T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI ALİBEY (CUNDA) ADASI TAKSİYARHİS KİLİSESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Aslı AKAN BURSA – 2020 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI ALİBEY (CUNDA) ADASI TAKSİYARHİS KİLİSESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Aslı AKAN ORCİD: 0000-0002-3365-1550 Danışman Dr. Öğretim Üyesi Filiz İNANAN BURSA – 2020 SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 28/07/2020 ALİBEY ( CUNDA) ADASI TAKSİYARHİS KİLİSESİ Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 81 sayfalık kısmına ilişkin, 24/07/2020 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 10 ‘dur. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 28/07/2020 Adı Soyadı: Aslı AKAN Dr. Öğretim Üyesi Filiz İNANAN Öğrenci No: 701649008 Anabilim Dalı: Sanat Tarihi Programı: Yüksek Lisans Statüsü: Öğrenci iii YEMİN METNİ Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “Alibey (Cunda) Adası Taksiyarhis Kilisesi” başlıklı çalışmamın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraf bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. 28/07/2020 Adı Soyadı: Aslı AKAN Öğrenci No: 701649008 Anabilim Dalı: Sanat Tarihi Programı: Yüksek Lisans Statüsü: Öğrenci İmza: iii ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Aslı AKAN Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Anabilim Dalı : Sanat Tarihi Bilim Dalı : Bizans Sanatı Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Sayfa Sayısı : x+121 Mezuniyet Tarihi :18/08/2020 Tez Danışmanı : Dr. Öğretim Üyesi Filiz İNANAN ALİBEY (CUNDA) ADASI TAKSİYARHİS KİLİSESİ Ayvalık, Türkiye Cumhuriyeti’nin Balıkesir ilinin Midilli Adasının tam karşısına kurulmuş bir ilçedir. Ayvalık Türkiye’nin en önemli Turizm merkezlerinden biridir. Çam ormanları ve zeytin ağaçları bakımından son derece zengin olan ilçe, tarih boyunca gözde bir yerleşim yeri olmuştur. Adada Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok kilise ve manastır mevcuttur. Yapıların koruma altına alınması ancak restorasyon için sermaye aktaracak sponsorların adada mülk satın almalarını zorunlu kılmıştır. Adada halen restorasyon için sponsor bekleyen pek çok tarihi eser bulunmaktadır Bu çalışmamda Ayvalık’ta ki Alibey (Cunda) Adasında bulunan Rahmi M. KOÇ Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilen Taksiyarhis Kilisesi hakkında bilgi içermekle birlikte çevresi hakkında da bazı bilgiler sunmaktadır. Anahtar Sözcükler: Bizans, Kilise, Ortodoks, Rum, Hristiyan, Cunda iv ABSTRACT Name and Surname : Aslı AKAN University : Uludağ University Institution : Social Science Institute Field : Art History Branch : Byzantine Art Degree Awarded : Master Page Number : x+121 Degree Date : 18/08/2020 Supervisor : Dr. Öğretim Üyesi Filiz İNANAN TAXIARCHES CHURCH IN THE ISLAND OF ALİBEY (CUNDA) Ayvalık were founded in Republic of Turkey's province of Balıkesir. It's located in front of the Mytilene. Ayvalık is one of the best tourist destinations in Turkey. In point of pine forests and olive trees, is quite rich and also throughout the history it was favorite residential area. In this area, there are some churches and monasteries which were built by the Greek communities. To protect and restorate these buildings, a lot of Money and sponsors are needed. The man subject of this is Taxiarches Church and besides Ayvalık Alibey (Cunda) island, its historical and geographical past. Keywords: Byzantium, Church, Orthodox, Greek, Chiristian, Cunda v ÖNSÖZ Yüksek Lisans Tezi kapsamında öncelikli olarak benim bu konuyla ilgilenmemi ve yönelmemi sağlayan gerek sunduğu fikirlerle gerek verdiği kaynaklarla gerekse bu çalışma için adım attığım yolda, ilk günden itibaren heyecanımı ve hevesimi paylaşan, ailem gibi yanımda olan, en önemlisi de sonsuz anlayışı için tüm kalbimle saygıdeğer danışman hocam Dr. Öğretim Üyesi Filiz İNANAN’a sonsuz teşekkür ederim. Bana gösterdiği güler yüzü, anlayışı, çalışmamdaki önemli kaynakları sunması, konu hakkında yaptığım yorumlara doğru yön gösteren ve fotoğraf çekimimde sağladığı yardımlarından ötürü Taksiyarhis Kilisesi Rahmi KOÇ Müzesi müdürü Zehra Jale GÜVEN’e, çalışmamı düzenli ilerletmemi sağlayan, her daim sabır gösteren çok değerli arkadaşım Betül ÇAKMAK’a, çok değerli ve manevi desteği ile sabır veren, yönlendiren farklı fikirleri ile destek olan Erhan ZAĞLI’ya, çalışma boyunca benden maddi ve manevi desteğini esirgemeyen, çalışmanın her aşamasında benden fikirlerini, yardımını esirgemeyen ve ben bu çalışmayı bitirmeden birkaç ay önce kaybettiğim babam Adem AKAN’a, moral ve desteği için annem Ayşe AKAN’a, çalışmayı yaptığım süreç içerisinde yokluğunu hissettirmeyen, attığım her adımda yanımda olan sevgili abim Mehmet Sait AKAN ve biricik erkek kardeşim Veysel AKAN’A, yine bu çalışmam için benimle seyahat edip, her an yanımda ve bana yardımcı olan özellikle de fotoğraf çekiminde bana çok destek olan kuzenlerim Abdülkadir AKÇABA ve Kerem AKAN’a, her şey bir yana varlığı bir yana olan bana ablalığın en güzel duygu olduğunu öğreten, sadece bu çalışmada değil hayatımın her alanında bana destek olup dört elle işime konsantre olmamı sağlayan ve her zaman bana inanarak gözlerimin içine bakan bana dünyanın en tatlı hediyesi olan kız kardeşim Sara AKAN’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Aslı AKAN Bursa-2020 vi İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI……………………..…………….….………………………..….i YÜKSEK LİSANS TEZ ÇALIŞMASI ÖZGÜNLÜK RAPORU…………….…...……ii YEMİN METNİ…………………….………………………….……………………….iii ÖZET…………………………………………………………………………..………..iv ABSTRACT………...…………………………………………………………….….….v ÖNSÖZ…………………………………………………………….........................……vi İÇİNDEKİLER……………………………………………………………….….……..vii KISALTMALAR LİSTESİ…………………………………………………...................x GİRİŞ…………………………………………………………………………………….1 BİRİNCİ BÖLÜM ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN TARİHSEL COĞRAFYASI 1.1. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN TARİHÇESİ……………..............…..………....3 1.1.1. Bizans Dönemi öncesi Alibey (Cunda) Adası.……….……………..……5 1.1.2. Bizans Döneminde Alibey (Cunda) Adası…………………………..……7 1.1.3. Bizans Dönemi Sonrası Alibey (Cunda) Adası…………...…...…………8 1.2. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN COĞRAFYASI…………………….....………12 İKİNCİ BÖLÜM ALİBEY (CUNDA) ADASI RUM-ORTODOKS HALKI 2.1. “RUM”, “ORTODOKS” VE “RUM-ORTODOKS” KAVRAMI….......................16 2.2. RUM-ORTODOKS KİLİSELERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ….......................22 2.3. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN SOSYO-EKONOMİK YAPISI……………….29 2.4. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN KENT MİMARİSİ…………....………………30 vii 2.5. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NDA BULUNAN RUM-ORTODOKS YAPILARI……………………………………………………………………………...32 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAKSİYARHİS KİLİSESİ (TAKSİYARHİS MÜZESİ) 3.1. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN TARİHÇESİ….…………………......................34 3.2. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ …………..………...36 3.3. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NDE MALZEME VE TEKNİK ……..……………..38 3.4. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN SÜSLEMELERİ VE FRESKLERİ……………39 3.4.1. Yunus’un Kurtuluşu Freski………………………………………………40 3.4.2. Başmelek Mikail Freski……………………………………………….…43 3.4.3. Başmelek Cebrail Freski………………………………………………....45 3.4.4. Azize Helena Freski……………………………………………………...46 3.4.5. Aziz Konstantin Freski……………………………………………..……48 3.4.6. Aziz Petrus Freski………………………………………………………..50 3.4.7. Aziz Basileios Freski……………………………………………….……52 3.4.8. Aziz Pavlus Freski……………………………………………………….54 3.4.9. Nyssalı Gregorios Freski……………………………………………...…56 3.4.10. İsa’nın Doğumu Freski…………………………………………………57 3.4.11. İsa’nın Vaftizi Freski…………………………………………………...59 3.4.12. Theotokos Meryem……………………………………………………..62 viii 3.5.TAKSİYARHİS AYVALIK RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ VE MÜZEDE SERGİLENEN KOLEKSİYON ESERLER ………………..........................................63 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ………..……….……………………65 KAYNAKLAR……………………………………………………..…….68 RESİM LİSTESİ…………..…………...……………………..…………82 RESİMLER……...………………...…………………………….……….85 ix KISALTMALAR Bkz. Bakınız çev. Çeviren M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra Res. Resim ss. Sayfa sayısı a.g.m. Adı geçen makale a.g.e Adı geçen eser vd. Ve diğerleri a.yer Aynı yer/sayfa x GİRİŞ Türkiye’de Sanat Tarihi araştırmalarına bakıldığında, Anadolu’da çok sayıda Rum-Ortodoks yapısı olmasına rağmen, onlar hakkında yapılan araştırma sınırlıdır. Bu çalışmada, Rum-Ortodoks Sanatının mimari alandaki yayınlar kapsamında Taksiyarhis Kilisesi’nin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu tarihi yapı, Rahmi M. KOÇ Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilmiştir. Ayvalık, turizm alanında büyük bir potansiyele sahiptir. Başta Şeytan Sofrası olmak üzere çeşitli doğal güzellikleri ile birlikte, eski Rum evleri ve yapılarına dayanan kültür turizmi de gelişmiştir. Özellikle Alibey (Cunda) Adası’nda ise deniz turizmi gelişmiştir. Ayvalık’ta her yıl kış aylarında Geleneksel Deve Güreşleri de düzenlenmektedir. Taksiyarhis Kilisesi, Alibey (Cunda) adasında, Alibey (Cunda) adası ise Balıkesir ilinin Ayvalık ilçesinde yer almaktadır. Ayvalık çok yoğun bir tarihsel kent dokusuna sahiptir. Birçok kültürü içinde barındırır. Osmanlı döneminde Hıristiyanların ve Müslümanların ortak yaşam alanı olmuştur. Alibey (Cunda) Adası’nda, Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok manastır ve kilise mevcuttur. Taksiyarhis Kilisesi; Rum Ortodoks döneminden kalan en büyük kilise olma özelliğiyle ayrı bir öneme sahiptir. Cunda Adasında bulunan Taksiyarhis Kilisesi, Geç Bizans Döneminin Kilise Mimari karakterine yakınlık gösterir. Uzun süre adanın merkez kilisesi olarak kullanılmıştır. 2 Mayıs 2011 tarihinde Vakıflar Meclisi’nin kararıyla kilise binası müze haline getirilmek üzere Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’na tahsis edilmiştir. Harabe haldeki anıtsal yapı, uzman restoratörler ve sanatçıların ince işçiliği ve çağdaş mühendislik teknikleri ile yeniden tüm güzelliği ve görkemi ile hayata döndürülmüştür. Restorasyon projesi Dr. Bülent BULGURLU’nun genel koordinatörlüğünde, bir inşaat şirketi ve bakım atölyeleri tarafından yürütülmüştür. Restorasyon süresinde, onaylanmış olan projeye uygun olarak, yapıda korunması gereken duvar resimleri ve yüzeyde kalan kalem işlerini yıpranmalara engel olacak şekilde koruma önlemleri alınmıştır. Duvarlarda bulunan resimlerin büyük bir kısmı tahrip olmuştur ve resimler büyük ölçüde zarar görmüştür. Bu resimler uzman kişiler tarafından eski özgün haline 1 kavuşturulmuştur. Restorasyon plana uygun bir şekilde başlanmış, tüm yapı çelik konstrüksiyon taşıyıcı elemanlar ile mühendislik kaidelerine uygun olarak askıya alınmış ve restorasyon planı başarılı bir şekilde sonuçlanmıştır. Nisan ayında ziyarete açılması beklenen müze 31 Mayıs 2014 tarihinde ziyarete hazır hale gelmiştir ve ziyarete açılmıştır. Literatür çalışmasında, Uludağ Üniversitesi Merkez Kütüphanesinden başlanarak Balıkesir Üniversitesi Merkez kütüphanesinde, Ayvalık halk kütüphanesinde ve Sevim ve Necdet Kütüphanesinde bulunan yazılı kaynaklar incelenmiştir. Literatür çalışmasının tamamlamasının ardından, kilisenin plan özellikleri ve mimari ayrıntıları dikkate alınarak fotoğraflarla belgelenmesi yapılmıştır. Kilisenin, Hıristiyan mimarisi içindeki önemi ve özellikleri saptanmıştır. Çalışmamız üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bölgenin genel tarihine ve coğrafyasına yer verilmiştir. Alibey (Cunda) Adası’nın Ayvalık’ta ki konumu, önemi, coğrafyası ve tarihi araştırılmıştır. Kentin tarihsel gelişimi, hangi uygarlıklara ev sahipliği yaptığı, kronolojik gelişimi ve topografyasına bakılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde bölgede yaşayan halk ve sahip oldukları bazı kavramlara yer verilmiştir. Alibey (Cunda) Adası’nın mimarisi ve kentsel dokusu hakkında bilgi verilmiştir. Taksiyarhis Kilisesi hakkında mimari açıdan ayrıntılı bilgi edinmek için kentin tarihsel mimarisine yer verilmiştir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde Taksiyarhis Kilisesi hakkında ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Plan ve yapı elemanları, mimari özellikleri, dönem özellikleri, malzeme ve teknik ayrıntıları yer almaktadır. Kilisenin süsleme programı ayrıntılı incelenmiş ve freskler hakkında detaylı bilgi sunulmuştur. 2 BİRİNCİ BÖLÜM ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN TARİHSEL COĞRAFYASI 1.1. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN TARİHÇESİ Ayvalık, Balıkesir İli’nin bir ilçesidir. Ayvalık Kenti’nin adını nereden ve nasıl aldığına dair elimizde kesin bilgi bulunmamakla birlikte kentin adı ile ilgili üç farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden biri, Mübadeleden sonra Ayvalık’tan ayrılan Rumların, “Ayvalıklılar Birliği” adında kurmuş oldukları derneğin beşinci başkanı Koukou Nara’nın yazmış olduğu “Eolya’nın Başkenti Ayvalık” adlı kitabında bahsettiği üzere kentin adının bir midye türü olan “Ayvada” dan gelmiş olmasıdır1. Yorgi Sakkari’nin “Istoria-ton Kydonion (Ayvalık Tarihi)” adlı kitabında sözü edilen bir diğer görüş ise, Midilli Adası’nın Türkçe’de “Balçık”, Rumca’da “Kidonie” adıyla bahsedilen kasabadan, halkın göç ederek Ayvalık’a yerleşmesiyle “Kidonie” adını almış olmasıdır2. Bu konu ile ilgili son görüş, Yunanca “Kydonie”, Türkçe’de “Ayvalık”, Rumca’da “Kidonie” adının kullanılmasının nedeni, bölgede önceden var olan ayva ağaçlarının fazlalığına bağlanmıştır3. Yunanlılar, kaynaklarında bu iki adı da kullanmışlardır4. Ayvalık’ta, 1895’te doğup sonrasında Yunanistan’a göç ederek, 1965’te hayatını kaybeden ve Yunan Edebiyatı’nın önemli bir yazarı olan Φώτης Κόντογλου (Fotis Kundoglou), “Το Αίβαλι η Πατρίδα Μου (Vatanım Ayvalık) isimli eserinde “Ayvalı” adının nereden ve nasıl geldiğini şu şekilde ifade etmektedir. “ Şehir inşa edilmeden önce, bölgede ayva ağaçlarının olduğu ormanlık alanlar bulunduğu için bu yere, ‘Ayva yeri’ anlamına gelen Yunanca “Kidonie”, Türkçe’de “Ayvalık” denmektedir.”5. 1 Ahmet Yorulmaz, Ayvalık’ı Gezerken, 8.b., İstanbul: Dünya Yayıncılık, 2005, s. 11; Hıfzı Erim, Ayvalık Tarihi, Ankara: Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O., 1948, s. 12 2 Yorgi Sakkari, Ayvalık Tarihi, çev. Macit Uygur, Ankara: Güney Matbaacılık, 1948, s. 18 3; Ioannis Karachristos, "Ayvalık (Cydoniae)", Encyclopedia of the Hellenic World, Athens: Asia Minor, 2003, s. 1 4 Gönenç Turan, Mübadelede Ayvalık, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2008, s. 4 5 Φώτης Κόντογλου, Το Αίβαλι η Πατρίδα Μου, Αθήνα: Εκδόσεις Παπαδηµητρίου, 1962, s. 52 3 Ayvalık aslında bir adalar topluluğudur. Kaşık, Poyraz, Büyükkuruada, Kamış ve Güvercinada bunlardan bazılarıdır (Res.1). İrili ufaklı 22 adadan oluşan bu ilçede en büyük ve yerleşime açık olan tek ada Alibey (Cunda) Adası’dır (Res.2)6. Antikçağ’da, Midilli ile Anadolu arasında 20 küçük ada bulunmaktadır. Bu adalara “Hekatonnessos Adaları” yani “Apollon Adaları” denilmektedir7. Hekatonnessos, bu yörenin kutsanan tanrısı Apollon’un kendisidir. Hekatonnessos Adaları’ndan olan Alibey (Cunda) Adası, “Pordoselene”8 Antik dönem adı ile anılmıştır. Pordoselene Ada’sının içinde ada ile aynı adı taşıyan bir kent olduğu bilinmektedir9. Hatta Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye’sinde sözü edilen Yund Adaları’nın bu bölgeye ait olduğu tahmin edilmektedir10. Yund, Yunda ve sonunda Cunda’ya dönüşmüştür. “Yund” eski Türkçede “At” anlamındadır. Aynı zamanda boş (fundalık) alan anlamında kullanılmaktadır. Piri Reis, bu bölgeye geldiğinde adalar üzerinde herhangi bir yerleşim göremeyince buraların boş olmasından dolayı Yund demiş olduğu düşünülmektedir11. Alibey (Cunda) Adası, daha sonra Cunda ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle tanınmıştır. İngiliz Evangelist Papaz William Jowett, 1818 yılında İzmir üzerinden Ayvalık'a geçmiştir. Ayvalık’ta dört gün geçirmiş, Ayvalık hakkında notlar tutmuştur. Jowett, tuttuğu notlarda Alibey (Cunda) Adası’nın adını şu şekilde ifade etmiştir. “Ayvalık, Midilli adasının kuzey kısmı(?) ile kasaba (Ayvalık) arasında uzanan Muskonisi adası (Cunda /Alibey) karşısında yer alan bir beldedir. Kentin Türkçe adı Ayvalık Rumca adı ise Kdonia’dır. Her ikisi de aynı ağaçları tanımlar. Bu ad kente neden verilmiştir, 6 Anonim, Anıtsal Bir Binanın Yeniden Hayat Buluşu, İstanbul: Mataş Matbaacılık, 2014, s.11 7 Veli Sevin, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası I, 3.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2016, s. 54 8 “Pordoselene” açılımı; Po-(a)rda “Su kaynağı”, S(wa)-ela-(w)na “ Güzel- Boğaz- Ülkesi” olarak yapılmaktadır. Pordo adadaki su kaynağına hitap etmektedir. Selana bölümü ise adanın Anadolu anakarasından ayrılan boğaz bağlantısına işaret etmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, 5.b., İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1993, s. 673 9 Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), çev. Adnan Pekman, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000, s. 157-158 10 Piri Reis, Kitab-ı Bahriyye Denizcilik Kitabı, İstanbul: Tercüman Yayınları, 1973, s.150 11 Yorulmaz, a.g.e., s. 157 4 bilmiyoruz. Ancak burada, azımsanmayacak oranda ayva ağaçları yetiştirilmektedir. Zeytin ve zeytinyağı başlıca üretim kaynağıdır.”12. Alibey (Cunda) Adası’nın bugünkü ismi, Kurtuluş Savaşı’nda padişahın “Yunanlılara teslim olun” emrine karşı gelerek, silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğinin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya’ya ithafen alınmıştır13. Ayvalık, Mysia, Makedonya, Roma ve Bizans egemenliğinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir. Ayvalık’ın nüfusunun yarısından fazlasını Rumlar oluşturmaktadır14. 1821’de nüfus sayımına göre 40.000’e yakın nüfusun 30.000’ini Rumlar oluşturuyordu15. Alibey (Cunda) Adası’nın nüfusu 2000 yılından sonra 3.000’dir. Ancak bu rakam yazın 30.000’e kadar çıkmaktadır. Son yıllarda Alibey (Cunda) Adası’nın nüfusu, emeklilik günlerini daha sakin bir yörede geçirmek isteyen büyükşehir sakinleri tarafından artmıştır16. Alibey (Cunda) Adası son yıllarda yerli turizm merkezleri arasına girmeyi başarmıştır. Özellikle sahil şeridindeki balık lokantaları ile tanınmakta ve günübirlik Midilli Adası’na deniz seferleri yapılmaktadır. Bu durum, Alibey (Cunda) Adası’nı yabancı turistlerin ilgisini çekerek, gözde bir turizm merkezi haline getirmiştir17. 1.1.1. Bizans Dönemi Öncesi Alibey (Cunda) Adası Ünlü kahraman Theseus, Helen mitolojisine göre, babası Atina Kralı Aigaios’a, Girit Adası’na gidip oradaki canavar Minotauros’u öldürmeyi başarırsa, dönünce beyaz yelken açacağını söyler. Theseus, Minotauros’u öldürerek başarılı olur fakat limana 12 William Jowett, Christian Researches İn The Mediterranean From MDCCCXV To MDCCCXX İn Furtherance Of The Objects Of The Church Missionary Society, 2.b., London: R. Watts Published, 1822, s.60 13 Yorulmaz, a.g.e., s. 158 14 Fügen İlter, “Bazı Örneklerle Osmanlı Dönemi Mimarlığında XIX. Yüzyıl Ege Bölgesi Kiliseleri: Gökçeada (İmroz)-Ayvalık-Selçuk’Şirince (kırkıca) Köyü”, XI. Türk Tarih Kongresinden Ayrı Basım, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994, s. 1993 15 Karachristos, a.g.m., s. 2 16 Bayram Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara: Kabalcı Yayınları, 2002, s. 12 17 Anonim, Anıtsal Bir Binanın Yeniden Hayat Buluşu, İstanbul: Mataş Matbaacılık, 2014, s.12 5 dönerken beyaz yelken açmayı unutmuştur. Kral Aigaios, oğlunun gemisinde kara yelkenleri görünce başarısız olduğunu ve öldüğünü sanıp kendini denize atmıştır. Kralın boğularak öldüğü bu denize “Aigaios” denizi denilmiş ve bu isim Türkçe’ye “Ege” olarak geçmiştir18. Taksiyarhis Kilisesi’nin bulunduğu Alibey (Cunda) Adası, Ege Deniz’inde yer almaktadır. Alibey (Cunda) Adası yerleşiminin kuruluşuna, Prehistorik, Antik, Bizans dönemlerine ve Ortaçağa ilişkin kesin bilgiler bulunmamaktadır19. Fakat Alibey (Cunda) Adası’nın civar adalarında yerleşimin erken tarihlerde başladığı, bu adalarda yaşayan toplulukların daha sonradan Ayvalık’a yerleşerek, Ayvalık’ı kuran toplulukları oluşturduğu bilinmektedir. Ayvalık’ın kıyılarında ve çevresindeki adalarda rastlanılan kalıntılara bakıldığında, geniş bir Antik dönem yerleşiminin parçası olduğu anlaşılmaktadır. Ayvalık’ın, kuzeydoğu bölgesinde yapılan çalışmalarda Bronz Çağı’na ait kalıntılar, Aiol ve Roma keramik parçaları bulunmuştur. Bu veriler doğrultusunda, bu kesimin doldurularak orijinal şeklinden bozulmuş bir koy olduğu anlaşılmıştır20. Strabon, ünlü “Geographika” adlı eserinde Karialılar, Pelasglar ve Lelegler21 gibi deniz kavimlerinin yurdu olarak Alibey (Cunda) Adası’nın içinde bulunduğu bölgeyi göstermiştir22. Karialılar, eskiden “Leleg” adı verilen adalarda oturmuşlardır. Dor ve İyonlar, Karialılar’ı Anadolu’ya göç etmeye zorlamışlardır23. Ahşap mimari ve gemi yapımı için gerekli olan ağaçların bulunması, bakır ve demir madenlerinin yeterince var olması, bu bölgede deniz kavimlerinin yaşamış olmaları, deniz ticareti ve korsanlıkla geçinmiş olmaları düşüncesinin gerçekliğini 18 Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, 17. b., Ankara: Başak Matbaacılık, 2005, s. 309 19 Bayraktar, a.g.e., s. 12 20 Engin Beksaç, “Balıkesir İli, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit ve Havran İlçelerinde Pre ve Protohistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması 1999”, 18. Araştırma Sonuçları Toplantısı 2.Cılt, C.18, S.2, Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, 2000, s. 115-116 21 Leleg Halkı, Karia’da “Kar” olarak adlandırılan halk ile birlikte anılmaktadır. Bu iki halk, Ege’nin eski halkı olarak bilinmektedir. Leleg Halkı’nın varlığı ise antik kaynaklarda Strabon dönemine kadar izlenebilmiştir. Detaylı bilgi için bkz. Abdülkadir Baran, “Lelegler”, İdol Arkeoloji Ve Arkeologlar Derneği Dergisi, S.11, Ankara: Berkay Matbaacılık, 2001, s. 23 22 Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika; XII-XIII-XIV), çev. Adnan Pekman, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000, s. 156-160 23 Heredotos, Heredot Tarihi, çev. Müntekim Ökmen, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1983, s.76 6 güçlendirmektedir24. Yine de Ayvalık’ın Efes veya Bergama gibi Antik dönemlere kadar inen bir geçmişi olduğunu kanıtlayan kesin ve net bir veri bulunmamaktadır25. 1.1.2. Bizans döneminde Alibey (Cunda) Adası Ayvalık çevresi uzun süre Roma idaresinde kalmıştır. Roma İmparatorluğu, Tiber ve Aniane nehirleri arasında, M.Ö. 9. yüzyılda İtalya Yarımadası’nda kurulmuş olan, Roma şehir devletinden doğarak zamanla tüm Akdeniz’i çevreleyen bir medeniyete dönüşmüştür. Tarih sahnesinde oldukça ön planda olan Romalıların ana dili Latince idi. Roma’nın eski dini, yazılı anlatımlarla değil, tanrılarla insanlar arasındaki karmaşık ilişkilerle oluşturulmuştu. Yunanlılarla temas artıkça Roma’nın eski tanrıları da giderek Yunan tanrıları ile ilişkilendirilmeye başlanmıştır. Jüpiter – Zeus, Mars – Ares ve Neptün – Poseidon ile aynı konuma gelmiştir. Roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayına yayılmaya başladı ve bazı imparatorlar ölümlerinin ardından tanrılaştırıldı. Romalılar, ele geçirdikleri yerlerin mitolojilerini benimsemişlerdir. Bunun sonucunda ise geleneksel İtalyan tanrı ve tanrıçalarının tapınakları ve rahipleri, yabancı tanrılarla yan yana yer almaya başlamıştır26. M.Ö. 133 yılından itibaren Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan Ayvalık, aslında Roma İmparatorluğuna bağlı değildi. Senatoya bağlı bir bölge konumundaydı. Roma egemenliğindeki bu bölge M.Ö. 395 yılında İmparatorluğun ikiye bölünmesi ile Doğu Roma İmparatorluğu (bugün Bizans İmparatorluğu diye tabir ettiğimiz imparatorluk) sınırları içerisinde kalmıştır27. Konstantin (324-337) döneminden, Jüstinyen (527-565) döneminin sonlarına dek Batı Anadolu Bölgesi tamamıyla Bizans idaresinde yaşamıştır. 