ANITSAL BURSA CAMİLERİNDE KORUMA VE ONARIM FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (1930-1960) Feyza AKSOY i T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ANITSAL BURSA CAMİLERİNDE KORUMA VE ONARIM FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (1930-1960) Feyza AKSOY 0000-0002-1103-1756 Prof. Dr. Özlem Köprülü BAĞBANCI (Danışman) DOKTORA TEZİ MİMARLIK ANABİLİM DALI BURSA – 2023 Her Hakkı Saklıdır ii TEZ ONAYI Feyza AKSOY tarafından hazırlanan “ANITSAL BURSA CAMİLERİNDE KORUMA VE ONARIM FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (1930-1960)” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı’nda DOKTORA TEZİ olarak kabul edilmiştir. Danışman : Prof. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı Başkan : Prof. Dr. Özlem KÖPRÜLÜ BAĞBANCI İmza 0000-0003-2335-7371 Bursa Uludağ Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Anabilim Dalı Üye : Prof. Dr. Can Şakir BİNAN İmza 0000-0002-5916-3352 Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Anabilim Dalı Üye : Dr. Öğr. Üyesi Gülsün TANYELİ İmza 0000-0002-4170-8596 İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Anabilim Dalı Üye : Prof. Dr. Demet BİNAN İmza 0000-0003-3513-6576 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Anabilim Dalı Üye : Dr. Öğr. Üyesi Doğan YAVAŞ İmza 0000-0001-8232-7995 Bursa Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk ve İslam Sanatı Anabilim Dalı Yukarıdaki sonucu onaylarım Prof. Dr. Hüseyin Aksel EREN Enstitü Müdürü ../../…. iii B.U.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;  tez içindeki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,  görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu,  başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda ilgili eserlere bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu,  atıfta bulunduğum eserlerin tümünü kaynak olarak gösterdiğimi,  kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı,  ve bu tezin herhangi bir bölümünü bu üniversite veya başka bir üniversitede başka bir tez çalışması olarak sunmadığımı beyan ederim. .../.../2023 Feyza AKSOY iv TEZ YAYINLANMA FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI Enstitü tarafından onaylanan lisansüstü tezin/raporun tamamını veya herhangi bir kısmını, basılı (kâğıt) ve elektronik formatta arşivleme ve aşağıda verilen koşullarla kullanıma açma izni Bursa Uludağ Üniversitesi’ne aittir. Bu izinle Üniversiteye verilen kullanım hakları dışındaki tüm fikri mülkiyet hakları ile tezin tamamının ya da bir bölümünün gelecekteki çalışmalarda (makale, kitap, lisans ve patent vb.) kullanım hakları tarafımıza ait olacaktır. Tezde yer alan telif hakkı bulunan ve sahiplerinden yazılı izin alınarak kullanılması zorunlu metinlerin yazılı izin alınarak kullandığını ve istenildiğinde suretlerini Üniversiteye teslim etmeyi taahhüt ederiz. Yükseköğretim Kurulu tarafından yayınlanan “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” kapsamında, yönerge tarafından belirtilen kısıtlamalar olmadığı takdirde tezin YÖK Ulusal Tez Merkezi / B.U.Ü. Kütüphanesi Açık Erişim Sistemi ve üye olunan diğer veri tabanlarının (Proquest veri tabanı gibi) erişimine açılması uygundur. Danışman Adı-Soyadı Öğrencinin Adı-Soyadı Tarih Tarih İmza İmza Bu bölüme kişinin kendi el yazısı ile okudum Bu bölüme kişinin kendi el yazısı ile okudum anladım yazmalı ve imzalanmalıdır. anladım yazmalı ve imzalanmalıdır. v ÖZET Doktora Tezi ANITSAL BURSA CAMİLERİNDE KORUMA VE ONARIM FAALİYETLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (1930-1960) Feyza AKSOY Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Özlem KÖPRÜLÜ BAĞBANCI Yapılarda meydana gelen hasarlar, önceler sadece ihtiyaca yönelik ve geleneksel yöntemlerle onarılırken zamanla koruma üzer ne farklı yaklaşımlar gel şm ş ve yasalar düzenlenm şt r. Dünya genel nde yaşanılan bu süreç ülkem ze de yansımış, Osmanlı Dönem ’nde vakıf s stem yle sürdürülen onarımlar, Cumhur yet’ n lk yıllarından t baren lg l kurumların denet m nde devam etm şt r. Bursa genel nde anıtsal yapılarla lg l lk tesp t çalışmalarına 1930’lu yıllarda, onarımlara se ekonom k şartlar ve yet şm ş tekn k elemanların yeters zl ğ neden yle 1940’larda başlanab lm şt r. Onarım çalışmalarının, 1960 yılında kısa b r süre durakladığı, sonrasında se Vened k Tüzüğü’nün etk s ve kontrol m marlarının değ şmes yle farklılaşmaya başladığı görülmüştür. Hazırlanan çalışmada, ncelenen süreçte Vakıflar kaynaklarıyla onarılan anıtsal cam ler n yanı sıra yerel mkanlarla onarılan küçük ölçekl cam ler de değerlend r lm şt r. Yapıların, Bursa’da büyük hasara neden olan 1855 deprem sonrası onarımları araştırılmış, ardından 1930-1960 dönem onarımları, fenn şartnameler, kurul kararları, kullanılan malzeme ve uygulamayı yönlend ren aktörler n etk ler kapsamında ncelenm şt r. Yapılan araştırmada en kapsamlı onarımın Ulucam ’de gerçekleşt ğ , d ğer cam lerde se m nare başta olmak üzere yapı elemanları le sınırlı kaldığı görülmüştür. Süreç çer s nde alınan karar ve hazırlanan raporlarda ‘usulüne uygun’ kavramı d kkat çekmekted r. Yapılan onarımlarda, yapının geçm ş yle lg l b lg ve belgeler n araştırıldığı ancak restorasyon projes hazırlanmadan uygulamaya başlandığı, ekler n kaldırılıp, bel rl b r döneme uygun tamamlama yapılmaya çalışıldığı tesp t ed lm şt r. Tekn k anlamda se özgün malzemen n tem n ed lemed ğ durumlarda veya sağlam olması gerekçes yle ç mentonun kullanıldığı görülmüştür. Yapılan çalışmalarda, dönemin teknik şartnamelerinin, GEEAYK üyelerinin ve kontrol mimarlarının yaklaşımlarının onarımlarda etkili oldukları anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Anıtsal Bursa camileri, koruma yaklaşımları, 1930-1960 dönemi onarımları, Ulucami, onarımda etken olan aktörler 2023, xvii + 265 sayfa. vi ABSTRACT PhD Thesis AN ASSESSMENT ON CONSERVATION AND PRESEVATION PRACTICES OF HISTORICAL BURSA MOSQUES (1930-1960) Feyza AKSOY Bursa Uludağ University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Architecture Supervisor: Prof. Dr. Özlem KÖPRÜLÜ BAĞBANCI At first, wear and damage in buildings were fixed using traditional methods and in accordance with needs, while in time, various approaches have emerged and a set of rules have been decided on in terms of preservation. As a result of the process of awareness in the world that also affected our country, preservation of buildings were taken care of by foundation system in the times of Ottoman Empire and continued under the supervision of the relevant institutions since the first years of the Turkish Republic. Preservation in Bursa was started in 1930s with exploratory studies; though repairs only started in 1940s due to lack of economic conditions and technical personnel. Repair and preservation works have been interrupted for a short time in 1960, and started to differentiate later on with the effect of the Venice Charter and the change of controlling architects. As well as monumental mosques that were repaired with foundations resources, littler mosques that were repaired by locals have been studied in this thesis. Repair work after the huge earthquake caused a lot of damage in buildings in Bursa in 1855, have been researched. Afterwards, repairments during 1930-1960 have been studied in terms of technical specifications, regulatory board decisions, materials used, and the actors that affected the application. As a result of the study, it was seen that the most comprehensive repair work was in Ulucami, whereas repair in other smaller mosques were limited to minaret and other constructional elements. The concept of “in accordance with style” is the most attention-grabbing feature of reports and decision sheets of the time. In the studied works of restoration, it was found out that history and story of buildings were researched. However, it was determined that the repair was applied without preparing project and cancelling later additions in the buildings, trying to stick with a style of an era. In technical terms, it has been observed that cement is used in cases where the original material cannot be obtained or on the grounds that it is strong. As a result of the studies, it was understood that the technical specifications of the period, GEEAYK members’ and control architects’ approaches had an effect in the repairs. Key words: Historical Bursa mosques, conservation approach, repair activities during 1930-1960, Ulucami. 2023, xvii + 265 pages. vii TEŞEKKÜR Doktora eğitimim sürecinde gerek ders aşamasında gerekse tez çalışmamda ilgisini ve desteğini esirgemeyen kıymetli danışmanım Sayın Prof. Dr. Özlem Köprülü Bağbancı’ya, tez aşamasının başından itibaren bilgi ve görüşleriyle araştırmalarıma yön gösteren değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Can Binan ve Sayın Dr. Öğr. Üyesi Gülsün Tanyeli başta olmak üzere, tezimle ilgili kıymetli fikirlerini paylaşan jüri üyelerim Sayın Prof. Dr. Demet Binan’a, Osmanlıca belge çevirilerinde de yardımcı olan Sayın Dr. Öğr. Üyesi Doğan Yavaş’a ve desteğiyle Sayın Prof. Dr. Bilal Bağbancı’ya katkı ve anlayışlarından dolayı çok teşekkür ederim. Arşiv araştırmalarında yardımlarını esirgemeyen, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü Müdürleri ve çalışanlarına, Bursa Eski Eser Sevenler Kurumu yetkilileri Mesut Özkeser, Zafer Ünver ve Safiyuddin Erhan’a teşekkürlerimi sunarım. Kaynak araştırmalarımda kolaylık sağlayan Salt Araştırma, Atatürk Kitaplığı, Nadir Eserler Kütüphanesi ve Devlet Arşivleri çalışanlarına teşekkür ederim. İlgi ve destekleriyle her konuda yanımda olan sevgili aileme çok teşekkür ederim. Araştırmalarımda yararlandığım, çizim, belgeleme ve onarım çalışmalarıyla koruma alanında emek verenleri de saygıyla anıyorum. Feyza AKSOY 25/01/2023 viii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET................................................................................................................................ vi ABSTRACT .................................................................................................................... vii TEŞEKKÜR ................................................................................................................... viii KISALTMALAR DİZİNİ ............................................................................................... xi ŞEKİLLER DİZİNİ ....................................................................................................... xii ÇİZELGELER DİZİNİ .............................................................................................. ..xvii 1.GİRİŞ ………………………………………………………………………………….1 2.BURSA’NIN KENTSEL GELİŞİMİ VE KORUMA FALİYETLERİ ......................... 8 2.1.Osmanlı Döneminde Bursa’nın Kentsel Gelişimi ....................................................... 8 2.2.Korumaya İlişkin Kuramsal Temeller ve Türkiye’de Yasal Süreç ........................... 15 2.2.1. Osmanlı döneminde koruma yaklaşımları ............................................................. 15 2.2.2. Cumhuriyet döneminde korumaya yönelik çalışmalar .......................................... 17 2.3.Cumhuriyet Dönemi’nde Bursa’da Korumaya Yönelik Gerçekleşen İlk Çalışmalar…………. ...................................................................................................... 26 3.CAMİLERDE GERÇEKLEŞTİRİLEN 1930-1960 DÖNEMİ KORUMA VE ONARIM ÇALIŞMALARI ............................................................................................ 28 3.1.Büyük Ölçekli Camilerde 1930-1960 Dönemi Onarımları ....................................... 28 3.1.1. Ulucami.................................................................................................................. 29 3.1.1.1.1855 depremi sonrası onarımlar .......................................................................... 38 3.1.1.2.1930-1965 dönemi onarımları ............................................................................. 41 3.1.1.3.Ulucami’de gerçekleşen onarımların değerlendirmesi........................................ 88 3.1.2. Yeşil Cami ............................................................................................................. 95 3.1.2.1.1855 depremi sonrası onarımlar ........................................................................ 101 3.1.2.2.1930-1960 dönemi onarımları ........................................................................... 108 3.1.2.3.Yeşil Cami’de gerçekleşen onarımlarının değerlendirmesi .............................. 109 3.1.3. Murad Hüdavendigar Camisi ............................................................................... 111 3.1.3.1.1855 depremi sonrası onarımlar ........................................................................ 116 3.1.3.2.1930-1960 dönemi onarımları ........................................................................... 118 3.1.3.3.I.Murad Hüdavendigar Camisi’nde gerçekleşen onarımların değerlendirmesi 123 3.1.4. Yıldırım Bayezid Camisi ..................................................................................... 124 3.1.4.1.1855 depremi sonrası onarımlar ........................................................................ 129 3.1.4.2.1930-1970 dönemi onarımları ........................................................................... 132 3.1.4.3.Yıldırım Bayezid Camisi’nde gerçekleşen onarımlarının değerlendirmesi ...... 141 3.2. Küçük Ölçekli Camilerde 1930-1960 Dönemi Onarımları ................................. 144 3.2.1. Hacılar Camisi ..................................................................................................... 145 3.2.2. Hoca Ali Zade Camisi ......................................................................................... 151 3.2.3. Bedrettin (Hafsa Sultan) Camisi .......................................................................... 152 3.2.4. Zeyniler Camisi ................................................................................................... 156 3.2.5. Acem Reis Camisi ............................................................................................... 159 3.2.6. Alaaddin Bey Camisi ........................................................................................... 162 3.2.7. Küçük ölçekli camilerde gerçekleşen onarımların değerlendirmesi .................... 166 4.ONARIM SÜRECİNDE YER ALAN KURUM VE AKTÖRLER .......................... 167 4.1.Karar Merkezi ve Uygulayıcı Kurumlar ................................................................. 167 4.2.Dönemin Yöneticilerinin Onarımlar Üzerindeki Etkisi .......................................... 171 4.3.Onarımlarda Görev Alan Kontrol Mimarları .......................................................... 173 ix 4.4.Onarımları Üstlenen Yükleniciler ........................................................................... 188 4.5.Yerelleşme ve Katılımcı Koruma-Sivil Toplum Örgütleri ..................................... 190 4.6.Eğitim Kurumlarının Restorasyon Alanındaki Etkileri .......................................... 197 5.DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ............................................................................. 199 5.1.Dönemin Koruma ve Onarımlarıyla İlgili Belgeleme Çalışmaları ......................... 199 5.2.Gerçekleşen Onarımların Teknik ve Kuramsal Açıdan Değerlendirilmesi ............ 201 5.3.Aktörlerin ve Yerel Katılımcıların Onarım Üzerindeki Etkileri ............................. 208 5.4.Yapı Elemanlarında Görülen Değişim .................................................................... 209 5.5.Kullanılan Malzeme ve Tekniğin Değerlendirilmesi .............................................. 213 5.6.Sonuç ....................................................................................................................... 214 KAYNAKLAR ............................................................................................................. 222 EKLER .......................................................................................................................... 228 EK 1 Atatürk’ün İsmet İnönü’ye Gönderdiği 23.03.1931 Tarihli Telgraf .................... 229 EK 2 Vakıflar Genel Müdürü’nün Anıtların Korunması ile İlgili Raporu ................... 230 EK 3 Maarif Bakanlığı’nın 15.02.1945 Tarihli Toplantı Kararları ............................... 232 EK 4 Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı'nın Ulucami Giriş Kapısı ile İlgili Raporu 24.04.1952 ..................................................................................................................... 233 EK 2 Ulucami Cümle Kapısı ile İlgili 15.07.1952 Tarihli GEEAYK Kararı ............... 234 EK 5 Ulucami restorasyonu sırasında (1954) hazırlanmış, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde bulunan çizimler ............................................................................................................ 235 EK 6 Beton dışlık pencerelerinin 27.12.1956 tarihli ve Tahsin Öz imzalı çizimi ........ 238 EK 7 1956 yılı Ulucami onarımı keşif özeti ................................................................. 239 EK 8 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Raporu 25.07.1962 .......................... 240 EK 9 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Cevat Vural’ın 18.09.1962 Tarihli Raporu .......................................................................................................................... 243 EK 10 Ulucami Taş Sökümü Ataşman Çizimleri ......................................................... 244 EK 11 Ulucami Kuzeybatı Minaresi Çizimleri ............................................................. 246 EK 12 Ulucami Kuzey Kapısı Çizimleri ....................................................................... 247 EK 13 Ulucami Onarimı Aşamasında ve Sonrasında Çekilmiş Fotoğraflar ................. 248 EK 14 Yıldırım Camisi onarımı işinde Müteahhit İsmail Sönmez'in görevlendirilmesi ile ilgili belge................................................................................................................. 253 EK 15 Yıldırım Bayezid Camisi, 1970 Tarihli Cahide Tamer Onaylı Minare Projesi . 254 EK 16 Bursa’daki Anıtların Onarımı ile İlgili Macit Kural’ın Görevlendirme Yazısı, 1946 (http://saltresearch.org) (Tasudoc0476012) ......................................................... 255 EK 17 Sedat Çetintaş’ın Bursa Kozahan Mescidi ile İlgili Raporu, 1946 .................... 257 EK 18 Kurşun Ocağı Şartnamesi -1947 (Muradiye Medresesi Onarım Dosyası) ........ 260 EK 19 Harçlar Şartnamesi -1947 (Muradiye Medresesi Onarım Dosyası)................... 262 ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 265 x KISALTMALAR DİZİNİ Kısaltmalar Açıklama DA Devlet Arşivleri BBBLD Bursa Büyükşehir Belediyesi BEESK Bursa Eski Eserler Sevenler Kurumu BKVKBK Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu EEMGM Eski Eser ve Müzeler Genel Müdürlüğü GEEAYK Gayr menkul Esk Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu İ.Ü. NEK İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi MEB Millî Eğitim Bakanlığı VGM Vakıflar Genel Müdürlüğü Tahm. Tahmini xi ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa Şekil 2.1. Albert Gabriel’in eserinde yer alan haritada Bursa mahallelerinin konumları…………………………………………………………... 9 Şekil 2.2. Bursa anıtsal camilerinin günümüz uydu fotoğrafı üzerinde konumları, kronolojik sırayla; 1- Orhan Camisi, 2- Murad Hüdavendigar Camisi, 3- Yıldırım Bayezid Camisi, 4- Ulucami, 5- Yeşil Cami, 6- II. Murad (Muradiye) Camisi ………………….. 10 Şekil 2.3. Orhan Camisi ve Alaaddin Camisi planları………………………… 11 Şekil 2.4. Yeşil Türbe’de 1855 depremi sonrası oluşan hasarın görünümü, Parvillee'nin arşivinde yer alan fotoğrafı ………………………….. 13 Şekil 2.5. Şehadet Camisi’nin 1855 depreminde yıkılan minare ve son cemaat yeri görünümü ……………………………………………………... 13 Şekil 3.1. 1862 tarihli Suphi Bey haritasında Ulucami görünümü……………. 30 Şekil 3.2. 1938 Hava fotoğrafında Ulucami ve çevresinin görünümü ……….. 30 Şekil 3.3. Günümüz uydu fotoğrafında Ulucami ve çevresinin görünümü ..…. 31 Şekil 3.4. Çeşitli kaynaklarda bulunan Ulucami plan ve kesit çizimleri……… 33 Şekil 3.5. Kuzeybatı minaresi kaidesinde bulunan kitabe görünümü, (1950’li 34 yıllar)…………………………………………………..…………… Şekil 3.6. 1836 yılı, Pardoe’ye ait taş baskı ………………………………….. 35 Şekil 3.7. 1837 yılı, Lewis’e ait taş baskıda kuzey girişi ...…………………… 36 Şekil 3.8. Ulucami’nin 1855 depremi sonrası yıkılmış olan minarelerin görünümü ……………………………………………..…………… 39 Şekil 3.9. Ulucami’nin ahşap külahlarının ve batı kapısına eklenen ahşap saçağın görünümü .………………………………………………… 40 Şekil 3.10. 1889 Kapalıçarşı yangını sonrası kâgir olarak yenilenen minare külahları …………………………………………………………… 40 Şekil 3.11. Ulucami’nin sıvalı olan güney cephesi (1940-1950)………….……. 42 Şekil 3.12. Ulucami’nin sıvalı güney cephesi ………………………………….. 43 Şekil 3.13. Sedat Çetintaş’ın 1949 tarihli Ulucami cephe çizimleri ……………. 44 Şekil 3.14. Sedat Çetintaş ve Ekrem Hakkı Ayverdi’nin Ulucami kesit çizimi .. 44 Şekil 3.15. 1940’lı yıllarda Ulucami kuzey kapısı saçak görünümü……………. 45 Şekil 3.16. 1940’lı yıllarda Ulucami doğu kapısı ve Hünkar kapısı ahşap 45 saçakların görünümü ………………………………………………. Şekil 3.17. Ulucami Doğu cephesi Hünkar kapısı ahşap saçak görünümü……... 46 Şekil 3.18. Ulucami Doğu kapısı ahşap saçak görünümü, 1940’lı yıllar ….…… 46 Şekil 3.19. Ulucami batı kapısı saçak görünümü, 1940’lı yıllar……………….. 47 Şekil 3.20. Ulucami batı kapısı saçak görünümü, 1940’lı yıllar ……………….. 47 Şekil 3.21 Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı görünümü ……….. 50 Şekil 3.22. Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı görünümü (1955)… 51 Şekil 3.23. Saçağın sökümü sonrası Ulucami’nin batı kapısı görünümü ……… 51 Şekil 3.24. Saçağın sökümü sonrası Ulucami’nin Hünkar kapısı ve doğu kapısı görünümü (1950’li yıllar)…………………………………………... 52 Şekil 3.25. 1954 tarihli Ulucami kuzey kapısı çizimi ………..………………… 52 Şekil 3.26. Ulucami kuzey kapısı çizimleri (1954)…………………………… 53 Şekil 3.27. Y. Mimar Süleyman Örnek'in hazırladığı Ulucami kuzey kapısı sütun detayı ………………………………………………………... 54 xii Şekil 3.28. Ulucami kuzey kapısı önünde kurulmuş olan iskele ve Hüsrev Tayla'nın raporunda sözünü ettiği çalışma odası (1955)…………… 56 Şekil 3.29. Hüsrev Tayla'nın çekip birleştirmiş olduğu kuzey kapısı fotoğrafları 57 Şekil 3.30. Ulucami’nin kuzey kapısının söküm öncesi numaralandırılan taşların görünümü (1955)……………………...…………………… 58 Şekil 3.31. Ulucami’nin sıva sökümü sonrası kuzey kapısı bezeme görünümü... 59 Şekil 3.32. Ulucami’nin sıva sökümü sonrası Kuzey kapısı görünümü ……….. 60 Şekil 3.33. Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı bezeme görünümü... 60 Şekil 3.34. Ulucami kuzey kapısı 1/5 ölçekli rölöve çizimine ait fotoğraf…….. 62 Şekil 3.35. Ulucami kuzey kapısı1/5 ölçekli rölöve ve restitüsyon kesitlerine ait fotoğraf…………………………………………………………….. 63 Şekil 3.36. Ulucami Kuzey Kapısı mukarnas çizimi…………………………… 63 Şekil 3.37. Ulucami’nin batı kapısı yanı, taşlarda oluşan bozulma görünümü.. 65 Şekil 3.38. Ulucami’nin batı kapısı yanında sonradan eklenmiş olan çeşme…… 65 Şekil 3.39. Sıva raspası ve çeşmelerin sökümü sonrası Ulucami’nin batı cephesi görünümü…………………………………………………………... 66 Şekil 3.40. Ulucami’nin doğu cephesi sıva raspası çalışmaları………………… 66 Şekil 3.41. Kuzey kapısının sökümü sırasında Ulucami görünümü……………. 67 Şekil 3.42. 1956 yılı Ulucami onarımına ait istihkak raporu…………………… 68 Şekil 3.43. Kuzey kapısının sökümü sırasında Ulucami görünümü……………. 69 Şekil 3.44. Ulucami’nin kuzey kapısının söküm sonrası görünümü…………… 70 Şekil 3.45. İsmail Sönmez arşivinde bulunan, Ulucami kuzey cephesi ve ahşap iskele ataşman çizimleri……………………………………………. 71 Şekil 3.46. İsmail Sönmez'e gönderilen onarımın kabulünün yapıldığına ilişkin belge………………………………………………………………... 72 Şekil 3.47. Ulucami 1961 yılı onarımı için iş yeri teslim tutanağı……………… 73 Şekil 3.48. 1961 yılı Ulucami onarımına ait dosyanın içeriği………………….. 74 Şekil 3.49. Ulucami restitüsyon çizimleri listesi……………………………….. 75 Şekil 3.50. Y. Mimar Nazimi Yenal’ın, Ulucami fotoğraf ve çizimlerini Ali Saim Ülgen’den teslim aldığına dair belge…………………………. 76 Şekil 3.51. Kuzey kapısında yapılan söküm ve özgün bahçe kotunun tespiti….. 76 Şekil 3.52. Ulucami’nin batı minare kaidesi görünümü………………………... 77 Şekil 3.53. Ulucami’nin batı minaresi kaidesi ve duvarında taş kaplama çalışmaları………………………………………………………….. 77 Şekil 3.54. Ulucami Kuzey kapısı için hazırlanmış olan öneri çizimleri……… 78 Şekil 3.55. Raspa sonrası Kuzey kapısı görünümü ve onaylanan kapı çizimi…. 79 Şekil 3.56. Sedat Çetintaş'ın restitüsyon çizimi ve Kuzey kapısının günümüzdeki görünümü…………………………………………… 80 Şekil 3.57. Ulucami onarımı sırasında değişen taşların işlendiği ataşman çizimi 81 Şekil 3.58. Ulucami onarım çalışmaları………………………………………... 83 Şekil 3.59. Ulucami onarımı sonrası doğu cephesi görünümü…………………. 84 Şekil 3.60. Onarım sonrası Ulucami kuzey görünümü 1966…………………… 85 Şekil 3.61. Onarım sonrası Ulucami kuzey kapısı görünümü (1966)………….. 85 Şekil 3.62. Onarım sonrası Ulucami doğu kapısı görünümü…………………… 86 Şekil 3.63. Ulucami doğu minaresi onarımı……………………………………. 86 Şekil 3.64. Ulucami onarımı sırasında hazırlanan cephe çizimleri…………….. 87 Şekil 3.65. Ulucami kapıları 1950-1965 onarımı öncesi ve sonrası görünümleri 93 xiii Şekil 3.66. Ulucami pencereleri 1950-1965 onarımı öncesi ve sonrası görünümleri………………………………………………………… 94 Şekil 3.67. 1862 Suphi Bey Haritasında Yeşil Cami…………………………… 95 Şekil 3.68. 1938 yılı hava fotoğrafı Yeşil Cami ve çevresinin görünümü……… 96 Şekil 3.69. Günümüz hava fotoğrafında Yeşil Cami ve çevresinin görünümü…. 96 Şekil 3.70. Çeşitli kaynaklarda bulunan Yeşil Cami plan çizimleri……………. 98 Şekil 3.71. Çeşitli kaynaklara bulunan Yeşil Cami cephe çizimleri……………. 99 Şekil 3.72. Yeşil Cami doğu minaresi merdiveninin görünümü……………….. 100 Şekil 3.73. Yeşil Cami batı minaresi merdiveninin görünümü…………………. 100 Şekil 3.74. Yeşil Cami kubbe onarımı yapılırken çekilmiş fotoğrafı…………… 102 Şekil 3.75. 1852 tarihli gravür………………………………………………….. 102 Şekil 3.76. Sebah Pascal’ın 1860’lı yıllara ait Yeşil Cami fotoğrafı……………. 103 Şekil 3.77. Yeşil Cami giriş saçağı görünümü…………………………………. 104 Şekil 3.78. 1890 lı yıllar Yeşil Cami giriş kapısı görünümü…………………… 104 Şekil 3.79. Yeşil Cami giriş kapısı, sonradan eklenen saçak görünümü (1880- 1893)……………………………………………………………….. 105 Şekil 3.80. 1890’lı yıllar, Yeşil Cami minarelerinin sıvalı olduğu ve külahları değişmeden önceki görünümü……………………………………… 105 Şekil 3.81. Yeşil Cami giriş saçağı ve minare külahlarının görünümü…………. 106 Şekil 3.82. 1936 yılı Nicholas V. Artamonoff tarafından çekilmiş olan cephe fotoğrafı……………………………………………………………. 106 Şekil 3.83. Alexandre Raymond Yeşil Cami plan ve cephe çizimi (1900)…….. 107 Şekil 3.84. 1930’lu yıllar Yeşil Cami ve Medresesi……………………………. 109 Şekil 3.85. 1938 yılı hava fotoğrafı, Hüdavendigar Camisi ve çevresi………… 111 Şekil 3.86. Sırasıyla Texier, Çetintaş ve Ayverdi’ye ait Murat Hüdavendigar Camisi çizimleri……………………………………………………. 113 Şekil 3.87. Hüdavendigar Camisi ve Çekirge semti, 1892 yılı…………………. 114 Şekil 3.88. Hüdavendigar Cami, 1880-1893 yılları arası minare ahşap külahının görünümü…………………………………………………………... 114 Şekil 3.89. Hüdavendigar Camisi cephe çizimleri……………………………… 115 Şekil 3.90. Hüdavendigar Camisi kurşun kaplı ahşap minare külahı görünümü.. 116 Şekil 3.91. 1894 yılı Hüdavendigar Camisi ve boğumlu kagir minare külahı görünümü…………………………………………………………... 117 Şekil 3.92. Hüdavendigar Camisi minaresin kargir külahının görünümü……… 117 Şekil 3.93. Minare onarımı yapılırken çekilmiş olan fotoğraflar………………. 119 Şekil 3.94. BEESK onarımı öncesi ve sonrası Hüdavendigar Camisi minare görünümü…………………………………………………………... 120 Şekil 3.95. Kapatılmış olan revakların görünümü (1941)……………………… 121 Şekil 3.96. Onarım sonrası (1957-1970 arası) minare görünümü………………. 121 Şekil 3.97. Kapatılmış revakların işaretlendiği fotoğraf……………………….. 122 Şekil 3.98. Kapatılmış revak görünümü………………………………………... 122 Şekil 3.99. Yıldırım Bayezid Camisi'nin külliye içindeki konumu…………….. 124 Şekil 3.100. 1862 tarihli Suphi Bey haritasında Yıldırım Bayezid Camisi’nin konumu…………………………………………………………….. 125 Şekil 3.101. 1938 tarihli hava fotoğrafında Yıldırım Bayezid Camisi ve çevresinin görünümü……………………………………………….. 126 Şekil 3.102. Günümüz hava fotoğrafında Yıldırım Bayezid Camisi ve çevresinin görünümü…………………………………………………………... 127 xiv Şekil 3.103. Yıldırım Bayezid Cami görünüş çizimleri………………………….. 128 Şekil 3.104. Yıldırım Bayezid Cami plan ve kesit çizimleri…………………….. 128 Şekil 3.105. 1855 depremi sonrası Yıldırım Bayezid Camisi ve Türbesi’nin görünümü…………………………………………………………... 130 Şekil 3.106. 1886 yılı, Yarbay Ahmet tarafından çekilen fotoğrafta, Yıldırım Bayezid Camisi’nin deprem sonrası yıkılan minare görünümü……. 130 Şekil 3.107. 1855 depremi sonrası onarılan Yıldırım Bayezid Camisi’nin görünümü (1886-1890)…………………………………………….. 131 Şekil 3.108. Yıldırım Bayezid Camisi, yeniden yapılan kuzeybatı minaresi ve yıkılmış olan kuzeydoğu minarelerinin görünümü…………………. 131 Şekil 3.109. Yıldırım Bayezid Camisi görünümü……………………………….. 132 Şekil 3.110. Sedat Çetintaş'ın hazırlamış olduğu rölöve ve restitüsyon çizimleri.. 133 Şekil 3.111. Yıldırım Bayezid Camisi sivri külahlı batı minaresi görünümü……. 133 Şekil 3.112. Yıldırım Bayezid Camisi, Medresesi ve Bursa ovasının görünümü (1926-1949)………………………………………………………... 134 Şekil 3.113. Yıldırım Bayezid Camisi görünümü (1948)………………………... 134 Şekil 3.114. Doğu minaresi kaidesi (1948)……………………………………… 135 Şekil 3.115. Yıldırım Bayezid Camisi kuzeybatı ve yıkılmış olan kuzeydoğu minareleri (1948)…………………………………………………... 135 Şekil 3.116. Yıldırım Bayezid Camisi onarım öncesi çatı görünümü (1940-1948) 136 Şekil 3.117. Yıldırım Bayezid Camisi, onarım sonrası çatı görünümü………….. 136 Şekil 3.118. Yıldırım Bayezid Camisi’nin 20.02.1949 tarihindeki şiddetli lodos nedeniyle yıkılmış olan batı minaresi görünümü…………………… 137 Şekil 3.119. Yıldırım Bayezid Camisi’nin yapıdan ayrı inşa edilen öneri minare projesi……………………………………………………………… 139 Şekil 3.120. Yıldırım Bayezid Camisi’nin yapıdan ayrı inşa edilen minare projesi 140 Şekil 3.121. Yapıdan ayrı inşa edilmiş olan minarenin görünümü (1970 li yıllar) 141 Şekil 3.122. Çalışma kapsamında incelenen küçük ölçekli camilerin günümüz uydu fotoğrafı üzerinde konumları, incelenen sırayla; 1- Hacılar Cami, 2- Hoca Ali Zade Cami, 3- Bedrettin Cami, 4- Zeyniler Cami, 5- Acem Reis Cami, 6- Alaaddin Bey Cami……………………….. 144 Şekil 3.123. Hacılar Cami kitabesi………………………………………………. 145 Şekil 3.124. 1938 yılı hava fotoğrafında Hacılar Camisi ve çevresinin görünümü 146 Şekil 3.125. Hacılar Camisi rölöve çizimleri……………………………………. 146 Şekil 3.126. Hacılar Camisi’nin 1940’lı yıllardaki görünümü…………………... 147 Şekil 3.127. Onarım öncesi Hacılar Camisi görünümü………………………….. 148 Şekil 3.128. Kalkan duvarının yenilenmesi……………………………………… 149 Şekil 3.129. Onarım sonrası Hacılar Camisi görünümü…………………………. 149 Şekil 3.130. Onarım öncesi Hacılar Camisi görünümü………………………….. 150 Şekil 3.131. Hacılar Camisi onarım sonrası görümü…………………………….. 151 Şekil 3.132. Hoca Ali Zade Camisi onarım öncesi ve sonrası görünümü……….. 152 Şekil 3.133. Bedrettin Camisi’nin 1955 yılı onarım öncesi görünümü………….. 153 Şekil 3.134. Bedrettin Camisi’nin 1955 yılı onarım öncesi görünümü………….. 153 Şekil 3.135. Bedrettin Camisi’nin onarım sonrası görünümü (1956 yılı)……….. 155 Şekil 3.136. Bedrettin Camisi’nin onarım sonrası görünümü……………………. 155 Şekil 3.137. Zeyniler Camisi’nin onarım öncesi görünümü…………………….. 156 Şekil 3.138. Zeyniler Camisi’nin onarım öncesi görünümü…………………….. 158 Şekil 3.139. Zeyniler Camisi’nin onarım sonrası görünümü…………………….. 158 xv Şekil 3.140. Acem Reis Camisi onarım öncesi görünümü……………………….. 159 Şekil 3.141. Acem Reis Camisi onarım öncesi görünümü………………………. 161 Şekil 3.142. Acem Reis Camisi onarım sonrası görünümü……………………… 161 Şekil 3.143. Acem Reis Camisi onarım sonrası görünümü……………………… 162 Şekil 3.144. Alaaddin Bey Camisi plan ve cephe restitüsyon çizimleri…………. 163 Şekil 3.145. Alaaddin Bey Cami onarım öncesi görünümü……………………… 164 Şekil 3.146. Onarım sırasında, Alaaddin Bey Camisi’nin alınlığının görünümü… 165 Şekil 3.147. Alaaddin Bey Camisi onarım sonrası görünümü…………………… 165 Şekil 4.1. Yeşil türbe çini detayları…………………………………………… 181 xvi ÇİZELGELER DİZİNİ Sayfa Çizelge 2.1. Türkiye'de korumaya ilişkin yasal gelişim ………………………... 25 Çizelge 3.1. 1855 depremi öncesi Ulucami'de gerçekleşen bazı onarımlar …….. 37 Çizelge 3.2. 1855 depremi sonrası Ulucami'de gerçekleşen önemli onarımlar….. 41 Çizelge 3.3. 1930-1965 dönemi Ulucami onarım süreci ….…………………….. 42 Çizelge 3.4. Ulucami onarımı 1955-1965 dönemi yükleniciler……………………….. 83 Çizelge 3.5. 1950-1965 yılları arasında Ulucami’de gerçekleşen onarımlar……. 90 Çizelge 3.6. Ulucami 1955-1965 dönemi onarımında etkin olan kişiler …..……. 91 Çizelge 3.7. Ulucami onarım raporları ve GEEAYK kararları………………….. 92 Çizelge 3.8. Yeşil Cami onarımları …………………………………….……….. 110 Çizelge 3.9. I. Murat Hüdavendigar Camisi'nde gerçekleşen onarımlar……...…. 123 Çizelge 3.10. Yıldırım Bayezid Cami onarımları…………………………………. 142 Çizelge 3.11. Yıldırım Bayezid Cami onarımında etkin olan kişiler……………… 142 Çizelge 3.12. Yıldırım Bayezid Cami onarım raporları ve GEEAYK kararları …... 143 Çizelge 3.13. Küçük ölçekli camilerde yapılan onarımlar………………………… 166 Çizelge 4.1. BEESK kurucular kurulu listesi….………………………………… 191 Çizelge 4.2. BEESK tarafından 1946-1993 yılları arasında onarım yapılan camiler……………………………………………………………... 196 Çizelge 4.3. BEESK çalışmalarında etkin olan kişiler ………………………… 197 Çizelge 4.4. Sanayi-i Nefise Mektebi / Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan ve incelenen süreçte etkin olan mimarlar ………….………… 198 Çizelge 5.1. Bursa anıtsal camilerinde gerçekleşen onarımlar ...…..…………… 207 Çizelge 5.2. Minarelerde görülen değişim …...……………………..…………… 210 Çizelge 5.3. Üçgen alınlık ve kalkan duvarlarında gerçekleşen değişim………… 212 xvii 1. GİRİŞ Çalışmanın Amacı Osmanlı döneminde, anıtsal değer taşıyan kamusal yapıların vakıf sistemiyle onarıldıkları bilinmektedir. Bu onarımlar önceleri sadece ihtiyaca yönelik ve geleneksel yöntemlerle yapılırken zamanla farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde çağdaşlaşma çabalarının etkisiyle genellikle yabancı mimarlar tarafından gerçekleştirilmiş bazı restorasyon çalışmaları görülmektedir (Binan, 2005). Batılılaşma etkisini taşıyan bu uygulamalara karşıt görüşlerin oluşmasıyla, koruma onarım çalışmalarında üslup birliğine yönelik kuramsal yaklaşımlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile yeni bir düzenin kurulmaya çalışıldığı dönemde onarım faaliyetlerinde duraksama olmuşsa da anıtsal yapıların tespit ve tanıtım çalışmalarına devam edilmiştir. Yurt içi ve yurt dışında eğitim görmüş mimarlar ile koruma alanında uzmanlaşmış kadro oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu olumlu gelişmelere rağmen koruma konusunun kuramsal ve uygulama boyutunda henüz bir sisteme oturtulamadığı ve bazı çelişkilerin yaşandığı görülmektedir. Asar-ı Atika Nizamnamesi’nin geçerli olduğu bu dönemde koruma alanındaki uluslararası tüzüklerin uygulamaya geçirilmesi aşamasında gecikme yaşandığı, bazı maddelerinin ise yetkili kişilerin yaklaşımına göre kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde, eski eserlerin korunmalarına yönelik bilinçli olarak yapılan ilk tespit ve müdahaleler, 1930’lu yıllara tarihlenmektedir. 1951 yılında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun (GEEAYK) kurulmasıyla koruma uygulamaları için alınan kararlar ve bunlara bağlı uygulamaların denetimi merkezileştirilmiştir (Madran, 2011). 1960 ihtilali sonrasında koruma uygulamalarında bir süre duraklama olmuş sonrasında çalışmalara devam edilmiştir. Bu süreçte dünya genelinde koruma alanında yaşanan gelişmeler ülkemize de yansımış, 1964 yılında yayınlanan Venedik Tüzüğü, 1967 yılında GEEAYK’de ilke kararı olarak kabul edilmiştir. Yapılan onarımlarda farklı koruma yaklaşım ve uygulamalarının ortaya çıkmaya başladığı görülmüştür. 1 Bursa özelinde yapılan arşiv araştırmalarında ise, yapılar ve onarımlarıyla ilgili Osmanlı döneminden günümüze bazı belgelere ulaşılabilmektedir ancak Bursa kütüğü ve vakıf belgelerinin bulunduğu Orhan Cami’sinin yakılması erken döneme ait arşiv bilgilerinin yok olmasına neden olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarını kapsayan dönemin koruma uygulamalarıyla ilgili yapılan araştırmalarda ise yapılara ait tespit raporları, restorasyona yönelik kurul kararları, uygulama öncesi çekilmiş fotoğraflar ve bazı keşiflere ulaşılabilmiş ancak onarımlara yönelik kapsamlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu konunun araştırılarak o dönemde gerçekleşen uygulamaların ve koruma yaklaşımlarının ortaya konulmasının önemli olacağı görülmüştür. Bu nedenle çalışmada; Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Bursa’daki anıtsal yapıların korunmaları konusundaki yaklaşımları kuramsal ve uygulama boyutunda tespit etmek ve uluslararası yaklaşımlarla karşılaştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca bu çalışma ile incelenen yapılarda meydana gelen müdahale boyut ve tekniklerinin tespit edilip belgelenmesi ve kültürel mirasının korunmasıyla ilgili doğru stratejiler geliştirilmesine fayda sağlanması hedeflenmiştir. Tezin çalışma aralığı ise; yapılara ait ilk tespit çalışmalarının başladığı 1930 yılı ile teknik ve kuramsal değişimlerin görüldüğü 1960 yılı arasında geçen süreci kapsayacak şekilde belirlenmiştir. Çalışmanın Kapsamı ve Yöntemi İncelenen süreçte alınan onarım kararlarında d n yapılara öncel k ver ld ğ görülmüştür. Bu nedenle çalışmanın konusunu, onarım gören anıtsal büyük ve küçük ölçekl cam ler oluşturmuştur. Öncel kle Bursa kent merkez nde yer alan büyük ölçekl cam lerden, ncelenen dönem çer s nde onarım gören yapılar tesp t ed lm şt r. Bursa Hanlar Bölges ve Sultan Küll yeler dosyası kapsamında, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu (UNESCO) Dünya Miras Listesine kabul edilmiş olan bu yapılar arasında en kapsamlı onarımın Ulucam ’de gerçekleşt ğ görülmüştür. Ulucam ’n n yanı sıra Yeş l Cam , I.Murad Hüdavend gar ve Yıldırım Cam ler ’n n hasar görmüş olan m nareler ne müdahale ed ld ğ tesp t ed lm ş ve gerçekleşen bu uygulamalar detaylı ncelenm şt r. 2 Murad ye Cam s ’n n; 1855 deprem nde zarar görmüş olan m nare ve kubbeler n n, M mar Léon Parv llée yönet m nde onarıldığı, ncelenen dönemde se sadece 1953 yılında Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu (BEESK) tarafından çevre duvarlarının onarımının yapılmış olduğu tesp t ed lm şt r. Şehadet Cam s ’n n m nare külahının 1958 yılında aynı n tel k ve formda yen lend ğ , Orhan Cam s ’n n se pencereler n n 1985 yılında y ne BEESK tarafından değ şt r ld ğ görülmüştür (Baykal, 1985). Bu yapılar, ncelenen dönemde gerçekleşm ş başka onarım b lg s ne ulaşılmaması neden yle çalışma kapsamında ele alınmamıştır. Araştırılan dönemde yapılan uygulamaların farklı açılardan değerlendirilebilmesi için onarımları Vakıflar Umum Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen anıtsal camilerin yanı sıra daha çok yerel imkanlarla onarılan küçük ölçekli camiler de araştırılmıştır. BEESK yetkilileri ile yapılan görüşmelerde ve kurumun uygulamalarının açıklandığı kongre kitapçıklarında onarımları yapılan camiler tespit edilmiş, bunların içerisinden yeterli veriye ulaşılabilen ve farklı müdahalelerin uygulandığı camiler incelenmiştir. Büyük ve küçük ölçekli camilerin koruma uygulamaları onarım sırasına göre ele alınmıştır. Buna göre büyük ölçekli camiler sırasıyla; Ulucami, Yeşil, I.Murad Hüdavendigar ve Yıldırım Bayezid Camileri, küçük ölçekli camiler ise Hacılar, Hoca Ali Zade, Bedrettin (Hafsa Sultan), Zeyniler, Acem Reis ve Alaaddin Bey Camileri olarak incelenmiştir. Seçilen camilerle ilgili olarak, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu (BKVKBK) ve Bursa Eski Eser Sevenler Kurumu (BEESK) arşivleri, GEEAYK kararları ve yazışmalar araştırılmıştır. Araştırılan dönemde etkin olan Ali Saim Ülgen, Hüsrev Tayla, Macit Kural, Albert Gabriel, Sedat Çetintaş, Ekrem Hakkı Ayverdi gibi dönemin mimar ve araştırmacılarının hazırladıkları çizim ve raporlara ulaşılmıştır. BEESK yetkilileri ile görüşülmüş, uygulanan teknik ve çalışma sistemleri hakkında bilgi alınmış, farklı tarihlerde çekilmiş olan eski fotoğraflardan yararlanılarak yapılarda meydana gelen değişimler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. 3 Onarım sırasına göre incelenen yapıların tarihçeleri ve mimari özellikleri araştırılmış, 1930 yılı öncesine ait tespit edilebilen onarımları belgelenmiştir. Daha fazla onarım görmüş olduğu ve kaynak belgeye ulaşılabildiği için büyük ölçekli camiler iki alt başlıkta incelenmiştir. Bu başlıklar, 1855 depremi sonrasında yapılan onarımlar ve 1930 yılı sonrası yapılan koruma uygulamaları şeklindedir, Küçük ölçekli yapılar ise tek başlık altında değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda, camilerde oluşan hasarlar, incelenen dönemde yapılan belgeleme çalışmaları ve alınan kararlar, onarımlar sırasında kullanılan malzemeler, uygulanan teknik ve yapı elemanlarında görülen değişimler tespit edilmiştir. Dönemin korumaya yönelik yasal süreci, hazırlanan 1936 tarihli fenni şartnamenin kapsam ve etkileri çerçevesinde yapılan uygulamalar incelenmiştir. Onarımları gerçekleştiren yüklenici veya kurum ile kontrol birimleri arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve bunlara bulunan çözümler irdelenmiştir. Koruma alanında çalışan mimarlar, yükleniciler, sivil toplum örgütleri ve yöneticiler bir bütün içinde ele alınarak yapılan araştırmalar ve elde edilen veriler doğrultusunda dönemin onarımları, koruma yaklaşımları bağlamında değerlendirilmiştir. Çalışmada Yararlanılan Kaynaklar Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleşen onarımların ve etkin olan koruma görüşlerinin tespit edilebilmesi amacıyla incelenen yapılar üzerine basılmış olan eserler ve hazırlanmış tezler incelenmiş, Devlet Arşivleri (DA), Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu (BKVKBK), Bursa Eski Eser Sevenler Kurumu (BEESK), Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM), Kent Müzesi, Salt Galata Araştırma Merkezi gibi kurumlar ve kişisel arşivlerde araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Devlet Arşivleri bünyesinde bulunan Osmanlı Arşivi’nde günümüze ulaşabilen belgelerden, 1855 depremi nedeniyle yapılarda meydana gelen hasarlar ve sonrasında yapılan onarımlar hakkında bilgi edinilmiştir. Buna ek olarak, Cumhuriyet Arşivi’nde ise Cumhuriyet döneminde anıtsal yapıların korunmasına yönelik yapılan tespitlere ve yazışmalara ulaşılmıştır. 4 Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bursa Bölge Müdürlüğü arşivlerinde, camilerin güncel projelerine ve Ulucami’nin 1950-1965 yıllarında gerçekleşen onarımı öncesi ve onarım sırasında çekilmiş olan fotoğraflarına ulaşılmıştır. Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu arşivinde, çalışılan camilerle ilgili GEEAYK döneminde alınmış olan kurul kararları incelenmiştir. Salt Galata Araştırma’nın arşivlerinde ise dönemin uzman mimarlarından Ali Saim Ülgen’in arşivi başta olmak üzere, çeşitli belge ve fotoğraflara ulaşılmış, bu belgeler ışığında, yapıların onarım öncesi ve sonrası durumlarının yanı sıra, uygulanan restorasyon yöntemleri konusunda yapılan tartışmalar tespit edilmiştir. Atatürk Kitaplığı’nın erişime açmış olduğu Hüsrev Tayla arşivinden oldukça kapsamlı rapor ve belgelere ulaşılmış, Boğaziçi Üniversitesi’nin Aptullah Kuran arşivinde bulunan fotoğraf ve belgeler taranmıştır. Konu ile ilgili en eski tarihli eserler arasında olan; Hans Wilde ve Charles Texier, çalışmalarında gravür ve fotoğraflarla yapıları tanıtmış fakat ne yazık ki yapıların tarihçeleri konusunda öznel yorumları doğrultusunda bilimsel olarak objektif kabul edilemeyecek bilgiler aktarmışlardır (Suat, 2002, Wilde, 1909). Anıtları Koruma Kom syonu’nun 1933-1935 yıllarındak çalışmalarını çeren k tapçıkta ülke genel nde başlatılan lk tesp tler ve alınan kararlar ncelenm şt r. 1936 yılına ait ‘Camilerin ve Bunlara Şumuli Olan Binaların Tamir ve İnşalarına Ait Fenni Şartname’ başta olmak üzere incelenen dönemin teknik şartnamelerinde ise uygulamada kullanılacak malzemelerin nitelikleri, oranları ve uygulama yöntemlerinin belirli standartlara bağlanmış olduğu anlaşılmıştır. Ali Saim Ülgen, Türkiye’de koruma alanında ilk eser olarak kabul edilen, 1943 tarihli ‘Anıtların Korunması ve Onarılması’ adlı eserinde, yurt dışında gördüğü eğitimlerin de 5 katkısıyla edindiği tecrübe ve teknik bilgilere dayanarak, anıtlara yapılacak müdahale yaklaşımları ve teknikleri konusunda önemli bilgiler aktarmıştır (Ülgen, 1943). Mac t Kural’ın 1944 tar hl ‘Çeleb Mehmed’ n Yeş l Türbes ve 1941-1943 Restorasyonu’ adlı eser nden Türbe’de yapılan onarımlar, kullanılan malzeme ve tekn k le lg l b lg ed n lm şt r. Sedat Çetintaş’ın 1946 tarihli, ‘Türk Anıtları Osmanlı Devr Bursa’da İlk Eserler’ adlı eseri, yapıların rölövelerini ve kendi yorumları doğrultusunda hazırlamış olduğu restitüsyon çizimleri eşliğindeki tespitlerini içermektedir (Çetintaş, 1946). Ekrem Hakkı Ayverdi’nin 1966 ve 1989 tarihli, ‘Osmanlı Mimarisinin İlk Devri Ertuğrul, Osman, Orhan Gaz ler, Hüdavend gar ve Yıldırım Bayez d’ adlı eserinde ise yapıların plan şeması, yapısal özellikleri ve geçirdiği onarımlar incelenmiştir. Emre Madran, 2002 tarihli ‘Tanzimattan Cumhuriyet’e Kültür Varlıklarının Korunmasına İlişkin Tutumlar ve Düzenlemeler:1800-1950’ adlı eserinde ülkemizde koruma alanında gelişen yasal süreci ele almıştır. Can Binan, 2005 tarihli, ‘Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Mimari Koruma Üzerine Yorumlar’ başlıklı makalesinde koruma alanında yaşanan gelişmeleri ülkemiz ve uluslararası ölçekte karşılaştırarak yorumlamıştır (Binan, 2005). BEESK arş v nde yer alan, Kazım Baykal’ın hazırlamış olduğu eserlerden ve Duygu Kesk n’ n, ‘Türk ye’de yerel s v l toplum kuruluşlarının m mar korumaya katkıları: Bursa Esk Eser Sevenler Kurumu ve Restorasyon Faal yetler ’ başlıklı tez nden, BEESK tar hçes ve yaptığı onarımlarla lg l b lg lere ulaşılmıştır (Kesk n, 2015). M yuk Aok ’n n Léon Parv llée le lg l ‘Léon Parv llée: Osmanlı modernleşmes n n eş ğ nde b r Fransız sanatçı’ ve Kübra Uslu’nun ‘Ahmed Vefik Paşa ve Bursa’nın modernleşmesi üzerine bir inceleme’ başlıklı tezler g b dönem n m marları ve yönet c ler le lg l tezler ncelenm şt r (Aoki, 2002; Uslu, 2019). 