T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE İLİŞKİLERİNİN EKONOMİ POLİTİK ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) Fatma (KURT) SARIASLAN BURSA - 2016 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE İLİŞKİLERİNİN EKONOMİ POLİTİK ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) Fatma (KURT) SARIASLAN DANIŞMAN Prof. Dr. Tayyar ARI BURSA - 2016 iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Fatma (KURT) SARIASLAN Üniversite :Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xiv + 352 Mezuniyet Tarihi : 2016 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Tayyar ARI TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE İLİŞKİLERİNİN EKONOMİ POLİTİK ANALİZİ Siyaset ve ekonomi arasındaki ince çizginin giderek belirsizleştiği günümüz küresel dünyasında, Türkiye’nin Ortadoğu bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini salt siyasi çözümlemeler üzerinden incelemek yetersiz kalmaktadır. Bu türden bir tek boyutluluk tehlikesi, aynı zamanda sadece ekonomik ilişkiler çerçevesinde yapılan analizler için de geçerli olabilmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’nin 2000’li yıllarla birlikte Ortadoğu’ya yönelik dış politikasının dinamik karakteri, uluslararası ekonomi politik perspektifiyle analiz edilmektedir. Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğinin siyasal alana etkileri ve bu ülkeler arasındaki siyasi yakınlaşmanın ekonomik alana etkilerinin ekonomi-politik mekanizmalar ve aynı zamanda ekonomik veriler çerçevesinde analizinin yapıldığı çalışma bu yönüyle bütüncül bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Anahtar Sözcükler: Ortadoğu, Uluslararası Ekonomi Politik, Türk Dış Politikası, Karşılıklı Bağımlılık v ABSTRACT Name and Surname : Fatma (KURT) SARIASLAN University : Uludag University Institution : Social Science Institution Field : International Relations Branch : PhD Page Number : xiv + 352 Degree Date : 2016 Supervisor : Prof. Dr. Tayyar ARI THE POLITICAL ECONOMIC ANALYSIS OF TURKEY’S RELATIONS WITH THE MIDDLE EAST In our modern globalizing world, where the thin line between politics and economy gets ambiguous, it is insufficient to analyze Turkey’s relations with the countries in the Middle East Region only based on political resolutions. A risk of such a kind of unidimensionality may also be valid for the analysis conducted only in the frame of economic affairs. In this study, the dynamic character of Turkey’s foreign policy, oriented towards Middle East beginning from 2000s, is analyzed with the perspective of international political economy. This study, in which the analysis is made upon the effects of economic cooperation between Turkey and the Middle East countries on politics, and the effects of political intimacy between these countries on economy through the political economy mechanisms and economic datum as well, aims to present a comprehensive framework. Keywords: Middle East, International Political Economy, Turkish Foreign Policy, Interdependence. vi ÖNSÖZ Bu tez çalışmasının konusu belirlendiğinde, Ortadoğu bölgesinde ne Arap isyanları ne de IŞİD eylemleri başlamıştı. Arada geçen zamanın kısalığına rağmen bölgede -özellikle de Suriye özelinde- sıcak gelişmeler ve öngörülmesi zor dönüşümler yaşandı. Bununla birlikte tüm bu çalkantılı sürece rağmen, ekonomi-politik bağlamda 2000’li yıllarla birlikte Türkiye’nin bölgeye ilişkin politikalarının ekonomik parametrelerden önemli ölçüde etkilendiği, yine bazı ekonomik gelişmelerin siyasal yakınlaşmalardan kaynaklandığı realitesi hâlâ geçerliliğini koruyor. Bugün yaşananları konjonktürel bir geçiş süreci olarak değerlendirmek olası olmakla birlikte, Filistin sorunu örneğinden hareketle çözümsüzlüğün çözüm olarak dayatıldığı bir bölge olan Ortadoğu bölgesi için bu kaotik ortamın sürdürülebilir bir hale sokulması da bir o kadar olası duruyor. Karşılıklı bağımlılığın uluslararası ilişkileri daha barışçıl kıldığına yönelik iddia bölgedeki mevcut duruma bakıldığında -en azından şimdilik- pek de makul bir iddia olarak görünmüyor. Bölgede ekonomik karşılıklı bağımlılığın stratejik güvenliğin önüne geçemediğini ispatlayan gelişmeler yaşanmakla birlikte, bu çalkantılı dönemin nihayete ermesi durumunda, uzun vadede bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin liberal uluslararası ekonomi politik parametreler çerçevesinde tekrar kendi mecrasına evrilebileceği de öngörülebilir. 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinin aynılaştığı, benzer ekonomi politik mekanizmalar ekseninde ilişkilerin geliştirildiği gözlemlenmekle birlikte, 2011’de başlayan Arap isyanları sonrasında bölge ülkeleri ile ilişkilerin ülke bazında farklılaştığı görülmektedir. Zira ekonomik işbirliğine yönelik çabaların devletlerin kendilerini güvende hissetmemeleri durumunda sınırlandırıldığı yönündeki neo-realist iddia mevcut durumda bazı bölge ülkeleri ile ilişkilerin seyrini belirlemekte, öte yandan diğer bazı bölge ülkeleri ile ilişkiler ise liberal uluslararası ekonomi politik yaklaşımla örtüşecek biçimde yine karşılıklı bağımlılık ekseninde sürdürülmektedir. Özellikle Suriye özelinde adeta vekâlet savaşlarının yaşanması, Türkiye’yi Arap isyanları öncesinde bölgeye yönelik hayata geçirdiği aynı politikaları uygulamaktan alıkoymaktadır. Bu noktadan hareketle, Türkiye’nin mevcut kaotik durumda bazı Ortadoğu ülkelerine yönelik dış politikasına bir virgül koyduğu, bölgede taşlar yerine oturduğunda diğer bir deyişle liberal ekonomi politik mekanizmaların vii hayata geçirilmesine imkân sağlayacak zemin yeniden ortaya çıktığında, Türkiye’nin 2000’lerin başından itibaren uygulamaya koyduğu dış politika yaklaşımının tekrar devreye gireceği söylenebilir. Nitekim 2016 yılının ortalarında Türk dış politikasında Rusya, İsrail ve Mısır ile ilişkilerde yumuşamaya dair söylemler, ekonomik ilişkilerin kendi kulvarında ilerlemeye devam ederken er ya da geç siyasal yakınlaşmaları da beraberinde getirebileceğine işaret ediyor. Çalışmanın yazımı esnasında ve öncesinde beni destekleyen ve teşvik eden yakınlarım ve hocalarıma teşekkür etmek istiyorum. Bütün yoğunluğuna rağmen çalışmanın gerçekleştirilmesinde baştan sona öneri ve düşünceleri ile katkıda bulunan, her aşamada yardımını ve desteğini esirgemeyen kıymetli hocam Prof. Dr. Tayyar ARI’ya çok teşekkür ederim. Gösterdiği pozitif yaklaşım ve özellikle tez konusunun belirlenmesi aşamasındaki teşviklerinden dolayı Doç. Dr. Ferhat PİRİNÇÇİ’ye teşekkür ederim. Doktora programının ilk aşamasında Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün değerli öğretim üyelerinden aldığım derslerin ufuk açıcı katkıları için hocalarıma teşekkür ederim. Prof. Dr. Ömer Göksel İŞYAR, Prof. Dr. Muzaffer Ercan YILMAZ, Prof. Dr. Mehmet YÜCE ve Doç. Dr. Gökhan ÖZKAN teze ilişkin yapıcı eleştiriler ve kıymetli değerlendirmeler yaptılar; kendilerine teşekkür ederim. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü çalışanlarına gösterdikleri anlayış ve titiz çalışmaları için teşekkür ederim. Ayrıca lisans ve yüksek lisans döneminde gerek hayata bakış açıma gerekse akademik zihin dünyama yönelik değerli katkıları için İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün kıymetli hocası Doç. Dr. Mehmet Öznur ALKAN’a ve diğer bölüm hocalarıma içten bir teşekkürü borç bilirim. Bu zorlu süreçte desteğini bir an olsun benden esirgemeyen sevgili eşim Dr. Osman SARIASLAN, başta sabrı olmak üzere her şey için kuşkusuz en fazla teşekkürü hak ediyor. Bursa’da başlayıp İstanbul’dan Diyarbakır’a ve sonrasında Ankara’ya uzanan yolculuğumuzda ciddi yoğunluğuna rağmen tezimi defalarca okuyarak, önerileri ile beni hep yüreklendiren eşime çok teşekkür ederim. Doktora programına başladığımda henüz hayatta bile olmayan kızım Zeynep Azra’ya, bu süreçte -özellikle de sona yaklaştığımda- yaşına rağmen gösterdiği olgunluk ve anlayış için teşekkür etmeliyim. Bu süreçte manevi desteğini her an hissettiğim kıymetli aileme, kardeşlerime, özellikle de anneme ve tezin bitişine tanık olamayan babama çok teşekkür ederim. Huzurla kal Babacığım… vii İÇİNDEKİLER Sayfa No. TEZ ONAY SAYFASI...............................................................................................................ii ÖZET..................................................................................................................................…...iv ABSTRACT.................................................................................................................... .... …...v ÖNSÖZ………………………………………………………………………………………..vi İÇİNDEKİLER...................................................................................................................…..vii TABLOLAR.................................................................................................................... .... …..xi GRAFİKLER............................................................................................................................xii KISALTMALAR.....................................................................................................................xiii GİRİŞ .................................................................................................................................…... 1 BİRİNCİ BÖLÜM (KURAMSAL ÇERÇEVE: LİBERAL ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK) 1.ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİĞİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ..5 1.1. Ekonomi Politik …………………………………………………………...6 1.2. Uluslararası Ekonomi Politik………………………………......................9 1.2.1. Uluslararası Ekonomi Politiğin Tarihi Gelişimi………………..12 1.2.2. Uluslararası Ekonomi Politiğin Bir Akademik Disiplin Olarak Oluşumu………………………………………………………………………14 2.ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİKLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR……….....18 2.1. Realist Uluslararası Ekonomi Politik Yaklaşım…………………….........21 2.1.1. Merkantilist Yaklaşım: Güç ve Zenginlik İlişkisi……...............25 2.1.2. Hegemonik İstikrar Teorisi……………………………………..29 2.2. Marksist/Yapısalcı Uluslararası Ekonomi Politik Yaklaşım ………........32 2.2.1. Klasik Marksizm………………………………………………..35 2.2.2. Emperyalizm Teorisi……………………………………..…….39 2.2.3. Bağımlılık Teorileri ve Modern Dünya Sistemleri Yaklaşımı....44 2.2.4. Eleştirel Teori ve Hegemonya Kavramı…………………..……49 2.3. Liberal Uluslararası Ekonomi Politik Yaklaşım …………………………53 3. LİBERAL ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK VE TEMEL DİNAMİKLERİ………………………………………………………………………………55 3.1. Liberal Yaklaşımın Temel Öncülleri…………………….......................56 3.2. Liberal Yaklaşımda Ekonomi Politikası…………………………….........58 3.3.Ticari Liberalizm ve Liberal Ekonomi Politik Yaklaşımda Uluslararası Ticaret………….…..........................................................................................60 3.4. Neoliberalizmin Yükselişi ve Evrimi: Ekonomi-Politika İlişkisinde “Müdahale” Sorunu …………………………………………………………………..64 3.5. Liberal Uluslararası Ekonomi Politik Yaklaşımda Sistem Tasavvuru: İşbirliği ve Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık…………………………………………..69 3.6. Liberal Uluslararası Ekonomi Politik Yaklaşımda Hegemonya Kavramı.75 3.7. Uluslararası Rejim Teorisi: Çıkar-Bazlı Yaklaşım veya Neo-Liberal Kurumsalcı Yaklaşım versus Güç-Bazlı Yaklaşım…………………………………...77 viii İKİNCİ BÖLÜM (SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE-ORTADOĞU İLİŞKİLERİ) 1. SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASI...……..85 1.1. 1950’li Yıllar: Batı Ekseninde Aktif Politika ve Güvenlik Odaklı İlişkiler………………………………………………………………………………..87 1.2. 1960’lı ve 1970’li Yıllar: Görece Bağımsız ve Ekonomi Eğilimli Dış Politika …...…………………………………………………………………………..90 1.2.3.1980’li Yıllar: Özal Döneminde Ortadoğu ile Yakınlaşma…..…………95 2. SOĞUK SAVAŞ SONRASINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA PARADİGMA ARAYIŞLARI VE TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE İLİŞKİLERİ……………………...105 2.1. 1990’lı Yıllar: Güvenlik Odaklı Söylem Bağlamında Ortadoğu İle Sınırlı İlişkiler……………………………………………………………………….108 2.1.1. İran: Rekabet ve İşbirliğinin Diyalektiği……………….…….112 2.1.2. Irak ve Suriye: PKK Meselesi ve Su Sorunu Ekseninde Sorunlu İlişkiler……………………………………………………………….118 2.1.3. Bir İstisna: İsrail ……………………………………………...122 2.1.4.Diğer Ortadoğu Ülkeleri İle İlişkiler: Lübnan, Mısır, Suudi Arabistan………………………………………………………………………………….....128 2.2. 2000’li Yıllar: Ekonomi Odaklı Dış Politikaya Geçiş………………….132 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (2000’Lİ YILLARDA TÜRK DIŞ POLİTİKASININ EKONOMİ POLİTİK DİNAMİKLERİ) 1. TÜRKİYE’NİN YENİ DIŞ POLİTİKA İLKELERİ VE EKONOMİK KARŞILIKLI BAĞIMLILIK…………………………………………………………………….....152 1.1. Ritmik Diplomasi İlkesi……………………………………………..….154 1.2. Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık………………………………………...154 2. TÜRKİYE’NİN YENİ DIŞ POLİTİKA AKTÖRLERİ: EKONOMİK AKTÖRLERİN YÜKSELİŞİ……………………………………………………….158 2.1. Askeri Bürokrasinin Etkinliğinin Azalması ve Sivil Aktörlerin Yükselişi……………………………………………………………………………..158 2.2. “Yeni Diplomatlar”: İşadamları / Sivil Ekonomik Örgütler…………….161 2.3. Türkiye’nin Yeni Gücünün Yansıması Olarak Bürokratik Örgütler…………………………………………...…………………………165 3. YENİ DÖNEM TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA EKONOMİ POLİTİK MEKANİZMALAR…………………………………………………………………………167 3.1 Ekonomik Anlaşmalar: Ekonomi Politiğin Ekonomik Ayağı……….…168 3.1.1. Serbest Ticaret Anlaşmaları ………………………………….168 ix 3.1.2. Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları…..171 3.2. Yüksek Düzeyli İşbirliği Mekanizmaları: Siyasal Süreçler Ekonomik Sonuçlar………………………….…………………………………………………..175 3.3. Enerji …………………………………….……………………………..177 3.4. Uluslararası Örgütlerdeki Aktivizm…………………………………….183 3.5. Vize Politikası ……………………………………….…………………186 3.6. Dış Yardımlar …………………………….…………………………….187 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM (TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU ÜLKELERİ İLE İLİŞKİLERİNİN EKONOMİ POLİTİK ANALİZİ) 1. TİCARET ANLAŞMALARI EKSENİNDE BÖLGE ÜLKELERİ İLE İLİŞKİLER...….193 1.1. Bölge Ülkeleri İle İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları: Karşılıklı Bağımlılığın İnşası…………………………………………………………………………………..