T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI KURULUŞ DÖNEMİ OSMANLI KALELERİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Samet ARABACIOĞLU BURSA - 2023 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI GENEL TÜRK TARİHİ BİLİM DALI KURULUŞ DÖNEMİ OSMANLI KALELERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Samet ARABACIOĞLU ORCID: 0000-0002-7037-2235 Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Sezai SEVİM BURSA – 2023 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı Genel Türk Tarihi Bilim Dalında 701842004 numaralı Samet ARABACIOĞLU’nun hazırladığı “Kuruluş Dönemi Osmanlı Kaleleri” başlıklı Yüksek Lisans tezi ile ilgili savunma sınavı, 13/03/2023 günü 13.00-15.00 saatleri arasında yapılmıştır. Alınan cevaplar sonunda adayın başarılı olduğuna oybirliği ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Üye Komisyonu Başkanı) Dr. Öğr. Üyesi Sezai SEVİM Dr. Öğr. Üyesi Doğan YAVAŞ Bursa Uludağ Üniversitesi Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Dr. Öğr. Üyesi Kemal Ramazan HAYKIRAN Aydın Adnan Menderes Üniversitesi 13/03/ 2023 ÖZET Yazar Adı & Soyadı Samet ARABACIOĞLU Üniversite Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı Tarih Anabilim Dalı Bilim Dalı Genel Türk Tarihi Bilim Dalı Tezin Niteliği Mezuniyet Tarihi ……/……/2023 Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Sezai SEVİM KURULUŞ DÖNEMİ OSMANLI KALELERİ Kuruluş Dönemi Osmanlı kaleleri üzerine yapılan tez çalışmasında, 1284 yılında fethedilen Kulacahisar Kalesi ile 1353 yılında Rumeli’deki ilk kazanım olan Çimpe Kalesi’nin fethine kadar olan süreçte, Osmanlıların ele geçirdiği kaleler incelenmiştir. Tez çalışması hem sahadaki gözlemlerden hem de kaynak araştırması üzerinden oluşturulmuştur. Böylelikle, Osmanlı Arkeolojisinin gerekliliği ön plan çıkmıştır. Osmanlılar, Anadolu’ya gelip, yerleşme sürecini tamamladıktan sonra, Bithynia bölgesinde son derece aktif bir gaza faaliyeti yürütmüşlerdir. Çalışma kapsamında, öncelikle kale kelimesinin kökenleri araştırılmış ardından kaynaklarda ve tahrir kayıtlarında kale olabileceği düşünülen kelimeler tespit edilmiştir. Bu çalışma kapsamında elde edilen kelimeler titizlikle incelenerek kalelerin yerlerinin tespiti için uğraşılmıştır. Üç bölüm olarak planlanan çalışmanın ilk bölümünde, Osmanlıların Anadolu’ya geliş süreçleri ve Anadolu’daki siyasi faaliyetleri incelenmiştir. İkinci bölümde ise kale mimarisi ve Anadolu’daki ilk kale izleri araştırılmıştır. Son bölümde ise elde edilen veriler ışığında Osmanlıların ele geçirdiği, 35 kale incelenmiş ve bu kalelerin Osmanlıların topraklarına katılma şekilleri araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kale, Anadolu, Osmanlı Kuruluş Dönemi, Osmanlı Arkeolojisi i ABSTRACT Name & Surname Samet ARABACIOĞLU University Bursa Uludağ University Institute Institute of Social Sciences Field History Subfield Degree Awarded Master Date of Degree Awarded ………/………/2023 Supervisor Asst. Prof. Sezai SEVİM OTTOMAN CASTLES IN THE FOUNDATION PERIOD In this study conducted on Ottoman castles during the foundation period, the castles captured by the Ottomans during the period from the conquest of the Kulacahisar castle in 1284 to the conquest of the first conquest in Rumelia, Çimpe Castle in 1353, were examined. The study was created based on both field observations and source research. Thus, the necessity of Ottoman Archaeology came to the fore. After arriving in Anatolia and completing the settlement process, the Ottomans carried out an extremely active conquest campaign in the Bithynian region. In the scope of the study, first the origins of the word "castle" were researched, then words that could be castles in sources and registration records were identified. The words obtained in this study were meticulously examined and efforts were made to determine the locations of the castles. The first part of the study, which was planned in three sections, the process of the Ottomans' arrival in Anatolia and their political activities in Anatolia were examined. In the second part, the castle architecture and the first traces of castles in Anatolia were researched. In the last part, using the data obtained, 35 castles captured by the Ottomans were examined, and the ways in which these castles joined the Ottoman lands were researched. Keywords: Castel, Anatolia, Ottoman Foundation Period, Ottoman Archaeology ii ÖN SÖZ Osmanlı kuruluş dönemi, kaynakların azlığı dolayısıyla çalışılması zor bir alan olmasına rağmen, yeni metotların ortaya çıkmasıyla birlikte farklı bir çalışma ortamı da oluşmaya başlamıştır. Bu bağlamda incelediğimiz kaleler üzerinden, kuruluş dönemi için yeni bir anlamlandırma çalışması hedeflenmektedir. “Kuruluş Dönemi Osmanlı Kaleleri” başlıklı tez çalışmasında, kaleler üzerinden hareketle Osmanlı kuruluş Dönemi’ne farklı bir bakış açısı ile yaklaşabilme becerisi hedeflenmektedir. Bu çerçeve doğrultusunda tez konumun belirlendiği ilk aşamadan son aşamaya kadar, tezimin her aşamasında bilgisini, tecrübesini ve değerli görüşlerini eksik etmeden tezi çalışmamı tamamlamam hususundaki değerli destekleri için, değerli danışmanım Sayın Dr. Öğr. Üyesi Sezai SEVİM’e, tez çalışmam boyunca yapmış olduğu değerli yönlendirmelerle tez sürecime yapmış olduğu katkılardan dolayı Arş. Gör. Dr. Yusuf Ziya KARAASLAN’a teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün burada bu ön söz cümlelerini yazmama vesile olan, tüm eğitim hayatımda olduğu gibi bu süreçte de desteklerini benden esirgemeyen anneme ve babama, ayrıca tez çalışmam boyunca katkı veren kardeşim Süha Mert ARABACIOĞLU’na sevgilerimi iletiyor ve çok teşekkür ediyorum. Bursa, 2023 Samet ARABACIOĞLU iii İÇİNDEKİLER ÖZET ................................................................................................................................ İ ABSTRACT .................................................................................................................... İİ ÖN SÖZ ......................................................................................................................... İİİ İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ İV HARİTALAR, ÇİZİMLER VE RESİMLER ........................................................... Vİİ KISALTMALAR ...................................................................................................... Vİİİ GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 1. KURULUŞ DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİN SİYASİ GELİŞİMİ ....... 7 1.1. Osmanlıların Kuruluşunun Arifesinde Anadolu’da Genel Siyasi Gelişmeler ....... 7 1.2. Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya Yerleşme Süreci ............................................... 10 1.3. Ertuğrul Gazi, Osman Bey ve Orhan Bey Dönemindeki Siyasî Faaliyetler ........ 12 1.3.1. Ertuğrul Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler ............................................. 12 1.3.2. Osman Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler ............................................... 13 1.3.3. Orhan Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler ................................................ 17 2. ANADOLU’DA BULUNAN KALELERİN TARİHSEL SÜRECİ ...................... 21 2.1. Kale Mimarisinin Anadolu Coğrafyasındaki İlk İzleri ........................................ 21 2.2. Kalelerin Anadolu’daki Yol Güzergâhlarına Göre Konumları ............................ 24 2.3. Gelişimleri ve Fonksiyonları Açısından Anadolu’daki Kaleler ........................... 26 2.3.1. Roma ve Bizans Kaleleri ............................................................................... 26 2.3.2. Selçuklu Kaleleri ........................................................................................... 28 2.3.3. Beylikler Dönemi Kaleleri ............................................................................ 29 2.3.4. Osmanlı Kaleleri ........................................................................................... 30 3. OSMANLI HAKİMYETİNDEKİ KALELER (1284-1352) .................................. 32 3.1. Kulacahisar Kalesi ............................................................................................... 32 iv 3.2. Karacahisar Kalesi ............................................................................................... 34 3.3. Bilecik (Belakoma) Kalesi ................................................................................... 36 3.4. Yarhisar Kalesi ..................................................................................................... 39 3.5. İnegöl Kalesi ........................................................................................................ 41 3.6. Yenişehir Kalesi ................................................................................................... 43 3.7. Köprühisar Kalesi................................................................................................. 44 3.8. Kestel Kalesi ........................................................................................................ 45 3.9. Koyunhisar Kalesi ................................................................................................ 46 3.10. Aktimur Kalesi ................................................................................................... 46 3.11. Balabancık Kalesi............................................................................................... 48 3.12. Bursa Kalesi ....................................................................................................... 50 3.13. Kite Kalesi .......................................................................................................... 59 3.14. Adranos Orhaneli Kalesi .................................................................................... 60 3.15. Karaçepüş Kalesi ................................................................................................ 61 3.16. Karatigin Kalesi ................................................................................................. 62 3.17. Absu Kalesi ........................................................................................................ 63 3.18. Karahisar Kalesi ................................................................................................. 63 3.19. Geyve Kalesi ...................................................................................................... 64 3.20. Mekece Kalesi .................................................................................................... 64 3.21. Leblebici (Löblüce) Kalesi ................................................................................. 65 3.22. Ak Hisar (Metabole) Kalesi ............................................................................... 65 3.23. Taz Ali (Diraz Ali) Kalesi .................................................................................. 66 3.24. İznik Kalesi ........................................................................................................ 66 3.25. İzmit Kalesi ........................................................................................................ 70 3.26. Aydos Kalesi ...................................................................................................... 71 3.27. Uluabat (Lopadion) Kalesi ................................................................................. 72 v 3.28. Gölyazı Kalesi .................................................................................................... 74 3.29. Kirmasti Kalesi................................................................................................... 74 3.30. Mihaliç Kalesi .................................................................................................... 75 3.31. Bergama Kalesi .................................................................................................. 76 3.32. Mudanya Kalesi ................................................................................................. 78 3.33. Filadar Kalesi ..................................................................................................... 78 3.34. Balıkesir Kalesi .................................................................................................. 78 3.35. Tophisar Kalesi .................................................................................................. 79 SONUÇ ........................................................................................................................... 80 KAYNAKÇA ................................................................................................................. 84 EKLER ........................................................................................................................... 90 vi HARİTALAR, ÇİZİMLER VE RESİMLER Haritalar Harita 1: Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi coğrafyası Harita 2: Kuruluş döneminde Osmanlı Devleti’nin yayılımını gösterir harita Harita 3: Osmanlı Dönemi yol güzergâhlarını gösteren harita Çizimler Çizim 1: Karacahisar Kalesi planı Çizim 2: Bilecik Kalesi illüstrasyonu Çizim 3: Bursa Kalesi illüstrasyonu Çizim 4: Bursa Kalesi planı Çizim 5: Uluabat (Lopadion) Kalesi Planı Resimler Resim 1: Kulaca Hisarı’nın yer aldığı düşünülen alan. Resim 2: Kulaca Köyü ve Kulaca Hisarı’nın yer aldığı düşünülen alan Resim 3: Karacahisar Kalesi giriş kapısı doğu cephesi Resim 4: Karacahisar Kalesi giriş kapısı batı cephesi Resim 5: Bilecik Kalesi kalıntısı olduğu düşünülen alan Resim 6: Kestel Kalesi Resim 7: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı Resim 8: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı üzerinden çekilmiş detay fotoğrafı Resim 9: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı yakın çekimi Resim 10: Bursa Kalesi ile Aktimur ve Balabancık kalelerinin yerlerini gösterir uydu fotoğrafı Resim 11: Balabancık Hisarı sur fotoğrafı Resim 12: Balabacık Hisarı sur kalıntısı Resim 13: Bursa Kalesi sur kalıntıları Resim 14: Bursa Kalesi surları Resim 15: Kite Kalesi’ne ait olduğu düşünülen sur kalıntısı Resim 16: Ak Hisar (Metabole) olabileceği düşünülen kale kalıntısı Resim 17: Ak Hisar (Metabole) Kalesi olabileceği düşünülen kale kalıntısı detayı Resim 18: Ak Hisar (Metabole) Kalesi olabileceği düşünülen kale kalıntsı görünümü Resim 19: İznik surları detay fotoğrafı Resim 20: İznik Kalesi Lefke Kapısı görünümü Resim 21: İznik Surlarında plansız yapılaşmayı gösteren fotoğraf Resim 22: Aydos Kalesi Resim 23: Uluabat (Lopadion) Kalesi kalıntısı Resim 24: Uluabat (Lopadion) Kalesi kule kalıntısı Resim 25: Gölyazı Kalesi iç sur kalıntıları detayı Resim 26: Bergama Akrapolü Resim 27: Tophisar Kalesi Kule Kalıntısı vii KISALTMALAR bkz. Bakınız b.y. Basım yeri yok DİA Diyanet İslam Ansiklopedisi M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra No Numara s. Sayfa ss. Sayfadan Sayfaya T.C. Türkiye Cumhuriyeti vd. Ve diğerleri yy. Yüzyıl viii GİRİŞ Tez konusunun sınırları, 1284 yılında Osmanlı hâkimiyetine giren Kulaca Hisarı ile 1 1353 yılında Çimbi Kalesi’nin ele geçirilmesine kadar olan süreçteki kaleler olarak belirlenmiştir. Bu kapsam çerçevesinde kalelerin yerleri, fonksiyonları ve fethedildikten sonraki süreçte, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna katkıları incelenmiştir. Ayrıca Osmanlı mülkü olan kalelerin, tahrir defterlerinde nasıl kayıt altına alındığına bakılarak kalelerin Osmanlılar tarafından kullanım şekilleri takip edilmeye çalışılmıştır. Osmanlı kuruluş dönemi, kaynaklar ve ihtiva ettiği bilgiler açısından incelenmesi en zor alanlardan biri olarak kabul edilmektedir. Kuruluş dönemini ele alan birinci elden kaynakların azlığı, bu dönemin aydınlatılması hususunda araştırmacıların farklı metotlar benimsemesini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, Osmanlı kuruluş dönemine ilişkin yazılı kaynakların yanı sıra özellikle kuruluş coğrafyasında var olan yapıların arkeolojik olarak incelenmesi ve bu bölgedeki kuruluş dönemi kalıntılarının tespit edilmesi gerekmektedir. Kuruluş bölgesinin saha taraması yapılması ve elde bulunan yazılı kaynaklar ile sahada bulunan kalıntıların birlikte tekrardan yorumlanması önemli bir husus olarak gözükmektedir. Kuruluş bölgesi olarak belirlenen Söğüt, Domaniç, Bilecik, Eskişehir, Bursa, İznik, İzmit ve Balıkesir’e kadar olan Anadolu sınırları içinde kalan yerlerde saha araştırması yapılarak Osmanlı kuruluş dönemine ait izler araştırılmalıdır. Tez çalışmasının ana konusunu, Osmanlı hâkimiyetindeki kaleler oluşturmaktadır. Ancak bu kalelerin çok büyük bir alana yayılması gerçeğinden hareketle, tez çalışmasının sınırları Kuruluş Dönemi içerisinde Anadolu tarafında kalan kaleler olarak belirlenmesi uygun görülmüştür. Araştırma kapsamında rehber olarak alınan ve çalışmanın ana kaynakları olarak 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri, 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri ve Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri I isimli çalışmalar incelemiştir. Bu kaynaklardaki yer isimleri taranmış ve içinde hisar, burg, burç, kale gibi geçen kelimeler tespit edilerek sahada bu yerlerin kale ile bağları olup olmadığı araştırılmıştır. 1 Çimbi: Kaynaklarda isim olarak farklılık gösteren bu kale, Osmanlıların Rumeli’nde elde ettiği ilk toprak parçası olma özelliği taşımaktadır. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın sayesinde 1353 yılında Osmanlılara verilmiştir. Detaylıca bkz. M. Münir Aktepe, “Çimbi”, DİA, Cilt: 8, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s. 317. 1 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri incelediğinde, Bursa, İnegöl, Yenişehir, Mihaliç, Karahisar-ı Nallu, Sifri Hisar, Adranos, Kite ve Yenice gibi yer ve kale isimleri görülmektedir. Bu defterde, Osmanlı Devleti’nin, Anadolu sınırları 2 içerisinde kalan topraklarında 1530 yılı kayıtlarına göre 37 kale olduğu yazmaktadır . Bu isimlerden bazıları, zamanla değişime uğramış ve kalelerin bulundukları bölgeler, farklı isimlerle günümüze ulaşmıştır. 438 numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu 3 Defteri’nde de İznik, Yalak Abad (Yalakova) ve İzmit gibi isimler geçmektedir . Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri’ne bakıldığında ise; Bursa, Balabancık, Kestel, Burgos, Filedar, Adranos, Kite, İnegöl, Kulaca, Yarhisar, Yenişehir, Koyunhisar, 4 Akhisar gibi isimler görülmektedir . Bir diğer temel kaynak alanları ise kuruluş dönemi ile ilgili yazılmış ve günümüze ulaşabilen kroniklerdir. Bu bağlamda, Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin, Osmanlı Kuruluş Dönemi gelişmelerini anlattığı ve Yahşi Fakih Menakıpnamesine dayanarak oluşturduğu Tevârîh-i Âli Osman’da geçen kalelere bakıldığında, Kulacahisar, Karacahisar, Bilecik Kalesi, Yarhisar, İnegöl Kalesi, Yenişehir, Köprühisar Kalesi, Kestel Kalesi, Koyunhisar Kalesi, Aktimur Kalesi, Balabancık Kalesi, Bursa Kalesi, Kite Kalesi, Adronos (Orhaneli) Kalesi, Karaçepüş Kalesi, Karatigin Kalesi, Absu Kalesi, Karahisar Kalesi, Geyve kalesi, Mekece Kalesi, Leblebici (löblüce) Kalesi, Ak Hisar Kalesi, İznik Kalesi, İzmit (İznikmid) Kalesi, Aydos Kalesi, Uluabat Kalesi, 5 Gölyazı Kalesi, Kirmasti Kalesi ve Mihaliç Kalesi gibi isimlerin varlığı görülmüştür . Bu tip birinci elden kaynaklar hem dönemi anlamaya hem de kaleler ile ilgili kronolojiyi takip etmeye imkân sağlamaktadır. Vakfiyelerde geçen kale isimleri ve kaleler ile ilgili terimler de taranmıştır. Bu bağlamda tez çalışması kapsamının temel kaynakları arasında Bursa Vakfiyeleri-I yer almıştır. Bursa Vakfiyeleri-I adlı eser 2 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), Hazırlayanlar: Ahmet Özkılınç - Ali Coşkun - Mustafa Karazeybek - Abdullah Sivridağ - Murat Yüzbaşıoğlu, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1995, s. 1. 3 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), Hazırlayanlar: Ahmet Özkılınç - Ali Coşkun - Mustafa Karazeybek - Abdullah Sivridağ - Murat Yüzbaşıoğlu, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1994, s. 1. 4 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Hazırlayanlar: Ömer Lütfü Barkan – Enver Meriçli, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988, s. 119. 5 Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî, Tevârîh-i Âli Osman, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949, s. 100. 2 incelediğinde, Kite, Burgos, Filadar, Mudanya, Abalyanut, Uluabad ve Kulaca isimleri 6 görülmektedir . İkincil kaynaklar olarak incelenen eserler arasında kuruluş dönemi ile ilgili bugüne kadar yazılmış doktora tezleri, kitaplar ve makaleler yer almaktadır. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın hazırlamış olduğu Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları adlı eserinde geçen yer adları ve kale isimleri de tek tek incelenmiştir. Bu isimlerden bazıları; Karacahisar, Kulacahisar, Bilecik, Yarhisar, Yenişehir, İnegöl, Karaçepüş, Köprühisar, İznik, İzmit Kalesi, Koyunhisar, Bursa, Adranos, Kestel, Kite, Aktimur, Balabancık, 7 Kirmasti, Gölyazı ve Mihaliç Kalesi olarak sıralanabilir . Yapılan bu incelemeler, günümüze ulaşan kalelerin veya kale kalıntılarının yer tespitine katkı sağlamıştır. Ayrıca kazısı yapılan Karacahisar Kalesi’nin kazı raporları da detaylı bir biçimde incelenmiştir. Tez çalışmasının temel noktasını oluşturan kalelerin, tanımına ve tarihsel süreçte geçirdiği evrime bakmanın araştırmanın sağlıklı yürümesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Öncelikle “kale” kelimesinin kökenine bakmak yerinde olacaktır. Kale kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında, kelimenin Arapça kal’a kökünden gelmekte olduğu görülmektedir. Anlam olarak ise dışardan gelecek saldırıların önlenmesi amacıyla yol güzergâhlarına, dar geçit ve boğazlara, askeri önem taşıyan stratejik noktalara kurulan burçlu, mazgallı ve kalın duvarlara sahip yapılar olarak 8 tanımlanmaktadır . Kaleler, ilk çağlardan bu yana kullanılan en önemli savunma sistemleri ve yapılarıdır. Kelime manası olarak, korunma maksadıyla inşa edilen kalın ve yüksek duvarlı, burçları olan yapılar şeklinde tanımlanmaktadır. Bir veya daha çok kattan oluşacak şekilde planlanan kaleler, özellikle stratejik noktalara inşa 9 edilmişlerdir . Burada dikkat çeken bir şehir ismi de Balıkesir kelimesidir. Yunancada 6 Bursa Vakfiyeleri-I, Hazırlayanlar: Hasan Basri Öcalan-Sezai Sevim-Doğan Yavaş, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2013, s. 212. 7 Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2018, s. 28. 8 Türkçe Sözlük 2, Hazırlayanlar: İsmail Parlatır-Nevzat Gözaydın-Hamza Zülfikar-Belgin Tezcan Aksu- Seyfullah Türkmen-Yaşar Yılmaz, Türk Dil Kurumu, Ankara: Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu Yayınları, 1998, s. 1166. 9 Semavi Eyice, “Kale”, DİA, Cilt 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, s. 234. 3 eski kale anlamına gelen Palaion Kastron kelimelerinden türeyerek bugünkü Balıkesir 10 şeklini almış olmasıdır . Sınır bölgelerinde kurulan ve şehrin korunmasına yönelik olan bu yapılar, yapım tekniği ve şekilleriyle yapıldıkları dönemin anlamlandırmasına olanak sağlamaktadırlar. Tasarım ve gelişim aşamaları incelendiğinde, kullanılan malzemelerin içeriğinden, yapım tekniğine kadar birçok açıdan dönemin mimari özelliklerini ve inşa edildikleri dönemdeki teknolojinin, ne durumda olduğunu bu kale yapılarından öğrenebiliriz. Kaleler, yapıldığı dönemlerin tüm yapım teknikleri ve inceliklerini üzerinde 11 barındırması bakımından da son derece önemli kültürel bilgi aktarım araçlarıdır . Kalelerin bölümleri ve yapıları ile ilgili detaylar çalışma kapsamında araştırılmıştır. Kaleye bakıldığında ilk olarak yüksek duvarlar görülmektedir, bu yüksek duvarların adı sur olarak tanımlanmaktadır. Bu surların üzerinde ulaşımın sağlandığı yollar dikkat çekmektedir. Seğirdim adı verilen bu yollar, burçlar arası iletişimi ve bağlantıyı sağlamaktadır. Burçlara bakıldığında ise belirli aralıklarla birbirlerini görecek şekilde düzenlenmiş olduğunu görülmektedir. Burçlar yuvarlak planlı olup, genellikle 12 askerlerin mühimmatlarının bulunduğu gözetleme yerleridir . Kale kapısının iki yanında bulunmasının amacı ise giriş güvenliğini temin etmektir. Kale kapılarının yapımında ise genellikle üzeri demir ya da bakır levhalarla kaplanmış, kalın ağaç malzeme tercih edilmiştir. Bazı kalelerde ise poterna denilen küçük kapılar bulunmaktadır ve bu kapılar saldırı sırasında duvarla örülerek battal hale getirilirler. Surlardaki bir diğer önemli bölüm ise mazgallardır. Mazgallar ok atışı için açılmış oyuklardır ve bu mazgallar iç taraftan geniş başlar dış kısma doğru daralır. Bunun sebebi, dışardan atılacak okların içeri girmesini engellemektir. Bu açıdan mazgallar özel bir forma sahiptir. Daha sonraları topun kullanımıyla birlikte, topların yerleştirildiği 10 Tuna N. Osman, “Kelimeler Arasında”, Türk Dili, No:117, Ankara: b.y., 1961, s. 643. 11 Adnan Turani, Sanat Terimleri Sözlüğü, Ankara: Toplum Yayınları, 1975, s. 58. 12 David Nicolle, Osmanlı Kaleleri 1300-1810, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019, s. 9. 4 ahşap kapaklı da olabilen delikler açılmıştır. Bu deliklere lumbar veya lumbar ağzı 13 denmektedir . Kale kapısından içeri girildiğinde ilk olarak görülen alana şehristan (dış kale) denmektedir. Bu tanımlamanın içinde yer alan yapılar genellikle halkın kaldığı konutlar, ticaret yapılan pazar alanı ve ibadet merkezleri olarak bilinen yapılardır. Şehristanlar incelediğinde, kalelerin yaşam modellerini ve kalelerin içindeki günlük yaşama dair izleri görülmektedir. Dış kalenin içinde ayrı surlarla çevrilmiş bölüme gelindiğinde ise buranın iç kale (ahmedek) diye adlandırılan bir yapı olduğu anlaşılır. İç kale, genellikle kale dizdarının ya da sultanın yani yönetici sınıfın kaldığı bölümü olarak bilinmektedir. Bu iç kalelerin daha korunaklı ve güvenli durumda olduğu görülmektedir. Bazı 14 kalelerde ise ahmedek bölümü bulunmamaktadır . Kale görevlileri incelediğinde ise ilk olarak dizdarlar ele alınmıştır. Dizdar sözcüğü, Farsçada kale anlamına gelen “diz” kelimesinden türeyerek, kale sorumlusu manasını almıştır. Kale görevlilerinin başında gelen dizdarlar, kalenin baş sorumlusu 15 diyebileceğimiz kişilerdir ve şehrin asayişinden de sorumludurlar . Şehri koruma görevlerinin yanı sıra, şehrin diğer ihtiyaçlarıyla da ilgilenmektedirler. Bu niteliklerinden ve tımar sahibi olmalarından dolayı askerdirler ve sefer zamanı orduya katılmak asli işlerindendir. Beylerbeyi ve sancak beyine bağlı bir makamda bulanan 16 dizdarlar, şer’en de kadıya karşı sorumludurlar . Bir diğer kale görevlisi ise dizdarın yardımcısı konumunda bulunan kale kethüdalarıdır. Kale erlerinin düzeninin sağlanması ile kale içindeki dirliğin temini açısından sorumludurlar. Dizdar’a yardımcı olarak görevlerini yerine getirirler. Bağlı bulundukları 13 Eyice, “Kale”, s. 235. 