6 Burcu Selcen Coşkun’un, ‘İstanbul’dak anıtsal yapıların Cumhur yet dönem ndek koruma ve onarım süreçler üzer ne b r araştırma’ başlıklı tez nde ülkem zde koruma alanında yaşanan gel şmeler İstanbul’da bulunan anıtsal yapılar üzer nden kapsamlı olarak değerlend r lm şt r (Coşkun, 2012). Bu kaynaklar dışında, ‘Vakıflar’, ‘Arkitekt’ gibi yayınlarından, dönemin mimarlarının ya da günümüz araştırmacılarının incelenen yapılarla ve gerçekleşen koruma uygulamalarıyla ilgili makalelerine ulaşılmış ve bu makalelerden ek kaynak olarak yararlanılmıştır. 7 2. BURSA’NIN KENTSEL GELİŞİMİ VE KORUMA FALİYETLERİ Osmanlı dönemine kadar Hisar bölgesi ile sınırlı olan Bursa’nın yerleşim merkezi, bu dönemden itibaren yeni mahallelerin oluşmasıyla doğu batı yönünde gelişmeye başlamıştır. İnşa edilen yapılar zamanla onarıma ihtiyaç duymuş ve bu konuda uygulamalar yapılmıştır. Bu bölümde öncelikle Bursa’nın kentsel gelişim sürecine değinilmiş, ardından ülke genelinde ve Bursa kenti üzerinde korumaya yönelik gerçekleşen çalışmalar incelenmiştir. 2.1.Osmanlı Döneminde Bursa’nın Kentsel Gelişimi Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin, 1326 yılında Bursa’yı fethetmesinin ardından bölgede ilk Osmanlı eserleri yapılmaya başlanmıştır. Orhan Gazi 1339 yılında, sur dışında o dönemde fundalık olarak kullanılan, günümüzde ise ‘Hanlar Bölgesi’ olarak anılan alanda bir külliye yaptırmış, böylece çevrede yeni yerleşim alanları kurulmaya başlanmıştır (Yavaş, 2008). Bithynia döneminde Hisar içi ile sınırlı olan kent, yeni yapılan camilerin çevresine kurulan ve organik sokaklarla bağlanmış olan mahallelerle genişlemiştir (Şekil 2-1). Mahallelerin, nüfus yoğunluğuna oranla geniş bir arazi üzerine kurulmasıyla evlerin geniş bahçeler içinde yapılma olanağı bulunmuş böylece kent ‘Yeşil Bursa’ ismiyle anılmıştır. Orhan Gazi’nin oğlu olan I. Murad döneminde, Bursa, başkentliği Edirne ile paylaşmış, yine de önemini yitirmemiştir. I. Murad, batı yönünde, termal kaynakların bulunduğu, Çekirge Mahallesi’nde yaptırdığı Murad Hüdavendigar Camisi ile kenti batı yönünde geliştirmeyi sağlamıştır (Abacı, 2005). Yıldırım Bayezid, babasının yaptırdığı külliyenin aksi yönünde, doğuda, kendi külliyesini yaptırmış, kentin bu yönde de gelişmesini sağlamıştır. Yıldırım Bayezid’in Bursa’da yaptırdığı önemli bir yapı da Ulucami’dir (Cengiz, 2008). 8 Şekil 2-1. Albert Gabriel’in eserinde yer alan haritada Bursa mahallelerinin konumları (Gabriel, 2010) Çelebi Mehmet, kentin doğusunda, Setbaşı Köprüsü’nün yakınında, Yıldırım Külliyesi’nin güneyinde, Yeşil Külliye’yi yaptırmıştır. Çelebi Mehmet’in oğlu II. Murad, Hisar’ın kuzeybatısında, Cilimboz deresinin yanında kendi adıyla anılan Muradiye Külliyesi’ni yaptırmıştır ( Şekil 2-2). İnşa edilen bu camilerin çevresinde gelişen organik sokaklar ve geleneksel konutlarla mahalleler şekillenmiştir (Yenen, 1987). 9 Şekil 2-2. Bursa anıtsal camilerinin günümüz uydu fotoğrafı üzerinde konumları, kronolojik sırayla; 1- Orhan Camisi, 2- Murad Hüdavendigar Camisi, 3- Yıldırım Bayezid Camisi, 4-Ulucami, 5-Yeşil Cami, 6- II. Murad (Muradiye) Camisi (https://earth.google.com/) İstanbul’un başkent olduğu döneme kadar Bursa’da anıtsal eser yapımı hızla devam etmiştir. Bu dönem içerisinde yapılan eserlerde genel olarak belirli bir plan şeması ve yapım sistemi benimsenmiş ve geliştirilmiştir. Söz konusu dönemde hükümdarların yaptırmış olduğu camilerde ‘Tabhaneli’ olarak adlandırılan plan şeması uygulanmıştır (Şekil 2-3). Bu yapıların sadece badet mekânı olarak nşa ed lmed ğ , halkın çeş tl konularla toplandığı sosyal b r yapı oldukları görülmekted r. Bu cam lerde, üzer büyük kubbe le örtülü, b rkaç basamakla çıkılan ve m hrabın bulunduğu bölüm badet amaçlı, n ş, ocak ve dolapların bulunduğu yan mekanlar ve odalar se dar şlevl kullanılmıştır. Alaaddin Bey Camisi’nde olduğu gibi Bursa’da erken dönemde inşa edilmiş olan küçük camilerde ise genel olarak üç hacimli son cemaat yeri ile tek kubbeli ana mekanın oluşturduğu plan şeması görülmektedir. Bursa cam ler nde sözü ed len plan şeması dışında, H sar bölges nde I. Murad dönem nde yapılmış olan Şehadet Cam s ’nde ve Orhan Cam s ’n n yakınında, Yıldırım Bayez d’ n 10 yaptırmış olduğu Ulucam de se d ğer cam lerden farklı olarak çok kubbel plan şeması uygulanmıştır. Bursa cam ler genel olarak taş-tuğla almaşık s stemle nşa ed lm ş, kent merkez nde yer alan cam lerden sadece Yıldırım Bayezid Cam s , Yeş l Cam ve Ulucam cepheler nde kesme taş kullanılmıştır. Şekil 2-3. Orhan Camisi ve Alaaddin Camisi planları (Ayverdi, 1989) Edirne’de başlayan süreç ve İstanbul’un fethinin ardından İmparatorluğun imkân ve tekniklerinin de gelişmesiyle, yapılarda uygulanan plan şemaları ve yapım sistemleri gelişmiş ve değişmiştir. Bu farklılıklar nedeniyle, Bursa’da inşa edilmiş olan yapılar ‘Erken Dönem Osmanlı Eserleri’ olarak sınıflandırılmaktadır. 11 Zamanla yaşanan felaketler veya kültürel ve teknik gelişmeler sonucu yapılarda olduğu gibi kentsel ölçekte de değişim meydana gelmiştir. Gerek nüfusun artmasıyla yeni kurulan mahallelerde gerekse deprem, yangın sonucu yeniden düzenlenen bölgelerde, dünya genelinde görülen gelişmeler benimsenmiştir. Bursa için bu olaylardan en etkili olanları1; 1402 Ankara Savaşı sonrasında Timur’un ve 1413 yılında Karamanoğlu Mehmed’in şehri yakmaları ve 1855 yılında, halkın ‘küçük kıyamet’ olarak adlandırdığı depremdir (Şekil 2-4, Şekil 2-5). Bu büyük deprem sonrasında yapıların önem ve aciliyet durumuna göre onarımlara başlanmış; ancak tüm hasarlı yapılara müdahale edilmesi mümkün olamamıştır. Ahmet Vefik Paşa, valilik yaptığı dönemde (1879-1882), depremde büyük hasar gören Bursa’da onarım çalışmalarını yürütmüştür. Fransa deneyiminden etkilenmiş olan Vali, anıtsal eserlerin onarımının yanı sıra kentte geniş ve yeni caddeler açtırmış, köprü, hastane, tiyatro, postane ve belediye binası yaptırmıştır. 1867 yılında kurulan ve Türkiye’nin en eski belediye binası olan Bursa Belediyesi’nin binasını, 1880 yılında, Orhan Cami yanına inşa edilmiştir (Dostoğlu, 2001). Bu dönemde Hisar’dan başlayarak Ulucami’nin güneyinden geçen ve Setbaşı Köprüsü’ne uzanan, doğu-batı doğrultusundaki Saray Caddesi (bugünkü Atatürk Caddesi) genişletilmiş ve ismi ‘Hükümet Caddesi’ olarak değiştirilmiştir. • 1 1402 Ankara Savaşı sonrasında, Timur’un ordusu Bursa’yı yağmalamış ve yakmış, • 1413 yılında Karamanoğlu Mehmed, şehri yakmış, • 1489 yangınında 25 mahallenin tamamı yanmış, • 1491 yangınında birçok tarihi anıt tahrip olmuş, • 1520 depremi ve sonrası çıkan yangında şehrin yarısı yanmış, • 1658 Celaliler şehri yağmalamışlar, • 1761 ve 1804 yılları arasında yedi büyük yangın meydana gelmiş, • 1855 yılında, halkın ‘küçük kıyamet’ olarak adlandırdığı depremde pek çok anıtsal ve sivil yapı yıkılmış, yaklaşık 3000 kişi hayatını kaybetmiştir. • 1863 ve 1889 yıllarında büyük yangınlar olmuştur, • 8 Temmuz 1920 - 11 Eylül 1922 tarihleri arasında işgal altında kalan Bursa’da Yunan askerleri birçok eseri ve mahalleyi yakıp yağmalamıştır. (Osmangazi Belediyesi / Bir İmparatorluğun İzi, 2006) • 1958 yılında çıkan Kapalı Çarşı yangınında, çarşı tamamen yanmış, Ulucami, Orhan Cami ve Hanlar tahrip olmuştur. Bu yangında 172000 m² alan kül olmuştur. Yangından sonra hanlar restore edilmiş, Kapalıçarşı aslından farklı olarak yenilenmiştir (http://www.bursakapalicasi.tr, 2016) 12 Şekil 2-4. Yeşil Türbe’de 1855 depremi sonrası oluşan hasarın görünümü, Parvillée'nin arşivinde yer alan fotoğrafı (Parvillée, tahm. 1863) ( www.pop.culture.gouv.fr) Şekil 2-5. Şehadet Camisi’nin 1855 depreminde yıkılan minare ve son cemaat yeri görünümü (Abdülhamit II. tahm. 1856-1891) [NEKYA90752/14]1 1 Şehadet Camisi, 1855 tarihindeki büyük depremde çok harap olmuş, kubbeleri ve minaresi çökmüştür. Vali Mahmut Celaleddin Paşa’nın döneminde (1892) yapı bugünkü haliyle, sadece orta sahın kalacak şekilde iki kubbeli olarak tamamlanmış, yıkılmış olan son cemaat bölümü tamamen kaldırılmıştır. Minare yapının kuzeydoğu duvarının kuzey ucuna bitişik olarak kesme taş ile ve daha ince formda yeniden yapılmıştır. Yeni yapılan minarede ahşap yerine boğumlu taş külah uygulanmıştır. Mevcut eski kubbeler tamir edilmiştir (Eldem, 1963). Yaşanan depremin etkisinin görülmesi için yapının fotoğrafına yer verilmiştir ancak incelen dönem kapsamında sadece BEESK’nın 1958 yılında minare külahını aynı nitelik ve formda yenilediği, Caminin başka kapsamlı onarım görmediği anlaşıldığı için çalışma kapsamına alınmamıştır. 13 Bursa’da başlayan kentsel dokudaki değişimler daha sonraki valiler döneminde de devam etmiştir. Günümüzdeki ismiyle Cumhuriyet Caddesi, 1903-1906 yıllarında görevli olan Vali Reşid Mümtaz Paşa döneminde açılmıştır. Hükümet Caddesi’ne paralel olan bu caddenin açılması sırasında ne yazık ki Pirinç Han, Galle Han ve Perşembe Hamamı’nın bir bölümü gibi pek çok tarihi bina tamamen veya kısmen yıkılmıştır. Altıparmak ve Fevzi Çakmak (Mecidiye) Caddeleri de bu dönemde açılmıştır. Tüm bu imar faaliyetleri Bursa’nın ulaşımını kolaylaştırmış fakat anıtsal eserlerin tahrip edilmesi ve mezarlıkların içinden yol geçirilmesi nedeniyle halkın tepkisini toplamıştır. Batı etkisiyle uygulanmaya başlanan ızgara plan tipi kentleşme mevcut mahalle dokusunun değişimine neden olmuştur. Bursa’ya gelen göçmenleri barındırmak amacıyla imara açılan yeni bölgelerde ve yangın gibi doğal afetler sonucunda zarar gören mahallelerin yeniden yapılandırılmasında ızgara plan tipi kentleşme uygulanmıştır. 1855 ve 1863 yıllarında çıkan yangınlar sonucu önemli hasar gören ve ızgara plan şemasıyla yeniden planlanan Setbaşı Mahallesi örnek olarak gösterilebilir. Bursa’nın ilk haritası Niebuhr haritasıdır, ilk kapsamlı haritası ise 1862 tarihinde, Suphi Bey tarafından, 1/6000 ölçekli olarak hazırlanmıştır. İlk ciddi planlama çalışması 1924 yılında, Alman Karl Lörcher tarafından yapılmıştır. Fakat bu plan var olan dokuyu yok sayarak hazırlanmış olduğu için uygulanmamıştır. Bu nedenle 1940 yılında, İstanbul’u planlamakta olan Henry Prost’a yeni bir plan hazırlatılmıştır. Bu planda kentin yollarının motorlu araçlara uygun hale getirilmesi amaçlanmış ve ova bir ölçüde yerleşime açılmıştır. Gemlik yolunun bir bölümünün sanayiye ayrılması öngörülmüştür. 1958 yangınından sonra bölgenin yeniden planlanması gerekli görülmüş ve Bursa’da İmar Planlama Bürosu kurulmuştur. Mimar Emin Canpolat’ın uzmanlığında çalışmalarını sürdüren büro, 1960 yılında İtalyan Luigi Piccinato danışmanlığında Bursa Nazım Planını hazırlamıştır. Bu çalışmada kentin gelişimi doğu–batı doğrultusunda planlanmıştır. (Kaplanoğlu). 14 2.2.Korumaya İlişkin Kuramsal Temeller ve Türkiye’de Yasal Süreç Yapıların, işlevin sürekliliğinin sağlanması, ata yadigarı olması veya ibadet mekanı olması gibi gerekçelerle korunması için çaba sarfedilmiştir. Zaman içerisinde yaşanan aşınma, deformasyon ve afetler gibi olumsuzluklar yapılarda hasarların oluşmasına neden olmuş ve onarımların yapılmasını zorunlu kılmıştır. Sürekliliğin sağlanması amacıyla aceleyle gerçekleştirilmiş veya uzman eksikliği nedeniyle yapılan bilinçsiz müdahaleler yapılarda önemli oranda değişimlere neden olmuştur. Uzmanlaşmanın artması ve yapılarda gerçekleşen müdahalelerin sonuçlarının görülmesi ve yapılara kültürel değer verilmeye başlanmasıyla birlikte koruma uygulamaları bağlamında farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bilinçli korumanın başlamasıyla, ‘üslup birliği’, ‘romantik görüş’, ‘tarihi restorasyon’ ve ‘çağdaş restorasyon’ gibi kuramsal yaklaşımlar gelişmiş ve koruma uygulamaları için yasal düzenlemeler yapılmıştır (Ersen, 2009). Dünya genelinde yaşanan bu gelişmeler ülkemizde de etkili olmuş ve işlevin devamını sağlamak için yapılan onarımlar zamanla belirli kuramlar çerçevesinde ilerlemeye başlamıştır. Bu bölümde ülkemizde ve Bursa özelinde koruma uygulamalarının gelişiminde yaşanan yasal süreç ve çalışmalar incelenmiştir. 2.2.1. Osmanlı döneminde koruma yaklaşımları Gelenekler ne bağlı b r toplum olan Osmanlılar’da, "Ata yad garı" düşünces yle kend ler nden öncek dev rlere b r saygı görülmekted r. B rçok hükümde, geçm şe saygı ve bağlılık neden yle esk yapıların onarılmalarına karar ver ld ğ bel rt lmekted r. Osmanlı dönem nde onarım etk nl kler “Vakıf” s stem yle sürdürülmüştür. Vakıf s stem sayes nde bell sayıdak ana yapının, çeş tl k nc l yapılardan elde ed len gel rlerle onarılması sağlanmıştır. B lg s z k ş ler n yanlış harcamaları neden yle zaman zaman Vakıf s stem n n şley ş nde aksamalar olduğu b l nmekted r. Tanz mat dönem nde Vakıflar, 1826’da kurulmuş olan Evkaf Nezaret ’ne bağlanmıştır. Vakıf sah pler gel rler n n b r kısmını bakım onarım bedel olarak devlete verm şler ancak ekonom k 15 sıkıntılar neden yle toplanan bu kaynak gerekt ğ şek lde harcanamamıştır (Cumhur yetten önce ve sonra vakıflar, 1937). 1831 yılında Hassa Mimarlar Ocağı’nın yerine Ebniye-i Hâssa Müdürlüğü kurulmuş, 1840’ta yapı loncaları tasfiye edilmiştir. Kültür varlıkları ve bu varlıkların korunmasına yönel k yaklaşım ve uygulamalar, lk kez Tanz mat sonrasında, 19. yüzyılın ortalarında kurallara bağlanmaya başlamıştır (Ersen, 2014). 1848 yılında yayınlanan lk ‘Ebn ye N zamnameler ’ (İmar Yönetmel kler ) büyük kentlerdek ulaşım, yen yapılaşma vb. konularda çağdaş tanım ve uygulamalar get rmey amaçlamakla beraber, yapılaşmış alanlardak esk yapılara l şk n bazı hükümler de çermekted r. İmparatorluğun esk eserle lg l lk yasal düzenlemes olan 13 Kasım 1869 tar hl ‘Asar- ı At ka N zamnames ’ yed maddeden oluşmaktadır. Bu n zamname le arkeoloj k kazılar devlet zn ne bağlanmış, çıkacak eserler n yurt dışına götürülmes yasaklanmış, yapılar, lah tler g b toprak üstünde bulunan taşınmaz yapıların zarar görmemes gerekt ğ yasaya eklenm ş ve tüm bu şler n yönet m Maar f Nezaret ’ne ver lm şt r (Madran, 1996). 1874 ve 1884 tar hler nde düzenlenen Asar-ı At ka N zamnameler ’nde doğrudan "esk eser" konu alınmıştır. 1881 yılında Müze- Hümâyûn Müdürlüğü’ne tay n ed len Osman Hamd Bey’ n çabalarıyla 21 Şubat 1884’te yürürlüğe g ren 'Üçüncü Asar-ı At ka N zamnames , Türk Esk Eserler Hukuku’nun temel sayılmaktadır. Osman Hamd Bey, müdürlüğü sırasında lk Türk b l msel kazı çalışmalarını başlatmış, kazı sonunda çıkan eserler n serg lenmes ç n İstanbul Arkeoloj Müzes yapısını nşa ett rm şt r. 1889 yılında 43 maddeden oluşan Müze- Hümayun N zamnames kabul ed lm şt r (B llur, 2020). 1906 tar hl Âsâr-ı Atîka N zamnâmes ’nde İslam dönem ne a t taşınır ve taşınmaz bütün kültür varlıkları koruma altına alınmıştır (Akozan, 1977). 16 1912 tar hl Muhafaza-ı Ab dat N zamnames se Asar-ı At ka N zamnames ’yle benzer b r n zamnamed r ancak kaleler, burçlar, surlar, gibi kullanılmayan yapıların belgelenip, Maarif Vekaleti izniyle yıkabileceğine dair maddeleri bulunmaktadır. Nizamnamede yer alan bu maddeler ne yazık ki yapıların yıkımı kolaylaştırmıştır (Binan, 2005) (Coşkun, 2012). 1917 yılında, İstanbul’daki yapıların tespiti ve belgelenmesine yönelik “Muhafaza-i Asar- ı Atika Encümeni” kurulmuştur (Coşkun, 2012). Kurum, Cumhuriyet döneminde ‘Eski Eserleri Koruma Encümeni’ adıyla çalışmalarına devam etmiştir. Bu Encümen Türkiye’de korumayı denetleyen ve karar organı olarak görev yapan ilk kurumdur (Binan, 2005). Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde çağdaşlaşma çabalarının da etkisiyle genellikle davetle gelen yabancı mimarlar tarafından gerçekleştirilmiş bazı restorasyon uygulamaları görülmektedir. Batılılaşma etkilerinin yansıtıldığı bu uygulamalara örnek olarak Yeşil Cami ve Ulucami onarımlarında eklenen saçaklar gösterilebilir. Süreç içerisinde bu yaklaşımla gerçekleşen onarımlara ve yapılan eklere karşı görüşler ortaya çıkmıştır. Ayasofya, Sultan Ahmed Camisi ve Edirne Selimiye Camisi gibi önemli yapıların onarımını gerçekleştiren Evkaf Müdürü Mimar Kemaleddin’e göre koruma için öncelikle sürekli bakım ve onarım gereklidir, ayrıca müdahalelere bir heyet karar vermeli, anıtlar üzerindeki ekler kaldırılmalıdır. Kemaleddin, restorasyonun amacının, yapının mimarının tasarladığı şekline sadık kalınarak onarılması olduğunu belirtmiştir (Binan, 2005). Mimar Kemaleddin, Mimar Ali Talat ve Mimar Vedat Tek gibi aynı yaklaşımda olan mimarlar öze dönebilmeyi amaçlayan bir akım başlatmıştır (Yücel, 2005). Viollet- le Duc’ün üslup birliği anlayışına benzerlik taşıyan bu görüş onarım çalışmalarında yaygınlaşmaya başlamıştır. 2.2.2. Cumhuriyet döneminde korumaya yönelik çalışmalar 23 N san 1920’de Türk ye Büyük M llet Mecl s ’n n oluşumundan sonra koruma alanındaki ilk kurumsallaşma çalışmalarının hemen başlatıldığı görülmektedir. Yeni hükümet programının açıklanmasının ardından, 10 Mayıs 1920 tarihinde M ll Eğ t m 17 Bakanlığı’na bağlı olarak Türk Asar-ı At kası Müdürlüğü (Türk Esk Eserler Müdürlüğü) kurulmuştur (Madran, 1996). Müdürlük tarafından yayımlanan b r genelge le ülke genel nde kültür varlıkları envanter ç n lk adım atılmıştır (B nan, 2005). Müdürlük, 1921 yılında “Hars Müdürlüğü” adını almış ve aynı yıl yeni devletin ilk müzesi olan ‘Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ kurulmuştur. Bu dönemde müzecilik ve kazı hizmetleri dışında mimari koruma ve onarım faaliyetleri görülememektedir (Coşkun, 2012). Bu süreçte tamamen yeni yasa ve kurumların oluşturulması zaman alacağı için mevcut sistem kullanılmaya devam etmiştir. Son Asar-ı Atika Nizamnamesi (1906) ve Muhafaza- i Abidat Nizamnamesi (1912) gibi yasalar değiştirilmeden veya küçük değişikliklerle yürürlükte kalmıştır (Binan, 2001, Durukan, 2004). Atatürk, Kasım 1930’da başlayan ve b rçok l kapsayan gez s nde Bursa, İzm r, Antalya, Adana, Konya g b llerde bulunan müzeler gezm şt r. Konya gez s n n sonucunda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Tevf k Bıyıklıoğlu le Afet İnan'ı Konya’ya çağırarak, kend ler n n görüşler n almış ve Başvek l İsmet İnönü’ye b r telgraf gönderm şt r (EK 1). Anıtların tam re muhtaç halde olduğunu b ld ren bu telgrafın ardından 01.04.1931 tar hl Bakanlar Kurulu kararı le Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında, İç şler Bakanlığı Müsteşarı, Vakıflar Genel Müdürü ve Etnografya Müzes Müdürü’nden oluşan kom syon kurularak b r rapor hazırlanmıştır (AKK. 1935). Sorunların tesp t ed l p öner ler n sunulduğu bu rapora göre; “- Anıtların bakım şler , çeş tl yasal düzenlemelerle farklı kurumların sorumluluğuna bırakılmıştır. Bu kuruluşların yeter kadar ödeneğ bulunmadığından, olsa b le b l msel onarım yapab lecek durumda olmadığından, anıtlar hmal ed lmekted r. - Beled yeler ve Özel İdareler, anıtların değer ve korumanın önem ne l şk n yeterl b lg ye sah p olmadıkları ç n, yol açmak, esk eser n arsasını satmak g b nedenlerle bunları yıkmak stemekted r. 18 - Anıtların korunması merkezden yönet lmel d r. Buna göre kurulacak olan 'Anıtları Koruma Kom syonu’, eserler n korunması ve onarımı ç n program hazırlamalı, Müzeler Müdürlüğü se uygulamayı gerçekleşt rmel d r. - Anıtlar tesc l ed lmel d r. - Kültür Bakanlığı, anıtların değerler n ve korunmalarının yararlarını her sınıftan nsana anlatmak ç n yayınlar oluşturmalıdır. - Sadece bakımsızlık değ l, b lerek yapılan tahr batlar neden yle kötü duruma gelm ş olan eserler n korunması ç n çok madd kaynağa ht yaç vardır (AKK. 1935). Bu amaçla, her yıl, Vakıflar Umum Müdürlüğü bütçes ne 200 000 TL, genel bütçeye se 100 000 TL ödenek konmalıdır. Bunun yanı sıra, İl Özel İdare bütçeler n n %0,5' n n anıtların korunması ç n kullanılması uygun olacaktır. - Vakıflar Umum Müdürlüğü, tar h değer olan yapıların korunmasını en öneml görev saymalı, bu konuya yeterl kaynak ayırmadığı sürece, d ğer h zmetler ç n harcama yapmamalıdır. - M llî Savunma Bakanlığı'nca kullanılan esk eserler boşaltılmalıdır” (Madran, 1996). Koruma konusunda oldukça öneml konulara değ n len bu rapor sonucunda dönem n M ll Eğ t m Bakanı tarafından anıtların korunmasına yönel k b r ş programı gel şt r lm ş ve 1932 yılında Maarif Vekâleti Antikiteler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı ‘Anıtları Koruma Kom syonu’ (AKK) (Ab deler Koruma Heyet ) kurulmuştur. Bu heyet yurdumuzdaki anıtların tescili ve onarım işleriyle görevlendirmiştir. Onarılacak yapılar saptanmış ve yapılar k temel guruba ayrılmıştır; Anadolu-Türk sanatının ürünler olan yapıları, M mar Mac t Kural, M mar Sedat Çet ntaş, arkeoloj k alan ve yapıları se Avusturya Arkeoloj Enst tüsü üyes M ltner ve Fotoğraf Sanatçısı Schultz ncelem şt r (AKK. 1935). Bu kom syon tarafından, 1933 yılında başlatılan çalışmalar Cumhur yet’ n lk büyük programlı etk nl ğ olarak b l nmekted r. Bu çalışmaların devamında Maar f Vekalet , 1933 yılında ‘Ac len Tam r İkt za Eden Tar h B nalar L stes ’n yayınlamıştır 19 (Madran, 1996). Vakıflar Umum Müdürü’nün 1935 tar hl yazısında Sedat Çet ntaş’ın tesp t ett ğ yapıların onarımları ç n önem ve ac l yet ne göre program yapılması gerekt ğ bel rt lm şt r (EK 2). Ülkemizde korumaya yönelik ilk kapsamlı çalışmaların başladığı döneme denk gelen bu süreçte Avrupa’da anıtların korunması konusunda Atina Konferansı düzenlenmiştir. Onarıma yönelik çimento ve çelik gibi farklı malzeme ve tekniklerin gelişmesi hem dikkat çekmiş hem de endişelere neden olmuştur. Restorasyon uygulamalarında artan yeniden yapma ve ilk haline dönüştürme çalışmalarının zararları tartışılmaya başlanmış ve 1931 yılında İtalya’da ‘Carta Del Restauro' yayınlanmıştır. Bildirinin en önemli maddeleri şöyledir:  Bütün dünya memleketlerindeki âbideler, medeniyet, kültür ve insan kıymetlerinin en önemli ifadeleri olarak muhafaza edilmeli ve bu alanda bütün devletler iş birliği yapmalıdır.  Restorasyonu gerektiren hallerde, şu veya bu stilin tercih edilmesi doğru değildir.  Dönem ekleri, hangi devre ait olursa olsun stilistik bütünlük maksadıyla kaldırılmamalıdır.  Yapıyı ayakta tutabilmek için zorunlu olan ilave ve tamamlamalar ise ayırt edilebilmelidir.  Restorasyonlarda, gerektiği takdirde, modern malzeme bilhassa betonarmenin kullanılabileceği kabul edilmiştir (Kuban, 1962). Ülkemizden, Atina Türk temsilciliği danışmanı olan Sedat Zeki, 1931 Atina Konferansı’na katılmıştır ancak konferans sonuç bildirgesinin ne ölçüde Türkiye’ye ulaştırıldığı bilinmemektedir (Binan, 2005). Anıtsal yapıların tesp t çalışmalarının yanı sıra uygulamaya yönel k tekn k konuların açıklandığı yayınlar yapılmaya başlanmıştır. Kültür Bakanlığı’nın 1935 yılında yayınladığı ‘Tar h Eserler Araştırma ve Koruma Kılavuzu’nda belgelemen n önem , b r k tabe veya kabartma mot f n belgelenmes ç n balmumu veya resm n ç zmek g b tekn kler, fotoğrafların nasıl çek lmes gerekt ğ , rölöve ve krok ler n detayları g b konular açıklanmıştır (Kandem r, 1935). Aynı yıl, 5 Haz ran 1935 tar h nde Vakıflar 20 Kanunu kabul ed lm ş ve 1926 yılından evvel oluşmuş tüm vakıfların yönetimi ile mülhak vakıfların denetimi Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne bırakılmıştır (Resmî Gazete, 13.06.1935). Kanun’un onuncu maddes nde ‘Mimari veya tarihî değeri olan eserler satılamaz’ ifadesi yer almaktadır. 21 Mayıs 1936 tar h nde Evkaf ve Umum Müdürlüğü tarafından, dönem n kuramsal yaklaşımlarını bel rtmes açısından çok öneml olan, cam ler n ve cam ler n etk alanında olan b naların tam r ve nşaatlarına yönel k, ell maddel k fenn şartname hazırlanmıştır. Şartnamen n b r nc bölümünde genel şartlar l stelenm ş, k nc bölümünde se muhdes ekler n durumu, kurşun kaplama, her çeş t duvar ve kubbe tam r , döşeme, korkuluk, pencere, kapı g b yapı elemanlarına yapılacak müdahaleler, uygulanacak tekn kler açıklanmıştır. Üçüncü bölümünde se ahşap, taş, alçı g b kullanılacak malzemeler le hazırlanacak projeler n n tel kler ve müteahh t n sorumlulukları bel rt lm şt r (Camilerin ve Bunlara Şumuli Olan Binaların Tamir ve İnşalarına Ait Fenn Şartname, 1936). Dönem n restorasyonlarını yönlend ren fenn şartnamen n bazı maddeler şu şek lded r: - Cam n n onarılması gereken bölümler n n fen heyet tarafından keşf yapılacak, proje gerekmes durumunda Müzeler Genel Müdürlüğü’ne b lg ver lecekt r. - Her cam n n onarımı b r Evkaf m marının denet m nde yapılacak, Evkaf ve Müzeler Müdürlüğü onayı olmadan keş f dışında ş yapılmayacaktır. - Muhdes, tar h kıymet olmayan ve b naya ağırlık veren kısımlar Müzeler Müdürlüğü onayıyla kaldırılacaktır. - Bazı malat türler n n, özgün n tel kler yle yen den yapılması olanaklıdır. Ancak ç n süsleme, kalem şler , moza k ve çok nce şlenm ş alçı çerçeveler g b malatın yen den yapılmasında yeterl malzeme ve uzman bulunmadığı ç n, yapıların bu tür elemanları oldukları g b korunmalıdır. 21 - Tam r olunacak veya yen den yapılacak herhang b r bölümün orj nal tes kes nl kle değ şt r lmeyecekt r. Eğer onarılacak bölüm mevcut değ lse, o devre a t aynı kısmın tarzı m mar s ve şekl esas tt haz ed lecek, tar he mal olmuş m mar hatalar düzelt lmeyecekt r. Yapım dönem n n bel rlenmes ç n Müzeler Müdürlüğü’nden b lg alınacaktır. - Horasan veya k reç harçla yapılmış olan kemer, duvar, kubbe g b mukavemet gerekt ren yapı elemanlarının onarımında ç mento harcı kullanılab l r. Tavan, döşeme, saçak, vb. elemanlar, özgün görünümler değ şmemek şartıyla, daha dayanıklı olmaları ç n betonarme olarak yen leneb l r. - Müteahh t uygulamaya başlamadan önce ve sonra onarılacak bölümün 18x24 cm ölçüler nde fotoğraflarını sunacaktır. - Onarılacak elemanın tarzı m mar s n tesp t etmek ç n yapıda eş varsa, bu kısmın rölöve projes ne ve fotoğrafına gerek yoktur. Eğer böyle b r numune yoksa şleme başlamadan önce ş n önem ne göre Vakıflar heyet n n bel rleyeceğ ölçekte ç z m hazırlanacaktır (Camilerin ve Bunlara Şumuli Olan Binaların Tamir ve İnşalarına Ait Fenn Şartname, 1936). Şartnamen n maddeler ncelend ğ nde, muhdes ekler n kaldırılması, koruma, tamamlama, yen den yapım, malzeme ve uygulama tekn ğ g b konuların detaylı olarak açıklandığı görülmekte ve onarımlarda b ç msel anlamda ‘tarz-ı kad m’ vurgusu d kkat çekmekted r. Şartnamedek b r d ğer öneml konu da onarımlarda daha dayanıklı olduğu gerekçes yle ç mento harç ve betonarmen n kullanılmasıdır. Proje hazırlanmadan uygulama yapılab l rl ğ ve dönem ekler n n kaldırılması maddeler ne yazık k gerçekleşen onarımlarda b rçok yapıda olumsuz sonuçlara neden olmuştur. Bunların yanında, şartnamede, şant yede kontrol m marı bulundurulması, deney ml müteahh t zorunluluğu, fotoğraf le belgeleme, uygun malzeme ve usta bulunamaması durumunda bezemeler n aynen korunması g b olumlu konular yer almaktadır. 22 Şartname, 1931 tarihli Carta Del Restauro ile karşılaştırıldığında çimento gibi güncel malzeme kullanımı konusunda ortak; koruma yaklaşımı, dönem eklerine karşı tutum konusunda ise karşıt görüşler içermektedir. Avrupa’da, yeniden yapım ve stil birliğinin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar doğrultusunda alınan kararların henüz ülkemize yansımadığı anlaşılmaktadır. Devam eden koruma çalışmaları kapsamında yen b r mlere ht yaç duyulmuştur. 15.06.1936 gün ve 2/5326 sayılı İcra Vek ller Heyet kararıyla merkez İstanbul’da olmak üzere, Esk Eser ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı, Ab deler Koruma Heyet Rölöve Bürosu oluşturulmuş ve büro şefl ğ ne Sedat Çet ntaş get r lm şt r (Ödekan, 2004). AKK, yapılan işi tanıtmak ve ülkenin kültürel zenginliğini göstermek için girişimlerde bulunmuş; anıtların yerlerini gösteren özel haritalar hazırlatmış ve anıtlarla ilgili bilgiler veren küçük kartlar hazırlayıp bunları müzelerde satışa sunmuştur (Gasco, 2010). Taşınmaz kültür varlığı yapıların restorasyonundan sorumlu olan İstanbul Rölöve Bürosu, koruma ve onarım çalışmalarının belgelenmesi konusunda önemli rol üstlenmiştir. Eski Eserleri Koruma Encümeni’nin 1939 tarihli raporunda eserlerin tescil edilerek fişlerinin hazırlandığı, bunun için fotoğraf çekilip ardından yapıların tarihçeleriyle ilgili açıklamaların yazıldığı ifade edilmiştir (Eski Eserleri Koruma Encümeni 1939 Yılı Mesai Raporu, 1940). Bu süreçte dönem n tek m marlık derg s olan ‘Ark tekt’te de anıtsal yapılara yönel k yazılar yer almaya başlamıştır. Albert Gabriel’in 1938 tarihli ‘Tarihi Türk Abidelerinin Tamir ve İhyası’ başlıklı raporunda dönemin onarımlarıyla ilgili eleştiri ve tavsiyeleri yer almaktadır. Gabriel, envanterin önemini belirtmiş, koruma uzmanı olacak mimarları tanımlamıştır. Stil birliğinin reddedildiği raporda yapıların belgesel değeri vurgulanmıştır. Raporda, restorasyonun birbirine entegre olmuş birçok adımdan oluşan bir proje olduğunu vurgulamıştır. Bu adımlar; çalışma öncesi yapılan araştırmaların incelenmesi, yapıların belgelenmesi, yapının inşa edildiği günden itibaren meydana gelen problemlerin 23 kayıtlarının tespit edilmesi ve çok detaylı bir keşif hazırlanmasıdır. Gabriel aynı zamanda çimento kullanımın kötü sonuçlara neden olacağını da söylemiştir (Gabriel, 1938). Dönemin koruma yaklaşımı ise Millî Eğitim Bakanlığı, ‘eskiden gelen mirasla modern Türkiye’yi kuruyoruz’ düşüncesiyle vurgulamıştır. Bu düşünceye Celal Esat Arseven, ‘Türk Sanatı’ adlı çalışmasıyla büyük katkı sağlamıştır. Arseven, ‘Atatürk’ ün kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti, sanatının ve tarihinin köklerini aramaya hemen başladı.’ yorumunu yapmıştır (Arseven, 1970). Onarım çalışmaları devam ederken, Cumhur yet’ n lk kurumlarından b r olan Ant k teler ve Müzeler Müdürlüğü’nün h zmetler n n dar b r kadro le yürütülemeyeceğ anlaşıldığından, 1944 yılında, Esk Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü kurulmuştur (Madran, 1997). 15.02.1945 tar h nde Ankara’da Maar f Bakanı Hasan Al Yücel başkanlığında, bütün müze müdürler n n, esk eser uzmanlarının ve m marların katıldığı büyük b r toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda; Bursa anıtlarının kurtarılması ve Murad ye Medreses ’n n restorasyonu, onarılacak anıtlar ç n proje ve keş fler n düzenlenmes ve husus şartname hazırlığı g b öneml konular gündeme gelm şt r (Tar h Anıtlarımız, 1945) (EK 3). Yapılan tespit ve uygulamaların artmasıyla hem lke koyan hem de uygulamaya yönel k karar alan merkez b r kurumun ht yacı duyulmuştur. Bunun üzer ne 02.07.1951 tar h nde, 5805 sayılı Gayr menkul Esk Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşk l ne ve Vaz feler ne Da r Kanun le Gayr menkul Esk Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK) oluşturulmuştur (Madran, 2011) (Çizelge 2-1). Koruma alanında uzman üyeler n yer aldığı Kurul’da, tesc l şlemler yapılmış; kültürel mirası yaşatmak için işlev verilmesi, anıtsal yapıların yıkılmayıp onarılması gibi korumaya yönel k öneml lke kararları alınmıştır. Kurul’da, onarımı öner len yapılara yönel k müdahale kararları alınmış ve gerekl durumlarda yer nde yapılan ncelemelerle uygulamalar denetlenm şt r. 1960 ihtilali sonrasında koruma uygulamalarında bir süre duraklama olmuş sonrasında çalışmalara devam edilmiştir. 1961 Anayasası’nın 50. maddesinin beşinci ve son 24 fıkrasında yer alan; “Devlet, tarih ve kültür değeri bulunan eser ve anıtların korunmasını sağlar” hükmü ile devlete anıtları koruma görevi verilmiştir (T.C. Anayasası, 1961). Çizelge 2-1. Türkiye'de korumaya ilişkin yasal gelişim TÜRKİYE'DE KORUMA KAVRAMININ YASAL GELİŞİMİ Tarih 1823 Evkaf Nezaretinin kuruluşu Tanzimat döneminde Vakıflar, Evkaf Nezareti'ne bağlanmıştır 1831 Ebniye-i Hassa Müdürlüğü Hassa Mimarlar Ocağı yerine kurulmuştur 1848 Ebniye Nizamnameleri İlk İmar Yönetmelikleri, yapılaşmış alanlardaki eski yapılara ilişkin hükümler içermektedir. 13.11.1869 Asar-ı Atika Nizamnamesi Eski eserle ilgili ilk yasa düzenlemesidir, arkeolojik kazılar devlet iznine bağlanmış 1874 Asar-ı Atika Nizamnamesi Doğrudan "eski eser" konu alınmıştır. 21.02.1884 Asar-ı Atika Nizamnamesi Türk eski eserler hukukunun temeli sayılmaktadır 1906 Asar-ı Atika Nizamnamesi İslam dönemine ait taşınır ve taşınmaz bütün kültür varlıkları koruma altına alınmıştır İşlevini yitirdiği düşünülen yapıların belgelenip izin alınarak yıkılmasını uygun görmesiyle 1912 Muhafaza-ı Abidat Nizamnamesi koruma alanında olumsuz bir karar bulundurmaktadır İstanbul’daki yapıların tespiti ve belgelenmesine yönelik kurulmuştur. Cumhuriyet 1917 Muhafaza-i Asar-ı Atika Encümeni döneminde ‘Eski Eserleri Koruma Encümeni’ adıyla çalışmalarına devam etmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü (Türk Eski Eserler 10.05.1920 Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü Müdürlüğü) kurulmuştur. Ülke genelinde onarıma ihtiyaç duyan yapıların tespiti yapılmıştır. Cumhuriyet’in ilk büyük 1932 Abideleri Koruma Komisyonu (AKK) programlı etkinliği olarak bilinmektedir. 1926 yılından evvel oluşmuş tüm vakıfların yönetimi Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne 05.06.1935 İlk Vakıflar Kanunu bırakılmıştır. 10. maddesinde, 'Mimarî veya tarihî değeri olan eserler satılamaz' hükmü yer almaktadır Büro şefliğine Sedat Çetintaş getirilmiştir. Anıtsal yapıların rölöve alışmaları 15.09.1936 Abideleri Koruma Heyeti Rölöve Bürosu kuruluşu yürütülmüştür. Camilerin ve Bunlara Şumuli Olan Binaların Tamir Evkaf ve Umum Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. Dönemin koruma yaklaşımı ve 21.05.1936 ve İnşalarına Ait Fenni Şartname tekniklerini açıklaması bakımından oldukça önemlidir. Taşınmaz kültür varlığı yapıların restorasyonundan sorumlu olan İstanbul Rölöve Bürosu, 15.06.1936 Abideleri Koruma Heyeti İstanbul Rölöve Bürosu koruma ve onarım çalışmalarının belgelenmesi konusunda önemli rol üstlenmiştir Cumhuriyet’in ilk kurumlarından biri olan Antikiteler ve Müzeler Müdürlüğü’nün 1944. Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü kuruluşu hizmetlerinin dar bir kadro ile yürütülemeyeceği anlaşıldığından kurulmuştur. İlke koyan ve uygulamaya yönelik karar alan merkezi bir kurumun ihtiyacı üzerine 02.07.1951 GEEAYK kuruluşu kurulmuştur Koruma alanında gerçekleşen tüm bu tespitler ve yasal gelişmeler Bursa’da bulunan anıtsal eserlerin onarımına da yansımıştır. 25 2.3. Cumhuriyet Dönemi’nde Bursa’da Korumaya Yönelik Gerçekleşen İlk Çalışmalar Cumhuriyet’in ilk yıllarına gelindiğinde gerek savaşlar gerekse bakımsızlıktan dolayı anıtsal yapıların çoğu harap haldedir. 1930’lu yıllarda ülke genelinde başlatılan anıtsal eserlerin tespit ve onarım faaliyetleri içinde Bursa da yer almıştır. 1933 yılında, Maarif Vekaleti tarafından Mimar Sedat İbrahim Bey, Ulucami ve eski medreselerin rölövelerini ve tamirlerini yapmak üzere görevlendirilmiştir (Tayinler, 1933). Vakıflar Umum Müdürü, Fahr K per’ n yazmış olduğu 1939 tar hl nottan, M mar Albert Gabr el le M mar Al Sa m Ülgen’ n, Bursa’ya gelerek anıtlar hakkında tesp tlerde bulundukları anlaşılmaktadır (K per, 1939). Yapılan çalışma net ces nde Al Sa m Ülgen, yüz altmış yapının s m, mahalle ve dönem b lg ler n n yer aldığı, Bursa anıtları l stes n oluşturmuştur (Ülgen, 1949) [Tasudoca0149002-8]. Macit Rüştü Kural’ın, 1935’te hazırlamış olduğu, Anadolu'da acilen müdahale gereken otuz beş yapıdan oluşan listede, Yeşil Türbe, en öncelikli ibaresiyle yer almıştır. Yeşil Türbe’nin onarım çalışmaları, Bakanlığın tarihi mirası koruma programının gündemindeki yapılar içinde Türk kökenleri ve kimliğini tanımlamada en önemli yapılardan biri olarak öne çıkmıştır. Türbenin onarım görevi Macit Kural’a verilmiş ve 1941 yılında onarıma başlanmıştır (Yücel, 2004). Bu veri, incelenen dönem içerisinde Bursa’da ilk kapsamlı onarımın Yeşil Türbe’de gerçekleştiğini göstermektedir. Yeşil Türbe’nin onarımını üstlenen Macit Kural, yayınladığı raporda; ‘eşsiz mavi-yeşil sırlı seramik kaplamaların, su etkisi nedeniyle, orijinal özelliğinin çoğunu kaybettiğini, 19.yy’ın sonlarında yapılan restorasyon çalışmaları esnasında dökülen çinilerin yerine yapılanların ise uyumsuz ve karakteristiği yansıtmayan renklerde ve kalitede olduğunu’ belirtmiştir. Yeşil Türbe onarım çalışmasında başından beri tartışılan en önemli konu; orijinalliğini kaybetmemiş sırlı çinilerin nasıl korunacağı ve özgün rengini ve dokusunu 26 kaybetmiş, dökülmüş, kalitesiz veya uyumsuz renkteki seramiklerle değiştirilmiş olanların özgününe sadık kalarak nasıl yenilenecekleri olmuştur 1 (Kural, 1944). Ülke genelinde, Maarif Vekaleti ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tespit ve uygulama çalışmaları devam ederken yerel halkın desteğiyle, Felsefe öğretmeni olan Kazım Baykal öncülüğünde, 1946 yılında ‘Bursa Eski Eserler Sevenler Kurumu’ kurulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Abide Şubesi Şefi Ali Saim Ülgen ile beş senelik onarım planlaması yapılmış ve büyük anıtların onarımının ‘Vakıflar’ tarafından, küçük yapıların onarımının ise ‘Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu’ tarafından gerçekleştirilmesine karar verilmiştir (Baykal, 1985). 1 Çalışma konusunun camiler olması ve Yeşil Türbe ile ilgili gerek Macit Kural’ın hazırlamış olduğu 1944 tarihli eserinde, gerekse BKVKBK arşivinde yer alan restitüsyon raporlarında detaylı açıklamaların bulunması nedeniyle yapı bu bölümde irdelenmemiştir. Ancak yapılan uygulamalar, teknik ve kuramsal bağlamda dönemin koruma yaklaşımını ve tartışma konularını yansıtması nedeniyle çalışmanın ‘restorasyon alanında çalışan aktörler / mimarlar’ başlığı altında, Bruno Taut ve Macit Kural ile ilgili bölümde değinilmiştir. 27 3. CAMİLERDE GERÇEKLEŞTİRİLEN 1930-1960 DÖNEMİ KORUMA VE ONARIM ÇALIŞMALARI Bu bölümde Bursa’da bulunan erken dönem camileri ile ilgili genel araştırma yapılmış, incelenen dönemde onarım gören yapılar tespit edilmiştir. Ulaşılan belgelerde, dönemin ilk ve en kapsamlı onarımın Ulucami’de gerçekleştiği, sırasıyla Yeşil, I. Murad Hüdavendigar ve Yıldırım Camileri’nde ise bölgesel onarımların yapıldığı görülmüştür. Bu doğrultuda incelenen camiler, yapılan onarım kronolojisine göre sıralanmıştır. Büyük ölçekli camilerin ardından dönemin restorasyon uygulamalarının bir bütün içerisinde değerlendirilebilmesi için küçük ölçekli camilerde yapılan onarımlar araştırılarak farklı uygulamaların görüldüğü yapılar seçilmiş ve onarım kronolojisine göre incelenmiştir. Yapılan uygulamalar incelenirken, ne zaman, kim tarafından, hangi kurum denetiminde, ne tür malzeme ve teknikle müdahalelerde bulunulduğu dikkate alınmıştır. Arşivlerden ulaşılan kurul kararları, kontrol mimarları ve müfettiş raporları ile yapılan uygulamalar karşılaştırılmış ve koruma yaklaşımları değerlendirilmiştir. 3.1.Büyük Ölçekli Camilerde 1930-1960 Dönemi Onarımları Bu bölümde onarımları Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılmış olan anıtsal ölçekli camiler çalışılmıştır. İncelenen dönem içerisinde ilk ve en kapsamlı onarımın Ulucami’de gerçekleştiği görülmüştür. Şehrin yüksek tepelerine inşa edilmiş olan, Yeşil Cami, I.Murad Hüdavendigar ve Yıldırım Camileri’nin şiddetli lodosun da etkisiyle hasar görmüş olan minarelerine müdahale edildiği tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalarda büyük ölçekl cam lerden olan Murad ye Cam s ’n n, 1855 depreminde zarar görmüş olan minare ve kubbelerinin, mimar Léon Parvillée yönetiminde onarıldığı, incelenen dönemde ise sadece çevre duvarlarının onarımının BEESK tarafından 1953 yılında yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Şehadet Cam s ’n n m nare külahının 1958 yılında aynı n tel k ve formda yen lend ğ , Orhan Cam s ’n n se 28 pencereler n n 1985 yılında y ne BEESK tarafından değ şt r ld ğ görülmüştür (Baykal, 1985). Bu yapılar, ncelenen dönemde gerçekleşen başka b r onarım b lg s ne ulaşılmaması neden yle çalışma kapsamında değerlend r lmem şlerd r. Onarım sırasına göre incelenen yapıların tarihçeleri ve mimari özellikleri araştırılmıştır. Çalışma konusu döneme ne şekilde ulaştıklarını görebilmek amacıyla, tespit edilebilen önemli onarımlarına yer verilmiştir. Yapılarda büyük hasara neden olan 1855 depremi sonrasında yapılan onarımlar ve araştırma konusu olan 1930 yılı sonrası yapılan koruma uygulamaları alt başlıklar olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir. 3.1.1. Ulucami Bursa’nın kent merkezinde yer alan ve en görkemli yapılarından biri olan Ulucami, zaman içinde deprem, yangın, lodos ve istilalar gibi etkenlerden zarar görmüş ve dönem dönem onarım geçirmiştir. Günümüzde ‘Hanlar Bölgesi’ olarak adlandırılan alanda yer alan Cami’nin çevresi de zamanla değişmiştir. 1862 tarihli haritada görülen bazı yapıların bakımsızlık veya yol çalışmaları sonucunda günümüze ulaşamadığı anlaşılmaktadır (Binan, 2000) (Şekil 3-1, Şekil 3-2, Şekil 3-3). Ulucami’nin, yapısal özellikleri, içerisinde bulunan yazıları ve ahşap minberiyle ilgili farklı kaynaklara ulaşılabilmektedir. Sedat Çetintaş üstlendiği görev neticesinde yapının rölövesini çizmiş, Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Dönemi’nin ilk devrini incelediği kitabında yapının özellikleri ve geçirdiği onarımları anlatmış, Kazım Baykal ve Zafer İhtiyar gibi farklı araştırmacılar duvarlarında bulunan yazıları incelemiş, Doğan Yavaş, Osmanlı arşiv belgeleri doğrultusunda yapının geçirdiği onarımları araştırmıştır. Demet Binan, yapıda bulunan ve Selçuklu yapılarında da görülen taşçı işaretlerini incelemiş, bu işaretler doğrultusunda yapı cephesinde onarım gören ve özgün kalan bölümleri tespit etmiştir (Ayverdi, 1966; Baykal, 1989; Binan, 2000; Çetintaş, 1946; İhtiyar, 2006; Yavaş, 2009). Bu çalışmalar dışında yapının günümüzdeki şeklini almasını sağlayan, Cumhuriyet döneminde yapılan onarımlar ile ilgili kapsamlı bir çalışmanın yapılmadığı görülmüştür. 29 Şekil 3-1. 1862 tarihli Suphi Bey haritasında Ulucami ve çevresinin görünümü (Bursa Büyükşehir Belediyesi arşivi) Şekil 3-2. 1938 tarihli hava fotoğrafında Ulucami ve çevresinin görünümü (Bursa B. Bld arşivi) 30 Şekil 3-3. Günümüz uydu fotoğrafında Ulucami ve çevresinin görünümü (https://earth.google.com/) Yıldırım Bayezid tarafından yaptırıldığı bilinen Ulucami’nin, inşasıyla ilgili farklı tarihler verilmektedir. Cami inşaatının başlangıç ve bitim tarihiyle ilgili, Abdullah Kuran, 1396- 1399, Sedat Çetintaş ise 1394-1399 yıllarını kabul etmektedir (Çetintaş, 1952; Kuran, 1964). Doğan Yavaş da yapının minberindeki tarihe göre 802 (1399-1400) yılında tamamlandığını ifade etmiştir (Yavaş, 2012). Ulucami’nin mimarının kimliği net olarak bilinememekle birlikte, Yeşil Külliye’nin mimarı olan Hacı İvaz bin Ahî Bayezid olabileceği düşünülmektedir (Yavaş, 2009). Çeşitli kaynaklarda belirtilmiş olan bir başka görüş ise yapı mimarının Ali Neccar olduğudur (Baykal, 1989). Yaklaşık olarak 69 x 55 m ölçülerinde dikdörtgen plan şemasına sahip olan Ulucami, 3795 m²’lik bir alanı kaplamaktadır. Camiyi örten yirmi kubbe, kalın duvarlara ve birbirine sivri kemerlerle bağlanan on iki adet büyük yığma fil ayağına oturmaktadır. Ayaklardan geçişin pandantiflerle sağlandığı bu kubbeler eşit büyüklükte ancak farklı yüksekliklerdedir. Dışarıdan sekizgen kasnaklar üzerine oturan kubbelerden mihrap ekseni üzerindekiler yüksek olup, bu yükseklikler doğuya ve batıya doğru, iç mekândan fazla hissedilmeyecek şekilde kademeli olarak alçalmaktadır (Dostoğlu, 2012). 