T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TERİTORYALİTE: BİRLİK MEKÂNININ TERİTORYALLEŞMESİ VE İÇERİSİ-DIŞARISI AYRIMI DOKTORA TEZİ SAMET YILMAZ BURSA – 2019 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI AVRUPA BİRLİĞİ VE TERİTORYALİTE: BİRLİK MEKÂNININ TERİTORYALLEŞMESİ VE İÇERİSİ-DIŞARISI AYRIMI DOKTORA TEZİ SAMET YILMAZ DANIŞMAN DOÇ.DR. ÇİĞDEM AYDIN KOYUNCU BURSA - 2019 V ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Samet Yılmaz Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XIV + 328 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 20…….. Tez Danışman(lar)ı : Doç. Dr. Çiğdem AYDIN KOYUNCU AVRUPA BİRLİĞİ VE TERİTORYALİTE: BİRLİK MEKÂNININ TERİTORYALLEŞMESİ VE İÇERİSİ-DIŞARISI AYRIMI Mekânsal kontrol, yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin temel niteliklerinden biridir. Yönetimsel/siyasal örgütlenmeler, belli bir coğrafi alan üzerinde kontrol tesis ederek kompartımanlaştırılmış mekânlar oluşturmaya çalışırlar ve böylece varlıklarına mekânsal bir biçem kazandırırlar. Bu şekilde hem mekân üzerinde kontrol kurulur hem de ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel vb. etkileşimler belli bir düzene oturtulmuş olur. Teritoryalite, yönetimsel/siyasal örgütlenmeleri fiziki mekâna bağlayan ve sınırlandırılmış ya da kompartımanlaştırılmış mekânlar ortaya çıkaran rasyonel bir mekânsal kontrol stratejisidir; başka bir ifadeyle belli coğrafi bir alanın sınırlandırılması ve bu alan içindeki süreçlerin tanzim edilmesine yönelik bir sahiplik iddiasıdır ve siyasal gücün coğrafi tezahürlerinden biridir. Bu çerçevede bir yönetimsel/siyasal örgütlenme olan ve mekânla etkileşime giren Avrupa Birliği de kendi mekânını dışarıdan ayırmaya çalışmakta ve dünya coğrafyası içerisinde düzenli etkileşimler kurmaktadır. Birlik, kendi içerisinde bir düzenlilik mekânı oluşturarak bu mekânı sınırlar yoluyla dışarıdan ayırmakta ve bu şekilde içeride bir güvenli fırsatlar mekânı tanzim etmektedir. Bunu yaparken de teritoryal bir kontrol stratejisi izlemektedir. Avrupa Birliği, kendisi ile dışarıdaki aktör ve mekânlarla düzenli etkileşimler kurmakta ve kendi coğrafi alanının kurumsallığını bu etkileşimler üzerinden güçlendirmektedir. Bu çerçevede çalışmanın temel önermesi, Avrupa Birliği’nin siyasal ve mekânsal açıdan içeride teritoryal bir düzenlilik oluşturduğu ve bu şekilde Birlik mekânının dünya coğrafyası içerisinde bir coğrafi sabite olarak konumlandığıdır. Anahtar Kelimeler: Teritoryalite, Mekânsal Kontrol, Kompartımanlaşma, Teritoryal Düzen, Avrupa Birliği, Birlik Mekânı, İçerisi-Dışarısı Ayrımı. VI ABSTRACT Name and Surname : Samet Yılmaz University : Bursa Uludağ University Institution : Institute of Social Sciences Field : International Relations Branch : International Relations Degree Awarded : PhD Page Number : XIV + 328 Degree Date : …. / …. / 20…….. Supervisor (s) : Assoc. Prof. Dr. Çiğdem AYDIN KOYUNCU EUROPEAN UNION AND TERRITORIALITY: THE TERRITORIALIZATION OF UNION SPACE AND INSIDE-OUTSIDE DISTINCTION Spatial control is one of the basic characteristics of polities. Polities try to create compartmentalized spaces thereby gaining a spatial form to their existence. Thus, control is established on space, and economic, political, societal, cultural etc. interactions are regulated. Territoriality is a rational spatial control strategy that connects polities to the psychical space, and also, forges bounded or compartmentalized spaces. In other words, as a geographical manifestations of political power, territoriality is a claim of delimiting a certain geographical area, and of regulating processes within this area. In this framework, the European Union, which is a polity interacting with space, struggles to separate its space from the outside, and creates regular interactions in world geography. The Union separates its space by imposing boundaries and forging a space of order whereby creating a secure space of opportunities. Also, it performs a territorial control strategy to form such a spatial order. In this way, it distinguishes inside from outside; establishes regular interactions with outside or outsiders; and strengthens the institutionalization of its geographical area. The main statement of the study is that the European Union politically and spatially establishes a territorial order within its space, and thus, the Union space is positioned as a geographical fixity in world geography. Keywords: Territoriality, Spatial Control, Compartmentalization, Territorial Order, European Union, Union Space, Inside-Outside Distinction. VII ÖNSÖZ “Avrupa Birliği ve Teritoryalite: Birlik Mekânının Teritoryalleşmesi ve İçerisi-Dışarısı Ayrımı” başlıklı çalışma, her tez gibi bir merakın neticesinde hazırlanmış bir çalışmadır. Bu süreçte bana desteğini her zaman hissettiren değerli tez danışmanım Doç. Dr. Çiğdem AYDIN KOYUNCU’ya, çalışmanın ilgili bölümlerinde fikirleriyle katkı sağlayan değerli Hocam Prof. Dr. Kamuran REÇBER’e ve konuyla ilgili bilgilerini benimle paylaşan Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Tayyar ARI Hocama, diğer bölüm Hocalarıma ve çalışmamın hazırlanması sırasında 2211 Yurt İçi Lisansüstü Burs Programı (2211-A Genel Yurt İçi Doktora Burs Programı) kapsamında maddi destek sağlayan TÜBİTAK’a teşekkürlerimi iletirim. Arş. Gör. Samet YILMAZ Bursa-2019 VIII İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI……………………………………………………………….....II YEMİN METNİ……………………………………………………………..………….III SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ....................................................................................................... IV ÖZET ............................................................................................................................... V ABSTRACT .................................................................................................................... VI ÖNSÖZ ......................................................................................................................... VII İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ VIII KISALTMALAR ......................................................................................................... XIII GİRİŞ ................................................................................................................................ 1 BİRİNCİ BÖLÜM BEŞERİ VE SİYASAL BOYUTLARIYLA TERİTORYALİTE 1. BEŞERİ VE SİYASİ COĞRAFYANIN COĞRAFYA DİSİPLİNİ İÇİNDEKİ KONUMU ....................................................................................................................... 12 2. TERİTORYALİTE: MEKÂNSAL KONTROL YOLUYLA KOMPARTIMANLAŞMA ............................................................................................ 19 2.1. Yer ................................................................................................................... 20 2.2. Mekân .............................................................................................................. 23 2.2.1. Mutlak ve Göreli Mekân ............................................................................. 23 2.2.2. İlişkisel Mekân ve Mekânın Üretimi........................................................... 25 2.3. Biyolojik ve Antropolojik Bir Dürtü Olarak Teritoryalite .............................. 27 2.3.1. Savunma ...................................................................................................... 28 2.3.2. Ayırt Etme ................................................................................................... 31 2.4. Rasyonel ve Kurucu Bir Eylem Olarak Teritoryalite ...................................... 35 2.4.1. Teritoryalite: Rasyonel Bir Mekânsal Kontrol Stratejisi ............................ 36 2.4.2. Teritoryalitenin Oluşumu ............................................................................ 39 2.4.3. Sınırlandırılmış ve Coğrafi Sınır-Çekilmiş Alan: Teritorya ....................... 41 2.4.3.1. Teritorya ve Teritoryalite İlişkisi ........................................................ 42 2.4.3.2. Teritorya Konseptinin Niteliği ve İşlevi ............................................. 44 2.5. Teritoryalitenin Nitelikleri .............................................................................. 48 2.5.1. Kontrol ........................................................................................................ 48 IX 2.5.1.1. Mekânın Coğrafi Sabite Olarak Konumlanması ................................. 50 2.5.1.2. Siyasal Örgütlenmenin Coğrafi Merkezileşmesi ................................ 52 2.5.2. Anlamlandırma ............................................................................................ 54 2.5.3. Tarihsellik ve Zamansallık .......................................................................... 56 İKİNCİ BÖLÜM FARKLI TERİTORYALİTELER VE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SİYASAL/TERİTORYAL BİÇİMLENİMİ 1. İMPARATORLUKLAR: DEĞİŞKEN SINIRLANDIRILMIŞLIKLAR ............... 62 1.1. Heterojen Teritoryal Yapı ve Çeşitlenmiş Yönetim ....................................... 64 1.2. İmparatorluk Sınırları ve Teritorya ................................................................. 68 1.3. Mutlak Sınırlar mı? Roma Sınır-Hatları ve Büyük Çin Seddi ........................ 74 2. MODERN DEVLET VE TERİTORYALİTE: FARKLI MEKÂNSALLIKLARIN TEK TERİTORYADA BÜTÜNLEŞTİRİLMESİ VE SINIRLANDIRILMASI ........... 78 2.1. Mekânsal Bir Konteyner: Modern Devlet ....................................................... 79 2.2. Teritoryal Egemenlik ...................................................................................... 81 2.2.1. Egemenliğin İçe Yönelik Boyutu ................................................................ 82 2.2.2. Egemenliğin Devletlerarası Niteliği ............................................................ 86 2.2.3. Egemenliğin Düşünsel Temeli .................................................................... 88 2.3. Modern Devlet Mekânının Sınırlandırılması ve Kompartımanlaşması .......... 90 3. BİRLİK SİSTEMİ VE TERİTORYALİTENİN SİYASAL BOYUTU: ÖLÇEKLERİN BİRLİK DÜZEYİNDE TOPLANMASI .............................................. 96 3.1. Vestfalyan Model: Federal Avrupa ............................................................... 100 3.2. Yeni Orta Çağcılık ve İmparatorluk .............................................................. 103 3.2.1. Farklı Düzeylerdeki Çeşitlenmiş Yetke Yapıları ...................................... 104 3.2.2. Kesişen ve Karşılıklı-Bağlantılı Yetkiler .................................................. 106 3.2.2.1. Birlik Sisteminin İşleyişi: Farklı Yönetişim Düzeyleri ..................... 109 3.2.2.1.1. Çok-Düzeyli ve Çeşitlenmiş Yönetişim ....................................... 112 3.2.2.1.2. Kesişen Siyasal ve Coğrafi Ölçekler İçerisindeki Hiyerarşik Yapı …………………………………………………………………...115 3.2.2.2. Birlik Yönetimsel Alanı ve Egemenlik-Dışı Sistem ......................... 118 3.2.3. Birliğin Teritoryal Yetke Yapısı ve Kapsamı ........................................... 123 3.2.4. Birlik Teritoryalitesi ile Üye Devlet Teritoryalitelerinin İlişkisi .............. 126 X ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ COĞRAFYASINDA YENİ BİR MEKÂNSALLIĞIN İNŞASI VE TERİTORYANIN SINIRLANDIRILMIŞLIĞI 1. BİRLİK COĞRAFYASINDA FRİKSİYONSUZ HAREKETLİLİK: VATANDAŞLIKLA STATÜLEŞTİRİLEN SERBEST DOLAŞIM ........................... 136 1.1. Hareketliliğin Anlamı ve Mekân Üzerinde Tanımlanması ........................... 138 1.2. Serbest Dolaşım: Birlik Dâhilinde Hareketlilik ............................................ 140 1.2.1. Birlik Coğrafyası Dâhilinde Serbest Dolaşımın Temeli ........................... 141 1.2.2. Serbest Dolaşımın Kurumsallaşması: Maastricht Andlaşması ve Birlik Vatandaşlığı .......................................................................................................... 