1952 Mısır Devrimi’nden Copts in the Period from the Arap Baharı’na Kadar Geçen Egyptian Revolution of 1952 to Süreçte Kıptîler the Arab Spring Ekrem Sert Doktora Öğrencisi, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi sertekrem@hotmail.com & https://orcid.org/0000-0001-7772-1189 Ahmet Güç Prof. Dr, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi aguc@uludag.edu.tr & https://orcid.org/0000-0003-4614-6235 Makale Türü Araştırma Makalesi Article Type Research Article Geliş Tarihi Date Received 30.11.2020 Kabul Tarihi Date Accepted 23.12.2020 Yayın Tarihi Date Published 31.12.2020 Atıf Ekrem Sert & Ahmet Güç. “1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Citation Geçen Süreçte Kıptîler”. Oksident 2/2 (2020): 193-219. İntihal Bu makale, Turnitin yazılımı ile taranmış ve intihal tespit edilmemiştir. Plagiarism This article has been scanned by Turnitin and no plagiarism detected. Doi https://doi.org/10.5281/zenodo.4394475 Oksident 2/2 (2020) 194 Ekrem Sert & Ahmet Güç Öz Abstract Mısır Ortodoks Kıptî Kilisesi Arap The Egyptian Orthodox Coptic Church milliyetçiliğini esas alan 1952 Temmuz initially supported the July Revolution of Devrimi’ne başlangıçta destek vermiştir. 1952, based on Arab nationalism. However, Ancak devrim sonrası hiçbir Kıptînin the lack of representation of Coptics within Devrim Konseyi içinde temsil edilmemesi the Revolutionary Council in the post- Kıptîleri seçime dayalı siyasetten yavaş revolutionary period has slowly moved the yavaş uzaklaştırıp Kilise’yi merkeze alan Copts away from elective politics and took bir siyaset arayışına götürmüştür. Enver them to a policy that puts the Church at the Sedat döneminde (1971-1981) Devlet-Kilise center. In the period of Anwar Sadat (1971- ilişkileri iyiden iyiye gerilmiştir. Kıptî 1981), state-church relations progressively Kilisesi Patriği III. Şunnûde (1971-2012) deteriorated. The tension between the ortaya koyduğu tavırları, aldığı regime and the Church increased with the kararları ve devlete muhalif davranışları anti-governmental attitudes and decisions ile bu gerilimi zirveye taşımıştır. Kıptî of Shenouda III, the patriarch of the Coptic Kilisesi’nin asırlardır devam eden din- Church (1971-2012). The understanding of devlet ayırımı anlayışı bu süreçte religion-state separation of the Coptic tartışma konusu olmuştur. Hüsnü Church, which has continued for centuries, Mübarek dönemi (1981-2011) ile Kıptîler has been discussed in this process. With büyük bir rahatlama sürecine Hosni Mubarak's (1981-2011) period, the girmişlerdir. Ancak Kıptîler, Mübarek Coptic Christians' condition relatively döneminin halk ayaklanmaları ile son improved. However, after the end of bulmasıyla birlikte kendilerini sahipsiz Mubarak's period due to the popular hissetmişlerdir. Kıptî Kilisesi, “Arap uprisings, the Copts felt unprotected and Baharı” olarak bilinen süreçte başlatılan abandoned. As an institution, the Coptic halk ayaklanmalarına kurum olarak Church opposed the uprisings during the karşı çıkmıştır. Mısır halkının özgürlük protests known as the "Arab Spring." The arayışı ise bir başka bahara kalmış gibi Egyptian people's quest for freedom seems to görünmektedir. be delayed to another spring. İki bin yıllık köklü bir geçmişi bulunan It will exceed the limits of an article to cover Kıptîlerin ve Kıptî Kilisesi’nin bütün the entire two thousand years of the Copts tarihini ele almak bir makalenin and the Coptic Church's long history. Hence, sınırlarını aşacağından bu makalede, the article deals only with the last seventy- askeri bir darbe ile başlayan yaklaşık son year period that started with a military yetmiş yıllık dönem ele alınmıştır. coup. Anahtar Kelimeler: Dinler Tarihi, Mısır, Keywords: History of Religions, Egypt, Ortodoks, Kıptî, Mısır Devrimi, Din, Orthodox, Coptic, Egyptian Revolution, Devlet, Arap Baharı, Dinî Özgürlük. Religion, State, Arab Spring, Religious Freedom. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 195 Özet Summary Büyük bir kesimi Afrika’da, küçük Egypt is a country surrounded by bir kesimi (Sînâ yarımadası) Asya’da yer Libya from the west, Sudan from the alan; Batı’dan Libya, güneyden Sudan, south, Israel from the northeast, the kuzeydoğudan İsrail, kuzeyden Akdeniz Mediterranean from the north, and the ve doğudan Kızıldeniz’le çevrili olan Red Sea from the east, with a large Mısır, 1.001.450 kilometrekare yüz portion in Africa and a small portion in ölçüme ve yaklaşık 80 milyon nüfusa Asia (the Sînâ peninsula). It has a sahip bir ülkedir. Resmî adı “Mısır Arap population of approximately 80 million. Cumhuriyeti”dir. Its official name is "Arab Republic of Miladî II. yüzyıldan itibaren Egypt." Hıristiyanlık Mısır’a girmiş ve III. yüzyıl By the 2nd century, Christianity başında İskenderiye’de özellikle Clement entered Egypt, and at the beginning of ve Origen’in temsil ettiği teoloji ekolü the 3rd century, the Alexandrian school kurulmuştur. Aziz Pakhomios’un of Christian theology, primarily 320’den sonra yukarı Mısır’daki represented by Clement and Origen, was Tabennisi’de bir manastır açmasıyla founded in Alexandria. Egypt became the Mısır ilk Hıristiyan manastır hayatının center of the first Christian monastic life da merkezi olmuştur. Öte yandan, when St. Pachomius established a İmparator Büyük Konstantin’in tanıdığı monastery in Tabennisi, a site in upper din özgürlüğü ve serbestlik neticesinde Egypt, after 320 AD. On the other hand, Hıristiyanlık Mısır’da hızla yayılmaya as a result of Emperor Constantine the başlamış; dinî çevrelerde Grekçe’nin Great's religious freedom, Christianity yanı sıra Kıptîce de kullanılmaya spread rapidly in Egypt. Along with başlamıştır. Greek, the Coptic language also started to Mısır’da çoğunluğu Kıptîlerden be used within religious circles. oluşan monofizit inancı benimseyenlerle The conflict between the advocates of Kadıköy Konsili kararlarına uyanlar the monophysite belief, who were mostly arasındaki mücadele uzun yıllar devam Copts, and those who adopted the etmiştir. I. Anastasios ve I. Justinianos Chalcedon Council's resolutions dönemlerinde devletin Mısır’da idarî, continued for many years. During the dinî ve ekonomik açılardan daha etkili periods of Anastasius I and Justinian I, olmasını sağlayıcı düzenlemeler some regulations were made to ensure yapılmıştır. Neticede Bizans’ın Mısır’da that the state would be more effective in izlediği baskıcı siyaset, bölgenin Egypt in terms of administration, Müslümanların eline geçmesine zemin religion, and economy. However, hazırlamıştır. Byzantium's oppressive politics in Egypt 640 ve 641 yıllarında Amr b. As eventually paved the way for the Muslim kumandasındaki İslam orduları Mısır conquest of Egypt. topraklarını fethederken başkent In 640 and 641, when the Islamic İskenderiye’yi kuşatma altına alınca, o armies under the command of ‘Amr ibn dönemin Patriği Kyros direnemeyerek al-‘Āṣ conquered Egypt's lands and şehri Müslümanlara teslim etmiştir. besieged the capital city of Alexandria, Buna karşı çıkan Herakleios’un Kyros, the Patriarch of that period, could ölümünün (641) ardından Kyros, not resist and handed over the city to the Herakleios’un yönetimi elinde Muslims. Heraclius (641) opposed the bulunduran hanımı Martina’nın emri surrender of the city to the Muslims. doğrultusunda Amr b. As ile Bizans However, after the death of Heraclius, by Oksident 2/2 (2020) 196 Ekrem Sert & Ahmet Güç birliklerinin belirli bir süre içinde the orders of Martina, the wife of Mısır’dan çekilmesini öngören Heraclius, Kyros signed the treaty that antlaşmayı imzalamıştır. Bizans demanded the withdrawal of Byzantine birlikleri gemilerle Rodos’a doğru yola troops from Egypt within a certain çıktıktan sonra Amr b. As İskenderiye’ye period. After the Byzantine troops set sail girmiştir (642). Fethin ardından Mısır’da for Rhodes, 'Amr ibn al-‘Āṣ entered Kıptîlerle Müslümanlar birlikte yaşamak Alexandria (642). After the conquest of durumunda kalmışlardır. Egypt by the Muslims, Copts and 1517’de Yavuz Sultan Selim Muslims lived together. döneminde Osmanlı hâkimiyeti altına In 1517, Egypt was captured by the giren Mısır, daha sonraki dönemlerde Ottomans during the reign of Sultan Fransızlar, İngilizler vb. milletlerin Selim I. In the later periods, Egypt had işgaline uğramıştır. Daha sonraki been occupied by nations such as the yıllarda sık sık hükümet değişiklikleri French and the British. Because of yaşanırken ülkedeki ekonomik durum frequent government changes in the kötüleşmiş, vergiler arttırılmış, işsizlik following years, the country's economic had safhaya ulaşmıştır. situation worsened, taxes were Uzun süredir olayları takip etmekte increased, and unemployment peaked. olan Cemal Abdünnâsır başkanlığındaki On the night of July 23, 1952, the ve Mısır silahlı kuvvetleri içinde gizli bir "Free Officers," a secret organization örgüt olan “Hür Subaylar” 23 Temmuz under Gamal Abdel Nasser's leadership, 1952 gecesi bir darbe ile yönetime el who had been following the events for a koymuştur. Kral Fârûk’tan, tahtı henüz long time, took over the administration altı aylık oğlu olan veliaht prens Ahmed with a coup d'état. King Farouk was Fuâd’a bırakarak ülkeyi terk etmesi forced to leave the country and abdicate istenmiştir. Kral Fârûk, oğlu lehine the throne in favor of his son Ahmed tahttan feragat ettiğini bildiren bir Fuad, who was only six months old. King belgeyi imzalayarak 26 Temmuz 1952’de Farouk left the country on July 26 in ülkeden ayrılıp Roma’ya gitmiştir. 