31 Cami’nin, mihrap ekseni ile batı, kuzey ve doğu kapılarının eksenlerinin kesiştiği noktada 16 köşeli büyük bir şadırvan bulunmaktadır. Şadırvanın üzerinde bulunan kubbe, günümüzde cam ile örtülüdür. Buradan süzülen ışık ile birlikte şadırvandan yayılan su sesi Ulucami’nin en etkileyici özelliklerindendir. Sedat Çetintaş, restitüsyon çizimlerinde söz konusu kubbenin üzerinde fener göstermiş olsa da Bursa’ya gelen seyyahların yazılarında, şadırvanın üzerindeki kubbe açık olarak betimlenmiştir. Abdullah Kuran da cami ilk yapıldığında bu kısmın açık bırakıldığını ve altındaki zeminin toprak olduğunu, şadırvanın ise sonradan inşa edildiğini ifade etmektedir (Kuran,1964). Şadırvanın 107 cm uzunluğundaki yüzlerinin her birinde bir musluk bulunmaktadır. Zemin altına döşenmiş olan tesisatla Pınarbaşı’ndan getirilen su, bu muslukların yanı sıra havuzun ortasındaki üç kademeli fıskiyeden de akmaktadır. Şadırvanın özgün şeklinin kare formlu olduğu hem seyyahların anlatımında hem de Sedat Çetintaş’ın çizimlerinde görülmektedir (Şekil 3-4). Şadırvan aksının güneyinde bulunan sekiz sıra stalaktitli, yaldızlı ve boyalı mihrap 14.yy. izlerini taşımakta olup 1572’de tamamlanmıştır. Çevresinde ayetler yazılı olan mihrabın batısında, Hacı Mehmed bin Abdülaziz ibn-i Dakkî tarafından 1399 yılında sert ceviz ağacından yapılmış ve galaksi sistemi tasvir edilmiş olan, kündekari tekniğinde bir minber bulunmaktadır. Sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında, onun karşısındaki tek sütunla desteklenen yuvarlak yekpare mermer kürsü ise 1816’da yapıya eklenmiştir. Ana ibadet mekânının güneydoğu köşesinde bulunan sultan için ayrılmış mahfilin altına 1786’da Münzevî Abdullah Efendi kütüphanesi yapılmıştır. Buradaki kitaplar daha sonra İnebey Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesine taşınmıştır (Yavaş, 2012). Ulucami’nin kesme küfeki taşından yapılan doğu, güney ve batı cephelerinde sağır sivri kemerler içinde, altta ve üstte ikişer adet kemerli pencereler bulunmaktadır. Caminin duvar kalınlıkları, doğuda 2.80m, kuzeyde 2.40m, batıda 3.10m, güneyde 2.20m olarak farklılaşmaktadır. Cami’nin doğu, batı ve kuzey cephelerinde birer tane olmak üzere toplam üç adet kapısına, doğu cephesine sonradan açılan Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir (Yavaş, 2009). Bu kapı genellikle kapalı olarak tutulmuş, 1950’li yıllarda yapılan onarım sırasında da özgün kullanımındaki gibi pencereye dönüştürülmüştür. 32 ULUCAMİ ÇİZİMLERİ Şekil 3-4. Çeşitli kaynaklarda bulunan Ulucami plan ve kesit çizimleri 33 EKREM HAKKI AYVERDİ ALBERT GABRİEL (1958) SEDAT ÇETİNTAŞ (1949) H. WİLDE (1909) (1966-1974) Altıgenlerin oluşturduğu, yıldızlarla bezenmiş tablalardan meydana gelen doğudaki abanoz kapı özgün olup, diğer iki kapı sonradan yapılan onarımlarla yenilenmiştir. Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaideleri mermerden, gövdeleri tuğladan örülmüş iki minare vardır. Ana yapıya bitişik, sekizgen kaidesi bulunan, şerefesine dışarıdan ve içeriden iki çıkış yoluyla ulaşılan kuzeybatıdaki minare Yıldırım Bayezid zamanında yapılmıştır (Kuran, 1964). Bu minarenin merdiveni ile kubbelerin üzerine de ulaşılmaktadır. Eski fotoğraflarında bu minarenin kaidesinde mermer kitabe olduğu görülmektedir. Kitabede, “Emere bi-imareti hazihi’l-minareti es-Sultan ibni’s-Sultan Bayezid Han’ yazmaktadır (Şekil 3-5). Günümüzde maalesef kitabe yerinde değildir. Şekil 3-5. Kuzeybatı minaresi kaidesinde bulunan kitabe görünümü, (1950’li yıllar) (VGM arşivi) Doğuda bulunan minare ise Yıldırım Bayezid’in 1402 yılında, Ankara Savaşı’nda esir düşmesi üzerine bir süre tamamlanamamıştır. Bu minarenin, Çelebi Sultan Mehmet döneminde, batı minaresine benzer bir biçimde tamamlanmış olduğu söylenmektedir. Doğu minaresinin kaidesi dört köşe, gövdesi ve peteği ise silindiriktir (Yavaş, 2012). 34 Ulucami’ye ait gravür ve en eski tarihli fotoğraflarda, minarelerinin üzerinde sivri külahlar olduğu görülmektedir (Şekil 3-6). Onarım kayıtlarından da pek çok kez ahşap külah ve kurşun kaplamalarında yenileme yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Sedat Çetintaş ve Ekrem Hakkı Ayverdi restitüsyon çizimlerinde minarelerin üzerini, günümüzde Bursa’da birçok küçük ölçekli camide de uygulanmış olan miğfer benzeri külah formunda göstermişlerdir. Şekil 3-6. 1836 yılına ait, Pardoe’ye ait taş baskı (Çalışkan, 2010) Ulucami’nin diğer Bursa camilerinde sıkça rastlanan son cemaat yeri veya İstanbul’daki camiler gibi revakla çevrili bir avlusu bulunmamaktadır. Bunların yerine kuzey cephesinin önünde bir açık alan oluşturulmuş ve bu alana çeşitli zamanlarda üç adet şadırvan inşa edilmiştir (Şekil 3-7). Ulucami kuzey kapısı, 1402 yılında, Timur’un Bursa’yı işgal etmesiyle yakılarak tahrip edilmiştir. Yapı askerlerin atları için ahır olarak kullanılmıştır. Bu olaydan bir süre sonra ise Karamanoğlu Mehmet Bey Bursa Hisarı’nı 1413’te kuşattığı zaman, caminin çevresine odun yığdırarak yangın çıkartmıştır (Ayverdi, 1966). Söz konusu tahribatların onarımı ile ilgili herhangi bir belgeye ulaşılamamıştır. 35 Şekil 3-7. 1837 yılı, Lewis’e ait taş baskıda kuzey girişi (Çalışkan, 2010) 13 Cemaziyel-evvel 899 (M. 19 Şubat 1494) tarihli bir belgede Ulucami mütevellisine para gönderildiği belirtilmekte ancak tamiratla ilgili bir açıklama bulunmamaktadır.1 (B.K. S. A-11 s. 258.) Bu belgeden yaklaşık on sene sonra 28 Cemaziyel-âhir 959 (M. 18 Aralık 1503) tarihinde yapılan bir keşifte, çarşı tarafında iki, avlu tarafında üç pencerenin demir çerçevelerinin onarılması için maliyet çıkartılmış ve para gönderilmiştir (B.K.S. A-19 s. 15) (Yavaş, 2009). Caminin kurşun onarımıyla ilgili ulaşılabilen, 13 Cemaziyel-evvel 975 (M. 15 Aralık 1567) tarihli belgede, Ulucami’nin mütevellîsi Hacı Sinan bin Muslî, caminin çatısının ve kubbe kurşunlarının, pencerelerinin, hamam, dükkânlar ve su yolunun tamir edilmesi gerektiğini ve keşif bedelini bildirmiştir (B.K.S. A-94 s. 36.) (Yavaş, 2009). 29 Cemaziyel-evvel 1081 (M. 14 Ekim 1670) tarihinde yıldırım nedeniyle hasar gören minarenin ahşap külâhının, kurşun kaplamasının ve bakır aleminin yenilenmesi için 31 960 akçe sarf olunduğu görülmektedir (B.K.S. B-90 s.13). Bu belgeden bu tarihte minarenin üzerinde kurşun kaplı ahşap külah olduğu anlaşılmaktadır. 1 “Bundan akdem câmi-i kebîr meremmeti içün atebe-i ulyâdan gönderilen akçeden sultan imareti mütevellîsi Bâlî Çelebi^ye ve kâtib Satrî’ye ber-vech-i karz on bin akçe virilüb sonra hüküm vârid olub ol akçe mütevellî ve kâtibden alınub câmi mütevellîsine teslîm idesin deyû buyurulmuş idi ber-mûceb-i emr- i âlî alınub câmi mütevellîsine teslîm olundı” B.K. S. A-11 s. 258. 36 22 Cemaziyel-âhir 1145 (M. 10 Aralık 1732) tarihli belgede caminin minare külahı, su yolları, kubbe pencereleri ve caminin bitişiğindeki iki büyük sofanın çatısı ve nakışlı tavanlarının tamir edildiği ifade edilmektedir. 20 Rebîyül-evvel 1150 (M. 18 Temmuz 1737)’de doğu, batı ve kuzey kapılarının ve sofalarının saçakları, batı minaresinin mermer korkuluğu, medhal ve mihrab kubbelerinin kurşunlarıyla birlikte içerideki şadırvan kubbesinin kafes eteklerinin tamiri için 137 800 akçe harcandığı görülmektedir (Yavaş, 2009). 1732 ve 1737 tarihli belgelerden edinilen bilgiler doğrultusunda, bu dönemde kapıların üzerinde ahşap saçaklarının var olduğu anlaşılmaktadır. 28 Mart 1740 tarihinde Ulucami’nin batısındaki büyük kapının saçağı ve tavanı, doğudaki küçük kapı yani hünkâr mahfilinin kapısının tamirinin yapıldığı ifade edilmiştir (Ayverdi, 1989). Bu bilgiden de hünkâr kapısının bu dönemde var olduğu anlaşılmaktadır. Ulucami geçmişiyle ilgili önemli bir olay da H.1216 (M.1801) tarihinde Hisar bölgesinde başlayan ve tüm şehre yayılan yangın olmuştur. Şehrin kadısı, bu yangında Ulucami’nin de hasar gördüğünü belirtmiş fakat açıklama yapmamıştır. Kadıya ait H.1230 (M.1814) tarihli bir kayıtta yangın sonrası şehrin hayırseverleri ve Bursa Ayanı Hasip Efendi’nin desteği ile caminin birçok bölümünün onarıldığı, Bursa Valisi Nurullah Paşa’nın talimatıyla yangın nedeniyle hasar görmüş olan cephelerin sıvandığı belirtilmiştir (Çetintaş, 1952) (Çizelge 3-1). Cami’nin cephelerinin 1814 yılında sıva ile kaplandığı anlaşılmaktadır. Çizelge 3-1. 1855 depremi öncesi Ulucami'de gerçekleşen bazı onarımlar ULUCAMİ ONARIMLARI 1855 DEPREMİ ÖNCESİ zaman bilgi kaynağı belge niteliği idare kontrol mimarı yapılan uygulama 1503 Devlet arşivi belge Vakıf - pencere demirlerinin değişimi 1567 Devlet arşivi belge Vakıf - kubbelerde kurşun değişimi 1670 Devlet arşivi belge Vakıf - minare külahının yenilenmesi külah, pencere, sofa saçağı 1732 Devlet arşivi belge Vakıf - onarılması kapı saçaklarının ve kubbe 1737 Devlet arşivi belge Vakıf - kurşunlarının onarımı 1740 Ayverdi, 1989 kitap Vakıf - kapı saçaklarının onarımı Vakıf (Bursa Valisinin 1801 yangını sonrası 1814 Çetintaş, 1952 kitap - talimatı ile) cephelerin sıvanması 37 3.1.1.1.1855 depremi sonrası onarımlar 1855 depremi sonrasında Bursa’daki pek çok anıtsal yapı gibi Ulucami de büyük hasar görmüştür. Fotoğraf ve belgelerden, Ulucami’nin minarelerinin şerefeden itibaren yıkıldığı, bazı kubbelerinin yarıldığı, bazılarının sıvalarının döküldüğü, duvarlarında ve payelerindeki yazıların ve nakışların döküldüğü anlaşılmaktadır (Şekil 3-8). Kaynaklarda, Cami’nin kubbelerinin deprem sonrası durumu konusunda farklı görüşler vardır. Sedat Çetintaş, Albert Gabriel ve Kazım Baykal, mihrap önündeki ve doğu minaresine bitişik olan kubbeler dışındaki tüm kubbelerin yıkılmış olduğunu belirtmişlerdir (Baykal, 1989; Çetintaş, 1952; Gabriel, 1958). Ayverdi ise kubbelerin sadece zarar görmüş olduklarını, yıkılmadan tamir edildiklerini ifade etmiştir (Ayverdi, 1966). Deprem sonrası tespitleri içeren belgelerde dikkat çeken önemli bir konu da hasar gören minarenin yıkılıp yeniden yapılacak olan bölümünün aynı şekilde inşa edilebilmesi için yıkılmadan önce resminin yapılması yani rölövesinin çıkartılmasıdır.1 Ulaşılan belgelere göre, depremden hemen sonra şehirde zarar gören yapıların onarımlarıyla ilgili yazışmalar başlamış ve bunların içinde ilk önce Ulucami’nin tamir edilmesi kararlaştırılmıştır.2 1858 (H. 1274) senesine kadar inşaat hızla ilerleyerek 1 Deprem sonrasında yapılan bir muayenede. "Cami-i kebîrin beş aded kubbelerin taşları tecdîdi lâzım geleceği ve sâirleri tamir kabul ideceği ve iç minaresinin şerîfesi yıkılub bir mikdar şakk var ise de tamir kabul ideceği ve dış minaresinin şerîfesi yıkılmış ise de mahal-i sâiresinin bir sakatlığı olmadığı cevânib-i erbaası dıvarlarında dahî bir sakatlık olmadığı…” B.O.A. E V. 15785. Ancak bir başka vesikada bu minarenin tehlike arzettiği ve yıkılması gerektiği belirtilmektedir: “…Hüdavendigâr Vâlîsine ve Evkāf-ı Hümâyûn Nezâret-i Celîlesi’ne: Erkân-ı harbiye mirlivâlarından izzetlü Ferhâd Paşa’nın ihtârı vechile Brusa’da câmi-i kebîrin diğer minâresi hedmolunmak lâzım geldiği halde başkaca keşf olunmak iktizâ ideceğine…” “…hedmi lâzım gelen minâre mesârif-i inşâiyesinin bi’l-keşf defterinin bu cânibe irsâl ve câmi-i şerîf-i mezkûr ebniyesi evâil-i saltanat-ı seniyyede ebniye hakkında ittihâz olınan kıyâsât-ı hendesiye üzerine yapılmış oldığından inşâ olınacak minâresinin dahî hey’et-i asliyesinden çıkarılmaması îcâb ideceğinden hedm olınmazdan evvel minâre-i mezkûrenin resmi yapılarak ba’de âna tatbîkan ayniyle inşâsı husûslarının dahî savb-ı devletlerine bildirilmesi …” B.O.A. A. MKT. MVL. 96 37 2 “Ticaret Nezâretine: Brusa’da vukubulan hareket-i arzdan harâb ve münhedim olan âsâr ve ebniyeden en evvel câmi-i kebîrin mühendisler ma’rifetiyle ta’mîrine mübâşeretle keşf defterinin irsâline ve hisar dıvarının dahî def’-i mazarrâtına ikdâm ve müsâraat olunması husûsuna dâir gönderilen tahrîrâta cevâben devletlû Nâmık Paşa hazretlerinin vârid olan tahrîrâtı üzerine maliye ve evkāf-ı hümâyûn nâzırları devletlû paşalar hazerâtıyle muhâbereyi şâmil olan iki kıt’a tezkire Meclis-i Vâlâ’ya lede’l-i’tâ bunun evrâk-ı sâiresi cânib-i ticâretde bulundukdan birleşdirilüb îcâbının sür’at-i tesviye ve icrâsı hususunun savb-ı vâlâlarına bildirilmesi tezekkür olunarak evrâk-ı merkūme leffen gönderilmiş olmağla îcâbının icrâ ve ifâdesi mütereffik-i himem-i behiyyeleridir …” A. MKT. NZD. 161.10 38 Ulucami’nin bütün kubbeleri onarılmış ve kalem işleri de yenilenmiş, 1859’ da yapılan onarımların kontrolünü ve gereken ek keşifleri yapmak üzere mühendisler görevlendirilmiştir (Yavaş, 2009). Şekil 3-8. Ulucami’nin 1855 depremi sonrası yıkılmış olan minarelerin görünümü (1962 yılı) (Özendes, 1999) 1864 tarihli gazetede Ulucami ile ilgili; “Hususiyle Ulucami, şehrin ziynetçe şerefi mesabesinde iken tamiri nakıs kalmış idi. Şimdi kaffe-i levazimatı ibka olunarak, üzeri dahi cam ile tezyin olunmuştur ve avlısı zayi olmuş iken meydana çıkarılıp minaresinin dahi inşasına mübaşeret kılınmıştır” şeklinde bir ifade bulunmaktadır (Tasvir-i Efkar, 26 zilhicce 1864) (Aoki, 2002). Bu haberden, şadırvanın üzerinde bulunan kubbenin bu dönemde yani Léon Parvillée ’nin çalıştığı süreçte cam ile kapatıldığı anlaşılmaktadır. Depremin yanı sıra meydana gelen yangınlar da yapıda hasara neden olmuştur. 1889 yılındaki Kapalıçarşı yangını sırasında Ulucami minarelerindeki ahşap külahların 39 yanması üzerine, külahlar kâgir olarak yeniden inşa edilmiştir (Şekil 3-9, Şekil 3-10) (Baykal, 1989). Şekil 3-9. Ulucami’nin ahşap külahlarının ve batı kapısına eklenen ahşap saçağın görünümü, (Sébah & Joaillier 1884-1889) (https://rosettaapp.getty.edu/) Şekil 3-10. 1889 Kapalıçarşı yangını sonrası kâgir olarak yenilenen minare külahları (Sébah & Joaillier) ( https://rosettaapp.getty.edu/) 40 Çizelge 3-2. 1855 depremi sonrası Ulucami'de gerçekleşen önemli onarımlar ULUCAMİ ONARIMLARI - 1855 DEPREMİ SONRASI zaman bilgi kaynağı belge niteliği idare kontrol mimarı yapılan uygulama 1858 Devlet arşivi belge Vakıf - kubbe ve minare onarımı şadırvan üzerindeki kubbenin 1864 Aoki, 2002 gazete Vakıf - cam kapatılması minare külahının kargir olarak 1889 Baykal, 1989 kitap Vakıf - yenilenmesi 3.1.1.2. 1930-1965 dönemi onarımları 1930’lu yıllara gelindiğinde ülke genelinde anıtsal yapıların durumu ile ilgili başlatılan tespit ve onarım çalışmalarında Bursa da yer almıştır. Bu bölümde, ulaşılan belgeler ışığında, incelenen dönem içerisinde Ulucami’de yapılan tespit çalışmaları ve sonrasında alınan kararlar kronolojik olarak anlatılmış, yapılan onarımlar, yüklenicilerin etkileri, kontrol mimarlarının yorumları ve süreç içerisinde görülen koruma yaklaşımı değerlendirilmiştir. Yapılan arşiv araştırmaları sonucunda Ulucami’nin cephelerinde, 1950 – 1965 yılları arasında kapsamlı bir onarım yapıldığı tespit edilmiştir. Koruma uygulamaları, sıva raspası ve belgeleme çalışmalarıyla başlamış, müdahale yöntemlerinin tartışılması, yüklenicilerin değişmesi gibi etkenlerle 1965 yılında tamamlanabilmiştir. Yapılan çalışmaların, yüklenicinin dönemine göre sıva raspası, söküm ve yapım aşamalarından oluştuğu görülmektedir (Çizelge 3-3). Bu nedenle tespit edilen uygulamalar, yapılan imalat ve müteahhitin dönemine göre gruplandırılarak ele alınmıştır. Buna göre öncelikle tespit ve belgeleme çalışmalarını içeren 1950-1955 yılları anlatılmış, sonrasında müteahhitler; Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey, alçı ustası İsmail Sönmez ve Müteahhit Cemal Özdemir dönemlerinde alınan kararlar ve yapılan uygulamalar alt başlıklar halinde incelenmiştir. Daha önce belirtildiği üzere, Cumhuriyet’in ilanından sonra ülke genelinde tarihi yapıların durum analizleri için çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda, Arkitekt dergisinde, 1933 yılında, Mimar Sedat İbrahim Bey’in, Maarif Vekaleti tarafından Ulucami ve eski medreselerin rölövelerini ve tamirlerini yapmak üzere görevlendirildiği 41 bildirilmektedir (Tayinler, 1933). Yapılan araştırmalarda bu çalışmanın sonucuyla ilgili çizim ya da belgelere ne yazık ki ulaşılamamıştır. Çizelge 3-3. 1930-1965 dönemi Ulucami onarım süreci 1930-1965 DÖNEMİ ULUCAMİ ONARIM SÜRECİ 1930-1950 1950-1955 1955-1956 Müteahhit 1956-1960 Müteahhit 1961-1965 Müteahhit Lemi Merey Dönemi İsmail Sönmez Dönemi Cemal Özdemir Dönemi sundurmaların sökümü, belgeleme ve onarım sıva raspası ve rölöve sıva raspası ve kuzey kapı montajı, minare belgeleme çalışmaları yöntemlerinin çalışmaları kapısı söküm çalışmaları onarımı tartışılması 1933 yılında yapılan sondaj çalışmasında, sıva kaplı olan cephelerin özgününde kesme taş oldukları saptanmıştır. 1948 yılında Vakıflar İdaresi tarafından doğu cephesi minare tarafındaki yüzeyde şerit şeklinde raspa yapılarak duvar dokusu açığa çıkartılmıştır (Çetintaş, 1952). Sedat Çet ntaş’ın hazırlamış olduğu 1949 tar hl rölöveler nde ve döneme a t fotoğraflarda, Ulucam ’n n tüm cepheler n n sıvalı olduğu, üst sıra pencerelerde ahşap doğrama bulunduğu, hünkâr kapısının yanında bulunan pencere har c ndek alt sıra pencerelerde se kemerl ahşap doğramaların olduğu görülmekted r (Şekil 3-11, Şekil 3-12). Şekil 3-11. Ulucami’nin sıvalı olan güney cephesi (1940-1950) (BKVKBK, 2016) 42 Şekil 3-12. Ulucami’nin sıvalı güney cephesi (VGM arşivi) (1940’lı yıllar) Döneme a t fotoğraflarda, sonradan açılmış olan hünkâr kapısıyla b rl kte dört kapısının da üzer nde ahşap saçakların bulunduğu görülmekted r. Sedat Çet ntaş da rölöve ç z mler nde saçakları mevcut durumuyla şlem ş, rest tüsyon ç z m nde se kaldırmıştır ( Şekil 3-13). Saçakların formlarında görülen farklılık yapıya değişik dönemlerde eklenmiş olduklarını veya yapılan onarımlar sırasında değiştirildiklerini göstermektedir. Kuzey kapısında gösterişli, profilli büyük bir saçak görülürken, doğu cephesindeki her iki kapıda da ahşap dikmelerin taşıdığı, altı çıtalı ahşap kaplanmış düz saçak görülmektedir (Şekil 3-15, Şekil 3-16, Şekil 3-17, Şekil 3-18). Batı kapısında ise daha sade iki ahşap dikme ile üzerinde tek yöne eğimli bir saçak bulunmaktadır (Şekil 3-19, Şekil 3-20). Sedat Çet ntaş’ın ç z mler nde m ğfer formlu m nare külahları d kkat çekmekted r ancak Çet ntaş, külahın formunun kaynağıyla lg l herhang b r açıklama yapmamıştır. 43 SEDAT ÇETİNTAŞ’IN ULUCAMİ CEPHE ÇİZİMLERİ RÖLÖVE RESTİTÜSYON Şekil 3-13. Sedat Çetintaş’ın 1949 tarihli Ulucami cephe çizimleri ULUCAMİ RESTİTÜSYON KESİT ÇİZİMLERİ SEDAT ÇETİNTAŞ EKREM HAKKI AYVERDİ , Şekil 3-14. Sedat Çetintaş ve Ekrem Hakkı Ayverdi’nin Ulucami kesit çizimi 44 DOĞU CEPHESİ KUZEY CEPHESİ Şekil 3-15. 1940’lı yıllarda Ulucami kuzey kapısı saçak görünümü (http://saltresearch.org/) Şekil 3-16. 1940’lı yıllarda Ulucami doğu kapısı ve Hünkar kapısı ahşap saçakların görünümü ( http://saltresearch.org/) 45 Şekil 3-17. Ulucami Doğu cephesi Hünkar kapısı ahşap saçak görünümü, 1940’lı yıllar (VGM arşivi) Şekil 3-18. Ulucami Doğu kapısı ahşap saçak görünümü, 1940’lı yıllar (VGM arşivi) 46 Şekil 3-19. Ulucami batı kapısı saçak görünümü, 1940’lı yıllar ( http://saltresearch.org/) [Tasuh5824002] Şekil 3-20. Ulucami batı kapısı saçak görünümü, 1940’lı yıllar (http://saltresearch.org/) [Tasuh5824002] 47  1950-1955 yılları arası tespit ve belgeleme çalışmaları Yapılan araştırmalarda, Ulucami onarım çalışmalarına 1950 yılında, kapıların hasar görmüş olan sundurmalarının sökülmesiyle başlandığı tespit edilmiştir. Sökümün ardından belgeleme ve tespit çalışmaları yapılmış, müdahale yöntemleri tartışılarak onarıma yönelik kararlar alınmıştır. Bu bölümde, ulaşılan belgeler doğrultusunda, 1950 yılı ile onarıma başlanan ve 1955 yılına kadar geçen sürede yapılan tespitler, alınan kararlar incelenmiştir. Ulucami giriş kapıları üzerine eklenmiş olan ahşap sundurmalar, yıkılma tehlikesi göstermesi nedeniyle, 1950 yılında Millî Eğitim Bakanlığı mimarları denetiminde kaldırılmıştır (BKVKBK arşivi). Sökülen sundurmaların altından, yangından zarar görmesi nedeniyle sıvanmış olan duvarın harap durumdaki taşları açığa çıkmıştır (Şekil 3-21, Şekil 3-22, Şekil 3-23, Şekil 3-24). Durumla ilgili bakanlık mimarlarınca 1952 yılı nisan ayında rapor hazırlanmış ve bu rapor GEEAYK’ye iletilmiştir. Dönemin Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı, Millî Eğitim Bakanlığı’na sunmuş olduğu raporda, kuzey kapısıyla ilgili; çok müzeyyen inşa edilmiş olan bu kapının eski ihtişamıyla ihya edilmesinin oldukça masraflı olacağını ve bu durumun kısıtlı imkanlarına rağmen mümkün olan en fazla sayıda eseri kurtarmak gayretinde olan Vakıflar bütçesini sarsacağını ifade etmiştir. Konuyla ilgili kaynaklarda, idarenin, söz konusu kapının tezyinatsız bölümlerinin tamiri için 1952 bütçesinden 30.000 liralık ödenek ayırdığı ve tezyinat işinin ise imkân bulundukça yapılabileceği belirtilmiştir (Çapçı, 1952) (EK 4). Söz konusu rapor, Millî Eğitim Bakanlığı’nca GEEAYK’ye gönderilerek, durumun değerlendirilmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine, Kurul üyeleri olan, Y. Mimar Faruk Çeçen, Y. Mimar Fatin Uluengin ve Y. Mimar Bedri Kökten yapıyı yerine incelemiş ve 08.07.1952 tarihli raporu hazırlamışlardır. Raporda öncelikle Ulucami’nin mimari özellikleri açıklanmış, kuzey kapısı, ‘Selçuk karakterini muhafaza eden esas cümle kapısı abidevi bir iştir’ şeklinde tarif edilmiştir. 1950 yılı çalışmalarında muhdes sundurmanın kaldırılıp, kalınlığı 15 cm’ye ulaşan sıvalarının raspa edildiği ve altından 8-15 cm derinliğinde kireçleşmiş tezyini mermerlerin çıktığı ifade edilmiştir. Sağlam durumda kalan taşlardan restitüsyon 48 için yararlanılacağı fakat bozulmuş olan taşlara acil müdahale edilmesinin gerektiği belirtilmiştir. Raporda; 1. Havai tesirlerden tecrit edici kimyevi bir maddenin mevcudiyeti halinde, satıhlara püskürtülerek bugünkü durumu ile muhafazası, 2. Hiç tahrip olmamış ve az tahrip olmuş taşlar muhafaza edilerek diğer kısımlar çürütülmek suretiyle mermer kaplama yapılarak onarımı, 3. Taşların, numaralanarak ve hassas rölövelerinden sonra itina ile sökülerek tekrar yeni mermer ile eski şeklinde ihya ve inşa edilmesi, 4. Onarımda taş kaplama şeklinde veya masif yapıldığı takdirde kapının tamamının bütün desen ve yazılarıyla tamamlanması, 5. Yalnız bugünkü sağlam desen ve yazılar muhafaza edilerek diğer kısımların sadece profil ve satıh olarak bırakılması, yazı ve desen işlenmemesi, 6. Diğer onarım hususları hakkında fikir ve mütalaalarınız şeklinde, olduğu gibi koruma, çürütme, yeniden yapım gibi farklı onarım önerileri sıralanarak GEEAYK görüşüne sunulmuştur (Çeçen, Uluengin, Kökten. 1952). Söz konusu rapor, Celal Esad Arseven’in başkanı bulunduğu, GEEAYK tarafından 11.07.1952 tarihinde yerinde incelenmiş, bu incelemeyi takiben 15.07.1952 tarihli karar düzenlenmiştir. Bu kararda, Ulucami’nin cephelerinin halen sıvalı olduğu, sıva altındaki tüm cephe taşlarının, giriş kapısında olduğu gibi yangın nedeniyle hasarlı olabileceği, tüm sıvanın kaldırılması durumunda hasarlı mermerlerin havayla teması sonucu daha çok zarar görebileceği, bu nedenle bu bölümlerde aşama aşama çalışılması gerektiği belirtilmiştir. Onarım sırasında, kapıyı dış etkenlerden korumak için iskele kurularak üzerinin kapatılması, mevcut durumun rölöve ve fotoğraflarla detaylı olarak belgelendirilerek kurula gönderilmesi, tezyini kısımların tehlikeli olan bölümlerinin takviye edilmesi fakat tamamlanmaması, tezyinatsız olan bölümlerin ise tehlikeli olanlarının mevcut profillere uygun olarak değiştirilmesi, değişecek taşların derinliğinin kaplama olarak değil, yapı sistemine uygun derinlikte düşünülmesi kararlaştırılmıştır. 49 Şekil 3-21. Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı görünümü (https://www.pop.culture.gouv.fr/) 50 Şekil 3-22. Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı görünümü (1955) (VGM arşivi) Şekil 3-23. Saçağın sökümü sonrası Ulucami’nin batı kapısı görünümü (https://www.pop.culture.gouv.fr/) 51 Şekil 3-24. Saçağın sökümü sonrası Ulucami’nin Hünkar kapısı ve doğu kapısı görünümü (1950’li yıllar) (VGM arşivi) Yapılan araştırmalarda, Ali Saim Ülgen arşivinde, üzerinde imza bulunmayan, 1954 tarihli çizimlere ulaşılmıştır. Bu çizimlerde kuzey kapısı taşlarının numaralandırılarak ölçülerinin yazıldığı ve ayrı bir çizimde de bozulmaların işlendiği görülmektedir (Şekil 3-25, Şekil 3-26) (EK 5). Şekil 3-25. 1954 tarihli Ulucami kuzey kapısı çizimi [tasudoc0562014] (http://saltresearch.org/) 52 ULUCAMİ KUZEY KAPISI ÇİZİMLERİ Şekil 3-26. Ulucami kuzey kapısı çizimleri (1954) (http://saltresearch.org/) 53 TAŞLARDA OLUŞAN BOZULMALAR TAŞLARIN ÖLÇÜLENDİRİLİP, NUMARALANDIRILMASI Ali Saim Ülgen arşivinde, bir de Mimar Süleyman Örnek imzalı kuzey kapısı sütunu restitüsyon çizimi bulunmaktadır ancak çizim ve mimarı konusunda başka bir bilgiye ulaşılmamıştır (Şekil 3-26). Şekil 3-27. Y. Mimar Süleyman Örnek'in hazırladığı Ulucami kuzey kapısı sütun detayı [tasudoc0562044] (http://saltresearch.org/) 54  1955 – 1956 yılları arası Müteahhit Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey döneminde gerçekleşen onarımlar Sundurmaların söküldüğü 1950 yılından itibaren yapılan tartışmalar ve alınan kararlar sonucunda ancak 1955 yılında caminin kuzey kapısında çalışmalar başlatılabilmiştir. 1955 yılının başında Ulucami taç kapısının rölöve ve restorasyon projesi ile onarım keşfini hazırlamak üzere görevlendirilmiş olan Hüsrev Tayla yazmış olduğu ‘Bursa Ulucami Taç Kapı Restorasyonu’ başlıklı makalesinde yapılan çalışmaları şöyle açıklamıştır: “Kapının önüne özel olarak projelendirerek bir iskele kurduk. Bu iskelenin içinde rölöve çizimlerimizi de yapabilmemiz için bir oda bulunuyordu (Şekil 3-28). Y. Mimar İzzet Bolat ile üç ay bu iskele üstünde çalışarak rölöve ölçü ve araştırmalarını yaptık. İ. Bolat kapının genel rölövesi ile bütün taş ölçülerini alıyordu, ben bir kısmı bozulmuş bulunan, yazı ve süsleme elemanları ile hemen tamamen yok olmuş olan stalaktitlerin 1/1 kopyalarını, ölçülerini alıyor ve orijinal durumlarını arıyordum. Yangın izleri gayet açık bir şekilde görünüyordu. Stalaktitler adeta dere taşı gibi yuvarlak, yumru halindeki taşlara dönüşmüştü. Bu stalaktitlerin bilmecesini, yalnız görerek ve ölçerek değil, kitabe okuyan eski yazı uzmanlarının da yaptığı gibi elle yoklayarak arayarak çözmeye çalıştım. Ayrıca iskele ile kapı arasına kurduğum satrançvari ip ağı yardımı ile çektiğim fotoğrafları mozaik şeklinde birleştirerek harabiyet durumunu tespit ettim (Şekil 3-29). Sonunda hemen hemen bütün bilinmeyenler öğrenilmiş, plan, kesit ve görünüş olarak 1/20 ölçekte çizilmiştir. Bu rölöve ve restorasyon projesine, mevcut bütün yazı ve süslemelerin kopyaları alınıp 1/5 ölçekte küçültülerek eklenmişti. Ancak kapının stalaktitlerini çevreleyen büyük sivri kemerden üst tarafı -belki de ahşap saçağı yapabilmek için sökülmüştü- eksik bulunuyordu. Bu sebeple de kapının üst 55 bölümünün nasıl tamamlanması gerektiğini ancak restorasyon esnasında yapılacak sökme ve araştırmalar sayesinde öğrenebileceğimiz kanaatinde idim.” (Tayla, 1985). Arşivde ulaşılan fotoğraflarda, Hüsrev Tayla’nın da belirttiği gibi taşların formlarını kaybettiği görülebilmektedir. Hüsrev Tayla, hazırlamış olduğu bütün çizimleri ve 25.04.1955 tarihli raporunu, bağlı bulunduğu İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü’ne sunduğunu ifade etmiştir. Raporunda, Ulucami cümle kapısının onarımı için gerekli etütleri yaparak restitüsyon projesini hazırladığını fakat yangın ve sıvanın verdiği zararlar sonucu oluşan deformasyon nedeniyle kesin kanaate varamadığı noktalarda, uygulama sırasında yerinden alınacak alçı kalıplarla imalat yapılması gerektiğini belirtmiştir (Tayla, 1955). Yapılan araştırmalarda Tayla’nın sözünü ettiği restitüsyon çizimlerine ulaşılmamıştır. Şekil 3-28. Ulucami kuzey kapısı önünde kurulmuş olan iskele ve Hüsrev Tayla'nın raporunda sözünü ettiği çalışma odası (1955) (BEESK arşivi) 56 Şekil 3-29. Hüsrev Tayla'nın çekip birleştirmiş olduğu kuzey kapısı fotoğrafları (1955) (H. Tayla arşivi. https://katalog. bb.gov.tr/yordam/) Hüsrev Tayla’nın raporunun değerlendirildiği toplantı sonucu alınan, 28.05.1955 tarihli GEEAYK kararında, kapı için, 1/5 ölçekli rölövelerin hazırlanarak, çürütülecek olan taşlar numaralandırılıp, fotoğraflandıktan sonra ahşap takozlar kullanılarak söküm yapılmasına, korunması mümkün olmayan taşların yenilenmesine ve kurşunla derzlenmesine, sağlam durumdaki yazıların ise yerinde korunmasına, kullanılacak yeni taşın özgün taşın otantik rengi ve yapısına yakın olmasına karar verilmiştir. Hüsrev Tayla 57 kontrol mimarı olarak söz konusu kararla ilgili iki maddeyi eleştirmiştir; birincisi, kapının tamamının 1/5 ölçekli çiziminin çok büyük olacağı ve incelenemeyeceği ve onun yerine hazırlamış olduğu 1/5 ölçekli detay paftalarının yeterli olacağıdır. Uygun bulmadığı ikinci konu ise genel restorasyon prensipleri açısından oldukça doğru olduğunu düşündüğü fakat bu kapı için yanlış bir işlem olarak değerlendirdiği, bozulmuş taşların çürütülmesi, sağlam olanların ise yerinde korunması maddesidir. Hüsrev Tayla üç ay çalışmış olduğu kapıyla ilgili düşüncesini şöyle açıklamıştır: “Bu inceleme sonunda bütün taşların -belki birkaç tanesi kurtarılabilirdi- yangın tesiriyle tamamen çürümüş olduğu, sağlam gibi görünenlerin dahi kılcal çatlaklar içinde olduğu ve ufak bir müdahale ile dağılabileceği kanaatine varmıştım. Bu sebeple, kapının, numaralandırılarak itina ile sökülmesi, kurtarılabilecek az sayıdaki taşın dışındakilerin yeniden yapılarak yine numaralarına göre monte edilmesinin doğru olduğuna inanıyorum.” (Tayla, 1985) (Şekil 3-30) Şekil 3-30. Ulucami’nin kuzey kapısının söküm öncesi numaralandırılan taşların görünümü (1955) (VGM arşivi) 58 Uygulamayla ilgili, 12 Ekim 1955 günü yapılan ihale, 154 810,89 TL keşif, 145 057,81TL ihale bedeli ile sonuçlanmıştır. 12 Şubat 1956 tarihinde tamamlanması öngörülen işin müteahhidi Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey, ustabaşı ise Fethi Usta olmuştur (Tayla, 1985). Restorasyon ihalesi sonuçlanmış ancak kapının çürütülerek mi yoksa sökülerek mi onarılacağı konusunda tartışmaların devam etmesi nedeniyle kapı onarımına başlanamamıştır. Bu süreçte öncelikle kullanılacak yeni taşların yerde hazırlanmasına başlanmış, diğer taraftan da caminin kuzey cephesi ve minarelerinin sıva raspası yapılmıştır (Şekil 3-31, Şekil 3-32, Şekil 3-33). Çalışmaları yakından takip eden dönemin Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil (1954-1960), “Bu kadar önemli bir cami, bir anıt sıvalı bırakılır mı?” diyerek caminin bütün cephe sıvalarının sökülmesini istemiştir. Mali yetersizlikler nedeniyle başlangıçta bunu uygun bulmayan Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı da Ali Saim Ülgen’le birlikte yerinde yaptıkları incelemeden sonra Çağlayangil’in bu düşüncesini kabul etmiştir (Tayla, 1985). Şekil 3-31. Ulucami’nin sıva sökümü sonrası kuzey kapısı bezeme görünümü (VGM arşivi) 59 Şekil 3-32. Ulucami’nin sıva sökümü sonrası Kuzey kapısı görünümü (VGM arşivi) Şekil 3-33. Sıva sökümü sonrası Ulucami’nin kuzey kapısı bezeme görünümü (VGM arşivi) 60 Kapının onarımı devam ederken, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 26.07.1956 tarihli daveti ve GEEAYK’nin durumun yerinde değerlendirilip rapor hazırlanması kararı sonucunda, Celal Esad Arseven, H. Kemali Söylemezoğlu ve Behçet Ünal, Bursa’ya gelerek yerinde inceleme yapmış ve 01.08.1956 tarihinde bir değerlendirme raporu hazırlamışlardır. Bu raporda; çürük görülen taşların dış yüzeylerinde dökülmelerin olduğu fakat iç taraflarının sağlam kaldığı ifade edilmiştir. Yapılan sondajlarda, kesme taş kapı kitlesinin esas bina (moloz taş dolgu) duvarlarına iyi bir şekilde bağlı olduğu (birlikte örüldüğü), tezyinatlı bölümlerin üst tarafında kesme taş ufki derzleri arasında kurşun levhalar bulunduğu, küçük ve büyük stalaktitli kısmın yapı itibariyle en zayıf ve harap bölüm olması nedeniyle değiştirilmeye muhtaç olduğu tespit edilmiştir. Raporda, kurul kararında talep edilmiş olan 1/5 ölçekli rölövenin çizilmediği, bozulmuş ve muhafazası mümkün olmayan taşların herhangi bir şekilde tespitinin yapılmadığı ve kullanılan taşın renginin mevcut taşlara uygun görünmesine karşın yine de laboratuvar değerlendirmesine gerek olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca raporda, hazırlanan keşfin tüm kapının çürütülmesi esasına göre düzenlendiği, 28.05.1955 tarihli kurul kararına göre taşların tezyinatı işlenilmeden hazırlanması icap ederken yerinde tezyinatlı olarak yapıldığı belirtilmiş, söz konusu uygunsuzlukların düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir (BKVKBK arşivi). Hazırlanmış olan raporun değerlendirildiği toplantı sonucunda alınan, 03.08.1956 tarihli GEEAYK kararında, ölçüleri kontrol edilerek 1/5 ölçekli rölövelerinin çizilmesine, koordinatlı fotoğrafların yaptırılmasına, sağlam durumdaki yazıların yerinde korunmasına, izleri belirli olanların ise yeniden yapılmasına, rölövelerinin hazırlanmasından sonra, kapının stalaktitli ön kısmının kemer üzengi seviyesine kadar itinayla sökülmesine karar verildiği belirtilmektedir (BKVKBK arşivi). 1957 yılında istifa ettiğini belirten Hüsrev Tayla, görevden ayrılışını ve hazırlanan rölöveleri şu şekilde açıklamaktadır; “Birinci ihale bitmiş, bütün taşlar hazırlanmış ancak sökme – çürütme münakaşası ve 1/5 rölöve isteği sürüyordu. Ben mesleki bilgi ve inanışlarıma uymayan emir ve kararları uygulamaya dönük bir yaradılışta değilimdir. Bu yüzden çok sevdiğim Vakıflar Başmüdürlüğü’nden ve heyecanla yürütmeye çalıştığım şantiyelerimden istifa ederek ayrıldım. Benim ayrılmamdan sonra Y. Mimar Nejat 61 Çetingöz 1/5 ölçekli rölöveyi yaptı. Ama bu rölövenin işe yaradığını sanmıyorum. Arkadaşım büyük bir gayret ve maharetle bu rölöveyi yapmıştı” (Tayla, 1985). Hüsrev Tayla ve VGM arşivinde kuzey kapısının söz konusu plan, cephe ve kesit çizimlerinin fotoğraflarına ulaşılabilmiştir (Şekil 3-34, Şekil 3-35, Şekil 3-36). Demet Binan, bu çizimlerin her biri 110cm genişliğinde üç parçadan oluşan aydınger kâğıt üzerine kurşun kalem ile hazırlanmış olduğunu belirtmiştir (Binan, 2000). Şekil 3-34. Ulucami kuzey kapısı 1/5 ölçekli rölöve çizimine ait fotoğraf (H. Tayla arşivi. Atatürk Kütüphanesi) 62 Şekil 3-35. Ulucami kuzey kapısı1/5 ölçekli rölöve ve restitüsyon kesitlerine ait fotoğraf (H. Tayla arşivi. Atatürk Kütüphanesi) Şekil 3-36. Ulucami Kuzey Kapısı mukarnas çizimi (H. Tayla arşivi. Atatürk Kütüphanesi) 63 Kuzey kapısının onarımı devam ederken yapının diğer bölümlerinin de değerlendirmeleri yapılıp alınan kararlar doğrultusunda uygulamaya başlanmıştır. GEEAYK’nin 13.08.1956 tarih ve 542 sayılı kararında, tadilat görmüş pencerelerin, eski şekilleri etüt edilerek, Kurul’un onaylayacağı projeye göre yapılmasına, batı cephe kapısı yanındaki çeşmelerin yeni olması gerekçesiyle kaldırılmasına, saçak silmelerinin aslına göre tamamlanmasına, beton pencerelerin etüt edilerek Kurul’a bildirilmesine ve muhdes olan Hünkar Mahfili kapısının aslına uygun şekilde pencere olarak düzenlenmesine karar verilmiştir (Şekil 3-38). Söz konusu kararda doğu ve güney cepheleriyle ilgili olarak da bozulmuş olan taşların çürütülerek yerine aynı ebat ve şekilde yenileri konularak tamamlanmasına, ancak bunu yaparken binanın tarihi yüzünün tamamen yenileme şeklinde olmaması gerektiği vurgulanmıştır (BKVKBK arşivi). Bu kararda Hünkâr kapısı ve çeşmelerin yani dönem eklerinin muhdes oldukları gerekçesiyle kaldırılmaları kararı dönemin koruma yaklaşımını ifade etmesi bakımından dikkat çekmektedir. Söz konusu karar gereği Ali Saim Ülgen yapının pencereleriyle ilgili 06.10.1956 tarihli raporunu hazırlamıştır. Raporunda, doğu cephesinde söve ve boyunduruk taşları bulunan pencerenin orijinal olmasa bile daha eski devirde yapılmış olduğu, düz lentolu pencere şeklinde ahşap kapakların bulunduğu ve sıva altında boya izlerinin çıktığı gerekçeleriyle alt pencerelerin lentolu ve söveli olarak düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca üst pencerelerde de dış tarafta 20 cm’lik kesme taş kaplamadan itibaren sıvanın başlaması nedeniyle alçı dışlık pencerelerin olduğunu, dış etkenlerden korunması için de bu dışlıkların alçı yerine betondan yapılmasının gerekliliğini söylemiştir. Hazırlanan rapor ve alınan kararda dikkat çeken bir konu da alçı yerine beton kullanımının önerilmesidir. Yapı elemanları özgün haline döndürülmeye çalışılırken malzeme konusunda aynı tutum görülmemektedir. Sedat Çetintaş’ın 1949 yılında hazırlamış olduğu restitüsyon çizimlerinde de pencerelerin Ali Saim Ülgen’in tarif ettiği şekilde çizilmiş olduğu görülmektedir. Pencerelerle ilgili hazırlanan bu rapor doğrultusunda, 12.10.1956 tarihli GEEAYK toplantısında, alt pencere mermer sövelerinin yapı ile bağlı ve eski olduğuna, üst kemer bölümlerinin ise sonradan (19. yy’da) eklenmiş oldukları gerekçesiyle uygulamanın bu doğrultuda yapılmasına ve üst pencereler için alçı yerine aynı karakterde beton dışlık 64 pencere konulmasında mahsur olmayacağına karar verilmiştir (BKVKBK arşivi). Beton dışlık pencelerinin onaylı projesine İsmail Sönmez’e ait arşivde ulaşılmıştır (EK 6). Günümüzde yapılan incelemede tüm pencerelerin kararda belirtildiği gibi söveli olarak yenilendiği ve beton dışlıkların yapıldığı görülmektedir. Şekil 3-37. Ulucami’nin batı kapısı yanı, taşlarda oluşan bozulma görünümü (http://saltresearch.org/) [Tasuh3128041] Şekil 3-38. Ulucami’nin batı kapısı yanında sonradan eklenmiş olan çeşme (http://saltresearch.org/) [Tasuh3128007] 65 Bu süreçteki kararlarda yapının diğer cephelerinden söz edilmemiştir. Fotoğraflar incelediğinde batı cephesinin, kuzey tarafı alt pencere seviyesindeki taşlarda bozulma olduğu görülmektedir. Şekil 3-39. Sıva raspası ve çeşmelerin sökümü sonrası Ulucami’nin batı cephesi görünümü (VGM arşivi) Şekil 3-40. Ulucami’nin doğu cephesi sıva raspası çalışmaları (VGM arşivi) 66  1956 – 1960 yılları arası müteahhit İsmail Sönmez döneminde yapılan onarımlar Müteahhit Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey’in sözleşme süresinin bitmesinin ardından, 11.10.1956 tarihinde yapılan sözleşmeyle uygulamalara İsmail Sönmez devam etmiştir. 1956 yılı onarımına ait istihkak raporunda, 10.02.1957 tarihinde bitirilmesi öngörülen sözleşmeye yüz on gün uzatma verilmiş olduğu görülmektedir (Şekil 3-42). Aynı hakediş eki olan keşif özetinde ise uygulamada iskele kurulup, taş çürütme ve taş kaplama işlemlerinin yapıldığı, pencerelerin ahşap doğrama ve camlarının takıldığı, mevcut kemer taşlarının bir kısmının yerinde tekrar kullanıldığı, 1500 kg yeni demir parmaklık yapılıp beş tane demir parmaklığın sökülüp onarılarak yerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır (EK 7). Söz konusu hakediş sonrası sözleşmesinin uzatılmasıyla ilgili belgeye ulaşılamamıştır ancak incelenen raporlarda İsmail Sönmez’in uygulamaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Şekil 3-41. Kuzey kapısının sökümü sırasında Ulucami görünümü (Kemali Söylemezoğlu arşivi. http://saltresearch.org/) [Tsoh294003] 67 Şekil 3-42. 1956 yılı Ulucami onarımına ait istihkak raporu (Kemali Söylemezoğlu arşivi http://saltresearch.org/) [tasudoc0562102] 68 Kuzey kapısının sökümü devam ederken, Ali Saim Ülgen, Cahide Tamer ve Ertuğrul Eğilmez çalışmaları kontrol ederek bir rapor sunmuşlardır. Hazırladıkları 29.11.1957 tarihli raporda, Kurul kararı doğrultusunda söküme başlandığı fakat taşların sağlam çıkartılamaması üzerine sökümün durdurulması sebebiyle yerinde inceleme yaptıkları ifade edilmiştir. Taş ustalarıyla beraber yapılan incelemede, yangın sonucu taşların kireçlendiği ve taşlarda çatlaklar oluştuğu, sağlam görülen taşların ise bozulmuş olanların çıkartılması esnasında kenet ve zıvanalar sebebiyle dağıldığı belirtilmiştir. Raporda, taşların itinayla tek tek sökülmesi, sağlam çıkarılabilenlerin iyi bir şekilde muhafaza edilerek işaretlenmiş rölövesine göre yerinde kullanılması gerektiği şeklinde görüş sunmuşlardır. Hazırlanan rapor GEEAYK toplantısında değerlendirilmiş ve alınan 03.12.1957 tarih ve 861 sayılı kararda sağlam çıkarılan taşların ne kadar az olursa olsun korunup saklanması gerektiği vurgulanmıştır. Kurul üyelerince yerinde yapılan inceleme sonrası alınan, 06.01.1958 tarih ve 865 sayılı kararda da ‘Kapının üzengi seviyesinden aşağıda olan kısmının da büyük bir itina ile ve bilhassa üzerinde yazı bulunan taşların tamir esnasında kullanılacak şekilde sökülmesine ve kapının yeniden yapılması sırasında muhafaza edilebilen süslü taşların veya taş parçalarının rölöveye uygun yerlerine konulması ve inşaat esnasında o zamanın havasının teminine karar verildi’ ifadesi kullanılmıştır. (BKVKBK arşivi) Burada kullanılan “o zamanın havasının temini” ifadesi kurul kararlarında esas alınan yaklaşımı açıklamaktadır. Şekil 3-43. Kuzey kapısının sökümü sırasında Ulucami görünümü (VGM arşivi) 69 Halen söküm çalışmalarının devam ettiği 1959 yılı Eylül ayında, Müteahhit İsmail Sönmez ile kontrol Y. Mimar Süreyya Yücel arasında oluşan ihtilaf konularını incelemek üzere, Umum Müdürlüğü tarafından Mimar Cahide Tamer ve Ali Saim Ülgen görevlendirilmiştir. Yerinde yaptıkları inceleme sonucunda, her iki tarafın taleplerini değerlendikleri bir rapor hazırlamışlardır. [Tasudoc0444006-7-8] (https://saltresearch.org/) İncelenen raporda; Çürütmesi yapılan mevcut cephe taşlarının şartnamede öngörülen 35 cm’ den daha derin olduğu, söküm sırasında hiçbir takviye yapılmadan arkada bulunan moloz dolguya ulaşıldığı, kaplamanın 40-45 cm’lik taşlarla yapılarak arkada kalan boşluğa da moloz dolgu yapıldığı, yaklaşık 7 m yüksekliğe kadar yapılan bu uygulamanın yapı için tehlike arz ettiği ifade edilmiştir (Şekil 3-44). Buna göre söküm yapılan yerde kullanılacak taşın gerekli derinlikte olmasının, arkada ek moloz dolgu yapılmamasının ve taş hesabının da yerinde ölçülerek verilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca halen Y. Mimar şantiye şefinin bulunmadığı belirtilmiştir. Şekil 3-44. Ulucami’nin kuzey kapısının söküm sonrası görünümü (VGM arşivi) 70 Söz konusu raporda, şartnamede kesme taş imalatta 600 doz çimento harç ve şerbeti kullanılması gerektiği yazdığı ancak yapıda bulunan mevcut harcın çok daha yumuşak olması nedeniyle bu şekilde uygulama yapılması durumunda çimento harç ve şerbetinin hem taşların tahribine hem de eski duvarlara yapışmayarak yeni yapılacak bölümlerin ayrı çalışıp çatlamalarına neden olacağı açıklanmıştır. Bunun dışında cephedeki taşların yerinde tekrar kullanılmasıyla ilgili olarak eski eserde ne kadar az yeni malzeme kullanılırsa, özgün malzeme korunursa o kadar faydalı olacağı fakat söz konusu duvarlarda bunun pek mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Bu iki maddeden anlaşıldığı üzere raporda bir tarafta özgün malzemenin korunması vurgulanmış, diğer taraftan çimento kullanımının uygun görüldüğü çelişkili bir durum oluşmuştur. Şekil 3-45. İsmail Sönmez arşivinde bulunan, Ulucami kuzey cephesi ve ahşap iskele ataşman çizimleri 71 1960 yılında kapının sökümü tamamlanmıştır. İsmail Sönmez’e gönderilen, 12.08.1960 tarihli belgede Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce seçilecek heyetin Ulucami onarımı kabul işlemleri için geleceği bildirilmiş ve sonrasında kabul işlemi yapılmıştır. 1961 tarihli belgede de şantiye barakasının kaldırılabileceği belirtilmiştir (İsmail Sönmez arşivi) (Şekil 3-46). Şekil 3-46. İsmail Sönmez'e gönderilen onarımın kabulünün yapıldığına ilişkin belge (İsmail Sönmez Arşivi)  1961-1965 yılları arası müteahhit Cemal Özdemir döneminde yapılan onarımlar İsmail Sönmez’in süresinin dolup kabulünün yapılmasının ardından yaklaşık bir yıl sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1961 onarım programı doğrultusunda yerinde inceleme yapılarak, hazırlıkların daha önce alınmış olan kararlara uygun tamamlandığı belirtilmiştir. 05.05.1961 tarihli bu toplantıda, rölöve ve fotoğraflar görüldüğü için kapının montajına başlanabileceğine ve yine yazılı, süslü parçaların mümkün olduğunca korunması gerektiğine karar verilmiştir. Bunlara ek olarak kapı ve minare altında yapılan sondajlardan çıkan seviye göz önüne alınarak, bahçe kotunun düşürülerek umumi bir çevre tanzim projesinin hazırlanması istenmiştir (07.05.1961 tarih/1580 sayılı karar) [Tasudoc0437046] (https://saltresearch.org/). Uygulamanın devamı için tekrar ihaleye çıkılmış ve 15.06.1961 tarihinde düzenlenen yer teslim tutanağıyla, cümle kapısı montajı, kuzey cephesi taş kaplamaları, batı minaresi 72 onarımı işi, Genel Müdürlük tarafından teslim edilecek proje ve fotoğraflar doğrultusunda imalat yapmak üzere Müteahhit Cemal Özdemir’e verilmiştir (Şekil 3-47). Şekil 3-47. Ulucami 1961 yılı onarımı için iş yeri teslim tutanağı (https://saltresearch.org/) 73 BKVKBK ve Salt Galata arşivinde ulaşılan belgelerde, hazırlanmış olan Ulucami çizimlerinin Ali Saim Ülgen tarafından müteahhite ve Y. Mimar Nazimi Yenal’a teslim edilmiş olduğu görülmektedir (Şekil 3-48, Şekil 3-49, Şekil 3-50). Bu belge incelendiğinde hazırlanıp hazırlanmadığı tartışma konusu olan 1/5 ölçekli rölövelerin de teslim edilmiş olduğu görülmektedir. Belgede bulunan notta, çizimlerde herhangi bir kurum onayı olmadığı da belirtilmiştir. Şekil 3-48. 