602 yılında başlayıp 628 yılına dek süren Sasani saldırılarının sonucu Herakleios’un zaferiyle son bulmuş olsa da Anadolu’da Bizans İmparatorluğunun otoritesi sarsılmıştır28. Bizans tarihinde 24 Beksaç, a.g.m., s. 119 25 Georgios Nakracas, Anadolu ve Rum Göçmenlerinin Kökeni, çev. İbrahim Onsunoğlu, İstanbul: Kitabevi, 2005, s. 52 26 Akurgal, a.g.e., s. 401 27 Filiz Özden, Bitek Kent: Balıkesir, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003, s.31-40 28Alexander Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, çev. Arif Müfid Mansel, Ankara: Maarif Matbaacılık, 1943, s.246-247 7 İkonoklazma29 Dönemi (ikona kırıcılığı) olarak bilinen devirde Arap akınları yaşanmıştır30. Herakleios Hanedanı döneminde başlayan Arap akınları, Bizans İmparatorluğu’na Suriye, Filistin ve Mısır’ı kaybettirmiştir. Arap akınları 8. ve 9. yüzyıllarda Bizans’ta topografik ve ekonomik açıdan birçok değişikliğe neden olmuştur. Herakleos Dönemi’nde, Anadolu’da “Thema31” adlı eyaletler oluşturulmuştur32. Ayvalık ilçesinin de bağlı olduğu Balıkesir ili, o dönemde “Opsikion Theması” içinde yer almıştır33. 12. yüzyılda akınlar devam etmiştir. Saldırılar sonucunda zayıf düşen Bizans İmparatorluğu, 12. yüzyılda “Thema” sistemini yeniden düzenlemiş, Balıkesir “Neokastron Theması” içerisinde yer almıştır34. Ayvalık, ticaret yolları ile kıyıların İç Anadolu’ya bağlanması sonucunda korunaklı limanıyla kıyı ticaretinin gelişimini sağlamıştır. En parlak dönemini Roma Dönemi’nde yaşadığı düşünülmektedir. Kent, Roma İmparatorluğu dönemindeki ana bağlantı yolunun, Bizans İmparatorluğu döneminde işlevini kaybetmesi ile birlikte eski önemini yitirmiştir35. 1.1.3. Bizans Sonrası Alibey (Cunda) Adası Anadolu'nun siyasal tarihinde Beylikler dönemi olarak adlandırılan evre Türk Tarihi açısından oldukça önem taşımaktadır. Türkler’in, Anadolu’ya gelmelerinin ardından, Ayvalık kentinin de içinde bulunduğu bölge 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu 29 İkonoklasma: İkona karşıtı anlamına gelen sözcüktür. Bu hareketin mimarı III. Leon’dur. III. Leon bu dönemde ilk ikona kırma faaliyetlerini yürütmüştür. Konu ile ilgili detaylı bilgi için Bkz. John Norwich, Bizans, çev. Hamide Koyukan, İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2013, s. 17; John Haldon, Byzantium in the Seventh Century, The Transformation of a Culture, Cambridge: Cambridge University Press, 1990, s. 86- 87 30 William Mitchell Ramsey, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, 1960, s.168. 31Thema: İsmin kökeninin nereden geldiği bilinmektedir. Hem askeri hem sivil becerilere sahip generaller tarafından, kümelenerek yönetilen vilayetlere verilen isimdir. Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, çev. Gül Çağalı Güven, 3.b., İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2016, s. 54 32 Michael Angold, Konstantiniye 1453 Fetih/Düşüş, çev. Zeynep Rona, 2.b., İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2018, s. 27, konu ile ilgili başlıca birkaç yayın için bkz. Frederick William Hasluck, Cyzicus, Cambridge: Cambridge University Press, 1910; John Haldon, Bizans Tarih Atlası, çev. Ali Özdamar, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007 33 Mercangöz, a.g.m., s. 46 34 John Haldon, Bizans Tarih Atlası, çev. Ali Özdamar, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007, s. 191-193 35Burcu Büken Cantimur, Tarihi Kentlerin Canlandırılmasına Yönelik Sürdürülebilir Yönetim Stratejileri: Balıkesir-Ayvalık Örneği, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011, s. 140 8 Devleti egemenliği altına girmiştir36. Anadolu Selçuklular Dönemi Sultan Melikşah’ın yönetiminde, Kutalmışoğlu Süleyman’ın kuvvetleri, Edremit’in köylerine kadar gelmiştir37. Balıkesir ve civarlarındaki topraklar fethedilmiştir38. Ancak bu dönemde Ayvalık Kentinden hiç bahsedilmemiştir39. Anadolu Selçuklular Dönemi’nde Türk Boyları, Batı Anadolu’nun idaresini hâkimiyetleri altına almışlardır. Bu durum Türk Boyları arasında isyanlara yol açmıştır. İsyanlar, Selçuklu Devleti tarafından bastırılmışsa da devletin zayıflamasına yol açmıştır. Selçuklu Devleti valileri ise yönetimini aldıkları illerin bağımsızlığını ilan etmiştir40 13. ve 14. yüzyıl arasında küçük beylikler tarafından yönetilen Ege Bölgesi’nde, başkenti Balıkesir olan, 13. yüzyıl sonu ve 14. yüzyıl başında Karesi Beyliği kurulmuştur41. Ayvalık'ın da içerisinde yer aldığı topraklar Karesi Beyliği'ne aitti. Karesi, Küçük Mysia (Balıkesir ve Çanakkale tarafları) bölgesinde kurulan bir Türk ailesinin adıdır. Melik Danişmend Gazi’nin torunlarıdır42. Bu dönemde Balıkesir’i İbn Battuta da ziyaret etmiş ve seyahatnamesinde kentten bahsetmiştir. Battuta, bölgeyi yeşilliklerden uzak, kayalarla çevrili bir alan olarak tanımlamış bunun yanı sıra nüfusunun kalabalığından ve çarşılarından söz etmiştir43. 14. yüzyıl sonunda ise bölge, Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiş44. Orhan Gazi, önce Edremit Körfezi’nden Çanakkale Boğazı’na kadar olan kısmı daha sonra Karesi Beyliği’nin tamamını topraklarına katmıştır45. 36 İnci Olgun, Kumru Çılgın, Derya Altıner, Esra Turgut, Meryem Ergün, Timuçin Kaan Manco, 2 Yaka 1 Coğrafya: Ayvalık ve Lesbos Kırsalı, İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2018, s.12 37 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, C.2, 4.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988, s.96 38 Tahir Harimi Balcıoğlu, Tarihte Edremit Şehri, Balıkesir: Edremit Halkevi Yayınları, Balıkesir Matbaası, 1937, s. 50 39 Uzunçarşılı, a.g.e., s.96 40 Balcıoğlu, a.g.e., s. 51-57 41 Zerrin Günal Öden, Karası Beyliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 14-18 42 Aylin Yaman Kocadağlı, “Şehir Coğrafyası Açısından Bir İnceleme: Ayvalık”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Dergisi, D.3, S.22, İstanbul: İ.Ü. Yayını, 2011, ss. 98 43 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, çev. A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000, s.428 44 Olgun, vd., a.g.e., s.12 45 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Karasi-oğulları”, İslam Ansiklopedisi, C.VI, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1977, s. 331 9 Bizans Dönemi’nden başlayıp uzun yıllar Edremit Körfezi’nin de güneyini tehdit altında tutan korsan istilası, Ayvalık’ta yerleşimin geç oluşmasına neden olmuştur46. Ayvalık kenti, kıyı kentlerinin öneminin azalıp iç kentlerin öneminin artması ile geçimini tarımla sağlamıştır47. Yeterince sahiplenilmeyen ve deniz güvenliğini kaybeden Ayvalık, zamanla daha da önemini yitirmiştir. Topluluklar iç bölgelere dağılmıştır48. 15. yüzyılda Osmanlı imparatorluğu, İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini sağlamak, deniz ticaret yollarını korumak ve geliştirmek için Ege Adaları’nın fetih faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, 1462 yılında Lesbos Adası’nı fethetmek için çıktığı seferde Alibey (Cunda) Adası’nı Lesbos’u fethetmek için askeri üs olarak kullanmıştır. Osmanlı Devleti, Lesbos fethinden sonra ise Lesbos’u elinde tutabilmek için Alibey (Cunda) Adası’nda güçlü garnizonlar bulundurmuştur49. Yine Aynı seferde Midilli’nin işgali için gelen Osmanlı Donanması, Ayvalık’ın güneyindeki Ayazmend(Altınova)’e gelen donanma gemisi ile Midilli Adası’nı işgal etmiştir50. Ordu, işgal öncesi olduğu gibi işgal sırasında ve sonraki Midilli seferlerinde de Ayazmend İskelesi’nden Midilli’ye geçmişlerdir. Midilli Adası’nın işgali sırasında Ayvalık limanından hiç söz edilmemiştir. Piri Reis, 1513 yılında tamamladığı eserinde, Yunda Adaları kıyıları ve Pirgos Limanı’nın inceliklerine kadar anlattığı halde Alibey (Cunda) Adası’nın bağlı olduğu Ayvalık’tan söz etmemiştir51. Ayvalık kentine ilk yerleşenlerin, Türkler ya da Rumlar olduğu konusunda elimizde kesin kanıt bulunmamakla birlikte bu konu ile ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden ilki, 15. yüzyılda, Türklerin “Taksıyarıh” olarak adlandırılan “İlk Kurşun Tepesi” eteklerine, tepe yamaçlarına ve vadiye yerleşmesi ile Ayvalık’ta ilk yerleşimin buradan kıyıya doğru gelişmeye başladığı görüşüdür52. Rüzgar etkisinden korunmak için tepe eteklerinde kurulmuş olma düşüncesi bu fikri 46 Dimitri Psarros, ‘’Ayvalık’ın (Kydonies) Kent Tarihi” Ege’nin İki Yakası-I Ayvalık Kent Tarihi Çalışmaları Sempozyumu, Ayvalık: Basılmamış Bildiri Kitabı, 2004, s. 1 47 Aslı Kıyak, Kentin Biçimsel Ve Mekânsal Kurgusunun Çözümlenmesine Dair Bir Yöntem Önerisi Ve Ayvalık Örneği, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997, s.52 48 Zeki Arıkan, “1821 Ayvalık İsyanı”, Belleten, C.3, S.203, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988, s. 582 49 Olgun, vd., a.g.e., s.12 50 Uzunçarşılı, a.g.e., s.36 51 Piri Reis, Kitab-ı Bahriyye Denizcilik Kitabı, İstanbul: Tercüman Yayınları, 1973, s. 150 52 Kemal Ahmet Aru, Özdeş Gündüz, Ayvalık’ta Şehircilik Araştırmaları 1962-1963 Ders Yılı, İstanbul: İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehircilik Kürsüsü Yayınları, 1964, s.16 10 güçlendirmektedir53. Bir diğer görüş, kente ilk gelenlerin Rumlar olduğunu iddia eden Yorgi Sakkari’ye aittir. Sakkari, Ayvalık’ın kuruluşunu, 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl başları olarak göstermiş ve Ayvalık’ın korsan saldırılarından korunmak amacıyla çevrede ki adalardan ve Midilli Adası’ndan gelen Hristiyanlar tarafından kurulduğunu belirtmiştir54. Pandelis Kondoyannis, kentin Sakkari’nin eserinde iddia ettiği gibi 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl başında kurulduğunu belirtmiştir55. Yine de bu iki görüşü destekleyecek nitelikte belgeler bulunmamaktadır. Ayvalık Kenti ile ilgili Osmanlı kaynaklarında en erken tarihli belgenin, Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’nde yer alan Karesi mufassal tapu tahrir defterinin içindeki bir visale olduğudur. Diğer bir belge ise Topkapı Saray Müzesi arşivinde bulunan “Ayvalık Rumlarının Memnuniyetlerine Dair” 15 Ramazan 1186 (Kasım 1772) tarihini taşıyan bir ilam olduğudur56. 18. yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bir tarım yerleşmesi olan Ayvalık, küçük bir kıyı kenti olarak kalmıştır. Ayvalık, 1800’lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun coğrafi keşifler ve sanayi devrimi sonucunda değişen, yeniden yapılanan ilişkileri çerçevesinde gelişen, İzmir’den sonraki en önemli sanayi kentine dönüşmüştür57. 18. yüzyılda Rumlar, karşı adalardan ve Yunanistan’dan buraya göç etmeye başlamışlardır. Bölgenin güzelliğini görünce diğer bölgelerdeki Rumları da gelmeye teşvik etmişler ve çok kısa sürede kendi aralarında teşkilat oluşturmuşlardır58. Ayvalıklı rahip İkonomos’a, 1773 yılında İstanbul yönetiminde imtiyaz tanınmıştır. Küçük bir köy olan Ayvalık’a, padişah tarafından bir ferman verilmiştir ve bu bölgede ki Rumlara özerklik tanınmıştır59. Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkilere giren Ayvalık, refah ve zengin bir dönem yaşamıştır. Rumların ve Türklerin ortak yaşama alanı olan bu bölgede halk, Cumhuriyetin ilanına kadar barış ve uyum içerisinde yaşamışlardır60. 53 Gülay Gündoğmaz İpek, Ayvalık Kent Merkezi’ndeki Kiliselerin İncelenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003, s. 30 54 Sakkari, a.g.e., s. 31 55 Παντελης Κοντογιάννης, Γεωγραφία της Μικρας Ασίας , Αθήνα: Σύλλογος Προς ∆ιαδόσιν Ωφελιµων Βιβλίων, 1921, s. 275 56 Arıkan, a.g.m., s. 513 57 Hıfzı Erim, Ayvalık Tarihi, Ankara: Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O., 1948, s. 18-22 58 Doğan Aka, Ayvalık iktisadi Coğrafyası, İstanbul: Ülkü Matbaası, 1994, s. 23 59 Karachristos, a.g.m., s. 2 60 Arnold Toynbee, The westen question in Greece and Turkey, (A Study İn The Contact Of Civilisations), New York: Houghton Mifflin Company, 1970, s.122 11 1912 – 1922 yılları arasında, Balkanlar’daki savaşlar nedeniyle Ege Adalarında ve Anadolu’da çok büyük acılar yaşanmış. 1922 yılında, Kurtuluş Savaşı’nda yenik düşen Ortodoks Rumlar, Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk etmiştir. Bir ay içinde yüz binlerce Ortodoks Rum, Yunanistan’a sığınmıştır61. Lozan Barış Konferansı toplandığında öncellikle esirler konusu ele alınmıştır. İngiltere temsilcisinin teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisinin raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla, Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi62 imzalanmış ve Yunanistan’daki Türklerle Hristiyan azınlıklar yer değiştirmiştir63. 1.2. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN COĞRAFYASI Ayvalık, Balıkesir İline bağlı bir ilçe merkezi olarak aynı adı taşıyan Ayvalık Körfezi kenarında kurulmuştur. Kentin konumu, 26 42’ doğu boylamı ve 39 19’ kuzey enleminin çakıştığı noktadadır. Yüzölçümü 266 km2, Kuzeyde Edremit Körfezi ve Gömeç, doğusunda İzmir’in Bergama ilçesi, güneyinde ise yine İzmir’in Dikili ilçeleriyle çevrilidir. Ayvalık’ın Dikili ve Bergama’yla olan sınırı aynı zamanda Balıkesir ve İzmir il sınırını oluşturmaktadır64. Alibey (Cunda) Adası, idari bakımdan bakıldığında Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı olan bir adadır. Alibey (Cunda) Adası, Türkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan Gökçeada, Bozcaada ve Uzun Ada’dan sonra 4. büyük adasıdır. Konum olarak Batı Anadolu'da, deniz yollarının kesişim noktasında bulunmaktadır. Alibey (Cunda) Adası, Türkiye’nin Batısında, Ege Bölgesi’nin ise kuzeyinde, Edremit Körfezi’nin de güney ucunda yer almaktadır65. 61 BALIKESİR İL YILLIĞI, Balıkesir: 1973, s.264, Detaylı bilgi için bkz. Kıyak, a.g.e., s.1-9; İpek, a.g.e., s.30-36 62 Mübadele Sözleşmesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Yonca Anzerlioğlu, Türkiye’de Ortodoks Türkler (XVI. yy.- XX.yy.), (Doktora Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve Inkılap Tarihi Enstitüsü, 2002, s.260-263; Elif Yılmaz, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Ayvalık, (Doktora Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s. 95 63 Karachristos, a.g.m., s. 3, 64 BALIKESİR İL YILLIĞI, Balıkesir: 1973, s.35 65 Kocadağlı, a.g.m., s. 91 12 Bölgenin sahip olduğu doğal özellikler, beşeri faaliyetlerin ortaya çıkması ve gelişmesine fazlasıyla elverişli bir ortam sunmaktadır. Her şeyden önce coğrafi konumundan ötürü ulaşım açısından son derece elverişli bir mevkide yer alır. Anadolu Yarımadası’nın batıya, Ege Denizi’ne açılan kapılarından birisidir. Ulaşım açısından son derece elverişli bir mevkidedir. Yaşam faaliyetleri açısından da uygun iklim şartlarına sahip oluşu, ziraat yapılacak verimli toprakların olması, su kaynaklarının yeterli olması bölgede oluşan beşeri faaliyetlerinde ortaya çıkmasına katkı sağlamıştır66. Bölgenin jeolojik haritası detaylı incelendiğinde; Ayvalık’ın ve çevresinde volkanik, alüvyal ve gölsel çökellerden oluşan bir kara alanından oluştuğu göze çarpmaktadır. Bölgede andezit, bazalt ve tüflerden oluşan volkanik kayaçlar (Yuntdağı volkanitleri) ile kumtaşı, marn ve kireçtaşından oluşan tortul kayaçlar, geniş alanları kaplamaktadır67. Ayvalık ve çevresinin jeolojik özellikleri morfolojiye de yansımış, fazla yüksek olmayan tepelerden oluşan bir topografyanın gelişimine katkı sağlamıştır. Bundan dolayı da sahada yükselti ve eğim değerlerinin fazla olmadığı, beşeri ve ekonomik faaliyetlere elverişli bir ortam oluşmuştur. Ayvalık ve çevresinde topoğrafyanın tepelerden oluşan bir manzara sergilediği görülmektedir. Madra Dağı'nın birer kolu olan Yaylacık ve Kaplan dağları ilçe sınırından içeri girince, alçalarak hafif eğimli tepeler şeklinde kıyıda sona ererler. Madra volkanik kütlesinden basık bir Neojen eşiğiyle ayrılan Ayvalık, volkanik kütlesi denize doğru ilerlemekte ve en fazla yüksekliği Alibey (Cunda) Adası'nda kazanmaktadır68. Ayvalık kıyıları ise, pek çok adanın yer aldığı girintili-çıkıntılı, alçak falezli kıyılardır. Ayvalık kıyılarının ilk bakışta dikkati çeken en önemli özelliği pek çok ada, koy, körfez ve yarımadaya ev sahipliği yapan olağanüstü güzellikteki morfolojisidir69. Bu durum Ayvalık kıyılarına ayrı bir özellik katmaktadır. Tektonik özellikleri itibariyle Ayvalık ve çevresi çeşitli büyüklükteki depremlerin meydana gelme ihtimalinin olduğu bir sahadır. Ayvalık ve çevresi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan 66 Besim Darkot, Metin TUNCEL, Ege Bölgesi Coğrafyası, 3.b., İstanbul: İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1995, s.86 67 Aru, a.g.e., s.2 68 Aka, a.g.e., s.11 69 Aru, a.g.e., s.3 13 Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasına göre birinci derece deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Nitekim Ayvalık ve çevresinde günümüze kadar çeşitli büyüklükte bazı depremler meydana gelmiştir70. Ayvalık'ta yapılaşma noktaları belirlenirken sahanın depremsellik, özelliği de dikkate alınmalı, depreme uygun zeminlerde yapılaşmaya izin verilmelidir. Özellikle gevşek dokulu alüvyal malzemenin zemini oluşturduğu kesimlerde yapılaşmadan kaçınılmalıdır71. Yağış değerlerinin yaz aylarında yok denecek kadar az olması, sahada özellikle kıyı turizminin gelişimine elverişli bir ortam yaratırken, ziraat faaliyetleri açısından sulamanın önemini daha da ortaya çıkarmaktadır. Kıyı turizminin gelişimi açısından Ayvalık'ta bulutluluk oranları Mayıs-Eylül arası dönemde oldukça düşüktür. Yaz mevsiminde bölgenin ortalama sıcaklık değerlerinin yüksek olması, buna karşılık yağış ve bulutluluk değerlerinin de düşük olması ile Ayvalık'ı ideal bir turizm merkezi haline getirmektedir. Bütün iklim elemanlarının birlikte değerlendirilmesiyle, aslında Ayvalık'ta Akdeniz ikliminin özelliklerinin görüldüğü anlaşılmaktadır. Sıcak ve kurak geçen yaz mevsiminden sonra serin ve yağışlı bir kış mevsimi izlenmektedir. Bölgenin sahip olduğu iklim özellikleri de beşeri ve iktisadi faaliyetlerin ortaya çıkması, gelişimi ve çeşitlenmesi açısından oldukça elverişlidir72. Doğal ortam potansiyelini belirleyen bir diğer faktör ise sahadaki su kaynaklarıdır. Ayvalık’ta ve çevresinde mevsimlik akarsular bulunmaktadır. Yağışların arttığı dönemde akışa geçen bu akarsular, yağışların azaldığı kurak dönem boyunca da kuru vadiler şeklindedirler. Ayvalık ve çevresi yeraltı suları açısından oldukça zengindir. Özellikle Altınova bölgesi yeraltı suları açısından oldukça önem taşımakta ve Ayvalık’ın su ihtiyacı ise Altınova'da açılmış olan 16 adet kuyudan sağlanmaktadır73. Bölgenin doğal ortam özellikleri incelendiğinde; sahadaki beşeri ve ekonomik faaliyetlerin ortaya çıkması, gelişimi ve çeşitlenmesi açısından sahanın son derece elverişli şartlara sahip olduğu görülmektedir. Nitekim Ayvalık’ın elverişli coğrafi konumu, morfolojisi, insan yaşamına ve faaliyetlerine uygun iklimi, bereketli toprakları, hidrografyası ve zengin bitki örtüsü ile yerleşkelerin kuruluş ve gelişmesine elverişli bir 70 Cantimur, a.g.e., s. 109 71 Cengiz Bektaş, Aıolya’nın Başkenti: Ayvalık, İzmir: Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yayını, 2009, s. 77 72 Aka, a.g.e., s.11 73 Kocadağlı, a.g.m., s. 96 14 sahadır. Sahip olduğu doğal ortam ve doğal potansiyeli, geçmişten günümüze dek Ayvalık kıyılarına ayrı bir önem katmış ve bu potansiyelin farkına varan insanoğlunun yoğun kullanımına uzun yıllar sahne olmuştur74. 74 William Mitchell Ramsey, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, 1960, s. 82 15 İKİNCİ BÖLÜM ALİBEY (CUNDA) ADASI RUM-ORTODOKS HALKI 2.1. “RUM”, “ORTODOKS” VE “RUM-ORTODOKS” KAVRAMI “Din75; Arapça da “dyn” kökünden türemiş mastar veya isimdir. Adet, durum, ceza, mükâfat, itaat şeklinde anlamlara gelmektedir. Arapça lügatlerde din kelimesinin otuza yakın anlamı vardır: Zül, boyun eğme, zillet, itaatte zorlama, hâkim olma, gâlib olma, saltanat ve mülkiyet, hüküm, hükümet, ferman, makbul ibadet, millet, şeriat gibi… Ârami, İbrani gibi dillerde din “daina” şeklinde olup hüküm, deyyan, hüküm sahibi anlamlarına gelir. İslam terminolojisinde ise din, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahi bir kanun, akıl sahiplerini peygamberlerin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilahi bir kanun şeklinde tarif edilmiştir.”76 Dinin kaynağına baktığımız zaman iki farklı görüş karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki, vahiy görüşü ikincisi ise evrimci görüştür. Vahiy görüşü; Tanrının insanlar arasından seçtiği peygamberlere, vahiy yoluyla gönderilen, ilahi kurallar bütünüdür. Yahudilere göre dinin kaynağı, Hz. İbrahim’in soyundan gelen İbranilere kadar gider. Hristiyan inancına göre, Hristiyanlık Hz. İsa tarafından kurulmuş ve onun yaşamına dayanan dindir. İslamiyet ise Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve daha birçok peygamberin, tebliğ ettiği her şeyi kabul eder77. Hristiyanlık kelimesinin kökü, Grekçe “khristos” kelimesine dayanmaktadır. İbranice ’deki “maşiah”ın karşılığı olarak Grekçe ’de kullanılmaktadır. Hz. İsa’nın sıfatı olarak “Mesih” anlamını ifade etmektedir. “Khristos” kelimesinden de “Mesih’e bağlı olan” anlamında, “Khristianos” kelimesi türetilmiştir. “Khristos” Grekçe ’den Latince ‘ye “Cristus”; oradan da Batı dillerine “Christ” olarak geçtiği bilinmektedir. 75 Türk Dil Kurumuna göre din: “Tanrıya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal kurum, diyanet” anlamına gelir. (TDK Sözlükleri: https://sozluk.gov.tr/) (e.t.11.12.2019) 76 İbni Manzur,Ebul Fadl Cemaluddin Muhammed b. Abdilkerim; Lisanul Arab. DYN. Mad; ez Zebidi Seyyid Muhammed Murtaza Tacul Arus DYN Mad; Tümer, Günay; DİN. Mad. DİA.( Diyanet İslam Ansiklopedisi) ’dan aktaran Atilla Buğdaycı, Kuran-ı Kerim’e Göre Üç Semavi Din, (Yüksek Lisans Tezi), Kayseri: Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s.5 77 Hasan Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.9 16 “Khristianos” ise Latince ‘ye “Khristianus”, oradan da Batı dillerine “Christian” olarak geçmiştir. Türkçe’de kullandığımız Hristiyanlık kelimesi, Batı dillerindeki “Christianisme”in karşılığıdır78. Dünya nüfusunun yaklaşık 1/5 inin dini olan Hristiyanlık Dini, Filistin’de doğmuştur79. Filistin, Hz. İsa’nın doğduğu yıllarda, Roma İmparatorluğu’nun, hâkimiyeti altındaydı. Yahudiler, çeşitli mezheplere bölünmüş durumdaydı. Hristiyanlığın doğuşu sırasında, Yahudilik birçok yönden asıl amacından uzaklaşmıştı80. Umberto Eco, “Ortaçağ” adlı eserinde, o dönemi şu sözlerle ifade etmektedir: “Hıristiyan tarih anlayışının kökeninde ise Yahudi peygamberlerin felsefesi vardır: Bütün dünyanın değil de bir halkın kaderiyle ilgilidir, ama kurtarıcı bir Mesih'in geleceğine dair bir taahhüt genelde devrimci bir eskatoloji içerir. Dolayısıyla nihai sonuç yıkıcı bir gücün etkisi altında gelişecektir ve mucizevi güçleri olan savaşçı kral Roma'nın gücünü yok edecektir.”81 Hristiyanlık, Hz. İsa’nın sağlığında fazla bir yayılma imkânı bulamamış ancak Hz. İsa’nın ölümünden sonra yayılmaya başlamıştır. Hristiyanlık özellikle yoksul insanlar ve umutsuz insanlar arasında gittikçe yayılmıştır. Romalıların, Hristiyanlara karşı tepkilerinin şiddetlenmesine ve halka karşı baskılarının daha da artmasına neden olmuştur. Aziz Pavlus’un Hristiyan olması, Hristiyan cemaatine yeni bir ivme kazandırmıştır82. Hristiyanlık, Havariler döneminde, havari Pavlus’un Hristiyan dinine girişiyle bir dönüm noktası yaşamıştır. Çünkü Pavlus’un Hristiyan olması ile Hristiyanlık, onun yorumlarıyla yeni bir yön kazanmıştır83. 78 Kürşat Demirci, “Hıristiyanlık”, İslam Ansiklopedisi, C.17, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1988, s. 328-329 79Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.24 80 Demirci, a.g.m., s.329 81 Umberto Eco, Ortaçağ: Barbarlar, Hıristiyanlar, Müslümanlar, çev. Leyla Tonguç Basmacı, 2.b., İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2014, s. 29 82 Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.25 83 Ekrem Sarkıçoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, 2.b., Isparta: Fakülte Kitabevi, 2002, s. 293 17 İlerleyen yüzyıllarda hızla yayılan Hristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun, Hristiyanlığı kabulü ile ilk merkezi Kudüs olan bu din, merkezini Konstantinopolis’e taşımıştır84. 