14 Ali Boran, “Türk Sanatında Kale Mimarisi”, Türkler, Cilt 7, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 878. 15 Yusuf Oğuzoğlu, “Dizdar”, DİA, Cilt 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, s. 480. 16 Eftal Şükrü Batmaz, “Osmanlı Devleti’nde Kale Teşkilatına Genel Bir Bakış”, OTAM, Sayı 7, Ankara: b.y., 1996, s. 5. 5 makam ve atama şekilleri açısından dizdarlar ile aynı olması da kethüdaların konumları 17 açısından dikkat çekmektedir . Kalede bulunan diğer görevliler ise bölükbaşı, kâtip, müezzin, kapıcı, cebeci, topçu, ambarcı, suyolcu, cerrah, nöbetçi, demirci, terzi, 18 marangoz gibi özel olarak görevlendirilenlerin yanında kale erleri oluşturmaktadır . 17 Batmaz, “Osmanlı Devleti’nde Kale Teşkilatına Genel Bir Bakış”, s. 5. 18 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Kaleleri, Hazırlayanlar: Ersin Kırca vd., İstanbul: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, 2016, s. 10. 6 1. KURULUŞ DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLETİ’NİN SİYASİ GELİŞİMİ Tez çalışmasının bu kısmında, Osmanlı Devleti’nin oluşum süreçleri incelenerek Osmanlıların yapmış olduğu faaliyetler, mercek altına alınacaktır. Burada, Osmanlıların nerelerden ne şekilde geldiğine bakılarak, yapılmış olan gaza politikasının Anadolu’da nasıl bir değişime sebep olduğu incelenecektir. 1.1. Osmanlıların Kuruluşunun Arifesinde Anadolu’da Genel Siyasi Gelişmeler Türk toplulukları Anadolu coğrafyasında ilerlemeye başladığında, bu bölgede Bizans’tan kalma teşkilat yapılarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Anadolu coğrafyasında 19 geçirilen ilk dönemler, fetih ve gaza dönemi olarak tanımlanmaktadır . Osmanlıların kuruluşu öncesinde ise Anadolu’nun batı tarafında, IV. Haçlı seferi sonunda Latin işgaline maruz kaldıktan sonra 1204 ile 1261 yılları arasında hüküm sürecek olan Latin İmparatorluğu hâkimiyetine girmiş bir Konstantinapol ve bu istila sonrasında, Nicea’yı 1261 yılına kadar başkent olarak kullanmak durumunda olan bir Bizans İmparatorluğu 20 bulunmaktadır . Anadolu’nun iç ve doğu kısımlarında ise Anadolu Selçuklular ve doğudan gelen Moğol baskısı varlığını göstermektedir. Selçuklu Devleti, 1243 yılında Sivas yakınlarında Kösedağ mevkiinde gerçekleşen savaşın ardından Moğol tahakkümüne girdi. Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu savaşı kazandıktan sonra üç gün süreyle Anadolu’da büyük yağma yapmış ve insanları kılıçtan 21 geçirmiştir . Bu hadisenin ardından Moğollar, Anadolu’yu valilikleri ile yönetmişler ve karargâhlarını Ermenistan civarında konumlandırmışlardır. Anadolu’ya ilerleyip burayı neden merkez yapmadıkları konusu, bugün de hala tartışma konusu olarak, önümüzde 22 durmaktadır . Selçuklular, Kösedağ Savaşı sonrasında haraçgüzar bir devlet konumuna 23 düşmüş ve her sene Moğollara vergi ve hayvan vermeyi kabul etmiştir . Savaş 19 Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2019, s.61. 20 Donald M. Nicol, Bizans’ın Son Yüzyılları 1261-1453, Çeviren: Bilge Umar, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2009, s. 12. 21 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt: 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2016, s. 10. 22 William L. Langer-Robert P. Blake, “Osmanlı Türklerinin Doğuşu ve Tarihsel Arka Planı”, Söğütten İstanbul’a Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, Derleyenler: Oktay Özel-Mehmet Öz, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2019, s. 200. 23 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 11. 7 sonrasında bölgede bir karmaşa hâkim olmuş ve Moğol zulmü Anadolu insanını çok zor durumlara düşürmüştür. Anadolu Selçuklularının başında 1257 yılında, İzzetin Keykavus bulunmaktaydı. Bu dönemde Moğollara ödenmesi gereken yıllık verginin zamanında ödenmemesinden dolayı Baycu Noyan Anadolu’ya gelerek, İzzeddin Keykavus’a saldırdı. Keykavus bu muharebede mağlup oldu ve Rum İmparatorluğu’na sığındı. Yerine tamamen Baycu Noyan güdümünde olan Rükneddin Kılıç Arslan geçirildi. İzzeddin Keykavus, Hülagü Han’a bir elçi ile Baycu Noyan’ı şikâyet etti ve bunun üzerine Hülagu, İzzeddin 24 Keykavus ile Rükneddin Kılıç Arslan arasında ülkeyi ikiye böldü . Burada anlatılan olay bile Anadolu coğrafyasının ne kadar zor bir süreçten geçtiğine kanıt olacak niteliktedir. Anadolu Selçuklu Devleti, hâkimiyetini tamamen kaybetmiş ve artık bölge yeni oluşumlara uygun hale gelmiştir. İşte bu ortam içinde tarih sahnesine Karamanoğulları çıkmaktadır. Azerbaycan ve Arran dolaylarında yaşam sürerken, Moğollar ile karşı karşıya kalmamak adına Anadolu’ya 25 girmişler ve ilk olarak Sivas dolaylarına yerleşmişlerdir . Daha sonrasında Selçuklu hükümdarı IV. Kılıçaslan 1261 yılında tek başına tahta oturmuş ve Karaman Bey’e beylik vermiştir. Ermenilerle bir tampon olması açısından ve Karaman Bey’in kendisine tehdit oluşturmaması için Sultan IV. Kılıçaslan, Karaman Bey’e bazı ayrıcalıklar 26 tanımıştır . Karaman Bey adı ile kurulan bu beylik, tarih sahnesinde 250 yıl gibi uzun bir süre yer almış ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan, beylikler dönemi diye adlandırılan zamanda diğer beyliklerin en büyüğü olarak var 27 olmuştur . “Süleyman Paşa, Melik Arslan ile mektûb-u sultânî(yi) alub divâna gelüb Karaman’a verdiler. Eşref açub okudu. Demiş ki: – Ey Karaman! Senin çok bahâdırlığın işitdim. Hudâ ziyâde eylesün. Cümle begler seni görmege müştâkdur. 28 Gelüb Konya diyârun müşerref kulsan. inşâallah te’âlâ sana küllî ri’âyet olunur .” 24 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 13. 25 Faruk Sümer, “Karamanoğulları”, DİA, Cilt 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, s. 455. 26 Sümer, “Karamanoğulları”, s. 455. 27 Şikari, Karamanname, Hazırlayanlar: Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu, İstanbul: Karaman Valiliği- Karaman Belediyesi Yayını, 2005, s. 13. 28 Şikari, Karamanname, s. 109. 8 Şikari’de geçen bu pasajda, Selçuklu hükümdarının, Karaman Bey’e göndermiş olduğu mektupta yapmış olduğu övgüyü görmekteyiz. Karamanoğlu Beyliği orta Anadolu’da var olmuş ve Selçuklulardan sonra bu coğrafyada uzunca bir süre yaşamıştır. Selçuklu Sultanı, Moğol baskısından kurtulabilmek için Memlük Devleti’ne bir elçi göndermiş ve Memlüklülerden yardım istemek durumunda kalmıştır. Bunun üzerine 29 Memlük ordusu Anadolu’ya gelmiş ve Moğollar ile mücadeleye girişmiştir . Moğollar ile Memlüklüler arasındaki mücadeleden ilk olarak Memlüklüler galip gelmiştir. Bunun üzerine Abaka Han, topladığı ordusuyla Memlüklüler üzerine Anadolu’ya gelmiştir ancak bu vaziyet karşısında Sultan Baybars Moğollar karşısına çıkmamış ve kendi topraklarına dönmüştür. Abaka Han, ordusuyla geldiği Anadolu’da büyük katliamlar 30 yapmış birçok kişiyi katletmiştir . Moğolların Anadolu’da tahakküm kurması birçok katliam ile birlikte Türkmen beylerinin isyan etmesine zemin oluşturmuştur. Bu dönemde yani 1285-1291 arasında irili ufaklı çıkan isyanlar bir sonuca ulaşamadan Moğollar tarafından bastırılmışlardır. 31 Yine de bu isyanlar, Moğolları epeyce uğraştırmıştır . Bu isyanlardan sonra Baycu Noyan’ın torunu olan Sülemiş tarafından 1299 yılında Sülemiş isyanı patlak vermiştir. 32 Bir Moğol tarafından çıkarılan bu isyan çok geniş etki alanına ulaşmıştır . İsyanın bastırılması için Emir Çoban peşindeki kalabalık orduyla birlikte Anadolu’ya gelmiş ve 33 isyanı bastırmıştır . Yaşanan bu süreçlerden sonra, Anadolu Selçukluları taht kavgaları ile tamamen hâkimiyeti yitirmiş ve Moğol valisinden bile yetkisiz hale gelmiştir. İlhanlı Devleti’nin şehri konumunda kalan Selçuklular artık tarih sahnesinden çekilmek üzeredirler. Bu durumun bir neticesi olarak Anadolu’da Germiyan, Aydın, Menteşe, Teke, Karaman, 29 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 15. 30 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 16. 31 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 26. 32 Kürşat Günay, Gazan Mahmud Han Döneminde Anadolu’da Meydana Gelen Moğol İsyanları (1295- 1304), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: b.y., 2003, s. 66. 33 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 26. 9 Karesi, Hamid, Saruhan gibi beylikler kurulmuş ve bu oluşan dönem Tevaif-i Mülük / 34 Beylikler Dönemi olarak adlandırılmıştır . 1.2. Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya Yerleşme Süreci Öncelikle Osman Bey’in şeceresine bakmak isabetli olacak kanaatindeyiz. Birçok kaynak eserde şecereler verilmektedir. Bunlardan Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin yazdığı Tevârîh-i Âli Osman’da, Osman Bey’in soyunun Nuh alehisselama kadar dayandığı anlatılmaktadır ve Osman Gazi’nin şeceresi “… Osman Gazi, ibn-i Er Dunrıl, 35 İbn-i Süleymanşah, ibn-i Kaya Alp, ibn-i Kızıl Buğra, ... İbn-i Oğuz ” olarak verilmektedir. Âşıkpaşaoğlu bu şecerede, Er Dunrıl’ın babası olarak Süleymanşah ismini vermektedir. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık, Enveri’nin yazdığı Düstürname’de yer alana şecerenin daha güvenilir olduğunu söylemekte ve bu şecerede Er Dunrıl’ın 36 babası olarak Gündüz Alp ismi verilmektedir . Sonuç itibariyle şecerelere baktığımızda farklı olarak Enveri’nin yazdığı Düstürname dikkat çekmektedir. Bu kısa şecere incelemesinin ardından Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya geliş süreci incelenerek yerleşim güzergâhları ele alınacaktır. Anadolu’ya ilk adım, Süleymanşah tarafından atılmıştır. İran Mahan taraflarından, Doğu Anadolu içlerine ilerleyen Süleymanşah, burada yurt tutmak için birçok mücadeleye girmiştir. Süleymanşah, Anadolu’daki yurt tutma mücadelesi içindeyken vefat etmiştir ve Suriye sınırları içine defnedilmiştir. Süleymanşah sonrası oğlu Ertuğrul 37 Gazi, beyliğin başına geçmiş ve Anadolu’daki yürüyüş devam etmiştir . Ahmedî’nin İskendername adlı kaynak eseri incelendiğinde, Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya gelişi ve buradaki yerleşim süreci ile ilgili çok kısa bir ifadeyle 34 Şikari, Karamanname, s. 13. 35 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 92. 36 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 21. 37 Clive Foss, The Beginnings of The Ottaman Empire, Oxford Üniversity Press, 2022, s. 10. 10 nakledilmiştir. Bu kaynakta Ertuğrul Gazi için “Yürüyüp Söğüt yöresine geldi Kılıcıyla 38 bu diyarı aldı. ” şeklinde bir ifade geçmektedir. Bir diğer kaynak olan Cihânnümâ’ya bakıldığında ise Anadolu’ya geliş ile ilgili şu ifadelerin yer aldığı görülmektedir. Süleyman şah önderliğinde Rum’a geldiler. 39 Erzurum ve Erzincan’da yaylayıp kışladılar . Süleymanşah’ın ölümüyle Ertuğrul ve kardeşleri Pasinler Ovası’na ve Sürmeli Çukuru’na gelmişler. Daha sonra Ertuğrul’un iki kardeşi ana yurtlarına geri dönmüş ve Ertuğrul’un Anadolu’ya ilerlemeye devam ederek önce Ankara Karacadağ, sonra Sultan Öyüğü ve son olarak da Söğüt ve 40 Domaniç’e yerleştiği yazmaktadır . Bir başka kaynak olan Hadidi Tarihi’nde ise Ertuğrul Gazi için “Döner Rum’a gazaya 41 niyet eyler ” ifadesi yer almaktadır. Bu kaynak Ankara Karacadağ ve Sürmeli Çukuru ile ilgili bilgi verilmemektir. Yerleşilen yer olarak Söğüt ile Domaniç yerleri kaynakta geçmektedir. İncelediğimiz bir diğer kaynak eser ise Oruç Beğ Tarihi olarak bilinen kaynaktır. Bu kaynakta, Süleymanşah’ın Rum vilayetine Acem diyarından geldiği ve Erzincan ile Erzurum’a yerleştiğini ardından ise Süleymanşah’ın Fırat Irmağı’nda boğulup, Caber 42 Kalesi’ne defnedilmesi nakledilmiştir . Ertuğrul Gazi ile ilgili de yine diğer kaynaklarla örtüşecek şekilde önce Pasin-ovası, ardından Sürmeliçukur’a geldiğini kardeşlerinin buradan sonra aceme geri döndüğünü, Ertuğrul Bey’in ise Anadolu’da 38 Ahmedî, İskendernâme, Çeviren: Furkan Öztürk, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018, s. 570. 39 Mevlana Mehmed Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2013, s. 29. 40 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 30. 41 Hadidi, Hadidi Tarihi, Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015, s. 25. 42 Oruç Bin Adil, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014, s. 6. 11 ilerlediğini ve Söğüt ile Domaniç’in kendisine Sultan Alaaddin tarafından verildiği 43 yazmaktadır . Anadolu’ya yerleşme süreci ile ilgili son olarak bakılacak kaynak ise Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin yazmış olduğu Tevârîh-i Âli Osman adlı eseridir. “Osman Gazi’nin dedesi Süleymanşahdur. En evvel bu Rum vilayetine gelmiştir. … Erzurum’dan Erzincan’a indiler. Erzincan’dan Rum vilayetine girdiler. Rum vilayetinde altı yıl 44 mikdarı yürüdüler. ” daha sora ise Ertuğrul Gazi için diğer kaynaklarla paralel bir şekilde Pasinler ovası ile Sürmeli Çukuru’na kardeşleriyle geldiği, daha sonra kardeşlerinin asıl vatanlarına geri döndükleri ancak Ertuğrul Gazi’nin Anadolu’da ilerlediği, ardından Sultan Alaaddin tarafından Söğüt ve Domaniç’e yerleştirildikleri 45 yazmaktadır . Tüm bu kaynaklara bakıldığında, Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya Öncelikle Süleymanşah ile girdiği görülmektedir. Ardından Ertuğrul Gazi önderliğinde, Osmanlı Devleti’nin nüvesini oluşturacak olan yerlere gelindiği anlaşılmaktadır. Sınır boyuna yerleşen bu beylik, burada tekfurlarla hayli girift ilişkiler içine girmiş ve bazen sulh bazen savaş şeklinde büyük mücadele süreçleri geçirmiştir. Ertuğrul Gazi, bu sınır bölgesinde en uçta yaşam sürmekteydi. Bu en uç bölgede yaşam ona bir noktada Moğol baskısından uzak kalmasına vesile olmuştur. Tekfurlarla da iyi geçinme politikası, onu 46 ve halkını birçok tehlikeden korumuştur . 1.3. Ertuğrul Gazi, Osman Bey ve Orhan Bey Dönemindeki Siyasî Faaliyetler 1.3.1. Ertuğrul Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler Ertuğrul Gazi, Sultan Alaaddin savaştayken ona yardım eder ve Sultanın galip gelmesine vesile olur bunun ardından sultanın elini öper ve Sultan, Ertuğrul’a hediyeler 43 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 9. 44 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 92. 45 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 93. 46 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 17. 12 47 ihsan eder . Neşri’de geçen bu bilgi, Ertuğrul Gazi’nin sultanla olan ilişkisini göstermesi açısından son derece önemli gözükmektedir. Ertuğrul Gazi, Söğüt ve Domaniç’e yerleşmesinin ardından çevredeki tekfurlar ile barış içinde varlığını sürdürmekteydi. Burada Ertuğrul Gazi için tarihi kayıtlara baktığımızda Cacaoğlu 48 Vakfiyesi en eski kayıt olarak dikkat çekmektedir . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde geçen Ertuğrul Gazi ile ilgili kayıtta, Ruma gelmesinin ardından Sultan Alaaddin’e oğlunu gönderir ve Sultaan Alaaddin’den kendilerine bir yurt vermesini talep eder. Sultan Alaaddin de Ertuğrul Gazi’ye Söğüt ve 49 Domaniç’i yurt olarak vermesi anlatılmaktadır . Bu hadise Ertuğrul Gazi adına büyük bir siyasi başarı olarak durmaktadır. Anonim Osmanlı Kroniği’nde de geçmekte ve Ertuğrul’un oğlu Saruyatu veya Savcı diye bilinen oğlunu Sultana gönderip yurt istemesi “Bir yercüğez istediler ki anda karar edeler. … Karacahisar ile Bilecük 50 aralığı, Tomalic Dağı ve Ermenek Dağı’nı anlara yaylak ve sulak verdi .” şeklinde geçmektedir. Yurt edindiği Söğüt ve Domaniç bölgesinde çevresiyle iyi geçinmesi de dönem politikası açısından son derece önemli gözükmektedir. Ertuğrul, vefat ettiği zamana kadar uç bölgesinde bir gaza faaliyetine girişmemiştir. Ertuğrul Gazi’nin 1281 ya da 1288 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir ve kabri yurt edindiği Söğüt’tedir. Bu bilgi, bize bu coğrafyada var olduğunun bir kanıtını oluşturmuştur. Ertuğrul 51 Gazi’nin vefatının ardından ise beyliğin başına oğlu Osman geçmiştir . 1.3.2. Osman Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler Osman Bey, amcası Dündar Bey ile beylik mücadelesine girmiş ve aşiretin ileri gelenleri tarafından beyliğe getirilmiştir. Osman Bey, babasının sağlığında hem beyliğe riyaset ediyor hem de gaza faaliyetlerine katıyordu. Bu yapmış olduğu faaliyetler, aşireti tarafından kabul görmüş ve bir nokta da beyliğin yönetimine layık görülmesini sağlamıştır. Amcası Dündar, Osman aleyhine çalışmalar yürütmeye devam etmiş ve 47 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 31. 48 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 18. 49 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 93. 50 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015, s. 8. 51 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 103. 13 52 bunun sonucu olarak, 1298 yılında katledilmiştir . Osman Bey, ilk zamanlarında bölge tekfurlarıyla alttan alma diye tanımlanan müdara politikası uygulamış ve böylelikle 53 sulhu sağlayıp kendi gücünü arttırma çalışmasına girişmiştir . Osman Bey, Söğüt ve Domaniç bölgesinde halkını korumak için Bilecik tekfuru ile iyi geçinmek zorundaydı. Bu bölgedeki İnegöl tekfuru ile geçinemiyor ve otlak alanları üzerinden bir çatışma 54 haline girmek durumunda kalıyordu . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde anlatılan bu hadise; “Aya Niküle derler idi, bir kâfir var idi 55 İnegölde .” sözleriyle vücut bulmaktadır. Bu sürtüşme, ileri boyutlara ulaşmış ve İnegöl tekfuru ile Ermenibeli mevkiinde bir çatışma yaşanmıştır. Bunun sonrasında Osman Bey, İnegöl yakınında bulunan Kulaca Hisarı’na, baskın vermiş ve bu kaleyi 56 yakmıştır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Kulaca Hisar’ın yağmalanıp yakılmasının tarihini, hicretin 684’ü yani miladi 1285 yılı olarak 57 vermektedir ve Osman Gazi’nin ilk fetih hareketinin, bu olay olduğu söylenmektedir . Cihânnümâ’da da bu hadise, Osman Gazi’nin, bir gece baskınıyla Kulaca Hisarı’nı ateşe verdiği, kâfirleri kılıçtan geçirdiği ve burasının harabeye döndüğü şeklinde 58 anlatılmaktadır . Bu hadisenin ardından Karacahisar tekfuru ile İnegöl tekfuru birleşerek Osman Gazi’nin üzerine yürüdüler. Domalic Beli mevkiinde, Osman Gazi ile savaşa tutuştular. Osman Gazi, giriştiği ilk büyük savaşında, kardeşi Saru Yatu’yu 59 kaybetmiştir . Bu durum üzerine artık Karacahisar tekfuru ile de düşman olan Osman Gazi, Karacahisar’ı fethetmenin yollarını aramaya başlamıştır. Hadidi Tarihi’nde, Karacahisar fethi için, biraz ceng eyledikten sonra Osman Gazi’nin kaleyi fethettiğini ve 60 tarih olarak da hicri 686 tarihi yer almaktadır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Karacahisar Kalesi’nin fethi için hicri 687 tarihi 61 verilmektedir . Osman Gazi, Kulaca baskınını takip eden iki yılda Karacahisar 62 Kalesi’ni fethetmiş ve burayı beyliğinin merkezi haline getirmiştir . Bu fetihten sonra Osman Gazi, 1288-1299 arasında Selçuklu haraçgüzarı tekfurlarla mücadeleye girişmiş 52 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 104. 53 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 94. 54 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 28. 55 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 94. 56 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 28. 57 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 96. 58 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 38. 59 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 29. 60 Hadidi, Hadidi Tarihi, s. 37. 61 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 98. 62 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 29. 14 63 ve Göynük, Gölpazarı, Bilecik, Yenişehir, İnegöl, Yarhisar bölgelerini ele geçirmiştir . Bilecik fetholunduktan sonra artarda Yarhisar ve İnegöl de alındı. Osman Gazi bu yerleri kılıcıyla aldığını ve artı Selçuklu sultanından icazete gerek olmadığını beyan etti. Dursun Fakih’e kadılığı ve hitabeti vererek Cuma hutbesini kendi adına Karacahisar’da 64 okuttu. Böylelikle bağımsızlığını hicri 699 da ilan etmiş oldu . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde bu bağımsızlık hikâyesi, nazım olarak şu şekilde anlatılmıştır: “Okıtdı hutbeyi kim Gazi Osman Er Duğrıl oğlı, gazi hanı Osman Temerrüd ehli kafiri kırandır O mü’min leşkerine han Osman Ki Adli, bedli hep dutdı cihanı Atasıi sayesi ni’metlü Osman Harab eden büti, büthaneleri İmaret din-i islam etdi Osman Münadiler nida eder, saladur Saadet bahş eder der geldi Osman 65 Kuruldu devleti çetri ezelden Ebed baki kalur bil nesl-i Osman ”. Anadolu’da 1299 tarihi, Sülemiş isyanına sahne olmuş ve son derece karışık bir dönemi ihtiva etmektedir. Bu karışık dönemde, Osman Gazi’nin kendi adına hutbe okutarak bağımsızlığını ilan ettiğine dair bilgiler, genel olarak kabul görmüştür. Osman Gazi, çıkan isyanlar neticesinde, uçlarda daha rahat hareket etme imkânı bulmuş ve böylelikle 66 bağımsızlık ateşini yakmıştır . Bu noktada kuruluş tarihi ile ilgili genel kanı 1299 olmasına rağmen, bazı tarihçiler farklı tarihler vermektedirler. Bu farklı tarih veren tarihçilere baktığımızda, Feridun Emecen’in 1300 tarihini kuruluş yılı olarak verdiğini 67 görmekteyiz . Bir başka tarih de Halil İnalcık tarafından söylenmektedir. Halil İnalcık, 27 Temmuz 1302 tarihini Kuruluş tarihi olarak vermektedir. Bafeus Muharebesi ile 68 Osman Gazi’nin tarih sahnesine çıkmasının anlatılmasına dayandırmaktadır . Bafeus savaşı, Osmanlı tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Bizans İmparatorluğu ile Osman Gazi’nin ilk defa karşı karşıya geldiği ve Osman Gazi’nin bu savaştan galip çıktığı görülmektedir. Bu kazanım Osman Gazi’yi Anadolu’da karizmatik bir lider 63 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 33. 64 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 103. 65 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 104. 66 Feridun M. Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020, s. 38. 67 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 38. 68 Halil İnalcık, “Osman Gazi’nin İznik (Nicea) Kuşatması ve Bafeus Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu Sultan ve Siyaset, Cilt: 2, Editör: Can Uyar, İstanbul: Kronik Kitap, 2018, s. 72. 15 69 haline getirmiştir . Bu hadise Pachymeres de şu şekilde anlatılmaktadır; “ 27 Temmuz günü güzel İzmit’in yakınındaki Koyun Hisar topraklarında, sayısı birkaç bini bulan 70 adamlarının eşliğinde ki Osman ansızın ortaya çıktı .” Böylelikle Osman Gazi, çağdaşı tarafından kaleme alınmış ve ilk defa tarih sahnesinde boy göstermiştir. Bafeus savaşının ardından Adranos Tekfuru, Bidnos Tekfuru, Kestel Tekfuru, Kite Tekfuru gibi bölge tekfurları, Osman Gazi’nin güçlenmesinden endişe duymuşlar ve onu bu 71 topraklardan atmak için birleşip, Osman Gazi’ye saldırmayı planlamışlardır . Bunun üzerine Bafeus Savaşı’ndan bir sene sonra Dimbos mevkiinde Osman ile tekfurlar arasında bir savaş meydana gelmiş ve Osman Gazi bu savaştan galip çıkmıştır. Savaşın devamın da Kite Tekfuru’nun peşinden Bursa topraklarına giren Osman Gazi, Kite 72 Tekfuru’nu teslim alarak kale önünde infaz etmiştir . Osman Gazi, Bursa Kalesi’ni fethetmek için kalenin doğusuna ve batısına iki havale kulesi yaptırarak, Bursa Kalesi’ni kuşatma altına almıştır. Balabancık ve Aktimur Hisarı olarak adlandırılan bu kalelerle, Bursa şehri 22 yıl boyunca kuşatma altında tutulmuştur. “Balaban karga uçurmaz kaladan Baras Tekvür kaçamadı beladan 73 Demür hod gece güdüz rahat etmez Belaya uğradı kafir anadan ” Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserde bu iki kale yukardaki ifadelerle anlatılarak kalelerin kuşatma sırasında ne kadar önemli rol oynadıklarına dikkat çekilmiştir. Bu iki savaş sonrasında Osman Gazi, yönünü Sakarya tarafına çevirmiş ve 1304 yılında Sakarya bölgesine sefere çıkmıştır. Osman Gazi öncelikle Leblebücihisarını aldı. Sonrasında Geyve, Mekece, Absu gibi yerleri fethedip İznik üzerinde hâkimiyet kumaya başladı. Oğlu Orhan Gazi’de artık sefere gönderen Osman Gazi, 1305 yılında ki seferde, Orhan Gazi’yi görevlendirdi. Karçepüç ve Karatigin bu seferle fethedildi. Böylelikle İznik, diğer Osmanlı kumandanlarının da çabasıyla İstanbul’dan gelecek tüm yardımlara kapalı hale gelmiştir. Artık İznik’e gelen tüm 74 yollarda Osmanlı hâkimiyeti mevcuttur . Osman Bey ile ilgili rivayetler 1305’ten sonra 69 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 40. 70 Georges Pachymeres, Bizanslı Gözüyle Türkler, Çeviren: İlcan Bihter Barlas, İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2019, s. 75. 71 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 105. 72 Neşri, Channüma [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 50. 73 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 106. 74 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 45. 16 75 sessizliğe gömülmektedir . Ayağında ortaya çıkan Nikris hastalığı ile boğuşan Osman Gazi, artık işlerinin çoğunu oğlu Orhan Gazi’ye devretmişti. Osman Gazi’nin ölümü ile ilgili bilgilere, Asporça Hatun Vakfiyesi ve Mekece Vakfiyesi karşılaştırılarak ulaşılmaktadır. Bu kıyaslama sonrası Osman Gazi’nin, 1324 yılında ebedi âleme 76 göçtüğü söylenebilir . 1.3.3. Orhan Gazi Dönemindeki Siyasi Faaliyetler Orhan’ın dünyaya geldiği tarih net olarak bilinmese de Bilecik fethi sonrası, Yarhisar tekfurunun kızıyla evlendiği sırada, kaynaklar Orhan için genç biri olarak bahsederler. Bu bilgiler ışığında, evlenme çağına gelmiş biri olarak değerlendirecek olursak, Orhan’ın 1299 yılında, 18 yaşında olma olasılığı çok kuvvetlidir. Orhan Gazi, Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer hatun ile evlendi ve ondan iki çocuğu dünyaya geldi. Osman Gazi, beylik yönetim karargâhını Yenişehir’e taşıyınca, oğlu Orhan’ı, atabeyi Gündüz 77 Alp’le birlikte Karacahisar’da deneyim kazanması için görevlendirdi . Orhan Gazi, beyliğinin başına geçtikten sonra gaza faaliyetleri yoğunlaşmış ve fetihler artarda gelmişti. Gerçekleşen fetihler sayesinde alınan ganimetler çoğalmış ve bu 78 sayede ordu içinde zekât verecek kimse kalmamıştı . Görünen o ki Orhan Gazi, beyliği devlete dönüştürme yolunda kararlı bir şekilde yürüyordu. Tarihi kayıtlar bize, Orhan Gazi’nin, babası Osman Gazi zamanında,1301’de İznik 79 seferine ardından da 1303’te Dimbos Savaşına katıldığını göstermektedir . Germiyan tehdidinden dolayı Karacahisar’da kalmış ve Germiyanoğullarının saldırısını bertaraf 80 etmek için uğraşmıştır . Orhan Gazi’nin kendi komutasında gerçekleşen ilk seferi Sakarya üzerine doğru oldu. Burada Karaçepüş, Karatigin, Absu gibi yerleri fethetti ve İznik çevresini kuşatmaya başladı. Orhan Gazi, babasının sağlığında Adranos (Orhaneli) 75 Herbert Adams Gibbons, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Çeviri: Ragıp Hulusi Özden, Ankara: Altınordu Yayınları, 2017, s. 37. 