…….194 1.1.1. İlişkilerde Ekonomik Rasyonalitenin Belirleyiciliği …………………195 1.1.1.1.İsrail-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: Herşeye Rağmen Sürekli Artan Dış Ticaret Hacmi………………...…………………..195 1.1.1.2.Mısır-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: Artan Ticari İlişkiler………………………………………………………...……..203 1.1.1.3.Ürdün-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: Liberal Ekonomi Politikaları Uyumu…………………………..………………………………207 1.1.2.Siyasal Yakınlaşmanın İvme Kazandırması Sonucu Gelişen Ekonomik İlişkiler…………………………………………………………………………..…..211 1.1.2.1.Suriye-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: Arap İsyanları Öncesi Ekonomik Entegrasyona Doğru …………………….………211 1.1.2.2.Lübnan-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: Politik Motivasyonla Ekonomik Entegrasyon Çabaları……………………………………..217 1.1.3. Filistin-Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması: İyi Niyetler, Kötü Koşullar………………………………………………………………………..…….219 1.2. Karşılıklı Bağımlılığın Yansıması: Diğer Ticaret Anlaşmaları………………....220 1.2.1. Türkiye-İran Tercihli Ticaret Anlaşması……………………..………220 1.2.2. Türkiye-Irak Kapsamlı Ekonomik İşbirliği Anlaşması………………228 2. ORTADOĞU’DA GÜVEN İNŞASI: YENİ EKONOMİK ARAYIŞLAR VE YATIRIMLARIN KARŞILIKLI GELİŞTİRİLMESİ ÇABALARI……………………..…234 2.1. Bölge Ülkeleri ile İmzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları Ekseninde Yatırım İlişkileri……………………..…………………….235 2.1.1. Bölge Ülkelerinden Türkiye’ye Yapılan Yatırımlar………………….235 2.1.2. Türkiye’den Bölge Ülkelerine Yapılan Yatırımlar……………….…..243 x 3. YENİ DÖNEM EKONOMİ POLİTİK DİLİN POLİTİK ARGÜMANLARI: BÖLGE ÜLKELERİYLE GELİŞTİRİLEN YÜKSEK DÜZEYLİ İŞBİRLİĞİ MEKANİZMALARI VE SİYASAL SÜREÇLER…………………………………………………………………256 3.1.Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ………………………256 3.2.Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi…………………….260 3.3. Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi Girişimi……………………………………………………………………………………...262 3.4. Türkiye-Lübnan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi…………………..263 3.5. Türkiye-Mısır Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi…………………….264 3.6. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi………………………………..265 3.7. Türkiye-Kuveyt İşbirliği İçin Ortak Komitesi……………………………….....267 3.8. Türkiye-Katar Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi…………………….269 4. JEO-EKONOMİ VE ENERJİ …………………………………………...……………….272 4.1. İran’la Enerji İlişkileri…………………………………….…………………….273 4.1.1. Türkiye-İran Ekonomi Politiğinde Enerji …………………...………..275 4.1.2. Nükleer Faaliyetleri Kapsamında İran’a Yönelik Ekonomik Yaptırımlar ve Türkiye………...………………………………………………………….279 4.2. Irak’la Enerji İlişkileri………………………………………………………….285 4.2.1. Türkiye-Irak Petrol Hatları Sistemi…………………………………..285 4.2.2. Türkiye-Irak Dış Ticaret İlişkilerinde Enerji Faktörü…………….….286 4.2.3. Kuzey Irak’la Yakınlaşma: ‘Enerji’sini Yakalayan İlişkiler…………288 5. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER BAĞLAMINDA ORTADOĞU ÜLKELERİ İLE İLİŞKİLER: SİYASAL AYRIŞMALARIN GÖLGESİNDE EKONOMİK AMAÇLAR.....292 5.1. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ………………………………………...292 5.2. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) …………………………………………..298 5.3. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT)……………………………………...301 5.4. Gelişen Sekiz Ülke (D-8)…………………………………………….....302 6.SINIRLARIN REFAH VE DİYALOĞA AÇILMASI: ORTADOĞU ÜLKELERİNE YÖNELİK YENİ VİZE POLİTİKALARI……………………………….…...…………….303 7. ALTERNATİF BİR POLİTİKA ARACI OLARAK TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’YA YÖNELİK DIŞ YARDIMLARI…………………………………………………………….307 SONUÇ………………………………………………………………………..…………….311 EKLER………………………………………………………………………...…………….317 KAYNAKLAR…………………………………...…...………………………………….…319 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………..………………..355 xi TABLOLAR Sayfa No. Tablo 1 - Uluslararası Ekonomi Politik……………………………………………………....11 Tablo 2 - Uluslararası Ekonomi Politik Teoriler…………………………………………..…21 Tablo 3 - Türkiye Dış Ticareti (1923-2014)………………………………………………….94 Tablo 4 - Türkiye’nin Komşularına Yönelik İhracatı (2001-2010-2014)……………..........138 Tablo 5 - Serbest Ticaret Anlaşması İmzalanan Ortadoğu Ülkeleri………………………..167 Tablo 6 - Türkiye'nin Ortadoğu Ülkeleri ile İmzaladığı Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları……………………………………………………………170 Tablo 7 - Yakın ve Orta Doğu Ülkelerinden Türkiye’ye Doğrudan Sermaye Yatırım Girişleri (2009-2014) …………………………………………………………………………………171 Tablo 8 - Türkiye’nin Ortadoğu Ülkeleri ile Hayat Geçirdiği Yüksek Düzeyli İşbirliği Mekanizmaları ……………………..……………………………………………………….173 Tablo 9 - Türkiye’nin Enerji Ticareti (2012-2014)………………………………………...174 Tablo 10 - Ülkelere Göre Türkiye’nin Petrol İthalatı (2014) ………………………………175 Tablo 11 - Ülkelere Göre Doğal Gaz İthalat Miktarları (2005-2014) …………………..….178 Tablo 12 - Türkiye'deki Doğrudan Yatırımların Ortadoğu Ülkelerine Göre Dağılımı (2006- 2014)……………………………………………………………………………..………….232 Tablo 13 - Türkiye’nin Ortadoğu Ülkelerindeki Doğrudan Yatırımları (2006-2014)…...…241 Tablo 14 - Türkiye-Körfez Ülkeleri Dış Ticaret Hacmi (2005, 2008-2014)………………..293 Tablo 15 - Körfez Ülkelerinden Türkiye’ye Doğrudan Yabancı Yatırımlar (2005-2014)….295 Tablo 16 - 2014 Yılı İtibariyle Türkiye’nin Ortadoğu Ülkeleri ile Vize Muafiyet Durumu..302 xii GRAFİKLER Sayfa No. Grafik 1 – Türkiye İhracatının Yıllara Göre Seyri (1923-2000)………………………….….93 Grafik 2 - Türkiye’nin İran’a İhracatı (1990-2000)………………………………………...112 Grafik 3 - Türkiye’nin İran’dan İthalatı (1990-2000)………………………………………113 Grafik 4 - Türkiye-İran Dış Ticareti (1990-2000)……………………………………...…..113 Grafik 5 – Türkiye-İsrail Dış Ticareti (1990-2000)………………...……………………....123 Grafik 6 - Türkiye-Lübnan Dış Ticareti (1990-2000)………………………………...…….125 Grafik 7 - Türkiye-Mısır Dış Ticareti (1990-2000)……………………………….………..126 Grafik 8 - Türkiye-Suudi Arabistan Dış Ticareti (1990-2000)…………………………..…127 Grafik 9 - Türkiye Dış Ticareti (2001-2014)……………………………………………….137 Grafik 10 - Türkiye-Ortadoğu Dış Ticaret Hacmi (2001-2014)……………………..……..140 Grafik 11 - Ülkelerin Türkiye’nin Toplam Dış Ticaret Hacmindeki Payları (%, 2014)…...141 Grafik 12 - Türkiye-Ortadoğu Ülkeleri Dış Ticareti (2001-2014)……………………….....142 Grafik 13 - Türkiye’nin Toplam İhracatında Ortadoğu Ülkelerinin Yeri (2001-2014)…….143 Grafik 14 - Türkiye’nin Toplam İthalatında Ortadoğu Ülkelerinin Yeri (2001-2014)……..144 Grafik 15 - Arap İsyanlarının Yaşandığı Ülkeler ile Türkiye Arasındaki Dış Ticaret Hacmi (2008-2014)……………………………………………………………………………….....147 Grafik 16 - Türkiye’nin Savunma Harcamaları (1990-2014)……………………………....156 Grafik 17 - Türkiye’nin Savunma Harcamalarının GSYİH’ya Oranı (1990-2014)………..157 Grafik 18 – Ülkelere Göre Türkiye’nin Ham Petrol İthalatı (2012-2013-2014)………...…176 Grafik 19 - Türkiye’nin Doğalgaz İthalat Miktarları (2005-2014)…………………………176 Grafik 20 - Ülkeler Bazında Türkiye’nin Doğalgaz İthalatı (2014)…………..