313 yılında Milano Fermanı ile Hristiyanlığın serbest din ilan edilmesinden sonra Antakya bir patrikhane merkezi olarak kabul edilmiştir. Roma imparatorluğu ikiye bölündüğü zaman Antakya Bölgesi, Doğu Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir85. Hristiyanlık tarihinde birçok defa din tartışmaları, birçok farklı fikir çatışması, heretik kabul edilen görüş ve kiliseden azledilme cezası yaşanmıştır86. Tartışmalar sonucunda Hristiyanlığın farklı mezhepleri doğmuş87 ve özellikle Ortaçağ’da Katolik ile Ortodoks mezhepleri en önemli mezhepler olmuştur. Hristiyanlığın günümüzdeki en yaygın üç mezhebinden biri, yaklaşık 1.2 milyar mensubu ile Katoliklik88tir. Onu Protestanlık89 ve Ortodoksluk90 izler91. Hristiyanlığın, Karizmatik Hristiyanlık (Charismatic Christianity), Pentekostalizm (Pentecostalism) ve Evangelizm (Evangelism) gibi akımları, son yüzyıldaki yayılmasında daha aktif bir rol 84 Linda Woodhead, “Christianity”, Religions in the Modern World, ed. Linda Woodhead, New York: Routledge, 2005, s. 18 85 Paul Freston, “Globalization, Religion and Evangelical Christianity: A Sociological Meditation from the Third World”, Interpreting Contemporary Christianity: Global Processes and Local Identities, ed. Ogbu Kalu, Alain Low, USA: William B. Eerdmans Publications, 2007, s. 47 86 Altındal, a.g.e., s.17-22 87 Orhan Hançerlioğlu, Dünya İnançları Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000, s. 382 88 Katolik: Evrensel anlamına gelmektedir. Hristiyanlığın büyük çoğunluğu bu mezhebe tabidir. Merkezi, Roma yakınlarında bulunan ve Dünya’nın en küçük ülkelerinden biri olan Vatikan’dır. Kilise’nin başında Roma Piskoposu ve Aziz Petrus’un varisi Papa bulunmaktadır. Papa’yı Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görürler. Papa Kardinaller tarafından seçilir ve görevini ömrünün sonuna kadar devam ettirir. Mehmet Aydın, Hristiyan Kaynaklara Göre Hristiyanlık, Ankara: Türk Diyanet Vakfı Yayınları, 2007, s.114. 89 16. yy da, Katolik Kilisesinin uygulamalarından rahatsız olanların kurdukları bir Hristiyan mezhebidir. Katolik Kilisesi’nin günahları affedip para kazanması ve İncili sadece Vatikan’ın yaptığı yorumlar çerçevesinde bilinmesi gibi konuları eleştirmişlerdir. Bu doğrultuda bunun gibi konuları doksan beş maddelik bir liste haline getirip, bu listeyi Wittenberg Katedrali kapısına asan, Martin Luther liderliğinde ortaya çıkmıştır. Protestanlık mezhebinin kurucusudur. Bkz. Yıldız, a.g.e., s.51 90Ortodoks kelimesi, birleşik bir kelimedir. Orto(ortho) ve Doxia kelimelerinin birleştirilmesi ile kurulmuştur. Ortaçağın Latincesinde Orthodoxus, Fransızcasında ortodoxe, Grekçesinde ortohodexein şeklinde yazılmıştır. Orth(o), eski Grekçe’ye Sanksritçe’den geçmiş bir kelimedir. Kelime anlamı ise düzgün, tam, doğru demektir. Doxia ise kelime anlamıyla Tanrı’ya şükran veya Tanrı’nın güzelliklerini övmek amacıyla yazılmış mersiye demektir. Aytunç Altındal, Türkiye ve Ortodokslar, 17.b., İstanbul: Alfa Yayınları, 2013, s.21 91 Woodhead, a.g.m., s. 191 18 oynamıştır. Bu akımlar Protestanlık değerine sahiptir92. Berger’e göre, Evangelist akımın yükselişi, nefes kesicidir. Coğrafi olarak kapsamı çok geniştir; Doğu Asya, bütün Çin cemaatleri, Güney Pasifik, Filipinler, Aşağı Sahra, Güney Kore ve eski komünist ülkelerde yayılmaktadır93. Karizmatik Hristiyanlık en büyük etkisini, gelişmekte olan ülkelerde ve Üçüncü Dünya ülkeleri üzerinde göstermiştir. Özellikle Latin Amerika, Filipinler, Kore, Çin, Doğu Avrupa’nın bazı kısımları ve Romanya bunlar arasındadır94. Katoliklerden sonra sayısal çoğunluk bakımından, Hristiyanlığın ikinci büyük mezhebi Ortodoksluktur95. Ortodoksların, etkili olduğu ülkeler Romanya, Gürcistan, Macaristan, Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Çekoslovakya ve Kuzey Amerika ülkeleridir96. Ortodoksluk tarihinin en önemli 4 patrikliği bulunmaktadır. Bunlar; Konstantinopolis, İskenderiye, Antakya ve Kudüs’tür. Ortodoksluğun bugün en geniş bağımsız kiliseleri ise Rusya, Romanya, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan’dadır97. Hristiyanlık dininde kurumsal olarak Ortodoksluk, Doğu Ortodoks kiliselerinin yönetimindedir. Ortodoksluk bir diğer anlamıyla, bir grup insanın ya da cemaatin ya da bir dinin mensuplarının, bir ve tek hakikat olduğuna iman edilmesi durumudur98. Genel olarak Doğu kiliselerinin tekelinde olan fikir ve inanç sistematiğidir. Ortodoks kiliselerine bakıldığında ayinler için özel giysiler ve özel tütsüler kullanıldığı görülmektedir99 çünkü Hıristiyan inancına göre kilise, Hz. İsa’nın yeryüzündeki bedenini temsil eden ve Hz İsa ile iletişim kurmalarını sağlayan kutsal mekandır. Mezhepler arasında kiliselere yaklaşım farklılıkları vardır100. Bütün Hıristiyanların kabul ettiği vaftiz ayini, Hıristiyan olmanın ilk şartıdır101. İnsanı asli günahlardan temizlediğine inanılır. Katoliklerde başa su serperek veya alına bir damla 92 Woodhead, a.g.m., s. 197 93 Peter Berger,“Desecularization of the World: A Global Review”, ed. Peter Berger, Desecularization of the World: Resurgent and World Politics, Washington: Ethics and Public Policy Center, 1999, s. 8 94 Samuel Hugh Moffett, A History of Christianity in Asia: Beginnings to 1500, Maryknoll, New York: Orbis Books, 1998, s. 76, 136-145, 161 95 Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.50 96 Freston, a.g.m., s. 48 97 Woodhead, a.g.m., s. 191 98 Altındal, a.g.e., s. 18-19 99 Metin Ahunbay, “Kilise”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C.2., İstanbul: Yem Yayınevi, 1997, ss. 1011 100 Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.43 101 Baki Adam, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, İstanbul: MEB Yayınları, 2003, s. 46 19 su damlatılarak yapılırken Ortodokslarda bütün bedeni suya daldırarak bu ayin gerçekleştirilir102. Vaftizden sonraki aşama ise kuvvetlendirme ayinidir. Bu ayinde kilise yetkilisi, vaftizden sonra kuvvetlendirilecek kişinin vücudunun çeşitli yerlerine kutsanmış yağ sürmektedir103. Ortodokslar, bu ayini vaftizden hemen sonra yapmaktadırlar. Katolikler ise vaftizden daha sonraki bir zamanda yapmaktadırlar104. Hıristiyanlar için evlilik, Tanrı’nın insanlığa, İsa’nın ise Kiliseye ve havarilerine olan sevgisini sembolize etmektedir. Sıradan veya dünyevi bir istek değildir105. Evlilik ayin olarak, iki kişinin anlaşması ve kilisede mukaddes bir bağla bağlanmasıdır. Özellikle Katolik kiliselerine göre evlenme olayı, Hz. İsa tarafından kutsal bir işlem olduğu kabul edilmektedir. Katoliklere göre evlilik, ancak ölümle sona erdirilebilir ve Katolikler boşanmaya kesinlikle izin vermezler. Ortodokslar boşanmayı, zina gibi belli şartlara bağlı olarak kabul etmektedirler. Protestanlar ise evliliği kutsal olarak kabul etmemekte ve boşanmakta bir sakınca görmemektedirler106. Kiliselerde yapılan başka bir ayin olan ökaristi (Ekmek Şarap Ayini) ise Hıristiyan inanç ve ibadetinin temelini oluşturan bir ayindir. İsa’nın ölmeden önce havarileri ile paylaştığı son akşam yemeğinin anısına yapılan bir ayindir. Ekmek İsa’nın cesedini, şarap İsa’nın kanını sembolize etmektedir. Katolik ve Ortodokslar ekmek ve şarabın İsa’nın eti ve kanına dönüştüğünü kabul ederler. Protestanlar bunun sembolik olduğunu savunmaktadırlar107. Son yağlama ayini ise ölümcül derecede hasta olanlara günahlarından arınarak rahat ölmelerini sağlamak amacıyla özellikle Hz. İsa’nın çarmıhta çivilendiği bölgelerden hastaya sürülen yağdır108. Günah İtirafı (Tövbe) ise; Hıristiyanlara göre birey ne kadar günahkâr olursa olsun, pişman olup samimi olarak tövbe ve itirafta bulunursa bütün günahları bağışlanır. Kişinin günah işlemesi sonucunda yapılan ayindir. Vaftizden sonra işlenilen günahların affolunduğuna inanılır. Bu itiraf ilk dönemlerde tüm cemaat önünde alenen yapılırken, Katolikler kilisedeki özel bölmeye girerek papaza suçunu itiraf eder. Ortodokslarda ise özel itiraf bölmesi olmadığı için kilisedeki uygun bir yerde papaza itirafta bulunulur. Ancak Protestan Kiliseler genel olarak bir başkasının günahları bağışlama yetkisinin 102 Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.43 103 Mehmet Aydın, Dinler Tarihine Giriş, 7.b., Konya: Literatürk Academia Yayınevi, 2015, s. 169 104 Adam, a.g.e., s.46 105 Adam, a.g.e., s.48 106 Yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik-Hıristiyanlık-İslamiyet), s.44; Adam, a.g.e., s.48 107 Adam, a.g.e., s.47 108 Aydın, Dinler Tarihine Giriş, s.170; yıldız, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik- Hıristiyanlık-İslamiyet), s.44 20 olmadığını kabul etmektedirler109. Ortodokslar, Tanrıyı övmek amacıyla kiliselerde mersiyeler okuyarak, Tanrı’nın yüceliğini ve güzelliklerini överek, Tanrı’ya olan şükranlarını dile getirmiş olurlardı. Bu nedenle de Ortodoks kiliseleri, dualarla, mersiyelerle, törenlerle, kutsamalarla yüklü kiliselerdir110. Dünyaca ünlü Konstantinopolis, Roma İmparatoru Konstantin tarafından kurulmuştur. Konstantin, kendi kurmuş olduğu bu kente “Yeni Roma” adını vermiştir. Batılı tarihçiler ve ilahiyatçılar tarafından Konstantinopolis ve Yeni Roma, günümüzde ise İstanbul adıyla tanınmaktadır. İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’nin önderi olan patrik, resmi yazışmalarda kendisini Konstantinopolis’in Rum Kilisesinin Başı sıfatı ile tanıtmaktaydı. Burada geçmekte olan “Rum111” kelimesi Türkçe’deki anlamından farklıdır. Türkiye’de, televizyon ve basında Rum denilerek, Helen (Eski Yunan) ve Yunanistan halkı kast edilmektedir. Oysaki Rum kelimesi, geçmişiyle Konstantin’in, Konstantinopolis’i “Yeni Roma” ilan etmesiyle doğmuştur. Burada geçen Rum kelimesi, Yeni Roma’ya bağlı olan Hristiyan anlamında kullanılmaktaydı112. Rum sözcüğü, Türkçe’de genel olarak çağdaş Yunanca konuşan ve Hristiyan Ortodoks mezhebine bağlı olan kimse anlamına gelmektedir. Rum sözcüğü, "Romalı" (Romeos) sözcüğünden türemiştir. Sözcük, Türkçe’de ve Yunanca’da her zaman eşanlamlı kullanılmamıştır. En çarpıcı fark ise günümüzde görülmektedir; aslında Türkçede Rum dendiğinde, Rumca konuşan Ortodoks ve Yunan uyruklu olmayan biri anlaşılırken (İstanbullu, Amerikalı Rum, Kıbrıslı gibi), Yunancada "Yunan" (ya da Yunanlıların kendilerini adlandırdıkları gibi söylenildiğinde, "Helen") anlamına gelmektedir113. Yüzyıllar içinde İstanbul ile Yunanistan arasında yoğun ilişkiler yaşanmıştır. Bu nedenle Rum’u Helen ile karıştırmak, günümüz Türkçesine kadar gelmiştir114. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra çıkardığı fermanla, Bizanslılar serbestçe dolaşıp, serbestçe ibadetlerini yapıp, kendilerine istedikleri kişiyi patrik seçebilmişlerdi. Bu durum orada yaşayan insanlara kendilerini baskı altında 109 Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 2.b., Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınevi, 1988, s. 147 110 Altındal, a.g.e., s. 22 111 Türk Dil Kurumuna göre Rum: Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. (TDK Sözlükleri: https://sozluk.gov.tr/) (e.t.13.12.2019) 112 Altındal, a.g.e., s. 28 113 Herkül Millas, “Rumlar”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt:6, İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, 1994, s. 360 114 Altındal, a.g.e., s. 28 21 hissettirmiştir. Çok sayıda Ortodoks Rum, dinlerini değiştirmişlerdir115. Sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da yoğun olarak Rum’lar yaşamaktaydı. Anadolu’daki Rum’lar, Yunanlı değil Anadoluludurlar. Bu konuda zamanla aynı görüşler olmuşsa da, tam anlamıyla net bir uzlaşmaya varılamamıştır116. 2.2. RUM-ORTODOKS KİLİSELERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ Bizans Devleti’nin siyasi varlığına, 1453’te Osmanlı İmparatorluğu tarafından İstanbul’un fethi ile son verilmiştir117. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinden sonra Anadolu ve Balkanlar'da oturan gayrimüslimleri kente getirtmiştir118. Yerleşim düzenine bakıldığında, İstanbul'daki iskân faaliyetleri sonrasında yoğunluk dini yapılar çevresinde toplanmıştır119. Rumlar, mevcut durumda bulunan kiliseler etrafına yerleşmiştir. Geldikleri bölgelere göre gruplanarak, yerleştikleri mahallere geldikleri bölgelerin isimlerini vermişlerdir120. Bizans İmparatorluğunda kurumsal olarak dinin belirleyici faktör oluşu, dini yapıların yoğunlaşmasına neden olmuştur121. Osmanlı İmparatorluğunda, İktidarın İslam Dinine mensup olmasıyla, Bizans Dönemi’ndeki Hristiyan Mimarisi serbestliğini kaybetmiştir. Hristiyanlık Mimarisi, yeni yönetimin sınırları içinde var olmaya devam etmiştir. Dönemin koşullarında, eski yapılarla ibadet gereksinimlerini gidermeye çalışmışlardır. İbadet mekânlarının zamanla yetersiz kalmasıyla yeni arayışlar içerisine girmişlerdir. Bu sorunlar için de eski yapıları onarma ya da yeniden yapımı sık sık gündeme gelen çözüm önerisi olmuştur122. İslam Dinine mensup Osmanlı İmparatorluğunda, Gayrimüslimlerin yeni kilise inşa etmeleri yasaklanmış ve var olan 115 Gerasimos Augustinos, Küçük Asya Rumları, çev. Devrim Evci, Ankara: Dipnot Yayınları, 2013, s. 19 116 Aytunç Altındal, Türkiye ve Ortodokslar, 17.b., İstanbul: Alfa Yayınları, 2013, s. 28 117 Cemal Ekin, Kayseri, Kayabağ Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s. 43 118 Robert Mantran, XVI. Ve XVII. Yüzyılda İstanbul'da Gündelik Hayat, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991, s. 45 119 Alfons Maria Schneider, “XV. Yüzyılda İstanbul'un Nüfusu”, Belleten, C.16, S.61, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1952, s. 44 120 Mantran, a.g.e., s. 46 121 Ekin, a.g.e., s. 43 122 Zafer Karaca, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, 4.b., İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006, s. 13 22 kiliselerin izinsiz onarılmaması kuralları uygulanmıştır123. Osmanlı Padişahları, genelde kilise onarımlarına izin vermişlerdir124. Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839) ilanı ile Gayrimüslimler ile Müslümanlara kanun önünde eşitlik getirilmiştir125. Bu fermanla, "can, mal ve ırz güvenliği" sağlanacağı, vergiler ve askerlik gibi konularda Müslümanlar ile diğer ulusların arasında eşitlik olacağı ilan edilmiştir126. Cemaatlere, kendi dini gereksinimlerini yerine getirme konusunda özgürlük verilmiştir. Gayrimüslimlere hükümete başvurarak yeni kilise inşa etme ve yıpranmış kiliselerini onarma hakkı tanınmıştır127. Islahat Fermanı (1856) ilanı ile Rumlar, Osmanlı toplumu olarak kabul görülmüş, sosyal ve idari yapılanmada daha güçlü konuma gelmişlerdir128. Islahat fermanının ardından Arazi Kanunu (1858) ve Kanun-ı Esasi (1867) sonucunda Osmanlı halkının can, namus, inanç ve mal özgürlükleri garanti altına alınmıştır. Aynı mezhebin çoğunlukta olduğu bir yerleşim yerinde, mezarlık, hastane, okul, kilise gibi yerlerin onarımında kolaylık sağlanıp zorluk çıkarılmayacak ve yeniden yapılması gerekiyorsa da bunun izni, o cemaatin şefleri tarafından Babıali’den istenecekti129. Batının sağladığı olanaklar çerçevesinde, yeni fikirlerin sağladığı hoşgörü ortamında Rumların refah düzeyi yükselmiştir130. Rum Ortodoks azınlık, Bizans İmparatorluğunun tarihsel mirasını, Osmanlı İmparatorluğu döneminde devam ettirip, günümüze ulaştırmıştır. Rum Ortodoks cemaati dini vazifelerini bu süreçte Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine bağlı kiliselerde karşılamıştır. İstanbul’da olan bu yapılardan bazıları restorasyonla, yeniden inşa edilmeleriyle varlığını koruyup, kültür miraslarımız haline gelmiştir. Bizans döneminde aslında kilise mimarisi plan açısından zirveye ulaşmış ve belirli plan tipleri ortaya çıkmıştır. İstanbul’un fethinden sonra siyasi varlığı sona eren 123 Yavuz Ercan, “Türkiye'de XV. ve XVI. yy.da Gayrimüslimlerin Hukuki, İçtimai ve İktisadi Durumu”, Belleten, C.47, S.188, 2.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2003, ss.1123; İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), 3.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2018, s. 200 124 Gülnihal Bozkurt, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayri Müslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1996, s. 22 125 Augustinos, a.g.e., s. 90 126 Millas, a.g.m., s. 365 127 Augustinos, a.g.e., s. 90 128 Karaca, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, s. 364 129 Bozkurt, a.g.e., s. 56 130 Karaca, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, s. 364 23 Bizans’ın sosyal yaşam alanları da sınırlandırılmış olduğundan kilise mimarisine de sınırlama getirilmiş. Bu durum kilise mimarisinin ilerlemesinin önünü kapatmış. Rum Ortodoks kiliselerinin plan tipleri Bizans’la beraber ortaya çıkıp geliştiğinden, Osmanlı padişahlarının özel fermanlarıyla kilise ihtiyaçları öne sürülerek inşa edilen kiliseler, ne yazık ki Bizans’ın anıtsallığından uzak ve erken dönem bazilikal plan tipinden öteye gidememiştir131. Bizans kiliseleri ve plan tiplerinde ise Bizans’ın ilk dönemlerinde kullanılan plan tipi, Romalıların da kullandığı uzunlamasına gelişmiş, sütunlarla taşınan bir yapı tipi olan, bazilikal plan tipidir132. Cyril Mango’ya göre, uzun dönemler boyunca Bizans Kilise Mimarisinde bazilikal plan tipinin kullanılmasının sebebi, bazilikal planın kolay inşa edilebilmesi, deneyimsiz ustaların bile kolayca inşa edebilmesi, büyük ve küçük ölçeklerde inşa edilebilmesidir133. Yedikule’de Studios Manastır Kilisesi134, Ravenna’daki San Apollinare in Classe Kilisesi135, Selanik’deki Hagia Demetrios136 Kilisesi en dikkat çekici bazilikalar olduğunu söyleyebiliriz137. 19.yüzyıl Rum-Ortodoks döneminde Aziz Theodoros Trion Kilisesi (Üzümlü Kilisesi)138, Yenikapı Hagios Theodoros Kilisesi139, Ioannes Prodromos Kilisesi140 ve Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi141 bazilikal plan tipinde inşa edilen kiliselerdir. 131 Evangelia Aleksandru, 19. Yüzyılda İstanbul Rum Ortodoks Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996, s. 10 132 Aleksandru, a.g.e., s. 11 133 Mango, Bizans Mimarisi, s. 48 134 Kilise Doğu Roma’nın ayakta kalan en eski yapılarından biridir. 454 yılında Aziz İoannes Prodromos’a ithaf edilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Wolfgang Müller Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, çev. Ülker Sayın, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2001, s. 147-152 135 Ravenna’da, 549 yılında yaptırılmıştır. Üç nefli bazilikal planının uygulandığı yapılardan biridir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mango, Bizans Mimarisi, 56, 110 136 Selanik’de 5. Yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Bazilikal planın, değişik bir formu olan transept planda inşa ettirilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Cyril Mango, Bizans Mimarisi, s. 65 137Steven Runciman, Sanat Tarihi Konferansı Metni, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 1944, s. 21 138 Nevşehir Derinkuyu’da, 15 Mayıs 1858 yılında Sultan Abdülmecid Han zamanında, bölgenin başpiskoposu Aziz İkonion Neofitos Efendi’nin teşviki ile mimar Kiriako Papadopoulos Efendi’ye yaptırılmıştır. Bazilikal planlı kilisedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Sacit Pekak, “Kappadokia Bölgesi Osmanlı Dönemi Kiliseleri: Örnekler, Sorunlar, Öneriler”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, C.26, S.2, Ankara: ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, 2009, s. 261 139 İstanbul Yenikapı Langa’da, 1583 ‘te inşa edildiği düşünülen ve 1645 yılında Kumkapı’daki yangından dolayı yıkılan kilisenin yerine 1830 yılında bazilikal plan tipinde yeniden inşa edilmiştir. Bkz. Schneider a.g.m., s.44; Zafer Karaca, İstanbul’da 1453 Sonrası İnşa Edilen Kiliseler, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992, s. 243-244 140 İzmir Şirince’de, kaç yılında inşa edildiği bilinmeyen Sifneli Kallinikos tarafından Vaftizci Yahya’ya adanan ve yıkılan Aziz Yuhanna Kilisesinin yerine 1805 yılında bazilikal planda inşa edilmiştir. Bkz. 24 İkinci olarak erken dönemin sonuna doğru kubbeli bazilikal plan tipi görülür142. Bu plan tipinin öncüsü olarak, Roma hamamları ile İlk Çağ’ın abidevi mezar anıtları veya Roma’daki toplantı salonları olabileceği tahmin edilmektedir. Dairesel planlı mabetler, genellikle kapalı bir mekân ve bu mekânın etrafında sütunlarla çevrili bir revak düzenlemesine sahiptirler. Bu yapılarda üst örtü olarak kubbe kullanılmıştır. Kubbe, uygulanması son derece zor bir mimari düzenlemedir. Bunun için sağlam bir alt yapı oluşturmak gerekir. Bu nedenle kare mekândan kubbeye geçiş için önce, üst mekân sekizgene dönüştürülür, sonra da kubbe bu sekizgen üzerine oturtulur. 5. ve 6. yüzyıllardan sonra kubbeye geçiş elemanlarındaki gelişme, özellikle pandantif uygulaması, merkezi plan kuruluşunda daha geniş kubbe çaplarının inşasına imkân vermiştir143. Merkezi planlı olan bu plan tipinde kubbe ana mekânı örterken dairesel bir mekândan ana mekâna geçiş sağlayan pandantiflerin kullanıldığını İstanbul Ayasofya Kilisesi’nde görürüz. Ayasofya bu plan tipinin en önemli örneğidir144. İstanbul’daki St. Sergios ve Bakchos Kilisesi145, Ravenna’daki Ortodoks Vaftizhanesi146 ve San Vitale Kilisesi147, Erken Bizans döneminde, merkezi planlı olarak inşa edilmiş en önemli yapılardır. Samatya Hagios Georgios Kilisesi148 19. yüzyılda inşa edilen kubbeli bazilikal plan tipine örnektir. Üçüncü plan tipi; Orta Bizans döneminde bu dönemin simgesi haline gelen kapalı yunan haçı plan tipidir149. Kapalı yunan haçı planlı kiliseler, dikdörtgen bir zemin planı üzerinde yer almaktadır. Yapının merkezinde genel olarak dört destek üzerine oturan, pandantif geçişli kubbeli bir bölüm bulunur. Kubbenin dik eksenlerinde bulunan Arman Özgür Erol, Ege Bölgesi Rum Ortodoks Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003, s. 31 141 Balıkesir Ayvalık merkezde 1844 yılında bazilikal plan tipinde inşa edilmiştir. Bkz. Erol, a.g.e., s.76 142 Mango, Bizans Mimarisi, s. 90,93 143 Runciman, a.g.e., s. 22 144 Mango, Bizans Mimarisi, s. 93 145 İmparatoriçe Theodora tarafından, 523-536 yılları arasında yaptırılan kilisede merkezi plan tipi görülmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mango, Bizans Mimarisi, s. 84 146 5. yüzyılda inşa ettirildiği tahmin edlilen vaftizhane binası, sekizgen formlu olup, merkezi plan tarzında inşa edilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mango, Bizans Mimarisi, s. 103-112 147 537-547 yıllarına tarihlendirilmektedir. Yapı sekizgen bir form sergilemektedir. İç kısımdaki kubbede sekiz sütuna oturtturularak merkezi plan oluşturulmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mango, Bizans Mimarisi, s. 103-112 148 İstanbul Fatih ilçesinde mimar Nikolaos Nikitadis tarafından 1830-1834 yılları arasında eski Georgios Kilisesi yerine yeniden inşa edilmiştir. Kare formda kubbeli bazilikal plan tipindedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Karaca, İstanbul’da 1453 Sonrası İnşa Edilen Kiliseler, s.187 149 Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi: İstanbul’da Palailogoslar Devri Anıtları, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1963, s. 82 25 haç kolları tonoz örtülü, çapraz eksenlerinde bulunan köşe birimleri ise tonoz veya kubbe ile örtülüdür. Bu plan şemasında, karakteristik olarak yapılar küçük, destekler sütun veya payedir. Kubbe, pencerelerle hareketlendirilmiş yüksek kasnaklar üzerine oturur. Doğuda, genellikle dışa taşkın üç apsis uygulanmıştır. Özellikle İstanbul’da bulunan örneklerde, batıda narteks yer almaktadır150. Cyril Mango, kapalı yunan haçı planlı kiliselerin İkonaklast dönemde, genel olarak Konstantinopolis’in çevresindeki manastır ortamında geliştiğini ileri sürmektedir151. Hans Buchwald, kubbeli bazilikaların ilk kapalı yunan haçı planlı kiliselerden uzun zaman önce inşa edilmiş olduğunu belirtmiştir. Kapalı yunan haçı plan şemasının, kubbeli bazilikalardan ilham alınarak geliştirildiğini ifade etmektedir152. Haç plan tipinin ilk örneklerinden olan ve kesin yapım tarihleri bilinen Lips Manastırı (Fenari İsa Cami) ve Myrelaion Kilisesi (Bodrum Cami) Orta Bizans döneminin en önemli örneklerindendir153. Rum-Ortodoks dönemi içerisinde, Arnavutköy Taksiarkhes Kilisesi154 kapalı yunan haçı planda inşa edilmiştir. Bu dönemde daha seyrek olarak kullanılan bir diğer plan, kiboryon plan tipidir. Dört kemere oturtulan tek kubbeden oluşur. Bizans’ın son döneminde