145 1.2.2.1. Kurumsallaşmış Vatandaşlık ve Hukuki Kişilik Temelinde Serbest Dolaşım ……………………………………………………………………...146 1.2.2.2. Serbest Dolaşımın Yasal Kapsamının Genişlemesi .......................... 149 1.2.2.3. Serbest Dolaşımın Rasyonalitesi ....................................................... 152 1.2.3. Üye Devletlerarasındaki Ortak Sınırların Geçirgenliğinin Artması.......... 154 1.3. Serbest Dolaşım ile Ortak Sınırların Geçirgenliğinin Artmasının Mekânsal Etkisi ……………………………………………………………………………...158 2. HAREKETLİ MEKÂNDA GÜVENLİK: BİRLİK İÇ GÜVENLİĞİ .................. 168 2.1. İç Güvenliğin Birlik Kapsamına Dâhil Edilmesi .......................................... 168 2.1.1. İç Güvenliğe Yönelik Hükümetler-Arası Yaklaşım .................................. 169 2.1.2. İç Güvenliğin Ulusal Ölçekten Birlik Ölçeğine Taşınması....................... 170 2.1.2.1. Birlik Kapsamında Ulusal Ölçekte Güvenlik .................................... 170 2.1.2.2. İç Güvenliğin Normatif Açıdan İnşası .............................................. 171 2.1.2.3. Lizbon Andlaşması ve Yetki Alanlarının Belirginleşmesi................ 173 2.1.3. Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanının Yasal ve Teritoryal Kapsamı .... 175 2.2. Kapsamlı İç Güvenlik: Güvenlik Stratejileri ve Eylem Planları ................... 181 2.2.1. Güvenli Alanın Normatif Yönden Teritorya Bağlanması ......................... 181 2.2.2. Güvenli Alanın Kamusal Niteliği ve Çok-Düzeyli Yapısı ........................ 184 3. TERİTORYANIN SİYASALLAŞMASI: TERİTORYAL UYUM VE BİRLİK TERİTORYASININ SINIRLANDIRILMIŞLIĞI ........................................................ 187 3.1. Teritoryal Uyum Yaklaşımının Temeli ve Rasyonalitesi.............................. 188 3.2. Teritoryal Uyumun Birlik Kapsamına Alınması ve Kavramsallaştırılması .. 191 XI 3.2.1. Teritoryal Uyumun Andlaşmalara Dâhil Olması ...................................... 191 3.2.2. Teritoryal Uyumun Fiziki Mekânla İlişkisi............................................... 193 3.2.2.1. Teritoryal Uyum ve Mekânsal Gelişim Perspektifi .......................... 195 3.2.2.2. Teritoryal Uyumun Teritoryası ......................................................... 197 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ DIŞ SINIR REJİMİ VE DIŞ SINIRLARININ FİZİKİ MEKÂNLA İLİŞKİSİ 1. ÖZGÜRLÜK, GÜVENLİK VE ADALET ALANININ DIŞ BOYUTU: İÇERİSİ İLE DIŞARISININ KATEGORİLEŞMESİ ................................................................. 205 1.1. Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanının Dış Boyutunun Gelişimi ............... 206 1.2. Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Politikasının Dış Yetki Alanı ....................... 210 1.3. Dış Eylemin Kurucu Etkisi ........................................................................... 215 2. BİRLİK DIŞ SINIRLARININ KURUMSALLAŞMASI: SINIR-YAPIMI ......... 216 2.1. Birlik Dış Sınırlarının İnşası: Birliğin Sınırlandırılması ve Yeniden Sınırlandırılması ........................................................................................................ 218 2.1.1. Schengen Alanı: Asli Mekânsallık ............................................................ 218 2.1.2. Genişleme ve Üyelik Süreci: Sınır-Ötesi Etki .......................................... 221 2.1.3. Komşuluk Politikası: Genişlemiş Birlik Kapsamında Dışarısının Kurumsallaşması ................................................................................................... 223 2.1.3.1. Yeni Bir Kurumsal İlişki ................................................................... 223 2.1.3.2. Yönetimsel İşbirliği-Mekânsal Ayrım .............................................. 225 2.2. Dış Sınırların Yönetimi: Birlik Düzeyinde Networklerin Oluşumu ............. 229 2.2.1. Bütünleşik Sınır Yönetimi ........................................................................ 231 2.2.2. Birlik Çapında Sınırların Yönetimi ve Hareketliliğin Düzenlenmesi ....... 233 2.2.2.1. Operasyonel İşbirliğinin Kurulması: Frontex ................................... 234 2.2.2.2. Frontex Kapsamında Operasyonel İşbirliğinin Niteliği .................... 237 2.2.2.2.1. Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı İçerisindeki Yardımcı Birimlerin Yasal Kapsamı ............................................................................. 237 2.2.2.2.2. Operasyonel Merkezileşme ve Birlik Düzeyi ............................... 239 2.2.3. Hareketliliklerin Kontrolünde Teknolojik Unsurların Kullanımı ............. 241 2.2.3.1. Gözetim ve Denetime Yönelik Teknolojik Yapılanmalar ................ 241 2.2.3.2. Akıllı Sınır Kavramı .......................................................................... 245 XII 2.2.3.3. Teknolojinin Sınırlar ve Mekânsallık Üzerindeki Etkisi .................. 247 2.2.4. Bütünleşik Sınır Yönetiminin Dış Unsuru ................................................ 253 3. SINIRLARIN KURUMSAL YAPISI VE COĞRAFİ MEKÂNSALLIĞI: MEKÂNIN AYRIŞTIRILMASI ................................................................................... 257 3.1. Birlik Dış Sınırlarının Kurumsallığı ............................................................. 257 3.2. Sınırların Fiziki Mekânla İlişkisi .................................................................. 259 3.2.1. Sınır İşlevinin Farklı Lokasyonlarda Gerçekleşmesi ve Birbirine Bağlanması …………………………………………………………………………...259 3.2.2. Sınırların Yayılmacı Etkisi ........................................................................ 262 3.2.3. Sınırların Hiyerarşik Yapıda Mekân Ayırıcı İşlevi ................................... 265 3.2.4. Katı veya Esnek Sınırlar ........................................................................... 267 3.2.4.1. Dış Sınırların Katılaşması ................................................................. 268 3.2.4.2. Katılaşan Ayrım Hatlarının Yönetimsel Açıdan Seyrelmesi ............ 270 SONUÇ ......................................................................................................................... 275 KAYNAKLAR ............................................................................................................. 285 XIII KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi AB Avrupa Birliği ABAD Avrupa Birliği Adalet Divanı ABBK Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi ABD Amerika Birleşik Devletleri ABİİA Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Andlaşma ABK Avrupa Birliği Konseyi ABKA Avrupa Birliği Kurucu Andlaşması AET Avrupa Ekonomik Topluluğu AKÇT Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AMGP Avrupa Mekânsal Gelişim Perspektifi AP Avrupa Parlamentosu ATS Avrupa Tek Senedi b. Baskı Bkz. Bakınız BSY Bütünleşik Sınır Yönetimi C. Cilt COSI İç Güvenlik Alanında Operasyonel İşbirliği Daimi Komitesi (Standing Committee on Operational Cooperation on Internal Security) çev. Çeviren ed. Editör et al. Ve diğerleri EU-LISA Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanında Geniş-Ölçekli Bilgi Teknolojisi Sistemlerinin İşleyişine İlişkin Avrupa Birliği Ajansı (European Union Agency for the Operational Management of Large-Scale IT Systems in the Area of Freedom, Security and Justice) EURES Avrupa İstihdam Ağı (The European Job Mobility Portal) Eurodac Avrupa Parmak İzi Tanımlama Sistemi (European Dactyloscopy) Eurojust Avrupa Birliği Adli İş Birliğini Geliştirme Ajansı Europol Avrupa Polis Teşkilatı XIV Kısaltma Bibliyografik Bilgi Eurosur Avrupa Sınır Gözetim Sistemi Frontex Avrupa Sınır Güvenliği Birimi Ibid. Aynı Eser Interreg Sınır-Bölgeleri Girişimi (Interregional) loc.cit. Yazara ait son zikredilen yer No. Number ODGP Ortak Dış ve Güvenlik Politikası op.cit. Adı Geçen Eser ÖGAA Özgürlük, Güvenlik ve Adalet Alanı passim. Eserin Bütününe Atıf S. Sayı s. Sayfa SIS Schengen Bilgi Sistemi ss. Sayfadan Sayfaya SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ÜDV Üçüncü Devlet Vatandaşı vd. Ve Diğerleri VIS Vize Bilgi Sistemi Vol. Cilt 1 GİRİŞ İnsanlar coğrafi varlıklardır ve çeşitli ölçeklerde eylemlerde bulunarak hem çevrelerini şekillendirirler hem de çevre tarafından şekillenirler.1 Beşeri eylem, yeryüzünde belli bir yapının içerisinde olması sebebiyle esasında kompartımanlaşmıştır ve her bir kompartıman kendi niteliklerine sahiptir. Bu şekilde ortaya çıkan mekânsallıklar (spatiality), yani mekânın (space) ayırt edici nitelikleri, etkileşimleri yönlendirir ve anlamlı hâle getirir. Tüm beşeri eylem, bu yapılanma içerisinde belli bir lokasyon (location) ve bağlam kapsamında gerçekleşmektedir.2 Beşeri nitelikteki etkileşimleri yönlendiren aktörler olan yönetimsel/siyasal örgütlenmeler3 (polity) de etkinlikleri altındaki mekânla etkileşime girer ve onu tanzim etmeye çalışırlar. Sınırlandırılmış coğrafi bir alanın (area) ve bu alandaki süreçlerin tanzim edilmesine yönelik bir sahiplik iddiası (claim) olan teritoryalite (territoriality), (siyasal) gücün coğrafi tezahürlerinden biridir ve yönetimsel/siyasal örgütlenmeleri fiziki mekâna bağlamaktadır. Yönetimsel/siyasal örgütlenmeler, mekân üzerinde sınır4 çekerek 1 Robert D. Sack, Homo Geographicus, Baltimore: The Johns Hopkins University Press, 1997. 2 Edward W. Soja, “The Political Organization of Space”, Association of American Geographers Resource Paper, No. 8, 1971, s. 3. 3 Polity, Türkçe’ye yönetimsel/siyasal örgütlenme olarak çevrilmiştir. Kavramın Türkçe karşılığı Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan İngilizce-Türkçe Sözlük’de “1. hükümet şekli, idare şekli, 2. devlet, hükümet, idare örgütü” olarak belirtilmektedir. Çalışmada polity kelimesi, sınırlandırılmış bir mekân boyunca bağlayıcı karar alabilen, aldığı kararlarla topluluklar üzerinde etki ortaya çıkaran ve kendi kurumsal yapısına sahip örgütlenmeler anlamında, yönetimsel/siyasal örgütlenme olarak kullanılacaktır. Böyle bir kullanım, Rainer Bauböck’ın da belirttiği üzere kavramın yalnızca devleti işaret eder bir şekilde değil, daha geniş bir çerçevede kullanılmasını sağlayacaktır. İlgili kavram kabileler, şehir-devletleri ve imparatorluklar gibi bir şekilde teritoryaya ve düzenleyici karar alabilme kapasitesine sahip birimler için de kullanılabilecektir. Hamit Atalay, İngilizce-Türkçe Sözlük, Cilt 2, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu Türk Dil Kurumu Yayınları, 1999, s. 2634. Rainer Bauböck, “Multilevel Citizenship and Territorial Borders in the EU Polity”, IWE–Working Paper Series, No. 37, 2003, s. 1. 4 Sınır, mekânsal bir örgütlenme ya da topluluğu diğerinden ayıran hat (line) olarak tanımlanabilir. İngilizce’de sınır kelimesi, boundary ve border kelimeleriyle ifade edilmektedir. Boundary, herhangi bir topluluk veyahut mekânsal birim için kullanılabilecek daha kapsamlı bir çerçeve sunarken border, devletlerin egemenlik alanlarının belirlenmesi ve devletlerarası jeopolitik düzenin oluşumuyla ilintilidir. Bu bakımdan boundary devlet, metropol, şehir, kasaba düzeyinde ve herhangi bir topluluktaki kültürel, dilsel, etnik vb. unsurlara istinaden kullanılabilir. Border ise devletlerarasındaki ayrım hatlarını ve kurumsallaşmış bir yapıyı işaret etmektedir. Çalışmada bütünlük sağlamak amacıyla boundary ve border kelimeleri sınır olarak çevrilmiş ve ilgili sınırın refere ettiği unsur (devlet sınırı, imparatorluk sınırları, AB sınırları ya da herhangi bir topluluktaki kültürel sınır gibi) ayrıca gösterilmiştir. Bkz. Servet Karabağ, Jeopolitik Açıdan Sınırlar, Ankara: Gazi Kitapevi, 2008, s. 12. Jerry Pitzl, Encyclopedia of Human Geography, London: Greenwood Publishing, 2004, ss. 19-20. Matthew Sparke, “Boundary”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 55. Matthew Sparke, “Border”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 52. 