……………177 Grafik 21 – Türkiye-İsrail Dış Ticaret Hacminin Seyri (1990-2000)…………………...….194 Grafik 22 - Türkiye-İsrail Dış Ticareti (2000-2014)………………………………………..198 Grafik 23 - Türkiye-Mısır Dış Ticareti (2000-2014)…………………………………...…..201 Grafik 24 - Türkiye-Ürdün Dış Ticareti (2001-2014)………………………………………207 Grafik 25 - Türkiye-Suriye Dış Ticaret Hacminin Seyri (2001-2014)……………………..211 Grafik 26 - Türkiye-Lübnan Dış Ticareti (2001-2014)……………………………………..215 Grafik 27 - Türkiye-Filistin Dış Ticareti (2001-2014)……………………………………..216 Grafik 28 - Türkiye-İran Dış Ticareti (2000-2014)…………………………………...……221 Grafik 29 - Türkiye-Irak Dış Ticareti (1990-1997)………………………………………...226 Grafik 30 - Türkiye'nin Irak'a İhracatında Başlıca Ürünlerin Payı (%, 2013) …………….229 Grafik 31 - Türkiye-Irak Dış Ticareti (2003-2014)………………………………..……….231 Grafik 32 - Türkiye-Kuveyt Dış Ticaret Seyri (2001-2014)………………………………..265 Grafik 33 - Türkiye-Katar Dış Ticareti (2006-2014)…………………………………...…..268 Grafik 34 - İran’dan Yapılan Enerji İthalatı (2005-2014)…………………………………..272 Grafik 35 - İran’dan İthal Edilen Petrol Miktarı (2005-2014)…………………………...…273 Grafik 36 - İran’dan Doğalgaz İthalat Miktarları (2005-2014)……………………………..274 Grafik 37- Türkiye’nin İran’a İhracatında Başlıca Ürünlerin Payı (%, 2014) ……………..280 Grafik 38 - Irak’tan İthal Edilen Petrol Miktarı (2005-2014)………………………………284 Grafik 39 - Irak’tan Yapılan Enerji İthalatı (2007-2014)…………………………………..285 Grafik 40 - Türkiye’nin Toplam Dış Ticaret Hacmi İçerisinde Körfez Ülkelerinin Payı (2002- 2014)……………………………………………………………………………..…….……294 Grafik 41 – Yabancı Ziyaretçi Sayısı (2000-2014)…………………………………………301 xiii KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devletleri AB Avrupa Birliği AET Avrupa Ekonomik Topluluğu AKP Adalet ve Kalkınma Partisi BAE Birleşik Arap Emirlikleri BM Birleşmiş Milletler BTE Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı BTC Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı CENTO Central Treaty Organization-Merkezi Antlaşma Örgütü CICA Conference on Interaction and Confidence Building Measures in Asia - Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı COMECON Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi D-8 Developing Eight/Gelişen Sekiz Ülke DB Dünya Bankası DEİK Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu DTÖ Dünya Ticaret Örgütü / WTO ECLA Latin Amerika Ekonomik Komisyonu ECO Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ECOTA Economic Cooperation Organization Trade Agreement- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşması EİT Ekonomik İşbirliği Teşkilatı FKÖ Filistin Kurtuluş Örgütü GAP Güneydoğu Anadolu Projesi GATT Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması GB Gümrük Birliği GSYİH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla IMF International Monetary Fund - Uluslararası Para Fonu İİT İslam İşbirliği Teşkilatı IKBY Irak Kürt Bölgesel Yönetimi İKÖ İslam Konferansı Örgütü İSEDAK İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi IŞİD Irak Şam İslam Devleti KDP Kürdistan Demokrasi Partisi KEİ Karadeniz Ekonomik İşbirliği KEK Karma Ekonomik Komisyonu KİK Körfez İşbirliği Konseyi KYB Kürdistan Yurtseverler Birliği MGK Milli Güvenlik Kurulu MÜSİAD Müstakil İşadamları Derneği NATO North Atlantic Treaty Organization - Kuzey Atlantik Antlaşma Örgütü OAPEC Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü OCHA Office for the Coordination of Humanitarian Affairs OIC Organization of the Islamic Conference - İslam Konferansı Teşkilatı OİK Ortak İşbirliği Konseyi OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü RCD Regional Cooperation for Development SIPRI Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü SOMO Irak Milli Petrol Şirketi - The State Oil Marketing Organization xiv SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği STA Serbest Ticaret Anlaşması STK Sivil Toplum Kuruluşu TANAP Trans-Anatolia Gas Pipeline – Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi TAP Trans-Adriyatik Boru Hattı THY Türk Hava Yolları TIPH Uluslararası Geçici Mevcudiyet TİKA Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİM Türkiye İhracatçılar Meclisi TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TPAO Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı A.Ş. TÜSİAD Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği ÜDİK Üst Düzey İşbirliği Konseyi UEP Uluslararası Ekonomi Politik UNCTAD Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı UND Uluslararası Nakliyeciler Derneği UNRWA Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı WFP World Food Programme YDDİK Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi YDİK Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi YDSK Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi YKTK Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması 1 GİRİŞ Türkiye’nin Ortadoğu bölgesindeki ülkelerle ilişkileri konjonktürel olarak iniş çıkışlara sahne olsa da bölge, gerek Osmanlı geçmişi gerekse modern Türkiye tarihi açısından siyasal, ekonomik ve stratejik anlamda önemini her dönemde korumuştur. Ekonomi ile siyaset arasındaki ince çizginin giderek belirsizleştiği günümüz küresel dünyasında, Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkilerini salt siyasi çözümlemeler ve güvenlik odaklı yaklaşımlar üzerinden incelemek yetersiz kalmaktadır. Bölge ülkeleri ile ilişkilerin sadece siyasi çözümlemeler çerçevesinde ele alındığı çalışmaların oluşturduğu tek boyutluluk tehlikesi, aynı zamanda sadece ekonomik ilişkiler çerçevesinde yapılan analizler için de geçerli olabilmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’nin 2000’li yıllarla birlikte Ortadoğu’ya yönelik dış politikasının dinamik karakteri ve süregiden değişimin temel parametreleri dış politika-ekonomi ilişkileri bağlamında incelenerek ekonomi politik perspektifiyle analiz edilecektir. Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğinin politika alanına etkileri ve bu ülkeler arasındaki politik yakınlaşmanın ekonomik alana etkilerinin sebep-sonuç ilişkileri çerçevesinde analizinin yapılacağı çalışma, bu yönüyle bütüncül bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Bu itibarla, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ilişkileri liberal uluslararası ekonomi politik yaklaşımla ele alınacak ve böylece siyasi ve ekonomik dinamikleri içeren bütüncül çalışmalara duyulan ihtiyacın giderilmesi noktasında var olan boşluğun doldurulmasına katkı sunmaya çalışılacaktır. 20. yüzyılın başından beri kullanılan ve oryantalist bir ifade biçimi olan “Ortadoğu” tabiri, II. Dünya Savaşı’nda İngiliz Ortadoğu Komutanlığı ve Müttefik Ortadoğu Lojistik Merkezi kuruluşlarının ortaya çıkmasıyla yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1 “Ortadoğu”nun üzerinde uzlaşılmış net bir tanımı bulunmamakla birlikte, bu çalışmada “Ortadoğu” kavramı şu ülkeleri kapsayan bir bölgeyi ifade etmek için kullanılmaktadır: Irak, İran, Suriye, İsrail, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Filistin, Yemen, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Umman, Katar, Suudi Arabistan. Bu ülkelere ilaveten bir Kuzey Afrika ülkesi olmasına rağmen Ortadoğu coğrafyası ile benzerlik arz eden etnik, siyasi ve ekonomik nedenlerden ötürü çoğu kez bir Ortadoğu ülkesi olarak değerlendirilen Mısır da çalışma kapsamına dahil edilmiştir. 