ekonominin etkisi ile yeni bir kilise planı ortaya çıkmıştır. Ana kubbe ile örtülü orta mekânın yükseltildiği ve bunu üç yandan saran basık dehlizlerin olduğu yeni bir plan tipidir. Bizans’ın son döneminde yine ilk örneği görülen yonca plan tipide eklenmiş. Merkezi bir kubbe ve merkezi kubbeye dört yandan eklenilen yarım kubbe örtülü plan tipi. Bu plan tipine 150Richard Krautheimer, Early Christian and Byzantine Architecture, London: Pelican Press, London.1975, s. 340-341; Sacit Pekak, "Kappadokia’da Bizans Dönemine Ait Haç Planlı İki Kilise", Sanat Tarihi Dergisi, C.17, S.2, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2010, s. 94 151 Mango, Bizans Mimarisi, s. 91 152 Hans Buchwald, Form, Style and Meaning in Byzantium Architecture, Brookfield: Ashgate/Variorum Publishing,1999, s. 308-309 153 Thomas Mathews, The Byzantine Churches of Istanbul: A Photographic Survey, London: Pennsylvania State University Press, 1976, s. 209; Cyril Mango, Bizans Mimarisi, s. 165. Ayrıntılı bilgi için bkz. Müller-Wiener, a.g.e., s. 103-126 154 İstanbul Arnavutköy’de bulunan kilisenin, ikonostasisinde yer alan ikonalardan 1852 yılında inşa edildiği düşünülmektedir. Geniş bir avlu içerisinde yer alan kilise, kapalı yunan haçı plan tipindedir. Karaca, İstanbul’da 1453 Sonrası İnşa Edilen Kiliseler, s.252 26 örnek olaraktan Mouhliotissa kilisesini görürüz155. Rum-Ortodoks döneminde, Hagia Georgi Kilisesi156 yonca plan tipinde inşa edilmiştir. Ege Bölgesi’nde yer alan Rum-Ortodoks kiliselerinde çoğunlukla tek nefli plan tipinin kullanıldığı görülmektedir. Akabinde bazilikal plan tipi aynı sıklıkta kullanılmaktadır. Tek nefli plan tipine sahip kiliselerin çoğunluğu benzer özellikler taşır. Bu yapılara genelde küçük boyutlu şapel denilebilmektedir. Genelde dikdörtgen formdadır. Bu plan tipinin uygulandığı yapılarda kullanılan örtü sistemi farklılık gösterir. Çoğunlukla beşik tonoz olmakla beraber çapraz tonoz da kullanılmıştır. Didim Akbük Kilisesi, beşik tonoz örtülü tek nefli plan tipine örnek olabilmektedir. Bodrum Turgut Reis Kilisesi ise çapraz tonoz örtülü tek nefli plan tipini örneklemektedir. İki örtü sisteminin aynı kilisede kullanıldığını gördüğümüz yapılarda mevcuttur. Bunlardan biri Kayaköy Aşağı Kilisesi’dir. Beş çapraz tonoz kiliseyi örterken, doğusundaki bir birimi de beşik tonoz örtmektedir. Bu plan tipinin taşra da sıkça kullanıldığını söyleyebiliriz. Bu plan tipinin özelliği de, merkezi yerleşim yerlerinden uzak kullanılmasıdır157. Diğer bir sık kullanılan plan tipine sahip yapıların da genelinde apsise dik uzanan üç nefli bazilikal plan tipini görürüz. Yine bu plan tipindeki yapılar birbirine benzerlik gösterirken örtü sistemleri değişiklik gösterir158. Menemen Tepe Kilisesi’nde neflerin üzeri beşik tonoz ile örtülü iken, Didim Kilise Cami’nde orta nefte kubbeli ve beşik tonoz, yan neflerde ise çapraz tonoz kullanıldığını görmekteyiz. Sıklıkla kullanılan bu plan tipleri dışında sadece Ayvalık’taki kiliselerde görebileceğimiz kapalı yunan haçı planlı yapılar vardır159. Bu plan tipi Bizans Mimarisinin, başkent plan tipinde görülen serbest desteklere sahiptir. Bu kiliselerde başkent tipinden farklı olan, yunan haçının bazilika ile birleştirilmiş olmasıdır160. Üç nefli uzunlamasına bazilikal plan tipindeki yapıların dışarıdan üst örtüleri kapalı yunan 155 Aleksandru, a.g.e., s. 12; Mango, Bizans Mimarisi, s.170-185 156 Balıkesir Ayvalık’ta bulunan yapının inşasına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Kilise, üç yapraklı yonca plan tipinde inşa edilmiştir. Naosu, kubbeli ve doğu-batı yönünde uzanır. Bkz. Erol, a.g.e., s.107 157 Erol, a.g.e., s. 118 158 Eyice, a.g.e., s.118 159 Erol, a.g.e., 119 160 Canan Kılıç, Bizans Mimarlığında Kapalı Yunan Haçı Plan Şeması, (Yüksek Lisans Tezi), Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s. 91 27 haçı biçiminde görülmektedir. Bütün yapıların ortası kubbe ile örtülür. Haç kollarında beşik tonoz örtü kullanılırken köşe odalarında ise çapraz tonoz kullanılmıştır. Bu yapıların haç kolları dışarıya çıkıntılı olarak yansıtılmıştır161. Ayvalık Hagios Ioannes Kilisesi, Ayvalık Hagios Georgios Kilisesi ve Alibey( Cunda) Adası Taksiyarhis Kilisesi bu plan tipinin örnekleridir162. Rum-Ortodoks kiliselerinin genel özellikleri: Kiliselerin naosu doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Kiliselerde orta nef yan neflere göre daha geniş tutulmuştur. Neflerin ayrımını sütun ve payeler ile sağlanmıştır. Kiliselerin hemen hepsinde narteks bölümü bulunmaktadır. Çoğunlukla yapıların batısında yer almaktadır. Narteksler çoğunlukla kuzey-güney yönlüdür. Ve genellikle dışa kemerlerle açılmaktadır. Narteks kemerlerini genellikle sütunlar taşımaktadır. Yine bu dönem kiliselerinin hemen hepsinde galeri katı mevcuttur. Merkez kiliselerinin genelinde yükseltilmiş bema mekânı bulunmaktadır. Apsisler genellikle dışa taşırılmıştır. Yan apsis yine hemen hepsinde kullanılmaktadır. Yan apsisi olmayan yapılarda apsis yanına nişler yapılmaktadır. Bu dönem yapılarında dönem özelliği olarak yuvarlak kemer kullanılmıştır. Girişler yine dönem özelliğini gösterecek şekilde yuvarlak kemerli ya da arşitrav bloklu dikdörtgen şekilde yapılmıştır. Pencereler tüm yapıda aynı biçimde ve simetrik kullanılmıştır. Yine dönem özelliği olarak yuvarlak kemerli veya arşitrav bloklu pencere formları görülmektedir. Ayin sırasında litürjik malzemeleri koymak için nişler kullanılmaktadır. Bu dönemde yine kiliselerde niş kullanımı çok yaygın olarak görülmektedir. Yine nişlerde yuvarlak kemer ya da dikdörtgen form kullanılmıştır. Bu dönem kiliselerinde genellikle, taş bezeme, alçı bezeme, freskler, ahşap bezemeler ve mozaik süslemeleri görülmektedir. Yerleşim yerlerinde olan kiliseler iç ve dış süslemeli iken kırsal bölgelerde olan kiliseler daha yalın tutulmuştur. Yapılarının genelinde örtülerin üstleri kiremit ile kapatılmıştır. Rum-Ortodoks Dönemi yapıları, plan olarak Bizans’ın mimarisinden etkilenmiş olsa da, kendi dönem özelliklerinden ve yöresel özelliklerden de etkilenmişlerdir. Bazı plan özellikleri Bizans’ın plan özellikleri ile aynı olsa da, bazı yörelerde sadece o yörede kullanılmış plan özellikleri uygulanmıştır. Hatta bazı plan özellikleri kendi yörelerinde bile tek örnektir. Örneğin; kapalı yunan haçı planı sadece Ayvalık’ta kullanılmıştır. Ve yine Ayvalık’ta tek bir kilise yonca plan 161 Kılıç, a.g.e., s. 92 162 Erol, a.g.e., 119 28 tipindedir. Merkezi yerlerde ki kiliseler büyük boyutlu yapılmışken, taşra veya kırsal kesimlerde ki kiliseler daha küçük boyutlarda ve sade yapılmıştır163. 2.3. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN SOSYO-EKONOMİK YAPISI 18. ve 19. yüzyıl içerisinde Osmanlı Devlet’inde 2 milyondan fazla Rum, İstanbul dışında, ağırlıklı olarak Batı Anadolu kıyılarında yaşamıştır. 19. yüzyıl Ayvalık nüfusunun da büyük çoğunluğunu Osmanlı topraklarında yaşayan Rum halkı oluşturmaktaydı164. 1800 yılından itibaren Ayvalık, hızla gelişerek ticaret ve sanayi kenti olmuştur. Zeytin ve zeytinyağı ticaretine dayalı ekonomisi ile gelişmiştir. Ege’nin en büyük sanayi ve ticari kentlerinden biri haline gelen Ayvalık’ın tarihi kent dokusunu oluşturan yapılar genel olarak bu dönemde yapılmıştır. 19. yüzyılda Ayvalık’ta, 11 mahalle, 1 camii ( Hamidiye ), 11 kilise, bir manastır, 26 sabunhane, kırk tabakhane, 22 adet zeytinyağı fabrikası, 1 adet pirina fabrikası, büyüklü küçüklü olmak üzere 30 civarında sabunhane, 6 adet un değirmeninin faaliyette olduğu belirtilmektedir. Kasabada, 4773 ev, bir hükümet konağı ve gümrük dairesi, biri askeri üç hastane, askeri karakol, bulunduğu belgelenmiştir165. Ayvalık’ta ekonomik hayatın gelişmesine paralel olarak eğitim ve kültür düzeyi de gelişmiştir. 1803 yılında kurulan, 1821 yılındaki isyanın ardından yıkılan bir akademiye sahip olduğu da belirtilir. Bu dönemde kentte, üçü kız, üçü de erkek ve bir tane karma olmak üzere toplam 7 okul vardır166. Ayvalık, 19. yüzyıl sonlarına doğru ekonomik yönden güçlü hale gelmiştir. Bir liman kenti olması ve ticaret yolları üzerinde bulunması ile deniz ticareti de kente büyük katkı sağlamaktaydı. Yılda yaklaşık 600 vapur limana uğrardı. 22 zeytinyağı fabrikası, 30 sabunhanesi, 6 un değirmeni, 10 avukatı ve 20 doktoru olan sosyo-ekonomik düzeyi 163 Bu paragraf, Mango, Bizans Mimarisi, s. 48,56,65,84,90-93,103-112,165-170,185; Karaca, a.g.e., s. 30-38,282-283,326,364-365,598-599,601-608,629-630; Erol, a.g.e., s. 118-134; Eyice, a.g.e., s. 9,67,82,118; Aleksandru, a.g.e., s. 10-12; Buchwald, a.g.e., s. 308-309; Pekak, a.g.m., s. 22,94 eserlerinden derlenerek hazırlanmıştır. 164 Orhan Sakin, Osmanlı'da Etnik Yapı Ve 1914 Nüfusu, İstanbul: Ekim Yayınları, 2008, S.161 165 Bayram Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara: Kabalcı Yayınları, 2002, S.30 166 Bayraktar, a.g.e., S.8 29 yüksek bir kent haline gelmiştir167. Ticari gelişmişliği ile birlikte bir eğitim merkezi haline gelmesiyle Ayvalık, 19. ve 20. yüzyılda göç almaya devam eden önemli bir kente dönüşmüştür. Zeytinyağının bir kısmı Rusya’ya ihraç edilir, kentin ihtiyacından fazla üretilen şaraplar dışarıya gönderilirdi168. 1880’lerden itibaren Ayvalık’ın ticaret merkezine dönüşmesine, zeytin ve yan ürünlerine dayalı üretimi önemli bir rol oynamıştır169. 19. yüzyıl boyunca Rum sakinleri, kendi siyasi varlıklarını göstermek amacıyla Ayvalık’ta çok sayıda kilise, manastır ve şapel inşa ettirmiştir170. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile Yunanistan ve Türkiye arasında düzenlenen nüfus değişimi, Müslüman ve yerli Rum halkın zorunlu olarak yer değiştirmiştir. Anadolu’da farklı kültürlerin etkileri giderek kaybolmuştur. Ayvalık kentinde de mübadelenin etkileri fazlasıyla görülmüştür. 1923’te uygulanan mübadele sonrasında kiliseler, şapeller, manastırlar, sabunhaneler, ticari depolar ve zeytinyağı fabrikaları ya farklı işlevlerde kullanılarak özgün konumları zarar görmüş ya da bazıları boş bırakılarak kaderine terk edilmiştir171. 2.4. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NIN KENT MİMARİSİ Günümüzde kültür ve turizmin ilgi odağı olan Ayvalık, bir diğer ününü de geleneksel mimariye sahip evlerinden alır. Türk ve Rum yaşantısını bize örnekleyen bu evler, hem bireyler arasındaki ilişkiyi hem aile yapılarını hem de dönemin ekonomik zenginliğini yansıtmaktadır. Üstün mimarlık eserleri olan bu evlerin birçoğu günümüze kadar plan ve mimari özelliklerini korumuştur172. Bu durumda kente açık hava müzesi demek yanlış olmaz. Hemen her sokağını donatan bu evler ile geçmişiyle yaşayan bir kenttir Ayvalık. Genelde iki veya üç katlı, altı veya sekiz odalı evler, cumbalı ve fazla 167 Bayraktar, a.g.e., S.107 168 Erim, A.G.E., S. 27 169 Deniz Saban, Ayvalık’ta Camiye Dönüştürülmüş Üç Xıx. Yüzyıl Kilisesi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s. 31 170 Sakkari, a.g.e., s.33 171 Ahunbay, a.g.e., s. 50 172 Ayda Arel, “Eski Eser Tahribatı ve Korunmasıyla İlgili Bazı Gözlemler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.34, S1-2, Ankara: A.Ü. Yayını, 1990, s. 30 sayıda pencereleri ile kullanım şekline uygun tasarlanmıştır173. Kendi içerisinde gerek ahşap işçiliği gerek iç mekân kurguları gerekse duvar süslemeleri ve malzemeleri ile estetikte son noktaya ulaşmışlardır. Evin arsasının toprak şartları ne olursa olsun, evlerin üst katlarında geometrik bütünlük sağlanıyordu174. Komşuluk ilişkileri ve sokak bütünlüğü ön planda tutularak yapılıyordu. Kentin iç sosyal ilişkilerini etkileyen bir diğer unsur ise arnavut kaldırımlı dar sokaklarıydı. Evlerdeki cumbalar veya çıkmalar bu sokak görünümünü oldukça zenginleştiriyordu. Bu evlerin karakteristik özelliklerinden bir diğeri ise kadın figürleridir. Bu figürleri evlerin kapılarındaki tokmaklarda, balkonlardaki demir ferforjelerde, alınlıklardaki işlemelerde görebiliriz175. Bu kent mimarisinin en önemli özelliği sarımsak taşıdır176. İşlemesi çok kolaydır ve gülkurusu rengindedir. İki katlı evlerin üst katlarında sokağa doğru uzanan çıkmalar vardır. Bu çıkmalı odaları olan evler “Cumbalı” plan tipine sahiptir. Cunda adasında ki evler, meyhaneler ve dükkânlar ortak bir mimariye sahiptir177. Rumların özgün dokusunu yansıtan bu sokaklar, evler ve cephelerine bakarak bu ortak dokuyu görebiliriz. Genelde kapılar içe girintilidir. Doğrudan sokağa açılan bu kapılar yerden iki veya üç basamak ile yükseltilmiştir. Bu basamaklarda da yine sarımsak taşı kullanılmıştır178. Cunda adasındaki bu evler bize; orada yaşayan Rum halkının, adanın denizini, zeytinini, değerlendirerek ortaya çıkarttıkları sosyalliği, ekonomiyi, kültürel zenginliği yansıtır. Evler, deniz kıyısından tepeye doğru kademeli bir şekilde yükselerek şekillenmiştir. Bu sayede evler manzarayı görebilmektedir179. Adada sokaklar hava akımının sağlanması için denize dik tutulmuştur. Evlerin kapı ve pencerelerinde 173 Nedim Atilla, Nezih Öztüre, Adabeyi (Dünden Bugüne Adım Adım Ayvalık), 2.b., İzmir: Öztüre A.Ş. Kültür Yayını, 2005, s. 38 174 Mehmet Rafet Kıstır, Duygu Kurtoğlu, “Geleneksel Konut Mimarisinin Sürdürülebilirlik Bağlamında İncelenmesi: Ayvalık ve Oxford Evleri Örneği”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, C.9 S.1, Burdur: M.A.E.Ü. Yayını, 2018, s. 86 175 Bedriye Asımgil, Figen Erdoğdu, “Tarihi Ayvalık Evleri Mimarisinde Bozulmaya Neden Olan Etkenlerin İncelenmesi”, Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, C.22, S.1, Erciyes: Erciyes Üniversitesi Yayını, 2013, s. 50 176 Sarımsak taşının kaynağı, Ayvalık’ın Sarımsaklı bölgesidir. Binlerce yıl öncenin lav akıntılarından oluşmuştur. Asımgil, a.g.m., s. 51 177 Kıstır, a.g.m., s. 86-87 178 Asımgil, a.g.m., s. 51 179 Atilla, a.g.e., s. 77 31 mutlaka sarımsak taşından kemerler kullanılmıştır. Bazen pencerelerin altlarında da taş nişler görülmektedir. Evlerde tuvalet, mutfak ve banyo önemsiz tutulmuştur. Hatta tuvalet evlerin içinde değil, bahçe de ayrı bir birim olarak konumlandırılmıştır. Evlerin giriş kapısından içeri girdiğimizde bir sahanlık görürüz. Evlerin katlarına bu sahanlıktaki tahta merdivenler ile çıkılmaktadır. Merdivenin çevresini bir hol sarar. Bu holün çevresinde ise odalar dizilmektedir. Pencerelerde, balkonlarda ve dış kapılarda demir işçiliğini görülmektedir. Özenle işlenen demirlerde kadın başı, aslan başı, çiçek ve kadın eli gibi yine yöreye ait özel motifli kapı tokmakları görülmektedir. Bu yöre halkı dönem dönem su sıkıntıları çekmektelerdi. Bu olayı çözmek adına da evlerin temellerinde, zemin büyüklüğünde, küp şeklinde sarnıçlar inşa etmişlerdir. Evler bu sarnıçların üstüne inşa edilmiştir. Hatta yağmur mevsimlerinde çatıda biriken sular, açtıkları tahliye borusuyla bu sarnıçlara birikirdi. Yazları ise bu sarnıçları buzdolabı olarak kullanmaktaydılar. Bu sarnıçlar ve kalın duvarlar sayesinde evlerin içi yazları serin kışları ise sıcak olurdu180. 2.5. ALİBEY (CUNDA) ADASI’NDA BULUNAN RUM-ORTODOKS YAPILARI Tez kapsamında incelenen Taksiyarhis Kilisesinin dışında Cunda adasında birkaç kilise daha mevcuttur. Bunlardan biri Panagia Kilisesi’dir. Kilise konum olarak Cunda Adası’nın Bayır caddesinin Bakkal Sokağında yer alır. Kilisenin yalnızca doğu, kuzey ve güney duvarı günümüze gelebilmiştir. Doğu-batı uzantılı ve dikdörtgen bir plan şeması olduğunu görebiliriz. Günümüzde ayakta olan kuzey duvarında beş pencere, güney duvarında ise dört pencere olduğu görülmektedir. Doğu duvarında içten ve dıştan yuvarla apsisi vardır. Apsisin iki yanına da yan apsisler yerleştirilmiştir. Yapıdaki tüm pencerelerin yuvarlak kemerli olduğu görülmektedir. Yan apsisler daha kısa tutulmuştur. Kilise de kırma ve moloz taş kullanılmıştır181. Adadaki ikinci kilise ise Hagios Yannis kilisesidir. Hagios Yannis kilisesi ise adanın sol girişinde olan aşıklar tepesinin üstünde yer almaktadır. Doğu-batı uzantılı 180 Ayten Erdem, Rabia Özakın, Uzay Yergün, “Ayvalık (Balıkesir) Alibey/Cunda Adası Kentsel Mimarlık Envanteri 2005-2006”, Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, S.6., Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2007, s. 82 181 Erol, a.g.e., s. 125 32 dikdörtgen plana sahiptir. Tek neften oluşur. Üst örtüsü beşik tonozdur. Kilisenin doğusunda içten ve dıştan yuvarlak plana sahip apsisi yer alır. Apsisin her iki yanında birer tane yuvarlak niş mevcuttur. Kilisenin çatısında ve duvarlarında farklı boyutlarda moloz taş kullanılmıştır. Bu kilisenin sadece dört duvarı yakın tarihe kadar ayakta durmaktaydı. Bulunduğu yerden hem adayı hem de üç taraftan denizi görmektedir. Bu kiliseyide yine Koç Holding, Rahmi M. KOÇ tarafından, bizzat kendisinin çabalarıyla restore edilerek, içerisindeki ikonalarda sergilenerek bir kütüphaneye çevrilmiştir. Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı olarak 7 Ağustos 2007 tarihinde hizmete açılmıştır182. Adadaki üçüncü ve son kilise, Anonim kilisedir. Bu kilise hakkında hiçbir kaynak yoktur. Panagia kilisesinin güneydoğusunda bir tarladadır. Bu kilise doğu-batı uzantılı dikdörtgen planlı ve tek neften oluşmaktadır. Bugün yapının kuzey duvarı ile batı duvarı günümüze gelememiştir. Kilisenin apsisi dışa çıkıntılı değildir. Kilisenin günümüze gelen bölümlerindeki nişlerin kemerleri tuğladandır. Duvarlarında ise kaba yontu taş ve tuğla kullanılmıştır183. 182 Anonim, a.g.e., s. 77 183 Erol, a.g.e., s. 154 33 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAKSİYARHİS KİLİSESİ (TAKSİYARHİS MÜZESİ) 3.1. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN TARİHÇESİ Kilise, Hristiyanların ibadet mekânları için kullanılan bir terimdir. Kilise kelimesinin kökeni Yunanca ‘ekklesia’ kelimesinden türetilmiştir. Ayrıca; Tanrı’nın toplantısı, Hz. İsa’nın çevresinde toplananlar, seçilmişler gibi anlamlara da gelmektedir. Kilise yapısının Hristiyanlık dinsel törenlerine özgü bir biçim kazanması ve anıtsal boyutlardaki ilk örneklerinin oluşması İmparator Büyük Konstantin döneminde görülmektedir184. Günümüzde, Ayvalık’ta on üç tarihi kilise binası mevcuttur. Bu kiliselerden yedisi Ayvalık’ın merkezinde, altısı da Ayvalık civarında yer almaktadır. Ayvalık merkezinin dışında bulunan kiliselerden üçü Alibey (Cunda) Ada’sında bulunmaktadır. Bu kiliseler: Panagia Kilisesi, Taksiyarhis Kilisesi ve Hagios Yannis Kilisesidir185. Rivayete göre; İstanbul’un fethinden 9 yıl sonra (1462), Alibey (Cunda) Adası’nda inşa edilen kilisenin depremler, savaşlar ve bakımsızlık nedeniyle yıkılmasının ardından, Alibey (Cunda) Adası’nın Rum Ortodoks cemaati tarafından, Taksiyarhis Kilisesi yıkılan kilisenin eski temelleri üzerine 1873 yılında mimar Emanuel Kounas’a inşa ettirilmiştir. Rum-Ortodoks cemaati tarafından Koruyucu Baş Meleklerden Cebrail ve Mikail’e ithaf edilmiştir186. Taksiyarhis Kilisesi, Alibey (Cunda) Adası’nın en önemli anıt yapısı olma özelliğini temsil etmekte ve yapıldığı dönemin üslubunu yansıtmaktadır187. Alibey (Cunda) Ada'sındaki en büyük kilisedir. Adada merkez kilise olarak kullanılmıştır188. Taksiyarhis Kilisesi, yine adada yaşayan insanların rivayet ettiğine göre dünyadaki Ortodoks kiliselerinin zeytin, zeytinyağı ve sabun ihtiyacını 184 Mehmet Yenen, “Kiliseler”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.5, İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, 1994, s. 18 185 İpek, a.g.e., 2003 186 Psarros, a.g.m., s. 2 187 Kerem Şerifaki, Conservatıon Problems Of Hıstorıc Wall Paıntıngs Of Taxıarhıs Church In Cunda, Ayvalık, (Master Of Science), İzmir: İzmir Institute of Technology, 2005, s. 16; Anonim, Anıtsal Bir Binanın Yeniden Hayat Buluşu, İstanbul: Mataş Matbaacılık, 2014, s. 17 188 Anonim, a.g.e., s. 17 34 karşılamaktaydı189. Bulunduğu yer, Hristiyanlar ile Müslümanların birlikte yaşadığı kentin ilk mahallesidir. Çevresindeki sokak, neoklasik özellik taşıyan sivil mimari dokusu tipik evleri ile bütünlük içindedir190. Adayla bütünleşmiş olan bu yapı içinde bulunduğu sokağın merkezi konumundadır191. Adanın her yerinden kilisenin kubbesi ve çan kulesi görülmektedir (Res.3). Taksiyarhis Kilisesi, döneminin mimarlık ve süsleme anlayışını yansıtan en önemli tarihi eserdir192. 1927–28 yılları arasında minaresiz olarak camiye çevrilen kilise içerindeki ikonların büyük bir kısmı yerlerinden sökülmüştür (Res.4). Bu tahribata rağmen kilise içerisinde günümüze ulaşan hala çeşitli ikonlar bulunmaktadır193. Taksiyarhis Kilisesi, 1873 yılından 1923 yılına kadar kullanılmıştır. 1923'te Rum ve Türk nüfusunun değiş tokuşu ile işlev ve önemini yitirmiştir194. 1944 depreminde hasar gören kilise terk edilmiş, bakımsız kalmış ve yıpranmıştır195. Taksiyarhis Kilisesinin çanı II. Dünya Savaşı yaklaşırken 1936'da yerinden çıkarılarak savaş halinde halka haber verilmesi için, Ayvalık İlk Kurşun Tepesine getirilmiştir. Almanya'da yaptırılmış olan çanın üzerinde yapımcı fabrikanın adı ve adresi ile birlikte Yunanca olarak "Ali-Ağa E.A. Baltazi 1863" kaydı vardır196. Bu çanın, Almanya’nın Köln Kentindeki dünyanın en büyük çanı olduğu ileri sürülen çandan daha büyük ve daha ağır olduğu saptanmıştır197. Çan 1980'li yıllarda Ayvalık’ta müze olmadığından, sergilenmek için Bergama Müzesi’ne götürülmüştür198. Taksiyarhis Kilisesi, Hristiyan cemaati ve birçok kişi tarafından restore edilip tekrar kullanılabilir hale getirilmek için girişimde bulunulmuş ancak ilgili kurumlar tarafından bu girişimler sonuçsuz bırakılmıştır. 189 Anonim, a.g.e., s. 17 190 Şerifaki, a.g.e., s. 16 191 Psarros, a.g.m., s. 2 192 Şerifaki, a.g.e., s. 16 193 Anonim, a.g.e., s. 17 194 Şerifaki, a.g.e., s. 16 195 Anonim, a.g.e., s. 18 196 Berrin Akın, Kentli Ayvalık, İstanbul: Graphis Matbaa, 2008, s. 124-130 197 Psarros, a.g.m., s. 5 198 Anonim, a.g.e., s. 18 35 3.2. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ Taksiyarhis Kilisesi’nin planını, Orta Bizans Dönemi mimarisinin en önemli plan tipi olan kapalı Yunan Haçı planın farklı bir uygulaması, varyasyonlarından biri olarak sınıflandırmak mümkün görünmektedir. Kilise doğu-batı doğrultuda dikdörtgen uzanan, kapalı yunan haçı planını temel alan, döneminde yaygın olarak kullanılan neoklasik mimari üslupta inşa edilmiştir (Res.5)199. Kilise avlusuna iki sütunla taşınan, üçgen alınlıklı anıtsal bir kapıdan girilmektedir (Res.6). Taksiyarhis Kilisesi, merdivenle çıkılan bir podyum üzerinde durmaktadır (Res.7)200. Kilise binasının kuzey ve güney duvarları büyük ölçüde benzer özellik göstermektedir (Res.8;Res.9). Üçer cepheli düzenlenmiş yan duvarların haç kollarına denk gelen orta cephesi dışa taşkındır. Orta cephede, altlı üstlü birer yuvarlak kemerli ikiz pencere, yan yüzlerinde birer yuvarlak kemerli ikiz niş görülür. Dışa taşkın olan bu cephenin iki yanı da yuvarlak kemerli altlı üstlü iki pencere şeklinde simetrik düzenlenmiştir. Güneybatı köşede üstte bir çan kulesi bulunmaktadır (Res.10)201. Taksiyarhis Kilisesi’nin batı duvarı üçer cepheli düzenlenmiştir (Res.11). Orta cephe, kuzey ve güney cephelere benzer tasarlanarak dışa taşırılmıştır. Orta cephe arşitrav ile iki bölüme ayrılmıştır. Arşitravı alttan dört sütun taşımaktadır. Arşitravın üzerinde üçüz yuvarlak kemerli pencereler bulunmaktadır. Bu pencerelerinin içine kemerler yapılmıştır202. Dışa taşkın kesimin üst tarafı üçgen bir alınlık ile sonlanır. Alınlıklı orta kesimin yan cephelerinin üstünde birer tane yuvarlak pencere, alt tarafında ise pencere görünümlü yuvarlak kemerli niş yer almaktadır. Yapının batısında kuzey ve güney doğrultuda uzanan nartekse, arşitravı taşıyan dörtlü sütun ile desteklenen üçlü kemer açıklığından geçilmektedir. Narteksin kuzey ve güney duvarlarında, derin olmayan yuvarlak kemerli birer niş bulunmaktadır. Narteks düz tavan ile örtülüdür. Narteksin doğu duvarında sade düzenlenmiş bir kapı, kapının üstünde ise dikdörtgen içi boş bir niş bulunmaktadır. Kapının iki tarafında ikiz yuvarlak kemerli pencere vardır. Kemerlerin birleştikleri yer aşağıya sarktırılmıştır. Narteksin ve yan mekânların altındaki tonoz örtülü bölümlerle birbirine bağlantılı su kanalları bulunmaktadır. Bu 199 Şerifaki, a.g.e., s. 17; Erol, a.g.e., s. 99 200 Şerifaki, a.g.e., s. 16-17; Anonim, a.g.e., s. 17 201 Anonim, a.g.e., s. 17 202 Erol, a.yer 36 bölümlerin sarnıç olarak kullanıldıkları düşünülmektedir203. Narteksin iki yanında galeri katına çıkan merdivenler yer almaktadır. Merdivenlerin bulunduğu mekân dıştan kare, içten yuvarlak formdadır (Bkz. Res.4). Narteksin ortasından bir kapı ile naosa geçilir. Taksiyarhis Kilisesi’nin naosu dikdörtgen plandadır. Naosun batı duvarında, ortada bir açıklık bulunmaktadır. Açıklık yuvarlak kemerli bir niş içerisine alınmıştır. Kapı üstünde ise içi boş dikdörtgen bir levha bulunmaktadır. Bu duvarın kuzey ve güneyinde birer kapı bulunmaktadır. Bu kapılar yuvarlak kemerlidir ve galeriye çıkan merdivenlerin olduğu bölüme açılırlar. Merdivenin olduğu her iki bölümde, kuzey ve güney yan cephelerinden dışa doğru açılan birer kapı daha bulunmaktadır204. İç mekân, iki yandaki kare kaideli sütunlar üzerine atılmış, çift yönlü yuvarlak kemerlerle üç birime ayrılmıştır (Res.12). Naosun üst örtüsünü kare kaideli sütunlar taşımaktadır. Ortadaki kare planlı bölüm pandantif geçişli bir kubbeyle örtülüdür. Kubbeyi yüksek yuvarlak bir kasnak taşımaktadır. Kasnak 16 bölüme gömme payelerle ayrılmıştır. Bu bölümlere, içlerine ikiz pencere ve yuvarlak nişlerle hareketlilik verilmiştir205. Haç kolları beşik tonoz geri kalan birimler tonoz örtülüdür. Haç kollarının tonozları takviye kemeri ile ikiye bölünerek düzenlenmiştir. Haç kollarının dışa taşkın bölümleri yarım kubbe örtülüdür (Res.13). Dört taşıyıcı sütün, naosu kuzey ve güney olmak üzere iki nefe ayırır. Batıda narteks bölümü, doğuda iki nef ve bema bölümü yer almaktadır. Kuzey ve güney duvarları içeriden simetrik düzenlenmiştir. Her iki duvarın dışa çıkıntılı bulunan kesimin ortasında sivri kemerli birer pencere ve bu pencerelerinde iki yanında kemer içerisinde freskolar bulunmaktadır. Doğu cephesi, Erken Bizans Dönemi mimari özelliği olan ve Geç Bizans Döneminde de sıklıkla kullanılan dışarıya taşkın üç apsis ile bitirilmiştir (Res.14)206. Ana apsisin iki tarafında simetrik yan apsisler bulunmaktadır207. Ana apsis cephe ile aynı boyda tutulmuş üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür. Yan apsisler cephe ile orantılı 203 Anonim, a.g.e., s. 17 204 Erol, a.g.e., s. 99 205 Erol, a.g.e., s. 100-101 206 Anonim, a.g.e., s. 17 207 Şerifaki, a.g.e., s. 16-17; Anonim, a.g.e., s. 17 37 olmadan kısa tutularak üzerleri konik külah ile örtülmüştür208. Ana apsisin ortasındaki yuvarlak kemerli pencere, içerisinde ikiz yuvarlak kemerli pencere olacak şekilde düzenlenmiştir (Res.15)209. Pencerenin üstünde ise bir Latin haçı bulunmaktadır (Res.16). Doğu duvarında ana apsisin içeriden, ortasındaki yuvarlak kemerli pencerenin iki yanında ve yan apsislerde freskolar vardır. Ana apsisin iki yanında da pastaforyum odaları bulunmaktadır. Pastaforyum odalarına bakan yan apsisler ile ana apsis arasında fresko ile süslenmiş birer yarım yuvarlak niş vardır210. Taksiyarhis Kilisesi’nin galeri katı ‘U’ biçimindedir. Galeri katına çıkan merdivenler ise sarmal formdadır (Res.17). Güneydeki sarmal merdiven, galeri katından sonra devam ederek çan kulesine çıkışı sağlamaktadır (Res. 18). Galeri katını, batıda basık kemerli bir niş içerisinde olan üç yuvarlak kemerli pencere aydınlatmaktadır. Köşe odalarının üzerine denk gelen kısımları yuvarlak kemerli pencere aydınlatmaktadır. 3.3. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NDE MALZEME VE TEKNİK 1873 yılında inşa edilen Taksiyarhis Kilisesi; işlemeli sarımsak taşlarıyla dikkati çekmektedir211. Duvarlar; kaba yontu taştan, yığma tekniğiyle inşa edilmiştir212. Pencere kemerleri ile sövelerinde geleneksel sarımsak taşı kullanılmıştır. Kilisenin arşitravı da sarımsak taşından yapılmıştır. Çan kulesine çıkan merdiven basamakları ve kiliseye girişi sağlamak için kullanılan merdivenlerde sarımsak taşı kullanılmıştır. Yapının taşıyıcı sisteminde tuğla, taş ve harç kullanılmıştır. Taşıyıcı sütunlar tuğladan yapılmış, kireç harçlı sıva ve alçı ile kaplanmıştır. Kilisenin iç mekânı, kireç harçlı sıva ve alçı ile kaplanmıştır213. Narteks üst örtüsü, galeri katına çıkan merdivenlerde ve korkuluklarında ahşap malzeme kullanılmıştır214. 208 Erol, a.g.e., s. 100 209 Şerifaki, a.g.e., s. 16-17; Anonim, a.g.e., s. 17 210 Erol, a.g.e., s. 99 211 Şerifaki, a.g.e., s. 20 212 Anonim, a.g.e., s. 21 213 Şerifaki, a. yer; Anonim, a.g.e., s. 27 214 Anonim, a. yer 38 Kilisedeki mermer işçiliği de oldukça dikkat çekicidir. Yapının iç mekânına bakıldığında çeşitli yerlerde mermer malzeme kullanıldığı görülmektedir. Sütunlarda ve zemin döşemesinde kullanılan mermer malzeme, yapıya daha anıtsal bir görünüm kazandırmıştır. 3.4. TAKSİYARHİS KİLİSESİ’NİN SÜSLEMELERİ VE FRESKLERİ Taksiyarhis Kilisesi’nin tavanında, kemerlerinde, kubbesinde ve kirişlerinde farklı tarzlarda özgün süslemeler ve freskler bulunmaktadır. Haç kollarının tonozları takviye kemeri ile ikiye bölünerek kemerlerle, volütlerle, 'C' ve 'S' kıvrımları ile bezelidir. Tonozların yüzeyi, boya ile yapılmış çiçek motiflerle süslüdür. Bu motiflerde ağırlık olarak sarı ve kırmızı renkleri kullanılmıştır. İç mekandaki sütunlar korint başlıklıdır (Res.19;Res.20). İç mekâna açılan güney ve kuzey kapının üzerinde, madalyon içerisinde fresk süslemesi bulunmaktadır (Res.21). Bu madalyonlardan sadece güney kapının üstünde olan günümüze sağlam gelebilmiştir. Sağlam durumda olan madalyondaki fresk Yunus’un Kurtuluşu freskidir. Ortada, iki yandaki dışa taşkın bölümler içten yarım yuvarlaktır ve yarım kubbelerle örtülüdür. Bu bölümlerin ortalarındaki pencerenin iki yanında görülen fresklerden kuzeydeki, iki baş melek doğudaki CEBRAİL’i ve batıdaki MİKAİL'i tasvir etmektedir (Res.22). Güneydeki fresklerde pencerenin iki yanındadır. Bu fresklerden doğuda olanı tam boy Azize Helena, batıdaki ise tam boy Aziz Konstantin tasviridir (Res.23). Ana apsis penceresinin iki yanında freskler vardır (Res.24). Pencerenin üzerinde bir latin haçı kalıntısı mevcuttur. Apsis penceresinin kuzey yanındakinde Aziz Petrus ile Aziz Basileios, güneydekinde ise Aziz Paulus ile Aziz Gregorios tasviri yer almaktadır. Figürler kemerler içinde yine tam boy tasvir edilmiştir. Ana apsis ile yan apsisler arasında birer niş bulunmaktadır (Res.25). Ana apsisin kuzeyindeki niş içerisinde Hz. İsa’nın doğum sahnesi tasvir edilmiştir215. Ana apsisin güneyindeki niş içerisinde ise 215 Anonim, a.g.e., 2014, s. 27 39 Hz. İsa’nın vaftiz sahnesi yer almaktadır216. Apsis yarım kubbesinde görülen fresk ise çok yıpranmıştır fakat THEOTOKOS MERYEM olarak yorumlanmaktadır217. Güney yarım kubbenin içerisinde ki fresk günümüze gelememiştir. PANTOKRATOR İSA tasviri olabileceği düşünülmektedir (Res.26). Kuzey yarım kubbesinde ve batı yarım kubbesinde bulunan fresk tamamen kaybolmuş olup burada bulunan süsleme ile ilgili bir yorum yapılamamıştır (Res.27). Bu yarım kubbeleri birleştiren köşe kenarların dört bir tarafında Serafim Melekleri tasviri yer almaktadır (Res.28). Bunlardan sadece iki tanesi günümüze gelmiş olup diğer iki tanesi ise zamanla yok olmuştur218. Ana kubbenin hafifçe yükseltilmiş kasnağında, kasnağı çepeçevre saran fresk dizisi bulunmaktadır. Bu fresk süslemesi yuvarlak kemerli bir niş görüntüsü içerisindedir. Bunlarda önemli Azizlerin resimleri olduğu düşünülmektedir219. Pandantifin kollarında tamamen silinmiş olan dört adet yuvarlak çerçeveli fresklerin içlerinde, dört İncil Yazarları betimlemesi yer aldığı düşünülmektedir (Res.29). Kilisenin üst örtüsündeki haç kolunda baştan sona olmak üzere 12 adet niş içerisinde görünüm veren fresklerde ise On İki Havari tasvirleri yer aldığı bilinmektedir, fakat günümüzde tamamen silinmiş durumdadır (Res.30)220. 3.4.1. Yunus’un Kurtuluşu Freski İç mekâna açılan güney ve kuzey kapının üzerinde, madalyon içerisinde fresk süslemeleri bulunmaktadır. Bu fresklerden sadece güney kapının üstünde olan günümüze sağlam gelebilmiştir. Sağlam durumda olan bu freskte, Yunus’un221 Kurtuluşu (balığın ağzından karaya çıkışı) tasvir edilmiştir222. İsrail krallığında yaşayan İbrani Yunus’a Tanrı tarafından bir görev verilmiştir. Yunus, peygamber olarak 216 Şerifaki, a.g.e., s. 21 217 Restorasyon öncesi Figen İLTER tarafından yine PANTOKRATOR İSA olarak yorumlanmışsa da restorasyon sonrası görülüyor ki burada THEOTOKOS MERYEM tasviri yer almaktadır. Bkz. Fügen İlter, “Bazı Örneklerle Osmanlı Dönemi Mimarlığında XIX. Yüzyıl Ege Bölgesi Kiliseleri: Gökçeada (İmroz)-Ayvalık-Selçuk’Şirince (kırkıca) Köyü”, XI. Türk Tarih Kongresinden Ayrı Basım, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994, s. 1999; Erol, a.yer 218 Şerifaki, a.g.e., s. 24 219 Anonim, a.g.e., s. 27 220 Erol, a.g.e., s. 102 221 Yunus, İsrail Krallığında Filistin’in Celile bölgesinde Zebulun kabilesine mensup Gatheferli Amittay’ın oğludur. İsrâil kralları II. Yeroboam’ın döneminde (M.Ö.793-753) yaşamıştır. Bazı olayları önceden kral II. Yeroboam’a haber vermiştir. Bkz. II. Krallar, 14/25; Yûnus, 1/1 222 Şerifaki, a.g.e., s. 21 40 İsraillilerin düşmanı olan Asur şehri Nineva halkına gidecektir ve kötü yoldan dönmedikleri takdirde kırk gün sonra helâk edileceklerini bildirecektir223. Ancak Yunus İlahi emre uymayıp, Nineva halkını uyarmak istememiştir. Tarşiş’e gidebilmek için Yafa’dan bir gemiye binmiş. Gemideki yolculuğu sırasında büyük bir fırtına çıkmıştır. Gemideki yolcular, fırtınadan korunmak amacıyla gemideki ağırlıkları denize atmışlardır. Bu felaketin başlarına kim yüzünden geldiğini anlamak amacıyla aralarında kura çekilmişler. Kura sonucunda Yunus çıkınca, gemideki yolculara İbrani olduğunu söyleyerek gerçeği itiraf etmiş ve kendisini denize atmalarını istemiş. Yunus, denize atıldıktan sonra fırtına dinmiştir. Tanrı’nın emri ile Yunus’u büyük bir balık yutmuştur. Yunus, üç gün üç gece balığın karnında kalarak Tanrı’ya dua edip af dilemiştir. Yunus’un duası kabul olmuştur ve balık Yunus’u karaya kusmuştur224. Yunus peygambere İncil’de de gönderme yapılmıştır. “Yunus’un üç gün üç gece balığın karnında kalmasıyla insanoğlunun üç gün üç gece yerin bağrında kalması” arasında benzerlik kurulmuştur225. İsa, Yunus’un üç gün üç gece balığın karnında kaldığını ve Yunus’un hidayeti ile Nineva halkının iman ettiğini kabul etmektedir226. Hristiyanlık, Bahailik, İslam ve Musevilikte Yunus, kutsal ve Tanrı’nın elçisidir. Yunus ile İsa’nın İncil’de anlatılan yaşam temaları ile benzerlik görülmektedir. Yunus’un balığın karnında çile çekmesi, sağ çıkması ile İsa’nın yeniden dirilişi veya kurtuluşu ile benzerlik görülmektedir227. Erken Hristiyan sanatında sıkça işlenen Eski Ahit konularının arasında Yunus öyküsü betimlerine 3.yy’dan sonra rastlanmaktadır228. Hristiyanlığın ilk yılları ile sınırlandırılmamış olan Yunus öyküsü, Geç Bizans dönemi elyazmalarında da öykü metinleri ile birlikte betimlenmiştir229. 4. yüzyılın ilk yarısında Roma’da inşa edilen Aziz Peter ve Marcellinus Katakompunda, Yunus öyküsünün ayrıntılı betimlendiği freskler bulunmaktadır230. 223 Ömer Faruk Harman, “Yunus”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.43, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2013, s. 597 224 II. Krallar, 14/25;Harman, a.yer. Yunus’un hayatı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Yûnus 3/1-4/11; Yûnus 4/2, 11 225 Matta 12:39; Markos 8:11; Luka 11:24-26 226 Matta, 12/39-41; Luka, 11/29-32 227 Alexander Kazhdan, “Jonah”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, ss.1071 228 Robin Margaret Jensen, Understanding Early Christian Art, London: Routledge Press, 2000, s.11 229 Lale Yılmaz, “Bizans Sanatında Yunus (Jonah) Ve Yunus Sembolü Üzerine”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.9, S.44, Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayını, 2016, s. 758/ 761 230 Aziz Peter ve Marcellinus Katakompunda bulunan fresk hakkında ayrrıntılı bilgi için bkz. Robin Margaret Jensen, Understanding Early Christian Art, London: Routledge Press, 2000, s.174 41 Yeniden diriliş temasına olan benzerliğinden dolayı lahitlerde de bu sahnenin kullanıldığı görülmektedir. 4-5. yüzyıllarına tarihlenen, İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan 4517 envanter numaralı lahit parçasının üzerinde kabartma tekniğinde Yunus öyküsü görülmektedir. Ravenna Müzesi’nde sergilenen, fildişi üzerine kabartma tekniğiyle yapılmış 6. yüzyıla tarihlenen beş kanatlı altar panosunun merkezindeki alt bölümde yine Yunus öyküsü yer almaktadır231. 10. yüzyıldan sonra Yunus öyküsünün daha çok elyazmalarında kullanıldığı görülmektedir. Paris Milli Kütüphanesi’nde bulunan, İstanbul’da 11.yüzyılın ikinci yarısında yazılan ve Paris Mezmuru olarak adlandırılan bu eserde Yunus’un hayatı ile ilgili dört olayın aynı sahnede işlendiği ve Yunus’un balığın ağzından çıkışı sahnesinde giyinik tasvir edildiği görülmektedir. 11. yüzyılın başına tarihlenen ve Vatikan Kütüphanesinde bulunan II. Basil Menologion’u (Azizler / Kutsal kişiler takvimi) elyazmasında ise Yunus’un öyküsünden balık değilde deniz canavarının ağzından karaya çıkışı betimlenmiştir232. 1300 yılına ait daha geç tarihli Yunus öyküsü Spencer Mezmuru adlı kitapta betimlenmiştir233. Bizans döneminde, sadece dini mekanlar değil sosyal alanlarda da Yunus’un betimlendiği görülmektedir. Hipodromda dekor için kullanılan betimler arasındadır234. Taksiyarhis Kilisesi’nde bulunan Yunus’un kurtuluşu freski, stilize edilmiş bitkisel süslemeli madalyon içinde, mavi zemin üzerine işlenmiştir (Res.31). Freskin perspektifi pek başarılı değildir. Ama renkler oldukça canlı tutulmuştur. Deniz ve kaya betimlemeyi ortadan ikiye bölecek şekildedir. Sahnenin beşte üçünü deniz beşte ikisini ise kayalar kaplamaktadır. Ağzı açık şekilde duran balık koyu kahverenginde ve dişleri görünmeden gerçeklikten uzak betimlenmiştir. Yunus, tam ortada üstünde giysi olmadan izleyiciye bakıyormuş gibi betimlenmiştir. Yunus’un bedeninin devamı balığın ağzında kalmış algısı olacak şekilde sadece belinden yukarısı betimlenmiştir. Yunus’un başında belli belirsiz bir hale ve ellerini kayalara doğru uzattığı görülmektedir. Yunus’un yüzünde, balığın karnında kaldığı zaman çektiği çilenin yansıması görülmektedir. 231 David Talbot Rıce, Art of the Byzantine Era, London: Thames&Hudson, 1963, s. 17 232 Yılmaz, “Bizans Sanatında Yunus (Jonah) Ve Yunus Sembolü Üzerine”, s. 760 233 Görsel ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Anthony Cutler, Imagery and Ideology in Byzantine Art, Hampshire: Variorum, 1992, s.129-150 234 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Gilbert Dagron, Konstantinopolis Hipodromu: Oyunlar, Halk ve Politika, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2012, s.284 42 3.4.2. Başmelek Mikail Freski Taksiyarhis Kilisesi’nin, kuzey duvarı penceresinin batısında bulunan freskte Başmelek Mikail235 tasviri yer almaktadır. Melekler semavi dinlerde Tanrı’ya hizmet eden soyut varlıklardır. Meleklerin, insanlar ve Tanrı arasında elçi görevi gördüğüne inanılır. Çoğunlukla genç ve kanatlı biçimde tasvir edilirler236. Mikail; Hristiyan, Yahudi ve İslam dinlerinde kabul edilen dört büyük melekten biridir. Mikail ismi, Eski Ahit’te Yeşu’nun kitabında237, Daniel’in kitabında238 ve Enoch’un kitabında239 olmak üzere üç yerde geçmektedir. Yeni Ahit’te ise birçok yerde meleklerden bahsedilirken Mikail ismi iki yerde Yahuda’nın Mektubu240 ve Yuhanna’nın Vahyinde241 geçmektedir. Hristiyanlıkta, Mikail’in Kilise’nin koruyucusu olduğu ve yargıyı temsil ettiği kabul edilmektedir. Mikail: şeytanı yenmiş, alt etmiş, mızrağını kırarak onu ezip geçmiş, onu zincirleyip uçurumdan aşağı yuvarlamış olarak kabul edilir242. Aynı zaman da su ile şifa verdiğine inanılan Mikail’e büyük saygı gösterilmiş ve su kaynaklarının yanına yapılan kiliseler ona adanmıştır243. Mikail, insanlar ile tanrı arasında önemli bir araçtır. Mahşer gününde ruhları yargılamak için İsa’nın huzuruna taşıyacak sonrasında ise cennete taşıyacaktır.244 Ölüm sırasında hazır bulunan bir melektir. Mikail, 235 Mikail: “Kim tanru gibidir” “Tanrı gibi olan” anlamına gelmektedir. Alexander Kazhdan, “Michael”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, s. 1360 236 Günter Spitzing, Lexikon byzantinisch-christlicher Symbole, München: Diederichs Verleger, 1989, s.96; Alexander Kazhdan, “Michael”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, s. 1360 237 Eriha kentinin kuşatması sırasında, Yeşu’nun elinde kılıç bulunan bir komutan suretinde melekle karşılaştığı anlatılmaktadır. Bkz. Yeşu, 5:13-15 238 Daniel’in kitabında “Reis/Birinci Reislerden Biri/Kavmin oğulları içinde durmakta olan büyük reis” diye Mikail’den bahsedilmektedir. Bkz. Daniel, 10:13,21; 12:1 239Enoch’un kitabında Mikail’den “İsrail’in Prensi/Başönder” şeklinde bahsedilmektedir. Bkz. Enoch, 10 :3 240 Yahuda’nın Mektubu’nda” Başmelek Mikail” diye bahsedilmektedir. Bkz. Yahuda, 1:9 241 Göklerde gerçekleşen ve bir ejderle ile yapılan savaşın anlatıldığı bölümde geçmektedir. Mikail meleklerini alıp, ejder ile savaşmaya gelmiştir. Bkz. Yuhanna'nın Vahyi, 12: 7-10 242 Geddes Macgregor, Dictionary of Religion and Philosophy, , New York: Paragon House 1989, s.412 243 Kazhdan, a.g.e., 1361 244 Gülçin Pehlivan, Kappadokia Kiliselerindeki Melek Tasvirleri, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s. 73 43 çoğunlukla bir elinde adaletin terazisi, diğer elinde ise kılıç tutarak tasvir edilmektedir245. Melekler erkek, beyaz giysili, sakallı veya sakalsız olarak tasvir edilmişlerdir. 5. yüzyıldan sonra ise haleli, beyaz giysili ve kanatlı betimlenmişlerdir. Bizans sanatında, Tanrı’nın mesajlarını cennet ve dünya arasında iletebilmek için meleklerin kanatları kullanılmıştır246. Sanatta 5. yüzyıl sonu 6. yüzyıl başı itibariyle başmelekler, saray ve imparator kıyafetleri ve sembolleriyle diğer meleklerden ayırt edilerek betimlenmiştir247. 6. yüzyıla tarihlenen, British Museum’daki diptikonun bir bölümünde kanatlı Mikail tasviri görülmektedir. Bir kapı önünde, elinde asa ve haçlı globos248 ile betimlenmiştir249. Başmelek tasvirleri, sahne içerisinde veya tek figür olarak Bizans sanatının hemen her döneminde kullanılmıştır. Başmelek Mikail, erken dönemden geç döneme kadar kithon250 üzerine palyum251 veya chlamys252 giyerek tasvir edilmiştir. Ortaçağ’da sıklıkla savaşçı giysileri içinde, kithon üzerine zırh giyinmiş olarak betimlenmiştir. Geç dönem tasvirlerinde bölgelere göre değişiklik göstermiştir253. Taksiyarhis Kilisesi naosun kuzey duvarındaki pencerenin batısında olan Başmelek Mikail Freski, stilize edilmiş bitkisel motif süslemeli kahverengi kemer içerisinde, yeşil zemin üstüne tasvir edilmiştir (Res.32). Mikail, mavi kithon üstüne altın zırh ve kırmızı bir palyum giysileri içinde betimlenmiştir. Beyaz kanatları açık değil arkasında toplanmış durmaktadır. Ayak parmaklarının dışarıda kaldığı kahverengi bot giymektedir. Uzam belirtilmemiş, yer kavramı olmadan havada betimlenmiştir. Mikail sağ elinde bir ışın kılıcı tutmaktadır. Sol elini göğsünde tutarak, insanlara adalet için 245 Geddes Macgregor, Dictionary of Religion and Philosophy, , New York: Paragon House 1989, s.412 246 Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Gülçin Pehlivan, Kappadokia Kiliselerindeki Melek Tasvirleri, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s.82-89 247 Alexander Kazhdan, “Archangel”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, ss. 155 248 Dünya üzerinde İmparatorun egemenliğini ifade eden küre biçiminde olan simge. Pehlivan, a.g.e., s.328 249 Pehlivan, a.g.e., s.84 250 Kithon: Yün veya keten kumaştan içe giyilen Bizans halk giysisi. Pehlivan, a.g.e., 329 251 Palyum: Tek omuzdan bağlanan pelerin. Pehlivan, a.g.e., 330 252 Chlamys: tek omuzdan bağlanan uzun asker giysisi. Pehlivan, a.g.e., 328 253 Yıldız Ötüken, “Selime Derviş Akın Kilise Ve Mezar Odası”, Suut Kemal Yetkin’e Armağan, (Hacettepe Armağan Dizisi: 1) Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1948, s.300; Pehlivan, a.g.e., 106/294 44 hizmet etmeye hazır halde durmaktadır. Genç bir erkek görünümde ve uzun saçlı olarak başında herhangi bir takı olmadan betimlenmiştir. Başının üstünde “Μιχαήλ”(Mikail) yazısı bulunmaktadır. 3.4.3. Başmelek Cebrail Freski Başmelek Mikail Freski ile aynı duvarda, Başmelek Cebrail254 freski yer almaktadır. Eski ve Yeni Ahit’te bahsedilen bir diğer başmelek Cebrail’dir. Tanrının mesajını taşıyan başmelek olarak kabul edilir. Cebrail’in ismi Kutsal metinlerde ilk defa, Daniel'in kitabında geçmektedir. Daniel’in gördüğü kutsal varlığı çözmeye çalışırken, Cebrail’in insan şeklinde önünde belirip ona yorumlamasında yardım ettiğinden bahsedilmektedir255. Yine aynı kitapta Daniel’in yanına hızlı ve uçarak Cebrail’in geldiğinden ve ona anlayış bahşeden bir melek olduğundan bahsedilir256. Yeni Ahit’te Başmelek Cebrail’den birçok yerde bahsedilmektedir. Vaftizci Yahya’nın ve İsa’nın doğumunun habercisidir257. Zekeriya’ya bir oğlu olacağını ve ismini Yahya koyacağı haberini getirmiştir258. Meryem’e gebe kalacağını ve İsa isminde bir erkek çocuğu olacağını müjdelemiştir259. Çoğu Hristiyan, son yargı günü Cebrail’in kutsal boynuz boruyu üfleyeceğine inanır. Hristiyan geleneğinde Cebrail’in merhameti temsil ettiğine inanılmaktadır260. Başmelek Cebrail tasvirlerinde, erken dönemden itibaren giysi olarak imparator giysileri kullanılmıştır. Kithon üzerine palyum giysisi veya kithon üstüne chlamys ve loros261 giysileri ile tasvir edilmiştir. 6. yüzyılda inşa edilen Ravenna S. Apollinare Classe Kilisesinde, loros giysileri içinde cennetin bekçileri olan melekler tasviri yer almaktadır. Cebrail, saçında bazen diadem bazen saç bandı ile tasvir edilir. Elinde asa, 254 Cebrail: “Tanrının kulu”, ”Tanrının Kuvveti” veya “Tanrının Adamı” anlamlarına gelmektedir. Murat Serdar, “Semavi Dinlerde Dört Büyük Melek (Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail)”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.13/2, Elazığ: Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 2008, s. 229 255 Daniel, 8: 15-26 256 Daniel, 9: 20-23 257 Sarah Carr-Gomm, The Hutchinson Dictionary Of Symbols İn Art, Oxford: Helicon in Association with Duncan Baird Publisher, 1995, s. 98 258 Luka, 1: 11-13, 19 259 Luka, 1: 26 260 Serdar, a.g.e., s.230 261 Loros: İmparatorluğa ait değerli taşlar ile bezenmiş giysi. Bizans döneminde başmelek tasvirlerinde sıkça kullanılmıştır. Pehlivan, a.g.e., 329 45 haçlı globos veya labarum262 ile betimlenmiştir. Mikail ile birlikte, öykülü sahnelerde tasvir edildiği gibi tek figür olarak da tasviri yaygındır. Sahnelerde veya tek figür tasvirlerinde yazıtı ile birlikte betimlenmiştir. Başmelek Cebrail, çoğunlukla Meryem’e Müjde sahnelerinde yer almaktadır. İsa’nın çocukluk döneminin ilk sahnesidir. Sahnede, Kurtarıcı İsa’nın günahsız doğumunu müjdeleyen başmelek Cebrail çoğunlukla bir eliyle Meryem’i selamlarken diğer elinde asa tutmaktadır. Bazı örneklerde de bir elinde asa tutarken diğer elini Meryem’e doğru uzatmaktadır. Bazı örneklerde ise Meryem’i takdis ederek elinde beyaz bir zambak tutarak tasvir edilmiştir. Cebrail’in elinde tuttuğu zambak, Meryem’in saflığını, temizliğini ve bakireliğini ifade etmektedir.263 Taksiyarhis Kilisesi naosun kuzey duvarındaki pencerenin doğusunda ki Başmelek Mikail Freski, stilize edilmiş bitkisel motif süslemeli kahverengi kemer içerisinde, yeşil-mavi zemin üstüne işlenmiş (Res.33). Cebrail, genç erkek ve beyaz kanatlı tasvir edilmiş. Kırmızı kithon üstüne beyaz palyum giymektedir. Kanatları arkasında toplanmış ve ayakları yere basarak betimlenmiştir. Sol elinde beyaz bir zambak tutarak sağ eliyle de zambağı işaret ederek betimlenmiştir. Başının üstünde “Γαβριήλ” (Cebrail) yazısı bulunmaktadır. 3.4.4. Azize Helena Freski Taksiyarhis Kilisesi naosunun güney duvarında pencerenin doğusundaki freskte Azize Helena tasviri yer alır. 250 yılında Bithynia'da (Bursa Civarı) doğan Azize Helena, Roma İmparatoru Büyük Konstantin'in annesidir264. Azize Helena, o dönemde haysiyet kırıcı bir meslek olarak bilinen hancılık yapan bir ailenin kızıydı. Romalı bir asker ile evlenmiş. Kocası Konstantius Chlorus, 293’te imparator olmuştur. Helena’yı, imparator olduktan sonra asil bir aileden gelmediği için boşamıştır. Helena’dan boşandıktan sonra Theodora ile evlenmiştir. 