait olduğu alan bunların aksine Metafizik alandır ki, bu alan tüm zaman ve mekânların ötesindedir, evrenseldir”,32 “ebedi, değişmez ve külli ilkelerin alanıdır”.33 “Gerçekte bu alan, sadece bugünle de ilgili değildir, bütün zaman ve mekânla sınırlı tüm koşulların dışında ve ötesindedir. Aynı şeklide ne o coğrafyaya ne de bu coğrafyaya aittir”,34 şeklindeki ifadesiyle de sembolün ait olduğu alanı kesin sınırlarıyla belirler. Guenon’un sembol temsiliyetinin doğrudan aidiyetini bağladığı Asli Gelenek; ilahi kökenlidir ve doğrudan vahiyle bağlantılıdır. Bu nedenle, tam anlamıyla Metafizik alana aittir.35 Aslî Gelenek; Adem peygamberden, Hz. Peygamber’e kadar insanlık tarihi boyunca her nebi ve resûlün muhatap kılındığı vahiyde içerilen tüm nas, doktirin, emir, nehiy, bilgi, hukuk vb. tüm sahih prensiplerin ayırt edilmeksizin tevarüsüdür. Asli gelenek insanlık tarihinin tüm süreci boyunca nâzil olan tüm vahiyleri ve her vahiyde mesajın yenilenmesiyle varlığını sürdürmüş hakikati ifade etmektedir.36 O ne alışkanlık ya da miras olarak alınmış düşünce kalıplarıdır, ne de âdettir.37 Nasr’ın ifadesiyle; "Asli Gelenek yaşayan bir varlık gibidir, iz bırakır, ama asla bu ize indirgenemez".38 Ancak bu noktada hatırlanması gereken iki husus vardır ki, bunlardan ilki; semboller, diyagram hallerinde ilgili oldukları toplumlara bağlı olarak şekil farklılıkları gösterebilirlerse de, bu çeşitliliğe karşın sahih geleneğin mevzu bahis olduğu her yerde aynı öz ve esası temsil ederler.39 Hatırlanması gereken diğer husus ise, her sembol müstakil olarak birden çok manayı da barındırabilmesidir. Ne var ki, herhangi bir sembolün sahip olduğu farklı anlamlar asla birbirini saf dışı bırakmadığı gibi, birbirleriyle tenaküz halinde de olamazlar. Olası farklı anlamları gerçekte birbirlerini tamamlar mahiyettedir.40 Eliade; “Bağlamı ne olursa olsun bir sembol her zaman 30 Guenon, Hıristiyan Mistik Düşüncesi, s.101. 31 René Guenon, Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm, çev. İsmail Taşpınar, 1.b., İnsan Yayınları, İstanbul, 2001, s.44. 32 Guenon, Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm, s.11. 33 Henri Bergson-Gabriel Marcel-Réne Guénon, Metafizik Nedir, çev. Ahmet Aydoğan, Mustafa Tahralı, 2.b., Birey Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.16. 34 Bergson - Marcel- Guénon, a.g.e., s.96. 35 Evola – Guenon, a.g.e., s. 17. 36 Seyyid Hüseyin Nasr, Bilgi ve Kutsal, çev. Yusuf Yazar, İz Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.83. 37 Nasr, a.g.e., s.78. 38 Nasr, a.g.e., s.78. 39 Bergson – Marcel - Guénon, a.g.e., s.96. 40 Evola – Guenon, a.g.e., s. 54. 18 gerçeğin birkaç alanının birliğini açığa vurur.”41 derken tam da buna işaret etmektedir. Pierre Emanuel’in “Bir sembolü entellektüel açıdan incelemek, bir soğanı bulmak için o soğanı soymak gibidir.”42 demesi de sembolün bu özelliğini vurgular niteliktedir. Konu sembol olduğunda, modern zihniyetin neden olduğu temsiliyet kaymaları dışında, aynı bağlamda karşılaşılan bir başka hata ise, gerçekte Dilbilim terminolojine ait olan Mecaz, Kinâye ya da Remiz gibi terimlerin özellikle tanımlarında yer alan “Sembolik Dil” ya da “Sembolik İfade” gibi ibarelerden dolayı, diyagram halindeki sembollerle karıştırılmalarıdır. Söz