76 Halil İnalcık, “Osmalı Beyliği’nin Kurucusu Osman Beg”, Kuruluş Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak, İstanbul: Hayykitap Yayıncılık, 2018, s. 169. 77 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 51. 78 Şükrullah, Behcetüttevârîh, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949, s. 53. 79 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 51. 80 Herbert Adams Gibbons, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, s. 38. 17 Kalesi’ni fethetti ve bu fetih, Orhan Gazi’nin babası ölmeden önce gerçekleştirdiği son 81 fetih hareketi olarak tarihe geçti . Osman Gazi ebedi âleme göçtüğünde, oğulları arasında taht mücadelesi yaşanmamış ve Orhan Gazi Beyliğin başına geçmiştir. Orhan Gazi’nin başa geçmesini Ahmedi’nin Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman adlı eserinde şu şekilde anlatılmaktadır: “Key ulu beg oldı, beş altı hisar Bunlar aldı, bunca El, şehrü diyar. Çünki Hak, Orhan’ı Etdi padişah Oldı ol din ehline püştü penah Oldı ali, cavidan rayat-ı din 82 Oldı zahir ta ebed ayat-ı din. ” Orhan Gazi, beyliğe oturduğu sırada, Bursa ve İznik kuşatma altındaydı. Orhan Gazi, öncelikle Bursa’ya yönelerek kuşatmayı yoğunlaştırdı. Orhan Gazi, Mihal’i Bursa Tekfuru Baras’a göndererek kaleyi teslim etmesini söyletti. Bu sırada zaten kuşatma altında boğulan Bursa halkı, tekfur Baras’a kaleyi teslim etmesi için baskı yaptı ve yaşadığı zor durum karşısında tekfur Baras, kaleyi teslim etmek zorunda kaldı. Kimseye zarar gelmemesi üzerine anlaşma sağlanmış ve Baras otuz bin flöri vermeyi kabul 83 ederek canını garanti altına almıştır . 6 Nisan 1326 tarihinde gerçekleşen fetihle birlikte 84 Orhan Gazi, beyliğinin başkentini Bursa’ya taşıdı . Bursa fethinin ardından yönünü İznik üzerine çeviren Orhan Gazi, buradaki kuşatmayı da yoğunlaştırdı. Bizans olanlar karşısında, bölgenin hâkimiyetini tamamen kaybetmekten korkmuş ve Orhan Gazi üzerine bir ordu ile gelmiştir. Pelekanon savaşı diye tarihe geçen savaşı, Orhan Gazi kazanmış ve artık Bithynia bölgesinin en önemli şehirleri olan İznik ve İzmit fethine giden yollar tamamen açılmıştır. Bizans İmparatorluğu ile Orhan Gazi arasında 10 Haziran 1329 yılında cereyan eden Pelakanon Savaşı, Orhan Gazi’ye büyük bir şöhret 85 de kazandırmıştır . Tarihler 2 Mart 1331’i gösterdiğinde İznik, yeniden İslam yurdu olarak kayıtlara geçmişti. Orhan Gazi İznik’i fethettikten sonra, İslam Dünyası içinde 81 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 52. 82 Ahmedi, Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949, s. 10. 83 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 110-111. 84 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 53. 85 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 45. 18 86 tanınır olmuştur . Bizans İmparatoru İznik’in fethinin ardından 1333 yılında, Orhan Gazi’nin bölgedeki gücünü kabullenmek durumunda kalmış ve bir antlaşma yaparak, İzmit gibi Bithynia’da hâkimiyeti altında bulunan şehirler için, Osmanlılara haraç vermeyi kabul etmiştir. İzmit de Orhan Gazi tarafından 1337 yılında alınmış ve tüm 87 Kocaeli bölgesi artık Osmanlı hâkimiyet sahası içine girmiştir . Bu tarihlerde Anadolu’ya gelen İbn Battuta, gördüklerini yazdığı İbn Battuta Seyahatnamesi’nde Orhan Gazi’den şöyle bahseder. “Bursa’nın Sultanı İhtiyarüddin Urhan Beg’dir [Orhan Bey]”. Daha sonrasında Osman Gazinin oğlu olduğunu ve Türkmenler içinde en büyük askeri güce, servete ve toprağa sahip olduğunu söyler. Hatta Orhan Gazi’nin, yüze yakın 88 kalesi olduğunu ve bu kaleleri sürekli şekilde dolaştığını anlatır . Bir başka seyyah El- Ömerî, Orhan Gazi ile ilgili “Memleketin sahibi Orhan b. Tuman (Osman), başkenti Bursa’dır. Beyliğin sahibinin 50 kasabası vardır fakat kalelerinin sayısı bundan 89 fazladır. ” şeklinde bilgiler vermektedir. Bu seyyahların verdiği kale sayıları, bizim için önemlidir. Orhan Gazi zamanındaki kalelerin sayısının, elliden fazla olduğu rivayet edilmektedir. Ancak bu dönemlerle ilgili devlet arşivlerinin olmaması, bu kalelerin hepsini tespit etmemizi engellemektedir. İzmit’in fethinin ardından, Germiyanoğulları ve Karesi beyliğiyle anlaşmazlıklar devam etmekteydi. Orhan Gazi, Karesi Beyliğini 90 adım adım zapt etmeye başlamış ve 1360lara doğru bu konuda başarılı olmuştur . 91 Orhan Gazi bu dönemde Uluabat, Gölyazı, Gilyos gibi kaleleri ele geçirdi . Anadolu’dan Rumeli’ye geçiş süreci, Orhan Gazi döneminde gerçekleştirilmiştir. Kantakuzen’in yardım isteğine olumlu cevap veren Orhan Gazi, beş civarı askerle Trakya tarafına geçmiş ve Karadeniz kıyısındaki bölgeler, Kantakuzen’in düşmanlarından alınmıştı. Ardından Orhan Gazi, Kantakuzen’in kızıyla evlenmiştir. 92 Kantakuzen, Rumeli’ye hâkim olunca İstanbul’a yürür ve imparatorluğu elde eder . Orhan Gazi oğlu Süleyman Çelebi, Rumeli’ye 1352 yılında geçtiğinde, Cenevizliler ve 86 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 55. 87 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 45. 88 Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tanci, İbn Battuta Seyahatnamesi, Cilt:1, Çeviri, İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004, s. 430. 89 Şihabeddin b. Fazlullah El Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım Mesaliku’l Ebsar, Çeviri ve Notlar: D. Ahsen Batur, İstanbul: Selenge Yayınları, 2014, s. 163. 90 Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Ankara: Türk Tarih kurumu Basımevi, 1991, s. 104. 91 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 60. 92 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 135. 19 Venedikliler birbirlerine düşmüşlerdi. Bölgedeki karmaşa hali, Süleyman Çelebi’nin 93 rahat bir şekilde ilerlemesine sebep olmuştur . Kantakuzen, Süleyman Çelebiye Çimbi Kalesi’ni, Trakya’da üst olarak vermişti ancak Süleyman Çelebi kaleyi boşaltmayarak kaleye hâkim oldu. Osmanlılar, 1354 yılında Gelibolu’ya hâkimiyet kurarak, bu 94 toprakları da Anadolu’dan getirdikleri Türkmenlerle doldurdular . Süleyman Çelebi’nin ölümünün ardından, Orhan Gazi’nin diğer oğlu Şehzade Murad komutayı devralmış ve Rumeli’deki faaliyetlere devam etmiştir. 1361 yılında Edirne’nin fethi, 95 Şehzade Murad tarafından gerçekleştirilmiştir . Orhan Gazi 1362 senesinde, veba hastalığından sebep ebedi âleme göçmüştür. Ardından, oğlu Şehzade Murad tahta 96 geçmiştir . 93 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 58. 94 Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, s. 104. 95 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 79. 96 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 81. 20 2. ANADOLU’DA BULUNAN KALELERİN TARİHSEL SÜRECİ Anadolu coğrafyası, Paleolitik Çağ’dan bu zamana kadar kesintisiz bir şekilde insanlığa ev sahipliği yapmaktadır. İlk insanlar korunma ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için mağaraları tercih etmişlerdi. Anadolu’da bu mağaralara örnek olarak İstanbul’da bulunan Yarımburgaz Mağarası ile Antalya’da bulunan Karain, Öküzini, Belbaşı ve 97 Beldibi Mağaraları gösterilebilir . İnsanlığın gelişimiyle birlikte mağaralar terkedilmiş ve besin üretimi yapılabilecek yerlere ilgi artmıştır. Bu tip alanların yerleşim için seçilmeye başlamasıyla korunma ihtiyacı oluşmuştur. Yabani hayattan ve başka toplumlardan gelecek tehditlere karşı bulundukları çevrenin etrafını, ellerindeki imkânlar çerçevesinde ahşap, taş ve diğer malzemelerle örerek kapatma ihtiyacı hisseden insanoğlu, kalelerin ilk örneklerini oluşturmaya başlamıştır. Bu korunma ihtiyacı, kalelerin oluşmasında en temel aşamayı oluşturması bakımından önemlidir ve yerleşik yaşama geçildiği ilk zamanlardan bu zamana hem şehir koruması hem de askeri amaçlı olarak birçok kale formunda yapı yapılmıştır. Tez çalışmasının bu bölümünde, inşa edilen kalelerin Anadolu’daki ilk örnekleri ele alınacaktır. Kalelerin süreç içindeki gelişimleri inceledikten sonra bu kalelerin yol güzergâhlarına göre konumları değerlendirilecektir. Son olarak ise yapım, dönem ve biçimsel özelliklerine göre Roma- Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Kaleleri başlıkları altında bu üç dönemin benzer ve farklı özelliklerine bakılacaktır. 2.1. Kale Mimarisinin Anadolu Coğrafyasındaki İlk İzleri Anadolu coğrafyasında ilk kale izlerine bakıldığında Eski Kalkolitik Çağ’da M.Ö. 5500 civarında, Hacılar yerleşmesindeki taş temeller üzerine yapılmış kerpiç savunma duvarları dikkatimizi çekmektedir. Bu duvarlar yaklaşık olarak iki ya da iki buçuk metre uzunluğundaydı. Kale olarak tanımlamak çok mümkün olmasa da bu savunma hattının, ufak bir yerleşim birimini dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruma amacıyla yapıldığı 98 düşünülmektedir . Hacılardaki bu örnekten sonra M.Ö. 3600 dolaylarında Orta Kalkolitik Çağ’a tarihlenen Mersin Yumuktepe kazılarında ortaya çıkan kalıntılar, bize Anadolu’da şu ana kadar tespit edilebilen ilk kale biçimini göstermektedir. Yapılan 97 Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003, s. 12. 98 Eyice, “Kale”, s. 236. 21 kazılar neticesinde ulaşılan bilgiler Yumuktepe’nin Anadolu’nun ilk kalesi olduğunu ortaya koymaktadır. Yumuktepe’nin konumu incelendiğinde, yerleşim yerinin su kaynağına yakın olduğu anlaşılmaktadır. Müftü deresi olarak adlandırılan su kaynağının sol tarafında bulunan Yumuktepe Höyüğü İlk Çağlardan Orta Çağ’a kadar kesintisiz 99 yerleşim görmüş önemli bir merkezdir . Bu merkezin çevresinin bir sur duvarıyla çevrelendiği yapılan kazı çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Yapılan kazı çalışmalarında, 100 surların höyüğün şekli boyunca taş temeller üzerinde uzandığı tespit edilmiştir . Yumuktepe’deki bu çalışmalar arkeolojik verilerin önemini vurgulaması açısından önemlidir. Burada elde edilen verilerden sonra inceleyeceğimiz bir başka kale formu ise Hititler dönemine aittir. Anadolu’nun ilk imparatorluğu olarak bilinen Hitit İmparatorluğu M.Ö. 1650 civarında 101 Hattuşa şehrine yerleşmiş ve burayı kendi başkenti yapmıştır . Geç Hitit döneminden başlamak kaydıyla şehirlerin koruması için sandık duvar tekniğiyle örülen sur bedenleri 102 ve kuleler yapılmıştır . Ortaya çıkan bu sur sistemi bize Hitit mimarisi ile ilgili önemli ipuçları vermektedir. Yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan surlar ve duvar örgü sistemleri o dönem mimarisi hakkında önemli bilgiler aktarmaktadır. Yapılan bu surlarla ilgili günümüze ulaşan kayıtlara baktığımızda M.Ö. 1550’de yazılan Telipinu Fermanı olarak bilenen metin karşımıza çıkmaktadır. Bu metinde şehir surları ile ilgili bir pasaj bulunmaktadır ve metinde; “[Ayrıca Hat] tusa'da inşa edilmiş (olan ) surlar korunmuş [olsunlar! On] lan terk etme! İnşa edilmiş (olan ) surlar [ . . . . oraya s] u ve 103 erzağı on kez, yirmi kez gönder .” diye geçmektedir. Metinden de anlaşılacağı üzere surların, o dönem insanı için hayati bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu surların detayına bakıldığında, Hattuşa’da bulunan sur sisteminin toplam uzunluğunun 6 kilometreyi bulduğunu görülmektedir. Surların yüksekliği ise 4,5-5 metre civarında olup 99 Veli Sevin-Isabella Caneva, “1993 Yılı Mersin/Yumuktepe Kazıları”, XVI. Kazı Sonuçları Toplantısı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, s. 27. 100 Eyice, “Kale”, s. 236. 101 Theo P.J. Van Den Hout, “Hitit krallığı ve İmparatorluğu’nun kısa Tarihi”, Hititler Bir Anadolu İmparatorluğu, Hazırlayanlar: Meltem Doğan -Alparsalan, Metin Alparslan, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019, s. 12. 102 A. Muhibbe Darga, Hitit Sanatı, İstanbul: Anadolu Sanat Yayınları, 1992, s. 27. 103 Sedat Alp, Hitit Çağında Anadolu Çivi Yazılı ve Hiyoroglif Yazılı Kaynaklar, İstanbul: TÜBİTAK Yayınları, 2000, s. 62. 22 104 poternler, kuleler ve sur bedenleri kalker taşlarından oluşturulmuştur . Aşağı şehir ve Yukarı şehir olmak üzere iki bölüm şeklinde oluşturulan Hattuşa şehrinde yönetim merkezinin de ayrı bir sur sistemiyle korunduğu bilinmektedir. Surlar, doğal kayalar üzerinde yükseldiği bölümde tek sur, bazı yerlerde ise de çift sur sistemi 105 gözlenmektedir . Hititler gelişmiş mimari ve sanat anlayışıyla Anadolu coğrafyasında derin izler bırakmış bir medeniyet olmuş ve kalıntıları yapılan kazılarla günümüze kadar ulaşmıştır. Bu bölümde incelenecek olan bir başka kale ise Anadolu coğrafyasında Türklerin inşa ettiği ilk kale olan Divriği Kalesi’dir. Büyük Selçuklu ile Bizans arasında 1071’de gerçekleşen Malazgirt Savaşı’nın ardından Türkler, Anadolu’nun Türk İslam beldesi olması amacına yönelik olarak bu coğrafyaya yerleşmişler ve burada beylikler kurmuşlardır. Mengücek Gazi de bu amaçla kendine verilen yerler olan Sivas, Erzincan, 106 Divriği ve Kemah bölgesine gelmiş ve Mengücekoğulları beyliğini kurmuştur . Divirği Kalesi’nin iç kale kısmında Arslanburç’da ele geçen ve 1252 yılına tarihlenen bir yazıtta Divriği Kalesi’nin yeniden inşası, Ahmedşah bin Süleymanşah ve oğlu Melik 107 Salih tarafından yapıldığı yazmaktadır . Bu bilgilerden, kalenin daha önceden de burada imar edilmiş olduğunu ve bir yıkıma uğradığı anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde mamur bir şekilde anlatılan Divriği Kalesi Mehmet Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde çok detay verilmeden harap olduğu bilgisi 108 verilmektedir . Divriği Kalesi’nin fiziksel özelliklerine bakıldığında ilk olarak içinde bir caminin varlığı dikkat çekmektedir. Çift sur örgüsü bu kalede de mevcuttur ve kalenin uçuruma sınır olan taraflarına sur yapılmamıştır. Ayrıca batıya ve güneye açılan 109 iki kapının var olduğu bilinmektedir . Divriği Kalesi, Anadolu coğrafyasında inşa edilen ilk Türk kalesi olma özelliği ile tarihteki yerini almıştır. 104 Darga, Hitit Sanatı, s. 80. 105 Darga, Hitit Sanatı, s. 81. 106 Abdülkadir Balgamış, “Divriği”, DİA, Cilt: 9, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, s. 452. 107 Erdal Eser, “Divriği Kalesi”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 34, Sayı: 1, Sivas: 2009, s. 38. 108 Balgamış, “Divriği”, s. 452. 109 Galip Eken, Fiziki Sosyal ve İdari Açıdan Divriği (1775-1845), Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi, 1993, s. 6. 23 2.2. Kalelerin Anadolu’daki Yol Güzergâhlarına Göre Konumları Tez çalışmasının bu kısmında, Anadolu Coğrafyasında bulunan yollar ile bu yolların kalelere olan konumları incelenecektir. İlk olarak en gelişmiş yol sistemlerine sahip olan Roma yollarına bakılıp kalelerle olan bağlantıları araştırılacaktır. Ardından Osmanlı Dönemindeki yol güzergâhlarına bakılarak, tezimizin konusu içinde olan kalelerin bu yollara göre konumları incelenecektir. Anadolu coğrafyası birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, birçok göçe sahne olmuş ve her medeniyetin izini taşıyan bir kesişim noktası olmuştur. Burada var olan medeniyetler, kendi ulaşım ağlarını kurmuş ve diğer toplumlarla iletişim halinde kalmışlardır. Kurulan bu yol ağı, Roma döneminde zirveye çıkmış ve yapılan yol güzergâhları sonraki zamanlarda da kullanılmıştır. Romalılar, önceden var olan yolları kullanmış, geliştirmiş ve yeni yol ağları ekleyerek ulaşımı kolay hale getirmeye 110 çalışmışlardır . Roma döneminden önce Asur ticaret kolonileri döneminde gelişmiş ticarete rağmen, yol sistemleri hakkında elimizde teferruatlı bilgi maalesef mevcut değildir. Asur ve Hitit dönemlerinden sonra Anadolu’da Yunan koloni çağı başlamış ve bu dönemde en önemli yol güzergâhı, Herodot’un da kitabında değindiği Kral Yolu adlı 111 yol olmuştur . Herodot, kral yolu için son derece detaylı bilgiler vermiştir. Yol üzerinde bulunan kalelerin varlığına da işaret etmiş olması, bu yol güzergâhlarının kalelere olan konumları hakkında bizlere fikir vermektedir. Herodot, “biz kendimiz de bu yol hakkında bir şeyler söyleyeceğiz: Phrygia sınırında Halys ırmağına rastlanır, bu ırmağı geçebilmek için buraya hâkim durumda olan sıradağları ve ırmağı gözaltında bulunduran önemli bir kaleyi aşmak gerekir. Bunu aştıktan sonra Kilikia sınırlarına 112 kadar Kappadokia içinde yirmi sekiz konak, yani dört yüz parasang gidilir; sınırda 113 iki sıradağı aşacak ve iki kalenin önünden geçeceksiniz” . Bu pasaj bize, kaleler ile yollar arasındaki bağlantının önemini anlatmaktadır. 110 Kamil Doğancı, “Prusa (Bursa) Kentinden Geçen Antik Yollar”, Osman Gazi ve Bursa Sempozyumu “Payitaht Bursa’nın Kültürel ve Ekonomik İlişkileri”, Editör: Cafer Çiftçi, Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2005, s. 169. 111 William M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviren: Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1960, s. 27. 112 Parasang: Fersah yaklaşık 5 kilometrelik bir uzaklık ölçüsüdür. 113 Herodotos, Histories, VI. 52, Çeviren: Müntekim Ökmen, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, s. 406. 24 Roma döneminde de M.S. 4. yy.’a kadar kral yolu önemini korumuş olsa da 4. yy. sonrasında hac yolu önem kazanmaya başlamış ve Anadolu’da en önemli ticaret yolu ve askeri yol olmuştur. Hac yolu, Costantinapol’e kadar tek hat üzerinden gelir ve Bithinya’da iki kola ayrılır. Birinci kol Chalcedon (Kadıköy), Nicomedeia (İzmit) ve Nikaia (İznik) üzerinden Ankara, Tarsus, Antakya’yı takip ederek Anadolu’dan çıkar ve Kudüs’e varır. Bu yol ticari yol olarak bilinmektedir. Diğer kol ise kuzey taraftan 114 ilerleyip Fırat Nehrine ulaşan askeri yol olarak da adlandırılan yoldur . Bu yolların geçtiği güzergâhlar üzerinde çalışmamızın içinde yer alan kalelerin varlığını görmekteyiz. Roma döneminde en önemli yol güzergâhları üzerinde kalelerin olduğunu ve bu yollar ile kaleler, ticaret başta olmak üzere birçok açıdan birbiriyle bağlantı halinde olmuştur. Osmanlı dönemindeki yol ağına bakıldığında, Anadolu ve Rumeli olmak üzere iki ana bölgenin varlığı görülmektedir. Anadolu tarafında sağ kol, orta kol ve sol kol olmak 115 üzere üç ana yol güzergâhı ve bunlara bağlı tali yollar bulunmaktadır . Bu noktada, yol güzergâhları incelediğinde Anadolu sağ kolu diye adlandırılan yolun, Üsküdar, Eskişehir, Akşehir, Konya, Adana, Antakya ve Halep'e vardığı anlaşılmaktadır. Orta kolun ise Üsküdar’dan başlayıp Gebze, İznik, Sapanca, Geyve, Hendek, Ayaş, Düzce, Bolu, Hacıhamza, Merzifon, Amasya, Turhal, Tokat, Sivas, Malatya ve Diyarbakır’a ulaştığı görülmüştür. Sol kol güzergâhı ise Üsküdar'dan Merzifon'a kadar orta kolu izlemektedir. Ardından Karahisar'ı Şarki, Bayburt, Tercan, Erzurum ve son olarak da 116 Kars’ta nihayete ermektedir . Anadolu’da var olmuş medeniyetler olan Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, dönemlerinde yapmış oldukları yol güzergâhlarının birbirlerinin üzerine olduğu ve var olan yolların geliştirilmesi üzerine olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan yollar önemleri gereğince kalelere ulaşımı kolaylaştırmış, ticaretin ve ibadetin canlı olmasına imkân 114 Doğancı, “Prusa (Bursa) Kentinden Geçen Antik Yollar”, s. 170. 115 Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu'nda Menzil Teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar”, Osmanlı Araştırmaları II, Editörler: Halil İnalcık-Nejat Göyünç-Heath W. Lowry, İstanbul: y.y., 1981, s. 123. 116 Halaçoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu'nda Menzil Teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar”, s. 123. 25 sağlamıştır. Araştırmamızın konusunu oluşturan kalelerin de bu yollar üzerinde konumlandığı ve bu yollar ile birbirlerine bağlandığı anlaşılmıştır. Ticaret kervanları ve hac kervanları bu yolları kullanmışlar ve yol üzerinde sürekli bir canlılık oluşmuştur. Böylelikle kaleler, önemlerini koruyup sosyal ve iktisadi olarak ayakta kalmışlardır. 2.3. Gelişimleri ve Fonksiyonları Açısından Anadolu’daki Kaleler Anadolu’daki kalelerin tarihsel süreçlerini, Yumuktepedeki sur kalıntıları, Hitit Hattuşaş şehri surları ve Divriği Kalesi üzerinden incelenen diğer kısımlarda, bu coğrafyadaki ilk örnekler ele alınmıştır. Tez çalışmasının bu aşamasında ise kalelerin nasıl bir gelişim süreci içerisinden geçtiğine bakarak fonksiyonlarına bakılacaktır. Bu başlık altında öncelikle Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı kalelerinin Anadolu içindeki gelişimleri ve fonksiyonları incelenecektir. 2.3.1. Roma ve Bizans Kaleleri Romalılar, daha ziyade kendi sınırlarına tehdit olacak yerlerde kaleler inşa etmişlerdir. Yaptıkları kaleler daha çok palanga denilen ahşap formlar üzerinden oluşmuştur. Ayrıca kare ya da dikdörtgen planlı olacak şekilde ve ilerde bir şehre dönüşmesine uygun olacak şekilde planlanan, castrum diye adlandırılan formlardır. Anadolu bu noktada Roma kaleleri noktasında daha kısır bir bölge olarak kalmıştır. Çünkü Romalılar daha çok sınır bölgelerine bu tip kaleleri inşa etmişlerdir. Edirne Hadrianopolis şehri de 117 Roma surları ve kale formu açısından dikkat çeken bir özelliktedir . Roma kale tiplerine bakıldığında ise kentin tüm bölümlerini saran büyük sur sistemleriyle oluşturulan kaleler, şehrin ya da bölgenin tehdit altında olduğu zamanlarda insanların sığınabileceği türden kaleler, şehrin yöneticisinin ya da kralın kendi yaşam alanını korumaya alan genelde yüksek yerlere yapılan kaleler, yol güzergâhları üzerine bölge hâkimiyeti için yapılan kaleler ve daha ufak ölçekli karakol işlevine sahip içinde az 118 sayıda askerlerin bulunduğu kaleler görülmektedir . Roma kale biçimini, Edirne Hadrianopolis kenti üzerinden değerlendirilmeye çalışılacaktır. 117 Eyice, “Kale”, s. 237. 118 Nurşen Söyler, Güneydoğu Anadolu’da Roma Kaleleri ve Savunma Sistemi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: b.y., 2019, s. 39. 26 Roma İmparatorluğu, Trakya gibi kendi açısından son derece stratejik bir öneme sahip olan Edirne Hadrianopolis kentine bir castrum kurmuş ve bu castrum, Bizans 119 döneminde surlar içinde yaşayan bir şehre evirilmiştir . Edirne de M.S. 123’te yapılan Roma imparatorluk dönemi kale surları, bu dönemle ilgili günümüze ulaşan en önemli kalıntılar arasındadır. Bu surlar birçok kez onarım görmüş ve zamana direnmiş ise de 1866-1870 yılları arasında Edirne’de valilik görevini ifa eden Hurşit Paşa tarafından, resmi binaların yapımında kullanılmak üzere yıktırılıp, surların malzemeleri 120 kullanılmıştır . Kalenin özelliklerine bakıldığında ise castrum formu dikkat çekmektedir. Roma tarafından II. yy. da kurulan bu kale dörtgen biçimlidir ve her köşesinde yuvarlak şekilde bir kule bulunmaktadır. Sur bedenlerinde ise burçlar mevcuttur. Izgara planlı denilen biçimle oluşturulan kalenin 9 kapısı bulunmaktadır. Günümüze kalıntılar halinde ulaşan bu kale kent, bize Roma kaleleri hakkında bir çalışma alanı sağlamaktadır. Bizans kaleleri incelediğinde ise Anadolu’da birçok örnek ile karşılaşılmaktadır. Bizanslılar, Doğudan gelebilecek tehditler için Anadolu’nun çeşitli yerlerine kaleler inşa etmişlerdir. Genelde yamaçlara, yüksek yerlere ve doğal korunaklı alanlara yapılmış olan bu kaleler belli bir sisteme göre değil, arazi ve doğal şartlara uygun olacak şekilde yapılmıştır. Sınır bölgelerine, geçit alanlarına, bir şehrin yukarısında Bizans soylularının yaşam alanı olacak şekilde, doğal liman kenarlarına deniz hâkimiyeti için birçok kale formunda yapılar, Bizans döneminde bulunmaktadır. Geçiş güzergâhlarında bulunan kaleler daha ufak ve basit formlarda oluşturulurken diğer kaleler daha geniş alanlarda daha özenli şekilde yapılmıştır. Bizanslılar tarafından, özellikle başkentini korumak adına Konstantinapol yolları üzerine önemli kaleler inşa edilmiştir. Gebze’de bulunan Eskihisar Kalesi de bulunduğu konum itibariyle ayrı bir öneme sahiptir. Hem 119 Semavi Eyice, “Edirne”, DİA, Cilt 10, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, s. 431. 120 Ramazan Tabak, Roma Dönemi’nde Hadrianopolis (Edirne) Kent Surları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne: b.y., 2018, s. 21. 27 deniz tarafında hem de kara yolu tarafında çok güçlü bir hâkimiyet sağlayan bu kale, 121 Konstantinapol şehrini koruma noktasında çok önemli bir görev üstlenmiştir . 2.3.2. Selçuklu Kaleleri Selçuklu hâkimiyeti, Anadolu’da 1071’den sonra adım adım yayılmış ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla taçlanmıştır. 1075-1080 yıllarında İznik başkent olmak üzere, Kutalmış oğlu Süleymanşah Tarafından Kurulan Anadolu Selçukluların 122 adı kaynaklarda Selcukıyan-ı Rum olarak geçmektedir . Selçuklu kalelerini incelendiğinde Anadolu’da birçok örnek görülmektedir. Özellikle yoğun bir ticaret yolu oluşumundan dolayı kaleler hem savunma amaçlı hem ticaret merkezi hem de birer han gibi kullanılmışlardır. Tez çalışmasının bu kısmında, Selçuklu kaleleri, Alaiye Kalesi üzerinden incelenerek bu dönem kale formları hakkında bilgi edinilmeye çalışılacaktır. Alaiye bölgesi, son derece önemli bir ticari liman konumunda olmasından dolayı ilk çağlardan beri yerleşim görmüş ve adı da Korcasium olarak bilinen bir yerdir. Buradaki ilk kale, Romalı korsanların yaptığı şato biçimli yapıdır. Kıbrıs ile olan ticaretten dolayı önem arz eden yerde, daha sonra Roma imparatoru da bir kale yapmıştır. Bizans 123 döneminde de geliştirilen bu kale, ticari ve askeri niteliğini korumuştur . Anadolu Selçuklular burayı fethettikten sonra kaleyi sıfırdan inşa etmiştir. Yeniden yapılan Alaiye Kalesi, Selçuklu mimarisinin özel örneklerinden biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Selçuklular kaleyi yaparken, yarımadayı surlarla tamamen çevrelemişlerdir. Kalenin inşaatının ele geçirildikten sonra başladığını ve beş yıl gibi bir sürede tamamlandığı kale içinde bulunan Selçuklu dönemine ait 1231 tarihli kitabeden 124 anlaşılmaktadır . Kalenin 6,5 km uzunluğa ulaşan surlarında, 93 kule ile 140 burç 125 bulunmaktadır . Kale surları, Kızılkulesi, ahmedenek kısmı, içkale kısmıyla ve içerdeki önemli yapılarıyla Selçuklu mimarisini anlatmaktadır. Beş bölüm olarak 121 Eyice, “Kale”, s. 237. 122 Faruk Sümer, “Selçuklular”, DİA, Cilt: 36, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2009, s. 380. 123 Ahmet Gürbüz, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Alâiye Kalesi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 10, Konya: Selçuk Üniversitesi, 2001, s. 211. 124 Gürbüz, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Alâiye Kalesi”, s. 208. 125 Mehmet Ali Hacıgökmen, “Selçuklular Döneminde Alanya”, Alaiye’den Alanya’ya, Editörler: Ekrem Kalan-Mahmut Demir, Alanya: Alaaddin Keykubat Üniversitesi Yayınları, 2021, s. 23. 28 gördüğümüz Alaiye Kalesi’nin ilk bölümü, Kızılkule ile tershane kısmı arasında hilal biçimli alandan oluşmaktadır. İkinci bölüm ise ahmedenek ile Helenistik surları arsında kalan kısımdan oluşmaktadır. Üçüncü bölümü tamamen ahmedenek bölümü kaplamaktadır. Dördüncü bölüm, ahmedenek ile içkale arasındaki alan olarak oluşturulmuştur. Beşinci bölüm, surların içindeki alanın Helenistik duvarlarının batısına 126 kalan kısmından oluşmaktadır . 