262 Labarum: Üstünde kristogram olan askeri Hristiyan bayrağıdır. Pehlivan, a.g.e., s.329 263 İçim Bengisu Göktürk, Bizans Sanatında Zambak (Fleur-De-Lıs) Motifi, (Yüksek Lisans Tezi), Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s.39 264 Derman Bayladı, Dinler Kavşağı Anadolu, İstanbul: Say yayınları, 1998, s.133 46 Helena, Filistin’e giderek uzun bir süre orada kalmıştır. Kocasının ölümünden sonra oğlu Konstantin’in imparator olmasıyla saraya geri dönmüştür265. Azize Helena, uzun bir süre boyunca Hristiyan inancına sahipti ancak 60 yaşında Roma’ya döndüğünde vaftiz edilmiştir. Oğlu ile birlikte Hristiyanlığın koruyucusu olmuştur. İmparatorluğun hazinesinden kiliseler ve bazilikalar yaptırmıştır. İhtiyaç sahiplerine yardım etmiş, fakirleri korumuş ve mahkumların bulunduğu şartları iyileştirmiş. Halk, Azize Helena’ya büyük saygı ve sevgi göstermiştir.70 yaşına gelen Helena’nın imanı doruğa ulaşmış ve inançlarından dolayı hapse atılan Hristiyanların hepsini serbest bıraktırmıştır. Diğer mahkumların cezalarını hafifletmiş, ihtiyacı olanlara da giysi, yiyecek ve para dağıtmış. Azize Helena, oğlu Konstantin ile birlikte Hristiyan dini ve İsa inancını tanıtmıştır266. Helena’ya 325’de Hristiyanların annesi unvanı verilmiş. Helena torunu Crispus'un ölümünden sonra çok sarsılmış. Kalbini tamamen İsa'ya ve acılarına vererek, Hristiyanlık tarihinde ilk hac yoluna başlamıştır. Azize Helena, Kutsal topraklara doğru 326 yılında hac yolculuğuna çıkmıştır267. Kudüs'e giden Helena, bu kutsal yerlerde İsa'nın çarmıha gerildiği haçı aramaya başlar. Yolculuğu sırasında Anadolu’da birçok kilisenin yapılmasını sağlamıştır. St. Ambroise'un 395 yılındaki şahitliğine göre Helena’nın, Kudüs’te gerçek haçı bulduğuna inanılır. Helena, antik bir sarnıçta Golgotha'nın üç haçını bulur. Gerçek olan haçın üzerindeki yazılar sayesinde tanır. Haçın üstünde "Nazaret'li Jesus, Yahudilerin Kralı" yazmaktadır. Haçın olduğu yerde İsa’nın çarmıha gerilmesinde kullanılan üç çiviyi de bulmuştur. Helena, haçtan üç parça alır. Haçın bir parçasını Kudüs'e, diğer parçasını İstanbul'a ve üçüncü parçayı da Roma'ya gönderir268. Hristiyanlara göre, İsa’nın Çarmıha gerildiği gerçek haçı bulması yaptığı en önemli işlerden biridir. Gerçekleştirdiği hac yolculuğundan sonra azizeliğe layık 265Dursun Budak, Anadolu’da Yaşamış Aziz Ve Azize Hayatlarının Dinler Tarihi Açısından Değerlendirilmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s.112 266 Budak, a.yer 267 Budak, a.g.e., s.113 268 Budak, a.yer 47 görülmüştür. 330 yılında, 73 yaşında ve Nikomedeia'da (İzmit) ölmüştür269. Helena, oğlu Konstantin tarafından Via Labicana’da yaptırılan anıt mezara defnedilmiştir270. Helena’nın sembolü haçtır. Haçın dikey bölümü, Helena’nın sosyal statüsünün hancı uşaklığından imparator anneliğine çıkışını, imparatoriçe oluşu, aynı zamanda Haçın yükselişini simgeler. Haçın yatay bölümü Azize Helena’nın, doğudan batıya, batıdan doğuya, geçişlerini sembolize eder. Azize Helena, elinde Haçı ve başında Tacı ile resmedilir. Giysi olarak çoğunlukla omuz detayı T formunda olan lorosla tasvir edilmiştir271. Helena’nın isim anlamı; hale, ışık ve meşaledir. Hastaların, genç kızların, yoksulların, din değiştirenlerin, zorluk yaşayanların yardımcısı olduğuna ve hırsıza, yangına karşı koruyucu olduğuna inanılır272. Taksiyarhis Kilisesinde bulunan Azize Helena freski, stilize edilmiş bitkisel motif süslemeli kahverengi kemer içerisinde, yeşil zemin üzerine işlenmiş (Res.34). Azize Helena, orta yaşlarda yumuşak bir ifade ile betimlenmiştir. İzleyiciye değil batıda duran oğlu Konstantin’e doğru bakıyor. Saçları omuzlarından arkaya dökülerek betimlenmiştir. Beyaz tunik üstüne altın ve süslemeli omuzluk altında T şeklinde uzun kırmızı bir loros ile tasvir edilmiştir. Başında altın, yuvarlak, sade ve gösterişsiz bir taç vardır. Başındaki tacın üzeri açıktır, ortasında yarım yuvarlak bir çıkıntı vardır ve tacın tepesinde küçük bir haç bulunmaktadır. Elinde altın bir tepsi tutmaktadır. Tepsinin üstünde, İsa’nın çarmıha gerilmesinde kullanılan üç tane çivi vardır. Başının üstünde “ΕΛΕΝΗ” (Helen) yazısı bulunmaktadır. 3.4.5. Aziz Konstantin Freski Naosun güney duvarına pencerenin batısında, Azize Helena’nın sağına denk gelen freskte ise Aziz Konstantin Tasviri bulunmaktadır. Aziz Konstantin, Azize Helena’nın ve İmparator Konstantius Chlorus’un oğludur. 309 yılında babasının 269 Bayladı, a.g.e., s.133 270 Paul Stephenson, Büyük Konstantin, çev. Gürkan Engin, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016, s.311 271 Konu ile ilgili ayrıntılı kaynak için için bkz. Meryem Yıldız, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, (Yüksek Lisans Tezi), Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 272 Budak, a.g.e., s.114 48 ölümünden sonra tahta geçerek imparatorluğunu ilan etmiştir273. Kaynaklara göre Konstantin, hayatı boyunca mucize arayışına girmiştir. Tanrı sürekli ona doğaüstü işaretler göstermiştir. Tanrı, Konstantin’e Milvius savaşı arifesinde Hristiyanlık tarihi açısından oldukça önemli sayılan bir yardım göndermiştir. Savaştan bir gece önce gördüğü vizyondan çok etkilenmiştir. Putlara dua ederken, gündüz vakti gökyüzündeki ışıklar arasında bir Hristogram ve ‘Bununla Kazanacaksın’ yazısı görmüştür. İsa, daha sonra rüyasında aynı sembol ile kendisine görünmüştür. Savaşa girmeden önce, gösterdiği sembolü, kendisinin koruyucu sembolü olarak kullanmasını söyler. Konstantin askerlerinin kalkanı üzerine gördüğü haç şeklini kazıtır. Konstantin, 312’den sonra Haç sembolünü zaferinin nedeni olarak görür. Belirgin bir şekilde, Hristiyanlığa yönelerek Vaftiz olur. Konstantin, kendini “Yüksek Gücün” dünyadaki temsilcisi olarak kutsallaştırmıştır. Annesi Helena ile Hristiyanlık dininin koruyucusu olmuştur. İmparatorluk hazinelerinden çok sayıda kiliseler inşa ettirmiştir274. Annesi Helena’dan gerçek haçın parçalarını toplamasını istedi. Haçı, çile çekme sembolü ve kendi zaferini doğrulayan sihirli bir totem olarak görüyordu. Haç motifi, Erken Bizans döneminden itibaren bir aşağılanma değil bir zafer sembolü haline gelmiştir. Helena gerçek haçı bulduğu yerde bir kilise yaptırmış ve haçın parçalarını üç gümüş sandığa koydurmuştur. Sandıklardan birini haçtan çıkan çivilerle birlikte Konstantin’e göndermiştir275. 4. yüzyıldan sonra Konstantin ve Helena’nın aziz kültü giderek büyümüştür276. 9. yüzyılda ise ani bir yükseliş yakalamıştır. Gerçek haç sahnesi, 9. yüzyılda litürjik objelerde ve kilise dekorasyonlarında bile sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Helena'nın gerçek haçı bulması, Hıristiyanların gerçek haç sembolüne saygı duymasını sağlarmış ve imparatorluğun Hıristiyanlaşma sürecini etkilemiştir277. 273 Yunus Kaymaz, Konstantin Ve Hıristiyanlık, (Yüksek Lisans Tezi), Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014, s.28 274 Yıldız, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, s. 14,16; Christopher Walter, The Iconography of Constantine the Great Emperor and Saint, Rome: Alexandros Press, 2006, s.5; Budak, a.g.e., s.112-113 275 Yıldız, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, s. 97-98 276276 Walter, a.g.e., s.33 277 Yıldız, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, s. 99 49 Aziz Konstantin ve azize Helena'nın çevrelediği gerçek haçın ikonik sahneleri, ikonoklastlar tarafından yayılmıştır. Basit ve soyut bir haç sembolünün taşıdığı kavramdan uzak ve tamamen farklı bir anlam kazanmıştır. İkonoklazma döneminden sonra Bizans sanatında gerçek haç sahneleri daha da popüler bir hale gelerek doruk noktasına ulaşmıştır. Simgesel olarak önemli anlamlar taşıyan gerçek haç sahneleri Konstantin ve Helena’nın görselliği ile zenginleştirilmiştir. Konstantin, karakteristik saç kesimi, şahin burnu, büyük ve çıkık gözleri, ince dudakları, güçlü boyun ve çene kaslarıyla tasvir edilmektedir278. Çoğunlukla genç ve sakallı tasvir edilmiştir. Çapraz bantlı loros giysisi içinde, süslü kemerler ve süslemeli taç giydirilerek betimlenmiştir279. Taksiyarhis Kilisesinde bulunan Aziz Konstantin freski, kemer içerisinde olan diğer freskler ile benzer olarak stilize edilmiş bitkisel motif süslemeli kahverengi kemer içerisinde, mavi-yeşil zemin üzerine işlenmiştir (Res.35). Konstantin, siyah saçlı ve sakallı betimlenmiştir. Siyah haç motifli açık kırmızı bir tunik üstüne beyaz renkte çapraz bir loros giysisi içerisinde, başında gösterişsiz ve sade üzeri açık altın bir taç ile tasvir edilmiştir. Sağ elinde gerçek haçı tutarak, sol eli ile de onu işaret ederek izleyiciye bakacak şekilde betimlenmiştir. Elinde tuttuğu haçın tamamı edilmemiştir. Haçın dikey kısmı ile yatay kısmının bir kısmı görülmektedir. Başının üstünde “ΚΩΝΣΤΝΤΝΟΣ” (Konstantinos) yazısı bulunmaktadır. 3.4.6. Aziz Petrus Freski Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsis penceresinin iki yanı kahverengi kemer içerisinde fresklerle süslenmiştir. Pencerenin kuzey yanındaki freskte Aziz Petrus tasviri yer almaktadır. Petrus, Beytsayda’da doğmuştur. Balıkçı olan babası Yuhanna, ona Simon adını vermiştir280. Petrus, İsa ile ilk olarak erkek kardeşi Andreas tarafından tanıştırılmıştır. Hz. İsa tarafından vaftiz edilmiştir. İsa ona Yunanca taş veya kaya 278 Walter, a.g.e., s.13-15 279 Konu ile ilgili ayrıntılı kaynak için bkz. Yıldız, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, (Yüksek Lisans Tezi), Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 280 Sibel Sel, Levent KURAN, Hıristiyanlık Tarihi, İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2004, s. 61 50 anlamına gelen, Petrus adını vermiştir. “Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek”281. Kısa bir sürede İsa’nın on iki elçisinden biri olmuş ve grubun liderliğini ve sözcülüğünü yapmıştır282. Petrus, “Havarilerin prensi” diye adlandırılmaktadır. Havari listesinde ilk sırada Petrus yer alır283. İsa’nın, Tanrı’nın oğlu olduğunu ilk söyleyen Petrus’tur284. İsa’nın mezardan çıkışına ilk şahit olan ve ilk gören de Petrus’tur285. Petrus, İsa’nın çarmıha gerilmesi ve mezardan dirilişinden sonra kendini İncil’in vaazına vermiştir. Paganistleri vaftiz etmiştir. Yeni Antlaşmadaki iki mektubu o yazmıştır. Petrus birinci mektubunu Efes, Kayseri, Ankara ve Karadeniz’de bulunan Hristiyanlara hitaben yazılmıştır. Bu mektupta üstünde durduğu en önemli nokta, Hristiyanların imanlarını pekiştirmesi meselesidir. Öğütler şeklinde yazmıştır286. İkinci mektup, kullanılan üslup, kelimeler ve konular bakımından birinci mektuptan farklıdır. Bu mektupta ruhani olaylar vardır. İsa’nın Tabor Dağı’nda nurlanması bunlardan biridir. Bu mektubu Petrus’un kime yazdığı pek belli değildir287. Kral Hirodes Agrippa (41-44) tarafından hapse atılan Petrus, öldürüleceği günden bir gece önce kaçmıştır288. Petrus’un daha sonra yaptığı işler oldukça belirsizdir. Anadolu’da çalışmış, olabilir ancak sonra Roma’ya yerleşmiştir. Roma’da kendini önder olarak tanıtmıştır. Markos kitabının, başlıca kaynağı Petrus olabilir. Roma’da, yaklaşık 64 yılında Neron’un Hristiyanlara karşı yaptığı katliamda Petrus’un öldürüldüğü bilinmektedir289. Petrus, Hristiyanlar tarafından, Roma’nın ilk piskoposu, havarilerin ilki, kilisenin köşe taşı ve ilk papa olarak kabul edilmektedir290. Petrus Roma kilisesini kurmamış olmasına rağmen, Roma’da iman uğruna öldürülmesi Petrus’a büyük 281 Matta, 16/18 282 Sel, a.g.e., s. 60 283 Şinasi Gündüz, “Petrus”, Din ve İnanç Sözlüğü, 2.b., Ankara: Vadi Yayınları, 2017, s. 305 284 Matta, 16/15; Markos, 8/29, Luka, 9/20. 285 Luka, 24/34. 286 Aydın, Hristiyan Kaynaklarına Göre Hristiyanlık, s. 99. 287 Aydın, Hristiyan Kaynaklarına Göre Hristiyanlık, s. 100 288 Sel, a.g.e., s. 61 289 Budak, a.g.e., s. 56 290 Aydın, “Petrus”, s.611 51 saygınlık sağlamıştır291. Bir rivayete göre başı kesilerek, başka rivayette ise baş aşağı çarmıha gerilerek öldürülmüştür. İsa ile bir tutulmamak için baş aşağı çarmıha gerilmeyi kendisi istemiştir292. Petrus, tasvirlerinde beyaz saçlı ve beyaz sakallı yaşlı bir figür olarak betimlenir. Mavi kithon ve sarı palyum giyerek tasvir edilir. Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Aziz Petrus freski, kahverengi kemer içerisine işlenmiştir (Res.36). Kemerin üstü volüt ve “C-S” kıvrımlarıyla süslenmiştir. Figür de kullanılan renkler bulanık ve belirsizdir. Petrus, yaşlı ve başında çizgisel hale ile betimlenmiştir. Beyaz saçlı ve beyaz sakallıdır. Giysilerinde turuncuya yakın sarı bir renk tonu hakimdir. Sarı bir kithon üzerine aynı renkte palyum ve üzerinde altın renkli haç motifli bir omophorion293 giymiştir. Sol elinde İncil tutarak sağ eliyle ise takdis işareti yaparak betimlenmiştir. 3.4.7. Aziz Basileios Freski Aziz Basileios freski, apsis duvarında Aziz Petrus freskinin yanındadır. Aziz Basileios, 329’da Kayseri’de doğmuş, 379 yılında aynı şehirde ölmüştür. Basileios Kayseri, İstanbul ve Atina’da öğrenim görmüştür294. Konuşma sanatında kariyer yapmak için iyi bir eğitim almış. Daha sonra bu isteğinden vazgeçerek vaftiz edilmiştir. Basileios ailesine ait olan Pontus’taki araziye çekilmiş. Burada çileci bir yaşam sürmeye başlayarak kendini kutsal kitap hakkında çalışmalarına adamıştır. Arkadaşı Nazianzos’lu Gregorios ile birlikte Origenes’in eserlerini bir antolojide toplayarak, 364 yılında rahip olarak atanmıştır. 370’te Kayseri piskoposu olan Basileios, hasta ve yoksul insanlara karşı kendini sorumlu hissettiği için yeni manastırının çevresine, kendi parasıyla hastane ve hanlar kurarak manastırını merkezi bir kompleks haline getirmiştir. 291 Sel, a.g.e., s.61 292 Budak, s.56 293 Omophorion: 3 veya 5 metre uzunluğunda, omuzlar üstüne düşen phalonion üstüne giyilen üzeri haçlarla bezeli olan piskopos giysisi. Pehlivan, a.g.e., s.329 294 Bayladı, a.g.e., 125 52 Basileios, Roma Piskoposunun öğretilerini tanımış fakat evrensel kilisenin başı olduğunu kabul etmemiştir295. Basileios, Anadolu’daki manastır hayatını kendi önderliğinde şekillendirmiştir. Doğuda yeni bir manastır hayat tarzı dönemi başlamıştır. Hristiyanlar için “Manastır hayatını kiliseden sapmaktan kurtaran keşiş” olarak anılmıştır. Basileios, toplu halde manastırlarda ibadet etmek yerine münzevi ibadeti tercih etmiş. Şehirlerde okullar ve manastırlar kurarak, kilise gelenekleri ile inziva hayatını sentezleyerek Manastır sistemine adını vermiş ve kardeşi Nyssâlı Gregorios ve Naziaslı Gregorios ile birlikte Kappadokialı Kilise Babaları olarak anılmıştır296. Bu sentezi, Bizans ilahiyatının da temel dayanağı olmuştur. Basileios tarikat manastırlarından yana olmuş. Kalabalık manastırları gereğinden büyük bulmuş ve manastırları küçültmüştür. Keşişin itaatkârlığı Basileios için en önemli erdemdi. Çilekeşlik ve nefsin köreltilmesinde ise aşırıya kaçmayı yasaklamıştır297. Basileios’a göre din adına dahi olsa dünyadan tümüyle soyutlanmak ve tembellik etmek kabul görülmez298. Aziz Basileios freski, üzeri volüt ve “C-S” kıvrımlarıyla süslenmiş kahverengi kemer içerisinde yer almaktadır (Res.37). Freskte kullanılan renkler canlı ve nettir. Yüz hatları zamanla tahrip edilmiş ve net seçilmemektedir. Basileios, Petrus ile benzer şekilde betimlenmiş. Sol elinde açık bir İncil tutarken sağ eliyle takdis işareti yapmaktadır. Piskopos giysisi olarak mavi epitrakhelion üstüne kırmızı Phalonion ve haç motifli sarı omophorion giyerek tasvir edilmiştir. Boynunda bir kolye ile betimlenmiş. Bu kolye, altın çerçeve içerisinde dindarlığı ve bereketi temsil eden ametist taşıdır. 295 Sel, a.g.e., s.177 296 Kemal Polat, Katolik Hristiyanlıkta Azizlik ve Azizler, Ankara: Salkımsöğüt Yayınları, 2008, s. 372 297 Budak, a.g.e., 97 298 Aziz Basileios hayatı hakkında ayrıntılı kaynak için bkz. Halil Temiztürk, “Kapadokyalı Bir Kilise Babası: Aziz Basil ve Hıristiyanlığın Şekillenmesine Etkisi”, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.3., S.1., Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 2016, s. 35-61 53 3.4.8. Aziz Pavlus Freski Pavlus’un asıl adı Saul’dur. “Yabancıların Havarisi” diye bilinmektedir. M.S. 10 yılında, Tarsus’ta doğmuş Roma vatandaşıdır299. Tarsuslu olduğu Kutsal kitaptan anlaşılmaktadır. “Fakat Pavlus dedi: Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi, ehemmiyetsiz olmayan bir şehrin ahalisindenim"300. Dindaşlarıyla ilişkisinde Saul, dünya ile ilişkilerinde Pavlus ismini kullanıyordu301. Tarsus’a Hristiyanlık çok erken dönemde gelmişti. Kentin köklü Yahudi cemati, Hristiyanlığı ilk seçenlerdi. Pavlus’un ailesinin Tarsus’ta yaşadığı dönem, kentte sosyal ve ekonomik yönden yapılanmanın sürdüğü dönemdi. Romalı olmayanlara, para karşılığında Roma yurttaşlığı sağlanırdı. Pavlus’un ailesi, Roma vatandaşlığını bu sayede elde etmişlerdir. Sünnetinden sonra Yahudilerin ilk kralı olan Saul adı verilmişti. Romalı olduktan sonra Pavlus adını aldı302. Ailesi tarafından eğitim için Kudüs’e yollanmıştı. Pavlus, burada eğitim alarak, “Kutsal Yasa (Musa Töresi)” konusunda olgunlaşmıştı. Yüksek mevkideki kişilerin bu sayede sevgisini kazanmıştı. Ancak Kudüs o dönemde, Yeni bir dini yaymaya çalışan ilk Hristiyanlar ile onlara karşı direnişler ve yargılamalara sahne oluyordu303. Pavlus, bu dönemde, Hristiyanların korkulu rüyası olmuştu. Kilise topluluklarını dağıtmış, evlere dalıp insanları tutuklamıştır. Şam Hristiyanlarını, Kudüs’e getirmek için görevlendirilmiştir. Bu görev Pavlus’un hayatında dönüm noktası olmuştur. İsa’nın havarilerinden ilk Hristiyan şehit sayılan Stefan’ın taşlanmasına katılmış. Pavlus, Kutsal Kitap’ta ilk kez burada Saul adıyla geçiyor304. Şam’a dönüş yolculuğunda Pavlus, İsa’nın görüsünü görerek görme yetisini kaybediyor. Yanındaki arkadaşları pavlus’u Yahuda adında bir arkadaşına götürüyor. Pavlus burada üç gün yemek yemeyip su içmeden dua ediyor. Daha sonra tutuklayıp Kudüs’e götürdüğü Nasıralılardan biri onu görmeye gelmiştir. Onu İsa’nın yolladığını 299 Geniş bilgi için bkz. Mehmet Aydın, “Pavlus”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, s. 603 300 Elçilerin İşleri, 21/39 301 Aydın, “Pavlus”, s.603 302 Lucio Condolo, En samimi Dostlarımız Bazı Azizlerin Hayatı, çev. Özcan ÇANLI, İstanbul: Orhan Basımevi, 1988, s. 25 303 Budak, a.g.e., s. 43-44 304 Elçilerin İşleri 7/58-60; 22/ 20 54 ve yeniden görebilmesini istediğini söylemiş. Pavlus yeniden görmeye başlamış. İsa’nın gerçekten mesih olduğuna inanarak vaftiz olmak istemiş. Vaftiz olduktan sonra vaaz etmeye ve insanlara Şam yolunda başına gelen olayı anlatmaya başlamış305. Bu olay üzerine, tüm yaşamı ve inancı kökten değişen Pavlus, İsa yolunda olan müritlerle birlikte yeni inancını yaşamaya başlamış “hemen İsa’yı “Tanrı’nın oğludur” diye vaaz etmeye başladı.”306. Bunun üzerine Pavlus, Yahudilerin baskısı ve şiddetine maruz kalmıştır. Pavlus’un Şam’da öldürüleceği haberini alan müritler, onu bir sepete koyarak kale duvarından aşağı sarkıtıp kaçmasına yardım etmişlerdir. Aziz Pavlus, Hristiyanlığın mimarıdır. Azizliği konusunda mucizeler göstermiştir. Anadolu’da ise Hristiyanlığın yayılmasında birinci faktördür. Aziz Pavlus Anadolu kültür tarihine adını yazdırmıştır307. Pavlus, siyah saçlı, sakallı, ufak kaşları, sivri burunlu, güçlü ve merhametli bir yüz ifadesi ile tasvir edilir. Elinde genellikle İncil tutarak betimlenir. Kithon üstüne palyum veya omophorion giysisi ile tasvir edilir. Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsis penceresinin güneyindeki freskte Aziz Petrus tasviri bulunmaktadır. Fresk, kahverengi kemer içerisine işlenmiştir (Res.38). Kemerin üstü volüt ve “C-S” kıvrımlarıyla süslenmiştir. Pavlus siyah saçlı ve sakallı olarak, orta yaşlarda betimlenmiştir. Elinde açık biçimde İncil tutmaktadır. Tahrip edildiği için yüz hatları net seçilmemektedir. Mavi epitrakhelion308 üstüne kırmızı Phalonion309 ve haç motifleri olan kırmızı omophorion giysisi ile tasvir edilmiştir. Pavlus, pencerenin kuzey freskinde olan Petrus’a doğru bakmaktadır. 305 Condolo, a.g.e., s.19 306 Elçilerin İşleri, 9/20. 307 Konu hakkında ayrıntılı kaynak için bkz. Şinasi Gündüz, Pavlus Hristiyanlığın Mimarı, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2004 308 Epitrakhelion: Piskopos giysilerinde içe giyilen uzun tunik. Pehlivan, a.g.e., s.328 309 Phalonion: Epitrakhelion üstüne giyilen dizin altına kadar bol dökümlü inen giysi. Pehlivan, a.g.e., 330 55 3.4.9. Nyssalı Gregorios Freski Nyssalı Gregorios, 335-340 yılları arasında Niksar’da doğmuştur. Aziz Basileios’un kardeşidir. Felsefe ve retorikte iyi bir eğitim gören Gregorios, aslında bir hukukçudur. 4. yüzyılın en önemli İlahiyatçılarından biridir310. İlk retorik ve felsefe eğitimini abisi Basileios’tan almıştır. Bekaret üzerine incelemeler yazarak evliliğe karşı eleştiriler yöneltmiştir. 360’lı yıllarda bekar kalmayı tercih etmiş ve manastıra çekilmiş. Sonraki yıllarda Nyssa piskoposu olmuştur311. Gregorios, Hristiyan ilahiyatının temellerini ve geliştirdiği fikirlerini Hexaemeron (Altı Gün), Meghas Katekhetikos Logos (Büyük Din Kitabı) ve Deopificio Homini (İnsanın Yaratılışı) gibi kitaplarda açıklamıştır312. Birçok konsile katılan Gregorios, İstanbul’da vaaz etme imkanı da bulmuştur. Gregorios’un kültür sahibi olduğu eserlerinden anlaşılmaktadır. Platon, Porphirius, Philon ve Plotinus’un düşüncelerini derinden kavramış ve Aristoteles’i çok iyi bilmektedir. İreneus’u, Methodius’u, Olympos’lu Athanasius’u, Origenes’i ve Ancira’lı Marcellus’u okumuştur. Aynı zamanda geometri, astroloji ve tıp konusunda bilgi sahibidir. Aziz Gregorios, “İnsan Tanrı’nın suretinde, Tanrı tarafından ve Tanrı için yaratılmıştır” teolojisinin sahibidir313. Gregorios, Yunan ve Hristiyan düşüncelerini birleştirmiş ve görüşleri Hristiyan İlahiyatı bakımından çağımızda bile büyük itibar görmüştür314. Aziz Gregorios freski, apsis duvarında Aziz Pavlus freskinin yanındadır (Res.39). Kahverengi kemer içerisinde yer almaktadır. Kemer üstü, volüt ve “C-S” kıvrımlarıyla süslenmiş. Aziz Gregorios, diğer figürlerden farklı olarak sol elinde kapalı olarak İncil tutmuş ve sağ eliyle yine apsisteki figürler gibi takdis işareti yaparak betimlenmiş. Gregorios, mavi epitrakhelion üstüne turuncu Phalonion ve haç motifli sarı omophorion giysileri ile tasvir edilmiştir. 310 Ali Canip Olgunlu, Ana Tanrıça’dan Mevlana’ya, İstanbul: Karakutu Yayınları, 2010, s.189 311 Budak, a.g.e., s. 100 312 Mehmet Aydın, “Nyssâlı Aziz Gregorios”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, s.253 313 Budak, a.g.e., s.101 314 Gregorios hakkında ayrıntılı kaynak için bkz. Mehmet Aydın, “Nyssâlı Aziz Gregorios”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, s.253 56 3.4.10. İsa’nın Doğumu Freski Hıristiyan ikona geleneğindeki en önemli parçayı “İsa” oluşturmaktadır. Hristiyanlığın rehberi ve onların kurtarıcısıdır315. “İsa’nın Doğumu”, Hıristiyanlarca büyük bir öneme sahiptir316. Tanrı, Cebrail’i Yusuf’un nişanlısı olan Meryem’e gönderir. Başmelek Cebrail, Kurtarıcı İsa’nın günahsız doğumunu Meryem’e müjdelemiştir. Bir oğula gebe kalacağını ve adını İsa koyacağını söylemiştir317. Meryem, kendisine verilen müjdenin ardından Yahya’ya hamile olan annesinin yeğeni Elizabet’i görmeye gider. Üç ay Elizabet ile kalan Meryem, karnı büyümeye başladığı için evine döner318. Meryem’in nişanlısı Yusuf bir süre sonra çalıştığı yerden dönünce Meryem’in hamile olduğunu fark eder. Daha nişanlı iken Meryem’in hamile olması Yusuf’u zor durumda bırakmıştır. Yusuf, Meryem’in anlattıklarına rağmen zor durumda kalmamak için sessizce ondan ayrılmaya karar vermiştir319. Yusuf bu düşüncesinden sonra rüyasında bir melek görür. Melek, Meryem’in temiz ve bakire olduğunu, onu eş olarak almasını, kutsal ruha gebe kaldığını, bir oğul doğuracağını ve adını İsa koymalarını söylemiş320. Yusuf bu rüyadan sonra Meryem’i himayesi altına almış321. Roma halkı için Kral Sezar Augustus, nüfus sayımı için ferman yayınlar. Hamile Meryem ve nişanlısı Yusuf nüfus sayımı için Beytlehem’e giderler322. Nüfus sayımından sonra Yusuf Meryem’i bir eşeğe bindirerek Kudüs’e doğru yola çıkarlar. Yusuf, yolculuk sırasında hamile olan Meryem ile orada ne yapacağını düşünürken Meryem, Yusuf’a sancısının olduğunu ve onu eşekten indirmesini istediğini söyler. Yusuf etrafın ıssız olduğunu ve Meryem’e ne yapmasını istediğini sorar323. Yusuf bir 315 Mehmet Alparslan Küçük, “İsa’nın Doğumu-İkonografi İlişkisi Üzerine”, Dini Araştırmalar Dergisi, C.22., S.55., İstanbul: Motif Yayıncılık, 2019, s. 191 316 Leonid Ouspensky, Vladimir Lossky, The Meaning of Icons, New York: St Vladimirs Seminary Press, 1999, s.157 317 Luka, 1:26 318 Küçük, a.g.e., s.194 319 Küçük, a.g.e., s.195 320 Matta, 1:18-21 321 Küçük, a.yer 322 Luka, 2:1-5. 