konusu terminolojiye göre; söz içinde geçen asıl anlamın yanında bir başka anlamı da taşıyan sözcük ya da terkip olan "kinâye" nin olması için, hem asıl anlamının hem de mecazi anlamının doğru olması gerekir. Oysa, hakiki mananın kastedilmediği ifade şekli olan "mecaz" klişelerine gelince, bunlar belli bir kültür, bilgi ve tabiat ile ilişkili insanlar için geçerli olan genel durum ve konumlara göre oluşur.43 Kinayenin bir alt kademesi niteliğinde dolaylı anlatım türü olup, bir şeyin kendisini değil, alakalısını zikredip anlatmak olan "remiz" ise, bu anlatım biçimleri arasında en kapalı anlatım tarzıdır. 44 Halbuki sembol bir diyagram haliyle ne bir mecaz, ne kinâye ne de remizdir. Her ne kadar kimi zaman, birbiriyle çelişmeyen farklı temsiliyetlere sahip olabilse de, sembolün ifade tarzı herhangi bir ifadeyi güçlendirmeye ya da örtmeye değil, bilakis temsil ettiği hakikatin aşkınlığından ya da içkinliğinden dolayı ifade edilemeyene yöneliktir ve bu temsiliyetinin ifade şekli de açık ve doğrudandır. Oysa "sembol", dilbilimin söz konusu terimleriyle ilişkilendirilmesinden öte asıl “Delâlet” ile bir anlam yakınlığına sahiptir. “Bir şeyin öyle bir hal ve keyfiyette olmasıdır ki, onu bilmekle başka bir şeyin de bilinmesi lazım gelir” şeklinde tanımlanan "delâlet", özellikle mantıkta ve fıkıhta zihnin bir şey hakkındaki bilgiden başka bir şeyin bilgisine ulaşılması olarak da bilinir.45 Ancak yine de temsiliyetteki hakikat-sembol ilişkisinin, delâletteki delîl-medlûl ilişkisiyle tam anlamıyla örtüştüğü söylenemez. 1.2. SİMGE KAVRAMI VE SİMGE’NİN TEMSİL KATEGORİSİ Simge Türkçe bir sözcüktür. Kimi kaynak, simgenin “uydurma” bir sözcük olduğuna dikkat çekerek, başka hiçbir tanım yapmadan doğrudan “remiz; sembol” karşılığını vermektedir.46 Bir başka kaynak da, bu tür bir yargıya varmaksızın bu kavram için yine kısaca “remiz, sembol” 41 Durand, a.g.e., s. 69. 42 Durand, a.g.e., s. 35. 43 İsmail Durmuş, “Kinaye”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XLIV, C.XXVI, İstanbul, 2007, s.34. 44 İsmail Durmuş, “Remiz”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XLIV, C.XXXIV, İstanbul, 2007, s.556. 45 M.Naci Bolay, “Delâlet”, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, I-XLIV, C.IX, İstanbul, 1994, s.119. 46 Kanar, a.g.e., s.998. 19 karşılığını kullanır.47 Bunların dışında aynı sözcüğü sadece “sembol” ün eş anlamlısı olarak kullanan başka kaynaklar da bulunmaktadır.48 Ancak, "simge" için; “1. Belli bir insan topluluğunun uzlaşarak kendisine belli bir anlam yüklediği somut nesne ya da im, işaret. 2. Bir düşünceyi, soyut bir kavramı belirten somut nesne ya da im, işaret. 3. Bir özelliği bütünüyle kendinde toplamış olan örnek. 4. Kimyasal bir elementi kısa olarak belirtmek için kabul edilmiş harf ya da harfler.” şeklinde birbirinden farklı tanımlar veren kaynaklar da yok değildir.49 Ne var ki, bu son kaynağın yaptığı tanımlar, tıpkı sembolde olduğu gibi birbiriyle bağdaşmayan anlam farklılıklarını içermesinin yanı sıra, simgeyi farklı temsiliyet kategorisine sahip "işaret" ile dikkat çekici bir şekilde eşleştirmektedir. Oysa her ne kadar "işaret" ile aynı seküler alanda temsil işlevi olsa da, simgenin temsiliyeti işarete göre daha üst bir kategoride