2.3.3. Beylikler Dönemi Kaleleri Anadolu Selçuklularının 1243 Kösedağ Savaşında Moğollara kaybetmesiyle başlayan süreç, Anadolu coğrafyasında yeni oluşumların önünü açmıştır. Anadolu Selçukluları bu savaş ardından yıkılma sürecine girmiş ve Anadolu, Moğolların yönetimi altına geçmiştir. Bu bağlamda merkezi otorite yitirilmiş ve irili ufaklı birçok Türk topluluğu, kendi beyliklerini kurma yolunu seçmek durumunda kalmıştır. Anadolu coğrafyası 127 içerisinde kurulan bu beyliklere tavaif-i mülûk devletleri denmektedir . Bu beylikler içerisinde Karamanoğlu Beyliği Konya ve etrafına, Hamitoğulları Beyliği Antalya ve Eğridir bölgesine, Ramazanoğlu Beyliği Adana ve etrafına, Çandaroğulları Beyliği 128 Kastamonu dolaylarına, Dulkadiroğlu Beyliği Maraş-Elbistan bölgesine yerleşmiştir . Germiyanoğulları Beyliği Kütahya ve çevresine, Saruhanoğulları Beyliği Manisa dolaylarına, Aydınoğulları Beyliği Aydın ve İzmir dolaylarına, Menteşeoğulları Beyliği 129 Milas ve dolaylarına, Karasi Beyliği Balıkesir ve Çanakkale çevresine yerleşmiştir . Beylikler yerleştikleri bölgelerdeki mimari bakiyeleri kullanmışlardır. Bu beyliklerden bir tanesi Aydınoğulları Beyliğidir. Yerleşim bölgesi olarak Aydın ve İzmir çevresini 130 seçen bu beylik İzmir’in Türk ve Müslüman yurdu olmasına katkı sağlamıştır . İzmir’de bulunan ve Yukarı Kale olarak tanımlanan kale, Aydınoğlu Mehmet Bey 126 Gürbüz, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Alâiye Kalesi”, s. 218. 127 Erdoğan Merçil, “Anadolu Beylikleri”, DİA, Cilt: 3, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, s. 138. 128 Gönül Cantay, “Anadolu Türk Beylikleri Sanatı”, Türkler, Cilt 8, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 24. 129 Cantay, “Anadolu Türk Beylikleri Sanatı”, s. 25. 130 Tuncer Baykara, Aydınoğlu Gazi Umur Bey, Ankara: Başbakanlık Basımevi, 1990, s.25. 29 tarafından ele geçirilmiştir. İzmir’de bulunan iki kaleden biri olan ve yukarı kesimde yer aldığı için yukarı kale olarak adlandırılan kale, Kadife Kale ve Kız Kalesi gibi isimlerle 131 de anılmaktadır . Kalenin surları ile ilgili, Roma döneminde sağlam olsa da Bizans döneminde bakımsız kaldığı ve yer yer çöküntülerin olduğu kayıtlarda geçmektedir. Aydınoğulları’nın Kadife Kaleyi ele geçirmelerinin ardından kaleyi imar ettikleri ve bu 132 kalede yaşam sürdükleri anlaşılmaktadır . Beylikler dönemi için bir diğer kale örneğini Eşrefoğulları Beyliği’nin yapmış olduğu sur sistemi oluşturmaktadır. Eşrefoğlu Süleyman Bey, Ulu Cami Külleyesi yaptırdığı sırada, külliyenin çevresini sur sistemiyle çevirmiş ve sur içini bir Ortaçağ Kalesi formunda inşa etmiştir. Bir kapı ile içeri giriş sağlanan yapıda bulunan kitabede, yapının kale olarak geçiyor olması, bu yapının kale formunda yapıldığına kanıt olarak 133 gösterilmektedir . 2.3.4. Osmanlı Kaleleri Osmanlı Dönemi kaleleri incelendiğinde, kalelerin, Anadolu’dan daha çok Balkanlar’da karşımıza çıktığı tespit edilmektedir. Genişlemesini ve ilerlemesini daha çok batıya doğru yapan Osmanlılar, Balkan coğrafyasında günümüze kadar ulaşan birçok eser bırakmıştır. Bu eserler arasında savunma amacıyla yapılan kaleler de yer almaktadır. Osmanlı kalelerine bakıldığında, ortak özellik olarak mühimmat, cephane, harp aletleriyle birlikte kale görevlisi olan bir Dizdar, kethüda ve kale neferleri yer almaktadır. Dizdarlar, kale civarında var olan derbentlerden de sorumlu olarak görev 134 yapmaktadırlar . Osmanlılar, mevcut kaleleri ele geçirdikten sonra kullanmaya devam etmişlerdir. Kale yapımında kullandıkları kesme taşlar, son derece özenli işçiliğe sahipti. Osmanlı İlk döneminin kale mimarları hakkında, elimizde pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Buna rağmen, Osmanlı kalelerinde bulunan geniş kuleler yani 131 Baykara, Aydınoğlu Gazi Umur Bey, s. 25. 132 Baykara, Aydınoğlu Gazi Umur Bey, s.28. 133 Cantay, “Anadolu Türk Beylikleri Sanatı”, s. 46. 134 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Kaleleri, s. 1. 30 burçlar, bize göstermektedir ki, Osmanlılar kalelerini oluştururken, İslami gelenekten 135 ilham almışlardır . Osmanlılar, taştan yaptığı kalelerin yanı sıra palanka denilen ahşaptan oluşan kaleler de yapmıştır. Bir süre sonra bu ahşap palankaların, Osmanlı sınır korumasında, çok önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Palankaların çevresine, hendek kazılır ve bu hendek su ile doldurulurdu. Genellikle dikdörtgen planlı olan palankaların dört köşesinde, yarım daire şeklinde kuleler bulunduğu 136 anlaşılmaktadır . 135 Nicolle, Osmanlı Kaleleri 1300-1810, s. 8. 136 Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Kaleleri, s. 5. 31 3. OSMANLI HAKİMYETİNDEKİ KALELER (1284-1352) Tez çalışmasının bu bölümünde, Kuruluş Dönemi’nde ele geçirilen kalelerin tarihsel süreç içerisindeki izleri araştırılacaktır. Kuruluş Dönemi coğrafyası denilen bölgeye bakıldığında, Söğüt, Domaniç, Bilecik, Yenişehir, Bursa, İznik gibi bir alanı kapladığını ve batıya doğru genişlediği görülmektedir. İlk fethedilen kale olan Kulaca Hisarı’ndan başlayarak, kronolojik olarak Osmanlı hâkimiyetine geçen kaleler mercek altına alınacaktır. Kalelerin günümüze ulaşan kalıntıları ve kaynaklarda geçen biçimleri incelenerek, kuruluş süreci hakkında detaylı bilgilere ulaşılması istenmektedir. 3.1. Kulacahisar Kalesi Kulaca Hisarı’nın olduğu bölge, İnegöl ilçesine bağlı bulunan bir yerde konumlanmaktadır. Osmanlı döneminde bu bölge köye dönüşmüş ve halk burada yaşamıştır. Bizans döneminde ayrı bir birim olarak yönetilmiş olan Kulaca, Osmanlı 137 döneminde bu özelliğini kaybetmiş ve İnegöl kadısı tarafından yönetilmiştir . Şu anda ki yerleşim ile Kulaca Hisarı’nın olduğu yerin farklı olduğu düşünülmektedir. Köyün kuzeydoğusunda bulunan bir höyüğün, Kulaca Hisarı’nın yeri olabileceği hususu 138 dikkate alınmalıdır . Yakın dönemde yapılan yüzey araştırmaları çalışması, kalenin yeri ile ilgili bilgilerin tartışmalı olduğunu söylemektedir. Kulaca köyünün kuzeyinde 139 yapılan bu yüzey araştırmasında, bir yapı kalıntısına rastlanmadığı tespit edilmiştir . Kulaca ile ilgili kayıtlara bakıldığında, Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri’nde geçtiği görülmektedir. Buradaki kayıtta kale ile ilgili bir ibare geçmediği görülmektedir. Kayıtta, “Karye-i Kulaca, ki Savcı oğlu Süleyman Beğ’ün mülküdür, şimdi kızı Hadice 140 Hatun mülkiyet üzere tasarruf ider, deyü kayd olunmuş ” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. 137 Sezai Sevim, “İnegöl’de Kulaca Kalesi”, Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt: 1, Editörler: Doğan Yavaş-Sezai Sevim, İstanbul: İnegöl Belediyesi Yayınları, 2017, s. 33. 138 Sevim, “İnegöl’de Kulaca Kalesi”, s. 41. 139 Mustafa Çetinaslan, “Orta Çağ’dan Günümüze İnegöl ve Çevresi”, 2019-2020 Yüzey Araştırmaları, Editör: Candaş Keskin, Cilt: 2, Ankara: Kültür Varlıkları ve Turizm Genel Müdürlüğü Yayınları, 2022, s. 386. 140 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 119. 32 Kulaca ilgili bir başka kayıt ise 28 Şubat 1427 tarihli Hacı İvaz Paşa Vakfiyesi’dir. Bu vakfiye kaydında kale ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Vakfiyede, Kulaca’nın İnegöl’e bağlı bir köy olduğu ve ekilebilir arazilerinin olduğu bilgisi yazmaktadır. 141 Süleyman Bey’den İvaz Paşa’ya geçtiği de vakfiyede yazmaktadır . Kulaca Hisarı ile ilgili Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin yazdığı Tevârîh-i Âli Osman adlı eserde, “Hemandem ki bu tabiri işitdi, hemandem himmet kılıcını gönlünün beline muhkem bağladı. Bir gece sürdi, İnegöle vardı. Yanında Kulaca derler idi, bir hisarcuk var idi. Anı yağmaladı. Oda urdı. Hem ol gece kâfirlerini kırdı. Ve bunun tarihi 142 hicretün altı yüz seksen dördinde vaki oldı. Osman Gazinün evvelki fethi bu oldı ”. ifadeleri yer almaktadır. Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserine baktığımızda ise Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman’ı ile arasında küçük farklılarla anlatılan aynı hikâyeyi görmekteyiz. Burada da Osman Gazi’nin, gece baskınıyla Kulaca Hisarını yağmaladığı ve kâfirleri 143 kırdığı anlatılmıştır . Halil İnalcık ise bu kaynaklarda yazanları araştırmış ve Kulaca Hisarı’nın bulunduğu yerde saha araştırması yapmıştır. Yaptığı saha araştırmaları neticesinde, Kulaca Hisarı’na ait olması muhtemel kale kalıntılarını tespit etmiştir. Ayrıca burada Orhan 144 Gazi döneminde bir caminin yapıldığını söylemektedir . Kulaca Hisar ile ilgili taradığımız kaynakların ortak noktası Osman Gazi’nin kaleyi yakıp kullanılmaz hale getirdiği yönündedir. Anlaşılan o dur ki, kale bu olaydan sonra bir tadilat görmemiş ve battal hale gelmiştir. Daha sonralardan köy halinde yerleşim 141 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 360. 142 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 96. 143 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 38. 144 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 28. 33 görmüş olduğunu tahrir defteri kayıtlarından görmekteyiz. Bu bilgiler ışığında, Kulaca Hisarı’nın Osman Gazi’nin yağma faaliyetinden sonra bir daha kullanılmadığı anlaşılmaktadır. 3.2. Karacahisar Kalesi Karacahisar Kalesi konumuna bakıldığında, Eskişehir’e 7 km. uzaklıkta olduğu tespit edilmektedir. Eskişehir sınırları içinde çok önemli bir höyük olan Dorylaion höyüğünün de 11 km. güneybatısında yer alan Karacahisar Kalesi, Karacaşehir köyünün sırtlarına 145 kurulmuş bir Orta Çağ kalesidir . Karcahisar, İznik ve İstanbul’a giden yolların kesişim noktasında, nehirlere yakın konumuyla son derece stratejik bir öneme 146 sahiptir . 1010 m yüksekliğinde bir plato üzerine inşa edilmiş olan kalenin tek bir girişi bulunması da dikkat çekicidir. Kalenin ölçüleri ise yaklaşık olarak 200x300 metre 147 olarak ölçülmüştür . Karacahisar’ın, Osman Gazi’nin fethine kadar olan dönemde, ne zaman kurulduğu ve 148 hangi tarihsel süreçlerden geçtiği konusu, şu ana kadar aydınlatılmış değildir . Elimizdeki kaynaklar Osman Gazi ‘den önce Ertuğrul Gazi’nin, Karacahisar yakınlarına yerleştiğini ve burada sükûnet içinde beyliğini idare ettiği yönündedir. Osman Gazi, beyliğin başına geçince, gaza faaliyetlerine girişmiş ve Karacahisar Kalesi’ni hedefine koymuştu. Osmanlı tarihi açısından önemli bir noktada bulunan Karacahisar Kalesi, Osman Gazi tarafından 1288 yılında fethedildi ve beyliğin merkezi olma özelliğine 149 erişti . 145 Ebru Parman, “Eskişehir-Karacahisar Kalesi 2001 Yılı Kazı Çalışmaları”, 24. Kazı Sonuçları Toplantısı, Yayına Hazırlayanlar: Koray Olşen-Haydar Dönmez-vd., Cilt: 2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 69. 146 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 29. 147 Erol Altınsaban, “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Editör: Özcan Bayrak, Sayı:10, İstanbul: The Journal of Academic Social Sciences, 2015, s. 621. 148 Erol Altınsaban, “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, s. 622. 149 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 97. 34 Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Karacahisar ile ilgili, Osman Gazi’nin Karacahisar’ı fethedip, kâfirleri kırdığını, tekfuru yakaladığını ve gazilere yağma için izin verdiğine dair bilgiler yer almaktadır. Ayrıca Neşri, Osman Gazi’nin Karacahisar’ı fethedip 150 Eskişehir’e hâkim olduğunu söylemektedir . El-Ömerî Seyahatnamesinde, Anadolu hakkında bilgi verirken, Turgut oğulları ili idari merkezi olarak Karahisar ismini vermektedir ve bu şehrin yakınında, Yenişehir diye bir 151 yer daha vardır, diye eklemektedir . Bahse konu olan hisarın Karacahisar olma ihtimali yüksektir. El Ömerî’nin Orhan Gazi döneminde Anadolu’ya geldiği bilinmektedir. Karcahisar Kalesi, bulunduğu yüksek konum ve kavşak noktasındaki yeriyle ayrı bir öneme sahipti. Orta Çağ’da yaygın bir uyarı sistemi ateşle ya da dumanla haberleşme şeklindeydi. Karacahisar’da hâkim tepedeki konumuyla, Türklerin veya Arapların 152 akınlarını, ateşle ve çıkan dumanla hızlı bir şekilde diğer kalelere bildiriyordu . Karacahisar Kalesi, yapılan kazı çalışmalarıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu kalede, 1999’da yüzey araştırması yapılmış ve ilk kazı faaliyeti 2001 yılında başlamıştır. Doğu’daki giriş kapısı 2001 yılı kazılarının odak noktasını oluşturmuştur. Kapıda yapılan çalışmalarla, kapının iki yanında bulunan burçlar açığa çıkarılmıştır. Açığa çıkarılan burçlardan, kuzey tarafında kalan burcun, güney taraftaki burçtan daha büyük olduğu tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar bize, burçlar ve kale hakkında detaylar vermiştir. Kuzey burcuna saplanan bir sur bedeni tespit edilmiş ancak bedenin kazısı sonraya bırakılmıştır. 2001 yılı Kazı sonunda kapının korunması ve ayakta kalabilmesi için, yarım daire şeklinde ve üç ayaklı demir destekler ile desteklenmiştir. Kapı 153 yanındaki moloz taşlar da, tel kafesler ile korumaya alınmıştır . Karacahisar 150 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 39. 151 Şihabeddin b. Fazlullah El Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım…, s. 153. 152 Ebru Parman, “Eskişehir-Karacahisar Kalesi 2001 Yılı Kazı Çalışmaları” s. 69. 153 Ebru Parman, “Eskişehir-Karacahisar Kalesi 2001 Yılı Kazı Çalışmaları” s. 74-75. 35 Kalesi’nde 2002 yılında da kazılar devam etmiş ve kapı yanında bir üçüncü burcun varlığı açığa çıkarılmıştır. Ayrıca kuzey burcuna saplanan sur tamamen açığa çıkarılmıştır. Surun uzunluğu 7.36 metre, genişliği ise 92 cm olarak tespit edilmiştir. Eşik taşı olarak düşünülen, sütün benzeri monolit mermer blok, tamamen açığa çıkarılmıştır. 2002 yılındaki çalışmalarda surlar üzerinde çalışılmış ve kapı yakınlarında 154 ki sur bedenleri açığa çıkarılmıştır . Yapılan kazı çalışmaları sayesinde, iç sur sisteminin bir kısmı açığa çıkarılmıştır. İç surların 1.60 metre genişliğe, yaklaşık olarak da 105 metre uzunluğa sahip olduğu anlaşılmıştır. İç sur ile kuzey dış surunun birleştiği yerde, çokgen formlu burç tespit 155 edilmiştir ve bu burç, kalenin en geniş burcu olarak kayda geçmiştir . Karacahisar Kalesi adına ulaşılabilen zengin bilgiler, yapılan kazı çalışmaları sayesinde oluşmuştur. Bu yoğun bilgi durumu sayesinde, kazı çalışmalarının ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır. Osmanlı Kuruluş döneminin daha detaylıca anlaşılması için kazı çalışmalarının son derece önemli olduğu düşünülmektedir. 3.3. Bilecik (Belakoma) Kalesi Bilecik şehrinin konumuna bakıldığında, Marmara bölgesinin güneydoğusunda, Eskişehir yolu üzerinde, yol güzergâhlarına hâkim bir bölgede olduğu görülmektedir. Bugün Anadolu’da ufak bir şehir olarak varlığını devam ettiren Bilecik, tarih boyunca yerleşim görmesiyle dikkat çekmektedir. Bilecik yerleşiminin tepe kısmında, bugün sadece temel kalıntılarının bulunduğu, Bilecik Belakoma Kalesi yer almaktadır. Bizans döneminde varlığı bilinen kalenin, Osmanlı tarihi açısından da önemli bir yere sahip 156 olduğu bilinmektedir . Maalesef günümüze kadar ulaşamamış olan Bilecik Kalesi, 154 Ebru Parman, “Eskişehir (Merkez Karacaşehir Köyü) Karacahisar Kalesi 2002 Yılı Kazı Çalışmaları”, 25. Kazı Sonuçları Toplantısı, Yayına Hazırlayanlar: Koray Olşen, Haydar Dönmez, vd., Cilt: 2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2003, s. 366. 155 Erol Altınsaban, “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, s. 626. 156 Besim Derkot, “Bilecik”, İslam Ansiklopedisi (MEB), Cilt: 2, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1979, s. 611. 36 kroniklerden ve arşiv belgelerinde bulunan kısmıyla öğrenilmektedir. Kalenin boyutları, genel yapısı, surlarının uzunluğu gibi teknik bilgiler maalesef elimizde mevcut değildir. Kaynaklara bakıldığında Bilecik Kalesi’nin, Osman Gazi tarafından fethedildiği görülmektedir. Şehrin idaresinin ise Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’ye 157 bırakıldığı bilinmektedir . Osman Gazi’nin, Bilecik Kalesi’ni ele geçirmesi, kroniklerde şu şekilde anlatılmaktadır. Osman Gazi, zaman ilerledikçe bölgesinde ki tekfurlar için bir tehdit olarak algılanmaya başlamıştı. Bölge tekfurları bu durum karşısında, kendilerini korumak için stratejiler oluşturmuşlardır. İnegöl tekfuru ile baştan beri anlaşamayan Osman Gazi, Bilecik tekfuruyla iyi ilişkiler içerisindeydi. Ancak diğer tekfurlar, Bilecik tekfurunu da etki altına alarak Osman Gazi’ye bir suikast planı yaptılar. Tekfurlar, Osman Gazi’yi, Bilecik Kalesi’nde gerçekleştirilecek düğün vasıtayla ortadan kaldırmak istemekteydiler. Bu planı öğrenen Köse Mihal, Osman Gazi’ye durumu anlattı ve Osman Gazi’nin tuzağa düşmesini engellemiş oldu. Osman Gazi, tekfurlara karşı bir plan hazırlayarak onları düğün günü gafil avlamak istedi. Düğün için hazırlanan hediyelerin içine nökerlerin yerleştiren Osman Gazi, Bilecik önünde tekfurları bozguna 158 uğrattı. Böylelikle Bilecik Kalesi, Osman Gazi’nin himayesine geçmiş oldu . Cihânnümâ’daki kayda bakıldığında, Bilecik tekfurunun, Yarhisar tekfurunun kızıyla evleneceği düğünde, bölge tekfurlarının bir tertip hazırlayarak, Osman Gazi’yi ortadan kaldırmak istemesi anlatılmaktadır. Bu kayıt da Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eseriyle ile paralellik göstermektedir. Düğündeki tertibi, Köse Mihal sayesinde önceden haber alan Osman Gazi, düğünü kalede değil de daha geniş bir alan olan Çakırbınarı mevkiinde yapılmasını ister. Bilecik tekfuru da bu isteğe uygun cevap verir ve teklifi kabul eder. Osman Gazi, yüklerin içine nökerlerini koyar ve düğün 159 sırasında kaleyi içeriden fetheder . Sonra tekfuru da yakalar ve Bilecik artık Osmanlı mülkü olur. Bu fetih sonrasında Osman Gazi, Yarhisar kızı Lülüfer Hatun ile de oğlu 157 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 14. 158 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 101. 159 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 44. 37 Orhanı evlendirir. Bu fethin ardından Osman Gazi, Yarhisar, İnegöl ve Yenişehir’i de 160 hakimyet altına alıp Bursa ve İznik’e sınır oldu . Bu iki kayıt da Bilecik Kalesi’nin ufak bir kale olduğunu anlatması açısından çok değerlidir. Kalenin alanının düğün yapılacak kadar büyük olmadığını buradan anlaşılmaktadır. Ayrıca, kalenin sarp bir yerde, tepede olduğu da bu kayıtlardan tespit edilmektedir. Bir başka kaynak da Bilecik Kalesi kısa bir şekilde sadece isim olarak, “Bu arada heman şah-ı cevan-baht 161 Gelüp evvel Bilecük’i alur şah ” şeklinde geçmektedir. Anonim Osmanlı Kroniğinde de detay verilmeden “… Gelüp evvel Bilecük’i ve 162 Köprühisar’ı ve Yarhisar’ı ve Eynegöl’ü feth etdiler, hicretin sene 699 yılında ” şeklinde kısaca değinilmiştir. Hadidi Tarihi’de de düğün hadisesi anlatılmış ve Osman Gazi’nin, Köse Mihal tarafından planlanan tertiple ilgili, önceden bilgilendirildiği aktarılmıştır. “Bunun üstüne geçdi bir nice gün Bilecük tekürü başaldı düğün Arayıp ehl-i hüsnün ol diyarun Tekür kızın alur Yarhisar’un Mihal’e okuyucu erdüği dem 163 Bilecük tekürüne saldı adem ” 160 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 46. 161 Kemal, Selatinname [Manzum Osmanlı Tarihi (684-895/1296-1490)], Hazırlayan Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2018, s. 21. 162 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 9. 163 Hadidi, Hadidi Tarihi, s. 38. 38 Bilecik ile ilgili kroniklerde geçen kayıtlarda, kalenin fiziksel özellikleriyle ilgili detaylara ne yazık ki hiç değinilmemiş, sadece tarihsel önemi üzerinde durulduğu görülmüştür. Bilecik ile ilgili bir başka durum da ilk kurulan ve kalenin de içinde bulunduğu yerleşim yerinin, çok sarp ve yaşamaya elverişli olmamasından dolayı bugünkü yerine taşınmış olmasıdır. Bu yer değişimi sonrasında, önceki yerleşilen yerdeki yapılar, zamana yenik düşmüş ve metruk bir hal almıştır. Bilecik Belakoma Kalesi de bu akıbetten kaçamamış ve kaleden günümüze sadece taş temeller 164 ulaşmıştır . 3.4. Yarhisar Kalesi Kalenin konumuna bakıldığında, Bursa’nın Yenişehir ilçesinin Yarhisar köyünde yer aldığını görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Bilecik içinde bulunan Yarhisar köyü ile karıştırılmaması yönünde olmalıdır. Çünkü Bilecik Yarhisar Köyü, adını yakın dönemde almıştır. Köyün önceki adı, İlyas Bey (Gölcük) Köyü olarak kayıtlarda geçmektedir. Yenişehir-Bilecik yoluna hâkim bir tepede, yaklaşık 80 metre yüksekliğe kurulmuş olan Yarhisar Kalesi’nin, Bizans döneminde inşa edildiği 165 düşünülmektedir . Yarhisar bölgesi, 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri’nde Hüdavendigar Livasına Bağlı nahiye olarak kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtta, Yarhisar bölgesinde yaşayanlar ile ilgili detaylar aktarılmıştır. Karye, hane, cami, hamam ve neferan sayıları verilmiştir. Defterin ana konusu olmadığı için, Yarhisar Kalesi’nin, teknik özelliklerine 166 ya da varlığına dair bir bilgi bulunmamaktadır . 164 Sabih Erken, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler II, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1977, s. 55. 165 Ali Boran, Anadolu’daki İç Kale Cami ve Mescidleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Van: b.y., 1997, s. 105. 166 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1. 39 Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri’nde de Yarhisar nahiyesi “Nefs-i Yarhisar Zeamet-i Hüsrev, ser-i piyadegan”, olarak kayıt altına alınmıştır. Yarhisar da Mahalle-i Cam-i şerif, Çavuş, Muhtesib, Süle Paşa olarak mahalleler sıralanmış ve mahalle nüfusları 167 verilmiştir. Bu kayıtta da kalenin detaylarıyla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır . Kronikler incelendiğinde ise Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Yarhisar Kalesi ile ilgili ilk kez, Bilecik tekfuru ile Yarhisar tekfurunun kızının düğünü ile ilgili kısımda yer verildiği görülmektedir. Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Osman Gazi’nin, Bilecik Kalesi’ni ele geçirmesinin ardından, Yarhisar kalesini de zapt ettiği, şu şekilde anlatılır; “Alessabah, Yar hisara indi. Tekvürinin dutdı. Gelini dahi dutdılar. Düğüne gelen halkın ekserisini 168 esir ettiler ”. Bu hadiseden sonra Yarhisar Kalesi’nin, Osman Gazi’nin mülkü olduğu anlaşılmaktadır. Neşri’nin Cihânnüm adlı eserine bakıldığında ise yine Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eseriyle paralel şekilde Bilecik fethinden hemen sonra “Yarhisar’a inip, ale’s-sabah tekvuru tutup ve düğüne geleni bile tutup ve halkın 169 ekserisini esir etdiler. ” şeklinde bir anlatı görülmektedir. Oruç Beğ Tarihi’nde ise bir cümle içinde Yarhisar kelimesi geçmektedir. O cümleye 170 bakıldığında ise “ve Yarhisar’ı Hasan Alp’a verdi. ” şeklinde olduğunu görülmektedir. Anonim Osmanlı Kroniği’i incelendiğinde ise yine çok kısa bir şekilde, Yarhisar’ın 171 Osman Gazi tarafından fethedildiğini ve Hasan Alp’e verildiği anlaşılmaktadır . 167 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 133. 168 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 102. 169 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 45. 170 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 14. 171 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 10. 40 İncelenen tarihi vesikalarda ve kroniklerde, Yarhisar Kalesi yer ismi olarak geçmektedir. Kalenin detaylarına dair herhangi bir bilgi bu anlatılarda maalesef bulunmamaktadır. Kalenin de zamana yenik düşmesiyle, kalenin yapısına dair günümüze çok fazla bilgi gelmediği düşünülmektedir. 3.5. İnegöl Kalesi İnegöl, Bursa’nın doğusunda, Marmara bölgesinin ise güneydoğu kısmında yer alır. Verimli bir ova üzerine kurulan ilçenin doğusunda Bilecik, kuzeyinde Yenişehir gibi 172 Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı yerler bulunmaktadır . İnegöl, tarihsel süreçte birçok devletin egemenliği altına girmiştir. Friglerden Lidyalılara, Perslerden Helen İmparatorluğu’na, Bithynialılardan Romalılara ve son olarak da Bizanslılardan 173 Osmanlılara kadar bölgede yaşamış olan her medeniyetin izini üzerinde taşımaktadır . Günümüzde, İnegöl adıyla bilinen yerleşim yerinin Bizans döneminde ki ismine bakıldığında, Angelokoma adı görülmektedir. Angelokoma isminin, Türkçede Melek 174 Köyü anlamına geldiği bilinmektedir . İnegöl, Bizans hâkimiyeti altındayken, kısa bir süreliğine, 1078 ile 1097 yılları arasında Selçuklu hâkimiyetine girmiş daha sonrasında 175 Bizanslılar, İnegöl’e yeniden hâkim olmuşlardır . Bizans döneminde tekfurlar tarafından yönetilen İnegöl Kalesi, Osman Gazi’nin Söğüt ve Domaniç’te olduğu 176 dönemde, Aya Nikola adında bir tekfur tarafından idare edilmekteydi . 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri incelendiğinde ise, İnegöl’ün, Hüdavendigar Livasına bağlı bir kaza olduğu anlaşılmaktadır. İnegöl Kazası sınırları 177 içinde ise, 1 kasaba, 4 mahalle, 55 köy ve 1 caminin varlığı kayıtlara geçmektedir . Hüdavendigar Livası Tahrir defterine bakıldığında da, İnegöl Kazası’nın, köyleri ve 172 Mustafa Polat, Arşiv Kayıtlarına Göre XIX. Yüzyılda İnegöl’de Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Hayat, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bursa: b.y., 2017, s. 16. 173 Mustafa Polat, Arşiv Kayıtlarına Göre XIX. Yüzyılda İnegöl’de Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Hayat, s. 27. 174 Gülseren Kan Şahin, “Roma ve Bizans Devirlerinde İnegöl Arkeolojisi ve Tarihi”, Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt: 1, Editörler: Doğan Yavaş-Sezai Sevim, İstanbul: İnegöl Belediyesi Yayınları, 2017, s. 269. 175 Mustafa Polat, Arşiv Kayıtlarına Göre XIX. Yüzyılda İnegöl’de Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Hayat, s. 26. 176 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 94. 177 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 16. 41 tımarları ile ilgili detaylı ilgiler verilmiş ancak kale ilgili bir başlık açılmadığı 178 görülmüştür. Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman’daki İnegöl ile ilgi anlatıya bakıldığında, Bilecik’in ele geçirilmesinin ardından, Turgut Alp’in İnegöl fethiyle derhal görevlendirildiği ve İnegöl’ün hemen kuşatmaya alındığı yönündedir. İnegöl tekfurunun kaçmasına fırsat vermeden kale ele geçirilmiş ve İnegöl Kalesi’nin de 179 Osmanlı yurdu haline getirildiği görülmektedir . Cihânnümâ’daki kayıtta da, Bilecik fethinin ardına hemen Turgut Alp’ın İnegöl üzerine gönderilmesi ve İnegöl’ü kuşatma altına alması anlatılır. Bu kuşatma, Osman Gazi’nin 180 gelip şehri yama izni vermesi ve İnegöl’ün Türk yurdu olmasıyla tamamlanmıştır . Oruç Beğ Tarihi’nde ise İnegöl ile ilgili, Eynegöl’ün, Osman Gazi tarafından 181 fethedildiği, sonrasında da Turgut Alp’e yurtluk olarak verildiği yazılmaktadır . 182 Selatinname’ye bakıldığında, “Yenişehr İyne-göl’i ol diyar ” ibaresi görülmektedir. Kaynaklar, İnegöl’ün çevresindeki kentler gibi bir kaleye sahip olduğunu ve 183 yerleşiminin çok yoğun olmadığını anlatmaktadırlar . Elimizde kale ilgili detaylı bir bilgi maalesef bulunmamaktadır. Osmanlı kronikleri üzerinden çalışma yürütülmüş ve diğer çalışmalar incelenmiştir. Kale ile ilgili herhangi bir kazı çalışmasının yapılmamış olması, kalenin fiziki özellikleri hakkında bilgi edinmemizi güçleştirmektedir. 