2 (demarcation) diğer mekânlardan ayrıştırılmış, sınırlandırılmış (bounded/delimited) ve kompartımanlaştırılmış mekânlar ortaya çıkarmaya çalışırlar; böylece işlevsiz ve boş mekânları işlevsel hâle getirerek doldurulmasını sağlarlar.5 Ağırlıklı olarak modern devlete yönelik bir kontrol stratejisi olarak görülen teritoryalite, yalnızca modern devlete ait bir eylem türü olarak değerlendirilmemeli, daha geniş bir siyasal ve tarihsel bağlamda ele alınmalıdır.6 Edward W. Soja’nın da belirttiği üzere “yeryüzü, insanlar tarafından oluşturulmuş ve idame ettirilen bir sınırlar labirenti topluluğudur.” Coğrafi olarak dünya aslında bir bütündür. Ancak siyasal ve sosyal açıdan dünyaya bakıldığında etkileşimleri belirleyen çok sayıda bölünmüşlüğün olduğu gözlemlenebilir. Bu bölünmüşlük kapsamında siyasal, sosyal, ekonomik vb. etkileşimler, iç içe girmiş/geçmiş (nested) ve örüntülü bir network yapısına benzemektedir.7 Bu yapılanma içerisinde yerel, bölgesel, ulusal ve ulus-aşırı nitelikteki yönetimsel/siyasal örgütlenmeler, etkileşimleri yönlendiren temel aktör konumundadırlar; mekânla etkileşime girerek farklı düzeylerde ve içeriklerde mekânsal anlamlar ve yapılar teşkil ederler. Bu durum, mekânların kazandığı anlamlar ve süreçlerin yaratığı çıktılar çerçevesinde birimler arasındaki etkileşimleri yönlendirmektedir. Her ne kadar yakın zamanlarda küreselleşme söylemi içerisinde teritoryal unsurların öneminin azaldığı ve akışkanlıkların belirgin olduğu bir network toplumunun ortaya çıkmakta olduğu iddia edilse de insanlar ve örgütlenmeler, kontrol etmek istedikleri mekânlar üzerinde varlıklarını devam ettirmektedir. Teritoryal mekânlar hâlâ varlıklarını sürdürmektedir. Mekân üzerinde kontrol kurma ve mekânı diğer mekânlardan ayırma girişimleri, yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin temel niteliklerindendir. Bu durum, bir yönetimsel/siyasal örgütlenme olan AB için de böyledir. Birliğin nasıl bir örgütlenme modeli olduğu ve bu yapının jeopolitik sonuçlarına ilişkin çok sayıda çalışma yapılmaktadır. Özellikle Maastricht Andlaşması’yla yetki alanlarının belirginleşmesi ve 1990 sonrası dönemde Birliğin coğrafi alanının değişim ivmesinin hızlanmasıyla birlikte, AB’nin nasıl bir teritoryal dizayna sahip olduğu ve bu yapının fiziki mekânla olan ilişkisi 5 Mark Blacksell, Political Geography, London: Routledge Press, 2006, s. 20. 6 Tuomas Forsberg, “Beyond Sovereignty, Within Territoriality: Mapping the Space of Late-Modern (Geo) Politics”, Cooperation and Conflict, Vol. 34, No. 4, 1996, s. 356. 7 Soja, op.cit., s. 1. 3 yoğun bir şekilde tartışılmış ve geleceğe ilişkin olarak çok sayıda önerme ileri sürülmüştür. Kimi araştırmacılara göre AB, bir devlet olma yolunda ilerlemektedir; kimilerine göre Birlik, imparatorluklara ve Orta Çağ Avrupa’sına benzer jeopolitik bir örgütlenme modelidir.8 Kimi çalışmalarda ise AB, değişken geometrik (variable geometry) bir model, Almanya’nın yönlendirici olduğu bir imparatorluk, işlevsel çoklu- networkler ve akışkan bir çoğulculuk (cascading pluralism) çerçevesinde ele alınmaktadır.9 AB’nin siyasal ontolojisi ve buna ilişkin olarak teritoryal yapısını ortaya koymaya çalışan bu modeller, modern devlet ve bu modele karşıt değişkenler çerçevesinde konumlanmıştır. Bu durum iki açıdan eleştiriye tabi tutulabilir. İlk olarak Birliğin teritoryal dizaynını modern devlet teritoryalitesi değişkenleri bağlamında ele almak hem indirgemeci bir tutum olur hem de Birliğin kendine özgü teritoryal niteliklerinin görmezden gelinmesini beraberinde getirir. Farklı kontrol mekanizmaları yoluyla da teritoryal niteliğe sahip mekânsal bir düzenlilik kurulabilir. Bu mekânsal düzen, modern devletlerden farklı ancak onların teritoryal yapılarına benzer bir coğrafi düzenlilik ve etkileşim kalıbı ortaya çıkarabilir. İkinci olarak Birliğin değişken bir teritoryal biçimlenime sahip olduğu ve bu bakımdan da fiziki mekânla olan ilişkisinin farklılaştığı önermesi, alternatif teritoryalite biçimlenimlerinin modern devlet teritoryalitesi karşında konumlandırılmasını beraberinde getirir. Buna göre AB, modern devletten farklı olarak akışkan nitelikteki networklere dayanan yönetimsel bir yapılanmadır ve sınırlarının değişken olması sebebiyle modern devlete benzer bir teritoryal düzene sahip değildir. Bu bakımdan da Birliğin dışarısıyla olan etkileşimleri, esnek (soft) bir mekânsal ayrıma dayanmaktadır; içerisi-dışarısı ayrımı da böylece muğlaklaşmaktadır. Bu nitelikteki önermeler, Birliğin modern devlet teritoryalitesine benzeyen düşünsel ve pratiklerini görmezden gelmektedir. AB yönetimsel/siyasal örgütlenmesi modern devletlerden farklı olsa bile, bu durum, Birlik coğrafi alanı boyunca teritoryal niteliğe sahip istikrarlı bir düzenlilik mekânının ortaya çıkmasına engel değildir. Kendi özelliklerine sahip olmakla birlikte, oluşturulmaya çalışılan mekânsal düzenlilik hem daha geniş anlamda teritoryal unsurları hem de modern devlete benzer nitelikleri bünyesinde barındırmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi mekânın 8 Bkz. Christopher S. Browning, Pertti Joenniemi, “Geostrategies of the European Neighbourhood Policy”, European Journal of International Relations, Vol. 14, No. 3, 2008, ss. 522-526. 9 Bkz. Jan Zielonka, “The Remaking of the EU’s Borders and the Images of European Architecture”, Journal of European Integration, Vol. 39, No. 5, 2017, ss. 646-647. 4 kompartımanlaştırılması, beşeri ve yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin ortak özelliklerinden biridir. AB de örgütsel yapıların bu ortak niteliğini bünyesinde barındırmakta, sınır koyarak (imposing boundaries) ve içeride bir düzenlilik mekânı oluşturarak kendi mekânını dışarıdan ayırmaya çalışmaktadır. Birliğin nasıl bir örgütlenme modeli olduğuna ilişkin geliştirilmiş olan her bir model kendi görgül unsurlarını bünyesinde barındıracak ve kendisini tanıtlayacak kadar veriye sahip olacaktır. Açıktır ki AB, siyasal ve mekânsal bir örgütlenme modelidir ve dünya coğrafyası üzerinde belli bir mekânı doldurmaktadır. Nitekim Luiza Bialasiewicz, Avrupa ya da kurumsal yapısıyla ‘AB’rupa’nın (‘EU’rope), dünya (siyasi) coğrafyasında konumlanmış ancak henüz tanımlanmamış bir jeopolitik özne olduğunu belirtir.10 Bu çerçevede Birlik, etkin olduğu mekân üzerinde kontrol kurmaya ve bu mekânı diğer mekânlardan farklılaştırmaya çalışmaktadır. Bu farklılaştırma yollarından biri de mekânın teritoryal nitelikte kontrol kurulması yoluyla diğer mekânlardan ayrıştırılması ve Birlik mekânı kapsamında işlevsel bir siyasal ve kamusal ölçek oluşturulmasıdır. Bu şekilde hem Birlik mekânı içerisinde hem de Birlik mekânının ötesinde bir düzenlilik oluşmakta ve bu düzenlilik, jeopolitik sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Zira John Agnew’in de belirttiği üzere “(coğrafi) düzenler kaçınılmaz olarak jeopolitik karaktere sahiptir.”11 Yukarıdaki açıklamalar temelinde çalışmanın temel odağı, Birlik mekânının teritoryal niteliğe sahip olduğu ve bu yapının Birliğin dış çevresiyle olan ilişkilerinde referans oluşturduğudur. Bu durum esasında olağandır. Tüm örgütlenmeler, belli bir mekânı doldurmakta ve oluşturdukları bu mekân bağlamında dış çevreyle etkileşime girmektedir. Söz konusu sürecin ayırt edici noktası, mekânsal farklılaşmanın teritoryal strateji yoluyla gerçekleştirilmesidir. Bu bakımdan bu durumun kendi değişkenleri bağlamında ele alınması gerekmektedir. Peki, Birlik mekânı hangi açılardan tanımlanabilir ve tasnif edilebilir? Bu mekânın teritoryaliteyle olan ilişkisi nasıldır? AB teritoryası nasıl bir mekânsal karaktere sahiptir? Bu mekânsal karakter, AB coğrafyasında bulunan insanların hayatları üzerinde etki etmekte midir? AB sisteminin hangi unsurları, mekânı üzerinde daha fazla öneme sahiptir? Birlik mekânı ile dışarısı birbirinden nasıl 10 Luiza Bialasiewicz, “Introduction: Europe in the World?”, Europe in the World: EU Geopolitics and the Making European Space, ed. Luiza Bialasiewicz, Surrey: Ashgate Press, 2011, s. 1. 11 John Agnew, Stuart Corbridge, Mastering Space: Hegemony, Territory and International Political Economy, New York: Routledge Press, 1995, s. 15. 5 farklılaştırılmaktadır ve bu farklılaştırılma içerisinde mekânın rolü nedir? Birlik teritoryalitesi ile yönetimsel yapısının niteliği nasıl kavramsallaştırılabilir? AB sistemi içerisinde bu sorulara çok farklı yanıtlar verilebilir ve her bir yanıt, Birliğin mekânsal karakteri konusundan geçerli kanıtlar ortaya koyabilir. Çalışmada bu hususta üç değişken kurucu unsur olarak ele alınacaktır. Bunlardan ilki, AB coğrafyasında bulunan bireylere güvenli ve yaşanabilir bir mekân inşasına yönelik olarak vatandaşlıkla statüleştirilen serbest dolaşım temelinde bir hareketlilik mekânı (space of mobility) oluşturulmasıdır. İkincisi ise Birliğin bir kamusal fayda olarak güvenlik sağlamaya ilişkin yetkisidir. Bu iki unsur temel mekânsal referansı oluşturmaktadır. Üçüncü değişken ise sınırlardır. Birlik, bu mekânı dış sınırlar yoluyla diğer mekânlardan ayırmaya çalışmaktadır ve ayrıştırılan bu mekân, etkileşimleri yönlendirmektedir. İçeride bireylerin akışkanlıklarının kesintisiz bir şekilde gerçekleştiği ve toplumsal olarak uyumlu bir güvenli mekânsallık, Birlik mekânının ayırt edici karakteristiğini oluşturmaktadır. Birlik, bu mekânı sınırlandırarak dışarıdan farklılaştırmaya çalışmaktadır ve içerisi, dışarıyla olan etkileşimlerde bir referans unsuru hâline gelmektedir. Bu unsurlar, AB teritoryasının kurumsallığını güçlendirmektedir. AB siyasal ve coğrafi ölçeğinde vatandaşlıkla kurumsallaştırılan serbest dolaşım, Birlik mekânı içerisinde hareketliliğin önündeki yasal engellerin seyreltilmesine ve hareketliliğin kolaylaştırılmasına yönelik eylemleri içermektedir. Bu hareketli (mobile) mekânsallık, dengeli bir kalkınmaya ve Birlik vatandaşlarına fırsatlar yaratmaya yöneliktir. Daha da önemlisi, Birlik teritoryasının kurumsallaşması üzerindeki etkisidir. Hareketliliklerin tanımlanmış bir coğrafi alanda ayrıcalıklı olarak belli bir kolektivite lehine düzenlenmesi, teritoryanın kurumsallaşmasını ve görünür (visible) hâle gelmesini sağlamaktadır. Birlik vatandaşlarına serbest dolaşım (ve yerleşme) hakkının verilmesi hem yeni bir mekânsallık ortaya çıkarmakta hem de Birlik coğrafyasındaki uluslararası (devletlerarası) mekânının teritoryal niteliğini dönüştürmektedir. Bu yapıyla eş zamanlı olarak Birlik coğrafyası boyunca bir ÖGAA oluşturmaya yönelik girişimler, Birlik mekânında bulunan bireylere güvenli bir yaşam alanı oluşturma rasyonalitesine sahiptir. Bu güvenli mekân oluşturma düşünseli, vatandaşlıkla statüleştirilen serbest dolaşımla birlikte, Birlik teritoryasının kurumsallaşmasında belirleyici olan süreçlerdir. Birlik, bütünlüklü bir toplumsallık içerisinde kompartımanlaşmış bir mekân tanzim etmeye 6 çalışmaktadır. Bu durum, belli bir mekân içerisindeki birey ve birey toplukları için korunaklı bir alan işlevi gören teritoryanın oluşumuna katkı sağlar niteliktedir. Birlik coğrafyası dâhilindeki kişilere güvenli bir mekânsal kompartıman oluşturulmasının yanı sıra AB, doğrudan teritoryaya yönelik düşünsele sahiptir ve bu düşünsel, Birlik teritoryasının siyasal açıdan sınırlandırılmışlığını kurumsallaştırmaktadır. AB, kapsadığı coğrafi alan içerisinde toplumsal uyumun olduğu bir yapı oluşturmak istemektedir. Bu çerçevede Birlik kapsamında, sosyal ve ekonomik uyumun sağlanmasına yönelik olarak çeşitli paylaşım ve bölüşüm mekanizmaları düzenlenmiştir. AB, coğrafyası dâhilindeki ekonomik dengesizlikleri azaltarak hem toplumlar hem farklı ölçekteki coğrafi alanlar arasında bir uyum oluşturmaya yönelik olarak teritoryal uyum (territorial cohesion) politikası benimsemiştir. Bu politika, Birlik teritoryasının siyasal sınırlandırılmışlığını güçlendirmektedir. Zira teritoryanın kendisi bir politika (policy) unsuru olarak konumlandırılmaktadır. Bunun yanı sıra Birliğin teritoryaya yönelik olarak geliştirdiği yaklaşım ve mekân politikaları, tek bir AB mekânı oluşumuna katkı sağlar niteliktedir. Bu durum, AB teritoryasının yalnızca bir coğrafi ölçek olarak değil, kendi başına sınırlandırılmış yönetimsel bir alan olarak konumlandırılmasını göstermesi açısından önemlidir. Farklılaştırılmış bir mekânın düzenlenmesine yönelik girişimler, Birlik dış sınırlarının yapısının ele alınmasını gerektirmektedir. Zira David Storey’in de belirttiği üzere teritorya ve teritoryalite üzerine yapılmış herhangi bir çalışma, kaçınılmaz olarak sınırlarla ilgilenmek durumundadır.12 Teritoryal nitelikteki kontrol iddiasının en yoğun olarak kullanıldığı alan sınırlardır. Sınırlar, mekânsal farklılıkları işaretleyen hatlardır; aynı zamanda hem insanlar hem de mekânlar (ve teritoryalar) arasında etkileşimlerin gerçekleştiği lokasyonlardır ve mekânsal niteliğe sahip düzenlerin kurulmasını sağlarlar.13 Bu sebeple de sınırlar, mekân üzerindeki kontrolün teritoryal niteliğe sahip olduğunu gösteren araçların başında gelmektedir. AB de bir dış sınır rejimi geliştirerek ve kendi mekânını referans alarak sınırları dışındaki aktör ve mekânlarla etkileşime 12 David Storey, “Territoriality: Geographical”, International Encyclopedia of the Social&Behavioral Sciences, Vol. 24, ed. James D. Wright, Amsterdam: Elsevier Press, 2015, s. 221. 