1 Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, s. 73. 2 Uluslararası ekonomi politik, dünya politikası ile dünya ekonomisinin birbirinden ayrı alanlar olarak görülemeyeceği gibi, dış politika ve dış ekonomik ilişkilerin de birbirinden farklı alanlar olarak değerlendirilemeyeceğini ve bu ikisi arasında birbirini etkileyen bir etkileşim olduğunu kabul etmektedir. Dolayısıyla disiplinler arası bir çalışma alanı olarak uluslararası ekonomi politik, ekonomi ile politika arasında doğrudan sistematik bir ilişki sürecinin var olduğunu ve bu ilişki süreci tanımlanmadan, devletlerin politika davranışlarının anlaşılamayacağını ileri sürmesi nedeniyle Türkiye dış politikasının Ortadoğu bölgesi özelinde incelendiği bu çalışmaya en uygun teorik altyapıyı sunmaktadır. Bununla beraber, uluslararası ilişkiler disiplinindeki hâkim teoriler tarafından ekonomi-politika arasındaki ilişki farklı şekilde yorumlanmaktadır. Bilindiği üzere, bunlar liberal, realist/merkantilist ve Marksist/yapısalcı yaklaşımlardır. Devlet müdahalesini benimseyen realizm/merkantiliz yaklaşımı, ekonomi ve politika arasındaki ilişkide politik kararların etkinliğine vurgu yaparken, liberalizm yaklaşımı ekonominin bağımsızlığını, Marksizm yaklaşımı ise ekonominin etkinliği üzerinde durur. Ekonomi ve politika arasındaki karşılıklı etkileşimin işbirliği boyutunu öne çıkaran ve kurulan ekonomik ilişkilerin yaşanan siyasal krizlere rağmen çatışmacı söylemleri engellediğini ileri süren liberal ekonomi politik yaklaşım yeni dönem Türk Dış Politikasını anlamlandırmak ve açıklamak noktasında tezin amacına en uygun olanıdır. Bu nedenle çalışma liberal ekonomi politik zemine oturtulmuştur. Bu bağlamda çalışma, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının salt siyaset alanından ibaret olmadığı, diğer bir ifadeyle yalnızca siyasal bakış açısının yeterli olmadığı, ekonomik ilişkiler ağının ve ekonomik karşılıklı bağımlılığın da son dönemde giderek önem kazandığı, ekonomik olan ile politik olanın Ortadoğu özelinde birinin diğerini etkileyebilen çeşitli etkenlerden oluştuğu varsayımından hareket etmektedir. Çalışmada küresel ekonomi politik açısından önemli bir kırılma olan 1970’li yılların aynı zamanda Türkiye’nin bölgeye bakışını salt siyasal alandan ekonomik alana kaydırması noktasında önemli bir dönemeç olmakla birlikte, ekonomik dinamiklerin Türk Dış Politikasında giderek önemli ve belirleyici bir unsur haline gelmesinin 1980’li yıllarda mümkün olduğu ortaya konulmaktadır. Bununla birlikte, 2000’li yıllarda yürütülen “ekonomi diplomasi”sinin ancak bu tarihten sonra başarılı olabildiği çalışmanın en önemli argümanlarından birini oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, 3 tezde şu temel soruya da yanıt verilecektir: Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkilerinde ekonominin önemini 1970’lerden itibaren kavramış olmasına rağmen, neden bölge ülkeleri ile ilişkilerde ekonomik dinamikler ancak 2000’li yıllarda belirleyici bir unsur olarak öne çıkmış ve başarılı olabilmiştir? 2000’li yıllarla birlikte bölgesel bir güç ve küresel çekim merkezi olarak öne çıkan Türkiye’nin Ortadoğu’ya ilişkin dış politikası komşularla sıfır sorun, proaktif barış diplomasisi, ritmik diplomasi ve bu diplomasinin bir uzantısı olarak ekonomik karşılıklı bağımlılık ilkeleri çerçevesinde belirlenmeye başlamıştır. Özellikle ekonomik karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde yeni Türk dış politikasının en önemli boyutlarından birini oluşturan ekonomik faktörler, bölge ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Türkiye özellikle 2000’li yıllarla birlikte, uyguladığı politikalarla ekonomik işbirliğini dış politikada en önemli araçlardan biri haline getirmiş ve Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini bu çerçevede oluşturmuştur. Bu kapsamda çalışmada Türkiye’nin yukarıda sayılan Ortadoğu ülkelerine ilişkin dış politikası, benimsenen liberal uluslararası ekonomi politik teoriye uygun olarak ekonomik odaklı dış politika araçları çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Yeni dönem Türk Dış Politikasının artık sadece Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi eliyle yürütülmediği, etkin ekonomi yönetimi ve sivil ekonomik unsurların da dış politika yapımına katkılarının arttığı göz önünde bulundurularak, özellikle 1990’larda olduğu gibi ordu ve askeri bürokrasi tarafından Ortadoğu ülkeleri ile güvenlik ve siyaset merkezli zeminde kurulan salt ikili ilişkilerin yerine, çeşitli ekonomi politik mekanizmalar çerçevesinde bölge ülkeleriyle geliştirilen ilişkiler incelenecek ve tüm bu mekanizmaların ilişkilere somut yansımaları olarak ortaya çıkan istatistiki verilere yer verilecektir. Tarihsel arka plan ışığında yapılacak literatür taramasının yanı sıra Ortadoğu ile ilişkilerin geliştirilmesinde rol oynayan temel mekanizmalar ve ekonomik veriler ekseninde bir analiz sunmayı amaçlayan tezin planına bakmak gerekirse, çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Tezin teorik çatısının oluşturulduğu Birinci Bölümde, öncelikle Uluslararası Ekonomi Politik (UEP) yaklaşımın düşünsel ve tarihsel altyapısını oluşturan ekonomi politik kavramı açıklanacak, daha sonra uluslararası ekonomi politik yaklaşımlar (realist, yapısalcı ve liberal uluslararası ekonomi politik yaklaşımlar) ele alınacaktır. Tezin kuramsal çerçevesini oluşturacak olan liberal uluslararası ekonomi 4 politik yaklaşım ise, özellikle karşılıklı bağımlılık, karmaşık karşılıklı bağımlılık ve uluslararası ticaret kavramları bağlamında ayrıca incelenecektir. İkinci Bölümde, çalışmanın analiz kısmı için tarihi altyapı sağlaması amacıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze dek Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkileri Soğuk Savaş dönemi ve sonrası olmak üzere iki alt kısımda ele alınacak, özellikle 2000 sonrası dönemde Türkiye’nin Ortadoğu ile liberal ekonomi politik eksende geliştirdiği dış politikası ekonomik verilerle ortaya konulacaktır. Üçüncü Bölümde ise 2000’li yıllarla birlikte uygulamaya konulan yeni dönem Türk dış politikası paradigmasının temel ilkeleri ele alınacak ve bu ilkeler ekseninde öne çıkan yeni dış politika aktörleri ve araçları incelenecektir. Daha sonra, çalışmanın dördüncü ve son bölümüne temel teşkil edecek ekonomi-politik mekanizmalar (Ekonomik Anlaşmalar, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri, Enerji, Uluslararası Bölgesel Örgütler, Vize Politikaları ve Dış Yardımlar) mercek altına alınacaktır. Zira Dördüncü Bölüm 2000 sonrası dönemde çok taraflı diplomasi ve yumuşak güç unsurlarını öne çıkaran çok boyutlu, proaktif ve düzen kurucu bir dış politika izlemeye başlayan Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle kurduğu ilişkilerin bu temel mekanizmalar çerçevesinde analiz edilmesini amaçlamaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın Dördüncü Bölümünde 2000’li yıllarla birlikte Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle kurduğu ilişkiler yeni dış politika ilkeleri ekseninde uygulanan ekonomi politik mekanizmalar çerçevesinde ele alınacaktır. Türkiye’nin, bu dönemde Ortadoğu bölgesine ilişkin dış politikasındaki önceliklerin, güvenlik kaygılarından ziyade ticaretin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik adımlar çerçevesinde oluşturulduğu, söz konusu mekanizmalar aracılığıyla ve somut verilerin yardımıyla ortaya konulacaktır. 