durmaktadır. Simgenin farklı kaynaklardaki birbiriyle pek de bağdaşmayan bu karşılıkları, bir önceki bölümde örneklenen sembol tanımlarıyla birlikte ele alındığında, bir göstergenin temsiliyetine yönelik kavramların gerçekte ne derece iç içe geçmiş oldukları fark edilebilmektedir. Her ne kadar kimi kaynak tarafından “uydurma” olarak nitelendirilmiş olsa da, "simge" sözcüğünün bugün artık dilimizde edindiği yer, bu tür temsiliyetlerin tam ait oldukları karşılıklarla kullanılabilmesine son derece önemli katkı sağlamaktadır. Keza, bundan sonra benzer konularda yapılacak çalışmalarda "sembol- simge-işaret" şeklinde hiyerarşik bir temsiliyet kategorisini ifade etme olanağına en azından potansiyel olarak sahip olduğumuz söylenebilir. Ne var ki, modern zihniyetin bakış açısıyla, temsiliyet alanları ve dolayısıyla kategorileri biri diğerinin yerine kullanılacak derecede iç içe geçmiş gözüken "sembol-simge-işaret" kavramları için, dil açısından bir ifade potansiyelinin varlığına rağmen ülkemizde bu bağlamda henüz hükme bağlanmış bir tasnifin olduğundan bahsedilememektedir. Bu kavramlardan her birinin ayırt edici tekabüliyetlerine geçmeden önce hatırlanması gereken bu tezin başlığını teşkil eden örnekte olduğu gibi, herhangi bir diyagramın hem sembol, hem de simge hatta nadir de işaret temsiliyeti ile de var olabileceği hususudur. Böyle bir durumda söz konusu diyagram, Metafizik alandaki sembol temsiliyetinden inici bir tahakkukla seküler alanda simge veya işaret temsiliyeti kazanır. Ancak, yine böyle bir durumda tekabül ettiği olgular arasında herhangi bir rabıtanın söz konusu olması mantıken mümkün olmadığı gibi, bu tahakkukun aksi yönde olması da söz konusu değildir. Zira Guenon; “Altta olan üstte olanı 47 Mehmet Doğan, Doğan Büyük Türkçe Sözlük, 15.b., Vadi Yayınları, Ankara, 2001, s.1182. 48 Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, 10.b., Ankara, 2005, s.1770. 49 Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük, 8.b., Arkadaş Yayınları, Ankara, 2012, s.1698. 20 simgeleyebilir, ama bunun tersi imkansızdır.”50 derken bu hiyerarşiye dikkat çekmektedir. Aralarındaki tek ortak noktanın; her ikisini de emredici olmadığı söylenebilen "sembol" ve "simge", farklılıklar noktasında ele alındığında; sembolün temsiliyetinin Metafizik alana ait olmasına karşın, simgenin seküler alanda temsil işlevi bulunduğunun her şeyden önce göz önünde tutulması diğer tüm farklılıklardan çok daha fazla önem arz eder. Zaten her birinin asıl belirleyicisi olan bu faktörün diğer tüm farklılıkların da kaynağı olduğu söylenebilir. Simgenin en az bu kadar önem taşıyan bir başka ayırt edici özelliği, kullanıcıları açısından sahih bir geleneğe ya da insiyasyona gerek duyulmaması ve anlam-kabul özelliklerinin bilme zorunluluğunun olmamasıdır. Buna karşın sembolün mahiyetinin, Aslî Gelenek ve bundan tevarüs eden her sahih gelenekle doğrudan bağıntılı olması nedeniyle, temsil ettiği hakikat belirli bir eğitim süreci ile kazanılarak bilinir. Ayrıca, açık toplumlarda genel uzlaşı ile belirlenmiş olan simge temsiliyetinin, tarihsel başlangıcını tespit etmek mümkün olabilir. Oysa, bir diyagramın sembol olarak mahiyetinin kaynağını kronolojik olarak tespit etmek kadar onun uzlaşımsal olup olmadığını saptamak