178 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 81. 179 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 102. 180 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 45. 181 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 14. 182 Kemal, Selatinname [Manzum Osmanlı Tarihi (684-895/1296-1490)], s. 21. 183 Gülseren Kan Şahin, “Roma ve Bizans Devirlerinde İnegöl Arkeolojisi ve Tarihi”, s. 275. 42 3.6. Yenişehir Kalesi Yenişehir’in konumuna bakıldığında, Doğusunda Bilecik’in, batısında Kestel’in, 184 güneyinde İnegöl’ün, kuzeyinde ise İznik’in yer aldığı anlaşılmaktadır . Seyyah Hans Dernschwan, kitabında İznik’ten 3 mil sonra Yenişehir’in geldiğini anlatmaktadır. Yenişehir isminin Latince karşılığının “Castrum Novum” olduğunu ve daha önce bu bölgede böyle bir yerleşim yerinin olmadığını, o yüzden de buraya, Yenişehir dendiğini 185 söylemektedir . Hüdavendigar Livası Tahrir Defterlerinde, Yenişehir Kazası için, “Cum’a kılınur ve 186 Bazarı durur kasabadır. ” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Cuma kılınır ifadesi, Yenişehir’in merkez olduğunu gösterir bir ifadedir. 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri, Yenişehir Kazası Hüdavendigar Livasına bağlı olarak gösterilmektedir. Yenişehir kazası, 50 köye, 2 bazargaha, 2 camiye, 1 medreseye ve 1 187 mescide sahip olarak kayıt altına alınmıştır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Yenişehir’in Bilecik fethinden hemen sonra Yenişehir’in Osmangazi tarafından kurulduğu şu sözlerle anlatılmaktadır; “Kendü Yeni Şehire vardı. Yanındağı gazilere evler yapıverdi. Anda 188 duraklandı. Anun adını Yeni Şehir kodılar. ” Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, “Kendi Yenişehir’e varıp taht gâh edinip, yanında 189 olan gazilere evler buyurdu. Andan ötürü Yenişehir denildi. ” ifadeleri yer almaktadır. Bu kayıtlar bize Osman Gazi’nin, beyliğinin merkezini Yenişehir’e taşıdığını işaret etmektedir. 184 Kağancan Ayaz, Bursa Yenişehir Tarihi Yapıları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya: b.y., 2022, s. 7. 185 Hans Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, Çeviren: Yaşar Önen, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992, s. 218. 186 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 199. 187 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 46. 188 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 105. 189 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 50. 43 Yenişehir, Osman Gazi tarafından imar edilmiş ve yerleşik düzende kurulmuştur. Gaza sahasına yakın olması ve yerleşik bir düzende kurulmuş olması, tabi bir şekilde dışardan gelecek tehditlere açık hale gelmesi sonucunu doğurmuştur. Bu sebeple Osman Gazi, kendini ve tebaasını korumak için, şehri sur sistemi ile koruma altına almış olmalıdır. Burada, saray inşası olduğu da bilindiği için kalenin yapımı kaçınılmaz bir gereklilik 190 olarak gözükmektedir . Ancak, burada çok uzun süre kalmak gibi bir niyeti olmayan Osman Gazi, Yenişehir çevresini hızlıca, eldeki imkânlar neticesinde surla çevirmiş olabilir. Yenişehir’de eğer kale yapılmışsa, günümüze kalıntıları olmalıdır. Bu kalıntılar üzerinde yapılacak kazı çalışmaları, kuruluş dönemindeki Osmanlı mimarisinin 191 anlaşılması için gerekli görülmektedir . 3.7. Köprühisar Kalesi Köprühisar Kalesi’nin konumuna bakıldığında, Yenişehir’e 5 km mesafede olduğu görülmektedir. Köprühisar’ın, stratejik olarak önemli bir konumda olması, Osman Gazi’nin hedefleri açısından kritik bir hal oluşturuyordu. İznik’e giden yolların kesişim noktasında bulunan kalenin ele geçirilmesi, Osmanlılara psikolojik bir üstünlük de 192 193 sağlamaktadır . Köprühisar Kalesi, 1301 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmiştir . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserde, Köprühüsar ile ilgili, 194 “Köpri Hisara dahı bir nice kerre vardılar. Anı dahı sonra yağmayile feth etdiler. ” ifadeleri yer almaktadır. 190 Sezai Sevim, “Yenişehir’in Kuruluşu ve Başkent Yenişehir Hakkında” Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu (Bildiri Kitabı), Editörler: Mefail Hızlı-Sezai Sevim, Bursa: Uludağ Üniversitesi Yayını, 2014, s. 31. 191 Sezai Sevim, “Yenişehir’in Kuruluşu ve Başkent Yenişehir Hakkında”, s. 33. 192 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 39. 193 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 108. 194 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 105. 44 Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Osman Gazi’nin, Köprühisar Kalesi’ne defalarca geldiğini, ardından kaleyi fethederek yağma ettiğini ve kalenin, Osmanlı mülkü olduğu 195 anlatılmaktadır . Köprühisar ile ilgili Selatinname adlı eserde ise şu ifadeler bulunmaktadır: “Gelüp evvel Bilecük’i alur şah Turup andan alur Köprühisar’ı Alur bunları hep küffar elinden 196 Ki hicret altı yüz hem oldı toksan.” 3.8. Kestel Kalesi Kestel Kalesi, Bursa’nın doğusunda bulunmaktadır. Osmanlıların fethine kadar, Bizans tekfuru tarafından yönetilmiştir. Bafeus Savaşının ardından, Osman Gazi’yi bölgeden atma fikriyle birlik kuran tekfurlar arasında, Kestel Tekfuru da yer almaktaydı. Bu birlik, Osman Gazi ile 1303 yılında Dimbos mevkiinde karşılaşmışlar ve Osman Gazi, savaştan galip çıkmıştır. Kestel tekfuru, savaş meydanında ölünce, Kestel Kalesi, 197 Osmanlı mülkü haline gelmiştir . Kestel Kalesi ile ilgili Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Kestel tekfurunun diğer tekfurlarla ittifak ettiğini, savaş meydanında da 198 öldüğü bildirilmektedir . Anonim Osmanlı Kroniği de aynı bilgiler çevresinde dolaşarak, Kestel tekfurunun, ittifakla birlikte hareket ederek savaşa girdiğini ve savaş 199 meydanında öldüğü yazmaktadır . 195 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 50. 196 Kemal, Selatinname [Manzum Osmanlı Tarihi (684-895/1296-1490)], s. 21. 197 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 41. 198 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 105. 199 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 15. 45 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterlerinde yazan kayıtlarda, Kestel Karyesi, Bursa 200 Kazasına bağlı köy olarak geçmektedir . Kestel Kalesi restorasyon çalışmaları devam etmektedir. 3.9. Koyunhisar Kalesi Koyunhisar Kalesi ile ilgili Halil İnalcık, günümüze yıkıntılarının ulaştığını söylemektedir. Kalenin konumuna bakıldığında, İznik tarafından gelen ana yol üzerinde, Yalakdere vadisi takip edilerek çıkıldığında, Yalakova mevkiine gelmeden ki tepede 201 olduğu görülmektedir . Yalakdere üzerindeki kale kalıntısının olduğu yere, bugün Çobankale denmektedir. Kalenin ne zaman yapıldığına dair elimizde kesin bilgiler olmamakla birlikte, Roma döneminde ya da Bithynia döneminde yapılmış olacağı öngörülmektedir. Anadolu’da, Koyunhisar - Çobankale kelimeleri, aynı biçimdeki 202 yerleri tanımlamak için çokça kullanılır . Yenişehir tarafında, iki tane Koyunhisar adıyla anılan yer mevcuttur. Bafeus Savaşının gerçekleştiği Koyunhisar ile Yenişehir’in 203 güneyindeki Koyunhisar’ın, birbirine karıştırılmaması gereklidir . 3.10. Aktimur Kalesi Osman Gazi, Dimbos savaşının ardından, Bursa ovasına ayak bastığı ve kite tekfurunun peşinden Uluabat’a kadar gittiği kaynaklardan öğrenilmektedir. Bununla birlikte, Bursa Kalesi’ni fethetmek için kalenin doğusuna Balabancık hisarını, batısına Aktimur 204 hisarını yaptırmış ve Bursa kuşatması böylelikle başlamıştır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Aktimur Kalesi ile ilgili “Osman Gazi gördi kim bu hisar ceng ile alınmaz, buna sabır gerek imdi, vardı bu hisara havale yapmağa, Bir hisar yapdı Kapluca tarafına. İçine kardaşı oğlı Ak Demüri 205 kodı kim ol gayetde bahadır, yarar er idi. ”. ifadeleri yer almaktadır. 200 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 10. 201 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 37. 202 Yusuf Oğuzoğlu, “Yenişehir’i Dış Dünyaya Bağlayan Yol Şebekesi” Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu (Bildiri Kitabı), Editörler: Mefail Hızlı-Sezai Sevim, Bursa: Uludağ Üniversitesi Yayını, 2014, s. 92. 203 Yusuf Oğuzoğlu, “Yenişehir’i Dış Dünyaya Bağlayan Yol Şebekesi” s. 93. 204 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 42. 205 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 106. 46 Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Osman Gazi’nin, Bursa Kalesi’nin savaşla alınamayacağını anlaması üzerine, şehrin yanlarına havale kulesi yaptırmaya karar verdiğini ve Kaplıca tarafına Aktimur hisarını yaptırdığını, içine de kardeşinin oğlu olan 206 Ak Timur’u koyduğunu anlatan ifadeleri yer almaktadır . Anonim Osmanlı Kroniği de benzer ifadelere yer vermiştir ve Osman Gazi’nin, Kaplıca tarafına yaptırdığı havale kulesine, kardeşinin oğlu Aktimur’u koyduğunu 207 söylemiştir . Oruç Beğ Tarihi’nde, Osman Gazi’nin, Bursa Kalesi’nin Kaplıca tarafına bir kale 208 yaptırdığını, içine de Ak Timur’u koyduğunu anlatan, ifadeleri bulunmaktadır . Aktimur Kalesi, Bursa Kalesi’nin batı tarafına, Kaplıca Kapısı’nın karşısına inşa edilmiştir. Osman Gazi, ağabeyi Gündüz Bey’in oğlu Aktimur’u yanında nökerleriyle birlikte kalenin başına dizdar olarak atamıştır. Kalenin günümüze kadar ulaşmamış olması, yerinin tespiti ile ilgili ihtilafların oluşmasına sebep olmaktadır. Bu kalenin yerinin tespiti, öncelikli olarak belirlenmesi gereken bir konudur. Bu konu da iki farklı görüş vardır. Bu görüşlerden ilki, Kazım Baykal’ın iddia ettiği, Hamza Bey Camii’nin 209 olduğu yerdir . Ancak burada kale kalıntısına dair bir buluntunun olmaması, bu görüşü zayıflatmaktadır. İkinci görüş ise Kükürtlü Caddesi’nin girişinde bulunan yerdir. Bu yerin tespitini, Prof. Dr. Halil İnalcık yapmıştır. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın yapmış olduğu bu tespit, büyük oranda geçerlidir çünkü bu bölgede ki düzlük alanda L şeklinde 206 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 51. 207 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 15. 208 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 15. 209 Ekrem Ayverdi, İstanbul Mimari Çağının Menşe’i Osmanlı Mimarisinin İlk Devri 630-805 (1230- 1402), İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 1966. s. 9. 47 bir duvar kalıntısı mevcuttur. Bu kalıntının olduğu yerden o dönemlerde bir yol 210 güzergâhının geçmesi, kalenin buraya inşa edildiği fikrini güçlendirmektedir . Aktimur Kalesi’nin duvar kalıntılarının olduğunu düşündüğümüz alan, günümüzde şahsi mülkiyete ait bir yer olarak gözükmektedir. Bu duvar kalıntısının, Osmanlı mimarisi ile uygunluğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu alanın, yüzey araştırmaları ışığında tekrardan değerlendirilip, kazı alanı haline getirilmesi gerekmektedir. Bu duvar kalıntısının olduğu alan kazı alanına çevrilerek, buradaki surların, arkeologların, tarihçilerin, sanat tarihçilerinin ve mimarların da işin içinde olduğu ortak bir çalışmayla anlamlandırılması son derece önemlidir. Bölgede gerçekleştirilen araştırmalarda, günümüze ulaşan kalıntıların, kale kalıntısı olduğunu düşündürecek veriler elde edilmiştir. Kalenin kuzeye bakan duvar kısmında, deliklerin varlığı görülmektedir. Bu deliklerin ok atışı için yapılmış, mazgal olarak adlandırılan delikler olabileceği düşünülebilir. Bu mazgallar, genellikle her kalede var olan standart savunma sistemlerinin bir parçasıdır. Bu bağlamda kuzey duvarındaki delikler, dikkatlice tetkik edilmelidir. Alanda yapılacak kazının, Osmanlı Kuruluş Dönemi’ni aydınlatma açısından son derece önemli olduğu düşünülmektedir. 3.11. Balabancık Kalesi Osman Gazi’nin, Bursa’nın fethi için, şehrin doğusuna ve batısına iki tane havale kulesi yaptırdığı bilinmektedir. Şehrin doğu tarafına yüksek bir konuma yaptırdığı havale 211 kulesine, Balabancık hisarı denmektedir . Bursa kuşatması, bu kalelerin yapımıyla başlamış ve kuşatma günden güne artarak devam etmiştir. Osman Gazi, doğu tarafında 212 yaptırdığı kaleye, kardeşinin kölesi olan, Balabancık isimli askeri koymuştur . 210 Raif Kaplanoğlu, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, İstanbul: Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, 2000, s. 36. 211 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 42. 212 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 111. 48 Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde Balabancık ile ilgili; “Bir dahı dağ tarafına yapdı. Balabancuk derler idi bir kulu va idi. Ol dahı gayet dilir 213 er idi. Bu hisara anı kodı. ” ifadeleri yer almaktadır. Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Osman Gazi’nin, dağ tarafına da bir kale yaptırdığını ve bu kaleye de kullarından olan, Balabancık isimli askeri koyduğunu ve 214 kalelerin yapımının bir yıl sürdüğü anlatılır . Anonim Osmanlı Kroniğinde, Osman Gazi’nin, dağ tarafına da bir kale yaptırdığını, buraya askerlerinden Balabancık’ı koyduğunu ve bu yüzden de kalenin, Balabancık 215 Kalesi ismiyle anıldığını anlatan ifadeler yer almaktadır . Oruç Beğ Tarihinde ise, Osman Gazi’nin, Balabancık isimli askerini, dağ tarafına bir yıl içinde yaptırdığı kaleye koyduğunu ve Bursa kuşatması için Balabancık’ın 216 görevlendirildiği anlatılmaktadır . 217 Balabancık Kalesi’nden günümüze, iki duvar kalıntısı gelebilmiştir . Yakın zamanda restorasyon geçiren kale kalıntıları, tescil edilerek kayıt altına alınmıştır. Zaman zaman fetih şenliklerine de, Balabancık Kalesi’nin olduğu alan ev sahipliği yapmaktadır. Kalenin fiziksel özelliklerine bakacak olursak, batı duvarının 23.75 metre, kuzey duvarının ise 15 metre uzunluğunda olduğu görülmekle birlikte, duvar kalınlıkları üst kısımda 2,6 metre olarak belirlenebilmiştir. Yüksekliklerine baktığımızda ise içten 2 metre, dış köşeden 8 metre olduğunu görmekteyiz. Pencere kalıntılarının da olduğu bu sur kalıntısı, o dönem mimarisine uygun olarak yığma taş modeliyle örülmüştür. Bu 213 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 106. 214 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 51. 215 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 15. 216 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 15. 217 Kaplanoğlu, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, s. 36. 49 model, Osmanlı mimarisine uygunluk göstermektedir. Doğu ve güney surları ise günümüze ulaşamamıştır. Üzerine inşa edilen Molla Arap İlkokulu’nun dolgu kısmından dolayı mı yoksa başka bir sebepten dolayı mı günümüze ulaşmadığı net 218 olarak bilinmemektedir. Kaleyi, Osman Şevki Bey keşfetmiştir . Kalenin tekrardan incelenip üzerinde yapılabilecek bir kazı çalışmasıyla, Osman Gazi’nin Bursa içindeki izleri, daha net şekilde tespit etme imkânı bulunabilir. Yapılacak olan kazı çalışmalarında, fetih süreci ve kuruluş dönemi ile ilgili yeni buluntulara ve bu buluntuların anlamlandırılmasıyla yeni bilgilere ulaşılabilir. Aktimur ve Balabancık kalelerinin, Bursa Kalesi’ne uzaklıkları eldeki teknolojik verilerin ışığında incelendiğinde, Balabancık Kalesi’nin kuş uçuşu uzaklığı 1700 metre civarında olduğu görülmektedir. Aktimur Kalesi kalıntıları olarak düşünülen yer ile Bursa Kalesi’nin kuş uçuşu uzaklığı ise yaklaşık olarak 1600 metre olarak tespit edilmiştir. Bu uzaklıkların birbirine yakın olması, kale yerlerinin tesadüfen değil bir plan dâhilinde seçildiğini göstermektedir. 3.12. Bursa Kalesi Bugünün Bursa’sına bakıldığında, ovaya yayılmış halde olduğu görülmektedir. Kalabalık nüfusu ve kentleşme oranıyla hızla büyümektedir. Yeşil Bursa deyişinin, artık sadece eski fotoğraflarda kaldığı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. İlk dönemlerden bu zamana Bursa, nasıl bir değişim ve gelişim yaşadı? Bu sorunun cevabı şehir araştırmaları açısından en temel noktayı oluşturmaktadır. Bursa şehrini, Bithynia zamanından bu yana kesintisiz yerleşim görmüş, dönem dönem öne çıkmış olmasına rağmen, genelde çevresindeki büyük şehirlerin gölgesinde kalmış bir şehir olarak tanımlamanın daha doğru olacağı düşünülebilir. Bu görüşü destekler nitelikteki bir başka veri ise Prusia şehrinin, Roma Devleti kontrolüne girdiğinde, İzmit dairesine 219 bağlanmasıdır . Roma döneminde sınır şehri özelliğini kaybetmiş olmasından dolayı, uzunca bir süre tarihi kayıtlarda da geçmemiştir. Bizans döneminde, tekrardan önemini 218 Ayverdi, İstanbul Mimari Çağının Menşe’i Osmanlı Mimarisinin İlk Devri 630-805 (1230-1402), s. 8. 219 Charles Texier, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi, Arkeolojisi, Cilt: 1, Çeviren: Ali Suat, Ankara: Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı, 2002, s. 194. 50 kazanmaya başlayan Bursa şehrinin, Osmanlı döneminde en parlak zamanlarını yaşadığı söylenebilir. 1326’dan önce, kale içindeki yerleşimden ibaret bir şehir olan Bursa, fetih sonrasında Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuş ve sur dışına doğru bu dönemde gelişim göstermiştir. Çevre bölgelerden birçok insanın Bursa’ya aktarıldığı bu dönemde, şehir 220 tekrardan canlandırılmıştır . Edirne’nin fethine kadar başkentliğini devam ettiren Bursa, yapılan büyük imar faaliyetleriyle birlikte, tipik bir Osmanlı şehri görünümü almıştır. Bursa Kalesi’nin temelleri, Bithynia Kralı Prusias tarafından atılmıştır. Şehrin kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, M.Ö. 186 yılında inşaat çalışmalarının devam ettiği tahmin edilmektedir. Bithynia Kralı Prusias’a, Bursa Kalesinin yapımında, dönemin önemli ismi Kartaca Kralı Hannibal’ın da yardım ettiği söylenir. Hatta rivayetlerde, kalenin planlarını birlikte yaptıklarından bahsedilir ancak tarihlere baktığımızda, Hannibal’in, Bursa’ya kale inşaatının başlamasından çok sonraları geldiği 221 anlaşılmaktadır . Böylece bu konu ile ilgili yapılacak en makul yorum, Hannibal’in, Bursa’ya geldikten sonraki aşamada kale inşaatına katkıda bulunduğu yönünde olmalıdır. İnşaatı uzun süre devam eden kalenin, planlarının da Hannibal tarafından değiştirildiği birçok tarihi kaynakta geçmektedir. Yapımı uzun süre devam eden kalede, döneminin yaygın özelliklerinden olan yer altı tünelleri dikkat çekmektedir. Nikaea (İznik) ve Hannibal’in yaşadığı Nikomedia (İzmit) şehrinde de, bu tip yer altı mağara ve tünellerinin olduğu bilinmektedir. Bu durum da Hannibal’in, Bursa Kalesi’nin 222 planlarına katkıda bulunduğu yönündeki tespiti doğrular niteliktedir . Bursa şehri ismini, kurucusu olan Kral Prusias’tan almıştır. Kral, kurduğu bu kente, Prusa ad Maare “Deniz Üzerindeki Bursa” demiştir. Antik dönemde şehrin "Prusa ad Olympum" Olimpos Prusası olarak adlandırmasının sebebi, Kral Prusias’ın yaptırdığı 223 diğer Prusia şehirlerinden ayırt etmek içindir . Antik dönemde bu şekilde adlandırılan şehir, zamanla bugünkü kullanımı olan Bursa şeklini almıştır. 220 Halil İnalcık, “Bursa”, DİA, Cilt: 6, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 446. 221 Doğan Yavaş, “Bursa Kalesi”, Savunma Hatlarından Yaşam Alanlarına Kaleler, Editör: Doğan Yavaş, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2010, s. 110. 222 Selahattin O. Tansel, “Bursa (Kentinin Kuruluşu)”, Bursa Ansiklopedisi, Cilt: 1, İstanbul: BURDEF Yayınları, 2002, s. 288. 223 İnalcık, “Bursa”, s. 446. 51 Kalenin yer seçimine bakıldığında, kurulduğu dönemin genel özelliği olan, gelebilecek saldırılara karşı doğal korunma alanı oluşturabilecek bir yer seçildiğini görülmektedir. Bu yer seçiminin hem siyasi hem askeri yönden stratejik olduğunu, yol güzergâhlarına bakıldığında daha net anlaşılmaktadır. Tüm bu değişkenler göze alınarak kalenin yerleştiği yer incelendiğinde, sırtını Olympos’a dayamış ve ovaya bakan kısımda, otuz kırk metrelik uçurumlarla üç tarafı çevrilmiş bir düzlüğe kurulduğu görülmektedir. Kalenin, Olympos’a bakan güney kısmında, şehrin savunmasını güçlendirmek adına, çift sur sistemi uygulandığı göze 224 çarpmaktadır . Bursa Kalesi, üç tarafı uçurumlarla doğal şekilde korunan büyük bir platonun üzerine kurulmuştur. Kalenin sadece Pınarbaşı tarafı düzlük bir alana açılır. Bu düzlük bölgede kalan kısmı ise çift sur sistemiyle koruma altına alınmıştır. Kalenin 225 toplam sur uzunluğu 3.400 metre civarındadır . Bu uzunluğu dikkate alındığında Bursa şehrinin, diğer şehirlerden daha küçük olduğu anlaşılmaktadır. Örnek olarak, Bursa çevresindeki İznik şehrinin sur uzunluğu yaklaşık olarak 5500 metreyi bulmaktadır. Yine de Prusia (Bursa) şehrinin, Bithynia bölgesinin önemli şehirlerinden biri olduğu bilinmektedir. Şehir, Bithynia döneminden sonra M.Ö. 74’te Roma 226 hâkimiyetine girmiştir . Roma şehir planlarının çok çarpıcı bir özelliğinin Bursa şehri özelinde uygulanıp uygulanmadığı konusu, son derece dikkat çekicidir. Izgara planlı şehirler, Mısır, Sümer, Çin gibi medeniyetlerde görülmektedir. Şehirlerin, dama tahtası gibi karelere bölünerek oluşturulduğu bu model, Roma’da da kullanılmıştır. Burada esas dikkati çeken durum, şehir planlarının insan vücuduna göre planlanmış olmasıdır. Romalılar, kurdukları şehirlerin veya ele geçirdikleri sırada harap olan şehirleri yeniden planladıklarında, ilk önce umbilicus dedikleri, şehrin merkez noktasını belirlemişlerdir. Bu merkez nokta, insan vücudundaki orta nokta olan göbek bağı ile ilişkilendirilmiştir. Bu noktanın 224 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 111. 225 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 111. 226 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 110. 52 belirlenmesinin hem gökyüzüyle hem de yer altıyla ilgili olduğuna inanılmaktaydı. Şehrin göbek bağını tespit etmek için gökyüzünden de faydalanmışlardır. Bütün hesaplamaları bu göbek bağı noktasına göre planlamışlardır. Bu anlayışın altında, dini temellerin de var olduğu bilinmekteydi. Yer altında olanlara hürmet gereği bu merkez noktaya, mundus adı verilen bir çukur açmışlardır. Umbilicus, çok önemli bir yerdi ve 227 tüm çevre sokaklar buraya göre planlanmaktaydı . Böyle bir planlamanın, Bursa şehrinde uygulanıp uygulanmadığı şu an için net değildir. Bunun için Roma kaynaklarının ışığında, Bursa’nın o dönem ki kale içi yerleşiminde bu tip bir yapılanmanın olup olmadığı araştırılmalıdır. Kalenin genel özellikleri incelendiğinde, sur uzunluğunun yaklaşık 3400 metre ve bu surlarda 14 adet burç ile 5 tane kapının olduğunu görülmektedir. Ayrıca, tekfurun içinde yaşadığı bir iç kalenin de varlığı dikkat çekmektedir. Bu iç kale, Osmanlı Döneminde Bey Sarayı olarak kullanılmıştır. Kalenin çevresini saran surlara daha detaylı bakıldığında, kurulduğu dönemden bu yana her dönemde üzerine eklemeler yapıldığını, yıkılan yerlerin dönemlerin kendi üsluplarına göre onarılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu değişimler ve tamiratlar çevredeki uygun malzemeler ile yapılmıştır. Bu tamiratlar, kalenin geçirdiği evreleri ve içinde bulunduğu devletlerin izini göstermesi bakımından 228 son derece önemlidir . Bursa Kalesi’nin beş tane kapısı bulunmaktadır. Bu kapıların, Bithynia dönemi ya da Roma döneminde nasıl isimlendirildiğine dair elimizde bir belge bulunmamaktadır. Kapıların isimlerini, Osmanlı kaynaklarında yazan şekliyle bilinmektedir. Kapıların, 19. yüzyıla kadar bevvap denilen kapı görevlileri olduğunu ve bu görevlilerin aldıkları maaşları içeren maaş kayıt defterleri, arşiv kayıtlarından öğrenilmektedir. Kapıların birbirlerine olan uzaklıklarına ve kale içindeki konumları da tespit edilebilir durumdadır. Saltanat Kapının 1210 metre batısında Kaplıca Kapısı bulunmaktadır. Kaplıca Kapıdan 390 metre uzaklıkta şehrin bir diğer kapısı olan Zindan Kapı yer alır. Zindan Kapıdan 355 metre uzaklıkta, Orhan Gazi’nin Bursa’yı fethettikten sonra şehre 227 Richard Sennett, Ten ve Taş Batı Uygarlığında Beden Ve Şehir, İstanbul: Metis Yayınları, 2008, s. 93. 228 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 111. 53 girdiği kapı olan Fetih Kapısı bulunmaktadır. Bursa Kalesi’nin bir diğer kapısı, Fetih Kapısı’ndan 440 metre uzaklıkta olan Yer Kapıdır. Bugün bu kapılardan ayakta kalanları restore edilmiştir ve Bursa’nın, geçmişten bugüne yolculuğuna açılan eserler 229 olarak varlıklarını devam ettirmektedirler . Saltanat Kapı, şehrin kuzeydoğusundadır ve tekfur sarayına en yakın kapıdır. Bu yakınlıktan dolayı tekfurların şehre giriş ve çıkışları bu kapıdan olmaktaydı ve bu durum kapının Tekfur Kapısı olarak da adlandırılmasına yol açmıştır. Şehrin, Baharat ve İpek Yollarına da açılan kapısı olan Saltanat Kapıda, tören alaylarının yapıldığı bilinmektedir. Saltanat Kapı surlarla ve tek kuleli bir savunma sistemiyle 230 korunmaktadır. Kapının genişliği 3.30 metre iken iç yüksekliği 4.50 metredir . Yer Kapı da Zindan Kapı gibi iç sur sisteminde bulunan bir kapıdır. Dış surda Taht-ı Kaleye açılan kısmında bir kapı daha vardır. Başlarda bu iki kapıya da yer kapı denmiş ancak sonraları dış surda bulunan kapıya Taht-ı Kala Kapısı denmiştir. Yer Kapı, iç surda şehre direkt açılan bir kapıdır ve günümüzde de Taht-ı Kale Kapısı ile birlikte restore edilmiş şekilde durmaktadır. Şehrin ana giriş kapılarından olan bu Taht-ı Kale, burçlarla korunmasının yanında diğer kapılardan biraz faklı olarak, kapı açıklığı kısmında taş yerine ahşap destekleyiciler bulunmaktadır. Taht-ı Kale Kapısı, çift sur boşluğuna açılır ve Yer Kapıdan geçerek şehre giriş sağlanır. O yüzden bu iki kapı bir bütün olarak algılanmıştır. Yer Kapının genişliği 3.60 metre iken yüksekliği 4.50 metre 231 olarak belirlenmiştir . Kaplıca Kapı, şehrin batı tarafına açılan tek kapı olma özelliğiyle dikkat çekmektedir. Günümüzde ayakta kalamayan kapının yerinin tespiti için çizilen gravürler takip edilmiştir. Bu çizimlerden ve surdaki açıklıktan bulunduğu yer tahmin edilmektedir. 232 Kapı, kaplıcalara doğru açıldığı için Kaplıca Kapı adıyla anılmaktadır . Kapı 229 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 112. 230 İbrahim Yılmaz, “Bursa Sur Kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı Rekonstrüksiyonu”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 26, 2014, s. 96. 231 Yılmaz, “Bursa Sur Kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı Rekonstrüksiyonu”, s. 97. 232 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 112. 54 çevresinde ana kapı olmasına rağmen burç bulunmamaktadır. Bu kapının korumasını, 233 suru L planlı şekilde yaparak sağlamışlardır . Zindan Kapı, ana kapılardan biri olmamakla beraber yanında bulunan tünelin, Osmanlı döneminde zindan olarak kullanılmasından dolayı dikkat çekmektedir. Adını bu zindandan almış olan kapı, daha çok Uludağ tarafına açılan ve köylülerin kullandığı 234 ufak bir kapıdır . Zindan Kapı’da gerçekleştirilen restorasyon işlemlerinin ardından, kapının olduğu alan günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Su Kapısı, Bursa Kalesi’nin güneyine açılan düzlük alanda bulunmaktadır. Pınarbaşı suyunu kontrol altına almak ve şehrin su ihtiyacına yönelik gereksinimleri karşılamak adına bu bölgeye kurulan kapı, düzlüğe açılmasından dolayı çift sur sistemiyle korunmaktadır. Orhan Gazi’nin, şehri teslim almak için bu kapıdan girdiği rivayet edilmektedir ve bu durumdan dolayı Su Kapısı, Fetih Kapısı olarak da anılmaktadır. 