5 BİRİNCİ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE: LİBERAL ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK 1. ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİĞİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ Uluslararası ekonomi politik, ekonomik hareketlerin temel örgütlenme zemini olan piyasalar ile uluslararası politikanın temel örgütlenme biçimi olan devletler arasında birbirini etkileyen bir bağlantı süreci olduğunu ileri süren disiplinlerarası bir çalışma alanının genel adıdır. Küresel/Global Ekonomi Politik olarak da adlandırılan UEP bünyesinde farklı teorik gelenekleri ve bu geleneklerin yeni yorumlamalarını barındırmaktadır. UEP esas olarak ulus devletler, şirketler, çok uluslu/küresel şirketler uluslararası kurum-kuruluşlar ve çeşitli sosyal hareketler gibi uluslararası aktörler arasındaki faaliyetler ve etkileşimleri incelemektedir. Bu bağlamda, ekonomi ve politikanın kesin sınırlarla birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığı temeline dayanan uluslararası ekonomi politik, sadece siyasal ya da politika alanını kullanmaz; aynı zamanda ekonominin bazı değer ve kavramlarını uluslararası düzeyde de ele alır. Dolayısıyla UEP perspektiften yapılan analizler dünyadaki gelişmeleri anlamak için politik ve ekonomik faktörleri birlikte göz önünde bulundurur; siyasi faktörler ile ekonomik faktörler arasında güçlü ve derinlikli analitik bağlantılar kurar. Uluslararası ekonomik ilişkiler bağlamında, bir yandan üreticiler ya da satıcı ve alıcılar bir araya gelerek mal ve hizmetlerin fiyatlarını değiştirebilmekte ve piyasa dinamiklerini belirlemekte; diğer yandan gerek hükümetler uyguladıkları politikalar ve aldıkları kararlarla gerekse uluslararası alanda baskı grupları ve diğer politik aktörler ekonomik değişkenler üzerinde belirleyici olabilmektedirler. Benzer şekilde, ulusal ve ya uluslararası siyasal gelişmeleri ve olayları da ekonomik faktörlerden bağımsız olarak açıklayabilmek mümkün değildir. Bu bağlamda, disiplinlerarası bütüncül bir bakış açısı sunan uluslararası ekonomi politik, dünyadaki gelişmeleri açıklamada iktisat ve siyaset bilimlerinin ayrı ayrı analizlerinden daha işlevsel bir analiz olanağı sunmaktadır. 6 UEP yaklaşımın düşünsel ve tarihsel altyapısını ‘ekonomi politik’ kavramı oluşturmaktadır. Bu itibarla uluslararası ekonomi politiğin anlaşılması için öncelikle ekonomi politik kavramının açıklanması yerinde olacaktır. 1.1. EKONOMİ POLİTİK Ekonomi politik ifadesi, etimolojik olarak antik Yunanca’da bağımsız şehir devleti anlamına gelen ve politika kavramına kaynaklık eden ‘polis’ ile mal varlığının yönetimi anlamına gelen ve ekonomi kavramının kaynağı olan ‘oikonomike’ (oikos- nomos) kelimelerinin tamlamasından türetilmiştir. Bu bağlamda ekonomi politik kavramı bir ülke halkının veya devletin mali varlıklarının yönetimine dair bir anlam içermiştir. 2 Kavram en genel ifadeyle, ekonomik ve siyasal süreçler arasındaki karşılıklı etkileşimlerle uğraşan bir sosyal bilime işaret etmektedir. Ekonomi politik, devletin ve siyasal süreçlerin refahın üretimi ve dağıtılması konusundaki rolüne, özellikle de siyasal aktörlerin ve kararların ekonomik faaliyetleri nasıl etkilediğine odaklanmaktadır. 3 Ekonomi politik (political economy) 4 teriminin siyasi ve ekonomik süreçler arasındaki çok yönlü etkileşimler anlamında kullanımı 17. yüzyıldan itibaren kaleme alınan klasik siyaset, felsefe ve iktisat eserlerinde görülmeye başlanmıştır. Sözkonusu terimin ilk kullanımının merkantilist düşünür Antoine de Montchrestien’e atfedildiği görülmekle birlikte 5 , aslında bu deyimin 1611 yılında Louis de Mayerne–Turquet tarafından La Monarchie aristodémocratique adlı çalışmasında egemen devletin yurttaşları karşısındaki görevleriyle ilişkili olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. 6 Uzunca bir dönem ‘ekonomi politik’ kavramı dar anlamıyla kullanılmış ve ekonomi politik denildiğinde aslında ‘ekonomi’ kastedilmiştir. ‘Ekonomi politik’ deyimi 17. yüzyılın ikinci yarısında merkantilistler tarafından gündeme getirildiğinde, 2 Sadık Ünay, Kalkınmacı Modernlik Küresel Ekonomi Politik ve Türkiye, İstanbul, Küre Yayınları, 2013, s. 10. 3 Robert Gilpin, Uluslararası İlişkilerin Ekonomi Politiği, Ankara, Kripto Basım Yayım, 2013, s. 22. 4 “Politik ekonomi” (political economy) terimi, yaygın olarak kullanıldığı 18. ve 19. yüzyıllarda Fransızca’nın diplomatik dil olarak öne çıkmasından ötürü, Türkçe’ye “L’economie politique” ifadesinde olduğu gibi sıfat sona gelecek şekilde “ekonomi politik” olarak yerleşmiştir. Bu bağlamda, çalışmada bu yaygın ifade biçimi kullanılacaktır. 5 Daniel Cohen, Dünyanın Zenginliği Ulusların Fakirliği, (çev. Dilek Hattatoğlu), İstanbul, İletişim Yayınları, 2000, s.20. 6 James E. King, “The Origin of the Term ‘Political Economy’”, Journal of Modern History, 1948, s.230’dan aktaran İşaya Üşür, “Ekonomi Politik: Zarif Mezar Taşları?”, Praksis, S.10, Yaz-Güz 2003, s.213. 7 ekonomi politiğin ‘politik’ yönü devlete ilişkin olarak algılanmış; yani ekonomi politik devletin ekonomik işlerinin yönetimi anlamına gelmiştir. Diğer bir deyişle, merkantilistlerin devlet gücünün politik ve ekonomik araçların koordineli bir biçimde kullanılarak arttırılması stratejisine atıfla kullandıkları ‘ekonomi politik’ deyimindeki ‘ekonomi’ ve ‘politik’ alanları o dönem henüz farklılaştırılmamıştır. Ekonomik ve siyasi gücün birbirini tamamlayıcı unsurlar olduğunu ileri süren merkantilistler, daha sonra ortaya çıkacak olan ekonomik milliyetçilik, korumacılık ve devletçi sanayileşme yaklaşımlarına temel oluşturmuşlar ve ana akım ekonomi politik düşünsel geleneklerinden biri olan realist paradigmanın ilk sözcüleri olmuşlardır. Daha sonra ise liberal teorisyenlerce ele alınan ekonomi politik, yine devletin ekonomik konulardaki sorumluluğu bağlamında tartışılagelmiştir. Smith, Ricardo ve Malthus gibi liberal perspektifin öncüleri olan klasik iktisatçılar ekonomi politik anlayışı içinde ‘politik’ olanın, yani devletin sadece ‘bekçi’ rolünü savunmuş, piyasanın kendi kendini düzenleyebileceği ve ‘görünmez el’in dengeyi sağlayacağını ileri sürmüşlerdir. Liberal bakış açısına göre politika ile ekonomi, diğer bir deyişle devlet ile piyasa arasındaki ilişkide belirleyici olan piyasadır. Piyasanın dinamikleri ve kuralları kendisine hizmet edecek siyasi yapıların ve düzenlerin oluşmasını da beraberinde getirecektir. Piyasanın görünmez eli bütün sorunları ortadan kaldıracak ve toplum ahenkli bir şekilde yaşayacaktır. Liberal ekonomi-politik yaklaşıma göre devletlerin temel işlevleri farklı aktörler arasındaki ekonomik ilişkilerin devam etmesini mümkün kılacak ve bu ilişkilerin devamını garanti altına alacak düzenlemeleri tesis etmektir. Piyasanın işleyişine müdahale edilmemelidir, çünkü piyasanın kendi dinamikleri malların optimum fiyatlarının belirlenmesini sağlar. Bu anlayış felsefi ifadesini “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” (laissez faire, laissez passer) şeklinde bulmuştur. 