323 J.K. Elliott, The Apocryphal Jesus: Legends Of The Early Church, NewYork: Oxford University Press, 2008, s.11-12,14 57 mağara bulup Meryem’i bırakıp ebe aramaya gider324. Kutsal Kitap’ta handa yer olmadığı için bir yemlikte oldukları söylenir325. Mağara, Hristiyan ikonografisinde ölüm ve diriliş mekanı ile birlikte doğum mekanı olarak görülmüştür. İsa’nın Doğumunun gerçekleştiği mağara, karanlığın derinliklerinden Tanrı’nın yeryüzüne inişinin gerçekleştiği yani insanlığın kurtuluşu için insan olarak dünyaya gelen İsa’nın, doğum sahnesinin ana mekanı olarak ikonografide yer edinmiştir326. Hıristiyanlarca “İkinci/Yeni Havva” ve “Teotokos (Tanrı Anası)” olarak kabul ettikleri Meryem’in rahmi ile yeryüzünün derinlikleri özdeşleştirilmiş ve Tanrı’nın yaşadığı bir mağara olarak değerlendirilmiş327. İsa’nın Doğum sahnesi ikonalarında, dünyanın sertliğini ve acımasızlığını ifade etmek için dağlar veya kayalar ile çevrili siyah rengin hakim olduğu mağara tasvirleri kullanılmıştır. Mağara, bazen insanların işledikleri günahlara bürünmüş olan bir dünyanın tasviridir. Mağara tasviri aslında İsa’nın anne karnındaki evrenin, dünyanın karanlığı ile örtüşmesidir. Söz konusu olan karanlığın İsa’nın doğumu ile aydınlığa kavuşacağına inanılır328. İsa, doğum sahnelerinde kundak içerisinde veya beşikte sargılı betimlenmektedir. İsa’nın beşikte sargılı biçimde tasvir edilmesi, insanlığın günahları için kendini feda etmesi olarak, beşik mezar olarak yorumlanabilir çünkü Hıristiyanlar için İsa, tüm dünyanın günahları için bir kurbandır. İsa, hem yaratılışı hem de kurtuluşu simgeler. İsa’nın doğumuna tüm evrenin, tanıklık ettiği veya evrenin bir parçası olduğu düşünülmektedir. Bu tanıklık içinde öküz ve eşek gibi hayvanlarda yer almaktadır. Habakkuk’un rivayet ettiği “iki hayvanın ortasında kendini göstereceksin”, “iki hayvanın arasında onu tanırsınız”329 sözünün gerçekleştiğine dikkat çekerek ikonanın merkezinde öküz ve eşek tasvirine yer verilmektedir330. 324 Elliott, a.g.e., s.12; Küçük, a.g.e., 196 325 Luka, 2:6-7,12 326 Sacit Pekak, Durmuş Gür, “İsa’nın Doğumu”, Sanat Tarihi Dergisi, C.24., S.2., İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2015, s. 198; Küçük, a.g.e., s.196 327Mezmurlar, 139:15; Solrunn Nes, Mystical Language of Icons, 2.b., USA: Eerdmans Publishing, 2009, s.43; Ouspensky, a.g.e., s.159 328 Yuhanna, 1:1-10; Pekak, a.g.m., .199; Ouspensky, a.g.e., 157; Küçük, a.g.e., 169 329 Yeşaya 1:3 330 Elliott, a.g.e., s.16; Ouspensky, a.g.e., s.159 58 Yusuf, bazı ikonalarda mağaranın dışında veya uzakta yaşlı bir adam olarak düşünceli ve endişeli betimlenmektedir. Bazılarında yaşlı adam görünümünde bir şeytan Yusuf’un karşısında tasvir edilir. Şeytan, Meryem’in bakire doğumu yapmadığı konusunda Yusuf’un aklını çelmektedir331. Meryem, doğum sahnelerinde çoğunlukla doğum yorgunluğunu ifade etmek amacıyla yana eğimli yatarak betimlenir. Tüm ikonalarda hem doğum zamanında hem de doğumdan sonra Meryem’in bakire oluşu her daim üç yıldız (sağ-sol omuz ve alnında) ile vurgulanmaktadır332. İsa’nın doğum sahnesinde sembolik olarak, doğum müjdesini mağaradan çıkan ve sabaha kadar parlayan uzun yıldız ile tüm dünyaya duyurulması tasviri sıkça kullanılmaktadır. Bazen Teslisin sembolü olarak, yıldızdan üç ışık yansıtılabilmektedir. Çünkü Hristiyanlara göre dünyanın kurtarıcısı olarak İsa, evrene “ışık” biçiminde doğmaktadır333. Doğum ikonalarında İsa’yı vurgulayan yıldız, doğum müjdesi olarak bilge adamların İsa’yı bulmalarını sağlayan bir rehber görevi de görmektedir334. Sahnelerde kutsal varlık olarak haleli melekler, Tanrı’yı överek ve onu yücelterek betimlenmektedir335. Taksiyarhis Kilisesi’nde, ana apsis ile kuzey yan apsis arasında olan yarım niş içerisinde yer alan İsa’nın Doğum Sahnesinin olduğu fresk, oldukça tahrip edilmiş ve sadece üst kısmı günümüze gelebilmiştir (Res.40). Freskin üst bölümünde görülen yıldız ve yıldızdan aşağı inen ışık huzmesinden bu freskte İsa’nın doğum sahnesinin betimlendiğini söyleyebiliriz. 3.4.11. İsa’nın Vaftizi Freski İkonografide yer alan İsa’nın vaftiz sahnesi, İncil ve kilise öğretisi etrafında şekillenmiştir. İsa’yı vaftiz eden Yahya, Meryem’in annesinin kuzeni olan Elizabet’in oğludur. Cebrail’in, Zekeriya’ya Yahya’yı müjdelemesi ile birlikte Zekeriya’nın eşi Elizabet hamile kalır336. Meryem İsa’ya gebe kaldığı müjdesini aldıktan sonra Elizabet’in yanına geldiğinde Elizabet’in karnındaki bebek hoplar ve Elizabet 331 Pekak, a.g.m., s.204; küçük, a.g.e., s.198 332 Ayten Önen Alev, Kappadokia Göreme Vadisinde Meryem Siklusu, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014, s. 31; Küçük, a.g.e., s.198 333 Çölde Sayım, 24:17 334 Matta, 2:1-2/11 335 Küçük, a.g.e., s.200 336 Luka, 1: 5-24 59 heyecanlanır. Elizabet, Meryem’e “Kadınlar arasında kutsanmış bulunuyorsun, rahminin ürünü de kutsanmıştır.” diye belirtir337. Bu olay, Yahya’nın kutsandığı ve ilk günahtan arındığı anlamına gelmektedir. Yahya, çocukluk ve gençlik dönemini Yahuda çölünde geçirmiştir. Bu dönemde gençleri eğitmiş, hayatının otuz yılını Yahudiliğe hizmet ederek geçirmiştir338. Yahya, içinde yaşadığı Yahudi halkın dini inanışı doğrultusunda, Ürdün Nehri civarında kendi cemaatini kurmuştur. Yahya’nın mesajlarında iki önemli unsur bulunmaktadır. Birincisi, halkın yargı gününe hazırlık yapma ve tövbe edip doğru yola girme daveti içermesidir. İkinci önemli unsur, halkı gelecek olan bir kişi konusunda “Benden sonra benden daha güçlü olan geliyor. Eğilip O’nun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim. Ben sizi suyla vaftiz ettim, ama O sizi Kutsal Ruh’la vaftiz edecektir”339, “Yahya onlara şöyle yanıt verdi: Ben suyla vaftiz ediyorum, ama aranızda tanımadığınız biri duruyor. Benden sonra gelen O’dur. Ben onun çarığının bağını çözmeye bile layık değilim”340 sözleri ile uyarmasıdır. İncil yazarları, Yahya’nın İsa’yı müjdelediğini ve uygun ortamı hazırlamaya çalıştığını vurgularlar341. İncil’e göre, Yahya Erden nehrinde halkı vaftiz ederdi. Vaftiz sırasında İsa, vaftiz edilmek üzere Yahya’nın yanına gelir. Yahya İsa’ya engel olmak ister “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?”342. İsa ise “Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan herşeyi bu şekilde yerine getirmemiz uygundur” karşılığını verir. Yahya, İsa’nın isteğine razı olarak İsa’yı vaftiz etmiştir. Vaftiz olduktan sonra sudan çıkan İsa, göklerin açılıp Tanrının ruhunun güvercin biçiminde üzerine konduğunu görür. Göklerden bir ses gelir “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum.”343 Vaftiz sahnesinin ikonografik tasvirlerinde, akmakta olan Erden nehri ana betimlemedir. Nehrin ortasında İsa durmaktadır. Bazen belinde beyaz bir bez sarılı yarı çıplak bazen harmani ile betimlenir. Bazı ikonalarda sağ eli ile bazılarında iki eliyle 337 Luka, 1:39-42 338 Gamze Nayim, Kapadokya Bölgesi Duvar Resimlerinde Vaftizci Yahya Tasvirleri, (Yüksek Lisans Tezi), Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s. 8 339 Markos, 1:7-8 340 Yuhanna, 1:26-27 341 Nayim, a.g.e., s.9 342 Matta, 9:14 343 Matta, 9:17 60 suları kutsarken tasvir edilir. Vaftiz sahnelerinde İsa’nın ifadesi ciddidir. Yahya, ellerini İsa’nın başına doğru uzatarak betimlenir. Nehrin diğer tarafında çoğunlukla iki veya üç melek secde eder. Meleklerden biri İsa’nın kurulanması için kumaş parçası tutar. Sahnenin üstünde ise gökten gelen güvercin betimlenir. Gökte bir ışık huzmesi betimlenir. Bazı vaftiz sahnelerinde İsa, nehrin içinde değil platform üstünde durmaktadır. Yahya, farklı betimlemeler ile tasvir edilir. Sağ eli ile kutsar sol elinde asa veya çapa şeklinde haç tutmaktadır. Yahya’nın yüz ifadesi yabani ve saçları karışıktır. Sıklıkla üstünde yağ yeşili bir palyum ile betimlenir. Erken dönem tasvirlerinde yapılı tasvir edilirken Geç dönemde zayıf tasvir edilmiştir. İstanbul’un fethinden sonra, devetüyünden dize kadar inen bir kıyafet ile resmedilmeye başlanmış. Sakalları seyrek, ince uzun bıyıklıdır344. Taksiyarhis Kilisesi’ndeki İsa’nın Vaftiz freski günümüze sağlam bir şekilde gelmiştir (Res.41). Ana apsis ile güney yan apsis arasında yer alan yarım niş içerisindeki freskte İsa’nın Vaftiz Sahnesi tasvir edilmiştir. Mavi zemin üstüne işlenen bu sahnede İsa, başında sarı hale ile ortada ve ayakta Erden Nehri’nin içinde durmaktadır. Sağında vaftizci Yahya, solunda ise elinde bez ile duran bir melek tasvir edilmiştir. Gökte, sarı renk ile bir ışık huzmesi içinden kutsal ruhu temsil eden beyaz güvercin çıkmaktadır. Freskin renkleri canlı ama perspektifi pek başarılı değildir. Freskin işlendiği alanın dar olmasından dolayı Yahya, nehir yanında çok az bir yeri kaplayan kayalıklar üstünde durmaktadır. Sağ eli İsa’nın başının üstünde onu kutsarken sol elinde ucu haç formlu asa tutmaktadır. İsa ellerini göğsünde birleştirmiştir. Melek Yahya’nın karşısında İsa’ya doğru elinde bez ile eğilerek beklemektedir. İsa’nın üstünde göğsünden aşağı sarkan beyaz bir harmani345 vardır. Meleğin sadece dizlerinden yukarısı betimlenmiş. Kanatları kahverengi, elinde tuttuğu bez parçası beyazdır. Yahya ise kahverengi devetüyünden yapılmış bir elbise üstüne yağ yeşili bir palyum giymektedir. 344 Evangelia Aleksandru Şarlak, Post-Bizans Dönemi İstanbul Kiliselerinde Duvardan Bağımsız İkonalar, (Doktora Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001, s. 17- 18,23 345 Harmani: Bütün vücudu saran, kolsuz ve bazen kukuletalı bir çeşit üst giysisi (TDK Sözlükleri: https://sozluk.gov.tr/) (e.t.18.04.2019). 61 3.4.12. Theotokos Meryem Meryem, Kurtarıcı İsa’yı doğuran kadındır. Hristiyan dünyasında bu yönüyle saygınlık kazanan Meryem’e atfedilen unvanlar arasında en önemlisi, 431 Efes Konsili sonrası ‘Theotokos’ (Tanrı Anası) unvanıdır346. Başının iki yanında, isminin Yunanca kısaltmasından oluşan MΡ ƟѴ347 ile gösterilir. Meryem resimlerinin kaynağının Doğu olduğu düşünülmektedir. Meryem’in Hıristiyan sanatındaki asıl yeri İkonaklast(726-843) döneminden sonradır. Meryem, bu dönemden sonra kiliselerde ve özellikle apsis yarım kubbelerinde değişmez figür olmuştur. Meryem tek başına, Çocuk İsa ile birlikte ve yaşamı ile ilgili sahnelerde resmedilmektedir. Orta Bizans Döneminde sıklıkla Meryem’in hayatından sahneler resmedilmiştir348. Meryem’in anne olarak betimlendiği Meryem ve Çocuk İsa tasvirlerinde, anne ile çocuk arasındaki etkileşim aslında eylemler yoluyla izleyiciye aktarılmaktadır. Bizans Döneminde, 12. yüzyıldan sonra “Theotokos Meryem” tasviri gelişerek vurgulanmaya başlanır349. Meryem üzerinden İsa’nın insan olarak dünyaya geldiği vurgusu yapılmaktadır. Meryem, tasvirlerde başından ayakuçlarına kadar kapalı koyu renkli bir harmani giysisi ile betimlenir. Kucağındaki çocuk İsa, çoğunlukla altın renkli bir harmani ile tasvir edilir350. Taksiyarhis Kilisesi apsis yarım kubbesinde Theotokos Meryem freski yer almaktadır (Res.42). Fresk oldukça yıpranmış durumdadır. Meryem’in üstündeki kahverengi harmani ve sol omzu ile alnındaki bekaret simgesi olan yıldız süslemesi rahatlıkla görülmektedir. Omuz kısmında yarım görünen haleden dolayı kucağında Çocuk İsa’nın olduğu söylenebilir. 346 Alev, a.g.e., s.48 347 MΡ ƟѴ ,Tanrı Anası anlamına gelen Mi (e) ter Theau kısaltmasıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Spitzing, a.g.e., 227 348 Maria Vassilaki, Mother of God: Representations of the Virgin in Byzantine Art, Milan: Skira Editore, 2000, s.4-13 349 Alev, a.g.e., 52 350 Theotokos Meryem Tasviri hakkında ayrıntılı kaynak için bkz. Zekiye Tuçe Güngör, Erken Hıristiyanlık Dönemi Sanatında Meryem Ve Bazı Azizelerin Sanata Yansıması Üzerine Bir Değerlendirme, (Yüksek Lisans Tezi), Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 62 3.5.TAKSİYARHİS AYVALIK RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ VE MÜZEDE SERGİLENEN KOLEKSİYON ESERLER Restorasyon sonrasında “Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi” olarak ziyarete açılan Taksiyarhis Kilisesi’nde sergilenmekte olan koleksiyon aslında Ankara’nın ilk sanayi müzesi olan Ankara Rahmi M. Koç Müzesi ve İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi ile benzeri şeklinde oluşturulmuştur. Bu koleksiyonda oldukça geniş bir yelpazeye yer verilmiştir. Taksiyarhis Kilisesi’nin bulunduğu avlunun giriş kapısının sağında, Kilisenin kuzeybatısında yer alan müzeye giriş kapısının önünde bulunan bilet gişesinden giriş bileti aldıktan sonra kuzeybatı kapısından kiliseye yani müzeye girilmektedir. Müzeye bu kapıdan giriş yapıldığı zaman kilisenin galeri katına çıkan narteks odalarına, bu odalardan yuvarlak kemerli açıklıklarla ise asıl mekâna geçmekteyiz. Kilisenin naosuna yani ana mekâna, üstünde Yunus Peygamberin balığın ağzından çıkışını tasvir eden freskin bulunduğu kapıdan geçilir. Müzenin içerisinde sergilenen eserleri detaylı incelemek açısından özenli ve tertipli gezinti yolları oluşturulmuştur. Bu gezinti yolu girişten sola doğru başlamaktadır. Soldan da sağa doğru zikzak düzende devam etmektedir. Gezinti yolunun sağ ve solunda camekân içerisinde sergilenen eserler rahatlıkla incelenebilmektedir. Yapının her bir köşesi sergilenen koleksiyon eserler ile değerlendirilmiştir. Sergilenen eserlerin her biri farklı alanlarda toplanan koleksiyon parçalarıdır. Bilim aletleri kategorisinde pergel takımları, posta terazisi, barometre (Basınç Ölçme aleti) gibi 19. yüzyılda kullanılan örnekleri sergilenmektedir. Yine aynı yıllarda kullanılan masaj aleti, solunum cihazı, hap kalıbı, tansiyon aleti, tansiyon aleti aksesuarları, ambu maskesi, kardiyografi cihazı, daha yakın yıllara ait oftalmoskop gibi sağlık aletleri de sergilenmektedir. Sergilenen eserler arasında 1900’lü yıllara ait araba, bisiklet ve motosiklet mevcuttur. Farklı yıllara ait gemi maketleri de bu koleksiyonda önem taşımaktadır. Bebek arabaları, oyuncak bebekler, buharlı oyuncak makineler ve eski fotoğraf makineleri, 20. yüzyıla ait projeksiyon, karayolu araçları modellerini gösteren maketler, oyuncak taşıtlar, raylı ulaşım modelleri, 20. yüzyıl at arabası modelleri, 1959 yılında piyasaya sürülen Barbie bebekler, dünya bebekleri koleksiyonu, 63 teneke Türk oyuncakları koleksiyonu, kiliseye hediye edilen ahşap kus kafesi, ahşap oyuncaklar, 1950 den çocuk scooter modeli, 1900 den üç tekerlekli ahşap çocuk bisikleti, özel bir yata ait dekorasyonlu pusula dolabı ve pirinç gemi dümeni gibi oldukça ilgi çekici ve farklı eserler sergilenen müze ziyarete değer durumdadır. 64 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Alibey (Cunda) Adası’nda bulunan Taksiyarhis Kilisesi, ada içerisindeki kendi dönemine ait diğer yapılara göre daha ön planda ve boyut olarak da büyük tutulmuştur. Bunun nedeni ise adanın merkez kilisesi olmasıdır. Adadaki diğer yapılara baktığımızda daha çok tek nefli şapeller tarzında inşa edilmiştir. Kilise adadaki diğer yapılarla aynı malzeme ve üslupta yapılmıştır. Adanın merkez kilisesi olduğu için, adanın ortasında ve çevresindeki yapılara nazaran yüksek tutulmuştur. Kilisenin bu konumu birçok araştırmacı, gazeteci ve akademisyenler tarafından “Adanın kalbi”, “Cunda’nın Kalbi” ve “Cunda’nın Kalbi Taksiyarhis” gibi benzetmelere neden olmuştur. Kendi döneminde etkili olan plan şemasında ve üslupta inşa edilmiştir. Yörenin malzeme ve mimari özelliklerini taşımaktadır. Taksiyarhis Kilisesi, sadece Ayvalık bölgesinde görülen kapalı yunan haçı planın farklı bir varyasyonu şeklinde inşa edilmiştir. Kendi döneminin özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır. Ege bölgesindeki Rum-Ortodoks kiliselerinin genel özelliklerine uyum sağlamaktadır. Serbest destekler kullanılmıştır. Haç kollarında beşik tonoz ve köşe odalar çapraz tonoz örtülüdür. Bölgede merkez kiliseler daha büyük ve görkemli yapılmıştır. Taksiyarhis Kilisesi de merkez kiliselerin özelliklerini taşıyan mimari üslupta yapılmıştır. Ayvalık merkezinde, merkezin beşinci yüksek kilisesi olarak aynı ismi taşıyan Taksiyarhis Kilisesi’ne baktığımızda, yine aynı boyutlarda yapıldığını fakat cephe düzenlerinde belirgin farklar olduğunu görmekteyiz. Plan tipleri olarak iki yapıda üç nefli ve üç apsisli formdadır. Ancak Ayvalık merkezdeki Taksiyarhis Kilisesi kapalı yunan haçı plan tipinde değildir. Her iki kilisenin orta nefi yan neflerden daha uzun ve yüksek tutulmuştur. Alibey (Cunda) Adası’ndaki Taksiyarhis Kilisesi’nin naosu neflere sekiz sütun ile ayrılmış iken Ayvalık merkez Taksiyarhis Kilisesi’ni altışar sütun ayırmaktadır. Kullanılan malzeme her iki yapıda benzerlik göstermektedir. Yine iki kilisede de yörenin ünlü sarımsak taşı kullanılmıştır. Apsisin olduğu doğu duvarında bakıldığında, Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi’nde, apsisin iki yanında biri büyük biri küçük olmak üzere ikişer apsis nişi yerleştirilmişken Alibey (Cunda) Adasındaki Taksiyarhis Kilisesi’nde apsisin iki yanında apsisten küçük birer apsis nişi kullanılmıştır. Ayvalık Taksiyarhis kilisesinin narteksi Alibey (Cunda) Taksiyarhis Kilisesi’nin narteksinden farklı olarak ‘U’ biçimde inşa edilmiştir. Yine de Ayvalık 65 Taksiyarhis Kilisesi, Alibey (Cunda) Taksiyarhis Kilisesinden daha az tahrip edilmiş ve daha özgün halde günümüze gelebilmiştir. Taksiyarhis Kilisesi’nin inşası veya onarımı ile ilgili günümüzde herhangi bir belge veya bilgi bulunmamaktadır. Alibey (Cunda) Adası’nın merkezinde olduğu ve adanın merkez kilisesi olarak kullanıldığını bilmekteyiz. 19. yüzyıl Rum-Ortodoks kilisesidir. Restorasyon öncesinde görüldüğü kadarıyla, Taksiyarhis kilisesi için herhangi bir onarma girişiminde bulunulmamıştır. Taksiyarhis Kilisesi, uzun süre kullanılmadığından ötürü bakımsız kalmıştır. Ayrıca geçirdiği tarihsel süreç içerisinde önemli depremlere de maruz kalmıştır. Kilisenin duvarlarında, desteklerinde ve örtü sisteminde derin çatlaklar oluşmuştu. Derz boşalması, taşlarda açılma, nemlenme, yosunlanma ve kireçlenmeler oluşmuştu. Kilisenin bazı bölümlerinde tuz birikimleri ve bitki oluşumları görülmekteydi. Zemin döşemesinde de kırılmalar ve bozulmalar mevcuttu. Kilisenin giriş merdivenlerinde yine çatlaklar ve çökmeler oluşmuştu. Bazı merdiven basamakları yerlerinden çıkmış durumdaydı. Kilisenin duvar resimleri dökülmüş, kazınmış ve silikleşerek bozulmuştu. 2003 yılında bölgede meydana gelen fırtına nedeniyle ciddi hasar gören kiliseyi, kapatarak herhangi bir yıkılma veya çökme durumuna karşı önlem alınmıştır. Yapının tuğla kısımları iklimsel dış etkiler ile (yağmur, güneş vb.) yok olma riski ile karşı karşıyaydı. Demir kapılarında paslanmalar oluşmuştu. Yapıdaki bu hasarlara rağmen, günümüze özgünlüğünü koruyarak ulaşmıştır. Yıkılmaya yüz tutmuş Taksiyarhis Kilisesi, “Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı” tarafından aslına uygun restore edilerek, ülkemizin kültür mirasına kazandırılmıştır. Yıpranmış duvar resimleri uzman kişiler tarafından tespit edilmiş ve bu resimleri koruma önlemleri alınmış, temizlik işlemi yapılmış, çatlak enjeksiyonu işlemi gerçekleştirilmiş, süslemeleri özgün haline uygun restore edilmiş ve dış cephe karbon lifli polimer bir malzeme ile kaplanarak oldukça başarılı bir restorasyon süreci geçirmiştir. 22 aylık restorasyon sonrasında da Taksiyarhis Kilisesi, 31 Mayıs 2014 tarihinde “Ayvalık Rahmi M. KOÇ Müzesi” olarak ziyarete hazır hale getirilmiştir. Müzede sergilenen koleksiyon, Rahmi M. KOÇ Müzesi İstanbul ve Ankara Müzeleri’nin benzeri gibi yapılmıştır. Müzede sergilenen eserlerde; teneke 66 oyuncaklardan buharlı modellere, bebek arabalarından zaman ölçüm aletlerine, gemi maketi modellerinden günlük kullanım eşyaları olmak üzere geniş bir yelpazeye yer verilmiştir. Alibey (Cunda) Adası’nda ki birçok yapının özgün işleve kavuşturularak korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması toplumsal ve kültürel zorunluluktur. Çünkü bu bölgedeki kiliseler aslında Bizans Kilise Mimarisinin devamı niteliğinde inşa edilmiş yapılardır. 19. yüzyılın içinde bulunduğu sanat ortamında, daha çok neoklasik bir üslup sergilenerek eserler inşa edilmiştir. Üstelik bu üslupla beraber yöresel üslupta birleşerek farklı ve kendine has bir mimari tutum ortaya çıkmıştır. Bu anıtsal yapılar Rum- Ortodoks kiliselerinin bölgedeki son temsilcileridir. Bu yüzden gerekli önlemler alınıp, gerekli değer verilerek bu tarihi değerlerin işlevini kaybetmeden gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmalıdır. 67 KAYNAKLAR ADAM Baki, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, İstanbul: MEB Yayınları, 2003 AHUNBAY Metin, “Kilise”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C.2, İstanbul: Yem Yayınevi, 1997, ss. 1010-1014 AKA Doğan, Ayvalık iktisadi Coğrafyası, İstanbul: Ülkü Matbaası, 1994 AKIN Berrin, Kentli Ayvalık, İstanbul: Graphis Matbaa, 2008 AKURGAL Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, 17.b., Ankara: Başak Matbaacılık, 2005 ALEKSANDRU Evangelia, 19. Yüzyılda İstanbul Rum Ortodoks Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1996 ALEKSANDRU ŞARLAK Evangelia, Post-Bizans Dönemi İstanbul Kiliselerinde Duvardan Bağımsız İkonalar, (Doktora Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001 ALEV Ayten Önen, Kappadokia Göreme Vadisinde Meryem Siklusu, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014 ALTINDAL Aytunç, Türkiye ve Ortodokslar, 17.b., İstanbul: Alfa Yayınları, 2013 ANGOLD Michael, Konstantiniye 1453 Fetih/Düşüş, çev. Zeynep Rona, 2.b., İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2018 ANONİM, Anıtsal Bir Binanın Yeniden Hayat Buluşu, İstanbul: Mataş Matbaacılık, 2014 ANZERLİOĞLU Yonca, Türkiye’de Ortodoks Türkler (XVI. yy.- XX.yy.), (Doktora Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve Inkılap Tarihi Enstitüsü, 2002 68 AREL Ayda, “Eski Eser Tahribatı ve Korunmasıyla İlgili Bazı Gözlemler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.34, S1-2, Ankara: A.Ü. Yayını, 1990, ss. 317-324 ARI Kemal, Büyük Mübadele ve Türkiye’de Zorunlu Göç (1923-25), 5.b. Ankara: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014 ARIKAN Zeki, “1821 Ayvalık İsyanı”, Belleten, C.3, S.203, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1988, ss. 571-600 ARU, Kemal Ahmet, Özdeş GÜNDÜZ, Ayvalık’ta Şehircilik Araştırmaları 1962-1963 Ders Yılı, İstanbul: İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehircilik Kürsüsü Yayınları, 1964 ASIMGİL Bedriye, Figen ERDOĞDU, “Tarihi Ayvalık Evleri Mimarisinde Bozulmaya Neden Olan Etkenlerin İncelenmesi”, Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, C.22, S.1, Erciyes: Erciyes Üniversitesi Yayını, 2013, ss. 49-60 ATİLLA Nedim, Nezih ÖZTÜRE,Adabeyi (Dünden Bugüne Adım Adım Ayvalık), 2.b., İzmir: Öztüre A.