235 Fetih Kapısının genişliği 1,15 metredir ve diğer kapılardan daha dardır . Fetih Kapısından şehre girildiğinde, sivil mimarilerin bulunduğu ve halkın yaşam alanı olan şehristan bölümü ile karşılaşılır. Şehrin içinde akıp giden hayatın izleri olan bu yapılar, bugünlere çok ulaşamasa da, şu anda da şehrin kale içi denilen yerinde yaşam kesintisiz şekilde devam etmektedir. Şehrin yönetim merkezi ise bu sivil mimarilerden farklı olarak, bir iç kale formunda planlanmıştır. Şehrin en sarp kısmında, savunması kolay olacak şekilde, kuzey taraftaki uçurumun sınırına inşa edilmiştir. Tekfurlar, bu iç kalede yaşamışlar ve buradan şehri yönetmişlerdir. Fiziksel özelliklerine dair bilgiler 236 1862’de çizilmiş olan, Suphi Bey’in Bursa haritasında bulunmaktadır . Sarayın çevresi, 17 burcu içinde barındıran surlarla çevrilidir. Oldukça korunaklı olan bu iç kale 233 Yılmaz, “Bursa Sur Kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı Rekonstrüksiyonu”, s. 96. 234 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 112. 235 Yılmaz, “Bursa Sur Kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı Rekonstrüksiyonu”, s. 99. 236 O. Metin İlkışık, Muhammet Yazar, Sait Başaran, “Bursa Hisar Bölgesi’nde Yeraltı Radarı ile Arkeo- Jeofizik İncelemeler”, Restorasyon ve Konservasyon Çalışmaları Dergisi, Sayı 7, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2011, s. 16. 55 formundaki bölümün içinde, 150x110 metre boyutlarında dikdörtgen bir yapı bulunmaktadır. Ayrıca bir havuz ile bahçe kısmı bulunan yönetim merkezine, Osmanlı 237 Döneminde de eklemeler yapılmıştır . 1. Murad, bu iç kaleye bir saray inşa ettirmiştir ve bu yeni inşa edilen saraya, Bey 238 Sarayı denmiştir. Bey Sarayı, böylelikle 1. Murad’ın bir eseri olarak bilinmektedir . Ayrıca karşısına Şehadet Camiini yaptırarak, Türk İslam şehirciliğinin bir örneğini oluşturmuştur. Sarayın yeri, bu camiinin varlığıyla daha net olarak anlaşılmıştır. Timur ile 1402’de yapılan Ankara Savaşı’nın ardından saray, Timur’un oğlu tarafından talan edilmi, değerli madenler ile bezeli kapısı, Timur’un otağına götürülmüştür. Bu kapı, şu 239 anda Sen Petersbutg Ermitaj Müzesi’ndedir . Bu istila ve yağma, Osmanlı Kuruluş Döneminin belgeler açısından eksik kalmasının nedenleri arasındadır. Bursa başkentliği boyunca yönetim merkezi olarak kullanılmış olan Bey Sarayı, maalesef günümüze ulaşamamıştır. Günümüzde, askeri bir bölge içerisinde kalan sarayın, arkeolojik kazılarla tekrardan gün yüzüne çıkartılması ve gerekli rekonstrüksiyon çalışmalarıyla ayağa kaldırması hem kültürel mirasımız hem de tarihsel bilincimiz açısından son derece önemlidir. Çalışmamızın temel esaslarından olan Osmanlı Arkeolojisinin, bir kez daha ne kadar elzem ve Kuruluş Dönemini aydınlatmada ne kadar önemli olduğunu bu tip kalıntılar ortaya koymaktadır. Kuruluş Dönemi ile ilgili birçok öğenin bu açıdan incelenmesi ve araştırılması artık kaçınılmaz bir metodoloji olarak karşımızda durmaktadır. Bursa Kalesi, kurulduğu ilk zamandan beri sürekli olarak bir yerleşim görmüş ve her dönem kendi içinde farklı mimari gelişimler göstermiştir. Bithynia, Roma, Bizans ve Osmanlı Devletlerinin her birinden kalıntılar ve eserler biriktiren şehir nice keşfedilmeyi bekleyen eserlere ev sahipliği yapmaktadır. İçinde bulundurduğu sivil 237 Hakan Yılmaz, “Yeni Kaynaklara Göre Bursa Beg Sarayı’nın Yapılış Tarihi ve Orhan Gazi Döneminde İnşa Edilen İlk Bölümleri”, Taç Mimarlık Arkeoloji Kültür Sanat Dergisi, Sayı 7, İstanbul: Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı Yayınları, 2016, s. 60. 238 Sezai Sevim, “Osmanlı’nın Kuruluş Devri Saray Anlayışı ve Bursa Sarayı”, Bursa’da Zaman, Sayı 10, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2014, s. 22. 239 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 113. 56 mimari örneklerinin tespiti, dönemleri sosyolojik olarak da anlamlandırmamıza yardımcı olacaktır. Sadece dini yapılar ve siyasi otoritelere ait saray gibi mekânların yanı sıra, halkın yaşam alanları da detaylı şekilde incelenmelidir. Böylelikle, bir bütün halinde dönemlerin anlaşılmasına olanak sağlanacaktır. Orhan Gazi, şehri fethettikten sonra kale içinden ibaret olan yerleşimin dışarı doğru yayılım gösterdiği bilinmektedir. Yapıların güzelliği, işlevselliği ve Bursa’nın muazzam bir şehir olduğunu, İbni Batuta’nın Seyahatnamesinden anlaşılmaktadır. Çarşıları, geniş caddeleri ve sıcak su kaynaklarının yanına, hem erkekler hem kadınlar için kurulan iki ayrı hamamın varlığını 240 anlatan İbni Batuta, Bursa şehrini “muazzam” olarak tanımlamıştır . Bu tanımlamanın ardından Bursa şehrinin, Osmanlı Kuruluş Döneminin aydınlatılması açısından ne kadar önemli olduğu, göz ardı edilemez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Onun içindir ki Bursa’da yapılacak her kazı faaliyeti ve yürütülecek çalışmalar, bazı yazarların kara delik olarak nitelendirdiği Osmanlı Kuruluş Döneminin aydınlatılmasına katkı sağlayacağı fikri önem kazanmaktadır. Bu yüzden, hiç bir detayı atlamadan bütüncül bir yaklaşımla, Bursa ve çevresinin dikkatlice araştırılarak, yeni çıkan buluntular üzerinden yayınların yapılması gerekmektedir. Osmanlı kaynakları incelendiğinde, Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Bursa ile ilgili olarak şunlar anlatmıştır. Uzun süren kuşatmanın ardından Orhan Gazi, Bursa Tekfuru Baras’a elçi göndererek, kalenin kendisine teslim edilmesini ister. Bunun üzerine tekfur Baras, hayatlarına dokunulmamasını isteyerek kaleyi teslim edeceğini bildirir. Orhan Gazi bu teklifi kabul eder ve otuz filori 241 karşılığında, sulh yoluyla Bursa kalesi teslim alınır . Bir başka kaynak olan Şükrullah’ın kaleme aldığı Behcetüttevârîh adlı eserde Bursa ile ilgili şu ifadeler yer almaktadır: “Şu Bursa’nın her şeyi, suyu, taşı, toprağı 240 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, s. 428. 241 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 110. 57 242 Mis gibi bir sücüdür ve bulunmaz bir cevher. İyilerin durağı; bilgi, altın kaynağı; 243 Yalnızlar sığınağı; Tanrının baktığı yer! ” Neşri’nin Cihânnümâ adlı eseri incelediğinde Bursa şehri teslim alındıktan sonra anlatılanlar önemli gözükmektedir. “Orhan Gazi ol vezir sordu ki, bu ka’ayı vermeğe sebeb ne oldu, neden bunaldınız? Saroz eyitdi: Bir nice sebeb vardır. Evvel bu ki gördük ki, sizin devletiniz yevmen fe-yevmen mütezayid; bizim şom bahtımız mün’akis ve mütenakız. İkinci bu ki, baban, üzerimize iki havale yapıp gitdi. Etrafdağı ile elden çıkdı. Şehrin devleti illedir. Vilayetimiz size münkad olup bize ita’at etmez oldular. Üçüncü bu ki, size ita’at eden rahatlıkda, biz dahi rahatlığa heves etdik. Dördüncü bu ki, tekvurumuz mal cem etdi. Amma vaktinde kal’aya yarak görüp mala kıymadı. Şol vakit ki, zaruri olup mal kıydı. Alacak yarak bulunmadı. Beşinci bu ki, hisar bize 244 mahbes oldu açlıkdan bunaldık .” Gerçekten bu kayıt, kale muhasara stratejisinin ne kadar kuvvetli bir silah olduğunu göstermektedir. Ayrıca muhasara altında bu durumu yaşamış biri tarafından anlatılmış olması, ayrıca dikkate değer bir noktadır. 245 Anonim Osmanlı Kroniğinde, Bursa tekfurunun isminin “Bersak ” şeklinde geçtiği ve Orhan Gazi’nin, sulh ile kaleyi fethettiği anlatılmaktadır. El Ömerî, Anadolu’ya geldiğinde, Bursa şehrine de uğramış ve kitabında Bursa ile ilgili olarak, Orhan Gazi’nin sahibi olduğu memleketin başkentinin, Bursa olduğunu 246 anlatır . Bursa ile ilgili 1530 tarihli 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri bakıldığında, Hüdavendigar Livasına bağlı bir nahiye olarak kayıt altına alındığı 242 sücü: şarap, bade, mey, içecek. 243 Şükrullah, Behcetüttevârîh, s. 47. 244 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 58. 245 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 15. 246 Şihabeddin b. Fazlullah El Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım…, s. 163. 58 247 anlaşılmaktadır . Bursa sınırları içinde, 1 şehri muazzam, 1 kasaba, 147 mahallat, 60 248 kura, 669 dekakin, 11 Han-ı Büzürk ve 5 imaret, kayıt altına alınmıştır . Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri’nde, Bursa’ya kayıtlı Amayir 8 bab, medaris 22 bab, cevami 18 bab, mesacid 130 bab, zevaya 10 bab, han-ı büzürk 10 bab, 147 mahallat 249 bulunmaktadır . 3.13. Kite Kalesi Kite Kalesi, Osmanlı kroniklerindeki yerini, Dimbos savaşı ile almıştır. Bursa’nın batı kısmında yer alan kalenin bulunduğu alanda, kaleye ait olduğu düşünülen kalıntılar mevcuttur. Kalıntıların olduğu alan sit alanı ilan edilmiş ve korumaya alınmıştır. İlerde yapılacak olan kazı çalışmasıyla kalenin detayları gün yüzüne çıkacaktır. Kite ile ilgili tarihsel bilgiler, Dimbos Savaşı öncesi, Osman Gazi’ye karşı bölge tekfurlarının yaptığı 250 ittifakta, Kite tekfurunun da yer aldığı yönündedir . İttifak, 1303 yılında Osman Gazi ile savaşa girmiş ve kaybetmiştir. Osman Gazi, Kite tekfurunun peşinden gitmiş ve onu Uluabat’a kadar takip etmiştir. Uluabat Kalesi’ne sığınan Kite tekfurunu teslim alan Osman Gazi, tekfuru kite kalesinin önünde idam etmiş ve Kite Kalesi’ni Osmanlı mülkü 251 yapmıştır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Kite ile ilgili verdiği bilgilerle Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde yer alan bilgiler örtüşmektedir. Neşri de Kite tekfurunun, Osman Gazi tarafından takip edilip, teslim alındıktan sonra 252 katledildiğini ve Kite Kalesi’nin, Osmanlı mülkü olduğunu söylemektedir . 247 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1. 248 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 15. 249 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 1. 250 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 41. 251 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 105. 252 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 51. 59 Kite, 1530 yılına ait 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defterinde, 253 Hüdavendigar Livasına bağlı bir nahiye olarak kayıt altında gözükmektedir . Kite nahiyesi sınırları içinde, 1 kasaba, 13 mahalle, 691 karye (köy) ve 5 çiftlik kayıt altına 254 alınmıştır . Kite kalesi ile ilgili bilgiler için kazı yapılması, son derce gerekli bir konu olarak önümüzde durmaktadır. Sit alanı olarak tescillenmiş olması, oradaki kalıntıların daha az zarar görmesini sağlayacaktır. Ancak en kısa sürede, kazı çalışmaları kapsamına girmesi gerekmektedir. 3.14. Adranos Orhaneli Kalesi Adranos Kalesi seferi, Orhan gazinin, babasının sağlığında çıkmış olduğu son sefer 255 olarak kayıtlara geçmiştir . Köse Mihal ve Turgut Alp’i de yanına alan Orhan Gazi, Uludağ yöresinde bulunan ve Bursa şehrinin anahtarı olarak görülen Adranos Kalesi’ni 256 fethetmiş, ardından Bursa kuşatmasına geri dönmüştür . Adranos, günümüz ifadesiyle Orhaneli, 1530 tarihli tahrir kayıtlarında, mufassal 257 defterler bölümünde, Hüdavendigar Livasına bağlı bir nahiye olarak gözükmektedir . Adranos nahiyesi sınırları içinde 1 kasaba, 102 karye, 12 mezra ve 1 nehr kayıt altına 258 alınmıştır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Adranos ile ilgili, “Oğul! Evvel sen Adranoza var kim ol kafirün atası Dinboz gazasında benüm Bay 253 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1. 254 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 22. 255 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 52. 256 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 117. 257 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1. 258 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 26. 60 259 Hocamun düşmesine ol sebeb oldı ” cümleleri geçmektedir. Bu cümlelerden sonra Orhan Gazi’nin doğru Adranos Kalesi’ni almaya gittiğini bildiren Âşıkpaşaoğlu, Adranos Tekfuru’nun, kaleden kaçıp, izini kaybettirmeye çalıştığını ancak tekfurun peşine düşüldüğünü ve tekfurun yakalanmamak için kaçarken, uçurumdan düşerek yaşamını yitirdiğini, sonrasında da Osmanlıların, Adranos Kalesi’ni bozduklarını ve 260 halkına dokunmadıklarını anlatmaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde; Orhan Gazi’nin, Adranos Kalesi’ne doğru çıktıklarını, bunu öğrenen tekfurun kaçtığını, bunun üzerine Orhan Gazi’nin, tekfurun peşine düştüğü ve tekfurun kaçarken kayalardan yuvarlanarak düşüp, hayatını kaybettiği şeklinde bir anlatı görülmektir. Sonrasında “Anda gelip Atranoz’un kal’asını bozup, 261 halkına aman verip, yerli yerinde mukarrer kıldılar. ” ifadesi ile kalenin ele geçirildiği anlatılmaktadır. İki kayıtta da kaleyi bozdular ifadesi görülmektedir. Anlaşılan o ki Bursa fethi öncesinde, Adranos Kalesi tehdit olmaktan çıkarılmıştır. 3.15. Karaçepüş Kalesi Orhan Gazi, İznik Kalesi’nin fethi amacıyla, kalenin çevresini kontrol altına almak ve İznik’e dışardan gelecek yardımların önünü kesmek adına, İznik civarındaki kaleleri birer birer almaktaydı. Karaçepüş Kalesi de, bu hedef doğrultusunda alınmış bir kale olarak, tarihi kayıtlarda yerini almıştır. Öyle ki Orhan Gazi, Karaçepüş Kalesi’ni 262 Fethettiği sırada “benim amacım İznik Kalesi’dir” demiştir . Âşıkpaşaoğlu ve Neşri gibi kronik yazarları, Karaçepüş kuşatmasını detaylıca anlatmışlardır. Bu anlatılara bakıldığında fethin detayları daha anlaşılır olmaktadır. Karaçepüş Kalesi, 1305 yılında Osmanlı mülkü olmuştur. Kalenin ele geçirilme taktiğine bakılacak olursa, Orhan Gazi, ordusunu üç kısma ayırmış, ilk kısım kale önüne yerleşmiş, ikinci kısım kalenin arkasında yer tutmuş ve son kısımdaki askerler de kale yakınındaki nehir kenarına konuşlanmışlardır. Orhan Gazi’nin de içinde bulunduğu ilk grup, kaleye saldırıp geri 259 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 110. 260 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 110. 261 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 56. 262 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 44. 61 çekilmiş ve kaledeki Bizans kuvvetlerini üzerine çekmeyi başarmıştır. Bu sayede Bizans kuvvetleri kaleden çıkarak, meydana çekilmişlerdir. Ardından diğer kısımlardaki Osmanlı kuvvetlerinin saldırıya geçmesiyle, Bizans askerleri bozguna uğratılarak, 263 Karaçepüş Kalesi fethedilmiştir . İşte burada, her daim işe yarayan bir Türk taktiği 264 olan sahte ricat devreye girmiş ve bir kale bu taktik sayesinde ele geçirilmiştir . Burada, kale kuşatmaları ve ele geçirme stratejileri olarak, farklı bir taktik ile karşılaşmaktayız. İznik çevresindeki bir kale daha böylelikle ele geçirilmiş oldu. Karaçepüş Kalesi’nin teknik detayları ile ilgili günümüze ulaşmış bir kayıt, maalesef bulunmamaktadır. 3.16. Karatigin Kalesi Karatigin Kalesi, İznik çevresinde bulunan bir Bizans hâkimiyeti altındaki kalelerden biri olarak durmaktadır. Osmanlılar, İznik’i kuşatma altına almak için, çevredeki kaleleri alma üzerine bir strateji oluşturmuş ve bu stratejinin bir parçası olarak, Karatigin Kalesi’ni hâkimiyet altına almaya çalışmıştır. Osmanlılar, hedefledikleri fetih öncesi farklı stratejiler uygulamışlardır. Bunlardan birini de zamana yayılmış uzun 265 kuşatmalar oluşturmaktaydı . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Karatigin ile ilgili, Orhan Gazi’nin kaleye elçi gönderdiğini ve tekfurun, kaleyi kendisine teslim etmesini istediği anlatılmaktadır. Ancak tekfur, kaleyi teslim etmez ve bunun üzerine Orhan Gazi, kaleyi yağma ettirmiştir. Orhan Gazi’nin yağması; “Dedi Orhan ki yağmadur bu kal’a Çü kal’a kal ola fırsat bizimdür Hemandem yıkdılar kal’a kapusın 266 Cemi’i malını gaziler aldı” ifadeleriyle anlatılmaktadır. 263 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 109. Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 54. 264 Veysel Göger, 16. Yüzyıl Osmanlı Kale Kuşatmaları (Strateji, Taktik, Kuşatma Aşamaları ve Teknolojisi), Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: b.y., 2014, s. 5. 265 Halil İnalcık, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Söğüt’ten İstanbul’a Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, Derleyenler: Oktay Özel- Mehmet Öz, Ankara: İmge Yayınları, 2019, s. 444. 266 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 109. 62 Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Orhan Gazi’nin, Karatigin Kalesi üzerine gittiği, tekfura elçi gönderip, kaleyi teslim etmesini istediği belirtilmektedir. Çünkü Orhan Gazi’nin, esas hedefi olan İznik için vakit kaybetmek istemediği ve Tekfur’un, kaleyi teslim etme teklifini kabul etmeyerek, Orhan Gazi’yi, kaleye saldırma mecburiyetinde bırakması üzerine, Orhan Gazi’nin, kaleyi yağma ettirmesi ve tekfurunu da öldürmesi anlatılmaktadır. Karatigin Kalesi’nin, Osmanlıların mülkü olunca, başına da Samsa 267 Çavuş’un bırakıldığı şeklinde bir anlatı bulunmaktadır . 3.17. Absu Kalesi Absu Kalesi’nin konumu, Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserine göre, Karaçepüş Kalesi’nin aşağı yanıdır. Kalenin ismi, “Ap Suyı” olarak geçmektedir. Kalenin ahd ile alındığını ve kalenin, Akça Koca’nın hâkimiyetine 268 verildiği anlatılmaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde Absu Kalesi’nin “ahdü amanile” alındığını yazmakta ve Osmanlı mülkü olduktan sonra, kalenin Akça Koca’ya bırakıldığı ifade 269 edilmektedir . 3.18. Karahisar Kalesi 270 Karahisar Kalesi, İznik ile İzmit yolu üzerinde bulunmaktadır . İznik için en önemli karakol konumunda olan Karahisar (Trikokiya) Kalesi, 1308 yılında Osmanlı mülkü olmuştur. Karahisar ile ilgili Pachymeres, Osman Gazi’nin bölgede bulunan Türkler ile birlikte kaleyi kuşattığını, ardından da kaleyi ele geçirdiğini anlatmaktadır. Ayrıca Karahisar’ın ele geçirilmesi, Türklere yeni ataklar için büyük bir güven verdiğini 271 söylemektedir . 267 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 55. 268 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 109. 269 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 55. 270 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 41. 271 Pachymeres, Bizanslı Gözüyle Türkler, s. 114. 63 3.19. Geyve Kalesi Geyve Kalesi, Osman Gazi’nin, Sakarya seferi sırasında aldığı kalelerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Kale tekfuru kaleyi boşaltmış ve kaçmıştır. Böylelikle Geyve Kalesi 272 de Osmanlı mülkü olmuştur . Geyve Kalesi’nin Osmanlı himayesine geçtiği tarih 273 olarak 1313 yılı gösterilmektedir . 3.20. Mekece Kalesi Mekece Kalesi, konumuna bakıldığında, Sakarya’nın 45 km. güneybatısında bulunan Pamukova ilçesi sınırları içinde olduğu görülmektedir. İznik’e giden vadinin kontrolü 274 için kalenin, vadinin girişindeki dağ eteğine yapıldığı düşünülmektedir . Kalenin içinde bulunduğu alan, şu anda tarım arazisi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca kalenin 275 ortasından yol geçtiği için, kale ile ilgili sınırlı bilgilere ulaşabilmektedir . Bizans 276 döneminde yapılmış olduğu tahmin edilen kalenin, bir duvarı şu anda ayaktadır . Mekece Kalesi ile ilgili Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, kalenin eman ile teslim alındığını, tekfurun Osman Gazi’ye itaat ettiğini, hatta Mekece Tekfuru’nun, Osman Gazi’nin yanında, Ak Hisar’a gelip, Osman Gazi’ye 277 destek olduğu anlatılmaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı esrinde “Andan Mekece’ye vardı. Anun dahi tekvuru ita’at 278 edip Akhisar’a bile geldi. ” şeklindeki anlatım da kalenin savaşılmadan alındığını göstermektedir. 272 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 107. 273 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 111. 274 Fahri Yıldırım, Sakarya Kaleleri, Adapazarı: Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2004, s. 43. 275 Oğuz Tanındı-Özgen Kurt, Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu 2008 Marmara Bölgesi Bizans Dönemi, İstanbul: TAY, 2009, s. 29. 276 Fahri Yıldırım, Sakarya Kaleleri, s. 44. 277 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 107. 278 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 53. 64 3.21. Leblebici (Löblüce) Kalesi Sakarya seferi sırasında, Osman Gazi’nin ilk ele geçirmesi gereken kale, Leblebüci Hisarı olarak gözükmekteydi. Osman Gazi’ye karşı bir direnç göstermeyen kale tekfuru, hayatını kurmuş ve kalesinde Osmanlı hâkimiyeti altına girerek görevine devam 279 etmiştir . Daha sonralardan Samsa çavuş komutasına verilmiş olan kale, İznik fethine giden yolda önemli bir adım olarak gözükmektedir. Kalenin yeriyle ilgili günümüzde yüzey araştırmaları yapılmaktadır. Çalışmalar sonucunda, kalenin tam olarak nerede olduğunun saptanması beklenmektedir. 3.22. Ak Hisar (Metabole) Kalesi Ak Hisar Kalesi, yapılan incelemeler ve kaynaklarda geçen tabirler incelendiğinde, Metabole Kalesi olma ihtimali üzerinde durulmaktadır. Metabole Kalesi, yine Sakarya 280 ili Pamukova ilçesi sınırlarında bulunan bir kaledir . Kalenin, Bizans döneminde inşa edilmiş olması yönünde araştırmacılar ittifak etmişlerdir. Kale, yapılan kaçak kazılar ve oluşan doğal nedenlerden dolayı hayli zarar görmüş ve günümüze kalenin harabe 281 şeklinde kalıntıları ulaşmıştır . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Ak Hisar ile ilgili, tekfurunun diğer tekfurlar gibi itaat etmediğini, asker toplayıp kalesini savunmaya çalıştığını, yoğun çatışma sonucunda tekfurun kaybettiğini ve gazilerin kaleyi teslim 282 aldıkları aktarılmaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserindeki kayıtta, benzer bir anlatım söz konusudur. Tekfurun itaat etmediğini ve topladığı askerlerle kalesini müdafaa etiğini, buna rağmen 279 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 107. 280 Fahri Yıldırım, Sakarya Kaleleri, s. 48. 281 Oğuz Tanındı-Özgen Kurt, Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu 2008 Marmara Bölgesi Bizans Dönemi, s. 30. 282 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 107. 65 tekfurun savaşı kaybedip kaçtığını, ardından da gazilerin kaleyi yağma ederek, kalenin 283 teslim alındığı anlatılmaktadır . 3.23. Taz Ali (Diraz Ali) Kalesi Taz Ali Kalesi, İznik Kalesi’nin fethi için Osman Gazi tarafından yaptırılmış bir havale kulesi olarak bilinmektedir. İznik Kalesi’nin saldırıyla alınamayacağını fark eden Osman Gazi’nin, kaleyi kuşatmak adına bu havale kulesini yaptırdığı düşünülmektedir. Kale ile ilgili bilgiler, Anonim Osmanlı Kroniği adlı eserde yer almaktadır. Taz Ali 284 Kalesi’nin havale kulesi ya da hisar olma ihtimali de değerlendirilmelidir . Anonim Osmanlı Kroniği adlı eserde Taz Ali Kalesi ile ilgili “Taz Ali derler bir dilaver varıdır. Ana kırk kişi koşup ol kal’aya koyup İznik’e havale kodular. Şimdi o kal’aya 285 Taz Ali kal’ası derler. ” şeklinde bir anlatı bulunmaktadır. Eserde, İznik Kalesi’nin dört tarafının su ile çevrili olması dolayısıyla saldırmanın zor olduğu belirtilmektedir. Bu yüzden İznik Kalesi’nin fethi için bir havale kulesi yapımına ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiş ve İznik Kalesi’nin Yenişehir tarafına açılan yol güzergâhı üzerine, Taz 286 Ali Kalesi’nin yapıldığı anlatılmıştır . Taz Ali Kalesi ile ilgili Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman ve Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, İznik çevresindeki kalelerin ele geçirilmesi ile İznik fethi anlatılırken Taz Ali Kalesi ile ilgili bir bilgi bulunmadığı görülmektedir. 3.24. İznik Kalesi İznik, Anadolu’nun kadim şehirlerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. Helenistik dönemde, MÖ 316 yılında şehir kurulmuş ve şehrin adı, kurucusu olan Antigones’ten 283 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 53. 284 İnalcık, “Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi”, s. 66. 285 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 11. 286 Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], s. 11. 66 hareketle, Antigoneia olarak belirlenmiştir. Ancak bu isim günümüze kadar gelememiştir. Antigones’in, Lysimakhos ile yaptığı savaşı kaybedip, ölmesiyle şehrin ismi de değişmiştir. Lysimakhos, eşinin adında yola çıkarak şehrin adını, Nikea olarak 287 belirlemiştir . Helenistik dönemde şehir, karelere bölünerek planlı bir yapıyla oluşturulmuştur. Sikkelerde “altın şehir” olarak anılan Nikea, şehrin içindeki sunak alanlarıyla, şehrin ortasındaki gimnazyumu, şehrin tamamını saran surları ve kale kapılarıyla son derece düzenli bir şehir konumundadır. Ancak şehir, 126 yılında yaşadığı şiddetli deprem sonrası neredeyse tamamen yıkılmıştı. Hadrianus, şehri yeniden kurmuş ve Nikea 288 şehrinin ikinci kurucusu olarak anılmıştır . Nikea şehir surları, tarihsel yolculuk içinde birçok kez yıkıma uğramış, ardından onarılmış ve kullanıma uygun hale getirilmiştir. Özellikle şehri almak için düzenlenen saldırılar, çok yıpratıcı bir hal almıştır. Bu mantıkla şehre saldıran Araplar, şehrin surlarını oldukça fazla şekilde tahrip etmişlerdir. III. Mikhel, 9. yüzyılda, şehir surlarının boyunu yükseltmiş ve surlara yeni kuleler eklemiştir. Nikea şehri, 1065 yılında çok şiddetli bir depremle daha sarsılmış, şehir 289 içindeki yapılar ve şehri saran surlar ile burçlar ciddi hasar görmüştür . Nicea şehrinin planına bakıldığında, arazinin durumuna göre şekil almış çokgen şeklinde bir sur sistemi görülmektedir. Şehrin, dışarıya açılan İstanbul Kapısı, Lefke Kapısı, Yenişehir Kapısı ve Göl Kapısı olmak üzere dört kapısı bulunmaktadır. İstanbul kapısı kuzeye, 290 Lefke kapısı doğuya, Yenişehir kapısı güneye, Göl kapısı ise batıya açılmaktadır . Şehrin surları, günümüze kadar bölümler halinde de olsa ulaşabilmiştir. Günümüzde İznik ziyaret edildiğinde, zamana direnen sur kalıntılarını gözlemlemek mümkündür. Bugüne gelene kadar, dışardan gelen saldırılar, doğal afetlerin neden olduğu yıkımlar, kaçak kazılar, bilinçsiz ve plansız yapılaşma neticesinde, surlar ve şehrin diğer yapıları 291 yoğun şekilde tahribata uğramıştır . 287 Semavi Eyice, “İznik”, DİA, Cilt: 23, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, s. 543. 288 Semavi Eyice, “İznik”, s. 543. 289 Melda Ermiş, İznik ve Çevresi Bizans Devri Mimari Faaliyetinin Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: b.y., 2009, s. 275. 290 Semavi Eyice, “İznik”, s. 544. 291 Oğuz Tanındı-Özgen Kurt, Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu 2008 Marmara Bölgesi Bizans Dönemi, s. 22. 