1776’ya gelindiğinde Adam Smith’in ünlü eseri Ulusların Zenginliği kitabında “servet birikiminin niteliğinin ve kaynağının araştırılması” olarak nitelenen ekonomi politik artık bir bilim dalı olarak yerleşik hale gelmiştir. 7 Smith bölüşüm ile birikim arasındaki bağlantı ve ilişkileri çözümlemekle birlikte, birikim sürecinde bölüşümün nasıl etkileneceği David Ricardo tarafından tartışılmış ve ekonomi politik deyimi ‘üretim sürecine katılan kesimler arasında bölüşüm’ bağlamında kullanılmıştır. Bu bağlamda, liberal ekonomi politik perspektif kendisine müdahale edilmeyen 7 Adam Smith, Ulusların Zenginliği, (çev. Ayşe Yunus-Mehmet Bakırcı), İstanbul, Alan Yayıncılık, 2001, s. 138. 8 piyasanın, üretilen toplam zenginliğin adil bir şekilde bölüşülmesini de mümkün kılacağını ileri sürmüştür: Yer yüzünün ürünleri ... toplumdaki üç sınıf arasında paylaşılır: toprak... sahipleri, sermaye sahipleri ve ... emekçiler. ...Toplumun değişik aşamalarında yeryüzünden sağlanan toplam üretimin bu üç sınıf arasında rant, kâr ve ücret olarak paylaşımı farklı olacaktır ... [işte] bu bölüşlümü düzenleyen yasaların belirlenmesi ekonomi politiğin baş sorunudur. 8 Bununla birlikte, sanayi devrimine bağlı olarak ortaya çıkan işçi sınıfının çıkarlarının toplumun diğer gruplarından, özellikle de kapitalist gruplardan farklı olduğu öne süren Karl Marx ise 1859 tarihli Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı isimli eseri ile ekonomi politiğe yeni bir açılım getirmiştir. Böylece ilk ortaya atıldığında devletin vatandaşlarına karşı iktisadi görevleri ile ilişkili olarak tanımlanan ekonomi politik kavramı, devletin belli bir grubun çıkarını temsil ettiği eleştirisi karşısında, iktisadi sahadan politiğin dışlandığı bir anlama doğru kaymıştır. 9 Bu çerçevede politik erkin ekonomiye hangi yönde müdahale edeceği önemli bir mesele haline gelmiştir. Alfred Marshall ve Mary Paley Marshall 1879’da yayımlanan The Economics of Industry isimli kitaplarında politik çıkarların genellikle, bir ulusun bir kısmının ya da kısımlarının çıkarları anlamına gelmesinden ötürü ‘politik’ ifadesinin yanlış anlamalara yol açan bir kavram olduğu gerekçesiyle ‘ekonomi politik’ yerine ‘ekonomi’ deyimini tercih etmişlerdir. Böylelikle ekonomi disiplini içerisinde, ekonomiyi politik olandan ayırma yolunda önemli bir aşama kaydedilmiş ve 1870’li yıllarda ‘ekonomi politik’ kavramı yerini ‘ekonomi’ kavramına bırakmıştır. 10 Bununla birlikte, üretim araçlarının tümüyle topluma geçmesini, devletin ekonomik faaliyetleri toplum adına bizzat planlamasını ve organize etmesini benimseyen Marksistler, salt ekonomi kavramı yerine, ekonomi politik kavramını kullanmayı tercih etmişlerdir. Toparlayacak olursak, sadece siyaset ve ekonomi gibi iki geleneksel sosyal bilim dalının basit bir sentezi olmayan ekonomi politik, zaman içinde tamamen yeni ve 8 David Ricardo, Ekonomi Politiğin ve Vergilendirmenin İlkeleri, (çev. Tayfun Artan), İstanbul, Belge Yayınları, 1997, s.23. 9 Veysel Ayhan, İmparatorluk Yolu: Petrol Savaşlarının Odağında Orta Doğu, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2006, s. 10. 10 Üşür, a.g.e, s.226. 9 orijinal bir entelektüel girişim niteliği kazanmıştır. 11 Bu bağlamda, günümüzde siyaset ve ekonomi disiplinlerinin kesiştiği bir noktada konumlanarak, analitik açıdan her iki alana da dahil edilebilmesi mümkün olabilen karmaşık etkileşimleri incelemeye yoğunlaşan ekonomi politik, bir yandan siyasi gücün ekonomik süreçlerin gelişim ve sonuçları üzerindeki etkilerini, diğer yandan ise ekonomik gücün siyasi eylemleri belirleyip yönlendirme kabiliyetini açıklama çabasındadır. 1.2. ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK Çeşitli disiplinleri kapsayan bir çalışma alanı olarak uluslararası ekonomi politik, en genel anlamıyla uluslararası arenada devletlerin ve piyasaların karşılıklı etkileşimlerini incelemektedir. 12 UEP teorisyenleri, uluslararası ekonomik ilişkiler ile uluslararası politika arasında bir etkileşim olduğunu ve bu etkileşimin sonuçları itibarıyla, görmezlikten gelinemeyeceğini dile getirmektedirler. 13 Bu teorisyenlere göre uluslararası alanda ekonomi ile politika arasında kesin sınırlar çizmek mümkün değildir. Politik müdahalelerden ve düzenlemelerden bağımsız piyasaların varlığı mümkün olmadığı gibi ve siyasal gelişmelerin ve olayların ekonomik dinamiklerden etkilenmemeleri gibi bir durum söz konusu değildir. Zira ulusal ve uluslararası ölçekte piyasa/ekonomi ve devlet/politika arasında karşılıklı etkileşim giderek artmış ve bu etkileşim karmaşık bir yapı ortaya çıkarmıştır. Ekonomik ve siyasi faktörlerin iç içe girdiği ve karmaşık ilişkilerin olduğu bir uluslararası ortamda, birbirinden farklı çok sayıda faktörün karşılıklı etkileşiminin dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda liberal UEP yaklaşımı, devletler, küresel şirketler, uluslararası örgütler, sosyal hareketler gibi muhtelif uluslararası aktörler arasında gerçekleşen ticaret, finans, yatırım gibi eylemleri inceleyen bir disiplin olarak tanımlanmaktadır. 14 İngiliz ekonomi politikçi Susan Strange Uluslararası Ekonomi Politiğe yönelik ilginin artmasını, bu konudaki düşünsel çalışmalar yani fikirlerden ziyade uluslararası 11 George T. Crane-Abla Amawi, “Introduction”, The Theoretical Evolution of International Political Economy, (ed.) George T. Crane-Abla Amawi, New York, Oxford University Press, 1997, s. 4. 12 Jeffry A. Frieden-David A. Lake, International Political Economy Perspectives on Global Power and Wealth, London-New York, Routledge, 2000, s. 1. 13 Robert W. Cox, “Critical Political Economy”, International Political Economy: Understanding Global Disorder, (ed.) Björn Hettne, London-New Jersey, Zed Books Press, 1995, s. 32. 14 Crane-Amawi, a.g.m., ss. 4-5. 10 alanda yaşanan olaylara bağlamaktadır. 15 Nitekim Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC-Organization of Petroleum Exporting Countries) uyguladığı petrol ambargosu ve Bretton Woods sisteminin yıkılması gibi 1970’lerden itibaren uluslararası alanda yaşanan önemli gelişmeler ekonomi ve politikanın bir arada düşünülerek, gerek bilim insanlarının analizlerinde gerekse politika yapıcıların uygulamalarında bu iki sahanın etkileşimlerinin dikkate alınmasını elzem kılmıştır. Bu bağlamda, 1970’lerden itibaren yeni bir disiplin dalı olarak ortaya çıkan uluslararası ekonomi politik, daha sonra küreselleşme olgusuyla birlikte yaşanan hızlı gelişmeler sonucu temel ilgi alanını daha da genişletmiştir. Nitekim küreselleşme ile birlikte günümüzde ortaya çıkan uluslararası ekonomi, çok uluslu üretim ve ülkeler arasındaki ticaret hacminin ve finansal akımların çok büyük boyutlara ulaştığı bir hal almıştır. Uluslararası ekonominin bu ulus üstü yapısı ile ulus devletlerin ulusal bağımsızlık ve siyasal gücü ellerinde tutma arzuları arasındaki çelişki, günümüzde özellikle liberal UEP çerçevesinde yapılan analizlerde de yansımasını bulmaktadır. Dolayısıyla, uluslararası ekonomi politiğin inceleme alanına giren konuların bu ulusal-uluslararası ayırımı bağlamında ele alınmaktadır. Bu itibarla, uluslararası ekonomi politiğin liberal yaklaşımına göre dört ayrı alan ile ilintili olduğu ileri sürülmektedir: Bunlar, uluslararası politika, uluslararası ekonomi, iç politika ve ulusal ekonomidir. 