Ş. Kültür Yayını, 2005 AUGUSTİNOS Gerasimos, Küçük Asya Rumları, çev. Devrim Evci, Ankara: Dipnot Yayınları, 2013 AYDIN Mehmet, “Nyssâlı Aziz Gregorios”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, ss.253 AYDIN Mehmet, “Peavlus”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, ss. 603 AYDIN Mehmet, “Petrus”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2005, ss. 611 AYDIN Mehmet, Dinler Tarihine Giriş, 7.b., Konya: Literatürk Academia Yayınevi, 2015 AYDIN Mehmet, Hristiyan Kaynaklara Göre Hristiyanlık, Ankara: Türk Diyanet Vakfı Yayınları, 2007 69 BALCIOĞLU Tahir Harimi, Tarihte Edremit Şehri, Balıkesir: Edremit Halkevi Yayınları, Balıkesir Matbaası, 1937 BALIKESİR İL YILLIĞI, Balıkesir: 1973, s.264;35 BARAN Abdülkadir, “Lelegler”, İdol Arkeoloji Ve Arkeologlar Derneği Dergisi, S.11, Ankara: Berkay Matbaacılık, 2001, ss.23-27 BAYLADI Derman, Dinler Kavşağı Anadolu, İstanbul: Say yayınları, 1998 BAYRAKTAR Bayram, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara: Kabalcı Yayınları, 2002 BEKSAÇ Engin, “Balıkesir İli, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye, Edremit ve Havran İlçelerinde Pre ve Protohistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması 1999”, 18. Araştırma Sonuçları Toplantısı 2.Cılt, C.18, S.2, Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, 2000, ss. 113-122 BEKTAŞ Cengiz, Aıolya’nın Başkenti: Ayvalık, İzmir: Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yayını, 2009 BERGER Peter,“Desecularization of the World: A Global Review”, ed. Peter Berger, Desecularization of the World: Resurgent and World Politics, Washington: Ethics and Public Policy Center, 1999, ss. 1-18 BOZKURT Gülnihal, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında Gayri Müslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1996 BUDAK Dursun, Anadolu’da Yaşamış Aziz Ve Azize Hayatlarının Dinler Tarihi Açısından Değerlendirilmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012 BUĞDAYCI Atilla, Kuran-ı Kerim’e Göre Üç Semavi Din, (Yüksek Lisans Tezi), Kayseri: Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007 BUCHWALD Hans, Form, Style and Meaning in Byzantium Architecture, Brookfield: Ashgate/Variorum Publishing,1999 70 BÜKEN CANTİMUR Burcu, Tarihi Kentlerin Canlandırılmasına Yönelik Sürdürülebilir Yönetim Stratejileri: Balıkesir-Ayvalık Örneği, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011 CARR-GOMM Sarah, The Hutchinson Dictionary Of Symbols İn Art, Oxford: Helicon in Association with Duncan Baird Publisher, 1995 CLASQUİN-JOHNSON Michel, “The Centuries-Old Dialogue Between Buddhism and Christianity”, Acta Theologica, Vol:29, No:2, Africa: African Journal Publishing,2009, ss. 1-13 CONDOLO Lucio, En samimi Dostlarımız Bazı Azizlerin Hayatı, çev. Özcan ÇANLI, İstanbul: Orhan Basımevi, 1988 CUTLER Anthony, Imagery and Ideology in Byzantine Art, Hampshire: Variorum, 1992 DAGRON Gilbert, Konstantinopolis Hipodromu: Oyunlar, Halk ve Politika, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2012 DARKOT Besim, Metin TUNCEL, Ege Bölgesi Coğrafyası, 3.b., İstanbul: İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Yayınları, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1995 DEMİRCİ Kürşat, “Hıristiyanlık”, İslam Ansiklopedisi, C.17, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1988 DOĞAN Güner, İngiliz Ve Fransız Seyyahlara Göre 17. Ve 18. Yüzyıllarda Ege Adaları (Midilli, Sakız, Sisam, Rodos) Ve Çevresi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 ECO Umberto, Ortaçağ: Barbarlar, Hıristiyanlar, Müslümanlar, çev. Leyla Tonguç Basmacı, 2.b., İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2014 EKİN Cemal, Kayseri, Kayabağ Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005 ELLİOTT J.K., The Apocryphal Jesus: Legends Of The Early Church, NewYork: Oxford University Press, 2008 71 ERCAN Yavuz, “Türkiye'de XV. ve XVI. yy.da Gayrimüslimlerin Hukuki, İçtimai ve İktisadi Durumu”, Belleten, C.47, S.188, 2.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2003, ss.1119-1149 ERCAN Yavuz, Osmanlı İmparatorluğunda Bazı Sorunlar ve Günümüze Yansımaları, Ankara: Milli Eğitim Basımevi, 2002 ERDEM Ayten, Rabia ÖZAKIN, Uzay YERGÜN, “Ayvalık (Balıkesir) Alibey/Cunda Adası Kentsel Mimarlık Envanteri 2005-2006”, Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, S.6., Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2007, ss. 77-97 ERİM Hıfzı, Ayvalık Tarihi, Ankara: Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O., 1948 EROL Arman Özgür, Ege Bölgesi Rum Ortodoks Kiliseleri, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003 EYİCE Semavi, Son Devir Bizans Mimarisi: İstanbul’da Palailogoslar Devri Anıtları, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1963 FRESTON Paul, “Globalization, Religion and Evangelical Christianity: A Sociological Meditation from the Third World”, Interpreting Contemporary Christianity: Global Processes and Local Identities, ed. Ogbu Kalu, Alain Low, USA: William B. Eerdmans Publications, 2007, ss. 24-51 GÖKTÜRK İçim Bengisu, Bizans Sanatında Zambak (Fleur-De-Lıs) Motifi, (Yüksek Lisans Tezi), Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 GÜNAL ÖDEN Zerrin, Karası Beyliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999 GÜNDOĞMAZ İPEK Gülay, Ayvalık Kent Merkezi’ndeki Kiliselerin İncelenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003 72 GÜNDÜZ Şinasi, Pavlus Hristiyanlığın Mimarı, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2004 GÜNDÜZ Şinasi, “Basilius”, Din ve İnanç Sözlüğü, 2.b., Ankara: Vadi Yayınları, 2017, ss. 60 GÜNDÜZ Şinasi, “Petrus”, Din ve İnanç Sözlüğü, 2.b., Ankara: Vadi Yayınları, 2017, ss. 305 GÜNGÖR Zekiye Tuçe, Erken Hıristiyanlık Dönemi Sanatında Meryem Ve Bazı Azizelerin Sanata Yansıması Üzerine Bir Değerlendirme, (Yüksek Lisans Tezi), Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 HALDON John, Byzantium in the Seventh Century, The Transformation of a Culture, Cambridge: Cambridge University Press, 1990 HALDON John, Bizans Tarih Atlası, çev. Ali Özdamar, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2007 HANÇERLİOĞLU Orhan, Dünya İnançları Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000 HARMAN Ömer Faruk, “Yunus”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.43, İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 2013, ss. 597-599 HASLUCK Frederick William, Cyzicus, Cambridge: Cambridge University Press, 1910 Heredotos, Heredot Tarihi, çev. Müntekim Ökmen, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1983 İbn Battuta, İbn Battuta Seyahatnamesi, çev. A. Sait Aykut, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000 İLTER Fügen, “Bazı Örneklerle Osmanlı Dönemi Mimarlığında XIX. Yüzyıl Ege Bölgesi Kiliseleri: Gökçeada (İmroz)-Ayvalık-Selçuk’Şirince (kırkıca) Köyü”, XI. Türk Tarih Kongresinden Ayrı Basım, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994, ss. 1988-2000 73 JENSEN Robin Margaret, Understanding Early Christian Art, London: Routledge Press, 2000 JOWETT William, Christian Researches İn The Mediterranean From MDCCCXV To MDCCCXX İn Furtherance Of The Objects Of The Church Missionary Society, 2.b., London: R. Watts Published, 1822 KARACA Zafer, İstanbul’da 1453 Sonrası İnşa Edilen Kiliseler, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992 KARACA Zafer, İstanbul’da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, 4.b., İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006 KARACHRİSTOS Ioannis, "Ayvalık (Cydoniae)", Encyclopedia of the Hellenic World, Athens: Asia Minor, 2003 KAYMAZ Yunus, Konstantin Ve Hıristiyanlık, (Yüksek Lisans Tezi), Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014 KAZHDAN Alexander, “Archangel”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, ss. 155 KAZHDAN Alexander, “Jonah”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, ss.1071 KAZHDAN Alexander, “Michael”, The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford: Oxford University Press, 1991, ss. 1360-1361 KILIÇ Canan, Bizans Mimarlığında Kapalı Yunan Haçı Plan Şeması, (Yüksek Lisans Tezi), Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 KISTIR Mehmet Rafet, Duygu KURTOĞLU, “Geleneksel Konut Mimarisinin Sürdürülebilirlik Bağlamında İncelenmesi: Ayvalık ve Oxford Evleri Örneği”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, C.9 S.1, Burdur: M.A.E.Ü. Yayını, 2018, ss. 83-90 74 KIYAK Aslı, Kentin Biçimsel Ve Mekânsal Kurgusunun Çözümlenmesine Dair Bir Yöntem Önerisi Ve Ayvalık Örneği, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1997 Kόντογλου , Φώτης , Το Αίβαλι η Πατρίδα Μου , Αθήνα : Εκδοσεις Παπαδηµητριου , 1962 KONDOGLOU Fotis, Orthodox Iconography Of, 4.b., Athens: Papadimitriou, 2000 Κοντογιάννης Παντελης, Γεωγραφία της Μικρας Ασίας , Αθήνα: Σύλλογος Προς ∆ιαδόσιν Ωφελιµων Βιβλίων, 1921 KRAUTHEİMER Richard, Early Christian and Byzantine Architecture, London: Pelican Press, London.1975 Kutsal Kitap Eski ve Yeni Ahit: Tevrat, Zebur (Mezmurlar) ve İncil, İstanbul, 1997 KÜÇÜK Mehmet Alparslan, “İsa’nın Doğumu-İkonografi İlişkisi Üzerine”, Dini Araştırmalar Dergisi, C.22., S.55., İstanbul: Motif Yayıncılık, 2019, ss.181-212 MACGREGOR Geddes, Dictionary of Religion and Philosophy, , New York: Paragon House 1989 MANGO Cyril, Bizans Mimarisi, çev. Mine Kadiroğlu, Ankara: Rekmay Yayıncılık, 2006 MANGO Cyril, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, çev. Gül Çağalı Güven, 3.b., İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2016 MANTRAN Robert, XVI. Ve XVII. Yüzyılda İstanbul'da Gündelik Hayat, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991 MATHEWS Thomas, The Byzantine Churches of Istanbul: A Photographic Survey, London: Pennsylvania State University Press, 1976 75 MERCANGÖZ Zeynep, “Bizans’ın Son Yıllarında Balıkesir Yöresi”, Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Sempozyumu:Bildiriler 18-20 Ekim 2004, Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi Yayınları, 2005, ss. 46-72 MİLLAS Herkül, “Rumlar”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.6, İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, 1994, ss. 360-368 MOFFETT Samuel Hugh, A History of Christianity in Asia: Beginnings to 1500, Maryknoll, New York: Orbis Books, 1998 MÜLLER-WİENER Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası Çev. Ülker Sayın, 4.b., İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016 NAKRACAS Georgios, Anadolu ve Rum Göçmenlerinin Kökeni, çev. İbrahim Onsunoğlu, İstanbul: Kitabevi, 2005 NAYİM Gamze, Kapadokya Bölgesi Duvar Resimlerinde Vaftizci Yahya Tasvirleri, (Yüksek Lisans Tezi), Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 NES Solrunn, Mystical Language of Icons, 2.b., USA: Eerdmans Publishing, 2009 NORWİCH John, Bizans, çev. Hamide Koyukan, İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2013 OLGUN İnci, Kumru ÇILGIN, Derya ALTINER, Esra TURGUT, Meryem ERGÜN, Timuçin Kaan MANCO, 2 Yaka 1 Coğrafya: Ayvalık ve Lesbos Kırsalı, İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2018 OLGUNLU Ali Canip, Ana Tanrıça’dan Mevlana’ya, İstanbul: Karakutu Yayınları, 2010 ORTAYLI İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), 3.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2018 OSTROGORSKY Georg, Bizans Devleti Tarihi, çev. Fikret Işıltan, 7.b., Ankara: Türk Tarh Kurumu, 2011 76 OUSPENSKY Leonid, Vladimir LOSSKY, The Meaning of Icons, New York: St Vladimirs Seminary Press, 1999 ÖTÜKEN Yıldız, “Selime Derviş Akın Kilise Ve Mezar Odası”, Suut Kemal Yetkin’e Armağan, (Hacettepe Armağan Dizisi: 1) Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1948, ss. 293-316 ÖZDEN Filiz, Bitek Kent: Balıkesir, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2003 PEHLİVAN Gülçin, Kappadokia Kiliselerindeki Melek Tasvirleri, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005 PEKAK Sacit, “Güzelyurt'ta (Gelveri) Bulunan Bizans/Post-Bizans Dönemi Kiliseleri 1”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.10, S.2, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1993, ss. 123-160 PEKAK Sacit, “Kappadokia Bölgesi Osmanlı Dönemi Kiliseleri: Örnekler, Sorunlar, Öneriler”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, C.26, S.2, Ankara: ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, 2009, ss. 249-277 PEKAK Sacit, "Kappadokia’da Bizans Dönemine Ait Haç Planlı İki Kilise", Sanat Tarihi Dergisi, C.17, S.2, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2010, ss. 85-113 PEKAK Sacit, Durmuş GÜR, “İsa’nın Doğumu”, Sanat Tarihi Dergisi, C.24., S.2., İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2015, ss.175-226 Piri Reis, Kitab-ı Bahriyye Denizcilik Kitabı, İstanbul: Tercüman Yayınları, 1973 PLINIUS, Historia Naturalis, Trans. H. Rackham, Cambridge: Harvard University Press, 1938 POLAT Kemal, Katolik Hristiyanlıkta Azizlik ve Azizler, Ankara: Salkımsöğüt Yayınları, 2008 77 PSARROS Dimitri, “Ayvalık’ın (Kydonies) Kent Tarihi” ,Ege’nin İki Yakası-I Ayvalık Kent Tarihi Çalışmaları Sempozyumu, Ayvalık: Basılmamış Bildiri Kitabı, 2004, ss.1-9 RAMSEY William Mitchell, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, 1960 RUNCİMAN Steven, Sanat Tarihi Konferansı Metni, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 1944 SABAN Deniz, Ayvalık’ta Camiye Dönüştürülmüş Üç Xıx. Yüzyıl Kilisesi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010 SAKİN Orhan, Osmanlı'da Etnik Yapı ve 1914 Nüfusu, İstanbul: Ekim Yayınları, 2008 SAKKARİ Yorgi, Ayvalık Tarihi, çev. Macit Uygur, Ankara: Güney Matbaacılık,1948 SARKIÇOĞLU Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, 2.b., Isparta: Fakülte Kitabevi, 2002 SCHNEIDER Alfons Maria, “XV. Yüzyılda İstanbul'un Nüfusu”, Belleten, C.16, S.61, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1952, ss. 35-48 SEL Sibel, Levent KURAN, Hıristiyanlık Tarihi, İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2004 SERDAR Murat, “Semavi Dinlerde Dört Büyük Melek (Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail)”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.13/2, Elazığ: Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 2008, ss. 227-245 SEVİN Veli, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası I, 3.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2016 SÖZEN Metin, Uğur TANYELİ, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1994 78 SPİTZİNG Günter, Lexikon byzantinisch-christlicher Symbole, München: Diederichs Verleger, 1989 STEPHENSON Paul, Büyük Konstantin, çev. Gürkan Engin, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016 Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), çev. Adnan Pekman, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000 ŞERİFAKİ Kerem, Conservatıon Problems Of Hıstorıc Wall Paıntıngs Of Taxıarhıs Church In Cunda, Ayvalık, (Master Of Science), İzmir: İzmir Institute of Technology, 2005 TALBOT RICE David, Art of the Byzantine Era, London: Thames&Hudson, 1963 TEMİZTÜRK Halil, “Kapadokyalı Bir Kilise Babası: Aziz Basil ve Hıristiyanlığın Şekillenmesine Etkisi”, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.3., S.1., Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 2016, ss. 35-61 TIMOTHY Gregory, Bizans Tarihi, çev. Esra Ermert, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008 TOYNBEE Arnold, The westen question in Greece and Turkey, (A Study İn The Contact Of Civilisations), New York: Houghton Mifflin Company, 1970. TURAN Gönenç, Mübadelede Ayvalık, (Yüksek Lisans Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2008 UMAR Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, 5.b., İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1993 UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C.2, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1949 UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, “Karasi-oğulları”, İslam Ansiklopedisi, C.6, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1977, ss. 331-335 79 UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri, C.2, 4.b., Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1988 VASİLİEV Alexander, Bizans İmparatorluğu Tarihi, çev. Arif Müfid Mansel, Ankara: Maarif Matbaacılık, 1943 VASSİLAKİ Maria, Mother of God: Representations of the Virgin in Byzantine Art, Milan: Skira Editore, 2000 WALTER Christopher, The Iconography of Constantine the Great Emperor and Saint, Rome: Alexandros Press, 2006 WOLFGANG Müller Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, çev. Ülker Sayın, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2001 WOODHEAD Linda, “Christianity”, Religions in the Modern World, ed. Linda Woodhead, New York: Routledge, 2005, ss. 177-209. YAMAN KOCADAĞLI Aylin, “Şehir Coğrafyası Açısından Bir İnceleme: Ayvalık”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Dergisi, D.3, S.22, İstanbul: İ.Ü. Yayını, 2011, ss. 89-131 YENEN Mehmet, “Kiliseler”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.5, İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, 1994, ss. 18-21 YILDIRIM Suat, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 2.b., Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınevi, 1988 YILDIZ Hasan, Ortadoğu’da Dinler Üzerine Bir Araştırma(Yahudilik- Hıristiyanlık-İslamiyet), (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 YILDIZ Meryem, Anadolu’da Bizans Dönemi Duvar Resimlerinde I. Constantınus Ve Helena İle Beraber Gerçek Haç Betimlemeleri, (Yüksek Lisans Tezi), Denizli: Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 YILMAZ Elif, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Ayvalık, (Doktora Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005 80 YILMAZ Lale, “Bizans Sanatında Yunus (Jonah) Ve Yunus Sembolü Üzerine”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.9, S.44, Kocaeli: Kocaeli Üniversitesi Yayını, 2016, ss. 757-761 YORULMAZ Ahmet, Ayvalık’ı Gezerken, 8.b., İstanbul: Dünya Yayıncılık, 2005 Web Kaynakları https://sozluk.gov.tr/?kelime=HARMAN%C4%B0 . (e.t.18.04.2019) https://sozluk.gov.tr/?kelime=din%20k%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC. (e.t.11.12.2019) 81 RESİM LİSTESİ Resim 1: Kentin gelişimini tamamladığı dönem: Ayvalık, 1992 (Psarras,2004). Resim 2: Ayvalık ve Cunda Adası’nın günümüzde uydudan genel görüntüsü. Resim 3: Taksiyarhis Kilisesi. Resim 4: Restorasyon Öncesi kilisenin yıpranmış hali (Anonim,2014). Resim 5: Taksiyarhis Kilisesi Planı (çizim: A. Özgür EROL, 1996). Resim 6: Taksiyarhis Kilisesi’nin avlusuna girişi sağlayan anıtsal kapı. Resim 1: Taksiyarhis Kilisesi’nin batıda olan yükseltilmiş girişi. Resim 8: Taksiyarhis Kilisesi’nin Kuzey cephesi. Resim 9: Taksiyarhis Kilisesi’nin Güney cephesi (kilisenin konumu cephenin fotoğraf çekimine uygun olmadığı için, kilise içerisinde müzede sergilenen kilisenin minyatürünün güney cephesinin fotoğrafını çektim). Resim 10: Güneybatı köşesindeki çan kulesi Resim 11: Taksiyarhis Kilisesi batı cephesi Resim 12: Taksiyarhis Kilisesi’nin içeriden genel görünüşü. Resim 13: Taksiyarhis Kilisesi’nin içinden tavana bakış. Resim 14: Taksiyarhis Kilisesi’nin Doğu Duvarının Apsislerinin Kilise içerisindeki minyatürden görüntüsü. (Kilisenin konumu cephenin fotoğraf çekimine uygun olmadığı için, kilise içerisinde müzede sergilenen kilisenin minyatürünün doğu cephesinin fotoğrafını çektim) Resim 15: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisin dış cephesindeki pencere. Resim 16: Taksiyarhis Kilisesi’nin apsisin çıkıntısında bulunan pencere ve üstündeki Latin haçı. Resim 17: Galeri katına çıkan kuzeydeki sarmal merdiven 82 Resim 18: galeri katından sonra devam ederek çan kulesine çıkışı sağlayan güneydeki sarmal merdiven Resim 19: Kilise içerisindeki süslemelerin genel görünümü ve sütun başlıkları Resim 20: Kilisenin tonozlarında bulunan süsleme. Resim 21: Bati girişinin kuzeyinde bulunan kapının üstündeki günümüze gelmeyen madalyon süslemesi Resim 22: Taksiyarhis Kilisesi’nin iç kuzey cephesindeki dışa taşkın bölümde yer alan freskler. Resim 23: Taksiyarhis Kilisesi’nin iç güney cephesindeki dışa taşkın bölümde yer alan freskler. Resim 24: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinde bulunan freskler. Resim 25: Ana apsis ile yan apsisler arasında bulunan yarım yuvarlak nişler. Resim 26: Pantokrator İsa tasvirinin olduğu düşünülen güney yarım kubbesi Resim 27: Taksiyarhis Kilisesi’nin Kuzey yarım kubbesi Resim 28: Taksiyarhis Kilisesi’nin yarım kubbelerini birleştiren köşe kenarlarında bulunan Serafim Melek’ini tasvir eden fresk. Resim 29: Taksiyarhis Kilisesi kubbe kasnağında bulunan fresk dizisi ve pandantif kollarında bulunan yuvarlak çerçeveli freskler. Resim 30: Kilisenin üst örtüsünün haç kollarında bulunan niş görünümlü süsleme dizisi Resim 31: Hz. Yunus’un balığın ağzından karaya çıkışını tasvir eden fresk. Resim 32: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Mikail meleği tasvir eden fresk. Resim 33: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Cebrail meleği tasvir eden fresk. Resim 34: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Azize Helena’yı tasvir eden fresk Resim 35: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Aziz Konstantin’i tasvir eden fresk. 83 Resim 36: Aziz Petrus freski Resim 37: Aziz Basileios freski Resim 38: Aziz Pavlus freski Resim 39: Aziz Gregorios freski Resim 40: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinin kuzeyindeki niş içinde yer alan Hz. İsa’nın doğumunu tasvir eden fresk. Resim 41: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinin güneyindeki niş içinde yer alan Hz. İsa’nın vaftiz sahnesini tasvir eden fresk. Resim 42: Taksiyarhis Kilisesi’nin apsis yarım kubbesindeki THEOTOKOS MERYEM tasvirli fresk. 84 RESİMLER Resim 1: Kentin gelişimini tamamladığı dönem: Ayvalık, 1992 (Psarras,2004) 85 Resim 2: Ayvalık ve Cunda Adası’nın günümüzde uydudan genel görüntüsü. 86 Resim 3: Taksiyarhis Kilisesi. 87 Resim 4: Restorasyon Öncesi kilisenin yıpranmış hali (Anonim,2014). 88 Resim 5: Taksiyarhis Kilisesi Planı (çizim: A. Özgür EROL, 1996). 89 Resim 6: Taksiyarhis Kilisesi’nin avlusuna girişi sağlayan anıtsal kapı. 90 Resim 2: Taksiyarhis Kilisesi’nin batıda olan yükseltilmiş girişi. Resim 8: Taksiyarhis Kilisesi’nin Kuzey cephesi. 91 Resim 9: Taksiyarhis Kilisesi’nin Güney cephesi (kilisenin konumu cephenin fotoğraf çekimine uygun olmadığı için, kilise içerisinde müzede sergilenen kilisenin minyatürünün güney cephesinin fotoğrafını çektim). 92 Resim 10: Güneybatı köşesindeki çan kulesi 93 Resim 11: Taksiyarhis Kilisesi batı cephesi Resim 12: Taksiyarhis Kilisesi’nin içeriden genel görünüşü. 94 Resim 13: Taksiyarhis Kilisesi’nin içinden tavana bakış. 95 Resim 14: Taksiyarhis Kilisesi’nin Doğu Duvarının Apsislerinin Kilise içerisindeki minyatürden görüntüsü. (Kilisenin konumu cephenin fotoğraf çekimine uygun olmadığı için, kilise içerisinde müzede sergilenen kilisenin minyatürünün doğu cephesinin fotoğrafını çektim) 96 Resim 15: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisin dış cephesindeki pencere. 97 Resim 16: Taksiyarhis Kilisesi’nin apsisin çıkıntısında bulunan pencere ve üstündeki Latin haçı. 98 Resim 17: Galeri katına çıkan kuzeydeki sarmal merdiven 99 Resim 18: galeri katından sonra devam ederek çan kulesine çıkışı sağlayan güneydeki sarmal merdiven 100 Resim 19: Kilise içerisindeki süslemelerin genel görünümü ve sütun başlıkları Resim 20: Kilisenin tonozlarında bulunan süsleme. 101 Resim 21: Bati girişinin kuzeyinde bulunan kapının üstündeki günümüze gelmeyen madalyon süslemesi 102 Resim 22: Taksiyarhis Kilisesi’nin iç kuzey cephesindeki dışa taşkın bölümde yer alan freskler. Resim 23: Taksiyarhis Kilisesi’nin iç güney cephesindeki dışa taşkın bölümde yer alan freskler. 103 Resim 24: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinde bulunan freskler. 104 Resim 25: Ana apsis ile yan apsisler arasında bulunan yarım yuvarlak nişler. 105 Resim 26: Pantokrator İsa tasvirinin olduğu düşünülen güney yarım kubbesi 106 Resim 27: Taksiyarhis Kilisesi’nin Kuzey yarım kubbesi Resim 28: Taksiyarhis Kilisesi’nin yarım kubbelerini birleştiren köşe kenarlarında bulunan Serafim Melek’ini tasvir eden fresk. 107 Resim 29: Taksiyarhis Kilisesi kubbe kasnağında bulunan fresk dizisi ve pandantif kollarında bulunan yuvarlak çerçeveli freskler. 108 Resim 30: Kilisenin üst örtüsünün haç kollarında bulunan niş görünümlü süsleme dizisi 109 Resim 31: Hz. Yunus’un balığın ağzından karaya çıkışını tasvir eden fresk. 110 Resim 32: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Mikail meleği tasvir eden fresk. 111 Resim 33: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Cebrail meleği tasvir eden fresk. 112 Resim 34: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Azize Helena’yı tasvir eden fresk 113 Resim 35: Taksiyarhis Kilisesi’ndeki Aziz Konstantin’i tasvir eden fresk. 114 Resim 36: Aziz Petrus freski 115 Resim 37: Aziz Basileios freski 116 Resim 38: Aziz Pavlus freski 117 Resim 39: Aziz Gregorios freski 118 Resim 40: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinin kuzeyindeki niş içinde yer alan Hz. İsa’nın doğumunu tasvir eden fresk. 119 Resim 41: Taksiyarhis Kilisesi’nin ana apsisinin güneyindeki niş içinde yer alan Hz. İsa’nın vaftiz sahnesini tasvir eden fresk. 120 Resim 42: Taksiyarhis Kilisesi’nin apsis yarım kubbesindeki THEOTOKOS MERYEM tasvirli fresk. 121