1952, and went to Rome by signing a Böylece Mısır’da, Kavalalı Mehmet Ali document stating that he abdicated in Paşa zamanından (1805-1848 ) beri devam favor of his son. Consequently, the eden krallık idaresine son verilmiştir. kingdom rule in Egypt, which had been Henüz belli bir programa sahip going on since Muhammad Ali Pasha olmayan “Hür Subaylar”, 7 Ağustos (1805-1848), was ended. 1952’de özel yetkilerle donatılan General The Free Officers formed a Muhammed Necîb başkanlığında bir government headed by Major General hükümet oluşturulmuş ve 10 Aralık Mohamed Naguib, who was given special 1952’de anayasa yürürlükten powers on August 7, 1952. The kaldırılmıştır. 16 Ocak 1953’te alınan bir constitution was repealed on December dizi kararla bütün siyasi partiler 10, 1952. All political parties had been kapatılmıştır. Geniş yetkilere sahip bir abolished on January 16, 1953. By ihtilal konseyi kurularak üç yıllık bir establishing a Revolutionary Command süreçten sonra tekrar çok partili döneme Council with broad powers, a multiparty geçilmesi kararlaştırılmıştır. “Hür system was allowed again after three Subaylar”ın siyasi teşkilatı sayılabilecek years. Although the Liberation Rally, bir kurtuluş örgütü oluşturulduysa da bu which can be considered the Free fazla ilgi görmemiştir. 18 Haziran 1953’te Officers' political organization, was monarşi kaldırılıp yerine cumhuriyet established, it did not attract much https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 197 ilan edilmiş ve General Necîb hem attention. On June 18, 1953, the cumhurbaşkanlığı hem de başbakanlık monarchy was abolished, and Egypt görevlerini üstlenmiştir. İhtilâl became a republic. General Naguib was Konseyi’nin diğer üyeleri de çeşitli appointed as president and prime bakanlıkları aralarında paylaşmışlardır. minister. Other members of the Aynı yıl içinde önde gelen siyasetçiler Revolution Council also shared various tutuklanmış, basındaki sansür ministries. In the same year, some uygulamaları sıkılaştırılmış ve Ocak prominent politicians were arrested, 1954’te ülkenin en etkili örgütü olan censorship in the press was tightened, Müslüman Kardeşler (İhvân-ı Müslimîn) and in January 1954, the Muslim yasaklanmıştır. “Hür Subaylar”ın Brotherhood (Jamāʿat al-Ikhwān al- iktidara el koyması iç politikayı olduğu Muslimīn), the country's most influential kadar Mısır’ın dış politikasını da organization, was outlawed. The Free derinden etkilemiştir. Officers' seizure of power deeply affected Bu darbe içinde yer alanlar genelde Egypt's foreign and domestic policy. orta ve daha alt tabakaya mensup Those who took part in this coup insanlardı. Darbeyi organize eden were generally from the middle and “Devrim Komite Konseyi” üyeleri genel lower strata. The Revolutionary olarak farklı ideolojilere mensup Command Council members organized vatanperverler, demokratlar, siyasal the coup that generally consisted of İslâmcılar ve Marksistlerden people embracing different ideologies oluşuyordu. Darbeyi gerçekleştirenler like patriots, democrats, political topluma sosyal adalet, feodalite ve Islamists, and Marxists. The perpetrators stokçuluğa son verme ve yönetimde sıkı of the coup promised the society of social mali politikalar uygulama gibi vaatlerde justice, an end to feudalism and bulunmuşlardı. Dolayısıyla Mısır stockpiling, and strict economic policies toplumunun geniş kesimi darbeyi in administration. Therefore, large memnuniyetle karşılamıştır. “Hür sections of the Egyptian society Subaylar” tarafından gerçekleştirilen bu welcomed the coup. This military coup askeri darbeye, Kıptîlerden toprak by the Free Officers was supported by the ağaları ve önde gelen zenginleri hariç, Copts and other society segments, toplumun diğer kesimleriyle birlikte excluding the landlords and the wealthy Kıptîler de destek vermiştir. ones from the Copts. Mısır Ortodoks Kıptî Kilisesi de Arap The Egyptian Orthodox Coptic milliyetçiliğini esas alan 1952 Temmuz Church initially supported the July Devrimi’ne başlangıçta destek vermiştir. Revolution of 1952, based on Arab Ancak devrim sonrası hiçbir Kıptînin nationalism. However, the lack of Devrim Konseyi içinde temsil representation of Cptics within the edilmemesi Kıptîleri seçime dayalı Revolutionary Council in the post- siyasetten yavaş yavaş uzaklaştırıp revolutionary period has slowly moved Kilise’yi merkeze alan bir siyaset the Copts away from elective politics and arayışına götürmüştür. Enver Sedat took them to a policy that puts the döneminde (1971-1981) devlet-kilise Church at the center. In the period of ilişkileri iyiden iyiye gerilmiştir. Kıptî Anwar Sadat (1971-1981), state-church Kilisesi Patriği III. Şunnûde (1971-2012) relations progressively deteriorated. The ortaya koyduğu tavırları, aldığı kararları tension between the regime and the ve devlete muhalif davranışları ile bu Church increased with the anti- gerilimi zirveye taşımıştır. Kıptî governmental attitudes and decisions of Oksident 2/2 (2020) 198 Ekrem Sert & Ahmet Güç Kilisesi’nin asırlardır devam eden din- Shenouda III, the Patriarch of the Coptic devlet ayırımı anlayışı bu süreçte Church (1971-2012). The understanding of tartışma konusu olmuştur. Hüsnü religion-state separation of the Coptic Mübarek dönemi (1981-2011) ile Kıptîler Church, which has continued for büyük bir rahatlama sürecine centuries, has been discussed in this girmişlerdir. Ancak Kıptîler, Mübarek process. With Hosni Mubarak's (1981- döneminin halk ayaklanmaları ile son 2011) period, the Coptic Christians' bulmasıyla birlikte kendilerini sahipsiz condition relatively improved. However, hissetmişlerdir. Kıptî Kilisesi, “Arap after the end of Mubarak's period due to Baharı” olarak bilinen süreçte başlatılan the popular uprisings, the Copts felt halk ayaklanmalarına kurum olarak unprotected and abandoned. As an karşı çıkmıştır. Mısır halkının özgürlük institution, the Coptic Church opposed arayışı da bir başka bahara kalmış gibi the uprisings during the protests known görünmektedir. as the "Arab Spring." The Egyptian Netice itibariyle ifade etmek people's quest for freedom seems to be gerekirse, her ne kadar Kıptîler 23 delayed to another spring. Temmuz 1952 devriminin içinde fiilen In conclusion, although the Copts did yer almamışlarsa da dinî akımlara karşı not participate in the July 23, 1952 başta liberalizme, daha sonra Arap revolution, they gave generous support milliyetçiliğine kayan Temmuz to the July revolution, which shifted to devrimine büyük destek vermişlerdir. liberalism and later Arab nationalism Söz konusu devrime destek vermiş against religious movements. Despite olmalarına rağmen: Devrim Konseyi their previous support for this içerisinde hiçbir Kıptîye yer revolution, they opposed it on the verilmemesi, Cemâl Abdünnâsır’ın grounds that no Copts were included in partiler kanununu lağvedip Müslüman the Revolution Council, that Jamal Kardeşler Teşkilatı’nı bu kanunun Abdünnâsır abolished the party law and dışında tutması ve Devrim Konseyi’nin kept the Organization of the Muslim aldığı kararlardan en çok Kıptîler’in Brotherhood out of this law, and that the etkilenmiş olması onların bu devrime decisions of the Revolutionary Council karşı tutumlarında etkili olmuştur. affected Copts mostly. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 199 Giriş* Mısır, günümüzde topraklarının büyük bir bölümü Afrika’da, küçük bir bölümü (Sînâ yarımadası) Asya’da yer alan; batısında Libya, güneyinde Sudan, kuzey doğusunda İsrail (Filistin), kuzeyinde Akdeniz, doğusunda da Kızıldeniz’le çevrili bir ülkedir.1 Mısırlılar son iki bin yılda üç kere dinlerini, üç kere de dillerini değiştirmişlerdir. Mısır’da Firavunlar döneminde putperestlik, Roma- Bizans döneminde Putperestlik-Hıristiyanlık, Araplar döneminde İslâmiyet hâkim olmuştur. Aynı dönemlerde Mısırlılar konuştukları dil bakımından Kıptîceden Yunancaya, Yunancadan da Arapçaya geçiş yapmışlardır.2 Mısır Kıptî3 Kilisesi milâdi 451 yılında Kadıköy Konsili’nde alınan kararları tanımamıştır. İmparator II. Theodosius’un (408-451), Mısır’daki temsilcisi aracılığı ile Kıptî Patrik Dioscorus’a (444-457) yaptığı, “Patrik, Kadıköy Konsil kararlarını tanımıyorsa şehirden çıksın. Şayet bu kararları tanıyorsa kendisini hem patrik hem de yönetici yapalım” şeklindeki teklifini kabul etmemesi üzerine patrik şehri gizlice terk etmek zorunda kalmıştır.4 Böylece Kıptî Kilisesi Batı Kilisesi’nden tamamen uzaklaşmıştır. Mısır halkı, Bizans ve Roma Katolik Kilisesi’nin baskılarından kurtulma ve kendi dinî yaşantılarını özgürce sürdürebilme fırsatı sunacağı düşüncesiyle, Müslüman Arapların Mısır’ı fethetmelerini memnuniyetle karşılamıştır. İskenderiye Kıptî Patrikleri ve Kıptî Kilisesi’nin 11. yüzyıla kadarki tarihini yazan papaz Severus İbnü’l-Mukaffa (ö. MS. 987), Kıptîlerin bu fethi nasıl karşıladıklarını şu ilginç benzetme ile anlatmıştır: “Halklar, yularlarından kurtulmuş, süt içmek için annelerinin memesine koşan küçük buzağılar gibi sevinç içerisindeydiler”.5 * Bu çalışma yazarın “Mısır Kıpti Kilisesi ve Günümüzdeki Durumu” başlıklı yüksek lisans tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır. 1 Suna Doğaner, “Mısır”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2004), 29: 553. 