da olası değildir. Bu nedenle sembolün ilk örneği değil ama ancak erken tarihli örneklerinden bahsedilebilinir. Bunların dışındaki diğer bir fark ise; simgenin yönlendirici özelliği olmasına karşın, sembolün böyle bir işlevi olmamasıdır. Simge tüzeldir ve bu nedenle daima bir kimlik, konum ve statü belirleyici temsiliyete sahiptir. Dolayısıyla bayrak, sancak, flama, fors, nişan, amblem, kokart, logotype gibi seküler temsil işlevlerine sahip formatların her biri "simge" kategorisindedir. Simgenin seçimi, tasarım ve kullanım hakkı yasal sınırlar içerisindedir. Ona; belli bir toplum, bir siyasi yapı, cemiyet, kurum, kuruluş hatta kişi bazında sahiplenebilinir. Ancak, sembol için herhangi bir tüzelliğin söz konusu olmadığı gibi, temsil ettiği hakikatin aşkınlığından ve/veya içkinliğinden dolayı sahiplenilmesi de mümkün değildir. Ona sahip çıkmak, ancak Metafizik alanda tekabül ettiği hakikatin idrakiyle mümkün olur. Haçın Hıristiyanlığın, hilalin de İslam'ın bir sembolü ve amblemi olarak kabul edildiğinden bahsetmek,51 sembol temsiliyetinin ait olduğu Metafizik alan ile amblemin dahil olduğu seküler alanının yan yana kullanılması açısından, her şeyden önce bir kategori hatasıdır. Gerçekte, hem haç hem de hilal başlı başlarına gerçek birer sembol iken adı geçen dinler için, tarihin bir döneminde kendilerine aidiyet atfedilmesi, seküler anlamda simge olarak kullanılmalarından daha fazla bir şey değildir. Zira günümüzde hilal her ne kadar İslam toplumlarını ayırt edici temsiliyetiyle tanınıyorsa da, onun gerçek bir sembol olarak asıl aidiyeti bugün olduğu gibi geçmişin de tüm sahih geleneklerini kapsamaktadır. Keza Guenon, hilali 50 René Guenon, Maddî İktidar Ruhanî Otorite, çev. Birsel Uzma, 1.b., Ağaç Yayınları, İstanbul, 1992, s.18. 51 Durmuş, “Remiz”, a.g.e., s.557. 21 sembol haliyle "İlâhi Kalp" olarak ele aldığı “Graal” ile irtibatlandırmakta ve potansiyel ya da bilfiil ama daima hazır olan "İlâhi Kelam" ın yeryüzündeki insanlar üzerine tecellisiyle arasında bir bağ kurmaktadır.52 Aynı durum haçın sembol tekabüliyeti için çok daha dikkat çekici boyuttadır. Bugün artık Hıristiyanlık ile özdeşleşmiş olan haçın temsiliyeti tamamiyle seküler alandadır ve bu haliyle bir sembol tekabüliyetine sahip değildir. Zira, diğer semboller gibi tüm sahih geleneklere ait olan haçın sembol temsiliyeti diğer pek çok gelenekte olduğu gibi Tasavvuf'da da son derece büyük önemi haizdir. Guenon’un Mısır’lı Şâzeli Şeyhi Abdurrahman Uleyş’e ithafen kaleme aldığı ve çıkış fikrinin söz konusu şeyhe borçlu olduğu belirtilen “Le Symbolisme de la Croix” (Haç’ın Sembolizmi) adlı eserinde, şeyhin “Hıristiyanlar Haç’ın şekline sahipse, Müslümanlar da onun manasına vâkıfdır.”53 şeklindeki çok önemli ifadesinin olduğundan bahsedilmesi, haçın her şeyden önce gerçek bir sembol olarak asıl aidiyetini ve temsiliyetini vurgulaması açısından ihmal edilemeyecek derecede önemli referanstır. Nitekim bu eserin Türkçe’ye “Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi” adıyla tercüme edilmesi, günümüzdeki bu malum temsiliyet yanılgısının karşısında durmak adına tercih edilmiş olabileceği şeklinde yorumlanmıştır.54 Tabiatı gereği kendi başına Metafizik alanda belli bir hakikate karşılık gelen herhangi bir