1961 yılı Ulucami onarımına ait dosyanın içeriği (H.Tayla arşivi. https://katalog. bb.gov.tr/yordam/) 74 Şekil 3-49. Ulucami restitüsyon çizimleri listesi [Tasudoc0481014] (https://saltresearch.org/) 75 Şekil 3-50. Y. Mimar Nazimi Yenal’ın, Ulucami fotoğraf ve çizimlerini Ali Saim Ülgen’den teslim aldığına dair belge [Tasudoc0481014] (https://saltresearch.org/) Şekil 3-51. Kuzey kapısında yapılan söküm ve özgün bahçe kotunun tespiti (Erişim adresi: http://saltresearch.org/ 2018) [Tasuh3128089] 76 22.09.1961 tarihli kararda Yıldırım Bayezid dönemi yapısı olan batı minaresi kaide bölümünün onarımı ile ilgili proje hazırlandıktan sonra uygulamaya geçilebileceği belirtilmiş, (tasudoc0437047) bir sene sonrasında 21.10.1962 tarihli kararda ise mevcut taşların mümkün olduğunca korunması şartıyla kaplama yapılmasına karar verilmiştir. (Şekil 3-52, Şekil 3-53) Şekil 3-52. Ulucami’nin batı minare kaidesi görünümü (VGM arşivi) Şekil 3-53. Ulucami’nin batı minaresi kaidesi ve duvarında taş kaplama çalışmaları (1961) (VGM arşivi) 77 Minare onarımı devam ederken kuzey kapısının restorasyonu için dört öneri çizim hazırlanmıştır. Öneri çizimler GEEAYK toplantısında değerlendirilmiş ve 24.06.1962 tarih, 1860 sayılı karar ile cümle kapısı için hazırlanan 1/20 ölçekli dört adet öneriden ‘A’ ile işaretlenmiş olan çizimin uygun olduğuna karar verilmiştir (Şekil 3-54). ULUCAMİ KUZEY KAPISI ÖNERİ ÇİZİMLERİ A Şekil 3-54. Ulucami Kuzey kapısı için hazırlanmış olan öneri çizimleri (VGM arşivi) 78 Yapıya ait eski fotoğraflarda giriş kapısının, saçak seviyesine kadar duvar yüzeyinden öne doğru çıkartılmış olduğu görülmektedir. Sıva raspası sonrası çekilmiş olan fotoğrafta, mukarnaslı giriş kapısının etrafının bezeme ve yazılarla U şeklinde çevrelenmiş olduğu, bu çerçevenin üst kısmıyla saçak silmesi arasında boşluk olduğu anlaşılmaktadır. Hazırlanmış olan öneri çizimlerinin hiçbirisi raspa sonrası fotoğraflara tam olarak uymamaktadır (Şekil 3-55). Hem Hüsrev Tayla hem de Ali Saim Ülgen Arşivleri’nde sadece çizimlere ve birinci önerinin uygun olduğuna dair karara ulaşılmış, önerilerin açıklamalarına rastlanmamıştır. Onaylanan çizim incelendiğinde Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çizimine uygun hazırlandığı anlaşılmaktadır. GEEAYK’de onaylanarak yerinde uygulanan bu çizimde, raspa sonrası fotoğraflarından farklı olarak kapıyı çevreleyen çerçeve saçak seviyesine kadar yükseltilerek mukarnas üzerinde bulunan kemer ile çerçeve arasında kitabe boşluğu oluşturulmuştur (Şekil 3-56). Şekil 3-55: Raspa sonrası Kuzey kapısı görünümü ve onaylanan kapı çizimi (VGM arşivi) 79 Şekil 3-56: Sedat Çetintaş'ın restitüsyon çizimi ve Kuzey kapısının günümüzdeki görünümü Uygulama süreci devam ederken diğer taraftan da restorasyon projesinin olup olmadığıyla ile ilgili kurumlar arası yazışmalar devam etmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri Cevat Vural ve Ecved Aşkan’ın restorasyona yönelik projelerin olup olmadığı varsa nerede olduğuna dair 03.07.1962 tarihinde GEEAYK’ye bir yazı hazırlamışlardır. Müfettişlerin bu taleplerine cevaben, Başkan Tahsin Öz, projelerin kurul arşivinde bulunduğunu ifade etmiştir. Hüsrev Tayla 1984 yılında hazırladığı yazısında, İstanbul Başmüdürlüğü arşivinden 1/5 rölöveleri ve dört tip 1/50 öneri projesi ile mozaik fotoğrafı bulabildiğini, keşif dosyasının ise bulunmadığını ifade etmiştir. Yapıya ait 25.04.1955 tarihli raporunun Anıtlar Yüksek Kurulu dosyasında olduğunu fakat ekleri olan projelerin bulunmadığını eklemiştir (Tayla 1984). Bu nedenle yapılan araştırmalarda Hüsrev Tayla ve Vakıflar arşivinde ulaşılan çizimlerin sözü edilen projeler oldukları anlaşılmaktadır. Çizimlerle ilgili olarak Ulucami kontrol mimarı Süreyya Yücel’in oğlu Mimar Erdem Yücel makalesinde, Süreyya Yücel’in Ulucami’yi restore ederken ilginç bir olayla 80 karşılaştığını ifade etmiştir. Ulucami kuzey kapısında, yenilenmek amacıyla rölöveleri yapıldıktan sonra taşların numaralanarak yerlerinden söküldüğünü, bu sırada müteahhitin (İsmail Sönmez) ikinci ihaleyi alamayınca portalin rölövelerini vermekten kaçındığını, bunun üzerine Süreyya Yücel’in restorasyon planı ve çizimleri elinde olmamasına rağmen ana kapıyı orijinaline uygun olarak eski taşlarının yardımıyla yenilediğini ifade etmiştir (Yücel, 2012). Şekil 3-57. Ulucami onarımı sırasında değişen taşların işlendiği ataşman çizimi (http://saltresearch.org/ 2018) Devam eden onarım çalışmalarında gelen şikayetler üzerine Vakıflar Genel Müdürü Nihat Danışman, müfettiş görevlendirmiş ve hazırlanan 25.07.1962 tarihli raporu GEEAYK’ye göndermiştir. Müfettiş Cevat Vural ve Başmüdürlük İnşaat Şefi Ecvet Aşkan’ın hazırladığı bu raporda, çizilen rölöveleri, yapılan uygulamaları, uygun bulmadıkları, çizimlerde kurum onayı olmadığı, ahşap içlik pencerelerinin sökülerek alçı içlik yapıldığı, şantiyede Y. Mimar bulundurulmadığı gibi konular eleştirilmiş ve inşaatın durdurulması gerektiği belirtmiştir. Ayrıca raporda, onarım keşfinde halihazırda tuğla 81 olarak imal edilmiş olan minare külahlarının ahşap olarak değiştirilmesinden söz edilmişse de GEEAYK kararı olmaksızın bu uygulamanın yanlış olacağı ifade edilmiştir (EK 8). Konuyla ilgili olarak GEEAYK Başkanı Tahsin Öz ise; Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün diğer kurumlarda olduğu gibi rölöve, fotoğraf, daimî kontrol konularında yetersiz kaldığını, son senelerde daha elverişli rölöve ve fotoğraflar getirildiğini belirtmiştir. Aynı yıl ekim ayında müfettiş Cevat Vural şantiyeye giderek müteahhite ve kontrol teknisyenine yapılacak imalatları tarif etmiş ve uygulamayı devam ettirmiştir (EK 9). Vakıflar Genel Müdürlüğü, Teftiş Kurulu’nun eleştirileri ile Abide ve Yapı İşleri Başkanlığı açıklamaları şeklinde devam eden, iki birim arasındaki yazışmaların sonuçlanması için GEEAYK başkanı Tahsin Öz, durumu tetkik etmek üzere Orhan Alsaç’ı görevlendirmiştir. Orhan Alsaç hazırladığı raporu 24.04.1963 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne sunmuştur. Alsaç raporunda, Kurul kararlarına aykırı uygulama yapılmadığını, dış duvarların ve batı minaresi kaidesinin tamirinin tamamlandığını, kuzey kapısının ise devam eden tahkikat nedeniyle tamamlanmamış olduğunu, kapı önündeki avlunun henüz orijinal seviyeye indirilmediğini ifade etmiştir. 1963 yılından 1965 yılına kadar onarımla ilgili herhangi bir belgeye ulaşılmamıştır. Uygulama sonrası fotoğraflar incelendiğinde bahçe kotunun ortaya çıkan izlere göre düşürüldüğü, kuzey kapısının montajının ve cephelerdeki sıva raspasının ve taş çürütmelerinin tamamlanmış olduğu görülmektedir (Şekil 3-60, Şekil 3-61). Kapının kesin tamamlanma tarihi bilinmemektedir ancak BKVKBK arşivinde ulaşılan 1965 tarihli bir fotoğrafta kuzey kapısının onarımının tamamlandığı görülmekte ve 1966 yılı programının bulunduğu belgede, geçmeli ahşap kapı ile minarelerinin derzlerinin yapılacağı belirtilmektedir. Bu belgeden kapının 1965 yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu süreçte uygulamayı gerçekleştiren yüklenicilerin çalışma dönemleri ulaşılabilen belgeler doğrultusunda incelendiğinde Lemi Merey’in dört ay gibi kısa bir süre çalıştığı görülmektedir. İsmail Sönmez’in de ilk sözleşmesinin dört ay süreli olduğu, buna ek 82 olarak yüz on gün uzatma verildiği görülmektedir. Bu sürenin sonrasında, 1957-1960 yılları arasındaki dönemle ilgili belgeye ulaşılamamıştır ancak İsmail Sönmez’in uygulamalarının kabulünün 1960 yılında yapıldığı görülmektedir. 1961 yılı haziran ayında da Cemal Özdemir’e yer teslimi yapılmıştır. Kapı onarımın 1965 yılında tamamlandığı ve bu dönemde başka bir yüklenicinin adının geçmediği görülmektedir (Çizelge 3-4). Çizelge 3-4: Ulucami onarımı 1955-1965 dönemi yüklenicileri ULUCAMİ ONARIMI 1955-1965 DÖNEMİ YÜKLENİCİLERİ Sözleşme Sözleşme Kabul tarihi Müteahhit başlangıç tarihi bitiş tarihi 12.10.1955 12.02.1956 - Lemi Ş. Merey 11.10.1956 31.05.1957 15.08.1960 İsmail Sönmez 15.06.1961 - - Cemal Özdemir Yerinde yapılan imalatta, kapıyı çevreleyen üç sıra bezemenin aslına uygun motiflerler ile tamamlanmış olduğu fakat raspa sonrasında görülen ve Hüsrev Tayla’nın da rölövelerini almış olduğu iki bezeme arasındaki hat yazılarının yapılmamış olduğu görülmektedir. Dönemin uzmanları arasındaki tüm tartışmalara ve alınan kararlara rağmen cümle kapısı onarımında ne yazık ki numaralandırılarak sökülen taşların hiçbirinin kullanılamamış olduğu anlaşılmaktadır. Şekil 3-58. Ulucami onarım çalışmaları (VGM arşivi) 83 Şekil 3-59. Ulucami onarımı sonrası doğu cephesi görünümü (VGM arşivi) İncelenen süreçte yapının diğer cephe ve kapılarıyla ile ilgili konulardan pek söz edilmediği görülmektedir. Onarım öncesi ve sonrası fotoğraflar karşılaştırıldığında ve yerinde yapılan incelemelerde bu cephelerde de bölgesel çürütmelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca onarım sürecinde hazırlanmış olan çizimlerde de cephelerde bozulmalarla ilgili not alındığı ve taşların ölçülendirildiği görülmektedir (Şekil 3-62) (EK 10). Demet Binan’ın ‘Altı asırlık b r belge Bursa Ulucam s ’ adlı makalesinde de belirttiği üzere Ulucami cephelerinde üst pencereler seviyesinde taşçı işaretleri görülebilmektedir. Bu durumda sıva raspasının bu işaretlere zarar vermeden yapıldığı ve bu bölgelerdeki taşların özgün oldukları anlaşılmaktadır (Binan, 2000). 84 Şekil 3-60. Onarım sonrası Ulucami kuzey görünümü 1966 (VGM arşivi) Şekil 3-61. Onarım sonrası Ulucami kuzey kapısı görünümü (1966) (BKVKBK arşivi) 85 Şekil 3-62. Onarım sonrası Ulucami doğu kapısı görünümü (VGM arşivi) Şekil 3-63. Ulucami doğu minaresi onarımı (VGM arşivi) 86 ULUCAMİ CEPHE ATAŞMAN ÇİZİMLERİ Şekil 3-64. Ulucami onarımı sırasında hazırlanan cephe çizimleri (https://saltresearch.org/) 87 Batı cephesi çizimi Kuzey cephesi, batı minaresi çimleri 3.1.1.3. Ulucami’de gerçekleşen onarımların değerlendirmesi Ulucami’de 1950 yılında, sonradan eklenen ahşap saçakların kaldırılmasıyla başlanan uygulamada, kalın sıva tabakası altındaki taşların oldukça bozulmuş olduğu ve acil müdahale gerektirdiği ortaya çıkmıştır. 1952 yılında konu ile ilgili GEEAYK kararları alınmaya başlanmış, yerinde incelemeler yapılmış ve çeşitli öneriler geliştirilmiş fakat raporlardan anlaşıldığı üzere uygulamalara 1955 yılında başlanabilmiştir. Maddi yetersizlikler ve müdahale yöntemlerine ilişkin yaşanan kararsızlıklar nedeniyle zaman kaybedildiği anlaşılmaktadır. Kapı onarımı hakkında, tezyinatların tamamlanması veya düz-sade profilli olarak bırakılması, taşların kimyasal sürülerek yerinde korunması veya çürütülerek yenilenmesi gibi farklı tekniklerin önerildiği, 1/5 ölçekte detaylı rölövelerinin hazırlanması, sökülen bölümlerin numaralandırılıp, fotoğraflanarak yerinde kullanılması, eksilen bölümler için kalıp çıkartılarak tamamlama yapılması, mevcuda uygun renk ve yapıda taş seçilmesi gibi minimum ve aslına uygun müdahaleyi içeren kararlar alındığı görülmekte fakat alınan bu kararların uygulanamadığı anlaşılmaktadır. İncelenen bazı raporlarda; kurul kararında talep edilmiş olan 1/5 ölçekli kapı rölövesinin çizilmediği, bozulmuş ve muhafazası mümkün olmayan taşların herhangi bir şekilde tespitinin yapılmadığı, hatta keşiflerin tüm kapının çürütülmesi şeklinde hazırlandığı gibi konuların ele alındığı görülmüştür. Fakat araştırma kapsamında ulaşılan belge ve çizimlerde, kuzey kapısının bölümlere ayrılarak taşlarda oluşan bozulmaların işlendiği, 1/5 ölçekli rölövelerinin hazırlanmış olduğu, taşların numaralandırılmış haliyle fotoğraflarının bulunduğu ve tüm bu belgelerin müteahhitlere teslim edildiği anlaşılmaktadır. Tüm bu belgeleme çalışmalarına rağmen ne yazık ki yerinde eski taşların kullanılmadığı görülmektedir. Diğer kapılarla ilgili ise bu şekilde detaylı çizim ve fotoğrafa ulaşılamamıştır. Kurul kararlarında da doğu ve batı kapılarının çiziminden söz edilmemiş, keşif dosyalarında ve ataşman çizimlerinde yapılan imalatlar belirtilmiştir. Yerinde yapılan incelemede de bu kapılarında büyük oranda yenilendiği, kısmen özgün taşların korunduğu anlaşılmaktadır. 1936 yılı fenni şartnamesinde de ifade edildiği gibi, uygulama yapılması için yapının rölövesinin hazırlanmasının yeterli görüldüğü bu 88 dönemde kuzey kapısı için dört restitüsyon / restorasyon önerisi hazırlanmıştır. Fakat bu önerilerin neye dayandığı veya seçilen önerinin neye göre uygun bulunduğunu açıklayan rapor bulunmamaktadır. Onaylanan ve yerinde uygulanan öneri çizim, raspa sonrası fotoğraflarla karşılaştırıldığında farklılıklar olduğu görülmektedir. Kapıya ait raspa sonrası fotoğraflarda, kapıyı çevreleyen bezeme ve yazıdan oluşan şeritlerin mukarnas üzerinde bulunan kemerin hemen üzerinden geçtiği, saç silmesi ile arada boşluk kaldığı görülmektedir oysa onaylanan çizimde bu boşluk kemer ile çerçeve arasında bırakılarak araya kitabe yerleştirilmiştir. Ulucami’ye dair hazırlanmış olan çalışmalar incelendiğinde söz konusu kapı çiziminin Sedat Çetintaş’ın hazırlamış olduğu restitüsyon çizimine uyun olduğu görülmektedir. Sonradan eklenen saçakların sökülmesiyle başlanan onarım çalışmalarında, yine sonradan açıldığı gerekçesiyle, Hünkâr kapısı kapatılmış, çeşmeler kaldırılmış, alt sıra pencereler tekrar söveli ve aynalı olarak tamamlanmıştır. 1889 yangını sonrası değiştirilen minare külahlarının da ahşap olarak yenilenmesi gündeme gelmiş ancak bu konuyla ilgili kesin bir sonuca varılamamıştır. Yapılan onarımda, dönem eklerinin hiçbir şekilde korunmayıp, muhdes oldukları gerekçesiyle kaldırıldıkları, bozulan bölümlerin ilk yapıldıkları döneme uygun olarak tamamlanmaya çalışıldıkları görülmektedir. Tüm bu veriler dikkate alındığında alınan kararlarda, biçimsel olarak ‘belirli bir döneme dönme’ yaklaşımının olduğu görülmektedir. Yapılan onarımlarda, görünüm anlamında aslına uygun restorasyon yapma düşüncesinin var olduğu anlaşılmakla birlikte malzeme açısından aynı yaklaşım görülememektedir. Bir taraftan, çimento harcının hem taşa zarar verdiği hem de yapının mevcut bölümü ile çimento harçlı bölümü arasında rijitlik farkı oluşturacağı tespit edilmiş; diğer taraftan alçı olması gereken dışlık pencereleri daha dayanıklı olacağı gerekçesiyle beton olarak yapılmıştır. Ulaşılan onarım öncesi fotoğraflarla yerinde yapılan karşılaştırmada, alınan GEEAYK kararları doğrultusunda, tüm pencerelerin, Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çizimlerinde de gösterdiği şekliyle söveli olarak yenilendiği, üzerlerinde bulunan kemerlerin izlerine göre tamamlandığı, üst pencerelere beton dışlıkların yapıldığı, Hünkar kapısının pencereye 89 çevrildiği görülmektedir. Cümle kapısı yeni taşlar kullanılarak yeniden yapılmış, doğu kapısında bezemeler tamamlanmadan, kalan sağlam taşlar yerinde korunarak onarılmıştır. Kuzeyde bahçe kotunun çıkan izlere göre 60 cm kadar düşürülmüş olduğu da yine fotoğraflarda anlaşılmaktadır. 1950 yılında başlanan onarım çalışmaların, maddi imkansızlıklar, başlangıç aşamasında tüm yapıyı kapsayan çizim ve raporların hazırlanmayışı, onarımı yürütecek kadronun henüz yetersiz olması, İstanbul’dan kontrollerin gelmesine rağmen Bursa’da bunu denetleyecek bir yetkilinin bulunmaması, alınan kararlar ile uygulama sırasında karşılaşılan durumların farklılığı gibi nedenlerle ancak 1965 yılında tamamlanabildiği anlaşılmaktadır (Çizelge 3-5). Yapılan yazışmalarda, uygulamanın Vakıflar Müdürlüğü’nce GEEAYK’ye danışılarak yürütüldüğü fakat bazı konularda Vakıflar bünyesindeki kontroller ile müfettişlerin arasında anlaşmazlıkların çıktığı görülmektedir. Bu durum zaman zaman inşaatın durdurulmasına sebep olmuştur. Çizelge 3-5. 1950-1965 yılları arasında Ulucami’de gerçekleşen onarımlar ULUCAMİ ONARIMLARI 1950-1965 DÖNEMİ zaman bilgi kaynağı belge niteliği idare / yüklenici kontrol mimarı yapılan uygulama MEB'in GEEAYK'ye 1950 BKVKBK arşivi MEB / - - kapı saçaklarının sökülmesi gönderdiği yazı kuzey kapısı için restorasyon 1952 - 1955 BKVKBK arşivi kurul kararı VGM / - - kararı alınması BKVKBK / A. Saim kuzey cephesi ve minarede sıva 1955 - 1956 kurul kararı, rapor VGM / Lemi Merey Hüsrev Tayla Ülgen / H. Tayla arşivi raspası yapılması BKVKBK / A. Saim kuzey kapısının sökümü ve taş 1956 - 1960 kurul kararı, rapor VGM / İsmail Sönmez Ali Saim Ülgen Ülgen / H. Tayla arşivi kaplama yapılması BKVKBK / A. Saim kapının montajı, bahçe 1961 - 1965 kurul kararı, rapor VGM / Cemal Özdemir Süreyya Yücel Ülgen / H. Tayla arşivi düzenlemesi Ulucami onarım çalışmaları süresinde üç farklı müteahhit çalışmış ve kontrol mimarları değişmiştir. Gerçekleşen onarımlarda ve alınan kararlarda dönemin şartnamelerinin, kontrol mimarlarının ve GEEAYK üyelerinin yaklaşımlarının şekillendirici olduğu görülmektedir. Kurul kararları ve hazırlanan raporlar incelendiğinde dönemin koruma alanında çalışan birçok aktörünün, kurum ve görevleri değişmiş olsa da Ulucami onarımına dahil olduğu görülmektedir (Çizelge 3-6). Bu onarım sürecinde Sedat 90 Çetintaş’ın resmi olarak görevi bulunmasa da hazırlamış olduğu çizimlerle onarıma yön verdiği anlaşılmaktadır. Çizelge 3-6. Ulucami 1955-1965 dönemi onarımında etkin olan kişiler ULUCAMİ ONARIMINDA ETKİN OLAN KİŞİLER İSİM ÜNVAN GÖREVİ ETKİN OLDUĞU YILLAR Sedat Çetintaş Y. Mimar AKK mimarı 1930- Bedri Kökten Y. Mimar EEMGM Anıtlar Şubesi mimarı 1952- Fatin Uluengin Y. Mimar VGM kontrol mimarı 1950-1957 Hüsrev Tayla Y. Mimar VGM kontrol mimarı 1955 - 1956 Ali Saim Ülgen Y. Mimar VGM kontrol mimarı / Mütehassıs müşavir 1957 Nejat Çetingöz Y. Mimar VGM mimarı 1957 Ertuğrul Eğilmez Y. Mimar VGM mimarı 1957 İzzet Bolat Y. Mimar VGM mimarı 1955- Süreyya Yücel Y. Mimar VGM kontrol mimarı 1959 yılı- Cahide Tamer Y. Mimar VGM kontrol mimarı 1959 Lemi Ş. Merey Arkeolog Y. Mimar Müteahhit 12.10.1955 -12.02.1956 İsmail Sönmez Alçı ustası Müteahhit 11.10.1956 - 10.02.1957 Cemal Özdemir - Müteahhit 15.06.1961 Celal Esad Arseven Yazar, ressam GEEAYK başkanı 1951-1953 Arif Müfit Mansel Arkeolog GEEAYK başkanı 1954-1956 Tahsin Öz Yönetici GEEAYK başkanı 1956-1969 Orhan Alsaç Y. Mimar GEEAYK başkan yrd 1951-1970 H. Kemali Söylemezoğlu Prof. Y. Mimar GEEAYK üyesi 1956 Behçet Ünsal Y. Mimar GEEAYK üyesi 1956 İhsan Sabri Çağlayangil Siyasetçi Vali 1954-1960 Orhan Çapçı Hukukçu, yönetici Vakıflar Genel Müdürü 1950-1960 Nihat Danışman Bürokrat - vali Vakıflar Genel Müdürü 1961-1964 Faruk Çeçen Y. Mimar VGM Abide ve Yapı İşleri D. Bşk. 1962 (Hangi kurumda çalıştığı bilgisine ulaşılamamıştır. VGM Nazimi Yenal Y. Mimar 1961 bünyesinde çelıştığı düşünülmektedir.) Cevat Vural Yönetici VGM Müfettişi 1960-1963 Ecved Aşkan Y. Mimar VGM Başmüdürlük İnşaat Şefi/ müfettiş 1962 91 YÖNETİCİ GEEAYK ÜYELERİ YÜKLENİCİ ONARIMDA ETKİN OLAN MİMARLAR Çizelge 3-7. Ulucami onarım raporları ve GEEAYK kararları 92 ULUCAMİ KARAR VE RAPORLAR TARİH BELGE KARAR/YAPILAN UYGULAMA KAYNAK 1950 Milli Eğitim Bakanlığı Mimarları denetiminde saçaklar kaldırılmış Orhan Çapçı'nın Miili eğitim 24.04.1952 BKVKBK Bakanlığına yazdığı rapor Faruk Çeçen, Fatin Uluengin ve 08.07.1952 Bedri Kökten’in hazırlamış olduğu sıva raspası sonrası taşların durumu ve müdahale önerileri rapor 15.07.1952 GEEAYK kararı Tasudoc0437039 Hüsrev Tayla'nın bağlı bulunduğu Ulucami cümle kapısının onarımı için gerekli etütleri yaparak restitüsyon projesini hazırladığını fakat, yangın ve sıvanın verdiği zararlar sonucu oluşan deformasyon nedeniyle kesin kanaate varamadığı noktalarda, uygulama sırasında yerinden 25.04.1955 İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü’ne BKVKBK alınacak alçı kalıplarla imalat yapılması gerektiğini belirtmiştir. sunduğu rapor 1/5 ölçekli rölövelerin hazırlanarak, çürütülecek olan taşlar numaralandırılıp, fotoğraflandıktan sonra ahşap takozlarla söküm yapılmasına, korunması mümkün olmayan taşların yenilenmesi ve kurşunla derzlenmesine, sağlam durumdaki 28.05.1955 GEEAYK kararı BKVKBK yazıların yerinde korunmasına, kullanılacak yeni taşın, eskisine yakın renk ve yapıda olmasına karar verilmiştir. Çürük görülen taşların dış yüzeylerinde dökülmelerin olduğu fakat iç taraflarının sağlam kaldığı ifade edilmiştir. Yapılan sondajlarda kesme taş kapı kitlesinin esas bina (moloz taş dolgu) duvarlarına iyi bir şekilde bağlı olduğu (birlikte örüldüğü), Celal Esad Arseven, H. Kemali tezyinatlı bölümün üst taraflarında kesme taş ufki derzleri arasında kurşun levhalar bulunduğu, küçük ve büyük stalaktitli kısmın yapı itibariyle en zayıf ve harap bölüm olması nedeniyle değiştirilmeye muhtaç olduğu tespit edilmiştir. Raporda, 01.08.1956 Söylemezoğlu ve Behçet Ünal kurul kararında talep edilmiş olan 1/5 ölçekli rölövenin çizilmediği, bozulmuş ve muhafazası mümkün olmayan taşların herhangi bir şekilde tespitinin yapılmadığı, kullanılan taşın renginin mevcut taşlara uygun göründüğü yine de laboratuvar BKVKBK yerinde inceleme raporu değerlendirmesine gerek olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca raporda, hazırlanan keşfin tüm kapının çürütülmesi esasına göre düzenlendiği, 28.05.1955 tarihli kurul kararına göre taşların tezyinatı işlenilmeden hazırlanması icap ederken yerinde tezyinatlı olarak yapıldığı belirtilmiş, söz konusu uygunsuzlukların düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. 01.08.1956 Hüsrev Tayla görevinden istifa etmiştir 03.08.1956 GEEAYK kararı Sağlam durumdaki yazıların yerinde korunmasına, izleri belirli olanların ise yeniden yapılmasına, rölövelerinin hazırlanmasından sonra, kapının stalaktitli ön kısmının kemer üzengi seviyesine kadar itinayla sökülmesine karar verilmiştir. BKVKBK Tadilat görmüş pencerelerin, eski şekilleri etüt edilerek, Kurul’un onaylayacağı projeye göre yapılmasına, batı cephe kapısı yanındaki çeşmelerin yeni olması gerekçesiyle kaldırılmasına, saçak silmelerinin aslına göre tamamlanmasına, beton 13.08.1956 GEEAYK kararı BKVKBK pencerelerin etüt edilerek Kurula bildirilmesine ve muhdes olan Hünkar Mahfili kapısının aslına uygun olarak pencere olarak düzenlenmesine karar verilmiştir. 06.10.1956 Ali Saim Ülgen’in raporu Pencereler ile ilgili rapor hazırlanmıştır BKVKBK 11.10.1956 1956 yılı Ulucami istihkak raporu Müteahhit İsmail Sönmez’le sözleşme yapılmıştır Alt pencere mermer sövelerinin yapı ile bağlı ve eski, üst kemer bölümlerinin ise sonradan (19. yy’da) eklenmiş olduğu gerekçesiyle uygulamanın bu doğrultuda yapılmasına ve üst pencereler için alçı yerine aynı karakterde beton dışlık pencere 12.10.1956 GEEAYK kararı BKVKBK konulmasında mahsur olmayacağına karar verilmiştir. 20.09.1957 GEEAYK kararı Vakıflar Umum Müdürlüğü’nün sunmuş olduğu rölöve ve fotoğrafların incelendiği ve eski kararlar doğrultusunda tamirata devam edilmesi gerektiği belirtilmiştir. BKVKBK Ali Saim Ülgen, Cahide Tamer ve 29.11.1957 Ulucami Cümle kapısı taşları ile ilgili, Uygulamanın taşların itinayla tek tek sökülmesi ve sağlam olanların korunması şeklinde görüş sunmuşlardır. BKVKBK Ertuğrul Eğilmez'in raporu 03.12.1957 GEEAYK kararı Sağlam çıkarılan taşların ne kadar az olursa olsun korunup saklanması vurgulanmıştır. Kapının montajına başlanabileceğine ve yine yazılı, süslü parçaların mümkün olduğunca korunmasına karar verilmiştir. Ayrıca kapı ve minare altında yapılan sondajlardan çıkan seviye göz önüne alınarak umumi bir çevre tanzim projesinin 07.05.1961 GEEAYK kararı hazırlanması istenmiştir. 15.06.1961 yer teslim tutanağı Müteahhit Cemal Özdemir’le sözleşme yapılmıştır 27.08.1961 Y. Mimar Nazimi Yenal Ulucami fotoğraf ve çizimlerinin Ali Saim Ülgen’den Y. Mimar Nazimi Yenal’ın aldığına dair belge Tasudoc0481014 22.09.1961 GEEAYK kararı Yıldırım Bayezid dönemi olan batı minaresi kaide bölümünün onarımı için proje hazırlandıktan sonra uygulamaya geçilebileceği belirtilmiş Tasudoc0437047 24.06.1962 GEEAYK kararı Cümle kapısı için hazırlanan 1/20 ölçekli dört adet öneriden ‘A’ işaretlermiş olduklarının uygun olduğuna karar verilmiştir Vakıflar müfettişleri Cevat Vural ve 03.07.1962 Restorasyona yönelik projelerin olup olmadığı varsa nerede olduğuna dair GEEAYK’a talepte bulunmuşlar Ecved Aşkan 25.07.1962 Cevat Vural, Ecvet Aşkan raporu Ulucami restorasyonu hakkında müfettiş raporu BKVKBK 18.09.1962 Cevat Vural rapor Ulucami restorasyonu hakkında müfettiş raporu BKVKBK 20.09.1962 Cevat Vural rapor Ulucami restorasyonu hakkında müfettiş raporu BKVKBK 21.10.1962 GEEAYK kararı Ulucami kuzeybatı minare kaidesi ile ilgili eski parçaların mümkün oluğunca kullanılması şartıyla kaide kaplamasının yapılmasının uygun olduğu BKVKBK Faruk Çeçen (Abide ve Yapı İşleri 23.11.1962 Ali Saim Ülgen'in raporu üzerine Faruk Çeçen'in açıklamaları ve inşaata devam etme talebi BKVKBK Daire bşk.) Kurul kararlarına aykırı uygulama yapılmadığını, dış duvarların ve batı minaresi kaidesinin tamirinin tamamlandığını, kuzey kapısının ise devam eden tahkikat nedeniyle tamamlanmamış olduğunu, kapı önündeki avlunun henüz orijinal seviyeye 24.04.1963 Orhan Alsaç'ın raporu indirilmediğini ifade etmiştir. 1965 Kapı onarımı tamamlanmış Yapının onarım öncesi ve sonrası fotoğrafları incelendiğinde yangından etkilenen taşların durumu ve onarım sonrası günümüzdeki görünümleri karşılaştırılabilmektedir (Şekil 3-65, Şekil 3-66) (EK 13). Şekil 3-65. Ulucami kapıları 1950-1965 onarımı öncesi ve sonrası görünümleri 93 Şekil 3-66. Ulucami pencereleri 1950-1965 onarımı öncesi ve sonrası görünümleri 94 3.1.2. Yeşil Cami Çeleb Mehmet, kent n doğusunda, Yıldırım Cam s ’n n güney nde, Yeş l Cam s ’n yaptırmıştır. Cam , medrese, türbe, maret ve 1485 yılında eklenen hamamın bulunduğu küll ye çer s nde yer almaktadır (Yavaş, 2013) (Şekil 3-67, Şekil 3-68, Şekil 3-69). K tabes nden de anlaşıldığı üzere H.817 (1414) de yapımına başlanan Yeş l Cam , H.822 (1419)’de tamamlanmıştır (Yavaş, 2013). Cephede bulunan zlerden, nşaatın başlangıcında, beş kubbel son cemaat yer n n yapılmasının planlandığı, bazı dış pencerelerde yarım kalmış tezy natlardan da cam n n tam düşünüldüğü g b tamamlanamadığı anlaşılmaktadır. M marı Hacı İvaz Paşa olan cam n n, tezy natları le lg l olarak, mahf l bölümünün üzer ndek levhada ‘Bu b na- şer f İlyas Al tarafından 827 (1424) yılında tamamlanmıştır’ yazmaktadır. Buradan nakkaşının İlyas oğlu Al olduğu anlaşılmaktadır (Yavaş, 2013). Şekil 3-67.1862 Suphi Bey Haritasında Yeşil Cami (BBBLD arşivi) 95 Şekil 3-68. 1938 yılı hava fotoğrafı Yeşil Cami ve çevresinin görünümü (BKVKBK arşivi) Şekil 3-69. Günümüz hava fotoğrafında Yeşil Cami ve çevresinin görünümü (https://earth.google.com/) 96 Tabhanel olarak n telend r len plan şemasına sah p olan cam , yapılmamış son cemaat yer dışında Yıldırım Bayezid Cam s ’ne benzemekted r. Yeş l Cam , çer s nde bulunan ç n kaplamalarıyla öne çıkmaktadır. G r ş duvarı altı köşel lâc vert ç n lerle kaplanmıştır, yan mekânların duvarları se k metre yüksekl ğe kadar altı köşel koyu yeş l ç n lerle kaplıdır. Bu altı köşel ç n ler n arasında kalan üçgen satıhlar f ruze renkte küçük ç n parçaları le doldurulmuştur (Yücel, 1965). Cam ’n n cümle kapısından g r len mekânın yan tarafından, dar merd venler le üst kattak Hünkâr mahf l ne çıkılmaktadır. Hünkâr mahf l , cam n n şadırvanlı orta mekanına açılan kapısı üzer nde, mermer korkuluklu olarak nşa ed lm ş, duvarları ve tavanı ç n kaplanmıştır. Yapının esk fotoğraflarında m nareler n n sıva kaplı, külahının se m ğfer formunda (Bursa külahı) olduğu görülmekted r (Şekil 3-80). Ayverd ve Evl ya Çeleb yapıda tek m nare olduğundan söz etmekted r, Parv llée’ n ç z mler nde de yarısı yıkılmış tek m nare görülmekted r (Parv llée, 1874). Gabr el de cam n n özgününde b r m narel olduğu, k nc s n n 19. yy sonlarında yapıldığı düşünces nded r. 1873 yılına a t mahyacılık beratıyla lg l b r belgede, mahya asılab lmes ç n 1870 yılında cam ye b r m nare daha eklend ğ fade ed lm şt r. Tam r veya yen den yapım fadeler kullanılmadığı ç n bu m naren n yen yapıldığı anlaşılmaktadır (BOA, İDH 662/46122) (Yavaş, 2013). Yapıda, k nc m nareye çıkılan merd ven n yer özgündür. Buradan yapının son cemaat yer g b k nc m nares n n de yapılmadan bırakılmış olab leceğ düşünüleb l r. Yeş l Cam ’n n geç rd ğ onarımla lg l ulaşılan, 1552 tar hl tam r belges nde, kubbe kurşunlarının değ şt r ld ğ bel rt lmekted r. 1573 tarihli belgede ise, cuma namazı kılındığı zaman harim bölümünün ibadet için yetersiz kalması nedeniyle şadırvanın bulunduğu büyük kubbenin altı doldurularak harimle aynı kota çıkarılmasından söz edilmiştir (BMD, A 99/116, 107; Ayverdi). Sözü geçen uygulamanın yapılış tarihi bilinmemektedir, Ahmet Vefik Paşa döneminde yapılan onarım sırasında dolgu kaldırılarak eski haline getirilmiştir (Yücel, 1965). 97 1780 yılında, yıldırım düşmesi minarenin yıkılmasına ve üç adet kemer ayağının da zarar görmesine neden olmuştur (BMD, B 207/431, 62) (Pay, 2010). YEŞİL CAMİ ÇİZİMLERİ Şekil 3-70. Çeşitli kaynaklarda bulunan Yeşil Cami plan çizimleri 98 ALBERT GABRİEL(1958) MONTANİ EFENDİ (1873) LÉON PARVİLLEE (1874) H. WİLDE (1909) YEŞİL CAMİ ÇİZİMLERİ Şekil 3-71. Çeşitli kaynaklara bulunan Yeşil Cami cephe çizimleri 99 EKREM HAKKI AYVERDİ ALBERT GABRİEL MONTANİ EFENDİ LÉON PARVİLLEE (1874) Şekil 3-72. Yeşil Cami doğu minaresi merdiveninin görünümü (2016) Şekil 3-73. Yeşil Cami batı minaresi merdiveninin görünümü (Aksoy, 2016) 100 3.1.2.1. 1855 depremi sonrası onarımlar 1855 deprem nde hasar gören yapıda, 1863 yılında Léon Parv llée yönet m nde onarım yapılmış fakat ne yazık k bu uygulamalar belgelenmem şt r. Léon Parvillée ülkesine döndüğünde Yeşil Cami ve Türbesi’nin birçok cephe ve detay çizimlerini içeren bir kitap yayınlamış ancak yapılan onarımların detaylarından söz etmemiştir. 1874 yılı Viyana Sergisi için 1873 yılında Osmanlı dönemi Bayındırlık Bakanı İbrahim Ethem Paşa’nın başkanlığındaki heyet tarafından hazırlanan ‘Usul-i Mimar-i Osmani’ adlı eserde caminin deprem sonrası geçirdiği onarım şu şekilde açıklanmıştır: ‘Ahmed Vefik Efendi, depremden dolayı sakatlanmış olan bu güzel yapının tamirini başlattıklarında Yeşil Cami’nin yıkılan büyük kubbesinin yapımı için 1500 Osmanlı altını harcama yapılması gerektiğini kendisine söylediklerinde, böylesine değerli bir yapının bir parçasının bile noksan olmasını asla uygun görmediklerinden söz konusu kubbeye demirden yapılmış çemberler geçirildikten sonra çatlak olan yerlerine sıvı olarak çimento akıtılmıştır. Bu çimentolar donduktan sonra kubbe sanki yeniden yapılmış gibi sağlamlığını korumuştur. Bu tamir için yalnız yediyüz Osmanlı altılını harcama yapılmıştır. Böylece hem güzel bir sanat şaheseri yıkılmaktan kurtarılmış hem de daha az harcama yapılmıştır. Bu tamir konusu hakkında geniş açıklamalar yapılması işin önemini hafifleteceğinden yalnız bu kadar belirtmekle yetinilmiştir.’ (Ovalıoğlu, 2015). Beaux-arts dé Paris Arşivinde, Charles Garnier (1825-1898) koleksiyonunda ulaşılan fotoğraflarda kasnaklara iskele kurulduğu ve kubbede onarım yapıldığı görülmektedir. Tarih aralığı ve yapılan uygulama dikkate alındığında fotoğrafların 1863 yılı onarımına ait olduğu düşünülmektedir (Şekil 3-74). Usul-i Mimar-i Osmani k tabının ç z mler n hazırlayan Eugène Maillard, Parvillée ile birlikte çalışma yaptığı halde metinlerde onun ismi geçmemiştir. 1874 sergisi için hazırlanmış olan bu kitaptaki çizimlerde Yeşil Cami halen yarısı yıkılmış tek minareli ve giriş saçağı yapılmamış haliyle görülmektedir. 101 Şekil 3-74. Yeşil Cami kubbe onarımı yapılırken çekilmiş fotoğrafı (Garnier, 1825-1898. http://www.ensba.fr/ow2/catzarts/index.xsp) Yapıya a t 1852 tar hl gravürde, g r ş n doğu tarafında bulunan penceren n üzer nde saçak ve önünde korkulukla çevr lm ş b r sahanlık görülmekted r (Şekil 3-75). Yapıya a t 1860’lı yıllara a t fotoğrafta se g r ş kapısı üzer nde yanlara doğru da devam eden ahşap düz b r g r ş saçağı ve yanındak pencere üzer nde saçak z görülmekted r (Şekil 3-76). Şekil 3-75. 1852 tarihli gravür (Çalışkan, 2010) 102 Şekil 3-76. Sebah Pascal’ın 1860’lı yıllara ait Yeşil Cami fotoğrafı (https://rosettaapp.getty.edu/) Yapının 1890’lı yıllara a t fotoğraflarında, 1855 deprem sonrası yapılan onarımlar sırasında eklend ğ düşünülen Barok tarzda g r ş saçağı görülmekted r (Şekil 3-78, Şekil 3-79). Daha önce sözü edildiği gibi 1870 yılında caminin ikinci minaresi yapılmış, her iki minare de 19. yy. sonlarında yıkılmıştır. 1890’lı yıllara ait fotoğrafta gövdesi sıva kaplı ve Bursa Külahı olarak da adlandırılan ahşap külahları bulunan iki minare görülmektedir (Şekil 3-80). Yıkılmış olan minareler, Vali Reşid Mümtaz Paşa döneminde yeniden yaptırılmıştır. Minareler 1907 yılında, Turhan Paşa’nın Evkaf Nazırlığı zamanında Mimar Asım Kömürcüoğlu’nun gözetiminde tamir edilmiştir (Pay, 2010). Tarihi tam olarak bilinemeyen fakat 20.yy başı olduğu tahmin edilen fotoğrafta, minarelerin yenilenmiş olduğu, giriş saçağının ise henüz kaldırılmadığı görülmektedir (Şekil 3-81). Yapının BKVKBK arş v nde bulunan rest tüsyon raporunda bu saçağın 1908 yılı onarımında başlarında M mar Kemalett n Bey tarafından kaldırtıldığı bel rt lmekted r. 103 Şekil 3-77. Yeşil Cami giriş saçağı görünümü (Berggren, Guillaume) (1875-.) (https://rosettaapp.getty.edu/) Şekil 3-78. 1890’lı yıllar Yeşil Cami giriş kapısı görünümü (https://rosettaapp.getty.edu/) 104 Şekil 3-79. Yeşil Cami giriş kapısı, sonradan eklenen saçak görünümü (1880-1893) (http:/www.loc.gov 2018) Şekil 3-80. 1890’lı yıllar, Yeşil Cami minarelerinin sıvalı olduğu ve külahları değişmeden önceki görünümü (779-28-0024 / İ.Ü. NEK) 105 Şekil 3-81. Yeşil Cami giriş saçağı ve minare külahlarının görünümü (www.saltresearch.org/) Şekil 3-82. 1936 yılı Nicholas V. Artamonoff tarafından çekilmiş olan cephe fotoğrafı (http://images.doaks.org/artamonoff/collections/show/147) 106 Şekil 3-83. Alexandre Raymond Yeşil Cami plan ve cephe çizimi (1900) (Şentürk, 1999) 107 3.1.2.2.1930-1960 dönemi onarımları Yeş l Cam ’de Cumhur yet dönem onarımlarıyla lg l ulaşılan lk çalışma 1952 yılında, Cam ve Yeş l Türbe’n n avlularının yeş llend r l p park hal ne get r lm ş olmasıdır. (BEESK) BKVKBK arş v nde bulunan, Vakıflar İnşaat Müdürlüğü’ne yazılmış, 1954 tar hl Hüsrev Tayla ve Al Sa m Ülgen mzalı raporda cam de onarım çalışmaları kapsamında, kasnak duvarlarında yapılan sıva raspası sonuçları açıklanmış ve konuyla lg l b r karar ver lmes talep ed lm şt r. Raporda: “Bursa Yeş l Cam ’n n onarımına başlandığı sırada kabarmış bulunan kubbe kasnak sıvaları söküldüğü vak t bu sıvaların altından II. Murad Cam , Yeş l Medreses ve şeh rde bulunan d ğer Ab datta ve İnegöl’dek İshakpaşa heyet nde rastlandığı g b d kkatl b r şl kle tuğla sıraları ve derzler muntazam b r duvar yüzü zuhur etm şt r. Mahall nde yaptığımız muhtel f sondajlar net ces nde aynı tes r ve mal tarzının devam eyled ğ anlaşılmış bulunuyor. Bu sebeple Yeş l Cam kasnaklarının da tuğlaları mer’ b r duvar yüzünde hal nde nşa ed lm ş ken sonraları yapılan tam r ve lave plasterlerdek bozuk malatı kapamak ç n bu kasnak yüzler nde de vasat 1 cm kalınlığında horasan harçla sıva yapılmıştır. Hatta bu nce sıva uzaktan bakıldığı zaman bazı tuğla sıralarının mezkûr sıva üzer nden seç lecek kadar husus yet arz ett ğ görülmekted r. Bu sebeple Yeş l Cam kubbe kasnaklarının esk den yukarıda s mler yazılı b nalar g b sıvasız bulunduğu kanaat hasıl olmuştur. Bu sıva veya derz meseles halled lmeden müteahh t tarafından ş n yürütülmes ne mkân bulunmadığından dolayı meselen n acele olarak tetk k le b r karara varılmasına müsaadeler n saygı le arz eder m” yazmaktadır (BKVKBK arş v ). Vakıflar Umum Müdürü, söz konusu rapor ve 10 adet fotoğrafı ekleyerek, 4.11.1954 tar hl yazısıyla GEEAYK’ye durumu açıklamış ve değerlend r lmes n talep etm şt r. Durumu değerlendiren GEEAYK’nin 05.11.1954 tarih ve 311 sayılı kararında; “Kubbe kasnaklarının normal kalınlıkta horasan sıva yapılmak suretiyle tamire devam 108 edilmesinin ve bu şeklin yalnız buraya münhasır bulunmasına ittifakla karar verildi.” yazmaktadır (BKVKBK arş v ). Bu karar sonucunda kubbe kasnakları sıvalı olarak bırakılmıştır. BKVKBK arşivinde bulunan 29.05.1955 tarih ve 384 sayılı kararda ise; Kurul’un Yeşil Cami’yi tetkikleri sırasında kubbe tonozlarına uygulanan horasan sıvasının renk, satıh ve harç içeriği bakımından uygun görülmediği, bu nedenle sıvanın incelenmesi için Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına karar verildiği belirtilmektedir. Bu karar sonrasında konuyla ilgili incelenen dönem kapsamında başka bir belgeye ulaşılamamıştır. Şekil 3-84. 1930’lu yıllar Yeşil Cami ve Medresesi (https://saltresearch.org/) [tasuh0720] 3.1.2.3.Yeşil Cami’de gerçekleşen onarımlarının değerlendirmesi Yeşil Cami’nin onarımları incelendiğinde; Osmanlı’nın son döneminde batılılaşma etkisiyle Barok saçağın eklenmiş olduğu görülmektedir. Bu tutuma karşı gelişen akımın öncülerinden olan Mimar Kemalettin ise 20.yy’ın başında saçağı kaldırtmıştır. 109 Cami’nin Osmanlı dönemi onarımlarıyla ilgili dikkat çeken bir uygulama da depremde hasar gören kubbe kasnağının çimento şerbeti ile güçlendirilmesidir. Cami’nin doğal afetler sonucu yıkılıp yeniden yapılmış olan minareleri ilk şeklini koruyamamış olsa da son yenilemenin yapılmış olduğu 20.yy başlarındaki durumuyla günümüze ulaşmıştır (Çizelge 3-8). 1954 yılı onarımında, hazırlanan raporda da Erken Dönem yapısı olan bu Cami’nin kubbe kasnaklarının sıvasız olması gerektiği ifade edilmesine rağmen Kurul’da sıva yapılmasına karar verilmesinin, dönemin ‘belirli bir döneme dönme’ kaygısından kaynaklı olduğu düşünülebilir. Çizelge 3-8. Yeşil Cami onarımları 110 3.1.3. Murad Hüdavendigar Camisi Murad Hüdavendigar Camisi, Çekirge semtinde, Bursa ovasına bakan tepenin üzerinde, I. Murad Hüdavendigar tarafından yaptırılmıştır. Cami’nin kuzeybatısında Murad Hüdavendigar’ın türbesi, doğusunda ise Cıkcık Hamamı bulunmaktadır (Şekil 3-85). Yapı, zaman içinde deprem, lodos, yıldırım düşmesi gibi etkenlerden zarar görmüş ve dönem dönem onarım geçirmiştir. Şekil 3-85. 1938 yılı hava fotoğrafı, Hüdavendigar Camisi ve çevresi İlk kitabesi günümüze ulaşmadığı için yapının inşa tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte kaynaklarda 1360 – 1389 arasında farklı tarihler verilmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunan Vakıf Eski Eser fişinde cami inşaatının, H.767 (1366)’de başlanılmış, H.787 (1385) tarihinde tamamlanmış olduğu yazmaktadır. Günümüzde giriş kapısı üzerinde 1905 (H.1322) yılında II. Abdülhamit döneminde yapılan onarım sırasında hazırlanmış olan kitabe bulunmaktadır (VGM arşivi). C. Texier, 1838 yılı incelemesinin sonucunda, dış cephenin badana ile kaplandığını ve yapının eski bir kilise olduğunu ifade ederken, 1862 baskısında, yapının alt katı cami, üst katı medrese olarak Osmanlılar tarafından Bizanslı bir ustaya yaptırıldığını belirtmiştir (Suat, 2002). H. Wilde, yapının 1904 yılında yeniden inşa edildiği düşüncesindedir 111 (Wilde, 1909). Gabriel ise söz konusu yapının farklı bir örnek oluşturmakla beraber Osmanlı yapısı olduğunu belirtmiştir (Gabriel,1958, çev. 2010). I. Murad Hüdavendigar Camisi, alt katı cami, üst katı medrese olmak üzere iki katlıdır (Şekil 3-86). Ön cephede alt ve üst katlar revaklı olarak düzenlenmiş, saçaklara da kemer sıraları eklenerek cephede kemer elemanı vurgulanmıştır (Şekil 3-89). Alt kat revakları aynı merkezli üst üste yapılmış sivri çift kemerlidir. Taş kaplama ayaklara oturan bu çift kemerlerden içte olanı kesme taş, üstte olanı ise üç tuğla bir taş almaşık olarak örülmüştür. Giriş aksındaki kemerin iç kenarında profilli şerit bulunmaktadır. Üst kat revağında tuğla ayaklara oturan üç sıra tuğla bir sıra taş almaşık kemerler bulunmaktadır. Bu kemerlerin içlerine ise yine almaşık, Bizans ikiz kemerleri yapılmış, bu iki kemer ortada mermer sütunla desteklenmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi bu ikiz kemerleri "Akdeniz kemeri" olarak tanımlamıştır. Orta açıklığın büyük kemeri tuğla malzeme ile örülmüştür. Yapının kapı ve pencere söveleri devşirme malzemedir. Ahmet Ersen, yan eyvanların ikişer penceresinin 17. ve 18. yy onarımları sırasında açılmış olduğunu düşünmektedir (Ersen, 1986). 1904 onarımında yan eyvanlara birer dış kapı açılmıştır. Mihrap eyvanında dört, kanat odaları ve yan eyvanlarda iki merkezli sivri kemerli, dıştan düz atkılı sövesiz üst pencereler bulunmaktadır. Caminin kuzeydoğu köşesinde, revak bölümünde, tuğla gövdeli minare yükselmektedir. Tek şerefeli minarenin üzerinde günümüzde kurşun kaplı ahşap külah bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda ulaşılan bilgilere göre I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin kayıtlara geçen ilk onarımları 1520, 1563, 1619, 1635 yıllarındadır (Dostoğlu, 2011). Yapıya ait fotoğraflar incelendiğinde en sık müdahalenin minarede meydana geldiği, külahın farklı malzeme ve formlarda yenilendiği anlaşılmaktadır. 112 I.MURAD HÜDAVENDİGAR CAMİSİ PLAN ÇİZİMLERİ Şekil 3-86. Sırasıyla Texier, Çetintaş ve Ayverdi’ye ait Murad Hüdavendigar Camisi çizimleri. 113 EKREM HAKKI AYVERDİ (1976) SEDAT ÇETİNTAŞ (1949) H. WILDE (1909) Şekil 3-87. Hüdavendigar Camisi ve Çekirge semti, 1892 yılı (Eren, 2011) Şekil 3-88. Hüdavendigar Cami, 1880-1893 yılları arası minare ahşap külahının görünümü (http://www.loc.gov) 114 I.MURAD HÜDAVENDİGAR CAMİSİ GÖRÜNÜŞ ÇİZİMLERİ Texier, yapıyı minaresiz olarak işlemiştir. H. Wilde yapıyı incelediği dönemdeki şekliyle rölövesini çizmiştir, buna göre son cemaat yeri yanlarında bulunan gözler kapalı görülmektedir. Sedat Çetintaş restitüsyon çizimlerinde kapatılmış olan son cemaat yeri revaklarını açık göstermiş, minare külahını da Ulucami çizimlerinde de görülen miğfer külah şeklinde işlemiştir. Şekil 3-89. Hüdavendigar Camisi cephe çizimleri 115 H. WİLDE ÇİZİMLERİ (1909) TEXİER ÇİZİMLERİ (1839) SEDAT ÇETİNTAŞ ÇİZİMLERİ (1949) 3.1.3.1.1855 depremi sonrası onarımlar 1855 depremi sonrası pek çok yapı gibi I.Murad Hüdavendigar Camisi’nin de hasar gördüğü anlaşılmaktadır. Oktay Aslanapa, caminin kubbesinin 1855 depreminde yıkıldığını ve yeniden yapıldığı ifade etmiştir (Aslanapa, 2016). Neslihan Özaydın, 1855 depreminin Bursa yapıları üzerine etkisini arşiv belgeleri doğrultusunda incelediği tezinde Cami’nin son cemaat yeri ve dershane üzerindeki kemerlerin bazı bölümlerinin yıkılmış olduğunu, bunun dışında onarımda minare şerefesi ve külahının da yenilendiğini belirtmiştir (Özaydın, 2017). Ekrem Hakkı Ayverdi, yapının çatısıyla ilgili izlenimlerini “Çatı ilk zamanlarda kiremitle örtülü idi. Bu kiremitlerden kalanlar çatıya çıkış yerinde, cephe duvarının tamirinde kullanılmış olup 40 cm genişliğinde 4 cm kalınlığında ve hafif yuvarlak formda bulunmaktadır" şeklinde belirtmiştir (Ayverdi, 1989). Ulaşılan en eski tarihli fotoğraflarında, I.Murad Hüdavendigar Camisi’nin minaresinin, ahşap, sivri külaha sahip olduğu görülmektedir (Şekil 3-88, Şekil 3-90). 1894 yılına ait fotoğrafta ise minare üzerinde, Hans Wilde çizimlerinde de görülen, boğumlu kargir külah bulunmaktadır (Şekil 3-91). Yine fotoğraflardan, bu külahın da zaman içerisinde, kargir olan fakat farklı formdaki bir külahla değiştirilmiş olduğu görülmektedir (Şekil 3-92). Minare, 1957 yılına kadar bu şekliyle kalmıştır. Şekil 3-90. Hüdavendigar Camisi kurşun kaplı ahşap minare külahı görünümü (779-28- 0027 / İ.Ü. NEK) 116 Şekil 3-91. 1894 yılı Hüdavendigar Camisi ve boğumlu kagir minare külahı görünümü (https://saltresearch.org/) Şekil 3-92. Hüdavendigar Camisi minaresin kargir külahının görünümü 117 3.1.3.2.1930-1960 dönemi onarımları Yapılan arşiv araştırmalarında ulaşılan rapor ve fotoğraflarda, incelenen dönemde caminin son cemaat yeri, giriş holü ve minaresinde müdahaleler olduğu anlaşılmaktadır. I. Murad Hüdavendigar Camisi’nde beş revaklı son cemaat bölümünden, iki tarafında medrese katına çıkılan merdivenlerin bulunduğu hole geçilmektedir. Yapıya ait 2007 yılında hazırlanmış olan rölöve raporunda ve çizimlerinde geçiş holünde bir ara katın olduğu görülmektedir (BKVKBK arşivi). Sedat Çetintaş ve Ekrem Hakkı Ayverdi çizimlerinde söz konusu ara kat görülmemektedir. Bu durumda ara katın 1946 yılı sonrası eklendiği düşünülmektedir (Şekil 3-85). Cami'nin içinde kadınlar mahaline ve küçük sahına geçişi sağlayan dairesel kemerli kapı boşlukları yine dönem dönem değişerek günümüzdeki halini almıştır. İlk halinde sadece tek tarafı kapı boşluğu diğer tarafı tamamen kapalı olan bu kısımlar 1946 rölöve çiziminde iki tarafı da açık kapı boşluğu üstü revzen pencere şekline dönüşmüş, son haliyle günümüze ulaşmıştır (Atabey, I. Murad Hüdavendigar Camisi restitüsyon raporu). Kazım Baykal’ın ifadesine göre; caminin minaresine 1957 yılında yıldırım isabet ederek şerefenin üst kısmında bulunan bir metrekarelik alandaki taşları düşürmüş, böylelikle daha da üst kısımda yer alan ağır taşlar nedeniyle minare tehlikeli bir duruma girmiştir. Çevrede oturanların da BEESK’ye yönelik talepleri sonucunda 1959 yılında, Kurum minarenin onarımını yapmaya karar vermiştir. Minarenin şerefesinden tepesine kadar olan tüm taşlar sökülmüştür. Minare peteğinin, alt kısımdaki desenlere göre yapılması düşünülmüş, bunun için de Hüdavendigar Camisi’nden kısa süre sonra yapıldığı gerekçesiyle Çelebi Sultan Mehmet dönemine ait olan Hacı İvaz Paşa Camisi’nin büyük yangında yanan minaresinin tuğlaları getirilip kullanılmıştır. Külahın biçimi ise Ali Saim Ülgen’in direktifleri doğrultusunda Kurum’un üyelerinden olan ve Ulucami’nin 1957- 1960 dönemi onarımını gerçekleştiren İsmail Sönmez tarafından 1/1 ölçekte duvara çizilmiştir. Bu çizime göre külah, Sedat Çetintaş çizimlerinde de görüldüğü şekilde yapılmış ve böyle yapılmasının yapının aslına uygun olduğu düşünülmüştür. Yapılan külahın üzeri çimento sıvayla kaplanmış, kurşun taklidi boya yapılarak, paratoner 118 takılmış, derzleri tamamlanmıştır. Şerefenin alt kısmında bulunan bozulmuş stalaktitler de elden geçirilmiş, beden duvarındaki sıvalar sökülmüş ve çıkan motifler temizlenmiştir (Şekil 3-94). Minarenin onarımı esnasında bir kişinin şikâyeti üzerine dönemin valisi İhsan Sabri Çağlayangil Cami’ye gelmiş ve İsmail Sönmez’den gerekli açıklamaları dinledikten sonra eserin aslına uygun olarak restore edildiğini söyleyerek durumu onaylamıştır. Kazım Baykal, raporunda “Sayın dostumuz Çetintaş! Hüdavendigar minaresinin külahını rölövenize göre yaptık.” ifadesini kullanmıştır (Baykal, 1960). Sedat Çetintaş, ‘Türk mimari anıtları Osmanlı Devri Bursa’da Murad I ve Bayezıd I binaları’ adlı eserinde Caminin minare külahı ile ilgili olarak: ‘Minarenin şerefeden yukarı petek kısmı 1904 teki tamirde bugünkü adi ve nispetsiz şekle sokulmuştur. Selçuklu annanesinin devamı halinde Bursada nümunesini görmekte olduğumuz şekilde bu petek kısmının bitirimini biz, inşa tarzını da göstermek şartiyle tuğla ile kubbe şeklinde ve kurşunsuz gösterdik’ demiştir (Çetintaş, 1952). Çetintaş’ın bu ifadesinden Osmanlı’nın son döneminde yapılan uygulamalar hakkındaki düşüncesi ve koruma yaklaşımı açıkça anlaşılmaktadır. Bir dönemin özelliklerini yansıtan külahı tamamen niteliksiz olarak kabul etmiş ve yapının ulaşılabilen en eski tarihli fotoğraflarında sivri külah görünmesine rağmen Selçuklu izini taşıdığı gerekçesiyle kubbe biçimli külahı önermiştir. Şekil 3-93. Minare onarımı yapılırken çekilmiş olan fotoğraflar (BEESK arşivi) 119 Şekil 3-94. BEESK onarımı öncesi ve sonrası Hüdavendigar Camisi minare görünümü (http://saltresearch.org/ 2018) Yapılan açıklamalardan minare için proje hazırlanmadan uygulamaya başlandığı ve Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çiziminin esas alındığı anlaşılmaktadır. BEESK’nin yaptığı onarımda aslına uygun restorasyonun amaçlandığı görülmektedir. VGM arşivinde bulunan fotoğraflarında yapının son cemaat yeri köşe revaklarının kapalı oldukları görülmektedir. Ulaşılan belgelerden yapının 2006 yılında hazırlanmış olan restorasyon projesine kadar kapsamlı bir onarım görmediği, sadece kurşun yenilenmesi ve drenaj yapıldığı anlaşılmaktadır. 