2 Muhammed Hasaneyn Heykel, Harîfu’l-Gadab (Kıssatü Bidâyeti ve Nihâyeti Asr-ı Enver es-Sâdât), (Mısır: y.y., 2006), 130-131; Hanna Cerces el-Hudarî, Târîhu’l-Fikri’l-Mesîhî: Yesûu’l Mesîh Abre’l-Ecyâl (Kahire: Darü’s-Sekâfe, 1981), 1: 25. 3 Kıptî kelimesinin etimolojik tahlili ile ilgili çeşitli görüşler mevcuttur. Kıbt kelimesi Arap dilinde başlangıçta Hıristiyanlığı benimseyen Mısırlılar için kullanılmıştır. Bu anlamda Kıptî “Mısırlı Hıristiyan demektir”. Bkz. Ebû Muhammed Takıyyüddîn el- Makrîzî, Târîhu’l-Akbât, thk. Abdülmecit Diyab (b.y: Dâru’l-Fâzile, 1995), 13; “Kıptîler”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, Ankara, 2002), 25: 424-426. 4 Abdüllatîf el-Münâvî, el-Akbât: El-Kinîse emi’l-Vatan, (Riyad: Mektebetü’s-Sâi, 2005), 15-16. 5 Saveraus İbnü’l-Mukaffa, Târîhu Mısr min Bidâyâti’l-Karni’l-Evvel el-Mîlâdi hattâ Nihâyeti’l-Karni’l-Işrîn, tahk. Abdülaaziz Cemaleddin, Cüz 1 (Kahire: Mektebetü’l- Oksident 2/2 (2020) 200 Ekrem Sert & Ahmet Güç Kıptîler, Müslüman Arapların hâkimiyeti altında yaşadıkları dönemde atalarının kültürünü muhafaza etmişlerdir. Hem Müslümanlar hem de Kıptîler bu kaynaşmada dinî kimliklerini ve kadim kültürlerini kaybetmemişlerdir.6 Mısır silahlı kuvvetleri içinde gizli bir örgüt olan “Hür Subaylar” tarafından 23 Temmuz 1952’de Mısır’da, Kavalalı Mehmet Ali Paşa zamanından (1805-1848 ) beri devam eden krallık idaresine karşı bir darbe yapılmıştır. Bu darbe içinde yer alanlar genelde orta ve daha alt tabakaya mensup insanlardı. Darbeyi organize eden “Devrim Komite Konseyi” üyeleri genel olarak farklı ideolojilere mensup vatanperverler, demokratlar, siyasal İslâmcılar ve Marksistlerden oluşmaktaydı. Darbeyi gerçekleştirenler topluma sosyal adalet, feodalite ve stokçuluğa son verme ve yönetimde sıkı mali politikalar uygulama gibi vaatlerde bulunmuşlardır. Mısır toplumunun geniş kesimi darbeyi memnuniyetle karşılamıştır. Hür Subaylar tarafından gerçekleştirilen bu askeri darbeye, Kıptîlerden toprak ağaları ve önde gelen zenginleri hariç, toplumun diğer kesimleriyle birlikte Kıptîler de destek vermiştir.7 1) 1952 Mısır Devrimi ve Sonrası Kıptîler 1.a) Abdunnâsır Dönemi (1952-1971) Her ne kadar Kıptîler 23 Temmuz 1952 devriminin içinde fiilen yer almamışlarsa da dinî akımlara karşı, başta liberalizme, daha sonra Arap milliyetçiliğine kayan Temmuz Devrimi'ne büyük destek vermişlerdir. Arap Milliyetçiliğine verilen bu desteğin arka planında yer alan bazı gerekçeler aşağıdaki şekildedir: a) Milliyetçi hareketler, ümmetçi İslâm anlayışından ayrı duruş sergilemişler. Kıptîler, dinî bir yapılanmada azınlık durumunda kalırken, milliyetçi yapılanmada vatandaşlık prensibi gereği kendilerinde eşit vatandaş olabilme imkânı bulabilmişlerdir. b) En başta Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın8 (İhvân-ı Müslimîn) yer aldığı dinî akımların ve toplumu İslâmî temellere göre şekillendirmeyi Medbûlî, 2006), 594-595; Jack Tâcir, Akbât ve Müslimûn münzü’l-Fethi’l-‘Arabî ilâ ‘Âmi 1922 Mîlâdiyyen (Kahire: y.y., 2013), 64. 6 Aziz Süryâl Atıyye, Târîhu’l-Mesîhiyye eş-Şarkıyye, çev. İshak ‘Abîd (Kahire: el- Meclisü’l-A‘lâ li’s-Sekâfe, 2005), 107-108; Hasan İbn Tallâl, Mesîhiyye fi’l-Âlemi’l-Arabî (Amman: Mektebe, 1995), 95. 7 Ebu Seyf Yusuf, El-Akbât ve’l-Kavmiyyetü’l-Arabiyye (Beyrut: Merkezu Dirasâti’l- Vahdeti’l-Arabiyye, 1987), 149-151. 8 Hasan el-Bennâ’nın fikirleri doğrultusunda, başta Mısır olmak üzere, Orta Doğu coğrafyasında çeşitli ülkelerde örgütlenen bir yapılanmadır. Mısır’da hâkimiyet https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 201 amaçlayan bu hareketlerin yabancı kültürlere karşı duruşu Kıptîlerde bazı endişeler meydana getirmiştir. c) Suriye’de Osmanlı hapishanelerinden çıkıp bağımsızlığı savunan Hıristiyan asıllı Fâris el-Hûri’nin (1877-1962) Suriye’ye başbakan olması, Hıristiyan asıllı Mişel Eflâk’ın (1910-1989) Arap Milliyetçiliğinin yerleşmesi için yaptığı çalışmalar ve 1919 Mısır Devrimi’nin Arap Milliyetçiliği üzerinden yürütülmesi bu devrime verilen desteğin arka planındaki gerekçeler olarak özetlenebilir.9 1952’de gerçekleştirilen ve Arap Milliyetçiliğini esas alan devrime destek vermiş olmalarına rağmen, üç husus Kıptîlerin devrime karşı tutumlarında etkili olmuştur: a) Devrim Konseyi içerisinde hiçbir Kıptîye yer verilmemiştir. Nitekim Kral Faruk döneminde de (1936-1952) Kıptîler, dinî yönden Müslümanlar lehine taraflı davranılması sonucu yüksek mevkilere gelememişlerdir. b) Cemal Abdunnâsır partiler kanununu lağvedip Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı bu kanunun dışında tutmuştur. Bu teşkilat, hem emperyalizme karşı direnişte hem de 1952 Devrimi’nin gerçekleşmesinde etkin rol oynamıştır. Bundan dolayı Devrim Konseyi lider kadrosunda bu teşkilata yakın pek çok subay yer almıştır. Bu durum Kıptîlerde, Abdunnâsır’ın bu teşkilatla birlikte hareket ettiği izlenimini uyandırmıştır. c) Devrim Konseyi’nin aldığı kararlar Kıptîleri etkilemiştir. Meselâ toprak reformu, bazı müesseselerin millîleştirilmesi ve devlet tarafından el konulması gibi uygulamalardan Kıptîler Müslümanlara nazaran daha çok zarar görmüşlerdir. Zira Kıptîlerin birçoğu gayrimenkul zenginiydi. Çıkarılan kanunla belli bir miktarın üzerindeki malları müsadere edilmiştir. Yine millîleştirilen sanayi kurumlarının çoğu Kıptîlerin elinde bulunuyordu. 1960’ların başında Kıptîlerin Millî Meclisi’nin faaliyetlerinin dondurulması, patrik seçimine devletin müdahil olması gibi uygulamalar da pek çok Kıptînin ülkeden göç etmesine neden olmuştur.10 Abdunnâsır’ın Arap Milliyetçiliğinden sosyalizme meyletmesi ile resmî/dinî yapılar zayıflarken, sivil/dinî olmayan yapılar güçlenmiştir. kurmuş İngilizlerin baskıcı tutumlarına bir tepki niteliğinde başlamış olan bu hareket, halkın toplum içindeki yıpranmışlığını ve ezilmişliğini engellemeye yönelik çalışmalarda bulunmuştur. Genelde Müslüman halkların, özelde ise Mısır halkının kurtuluşunu İslâmî yapının kurulmasında gören Hasan el-Benna, zorlama ve şiddet yerine davet yöntemini kullanarak bilinçli bir toplum oluşturmaya çalışmıştır. Erkan Ertosun & Pakize Toprak, “11 Eylül Sonrası Orta Doğu’da Din, Terör ve Müslüman Kardeşler Örneği”, The Journal of Academic Social Science Studies (JASSS) 3/42 (2016): 560. 9 Ali Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr (Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012), 28-29. 10 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 29-30. Oksident 2/2 (2020) 202 Ekrem Sert & Ahmet Güç Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın önünün kesilmesi ise, bu yöndeki bazı tutuklamaları beraberinde getirmiştir. 1957 milletvekili seçimlerinde, Şobra Seçim Bölgesinden sadece bir Kıptînin seçilebilmesi, Mısır devletini Kilise yerine, Mekrem Ubeyd, Vaysa Vasıf gibi kimi laik Kıptîlere yönlendirmiş ve bu kişiler, kurulan teknokratlar hükümetlerinde bakan yapılmıştır. Kıptîlerin seçim yolu ile meclise gelememelerinden dolayı, anayasaya geçici bir madde eklenerek devlet başkanına atama yoluyla on kişiyi belirleme yetkisi verilmiştir. İlerleyen dönemlerde bu yetki, bazı istisnalar dışında daima Kıptîler lehine kullanılmıştır. Bu durum Kıptîlerin seçimlere ilgisini azaltmış, mecliste kendilerini asli bir unsur olarak değil, yabancı gibi hissetmelerine sebep olmuştur.11 1.b) Enver Sedat Dönemi (1971-1980) Temmuz 1952 Devrimi sonrasında, Kıptîlerin seçime dayalı siyasetten uzaklaştıkları ve kiliseyi yavaş yavaş siyasetin merkezine yerleştirdikleri görülmektedir. Cemal Abdunnâsır döneminde kendisini hissettirmeye başlayan etnik ve siyasî tartışmalar, Eylül 1971’de Abdunnâsır’ın ölümü, aynı yıl Patrik VI. Cyril’in de ölmesi ile yeni bir boyut kazanmıştır. Bu arada Abdunnâsır’ın yerine Enver Sedat, Patrik VI. Cyril’in yerine de Patrik III. Şunnûde gelmiştir. Bu dönem, bir yandan etnik gerginliklerin çoğalıp bir nevi kin gütme evresine geçildiği yeni bir dönem hâline gelirken, diğer taraftan da ilk defa Mısır tarihinde bu düzeyde bir gerginliğin yaşandığı dönem olarak kayıtlara geçmiştir.12 Kıptî Ortodoks Kilisesi tarihindeki en radikal değişiklik ise, Kilise’nin ve sivil Kıptîlerin ciddi muhalefetine rağmen, sadece dinî-ruhanî bir yapı olan Kilise’nin 1971 yılında dünyevî, sivil, siyasî ve sosyal alanlarda liderlik yapmaya yönelmesiyle yaşanmıştır. Dolayısıyla Kilise’nin siyaset, seçimler, idare ve memuriyetler gibi genel ve dünyevî her meselede Kıptîler adına konuşmaya başlaması tarihsel bir dönüşüme işaret etmekteydi. Böylesi bir dönem, dinî özgürlüklerin ve dinî pratikleri uygulama hakkının istendiği Mısır’da, Romalıların Kilise’yi baskı altına aldıkları dönemlerde dahi yaşanmamıştır.13 O yıllar, İsrail’le Araplar arasındaki 1967 savaşında İsrail tarafından işgal edilen toprakların geri alınması için millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan yıllardı. İşte böyle bir dönemde, 1973 11 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 30-32. 