67 Bu tahribatın en çarpıcı örneği, gerçekleştirilen saha çalışmalarında da gözlemlenmiştir. Lefke kapısından kuzeye doğru, İstanbul Kapısına giderken, surların tam ortasına yapılmış, adeta sura saplanmış halde duran ev, bilinçsiz ve plansız yerleşimin somut bir örneği olarak nitelendirilebilir. Surların bedenleri incelendiğinde, ilk katta büyüklü küçüklü taşlardan oluşan bir katman, onun üzerinde tuğlalardan oluşmuş bir katman, ikinci katında yine birinci katın tekrarı olacak şekilde, büyüklü küçüklü taşlar yer aldığı tespit edilmektedir. İkinci katında üstünde, yine tuğlalardan oluşan bir katman ve o tuğlaların da üzerinde, üçüncü kat olacak şekilde, büyüklü küçüklü taşlardan oluşan son katman bulunmaktadır. Günümüze ulaşan İznik surları, üç katı büyüklü küçüklü taşlardan, aralarda olacak 292 şekilde iki kat tuğlalardan oluşturulmuştur . İznik surları, birçok detayı bünyesinde bulundurmaktadır. Detaylardan biri de freskli burç diye tabir edilen burç olmuştur. Lefke kapısı ile Yenişehir kapısı arasındaki bölümde bulunan burçlardan birinde, günümüze ulaşmış bir fresk bulunmuştur. Fresk’in, 12. yüzyıldan sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Freskte yer alan, kuyruğu bağlı, doru renkli at betimlemesi dolayısıyla, Aziz Demetrios’a ait olabileceği 293 düşünülmektedir . Osmanlılar, İznik fethi öncesinde, İznik’in çevresini tamamen hâkimiyet altına almış ve daha da ileri giderek, Boğaz’a kadar olan bölgedeki çoğu kaleyi ele geçirmişti. Kocaeli yarımadasında ki bu durum, Bizanslıları paniğe sevk etmiştir. Uzun süredir Kuşatma 294 altında kalan İznik’in kurtarılması adına III. Andronikos, Anadolu’ya gelmiştir . Palekanon mevkiinde Orhan Gazi ile karşı karşıya gelen Bizanslılar, savaşı kaybetmiş 292 Charles Texier, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi, Arkeolojisi, s. 168. 293 Mustafa Şahin, “Nikaia Sur Duvarında Aziz Tasvirli Fresk”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 9/1, Bursa: 2020, s. 441. 294 Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), s. 44. 68 ve İmparator yaralı halde canını kurtararak İstanbul’a kaçmıştır. Savaşın ardından, bölgedeki hâkimiyeti güçlenen Orhan Gazi, İznik üzerindeki kuşatmayı yoğunlaştırmış, 295 ardından İznik şehri teslim olmak zorunda kalmıştır . İznik’in, Orhan Gazi tarafından 2 Mart 1331’de fethedilmiş olması, Osmanlıların, Türk dünyasındaki şöhretini 296 arttırmıştır . İznik şehri, Türkler açısından her dönemde özel bir öneme sahip olmuştur. Bundan dolayı da Orhan Gazi’nin bu şehri fethetmiş olması, diğer Türk 297 devletleri arasında, şöhretinin artmasına neden olmuştur . İznik ile ilgili Osmanlıların fetih süreci ve Palekanon savaşı geniş yer bulmuştur. Burada Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Karategin Kalesi’nin alınmasıyla, kuşatmanın, İznik şehrine nefes aldırmayacak boyuta ulaştığı 298 söylenmektedir . Orhan Gazi’nin şehri teslim almasıyla ilgili olarak, “Orhan Gazi tekvüre adam koşdı. Gemiye iletdiler. Muradı olduğı iklime gitdi. Tekfür kim kapıdan 299 kapudan çıkdı, Orhan Gazi Yeni Şehir kapusından girdi. ” şeklinde bir anlatım görülmektedir. Neşri’nin Cihânnümâ adlı esrindeki kayıtta, İznik fethi ve Orhan Gazi’nin şehre girdiği anla ilgili, Orhan Gazi’nin kuşatmayı ağırlaştırdığı, İznik halkının dayanacak gücü kalmadığından, kalenin teslimi için halkın razı olduğu anlatılmıştır. Orhan Gazi’nin şehre Yeni Şehir kapısında girdiği, ardından, halkın perişan halini gören Orhan Gazi’nin, yanına gelen kadınların halini sorduğu ve gazilere bu hatunlarla evlenmesi konusunda buyruk verdiği de eserde yer almıştır. Son olarak da İznik Kalesi’nin fetih 300 tarihi, “Bu fetih hicretin yedi yüz otuzunda vakı oldu. ” şeklinde anlatılmıştır. 295 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 120. 296 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 55. 297 İnalcık, “Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi”, s. 72. 298 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 118. 299 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 119. 300 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 69. 69 Ünlü seyyah İbn Battuta, 1333 yılında Anadolu’ya geldiğinde, İznik şehrine de uğramıştır. Battuta, İznik’e girmek için öncelikle bir köprüden geçilmesi gerektiğini söylemiştir. Köprünün dar olduğunu ve bu sebeple şehrin iyi korunduğundan bahseden İbni Battuta, şehrin çevresinin göl ile tamamen çevrili olduğunu da belirtmiştir. Şehrin 4 tane suru olduğunu ve her iki sur arası hendeklerin var olduğunu söylemiş ayrıca şehrin 301 boş olduğunu da belirtmiştir . 302 İznik şehri, 5500 km uzunluğundaki surlarıyla , dört adet giriş kapısıyla kurulduğu dönemden itibaren birçok medeniyete başkentlik yapmış, ancak günümüzde ilçe konumuna düşmüş, tarihi bir miras olarak, Anadolu’nun en önemli zenginliklerinden biri olarak tarihsel yolculuğuna devam ettiği görülmektedir. 3.25. İzmit Kalesi İzmit’in konumuna bakıldığında, Marmara Denizi’nin doğusunda, körfez diye tabir edilen bölgede olduğunu görülmektedir. Tarihte yerini, Bithynia kralı Nikomedia tarafından kurularak alan şehir, ilk zamanlarda adını kurucusundan almış ve Nikomedia olarak anılmıştır. Zamanla bu isim geri bırakılmış ve Türk kaynaklar şehri, İznikmid 303 ismiyle kayda geçirmişlerdir . Osmanlılar, körfeze doğru ilerleyip bölgeyi ele geçirmeye başladığında, İzmit’de kendi payına düşeni almıştır. Ticari bir kent olması sebebiyle fethedilmesine ayrı bir önem vermiş olan Orhan Gazi, şehri kuşatmıştır. Ancak, bir dönem Kuşatmayı kaldırmak durumunda kalmış ancak 1337 yılında daha güçlü bir şekilde kaleyi muhasara etmiştir. 304 İzmit, bu muhasaraya dayanamayarak şehri teslim etmek zorunda kalmıştır . Şehri ele 305 geçiren Orhan Gazi, şehrin idaresini oğlu Süleyman Paşa’ya vermiştir . 301 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, s. 430. 302 Yavaş, “Bursa Kalesi”, s. 110. 303 İdris Bostan, “İzmit”, DİA, Cilt: 23, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, s. 536. 304 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 122. 305 İdris Bostan, “İzmit”, s. 536. 70 Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde bakıldığında, Orhan Gazi’nin kaleyi kuşattığı, Kalenin sahibinin kadın olduğunu ve Orhan Gazi ile savaşa girmekten çekindiği anlatılmıştır. Orhan Gazi ile kalenin sahibi kadın, aralarında düzenlenen bir ahidname ile anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma uyarınca İzmit, 306 Osmanlı mülkü olmuştur. Kalenin sahibi kadın ise İstanbul’a gönderilmiştir . Bu anlatıma bakıldığında, Osmanlılar bir kaleyi daha kuşatma altında tutarak savaşmadan aldığı anlaşılmıştır. Bir başka kaynak olan Oruç Beğ Tarihi’ne bakıldığında, İzmit’in fethi ile ilgili, “Orhan Gazi kendü gelüp İznikmid’i feth etdi. Kelisalarını yıkdı yerine mescidler medreseler 307 eyledi. ” anlatımı görülmektedir. 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri kayıtlarında, Koca ili Livası’na 308 bağlı bir kaza olarak kayıt altına alınan şehir, İznikmid adıyla kaydedilmiştir . Bu defterde ayrıca İznikmid şehrine ait olarak, 53 kura(köy), 14 mezari (tarla), 2 medrese, 2 309 cami, 5 mescit, 4 hamam, 3 kervansaray ve 3 zaviye kayıt altına alınmıştır. 3.26. Aydos Kalesi İsmini bulunduğu dağdan alan Aydos Kalesi, İstanbul’un Anadolu yakasında, Kartal, Pendik ve Sultanbeyli sınırları içinde kalmaktadır. Aydos, üzerinde bulunduğu dağdaki 310 yüksek konumundan dolayı, bölgeye hâkim bir kale haline gelmiştir . Kale, oval bir plana sahip olarak, bulunduğu coğrafyaya uygun şekilde yapılmıştır. Bizanslılar tarafından yapılan kale, savunma odaklı inşa edilmiştir. Savunma anlayışının tezahürü olarak gördüğümüz kademeli çift sur sistemi son derece değerlidir. Kalenin iç sur 306 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 116. 307 Oruç, Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], s. 17. 308 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 2. 309 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 66. 310 Gülbahar Baran Çelik, “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Aydos Kalesi 2010 Yılı Kazı Çalışmaları”, Aydos Kalesi ve İstanbul’un Fethi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul: Sultanbeyli Kültür Yayınları, 2011, s. 47. 71 sisteminde 6, dış sur sisteminde ise 7 adet burç bulunmaktadır. İç surlarda 3 tane 311 kapının varlığı tespit edilmiştir. Ayrıca kalede 2 sarnıç bulunmaktadır . Tarihsel süreç içerisinde, Türk akınlarından korunmak amacıyla Bizanslıların inşa ettirdiği Aydos Kalesi, bölgeyi korumada önemli bir konumdaydı. Osmanlılar, kuruluş süreci boyunca bu coğrafyaya yayılım göstermişler ve nihayetinde Orhan Gazi döneminde, Aydos Kalesi ile karşı karşıya gelmişlerdir. Çetin mücadeleler sonucunda Osmanlı hâkimiyetine giren kale, konum itibariyle Osmanlılara bölgede önemli bir 312 kontrol alanı sağlamıştır . Aydos Kalesi ile ilgili Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserinde, Aydos tekfurunun kızının gördüğü rüya üzerine, savaş sırasında Abdurrahman Gazi’yi kalenin içerisine almış ve Abdurrahman Gazi, kalenin kapılarını içerden açarak, Osmanlı askerlerinin kaleye girmesini sağlamıştır. Bunun üzerine savaşı kazanan Osmanlılar, kaleye hâkim olmuşlardır. Bunun üzerine, tekfurun kızıyla Abdurrahman Gazi’nin evlendirildiği 313 anlatılmıştır . 3.27. Uluabat (Lopadion) Kalesi Bursa’nın batısında, Karacabey ilçesi Uluabat ve Harmanlı mahalleleri sınırları içinde bulunan, Uluabat gölü kıyısında yer alan Uluabat Kalesi, Kültür varlıkları koruma kurulu tarafından koruma altına alınmıştır. Uluabat Kalesi, 29.01.2010/5418 sayılı kararla, 2. derece Arkeolojik sit alanı olarak tescillenmiştir. Kale alanı ile ilgili 09.05.2014 - 3243 sayılı kararla, köşe koordinatları için verilen pafta uygun 314 görülmüştür . 311 Gülbahar Baran Çelik, “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Aydos Kalesi 2010 Yılı Kazı Çalışmaları”, s. 47- 48-50-54. 312 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 56. 313 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 61. 314 T.C. Resmi Gazete, Bursa Kültür Varlıkları Koruma Belge Kurulu Kararı, Sayı:29409, Ankara: Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce Yayımlanır, 2015, s. 112. 72 Kuzeyinden geçen bir nehir ile sınırlanan Uluabat (Lopadion) Kalesi’nin içinde sivil mimari örneklerinin de bulunduğu görülmüştür. Kale dikdörtgen bir plana sahiptir. Kalenin sur uzunlukları, uzun kenarı 475 metre, kısa kenarı ise 150 metre olarak tespit 315 edilmiştir . Uluabat Kalesi, Bithynia bölgesinde bulunan önemli bir kale olarak gözükmekteydi. Osmanlıların, bölgede etkin olmaya başladığında, batıya giden yolda, Uluabat Kalesi’ni ele geçirmesi gerekiyordu. Karesi seferine çıkan Orhan Gazi, yolu üzerinde bulunan Uluabat Kalesi’ni kuşatmış ve kaleyi eman ile teslim almıştır. Sulh yoluyla alınan 316 kalenin tekfuru kalede bırakılmıştır . Uluabat Kalesi ile ilgili, Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Uluabat’ın fethedilip tekfurunun kale içinde bırakıldığını söyleyen anlatım yer 317 almaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı esrindeki kayıtta Orhan Gazi’nin Uluabat’ı fethettiği, tekfuru kalede görevinde bıraktığını ancak daha sonra tekfurun ihaneti üzerine tekfuru ortadan 318 kaldırdığı ile ilgili anlatı yer almaktadır . Uluabad Kalesi, 1425 tarihli Yıldırım Bayezid’in Ulucami vakfiyesinde, vakfedilen yerlerden biri olarak yer almaktadır. Kalenin sınırları içindeki tüm yerler, yollar, kileler, 319 nehirler ve değirmenler tümüyle vakfedilmiştir . Vakfiyeden anlaşılacağı üzere Uluabat Kalesi, 15. Yüzyıl başında varlığını korumayı başarmıştır. 315 Güven Gümgüm, “Uluabat’ın Batı Yakası Lopadion’dan Milletoupolis’e”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt:1, Editörler: Sezai Sevim-Mustafa Eren-Murat Çubukçu-Halil Ergöz, Bursa: y.y., 2016, s. 177. 316 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 60. 317 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 121. 318 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 71. 319 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 344. 73 3.28. Gölyazı Kalesi Bursa’nın batısında, Nilüfer ilçesi sınırları içinde, Uluabat gölü doğusunda bir ada konumundadır. Apolyont adıyla da bilinen yer, en eski dönemlerden beri yerleşim 320 görmüş bir merkezdir . Kalenin detaylarına bakıldığında, antik dönemden günümüze ulaşan kale ve sur kalıntıların varlığı görülmektedir. Taş kapı ve Koca kapı adında iki 321 kapısı bulunan kalenin surları, adayı çepeçevre sardığı tespit edilmiştir . Orhan Gazi döneminde Osmanlı topraklarına katılmış olan kale için Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Gölyazı Kalesi ile ilgili kısaca 322 bahsedilmiş ve “Ve Ablayundı dahı aldı. ” şeklinde bir anlatım ile buranın Osmanlı mülkü haline geldiği söylenmiştir. 323 Neşri’nin Cihânnümâ adlı esrindeki kayıtta, sadece “Abolyond’u alıp ” ifadesi geçmektedir. Gölyazı Kalesi, diğer adıyla Abalyunt Kalesi, Yıldırım Bayezid’in 1400 tarihli Külliye vakfiyesinde içinde bulunan evleri, yaşayan halkı, köleleri, çocukları ve torunlarıyla 324 birlikte vakfedilmiştir . 3.29. Kirmasti Kalesi Kirmasti, bulunduğu coğrafya ve çevresindeki yolların kavşak noktasında yer alması 325 dolayısıyla her dönem yerleşim görmüş bir merkezdi . Orhan Gazi, fetih sırasında 320 Gökhan Okumuş, A. Güliz Bilgin Altınöz, “Sürdürülebilir Koruma İçin Değişimi Anlamak Ve Yönetmek: Karmaşık Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı Olarak Gölyazı (Apolyont) / Bursa Örneği”, “DeğişKent” Değişen Kent, Mekân ve Biçim Türkiye Kentsel Morfoloji Araştırma Ağı II. Kentsel Morfoloji Sempozyumu, İstanbul: İTÜ Yayınları, 2018, s. 519. 321 Gökhan Okumuş, A. Güliz Bilgin Altınöz, “Sürdürülebilir Koruma İçin Değişimi …”, s. 523. 322 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 121. 323 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 71. 324 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 212. 325 Doğan Yavaş, “Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Mustafakemalpaşa’da İmar Faaliyetleri”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt:1, Editörler: Sezai Sevim-Mustafa Eren-Murat Çubukçu-Halil Ergöz, Bursa: y.y., 2016, s. 13. 74 kritik rol oynayan ve Kirmasti’nin alınmasında üstün çaba harcayan Lala Paşa’ya, fethin 326 ardından Kirmasti’nin yönetimini vermiştir . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde, Orhan Gazi’nin, Kirmasti Kalesi’ne vardığı, kalenin sahibinin Kılemastorya adında bir kadın olduğu ve kalenin savaşsız teslim olmasından dolayı da kale sahibinin, yerinde bırakıldığı 327 anlatılmaktadır . Neşri’nin Cihânnümâ adlı esrinde de aynı olay örgüsü anlatılmaktadır. Sadece 328 Neşri’nin, kalenin kadın sahibinin adını Klamastorye olarak verdiği görülmektedir . Lala Şahin Paşa Vakfiyesi adlı vakfiyede, Lala Şahin Paşa, Bursa Kalesi içinde Lala Şahin Medresesi ve Kirmasti Kalesi içinde cami ve zaviye yapımı ve sonrasındaki iaşe temini için, Kirmasti çarşısı içindeki 28 dükkân ve Kirmasti’ye bağlı köylerin 329 vakfedildiği anlaşılmaktadır . 3.30. Mihaliç Kalesi Mihaliç Kalesi, Orhan Gazi’nin Karesi üzerine yürüdüğünde, yolunun üzerinde duran Bizans kalelerinden bir tanesiydi. Mihaliç Kalesi, 1345 yılında Orhan Gazi tarafından 330 fethedildiği ve Osmanlı mülkü olduğu bilinmektedir . 326 Sezai Sevim, “Osmanlı Döneminde Karyağmaz Köyü ile Paşalar Köyü ve Çevresi Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt:1 Editörler: Sezai Sevim- Mustafa Eren-Murat Çubukçu-Halil Ergöz, Bursa: Mustafakemalpaşa Yayınları, 2016, s. 3. 327 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 120. 328 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 71. 329 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 54. 330 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 123. 75 Mihaliç, tahrir defterlerinde, Hüdavendigar Livasına bağlı nahiye olarak kayıt altına 331 alınmıştır . Mihalıç kazasında 1530 yılı tahrir defteri kayıtlarına göre, 1 kasaba, 10 332 mahalle, 218 kura, 6 mezra ve 2 de hamam bulunmaktadır . 3.31. Bergama Kalesi Pergamon kelimesi eski medeniyetlerde, kale anlamına gelen küçük yerleri tanımlamak için kullanılan bir kelime olarak karşımızda durmaktadır. Bergama şehri son derece eski bir yerleşim yeri olarak Anadolu’da var olmuştur. Şehrin kurucusunun ise mitolojik bir 333 varlık olan Telophos olduğuna inanılmaktadır . Bergama’nın konumuna bakıldığında, Ege bölgesi sınırları içerisinde, Bakırçay’ın kuzeyinde yüksek bir tepede bulunduğu 334 görülmektedir . Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Bergama, Bizans hâkimiyeti altına girdikten sonra canlılığını korumaya devam etmiştir. Türk akınlarının da hedefi olan şehrin tahkimatını Bizans imparatoru Manuel Komnenos arttırmış ve şehrin güveliğini temin etmeye çalışmıştır. IV. Haçlı seferinde haçlıların işgaline uğraya 335 şehri, Bizanslılar 1302 yılında terk etmişlerdir . Şehir daha sonra Türk hâkimiyetine girmiş Karesioğulları tarafından yönetilmeye başlamıştır. Karesioğulları’nın 336 Bergama’ya, 1306 yılı civarında hâkim olduğu tahmin edilmektedir . Karesi Beyliği döneminde Bergama’ya gelen ünlü seyyah İbni Battuta, Bergama şehrinin çok tahribata uğramış olduğunu, ancak kalesinin hala sağlam bir şekilde ayakta 337 durduğunu, kayıtlara geçirmiştir . 338 Bergama Kalesi, 1341 yılından sonra Osmanlı mülkü olmuştur . Karesi beyliği üzerine yürüyen Orhan Gazi, Bergama’yı kuşatma altına aldı. Karesi beylerinden 331 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1. 332 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 23. 333 Vehbi Günay, XV-XVI. Yüzyıllarda Bergama Kazası, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),İzmir: b.y., 1999, s. 14. 334 Feridun Emecen, “ Bergama”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt:5, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 492. 335 Feridun Emecen, “ Bergama”, s. 493. 336 Vehbi Günay, XV-XVI. Yüzyıllarda Bergama Kazası, s. 28. 337 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, s. 427. 76 Tursun Bey’in, Orhan Gazi’den kaçıp Bergama Kalesi’ne sığınan kardeşi tarafından, 339 kaleden atılan ok ile ölmesi üzerine Orhan Gazi kalenin fethini gerçekleştirir . Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî’nin Tevârîh-i Âli Osman adlı eserinde Bergama’nın Osmanlı Mülkü olması hadisesi, Orhan Gazi’nin Bergama’ya geldiği, Bergama’ya kaçan kardeşi ile Tursun beyin konuşmasını istediğini ancak bu konuşmada Tursun Bey’in ok ile vurulup öldürülmesinin, Orhan Gazi’nin ağrına gittiği anlatılır. Bu vurulma olayı üzerine “Orhan Gazi çagırtdı kim El vilayet! Bilmiş olun kim emn ü aman 340 ile vilayet şimden gerü Orhan Gazinündür, deyü hüküm olundu ” kelimeleriyle Orhan Gazi’nin Bergama’yı Osmanlı mülkü yaptığı anlatılmaktadır. Neşri’nin Cihânnümâ adlı eserindeki kayıtta da Orhan Gazi’nin, Tursun Bey’in öldürülmesinden sonra şehri hâkimiyeti altına aldığını, eğer bu hükme razı olmayan olursa öldürüleceği, konusundaki anlatı yer almaktadır. Ayrıca Neşri bu fethin tarihi 341 olarak hicretin yedi yüz otuz beşini işaret etmektedir . Bu tarih miladi olarak 1135 yılına denk düşmektedir. Bergama, 1530 yılına ait tutulan 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri’nde, Hüdavendigar Livasına bağlı hem nahiye hem de kale olarak yer 342 almaktadır . Bergama nahiyesinde kayıt altına alınmış, 1 kasaba, 534 mahalle, 120 343 kura, 30 mezra, 4 hamam ve 1 kervansaray bulunmaktadır . 338 Feridun Emecen, “ Bergama”, s. 494. 339 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, s. 61. 340 Âşıkpaşaoğlu, Tevârîh-i Âli Osman, s. 121. 341 Neşri, Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], s. 72. 342 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 1 343 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), s. 28. 77 3.32. Mudanya Kalesi Mudanya yerleşimi Bursa’nın Marmara Denizi’ne kıyısı olan ilçelerinden bir tanesi olarak bilinmektedir. Muntantaniye (Mudanya) Kalesi, Sultan I. Murad Vakfiyesinde, Sultan Murad’ın Bursa’daki Kaplıca nahiyesi içerisinde yaptırdığı Kaplıca İmareti olarak bilinen zaviye için, içinde bulunan tüm yerleşim alanlarıyla birlikte vakfedilmiştir. Vakfiyedeki kayıttan, Mudanya Kalesi’nin deniz kenarına kurulmuş bir 344 kale olduğu anlaşılmaktadır . 3.33. Filadar Kalesi Gündoğdu Köyü, Bursa’nın kuzey kısmında Gemlik yolu üzerinde yer almaktadır. Filadar (Gündoğdu) Kalesi, Gazi Orhan Bey’in Bursa İmareti Vakfiyesinde, Orhan Gazi’nin Bursa’da inşa ettiği imareti için vakfedilmiştir. Filadar (Gündoğdu) Kalesi’nin, 345 surları ve burçlarıyla beraber tamamının vakfedildiği vakfiyede belirtilmiştir . Filedar Kalesi’nin olduğu bölge Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I’de yer alan 346 kayda göre Bursa Kazasına bağlı bir karye olarak tahrir defterine kaydedilmiştir . 3.34. Balıkesir Kalesi Balıkesir şehrinin konumu incelendiğinde, şehrin Marmara Denizi ve Ege Denizi’ne kıyısı olduğu görülmektedir. Verimli tarım topraklarının yanı sıra yol güzergâhlarının kesişim noktasında bulunması, şehre ayrı bir önem kazandırmıştır. İstanbul ile Miletopolis arasında ticari bir kavşak konumunda bulunması, Balıkesir’in ticari 347 anlamda gelişmesine katkı sağladığı anlaşılmaktadır . 344 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 158. 345 Bursa Vakfiyeleri-I, s. 66. 346 Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, s. 23. 347 Mücteba İlgürel, “Balıkesir”, DİA, Cilt: 5, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s. 12. 78 Balıkesir şehri, Karesi Bey tarafından sur kalıntılarının içine kurulmuştur. Şehri 348 çevreleyen sur kalıntılarının, Bizans döneminden kaldığı düşünülmektedir . Şehrin surlarının ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmese de 16. yüzyılda sur kalıntılarının var olduğu bilinmektedir. Sur kalıntıları, şehir ile ilgili elde edilebilen en eski mimari öğeleri olma ihtimali de değerlendirilmektedir. Kalenin, günümüze ulaşabilen kalıntının olmaması, kalenin mimari özelliklerinin tespit edilmesini zorlaştırmaktadır. Kaynaklarda da kale ile ilgili net bilgilerin bulunmaması, kale surları ve kalenin diğer 349 mimari özellikleri hakkında bilgi edinilmesini güçleştirmektedir . 3.35. Tophisar Kalesi Karacabey civarındaki Tophisar Köyü’nün 3 km uzağında yer alan tepeye konumlanmış 350 durumda bulunan bir Ortaçağ kalesi dikkat çekmektedir . Kalenin yuvarlak planlı olduğu düşünülmektedir. Üç burcunun varlığı tespit edilmiş olan Tophisar Kalesi Bizans dönemi özellikleri göstermektedir. Bulunduğu topografyaya uygun şekilde inşa 351 edilen kale asimetrik düzende yapılmıştır . Tophisar Kalesi, üç burç ve aralarında bulunan surlarda oluşmaktadır. Kalenin burçlarından bir tanesi bugün de varlığını nerdeyse bozulmadan devam ettirmektedir. Yuvarlak planlı olarak inşa edilmiş olan burcun alt tarafında, kesme taş, yontulmuş taş ve molozla örülmüş bir kaide yer almaktadır. Kalenin duvarları, çok özen gösterilmeden 352 moloz, tuğla ve çokça harç kullanılarak oluşturulmuştur . 348 Sezai Sevim, “XVI. Yüzyılda Karesi Sancağı (Tahrir Defterlerine Göre)”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: b.y., 1993, s. 122. 349 Sezai Sevim, “XVI. Yüzyılda Karesi Sancağı (Tahrir Defterlerine Göre)”, s. 123. 350 S. Yıldız Ötüken, “Karacabey İlçesindeki Tophisar Köyünün Ortaçağdaki Önemi ve Tarihi Eserleri”, Arkeolji-Sanat Tarihi Dergisi, cilt: 4, sayı: 4, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1988, s. 89. 351 S. Yıldız Ötüken, “Karacabey İlçesindeki Tophisar Köyünün Ortaçağdaki Önemi ve Tarihi Eserleri”, s. 98. 352 S. Yıldız Ötüken, “Karacabey İlçesindeki Tophisar Köyünün Ortaçağdaki Önemi ve Tarihi Eserleri”, s. 96. 79 SONUÇ Kuruluş Dönemi Osmanlı Kaleleri başlıklı tez çalışmasında, çizilmiş olan sınırlar çerçevesinde 35 tane kale araştırması yapılmıştır. Kalelerin her biri için, tahrir defterleri, kronikler, vakfiyeler, seyahatnameler ve araştırma eserler titizlikle incelenmiştir. Bu bağlamda kalelerin fiziksel özellikleri, kurulduğu dönem ve Osmanlı hâkimiyeti altındaki durumları analiz edilmiştir. Tez çalışmasının giriş kısmında kale kelimesinin kökenine değinilmiş ve sözlük anlamı değerlendirilmiştir. Daha sonrasında kalelerin teknik özellikleri incelenmiş ve bu inceleme sırasında edinilen bilgiler ışığında, tez çalışmasının içinde yer alan kaleler değerlendirilmiştir. Çalışma konusu kalelerin, yıkılmış, harabe durumda ve birer arkeolojik kalıntı şeklinde olduğu tespit edilmiştir. Tez çalışmasının temel problematiği olan yazılı kaynakların yeterli olmaması sonucundan hareketle, tespit edilen kalelerin kazılarının yapılması, önemli bir sonuç olarak değerlendirilebilir. Tez çalışmasının birinci bölümü, Öncü-Osmanlıların Anadolu’ya geliş süreci ve yerleşimi konusu, kaynaklardan ve bugüne kadar yapılmış araştırma eserlerden incelenerek oluşturulmuştur. Öncü-Osmanlılar Anadolu’yu yurt edinme çabası içerisinde köklü bir değişim süreci de yaşamışlardır. Osmanlıların Anadolu’ya yerleşme süreci, göçebe yaşamdan yerleşik düzene geçiş için önemli bir adım olarak nitelendirilebilir. Bu bağlamda fethedilen kalelerin, Osmanlıların yerleşik yaşama uyum sağlamasına yaptığı katkı, çalışmanın önemli sonuçlarından biri olarak değerlendirilebilir. Kale içinde yaşamanın gereklerine uygun şekilde davranma bilincinin oluşması, köklü bir değişimin de doğmasına sebep olması açısından önemli gözükmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde Anadolu coğrafyasında inşa edilmiş olan ilk kale örneklerine bakılmıştır. İnsanoğlunun toplu yaşamaya başladığı andan itibaren çevreden gelecek tehditlere karşı, yaşam alanlarının korunmasına yönelik almış oldukları önlemler neticesinde kale mantığının ortaya çıkmış olması, tez çalışması boyunca elde edilen sonuçlardan bir olarak değerlendirilmektedir. 