2006 tarihli fotoğraflarında ise sözü edilen revakların açık oldukları görülmektedir. BEESK raporlarında revaklarla ilgili herhangi bir müdahaleden söz edilmemiştir. Cahide Tamer’in 1956-1974 yılları arasında İstanbul Vakıflar Başmühendisliği’nde çalıştığı bilindiğinden sonradan kapatılan revakların 1970- 1974 yılları arasında açıldığı anlaşılmaktadır. 120 Şekil 3-95. Kapatılmış olan revakların görünümü (VGM arşivi) Şekil 3-96. Onarım sonrası (1957-1970 arası) minare görünümü (VGM arşivi) 121 Şekil 3-97. Kapatılmış revakların işaretlendiği fotoğraf (VGM arşivi) Şekil 3-98. Kapatılmış revak görünümü (VGM arşivi) 122 3.1.3.3. I. Murad Hüdavendigar Camisi’nde gerçekleşen onarımların değerlendirmesi I. Murad Hüdavendigar Camisi’nde en çok değişimin minarede gerçekleştiği görülmektedir. Ulaşılabilen ilk fotoğrafta kurşun kaplı ahşap külah görülürken sonrasında iki farklı formda kargir külah yapılmıştır. İncelenen dönemde ise yine minarede onarım yapıldığı görülmektedir. 1957 yılında yıldırım çarpması sonucu hasar gören minarede 1959 yılında tamamlama ve külah yenilemesi yapılmıştır (Çizelge 3-9). Yapılan araştırmalarda söz konusu onarım ile ilgili proje ve kurul kararına ulaşılamamıştır. Ali Saim Ülgen’in kontrollüğünde, BEESK’nin gerçekleştirmiş olduğu çalışmada aynı zamanda Ulucami’nin onarımında müteahhitlik yapmakta olan İsmail Sönmez’in de görev aldığı tespit edilmiştir. Kazım Baykal’ın açıklamalarında görüldüğü üzere, uygulamada Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çizimleri aslına uygun olduğu gerekçesiyle referans alınmış ve ‘Bursa Külahı’ olarak da adlandırılan külah yapılmıştır. Minare onarımında kullanılacak tuğlalar ise Hacı İvaz Paşa Camisi’nin büyük yangında yanan minaresinden temin edilmiştir. Onarımla ilgili dikkat çeken bir konu da vatandaşın yapılan uygulama ile ilgili şikâyette bulunması ve dönemin valisi İhsan Sabri Çağlayangil’in Ulucami de olduğu gibi Hüdavendigar Camisi’nde de incelemelerde bulunup eserin aslına uygun olarak restore edildiğini söyleyerek durumu onaylamasıdır. I.Murad Hüdavendigar Camisi’nde incelenen dönemde yapılan onarıma yine proje olmadan başlandığı ve aslına uygun imalatın esas alındığı görülmektedir. Çizelge 3-9. I. Murad Hüdavendigar Camisi'nde gerçekleşen onarımlar I. MURAD HÜDAVENDİGAR CAMİ ONARIMLARI zaman bilgi kaynağı belge niteliği idare / yüklenici kontrol mimarı yapılan uygulama 1855 Aslanapa(2016), kubbe, minare onarımı kitap , tez - - sonrası Özaydın (2017) gerçekleşmiş minarenin ahşap külahı 19.yy sonu Salt Galata fotoğraf - - yerine taş külah yapılmış 19.yy sonu- minarenin taş külahı Salt Galata fotoğraf - - 20.yy başı yenilenmiş şerefe ve kurşun taklidi sıvalı 1959 BEESK fotoğraf, rapor BEESK Ali Saim Ülgen ahşap külah yapılmış son cemaat yeri muhdes 1970 VGM fotoğraf, rapor VGM Cahide Tamer ekler kaldırılmış 123 3.1.4. Yıldırım Bayezid Camisi Yıldırım Bayezid Camisi, kentin doğusunda, yüksek bir tepe üzerinde, Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Cami, medrese, hamam, darüşşifa ve türbenin bulunduğu külliye içinde yer almaktadır (Şekil 3-99). Zaman içinde deprem ve lodos gibi etkenlerden zarar görmüş olan yapı dönem dönem onarım geçirmiştir. Bu bölümde öncelikle, meydana gelen değişimin tespit edilebilmesi amacıyla ulaşılabilen en eski tarihli belgelerden, minare, çatı örtüsü gibi yapı elemanlarında yapılan onarımlara değinilmiştir. Sonrasında ise pek çok yapıda hasara neden olan 1855 depremi sonrası yapının durumu, yapılan müdahaleler ve çalışma konusu olan 1930 sonrası yapılan onarımlar belgeler ışığında değerlendirilmiştir. Şekil 3-99. Yıldırım Bayezid Camisi'nin külliye içindeki konumu (Gabriel, 2010). 124 Yıldırım Bayezid Camisi’nde kitabe bulunmadığı için inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir ancak Mayıs 1400 (H.802) tarihli vakfiyede külliyedeki yapılardan söz edilmektedir (Öcalan, 2013). Bu durumda caminin 1400 yılından önce tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Abdullah Kuran, cami inşaatına 1390 (H.793) yılında başlandığını ve 1395 yılında, Niğbolu Savaşı’ndan önce tamamlandığını ifade etmiştir (Kuran, 1964). Sedat Çetintaş da Gülşenimaarif’in tarifine göre inşaata 1390 yılında başlandığını belirtmiştir (Çetintaş, 1952). Caminin mimarı bilinmemekle birlikte türbe kapısındaki kitabede mimar Hüseyin oğlu Ali yazmaktadır. Şekil 3-100. 1862 tarihli Suphi Bey haritasında Yıldırım Bayezid Camisi’nin konumu (BKVBK arşivi) 125 Şekil 3-101. 1938 tarihli hava fotoğrafında Yıldırım Bayezid Camisi ve çevresinin görünümü (BBBLD arşivi) Bursa tabhaneli cami tipinin anıtsal örneklerinden olan Yıldırım Bayezid Camisi, orta aksta iki kubbeli ana ibadet mekânı ile yanlarda birer eyvan, ikişer tabhane ile kuzeyinde beş kubbeli son cemaat yerinden oluşmaktadır. Yapının kuzeydoğu ve kuzeybatısında birer minare bulunmaktadır (Şekil 3-104). 126 Şekil 3-102. Günümüz hava fotoğrafında Yıldırım Bayezid Camisi ve çevresinin görünümü (https://earth.google.com/) Yıldırım Bayezid Camisi’nde kemerin dekoratif olanaklarının, anıtsal ölçü ve nitelikte kullanıldığı görülmektedir. Yapının içinde ve dışında bulunan kemerler biçim yönünden çeşitlilik göstermektedir (Batur, 1974). Son cemaat yerinde giriş aksının iki yanındaki kemerler Bursa kemeri, son birimler ikiz kemer, aradakiler ise sivri kemerlidir. Kapılarda da basık kemerler bulunmaktadır. İç mekandaki taşıyıcı kemerler ise sivri formludur, orta sahın ile mihrap sahnı arasındaki büyük kemer Bursa kemeridir. Giriş aksında cami giriş kapısının önündeki hacme bakan kemer yine Bursa kemeridir ve kilit noktasından stalaktit sarkmaktadır. Yapının mermer kaplı dış duvarları profilli saçaklarla sonlandırılmış, kubbe ve tonoz gibi örtü elemanları tuğla ile örülmüş ve üzeri kurşun kaplanmıştır. Yapının son cemaat yeri orta aksından basık kemerli kapı ile dikdörtgen formlu giriş bölümüne geçilmektedir. Bu mekânın iki tarafında bulunan merdivenlerden üst kata, buradaki mekânlardan da minarelere ulaşılmaktadır. 127 YILDIRIM BAYEZİD CAMİ GÖRÜNÜŞ ÇİZİMLERİ Şekil 3-103. Yıldırım Bayezid Cami görünüş çizimleri YILDIRIM BAYEZİD CAMİ ÇİZİMLERİ Şekil 3-104. Yıldırım Bayezid Cami plan ve kesit çizimleri 128 EKREM HAKKI AYVERDİ SEDAT ÇETİNTAŞ (1949) H. WİLDE ÇİZİMLERİ (1909) SEDAT ÇETİNTAŞ Yıldırım Bayezid Camisi’nde orta harimle eyvanlar arasında kot farkı bulunmaktadır. İbadet mekanının iki yanında bulunan eyvanlar kubbe, yanlarında bulunan tabhaneler ise aynalı tonoz ile örtülüdür (Kesici, Tiftikci, 2014). Yüksek bir tepede yer alan Yıldırım Bayezid Cami, zaman içerisinde meydana gelen deprem ve şiddetli lodos sonrası çeşitli onarımlar geçirmiştir. 25 Cemaziy’ül-Evvel 1047/15 Ekim 1637 tarihli sicil kaydında, minarenin şerefe kapısından sonraki bölümünün yıkıldığı, şerefe kapısının külaha kadar tuğla, kiremit, kireç ve kum ile tamirine 8000 akçe harcandığı ve minare külahı için yeni baştan kurşun için 29910 akçe harcanıp tamir edildiği ifade edilmektedir (Ayverdi, 1989). Bu bilgilerden söz konusu dönemde minare külahının ahşap, üzerinin kurşun kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Asım Yediyıldız’ın anlatımına göre, 1835 (H1241) yılında minarenin şerefe kapısından yukarısı onarım görmüştür (Yediyıldız, 1995). 3.1.4.1.1855 depremi sonrası onarımlar Ali Saim Ülgen, cami ile ilgili olarak; “1389 yılında başlanan, Timur istilası nedeniyle yarıda kalıp, 1403 yılında tamamlanan cami hakkında Hammer 1818 tarihinde, kubbe yerinde ahşap bir çatının varlığından söz etmiştir. 1855 depremi sonrası yapılan onarımda yapı bugünkü halini almıştır” demiştir (Ülgen, 1949) [Tasudoca0051001]. Belgelerden ve fotoğraflardan 1855 depreminde Yıldırım Bayezid Camisi’nin de hasar gördüğü anlaşılmaktadır (Şekil 3-105, Şekil 3-106). Sedat Çetintaş, caminin mihrap tarafındaki evlerden birinde yaşayan Mustafa Ahmet Özçavuş isimli kişinin; Bursa’ya geldiği 1876 yılında, caminin son cemaat yeri kubbelerinin çökmüş olduğu, büyük kubbede hasar olduğu, 1878-1879 yıllarında ise son cemaat yeri ayaklarının ve kubbelerinin yeniden yapılıp caminin tamir edildiğini belirttiğini yazmaktadır (Çetintaş, 1952) (Şekil 3-108). 129 Çetintaş açıklamalarında, 1926 yılında caminin doğu tarafındaki minaresinin kaideye kadar, batı tarafındakinin ise petek kısmının yıkık olduğunu, sonraki senelerde söz konusu petek bölümünün tamamlandığını ifade etmiştir (Çetintaş, 1952). Şekil 3-105. 1855 depremi sonrası Yıldırım Bayezid Camisi ve Türbesi’nin görünümü (https://rosettaapp.getty.edu/) Şekil 3-106. 1886 yılı, Yarbay Ahmet tarafından çekilen fotoğrafta, Yıldırım Bayezid Camisi’nin deprem sonrası yıkılan minare görünümü (Eren, 2011) 130 Şekil 3-107. 1855 depremi sonrası onarılan Yıldırım Bayezid Camisi’nin görünümü (1886-1890) (Eren, 2011) Şekil 3-108. Yıldırım Bayezid Camisi, yeniden yapılan kuzeybatı minaresi ve yıkılmış olan kuzeydoğu minarelerinin görünümü (İ.Ü. NEK [779-28—0034]) 131 Şekil 3-109. Yıldırım Bayezid Camisi görünümü (http://saltresearch.org/) 3.1.4.2.1930-1970 dönemi onarımları Ülke genelinde başlatılan anıtsal yapıların belgelenmesi çalışmaları kapsamında Sedat Çetintaş, Yıldırım Bayezid Camisi’nin de rölövelerini almıştır (Şekil 3-110). Çetintaş 1948 yılında, Yıldırım Bayezid Camisi’nin doğu minaresinin yıkık haliyle rölövesini hazırladığını, 1949 yılı şubat ayında şiddetli lodos sonucu batı minaresinin de yıkılmış olduğunu belirtmiştir. Sedat Çetintaş’ın, ‘Türk Mimari Anıtları’ adlı eserinde bulunan cephe restitüsyon çiziminde minareler bütün olarak çizilmiş, altına yıkık olan minare için not düşülmüştür. Ayrıca çizimlerde, giriş bölümünün yanında bulunan küçük mekanlara yanlarındaki odaların arasındaki kapıların sonradan açıldığı öngörülerek bu kapılar duvar olarak gösterilmiştir. Yine aynı çizimlerde, büyük kubbenin altında, sicil kayıtlarında varlığını tespit ettiğini belirttiği şadırvanı da göstermiştir (Çetintaş, 1952). 132 Şekil 3-110. Sedat Çetintaş'ın hazırlamış olduğu rölöve ve restitüsyon çizimleri Şekil 3-111. Yıldırım Bayezid Camisi sivri külahlı batı minaresi görünümü (1926-1949 arası) (BKVKBK arşivi) 133 Şekil 3-112. Yıldırım Bayezid Camisi, Medresesi ve Bursa ovasının görünümü (1926- 1949) (VGM arşivi) Şekil 3-113. Yıldırım Bayezid Camisi görünümü (1948) (VGM arşivi) 134 Şekil 3-114. Doğu minaresi kaidesi (1948) (VGM arşivi) Şekil 3-115. Yıldırım Bayezid Camisi kuzeybatı ve yıkılmış olan kuzeydoğu minareleri (1948) (VGM arşivi) 135 VGM arşivinde bulunan ve tarihi belirtilmeyen fotoğraflarda, öncelikle ahşap külahlı minare ve bozulmuş, eksilmiş olan kurşun kaplamalı kubbeler görülmektedir (Şekil 3-115, Şekil 3-116). Aynı klasörde yer alan bazı fotoğraflarda ise kurşun kaplamaların yenilenmiş olduğu anlaşılmaktadır (Şekil 3-117). Sedat Çetintaş’ın anlatımları dikkate alındığında ahşap külahlı minarenin 1926-1948 dönemi arasında bulunduğu öğrenilmiştir, bu durumda 1940-1948 yılları arasında kurşun kaplamaların yenilendiği anlaşılmaktadır. Şekil 3-116. Yıldırım Bayezid Camisi onarım öncesi çatı görünümü (1940-1948) (VGM arşivi) Şekil 3-117. Yıldırım Bayezid Camisi, onarım sonrası çatı görünümü (VGM arşivi) 136 Şekil 3-118. Yıldırım Bayezid Camisi’nin 20.02.1949 tarihindeki şiddetli lodos nedeniyle yıkılmış olan batı minaresi görünümü (BKVKBK arşivi) Müteahhit İsmail Sönmez’in arşivinde bulunan 27.08.1953 tarihli belgede, Yıldırım Camisi’nin 5000 liralık keşif bedelli işlerine katılabileceği belirtmiştir ancak yapılan uygulama ilgili başka bir veriye ulaşılamamıştır (EK 14). Yıldırım Bayezid Camisi’nin onarımlarıyla ilgili BKVKBK arşivinde ulaşılan en eski tarihli belge, Cami’nin çevre düzenleme projesinin onaylandığı 13.10.1956 tarihli GEEAYK kararıdır. 1960’lı yıllarda ise Bursa Yıldırım Bayezid Camisi İhya ve Güzelleştirme Derneği Başkanı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda, caminin uzun süredir minaresiz olmasından dolayı mahalle sakinleri ve gelen ziyaretçilerin duyduğu üzüntüyü ifade etmiş, minarelerin tekrar inşası için bine yakın imza topladıklarını belirtmiştir. Bunun üzerine Vakıflar Genel Müdürü Nihat Danışman, 19.06.1963 tarihli yazısında, Abide ve Yapı İşleri Şubesine Y. Mimar Ertuğrul Eğilmez’in Yıldırım Bayezid Camisi minareleri ile ilgili rapor hazırlayarak Yüksek Kurul’a sunulmasını talep etmiştir (BKVKBK arşivi). 137 Yapılan tespit raporunda 1949 yılındaki şiddetli lodos fırtınasında batı tarafındaki minarenin petek kısmı yıkılmış olup Sedat Çetintaş tarafından rölövesi yapıldıktan sonra maili inhidam duruma gelmiş olan minarenin gövde kısmının da küp kısmına kadar yıktırılmış olduğu, halihazırda iki minarenin de küp kısmına kadar yıkılmış olduğu belirtilmiştir. Aynı raporda 1963 yılında Vakıflar kontrollüğünde masrafları BEESK tarafından karşılanarak batı cephesindekinin küp kısmından itibaren yapılacağı ifade edilmiştir. (BKVKBK arşivi). 21.06.1963 tarihli GEEAYK toplantısında, yapılacak minarelerin ‘eserin bünyesine uygun klasik uslupta’ olmasına ve buna göre hazırlanacak projelerin kurula sunulmasına karar verilmiştir. Hazırlanan projeler ile Y. Mimar Ertuğrul Eğilmez ve Y. Mimar Fevzi Ulus’un hazırladıkları 05.04.1965 tarihli rapor GEEAYK’ye gönderilmiştir. 07.11.1965 tarihli toplantıda ise mevcut minareye benzer şekilde taş minare yapılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir (BKVKBK arşivi). Cahide Tamer 16.03.1968 tarihli raporunda, GEEAYK kararı doğrultusunda hazırlanan projeyi sunduklarını fakat Y. Mühendis Faruk Kartın’ın minarenin yapımı için yapıda söküm ve ilave temel yapılması gerektiği gerekçesiyle minarenin yapı dışında, bağımsız yapılmasını önerdiğini yazmıştır. Cahide Tamer raporunda, yapının özgününde minare olmayabileceği gerekçesiyle yapılmayabileceği fikrini sunmuştur. Bu raporları değerlendiren GEEAYK, karkası betonarme, dışı taş ve tuğla kaplama olacak şekilde iki önerili minare projesi hazırlanmasına karar vermiştir (BKVKBK arşivi). Aptullah Kuran’ın 13.09.1968 tarihli yazısında, GEEAYK toplantısında, beden duvarları üzerine oturan eski minarenin sağlam bir kaidesi bulunmadığından yıkıldığının dikkate alındığını ve bu nedenle yeni minarelerin gövdelerinin beden duvarları içine gizlenerek veya odalara az taşacak şekilde betonarme direkler üzerine bindirilerek takviye edilmesinin istenildiğini belirtmiştir. Bu konuyla ilgili betonarme projelerinin istenmesine ve teklif edilen iki tip minareden tuğla olanının kabulüne karar verildiği ifade edilmektedir (BKVKBK arşivi). 138 GEEAYK kararı üzerine Y. Mühendis Faruk Kartın, 07.01.1969 tarihli raporunda, minare kaidesinin cami köşe duvarı içerisinde gizlenerek tuğla gövdenin beş betonarme kolon üzerine oturtulacak şekilde yapılabileceğini, bunun için de köşe duvarların yıkılarak yeniden yapılması gerekeceğini ifade etmiştir. Vakıflar Genel Müdürü ise GEEAYK’ ye gönderdiği yazısında, bu uygulamanın tarihi yapıya zarar vereceği gerekçesiyle minarenin yapıdan ayrı yapılmasının uygun olacağını savunmuştur. 12.04.1969 tarih, 4546 sayılı kararda da yapıdan ayrı biçimde hazırlanan proje onaylanmıştır (Şekil 3-119, Şekil 3-120). Şekil 3-119. Yıldırım Bayezid Camisi’nin yapıdan ayrı inşa edilen öneri minare projesi (BKVKBK arşivi) 139 Şekil 3-120. Yıldırım Bayezid Camisi’nin yapıdan ayrı inşa edilen minare projesi (BKVKBK arşivi) 28.12.1969 tarih ve 5201 sayılı kararda ise minarenin dış görünüşünün taş olması gerektiğine ve yine iki minareli olacak şekilde proje hazırlamasına karar verilmiştir (BKVKBK arşivi). Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde, 1970 tarihli, Mimar Cahide Tamer onaylı, yapıdan ayrı, betonarme temelli ve taş gövdeli minare projesine ulaşılmıştır (EK 15). Orhan Tunçer, Abide ve Yapı İşleri Başkanlığı’na yazdığı 06.03.1972 tarihli yazısında, inşaatı devam etmekte olan minarenin şerefe altı için hazırlanan iki teklifin incelendiğini; Ertuğrul Eğilmez, Kemal Üçüncü ve Ertan Çakırlar’ın hazırladığı önerinin geç devir Barok uslubda olduğu, bu nedenle oldukça iddialı bulunduğunu belirtmiştir. Ülkü Kulaç’ın hazırladığı ikinci projede ise tuğla önerilmiştir. Minare taş inşa edildiği için bu önerinin de uygun olmayıp yeni bir taş öneri geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. GEEAYK 15.04.1972 tarih ve 6328 sayılı kararı ile şerefe alt kısmı için proje onaylanmıştır (BKVKBK arşivi). 140 Minare inşaatının ne zaman bittiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, BKVKBK arşivinde bulunan 1972 yılına ait fotoğrafta camiden ayrı inşa edilmiş olan taş gövdeli minare görülmektedir (Şekil 3-121). 2011 yılında gerçekleşen ve söz konusu minarenin yıkıldığı restorasyon uygulamasının kontrolü ile yapılan görüşmede, minarenin betonarme temel üzerine kesme taş olarak inşa edilmiş olduğu öğrenilmiştir. Şekil 3-121. Yapıdan ayrı inşa edilmiş olan minarenin görünümü (1970’li yıllar) (BKVKBK arşivi) 3.1.4.3.Yıldırım Bayezid Camisi’nde gerçekleşen onarımlarının değerlendirmesi Yapılan araştırmalarda, kentin batısında, yüksek bir tepede yer alan Yıldırım Bayezid Camisi’nde en çok onarımın, lodosun etkisiyle zarar gören minarelerde gerçekleştiği görülmüştür. 1960’lı yıllarda da caminin yıkılmış olan minaresinin yeniden yapılmasıyla ilgili farklı fikirlerin öne sürüldüğü, projelerin geliştirildiği görülmektedir. Konu ile ilgili hazırlanan rapor ve alınan kararlarda minarenin aynı teknikle veya betonarme olarak yapılması durumunda yapıya zarar verip vermeyeceği tartışılmış, detaylı proje ve statik hesap hazırlanmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda yapıdan ayrı, betonarme temelli minarenin yapılmasına karar verilmiş ve uygulama bu şekilde yapılmıştır. 141 1968-1972 yılları arasında gerçekleşen bu uygulamada, 1950’li yıllarda yapılan onarımların genelinde görülen aslına uygunluk görüşünden farklı olarak yapının mevcut durumunun ön plana alındığı dikkat çekmektedir. Açıklanan süreç incelenen dönemin dışındadır ancak alınan kararlarda ve yapılan tartışmalarda görülen değişimin karşılaştırılabilmesi açısından önemlidir. Çizelge 3-10. Yıldırım Bayezid Cami onarımları YILDIRIM BAYEZİD CAMİ ONARIMLARI zaman bilgi kaynağı belge niteliği idare kontrol mimarı yapılan uygulama 15.10.1637 Ayverdi E.H. sicil kaydı - - minare külahı yenilenmiş 1835 Yediyıldız A. makale - - minare külahı yenilenmiş depremde yıkılan kubbeler 1878 Çetintaş S. (1952) kitap - - yeniden yapılmış batı minaresi petek kısmı ve 1926-48 Çetintaş S. (1952) kitap - - üzeri yeniden yapılmış 1953 İsmail Sönmez arşivi belge - - - 13.10.1956 BKVKBK arşivi GEEAYK kararı - - çevre düzenlemesi batı minaresi yeniden 1963-1972 BKVKBK arşivi GEEAYK kararı VGM Cahide Tamer yapılmış Çizelge 3-11. Yıldırım Bayezid Cami onarımında etkin olan kişiler YILDIRIM CAMİ ONARIMINDA ETKİN OLAN KİŞİLER İSİM ÜNVAN GÖREVİ ETKİN OLDUĞU YILLAR Tahsin Öz Yönetici GEEAYK başkanı 1956-1969 Orhan Alsaç Y. Mimar GEEAYK başkan yrd/başkanı 1951-1972 Abdullah Kuran Y. Mimar GEEAYK üyesi 1968 Nihat Danışman Bürokrat - vali Vakıflar Genel Müdürü 1963 Ertuğrul Eğilmez Y. Mimar VGM-Abide Yapı ve Akar Onarımı İşleri M. 1963-1965 Fevzi Ulus Y. Mimar VGM-Abide ve Yapı İşleri Dairesi 1963-1966 Faruk Kartın İnşaat Y. Müh. VGM-Abide ve Yapı İşleri Dairesi 1968-1969 Cahide Tamer Y. Mimar VGM Mütehassıs Başmimarı 1968-1972 Orhan Tuncer Y. Mimar VGM-Abide ve Yapı işleri Dairesi 1968-1972 Fikret Çuhadaroğlu Y. Mimar VGM-Abide Yapı ve Akar Onarımı İşleri Şubesi 1968-1972 Kemal Üçüncü Y. Mimar VGM-Abide Yapı ve Akar Onarımı İşleri Şubesi 1968-1972 Ertan Çakırlar Y. Mimar VGM-Abide Yapı ve Akar Onarımı İşleri Şubesi 1968-1972 Ülkü Kulaç Y. Mimar VGM-Abide Yapı ve Akar Onarımı İşleri Şubesi 1968-1972 142 Çizelge 3-12. Yıldırım Bayezid Cami onarım raporları ve GEEAYK kararları 143 YILDIRIM BAYEZİD CAMİSİ İLE İLGİLİ KARAR VE RAPORLAR TARİH BELGE KARAR/YAPILAN UYGULAMA 25 Cemaziy’ül-Evvel Minarenin şerefe kapısından yukarısının yıkıldığı, şerefe kapısının külaha kadar tuğla, kiremit, kireç ve kum ile tamirine 8000 akçe harcandığı ve minare külahı için yeni baştan 17,5 tahta, kurşun için 1637 1047/15 Ekim 1637 tarihli 29910 akçe harcanıp tamir edildiği ifade edilmektedir sicil kaydı Minarenin şerefe kapısından yukarısı onarım görmüştür, 1855 depreminde yıkıldığı sanılan minare bir daha yapılmamış, batı yönünde yeni bir minare inşa 1835 edilmiştir Sedat Çetintaş, 1948 yılında, Mustafa Ahmet Özçavuş isimli kişinin; Bursa’ya geldiği 1876 yılında, Cami’nin son cemaat yeri kubbelerinin çökmüş olduğu, büyük kubbede hasar olduğu, son cemaat 1878-79 ayaklarının ve kubbelerinin yeniden yapılıp Cami’nin tamir edildiğini ifade ettiğini belirtmiştir Çetintaş, 1926 yılında Caminin doğu tarafındaki minaresinin kaideye kadar, batı tarafındakinin ise petek kısmının yıkık olduğunu, sonraki senelerde söz konusu 1926 petek bölümünün tamamlandığını ifade etmiştir. 1949 Lodos nedeniyle batı minaresi de yıkılmış 13.10.1956 GEEAYK Çevre düzenleme projesinin onaylanmıştır 21.06.1963 GEEAYK Yapılacak minarelerin ‘eserin bünyesine uygun klasik uslubda’ olmasına ve buna göre hazırlanacak projelerin kurula sunulmasına karar verilmiştir. Y. Mimar Ertuğrul 25.09.1965 Eğilmez ile Y. Mimar Hazırlanan projeler ve rapor GEEAYK’a gönderilmiştir Fevzi Ulus’un raporu 07.11.1965 GEEAYK Mevcut minareye benzer şekilde taş minare yapılmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. GEEAYK kararı doğrultusunda hazırlanan projeyi sunduklarını fakat Y. Mühendis Faruk Kartın minare inşaası için yapıda söküm ve ilave temel yapılması gerektiği gerekçesiyle minarenin yapı 16.03.1968 Cahide Tamer raporu dışında, bağımsız yapılmasını önerdiğini yazmıştır. Yeni minarelerin gövdelerinin beden duvarları içine gizlenerek veya odalara az taşacak şekilde betonarme direkler üzerine bindirilerek takviye edilmesinin istenildiğini, teklif edilen iki tip minareden 13.09.1968 Aptullah Kuran tuğla olanının kabul edildiğini belirtmiştir. 07.01.1969 Faruk Kartın, Betonarme gövde üzerine tuğla kaplama olacak şekilde proje ve hesaplarını hazırlamıştır. 12.04.1969 GEEAYK Yapıdan ayrı biçimde hazırlanan proje onaylanmıştır 26.12.1969 GEEAYK Minarenin dış görünüşünün taş olması gerektiğine ve yine iki minareli olacak şekilde proje hazırlamasına karar verilmiştir. 06.03.1972 Ortan Tunçer Minare taş inşa edildiği için tuğla önerinin uygun olmayıp şerefe için yeni bir taş öneri geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir 3.2.Küçük Ölçekli Camilerde 1930-1960 Dönemi Onarımları Yapılan araştırmalarda, incelenen süreçte, büyük ölçekli camilerin onarımlarının VGM tarafından ve GEEAYK kararları doğrultusunda gerçekleştirildiği, küçük ölçekli camilerin onarımlarının ise yerel kaynaklarla, BEESK tarafından ve VGM denetiminde yapıldığı görülmüştür. BEESK yetkilileri ile yapılan görüşmelerde ve kurumun uygulamalarını açıkladığı kongre kitapçıklarında onarımları yapılan camiler tespit edilmiş, bunların içerisinden yeterli veriye ulaşılabilen ve farklı müdahalelerin uygulandığı yapılar incelenmiştir. Küçük ölçekli camiler incelenirken onarım tarihine göre sıralanmış, öncelikle yapının tarihçesi ve plan şeması kısaca anlatılmış, sonrasında ise incelenen dönem içerisinde gerçekleşen onarımlar değerlendirilmiştir (Şekil 3-122). Şekil 3-122. Çalışma kapsamında incelenen küçük ölçekli camilerin günümüz uydu fotoğrafı üzerinde konumları, incelenen sırayla; 1- Hacılar Cami, 2- Hoca Ali Zade Cami, 3- Bedrettin Cami, 4- Zeyniler Cami, 5- Acem Reis Cami, 6- Alaaddin Bey Cami (https://earth.google.com/) 144 3.2.1. Hacılar Camisi Kent merkezi olan Heykel semtinde, Kent Müzesi’nin güneyinde yer alan Cami’nin kitabesinden 1467’de Tüccar Hacı Sinan tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır1 (Şekil 3-123). Cami, tek kubbeli, kare planlı ana mekân ile yanlarda tonoz, ortada kubbe örtülü, üç bölümlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. Minare, ana yapının kuzeybatı köşesine bitişik olarak yapılmıştır. Caminin güneybatı ve yan duvarları, iki sıra taş, iki sıra tuğla almaşık sistemle örülmüş olup, kuzey cephesinde üç adet sivri kemerli son cemaat yeri açıklıkları bulunmaktadır (Şekil 3-125). Şekil 3-123. Hacılar Cami kitabesi (Baykal, 1953) 1 Türkçesi : “Bu yazı bu mübarek mescidin tarihi hakkındadır: Suleha içinde cömertliği ile tanınmış olan Hacı Sinan’ın oşüründen aldığı varidat ile inşa ettirdiği bu mescit,871 ve 872 arasında ikmal edilmiştir. Cenabı Hak inayeti samedaniyesi ile onu cennetlerinin civarında meşrur ve şad buyursun.” (Baykal, 1953) 145 Şekil 3-124. 1938 yılı hava fotoğrafında Hacılar Camisi ve çevresinin görünümü (BBBLD arşivi) Şekil 3-125. Hacılar Camisi rölöve çizimleri (VGM arşivi) 146 Hacılar Camisi, 1855 Bursa depreminde gördüğü hasar nedeniyle 1860 yılında kapsamlı bir onarım geçirmiş, sonrasında ise yine bakımsız kalmıştır. Kazım Baykal’ın 1953 tarihli tespitine göre, caminin son cemaat tonozu üstü toprak doldurulup, üzeri kiremit kaplanmış, duvar derzleri ve bazı taşları dökülmüş, kubbesindeki kurşunların çoğu rüzgâr nedeniyle uçmuş, kirpi saçaklar harap olmuş ve yağmur suyu aşağıya sızmıştır (Şekil 3-126). Dış kapının üzerindeki alınlıkta çatlak oluşmuş, yanlarında bulunan kitabe ve süsleme panoları eksilmiştir. Yapının son cemaat yeri bölünüp revaklara duvar örülerek, iki küçük mekân elde edilmiş, kırılmış, eksilmiş olan alçı pencerelerin yerine farklı pencereler takılmıştır (Şekil 3-127). Kazım Baykal’ın ifadesine göre, Hükümet binalarının yanında, adliyenin tam arkasında, merkezi bir alanda yer aldığı ve oldukça harap, kullanılamayacak durumda olduğu için caminin onarımına karar verilmiştir (Baykal, 1953). Şekil 3-126. Hacılar Camisi’nin 1940’lı yıllardaki görünümü (Erkek Lisesi kartpostal albümü. www.saltresearch.org/) 147 Şekil 3-127. Onarım öncesi Hacılar Camisi görünümü (https://www.pop.culture.gouv.fr/) BEESK, 1953 yılında yapının onarımına başlamış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden kontrol mimarı görevlendirilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine görevlendirilen Mimar Hüsrev Tayla yapıyı inceleyip önerilerde bulunmuştur. Kurumun yapmış olduğu onarım sırasında yapıyı ibadet edilecek hale getirilebilmek için iç mekâna öncelik verilmiş ve sıva, badana yapılarak pencereler yenilenmiştir. Sonrasında ise büyük kubbenin kasnağı tamir edilmiş, kurşun kaplama yapılmış, son cemaat yeri cephesinde kapatılmış olan boşluklar açılmıştır. Deprem sonrası onarım esnasında Rum ustaların yaptığı düşünülen üçgen alınlık, yanlarda bulunan, yarısı kesilmiş kemerli nişler de dikkate alınarak, özgün olmadığı gerekçesiyle dikdörtgen formda kalkan duvarı olarak tamamlanmıştır (Şekil 3-128). Minarenin sıvası raspa edilerek külahı yeniden yapılmıştır (Baykal, 1953). Kurumun kitapçığında, onarımda kullanılan malzemeler açıklanırken duvar tamirinde çimento kullanılmadığı, çimentonun dış merdiven ve sahanlığında kullanıldığı belirtilmiştir. Tuğla ve küfeki taşı Pirinç Hanı ve Kapan Hanı gibi eski binaların yıkılan bölümlerinden temin edilmiş, yıkılmış olan mevlihanenin meşe direkleri ise hatıl olarak 148 kullanılmıştır. Caminin cephesinde bulunan ve başka bir yapıya ait olan çeşme ise yapının çaprazına taşınmıştır. Şekil 3-128. Kalkan duvarının yenilenmesi (BEESK arşivi) Şekil 3-129. Onarım sonrası Hacılar Camisi görünümü (www.saltresearch.org/) 149 Kazım Baykal, Hüsrev Tayla’nın yapılan onarımın teknik şartlara ve restorasyon usulüne uygun olduğuna dair hazırladığı raporu VGM’ye gönderdiğini, Vali Cahit Ortaç’ın onarıma destek olduğunu, yeni kurulmuş olan GEEAYK üyelerinin gelip uygulamayı incelediğini ve aslına uygun bulduklarını belirtmiştir. Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı’nın da geldiği ve sonrasında Vakıflar olarak büyük yardımlara başlandığı ifade edilmiştir (Baykal, 1953). Hacılar Camisi’nde yapılan onarım değerlendirildiğinde, dönemin diğer onarımlarında da görülen usulüne uygunluk kavramı öne çıkmaktadır. Bu görüş doğrultusunda 1855 depremi sonrası yapılan üçgen alınlık, aslına uygun olmadığı gerekçesiyle kalkan duvarı olarak tamamlanmıştır. Aynı uygulama Alaaddin Bey Camisi’nde de gerçekleştirilmiştir. Kurum’un onarımla ilgili raporunda, malzeme konusunda da kurşun kaplama, ahşap hatıl gibi aslına uygun malzemelerin temin edildiği vurgulanmıştır (Baykal, 1953). Şekil 3-130. Onarım öncesi Hacılar Camisi görünümü (www.saltresearch.org/) 150 Şekil 3-131. Hacılar Camisi onarım sonrası görümü (BEESK arşivi) 3.2.2. Hoca Ali Zade Camisi II. Murad döneminde, Hoca Ömer oğlu Hoca Ali’nin 1439’da yaptırmış olduğu cami, tek kubbeli harim ile üç bölümlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. 1863 Setbaşı yangınında, yapının cephesi, minare şerefesi harap olmuş, kubbenin kurşun örtüsü bozulmuş, son cemaat yerinde bulunan ahşaplar yanmıştır (Baykal, 1948). BEESK’nin 1955 yılı onarımı sırasında, cephe taşları hatıllara kadar sökülmüş, yanan hatıllar temizlenerek yerine betonarme hatıllar yapılmış, kurşun örtüsü sökülüp, eritilerek tekrar döşenmiştir (Şekil 3-132). 151 Şekil 3-132. Hoca Ali Zade Camisi onarım öncesi ve sonrası görünümü (BEESK arşivi) 3.2.3. Bedrettin (Hafsa Sultan) Camisi Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Hafsa Hatun tarafından, 1443’te yaptırılmış olan eser tek kubbeli harim ile üç kubbeli son cemaat yerinden oluşmaktadır. Duvarları kesme taş ve tuğla ile inşa edilmiş olan yapının kitabesinde ‘Bu mescidin yapılmasını Bayezid Han Gazi oğlu Sultan Mehmedin kızı Hafsa Hatun, Bayezid oğlu Mehmed oğlu sultan Murad zamanında emretti. (Allah onun memleketini daim ve devletini ebedi kılsın) işe 847 senesinin Muharreminin başında başlandı, aynı senenin Recebinde bitirildi.” yazmaktadır (Baykal, 1956). BEESK kongre kayıtlarında, caminin kubbelerinin üzerinin açık, içeri sızan sular nedeniyle sıvalarının dökülmüş, namaza kapalı, minaresinin yıkık durumda olduğu, kirpi saçakların bozulduğu belirtilmektedir (Şekil 3-133, Şekil 3-134). Bu durumun tespiti üzerine 1956 yılında kurum Cami’nin onarımına başlamıştır. 152 Şekil 3-133. Bedrettin Camisi’nin 1955 yılı onarım öncesi görünümü (www.saltresearch.org/) Şekil 3-134. Bedrettin Camisi’nin 1955 yılı onarım öncesi görünümü (BEESK arşivi) 153 Baykal’ın anlatımına göre, uygulama sırasında, gövde kısmı yıkılmış olan minarenin onarımında kullanılmak üzere tuğla temin edilememiş, bunun üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mimarlarının da onayı alınarak aynı şekilde beton tuğla hazırlatılmış ve minare bu malzeme ile tamamlanmıştır. Baykal, kalkan duvarının kalan kısımlarının fotoğraflarının çekilip ve özgün kısımları referans alınarak boya ile örneğinin yapıldığını ifade etmiştir. Duvarın kalan kısımları da yıkılmış ve hazırlanan bu örneğe ve fotoğraflara göre yeniden yapılmıştır. Sözü edilen bu örneğin yapıdan gelen izler doğrultusunda hazırlanmış bir tür restitüsyon olduğu anlaşılmaktadır. Kurum arşivinde yapılan araştırmada maalesef böyle bir çizime ulaşılamamıştır. Yapılan uygulamada kalkan duvarının oldukça yükseltilmiş olduğu dikkat çekmektedir. Kalkan duvarının tamamlanmasının ardından, kirpi saçaklar yeniden yapılarak duvar derzleri yenilenmiştir. Kubbeyi kaplamak için kurşun temin edilemeyince, yetkili mimarların da yönlendirmesi ile kurşunla aynı ebatta parçalar halinde beton dökülmüştür. Yağmur suyunun geçmesini önlemek amacıyla bu beton katmanın üzerine de asfalt ve zift kaplama yapılmış ve kurşun görüntüsü veren boya sürülmüştür. Onarımda yapının pencereleri de yenilenmiştir. Üst pencereler beton, alt pencereler kestane ağacından olmak üzere yeniden yapılmış, tamamen bozulmuş olan ahşap kapı da yeniden imal edilmiştir. Kıble duvarındaki izler doğrultusunda kapalı pencereler açılarak eksik demir parmaklıkları orijinaline göre yapılmıştır (Baykal, 1956). Fotoğraflarda, kaide üzeri yeniden yapılmış olan minarede yine Sedat Çetintaş’ın çizimlerindeki formda külah yapıldığı görülmektedir (Şekil 3-135). 154 Şekil 3-135. Bedrettin Camisi’nin onarım sonrası görünümü (1956 yılı) (www.saltresearch.org/) [Tasuh60674] Şekil 3-136. Bedrettin Camisi’nin onarım sonrası görünümü (BEESK arşivi) 155 3.2.4. Zeyniler Camisi Emir Sultan mezarlığı yakınlarında bulunan ve Fatih dönemi eserlerinden olan cami, Hoca Ramazan tarafından Abdullatif-i Kudsi adına mescit olarak yaptırılmıştır. Yapı, 1568 yılında Kazasker Muallimzade Ahmed Efendi tarafından eklenen minber ile camiye dönüştürülmüştür. Caminin kayıtlara geçen onarımları 1475, 1600, 1679, 1745, 1761 yıllarındadır (Kaplanoğlu, 1994; Keskin, 2015). BEESK kayıtlarında, onarım kararı alındığında, yapının kapı ve pencereleri yok olmuş, kalkan duvarı yıkılmış, kemerleri bozulmuş, kubbelerinde sıva ve derz dökülmüş, zemin tuğlaları büyük oranda sökülmüş durumda olduğu ifade edilmiştir (Baykal, 1957) (Şekil 3-137, Şekil 3-138). Şekil 3-137. Zeyniler Camisi’nin onarım öncesi görünümü (https://www.pop.culture.gouv.fr/ ) 156 1957 yılında BEESK’nin yaptığı onarım sırasında beden duvarlarındaki bozulmuş olan taş ve tuğlalar çürütülmüş, derzler ve kirpi saçaklar yenilenmiştir. Kubbede daha önceki uygulamalarda da görülen betondan kurşun taklidi kaplama yapılmıştır. Önceki uygulamalarda edinilen tecrübeyle, beton kaplama iki katmanlı yapılmış ve arası zift ile doldurulmuştur. Çatlama tehlikesi ve su sızma riskinin önüne geçilmesi amacıyla betonlar levha kurşunlar gibi birer metrekarelik parçalar şeklinde yapılmıştır. Baykal’ın anlatımına göre kalkan duvarı tekniğinin elverdiği ölçüde yükseltilmiş, cephesine, pencerelerdeki desenler göz önüne alınarak desenler yapılmıştır. Revakların ve büyük kubbenin içi sıvanarak badana yapılmıştır. Üst sıra dışlık pencereleri, Ulucami ve diğer küçük ölçekli camilerde de uygulandığı gibi alçı taklidi beton olarak yapılmıştır. Renkli içlik pencerelerin görünümüne dair iz bulunamadığından, yeniden yapılmamıştır. Kapı yeniden yapılarak, üst kısımlarına Kelime-i Tevhid ve tarih eklenmiştir. Şer-i Mahkeme Sicilleri’nde rastlanan nakışlı camlar, yeri tespit edilemeyen imam odası ve imam odasının nakışlı tavanı yapılamamıştır. Yapılan araştırmada zeminin iki köşesinde birkaç klasik tuğla tespit edilmiş ve bunlar referans alınarak hazırlanan beton tuğlalar zemine döşenmiştir. Minarede ise kalan izlerden ve eski mahkeme kararlarından referans alınarak mermer korkuluk yapılmıştır. Yine yapıdaki izlere bakılarak ve dönemine uygun olduğu gerekçesiyle minare üzerine kubbe formlu külah inşa edilmiştir (Baykal, 1957). 157 Şekil 3-138. Zeyniler Camisi’nin onarım öncesi görünümü (BEESK arşivi) Şekil 3-139. Zeyniler Camisi’nin onarım sonrası görünümü (www.saltresearch.org/) [Tasuh6063] 158 3.2.5. Acem Reis Camisi Arap Dede Camisi olarak da anılmakta olan Acem Reis Cami, Bedreddin Mahmut bin Mehmed Acem isimli tüccar tarafından yaptırılmıştır (Baykal, 1950). Hicri 913 (Miladi: 1507/1508) tarihli vakfiyesinde akarlarına Bekir Çelebi Bin Mehmed Paşa isimli bir kişi yönetici tayin edilmiştir. Bu bilgilere göre kesin yapım tarihi bilemeyen caminin II. Bayezid dönemi (saltanat: 1481-1512) eseri olduğu düşünülmektedir (Kaplanoğlu, 1994). Caminin 2,7 m derinliğinde, ortada dar, yanlarda geniş üç bölümden oluşan son cemaat yerinden, yaklaşık 7,30 x 7,25 m iç ölçülerindeki ana mekâna geçilmektedir. Yapının duvarları üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş kullanılarak örülmüştür. Ön cephesinde, son cemaat yeri orta gözü sivri kemer altında Bursa kemeri, yan gözler ise sivri kemerlerle ayak ve yan duvarlara bağlanmıştır. Son cemaat yerinin orta bölümü beşik, yan gözleri ise aynalı tonozla örtülüdür. Kazım Baykal, 1946 yılında yapıyı incelediğinde, revakların ortasının çökmüş durumda olduğunu ve kubbe üzerinde ağaçların yetiştiğini belirtmiştir. Bu durumu Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bildirdiğini şu sözlerle ifade etmektedir: “Bu durumu sayın dostumuz Yüksek Mimar Saim Ülgen’e duyurduk. Eseri gördüler ve pek beğendiler. Hemen ele almamızı tavsiye ettiler. Hali, Umum Müdürü Orhan Çapçı’ya da duyurdular. Onlar da gördüler ve yardım vaadinde bulundular.” (Baykal, 1959). Şekil 3-140. Acem Reis Camisi onarım öncesi görünümü (BEESK arşivi) 159 1958 yılında, BEESK’nin yaptığı onarım kapsamında, caminin üzerini kaplayan bitkiler temizlenmiş, revaklar, yapıdan gelen izlere göre kısmen kargir kısmen de beton olarak tamamlanmıştır. Yapının kubbe ve eteklerinde Kurum’un daha önceki onarımlarda da uygulamış olduğu kurşun taklidi sıva yapılmış ve yine önceki uygulamalardan edinilen tecrübeyle beton döküm tekniği değiştirilmiştir. Bu uygulamada, kubbe tamir edilip tesviyesi yapıldıktan sonra üzerine üç katlı asfalt sürülmüştür. Bu şekilde kubbe üzerinde su yalıtımı geliştirilmeye çalışılmıştır. Son katmanın da üzerine kalın beton dökülerek, kurşun kaplama görünümü vermek için düşey fitiller çekilmiştir. Caminin zemininde ise dönemine uygun olduğu düşüncesiyle altı köşeli, tuğla taklidi beton parçalar yapılmış ve döşenmiştir. Dışlık pencereleri diğer uygulamalarda da görüldüğü gibi beton, içlik pencereleri ise alçı ile yapılmıştır (Baykal, 1959). BEESK arşivinde ulaşılan bilgilere göre; minarenin onarımı konusunda yetkili mimarlar ile kurum üyeleri arasında anlaşmazlık yaşanmıştır. Mimarlar özgün minarenin kısa olduğunu ve bütünleme yapılırken şerefenin kubbe hizasında bulunan üç sıra kirpi saçağın üzerinden yapılması gerektiğini söylerken, Kurum üyeleri de böyle bir caminin kısa bir minaresi olmaması gerektiğini savunmuştur ( Şekil 3-140, Şekil 3-141). Başka bir yetkili mimar1 da minarenin uzun yapılmasını ve tuğla ile inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur. Konu ile ilgili tartışmalar sürerken, Kurum’un yaptığı kazılarda minare çevresinde, pergelden geçirilmiş ve bir sıradan fazla bir yeri kaplayacak sayıda küfeki taşları bulunmuştur. Bu verilerin üzerine minarenin uzun ve küfeki taşından yapılmasına karar verilmiştir (Baykal, 1959). Aynı döneme ait diğer camilerde olduğu gibi bu caminin de çeşmesinin olabileceği düşüncesiyle, çeşmenin yeri araştırılmış, yapılan kazılarda caminin önünde çeşmenin yalağı ve yeri çıkmıştır. Yalak kırık ve harap durumda olduğundan çeşme, döneminin üslubu göz önünde bulundurularak yeniden yapılmıştır (Baykal, 1959). 1 Kurumun aktardığı bilgilerde ‘yetkili mimar’ olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı kontrol mimarları kastedilmiş fakat isim verilmemiştir. 160 Şekil 3-141. Acem Reis Camisi onarım öncesi görünümü (http://saltresearch.org/) [Tasuh3189001] Şekil 3-142. Acem Reis Camisi onarım sonrası görünümü (BEESK arşivi) 161 Şekil 3-143. Acem Reis Camisi onarım sonrası görünümü (http://saltresearch.org/) 3.2.6. Alaaddin Bey Camisi Hisar semtinde, Osman Gazi’nin oğlu Alaaddin Bey tarafından yaptırılmış olan caminin kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle inşa tarihi kesin olarak bilinmese de cami kapısı üzerine H. 1306 (1890) tarihinde konulduğu anlaşılan levhada “736 bina-i evvel, 1278 bina-i sani” yazılıdır. Bu durumda caminin H.736 (1335) yılında inşa edilip, H.1278 (1862) tarihinde yani 1855 depremi sonrası kapsamlı bir onarım gördüğü anlaşılmaktadır (Kuran, 1964). Cami, Bursa’da bulunan pek çok küçük ölçekli camide olduğu gibi tek kubbeli, kare şeklinde ana ibadet mekânı ile kuzey yönünde üç bölümlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. Revak bölümünde, devşirme malzeme olan Korint ve İyon tarzındaki mermer sütun başlıkları kullanılmıştır. Ortadaki sütun başlıkları daha süslü, yandakiler ise sadedir (Çuhadar, 2010). 162 Eski muhasebe defterinde bulunan kayıtlara göre cami, depremden sonra Rum işçilere onartılmış, kalkan duvarları üçgen alınlık şekline getirilmiş, son cemaat yeri bütün ahşap tonoz ile örtülmüş, bağdadi üzeri sıva yapılarak, kurşun ile kaplanmıştır. Apdullah Kuran’ın çiziminde tonoz, deprem sonrası tamamlanan şekliyle bütün tonoz olarak, Gabriel’in çiziminde ise ortada kubbe, yanlarda aynalı tonoz olarak ifade edilmiştir (Şekil 3-144). ALAADDİNBEY CAMİ ÇİZİMLERİ Şekil 3-144. Alaaddin Bey Camisi plan ve cephe restitüsyon çizimleri (Gabriel, Kuran 1964) 1959 yılında Cami’de BEESK tarafından kapsamlı bir onarım yapılmıştır. BEESK kayıtlarına göre, onarım sırasında son cemaat yerini örten ahşap tonozun kaldırılarak bulunan izlere göre yeni bir örtü yapılmasına karar verilmiştir. Onarım çalışmaları sırasında kapı hizasında iki kemer izi tespit edilmiştir. Bu kemer izi akslarını takip edince bağlanması gereken orta sütunların, 1855 Bursa depremi sonrası onarımında yana çekilerek caminin giriş kısmının genişletilmiş olduğu anlaşılmıştır. Kazım Baykal, kurumun 1959 yılı çalışmalarını anlattığı faaliyet raporunda, camiyi orijinaline dönüştürmeyi düşündüklerini ancak bunun için birbirine bağlı birçok değişiklik yapılması gerekeceğini ve bunun da oldukça masraflı olacağını söylemiştir. Yapılması gereken bu 163 ABDULLAH KURAN ALBERT GABRİEL (1958) (1964) işleri şu şekilde açıklamıştır: “Cami içi yarım metreden fazla inecek (asıl zemini böyle bulduk), pencereler ona göre inecek, cami bedeninin yan duvarların kaplamaları açılacak, doğu tarafta görülen pencere kemerlerine göre pencereler ihdas edilecek, avlu bir metreye yakın kazılacak ve toprak atılacak, sokaktaki çınar ağacının dip seviyesine kadar tesviye edilecek, revaktaki iki orta sütun kalkıp otuzar santim yaklaşacak, işte cami o suretle tam restore edilmiş olacak ki bu işler için büyük bir masraf ve iş icab ediyor” (Baykal, 1960). Açıklanan sebeplerle revak sütunları oldukları yerde bırakılmış, son cemaat yerinin bağdadi örtüsü sökülerek yerine beton tonoz yapılmış, kurşun kaplaması yenilenmiştir. Özgün olmadığı gerekçesiyle üçgen alınlık kaldırılmış, duvarlarda oluşan bozulmalar onarılmıştır. Yapılan açıklama ve uygulamalardan anlaşıldığı üzere, Rum ustalar tarafından yapıldığı gerekçesiyle, 1855 depremi sonrası yapının gördüğü müdahalenin izleri silinmek istenmiş ve yapının ilk yapıldığı dönem özelliklerine göre onarılması öngörülmüştür. Şekil 3-145. Alaaddin Bey Cami onarım öncesi görünümü (BEESK arşivi) 164 Şekil 3-146. Onarım sırasında, Alaaddin Bey Camisi’nin alınlığının görünümü (BEESK arşivi) Şekil 3-147. Alaaddin Bey Camisi onarım sonrası görünümü (http://saltresearch.org/) [Tasuh6058] 165 3.2.7. Küçük ölçekli camilerde gerçekleşen onarımların değerlendirmesi Küçük ölçekli camilerde yapılan incelemelerde plan şemalarının benzer şekilde; üç bölümlü son cemaat yeri ve kareye yakın ibadet mekânından oluştuğu görülmektedir. İncelenen döneme gelindiğinde, bu yapıların bazılarının 1855 depremi sonrası henüz onarılamadığı, özellikle minarelerinin yıkık, kubbelerinin ise hasarlı durumda olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 3-13). Söz konusu camilerin onarımları VGM desteği ve kontrolü ile BEESK tarafından yapılmış ve genel olarak yapılar ilk yapıldıkları döneme uygun tamamlanmaya çalışılmıştır. Onarımlarda benimsenen yaklaşım ‘Türkleştirdik’ ‘dönemine uygun yaptık’ gibi ifadelerle açıkça belirtilmiştir. Yapılarda kapatılmış olan son cemaat yerleri açılmış, üçgen alınlıklar kalkan duvarı olarak tamamlanmıştır. Ancak biçimde hedeflenen bu yaklaşım, malzemeye aynı oranda yansımamıştır. Her ne kadar aynı döneme ait yapılardan toplanan malzeme temin edilmeye çalışılsa da birçok uygulamada beton kullanıldığı görülmektedir. Hasar gören kurşun örtülerin yerine çimento harcı ile kurşun taklidi sıva yapılmış hatta tuğla bulunamayan durumda beton bloklar kullanılmıştır. Çizelge 3-13. Küçük ölçekli camilerde yapılan onarımlar KÜÇÜK ÖLÇEKLİ CAMİLERDE YAPILAN ONARIMLAR cami zaman bilgi kaynağı belge niteliği uygulayıcı kontrol mimarı yapılan uygulama üçgen alınlık kalkan duvarına çevrilmiş,son cemaat Hacılar Cami 1953 BEESK kitapçık BEESK Hüsrev Tayla yeri açılmış, külah yenilenmiş, çimento kullanılmamış cephe taşları hatıl seviyesine kadar sökülmüş, yanan Hoca Ali Zade 1955 BEESK hizmet albümü BEESK - ahşap hatılların yerine betonarme hatıl yapılmış, kurşunlar eritilerek yeniden kaplanmıştır. ? (kontrol mimarından kalkan duvarı yeniden yapılmış, yıkılmış olan minare Bedreddin Cami 1956 BEESK hizmet albümü BEESK söz edilmiş ancak kim beton tuğlalar ile tamamlanmış, kurşun yerine beton olduğu açıklanmamış) dökülüp, zift kaplanmıştır kurşun taklidi beton kaplama yapılmış, kirpi saçakları Zeyniler Cami 1957 BEESK kitapçık BEESK - yenilenmiş, kalkan duvarı yükseltilmiştir. ? (kontrol mimarından revaklar tamamlanmış, kubbede kurşun taklidi beton Acem Reis Cami 1958 BEESK kitapçık BEESK söz edilmiş ancak kim kaplama yapılmış, üç kat asfalt dökülüp kanaviçe olduğu açıklanmamış) çekilerek yalıtım yapılmıştır. üçgen alınlık kalkan duvarına çevrilmiş, son cemaat Alaaddin Bey Cami 1959 BEESK hizmet albümü BEESK - yeri tonozu beton olarak yenilenmiş 166 4. ONARIM SÜRECİNDE YER ALAN KURUM VE AKTÖRLER Araştırılan dönem içerisinde büyük ölçekli camilerin onarım işlerinin çoğunlukla, hazırlanan keşif dosyaları doğrultusunda ihale ile müteahhitlere verildiği, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde görevli mimarlar tarafından kontrol edildiği ve GEEAYK kararları doğrultusunda uygulandığı anlaşılmaktadır. Küçük ölçekli camilerin ise BEESK tarafından, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün maddi desteği ve denetimiyle, çoğunlukla da yerel imkanlarla onarılmış oldukları görülmektedir. İncelenen yapıların onarımlarında, kurumların aldıkları kararların yanı sıra kontrol mimarının görüşlerinin ve yüklenicinin de önemli oldukları anlaşılmaktadır. Söz konusu aktörlerin kişisel görüşlerinin uygulamalara yansıdığı ve dönemin koruma yaklaşımını şekillendirdiği görülmektedir. Bu bölümde, koruma kararlarının alındığı kurumlar, incelenen yapıların belgeleme veya onarım çalışmalarında görev almış olan mimar, müteahhit ve sivil toplum kuruluşu gibi aktörler değerlendirilecektir. 