13 Gabriel Popescu, Bordering and Ordering the Twenty-First Century: Understanding Borders, Lanham: Rowman&Littlefield Press, 2012. 7 girmekte ve kendi etkisini sınırları ötesinde taşımaktadır; böylece mekânının korunaklılığını arttırarak teritoryasının kurumsallığını güçlendirmektedir. Yukarıda belirtilen yapı içerinde ele alınacak olan değişkenler, Birlik mekânının teritoryalleşmesinin temel unsurlarıdır. Zira Schengen düzenlemeleri çerçevesinde şekillendirilmeye çalışılan Birlik dış sınır rejimi, temelde içeride güvenli bir mekânsallık oluşturmaya yöneliktir. Ancak yalnızca oluşturulmaya çalışılan güvenli mekânsallık ve bunun teritoryal sonuçlarına odaklanmak, AB’nin nasıl bir düzenlilik mekânı oluşturduğunun anlaşılması açısından yetersiz olacaktır. Herhangi bir mekânda teritoryal nitelikte kontrolün kurulması, aynı zamanda aktörler arasındaki etkileşimleri yönlendiren yetkinin nasıl kullanıldığının ve bu durumun teritoryal sonuçlarının ele alınmasını gerektirmektedir. Bu çerçevede AB’nin teritoryal yapısına ilişkin alternatif modellerin önermelerinden istifade edilecek ve Birliğin yeryüzündeki konumuna yönelik bir çerçeve geliştirilmeye çalışılacaktır. Bu husus iki açıdan önemlidir. Bunlardan birincisi, teritoryalite kavramsallaştırmaları içinde modern devlet teritoryalitesinin hâkim konumda olması sebebiyle alternatif düzenlerin teritoryal düzenden ayrıştırılmış (deterritorialized)14 yapılar olarak ele alınmasıdır. Hâlbuki modern devlet teritoryalitesi, teritoryalite türlerinden biridir ve yönetimsel/siyasal örgütlenmeler, farklı karakterde teritoryal yönetim yapılarına sahip olabilir. Kaldı ki Birlik içerisinde hem ulusal hem de ulus-altı düzeydeki yönetimsel/siyasal örgütlenmeler varlıklarını devam ettirmektedir. Bu yapıların AB ölçeğiyle olan etkileşimlerinin niteliğinin ele alınması gerekmektedir. İkinci olarak Birlik mekânının teritoryal yapısına ilişkin ele alınacak olan değişkenlerin işlemsel hâle getirilmesine yönelik olarak AB’nin siyasal ve örgütsel çerçevesi belirlenmelidir. Birlik, modern devletler ve imparatorluklar gibi farklı yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin teritoryal niteliklerine benzer karakteristiklere sahiptir. Bu bakımdan Birliğin yeryüzünde işgal ettiği mekân üzerinde etkide bulunurken sahip olduğu yetkileri nasıl kullandığının belli bir şablona yerleştirilmesi gerekmektedir. Başka bir şekilde belirtmek gerekirse Birlik yetkesinin (authority) maddi dayanağı ortaya konmalıdır. Bu durum, bir 14 Deterritorialized ve deterritorialization kelimelerinin Türkçe karşılığı olarak farklı çevirilerin olduğu görülmektedir. Örneğin Wendy Brown’un Türkçe’ye çevrilen Yükselen Duvarlar Zayıflayan Egemenlik adlı eserinde deterritorialization kelimesi yersiz yurtsuzlaştırma olarak çevrilmiştir. Çalışmada ise söz konusu kelimeler, cümle ve anlam bağlamına göre farklı şekillerde kullanılacak ve ilgili kullanımların yanında kelimelerin İngilizcesi belirtilecektir. Ayrıca ilerleyen bölümlerde kavramların açıklamalarına da yer verilecektir. Wendy Brown, Yükselen Duvarlar Zayıflayan Egemenlik, çev. Emine Ayhan, İstanbul: Metis Yayıncılık, 2011. 8 yönetimsel/siyasal örgütlenme olan ve teritoryal nitelik gösteren AB’nin özellikle modern devlete yönelik hâkim teritoryal biçimlenimden ayrıştırılması için elzemdir. Yukarıda belirtilen çerçevede çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde teritoryalitenin beşeri ve siyasal boyutları ele alınacaktır. Ayrıca beşeri ve siyasi coğrafyanın gelişimi ve bu gelişim içerisinde analiz edilen konuların nasıl çeşitlendiği ortaya konulacaktır. Bu husus iki açıdan önemlidir. İlk olarak her iki coğrafya dalı da mekânsal farklılaşmanın nasıl gerçekleştiğini ve bu süreçte insan faktörünü ele almaktadır. İkincisi, akademik bir disiplin olarak konumlanmalarıyla birlikte, her iki alan da tıpkı teritoryalite gibi temelde devlet-merkezli çerçevede ele alınmış ancak daha sonra konu kapsamı çeşitlenmiştir. Bu durum dikkate değerdir. Zira mekânsal farklılaşma ve bu mekânsal farklılaşmanın sonuçları, yalnızca devlet çerçevesinde değil, daha geniş bir yelpazede ele alınabilir. Herhangi bir ölçekte içeride jeopolitik sonuçlar üreten bir düzenlilik mekânı kurulabilir ve bu düzenlilik mekânı, etkileşimlerin gerçekleştirilmesinde referans teşkil edebilir. İkinci bölüm, birinci bölümde teorik olarak ortaya konulan unsurların örneklendirilmesine ilişkindir. Bu amaçla imparatorluklar ile modern devletlerin siyasal/teritoryal biçimlenimleri örneklendirilmiştir. Bu şekilde teorik yaklaşımın görgül niteliği güçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu bölümün temel hedefi, Birlik coğrafi alanı içerisinde yetkenin nasıl örgütlendiğini ve bu örgütlenmenin teritoryal kapsamını ortaya koymaktır. AB içerisinde başta devletler olmak üzere farklı coğrafi ölçeklerde örgütsel yapılar bulunmaktadır ve bu yapılar, Birlik örgütlenmesi içerisinde bir araya gelmektedir. AB kapsamında çeşitli düzeylerde networkler kurulmakta ve bu networkler, Birlik coğrafi ölçeğinde işlevselleşmektedir. AB de bu yapılanma içerisinde kendi teritoryal düzenini kurmakta ve mekânsallıklarını şekillendirmektedir. Bu durumu ortaya koymak amacıyla Birliğin siyasal/teritoryal biçimlenimine ilişkin önermelerden istifade edilmiş ve böylece AB’nin yetkesel niteliği belli bir şablona oturtulmuştur. Üçüncü bölümde Birlik içerisinde oluşturulmaya ve dış sınırlar yoluyla korunmaya çalışılan mekânsallığın temel unsurları, yetki ve mekân çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışma kapsamında ele alınan değişkenler, ortaya çıkmakta olan dış sınır rejimiyle bir arada düşünüldüğünde, Birlik mekânının ayırt edici boyutunu işaret eden ve Birliğin dışarısıyla olan etkileşimlerinde temel referans oluşturan unsurlardır. İçeride güvenli bir 9 ayrıcalıklar mekânı oluşturulmaya çalışılmakta ve bu mekân, Birlik teritoryasıyla ölçeklendirilmektedir. Birlik içerisindeki temel mekânsallığın kurucu unsurları ele alınırken ağırlıklı olarak yasal süreçlere ve bu yasal süreçlerin mekân üzerindeki etkilerine odaklanılacaktır. Zira yasa hem mekânı üretmekte hem de onun sınırlarını belirlemektedir. Son bölümde ise AB kapsamında dış sınırların inşası, kurumsallığı ve fiziki mekânla olan ilişkisi, içerideki güvenli fırsatlar mekânı çerçevesinde analiz edilecektir. Yukarıda da belirtildiği üzere sınırlar, mekânların birbirinden ayrıştırılmasında ve mekâna teritoryal bir karakter kazandırılmasında temel araçlardan biridir. Birlik, istisnalar olmakla birlikte, üye devletlerin teritoryal mekânlarını kapsayan bir sınır rejimi geliştirmektedir. Bu sınır rejimi, Birlik mekânını teritoryalleştiren unsurlardan biridir; ayrıca dış çevreyle etkileşimleri yönlendirerek AB teritoryasının bir coğrafi sabite (geographical fixity) olarak konumlanmasını sağlayan bir niteliğe sahiptir. Bu bakımdan ilgili bölümde, Birlik dış sınır rejimiyle birlikte, dış sınırların fiziki mekânla olan ilişkisi analiz edilecektir. Bu noktada iki hususun belirtilmesi gerekmektedir. İlk olarak ilgili çalışma, bir örgütlenme türünün yeryüzündeki belli bir mekân parçasını nasıl doldurduğuna ve bu mekânsallık üzerinden gücün veyahut etkinin tesis edilme biçimine ilişkindir. Bu bakımdan da beşeri bir eylem türü olan teritoryalite ve coğrafyanın siyasal boyutu dışında farklı kavram ve disiplinler çerçevesinde de ele alınabilir. Söz konusu çalışmanın siyasal sonuçları itibarıyla coğrafi bir kavram kapsamında ele alınmasının temelinde, AB’nin yukarıda belirtilen eylemlerinin mekânsal farklılaşma ortaya çıkarması ve mekânsal farklılaşmanın, siyasal sonuçlarından ayrı olarak, coğrafyanın temel inceleme noktalarından birini oluşturması bulunmaktadır. Fiziki ve beşeri boyutlarıyla coğrafya disiplini, bünyesinde farklı alt-disiplinleri barındırmakla birlikte, öz itibarıyla yeryüzündeki mekânsal farklılıkları, doğal ve beşeri boyutlarıyla ele almaktadır; coğrafyanın temel analiz çerçevesi, mekânsal farklılıkların incelenmesidir.15 Bu şekilde yeryüzündeki etkileşimlerin niteliği, mekânsal farklılıklar çerçevesinde ortaya konulmaktadır. Çalışmada söz konusu farklılık, siyasal boyutları itibarıyla 15 Osman Gümüşçü, Coğrafya’ya Davet: Tarihçe, Kavramlar, Yapı, Sistematik, Kaynaklar, Metod, 4. b., İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2017. 10 gerçekleştirilen düzenlemelerin mekânsal sonuçlarını açıklamaya yönelik olarak ele alınacaktır. Başka bir deyişle AB çerçevesinde teritoryal kontrolün kurulması ve bu durumun dünya coğrafyası içerisinde ortaya çıkardığı siyasal sonuçlar, farklı disiplinlerden yararlanılmakla birlikte, coğrafya disiplininin temelini oluşturan mekânsal farklılaşmanın oluşumuna yönelik olarak değerlendirilecektir. İkinci olarak Birliğin teritoryal yapısına ilişkin farklı değişkenlerin ele alınması, Birlik teritoryalitesinin içerik ve yapısına ilişkin karşıt çıkarımlar ortaya koyabilir. Olası karşıt önermeler, Birliğin teritoryal yapısına ve geleceğine yönelik alternatif oluşturabilir ve görgül olarak desteklendiği düzeyde geçerli olabilir. Bununla birlikte çalışmada ele alınan değişkenler, Birliğin teritoryal düzenine ve geleceğine en fazla etki eden veyahut da etki ettiği düşünülen değişkenlerdir. Diğer bir deyişle işlemsel hâle getirilen değişkenler, Birliğin teritoryal yapısını güçlendiren, içeride bir düzenlilik mekânı oluşumunu destekleyen, Birlik mekânına siyasal niteliğe sahip teritoryal bir biçem veren ve mekânsal ayrıma dayalı etkileşimlere istikrarlı bir şablon kazandıran unsurlardır. 11 BİRİNCİ BÖLÜM BEŞERİ VE SİYASAL BOYUTLARIYLA TERİTORYALİTE Modern bilimin temel disiplinlerinden biri olan coğrafya, çeşitli amaçlarla bir araya gelmiş beşeri toplulukların ve yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin temel ilgi alanlarından biridir. Özellikle modern düşüncenin gelişimiyle birlikte coğrafya, üzerinde kontrol kurulması ve şekillendirilmesi gereken bir unsur olarak görülmeye başlanmıştır. Ancak beşerin coğrafyaya yönelik ilgisinin yalnızca modern zamanlarla birlikte ortaya çıktığı söylenemez. Modern dönemde önce de coğrafyayla ilgili yaklaşımlar, yazılı ve yazısız tasvirler ortaya konulmuştur. Ayrıca coğrafya, yalnızca yerleşik toplumsal sistemlerin değil, konar-göçer (nomad) yapıların da temel ilgi alanlarından biridir. Bu bakımdan ister konar-göçer ister yerleşik olsun yaşanılan coğrafi alanın korunması ve ihtiyaçlar çerçevesinde şekillendirilmesi, beşeri hayatın temel unsurlardan biri olagelmiştir. Yönetimsel/siyasal örgütlenmeler de ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal vb. faaliyetlerini gerçekleştirdikleri coğrafi alanları korumak ve diğer alanlardan ayırmak amacıyla çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bu yöntemlerden biri de beşeri hayatın pek çok alanında görülebilecek olan teritoryalitedir. Teritoryalite, yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin temel mekânsal kontrol stratejilerinden biridir ve ağırlıklı olarak modern devletle özdeşleştirilmektedir. Bu çerçevede modern devletler, bütünleşik (unitary) ve sınırlandırılmış bir teritorya üzerinde eylemde bulunan güçlü bir siyasal/yönetimsel örgütlenme modeli olarak görülmektedir. Bu bakımdan siyasi coğrafyanın temel inceleme alanlarından biri, modern devlet ve onun teritoryal niteliği olmuştur. Siyasi coğrafyacılar, modern devletin siyasal, ekonomik, kültürel ve sosyal bileşenlerini teritoryal bir temelde ele almış ve teritoryal yapısını uzun bir süre alanın verili unsurlarından biri olarak değerlendirmişlerdir. Siyasi coğrafya alanındaki analizler de bu verili unsurlar temelinde yapılmıştır. Teritoryalite yalnızca modern devlete özgü değildir. Modern devletin ortaya çıkışından önceki örgütlenmelerde de teritoryal eylemleri tespit etmek mümkündür. Ayrıca gündelik hayatın birçok alanında teritoryal faaliyet gözlemlenebilir. Bu bakımdan söz konusu eylem kalıbı, yalnızca siyasi coğrafyanın değil, daha kapsayıcı bir disiplin olan beşeri coğrafyanın temel inceleme alanlarından biridir. Zira beşeri coğrafya, insan faaliyetinin mekânsal çerçevede ele alınmasına dayanmaktadır. 