sembolün; bayrak, sancak, flama, fors, nişan, kokart, amblem, logotype gibi, belli bir kişi ya da toplum vb. için seküler işlevlere sahip tasarımların içinde yer alması durumunda artık onun Metafizik alandaki sembol temsiliyetinden bahsedilmesinde dikkatli olmak gerekir. Zira bir düzen içinde diğer ögelerle bir tasarım olarak bütünleştiği bu haliyle artık seküler alanda simge temsiliyetine indirgenmiş olduğu söylenebilir. Bu tezin başlığını teşkil eden Heksagram’ın, tarihsel süreçte hem bir sembol hem de simge temsiliyetiyle varlığını devam ettirmesi, bu hususta önemli bir örnek oluşturur. Keza, kendi başına gerçek bir sembol iken, Yahudi toplumu içinde oluşan Siyonist Hareketin amblemi, akabinde İsrail Devleti’nin resmi bayrağı başta olmak üzere, aynı toplumun pek çok kurum ve kuruluşunun flama, sancak gibi göstergelerinin yanı sıra, bireysel bazda da amblem, logo gibi simge kategorisine indirgenen bu diyagramın, bu konumunda da Metafizik bir temsiliyetin etkisinin olabileceğine dair olası düşüncelere bir cevap verilmesi gerekirse, bu cevabın bulunacağı yer temsiliyet kaymasının yaşandığı tarihsel süreç olacaktır. Nitekim, tezin bundan sonraki bölümlerinde geniş olarak ele alınacağı üzere; Yahudi toplumunun tarihsel sürecinde mühür, mezar taşı, kandil, kap kacak ya da ritüel işlevlere sahip objelerin yanı sıra el yazmaları ve muskalar üzerinde de erken tarihli örnekleri 52 Guenon, Hıristiyan Mistik Düşüncesi, s.111-118. 53 Martin Lİngs, Yirminci Yüzyılda Bir Veli: Şeyh Ahmed el-Alavî (K.S.), çev. Betül Özel Çiçek, 1.b., Sufî Kitap, İstanbul, 2009, s.136, dipnot.2. 54 Lings, a.g.e., a.g.y. 22 görülen ve Mesihî ya da kozmolojik temsiliyetlerle ilişkilendirilen, süreç içerisinde Kral Davut ile özdeşleştirilen Heksagram diyagramının seküler alanda simge işlevinin ilk kullanımının XIV. yüzyılda Kral IV. Charles’ın (yön. 1346 -1378) Prag’daki Yahudi cemaatini ekonomik nedenlerle koruma altına alarak onlara, merkezinde Heksagram diyagramı bulunan kendi bayraklarını taşıma hakkını vermesiyle başladığı söylenebilir. XVI. yüzyıla gelindiğinde de yine Prag Yahudi cemaatinin kendilerini “Kral Davut’un Bayrağı” olarak nitelendirilen bir bayrak ile temsil etme imtiyazı verildiği bilinir. Ne var ki, bu diyagramın söz konusu bayraklar üzerinde yer almasının herhangi bir Metafizik temsiliyete yönelik olduğuna işaret eden en ufak bir veri olmamasının yanı sıra, Kral Davut’un aynı diyagrama sahip bir bayrağa sahip olduğuna dair ne dini ne de bilimsel bir referans bulunmamaktadır. 1656 yılında, Viyana Yahudi Cemaati’nin yaşadıkları bölgenin, şehrin Hıristiyan bölgesinden ayrılması için bir yüzünde haç bulunan sınır taşına bir de Heksagram'ın tasvir edilmesi, söz konusu diyagramın topyekün bir şekilde Yahudi kimliğini temsil edici bir simge olarak kabul edilmesinin ilk aşaması olarak kabul edilebilir. Böylece aynı toplumun, o tarihe dek bir kısım resmi mühürlerinde, antetli kağıtlarında ve aile amblemlerinde de kullanmakta oldukları altı uçlu yıldız üzerine fikir birliğine vardıkları iddia edilir. Ne var ki, Avrupa’nın ve doğunun mutaassıp Yahudilerinin Kozmolojik objeler ve Kabalistik eserler üzerinde görmeye alışık oldukları, hatta zaman zaman Mesihî anlam yükledikleri bu sembolün Metafizik temsiliyetine