12 Muhammed İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye: Hakâik ve Evhâm (Kahire: Mektebetü’ş- Şurûk, 2001), 59. 13 Muhammed İmâre, İslâm ve’l Ekalliyyât: el-Mâzî ve’l Hâdır ve’l Müstakbel (Kahire: Mektebetü’ş-Şurûk, 2003), 67. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 203 Arap-İsrail savaşı öncesinde, 6 Kasım 1972’de Kahire’ye bağlı Hanke’de14 Kitab-ı Mukaddes Derneği bürolarından birinin -çatısının kaçak olduğu iddiası ile- yakılması kilise ile devlet ilişkilerinin gerginleşmesine sebebiyet vermiştir.15 17 Ocak 1977 yılında Papazlar Konseyi üyeleri ve Kıptî halk temsilcilerinin katıldığı İskenderiye Patriklik Merkezi’nde (Katedral) Patrik Şunnûde’nin başkanlığında düzenlenen kongrede katılımcılar inanç hürriyeti, ibadet hürriyeti, İslâm şeriatının tatbik edilmesi, ailenin korunması ve Hıristiyan evliliği, eşitlik ve fırsat eşitsizliği, Hıristiyanların kurumlardaki temsili, aşırı dinî akımlar ve dinî yayma özgürlüğü şeklindeki sekiz konuyu ele almışlardır. Kongre, konular müzakere edildikten sonra şu kararları yayınlamıştır: a) İnanç hürriyeti konusunda, Hıristiyanlar için tüm güvenceler yerine getirilmelidir. Bir Hıristiyanın kendi dinine dönmesini yasaklayanlar başta olmak üzere, inanç hürriyetini kısıtlayan hükümet kararları ve fetvalarla birlikte tüm engeller kaldırılmalıdır. b) İbadet hürriyeti konusunda, içişleri bakan vekili tarafından kilise yapımını kısıtlayan “On Şart Kararları”16 ile birlikte, geçmişte bu konuda 14 1972 yılında Mısır’ın İsrail ile arasının gergin olduğu günlerde Kilise, Kahire’ye bağlı Hanke kasabasında bir yer satın almış; önce etrafına dükkânlar, iç kısmına oyun alanları, sonra bir gece mezbah, ardında dinî buluşma alanları yapılıp papazlar tarafından kutsanmıştır. Bu şekilde bir kilise yapımı kanunlara aykırı olduğundan bu binaların bir kısmı yıktırılmıştır. Bunun üzerine Patrik Şunnûde durumu protesto etmek için bir grup papaz ile birlikte Kahire’den Hanke’ye kadar tek sıra halinde askeri düzende yürümüştür. Polisin engellemelerine aldırış etmemiş, Hanke’de yıkılan binaların bulunduğu yerde dualar edilmiş ve protesto oruçları tutulmuştur. Bu durum zamanın Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ı çok öfkelendirmiş ve Enver Sedat “Bu adam benimle bilek güreşi yapıyor. Asla buna müsaade etmeyeceğim” demiştir. Heykel, Harîfu’l-Gadab, 294-295. 15 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 59-60. 16 Bu on şart şöyledir: 1) Kilise inşa edilecek yer boş arazi mi yoksa tarım arazisi mi? Yaptıranın mülkiyetinde mi, değil mi? (İstenilen evrakların içine konulmalıdır). 2) İnşa edilecek kilise, cami ve türbenin yerlerinin boyutları bu iş için uygun mudur? 3) İstenilen yer boş bir alan ise, Müslümanların yaşadığı yerde mi yoksa Hıristiyanların yaşadığı yerde mi bulunmaktadır? 4) Bu yer Müslümanların yaşadığı bir bölgede ise, yapıma engel bir durum var mıdır, yok mudur? 5) Kilise inşasının istendiği yerleşim yerinde -beyanın aksine- o gruba ait başka bir kilise var mıdır? 6) İstenilen yerde kilise yok ise, orası ile en yakın yerleşim yeri arasındaki mesafe ne kadardır? 7) İbadet yeri yapmak isteyen grubun o yerleşim yerindeki sayısı ne kadardır? 8) Kilise inşa edilecek yer Nil üzerindeki bir köprüye, su kanalına veya sulama ile ilgili kamuya ait bir yere yakın ise, Sular İdaresi’nin görüşüne müracaat edilir. 9) Aynı şekilde ibadet mekânı yapılacak yer demir yollarına ve istasyonlarına yakın bir yer ise, ilgili kurumun görüşüne müracaat edilir. 10) İbadet mekânı yapmak isteyen kişi, o yerin 1/1000 ölçekli haritasını, orada ibadet mekânı açmak isteyen grubun başkanının imzasını, o yerde kilise inşa edecek tecrübeli mühendisin planını ve ilgili birimlerin Oksident 2/2 (2020) 204 Ekrem Sert & Ahmet Güç alınan idari karar ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. Başta köyler olmak üzere kiliselerde yapılan ayinler, güvenlik güçleri tarafından her bakımdan sıkı güvenlik tedbirleri ile korunmalıdır. c) Mısır’da Hıristiyanlara İslâm şeriatının tatbik edilmesinin kabul edilmesi; yasama adı altında ya da ceza kanunları ile İslâm şeriatını tatbik etmek, inanç hürriyetinin içini boşaltacak, Hıristiyanları başka bir inanca zorlayacak bir uygulamaya dönüşecektir. d) Ahval-i şahsiyye yasaları konusunda, 1955 yılında çıkarılan 462 sayılı kanun, aileyi korumak ve dinlerle alay edilmesini önlemek için acilen düzeltilmelidir. İlgili kanun, Hıristiyan eşler arasındaki nikâh akdinin ardından eşlerin din ve vatandaşlık değişimi sonrası çocukların bakımını ele almaktadır. e) Fırsat eşitsizliği giderilmelidir. Vatan birliğini sağlamak için yüksek düzeyde ve tarafsız, tüm yetkileri haiz, kamuda ve hükümette tayin ve görevlendirmelerde eşitsizlik iddiaları ile ilgili hususları sonuca bağlayacak resmî bir komisyon kurulmalıdır. f) Hıristiyanların temsili konusunda, temsil gerektiren tüm kurumlarda Hıristiyanların gerçek nüfus sayımlarına göre halk arasında vatan bütünlüğünü sağlamak için temsilleri sağlanmalıdır. g) Aşırı dinî akımlar konusunda, vatan birliğini korumaktan sorumlu hükümet kurumları, bu akımlara müdahale etmelidir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, üniversite idarelerinin ilim elde edilmesi için tüm tedbirleri alması, bu arada üniversitelerde kendine yer bulan gayri millî ve şaibeli fikirlerin temizlenmesi için gerekli kararlar alınmalıdır. h) Dinî yayma hürriyeti konusunda, Hıristiyanlara ait telif ve yayınlardan resmî denetim kaldırılmalı, Hıristiyanlığa karşı kışkırtma içeren yayınlar durdurulmalı ve Mısır tarihinde miladi ilk altı asırda etkin bir şekilde yer alan Hıristiyanlık eğitimine müfredatın her aşamasında yer verilmelidir.17 Kongrede alınan bu kararlar, Mısır’da gerginliği daha da artırmıştır. Kıptîlere ait olan Millî Meclis, 26 Mart 1980’de, Paskalya Bayramı ile alâkalı tüm etkinlikleri, Kıptîlere karşı yürütüldüğü söylenen düşmanlıklara bir hazırlayacağı raporu hazırlar. Yukarıda listelenen şartları ve belgeleri sağlayarak resmî bir yazı ile ilgili bakanlığa gönderir. Bişâre’ye göre aslında bu “On Şart” sadece kiliseler için geçerli olmayıp cami ve mescit inşasını da içermektedir. Öyle anlaşılıyor ki burada bir algı operasyonu yapılmaktadır. Hatta cami inşası için şart koşulan elli bin Cüneyh teminat bedeli kiliselerde aranmamaktadır. Azmî Bişâre, Hel min Mes’ele Kıptiyye fî Mısr (Beyrut: el-Merkezü’l-Arabî li’l-Ebhâs ve’d-Diraseti’s-Siyâse, 2012), 37- 38. 17 Yüsrî el-Azbavî, “el-Akbât fi’l-Mehceri’n-Neş’e ve’l-Mesar”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s- Sevr (Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012), 300-303. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 205 tepki olarak iptal etmiştir.18 Yine 1970’li yıllarda kilise, aşağıdaki gerekçelerle Enver Sedat’ı eleştirmiştir: a) Mısır’da bir idareci ilk defa kendisini “Müslüman Başkan” ve devleti de “İlim ve İman Devleti” olarak nitelendirmiştir. b) Enver Sedat 1971 yılında anayasanın 2. maddesini yasamanın ana kaynağının İslâm şeriat ilkeleri olduğu şeklinde değiştirmiş, 1976 yılında İslâm şeriatını kanunlaştırmış (İslâm Anayasa Taslağı) ve bu değişikliği 1980 yılında halkoyuna sunma teklifi yapmıştır. Mısırlı âlim-mütefekkir Muhammed İmâre bu eleştiriye şöyle cevap vermiştir: “Hâlbuki Mısır’da 13 asırdan beri uygulanan bir İslâm şeriatı vardır. Bu sadece ateist, aşırı laik, materyalist ve komünistlerden başkasını rahatsız etmemiştir. Geçmiş dönemlerde İslâm şeriatı, batılı kanunlara karşı bizzat kilise ve mensupları tarafından haklarını daha iyi koruduğu için savunulmuştur. Patrik III. Şunnûde bir defasında ‘Kıptîler İslâm şeriat hükümlerinin uygulanmasından dolayı daha mutlu ve güven içindedirler. Geçmişte de böyleydi. Lehimize ve aleyhimize ne varsa aynısı Müslümanlar için de geçerlidir’ demiştir. Mısır bugüne kadar dışarıdan ithal kanunlar alıp uyguladı. İslâm’da olduğu gibi Hıristiyanlıkta böylesi tafsilatlı kanunlar bulunmamaktadır. Nasıl olur da İslâm kanunları yerine dışarıdan ithal edilen kanunlara razı oluruz. Ne oldu da bugün böyle davranılıyor?”19 c) Yine kilise idaresi ve mensupları, Enver Sedat’ın ırkçı damarı kışkırtmak için “Ben Müslüman bir devletin Müslüman bir başkanıyım.” demesini eleştirmişlerdir. Muhammet İmâre’ye göre, bu iddia da tarihî gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Zira İslâm’ın Mısır’a girişinden beri tüm başkanlar zaten Müslümandı. Kıptîler içerisinde öne çıkan bazı şahısların beyanları da bu durumu teyit etmektedir. Kilisede halk ve gençlikten sorumlu Papaz Musa şöyle demiştir: “Biz ırk olarak Mısırlıyız. Şimdi hâkim olan kültür İslâm kültürüdür… Herhangi bir Kıptî bile konuşmasında farkında olmadan kendisine yabancı gelmeden İslâmî ifadeler kullanmaktadır. Bu bir Kıptînin varoluşundan bir cüzdür… Mısır, aşırılığa kaçmadan devamlı surette Müslüman ve dindar bir devlettir.”20 Tarihçilere göre aslında Mısır’da Firavun medeniyeti çok önceleri bitmiştir. Modern dönemlerde bunu tekrar diriltme çabaları beyhudedir. 