4.1. Karar Merkezi ve Uygulayıcı Kurumlar Cumhuriyet döneminde, anıtsal yapıların belgeleme ve onarım çalışmalarında; Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ant k teler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Anıtları Koruma Kom syonu İstanbul Rölöve Anıtlar Bürosu, GEEAYK g b kurumlar rol almıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Osmanlı döneminde vakıfların bir merkezden yönetiminin sağlanması için 1826 yılında Evkaf-ı Hümayun Nezareti kurulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının ardından vakıflar, 1920 tarihli kanun ile Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’ne bağlanmıştır. 1924 yılında Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılarak, Başbakanlığa bağlı ‘Vakıflar Umum Müdürlüğü’ kurulmuştur. Kurum, bir süre önceki kadrosuyla çalışmalarını sürdürmüş, zamanla koruma alanında eğitim alan mimarlar Kurum’da görev almaya başlamıştır. 167 Anıtsal yapıların onarımları Genel Müdürlüğe bağlı İnşaat ve Tam rat Da res tarafından yürütülmüştür (Yücel, 2005). Vakıflar Umum Müdürlüğü İnşaat Da res ’n n başında N hat N g zberk, Vasf Egel , Bursa Ulucam onarımında kontrollük yapan Süreyya Yücel g b koruma alanında çalışan m marlar görev almıştır. (Yücel, 2005). Demokrat Part ’n n kt dara gelmes yle b rl kte Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne Orhan Çapçı’nın atanmasından sonra yen b r yapılanmaya g d lm şt r. Vakıflar Genel Müdürlüğü İnşaat Da res n n başına Y. M mar Faruk Çeçen get r lm ş, Mütehassıs Müşav r olarak Y. M mar Al Sa m Ülgen atanmıştır. İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Fen heyet nde se Y. M mar Ecvet Aşkan’ın yönet m nde genç m marlardan Cah de Tamer, Hüsrev Tayla, Fat n Ulueng n, Yılmaz Önge, İlban Öz, Ertuğrul Eğ lmez’den oluşan yen b r ek p kurulmuştur (Yücel, 2012). İstanbul Rölöve Anıtlar Bürosu AKK’n n kurulmasının ardından, 1936 yılında, Esk Eser ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı, merkez İstanbul olan Ab deler Koruma Heyet Rölöve Bürosu oluşturulmuş ve büro şefl ğ ne Sedat Çet ntaş get r lm şt r (Ödekan, 2004). Restorasyon uygulamaları ve tespit çalışmalarından sorumlu olan Büro’da, yapılan her onarım çalışmasının dosyası tutulmaya ve restorasyon öncesi yapılan müdahaleler ve restorasyon sonrası belgelenmeye ve ilk kez bir arşiv oluşturulmaya başlanmıştır (Billur, 2020). Kurumda, rölöve, restorasyon projelerinin yanı sıra ihale dosyalarının hazırlanması, tescil işlemleri, yapılan uygulamaların kontrollüğü gibi görevler yürütülmüştür. Vakıflar Baş Müdürlüğü onarım teknisyeni olarak çalışan Hüsrev Tayla, Rölöve Bürosu Şefliği’ne atanması üzerine 1969 yılında, EEMGM’ye başvurarak Şefliğinin, müdürlük haline getirilmesinin önemini belirten bir öneride bulunmuştur. Genel Müdürlük ve Bakanlığın bu öneriyi kabul etmesiyle, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Şube Müdürlüğü kurulmuştur (Billur, 2020). 168 Rölöve Bürosu’nda, Sedat Çetintaş, Macit Kural, Hüsrev Tayla, Cahide Tamer, İlban Öz gibi isimler, kontrol mimarı, büro şefi gibi çeşitli görevlerde bulunmuşlardır. GEEAYK Ülke genelinde yürütülen onarım çalışmalarında, ilke kararlarının alınması, bir merkezden kontrolün sağlanması gibi ihtiyaçlar görülmeye başlamıştır. Bu eksikliğinin giderilmesi amacıyla 02.07.1951 tarihinde kabul edilen, 5805 sayılı Gayri Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Anıtlar Yüksek Kurulu teşkil edilmiştir. Sekiz maddeden oluşan Kanun’un ikinci maddesinde kurul üyeleri şu şekilde belirlenmiştir: - “Ankara Üniversitesince seçilecek bir üye; - İstanbul Üniversitesince seçilecek bir üye; - İstanbul Teknik Üniversitesince seçilecek bir üye; - Güzel Sanatlar Akdemisince seçilecek bir üye; - Bayındırlık Bakanlığınca seçilecek bir üye; - İçişleri Bakanlığınca seçilecek bir üye; - Millî Eğitim Bakanlığınca seçilecek bir üye; - Vakıflar Genel Müdürlüğünce seçilecek bir üye; - Yukarki fıkralarda yazılı üyeler tarafından seçilecek 4 üye; - İlerde kurulacak her üniversiteden seçilecek birer üye; - Vakıflar Genel Müdürü ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü (EEMGM) bu kurulun tabii üyesidir. Bu üyelerin tarih, arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, estetik şehircilik sahalarının birinde veya birkaçında temayüz etmiş ve bu sahalarda eser veya etüdler yapmış kimseler arasından seçilmesi şarttır” (Resmî Gazete, 09.07.1951). Kurul’un ilk başkanı Celal Esad Arseven olmuş, 1956-1969 döneminde Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü görevinden emekli olan Tahsin Öz başkanlık etmiştir (Eyice, 1974). Tahsin Öz’ün ardından, ikinci başkan olan Orhan Alsaç başkanlık görevine gelmiş ve koruma kurullarının kurulduğu 1983 yılına kadar bu göreve devam etmiştir (Alsaç, 2001). 169 Celal Esad Arseven’in önerisi üzerine 26.07.1954 tarih ve 296 sayılı kararda, eski eserlerin tescili konusunun önemi üzerinde durulduğu ve tescil işleminin diğer ülkelerde nasıl yapıldığıyla ilgili bir araştırmanın Ali Saim Ülgen, Celal Esad Arseven ve Tahsin Öz’den oluşan bir komisyon tarafından yapılması ve bu konunun tekrar Kurul gündeminde görüşülmesi sonucu alınmıştır (Durukan, 2004). Kurul’un aldığı bazı önemli kararlar ise şöyledir:  Karar No. 19- Küçük ve alçak kubbelerde kurşun yerine taklit örtü yapılabileceği hakkında karar 10.5.1952  Karar No. 155- Eski eserleri yaşatmak için bunlara bir fonksiyon verilmesi hakkında karar. 10.8.1953  Karar No. 466- Eski eserlerin maili inhidam olsalar da yıkılmayıp tamir edilmeleri hakkında karar. 19.3.1956  Karar No. 506- Kurul tarafından korunmaları gerekli görülmeyen yapıların yıkılmadan önce rölöveleri yapılarak kurula gönderilmesi hakkında karar. 6.6.1956  Karar No. 1065- Camilerde dernekler tarafından yapılan tamirler hakkında karar. 11.1.1959  Karar No. 3025- Camilerin son cemaat yerlerinin kapatılamayacağı hakkında karar. 5.2.1966  Karar No. 4240- Birçok derneklerin camileri onarırken tahrip ettikleri hakkında karar 13.10.1968 (Coşkun, 2012). Bu kararlar değerlendirildiğinde, 1912 tarihli nizamnamede yer alan ve yapıların yıkımını kolaylaştırıcı maddelerin aksine, uygun bir işlevle yapıların yaşatılması, rekonstrüksiyon yerine onarımın tercih edilmesi gibi önemli gelişmelerin kaydedildiği görülmektedir. Kurum 1967 yılında, anıtları dönem ekleriyle birlikte bir belge olarak kabul eden 1964 tarihli Venedik Tüzüğü’nü, ilke kararı olarak kabul etmiştir. 1973 yılına gelindiğinde Asar-ı Atika Nizamnamesi değiştirilerek yerine ‘1710 Sayılı Eski Eser Kanunu’ kabul edilmiş ve GEEAYK tarafından çok sayıda yapı tescil edilmiştir (Binan, 2005). GEEAYK’n n görev 1983 yılında çıkan 2863 sayılı yasa le sonlanmış, 170 yer ne Kültür ve Tab at Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu oluşturulmuştur (Madran, 2011). İncelenen camilerde, büyük ölçekli yapıların onarımlarına GEEAYK kararları doğrultusunda başlandığı, uygulama aşamasında ortaya çıkan durumların gerek Kurum üyelerinin yerinde incelemesi gerekse uzman raporları doğrultusunda tekrar değerlendirildiği görülmektedir. Küçük ölçekli camilerin onarımlarında ise Vakıflar ve GEEAYK üyelerine danışılmış olduğu anlaşılmaktadır ancak onarımlarıyla ilgili Kurul kararına ulaşılamamıştır. 4.2. Dönemin Yöneticilerinin Onarımlar Üzerindeki Etkisi Yapılan araştırmalarda kentin yöneticilerinin de onarımlarda etkin olduğu görülmektedir. Dönemin valileri yapıların durumlarıyla ilgilenmiş, yapılan onarımları yerinde inceleyerek çalışmaları değerlendirmiştir. Bu bölümde 1855 depremi sonrası hasar gören yapıların onarımıyla ilgilenen Ahmet Vefik Paşa ve 1945-1960 döneminin valileri değerlendirilmiştir. Vali Ahmet Vefik Paşa (1879-1882) Ahmet Vefik Paşa, Bursa’da valilik yaptığı dönemde (1879-1882), depremde büyük hasar gören Bursa’yı bir bakıma yeniden inşa ettirmiştir. Fransa deneyiminden etkilenmiş olan vali, geniş ve yeni caddeler açtırmış, köprüler, hastane, tiyatro, postane, belediye binası inşa ettirmiş ve anıtsal eserlerin onarımını yaptırmıştır (Uslu, 2019). Ahmet Vefik Paşa, şehircilik alanında olduğu gibi mimaride de batıyı örnek almış, 15.yy anıtlarının eski tarzda değil, Osmanlı İmparatorluğu genelinde olduğu gibi Avrupa tarzı ile yepyeni bir şekilde tamir edilmesini istemiştir. Osmanlı Dönemi’nde Batı’dan gelen mimari üslup ve betonarme gibi teknikler için ‘yeni tarz’ anlamında ‘Tarz-ı cedid’ terimi kullanılmıştır. Ahmet Vefik Paşa yeni imar faaliyetlerinin yanı sıra anıtsal yapıların onarımında da idareci olarak görev almıştır. 1861 yılında Süleymaniye Cami onarımı 171 sırasındaki çalışmalarından dolayı kendisine ikinci rütbe Osmani Nişanı verilmiştir (Aoki, 2002). Vali Haşim İşcan (1945-1950) Haşim İşcan, Bursa görevinde çeşitli imar faaliyetlerinde bulunmuştur. İlk olarak “Bursa Güzelleştirme Derneği”ni kurulmasını sağlayan vali, bu dernek adına halktan para toplayarak ek bir bütçe oluşturmuş ve emniyet müdürü evi, Çekirge karakolu, çarşı karakolu gibi kamu binalarını yaptırmıştır. Vali Haşim İşcan Bursa’nın tarihi yapılarının da ortaya çıkarılmasını istemiş ve 1946 yılında Kazım Baykal öncülüğünde kurulan BEESK’nın çalışmalarını yakından takip ederek idare heyeti toplantılarına sık sık başkanlık etmiştir. İlk iş olarak, 1922 yılında Yunanlıların Bursa’yı terk ederken bombaladıkları Irgandı Köprüsü’nün onarım talimatı vermiş ve 1949 yılında köprü kullanılacak hale getirilmiştir (Bayramoğlu, 2022). Vali Cahit Ortaç (1951-1954) 1908 yılı, Selanik doğumlu olan Cahit Ortaç, Mustafakemalpaşa Kaymakamlığı, Hakkâri, Kırklareli ve Bursa valiliği görevlerinde bulunmuştur. 1961-1975 yılları arasında Cumhuriyet Senatosu Bursa Üyeliği’nde seçilmiştir. Kazım Baykal, Cahit Ortaç’ın Bursa Valiliği döneminde, Hacılar Cami onarımına destek olduğunu ifade etmiştir. (Baykal, 1953) Vali İhsan Sabri Çağlayangil (1954-1960) 1908 yılı, İstanbul doğumlu olan İhsan Sabri Çağlayangil, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı çeşitli kademelerde görev yapmıştır. Akçaabat ve Bayramiç kaymakamlıklarında bulunduktan sonra 1948'de Yozgat, ardından Antalya (1950), Çanakkale (1953), Sivas (1954), Bursa (1954-60) valiliklerine atanmıştır. 172 Çalışma kapsamında yapılan araştırmalarda, İhsan Sabri Çağlayangil’in Bursa Valisi olduğu dönemde, yapılan onarımlarla ilgilendiği, gelip yerinde incelemelerde bulunduğu anlaşılmıştır. Ulucami restorasyonu esnasında “Bu kadar önemli bir cami, bir anıt sıvalı bırakılır mı?” diyerek caminin bütün cephe sıvalarının sökülmesini istemiş ve uygulama bu doğrultuda devam etmiştir. I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin minare onarımı sırasında da yapılan uygulamaları kontrole gelmiştir. İhsan Sabri Çağlayangil, 1961 genel seçimlerinde Adalet Partisi (AP) listesinden Bursa Senatörlüğüne seçilmiş, 1965-1969 döneminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. 1980 yılında Cumhurbaşkanı seçimlerinin uzaması üzerine 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar geçen sürede Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet etmiştir. 4.3. Onarımlarda Görev Alan Kontrol Mimarları İncelenen onarımlarda, çoğu zaman proje hazırlanmadan uygulamaya başlandığı, bu nedenle bir proje müellifinin bulunmadığı ancak yapılan çalışmaların görevlendirilen mimarlar tarafından denetlendiği görülmektedir. Kontrole gelen Rölöve Bürosu ve VGM mimarlarının, GEEAYK üyelerinin ve müfettişlerin tespit raporları hazırladıkları, gerekli görülen durumlarda yabancı mimarların da görüşlerine başvurdukları tespit edilmiştir. Özellikle kontrol mimarlarının koruma yaklaşımlarının, yapılan onarımı yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Koruma alanında uzmanlaşmış kadronun yetersiz olduğu bu süreçte mimarların farklı dönemlerde, VGM, İstanbul Rölöve Bürosu ve GEEAYK gibi kurumlarda görev aldıkları görülmektedir. Çoğunlukla aynı okuldan mezun oldukları görülen dönemin mimarları, sonrasında aldıkları yurtdışı eğitimleri ve kişisel gelişim çalışmalarıyla koruma alanda farklı yaklaşımlar sergilemiştir. Bu bölümde, incelenen dönem ve yapılar kapsamında etkin olan mimarlar kronolojik olarak incelenmiştir. 173 Léon Parvillée Viollet-le-Duc’un öğrencisi olan ve İstanbul’da sultanın hizmetinde çalışan Fransız mimar Léon Parvillée, 1855 depremi sonrası harap olan yapılar için o dönem müfettiş olan Ahmet Vefik Paşa tarafından 1863 tarihinde Bursa’ya davet edilmiştir (Aoki, 2002). 1874’te ‘Architecture et Decoration Turque au xv’ Siecle’ adlı eserini yayınlayan Parvillée, kitabında Bursa’ya gelişini şu şekilde açıklamıştır: “1863’te Bursa kentindeki harap haldeki bazı binaları restore, ya da daha çok takviye etmek üzere Osmanlı Hükümeti tarafından görevlendirildim. Yeşil Cami, I. Mehmet Türbesi, Orhan Camisi, Muradiye Camisi, Ulucami ve alemi ile beraber yeniden kaldırdığım bir minarede, padişahın komiseri Ahmet Vefik Efendi’nin emri ile benim gerçekleştirdiğim çalışmalar yapıldı.” Kendisini Ahmet Vefik Paşa’ya tavsiye edenin Osmanlı Devleti’nde görevli Fransız mühendis Bay Ritter olduğunu belirten Parvillée, Yeşil Türbe’nin durumu ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştır: ‘‘1862’de bu türbe, birkaç Türk Komisyonunun onu yok etme teklifini ettiği kadar harap halde idi.’’ (Parvillée’den aktarılan, Aoki, 2002). Parvillée, Viollet-le-Duc’ün çalışmaların yakından takip etmiş, onun gibi mimari oranı oluşturmak için temelin üçgen olduğunu vurgulamış, Yeşil Türbe çizimlerinde de bu sistemi uygulamıştır. Léon Parvillée, türbe yüksekliğinin Viollet-le-Duc’ün ortaya koyduğu Mısır üçgeninin ikisinin üst üste yerleşmesiyle verildiğini ifade etmiştir. Pretexta Lecomte, 1903’teki yayınında, Usul-u Mimari-i Osmani kitabının çizimlerini hazırlayan Eugène Maillard’ın XV. yy çinilerini aratmayan kalitede çiniler ürettiğini, bu sayede İstanbul’daki camilerin birçoğunda depremler sonucu bozulan panoların restorasyonunu yaptığını ve Parvillée ile beraber çalıştığını ifade etmiştir (Aoki, 2002). Parvillée’in Bursa’da ne kadar süreyle kaldığını gösteren kesin bir belge bulunamamışsa da 1866’da Fransa’ya döndüğü bilinmektedir (Aoki, 2002)., Parvillée kitabında Bursa’daki anıtlara yapılan müdahaleler hakkında net bir bilgi vermemektedir. Kitapta sadece yukarıda açıklanan yapıların adlarını vermiştir. Bu kitap dışında başka bir kaynakta da yaptırdığı uygulamalarla ilgili kesin bir bilgiye 174 ulaşılamamıştır. Miyuki Aoki’nin hazırlamış olduğu tezinde Léon Parvillée ve çalışmaları detaylı olarak irdelenmiştir. Bruno Jul us Flor an Taut (1880-1938) M llî Eğ t m Bakanlığı, anıtların belgelenmes amacıyla 1933 yılında başlattığı çalışma kapsamında, 1936 yılında Alman, m mar ve şeh r plancısı Bruno Taut’u resm olarak çağırmış, Ed rne ve Ankara’da çeş tl anıtlar le Bursa’da Yeş l Türbe ç n görevlend rm şt r. Taut, Yeş l Türbe le lg l çalışmalarını ‘Ber cht über d e Renov erung der Yeş l Türbe’ s ml yayınlanmayan k tabında toplamıştır. İstanbul Güzel Sanatlar Akadem s ’n n yönet c l ğ n yaptığı dönemde ‘M mar B lg s ’ s ml k tabını yayınlamıştır (Gasco, 2010). Taut, modern ve geleneksel konseptler, yen ve esk n n b r arada olduğu çok katmanlı f k rlerden etk lenm şt r. Bunun sonucunda çalışmalarında, modern yöntemlerle geleneksel mimariyi koruma, geleneksel yapıları yen leyerek ulusal k ml k oturtma çabası görülmekted r. Bu düşünceler MEB’den de destek görmüştür. Taut, tek b r uluslararası st l akımına bağlı kalmayı reddederek, sorgulayan b r çalışma prens b sürdürmüştür. Gelenekselden kopmadan modern m mar ye uyum sağlamak hedef , MEB’ n yayınlarına da yansımış, bu modern te vurgusu ‘La Turqu e Kemal ste’de yayınlanan ‘Modern B r Başkent Olarak Ankara İnşaası’ başlığıyla b rçok fotoğrafta yayınlanmış, ‘Turqu e: pays de sole l de beaute et d’h stor e’ derg s nde ülken n geleneksel değerler ön plana çıkarılmıştır (Gasco, 2010). Türkiye’ye gelmesinden iki yıl sonra 1938’de, Bruno Taut, Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ı temsilen Bursa'yı ziyaret etmiş ve Yeşil Türbe ile ilgili sekiz sayfalık rapor hazırlamıştır. Taut, raporun başlangıç kısmında anıtın şehir için önemini ve anıtın görüntüsünün bu duruma etkisi konularına odaklanmıştır: “Bu türbe (mozole), Türkiye'deki diğer anıt mezarlardan ayrı bir konuma sahiptir; şehrin en uzak köşelerinden bile görkemiyle, Bursa siluetinde görülebilmektedir. İnşası bir kule gibidir ve her taraftan aynı görünür. Bıraktığı bu izlenim canlı turkuaz rengi seramikleriyle daha 175 da vurgulanmış haldedir. Yeşil Bursa, ‘yeşil’ adını, bu eşsiz türbeden almaktadır” (Gasco, 2010). Taut’un raporunun başlangıç noktası, türbenin çevreye yapacağı görsel katkıdır. 500 yıl önceki çini ve inşaat işçiliğini ve dayanıklılığını tekrar sağlamanın ve türbeyi özgün haline getirmenin imkânsız olduğunu söylese de, türbenin görsel havasının eldeki imkanlarla mümkün olduğunca yeniden verilmesi gerekliliğini de vurgulamış ve raporunda yapılacak uygulamaları şu şekilde sıralamıştır: “Öncelikle sonradan eklenmiş (orijinal olmayan) çiniler çıkarılmalıdır. Eski olanlar hidrolik kireç ile sabitlenmeli ve eksik olanlar (çinisi düşmüş olanlar) ise alçılanmalıdır. Türbenin mevcut uzaktan ve yakından görünümünü korumak adına, yeni ve kalitesi orijinallerine göre çok düşük olan çinileri eksik ve hatalı yerlere eklemek yerine, modern metalik bir boya türü kullanmak iyi bir sonuç alma adına doğru bir adım olacaktır. Alçı ile eski rengin elde edilmesinin çok zor olmasının yanı sıra, gerekli mukavemeti yakalamak da alçı kullanıldığı takdirde çok pahalı olacaktır. Sonuç olarak, renkler iyi test edilir ve doğru ton seçilirse türbenin uzaktan görünümü adına iyi bir sonuç elde edilecektir. Muhakkak ki Türbe'nin ziyaretçileri dış duvarları bahçede gezerken yakından gördüklerinde boyalı alçıları fark edeceklerdir fakat bunun bir avantajı da şudur ki, eski ile yeni arasındaki farkı görecekler ve eskinin güzelliklerini daha iyi idrak edebileceklerdir” (Gasco, 2010). Macit Kural, Bruno Taut’un makalesinde çimento kullanımı ile ilgili olarak; sıvanın mümkün olduğunca çimento içermeden, en iyisi su kireciyle yapılmasını, özellikle sadece çimento kullanılmamasını, derzlerden su sızıp don olması durumunda harcın genişlemesiyle duvara zarar vereceğini belirttiğini söylemiştir (Kural, 1944). Taut, Yeşil Türbe ile ilgili raporunda, kendi yaklaşımını açıklamak için geçerli restorasyon uygulamalarına yönelik düşüncelerini de ifade etmiştir: “Düşüncelerden biri, tarihi yapıların orijinaline tamamıyla sadık kalınarak yapılabileceği ve yapılması gerektiğidir. Bu düşüncenin destekçileri restorasyonu okulda 176 öğrenenler/akademisyenlerdir. Bu kesim, Viollet-le-Duc’ten bu yana yapılan tüm restorasyon çalışmaları tamamıyla başarısız olduğu için güvenilmezdir. Almanya'da konuyla ilgili çok güzel bir örneğimiz vardır, “Heidelberg Kalesi rekonstrüksiyonu’. Aslına sadık olarak yeniden inşa edildiğinde, bir harabe iken ortaya koyduğu tüm tarihi değeri yitirmiştir. Aslına sadık kalma konusunda çok takıntılı diğer restorasyon işlerinde de bu tarihi değer ve doku kaybı gözlemlenebilir. Kendilerine katıldığımı söyleyebileceğimiz ve iki kilisenin restorasyon çizimini yaparken esinlendiğim, bir diğer düşünce/restorasyon yaklaşımı ise, şu cümle ile özetlenebilir; İşin özetinde, hiçbir tarihi form kopyalanmamalıdır/taklit edilmemelidir. Eski eserler sadece daha fazla harap olmaktan/form kaybından korunmalıdırlar ve bunun dışında bu eserlerin üzerinde başka hiçbir işlem yapılmamalıdır. Yeşil Türbe projesinde bu düşüncenin uygulanması taraftarıyım.” (Gasco, 2010). Bu açıklama, Taut’un restorasyon yaklaşımının, Viollet-le-Duc’un geçmişte hiç var olmamış bir şeyi oluşturma düşüncesindense, Ruskin’in koruma prensibine daha yakın olduğunu göstermektedir. Albert Louis Gabriel (1882-1972) Fransız, mimar ve arkeolog olan Profesör Albert Gabriel, Paris Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar ve Edebiyat Fakültelerinde okumuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın talebi üzerine Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki eserleri inceleyen Gabriel, 1930-1941 yılları arasında, İstanbul Arkeoloji Enstitüsü Müdürlüğü görevinde bulunmuş, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’ya dönerek Sorbonne’da İslam sanatı tarihi dersleri vermiştir. İkinci kez Türkiye’ye gelerek 1945-1956 yılları arasında araştırmalarına ve Enstitü Müdürlüğü görevine devam etmiştir. Gabriel, Ali Saim Ülgen’in kitabının önsözünde restorasyonun yeniden yapmak olmadığını belirtmiş, bilimsel yöntemlerle hazırlanmış proje sürecinin önemini vurgulamıştır. Betonarme sistemlerin onarımlarda kullanımını olumlu bulduğunu, Türkiye’de restorasyonun bilindiğini ancak sistemsiz yürütüldüğünü belirtmiştir (Ülgen,1946). 177 Albert Gabriel, İstanbul ve Bursa’nın tarihi abidelerindeki restorasyon çalışmalarına dair 1958 tarihli raporunda; aynı anda devam eden çok sayıdaki restorasyon şantiyelerinin kontrolünün zorluğundan bahsetmiştir. Ayrıca yapılarda sağlamlık için zorunlu olan müdahalelerin yapılmasının, zamanın izlerinin de silinmemesi için korniş, silme gibi taşıyıcı özelliği olmayan yapı elemanlarındaki ufak hasarların tamir edilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Tamer, 1974). Gabriel raporunda, devam eden Ulucami restorasyonunda kalın sıva tabakasının kaldırılıp duvar yüzeylerinin açığa çıkartılmasının, taahhüt işlerindeki güçlüklere rağmen memnuniyet verici olduğunu ifade etmiştir. Gabriel, 1958 yılında, Türkiye genelindeki eserlerle ilgili hazırladığı çalışmaların yanı sıra, pek çok anıtsal yapının rölöve ve açıklamalarının yer aldığı ‘Une Capitale Turque: Brousse’ (Bir Türk Başkenti: Bursa) adlı eseri yayınlamıştır (Gabriel, 1958). Albert Gabriel’in arşivinde bulunan Bursa fotoğrafları günümüzde de yapıların restitüsyon çalışmaları için önemli bir veri oluşturmaktadır (www.pop.culture.gouv.fr). Sedat Çetintaş (1889-1965) Sedat Çetintaş, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde, Kemalettin Bey’in öğrencisi olmuş, I. Dünya Savaşı nedeniyle 1917 yılında mezun olabilmiştir. 1923 yılında kısa bir süreliğine Bursa Belediyesi Fen İşleri Dairesi’nde görevde bulunmuş, sonrasında Türk mimarlarının yapıtlarını çizme göreviyle Ankara Maarif Vekaleti Hars ressamı olmuştur. 1926 yılında Maarif Vekaleti’nin inşaat dairesini kurmak için görevlendirilen Çetintaş, bu birimin ilk müdürü olmuş, 1927’de bu görevinden ayrılarak kendi bürosunu kurmuştur. 1930’da Ankara Şehremaneti İnşaat Müdürlüğü’nde çalışmaya başlayan Çetintaş, 1931’de bu birimden ayrılmıştır (Ödekan, 2004). 1932 yılında, çalışmalarını takdir eden Cumhuriyet gazetesi sahibi Yunus Nadi’nin aracılığıyla Atatürk’le görüşmüş ve hazırladığı rölöveleri kendisine sunmuştur. Atatürk’ün talimatıyla 1933 Chicago sergisi için Şehzade Camisi’nin rölövelerini hazırlamış ve kendi deyimiyle ‘ülküsüne’ sarılarak rölöve çalışmalarını hızlandırmıştır. 178 Atatürk, Çetintaş’tan Türkiye’de var olan mimari anıtların ne kadar zaman ve masrafla onarılabileceğini ayrı bir rapor olarak sunmasını istemiş ve Türk Tarih Kurumu’nda ‘Türk Tarihinin Ana Hatları’ başlıklı bir yazı hazırlatmıştır. Bu sırada Çetintaş, 15.07.1933 tarihinde, Abideleri Koruma Heyeti’ne ilk mimar olarak atanmış ve Bursa’daki eserlerin rölövelerini hazırlamak üzere görevlendirilmiştir (AKK, 1935). Sedat Çetintaş bir yıl boyunca Bursa’daki pek çok anıtsal eserin rölövelerini hazırlamış ve eserlerini 1934’te Bursa’da sergilemiştir. 1944 – 1946 yılları arasında Sultan Orhan Hamamı ve Yıldırım Darüşşifası rölövelerini hazırlamak üzere Bursa’da kalmış, 1946 yılında, ‘Türk Mimari Anıtları-Osmanlı Devri’ adlı kitabını yayınlamıştır (Çetintaş, 1946). 1921 yılında İkdam gazetesinde makale yazmaya başlayan Çetintaş, 1935’ten itibaren Cumhuriyet Gazetesi’nde, koruma, Mimar Sinan, Türk Mimarlığı gibi çeşitli konularda yazılar yayınlamıştır. Yazılarında Türk Mimarlığını vurgulamış, yabancı mimarlarla getirilen barok mimariyi eleştirmiş, kendi kimliğimizle günün sosyal koşullarına ve iklim şartlarına uygun yapılar geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur. İncelenen onarımlarda Sedat Çetintaş’ın çizimlerinin referans alındığı, hatta tartışmalı konularda kendisinin görüşüne başvurulduğu görülmektedir. Kazım Baykal’ın açıklamalarından onarımlara katkıda bulunduğu ve kendisiyle aynı görüşte oldukları anlaşılmaktadır. Uğur Tanyeli, Çetintaş’ın rölövelerinin rölöve tekniği bağlamında düşünüldüğünde teknik bir belge olarak kullanılmalarının amaçlanmadığını savunur. Bu rölöveler 1/50 ve 1/100 ölçeklerinde çizilmiş olsalar da ayrıntı barındırmamaktadırlar. Tanyeli, zaten amaçlananın da bu olduğunu, Çetintaş’ın rölöveleriyle mimari geçmişi görselleştirilmek istediği yorumunu yapmıştır (Tanyeli, 2007). Çetintaş’ın restitüsyon çizimlerinin mimarın kendi yorumları doğrultusunda hazırladığı anlaşılmaktadır. Özell kle, 14. ve 15. yy.’da nşa ed lm ş olan Bursa cam ler n n ç z mler nde, k rem t kaplı olması gerekt ğ düşünülen kubbeler kurşun kaplama göstermes tartışma konusudur. 179 Sedat Çetintaş, ‘Türk mimari anıtları Osmanlı Devri Bursa’da Murad I ve Bayezıd I binaları’ adlı eserinde I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin minare külahı ile ilgili olarak: ‘Minarenin şerefeden yukarı petek kısmı 1904 teki tamirde bugünkü adi ve nispetsiz şekle sokulmuştur. Selçuklu annanesinin devamı halinde Bursada nümunesini görmekte olduğumuz şekilde bu petek kısmının bitirimini biz, inşa tarzını da göstermek şartiyle tuğla ile kubbe şeklinde ve kurşunsuz çıplak gösterdik’ demiştir (Çetintaş, 1952). Çetintaş’ın bu ifadesinden Osmanlı’nın son döneminde yapılan uygulamalar hakkındaki düşüncesi ve koruma yaklaşımı açıkça anlaşılmaktadır. Bir dönemin özelliklerini yansıtan külahı tamamen niteliksiz olarak kabul etmiş ve yapının ulaşılabilen en eski tarihli fotoğraflarında sivri külah görünmesine rağmen Selçuklu izini taşıdığı gerekçesiyle kubbe biçimli külahı önermiştir. Macit Kural (1899-1964) Macit Kural, Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nde eğitimini sürdürürken Türkiye'de bulunan İtalyan Mimar Giulio Mongeri'nin atölyesinde çalışmıştır. 1928 yılında Maarif Vekaleti, Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü’nde görev almış, EEMGM’ye bağlı, Rölöve Dairesi'nde çalışmıştır. Rölöve bürosunda çalıştığı dönemde, Ayasofya'nın çeşitli bölümleri ile Topkapı Sarayı'nın onarımlarını üstlenmiştir. Kural’ın, Bursa'daki Yeşil Türbe'yle ilgi hazırladığı rapor üzerine Milli Eğitim Bakanı, Hasan Ali Yücel, Yeşil Türbe'nin onarımını üstlenmesini istemiştir. Kural, Türbe'nin restorasyonuna 1941 yılında başlamıştır (Yücel, 2004). Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1946 tarihli görevlendirme yazısından bu tarihte de Yeşil Türbe onarımına devam edildiği anlaşılmaktadır (EK 16). Yeşil Türbe, incelenen konu kapsamı dışında kalmakla birlikte, yapılan onarımlar itibariyle dönemin restorasyon yaklaşımını değerlendirme konusunda önem arz etmektedir. Macit Kural, 1937 yılında Yeşil Türbe’de ilk tespitlerini yapmış, zeminden ve kurşunların deformasyonu sonucu kubbeden gelen rutubet sonucu çinilerde ayrılma, düşme meydana geldiğini raporunda belirtmiştir. Dönemin şartlarının da etkisiyle uygun çinilerin 180 üretilememesi nedeniyle 1941 yılında onarıma başlanabilmiştir. Bir önceki onarım sırasında hazırlatılmış ve fazla geldiği için depolanmış olan çinilerle onarıma başlanmıştır (Kural, 1944). Macit Kural, Yeşil Türbe ile ilgili çalışmalarını ve yapıdaki detayları bir kitapçık halinde yayınlamıştır (Şekil 4-1). Eserinde, pencere boşluklarındaki lentoların çürümesiyle bu lentolara demir kenetler ile bağlanmış olan mermer söve parçalarında ayrılmalar meydana geldiğini, bu boşluklar üzerinde yapısal çatlaklar oluştuğunu, kubbe kasnağında bulunan ve bozulmuş olan sıvalar kaldırıldığında sarı Fransız çimentosu ile yapılmış tamirlerin açığa çıktığını ifade etmiştir. Uygulama sırasında, ahşap hatılların çürümesi sonucu oluşan boşlukların ulaşılabilen bölümlerinde az demirli betonlarla ve nadiren su kireci harçlı kagirlerle takviye ettiklerini belirtmiştir (Kural, 1944). Şekil 4-1. Yeşil türbe çini detayları (Kural, 1944) Macit Kural yabancı uzmanların Yeşil Türbe onarımı için geliştirdikleri önerilerle ilgili olarak; hikayelerini dinleyerek çevrelerinde büyüdüğü, mesleki anlamda bağlılık derecesinde incelediği ve uzun senelerde kazandığı bilgi birikimini her ne kadar uzman olsalar da bir görüşte aşamayacaklarını ifade etmiştir. Farklı görüşte olmakla birlikte, 181 alanında çok değerli olduğunu ve saygı duyduğunu vurguladığı uzmanların, yerel malzeme ve tekniğimizdeki farklılıkları ve bunların etkisiyle uygulamaların sonuçlarını bilmelerinin mümkün olamayacağını ifade etmiştir. Bruno Taut’un raporunda belirttiği önerilere değinmiş ve sonradan eklenen çinilerin yerine sıva ve boya ile yapılacak müdahalenin hem teknik hem de görsel olarak uygun olamayacağını söylemiştir. Diğer yandan Bruno Taut’un sökülecek eski çinilerin çimento kullanılmadan su kireciyle tespit edilmesi konusundaki önerisi ile aynı düşüncede olduklarını belirtmiştir. Restorasyon keşfinde; “Bir teneke suya kırk yumurta akı koyarak yapılacak su kireci harcıyla, müze deposunda müteahhite teslim edilecek çinilerin arkalarına ve etrafına safi yumurta akı sürülerek dış ve iç dik yüzlerdeki yerlerine döşenmeleri” istenmiş ve aralıkların su geçirmez bir madde ile doldurularak çinilerin birbirine ve harca yapışmaları düşünülmüştür (Kural, 1944). Türbede, Albert Gabriel ve Prost’un da yer aldığı 04.07.1940 tarihli ikinci tespitte, A. Gabriel de eksilen çinilerin sıva ve boya yerine çini ile tamamlanması gerektiğini ve Macit Kural’ın kararlarıyla genel olarak hem fikir olduğunu ifade etmiştir. Ancak söz konusu imalat için ayrılan ödeneğin yeterli olamayacağından, kaplamayı sadece gerekli yerlerde yenilemeyi ve günün birinde renk ve cins itibariyle eski çinilere yakın çini yapılabildiği zaman daha kapsamlı yenilemenin yapılabileceğini belirtmiştir. Süreyya Yücel (1903-1970) İstanbul doğumlu olan Süreyya Yücel, Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Mimarlık Bölümü’nde eğitim görmüş, İstanbul’da 1926–1927 yıllarında kısa süreliğine Adalar (1927) ve Trabzon Maarif Eminliği (1928–1929) kadastro ressamı ve mühendisliği yapmıştır. Sonrasında, Ankara’ya giderek Şehremaneti İnşaat ve Mimari Şube Müdürlüğünde görev almış, 1931–1933 yılları arasında, Afyon İdare-i Hususiye’ye mimar olarak atanmıştır. Maraş Belediyesi’nde birlikte çalışmış olduğu Fahrettin Kiper’in Vakıflar Umum Müdürü olmasının ardından Süreyya Yücel, İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Heyeti Fenniyesi’nde göreve başlamıştır (Yücel, 2012). 182 Oğlu Mimar Erdem Yücel’in makalesinde verdiği bilgilere göre Süreyya Yücel, Manisa’daki görevi tamamlandıktan sonra İstanbul’a dönmüş ve Marmara Bölgesi’ndeki restorasyon çalışmalarına katılmıştır. Bunların başında Bursa Ulucami ile Yeşil Külliye gelmektedir. Süreyya Yücel aynı zamanda İznik Yeşil Cami, yangın geçiren Kapalıçarşı onarımlarında da görev almıştır (Yücel, 2012). Ulaşılan belgelerden, Ulucami onarımında, halen söküm çalışmalarının devam ettiği 1959 yılı Eylül ayında, Müteahhit İsmail Sönmez ile kontrol teşkilatında yer alan Y. Mimar Süreyya Yücel arasında oluşan ihtilaf konularını incelemek üzere, Umum Müdürlüğü tarafından Cahide Tamer ve Ali Saim Ülgen’in görevlendirildikleri görülmektedir. Erdem Yücel makalesinde; Ulucami kuzey kapısında, yenilenmek amacıyla rölöveleri yapıldıktan sonra taşların numaralandırılarak yerlerinden söküldüğünü, bu sırada müteahhitin ikinci ihaleyi alamayınca bu rölöveleri vermekten kaçındığını, bunun üzerine Süreyya Yücel’in restorasyon planı ve çizimleri elinde olmamasına rağmen ana kapıyı orijinaline uygun olarak eski taşlarının yardımıyla yenilediğini ifade etmiştir (Yücel, 1963). Süreyya Yücel’in Ulucami’de yaptığı çalışmalarla ilgili başka bir veriye ulaşılamamıştır. Ali Saim Ülgen (1913-1963) İstanbul’da doğmuş ve çocukluğundan itibaren eski eserlere merak duymuş olan Ali Saim Ülgen, liseyi bitirdikten sonra, Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1938 yılında Yüksek Mimar olarak mezun olmuştur. Prof. Celal Esat Arseven’in öğrencisi olarak mimarlık tarihi alanında çalışmalarına başlamış olan Ali Saim Ülgen, yurtdışında koruma alanında eğitim almıştır. Abideler ve şehircilik üzerine açılan Avrupa imtihanını kazanarak Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Almanya'ya gönderilmiş, 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine, A. Gabriel’in davetiyle Almanya'dan Fransa'ya geçmiş, Paris’te Notre Dame Kilisesi’nin restorasyonunda çalışmıştır (Ergezen, 1963). Fransa’nın 1940 yılında savaşa girmesi üzerine Türkiye’ye dönen Ali Saim Ülgen, Güzel Sanatlar Akademisi, Maarif Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde farklı görevlerde bulunmuş, İstanbul ve Anadolu’nun farklı şehirlerinde envanter çalışmaları 183 yapmıştır. GEEAYK’de, bilgili ve aktif bir üye olarak büyük bir rol oynamıştır. Atatürk’ün talebi üzerine Mimar Sinan'ın eserlerini inceleyerek rölövelerini hazırlamış ancak kitabın yeterince tamamlanmadığını düşündüğü için yayınlamamıştır. Ali Saim Ülgen’in hazırladığı çizimler, ölümünden 26 yıl sonra, 1989 yılında Doç. Dr. Emre Madran ve Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu’nun hazırladığı katalogla birlikte, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanmıştır (Madran, 1989). Ülgen’in 1943 yılında yayınlanan ‘Anıtların Korunması ve Onarılması’ adlı eseri Cumhuriyet döneminin koruma alanında ilk kitabıdır. Ülgen kitabında, Avrupa ülkelerindeki koruma yasaları ve uygulamalarıyla ilgili bilgiler aktarmış, sağlamlaştırma, anıtın mevcut kimliğine saygı gibi kuramsal yaklaşımlara ve dönemin yaygın restorasyon tekniklerinden olan çimento enjeksiyon yöntemlerine yer vermiştir. Kitapta Albert Gabriel ve Celal Esat Arseven’in değerlendirmeleri de yer almaktadır. Kitabın önsözünde, koruma uygulamalarının önemine vurgu yaparak, düşüncelerini: “Restorasyon işlerinde ilmi metodlara dayanmak hususunda memleketimiz yakın maziye kadar geç kalmakla beraber, Cumhuriyet Maarifi’nin başarmağa çalıştığı ve tez günde muvaffak olacağından emin bulunduğumuz bu büyük işler takdir ve tebcile layıktır” şeklinde belirtmiştir. Celal Esad Arseven, kitabın girişindeki değerlendirmesinde, “Anıtları yapıldıkları zamanki hallerini bozmaksızın tamir etmek bir meseledir; hatta büyük bir ilim ve sanat meselesidir. İşte, Ali Saim Ülgen kitabında bize bu ilmin ne gibi esaslara istinat ettiğini göstermektedir.’ İfadelerini kullanarak, Ülgen’in hazırladığı eserin önemine vurgu yapmıştır (Ülgen, 1943). Cahide Tamer, Ali Saim Ülgen ile ilgili olarak ömrünü eski eser restorasyonlarına adayan mimarın bir taraftan nispeten eski kuşak kabul edilen restoratörler ile iş birliği çabasındayken diğer taraftan yeni yetişen mimarlara eski eser restorasyonunun heyecanını aşılamaya çalıştığını belirtmiştir (Tamer, 1974). Ali Saim Ülgen, çizimlerinin çoğunu belgelere dayalı restitüsyon çizimleri şeklinde hazırlamış, eserleri sonradan yapılan eklerden arındırmış; yıkık kısımları tamamlayarak 184 ilk tasarıma ait plan, kesit ve görünüşleri vermeye çalışmıştır. Çizimlerde bu durumu, paftanın başlığında “restitüsyon” çizimi olduğunu belirten bir açıklamayla netleştirmiştir (Ahunbay, 2016). BEESK kurucusu Kazım Baykal, restorasyon uygulamalarında Ali Saim Ülgen’le uyum içinde çalıştıklarını belirtmiş, kendisinden övgüyle söz etmiştir. Kazım Baykal 1964 yılında Kurum’ un çalışmaları le lg l hazırladığı k tapçıkta, 1963 yılının Şubat ayında vefat eden Al Sa m Ülgen ç n duyduğu üzüntüyü ve kend s n n Kurum’a karşı olan desteğ n şöyle fade etm şt r: “….. Bursa’mızdak bütün ab deler m z n tamamını restore ett rmey çok sted , beşer senel k planlar yaptık, onun d rekt f ve tal matı, teşv k le koştuk, Vakıflardan b ze çok para tem n ne delalet ett . Büyük şler de b ze yaptırmak, mesela Hüdavend gar Cam raspa ve restorasyonunu da b ze yaptırmak stem şt . Yan beş yıllık planımıza bunu da aldırmıştı. Bütün anıtlarımızın tam ratının b tm ş olduğunu görmek onun b r c k emel d . B z m nasıl b r gayret ve fedakarlıkla çalıştığımızı onun kadar anlayan yoktu. Sa m Ülgen b z m, Bursa’mızın ve n hayet memleket m z n en büyük kayıplarındandır. Hak rahmet eyles n. Kurum onu lelebet rahmet le yad edecekt r.” (Baykal, 1964). Kazım Baykal’ın Kozahan Mesc d onarımı le lg l açıklamalarında mesc d n çatısının kırma çatı mı yoksa kubbe m olduğu konusunda tereddüt yaşandığı, Al Sa m Ülgen’ n görüşüne başvurulduğu, şer- mahkeme s c ller nden ed n len b lg ye göre kubbe olduğu anlaşılınca bu doğrulta uygulama yapıldığı bel rt lm şt r. Al Sa m Ülgen’ n onarımlarla lg l görüşler ve hakkında yapılan yorumlar ncelend ğ nde üslup b rl ğ yaklaşımında olduğunu düşündürmekted r ancak M mar, yeterl belge ve yapıdan gelen z olmadığı durumlarda sadece ayırt ed leb lecek b r sağlamlaştırma uygulamasının uygun olacağını fade etm şt r. Ayrıca ncelenen onarımlarda da yapıdan gelen zler ve arş v belgeler doğrultusunda karar verd ğ görülmekted r. Bu yaklaşımın, Luca Beltram ’n n savunduğu ‘Tar h Restorasyon Kuramı’na da yakın olduğu söyleneb l r. 185 Çalışma kapsamında, Salt Araştırma arşivlerinden ulaşılan belgelerin büyük çoğunluğunun Ali Saim Ülgen arşivine ait olduğu görülmektedir. Dönemin yazışma ve raporlarıyla yapıların fotoğraflarını da içeren bu değerli belgeler Ali Saim Ülgen’in iyi bir arşivci olduğunu göstermektedir. Cahide Tamer Aksel (1915-2005) Türk ye’n n lk kadın m marlarından ve restoratörler nden olan Cah de Aksel Tamer, 1943 yılında Güzel Sanatlar Akadem s M marlık Bölümü’nden mezun olmuş ve Sedat Çet ntaş’ın yanında Rölöve Bürosu’nda çalışmaya başlamıştır. 1943-1956 yılları arasında M ll Eğ t m Bakanlığı, Esk Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyes nde Restorasyon Kontrol Yüksek M marı olarak, İstanbul Rölöve Bürosu, İstanbul Ayasofya Müzes , Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloj Müzeler ’nde görev yapmıştır. 1947 yılında dönem n Vakıflar Genel Müdürü, Orhan Çapçı, kaybolan, yıpranan vakıf eserler n n restorasyonunu yapmak ç n b r ek p kurmak üzere Cah de Tamer’ görevlend rm şt r. 1956-1974 yılları arasında İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü bünyes nde çalışan Cah de Tamer h zmet ett ğ süre boyunca çok sayıda esere mzasını atmıştır. Cah de Tamer, yaptığı çalışmalarla lg l düşünceler n "Yaptığım şler sevg yle nakış g b şled m.’ sözüyle fade etm ş, (Aydem r, 2015) restorasyonla ilgili düşüncelerini de şöyle açıklamıştır: “Ben bir eski eserin tamir öncesi gördüğümde hayal ederim, bunu nasıl restore ederim diye. Restorasyonda şöyle bir şey vardır; ya dondurma onarımı yaparsınız ya restorasyon yaparsınız ya restitüsyon yaparsınız. Ne var ki yapacağınız şey sizden sonraki tarihçilere işi dejenere etmeden ulaştırmaktır. Aynı zamanda iklim koşullarından korumaktır.” (Özer, 2005). Cahide Tamer, ‘Cumhuriyet devrinde eski eser anlayışı ve onarım faaliyetleri’yle ilgili makalesinde, modern anlayışta eski eser restorasyon uygulamalarının Cumhuriyet dönemiyle başladığını, Sedat Çetintaş, Macit Kural, Süreyya Yücel ve arkadaşlarının kesin kurallar dışında esnek ve kişisel bir tutum içinde çalıştıklarını ifade etmiştir. Yurt dışındaki gelişmeleri yakından takip ettiği anlaşılan Cahide Tamer, ilerleyen süreçte Avrupa’da da Viollet le duc’e olan hayranlığın yerini daha doğrusunu yapma gayretinin almaya başladığını ve belirtmiştir (Tamer, 1974). 186 Tamer, dönem ekleriyle ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etmiştir: “…Kanaatimce bir abidenin bünyesine muhtelif devirlerde yapılmış ilaveler de eğer umumi estetiği bozmuyorsa ve bir ekolün mümessili iseler binanın geçirdiği devirleri işaret etmeleri dolayısıyla muhafazaya layıktırlar…” Onarım yaklaşımıyla ilgili; taş yüzeylerindeki patinanın korunmasının ve çürütmeden mümkün olduğunca kaçınarak sadece tamamen harap olmuş taşların değiştirilmesinin uygun olacağını, restorasyonların peşin hükümlerle değil, nerede ne şekilde uygulama yapılması gerektiğini yapının durumunun belirleyeceğini ifade etmiştir (Tamer, 1974). Cah de Tamer, Vakıflar bünyes nde çalıştığı dönemde Bursa’da yapılan onarımlarda danışman ve kontrol m marı olarak görev almıştır. Ulucam ve Yıldırım Bayez d Cam s le lg l hazırlamış olduğu raporlardan ve BEESK kurucu Kazım Baykal’ın anlatımlarından da Cah de Tamer’ n yapının mevcut ver ler n koruyacak şek lde, sağlamlaştırmak üzere onarım yapma düşünces nde olduğu anlaşılmaktadır. Hüsrev Tayla (1925-2014) İlköğretim ve lise eğitimini doğum yeri olan Bursa’da tamamlamış olan Hüsrev Tayla, 1948 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuştur. 29.05.1951 tarihinde başlayıp, 01.08.1956 tarihinde istifa edene kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı onarım teknisyeni olarak çalışmıştır (Atatürk Kitaplığı [077153]). Bu süre içerisinde kontrol mimarı olarak görevlendirilmiş olduğu Ulucami onarım çalışmalarında, cami kuzey kapısı rölöve detay çizimlerini hazırlamıştır. Kazım Baykal’ın raporlarından, küçük ölçekli camilerin onarımlarında da kontrol mimarı olarak katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü, İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü gibi kurumlarda görev alan Tayla, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak ders vermiştir. 1973-1983 arasında GEEAYK üyesi olarak çalışmış olan Hüsrev Tayla’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kütüphane ve Müzeler 187 Müdürlüğü Atatürk Kitaplığı’nda bulunan arşivinde birçok belge, fotoğraf ve çizimlere ulaşılabilmektedir. 