bakılmaksızın, sekülere edilmiş bir Yahudi aydınlanmasının meşru simgesine dönüşmesinin ironik bir durum oluşturduğuna dair refaransların varlığı da dikkat çekicidir.55 Bundan sonraki süreçte de, Orta ve Batı Avrupa’dan, Doğu Avrupa’ya ve diğer doğu coğrafyalardaki Yahudi cemaatlere kadar bu sembolün seküler temsiliyeti kuvvet kazanmış gözükmektedir. Hatta etnik bir temsiliyete dönüşerek, sembol temsiliyetini neredeyse kaybettiği fark edilebilmektedir. Yahudi kimliği ile özdeşleşen bir simge temsiliyetine indirgenen Heksagram, süreç içerisinde Yahudi kuruluşlarının amblemlerine kadar yayılır ki, 1873’de Basel’de toplanan yerel Siyonist Kongresi’nde, Amerikan Yahudi Yayın Topluluğu (İng. American Jewish Publication Society) tarafından da bir amblem olarak benimsenir. Ancak, bu kuruluşun kendisine amblem olarak seçtiği Heksagram'ın yanlarındaki “Kutsal Yasa İçin, Şehadetlik İçin” anlamına gelebilecek İbranice bir yazı kuşağı, sadece bu örneğin Metafizik bir temsiliyet taşıdığına işaret eder gibidir. Buna karşın, Theodor Herzl’in (Benjamin Ze’ev, 1860/Budepeşte-3 Temmuz 1904) 1896 yılında Yahudi Devleti Partisi’nde de teklif ettiği, merkezinde bir Heksagram bulunan bayrak tasarımında Metafizik alanda bir temsiliyetin söz konusu olması mümkün gözükmemektedir. Zira Heksagram’ın bu tasarımda simge olarak seçilme nedeni, onun hiç bir kutsal metin bağıntısının bulunmamasına 55 “Magen David”, http://www.menorah.org/starofdavid.html, (06.03.2012). 23 dayandırılır. Herzl, vaat edilmiş topraklarda kurulacak modern İsrail Devleti’nin dini bir tabana oturmasını istemediği gibi, bu devleti temsil edecek diyagramın da dini bir bağıntısının olmasını istememektedir. Çünkü, vaat edilmiş topraklarda oluşturulacak bağımsız Yahudi Devleti’nde, Yahudi dini otoritesinin devlet işlerine karışması istenmez. Nitekim, bu topraklarda kurulacak devlette; (…) Din adamları, devletin yönetimine de, kendi danışmanlıkları dışında karışmamalı, sadece kendi alanları içinde, içerideki ve dışarıdaki sorunları hatırlamalılar. 56 diyen Herzl, 1897’de yayımladığı Siyonizm’in resmi yayın organı niteliğindeki haftalık gazetesi Die Welt ( İng. The World) için de Heksagram’ı seküler temsiliyetle bir amblem olarak kullanır. Her ne kadar Herzl’in teklif ettiği bayrak tasarımı üzerinde bir takım değişiklikler yapılsa da, Heksagram Siyonist cemiyetlerin nüfuzuyla, ilki İsviçre Basel’de 1897 yılında toplanan Uluslararası Siyonist Kongresi’nde de Siyonist Hareket’in resmi simgesi olarak kullanılır.57 Herzl’in ölümünden sonra Siyonist Hareketi’n başına geçen David Wolfson (1856-1914) başkanlığında, 1914 yılında yapılan toplantıda kendi çizdiği bayrak tasarımını, Yahudi Ulusu’nun resmi simgesi olarak önerir. Bu tasarım 28 Kasım 1948 tarihinde kabul edilen İsrail Devleti bayrağının ilk eskizi niteliğindedir. Heksagram’ın laik ve seküler bir temsiliyete indirgenerek Siyonizm ile ilişkilendirilmiş olması, günümüzde dahi Satmar ve Neturai Karta gibi kimi Siyonizm karşıtı Yahudi gruplar arasında hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Ultra-Ortodoks Yahudi cemaati ise, Heksagram'ın geçmişte kimi kozmolojik alandaki uygulamaların vaz geçilmez ögesi olmasından dolayı, genel bir Yahudi kimliğini temsil etmesine