18 Andrea Zekî Stephanus, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, ed. Heyet (Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l- Buhûs, 2012), 106. 19 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 62-63. 20 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 63-64. Oksident 2/2 (2020) 206 Ekrem Sert & Ahmet Güç Bu medeniyet artık Nil nehrinde timsahların tükendiği gibi müzelerde kalmıştır.21 Mısır Kıptî Katolikleri Patrik yardımcısı Papaz Yuhanna Kılte de: “Ben kültür olarak yüzde yüz Müslüman, din olarak Hıristiyanım ve İslâm medeniyetinin bir üyesiyim… Hepimiz medeniyet ve kültür olarak Müslümanız. Bir İslâm beldesinde, İslâm medeniyeti içinde Hıristiyan bir Arap olarak yaşamak beni hem sevindiriyor hem de gururlandırıyor. Tüm vatandaşlarımızla birlikte bu yüksek medeniyete katkı sağlıyorum.” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.22 Bir başka Kıptî yazar Sadık Aziz ise, “Mısır, İslâm’ın Mısır’a girişinden günümüze, Müslümanların azınlık, Kıptîlerin çoğunluk olduğu zamanlarda dahi Müslümandı. Tarih boyunca, İslâm girmezden önce de Mısır hiçbir zaman Kıptîlerin idaresinde bulunmamış; ya Romalı ya Bizans ya da Makedonların idaresi altında kalmıştır. Kıptîlerin Mısır’ı yönettiklerini hiç duymadık.”23 şeklinde bir itirafta bulunmuştur. d) Kiliseye mensup olanlar ve idarecileri Enver Sedat’ı, “İhvân-ı Müslimîn” mensuplarını hapisten çıkarmakla, diğer İslâmî cemaatlerin üniversite ve diğer yerlerdeki faaliyetlerine -sol hareketleri ve Nâsırcıları dengelemek için- imkân vermekle suçlamışlardır. Onlara göre bu uygulamalar, Mısır’da etnik gerginliği artırmıştır.24 1.c) Muhammed Hüsnü Mübarek Dönemi (1981-2012) Enver Sedat döneminin sonlarında devlet ile Kıptîler arasındaki çatlak daha da genişlemiştir. Mısır Anayasası’nın ikinci maddesine, “Devletin dinî İslâm’dır” ibaresi yazılmış; buna ilave olarak, kilise yapım ve onarımı için “On Şart” getirilmiştir. Ayrıca 1981 yılındaki kanun değişikliklerinde bazı zorlukların ilavesi de Kıptîleri sıkıntıya sokmuştur. Enver Sedat’ın bir suikast sonucu ölümü, Kıptîlerin derin bir nefes almalarını sağlamıştır. Mübarek döneminde kilise yapım ve onarımı ile alakalı bazı esnekliklerin getirilmesi ve miladi yılbaşının resmî tatil yapılması gibi hususlar Kıptîleri sevindirirken, Kıptîler lehine alınan bu kararlar Mısır’da havanın daha da gerginleşmesine sebebiyet vermiştir. Mutedil bir siyaset izleyen Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın yasaklı hale gelmesi de gerginliği artıran faktörler arasında yerini almıştır.25 21 Abdülhakîm Zeyd Saîd, Nasâra’l-Arab ve Akbâtu Mısr: Kırâe Târihiyye ve Rü’ye Tahlîliyye (Bahreyn: Mektebetü Vehbe, 2008), 30. 22 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 64. 23 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 64. 24 İmâre, Fî Mes’eleti’l Kıptiyye, 66. 25 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 36-37. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 207 Kıptîler arasında Mübarek dönemi ile ilgili olarak şu iki görüş ortaya çıkmıştır: a) Mübarek dönemi, Enver Sedat dönemine göre nispeten daha ılımlı ve yumuşak bir dönemdir. b) Bu dönemde toplum daha da gerilmiştir. Zira devlet İslâmî akımla mücadele ederken Kıptîler ve sorunları ihmal edilmiştir.26 Bu dönemde kilise yapım ve onarımı ile alakalı olarak 2005 yılında devlet tarafından, 291 numaralı kararla valilere kilise onarım ve yapımı ile ilgili taleplerin 30 gün içerisinde cevaplandırılması ve olumsuz bir cevap verilmişse gerekçesinin de bildirilmesi yönünde talimat verilmiştir. Meselâ Asiut şehri valisinin, 17.02.2008 tarihinde 200 kilisenin tamir ve onarımına izin verdiği belirtilmektedir. Mübarek’in 19.03.2010’da, Almanya’da tedavi gördüğü sırada, 64 numaralı kararla Ortodoks Kıptîlere Seyyide Azra’nın (Meryem Kilisesi); Onbeşmayıs kentinde Papaz-Rasûl Athanasisus Kilisesi’nin; 2005 yılında, 174 numaralı cumhurbaşkanlığı kararı ile de Vâdi’l-Cedid’de (Farafira) Marminya Kilisesi’nin inşasına izin verdiği bilinmektedir.27 Bu ve benzeri izinlerin içeriden ve dışarıdan gelen baskılar, siyasî başarısızlık ve toplumun batılı anlamda modernleşmesinin başarılamaması gibi hususlar sonucunda alındığı söylenebilir. Edebiyatçı-yazar Âlâ el-Asvâni’nin şu tespitleri Mısır’da olup bitenleri daha iyi anlamamızı sağlamaktadır: “Toplum, Müslüman-Kıptî ayırımı yapılmaksızın genel problemlerle boğuşuyor. Mesela toplumun yeterli eğitimden mahrum edilmesi, fırsat eşitsizliği, haksızlık ve yolsuzluklar. Kıptîlerin bu yöndeki mücadeleleri diğer Mısırlıların mücadeleleri ile birlikte değerlendirilmelidir… Kıptîler birçok kongre yaptılar. Bu kongrelerde gerçek demokrasinin uygulanması, seçimlerdeki hileler, olağanüstü hal kanununun iptali, tutukluların salıverilmesi yerine kendi özel hak ve imtiyazları üzerinde yoğunlaştılar.” Âlâ el-Asvâni’nin, bu sözleriyle Kıptîleri eleştirdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan Kıptî papaz Pişuvi, “Kıptîler gerçek Mısırlılardır, Müslümanlar ise misafirdirler.”28 şeklindeki sözleriyle ateşe âdeta barutla gitmiş ve gerilimi arttırmıştır. Bu arada bazı gazeteler cami ve kilise sayısını karşılaştıran istatistikî bilgiler vermişlerdir. Meselâ 18.4.2009 tarihli “Şurûk” gazetesi, 1957 yılında 2400 kilise varken günümüzde bu sayının 1750 olduğunu yazmıştır. “Mısr el-Yevm” gazetesi de, 2000 kiliseye karşılık 65 bin cami bulunduğu, bazı 26 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 38; 27 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 40. 28 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 41; Fuad Visâm, El-Kinîsetü’l- Mısrıyye ve’s-Siyase ba’de Yulyu 2013 (Siyasî Rapor) (İstanbul: El-Ma’had el-Mısrî li’d- Dirâsâti’s-Siyasîyye ve’l-İstiratejiyye/Egyptian Institute for Political and Strategic Studies, 2016), 3-6. Oksident 2/2 (2020) 208 Ekrem Sert & Ahmet Güç kiliselerin de 20 cami büyüklüğünde olduğu bilgisini okuyucularıyla paylaşmıştır. 18.7.2008 tarihli Mısır Dışişleri Bakanlığı raporunda ise, kiliselerin sayısının 2524, manastırların sayısının 196 ve bunların 84’nün Ortodoks Kıptîlere ait olduğu ifade edilmiştir.29 Yine gazetelerde, “Ebu Makar Manastırı” hakkında, Vadi Natrun- İskenderiye çöl yolunda 100. kilometrede bulunduğu ve 11.430.000 metre kare alana sahip olduğu halde içinde sadece 120 rahibin kaldığı şeklinde yazılar çıkmıştır. Güney Mısır’da Asiut şehrinin güney batısında yer alan “Seyyide Azra Manastırı”nın ise, Kahire’ye 450 km mesafede yer aldığı, 8.000.000 metre kare yüzölçümüne sahip ve 10-11,5 metre yüksek duvarlarla çevrili olduğu bilgisi yer almıştır. Keza “Süryan Manastırı” ve “Mevasi Manastırı”nın duvar genişliklerinin 3,5 metreye ulaştığı; “Antanius Manastırı”nın da kule yüksekliklerinin 16 metre, bu yüksekliğin “Ebu Makar”da 60 metre olduğu, hâlbuki ruhbanlığın dünyada basit bir yaşam biçimi şeklini aldığı yönünde eleştirel yazılar yazılmıştır.30 Öte yandan, batıya göçmüş olan “Diaspora Kıptîleri” de Mısır’da olup biten hadiselere kayıtsız kalmayarak tepkilerini sert bir şekilde dile getirmiş ve batılı siyasetçiler de işin içine dâhil olmuşlardır. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy (2008-2012), 17.1.2011’de meydana gelen kilise bombalama olaylarını haçlı bakış açısı ile değerlendirmiş ve “Kör Şiddet” olarak nitelendirdiği bu olaylardan ülkesinin endişe duyduğunu dile getirmiştir. Yine Hüsnü Mübarek döneminde, Papa XVI. Benedict, dünya ülkeleri büyükelçileri ile yaptığı yıllık mutat toplantıda endişelerini, “Orta Doğu hükümetleri ve İslâmî liderler Hıristiyanların güven içinde yaşamaları için çalışmalı… Bu saldırıların devam etmesi bize etkili tedbirler almamız gerektiğini söylüyor.” şeklinde dile getirmiştir.31 1980’li ve 90’lı yıllar Kıptî Kilisesi’nin devlet ile siyasî bir çekişmenin içine çokça girdiği yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Doksanlı yıllarda meydana gelen birçok şiddet olayında ölüm ve yaralanmaların olduğu görülmektedir. Bu yıllarda 201 şiddet olayından 117’sinin Kıptîleri hedef aldığı, 324 hırsızlık vakasının da Kıptîlere karşı işlendiği resmî kayıtlarda yer almıştır. Yaşanan bu şiddet olaylarında 60 Kıptî ölmüş ve bu ölümlerin 29’u Kıptîlerin yoğun olarak yaşadığı Asiut şehrinde meydana gelmiştir.32 29 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 42. 30 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 42-43; Ayşenur Baş, “Papa III. Şenuda Döneminde Mısır’da Kilise-Devlet ve Kıpti-Müslüman İlişkileri, (Yüksek Lisans Tezi, Sakarya: Sakarya Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013), 91-93; Ayşenur Hazar, “Mısır’da 25 Ocak 2011 Devrimi Öncesi Kilise-Devlet İlişkileri”, Orta Doğu Yıllığı, ed. Kemal İnat & Muhittin Ataman (İstanbul: Açılım Kitap, 2014), 464-484. 31 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 47. 32 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 106-107. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 209 Bu arada laik Kıptîlerle Patrik Şunnûde arasında liderlik üslubu konusunda bir tartışma başlamıştır. Laik kesim, Patriği siyasî meselelere fazlaca müdahil olmak, Kilise içinde krizleri alevlendirmek, cemaatin önde gelen kişilerine karşı baskıcı bir yol izlemek ve Kilise işlerini demokratik olmayan yöntemlerle yürütmekle itham etmişlerdir. Bu tartışma ve ithamlar hem içerideki Kıptîler hem de dışarıda yaşayan diaspora Kıptîleri tarafından yapılmıştır. Özellikle dışarıda yaşayan Kıptîlerin, bu bahanelerle Mısır’ın içişlerine karışmaları, Müslüman Mısırlıları Kıptîlerin vatanseverliklerini sorgulamaya sevk etmiştir. Nihayet Patrik Şunnûde’nin, 2005’teki referandumda Hüsnü Mübarek’in yeniden seçilmesini temin için açıktan açıklama yapması, Kilise’nin siyasîleştiğinin apaçık bir göstergesi şeklinde algılanmış; Kilise içindeki farklı görüşleri yok saymış ve Kıptîlere ulaşma yolunun sadece Kilise üzerinden mümkün olacağı mesajını vermiştir.33 Diğer taraftan Müslüman Kardeşler’in, “Çözüm İslâm’dır” sloganı ile ortaya çıkıp İslâmî kimliğe vurgu yapması ve yüksek bir temsille parlamentoya girmesi de Kıptîler açısından istenilen bir durum değildi. Bu durum Kıptîlerde, gelecekte yönetimin İslâmcıların eline geçeceği endişesini uyandırmıştır. Ayrıca Kıptîlerin siyasî olarak uzun süredir pek varlık gösterememeleri nedeniyle, liderlik pozisyonunun laik Kıptîlerden kiliseye geçmesine ve sanki Kıptîleri sadece kilise temsil ediyormuş gibi bir algının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu da siyasal İslâm’ın dolaylı olarak güçlenmesini tetikleyen bir unsur olmuştur.34 Böylece Kıptî meselesi Mısır’da, çeşitli tarafların birbirlerine karşı kullandıkları bir baskı unsuru haline getirilmiştir. Hükümetin buradaki duruşunun, kendi siyasetini yürütebilmek, İslâmî akımla mücadele edebilmek ya da “Kıptîleri koruyorum, onların güvenliği için uğraşıyorum” iddiası ile daha fazla dış destek sağlama amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Kıptîlerin de, daha fazla kazanç elde etmek ve devletin üst kademelerinde bulunabilmek amacıyla bu meseleyi kullandıkları; batılıların ise, daha fazla çıkar sağlamak için meseleyi bir baskı unsuru olarak istismar ettikleri görülmektedir.35 33 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 108-109; Fuad Fifyân, “El-Akbât ve Sevre Yenâyir”, er-Rebîu’l-Arabî ve Mesîhîyyû eş-Şark el-Evsat, Filistin-Beyti Lahm: Diyar, 2012), 83. 34 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 110-111. 35 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 47-48. Oksident 2/2 (2020) 210 Ekrem Sert & Ahmet Güç 2) Arap Baharı Süreci 11 Şubat 2011 tarihi, hem Mısır hem de tüm Arap ülkeleri açısından siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel etkileri olan ve bölgede önemli değişiklikleri ve dönüşümleri beraberinde getiren olayların başlangıcı olarak kabul edilebilir. 17 Aralık 2010 yılında Tunus’ta kendisini yakan el- Buâzîzî adlı genç, aslında tüm bölgeyi etkisi altına alacak, devlet başkanının ülkeyi terk etmesi ve rejim değişikliği ile sonuçlanacak bir devrimin fitilini ateşlediğini belki kendisi de bilmiyordu. Mısır’da daha sonra devrimin sembolü hâline gelen Hâlit Saîd adındaki genç de, devlet başkanını istifaya götürecek protestoları başlatacak ve tüm bölgeyi etkileyecek bir davranışın içine girdiğinin farkında bile değildi. Dolayısıyla Tunus olayları Mısır’ı, Mısır olayları da tüm Arap ülkelerini etkilemiş ve daha sonra “Arap Baharı” adı verilen olaylar silsilesi başlamıştır. Bu olayların Arap dünyasındaki Hıristiyan unsurları ve özellikle Mısır’daki Kıptîleri etkilememesi düşünülemezdi. Zira Mısır Kıptîleri bir Arap ülkesinde bulunabilecek en büyük Hıristiyan nüfusu oluşturuyorlardı.36 Ortodoks Kıptî Kilisesi’ne mensup gençler de Kilise’nin ve Patrik Şunnûde’nin karşı çıkmasına rağmen, Müslüman gençlerle birlikte 25 Ocak 2011 devrimini desteklemişlerdir. Nitekim Kıptîlerin oluşan yeni siyasî akımlara destek vermeleri, parlamento seçimlerine aday olmaları ve seçime yoğun katılım göstermeleri dikkatlerden kaçmamıştır.37 Siyasetçi ve ekonomist düşünürlerden Semîr Emin, gösterilere katılan gençlerin durumunu, “Bu gençlerin aynı kitleye mensup olmaları mümkün değil. Fakat aralarındaki ortak özellik hepsinin basit demokratik taleplerinin olması: Sosyal adalet, ifade özgürlüğü, şaibesiz bir seçim, çok partili hayata geçiş... Bu gençlerin değişimin zaruri şartlarını dahi bilmedikleri görülmektedir. Bu gençler bir yandan yaşadıkları toplumda milyarderlerin sayısının artmasına, öte yandan da artan fakirliğe tepki duyuyorlar. Yapılan gösterilerin bir devrim olmaktan ziyade Mübarek rejimini yıkma dışında net bir hedeflerinin de bulunmadığı anlaşılıyor.”38 şeklinde yorumlamıştır. Böylece Mısır toplumunun, Müslümanı ve Hıristiyanı ile tüm farklılıklarını bir kenara bırakıp el ele vererek mevcut siyasî sisteme karşı ayaklandıkları görülmektedir. Her ne kadar bu toplumda bazen dini bir 36 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 112-113. 37 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 114; Ahmed Taha, El-Kinîse ve’l-Akbât beyne’s-Siyâsi ve’r-Rûhi (Rapor: 5 Şubat) (İstanbul: El- Ma‘hadü’l-Mısrî li’d-Dirâsâti’s-Siyasîyye ve’l-İstiratejiyye/Egyptian Institute For Political and Strategic Studies: İstanbul, 2015), 4-5. 38 Semir Emin, Sevre Mısr (Kahire: Daru’l Ayn, 2011), 15-16. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 211 şiddet unsuru gibi kullanan cemaatler, din ile siyaseti bir arada gören Müslüman Kardeşler, toplumu geriye götürme amacı güttüğü iddia edilen Selefiler ve tutucu olmakla eleştirilen Kıptîler bulunsa da el-Ezher gibi orta yolu ve itidali benimsemiş, toplumun çoğunluğu tarafından kabul görmüş köklü kurumları da mevcuttu. Dünya sistemi de bu devrime ilgi duymuş demokrasi ve insan haklarını desteklemiştir.39 Bu noktada Mübarek’in 25 Ocak 2011 devrimi ile iktidardan uzaklaştırılması sonrasında Yüksek Askeri Konsey’in aldığı bazı kararlardan da söz etmek yerinde olacaktır. Bu kararlardan bazıları şöyledir: a) Tutuklu bütün İslâmcılar ve bu kapsamda Enver Sedat’ı öldüren Ubud ez-Zümer, Nacih İbrahim ve diğerleri serbest bırakılacak. b) Dışarıda sürgünde olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı lider kadrosunun ülkeye girip açıktan siyaset yapmalarına izin verilecek. c) Selefilerin40 lider kadrosu salıverilecek, mescitlerine müsamaha gösterilecek, mâlî bir denetime tabi tutulmadan yabancılar tarafından finanse edilebilecek. d) İslâmcı düşünür müsteşar Târık el-Bişrî anayasa değişiklik komisyonuna başkan olacak ve bu komisyona Müslüman Kardeşler Teşkilatı mensubu avukat Suphi Salih de katılacak.41 Yüksek Askeri Konsey tarafından alınan bu kararlar, Mısır’da yaşayan genelde Kıptîlerin, özelde laik kesimin ve diğer gayrimüslim unsurların korku ve endişelerinin artmasına sebebiyet vermiştir. Bu devrimi desteklemek üzere Müslüman gençlerle birlikte Kıptî gençler de meydanlara inmişlerdir. Kıptî gençlerden Mina Daniel,42 Kıptî Patrik Şunnûde’nin meydanlara çıkılmaması talimatına karşı bir televizyona verdiği mülakatta, “Kilise benim için sadece dinî bir kurumdur. Siyasî olarak Kilise’yi benimsemiyorum. 22 yaşındayım. Arkeoloji alanında diplomam var. Ticaret Fakültesi mezunuyum. Buna rağmen işsizim. Herhangi bir siyasî bağlantım da yok. Tahrir Meydanı’na geldim. İşsizlik, 39 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 48-52. 40 Selefilik Mısır’da 1882 yılında doğan Şeyh Muhammed Hamid el-Faki tarafından fikri anlamda temelleri atılan, ancak 1970’li yıllarda daha belirgin olarak boy gösteren dinî bir akımdır. Bu akım gayr-i Müslimlere cizye konulması, Hıristiyanlara selam verilmemesi, Hıristiyanların bayramlarının kutlanmaması, bir Hıristiyan öldüren Müslüman’a kısas uygulanmaması ve önemli vazifelere Hıristiyanların getirilmemesi gibi görüşleri savunmaktadır. Bkz. Vâil Lütfî, “el-Akbât fî Mısr ve Tahaddiyyâtü’l- Vâki‘i’s-Selef”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr (Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012), 246-249. 41 İsam Abdullah,“Mehâvifü’l-Akbât min Hukbeti’l-İhvân fî Mısr”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr (Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012), 188-189. 42 Mina Daniel bu olaylar sırasında ölmüştür. Oksident 2/2 (2020) 212 Ekrem Sert & Ahmet Güç eğitim ve yolsuzluk probleminin çözümünü istiyorum. Ortada siyasî yolsuzluk var, toplumun fertleri arasında adalet yok. Halkın yaşadığı yerlere gidin, adaletsizliğin fotoğrafını oralarda göreceksiniz.”43 diyerek tepkisini dile getirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, özellikle kurumlar dikkate alındığında, Kilise’nin ve diğer Hıristiyan mezheplerinin mevcut rejimi doğrudan ya da dolaylı olarak desteklemelerinin arka planında dinî (İslâmî) akım ve partilerin iktidara gelme endişesi ve korkusu yatıyordu. Nihayet yapılan genel seçimler tam da bu sonucu vermiş, Meclis ve Senato seçimlerinde İslâmcı partiler %70 oranında bir başarı elde etmişlerdir. Bu durum Hıristiyan azınlığın yanında, liberal eğilimli olanlarla laik eğilimli grupları da endişelendirmiştir. Yakında bir devlet başkanlığı seçimi vardı ve Libya ve Tunus’ta yapılan seçimlerde de İslâmî eğilimli parti ve gruplar büyük bir başarı elde etmişlerdi. Meydana gelen bu hâdiseler, gidişatı böylece Arap Baharı olmaktan çıkarmış ve İslâm Baharı’na çevirmiştir.44 Diğer taraftan, Kıptîlerin büyük çoğunluğu Siyasî İslâm’ın iktidar olmasından korkuyor; böyle bir durumun söz konusu olması halinde dinî baskıya maruz kalacakları ve siyaseten bir kenara itilecekleri endişesini taşıyorlardı. Bunun yanında bazı Kıptîlerin duruma daha farklı yaklaştıkları da görülmektedir. Meselâ Dr. Refik Habib, Kıptî Hıristiyan bir yazar olmasına rağmen, “Müslüman Kardeşler Mısır’ı çağdaş (sivil- demokratik) bir devlet yapabilir. İslâmî hadleri (cezalar) uygulamayarak, başörtüsünü mecbur kılmayarak, içki içmeyi de yasaklamayarak bunu başarabilir. Müslüman Kardeşler siyasî bir parti olup, dini bir propaganda unsuru olarak kullanmaktadır. Bu benim şahsi düşüncemdir.”45 diyerek olanlardan endişe ve korku duymaya gerek olmadığını vurgulamak istemiştir. Belki Dr. Refik Habib, Adalet ve Özgürlük Partisi başkan yardımcısı olması nedeniyle böyle düşünmüş olabilir. Genel Kıptî Heyet başkanı Şerif Düs de, “Müslüman Kardeşler’in 2008’den sonra siyaset ve düşünce anlamında, özellikle vatandaşlık ve öteki ile diyaloga vurgu noktasında değiştiği görülmektedir. Açıktır ki, Müslüman Kardeşler ya da Adalet ve Özgürlük Partisi’nin dinî söylemi akılcı bir söylemdir.”46 şeklindeki sözleriyle bir durum tespitinde bulunmuştur. 