4.4. Onarımları Üstlenen Yükleniciler Yapılan araştırma kapsamında ulaşılan belgelerden, büyük ölçekli camilerin onarımlarının Vakıflar Genel Müdürlüğü denetiminde ve ihale ile işi üstlenmiş olan müteahhitler tarafından yürütüldükleri anlaşılmaktadır. Örneğin, Ulucami onarımlarında 1955-1956 döneminde Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey, 1956-1960 döneminde İsmail Sönmez, 1961-1965 döneminde ise Cemal Özdemir’in müteahhitlik yaptıkları bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda müteahhitlerin onarımlarla ilgili yorumlarına ulaşılamamıştır ancak zaman zaman kontrol mimarları ile anlaşmazlıklar yaşadıkları görülmektedir. İncelenen dönemde küçük ölçekli camilerin onarımları Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle, çoğunlukla yerel imkanlarla, BEESK tarafından yapılmıştır. Lemi Şevket Merey 1925 yılında Samsun'da doğmuş olan Lemi Merey, 1947 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuştur. Arkeolog Y. Mimar Lemi Merey, Ulucami’nin taç kapısının onarım çalışmalarında 12.10.1955 ve 12.02.1956 tarihleri arasında müteahhitliğini üstlenmiştir. Yapılan araştırmalarda, Lemi Merey’in, I. Murad Hüdavendigar Camisi ve Emirsultan Camisi'nin de 1956 yılı onarımlarında sorumlu olduğu görülmüş ancak konu ile ilgili başka bilgiye ulaşılamamıştır. İncelenen yapılar arasında yer alan I. Murad Hüdavendigar Camisi minaresinin onarımı 1959 yılında BEESK tarafından yapılmıştır. Lemi Merey’in İstanbul başta olmak üzere pek çok şehirde restorasyon projeleri ve inşaatı alanında çalışma yaptığı bilinmektedir (http://www.eperbis.yildiz.edu.tr). 188 Lemi Merey, 1979 yılında, İstanbul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Mimarlık Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak göreve başlamış, 1990 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi'nden emekli olmuştur. İsmail Sönmez Hasib Mollazade İsmail Sönmez, Yeşil semtinde dünyaya gelmiş, sanatkâr olan ailesinin dükkânlarında ve eski binaların tamirinde ustalarla birlikte çalışarak kendisini geliştirmiştir. 1962 yılına kadar, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kontrolündeki çeşitli yapıların tamirlerinin müteahhitliğini ve müşavirliğini yapmıştır. Zamanın seçkin ustalarıyla alçı pencerelerin tamir ve yapımına çalışarak bu alanda ustalaşmış ve halk arasında ‘alçıcı İsmail Efendi’ namıyla anılmıştır (Erhan, 2016). Ulucami onarımlarıyla ilgili belgelerde 1956-1960 yıllarında yapılan uygulamaların Müteahhit İsmail Sönmez tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Kazım Baykal’ın BEESK’nin yaptığı uygulamalarla ilgili raporlarında farklı yapıların onarımlarında da İsmail Sönmez’in adı geçmektedir. Koza Han Mescid onarımı bu uygulamalardan biridir (Baykal, 1946). I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin yıldırım düşmesi sonucu yıkılan minare külahının yeniden yapılması inşaatında, külahın tasarımını Ali Saim Ülgen’in direktifleri doğrultusunda Kurum’un üyelerinden İsmail Sönmez tarafından 1/1 ölçekte duvara çizildiği ve bu çizime göre külahın, Bursa minare külahı şeklinde yapılmış olduğu ifade edilmiştir (Baykal 1960). Bu bilgilerden İsmail Sönmez’in BEESK üyesi olduğu ve Bursa’da pek çok yapının onarımında görev aldığı anlaşılmaktadır. Bursa'lı mucitlerimizden Hasip Sönmezalp'in ağabeyi olan İsmail Sönmez 1988 yılında vefat etmiştir. İsmail Sönmez’in arşivinin bir bölümü 1977-1988 yıllarında yanında çalışmış olan Safiyuddin Erhan’da bulunmaktadır, geri kalanının ise yeğenleri arasında paylaşıldığı öğrenilmiş ancak maalesef bu belgelere ulaşılamamıştır. İsmail Sönmez’e ait belgeler 189 arasında Ulucami ataşman çizimleri, bazı yazışmalara ait altlıklar, yapılan inşaatlara ait çizim ve hesap cetvelleri, birçok revzen kalıbı ve kendi yazdığı şiirler bulunmaktadır. Aynı zamanda arşivinde bulunan belgelerden, İstanbul Beyazıt Camisi ve Ayasofya Cami onarımlarında da bulunduğu anlaşılmaktadır. Cemal Özdemir Bursa Ulucami onarımını, 1961 yılı haziran ayından itibaren Cemal Özdemir devam ettirmiştir. Salt arşivinden ulaşılan belgelerde, Cemal Özdemir’in Aksaray Sultan Han, Fatih Çarşamba Mehmet Ağa Cami onarımlarının da müteahhitliğini yapmış olduğu görülmektedir (http://saltresearch.org/). Bu bilgi dışında Cemal Özdemir hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. 4.5. Yerelleşme ve Katılımcı Koruma-Sivil Toplum Örgütleri Cumhuriyet’in ilk yıllarında korumaya yönelik kurumsal çalışmalar devam ederken halkın da katılımı ve bilgilendirilmesi hedeflenmiş çeşitli yayınlar yapılmış, broşürler dağıtılmıştır. Dönemin gazetelerinde kent sorunları ve mimari alanda çıkan haberlerin %34’ünün anıtsal yapıların tanıtım ve onarım konularına ayrılması dikkat çekmektedir (Binan, 1999). Bu süreçte sivil toplum kuruluşları da koruma alanında çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. 1927 yılında kurulan İzmir Asar-ı Atika Muhibleri Cemiyeti koruma alanındaki ilk sivil toplum kuruluşu sayılmaktadır (Binan, 2005). 1940’lı yıllara gelindiğinde, yapılan tespitler sonucu büyük ölçekli camiler aciliyet durumuna göre onarılmaya başlanmıştır. Küçük ölçekli camiler ise ekonomik durum ve yetkili personel yetersizliği nedeniyle uzun süre bakımsız kalmıştır. Bu ihtiyaç doğrultusunda halkın talebiyle Bursa’da yer alan eski eserlerin onarımı ve korunmasına yönelik bir kurum olan BEESK kurulmuştur. Bursa Eski Eserler Sevenler Kurumu 1905 tar h nde, Bursa’da dünyaya gelen Kazım Baykal, 1915 yılında Dârulh lafe Medreses ’ne g rm şt r. 1927 yılında İlah yat Fakültes ’nden, 1928 yılında da Edeb yat 190 Fakültes Felsefe Bölümü ve Yüksek Muall m Mekteb ’nden mezun olmuş ve öğretmen olarak göreve başlamıştır. D yarbakır L ses ’nde felsefe ve tar h öğretmenl ğ yaptığı dönemde D yarbakır surlarına hayran olmuş ve tar h eserler nceleme, araştırma merakı da burada uyanmıştır. Oğlu Bum n Bey; babasının D yarbakır’da öğrenc lere ders olarak D yarbakır Kales hakkında yazı yazmalarını söyled ğ n , verd ğ ödev doğru değerlend reb lmek ç n kend s n n de Kale’y araştırmaya başladığını, böylece anıt eserlerle merakının başlamış olduğunu fade etm şt r (k ş sel let ş m, Mart 2016). Baykal’ın, 1945 yılında, Bursa Erkek L ses ’nde felsefe öğretmen olarak çalışmaya başladığı dönemde, Müze Müdür Yardımcısı Vecdi Kalyoncuoğlu, Kazım Baykal’a Bursa’daki anıtları korumak için bir dernek kurmayı teklif etmiştir. Bunun üzerine hazırladıkları tüzük, Vilayetçe onaylanmış ve 25 Ocak 1946’da Ant Gazetesi’nde ilan edilmiştir. Kurum’un ilk toplantısı da 26 Şubat 1946’da Halkevi’nde yapılmıştır (BEESK, 1985). Bursa’nın ileri gelen kişilerinin oluşturduğu kurucular kurulunda mimar veya mühendis üye bulunmaması ise dikkat çekicidir: Çizelge 4-1. BEESK kurucular kurulu listesi KURUCULAR KURULU Abdulkadir Keskin Bursa Vali Muavini Hilmi Erözden Öğretmen Hulusi Köymen Avukat Kazım Baykal Öğretmen Ahmet Muhtar Aykut Öğretmen Hüseyin Kocabaş Tüccar Rıza İlova Tüccar Necip Kartalkaya Emekli Yarbay Vecdi Kalyoncuoğlu Müze Müdür Muavini Neşet Köseoğlu Müze Müdürü Kurumun adının duyulmasının ardından, Bursalılar tarafından derneğe birincisi Zağfranlık’taki Bekir Dede Türbesi ve ikincisi Karamazak’taki Kara Abdürrezzak Türbesi’nin onarımı olmak üzere iki teklif götürülmüş, Yönetim Kurulu’nun 03.04.1946 191 tarih ve 03 sayılı kararı ile Kazım Baykal ve Vecdi Kalyoncuoğlu tarafından türbelerin onarımı gerçekleştirmiştir. Kurum’un ilk büyük işi ise Kozahan Mescidi’nin onarımı olmuştur. Kazım Baykal, Şer’i Mahkeme Sicilleri’ni inceleyerek mescit ile ilgili çalışmalarına başlamıştır. Kurum üyelerinden Vecdi Kalyoncuoğlu İstanbul’a giderek Millî Eğitim Bakanlığı’nın yetkili mimarından Mescid’in keşfini talep etmiş ancak teknik personel yetersizliği nedeniyle yardım alamamıştır. Bunun üzerine Kurum’un ricasıyla, Yeşil Türbe’nin onarımını gerçekleştiren Yüksek Mimar Celal Biçer ve Reşat Beyler mescidin onarımı için 10000 liralık keşif hazırlamıştır. Kurum, yapılan keşifle ilgili Bakanlığı bilgilendirmeyi düşündüğü sırada Yeşil Türbe’nin keşfi için Bakanlığın Bursa’da bulunan mimarı Ali Saim Ülgen de mescidin onarımından haberdar olmuş ve ilgilenmiştir. Bursa anıtları ile ilgili çalışmış olan Mimar Sedat Çetintaş da Kozahan Mescidi’nin onarımıyla ilgilenmiş ve iki taraf arasında mescidin örtüsünün kubbe veya kırma çatı olması konusunda teknik fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır (EK 17). Bakanlığın Yüksek Mimarı Ali Saim Ülgen, mescidin üzerine o günkü mevcut haliyle çatı mı yoksa kubbe mi yapılması gerektiği üzerine çok düşünmüş, Kazım Baykal da yaptığı araştırmalar sonucunda Şer’i Mahkeme Sicilleri’nde Mescid’in üzerinin kubbe olduğuna dair onarım kararını sunmuştur. Bunun üzerine Ali Saim Ülgen yapılacak onarımda Mescid’in üzerinin kubbe olması gerektiğini söylemiş ve Kurum’a faaliyete geçmelerini bildirmiştir. Kurum bir yönetim kurulu toplantısı düzenlemiş ve Yüksek Mimar Celal Biçer ile Yüksek Mimar Bedri Kökten’i çağırmış, onlar da mescid örtüsünün kubbe olduğu yönünde karar vermiştir. Karar, 25.07.1946 tarih ve 17 numaralı tezkere ile Bayındırlık Müdürlüğü’ne sunulmuştur. Dönemin Bayındırlık Müdürü, Ali Saim Ülgen’in verdiği kubbe keşfini yerinde inceleyerek, Mescidin duvar ve direklerini tetkik etmiş, üzerine gelecek kubbenin ağırlığını hesap etmiş, 26.07.1946 tarih ve 2220 numaralı tezkere ile mescidin üzerinin kubbe yapılmasında sakınca olmadığını bildirmiştir. Bunun üzerine Kurum, Yeşil Türbe’nin de onarımını yapan Müteaahit Yüksek Mimar Celal Biçer ve dönemin Bakanlık tescil işlerinde çalışan Yüksek Mimar Bedri Kökten’in denetiminde kubbe inşaatını gerçekleştirmiştir (Baykal, 1946). Kazım Baykal, Mescid onarım inşaatında, alçı ustası İsmail Sönmez, taş ustası Hüseyin Usta, kubbeyi yapan Faik Usta, kurşuncu H. Mehmet Usta’nın çalıştığını ve kubbede Tahtakale (Beyazıt Paşa) Hanı enkazından alınan 192 tuğlaların kullanıldığını ifade etmiştir. Kitapçıkta bulunan listeden onarım için harcanın paranın büyük bölümünün halktan toplandığı, bir kısmının enkaz satışından sağlandığı ve kalanının da ödünç olarak alındığı belirtilmektedir. Aynı zamanda söz konusu listede yapı da alçı pencere, ceviz ağacından pencere çerçevesi, çimento, hatıl için betonarme demiri temin edildiği görülmektedir (Baykal, 1946). Kozahan Mescid’inin üst örtüsü ile ilgili onarımı değerlendirildiğinde, Kurum’un yapıdan gelen izlerin ve sicil kayıtlarının dikkate alarak yapının ilk şekline uygun tamamlanmasını hedeflediği görülmektedir. Malzeme olarak ise diğer uygulamalarda da olduğu gibi benzer bir yapının enkazından çıkan tuğlalar ile yeni bir malzeme olan beton ve demir kullanılmıştır. Bu onarımda dikkat çeken bir konu da çatı formu konusunda Mimar Ali Saim Ülgen ile Sedat Çetintaş’ın farklı fikirlerde olmasıdır. Onarım faaliyetlerine devam eden Kurum her sene kongre düzenlemiş, bu kongrelerde yapılan uygulamalar değerlendirilerek, yeni uygulamalar planlanmış ve bu bilgiler yayınlanmıştır. Camilerde yapılan müdahalelerin, onarım öncesi ve sonrası fotoğraflarının yer aldığı bu kitapçıklar önemli birer belge niteliğindendir. 9 Mart 1947’de toplanan 1946 yılı olağan genel kurulunda, dönemin valisi Haşim İşcan’ın Kurum’la irtibat halinde olduğu, büyük işlere yönelik toplantılarında Kurum’a başkanlık ettiği, Kurum’un ilk işlerinden birinin de tarihi çınar ağaçlarını koruma altına almak olduğu ifade edilmiştir. BEESK, dönemin Maliye Bakanı Halil Ayan’ın desteğiyle, 11.12.1947 tarih ve 6671 sayılı karar ile kamu yararına dernek (Menafii Umumiyyeye Hadim Dernek) statüsü kazanmıştır (Baykal, 1985). Vakıflar Genel Müdürlüğü Abide Şubesi Şefi Ali Saim Ülgen ile beş senelik onarım planlaması yapılmış ve büyük anıtların onarımının Vakıflar tarafından, küçük yapıların onarımının ise “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu” tarafından gerçekleştirilmesine karar verilmiştir (Baykal, 1985). 193 Kazım Baykal 1959 yılı kongres nde, kend ler ne yardım eden kurum ve k ş lerle olan l şk ler n şu şek lde anlatmıştır: “Restorasyonlarımızı bu sene Ab dat Yüksek Danışma Kurulu görmed . Fakat Vakıflar Umum Müdürü sayın Orhan Çapçı, yüksek m marları le beraber geld ler, gördüler, beğend ler. Kurumu esk s g b desteklemeye devam etmeler takd rler n n n şanes d r. Kend ler ne, b ze yardım eden Vakıflar Mıntıka Müdürü Az z Bakıtoğlu’na, muzaharet n es rgemeyen hükümete ve sayın Val m z İhsan Sabr Çağlayang l’e teşekkür eder z.” (Baykal, 1960). Kazım Baykal’ın yazıları ve günümüz üyeler nden alınan b lg ler doğrultusunda Kurum’un onarıma başlamadan önce, yapının mevcut durumunun, yıkılan bölümler n zler n n, özgün yapı s stem n n ve malzemes n n ncelenm ş olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan uygulamalarda, yapının taş, tuğla, harç g b maddeler n n özell kler ncelenm ş, dönem n harap yapılarından elde ett kler uygun malzemeler kullanılmıştır. Bununla b rl kte 1936 yılı fenn şartnames nde de uygun bulunan, dönem n yen ve yaygın malzemes olan ç mentonun da onarımlarda sıklıkla kullanıldığı görülmekted r. İncelenen raporlarda, yıkılan bölümler n tamamlanmasında yetk l makamların kararları, yapıdan gelen zler, esk onarım keş fler b rleşt r lerek, elde ed len ver ler doğrultusunda uygulama yapıldığı fade ed lmekted r. Sözü ed len açıklamalar ve yapılan müdahalelerden Kurum’un uygulamalarında, yapıların mevcut zler ve ulaşılan belgeler doğrultusunda lk yapıldığı şekl ne uygun onarım yapmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kazım Baykal, Hacılar Cam s ’n n onarım sürec yle lg l yaklaşımlarını şu şek lde özetlem şt r: ‘Tam rler m zde eserler n aslına sadık kalarak restorasyon yapmak prens b m zd r. Selâh yetl m marların d rekt fler dışına çıkmayı asla düşünmey z. Bu cam de de prens b m z budur.’ (Baykal, 1953). Kurum’un çalışmaları, öncel kle onarılan anıtın çevres nde yaşayan halkın yardımları le yapılmıştır. İlk kurulduğu dönemlerde, Beled ye T caret Odası, Özel İdareler yardımda bulunmuş, 1956 yılından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü ş n gereğ ne göre ödenek yollamıştır. BEESK’nin yürüttüğü Başçı İbrahim Camisi’nin onarımı sırasında, revak duvarının birkaç metre geriye çekilmesini isteyenler, evlerinin önünde geniş bir cadde açılması 194 arzusuna kapılarak kurumu belediyeye şikâyet etmiş, Kurum durumu Belediye Başkanvekili ile konuşmak isteyip, olumlu bir yanıt alamayınca durumu dönemin valisi Sabri Çağlayangil ile paylaşmış ve Vali de gerekli ilgiyi göstererek kurumun onarıma devam etmesini sağlamıştır. Belediye ile yaşanan bu olaylar kuruma yardım vaadinde bulunanların fikirlerini de olumsuz yönde etkilemiştir. Kurum’un bir önceki yıldan kalan parasıyla restorasyona başlanmış ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden beklenen yardımın alınamaması sonucu kaynakları tükenmiştir. Onarım ancak revak kısmının doğu tarafına dek sürdürülebilmiş, caminin kendi bünyesine müdahale edilememiştir. Çalışmalar bu aşamada iken 27 Mayıs 1960 İhtilali olmuş ve Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı görevinden ayrılarak Vakıflar Denetleme Heyetinde görevlendirilmiştir. Kazım Baykal bu süreçte yaşadıklarını 1960 yılı çalışmalarını anlatan faaliyet raporunda şu şekilde dile getirmiştir: “Düşündük. Kurumumuz menafii umumiyeye hâdim kurumlardan olup politik bir amacımız yoktur. Sadece eser himaye etmek, gerekirse tamir veya satın alıp Bursa Müzesi’ne maletmek, memleket işi yaparak manevi bir zevk almak. Halbuki bir kısım halktaki kanaat camileri ve bu arada bizim hizmetlerimizi yaptıran eski iktidardı! Ortada bu kanaat mevcutken biz işi parasızlık yüzünden terkedersek nasıl bir propagandaya yol açmış olacağı takdir edilir. Halbuki bize yardım eden Vakıflar Umum Müdürlüğü bir devlet müessesidir yoksa bir parti değil öyle ise biz devlet otoritesine hizmet amacı ile neye mal olursa olsun restorasyona devam edip camiyi namaza açacağız. Buna karar verdik, paçaları sıvadık, Maksem semtinde kapı kapı gezerek para topladık, hayırsever hemşehrimiz Hacı Resulzade’ye başvurduk. Ondan ve mahalleden altıbine yakın lira temin ettik. Millet ve devlet inandığı ve doğruluğuna kani olduğu yere vermekten hiç çekinmiyor, bu millet öyle cömert bir millettir.” Kazım Baykal bu süreçte Kurum’u Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yeni genel müdürü Mehmet Ertuğruloğlu’na tanıtmak için Ankara’ya gitmiş (Baykal, 1961) ve bu tanıtımın sonunda da Vakıflar Genel Müdürlüğü Ab de Şubes Başkanı Sa m Ülgen’ n desteğ yle vakıflardan 50 000 lira para temin etmiştir. Bu para ile caminin restorasyonu tamamlanmış ve cami 30 Ekim 1960 Pazar günü açılmıştır (Baykal, 1961). Al Sa m Ülgen’ n vefatının ardından yen gelen kontrol m marları, yapılarla lg l düşünceler le şer’ mahkeme kayıtlarının b rb r ne uymaması neden yle olumsuz rapor verm şler ve Kurum’un Vakıflarla olan bağlantısı zamanla kes lm şt r. Halen bel rl 195 aralıklarla toplanan Kurum’un aktif çalışma dönemi Kazım Baykal’ın 1993 yılında vefat etmesiyle son bulmuştur. Hazırlanan bu çalışmada Kurum’un onarımını gerçekleştirdiği altı yapı incelenmiştir ancak Bursa’da yer alan küçük ölçekli camilerin birçoğunda ve han, medrese, hamam, köprü gibi diğer yapı gruplarında da çalışma yaptıkları, bu süreçte oldukça etkin oldukları görülmektedir. Kurum’a ait kongre kitapçıklarında tamiratı ve kapsamlı restorasyonu yapılan camiler açıklanmıştır. Yapının durumuna göre minare külahı tamiri, doğrama değişimi gibi basit onarımlar olabildiği gibi, kalkan duvarının tamamlanması, kubbenin yeniden yapılması hatta yıkılan bölümlerin rekonstrüksiyonu gibi farklı ölçeklerde uygulamaların gerçekleştirildiği görülmektedir (Çizelge 4-2). Çizelge 4-2. BEESK tarafından 1946-1993 yılları arasında onarım yapılan camiler Kapsamlı Onarım / Yeniden Yapım Basit Onarım Abdal Cami Şeker Hoca Cami Acemler Cami Orhan Cami Acem Reis Cami Hamzabey Cami Alipaşa Cami Sivasiler Cami Ahmed Dai Cami Hoca Ali Zade Cami Arap Mehmed Cami Suluki Cami Karaali (Yerkapı) Akbıyık Cami Cami Babasultan Köyü Cami Şehabettinpaşa Cami Alaaddin Cami Somuncubaba Cami Dayı KaracabeyCami Şehadet Cami Başçı İbrahim Cami Mecnundede Cami Duhter-i Şeref Cami Şerafeddin Paşa Cami Bedreddin Cami Mollaarap Cami Düsdurhan Cami Tayakadın Cami Beşikçiler Cami Molla Fenari Cami Ertuğrul Cami Uluabad Cami Demirtaşpaşa Cami Musababa Cami Hoca Tabib Cami Umurbey Cami Ebu İshak Cami Nalbantoğlu Cami Hoca Menteş Cami Üftade Cami Hacılar Cami Namazgah Cami İbrahim Paşa Cami Veled-i Habib Cami Selçuk Hatun Cami Piremir Cami İhsaniye Köyü Cami Veled-i Enbiya Cami Simkeş Cami Hacı Seyfettin Cami İmaret-i İsabey Cami Vefikiye Cami Sinandede Cami Hıdırlık Pınarbaşı Cami Veli Şemsettin Cami Sitti Hatun Cami Zeyniler Cami İznik Yeşil Cami Veled-i Saray Cami Kayhan Cami Yiğid Cedid Cami Koyunhisar Köyü Cami Yiğid Köhne Cami Mantıcı Cami Yeni Bezaz Cami 196 Çizelge 4-3. BEESK çalışmalarında etkin olan kişiler (Keskin, 2015. değiştirilerek alınmıştır) Milletvekilleri GEEAYK Başkanı Mimarlar, Mühendisler Saadettin Karacabey Tahsin Öz Ali Saim Ülgen Haluk Şaman Nabi Üngör Sedat Çetintaş Hulusi Köymen Hüsrev Tayla Halil Ayan Müze Müdür Yardımcısı Ekrem Hakkı Ayverdi Ali Ferruh Yücel Vecdi Kalyoncu Bedri Kökten İbrahim Öktem Celal Biçer Yılmaz Önge Valiler VGM Müdürleri Ertuğrul Eğilmez Haşim İşcan Orhan Çapçı İhsan Erbak Cahit Ortaç Nihat Danışman Cüneyt Ölçer İhsan Sabri Çaylayangil Cahide Tamer Hikmet Nam Belediye Başkanları Sanatkarlar Kemal Bengü İsmail Sönmezalp İsmet Tavgaç Bekir Söğüt Teoman Özalp Şakir Uzunca Osman Erölmez Devlet Su İşleri Müd. Fethi Yılmaz Erdem Saker Mehmet Özkurşuncu 4.6. Eğitim Kurumlarının Restorasyon Alanındaki Etkileri 1882 yılında, Osman Hamdi Bey’in öncülüğünde kurulan Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane ile güzel sanatların mimarlık, resim, heykel gibi çeşitli alanlarında eğitim verilmeye başlanmıştır (Yücel, 2005). Dönemin kontrol mimarlarının eğitim geçmişleri incelendiğinde, çoğunlukla 1926 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüşen bu okuldan mezun oldukları ve bazılarının eğitimlerine yurt dışında devam ettikleri görülmektedir (Çizelge 4-4). Üniversitelerin incelenen onarımlarda direk olarak dahil olmadıkları görülmektedir ancak GEEAYK’nın kurulumuna ilişkin kanunda mevcut ve ilerde kurulacak her üniversiteden seçilecek birer üyenin kurumda görev alacağı belirtilmiştir. 197 Çizelge 4-4: Sanayi-i Nefise Mektebi / Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan ve incelenen süreçte etkin olan mimarlar (Karakaya, 2006) Mimar Mezuniyet yılı Sedat Çetintaş 1918 Süreyya Yücel 1926 Ali Saim Ülgen 1938 Cahide Tamer Aksel 1943 Fatih Uluengin 1943 Hüsrev Tayla 1948 Onarım faaliyetlerinin hızlanmasıyla yetişmiş uzman ihtiyacı da artmıştır. Bunun üzerine üniversitelerde mimarlık bölümleri açılmaya başlamıştır. 1964 tarihli Venedik Tüzüğü’nün kabulünün ardından liselerde sanat tarihi derslerinin konulmasına, 1966-67 akademik yılından itibaren Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde eski eser restorasyonu için iki yıllık yüksek lisans programı açılmasına karar verilmiştir (Tamer, 1974). 198 5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Yapılan incelemelerde koruma ve onarım faaliyetlerinin süreç içerisinde teknik ve kuramsal anlamda değişim gösterdiği görülmektedir. Uygulamalarda dönemin şartnamelerinin ve etken kişilerin görüşlerinin belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölümde, koruma ve onarımla ilgili belgeleme çalışmaları, gerçekleşen onarımlar, görevli aktörlerin etkileri, uygulama sonrası yapılarda meydana gelen değişim alt başlıklar halinde değerlendirilmiş ve sonuçları tartışılmıştır. 5.1. Dönemin Koruma ve Onarımlarıyla İlgili Belgeleme Çalışmaları Devlet arşivlerinde ve Vakıf kayıtlarında Osmanlı döneminde yapılarda meydana gelen hasarlar ve yapılan uygulama maliyetleriyle ilgili kısıtlı bilgilere ulaşılabilmektedir. Örneğin Ahmet Vefik Paşa döneminde Yeşil Cami kubbe kasnağına yapılan uygulama hakkında kısa bir açıklamaya ulaşılırken cümle kapısına yapılan saçak ve diğer uygulamalardan söz edilmemektedir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise ülke genelinde anıtsal yapıların tespit ve rölöve çalışmaları başlatılmıştır. Her ne kadar Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çizimlerinin mimarın taraflı yaklaşımıyla hazırlanmış olduğu anlaşılsa da yapıların tespit edilip belgelenmesi önemli bir gelişme olmuştur. İncelenen onarımlarda, 1936 tarihli fenni şartname doğrultusunda proje hazırlanmadan uygulamaya başlandığı görülmekted r. Ulaşılan raporlarda yapıların geçm ş kayıtlarının araştırılarak uygulamaya g d ld ğ fade ed lse de bu b lg ler ç z me aktarılmamıştır. Uygulama aşamasında da yeterli belgeleme çalışması yapılmadığından yapılan bazı onarımlar ancak eski fotoğraflarla karşılaştırmayla veya yapıdan gelen izlerle anlaşılabilmektedir. Örneğin Ulucami onarımında kuzey kapısı ile ilgili rölöve çizimleri yapılmışken, diğer cepheler için böyle bir çalışmaya ulaşılamamıştır. İncelenen onarımlarda, Ulucami kuzey kapısı, I. Murad Hüdavendigar Cami minare külahı gibi 199 birçok uygulamada Sedat Çetintaş’ın hazırlamış olduğu restitüsyon çizimlerinin esas alındığı görülmektedir. Proje alanında böyle bir eksiklik bulunmakla birlikte uygulama tekniklerinin açıklanması ve koruma bilincinin yaygınlaştırılmasına yönelik çeşitli kaynakların oluşturmaya çalışıldığı görülmektedir. Bunların başında Ali Saim Ülgen’in ‘Anıtların Korunması ve Onarılması’ adlı eseri gelmektedir. Ülgen’in yurtdışında öğrendiği teknik ve kuramsal bilgileri aktarmış olduğu eseri ülkemizde koruma alnındaki ilk kapsamlı yayındır. Macit Kural, Yeşil Türbe onarımıyla ilgili çalışma ve düşüncelerini ‘Çeleb Mehmed’ n Yeş l Türbes ve 1941-1943 restorasyonu’ adlı k tapçıkta sunmuştur. Hem yapı hakkında b lg ler hem de uygulamaya yönel k tartışmaları çeren bu eser de dönem n öneml kaynaklarındandır. 1927 yılında kurulan Türk Mimarlar Cemiyeti’nin ‘Mimarlık’, 1931 yılında çıkartılan ‘Arkitekt’, Türk Tarih Kurumu’nun 1937 yılında başlattığı ‘Belleten’, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1938’den bu yana yayınlanmakta olduğu ‘Vakıflar’, Türkiye Mimarlar Odası tarafından 1963 yılından beri yayımlanan ‘Mimarlık’ dergilerinde, dönemin mimarları ve kurum yetkilileri; yapılar, aktörler ve uygulamalarla ilgili çeşitli makaleler yayınlamıştır. BEESK’n n çalışmalarının derlend ğ ve her sene yayınlanan kongre k tapçıkları yaptıkları müdahaleler n belgelenmes açısından öneml b rer kaynak olmuştur. İncelenen yapılarla ilgili özellikle 1980 öncesi belge ve çizimlerin bir kısmı Kurul ve Vakıflar arşivinde bulunurken birçoğuna, Ali Saim Ülgen, Hüsrev Tayla, İsmail Sönmez gibi kişisel arşivlerden ulaşılmıştır. Yapıların geçmiş onarımlarına ait belgelerin farklı arşivlerde yer alması, bu tür kaynakların yerinin bilinmemesi ve ulaşılamaması nedeniyle günümüzde hazırlanacak olan restitüsyon çalışmalarında yanlış yönlendirmelere yol açabilmektedir. Tek bir kaynaktan ulaşılan bilgi veya çizim eksik ve yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle hem yeni bir restorasyon projesi hazırlamadan önce farklı kaynaklardan araştırma yapılmasının hem de yapılan müdahalelerin öncesi ve sonrasının fotoğraf ve projelerle belgelenmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Hazırlanan bu çalışmada yapılan onarımlar belgeler ışığında incelenerek Bursa’nın anıtsal camilerinin Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan onarımlarla geçirdiği değişimler belgelenmeye çalışılmıştır. 200 5.2. Gerçekleşen Onarımların Teknik ve Kuramsal Açıdan Değerlendirilmesi Osmanlı döneminde eski yapıların işlevinin sürekliliğin sağlanması ve ‘ata yadigarı’ düşüncesiyle onarıldıkları anlaşılmaktadır. Bu dönemde onarım etkinliklerini yönlendiren en önemli öğe “Vakıf” kurumudur. Vakıf sayesinde belli sayıdaki ana yapının, çeşitli ikincil yapılardan elde ettikleri gelirlerle onarılması sağlanmıştır. Yapılan onarımlarda, onarım tarihi, yapılan uygulamalar, kullanılan malzemeler ve ücretleri kayıt altına alınmış, giderleri eserin vakfının gelirinden sağlanmıştır. Aynı teknik ve malzemelerin kullanılmaya devam ettiği bu dönemde, usta çırak ilişkisiyle yetişen teknik elemanların sürekli gerekli bakım onarımı yapması sonucu yapılar özgünlüklerini koruyabilmiştir. Tanzimat Dönemi’nde Vakıflar, 1826’da kurulmuş olan Evkaf Nezareti’ne bağlanmıştır. Vakıfların devletleştirilmesinden sonra, vakıf sahipleri gelirlerinin bir kısmını bakım onarım bedeli olarak devlete vermişlerdir ancak ekonomik sıkıntılar ve bütçe açıkları nedeniyle toplanan bu kaynak, gereği için harcanamamıştır (Cumhur yetten önce ve sonra vakıflar, 1937). Bu dönemde yapıların onarımı padişahın talimatı doğrultusunda görevlendirilen mimar tarafından uygulatılmıştır. 19.yy ikinci yarısından itibaren koruma uygulamaları, ihtiyaçlar doğrultusunda yenisi yayınlanan Ebniye Nizamnameleri ile kurala bağlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde çağdaşlaşma çabalarının da etkisiyle genellikle yabancı mimarlar tarafından gerçekleştirilmiş bazı restorasyon çalışmaları görülmektedir (Binan, 2005). Barok üslupta saçak, külah gibi eklentilerin yapıldığı bu uygulamalara tepki olarak eklerin kaldırılmasını ve özüne dönmeyi hedefleyen bir yaklaşım gelişmiştir. Bu şekilde, onarımlarda batılılaşma kaygısı, üslup birliği gibi kavramlar etkisini göstermeye başlamıştır. Mimar Kemaleddin, Mimar Ali Talat ve Mimar Vedat Tek gibi aynı yaklaşımda olan mimarlar öze dönebilmeyi amaçlayan bir akım başlatmıştır (Yücel, 2005). Viollet-le Duc’ün üslup birliği anlayışına benzerlik taşıyan bu görüş onarım çalışmalarında yaygınlaşmaya başlamış ve uzun süre etkisini sürdürmüştür. 201 Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde ise ülkenin savaştan çıkmış olması ve maddi sıkıntılar nedeniyle, tarihi eserlerin bakımsız ve birçoğunun harap durumda olduğu anlaşılmaktadır. Meclis’in kurulmasının ardından hemen Türk Asar-ı At kası Müdürlüğü (Türk Esk Eserler Müdürlüğü) kurulmuştur. Yen ulusun nşaasına denk gelen bu dönemde kurum, müzec l k alanında etk n olab lm ş, korumaya yönel k yeterl uygulama yapılamamıştır. 1930 yıllına gel nd ğ nde se Atatürk’ün ülke gez s nde yaptığı gözlemler sonucu verd ğ tal matla anıtsal eserlerde lk belgeleme ve tesp t çalışmalarına başlanmıştır. 1932 yılında Anıtları Koruma Komisyonu’un kurulmasıyla ülke genelinde tespit ve belgeleme çalışmalarına başlanmış, bunun yanı sıra yapılacak uygulamalara yönelik şartnameler hazırlanmıştır. Uygulamaya yönel k ulusal koruma otor tes ndek eks kl k se 1951 yılında GEEAYK’n n kuruluşuyla g der lm şt r. Bu süreçte tüm tesc l ve onarım kararları tek b r merkezden alınmış, gerekl görülen durumlarda yapılan uygulamalar yer nde ncelenm şt r. Cumhuriyetin koruma alanındaki ilk yasal düzenlemesi olan 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu’nun 1973’teki ilanına kadar geçen süre, bu dönemi takip etmektedir. 1930’lu yıllarda başlanan korumaya yönelik tespit ve belgeleme çalışmaları Bursa’ya da yansımış, Mimar Sedat Çetintaş ve Macit Kural görevlendirilerek, anıtsal yapıların durumlarını tespit edip, rölöveleri hazırlanmış ve müdahale gerektirenlerin öncelikleri belirlenmiştir. Yapılan araştırmalarda Bursa’nın büyük ölçekli camilerinde ilk ve en kapsamlı onarımın Ulucami’de yapıldığı görülmektedir. 1950 yılında, yapı giriş kapılarına sonradan eklenen ahşap saçakların kaldırılmasıyla başlanan uygulamada, kalın sıva tabakası altındaki taşların oldukça bozulmuş olduğu ve acil müdahale gerektirdiği ortaya çıkmıştır. 1952 yılında konu ile ilgili GEEAYK kararları alınmaya başlanmış, yerinde incelemeler yapılmış ve çeşitli öneriler geliştirilmiş fakat raporlardan anlaşıldığı üzere uygulamalara 1956 yılında başlanabilmiştir. Maddi yetersizlikler ve müdahale yöntemlerine ilişkin yaşanan kararsızlıklar nedeniyle zaman kaybedildiği anlaşılmaktadır. Kapı onarımı hakkında, tezyinatların tamamlanması veya düz-sade profilli olarak bırakılması, taşların kimyasal sürülerek yerinde korunması veya çürütülerek yenilenmesi 202 gibi farklı tekniklerin önerildiği, 1/5 ölçekte detaylı rölövelerinin hazırlanması, sökülen bölümlerin numaralandırılıp, fotoğraflanarak yerinde kullanılması, eksilen bölümler için kalıp çıkartılarak tamamlama yapılması, mevcuda uygun renk ve yapıda taş seçilmesi gibi minimum ve aslına uygun müdahaleyi içeren kararlar alındığı fakat alınan bu kararların uygulanmadığı görülmektedir. Ulaşılan belge ve çizimlerde, kuzey kapısının bölümlere ayrılarak taşlarda oluşan bozulmaların işlendiği, rölövelerinin hazırlanmış olduğu, taşların numaralandırılmış haliyle fotoğraflarının bulunduğu ve tüm bu belgelerin müteahhitlere teslim edildiği anlaşılmaktadır. Tüm bu belgeleme çalışmalarına rağmen yerinde eski taşların kullanılamadığı görülmektedir. Diğer kapılarla ilgili ise bu şekilde detaylı çizim ve fotoğrafa ulaşılamamıştır, Kurul kararlarında da doğu ve batı kapılarından söz edilmemiş, keşif dosyalarında ve ataşman çizimlerinde yapılan imalatları belirtilmiştir. 1952 yılında başlanan onarımların maddi imkansızlıklar, başlangıç aşamasında tüm yapıyı kapsayan çizim ve raporların hazırlanmayışı, onarımı yürütecek kadronun henüz yetersiz olması, İstanbul’dan kontrollerin gelmesine rağmen Bursa’da bunu denetleyecek bir yetkilinin bulunmaması, alınan kararlar ile uygulama sırasında karşılaşılan durumların farklılığı gibi nedenlerle ancak 1965 yılında tamamlanabildiği anlaşılmaktadır. Yapılan yazışmalarda, uygulamanın Vakıflar Müdürlüğü’nce GEEAYK’ye danışılarak yürütüldüğü fakat bazı konularda Vakıflar bünyesindeki kontroller ile müfettişlerin arasında anlaşmazlıkların çıktığı görülmektedir. Bu durum zaman zaman inşaatın durdurulmasına sebep olmuştur. Onarım süresinde üç farklı müteahhit çalışmış, kontrol mimarları değişmiştir. Onarım öncesinde dönemin şartnamesi gereği rölöve hazırlanmış, restitüsyon ve restorasyon projesi olmadan uygulamaya başlanmıştır. Bu durum hem uygulamada gecikmelere hem de yapılacak müdahale ile ilgili tartışmalara neden olmuştur. Kuzey kapısı için detaylı rölöve alınmış olmasına rağmen birbirinden farklı ve açıklaması bulunmayan dört restitüsyon önerisi geliştirilmiş ve yine gerekçesi açıklanmadan bu önerilerden birisi seçilmiştir. Onaylanan ve yerinde uygulanan bu çizimin Sedat Çetintaş’ın cephe çizimi doğrultusunda hazırlandığı görülmektedir. Ulucami onarımı ile 203 ilgili alınan GEEAYK kararlarında sıklıkla kullanılan “o zamanın havasının temini” ifadesi esas alınan koruma yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Gerçekleşen uygulamaların sonucunda da niteliğine bakılmaksızın saçak, Hünkar kapısı, çeşme gibi tüm dönem eklerinin muhdes kabul edilerek kaldırıldığı görülmektedir. İncelenen dönem içerisinde Ulucami dışındaki büyük ölçekli camilerde kapsamlı onarım yapılmadığı, minare ve son cemaat yerlerine müdahale edildiği görülmektedir. Ulucami onarımında görüldüğü gibi I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin minare onarımında da herhangi bir proje hazırlanmadan Çetintaş’ın çizimi referans alınmıştır. Cami’nin minaresine 1957 yılında yıldırım düşmesi sonucu şerefenin üst kısmında bulunan bir metrekarelik alandaki taşları düşürmüş, BEESK’nin yaptığı onarımda minarenin şerefesinden tepesine kadar olan bölüm sökülerek yeniden yapılmıştır. Yine aslına uygun olması düşüncesiyle mevcut taş minare külahı yerine, Sedat Çetintaş çizimlerinde görülen formda minare külahı yapılmıştır. Baykal, Hüdavendigar Camisi’nin minare onarımıyla ilgili gelen şikayet üzerine Kurum’un çalışmalarını açıklamak üzere Sedat Çetintaş’a şöyle seslenmiştir: “Sayın dostumuz Çetintaş! Hüdavendigar minaresinin külahını rölövenize göre yaptık. Alâüddin Camisi’nin Rum kalkanını kaldırıp Türkleştirdik ve aslına çevirdik. Nalbantoğlu Camisi’nin apartman revakını devrinin revakları şeklinde kalbeyledik. Bu işlerde “Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu rölövelerinize uygun restorasyonlar yapmaktadır. Herhalde yaptıklarımızı siz de beğeneceksiniz.” (Baykal, 1960). Yapılan açıklamalardan da proje hazırlanmadan başlanan uygulamalarda, Sedat Çetintaş’ın restitüsyon çiziminin esas alındığı görülmektedir. 1940-1960 yılları arasında gerçekleştirilen onarımlarda, eserlerle ilgili vakfiye, şeriye sicilleri gibi yazılı kaynakların incelendiği, yapıdan gelen izlerin tespit edildiği, benzer yapılarla karşılaştırma yapıldığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün görevlendirdiği kontrol mimarlarının görüşlerinin alındığı görülmektedir. Uygulamalarda genel olarak, kontrol mimarı farklı görüşte olsa bile, plan ve görünüş açısından yapının ilk yapıldığı dönemki haline getirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. 1800’lü yılların sonunda birçok minarede 204 uygulanmış olan barok üslupta boğumlu kagir külahlar yerine dönemine uygun olduğu gerekçesiyle Sedat Çetintaş’ın çizimlerinde görülen kubbe formundaki külah yapılmıştır. Küçük ölçekli camilerin onarımında da dönem eklerinin kaldırılması hedeflenmiştir. Bu camilerde görülen üçgen alınlıklar, deprem sonrası Rum ustalar tarafından yapıldığı ve özgün olmadığı gerekçesiyle kalkan duvarı şeklinde tamamlanmıştır. İncelenen karar ve raporlarda birçok yerde de ‘usulüne uygun’ tanımı kullanılmıştır. Tüm bu veriler dikkate alındığında alınan kararlarda, biçimsel olarak ‘yapıldığı döneme uygun onarım yapma’ düşüncesinin benimsendiği görülmektedir. Kazım Baykal, Hacılar Cam s ’n n onarım sürec yle lg l yaklaşımlarını şu şek lde özetlem şt r: ‘Tam rler m zde eserler n aslına sadık kalarak restorasyon yapmak prens b m zd r. Selâh yetl m marların d rekt fler dışına çıkmayı asla düşünmey z. Bu cam de de prens b m z budur.’ (Baykal, 1953). Biçimsel anlamda uygulanan bu ‘üslup birliği’ yaklaşımı malzeme alanında farklılık göstermiş, özgün malzemenin bulunamadığı durumda ya da daha hızlı ve kolay uygulanacağı düşüncesiyle, dönemin fenni şartnamesinde de uygun bulunan betonarme imalatlar yapılmıştır. BEESK raporlarında, camilerin kubbe onarımları sırasında kurşun kaplamanın maliyeti ve temininin zorluğu nedeniyle kurşun taklidi beton kaplamanın sıkça uygulanmış olduğu görülmektedir. Hatta yapılan uygulamaların sonucunda yağmur sularına karşı yalıtımını artırmak amacıyla farklı tekniklerin geliştirildiği tespit edilmiştir. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise kontrol mimarlarının değişmesiyle, onarım yaklaşımlarının da farklılaşmaya başladığı görülmektedir. Bunun en iyi örneği Yıldırım Camisi’nin minaresinde görülmektedir. Yapının yüksek b r tepede yer alması sonucu en sık hasarın lodosun etk s yle m nareler nde meydana geld ğ tesp t ed lm şt r. Sedat Çetintaş, 1948 yılında, Yıldırım Bayezid Camisi’nin doğu minaresi yıkık haliyle rölövesini hazırladığını ve 1949 yılı şubat ayında şiddetli lodos sonucu batı minaresinin de yıkılmış olduğunu yazmıştır. 1963 yılında minarenin yeniden yapılması gündeme gelmiş, yapım tekniği, konumu, malzemesi ve biçimiyle ilgili tartışmalı kararlar sonucunda ancak 1972 yılında minare camiden ayrı ve betonarme temelli ve taş gövdeli olarak inşa edilmiştir. Alınan kararlarda, biçimsel kaygılardan çok, mevcut yapının ve yeni yapılacak olan minarenin statik durumu gibi teknik konuların tartışılması dikkat 205 çekmektedir. Cahide Tamer kontrollüğünde, 1968-1972 yılları arasında gerçekleşen bu uygulamada, 1950’li yıllarda yapılan onarımların genelinde görülen aslına uygunluk görüşünden farklı olarak yapının mevcut durumunun ön plana alındığı ve yapısal bir değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Süreçte yaşanan bu değişim Kazım Baykal’ın anlatımlarında da görülmektedir. Üftade Camisi’nin, 1869 onarımında ahşap iskelet ile yapılıp kurşunla kaplanmış olan üst örtüsü, caminin daha sonra bir onarım görmemesinden dolayı 1960’lara gelindiğinde bozulmuş ve ahşap çatı çökecek hale gelmiştir. Dönemin Vakıflar Şube Müdürü Ali Saim Ülgen bu yapının restorasyonu için BEESK’ye kazılar yaptırmış ve ölçü aldırmıştır. Proje aşamasında Ali Saim Ülgen’in vefatı nedeniyle işler üç yıl kadar gecikmiş, bu süreçte mahalle halkı camilerinin onarımı için dernek kurmuş ve onarıma destek vermiştir. Bunun üzerine Kurum Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden proje istemiş, Mimar Cahide Tamer ve yetkili mimarlar yapının onarımı için proje hazırlamıştır. Kurum’un onarım yaklaşımının hazırlanan projeyle çeliştiği Kazım Baykal’ın şu cümlelerinden anlaşılmaktadır: “Vakıflardan proje istedik. Mimar Cahide Tamer ve Ankara yetkilileri proje hazırladılar. Ama bizdeki görüş Saim Ülgen’in görüşü, o sağ değil. Benim diplomam felsefe ve sosyoloji diploması, yetkililerin mimar diploması. Saim Ülgen yok. Yetkili mimarların projeleri Anıtlar Yüksek Kurulu’nca onaylandı, aslı gibi değil, bulunduğu gibi onarılacak.” (Baykal, 1971). Sonuç olarak yapılan onarımlarda her ne kadar yapının tam r , sağlamlaştırılması hedeflense de dönem n yaklaşımlarının korumada bel rley c b r etken olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum Osmanlı’nın son dönem nde yapılara eklenen barok üslubu saçak ve m nare külahı g b batılılaşma etk s olarak karşımıza çıkarken Cumhur yet’ n lk yıllarında Osmanlı’nın 19. yy’da yaptığı onarımlar kabul görmem ş, 16.yy anlayışıyla tüm dönem ekler muhdes kabul ed lerek st l b rl ğ düşünces uygulamaları şek llend rm şt r. 206 Çizelge 5-1: Bursa anıtsal camilerinde gerçekleşen onarımlar 207 BURSA ANITSAL CAMİLERİNDE GERÇEKLEŞEN ONARIMLAR ONARIMI ONARIM ONARIMDA ETKİN ONARIM KULLANILAN ADI YAPTIRAN YAPIM YILI GERÇEKLEŞTİRE GERÇEKLEŞEN ONARIM TARİHLERİ MİMARLAR DERECESİ MALZEME N KURUM Sedat Çetintaş Dönem ekleri kaldırılmış, VGM denetiminde Hüsrev Tayla özgün malzeme ve ULUCAMİ Yıldırım Bayezit 1399 - 1400 1951 - 1965 kapsamlı Tüm cephelerde sıva raspası ve taşlarında çürütme yapılmış, müteahhit Ali Saim Ülgen çimento Kuzey kapısı sökülüp yeniden yapılmıştır Süreyya Yücel Hüsrev Tayla Bahçe düzenlemesi yapılmıştır YEŞİL CAMİ Çelebi Mehmet 1419 1552, 1954 VGM kısmi horasan harcı Ali Saim Ülgen Kubbe kasnaklarının onarımı yapılarak ve sıva kaplanmıştır I. MURAD Sedat Çetintaş Yıldırım düşmesi sonucu hasar gören minare onarılmış, minare I. Murad HÜDAVENDİGAR 1360-1389? 1959, 1970 BEESK Ali Saim Ülgen kısmi külahı farklı formda yeniden yapılmıştır. - Hüdavendigar CAMİ Cahide Tamer Kapatılmış olan son cemaat yeri revakları açılmıştır. 1953, 1956, betonarme temel ve YILDIRIM CAMİ Yıldırım Bayezit 1389-1395? VGM Cahide Tamer kısmi Yıkılmış olan minare yapıdan ayrı olarak yeniden yapılmıştır 1963-1972 kesme taş gövde Üçgen alınlık kalkan duvarına çevrilmiş, HACILAR CAMİ Tüccar Hacı Sinan 1467 1953 BEESK Hüsrev Tayla kapsamlı Son cemaat yeri açılmış, ö z g ü n m a lz e m e Külah mevcut biçimde yenilenmiştir. Cephe taşları hatıl seviyesine kadar sökülmüş, yanan ahşap HOCA ALİZADE Tüccar Hoca Ömer 1439 1954 BEESK - kapsamlı hatılların yerine betonarme hatıl yapılmış, ç i m e n to, kurşun CAMİ oğlu Hoca Ali Kubbe kurşunları eritilerek yeniden kaplanmıştır. kontrol mimarından söz Kalkan duvarı daha yüksek olarak yeniden yapılmış, BEDRETTİN CAMİ Hafsa Sultan 1443 1955 BEESK edilmiş ancak kim kapsamlı Yıkılmış olan minare beton tuğlalar ile tamamlanmış, çimento olduğu açıklanmamıştır Kubbe üzerine kurşun yerine beton dökülüp, zift kaplanmıştır Kubbede kurşun taklidi beton kaplama yapılmış, ZEYNİLER CAMİ Hoca Ramazan 1449 1957 BEESK - kapsamlı Kirpi saçakları yenilenmiş, ç i m e n t o Kalkan duvarı yükseltilmiştir. kontrol mimarından söz Son cemeeat yeri revakları tamamlanmış, Hoca Bedrettin Mahmut ACEM REİS CAMİ 1481-1512? 1958 BEESK edilmiş ancak kim kapsamlı Kubbede kurşun taklidi beton kaplama yapılmış, üç kat asfalt çimento bin Mehmed Acem olduğu açıklanmamıştır dökülüp kanaviçe çekilerek yalıtım yapılmıştır. ALAADDİN BEY Üçgen alınlık kalkan duvarına çevrilmiş, Alaaddin Bey 1335 1960 BEESK - kapsamlı çimento CAMİ Son cemaat yeri tonozu beton olarak yenilenmiştir 5.3. Aktörlerin ve Yerel Katılımcıların Onarım Üzerindeki Etkileri Yapılan onarımlar incelendiğinde, dönemin teknik şartnamelerinin, GEEAYK üyelerinin ve kontrol mimarlarının yaklaşımlarının onarımlarda şekillendirici olduğu görülmektedir. Bursa’da gerçekleştirilen restorasyon uygulamalarında Sedat Çetintaş başta olmak üzere Ali Saim Ülgen, Kazım Baykal, Cahide Tamer gibi aktörler ön plana çıkmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Sedat Çetintaş’ın hazırlamış olduğu restitüsyon çizimleri esas alınmış ve yapılan tartışmalara, alınan tüm kararlara rağmen sonuçta bu çizimler doğrultusunda uygulama yapılmıştır. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise yapının ilk haline döndürmekten çok sağlamlaştırılması ön plana çıkmıştır. Kontrol mimarı Cahide Tamer’in etkin olmaya başladığı bu dönem kırılma noktası olarak kabul edilebilmektedir. Henüz ülkemizde yasal olarak yürürlüğe girmiş olmasa da Venedik Tüzüğü’nün yayınlandığı döneme denk gelen süreçte yapıların geçirmiş olduğu değişimler de kabullenilerek onarımın esas alındığı görülmektedir. Yapının ilk haline döndürülmesinden ziyade mevcut durumunun sağlamlaştırılmasına öncelik verilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında korumaya yönelik başlatılan çalışmalarda yerel halkın da bilinçlendirilmesi amaçlanmış ve buna yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Özellikle BEESK raporlarında küçük ölçekli camilerle ilgili birçok yapıda mahallelinin hasarlı yapının onarımı için başvuruda bulunduğu, kendi aralarında para toplayarak onarıma destek oldukları görülmektedir. Yapılan onarım ve imar faaliyetlerinde ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumun ve kentin önde gelen yöneticilerinin de rol oynadıkları görülmektedir. 1864 yılında müfettiş olarak kente gelen Ahmet Vefik Paşa, deprem sonrası hasar gören anıtsal yapıların onarımına ve yeni yolların açılmasına öncelik vermiştir. BEESK raporlarında da 1954 – 1960 yılları arasında Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil’in yapılan restorasyon uygulamalarıyla yakından ilgilendiği ve yaptığı yorumlarla uygulamaları yönlendirdiği görülmektedir. Vali, Ulucami restorasyonu esnasında “Bu kadar önemli bir cami, bir anıt 208 sıvalı bırakılır mı?” diyerek caminin bütün cephe sıvalarının sökülmesini istemiş ve uygulama bu doğrultuda devam etmiştir. Hüdavendigar Cami minare onarımı sırasında yapılan şikayetleri değerlendirmek üzere uygulamaları incelemiş ve İsmail Sönmez’den gerekli açıklamaları dinledikten sonra eserin aslına uygun olarak restore edildiğini söyleyerek durumu onaylamıştır. Dönemin valilerinin onarımlarla ilgilenmelerine rağmen, 1867 yılında belediye yasasının çıkarılmasının ardından kurulan Bursa Belediyesi’nin onarım süreçlerinde yer almadığı görülmüştür. Bu durum onarımların merkezi kararlarla yürütüldüğünü yerelleşmenin yaygınlaşmadığını ortaya koymaktadır. Yapılan araştırmalarda, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)’nin yaptığı yayınlarla döneme katkı sağladığı ancak uygulama sürecinde yer almadığı görülmektedir. 5.4. Yapı Elemanlarında Görülen Değişim Camiler, konut veya medreselerde görülebildiği gibi işlev veya kullanıcı değişikliği olmadan özgün kullanımlarına devam ettikleri için plan şemalarında kapsamlı bir değişiklik olmamıştır. Anıtsal ölçekli camilerde odalar arasında geçiş açıldığı veya pencerenin kapıya çevrildiği, son cemaat yerlerinde ise mekanların kapatılarak yeni odalar oluşturulduğu görülebilmektedir. Gerçekleşen onarımlar sırasında, bu değişikliklere müdahale edilerek ilk haline döndürüldüğü anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalardan, meydana gelen deprem, yıldırım, lodos gibi doğal afetler sonucunda yapılarda en fazla hasarın minare ve kubbelerde oluştuğu ve defalarca onarım gördükleri anlaşılmaktadır. 