karşı çıkmışlardır. Artık sadece bir simge olarak Yahudi kimliğinin seküler planda temsiline indirgenen Heksagram'a, Franz Rozenzweig’ın 1912 yılında yayınlanan “Star of Redemption” adlı çalışmasındaki “Yaradılış, Vahiy ve Kurtuluş”, “Tanrı, İsrail ve Yaşam” şeklinde, Heksagram’ın altı ucu için düzenlediği üçlü takım kompozisyonundan yola çıkılarak tekrar Metafizik alanda bir sembol temsiliyeti kazandırılmaya çalışılmışsa da,58 bu gayret, bir sembolün hiç bir zaman kabul etmeyeceği tarafgirlikten dolayı yapay kalmaktadır. Tezin bundan sonraki bölümlerinde referanslarıyla geniş olarak ele alınacak olsa da; tez başlığını oluşturan ve gerçek bir sembol olan diyagramın süreç içinde kendisiyle özdeşleşen Yahudi toplumunca simgeye indirgenmesini örneklemek amacıyla yapılan bu açıklamadan sonra; aynı toplumca aktüel olan bu işlevinin ötesinde hala Metafizik alanda bir sembol temsiliyetinin 56 Theodor Herzl, Yahudi Devleti, çev. Sedat Demir, 3.b., Ataç Yayınları, İstanbul, 2009, s. 93. 57 Joseph Gutmann, “Magen David”, Encyclopedia of Religion, I-XIV, ed. in ch. Lindsay Jones, Vol.VIII, Second Edition, Thomson Gale, USA, 2005, p.5559. 58 Nahum Norbert Glatzer, “Magen David”, Encyclopaedia Britannica, XX+XII, William Benton (pub.), Vol. XIV, Encyclopaedia Britannica Inc., USA, 1970, p. 569. 24 varlığına dair ihtimal verenler olursa, sembolün ait olduğu alanı ölçüt alarak argümanlarını sunmak zorunda olduklarını belirtmekte fayda vardır. Bu sembolü, söz konusu toplumun kendileri için seküler alanda bir simge olarak seçmelerinde ve hala popüler olarak kullanmalarında, aynı toplumun geçmişten taşıdığı bir takım dini olguların etkisinin olabileceği olasılık dahilindeyse de, gerçekte temsil ettiği hakikati, bugünkü simge konumuyla da hala sürdürdüğü iddiasında bulunmakta dikkatli davranılması gerekecektir. Tabi, onu asıl sembol temsiliyetiyle alanlar dışında. 1.3. İŞARET KAVRAMI VE İŞARET’İN TEMSİL KATEGORİSİ Bu tezin başlığını teşkil eden ve Yahudi Geleneği içinde Magen David adıyla bilinen Heksagram diyagramının "işaret" temsiliyeti ile kullanıldığına dair herhangi bir örnekle karşılaşılmamış olsa da, günümüzde çoğunlukla yapılan "sembol-simge-işaret" kategori hatalarının neden olduğu yanılgıları örneklemek adına bu kavram da, en azından temel özellikleriyle ele alınması gerekliliğini hissettirmiştir. Bu sayede, bir önceki bölümlerde izah edilmeye çalışılan sembol ve simge temsiliyetlerini daha açıklayıcı bir destek de sağlayacağı düşünülmüştür. Tıpkı sembol ya da simge gibi, bir diyagramı ya da bir figürü tanımlamak için kullandığımız “işaret”, Arapça’dan dilimize geçmiş bir sözcüktür. Temsiliyet noktasında simgeden tamamıyla farklı işleve sahip olmasına karşın tanımında; “1. Bir düşünceyi, bir dileği anlatmakta başvurulan, vücut uzuvlarının hareketleriyle ortaya konulan dil unsuru. 2. Îma, kaş atma, kaş-göz ile anlatma. 3. Âlamet, Nişan. 4. Bir şeyi ifade etmek için yapılmış şekil. 5. Gösterme; el, yüz vb. şeyle gösterme. 6. İhtar, Hatırlatma.” 59 “1. Anlam yükletilen şey, anlamlı iz. 2. Belirti, gösterge, levha, tabela, alâmet. 3. El, yüz hareketleriyle gösterme.” 60 “1. İm. 2. Belirli gösterge, iz. 3. El, yüz vb. hareketleriyle gösterme. İşaret etmek. Belirtmek, imlemek.” 61 şeklinde