12 İlgili bölümde teritoryalitenin temel unsurları ve bu unsurların mekân üzerindeki etkileri üzerinde durulacaktır. Söz konusu bölümde şu sorulara yanıt aranacaktır: Teritoryalite hangi açılardan ele alınabilir? Teritoryalitenin beşeri ve siyasi coğrafya içerisindeki konumu nedir? Diğer kontrol türlerinden farkı nedir? Hangi coğrafi ölçeklerde uygulanabilir? Teritoryalite ile mekân arasındaki ilişki nedir? Teritoryalitenin sosyal ve siyasal etkileri nelerdir? Yukarıdaki sorular temelinde teritoryal eylemlerin mekân üzerindeki etkilerini ele almadan önce, kısaca beşeri ve onun alt-dallarından biri olan siyasi coğrafyanın coğrafya alanı içindeki konumuna değinmek yararlı olacaktır. Her iki alan da temel olarak devlet- merkezli bir bakış açısıyla gelişimine başlamış ancak daha sonra konu alanları artmış ve çeşitlenmiştir. Ayrıca coğrafya disiplini, öz itibarıyla yeryüzündeki mekânsal farklılaşmanın ortaya konulmasına yöneliktir ve mekânsal farklılaşmanın ele alınış biçimi ve kullanılan değişkenler, hangi coğrafya alt-disiplini kapsamında analiz yapıldığına bağlı olarak değişmektedir. Ele alınan çalışma kapsamında AB’nin yeryüzünde nasıl bir mekânsal farklılaşma ortaya çıkardığı ve bu süreçte teritoryal stratejinin etkisi, ağırlıklı olarak siyasal çerçevede ele alınacaktır. Örgütsel bir birim olarak AB, kendi mekânsal düzenini daha çok yasal araçlar ve bunların eyleme dönük etkileri çerçevesinde gerçekleştirmektedir. Böylece mekânsal farklılaşma AB düzeyinde kurulmaktadır. 1. BEŞERİ VE SİYASİ COĞRAFYANIN COĞRAFYA DİSİPLİNİ İÇİNDEKİ KONUMU Modern coğrafya disiplininin Rönesans sonrası dönemde, 1600’lü yıllarla birlikte ortaya çıkmaya ve 19. yüzyılın sonuna doğru üniversitelerde ve okullarda bir disiplin olarak profesyonelleşmeye başladığı yaygın bir kanaattir.16 Ancak coğrafi çalışmalar oldukça eski zamanlara gitmektedir. Eski Çağ’da Homer’in İlyada ve Odessa’sı gibi tarihi nitelikteki eserlerde de coğrafi tasvirlere yer verilmiş ve M.Ö. 6. yüzyılda coğrafya, matematik ve astronomiyle birlikte ele alınmıştır. Eratosthenes, yeryüzünün tasviri anlamında coğrafya terimini kullanan ilk kişidir.17 Bunun yanı sıra coğrafya, Bağdat ve 16 Chris Gibson, “Human Geography”, International Encyclopedia of Human Geography, Vol. 5, ed. Rob Kitchin, Nigel Thrift, Amsterdam: Elsevier Press, 2009, s. 221. 17 Erol Tümertekin, Nazmiye Özgüç, Beşeri Coğrafya: İnsan, Kültür ve Mekân, 16. b., İstanbul: Çantay Kitapevi, 2016, ss. 3-5. 13 Mısır gibi İslam bölgelerinde de matematikle birlikte ele alınmıştır.18 Profesyonel bir disiplin olarak coğrafya, 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başı itibarıyla Avrupa ve Amerikan üniversitelerinde yer almaya başlamıştır.19 Beşeri coğrafya, daha kapsamlı bir alan olan coğrafya içerisindeki temel alt- disiplinlerden biridir. Alan kapsamı oldukça geniştir ve bu bakımdan sınırlarını çizmek güçtür. Bunun en önemli sebebi, beşeri coğrafya ile daha genel ve kapsayıcı bir alan olan coğrafya arasındaki ilişkinin karmaşık yapısıdır.20 Geleneksel olarak coğrafya yeryüzünü, insan topluluklarını ve yeryüzü ile insanlar arasındaki etkileşimleri inceleyen bilim dalı olarak tanımlanabilir. Kelimenin kökenleri geo (yeryüzü) ile graphy (yazma) kelimelerinin birleşmesinden gelmektedir.21 Coğrafya, 19. yüzyılın sonundan itibaren iki alt-disipline ayrılmıştır: Fiziki ve beşeri coğrafya.22 Fiziki coğrafya, dünya üzerindeki görüngüleri ve bu görüngülerin doğal niteliklerini mekânsal perspektiften inceleyen bir bilgi alanıdır; öncelikli olarak hava, toprak, iklim, hayvanlar ve su gibi unsurların mekânsal boyutuna odaklanır.23 Coğrafyayla ilgilenmek araziyi (land), denizleri, kaynakları, beşerin yerleşme şekillerini, beşeri örgütlenmeleri vs. inceleyerek dünya hakkında yazmayı ve dünyayı metinlerde ifade etmeyi kapsamaktadır. Ancak antropoloji, sosyoloji, tarih gibi bilim dalında çalışan kişiler de dünya ve insanlar hakkında yazılı metinler ortaya koymaktadır. Beşeri coğrafyanın ayırt edici yönü, çeşitli yer (place) ve mekânlar boyunca dağılmış insan topluluklarına vurgu yapması, insan faaliyeti ile şekillenen coğrafi dokuyu (landscape) incelemesi ve karmaşık mekânsal bağlantıları ele almasıdır.24 Bu bakımdan coğrafyanın bir parçası olarak beşeri coğrafya, en temel olarak yer, mekân ve çevrenin beşeri faaliyetin sonucunda şekillendiğini ileri süren ve bu koşulları inceleyen bir bilim 18 Peter Daniels et al., “Introduction Geography: A Mirror to the World”, An Introduction to Human Geography, ed. Peter Daniels, Michael Bradshaw, Denis Shaw, James Sidaway, Edinburg: Pearson Press, 2008, s. 5. 19 Bu hususta ayrıntılı bilgi için bkz. Nazmiye Özgüç, Erol Tümertekin, Coğrafya: Geçmiş, Kavramlar, Coğrafyacılar, 5. b., İstanbul: Çantay Kitapevi, 2017, ss. 129-180. 20 Gibson, op.cit., s. 219. 21 Daniels et al., op.cit., s. 3. 22 Pitzl, Encyclopedia of…, s. 104. 23 Jitendra Uttam, “Physical Geography”, Encyclopedia of World Geography, ed. R.W. Mccoll, New York: Facts On File Inc., 2005, s. 722. 24 Daniels et al., loc.cit. 14 dalıdır.25 Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse beşeri coğrafya, beşerin dünyaya yerleşme şekilleri arasındaki varyasyonları ve bu varyasyonların mekân üzerindeki etkilerini incelemektedir.26 Beşeri coğrafyanın çalışma alanı, insanların yerleri nasıl oluşturduğu, toplum ve mekânı nasıl organize ettiği, yer ve mekân içerisinde nasıl etkileşime girdiği ve yerelliklerinde, bölgelerinde ve dünyada kendilerini ve ötekileri nasıl tanımladığına yöneliktir.27 Disiplinin ortaya ilk çıktığı dönemlerde devlet-merkezli kavramlar hâkim konumdayken ilerleyen dönemlerde yeni çalışma alanları ortaya çıkmıştır. Devlet ölçeğinin yanı sıra şehir gibi daha alt-ölçeklerde ve küresel düzlemde analizler yapılmaya başlanmıştır.28 Günümüzde beşeri coğrafyanın çalışma alanı oldukça genişlemiş ve çeşitlenmiştir. Beşeri coğrafya nüfus coğrafyası, yerleşme coğrafyası, kültürel coğrafya, tarihi coğrafya, siyasi coğrafya ve ekonomik coğrafya gibi alanları kapsamaktadır.29 Çoğu zamanda da bu disiplinler iç içe geçmiş bir konumdadır. Bu bakımdan da coğrafya, disiplinler-arası bir yapı göstermektedir. Bununla birlikte analitik olarak her alt-disiplin kendi değişkenlerine sahiptir ve bu değişkenler, alt-kategorilere analiz çerçevesi sağlamaktadır. Mekânsal farklılaşma ve bu mekânsal farklılaşma içerisinde beşeri eylemin etkisi, beşeri coğrafyanın temel inceleme nesnesini oluşturmaktadır. Beşeri coğrafyanın alt-dallarından biri olan siyasi coğrafya ise 19. yüzyılın sonu itibarıyla akademik olarak ortaya çıkmıştır. Beşeri coğrafya gibi siyasi coğrafyanın da kesin bir tanımını yapmak güçtür. En temel olarak siyasi coğrafya, siyaset ve coğrafya hakkında önermelerde bulunan bir alan30 veyahut da siyaset ve coğrafya arasındaki ara- yüz (interface) olarak belirtilebilir. Daha kesin olarak belirtmek gerekirse siyasi coğrafya, siyasal gücün mekânsal kullanımına yöneliktir. Bu mekânsallık vurgusu, yerelden küresele uzanan ölçekte güç ilişkilerini içermektedir. Siyasi coğrafya mekân, yer ve 25 Derek Gregory, “Human Geography”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 350. 26 Mark Boyle, Human Geography: A Concise Introduction, West Sussex: Wiley&Blackwell Press, 2015, s. 4. 27 Erin H. Fouberg et al., Human Geography: People, Place, and Culture, 10th ed., New Jersey: John Wiley&Sons Press, 2012, s. 8. 28 Daniels et al., op.cit., ss. 5-6. 29 Tümertekin, Özgüç, op.cit., s. 47. 30 Kevin Cox, Political Geography: Territory, State and Society, Oxford: Blackwell Publishing, 2002, s. 1. 15 teritorya gibi coğrafi kavramlarla siyaset, siyasal güç ve politika gibi kavramların örtüştüğü alandır.31 Siyasi coğrafyacılar siyasi coğrafyayı tanımlamak için birbirinden farklı yaklaşımlar geliştirmişlerdir. Kimi siyasi coğrafyacılara göre siyasi coğrafya teritoryal birimlerin, sınırların ve yönetim unsurlarının incelenmesidir. Bu bakış açısıyla paralel olarak kimilerine göre ise siyasal süreç çalışmasıdır; siyasi coğrafyayı yalın siyasal analizden ayıran unsur, mekânsal analiz yöntemlerinde coğrafi unsurların ve etkilerin analiz edilmesidir. Siyasi coğrafya içerisinde üçüncü akım ise siyasi coğrafyanın bazı anahtar kavramlarla tanımlanması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu görüşün savunucuları, siyasal olanla ilgili olarak genellikle teritorya ve devleti işaret ederler. Bu yaklaşım, daha önce belirtilen siyasi coğrafya yaklaşımlarıyla benzer niteliğe sahiptir ve neyin siyasi coğrafya alanı içerisinde olduğunu ortaya koymaya çalışır. Başka bir deyişle bu yaklaşımdaki siyasi coğrafyacılar, siyasi coğrafyanın özünü ortaya koymaya ve siyasal olanı da devlet, seçim sistemleri ve uluslararası ilişkiler gibi formel açılardan tanımlamaya çalışmışlardır. Dördüncü yaklaşım ise siyasi coğrafyayı daha kapsayıcı bir alan hâline getirmeyi hedeflemektedir. Bu yaklaşıma mensup siyasi coğrafyacılar, siyasi coğrafya alanını genişletmeye ve siyasal olanın içerisine ekonomik, kültürel ve sosyal olanı da dâhil etmeye çalışmışlardır.32 Örneğin Agnew, siyasi coğrafyanın geleneksel olarak siyasetin coğrafya tarafından nasıl belirlendiğinin çalışılması şeklinde kavramsallaştırıldığını ancak bu bakış açısının artık değiştiğini belirtmektedir. Günümüzde siyasi coğrafyanın alanı genişlemiştir; kimlik, sosyal ve ekonomik farklılıklar ve bilgi-iktidar gibi unsurları bünyesine katmıştır.33 Joe Painter ise siyasi coğrafyayı, yeni fikirlerin adaptasyonu bağlamında, dünyanın anlamlandırılmasına yönelik bir söylem ve bilgi bütünü olarak görmektedir.34 Bu son gruptakiler, siyasi coğrafya içerisindeki kavramların verili olarak kabul edilmesini sorunsallaştırmış ve eleştirel bir tutum benimsemişlerdir. 31 David Storey, “Political Geography”, International Encyclopedia of Human Geography, Vol. 8, ed. Rob Kitchin, Nigel Thrift, Amsterdam: Elsevier Press, 2009, s. 243. 32 Martin Jones et al., An Introduction to Political Geography: Space, Place and Politics, London: Routledge Press, 2004, s. 2. 33 John Agnew, Making Political Geography, London: Arnold Press, 2002, s. 1. 34 Joe Painter, Politics, Geography and Political Geography: A Critical Approach, London: Hodder Arnold Publication, 1995, ss. 22-25. Ayrıca bkz. Joe Painter, Alex Jeffrey, Political Geography, London: Sage Publication, 2009, ss. 14-17. 