1855 depremi sonrası çekilmiş olan Bursa fotoğraflarında pek çok caminin minaresinin yıkılmış olduğu görülmektedir. Yapılan incelemelerde minarelerin onarımları sonrasında hem biçimsel hem de malzeme açısından değişimler tespit edilmiştir (Çizelge 5-2). Batılılaşma dönemine denk gelen süreçte birçok camide ahşap külah yerine barok uslupta kargir külahların yapılmış olduğu görülmektedir. 1950’li yıllarda ise Kubbe formlu külahlar yapılmıştır. 209 Çizelge 5-2. Minarelerde görülen değişim Özellikle 1. Murad Hüdavendigar Camisi’nde bu değişim izlenebilmektedir. Caminin ulaşılabilen en eski fotoğrafında ahşap sivri külah görülürken, daha sonraki dönemde, barok tarzda, iki farklı kagir külah görülmektedir. Minareye yıldırım düşmesi sonrası, 1959 yılında yapılan onarımda ise Sedat Çetintaş’ın çizimlerinde görülen ve Bursa genelinde günümüzde de birçok minarede bulunan, ‘miğfer külah’, ‘Bursa külahı’ veya ‘takke külah’ olarak da adlandırılan külah formu uygulanmıştır. Erken dönem özelliği 210 olan söz konusu külah formu 1890’lı yıllarda Yeşil Camisi’nde de görülmektedir. Sedat Çetintaş ve E. Hakkı Ayverdi Ulucami’nin restitüsyon çizimlerinde de külahları bu şekilde göstermiş ancak kaynak belirtmemişlerdir. Minarelerin hasar gören bölümlerinin tamamlanması aşamasında yıkılmış olan benzer yapılardan getirilen malzemelerin yanı sıra Bedrettin Camisi’nde olduğu gibi beton döküm blokların da kullanılmış olduğu görülmektedir. Bursa’da etkin olan lodos nedeniyle kubbelerin kurşun kaplamalarının sık sık hasar gördüğü anlaşılmaktadır. BEESK raporlarında incelenen küçük ölçekli camilerde kubbe onarımları sırasında kurşun kaplamanın maliyeti ve temininin zorluğu nedeniyle kurşun taklidi beton kaplamanın sıkça uygulanmış olduğu görülmektedir. Hatta yapılan uygulamaların sonucunda yağmur sularına karşı yalıtımını artırmak amacıyla farklı tekniklerin geliştirildiği tespit edilmiştir. İncelenen camilerde en çok değiştirilmiş olan bir diğer yapı elemanı da pencerelerdir. Fiziksel şartlar nedeniyle bozulmuş olan ahşap doğramaların yenilenmesinin yanı sıra pencere boşluklarında da müdahaleler görülmektedir. Örneğin Ulucami’nin 1950-1965 yılları arasında yapılan onarımı sırasında yapıdan gelen izler doğrultusunda alt pencerelerinin dikdörtgen formlu olup kemer aynalarının dolu olduğu sonucuna varılmış ve bu yönde tamamlama yapılmıştır. Üst sıra pencerelerinde ise alçı dışlık pencerelerin bulunduğu tespit edilmiş fakat çabuk kırılması gerekçesiyle alçı yerine beton dışlıklar yapılmıştır. Yapı öğelerinde, en büyük değişiklik küçük ölçekli camilerin alınlıklarında görülmektedir. 1855 depremi sonrası Rum ustaların, kalkan duvarı yerine üçgen alınlık yaptıkları gerekçesiyle, Hacılar Camisi’nin üçgen alınlığı, bulunan izlere ve dönemin benzer yapılarına dayanılarak kalkan duvarı olarak, dikdörtgen formda tamamlanmış, Alaaddin Bey Camisi’nde ise tamamen kaldırılmıştır. Zeyniler Camisi’nde mevcut kirpi saçaklara rağmen kalkan duvarı yükseltilmiştir (Çizelge 5-3). 211 Çizelge 5-3: Üçgen alınlık ve kalkan duvarlarında gerçekleşen değişim Yapılan onarımlar sırasında dönem eklerinin muhdes oldukları gerekçesiyle yapılardan kaldırılmış oldukları görülmektedir. Ulucami ve Yeşil Cami’nin giriş kapıları üzerlerine sonradan eklenmiş olan saçaklar kaldırılmış, benzer şekilde Ulucami Hünkâr kapısı da sonradan açılmış olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır. 212 5.5.Kullanılan Malzeme ve Tekniğin Değerlendirilmesi İncelenen dönemde koruma uygulamalarında biçimsel anlamda görülen usulüne uygun yaklaşımına, malzeme konusunda aynı özenin gösterilemediği anlaşılmaktadır. Hasar gören yapıların onarımları yapılırken özgün malzemenin yanı sıra teknolojik gelişmeler ve yurt dışından elde edilen bilgiler doğrultusunda yeni malzemelerin de kullanıldığı görülmektedir. 1931 tarihli Carta Del Restauro’da belirtildiği gibi Avrupa’da da kullanımı uygun bulunan betonarme imalatlar, ülkemizde gerçekleşen onarımlarda da yaygınlaşmıştır. Özellikle, 1936 tarihli fenni şartnamede horasan harcı, kurşun izabe ocağı gibi geleneksel malzeme ve tekniklerin yanı sıra, dünya genelinde yaygınlaşan çimento harcı ile ilgili detayların verildiği görülmektedir. Yapılan araştırmalarda Muradiye Medresesi’nin 1946 ve 1947 yılları onarımları için Ali Saim Ülgen tarafından hazırlanmış olan keşif dosyasına ulaşılmıştır. Muradiye Medresesi her ne kadar çalışma kapsamında olmasa da yapım sistemi ve malzemeleri incelenen camiler ile benzer özellikte ve onarımı çalışılan zaman aralığındadır. Bu nedenlerle ulaşılan şartname dönemin onarım tekniklerini aydınlatması açısından önem taşımaktadır. Dosyada bulunan şartnamede kurşun toplanması ve izabesi, taş ve tuğla duvar yapımı, pencere, çamur sıva, iskele, çürütme, kirpi saçak yapımı gibi uygulamalarla ile ilgili teknik açıklamalar yapılmıştır (EK 18). Dosyada, harçlar için Y. Mimar Bedri Kökten imzalı ayrı bir şartname bulunmaktadır. Bu şartnamede çamur ve horasan harcının yanı sıra 200, 250, 300 dozajlı çimento harcı ve betonarme betonunun tarifinin de bulunduğu görülmektedir (EK 19). Bu dönemde çimento pek çok onarımda, kubbe kaplamalarında, dışlık pencerelerin yapımında ve hatıllarda kullanılmıştır. Dönemin ekonomik şartlarının da etkisiyle çatı kaplaması olarak kullanılan kurşunun temin edilemediği durumlarda kurşun taklidi beton kaplama yapılmış, hatta zamanla su yalıtımına karşı uygulama teknikleri geliştirilmiştir. Bunun yanı sıra yangın veya böceklenme sonucu yok olana ahşap hatılların yerine de betonarme hatıl yapıldığı görülmektedir. Ulucami’de olduğu gibi dışlık pencerelerinde de 213 daha dayanıklı olduğu gerekçesiyle alçı yerine beton kullanılmıştır. Bedreddin Camisi’nde ise yıkılmış olan minare, tuğla şeklinde dökülmüş beton bloklar ile tamamlanmıştır. Çimentonun, Alaaddin Bey Camisi’nin son cemaat yeri tonozunun betonarme olarak yapılması gibi yapının taşıyıcı sisteminde de kullanıldığı görülmektedir. Yıldırım Bayezid Camisi’nin yıkılmış olan minaresi yeniden inşa edilirken minarenin yapıya etkisi ve taşıyıcı sistemi ile ilgili tartışmalar sonucunda minarenin yapıdan ayrı ve betonarme taşıyıcılı olarak inşa edilmesi gündeme gelmiştir. Zaman içinde çimentonun yapının özgün malzemelerine zarar verdiği anlaşılmaya başlansa da uygulama ve temin kolaylığı, sağlamlığı gibi gerekçelerle onarımlarda kullanılmaya devam edilmiştir. Bir taraftan, çimento harcının hem taşa zarar verdiği hem de yapının mevcut bölümü ile çimento harçlı bölümü arasında rijitlik farkı oluşturacağı tespit edilmiş; diğer taraftan alçı olması gereken dışlık pencereleri daha dayanıklı olacağı gerekçesiyle beton olarak, kurşun kaplı olması gereken kubbelerde ise kuşun taklidi sıva olarak yapılmıştır. 5.6. Sonuç Zaman içerisinde doğal etkenler veya insan kaynaklı nedenlerle yapılar hasar görmektedir. Önceleri sadece sürekliliği sağlamak üzere onarımlar yapılırken, anıtsal eserlerin kültürel değerlerinin de ön plana çıkmasıyla koruma kavramı gelişmeye başlamış ve farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Yaşanan gelişmelerle koruma uygulamaları ile ilgili kurallar belirlenmiş ve yasalar çıkartılmıştır. Osmanlı döneminde anıtsal eserlerin onarımları vakıf sistemiyle devam ettirilmiş ve görülen ihtiyaçlara göre çıkartılan nizamnamelerle uygulamalara bazı kurallar getirilmiştir. Bu nizamnamelerde korumaya yönelik olumlu gelişmeler kaydedilirken 1912 tarihli nizamnamede olduğu gibi yıkımı kolaylaştırıcı olumsuz maddeler de eklenebilmiştir. 214 Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde çağdaşlaşma çabalarının da etkisiyle genellikle yabancı mimarlar tarafından gerçekleştirilmiş bazı restorasyon yaklaşımları görülmektedir. Batılılaşma etkilerinin yansıtıldığı bu uygulamalara örnek olarak Yeşil Cami ve Ulucami onarımlarında eklenen saçaklar gösterilebilir. Süreç içerisinde bu yaklaşımla gerçekleşen onarımlara ve yapılan eklere karşı görüşler ortaya çıkmıştır. Mimar Kemaleddin, Mimar Ali Talat ve Mimar Vedat Tek gibi benzer yaklaşımda olan mimarlar öze dönebilmeyi amaçlayan bir akım başlatmıştır. Viollet-le Duc’ün üslup birliği anlayışına benzerlik taşıyan bu görüş onarım çalışmalarında yaygınlaşmaya başlamıştır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise TBMM’n n oluşumundan sonra koruma alanındaki kurumsallaşma çalışmaları hemen başlatılmış ve MEB’e bağlı olarak Türk Asar-ı At kası Müdürlüğü kurulmuştur. Müdürlük, ülkenin savaştan çıkmış olması, yetişmiş eleman eksikliği, maddi kısıtlılıklar gibi etkenler nedeniyle onarım alanında yeterince etkin olamamış, müzecilik konusunda faaliyet gösterebilmiştir. Atatürk’ün 1930 yılında gerçekleştirdiği yurt gezisi esnasında yaptığı tespitler sonucu korumaya yönelik kapsamlı çalışmalar başlatılmıştır. 1931 yılında b r kom syon kurularak, sorunların tesp t ed l p öner ler n sunulduğu rapor hazırlanmış ve 1932 yılında Maarif Vekâleti Antikiteler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı ‘Anıtları Koruma Kom syonu’ (AKK) (Ab deler Koruma Heyet ) kurulmuştur. Kom syon öncel kle tesp t çalışmalarına başlamış, m mar Sedat Çet ntaş ve m mar Mac t Kural ülke genel nde yapıların rölöveler n hazırlamak üzere görevlend r lm şt r. Yapılan belgeleme çalışmalarının ardından ac l yet durumuna göre onarımlara başlanmıştır. Bu süreçte, kurumlar da uygulamaya yönelik açıklama yapmak ve standartlar belirlemek üzere bazı yayınlar hazırlanmıştır. Kültür Bakanlığı, 1935 yılında ‘Tar h Eserler Araştırma ve Koruma Kılavuzu’nu, Evkaf ve Umum Müdürlüğü, 21 Mayıs 1936 tar h nde cam ler n ve cam ler n kapsama alanında olan b naların tam r ve nşaatlarına yönel k fenn şartnamey yayınlamıştır. Dönem n kuramsal yaklaşımlarını bel rtmes açısından çok öneml olan bu şartname uygulama tekn kler açısından oldukça detaylı b lg ler çermekted r. Şartnamen n maddeler ncelend ğ nde, muhdes ekler n 215 kaldırılması, koruma, tamamlama, yen den yapım, malzeme ve uygulama tekn ğ g b konuların detaylı olarak açıklandığı görülmekte ve onarımlarda b ç msel anlamda ‘tarz-ı kad m’ vurgusu d kkat çekmekted r. Şartnamedek b r d ğer öneml konu da onarımlarda daha dayanıklı olduğu gerekçes yle, At na Tüzüğü (1931)’nde kabul gören, ç mento harç ve betonarmen n kullanımının uygun bulunmasıdır. Şartnamen n, proje hazırlanmadan uygulama yapılab l rl ğ ve dönem ekler n n kaldırılması maddeler ne yazık k gerçekleşen onarımlarda b rçok yapıda olumsuz sonuçlara neden olmuştur. Bunların yanında, şartnamede, şant yede kontrol m marı bulundurulması, deney ml müteahh t zorunluluğu, fotoğraf le belgeleme, uygun malzeme ve usta bulunamaması durumunda bezemeler n aynen korunması g b olumlu konular yer almaktadır. 1951 yılına gelindiğinde, yet şm ş elemanların yeters zl ğ ve yürütülen restorasyon çalışmalarında bir merkezden kontrolün eksikliği sonucu GEEAYK kurulmuş ve korumaya yönelik tüm uygulamalar tek merkeze bağlanmıştır. Ülke genelinde çalışmalar devam ederken, Bursa’da ilk önce Yeşil Türbe onarımı gündeme gelmiştir. Yeşil Türbe’nin onarım çalışmaları, Bakanlığın tarihi mirası koruma programının gündemindeki yapılar içinde Türk kökenleri ve kimliğini tanımlamada en önemli yapılardan biri olarak öne çıkmıştır. Türbenin onarım görevi Macit Kural’a verilmiş ve 1941 yılında onarıma başlanmıştır. Dönemin en kapsamlı onarımının gerçekleştiği Ulucami’de, hasar gören kapı sundurmalarının, 1950 yılında kaldırılmasının ardından, yangın nedeniyle bozulmuş olan taşların ortaya çıkmasıyla kuzey kapısının onarımına başlanmıştır. Onarım sırasında yaşanan kararsızlıklar, alınan kararlar ile yerinde yapılan uygulama arasındaki farklılıklar, 1960 ihtilali nedeniyle uygulamanın durması, bu dönemde kaynak temininde yaşanan sıkıntılar, müteahhitten kaynaklı gecikmeler gibi sorunlar nedeniyle onarım ancak 1965 yılında tamamlanabilmiştir. Ulucami onarımı öncesinde dönemin şartnamesi gereği rölöve hazırlanmış, restitüsyon ve restorasyon projesi olmadan uygulamaya başlanmıştır. Bu durum hem uygulamada gecikmelere hem de yapılacak müdahale ile ilgili tartışmalara neden olmuştur. Kuzey 216 kapısı için detaylı rölöve alınmış olmasına rağmen birbirinden farklı ve açıklaması bulunmayan dört restitüsyon önerisi geliştirilmiş ve yine gerekçesi açıklanmadan bu önerilerden birisi seçilmiştir. Onaylanan ve yerinde uygulanan öneri çizimin, raspa sonrası fotoğraflarla karşılaştırıldığında farklılıkları olduğu görülmektedir. Ulucami’ye dair hazırlanmış olan çalışmalar incelendiğinde söz konusu kapı çiziminin Sedat Çetintaş’ın hazırlamış olduğu restitüsyon çizimine uyun olduğu görülmektedir. Ulucami onarımı ile ilgili alınan GEEAYK kararlarında sıklıkla kullanılan “o zamanın havasının temini” ifadesi esas alınan koruma yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Gerçekleşen uygulamaların sonucunda da niteliğine bakılmaksızın saçak, Hünkâr kapısı, çeşme gibi tüm dönem eklerinin muhdes kabul edilerek kaldırıldığı görülmektedir. Ulucami onarımında olduğu gibi I. Murad Hüdavendigar Camisi’nin minare onarımında da herhangi bir proje hazırlanmadan Çetintaş’ın çizimlerinin referans alındığı görülmektedir. Batılılaşma etkisiyle yapılmış olan barok kargir külah yenine Çetintaş’ın birçok cami çiziminde işlediği külah formu uygulanmıştır. BEESK’nin gerçekleştirdiği küçük ölçekli camilerin onarımında da benzer yaklaşım görülmektedir. Üçgen alınlıklar, deprem sonrası onarımlarda Rum Ustaların yapmış olduğu gerekçesiyle kalkan duvarı olarak tamamlanmıştır. Kazım Baykal, onarımlarla ilgili raporlarında sıklıkla Ali Saim Ülgen ve Sedat Çetintaş ile benzer görüşte olduklarını, Çetintaş’ın çizimleri doğrultusunda uyguma yaptıklarını, eserler n aslına sadık kalarak restorasyon yapmanın prens pler olduğunu ve yapıları Türkleşt rd kler n vurgulamıştır. Osmanlı’nın son döneminde batılılaşma etkisiyle yapılan eklere karşı özüne dönmeyi esas alan bu yaklaşımın geliştiği ve yurt dışında eğitim alıp ‘Üslup birliği’ kavramını benimsemiş kontrol mimarlarının da etkisiyle devam ettiği görülmüştür. İncelenen süreçte gerçekleşen onarımlarda da dönem eklerinin hiçbir şekilde korunmayıp, muhdes oldukları gerekçesiyle kaldırıldıkları, bozulan bölümlerin belirli kabullerle döneme uygun olarak tamamlanmaya çalışıldıkları görülmektedir. Viollet-le Duc’ün Üslup birliği yaklaşımında yapının, ilk yapıldığı dönemdeki şekline döndürülmesinin hedeflendiği 217 bilinmektedir. İncelenen onarımlarda ise erken dönem yapılarının inşa edildiği şeklinden ziyade klasik döneme uygun onarılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Yıldırım Bayezid Cami minaresiyle ilgili bir GEEAYK kararında geçen “…yapılacak minarelerin ‘eserin bünyesine uygun klasik uslupta’ olmasına…” ifadesi de bu görüşü desteklemektedir. Bu durumda, dönemin yaklaşımını ‘belirli bir döneme dönme’ şeklinde yorumlamak daha doğru olacaktır. Bu süreçte Avrupa’daki gelişmelerle bakıldığında; 1931 yılında İtalya’da yayınlanan ‘Carta Del Restauro' bildirisinde onarımlarda belirli bir stile bağlı kalınmasının doğru olmadığı ve dönem eklerinin üslup birliği maksadıyla kaldırılmaması gerektiği ifade edilmiştir. Bu bildirilerin o dönemde ülkemizde etkili olmadığı görülmektedir. Koruma alanında uzmanlaşmış kadronun yeters z olduğu bu süreçte çoğunlukla aynı okuldan mezun olan m marların farklı dönemlerde, VGM, İstanbul Rölöve Bürosu ve GEEAYK g b kurumlarda görev aldıkları görülmekted r. Bu durumda koruma uygulamalarında ortaya çıkan yaklaşımda kurumların değ l k ş ler n görüşler n n bel rley c olduğu anlaşılmaktadır. İncelenen tüm bu onarımlar değerlendirildiğinde 1940-1960 dönemi uygulamalarının olumlu ve olumsuz sonuçları görülebilmektedir. Kadro ve maddi imkanların yetersizliğine rağmen büyük bir özveri ile yapılan onarımlar neticesinde yapıların daha fazla hasar görmesi engellenmiş hatta bazı yapıların yok olmasının önüne geçilebilmiştir. Tüm bu olumlu çabaların yanı sıra ‘usulüne uygun’ yaklaşımla yapılan söküm ve yeniden yapım gibi müdahaleler ne yazık ki bir dönemin özelliklerini yansıtan yapı elemanlarının, özgün malzeme ve işçiliğin yok olmasına neden olmuştur. Bu süreç devam ederken de yapılan onarımlar eleştirilmiştir. Albert Gabriel, 1938 tarihli raporunda dönemin onarımlarıyla ilgili, stil birliğinin reddedip, yapıların belgesel değeri vurgulanmış, Al Sa m Ülgen de yeterl belge ve yapıdan gelen z olmadığı durumlarda sadece ayırt ed leb lecek b r sağlamlaştırma uygulamasının uygun olacağını fade etm şt r. Bu açıklamalara rağmen yapılan uygulamalar b rb r ne benzer şek lde devam etm şt r. 218 Biçim olarak benimsenen belirli bir dönemin özelliklerini koruma çabasına malzeme konusunda aynı ölçüde dikkat edilmemiştir. Bir taraftan özgün malzemenin korunması vurgulanmış, diğer taraftan yapıya zarar verebileceği öngörülmesine rağmen çimento kullanımının uygun görüldüğü çelişkili bir durum oluşmuştur. Ali Saim Ülgen, Macit Kural ve Albert Gabriel gibi dönemin önde gelen mimarları çimentonun yapı malzemelerine vereceği zararı tartışmış aynı zamanda da teknik anlamda sağlamlık ve kolaylık sağladığı gerekçesiyle kullanılabilirliğinden söz etmiştir. Bu süreçte henüz tam yerine oturmamış kavramlar ve ilkelerden dolayı hem kuramsal hem de teknik anlamda bazı çelişkilerin yaşandığı görülmektedir. Korumaya yönelik kapsamlı bir yasanın ve koruma amaçlı imar planlarının bulunmadığı bu dönemde bütüncül bir koruma anlayışının henüz oturmadığı, müdahale ve tedbirlerin tek yapı ölçeğinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bunun sonucunda da yapılar onarılmış ancak çevrede gerçekleşen kontrolsüz uygulamalarla dokunun bütünlüğü bozulmuştur. Gerçekleşen onarımlarda etken olan dönemin kontrol mimarlarının aynı okuldan mezun olmalarına rağmen gerek sonradan gördükleri yurtdışı eğitimi gerekse kendi düşünceleri doğrultusunda farklı yaklaşımlar sergiledikleri anlaşılmaktadır. İlk dönemde yer alan kontrol mimarlarının görevden ayrılmasıyla ‘usulüne uygun’ yaklaşımın yerini günümüz çağdaş koruma kavramına daha yakın uygulamalara bıraktığı görülmektedir. Yapılan tespitlerde, Yıldırım Bayezid Camisi başta olmak üzere, Cahide Tamer’in kontrollüğünde gerçekleşen uygulamaların Bursa için dönüm noktası olduğu rahatlıkla söylenebilir. 1964 yılında Venedik Kongresi’nde kabul edilen tüzüğün en önemli maddelerden biri olan ‘dönem eklerine saygı’ ilkesi Mimar Cahide Tamer’in kontrollüğü döneminde görülmeye başlanmıştır. Bu süreçte onarımlarda dönem ekleri korunmaya, yapının sağlamlığı ön plana çıkmaya başlamıştır. Yapılan çalışmanın sonucunda her yapının tarihi bir belge olduğu, bulunduğu durum ve özellikleri dikkate alınarak müdahale edilmesi gerektiği, üslup birliği yaklaşımına bağlı kalınarak yapılan uygulamaların geri dönüşü olmayan sonuçlara neden olduğu görülmüştür. 219 Hanlar Bölgesi ve Cumalıkızık Köyü ile UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil olan Bursa’da, günümüzde de yanlış veya eksik koruma uygulamalarının gerçekleştiği görülebilmektedir. Yapıldıkları dönemden günümüze kadar geçirdikleri değişimlerine rağmen, bu anıtlar gelecek nesillere aktarılacak birer kültür mirasıdır. Yapılarda esaslı onarım az veya çok oranda özgünlüğün yitirilmesine neden olabilmektedir. Bunun önlenebilmesi için anıtsal yapının uygun bir işlevle yaşatılması ve düzenli bakımının yapılması, bu şekilde yapılarda sürekliliğin sağlanabilmesi doğru olacaktır. Onarımın gerekli görüldüğü durumlarda ise kapsamlı bir arşiv araştırması yapılmalı ve yapısal değerlendirme sonucu çağdaş restorasyon ilkeleri doğrultusunda proje hazırlanmalıdır. Öncelikle yapının ömrünün uzatılması hedeflenmeli aynı zamanda yapıda meydana gelen eskimişliğin de yerine göre korunması sağlanmalıdır. Neyin, nasıl korunacağı sorusu birçok açıdan değerlendirilmesi gereken bir konudur. Her yapının niteliği, hasar durumu farklı olduğu gibi dönem içinde gördüğü müdahaleler de farklıdır. Bunun için üslup birliği gibi tek bir kurama bağlı kalarak uygulama yapmak yanlış sonuçlar ortaya çıkartmaktadır. Bütün eklerin muhdes sayılıp kaldırılarak bir dönemin izlerinin yok sayılmasının doğru olmayacağı gibi niteliksiz veya yapıya statik anlamda zarar veren bir eklentinin de korunması doğru olmayacaktır. Bunun için de ‘caso per caso’ yani her kültür varlığının kendi koşullarına göre değerlendirilmesi düşüncesinden de yola çıkarak, özellikle uluslararası ölçekte belge niteliği taşıyan anıtsal yapıların restorasyon projesi hazırlanırken hassas davranılmalı, yeterli araştırma ve analizler yapılıp, ilgili meslek gruplarından konusunda uzman kişilere danışılarak karar verilmelidir. Onaylanan projenin yerinde doğru biçimde uygulanabilmesi konusunda da yüklenici ve kontrollere büyük görev düşmektedir. Çalışmanın sonucunda ortaya çıkan önemli bir konuda belgeleme çalışmalarıdır. Yapıların geçmiş onarımlarının yeterince belgelenmemiş olması, olan belgelerin de farklı arşivlerde yer alması, bu tür kaynakların yerinin bilinmemesi ve ulaşılamaması günümüzde hazırlanacak olan proje çalışmalarında yanlış yönlendirmelere yol açabilmektedir. Bunun önlenmesi için özellikle kişisel arşivlerin ulaşılabilir hale 220 getirilmesi, proje aşamasında kapsamlı bir araştırma yapılması doğru olacaktır. Bunun yanı sıra anıtsal yapıların restorasyon aşamalarının fotoğraflarıyla birlikte kitapçık halinde yayına dönüştürülmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir. 221 KAYNAKLAR Abacı, Z. (2005). Modernleşme sürec nde Bursa kent n n mekansal ve sosyal değ ş m (1860-1910). [Doktora Tez ]. Uludağ Ün vers tes Sosyal B l mler Enst tüsü. Bursa. Abdülhamit II. (tahm. 1856-1892) Şehadet Camisi’nin 1855 depreminde yıkılan minare ve son cemaat yeri görünümü. [NEKYA90752/14], İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/FOTOGRAF/90752--- 0014.jpg Ahunbay, Z. (2016). Genç Cumhur yet n koruma alanındak öncüler nden Y. M mar Al Sa m Ülgen (1913-1963). Restorasyon Konservasyon Çalışmaları Derg s , 16, 3- 20. Akozan, F. (1977). Türk ye'de tar h anıtları koruma teşk latı ve kanunlar. İstanbul. Devlet Güzel Sanatlar Akadem s . AKK (1935). Anıtları Koruma Kom syonunun 1933-1935 yıllarındak çalışmaları. Kültür Bakanlığı Ant k teler ve Müzeler Da res Anıtları Koruma Kom syonu. İstanbul Devlet Basımev Alsaç, Ü. (2001). Korumacılığa adanmış b r yaşam M mar Orhan Alsaç’ın özgeçm ş ve etk nl kler . Taç Vakfı’nın 25 yılı anı k tabı Türk ye’de r sk altındak doğal ve kültürel m ras. İstanbul.Taç Vakfı Yayını Aok , M. (2002). Léon Parv llée: Osmanlı modernleşmes n n eş ğ nde b r Fransız sanatçı. (Doktora Tez ). İTÜ. Sosyal B l mler Enst tüsü. İstanbul. https://polen. tu.edu.tr/ tems/d1724c58-0fae-4d2d-913c-bf03d3ba72b8 Artamonoff, N. V. (tahm.1936). Yeşil Cami cephe fotoğrafı. http://images.doaks.org/artamonoff/collections/show/147 Arseven, C.E. (1970). Türk sanatı tar h . İstanbul. Cem Yayınları. Aslanapa, O. (2004). Osmanlı devr m mar s . İstanbul. İnk lap K tapev . Aslanapa, O. (2016). Türk sanatı. Remz K tapev . İstanbul. Atabey, A. ‘I. Murad Hüdavend gar Cam s rest tüsyon raporu’. BKVKBK arş v . Aydem r, O. (2015). B r kadın vakıf m marı Cah de Aksel Tamer. Vakıf Restorasyon Yıllığı, 11, 36-43. Ayverd , E.H. (1966). Osmanlı M mar s n n lk devr . İstanbul. İstanbul Fet h Cem yet . Ayverd , E.H. (1989). Osmanlı M mar s n n lk devr Ertuğrul, Osman, Orhan Gaz ler, Hüdavend gar ve Yıldırım Bayez d 630-805 (1230-1402). C lt 1. İstanbul. İstanbul Fet h Cem yet . Ayverdi, E.H., Yüksel İ.A. (1976). İlk 250 senenin Osmanlı Mimarisi. İstanbul. İstanbul Fetih Cemiyeti. Batur, A. (1974). Osmanlı cam ler nde kemer strüktür-b ç m l şk s üzer ne b r deneme (1300-1730). [Doktora Tez ]. İstanbul Tekn k Ün vers tes , Fen B l mler Enst tüsü, İstanbul. Baykal, K. (1946). Bursa Kozahanı ve Mesc d . Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu Yayınları. Ant Basımev . Baykal, K. (1950). Bursa ve anıtları. Bursa. Aysan Matbaası. Baykal, K. (1953). Bursa’da Hacılar Cam tam r münasebet le. Bursa. Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu Yayınları S:3. Aysan Matbaası. Baykal, K. (1956). 1956 senesinde tamirlerini yaptığımız camiler. Bursa. Tasman Matbaası. Baykal, K. (1957). Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu 1957 senes çalışmaları. Bursa. Yılmaz Basımevi. 222 Baykal, K. (1960). Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu’nun 1959 senes çalışmaları. İstanbul. Ernur Matbaası. Baykal, K. (1961). Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu’nun 1960 yılı çalışmaları. Bursa. Millet Matbaası. Baykal, K. (1985). Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu h zmet albümü 1946-1985. Baykal, K. (1989). Bursa’da Ulucam . 2. Baskı. Bursa. Hak m yet Matbaası. Bayramoğlu, K. (2022). Modern Bursa’nın unutulmaz val s Haş m İşcan, https://www.bursasehreng z.com/ B llur, İ. (2020). Türk ye’de kültürel m rası koruma çalışmaları bağlamında İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün rolü. [Doktora Tez ]. M mar S nan Güzel Sanatlar Ün vers tes . Fen B l mler Enst tüsü, İstanbul. B nan, C. (1999). Erken Cumhur yet basınında Osmanlı m mar m rasına bakış. Osmanlı m marlığının 7 yüzyılı ‘uluslarüstü b r m ras’ İstanbul. Yapı Endüstr Merkez B nan, C. (2001). Türk ye’de anıtsal m mar m rasın restorasyonu ve özgünlüğünün korunması le lg l r skler, Taç Vakfı’nın 25 yılı anı k tabı Türk ye’de r sk altındak doğal ve kültürel m ras. İstanbul.Taç Vakfı Yayını B nan, C. (2005). Cumhur yet dönem nde Türk ye’de m mar koruma üzer ne yorumlar, 60. Yaşında S nan Gen m’e Armağan Makaleler. İstanbul. Ege Yayınları B nan. D. (2000). Altı asırlık b r belge Bursa Ulucam s . Arredemento M marlık. Temmuz-Ağustos 2000. 146-155. Bursa Araştırmaları Merkez Arş v Bursa Büyükşeh r Beled yes Arş v Bursa Esk Eserler Sevenler Kurumu Arş v Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Arş v Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arş v Camilerin ve Bunlara Şumuli Olan Binaların Tamir ve İnşalarına Ait Fenn Şartname (1936). İstanbul. Osmanbey Matbaası Cengiz, İ. (2008). Bir imparatorluğun izi. Osmangazi Belediyesi, İstanbul Organ zasyon Coşkun, B.S. (2012). İstanbul’dak anıtsal yapıların Cumhur yet dönem ndek koruma ve onarım süreçler üzer ne b r araştırma. [Doktora Tez ]. M mar S nan Güzel Sanatlar Ün vers tes . Fen B l mler Enst tüsü, İstanbul. Cumhur yetten Önce ve Sonra Vakıflar. (1937). Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşr yatından. İstanbul. Çalışkan, N. (2010). Bursa le lg l Osmanlı devr görsel belgeler n n sanat tar h açısından değerlend r lmes . [Yüksek L sans Tez ]. Sakarya Ün vers tes . Sosyal B l mler Enst tüsü. Sakarya. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkez / Çapçı, O. (1952) Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı'nın Ulucami Giriş Kapısı ile İlgili Raporu. Hüsrev Tayla arşivi. https://katalog. bb.gov.tr/yordam/ Çeçen, F. Uluengin, F. Kökten, B. (1952). 08.07.1952 tarihli rapor. BKVKBK arşivi. Çet ntaş, S. (1946). Türk m mar anıtları Osmanlı Devr Bursa’da lk eserler. İstanbul. M ll Eğ t m Basımev . Çet ntaş, S. (1952). Türk m mar anıtları Osmanlı Devr Bursa’da Murad I ve Bayezıd I b naları. İstanbul. M ll Eğ t m Basımev . Çuhadar, Ö. (2010). Erken Dev r Bursa Cam ler nde Revak Uygulamaları. [Doktora Tez ]. Marmara Ün vers tes . İstanbul. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkez / Dostoğlu, N. (2001). Osmanlı Dönem nde Bursa, Akmed Dostoğlu, N. (2012). Ulucam ’n n m mar s Bursa Ulucam . Bursa Kültür A.Ş. 223 Dostoğlu, N., Dostoğlu, H. (2011). Bursa kültür varlıkları envanter : anıtsal eserler. Bursa. Bursa Büyükşeh r Beled yes Yayınları. Durukan, İ. (2004). Türk ye’de Gayr menkul Esk Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Sonrası Kültür M rası Korumasının Gel ş m ve Uygulama Sorunları. [Doktora Tez ] İstanbul Tekn k Ün vers tes . Eldem, S.H. (1963). Bursa Şehadet Cam konusunda b r araştırma. Türk Sanat Tar h Araştırma ve İncelemeler I. İstanbul. 313-326. Eren, H. (2011). Sultan II. Abdülham d dönem fotoğraflarıyla Bursa. İstanbul. IRCICA (İslam Tar h Sanat ve Kültür Araştırma Merkez ). Ergezen, H.R. (1963). Y. M mar Al Sa m Ülgen. Ark tekt, 1963-02 (311). 87-88. http://derg .mo.org.tr/ Erhan, S. (2016). B r zamanlar Bursa’ydı b r Pay tahtın Pay mal . Suf K tap. Ersen, A. (1986). Erken Osmanlı M mar s nde cephe b ç m düzenler ve B zans etk ler n n n tel ğ . [Doktora Tez ]. İstanbul Tekn k Ün vers tes , Fen B l mler Enst tüsü, İstanbul. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkez / Ersen, A. (2009). M marî korumada otant kl k ve bütünleme sorunu, Restorasyon Konservasyon Çalışmaları Derg s , 1, 8-15. https://derg park.org.tr/tr/pub/restorasyon/arch ve Ersen, A. (2014) Türk ye’de tar h çevre koruma(ma) tar h ve rekonstrüks yon üzer ne düşünceler, Restorasyon Konservasyon Çalışmaları Dergisi, 12, 3-25. https://dergipark.org.tr/tr/pub/restorasyon/archive Eski Eserleri Koruma Encümeni 1939 Yılı Mesai Raporu (1940). İstanbul. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Eyice, S. (1974). Tahsin Öz (1887-1973). Belleten, 38, 709-732. https://belleten.gov.tr/tam-metin/1341/tur Gabr el, A. (1938). Tar h Türk Ab deler n n tam r ve hyası. Vakıflar Derg s , 1, 7-16. Gabr el, A. (1958). Une Capıtale Turque Brousse Bursa. Par s Gabr el, A. / Er, N. / Er, H / Kazancıg l, A. / Akay, B. / Ceng z, İ. (2010). B r Türk başkent Bursa/Albert Gabr el, Osmangaz Beled yes Garnier, C. (1825-1898). Yeşil Cami kubbe onarımı yapılırken çekilmiş fotoğrafı. http://www.ensba.fr/ow2/catzarts/index.xsp Gasco, G. (2010). Bruno Taut and the program for the protectıon of monuments in Turkey (1937-38)/ Three Case Studıes: Ankara, Edirne and Bursa. METU JFA 2010/2 15- 36 Guillaume, Berggren. (tahm.1875) Yeşil Cami giriş saçağı görünümü. https://rosettaapp.getty.edu/ İhtiyar, Z. (2006). Bir hüsn-i hat sergisi Bursa Ulu Cami. İstanbul. Kaynak Yayınları. İstanbul Ün vers tes Nad r Eserler Kütüphanes (Yıldız Albümler ). İstanbul Kandem r, S. (1935). Tar h eserler araştırma ve koruma kılavuzu. İstanbul. Kültür Bakanlığı. Devlet Basımev . Kaplanoğlu, R. (1994). Bursa anıtları ansiklopedisi (1. Basım). İstanbul. Yenigün Yayınları. Karakaya, E. (2006). Türk Mimarlığı’nda Sanayi-İ Nefise Mektebi / Güzel Sanatlar Akademisi’nin yeri ve restorasyon alanına katkıları (1883-1960). (Yüksek L sans Tez ). Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi. İstanbul. Kepec oğlu, K. (2009). Bursa kütüğü, Kesici, A.Y., Tiftikci, A. (2014). ‘Yıldırım Bayezid Camisi restitüsyon raporu’ BKVKBK arşivi 224 Kesk n, D. (2015). Türk ye’de yerel s v l toplum kuruluşlarının m mar korumaya katkıları: Bursa Esk Eser Sevenler Kurumu ve Restorasyon Faal yetler . (Yüksek L sans Tez ) İstanbul Tekn k Ün vers tes . https://polen. tu.edu.tr/ tems/bd5feea5- 8af4-41cf-ad76-d3f8770c90f5 K per, F. (1939). Al Sa m Ülgen ve Albert Gabr el’ n Bursa’dak tar h eserler tetk k . Al Sa m Ülgen arş v [Tasudoc0534009] https://saltresearch.org/ Kuban, D. (1962). Restorasyon Kr terler ve «Carta Del Restauro» Vakıflar Derg s , 5 Ankara Kural, M. (1944). Çeleb Mehmed’ n Yeş l Türbes ve 1941-1943 restorasyonu. Ankara. Maar f Matbaası. Kuran, A. (1964). İlk Dev r Osmanlı m mar s nde cam . Ankara. ODTÜ M marlık Fakültes . Lem Şevket Merey çalışmaları. http://www.eperb s.y ld z.edu.tr Madran, E. (1985). Osmanlı Devlet nde "esk eser" ve "onarım" üzer ne gözlemler. Belleten Derg s . 49(195). 503-546. https://belleten.gov.tr/tam-met n-pdf/1878/tur Madran, E., Yen şeh rl oğlu, F. (1989). M mar S nan yapıları (katalog) ç zen: Y. M mar Al Sa m Ülgen. Ankara. Türk Tar h Kurumu Basımev . Madran, E. (1996). Cumhur yet n lk otuz yılında (1920-1950) koruma alanının örgütlenmes -I. ODTÜ M marlık Fakültes Derg s , 16 (1-2), 59-97. Er ş m adres : http://jfa.arch.metu.edu.tr/arch ve/0258-5316/1996/c lt16/say _1_2/59-97.pdf Madran, E. (1997). Cumhur yet n lk otuz yılında (1920-1950) koruma alanının örgütlenmes -II. ODTÜ M marlık Fakültes Derg s , 17 (1-2), 75-97. http://jfa.arch.metu.edu.tr/arch ve/0258-5316/1997/c lt17/say _1_2/75-97.pdf Madran, E., Özgönül, N. (2011). Kültürel ve doğal değerler n korunması. Ankara. TMMOB M marlar Odası Ovalıoğlu, İ., Gündoğdu, R., Ek c , C., Önal E.F. (2015). Osmanlı M mar s Usul- M mar Osman . İstanbul. Çamlıca Basım Yayın. Ödekan, A. (2004). Yazıları ve rölöveler yle Sedat Çet ntaş. İstanbul. İTÜ Yayınev . Öcalan, H.B., Sevim, S., Yavaş, D. (2013). Bursa Vakfiyeleri-I. Bursa. Bursa Kültür A.Ş. Özaydın, N. (2017). Arşiv belgeleri ışığında 1855 depremi ve bursa yapılarına etkisi (Doktora tezi) Uludağ Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Bursa. Özendes, E. (1999). Osmanlı’nın lk başkent Bursa: geçm şten fotoğraflar. İstanbul. Yem Yayınev . Özer, D.N. (Ek m, 2005). Kubbelerde yüksek ökçeler: Cah de Tamer le röportaj. http://www.yap .com.tr/haberler/kubbelerde-yuksek-okceler-cah de-tamer- le- roportaj_95223.html Parvillée, L. (tahm. 1863). Yeşil Türbe’de 1855 depremi sonrası oluşan hasarın görünümü www.pop.culture.gouv.fr Parv llée, L. (1874). Arch tecture et decorat on Turques au xv’ S ecle. Par s. Paskal, S. (tahm.1860). Yeşil Cami fotoğrafı. https://rosettaapp.getty.edu/ Pay, S. (2010). Kuruluşundan günümüze Yeş l Küll yes . Bursa. Bursa Büyükşeh r Beled yes Yayınları. Sébah & Joaillier (1884-1889). Ulucami’nin ahşap külahlarının ve batı kapısına eklenen ahşap saçağın görünümü. https://rosettaapp.getty.edu/ Sönmez, İ. Belge ve çizimleri. Safiyuddin Erhan kişisel arşivi. Bursa Suat, A. (2002). Charles Tex er Küçük Asya, Coğrafyası, tar h ve arkeoloj s . Ankara. Enformasyon ve Dokümantasyon H zmetler Vakfı. Suphi Bey haritası (1862). Bursa Büyükşehir Belediyesi arşivi 225 Şentürk, Ş. (1999). B r m mar b r yorum Alexandre Raymond. İstanbul. Yapı Kred Kültür Sanat Yayıncılık. Tarihi Anıtlarımız, Maarif Bakanlığı İlgilileri Toplantıya Çağırdı. (1945). Arkitekt, 1945- 01-02 (157-158), 44-46. http://derg .mo.org.tr/ Tamer, C. (1974). Cumhuriyet devrinde eski eser anlayışı ve onarım faaliyetleri. Rölöve ve Restorasyon Dergisi, Yıl:1 Sayı:1, 9-14, Ankara Tanyeli, U. (2007). Mimarlığın Aktörleri Türkiye 1900-2000. İstanbul. Garanti Galeri Yayını Tay nler. (1933). Arkitekt, 1933-07(31). 230. http://derg .mo.org.tr/ Tayla, H. (1955). 25.04.1955 tarihli rapor. BKVKBK arşivi Tayla, H. (1985). Bursa Ulucam taç kapı restorasyonu. II. Vakıf Haftası 3-9 Aralık 1984 (konuşmalar ve tebl ğler). Ankara. Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları. Tayla, H. (2005). Kazım Baykal anısına. Kazım Baykal Sempozyumu. Bursa. İrfan Form ve Matbaacılık. T.C. Devlet Arş vler Genel Müdürlüğü Arş v . Ankara Ulucami kuzey kapısı çizimi (1954). Ali Saim Ülgen arşivi. [tasudoc0562014] http://saltresearch.org/ Ulucami kuzey kapısı rölöve çizimi (1955). Hüsrev Tayla arşivi. İstanbul B.Bld. Atatürk Kütüphanesi Uslu, K. (2019). Ahmed Vefik Paşa ve Bursa’nın modernleşmesi üzerine bir inceleme. [Yüksek Lisans Tezi] Marmara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ Uydu fotoğrafı. (2022) https://earth.google.com/ Ülgen, A.S. (1943). Anıtların korunması ve onarılması I, Ankara. Maar f Matbaası. Ülgen, A.S. (1949). Bursa Anıtları. Al Sa m Ülgen arş v [Tasudoca0149002-8] [Tasudoca0051001]. www.saltresearch.org/ Vakıflar Genel Müdürlüğü Arş v . Ankara W lde, H. (1909). Brussa e ne entw ckelungsstatte Türk scher arch tektur n kle nas en unter den ersten Osmanen. Berl n. Verlag von Ernst Wasmuth, A-G Yavaş, D. (2008). Bursa’nın kuruluşunda Orhan Gaz ve Murad ye Küll yeler , Bursa Şehr n n Gel şmes ve Kentsel Planlama Kültürü, Osmangaz Beled yes Yavaş, D. (2009). Bursa Ulucam ’n n geç rd ğ tam rler. Uludağ Ün vers tes Sosyal B l mler Derg s . 10 (17). 217-236. https://derg park.org.tr/tr/download/art cle- f le/214879 Yavaş, D. (2012). Bursa Ulucam . TDV İslam Ans kloped s . 42, 88-89. İstanbul https:// slamans kloped s .org.tr/ulucam #11-bursa-ulucam Yavaş, D. (2013). Yeş l Cam Küll yes . TDV İslam Ans kloped s . 43, 492-495. İstanbul. https:// slamans kloped s .org.tr/yes lcam -kull yes --bursa Yediyıldız, M. A. (1995). Başlangıcından Günümüze Yıldırım Külliyesi ve Ulu Camii. [Doktora Tez ]. Hacettepe Ün vers tes Sosyal B l mler Enst tüsü, Ankara. Yenen, Z. (1987). Osmanlı Dönem Türk kentler n n kuruluş ve gel ş m lkeler . [Doktora Tez ] İstanbul Tekn k Ün vers tes Yeşil Cami giriş kapısı, sonradan eklenen saçak görünümü (1880-1893). htpp:/www.loc.gov Yeşil Cami minarelerinin sıvalı olduğu ve külahları değişmeden önceki görünümü (tahm.1890) [779-28-0024] İ.Ü. NEK Yücel, E. (1963). Bursa Ulucam restorasyonu. Ark tekt, 1963-03 (312), 121-122. http://derg .mo.org.tr/ 226 Yücel, E. (1965). Bursa Yeş l Küll yes . Ark tekt, 1965-01 (318), 31-35. http://derg .mo.org.tr/ Yücel, E. (2004). Restoratör m marlardan Mac t Rüştü Kural, Yapı Derg s , 273, 81-84 Yücel, E. (2005). Cumhur yet’ten günümüze restoratör m marlar, 60. Yaşında S nan Gen m’e Armağan Makaleler. İstanbul. Ege Yayınları Yücel, E. (2012). Restoratör m marlardan Süreyya Yücel, Vakıf Restorasyon Yıllığı. 4, 119-130. 227 EKLER EK 1 Atatürk’ün İsmet İnönü’ye Gönderdiği Telgraf-23.03.1931 EK 2 Vakıflar Umum Müdürü’nün Raporu EK 3 Maarif Bakanlığı’nın 15.02.1945 Tarihli Toplantı Kararları EK 4 Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı'nın Ulucami Giriş Kapısı ile İlgili Raporu EK 5 Ulucami restorasyonu sırasında (1954) hazırlanmış, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde bulunan çizimler EK 6 Beton dışlık pencerelerinin 27.12.1956 tarihli ve Tahsin Öz imzalı, onaylı çizimi EK 7 1956 yılı onarımı keşif özeti EK 8 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Raporu EK 9 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Cevat Vural’ın 18.09.1962 Tarihli Raporu EK 10 Ulucami Taş Sökümü Ataşman Çizimleri EK 11 Ulucami Kuzeybatı Minaresi Çizimleri EK 12 Ulucami Kuzey Kapısı Çizimleri EK 13 Ulucami Onarimı Aşamasında ve Sonrasında Çekilmiş Fotoğraflar EK 14 Yıldırım Camisi onarımı işinde Müteahhit İsmail Sönmez'in görevlendirilmesi ile ilgili belge EK 15 Yıldırım Bayezid Camisi, 1970 Tarihli Cahide Tamer Onaylı Minare Projesi EK 16 Bursa’daki Anıtların Onarımı ile İlgili Macit Kural’ın Görevlendirme Yazısı, 1946 EK 17 Sedat Çetintaş’ın Bursa Kozahan Mescidi ile İlgili Raporu, 1946 EK 18 Kurşun Ocağı Şartnamesi -1947 EK 19 Harçlar Şartnamesi -1947 228 EK 1 Atatürk’ün İsmet İnönü’ye Gönderdiği 23.03.1931 Tarihli Telgraf "(Acele ve Mühimdir) Konya: 23.3.1931 Başvekalete Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim. 1. İstanbul'dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya'da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ileride tarafımızdan meydana çıkarılacak olanların ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. Bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisinin muvafık olacağı fikrindeyim. 2. Konya'da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabi içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakiki şaheserleri kıymettar bazı mebani vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alaaddin Camisi, Sahipata medrese, cami ve türbesi, Sırçalı Mescid ve İnce Minare derhal ve müstacelen tamire muhtaç bir haldedir. Bu tamirin gecikmesi bu abidelerin kamilen inhirasını mucip olacağından evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs zevat nezaretiyle tamirinin temin buyrulmasını rica ederim.'' (AKK, 1935) 229 EK 2 Vakıflar Genel Müdürü’nün Anıtların Korunması ile İlgili Raporu (Başbakanlık Devlet Arşivi) 230 231 EK 3 Maarif Bakanlığı’nın 15.02.1945 Tarihli Toplantı Kararları Tarihî anıtlarımızın korunması ve tamiri için 15 şubatta Ankara'da Maarif Bakanı Hasan Âli Yücel'in başkanlığında büyük bir toplantı yapmıştır. Memleketimizdeki bütün müze müdürleri ile, eski eserler uzmanları ve mimarlarının iştirak edeceği bu toplantı, ilk defa yapıldığı için çok önemli olmuştur. Bu olağanüstü toplantının gündeminde bulunan konular şunlardır: 1 - Anıtların tarihî kıymeti sistemleri ve müzelerin yıllık çalışma programları; 2 - Tescil ve tasnif prensipleri: 3 - Şehir imar projelerinin Maarif Bakanlığının onayından geçmesi; 4 - Tamir sistemleri ve doktrinleri: A - Topkapı sarayı onarım ve beş yıllık programı, B - Bursa anıtlarının kurtarılması ve Muradiye medreselerinin restorasyonu; C - Bergama anıtları için onarım programı; D - 500 üncü fetih yılını anma vesilesi ile onarılacak anıtların tespiti ve iş programının tanzimi; E — İstanbul'daki Bizans anıtlarının durumu ve surlar. 5 — Yurttaki anıtların kurtarılması için beş yıllık program tanzimi; A — Edirne Darüşşifası onarımı; B — Davutpaşa kasrı projesine ait mesainin incelenmesi; C — Tokat’ta Voyvoda han onarımı. 6 — Onarılacak anıtlar için proje ve keşiflerin düzenlenmesi ve hususî şartname hazırlığı: 7 — İane temini sureti ile de anıtları onarma çareleri, tahsisatın sirayeti usulü; 8 — Eski mezarlıkların açık müze haline getirilmesi; (Tarihi anıtlarımız, 1945) 232 EK 4 Vakıflar Genel Müdürü Orhan Çapçı'nın Ulucami Giriş Kapısı ile İlgili Raporu 24.04.1952 (H. Tayla Arşivi) 233 EK 2 Ulucami Cümle Kapısı ile İlgili 15.07.1952 Tarihli GEEAYK Kararı (Tasudoc0437039) 234 EK 5 Ulucami restorasyonu sırasında (1954) hazırlanmış, Ali Saim Ülgen Arşivi’nde bulunan çizimler (http://saltresearch.org/ 2018) ULUCAMİ KUZEY KAPISI ÇİZİMLERİ 235 Ulucami kuzey kapısı detay çizimleri Kuzey kapısı kemer çizimi ULUCAMİ KUZEY KAPISI NİŞ ÇİZİMLERİ 236 KÖŞE SÜTUNLARI PLAN SOL VE SAĞ NİŞ SOL VE SAĞ NİŞ KEMERLERİ NİŞLERİN ÜZERİNDE ÇİZİMLERİ BULUNAN KİTABELER 237 EK 6 Beton dışlık pencerelerinin 27.12.1956 tarihli ve Tahsin Öz imzalı, onaylı çizimi (İsmail Sönmez arşivi) 238 EK 7 1956 yılı Ulucami onarımı keşif özeti (http://saltresearch.org/ 2018) (tasudoc0562104) 239 EK 8 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Raporu 25.07.1962 (Atatürk Kütüphanesi H. Tayla Arşivi) 240 241 242 EK 9 Ulucami Restorasyonu Hakkında Müfettiş Cevat Vural’ın 18.09.1962 Tarihli Raporu (http://saltresearch.org) 243 EK 10 Ulucami Taş Sökümü Ataşman Çizimleri (İsmail Sönmez Arşivi) ULUCAMİ TAŞ SÖKÜMÜ ATAŞMAN ÇİZİMLERİ 244 DOĞU MİNARE KAİDESİ GÖRÜNÜŞLERİ DOĞU MİNARESİ PLANI ULUCAMİ TAŞ SÖKÜMÜ ATAŞMAN ÇİZİMLERİ 245 DOĞU CEPHESİ ÇİZİMİ DOĞU KAPISI ATAŞMAN ÇİZİMİ EK 11 Ulucami Kuzeybatı Minaresi Çizimleri (VGM Arşivi) 246 EK 12 Ulucami Kuzey Kapısı Çizimleri (VGM Arşivi) 247 EK 13 Ulucami Onarimı Aşamasında ve Sonrasında Çekilmiş Fotoğraflar Ulucami’nin batı cephesi, taşlarda oluşan bozulmaların ve henüz yıkılmamış olan çeşmenin görünümü (Kaplanoğlu 2018) Ulucami’nin batı cephesi, tuğla kemer formu verilmiş taş kemerli pencere görünümü (http://saltresearch.org/ 2018) (Tasuh3128062) 248 Ulucami’nin kuzey cephesi yapı Ulucami’nin minaresinin, sıvaları çevresinde yapılan araştırma kazıları dökülmüş olan tuğla külahının (VGM arşivi) görünümü (VGM arşivi) Ulucami içerisinde bulunan şadırvanın üzerindeki kubbenin demir kafesinin görünümü (VGM arşivi) 249 1958 yangını sonrası doğu cephesinde iskele kurulu olan Ulucami ve çevresinin görünümü (http./itfaiye.bursa.bel.tr) Ulucami’nin kubbe örtülerinde oluşan bozulmaların görünümü (VGM arşivi) 250 Ulucami onarımları sırasında kontrol Cahide Tamer 1960 (VGM arşivi) Ulucami’nin çatı görünümü (VGM arşivi) 251 Günümüzde Ulucami görünümü (2017) Ulucami kuzey cephesi görünümü (2011) 252 EK 14 Yıldırım Camisi onarımı işinde Müteahhit İsmail Sönmez'in görevlendirilmesi ile ilgili belge (İsmail Sönmez arşivi) 253 EK 15 Yıldırım Bayezid Camisi, 1970 Tarihli Cahide Tamer Onaylı Minare Projesi (VGM Arşivi) 254 EK 16 Bursa’daki Anıtların Onarımı ile İlgili Macit Kural’ın Görevlendirme Yazısı, 1946 (http://saltresearch.org) (Tasudoc0476012) 255 256 EK 17 Sedat Çetintaş’ın Bursa Kozahan Mescidi ile İlgili Raporu, 1946 (http://saltresearch.org) 257 258 259 EK 18 Kurşun Ocağı Şartnamesi -1947 (Muradiye Medresesi Onarım Dosyası) (http://saltresearch.org) 260 261 EK 19 Harçlar Şartnamesi -1947 (Muradiye Medresesi Onarım Dosyası) (http://saltresearch.org) 262 263 Harçlar Şartnamesi-1947 (Muradiye Medresesi Onarım Dosyası /Tasudoc0625034) 264 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Feyza AKSOY Doğum Yeri ve Tarihi : Bursa, 28.08.1983 Yabancı Dil : İngilizce Eğitim Durumu Lise : Nilüfer Milli Piyango Anadolu Lisesi Lisans : Bursa Uludağ Üniversitesi Yüksek Lisans : Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çalıştığı Kurum/Kurumlar : Aksoy Mimarlık İletişim (e-posta) : feyza.aksoy@hotmail.com Yayınları : Köprülü Bağbancı ,Ö., Bağbancı,M.B., Aksoy, F., (2019). Erdek Ballıpınar Köyü Ballıpınar (Meryem Ana) Kilisesi’nin Korunması ve Yeniden İşlevlendirilmesi, International Refereed Journal of Design and Architecture, sa:18, ss.101-139. (Uluslararası hakemli dergi, Mimarlık alan indeksi/AVERY index). Köprülü Bağbancı, Ö., Aksoy, F., Aksoy, H., (2015). Bursa Gümüştepe’de Misi Köyü Geleneksel Kırsal Ahşap Yapının Korunması ve Yeniden İşlevlendirilmesi, TÜBA Kültür Envanteri Dergisi, Journal of Cultural Inventory, sa:13, ss.83-99. (Uluslararası hakemli dergi, Ulakbim (SBVT). 265