25 Ocak Devrimi’nin Kıptîler açısından ortaya çıkardığı en önemli sonuç ise, o güne kadar özellikle Patrik Şunnûde döneminde (1971-2012) 43 Leylâ, “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”, 56. 44 Stephanous, “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”, 120. 45 Eşref Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr (Dubai: el- Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012), 142-143. 46 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 143. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 213 Kıptîlerin vatandaşlık ve eşitlik hakları ve ayrımcı uygulamaların son bulması için kendilerini temsilen vekâlet verdikleri Kilise’nin ve onu idare edenlerin sorgulanmasıdır. Zira Kilise ve papazların bu halk devriminin karşısında yer almasına, Kıptî gençlerin yaptıkları gösterilere son vermek için onlara baskı yapmalarına rağmen gençlerin eylemlerini sürdürmeleri, Kilise ve müntesibi din adamlarının saygınlığını zedelemiştir.47 Neticede Kıptî gençlerin, Kilise’yi ve din adamlarını dinlemeyerek gösteri ve direnişlerine devam ettikleri görülmüştür. Öte yandan, Kıptîlerin genel manada İslâmî eğilimli parti ve hareketlerden korku ve endişe duymaları siyasete daha fazla ilgi duymalarına da sebep oluştur. Bazı Kıptî kanaat önderlerinin, Müslüman Kardeşler Teşkilatı benzeri bir “Hıristiyan Kardeşler” teşkilatı kurmayı önermeleri, Dr. Michael Fehmi gibi bir Kıptî aydının Müslüman Kardeşlere nazire olması için “Çözüm İslâm’dır” yerine “Çözüm Mısır’ı Sevmektir”48 sloganının kullanılmasını önermesi bu konuda verilebilecek tipik örneklerdendir. Böylesi bir süreçte Kıptîlere ait siyasî bir partinin kurulması şeklindeki bir düşünce Kilise ve çevresinden destek bulmamıştır. Bununla beraber, Mısır dışında yaşayan ve laik eğilimli Kıptîlerin bir siyasî parti oluşumunu destekledikleri görülmektedir. 2012 yılında, parlamento ve senato seçimlerinden sonra yapılan Devlet Başkanlığı seçiminde, Kıptîlerin oylarının büyük oranda eski generallerden Ahmet Şefik ve eski dışişleri ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’ya, kısmen de eski rejimle ilgisi olmayan Hamdin es-Sabahî adlı iş adamına gittiği düşünülmekte; seçimlerin ikinci turunda ise Ahmet Şefik’i (1941-…) destekledikleri bilinmektedir.49 Gayr-i resmî rakamlara göre, Siyasî İslâm’ın yükselişi karşısında, 2011 Şubat’ında Mübarek’in iktidardan düşmesi sonrasında 300 binden fazla Hıristiyanın yurt dışına çıktığı iddia edilmektedir. Yine Kilise çevrelerinden gelen bilgilere göre İslâmcıların parlamento ve senato seçimlerinde 2/3 çoğunluğa ulaşmaları neticesinde, gelecek endişesi ile on bin kadar Hıristiyan da Amerika ve Avrupa ülkelerine gitmek için başvuruda bulunmuştur. Bu arada bazı Hıristiyanların devrimden sonra bu yola başvurmalarının akabinde, Kasım 2011’de Kıbrıs’ta toplanan “Orta Doğu Kiliseler Meclisi”, Orta Doğu’daki Hıristiyanların ülkelerinden göç etmemeleri ve ortak yaşam, değişim ve dönüşümü desteklemeleri yönünde bir tavsiye kararı almıştır. Bu tavsiye kararından birkaç gün önce 47 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 144-145. 48 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 147. 49 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 147- 149. Oksident 2/2 (2020) 214 Ekrem Sert & Ahmet Güç Lübnan’da gerçekleştirilen 20. Orta Doğu Katolik Patrikleri Kongresi’nin sonuç bildirgesinde de, Hıristiyanların vatanlarına ve kutsallarına sahip çıkmaları, ılımlı güçlerle işbirliğine ve dayanışmaya devam etmeleri”50 yönünde bir çağrıda bulunulmuştur. Bu arada Müslüman Kardeşler, Kıptîlerle teknik düzeyde işbirliği yapmak üzere aşağıda belirtilen girişimlerde bulunmuştur: a) Kıptîlerin Adalet ve Özgürlük Partisi’ne üye olmaları için bizzat Müslüman Kardeşler’in Genel Mürşidi Muhammed Bediî tarafından partinin kuruluş aşamasında “Mısır’da Kıptîleri Tatmin İçin Kamuoyuna Açık Bir Çağrı” adı ile bir bildiri yayınlanmıştır. Partilerinde, parti kurucu düzeyinde yüz kadar Kıptînin olduğu, partilerinin bir Kıptîyi de parti başkan yardımcısı olarak seçtikleri; yine partilerinde, Kıptîlerin sorunlarının çözümü için Kıptî ve Müslüman parti temsilcilerinden oluşan biri ilmî, diğeri de yapacakları hizmetlere odaklanan ve yapılacak çabaları birleştiren (Koordinasyon Kurulu) iki komisyon kurulduğu ilân edilmiştir. b) Kıptîlerin Noel Bayramı’na katılımları ve kiliselerin güvenliğinin temini sağlanmıştır. Bu çerçevede Müslüman Kardeşler’den önde gelen iki heyet, hem Ortodoks hem de Protestan Kilisesi’ne gönderilmiştir. Ayrıca Adalet ve Özgürlük Partisi resmî bir heyet ile birlikte Noel Bayramı kutlamalarına Cumhurbaşkanı ve Parti Genel Başkanı Muhammed Mursi (2012-2013) başkanlığında o günkü Parti Genel Sekreteri ve Meclis Başkanı da katılmıştır. Kiliselerin güvenliği için de “Halk Güvenliği Komisyonları”nın oluşturulduğu ve Noel Bayramı kutlamaları esnasında kiliselerin korunacağı söylenmiştir. Müslüman Kardeşler Teşkilatı tarafından bu konuda “Noel kutlamaları sırasında günahkâr ellerin bu kutlamalara geçmişte uzandığı gibi uzanıp bu kutlamaların iptal ettirilmesine izin verilmeyeceği garantisi verilmiştir... Böylesi bir durumda Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Kıptîleri koruma görevinin bulunduğu, bunun da onlara verilmiş bir lütuf olmayıp, onların buna layık ve bu vatanın çocukları oldukları” açıklanmıştır. c) Müslüman Kardeşler Teşkilatı Genel Mürşidi Muhammed Bediî’nin Katolik Kilisesi’ni, Kıptî Kilisesi’ni ve bu arada hastalığı sebebiyle Patrik Şunnûde’yi, önde gelen birkaç şahıs ile beraber ziyaret etmesinin o güne kadar ilk defa yapılan bir uygulama olduğu ifade edilmiştir.51 Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın önde gelen siyasetçilerinden İsam Uryan, Nisan 2012’de yapmış olduğu bir açıklamada, Müslüman Kardeşler Teşkilatı olarak, kadınların ve Kıptî Hıristiyanların devleti yönetmesi hususundaki görüşlerini tekrar gözden geçirdiklerini; her türlü yeni fikre 50 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 149-150. 51 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 151-153. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 215 açık olduklarını, çünkü Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın ortak yönetim için çalıştığını, Mısır siyasetinde hegemonya kurmak gibi bir amaçlarının bulunmadığını ifade etmiştir.52 Kıptîlerdeki bu korku ve endişeleri giderecek somut adımların uygulamada tam olarak atılmadığı da bilinen bir gerçektir. Çünkü devrimden sonra parlamento seçimlerinde, anayasa komisyonlarında, Cumhurbaşkanlığına aday göstermede ve Başkanlık ekibinin oluşturulmasında Kıptîlerin görüşlerinin tam olarak dikkate alındığını söylemek mümkün değildir. Bu nedenle Kıptîlerin genel manada endişe ve korkularının devam ettiği ifade edilebilir. Bununla birlikte 28 Şubat 2012 yılında Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Genel Mürşidi Muhammed Bediî’nin (d.1943) riyasetinde, Kıptî gençlerin endişelerini gidermek için bir toplantı daveti yapılmıştır. Protestan Kilisesi’nin önde gelen liderleri papaz Dr. Saffet el-Beyâdi ve yardımcısı papaz Dr. Andria Zeki ile Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın önde gelenlerinin katıldığı bu toplantı Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın merkez binasında gerçekleştirilmiştir. Toplantı sonrasında taraflar, şu önemli ilkeler üzerinde ittifak etmişlerdir: a) 25 Ocak Devrimi’nden sonra Mısır’daki bütün gruplarda ortaya çıkan ortak direnişe vurgu yapılması, b) Anayasa ve kanunlara göre bütün vatandaşların hak ve sorumluluklarının bulunduğu vurgusu, c) İnanç ve mukaddes olan şeylere saygının herkes için geçerli olduğu vurgusu. d) Herkesin inanma ve inancını yaşama hakkının bulunması, kanunlar çerçevesinde ibadet yeri inşa ve onarımının yapılabilmesi, Ahvâl-i Şahsiyye alanının İslâm Dinî’nin teminatı altındaki usûl ve esaslara göre Kıptîlere kendi şer’î hükümleri gereği yaşam hakkının verilmesi.53 Bu toplantılarda alınan kararların karşılıklı fikir alışverişinin ötesinde sahada pek yansımasının olduğu söylenemez. Çünkü ortam çok kırılgan ve siyasî zemin de sürekli değişmekteydi. Karşılaştırmalı dinler tarihi uzmanlarından Kıptî yazar Macide Biyrutî, “Kıptîlerin problemleri devrim yoluyla da devrimsiz de değişmedi, kesinlikle de değişmeyecek fakat kalbim Kilise için değil, Mısır için atıyor. Ben her şeye rağmen evimde dua edebilirim.”54 diyerek azınlık değil, Mısır toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etmek istemiştir. 