16 Yukarıdaki yaklaşımlar bir arada değerlendirdiğinde siyasi coğrafya hem siyasal hem de coğrafi unsurları bir araya getirerek siyasal gücün belli bir mekân üzerinde nasıl yaratıldığını, uygulandığını ve idame ettirildiğini ortaya koymaktadır.35 Bu durum, beşeri toplulukların en temel niteliklerinden biri olan yeryüzü üzerindeki çeşitli alanların ve bu alanlar üzerindeki kaynakların paylaşımı mücadelesinin incelenmesini beraberinde getirmektedir.36 Bu çerçeve siyasi coğrafya, siyasal ve coğrafi unsurların ele alındığı bir çalışma sahasıdır. Bu çalışma sahası teritorya, mekân ve yer ile siyaset, güç ve politika unsurlarının kesişimi olarak tanımlanabilir.37 Siyasi coğrafya alanı içerisindeki analizler, coğrafi alanın nasıl bölündüğünü ve siyasal eylemler için nasıl yeniden oluşturulduğunu ortaya koymaktadır. Coğrafi analizler ise hem siyasal görüşler ile insanların davranışlarını bir araya getirmektedir hem de siyasal kimlikleri ve yapıları şekillendirmek amacıyla coğrafyanın nasıl kullanıldığını ve tanzim edildiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, temelde devlet-merkezli bir alan olarak gelişen siyasi coğrafyanın inceleme yelpazesinin genişlemesini beraberinde getirmektedir. Bu yelpaze içerisinde siyasal organizasyonların komşuluk ilişkilerinin gelişimi, ulusal seçimlerdeki siyasal bölünme, küresel terör örgütlerinin coğrafyası gibi unsurlar bulunmaktadır. Bu bakımdan siyasi coğrafyanın incelenen özneleri, teorik perspektifi ve analiz yöntemleri disiplinler- arasıdır. Alanın geneline bakıldığında üç ölçekte analizlerin yapıldığı söylenebilir. Merkezi unsur olarak devlet ele alınmış ve devlet ölçeğinde analizlerde bulunulmuştur. Bu ölçekte devlet, toplum ve teritorya arasındaki etkileşimler ele alınmıştır. İkinci ölçek, ulus/devlet-altı ölçeğinde yapılan analizlerden oluşmaktadır. Bu ölçekte ağırlıklı olarak devlet yine merkez olmakla birlikte, devletin içindeki toplumsal, siyasal ve ekonomik gruplar ve bunların sistemle olan ilişkisi ele alınmıştır. Üçüncü ölçek ise devlet-üstü bir nitelik gösteren ve uluslararası ya da küresel düzeyde yapılan analizlerden oluşmaktadır. Bu ölçekte devletler-üstü coğrafi düzen, küresel işbölümü referans alınarak bütüncül bir yöntembilim temelinde incelenmiştir. Diğer yandan zaman zaman siyasi coğrafyayla aynı anlamda kullanılan ancak temelde siyasi coğrafyanın bir alt-dalı olan jeopolitik38 kavramının anlamı, dönemler- 35 Hamza Akengin, Siyasi Coğrafya: İnsan ve Mekân Yönetimi, 4. b., Ankara: Pegem Akademi, 2015, s. 3. 36 Blacksell, Political Geography, s. 1. 37 Jones et al., loc.cit. 38 Sami Moisio, “Geopolitics/Critical Geopolitics”, The Wiley Blackwell Companion to Political Geography, ed. John Agnew, Virginie Mamadouh, Anna J. Secor, Joanne Sharp, West Sussex: The Wiley Blackwell Press, 2015, s. 220. 17 arası farklılıklar göstermiştir ve bu bakımdan kavramın evrensel bir tanımını yapmak güçtür. Ayrıca jeopolitik, farklı uzmanlık alanlarındaki kişiler tarafından çeşitli anlam ve amaçlarla kullanılmaktadır. Kavram, uluslararası ilişkiler disiplininde de temellerinden biridir.39 Açıktır ki jeopolitik de ağırlıklı olarak devlet-merkezlidir ve bünyesindeki değişkenler de devleti refere eden bir niteliğe sahiptir.40 Ancak jeopolitik daha geniş bir çerçevede ele alınmalıdır. Herhangi bir ölçekte var olan mekânsal düzenlilik, kendi ölçeğindeki ve diğer ölçeklerdeki mekân ile aktörler arasındaki etkileşimlerde bir referans unsuru olabilir ve siyasal nitelik alabilir. Bu bakımdan da jeopolitik eylem, yalnızca devlete yönelik değişkenler bağlamında anlamlandırılamaz; başka aktörler de yeryüzünü siyasal bir unsur olarak değerlendirebilir ve çeşitli şekillerde mekân üzerinde kontrol tesis etmeye çalışabilir. Bu bakımdan bir eylemin jeopolitik eylem olup olmadığı ve şayet bu eylem jeopolitik bir eylemse kapsamı dâhilinde neler olduğu, ele alınan birimin niteliğine bağlı olarak değişebilmektedir. Bir devletin mekân üzerinde kontrol tesis etmeye yönelik olarak kullandığı araçlar ile bir metropolde yaşayan göçmen grupların mekânı kontrol etme girişimlerinin içeriği ve kullanılan araçlar, haliyle birbirinden farklı nitelikte olacaktır. Her iki vaka da mekânsal ayrım ve bu ayrımın ortaya çıkardığı coğrafi düzen, mekânsal nitelikte etkileşimler ortaya çıkarması sebebiyle jeopolitik sonuçlar doğuracaktır. Bu çerçevede siyasi coğrafya, jeopolitik eylemin farklı araçlar ve birimler yoluyla anlamlandırılmasında daha geniş ve kapsayıcı bir çerçeve sunmaktadır. Özetlemek gerekirse coğrafya, her ne kadar öncesi dönemde de bir çalışma alanına sahip olsa da modern dönemle birlikte bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır ve çeşitli alt- disiplinlerden oluşmaktadır. Beşeri coğrafya, bu alt-disiplinlerden biridir ve temel inceleme alanı, beşerin mekân üzerindeki eylemlerinin ortaya çıkardığı etkiler ve yeryüzünde mekânsal farklılaşmanın nasıl şekillendirildiğidir. Bu çerçevede beşeri coğrafya, beşeri eylem çerçevesinde yeryüzünün nasıl kompartımantılaştığını incelemektedir. Siyasi coğrafya ise beşeri coğrafyanın bir alt-dalı olarak konumlanmıştır; 39 Bu hususta bkz. Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, 9. b., Bursa: Alfa Aktüel Yayıncılık, 2018, ss. 169-187. 40 Jeopolitik, genellikle klasik ve eleştirel jeopolitik olarak tasnif edilmektedir. Bu ayrımlar, aslında beşeri ve siyasi coğrafyadaki gelişmelerle paralel olarak gerçekleşmiştir. Bu hususta bkz. Moisio, op.cit., passim. Hayati Taban, “Klasik ve Eleştirel Jeopolitiğin Karşılaştırılması ve “Stratejik Derinliğin” Bu Bağlamda İncelenmesi”, Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 1, 2013, ss. 21- 31. Murat Yeşiltaş, “Eleştirel Jeopolitik”, Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri 2: Uluslararası İlişkilerde Eleştirel Yaklaşımlar, ed. Tayyar Arı, Bursa: Dora Yayınları, 2014, ss. 227-260. 18 mekânsal farklılaşmanın siyasal unsurları üzerine odaklanmaktadır ve siyasal gücün mekân üzerinde nasıl tesis edildiğini ve uygulandığını analiz etmektedir. Bu bakımdan beşeri coğrafya ile siyasi coğrafya benzer çalışma alanlarına sahiptir. Fakat beşeri coğrafya daha kapsamlı bir alan iken siyasi coğrafyanın değişkenleri daha kısıtlıdır ve ağırlıklı olarak siyasal nitelikteki gücün kullanımına ve üretimine ilişkindir. Siyasi coğrafyanın gelişim sürecine bakıldığında alanın profesyonelleşmesiyle birlikte öncelikli olarak devlet-merkezli olduğu ancak daha sonra bu alanın genişlediği ve yeni yöntemlerin uygulandığı görülmektedir. Diğer yandan siyasi coğrafya ile jeopolitik kavramları sıklıkla birbirine yerine kullanılmaktadır. Siyasi coğrafya gibi jeopolitik de temelde devlet- merkezli bir çalışma sahasıdır ve bu bakımdan siyasi coğrafya içerisinde jeopolitik, uzun dönem hâkim konumda olmuştur. Açıktır ki jeopolitik ve bünyesindeki değişkenler hâlâ devlet-merkezlidir. Ancak belli bir coğrafi alanı farklılaştırmak ve siyasal sonuçlar elde etmeye yönelik düzenlemek olarak tanımlanabilecek olan jeopolitik eylem, yalnızca modern devlete özgü değildir ve beşeri hayatın her düzeyinde görülebilir. Yukarıdaki açıklamalar temelinde belirtmek gerekirse teritoryalite de bir düzenlilik mekânı oluşturulmasında, mekânsal farklılaşmanın kurulmasında ve etkileşimlerin yönlendirilmesinde uygulanan temel kontrol stratejilerinden biridir; özellikle dışarıyla olan etkileşimleri düzenleyici bir etkiye sahip olması sebebiyle de jeopolitik eylemin kapsamını belirlemektedir. Jeopolitik niteliğe sahip ve mekân üzerinde kontrol tesis edilmesine yönelik bir eylem olan teritoryalite, her seviyede uygulanabilecek ve jeopolitik sonuç ortaya çıkarabilecek bir eylem türüdür. İster yerel ister ulusal isterse de ulus-aşırı nitelikte olsun beşeri ve siyasal örgütlenmeler, mekân üzerinde farklı şekillerde kontrol kurarak jeopolitik eylem niteliğinde pratikler gerçekleştirirler ve jeopolitik sonuçları olan yapıları tanzim ederler. Böylece teritoryal kontrol yoluyla tanzim edilen coğrafi alan, siyasal nitelik kazanır ve etkileşimlerin düzenlenmesinde referans oluşturarak mekânsal farklılıkları belirgin hâle getirir. Böyle bir strateji yalnızca yönetimsel/siyasal örgütlenme düzeyinde değil, binalar ve mahalleler gibi beşeri hayatın diğer alanlarında da görülebilir. Bununla birlikte hangi seviyede ve içerikte olursa olsun teritoryalite, mekânın siyasal nitelik almasını ve kontrol ilişkisi kurularak coğrafi kompartımanın kurumsallaşmasını beraberinde getirmektedir. 19 2. TERİTORYALİTE: MEKÂNSAL KONTROL YOLUYLA KOMPARTIMANLAŞMA Belirtildiği üzere beşeri coğrafya, yeryüzündeki mekânsal farklılaşmanın gerçekleştirilmesinde beşeri eylemin etkisini inceler. Siyasi coğrafya ise siyasal ve coğrafi unsurları bir araya getirerek belli bir mekân üzerinde gücün nasıl ortaya çıktığını ve mekânın nasıl tanzim edildiğini açıklamaya yönelik bir disiplindir. Herhangi bir mekânın tanzim edilmesi hem güç ilişkilerini ortaya koyar hem de mekânın kendisinin düzenleyici bir unsur olarak ortaya çıkmasını sağlar. Güç ilişkilerinin kurulmasına ve mekânın tanzim edilmesine yönelik bir strateji olan teritoryalite, teritoryayla birlikte, beşeri ve siyasi coğrafyanın temel kavramlarından biridir. Teritoryalite, belli bir coğrafi alan üzerinde siyasal ve sosyal gücün örgütlenmesi41 veyahut da belirginleştirilmiş bir sahiplik iddiası olarak42 tanımlanabilir. Bu davranış formu temelinde sınırları belirlenmiş coğrafi alan, üzerinde kontrol tesis etmek amacıyla enstrümantal hâle getirilir. Bu strateji, birey ve birey topluluklarının kendi sosyal organizasyonlarını kurmada uyguladıkları yaygın bir stratejidir. Bireysel düzeyde odanın düzenlenmesi, diğerlerinin bu odanın dışında tutulmasını gerektirir. Şehirlerde çeteler, kendi mahallerinde ya da bölgelerinde kontrol kurmaya ve diğer çete gruplarını dışarda tutmaya çalışırlar.43 Bunun yanı sıra teritoryalite, insanlar tarafından paylaşılan herhangi bir ortak mekân içerisindeki belli bir objeye sahip olmanın ifadesi olarak da görülebilir. Başka bir deyişle ortak mekânı paylaşan bireyler ve birey toplulukları, teritoryalite üzerinden kendi aralarında bir mekân örgütlenmesi ortaya çıkarabilir. Bu şekilde söz konusu mekân üzerindeki sahiplikler de düzenlenir. Bu bakımdan teritoryalite, beşeri hayatta çatışma ortaya çıkarabileceği gibi işbirliğine de sebep olabilir. Belirtilen tanımlamalarda görülebileceği gibi teritoryaliteyle ilgili olarak iki husus ön plana çıkmaktadır: Sahiplik iddiası ve mekânın tanzim edilmesi. Bu çerçevede siyasal güç elde etme ve mekânı tanzim etmeye yönelik bir iddia olan teritoryalite, insanların oturdukları evden bulundukları mahalleye, yaşadıkları şehirden mensubu oldukları 41 John Agnew, “Territoriality”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 744. 42 Pitzl, op.cit., s. 250. 43 Peter J. Taylor, “The State as Container: Territoriality in the Modern World-System”, Progress in Human Geography, Vol. 12, No. 2, 1994, s. 151. 20 devlete geniş bir yelpazede tatbik edilebilir. Kaldı ki bu davranış ve eylem biçimi yalnızca insana has değildir; diğer canlı türlerinde de gözlemlenebilir. Bu bakımdan teritoryalite, yalnızca insan açısından değil, diğer canlı türleri açısından da ele alınmış ve bu hususta analojiler kurulmuştur. Teritoryalite, beşeri ve siyasi coğrafyanın önemli kavramları olan yer ve mekânla sıkı sıkıya ilintilidir; yer ve mekânın kontrolü ile bunlar üzerinde kurulacak olan işbirliğini açıklamaya yöneliktir. Bu bakımdan teritoryaliteyle ilgili açıklamalara geçmeden önce, yer ve mekân kavramının hangi anlamlarda kullanıldığı ve çalışmada nasıl ele alınacağına değinilecektir. Bu husus hem ilgili kavramların birbirinden farklılaştırılması hem de teritoryanın diğer coğrafi alan türlerinden ayrıştırılması için elzemdir. 2.1. Yer Yer, coğrafya içerisinde oldukça yoğun kullanılan kavramlardan biridir; coğrafi bir konsept olarak genellikle kendisine isim verilmiş bir lokasyonu ifade edecek şekilde kullanılmaktadır.44 Başka bir deyişle kavram, coğrafi bir mahalli (locale) işaret etmektedir.45 Beşeri coğrafyada sıklıkla kullanılmasına rağmen 1970’lere kadar kavramın niteliğine ilişkin özellikli çalışmalar yapılmamış ve kavram, daha çok verili olarak kabul edilmiştir. Yer, beşeri coğrafyada genellikle üç unsurun bir araya gelmesiyle tanımlanmaktadır: Yeryüzündeki belli bir nokta, bireysel/kolektif kimliğin özel konumu (locus) ve günlük hayat ölçeği.46 Buna göre yer lokasyon, mahal ve yer duygusunu (sense of place) içeren anlamlı bir konumdur (site). Lokasyon, mekân üzerindeki kesin bir noktaya işaret eder ve bu nokta, kesin koordinatlara ve diğer konumlarla ölçülebilir mesafelere sahiptir; yerin nerede olduğunu gösterir. Mahal, sosyal ilişkilerin materyal düzenlemesine işaret eder ve bir yerin nasıl göründüğünü ortaya koymaktadır; binaları, 44 Edward Relph, “Place”, Companion Encyclopedia of Geography: The Environment and Humankind, ed. Ian Douglas, Richard Huggett, Mike Robinson, London: Routledge Press, 1996, s. 906. 