80 Anadolu’daki ilk örnekler olan Hacılar yerleşmesi, Mersin Yumuktepe ve Hitit dönemlerinde, şehirlerin sur sistemleriyle koruma altına alınmış olması, savunma ihtiyacının mimari gelişime etkisini göstermesi açısından, önemli görülmektedir. Bu bölümde ayrıca Türklerin Anadolu’da inşa etmiş olduğu ilk kale unvanına sahip olan Divriği Kalesi de ele alınmıştır. Anadolu’da kale olarak oluşmuş bu ilk örnekler, yapıldıkları dönemle ilgili, toplumların mimari gelişimini anlatan, önemli birer bilgi kaynağı olarak değerlendirilebilir. Çalışmanın bu bölümünde incelenen kale örneklerine bakıldığında, askeri nitelikten ziyade bir şehrin dış tehditlerden korunmasına yönelik tasarlandıkları sonucuna ulaşılmıştır. Bu kısımda incelenen kalelerin ve sur sistemlerinin, şehirleri koruma üzerine planlandığı tespit edilmiş ve şehirlerin tamamını içine alacak şekilde inşa edildikleri görülmüştür. Yol güzergâhlarına göre kale konumlarının incelendiği bölümde, kalelerin Anadolu’daki stratejik noktalara yapıldığı tespit edilmiştir. Özellikle Roma döneminde oluşturulan yol ağı üzerinde birçok kalenin varlığı dikkatlice incelenmiştir. Bu yol güzergâhlarının Bizans ve Osmanlı döneminde kullanılması, bir devamlılık sağlaması açısından önemli görülmüştür. Osmanlılar bu yolları üç kol olarak değerlendirmişler ve önemli noktalardaki kaleleri fethederek bölgeye hâkimiyet sağlamışlardır. Bu sayede, yolların emniyetinin de ele geçirilen kaleler sayesinde sağlandığı anlaşılmıştır. Kalelerin, sadece kale içindeki güvenliğe değil aynı zamanda çevre hâkimiyetine de büyük katkı sağladıkları sonucu ortaya çıkmıştır. Kalelerin stratejik noktalara konumlanması sayesinde, yol hâkimiyeti ve çevre güvenliği sağlanmış ve bu stratejinin ilk dönemlerden beri uygulanmakta olduğu anlaşılmıştır. Kalelerin Anadolu’daki gelişimlerinin incelediği bölümde Roma, Bizans, Selçuklu, Beylikler Dönemi ve Osmanlı kale teknikleri karşılaştırılmıştır. Genellikle birbirlerinin devamı şeklinde oluştuğu tespit edilen bu kale formlarının taş temeller, devşirme taş diye tabir edilen çevreden temin edilen taşlar ve tuğlalardan oluştuğu görülmüştür. Kale yapım tekniklerine ve yapım süreçlerine bakıldığında kale yapımı sırasında güvenlik ve korunma ihtiyacı ön planda olduğu için kale surlarında çevreden elde edilen her türlü işe 81 yarayacak malzemenin kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Son derece pragmatik düşünülerek oluşturulan kalelerin surlarında, yakınlarındaki antik kentlerden elde edilmiş taşlar, tespit edilmiştir. Osmanlıların, bu türden devşirme malzemeleri kalelerin yapımında kullandıkları yapılan incelemeler sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Tez çalışmasının son bölümünde 35 tane kale detaylı bir biçimde incelenmiştir. Osmanlı kaynaklarında, kalelerin isimleri, tarihsel süreç içindeki konumları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Kulaca Hisarı ile başlanan kale incelemeleri, Tophisar Kalesi’nin incelenmesiyle nihayete ermiştir. Kaleler incelendiğinde, yapıldıkları yere göre uyumlu şekilde inşa edildikleri tespit edilmiştir. Bursa Kalesi örneğine bakıldığında, kalenin yamaç kısımlarına bakan tarafı tek sur duvarı olacak şekilde tasarlanırken, düzlükteki kısım çift sur sitemiyle oluşturulmuş olması, kalelerin araziye uygun yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bir başka örnek de Aydos Kalesi’dir. İnşa edilirken araziye uyumlu olması açısından oval biçimde oluşturulan kalenin, yüksek konumu sayesinde bölgeye hâkim olduğu tespit edilmiştir. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, kale inşaatı sırasında arazi en efektif şekilde değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde Osmanlıların kaleleri fethederken kapsamlı bir kuşatma stratejisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu stratejilerin en önemli ayağını, fethedilecek kalelerinin çevresine yapılan kuşatma kaleleri oluşturmaktadır. Çalışmamız kapsamında bu şekilde yapıldığı tespit edilen Aktimur ve Balabancık kaleleri, Bursa Kalesi’ni kuşatma görevini üstlenmişlerdir. Kuruluş coğrafyasının en önemli şehirlerinden olan İznik Kalesi’nin çevresine kuşatma amacıyla Taz Ali Kalesi inşa ettirilmiştir. Bu yapılan kaleler sayesinde kuşatmalar yıllarca sürmüş ve kale içinde yaşayanlar bu durumdan bunalarak kaleyi teslim etmek durumunda kalmıştır. Osman Gazi, Bursa fethi için şehrin doğusuna ve batısına inşa ettirdiği kaleler sayesinde, Bursa’yı 20 yıldan fazla kuşatma altında tutmuştur. Osman Gazi’nin, kale inşa edebilecek bilgi ve donanıma sahip olduğu, kuşatma amacıyla yaptırmış olduğu bu kalelerden anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Osman Gazi’nin Yenişehir’e bir şehir kurarak beyliğin merkezini buraya taşıması, şehir imar etme konusunda bir bilgi birikiminin olduğunu 82 göstermektedir. Bu veriler ışığında Osmanlı Beyliği’nin göçebe yaşamdan, bir süreç zarfında yerleşik düzene geçtiği sonucuna ulaşılmaktadır. Osmanlıların göçebe bir toplum olarak Söğüt ve Domaniç’te yaylayıp kışladıkları bir anlayıştan yeni bir şehir kurabilecek ve kale inşa edebilecek anlayışa ulaşmış olması dikkate değer bir veri olarak ortaya konmuştur. Bu bağlamda Osmanlıların kendini sürekli şekilde geliştirebilecek, yeniliklere açık bir medeniyet tasavvuruna sahip olduğu anlaşılmaktadır. Tez çalışmasında elde edilen sonuçlardan bir tanesi de günümüze ulaşabilmiş yazılı kaynakların ışığında, Osmanlı Arkeolojisi diye nitelendirilen çalışma disiplini çerçevesinde, hem sahadaki kalıntıların yerinde incelenmesi ve kazı faaliyetlerinin yürütülmesi hem de var olan yazılı kaynakların taranması üzerine yeni çalışmaların ortaya konması oluşturmaktadır. Karacahisar Kalesi kazıları bu noktada çok önemli bir yere sahiptir. Karacahisar da elde edilen buluntular, kuruluş dönemini anlamlandırma aşamasında değerli görülmektedir. Özellikle Aktimur, Balabancık ve Taz Ali Kaleleri ile Yenişehir gibi Osman Gazi’nin inşa ettirdiği yerlerde kazıların yapılabilir olması, elde edilebilecek veriler ışığında Osmanlı Kuruluş Dönemi ile ilgili yeni bilgilere ulaşma imkânı sağlaması beklenmektedir. 83 KAYNAKÇA Kaynak Eserler 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530), Hazırlayanlar: Ahmet Özkılınç - Ali Coşkun - Mustafa Karazeybek - Abdullah Sivridağ - Murat Yüzbaşıoğlu, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1995. 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defteri (937/1530) II, Hazırlayanlar: Ahmet Özkılınç - Ali Coşkun - Mustafa Karazeybek - Abdullah Sivridağ - Murat Yüzbaşıoğlu, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1994. Ahmedi; Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Al-i Osman, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949. Ahmedi; İskendername, Çeviren: Furkan Öztürk, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018. Anonim Osmanlı Kroniği [Osmanlı Tarihi (1299-1512)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015. Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Kaleleri, Yayına Hazırlayanlar: Ersin Kırca vd., İstanbul: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı Yayın No 144, 2016. Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî; Tevârîh-i Âli Osman, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949. Bursa Vakfiyeleri-I, Hazırlayanlar: Hasan Basri Öcalan – Sezai Sevim – Doğan Yavaş, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2013. DERNSCHWAM, Hans; İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, Çeviren: Yaşar Önen, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1992. Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tancî; İbn Battuta Seyahatnamesi, Cilt: 1, Çeviri, İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004. Hadidi; Hadidi Tarihi, Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015. Heredotos; “Histories”, VI. 52, Çeviren: Müntekim Ökmen, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009. Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I; Hazırlayanlar: Ömer Lütfü Barkan – Enver Meriçli, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988. Kemal; Selatinname [Manzum Osmanlı Tarihi (684-895/1296-1490)], Hazırlayan Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2018. Mevlana Mehmed Neşrî; Cihânnümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2013. Oruç Bin Adil; Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi (1288-1502)], Hazırlayan: Necdet Öztürk, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2014. Şihabeddin b. Fazlullah El Ömerî; Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım Mesaliku’l Ebsar, Çeviri ve Notlar: D. Ahsen Batur, İstanbul: Selenge Yayınları, 2014. Şikari; Karamanname, (Hazırlayanlar: Metin Sözen – Necdet Sakaoğlu), İstanbul: Karaman Valiliği - Karaman Belediyesi Yayını, 2005. Şükrullah; Behcetüttevârîh, Düzenleyen: Çiftçioğlu N. Atsız, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949. T.C. Resmi Gazete; Bursa Kültür Varlıkları Koruma Belge Kurulu Kararı, Sayı:29409, Ankara: Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğünce Yayımlanır, 2015. 84 Araştırma Eserler ALP, Sedat; Hitit Çağında Anadolu Çivi Yazılı ve Hiyoroglif Yazılı Kaynaklar, İstanbul: TÜBİTAK yayınları, 2000. ALTINSABAN, Erol-Zeliha Demirel Gökalp-vd.; “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Editör: Özcan Bayrak, Sayı:10, İstanbul: The Journal of Academic Social Sciences, 2015, ss. 621-633. AKTEPE, M. Münir; “Çimbi”, DİA, Cilt: 8, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, ss. 317-318. AYAZ, Kağancan; Bursa Yenişehir Tarihi Yapıları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya: b.y., 2022. AYVERDİ, H. Ekrem; İstanbul Mimari Çağının Menşe’i Osmanlı Mimarisinin İlk Devri 630-805 (1230-1402), İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 1966. BALGAMIŞ, Abdülkadir; “Divriği” , DİA, Cilt: 9, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, ss. 452-454. BATMAZ, Ş. Eftal; “Osmanlı Devletinde Kale Teşkilatına Genel Bir Bakış”, OTAM, Sayı: 7, Ankara: 1996, ss. 1-10. BAYKARA, Tuncer; Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2019. BAYKARA, Tuncer; Aydınoğlu Gazi Umur Bey, Ankara: Başbakanlık Basımevi, 1990. BORAN, Ali; Anadolu’daki İç Kale Cami ve Mescidleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Van: b.y., 1997. BORAN, Ali; “Türk Sanatında Kale Mimarisi”, Türkler, Cilt: 7, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss. 876-890. BOSTAN, İdris; “İzmit”, DİA, Cilt: 23, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, ss. 536-541. CANTAY, Gönül; “Anadolu Türk Beylikleri Sanatı”, Türkler, Cilt 8, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss. 24-46. ÇELİK, Baran Gülbahar; “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Aydos Kalesi 2010 Yılı Kazı Çalışmaları”, Aydos Kalesi ve İstanbul’un Fethi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul: Sultanbeyli Kültür Yayınları, 2011, ss. 47-55. ÇETİNASLAN, Mustafa; “Orta Çağ’dan Günümüze İnegöl ve Çevresi”, 2019-2020 Yüzey Araştırmaları, Editör: Candaş Keskin, Cilt: 2, Ankara: Kültür Varlıkları ve Turizm Genel Müdürlüğü Yayınları, 2022, ss. 385-400. DARGA, A. Muhibbe; Hitit Sanatı, İstanbul: Anadolu Sanat Yayınları, 1992. DERKOT, Besim; “Bilecik”, İslam Ansiklopedisi (MEB.), Cilt: 2, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1986, ss. 611. DOĞANCI, Kamil; “Prusa (Bursa) Kentinden Geçen Antik Yollar”, Osman Gazi ve Bursa Sempozyumu “Payitaht Bursa’nın Kültürel ve Ekonomik İlişkileri”, Editör: Cafer Çiftçi, Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2005, ss. 169-186. EKEN, Galip; Fiziki Sosyal ve İdari Açıdan Divriği (1775-1845), Doktora Tezi, b.y., Ankara: 1993. EMECEN, Feridun; “ Bergama”, DİA, Cilt: 5, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, ss. 492-495. EMECEN, M. Feridun; Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300- 1600), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020. ERKEN, Sabih; Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler II, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1977. 85 ERMİŞ, Melda; İznik ve Çevresi Bizans Devri Mimari Faaliyetinin Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: b.y., 2009. ESER, Erdal; “Divriği Kalesi”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 34, Sayı: 1, Sivas: 2009, ss. 38-42. EYİCE, Semavi; “Edirne”, DİA, Cilt: 10, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, ss. 431-442. EYİCE, Semavi; “İznik”, DİA, Cilt: 23, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, ss. 543-545. EYİCE, Semavi; “ Kale”, DİA, Cilt: 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, ss. 234-242. FOSS, Clive; The Beginnings of The Ottaman Empire, Oxford: Oxford Üniversity Press, 2022. GABRIEL, Albert; Bir Türk Başkenti Bursa, Çevirenler: Neslihan Er-Hamit Er-Aykut Kazancıgil, İstanbul: y.y., 2010. GİBBONS, Herbert Adams; Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Çeviri: Ragıp Hulusi Özden, Ankara: Altınordu Yayınları, 2017. GÖGER, Veysel; 16. Yüzyıl Osmanlı Kale Kuşatmaları (Strateji, Taktik, Kuşatma Aşamaları ve Teknolojisi), Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: b.y., 2014. GÜMGÜM, Güven; “Uluabat’ın Batı Yakası Lopadion’dan Milletoupolis’e”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt:1, Editörler: Sezai Sevim-Mustafa Eren-Murat Çubukçu-Halil Ergöz, Bursa: y.y., 2016, ss. 173- 186. GÜNAY, Kürşat; Gazan Mahmud Han Döneminde Anadolu’da Meydana Gelen Moğol İsyanları (1295-1304), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: b.y., 2003. GÜNAY, Vehbi; XV-XVI. Yüzyıllarda Bergama Kazası, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir: b.y., 1999. GÜRBÜZ, Ahmet; “XVI-XVII. Yüzyıllarda Alâiye Kalesi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 10, Konya: Selçuk Üniversitesi, 2001, ss. 207-226. HACIGÖKMEN, Mehmet Ali; “Selçuklular Döneminde Alanya”, Alaiye’den Alanya’ya, Editörler: Ekrem Kalan-Mahmut Demir, Alanya: Alaaddin Keykubat Üniversitesi Yayınları, 2021, ss. 1-42. HALAÇOĞLU, Yusuf; “Osmanlı İmparatorluğu'nda Menzil Teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar”, Osmanlı Araştırmaları II, Editörler: Halil İnalcık-Nejat Göyünç- Heath W. Lowry, İstanbul: 1981, ss. 123-132. HOUT, Theo P.J. Van Den; “Hitit krallığı ve İmparatorluğu’nun Kısa Tarihi”, Hititler Bir Anadolu İmparatorluğu, Hazırlayanlar: Meltem Doğan Alparsalan-Metin Alparslan, İstanbul: Yapı Kredi yayınları, 2019, ss. 11-29. İLGÜREL, Mücteba; “Balıkesir”, DİA, Cilt: 5, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, ss. 12-14. İLKIŞIK, O. Metin - Muhammet Yazar - Sait Başaran; “Bursa Hisar Bölgesi’nde Yeraltı Radarı ile Arkeo-Jeofizik İncelemeler”, Restorasyon ve Konservasyon Çalışmaları Dergisi, Sayı: 7, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2011, ss. 12-19. İNALCIK, Halil; “Bursa”, DİA, Cilt: 6, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, ss. 445-449. İNALCIK, Halil; Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2018. 86 İNALCIK, Halil; “Osmalı Beyliği’nin Kurucusu Osman Beg”, Kuruluş Osmanlı tarihini Yeniden Yazmak, İstanbul: Hayykitap Yayıncılık, 2018, ss. 109-178. İNALCIK, Halil; “Osman Gazi’nin İznik (Nicea) Kuşatması ve Bafeus Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu Sultan ve Siyaset, Cilt: 2, Editör: Can Uyar, İstanbul: Kronik Kitap, 2018, ss. 51-73. İNALCIK, Halil; “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Söğüt’ten İstanbul’a Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, Derleyenler: Oktay Özel-Mehmet Öz, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2019, ss. 443-472. KAPLANOĞLU, Raif; Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, İstanbul: Avrasya Etnografya Vakfı, 2000. KÖPRÜLÜ, Fuad; Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Ankara: Türk Tarih kurumu Basımevi, 1991. LANGER, L. William – BLAKE, P. Robert; “Osmanlı Türklerinin Doğuşu ve Tarihsel Arkaplanı”, Söğütten İstanbul’a Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu üzerine Tartışmalar, Derleyenler: Oktay Özel-Mehmet Öz, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2019, ss. 177-224. MERÇİL, Erdoğan; “Anadolu Beylikleri”, DİA, Cilt: 3, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1991, ss. 138-139. NİCOLLE, David; Osmanlı Kaleleri 1300-1810, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019. NİCOL, M. Donald; Bizans’ın Son Yüzyılları 1261-1453, Çeviren: Bilge Umar, İstanbul: Türkiye iş Bankası Yayınları, 2009. OĞUZOĞLU, Yusuf; “Dizdar”, DİA, Cilt: 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1994, ss. 480-481. OĞUZOĞLU, Yusuf; “Yenişehir’i Dış Dünyaya Bağlayan Yol Şebekesi” Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu (Bildiri Kitabı), Editörler: Mefail Hızlı-Sezai Sevim, Bursa: Uludağ Üniversitesi Yayını, 2014, ss. 91-96. OKUMUŞ, Gökhan - A. Güliz Bilgin Altınöz; “Sürdürülebilir Koruma İçin Değişimi Anlamak Ve Yönetmek: Karmaşık Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı Olarak Gölyazı (Apolyont) / Bursa Örneği”, “DeğişKent” Değişen Kent, Mekân ve Biçim Türkiye Kentsel Morfoloji Araştırma Ağı II. Kentsel Morfoloji Sempozyumu, İstanbul: İTÜ Yayınları, 2018, ss. 517-537. OSMAN, N. Tuna; “Kelimeler Arasında”, Türk Dili, No:117, Ankara:1961, ss. 642- 646. ÖTÜKEN, S. Yıldız; “Karacabey İlçesindeki Tophisar Köyünün Ortaçağdaki Önemi ve Tarihi Eserleri”, Arkeolji-Sanat Tarihi Dergisi, cilt: 4, sayı: 4, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1988, ss. 89-99. PACHYMERES, Georges; Bizanslı Gözüyle Türkler, Çeviren: İlcan Bihter Barlas, İstanbul: İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2019. PARMAN, Ebru; “Eskişehir-Karacahisar Kalesi 2001 Yılı Kazı Çalışmaları”, 24. Kazı Sonuçları Toplantısı, Yayına Hazırlayanlar: Koray Olşen, Haydar Dönmez, vd., Cilt: 2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2002, ss. 69-80. PARMAN, Ebru; “Eskişehir (Merkez Karacaşehir Köyü) Karacahisar Kalesi 2002 Yılı Kazı Çalışmaları”, 25. Kazı Sonuçları Toplantısı, Yayına Hazırlayanlar: Koray Olşen, Haydar Dönmez, vd., Cilt: 2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2003, ss. 365-370. POLAT, Mustafa; Arşiv Kayıtlarına Göre XIX. Yüzyılda İnegöl’de Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Hayat, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bursa: b.y., 2017. 87 RAMSAY, M. William; Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviren: Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1960. SENNETT, Richard; Ten ve Taş Batı Uygarlığında Beden Ve Şehir, İstanbul: Metis Yayınları, 2008. SEVİM, Sezai; “İnegöl’de Kulaca Kalesi”, Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt:1, Editörler: Doğan Yavaş-Sezai Sevim, İstanbul: İnegöl Belediyesi Yayınları, 2017, s. 33-47. SEVİM, Sezai; “Osmanlı Döneminde Karyağmaz Köyü ile Paşalar Köyü ve Çevresi Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt: 1, Editörler: Sezai Sevim-Mustafa Eren-Murat Çubukçu- Halil Ergöz, Bursa: Mustafakemalpaşa Yayınları, 2016, s.1-11. SEVİM, Sezai; “Osmanlı’nın Kuruluş Devri Saray Anlayışı ve Bursa Sarayı”, Bursa’da Zaman, Sayı: 10, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2014, s.18-23. SEVİM, Sezai; “Yenişehir’in Kuruluşu ve Başkent Yenişehir Hakkında” Tarihten Günümüze Yenişehir Sempozyumu (Bildiri Kitabı), Editörler: Mefail Hızlı-Sezai Sevim, Bursa: Uludağ Üniversitesi Yayını, 2014, ss. 29-40. SEVİM, Sezai; “XVI. Yüzyılda Karesi Sancağı (Tahrir Defterlerine Göre)”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: b.y., 1993. SEVİN, Veli; Anadolu Arkeolojisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003. SÖYLER, Nurşen; Güneydoğu Anadolu’da Roma Kaleleri ve Savunma Sistemi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir: b.y., 2019. SÜMER, Faruk; “Selçuklular”, DİA, Cilt: 36, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2009, ss. 380-384. SÜMER, Faruk; “Karamanoğulları”, DİA, Cilt: 24, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2001, ss. 454-460. ŞAHİN, Gülseren Kan; “Roma ve Bizans Devirlerinde İnegöl Arkeolojisi ve Tarihi”, Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, Cilt: 1, Editörler: Doğan Yavaş-Sezai Sevim, İstanbul: İnegöl Belediyesi Yayınları, 2017, ss. 269-277. ŞAHİN, Mustafa; “Nikaia Sur Duvarında Aziz Tasvirli Fresk”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 9/1, Bursa: 2020, ss. 440-454. ŞAHİNALP, Mehmet Sait-Veysi Günal, “Osmanlı Şehircilik Kültüründe Çarşı Lokasyon ve Çarşı İçi Kademelenme Yönünden Mekansal Analizi”, Milli Folklor Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi, Sayı: 93, 2012, ss. 149-168. TABAK, Ramazan; Roma Dönemi’nde Hadrianopolis (Edirne) Kent Surları Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne: b.y., 2018. TANSEL, O. Selahattin; “Bursa (Kentinin Kuruluşu)”, Bursa Ansiklopedisi, Cilt: 1, İstanbul: BURDEF Yayınları, 2002, ss. 287-291. TANINDI, Oğuz - Özgen Kurt; Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu 2008 Marmara Bölgesi Bizans Dönemi, İstanbul: TAY, 2009. TEXIER, Charles; Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi, Arkeolojisi, Cilt: 1, Çeviren: Ali Suat, Ankara: Enformasyon ve Dökümantasyon Hizmetleri Vakfı, 2002. TURANİ, Adnan; Sanat Terimleri Sözlüğü, Ankara: Toplum Yayınları, 1975. Türkçe Sözlük 2, Hazırlayanlar: İsmail Parlatır-Nevzat Gözaydın-Hamza Zülfikar- Belgin Tezcan Aksu-Seyfullah Türkmen-Yaşar Yılmaz, Türk Dil Kurumu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1998. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı; Osmanlı Tarihi, Cilt: 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2016. 88 YAVAŞ, Doğan; “Bursa Kalesi”, Savunma Hatlarından Yaşam Alanlarına Kaleler, Editör Doğan Yavaş, Bursa: Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2010. YAVAŞ, Doğan; “Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında Mustafakemalpaşa’da İmar Faaliyetleri”, Uluslararası III. Mustafakemalpaşa Sempozyumu, Cilt: 1, Editörler: Sezai Sevim-Mustafa Eren-Murat Çubukçu-Halil Ergöz, Bursa: y.y., 2016, ss. 13-22. YILDIRIM, Fahri; Sakarya Kaleleri, Adapazarı: Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2004. YILMAZ, Hakan; “Yeni Kaynaklara Göre Bursa Beg Sarayı’nın Yapılış Tarihi ve Orhan Gazi Döneminde İnşa Edilen İlk Bölümleri”, Taç Mimarlık Arkeoloji Kültür Sanat Dergisi, Sayı: 7, İstanbul: Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı Yayınları, 2016, ss. 54-65. YILMAZ, İbrahim; “Bursa Sur Kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı Rekonstrüksiyonu”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 26, 2014, ss. 87-105. İnternet Kaynakları https://atlas.harita.gov.tr/#14.73/40.08158/29.57893 https://www.belekomahaber.com/belekoma-kalesi-restorasyonu-ne-zaman-yapilacak/ https://www.bursa.com.tr/tr/mekan/kite-kalesi-498/ http://www.decgorselsanatlar.com/bursa-hisar-kaleici-haritasi/ https://www.google.com.tr/intl/tr/earth/ https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/gezilecekyer/golyazi-c-kale-ve-kent- surlari https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/gezilecekyer/bursa-surlari https://kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/kulturenvanteri/kestel-kalesi https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/izmir/gezilecekyer/bergama-akropol-oren-yeri https://kulturenvanteri.com/tr/yer/lopadion/#16.21/40.203092/28.438897 https://osmangazi.bel.tr/tr/proje/bursa-kalesi-sur-ve-kapilari http://www.pamukova.gov.tr/pasalar-kalesi http://www.sultanbeyli.gov.tr/aydos-kalesii http://www.yildirim.gov.tr/balabanbey-kalesi--balabancik-hisari 89 EKLER 353 Harita 1: Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi Coğrafyası 353 Clive Foss, The Beginnings of The Ottaman Empire, s. XV. 90 354 Harita 2: Kuruluş Döneminde, Osmanlı Devleti’nin ele geçirdiği kalelerin bir kısmı 354 Clive Foss, The Beginnings of The Ottaman Empire, s. XVI. 91 355 Harita 3: Osmanlı Dönemi yol güzergâhlarını gösteren harita 355 Mehmet Sait Şahinalp-Veysi Günal, “Osmanlı Şehircilik Kültüründe Çarşı Lokasyon ve Çarşı İçi Kademelenme Yönünden Mekansal Analizi”, Milli Folklor Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi, Sayı: 93, 2012, s. 152. 92 356 Çizim 1: Karacahisar Kalesi planı 356 Erol Altınsaban “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, s. 630. 93 357 Çizim 2: Bilecik Kalesi İllüstrasyonu 357 https://www.belekomahaber.com/belekoma-kalesi-restorasyonu-ne-zaman-yapilacak/ 94 358 Çizim 3: Bursa Kalesi İllüstrasyonu 358 http://www.decgorselsanatlar.com/bursa-hisar-kaleici-haritasi/ 95 359 Çizim 4: Bursa Kalesi planı 359 Albert Gabriel, Bir Türk Başkenti Bursa, Çeviren: Neslihan Er-Hamit Er-Aykut Kazancıgil, İstanbul: 2010, s. 25. 96 360 Çizim 5: Uluabat (Lopadion) Kalesi Planı 360 https://kulturenvanteri.com/tr/yer/lopadion/#16.21/40.203092/28.438897 97 361 Resim 1: Kulaca Hisarı’nın yer aldığı düşünülen alan. 361 https://atlas.harita.gov.tr/#14.73/40.08158/29.57893 98 362 Resim 2: Kulaca Köyü ve Kulaca Hisarı’nın yer aldığı düşünülen alan 362 https://atlas.harita.gov.tr/#14.73/40.08158/29.57893 99 363 Resim 3: Karacahisar Kalesi Giriş Kapısı Doğu Cephesi 363 Erol Altınsaban, “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, s. 633. 100 364 Resim 4: Karacahisar Kalesi Giriş Kapısı Batı Cephesi 364 Erol Altınsaban, “2011-2014 Kazıları Işığında Eskişehir Karacahisar Kalesi”, s. 633. 101 365 Resim 5: Bilecik Kalesi kalıntısı olduğu düşünülen alan 365 https://www.belekomahaber.com/belekoma-kalesi-restorasyonu-ne-zaman-yapilacak/ 102 366 Resim 6: Kestel Kalesi 366 https://kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/kulturenvanteri/kestel-kalesi 103 Resim 7: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı 104 Resim 8: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı üzerinden çekilmiş detay fotoğrafı 105 Resim 9: Aktimur Hisarı’na ait olduğu düşünülen kale duvarı yakın çekimi 106 Resim 10: Bursa Kalesi ile Aktimur ve Balabancık kalelerinin yerlerini gösterir uydu 367 fotoğrafı 367 Yer tespit çalışması Google Earth uygulaması ile yapılmıştır. https://www.google.com.tr/intl/tr/earth/ 107 368 Resim 11: Balabancık Hisarı sur fotoğrafı 368 http://www.yildirim.gov.tr/balabanbey-kalesi--balabancik-hisari 108 369 Resim 12: Balabacık Hisarı sur kalıntısı 369 http://www.yildirim.gov.tr/balabanbey-kalesi--balabancik-hisari 109 370 Resim 13: Bursa Kalesi sur kalıntıları 370 https://osmangazi.bel.tr/tr/proje/bursa-kalesi-sur-ve-kapilari 110 371 Resim 14: Bursa Kalesi surları 371 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/gezilecekyer/bursa-surlari 111 372 Resim 15: Kite Kalesi’ne ait olduğu düşünülen sur kalıntısı 372 https://www.bursa.com.tr/tr/mekan/kite-kalesi-498/ 112 373 Resim 16: Ak Hisar (Metabole) olabileceği düşünülen kale kalıntısı 373 http://www.pamukova.gov.tr/pasalar-kalesi 113 374 Resim 17: Ak Hisar (Metabole) Kalesi olabileceği düşünülen kale kalıntısı detayı 374 http://www.pamukova.gov.tr/pasalar-kalesi 114 375 Resim 18: Ak Hisar (Metabole) Kalesi olabileceği düşünülen kale kalıntsı görünümü 375 http://www.pamukova.gov.tr/pasalar-kalesi 115 Resim 19: İznik surları detay fotoğrafı 116 Resim 20: İznik Kalesi Lefke Kapısı görünümü 117 Resim 21: İznik Surlarında plansız yapılaşmayı gösteren fotoğraf 118 376 Resim 22: Aydos Kalesi 376 http://www.sultanbeyli.gov.tr/aydos-kalesii 119 377 Resim 23: Uluabat (Lopadion) Kalesi kalıntısı 377 https://kulturenvanteri.com/tr/yer/lopadion/#16.21/40.203092/28.438897 120 378 Resim 24: Uluabat (Lopadion) Kalesi kule kalıntısı 378 Güven Gümgüm, “Uluabat’ın Batı Yakası Lopadion’dan Milletoupolis’e”, s. 184. 121 379 Resim 25: Gölyazı Kalesi iç sur kalıntıları detayı 379 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/gezilecekyer/golyazi-c-kale-ve-kent-surlari 122 380 Resim 26: Bergama Akrapolü 380 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/izmir/gezilecekyer/bergama-akropol-oren-yeri 123 381 Resim 27: Tophisar Kalesi Kule Kalıntısı 381 S. Yıldız Ötüken, “Karacabey İlçesindeki Tophisar Köyünün Ortaçağdaki Önemi ve Tarihi Eserleri”, s.99. 124