52 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 153-155. 53 Abdülkadir, “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”, 156-157. 54 Selmâ Mûsa, “El-Kinîsetü’l-Kıptiyye fî Mısr ve Sevre 25 Janiver: Nuktatü Tahavvül”, Umrân 7/2 (2014): 131-150. Oksident 2/2 (2020) 216 Ekrem Sert & Ahmet Güç Tanınmış Kıptî düşünürlerden Pavlus Remzi de, Patrik Şunnûde’nin, yapılan son gösterilere Kıptî gençlerin katılımını istemediği görüşünden dolayı pişmanlık hissi içinde olduğunu söylemiştir. Remzi’ye göre Patrik Şunnûde’nin, son otuz yıllık Mübarek döneminde elde edilen kazanımları kaybetmekten korktuğunu, Kıptî gençleri gösterilere katılma şerefinden mahrum ettiği için gelecek dönemde bunun hesabını vereceğini, bu yapılanlara sessiz kalınmayacağını, siyasî işlerin çözüm yolunun parti platformları ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla mümkün olacağını bilmesi gerektiğini söylemiştir.55 Mısırlı yazar Taha Ahmed, Siyasal İslâm ile Kıptî Kilisesi arasındaki tartışma konularının çözümü için aşağıdaki önerilerde bulunmuştur: a) Siyasal İslâmcı partilerin öncelikle İslâm devletinde “Yasal/Meşru” olan ile “Tarihî” olanı iyi ayırt etmeleri gerekmektedir. Ahmed’e göre geçmişin tüm uygulamalarını günümüze taşımak uygun değildir. Devlet yönetiminde “Vatandaşlık” ve “Modernlik” gibi ortaya çıkan yeni gelişmelere riayet etmek gerekir. b) Kıptî Kilisesi üstten bakan seçkinci ve toplumun inanç değerlerine dil uzatan tutumunu bırakıp birlik için yol gösterici olmalıdır. Ayrıca saklamaya çalıştığı ‘Kıptî Kimliği’ anlayışını İslâm medeniyeti kimliğine karşı paralel bir anlayış olarak görmekten vazgeçmelidir. c) Karşılıklı birbirini besleyen aşırılık yanlısı dil kullanımından kaçınılmalıdır. Çünkü aşırı düşünceler karşılıklı olarak birbirini beslemektedir.56 Sonuç Aslî bir unsur olarak yüzyıllardır Mısır’da yaşayan Kıptîler ve Kıptî Kilisesi açısından yaklaşık son yetmiş yıllık dönemin Devlet/Kilise ve Müslüman/Hıristiyan ilişkileri açısından ele alındığı bu makaleden de anlaşılacağı üzere Kıptîler, tarihin belli dönemlerindeki ihtişamlı günlerine özlem duymuşlar fakat bunu yeniden elde edemedikleri için azınlık psikolojisi içerisine girmişlerdir. Kıptîler, 1952 Temmuz Devrimi öncesinde siyasete daha aktif bir şekilde dâhil olmuşlar ancak devrim sonrasında siyasetle aralarına belli bir mesafe koymuşlar, Kilise’yi de daha ziyade bir kurum olarak öne çıkarmışlardır. Abdunnâsır döneminde kısmen iyi olan Devlet/Kilise ilişkileri Muhammed Mursi (2012-2013) döneminde, Enver Sedat dönemindekine 55 Müdiriyye el-Ma’lûmât, “Akbât”, (Rapor), (el-Merkezü’l-İstişâri li’d-Dirâsât ve’t- Tevsîk/The Cosultative Center for Studies and Documentation, 2011), 27-28. 56 Ahmed, El-Kinîse ve’l-Akbât beyne’s-Siyâsî ve’r-Rûhî, 6-8. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 217 benzer bir kırılma yaşamıştır. Muhtemelen bu benzerlik, Enver Sedat döneminin baş aktörü olan Patrik Şunnûde ve ekibinin hâlâ kilisede varlığını etkin bir şekilde sürdürmüş olmasından kaynaklanmıştır. Hüsnü Mübarek döneminde ise Devlet/Kilise ilişkilerinde gözle görülür bir iyileşme söz konusu olmuştur. Bu dönemde hem Mübarek yönetimi hem de kilise yöneticileri ilişkilerin sürdürülmesine özel önem vermişlerdir. Arap Baharı’na giden süreçte devlet ve Kilise’nin birlikte hareket ettikleri aşikârdır. Bu süreci durdurmak için büyük çaba içerisine girdikleri de dikkatlerden kaçmamıştır. Adına Arap Baharı denilen süreçte, Kıptî Kilisesi’nin tüm uyarılarına rağmen pek çok Kıptî Hıristiyan Tahrir Meydanı’nda Mübarek karşıtı gösterilere katılmıştır. Bu durum Kıptî halk ile Kilise arasında bir kırılmaya neden olmuştur. Aynı zamanda bu süreç, bölgesel ve uluslararası güçlerin aktif olarak rol aldıkları, değişen şartlara göre konum belirledikleri ve kendi çıkarlarını ön planda tuttukları bir süreç olmuştur. Başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerinde halkın yönetime gelmesinin önü -Mursi dönemi hariç- kesilmiştir. Arap Baharı ile başlayan özgürlük, eşitlik ve demokrasi talepleri bir başka bahara bırakılmıştır. Kıptî Kilisesi de bu süreçte halkın değil, egemen güçlerin yanında yer almıştır. Yaşanan olaylar da gösteriyor ki, Arap Baharı süreci henüz tamamlanmamış; yerinden oynatılan taşlar yeniden yerlerine oturmamıştır. Dolayısıyla, başta Mısır halkı olmak üzere, bölgede yaşayan halklar baskıcı rejimlerden rahatsızlık duymaya devam etmektedirler. Kaynakça Abdullah, İsam. “Mehâvifü’l-Akbât min Hukbeti’l-İhvân fî Mısr”. el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 171-202. Abdülkadir, Eşref. “Mısr: Mehâvifü’l-Akbât”. el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, Dubai: el- Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 133-170. Ahmed, Taha. El-Kinîse ve’l-Akbât beyne’s-Siyâsi ve’r-Rûhi (Rapor: 5 Şubat). İstanbul: El-Ma‘hadü’l-Mısrî li’d-Dirâsâti’s-Siyasîyye ve’l-İstiratejiyye/Egyptian Institute For Political and Strategic Studies, 2015. Atıyye, Aziz Süryal. Târîhu’l-Mesîhiyye eş-Şarkıyye. Çev. İshak ‘Abîd, Kahire: el- Meclisü’l-Â’lâ li’s-Sekâfe, 2005. Baş, Ayşenur. “Papa III. Şenuda Döneminde Mısır’da Kilise-Devlet ve Kıpti-Müslüman İlişkileri. Yüksek Lisans Tezi, Sakarya: Sakarya Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. Bişâre, Azmî. Hel min Mes’ele Kıptiyye fî Mısr. Beyrut: el-Merkezü’l-Arabî li’l-Ebhâs ve’d-Diraseti’s-Siyâse, 2012. Doğaner, Suna. “Mısır”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara: TDV Yayınları, 2004, 29: 553-555. Oksident 2/2 (2020) 218 Ekrem Sert & Ahmet Güç el-Azbavî, Yüsrî. “el-Akbât fi’l-Mehceri’n-Neş’e ve’l-Mesar”. El-Akbât fî Mısr ba‘de’s- Sevr, Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 275-338. el-Hudarî, Hanna Cerces. Târîhu’l-Fikri’l-Mesîhî: Yesûu’l Mesîh Abre’l-Ecyâl. Kahire: Darü’s-Sekâfe, 1981, 1: 25. el-Makrîzî, Ebû Muhammed Takıyyüddîn. Târîhu’l-Akbât. Thk. Abdülmecit Diyab, Dâru’l-Fâzile, 1995. el-Münâvî, Abdüllatîf. El-Akbât: El-Kinîse emi’l-Vatan. Riyad: Mektebetü’s-Sâi, 2005. Emin, Semir. Sevre Mısr. Kahire: Daru’l Ayn, 2011. Ertosun, Erkan & Pakize Toprak. “11 Eylül Sonrası Orta Doğu’da Din, Terör ve Müslüman Kardeşler Örneği”. The Journal of Academic Social Science Studies (JASSS) 3/42 (2016): 559-573. Fifyân, Fuad. “El-Akbât ve Sevre Yenâyir”. Er-Rebîu’l-Arabî ve Mesîhiyyû eş-Şark el- Evsat, Filistin-Beyti Lahm: Diyar, 2012. Hazar, Ayşenur.“Mısır’da 25 Ocak 2011 Devrimi Öncesi Kilise-Devlet İlişkileri”. Orta Doğu Yıllığı, ed. Kemal İnat & Muhittin Ataman, İstanbul: Açılım Kitap, 2014, 464- 484. Heykel, Muhammed Hasaneyn. Harîfu’l-Gadab (Kıssatü Bidâyeti ve Nihâyeti Asr-ı Enver es-Sâdât). Mısır: y.y., 2006. İbn Tallâl, Hasan. Mesîhiyye fi’l-Âlemi’l-Arabî. Amman: Mektebe, 1995. İbnü’l-Mukaffa, Saveraus. Târîhu Mısr min Bidâyâti’l-Karni’l-Evvel el-Mîlâdi hattâ Nihâyeti’l-Karni’l-Işrîn. Tahk. Abdülaziz Cemaleddin, Cüz 1, Kahire: Mektebetü’l- Medbûlî, 2006. İmâre, Muhammed. Fî Mes’eleti’l-Kıptıyye: Hakâik ve Evhâm. Kahire: Mektebetü’ş- Şurûk, 2001. İmâre, Muhammed. İslâm ve’l-Akalliyyât El-Mâzi ve’l Hâdır ve’l Müstakbel. Kahire: Mektebetü’ş-Şurûk, 2003. “Kıptîler”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara: TDV Yayınları, 2002, 25: 424-426. Leylâ, Ali. “Devrü’l-Akbât fî Binâi’l-Mücteme‘i’l-Mısrî”. el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, ed. Heyet, Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 9-62. Lütfî, Vâil. “el-Akbât fî Mısr ve Tahaddiyyâtü’l-Vâki‘i’s-Selef”. el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, ed. Heyet, Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 241-274. Mûsa, Selmâ. “El-Kinîsetü’l-Kıptiyye fî Mısr ve Sevre 25 Janiver: Nuktatü Tahavvül”. Umrân 7/2 (2014): 131-150. Müdiriyye el-Ma’lûmât. “Akbât” (Rapor). El-Merkezü’l-İstişâri li’d-Dirâsât ve’t- Tevsîk/The Cosultative Center for Studies and Documentation, 2011, 1-37. Saîd, Abdülhakîm Zeyd. Nasâra’l-Arab ve Akbâtu Mısr: Kırâe Târihiyye ve Rü’ye Tahlîliyye. Bahreyn: Mektebetü Vehbe, 2008. Stephanous, Andrea Zekî. “El-Kuvâ el-Mesîhiyye fî Mısr ve Mevkıfühâ mine’s-Sevr”. el-Akbât fî Mısr ba‘de’s-Sevr, ed. Heyet, Dubai: el-Merkezü’l-Mesâdir li’d-Dirâsât ve’l-Buhûs, 2012, 97-132. Tâcir, Jack. Akbât ve Müslimûn münzü’l-Fethi’l-‘Arabî ilâ ‘Âmi 1922 Mîlâdiyyen. Kahire: y.y., 2013. https://dergipark.org.tr/oksident 1952 Mısır Devrimi’nden Arap Baharı’na Kadar Geçen Süreçte Kıptîler 219 Visâm Fuad, El-Kinîsetü’l Mısrıyye ve’s-Siyase ba’de Yulyu 2013 (Siyasî Rapor). İstanbul: El-Ma’had el-Mısrî li’d-Dirâsâti’s-Siyasîyye ve’l-İstiratejiyye /Egyptian Institute For Political and Strategic Studies, 2016. Yusuf, Ebu Seyf. El-Akbât ve’l-Kavmiyyetü’l-Arabiyye. Beyrut: Merkezu Dirasâti’l- Vahdeti’l-Arabiyye, 1987. Oksident 2/2 (2020)