45 George Henderson, “Place”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 539. 46 Noel Castree, “Place: Connections and Boundaries in an Interdependent World”, Key Concepts in Geography, 2nd ed., ed. Nicholas J. Clifford, Sarah L. Holloway, Stephen P. Rice, Gill Valentin, London: Sage Publication, 2009, s. 153. 21 sokakları, parkları ve diğer görülebilir unsurları içerir. Yer duygusu ise yerle ilgili çağrışımları işaret eder. Bu çağrışımlar bireysel ya da ortak olabilir. Ortak yer duygusu, tasarı ve temsil temeline dayanmaktadır.47 Bu çerçevede yer, beşeri ve doğal unsurların bir araya gelmesinden oluşur ve insanlara günlük yaşamlarında anlamlı bütünler sunan coğrafi bir konumdur. Nitekim Sack, tüm yerlerin doğa, anlam ve sosyal ilişkilerin bir araya geldiği bir bütün olduğunu ve bu bütünün yerin karakterini oluşturduğunu belirtir. Bu süreçler değişkendir ve daimi olarak rekabet halindedir.48 Yukarıda belirtilen unsurlardan da anlaşılabileceği gibi yer kavramı, belli bir coğrafi noktanın farklılığına ve onu diğer yerlerden ayıran, görülebilir ve algılanabilir niteliklerine vurgu yapmaktadır. Bunun yanı sıra yer, kaçınılmaz olarak bir anlam yüklemesini gerektirmektedir. Anlam ne kontrol edenler ne de kontrol edilenler tarafından doğrudan belirlenebilir; daha çok etkileşime dayanmaktadır.49 İnsanlar, belli bir coğrafi konumda yaşarken o konumun fiziki yapısı ve günlük pratikleriyle bağlantılı olarak yer duygusu edinirler. Örneğin New York gökdelenleri, Paris ise bulvarlarıyla anılır. Alışveriş mağazaları, parklar, kütüphane vb. unsurlarla belli bir yerin fiziki yapısı belirlenir. İnsanlar, bu coğrafi konum içerisinde günlük eylemleri yoluyla o konumla duygusal bağ kurarlar ve o yerin diğer yerlerden ayrı olduğu hissiyatına kapılırlar. Başka bir deyişle insanlar, günlük pratiklerini gerçekleştirdikçe belli bir yere ilişkin anlamlar şekillenir ve yeniden şekillenir. Anlamlar, bireysel tecrübelerden oluşabileceği gibi kolektif tecrübelerden de oluşabilir ve genellikle kolektif tecrübeler, belli bir yerin birey ve toplumlarla kimlikleşmesinde etkilidir. Fiziki yapı, anlam ve gündelik pratikler, bir yer duygusunun oluşumuna etkide bulunur.50 Yerler daimi olarak oluş içerisinde olduğu için yer duygusu da değişir. Daha önce bir anlamı olmayan veyahut da başka bir anlamı olan bir yer, kültürel ve siyasal olarak dönüştürülebilir ve yeni bir anlama sahip olabilir.51 Örneğin bağımsızlıktan sonra ulusal bir kimlik oluşturmaya çalışılan Makedonya’da, 2014 yılında başkent Üsküp’te başlatılan çevre düzenlemesi, şehre anıtsal bir nitelik kazandırmaya ve bu şekilde Makedon kimliğini görünür kılmaya yöneliktir. Bu amaçla şehrin çeşitli noktalarına heykeller yerleştirilmiş ve azametli binalar inşa edilmiştir. Bu 47 Place T. Cresswell, “Place”, International Encyclopedia of Human Geography, Vol. 8, ed. Rob Kitchin, Nigel Thrift, Amsterdam: Elsevier Press, 2009, s. 169. 48 Sack, Homo Geographicus, Üçüncü Bölüm. 49 Henderson, loc.cit. 50 Cresswell, op.cit., ss. 169-170. 51 Henderson, op.cit., s. 540. 22 durum, Makedonya devletinin, sosyalist Yugoslavya döneminden farklı olarak, Üsküp’e ulusal başkent niteliği kazandırılmasına yönelik bir girişimi olarak görülebilir. Yukarıdaki açıklamalardan da görülebileceği gibi yer kavramı, beşeri ve doğal unsurların bir araya gelerek belli bir coğrafi konumun diğerlerinden farklı olduğunu gösterecek şekilde kullanılmıştır. Buna göre yerler, birbirlerinden farklıdır ve her biri kendine özgü niteliklere sahiptir. Buna karşılık beşeri coğrafyacı Edward Relph, 1976 yılında yayınladığı Place and Placelessness adlı eserinde yerlerin artık farklılıklarının azaldığını ve bu bakımdan yer olma niteliğini kaybetmeye başladıklarını ileri sürer. O’na göre bunun sebebi, kitle üretiminin ve bu süreçle eşgüdümlü olarak dünya ölçeğinde artan hareketliliğin birbirine benzer mekânlar ortaya çıkarmasıdır. Artık yerleri birbirinden ayırt etmek güçleşmiştir; dünya ölçeğinde ortaya çıkan benzer tüketim kalıpları, alış-veriş merkezleri, hava alanları, gökdelenler vb. unsurlar, yerleri birbirlerine benzer hâle getirmektedir.52 Relph’in bahsettiği bu husus, siyasal söylemlerde sıklıkla kullanılan ve ulaşım ile iletişim imkânlarının gelişiminin daha bütünlüklü bir dünya ortaya çıkardığı iddiasına dayanan küreselleşmenin53 sonucu olarak değerlendirilebilir. Relph’in bakış açısından değerlendirildiğinde piyasa ekonomisinin ortaya çıkardığı koşullar hem beşeri toplulukları hem de onların günlük yaşam tecrübelerini birbirine benzerleştirmekte ve bu durum, insanların günlük yaşamlarının da birbirine benzer niteliklere göre organize olmasını beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte bu olgunun dünya üzerindeki etkisinin kaçınılmaz ve nedenselci şekilde tektipleştirici olduğunu ileri sürmek güçtür. Zira Noel Castree’in de belirttiği gibi tartışmalı bir kavram olan küreselleşmenin kendisi de homojen bir süreç değildir.54 Başka bir deyişle küreselleşmenin hem kendisi hem de beşeri hayat ve çevre üzerindeki etkisi birer-örnek nitelikte değildir. Bu bakımdan yerler arasında benzerlikler ve farklılıklar halen mevcuttur. 52 Relph, op.cit., s. 914-915. George Henderson, “Placelessness”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 542. 53 Matthew Sparke, “Globalization”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 308. 54 Castree, op.cit., ss. 163-167. 23 2.2. Mekân Beşeri coğrafyanın önemli kavramlarından biri de mekândır. Mekân, coğrafyaya kimliğini veren ve disiplin içerisinde yer alan araştırmacıları birbirine bağlayan unsurlardan biridir. Kavram hem beşeri hem de fiziki coğrafyacılar tarafından düzenli olarak kullanılmaktadır. Mekân, birçok düşünce biçimi için temel bir çerçevedir; fizikten estetiğe, mitten günlük hayata uzana bir yelpazede, zamanla birlikte, temel bir düzenleyici sistem ortaya koymaktadır. Farklı çalışma alanlarında farklı kavramsallaştırmalar yapılmıştır ve mekân konusunda üzerinde uzlaşılmış bir tanımlamadan bahsetmek güçtür. Bu bakımdan coğrafya alanı içerisinde mekâna ilişkin sıklıkla kullanılan yaklaşımlar üzerinde durulacaktır. 2.2.1. Mutlak ve Göreli Mekân Mekân, ağırlıklı olarak mutlak şekilde ele alınmıştır. Bu bakış açısına göre mekân, sabit (fixed) ve sınırlandırılmış bir coğrafi alandır ve bu alan, içerisinde şeylerin bulunduğu ve olayların gerçekleştiği bir konteynerdir (container). Mekânın bu şekilde kapsayıcı bir konteyner olarak ele alınması, modern düşüncenin temel unsurlarından biridir. Modern bilim, mekânı iki ya da üç boyutlu bir bölme (grid) olarak ele almış ve kartografya yoluyla bu düşünce temelinde analizlerde bulunmuştur. Bu bölmeler içerisinde her bir nokta, homojen bir genişlik içerisinde benzer olarak görülmüş ve koordinat geometrisi temelinde mekân, bilimsel ölçme ve değerlendirme yöntemleriyle anlamlandırılmaya ve işlevselleştirilmeye çalışılmıştır.55 Mekânın sabit bir konteyner olarak ele alınması, zaman-mekân ilişkilerinde birincisinin değişim ve ilerleme olarak görülmesini beraberinde getirmiştir. Mekân kavramı ise marjinal kalmış ve daha çok verili olarak ele alınmıştır. Başka bir deyişle mekânın sabit olduğu, değişimin ise zamansal açıdan ele alınması gerektiği, 20. yüzyılın başına kadar genel kabul görmüştür.56 Modern bilimsel düşüncenin temellerinden biri olan mutlak mekân, mekân içerisindeki görüngülerin düzenlenmesine vurgu yapar ve bunların kendisiyle çok fazla 55 Stuart Elden, “Space I”, International Encyclopedia of Human Geography, Vol. 10, ed. Rob Kitchin, Nigel Thrift, Amsterdam: Elsevier Press, 2009, s. 264. 56 Derek Gregory, “Space”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 709. 24 ilgilenmez. Mekân, insanlar ile objelerin konumlandığı ve bunların eylemde/harekette bulunduğu geometrik bir organizasyon sistemi olarak ele alınır; noktadan çizgiye giden bir düzlem olarak değerlendirilir. Mutlak mekân Newton, Galileo ve Descartes’in çalışmalarında görülmekte birlikte, esas olarak Öklid geometrisi temellidir.57 Mekân, mutlak şekilde matematiksel olarak ölçülebilir bir alan olarak görülür.58 Mekân içerisinde gerçekleşen süreçler, nesnel ve bilimsel olarak ölçülerek sayısal teknikler vasıtasıyla ölçülebilir bilgi hâline dönüştürülür. Bu denklemde oldukça özcü bir şekilde ele alınan mekân, geometriye indirgenir ve nitelikleri de doğal ve verili olarak kabul edilir. Bu düşünce içerisinde coğrafya, mekânsal ilişkilerin işlevsel muadeleler yoluyla anlaşılabildiği bir mekânsal yasa bilimi halini alır.59 Sonraki bölümde detaylandırılacağı üzere modern devletin gelişiminde sınırların kesin ve matematiksel bir zorunlulukla belirlenmesinde mutlak mekân algısı belirleyici olmuş ve dünyanın bu şekilde kompartımanlara ayrılması, özellikle haritalar vasıtasıyla temsil edilmiştir. Mutlak mekân görüşüyle ortak yönleri olmakla birlikte, farklı unsurları bünyesinde barındıran göreli mekân düşüncesi, mekânın boş bir konteyner olmadığını ve objelerle dolu olduğunu ileri sürer. Bu argümana göre mekân, objelere ve ilişkilere bağlıdır. Materyal unsurlar, mekânın nitelik ve konumu üzerinde etkide bulunmaktadır. Göreli mekân düşüncesi, mutlak mekânın sabitleştirilmiş geometrik bakış açısına karşı çıkar. Mekân algısı farklı bakış açılarına bağlı olabilir ve bu bağlılık, gözlemcinin durduğu yere sıkı sıkıya bağlıdır.60 Nitekim mutlak mekân anlayışına karşı alternatif bir mekân düşüncesi öne süren Fred Schaefer’a göre coğrafya, belli bir mekândaki görüngülerin kendisine değil, o mekân üzerindeki görüngülerin mekânsal düzenlemelerine odaklanmak durumundadır. Mekânsal ilişkiler coğrafya disiplininin temel unsurlarından biri olduğuna göre disiplin içerisinde mekânsal düzenlemelere yönelik yasalarla ilgilenilmelidir. Schaefer, coğrafyanın tamamen analitik olması gerektiğini ileri sürer. O’na göre coğrafya, görüngülerin mutlaklığına ve mekânsal yapıların biricikliğine çok fazla vurgu yapmaktadır. Bu bakımdan görüngülerin mutlaklığı ve mekânsal yapıların biricikliğinden 57 İlhan Kaya, “Coğrafi Düşüncede Mekân Tartışmaları”, Düşünme Dergisi, S. 4, 2013, s. 3. 58 John Pickles, “Euclidean Space”, The Dictionary of Human Geography, 5th ed., ed. Derek Gregory, Ron Johnston, Geraldine Pratt, Michael J. Watts, Sarah Whatmore, Singapore: Blackwell Publisher, 2009, s. 220. 59 Rob Kitchin, “Space II”, International Encyclopedia of Human Geography, Vol. 10, ed. Rob Kitchin, Nigel Thrift, Amsterdam: Elsevier Press, 2009, s. 269. 60 Elden, loc.cit. 25 ziyade mekânsal ilişkilerin coğrafi yasaları ortaya konmalıdır. Schaefer’in bu girişimi sonrasında göreli mekân anlayışı temelinde sayısal yöntemlerle coğrafi kavramlar geliştirilmiş ve coğrafyacılar, mesafe ve konum gibi kavramları yasalar bağlamında kullanmaya başlamışlardır.61 2.2.2. İlişkisel Mekân ve Mekânın Üretimi Göreli mekân anlayışı temelinde yapılan çalışmalar, 1950 ve 1960’larda sosyal bilimlerde yaygın olarak kullanılan niceliksel yöntembilime bağlı kalmış ve bu bakımdan coğrafi analizlerde öznel unsurlar dışarıda bırakılmıştır. Göreli mekân düşüncesi da bir ölçüde soyut mekân anlayışına dayanmaktadır. Bu yaklaşıma göre mekân üzerinde incelemede bulunabilmek için mekân dâhilinde bazı objelerin olması gerekmektedir. Aksi halde mekân yine bir boşluktan ibaret olacaktır. Ayrıca bu göreli mekân düşüncesi, objelere niteliklerini veren ve olayların gelişmesini sağlayan harekete geçirici faktörlere yeteri kadar önem vermemektedir. 1970’lerden itibaren mekânın ontolojik statüsüne ilişkin daha yoğun tartışmalar yapılmış ve ilişkisel bakış açıları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu ontolojiler, fizikte kabul edilen ilişkisel mekân kavramından oldukça farklılaşmış ve Marksist ya da feminist coğrafyacılar gibi eleştirel coğrafyacılar tarafından ileri sürülmüştür. Bunlara göre mekânsal bilim indirgemecidir ve mekânın mutlak olarak ele alınması, mekân kavramının içini boşaltmıştır. Mutlak mekân düşüncesi, mekânın üretilmesi meselesini görmezden gelmektedir. Mekân ne verili ve pasif bir geometridir ne de özcü ve teleolojik bir niteliğe sahiptir; ilişkisel ve olumsaldır (contingent) ve sosyal/siyasal ilişkiler ve pratikler yoluyla üretilir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse mekân, sosyal ve ekonomik hayatın gerçekleştiği mutlak bir geometrik konteyner ve anlamını bekleyen boş bir varlık değildir; bilakis böyle ilişkilerin kurucu unsurlarından biridir. Mekânla birlikte sosyal ilişkiler ve mekânın kendisi de inşa olmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında futbol sahası gibi gündelik bir mekân, belli amaçlara yönelik olarak hem belli failler tarafından yaratılan hem de dil, mit, ritüel vs. yoluyla anlamı belirlenen fiziki bir biçimlenim olarak görülebilir.62 61 Olaf Kuhlke, “Space and Human Geography”, Encyclopedia of Human Geography, ed. Barney Warf, California: Sage Publication, 2006, ss. 441-442. 62 Kitchin, op.cit., s. 270. 26 İlişkisel mekân düşüncesinde mekânın sosyal (ve siyasal) yönü ön plana çıkarılmıştır. Buna göre mekân, niceliksel unsurların beşeri davranış kalıpları üzerindeki etkisinin nedensellik ve sayısal veriler temelinde incelenmesi şeklinde değil, düşünsel unsurların şekillenmesinde belirleyici olduğu bir çerçeve olarak ele alınmalıdır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse düşünsel unsurlar, sosyal ve pratik hayatın gerçekleştiği mekânı boş bir kalıp olmaktan çıkarmış ve bizatihi sosyal ilişkilerin kurucu bir unsuru hâline getirmiştir. Mekânın ilişkisel olarak ele alınmasında önemli isimlerden biri Henri Lefebvre’dir. Lefebvre’ye göre mekân, toplumsal bir çıktıdır. Mekân kavramı, Batı literatüründe yalnızca soyut olarak tasarlanmış ve bu bakımdan mekânın toplumsal boyutu ihmal edilmiştir. Mekân kavramını ele alırken hem düşünsel hem de maddi unsurların bir arada ele alınması gerekmektedir. Zira her iki unsur da gerçeklikle ilintilidir. Bu bakımdan Lefebvre, Mekânın Üretimi adlı eserinde mekânın birbiriyle ilişkili üç unsur temelinde ele alınması gerektiğini ileri sürmüştür: Algılanan, kavranan ve yaşanan. Birincisi, mekânın maddi unsurlarını işaret eden mekânsal pratiklerdir. O’na göre “bir toplumun mekânsal pratiği, kendi mekânını yaratır.” O toplumu ortaya çıkarmak ise mekânsal pratiklerinin anlaşılmasıyla sağlanmaktadır. İkinci olarak Lefebvre, mekânın soyut ve zihinsel tasarımına dikkat çeker ve bu durumu mekân temsilleri olarak adlandırır. Zihinsel olarak tasarlanan mekânlar, teknokratlar tarafından bilimselleştirilir. Mekân temsilleri, bir toplum içindeki hâkim mekân düşünselini ortaya koyar. Lefebvre’ye göre mekânın maddi ve zihinsel yönü, diyalektik bir şekilde ele alınmalıdır fakat bu doğrusal bir diyalektik ilişki değildir. Lefebvre’nin mekân formülasyonundaki üçüncü unsur olan temsil mekânları, mekân temsilleri ve mekânsal pratikler ile ilişki içerisinde işlemektedir ve mekân üzerinde bulunanlar tarafından tecrübe edilen, mekânın canlı kısmını işaret etmektedir. Başka bir deyişle mekân üzerinde olanların günlük pratikleri ve bu pratiklerin imlediği sembolik ve sözel olmayan unsurlar, ilk iki kavramla ilişki içerisinde bir arada işlemektedir. Lefebvre’nin ortaya koyduğu mekân bilgisi algılanan, tasarlanan ve yaşanılan mekân arasındaki trialektik ilişkiye dayanmaktadır.63 63 Henri Lefebvre, Mekânın Üretimi, çev. Işık Ergüden, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2014, ss. 67-71. Ayrıca bkz. Edward W. Soja, “Thirdspace: Expanding the Scope of the Geographical Imagination”, Human Geography Today, ed. Doreen Massey, John Allen, Phil Sarre, Cambridge: Polity Press, 1999, ss. 260-278. 27 Lefebvre’nin mekân kavramı, toplumsal olmanın yanı sıra tarihseldir. O’na göre mekânın kendi tarihi vardır. Tarihsel olarak değerlendirilen toplumsal, siyasal ve ekonomik yapılar, mekânın şekillenmesinde belirleyicidir. Örneğin Orta Çağ toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısında köyler, şehirler, manastırlar ve şatolar mekânsal pratikleri, toprak, yer-altı dünyası ve Tanrı ise mekân temsillerini oluşturmuştur. Bu yapı içerisinde temsil mekânları, çeşitli zihinsel yapılarla bir arada düşünülmüştür.64 Benzer şekilde kapitalizm de kendi mekânını üretmiştir. Kapitalist yapı, paranın ve devletin gücünü gösteren bankalara, iş merkezlerine ve büyük üretim birimlerine, otoyollara, havalimanlarına ve iletişim ağlarına dayanan bir mekân oluşturmuştur.65 Yukarıda belirtilen tanımlamalarından da görülebileceği gibi mekân konusundaki yaklaşımlar arasında keskin farklılıklar bulunmaktadır. Mekân, öncelikli olarak ilişkilerin gerçekleştiği nesnel bir konteyner olarak ele alınmıştır. 1970’lerden itibaren eleştirel coğrafyanın gelişmesiyle birlikte, mekânın siyasal ve toplumsal yönü ön plana çıkmıştır. Mekânın nesnel bir konteyner olmaktan ziyade siyasal ve toplumsal koşulların bir ürünü ve etkileşimlerin belirlenmesinde kurucu bir unsur olduğu üzerinde durulmuştur. Açıktır ki mekân, anlamını bekleyen boş bir konteyner değildir. Çeşitli araçlarla (dil, söylem, yasa, pratikler vb.) mekânın kapsamı ve anlamı belirlenir. Böylece mekânsallıklar inşa edilir ve bu mekânsallıklar fiziki referansa sahip olur. Esasında teritoryalite de mekânsal bir kontrol strateji olması sebebiyle mekânların üretiminde uygulanan stratejilerden biridir. Teritoryalite, mekânı ölçeklendirerek ona anlam ve teritoryal işlev kazandırır; bu şekilde etkileşimlerin gerçekleşmesinde mekânsal bir çerçeve oluşturur. Bu süreç karşılıklılık üzerinden işler. Zira teritoryalite mekânları farklılaştırır. Bu bakımdan da mekânlar, tek başlarına değil, başka mekânlarla bir arada değerlendirilmelidir. Karşılıklılık, mekânların üretiminde etkili olan unsurlardan biridir. Bu karşılıklı kuruculuk unsuruna sonraki bölümlerde yeniden değinilecektir. 2.3. Biyolojik ve Antropolojik Bir Dürtü Olarak Teritoryalite Buraya kadar gelinen kısımda beşeri ve siyasi coğrafya ile yer ve mekân kavramları üzerinde duruldu. Beşer, çeşitli eylem kalıpları yoluyla yer ile mekânları inşa eder ve 64 Lefebvre, op.cit., ss. 73-75. 65 Ibid., ss. 81-84. Henri Lefebvre, “Space Social Product and Use Value”, trans. by W. Freiberg, State, Space, World: Selected Essays: Henri Lefebvre, ed. Neil Brenner, Stuart Elden, Minnesota: University of Minnesota Press, 2009, ss. 187-189. 28 üretir; bu coğrafi alanlar diğerlerinden ayrıştırılır. Bu ayrıştırma ve mekânsal kontrol inşa etme yollarından biri de teritoryalitedir. Teritoryal eylemler, ayrıca teritoryanın üretimini veyahut da yer ile mekânın teritoryal işlevlere sahip olmasını sağlamaktadır. Bu bakımdan teritoryalite, işlevsel nitelikte bir kompartımanlaştırmanın şekillenmesinde belirleyici olan süreçlerden biridir ancak yalnızca beşeri ve yönetimsel örgütlenmelerin gerçekleştirdiği bir eylem türü değildir. Bu bakımdan söz konusu konseptin kendi gelişimini ele almak gerekmektedir. Farklı bilim alanları arasındaki teritoryalite açıklamalarının, teritoryal eylemlerin icrasına yönelik farklı kaynaklardan beslenmekle birlikte, ortaya çıkardığı sonuçlar itibarıyla birbirine benzer niteliklere sahip olduğu görülmektedir. Teritoryalite, 18. yüzyılda daha çok insan dışındaki canlıların bir eylemi olarak görülmüştür. 19. yüzyılın sonuna doğru etoloji alanında hayvanların davranış kalıplarını açıklamak amacıyla başvurulan bir kavram olan teritoryalite, daha sonraki dönemlerde evrim teorisinin de etkisiyle beşeri davranış kalıpları için de kullanılan bir kavram hâline gelmiştir. 1960’larda ise psikologlar hem coğrafi konumun hem de fiziki çevrenin beşeri davranış üzerindeki etkisini ve insanların teritoryal davranış kalıplarını ele almışlardır.66 Bu dönemde de insanların teritoryal nitelikteki davranışları, insan dışındaki canlılarla aynı temelde ve evrim kapsamında ele alınmıştır. Bu çerçevede teritoryal davranışı belirleyen iki temel unsur üzerinde durulmuştur: Savunma ve ayırt etme (distinctiveness). 2.3.1. Savunma Teritoryal davranışa getirilen en yaygın açıklamalardan biri, coğrafi alanın diğer canlı türlerinden savunulmasına ilişkindir. Bu durumun özünde Darwinist evrim yaklaşımı bulunmaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde teritoryalite, canlı ve canlı gruplarının hayatlarını sürdürmesine yönelik olarak yaşadıkları coğrafi alanı korumaya yöneliktir; temel güdüsü ise hayatın idame ettirilmesidir. Canlı ve canlı gruplarının kendi coğrafi alanlarını korumaya yönelik eylemleri, şiddet içeren ya da içermeyen eylemler olabilir.67 Bu eylemler, ağırlıklı olarak grup üyelerine daha fazla yaşam alanı sağlamak, 66 Julian J. Edney, “Human Territoriality”, Psychological Bulletin, Vol. 81, No. 12, 1974, s. 959. 67 Bkz. Ralph B. Taylor, Human Territorial Functioning: An Empirical, Evolutionary Perspective on Individual and Small Group Territorial Cognitions, Behaviors, and Consequences, New York: Cambridge University Press, 1988, ss. 21-33. 29 nüfusu düzenlemek, hâkim yapıyı kuvvetlendirmek, grup-içi şiddet ve ölümü azaltmak gibi sebeplere dayanmaktadır.68 Teritoryal davranış ve eylemleri hem insanların hem de diğer canlıların ortak niteliklerinden biri olarak gören isimlerin başında Robert Ardrey gelmektedir. İnsanların diğer canlılarla benzer davranış kalıplarına sahip olduğunu ileri süren Ardrey, teritoryalitenin içgüdülerin yönlendirdiği bir davranış biçimi olduğunu ileri sürmektedir. Teritorya da bir coğrafi alandır. Herhangi bir canlı ve canlı grubu, içinde yaşadığı ve temel ihtiyaçlarını giderdiği coğrafi alanı korumaya çalışır. Bu sürecin iki boyutu bulunmaktadır. İlk olarak bu coğrafi alan, dışarıda olan aynı türlere karşı korunur ve böylece yaşam alanının devamlılığı sağlanır. İkinci olarak ise koruma eylemi neticesinde veyahut da teritoryalite eylemiyle eşgüdümlü olarak korunan alandaki şeyler üzerinde sahiplik iddiası gerçekleşir. Bu bakımdan belli bir alanda hayati faaliyetlerini idame ettiren canlılar ki bunlar teritoryal canlılardır, bu alanı koruma ve sahip çıkma dürtüsüyle eylemde bulunmuş olurlar.69 Ardrey, canlıları teritoryal koruma eylemine yönlendiren üç temel dürtü olduğunu ileri sürer: Güvenlik, harekete geçirme (stimulation) ve kimlik. Güvenlik, teritoryanın tehlikelerden arındırılmasıyla sağlanır. Bu hususta istenmeyen tehlikelerin teritorya dışında tutulması en temel amaçtır. Harekete geçirme ise koruma dürtüsünün ortaya çıkardığı eylemler için gerekli isteklendirmeyi sağlar. Başka bir deyişle alanın korunmasına yönelik güdüler teritoryal eyleme enerji kazandırır. Kimlik kazandırma ise teritoryanın genel tanımının ortaya çıkardığı bir durumdur; yani söz konusu korunan alanın anlamlandırılma sürecidir. Bu üç unsur savaş yoluyla gerçekleştirilir. Burada savaş, yalnızca dövüşme ya da çatışma değildir; her türlü koruma stratejisidir ve gereklilik teşkil eder. Ancak stratejinin her türlüsü de zaten bir savaş ya da mücadele hâlidir.70 Ardrey, bir savunma stratejisi olarak teritoryalite iddiasını ortaya atarken Japonya’nın 1941 yılında gerçekleştirdiği Pearl Harbour saldırısını örneklendirmektedir. O’na göre Japonya’nın Pearl Harbour saldırısı sonrasında ABD’nin Mihver Devletlere savaş ilan etmesi ve aktif olarak savaşa dâhil olması, temelinde içgüdülerin bulunduğu 68 Edney, op.cit., s. 960. 69 Robert Ardrey, The Territorial Imperative: A Personal Inquiry into the Animal Origins of Property and Nations, New York: Athenaeum Press, 1966, s. 6. 70 Ibid., ss. 130-143. 30 teritoryal bir davranıştır. Şöyle ki Ardrey’e göre Japonların saldırısı, aslında ABD’ye çok fazla zarar vermemiştir. Japonlar da ABD’ye saldırırken ABD’nin reaksiyon göstereceklerini tahmin etmekteydiler. Japonlara göre ABD böyle bir saldırıya aşırı bir tepki göstermeyecekti. Zira söz konusu saldırı, ABD’ye çok büyük ve yıkıcı zararlar vermeyecekti.