16 Diğer bir deyişle, uluslararası ekonomi politik analitik açıdan ulusal iç politika ve ulusal ekonomi ile uluslararası politika ve uluslararası ekonominin bir bileşkesi durumundadır. Aşağıdaki özgün şeklimizde açık olarak görüleceği üzere, bu dört unsurun birbirleri arasındaki etkileşim uluslararası ekonomi politiğe liberal yaklaşımın analitik çerçevesini oluşturmaktadır. Tablo 1 - Uluslararası Ekonomi Politik ULUSAL KÜRESEL EKONOMİ POLİTİKA 15 Susan Strange, “Political Economy and International Relations”, (ed.) Ken Booth-Steve Smith, International Relations Theory Today, Cambridge, Polity Press, 1995, s.154. 16 Ali Şen, “Uluslararası Politik Ekonomi (UPE) Nedir?”, Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, C.12, S.1-2, Mayıs 1998, s. 394. Ulusal/İç Politika Uluslararası Politika Ulusal Ekonomi Uluslararası Ekonomi 11 Ulusal ve/veya küresel politik ve ekonomik faktörlerin birbirinden ayrı ele alınamayacak derecede iç içe olduğunu kabul eden liberal UEP yaklaşım, her birinin diğer üçü tarafından etkilendiği bu dört unsur arasındaki etkileşimleri ortaya çıkarmaya ve değerlendirmeye çalışmaktadır. Hükümetlerin ekonomik konulardaki davranışları siyasal yargılardan ve hesaplardan bağımsız olamamakta; benzer şekilde hükümetlerin atacakları siyasal adımlar büyük ölçüde ekonomik kapasitelerine de bağlı olmaktadır. 17 Ulusal ekonomiler ve politikalar birbirlerini etkilerken, bunlar aynı zamanda uluslararası ekonomi ve politikadan da etkilenmektedirler. Uluslararası çevre, bir yandan iç ve/veya dış politik sürecin belirlenmesinde önemli iken, diğer yandan ulusal ekonomik faaliyetlerin üzerinde ciddi etkileri olabilmektedir. Uluslararası ekonomi politik aynı zamanda küresel ekonomi ile dış politika arasında doğrudan sistematik bir ilişki sürecinin var olduğunu ve bu ilişki süreci tanımlanmadan, devletlerin dış politika davranışlarının anlaşılamayacağını ileri süren teorik bir çerçeve çizmektedir. 18 Bu çerçevede UEP en başta dünya piyasa ekonomisinin ekonomik ve siyasal nedenleri ve etkileri ile ilgilenmekle birlikte, ekonomik değişim ve siyasal değişim arasındaki ilişkiyi de mercek altına almaktadır. Yani ekonomik değişikliklerin uluslararası siyasal ilişkiler üzerine etkileri ile siyasal alandaki değişikliklerin uluslararası ekonomik ilişkilere etkileri UEP disiplininin temel inceleme konularından birini oluşturmaktadır. 19 Bunlara ilaveten, UEP bir yandan ulusal ekonomiler için dünya piyasa ekonomisinin taşıdığı önemi de göz ardı etmezken, diğer taraftan devletlerin ulusal politikaları ve ekonomik uygulamalarının diğer bazı devletler tarafından nasıl belirlenebildiğine de dikkat çekmektedir. Benzer biçimde bazı devletler küresel siyaseti ve uluslararası ekonomiyi de etkileyebilmektedir. Ancak bu etki gücü söz konusu ulus devletin büyük ölçüde küresel sistemdeki konumu ile ilintilidir. Bu nedenle bu ilişki ağını açıklama çabası içerisinde olan uluslararası bir ekonomi politik yaklaşım hegemonik güç veya uluslararası liderlik kavramsallaştırması bağlamında gündeme gelmektedir. 17 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, Bursa, Mkm Yayıncılık, 2008, s. 408. 18 Ayhan, İmparatorluk Yolu: Petrol Savaşlarının Odağında Orta Doğu, a.g.e., s.17. 19 Gilpin, a.g.e., s.25-29. 12 1.2.1. Uluslararası Ekonomi Politiğin Tarihi Gelişimi I. Dünya Savaşı öncesinde uluslararası sistemin hâkim gücü olan İngiltere savaş sona erdiğinde bu konumunu kaybetmiş, savaştan güçlenerek çıkan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ise kendi kabuğuna çekilmişti. 1929 tarihli Büyük Buhran ile sarsılan Batılı devletlerin ekonomilerini istikrara kavuşturmak amacıyla uyguladıkları korumacı politikalarla, liberalizmin temel varsayımlarından biri olan uluslararası işbirliği ihmal edilmekteydi. Nitekim ekonomik milliyetçilik ve korumacı politikalarla giderek derinleşen milliyetçi söylemler Avrupa’da savaş tehdidinin baş göstermesine yol açmıştı. Öte yandan 1934 yılına gelindiğinde ABD’nin ticaretin serbestleşmesi ve uluslararası ekonomik işbirliğine fırsat veren bazı iç yasal düzenlemelerle bu izolasyoncu politikalara son verme yönünde adımlar atmaya başlamasıyla ve savaş tehdidinin belirmesinden sonra ABD’nin İngiltere ve Fransa ile yakınlaşmasıyla uluslararası işbirliğinin ilk nüveleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Yeni bir uluslararası düzen oluşturulması yönünde atılan bu adımlar daha II. Dünya Savaşı bitmeden sonuç vermeye başlamıştı. 1944’te müttefik devletlerin katılımıyla imzalanan Bretton Woods Anlaşması ile yeni dünya düzenini oluşturan kurumlar ve uluslararası rejim şekillenmeye başlıyordu. Bunlardan biri uluslararası parasal ve mali sistemin işleyişinden sorumlu olan IMF (Uluslararası Para Fonu-International Monetary Fund), diğer ise Avrupa ekonomilerinin onarımına katkıda bulunacak olan Dünya Bankası (DB) idi. Uluslararası para sistemi ve dünya sanayi üretimi alanlarında sağlanan işbirliği karşısında uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yönünde de benzer girişimlere ihtiyaç doğmuş ve bu doğrultuda 1940’ların sonunda dünya ticaretinin serbestleştirilmesine yönelik görüşmeleri yürütmek üzere (daha sonra Dünya Ticaret Örgütü’ne dönüşecek olan) Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) gündeme gelmiştir. 20 Öte yandan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) önderliğinde sosyalist blok da kendi ekonomik işbirliği örgütü olan Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi (COMECON) çerçevesinde kurumsal yapılanmasını oluşturuyordu. Özetle, iki dünya savaşı ve 1929 bunalımı ile kesintiye uğrayan uluslararası ekonomik bütünleşme süreci, 1945’ten sonra hem sanayileşmiş ülkelerde hem de bağımsızlığına kavuşup gelişmekte olan ülkeler adını alan eski sömürge ülkelerinde, ekonomik faaliyetin düzenli ve hızlı biçimde arttığı bir ortamda yeniden canlanmıştır. 20 Halil Seyidoğlu, Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, İstanbul, Güzem Can Yayınları, 2009, s. 751 ve s. 219. 13 Bu hızlı büyüme ekonomisi ileri durumda olan ülkelerde (başta ABD) büyük sanayi gruplarının oluşmasını teşvik etmiştir. Bu gruplar, yabancı ülkelerde doğru genişleyerek uluslararası bir boyut kazanmış ve o sırada o kadar güçlü olmasalar da bugün çok uluslu şirketler olarak nitelendirilen büyük şirketler ortaya çıkmıştır. 21 Böylece II. Dünya Savaşı sonrasındaki çeyrek asırda kurulan liberal ekonomik sistem bugünkü küreselleşen ekonominin ortaya çıkmasının şartlarını hazırlamıştır. Bununla birlikte, 1970’li yıllarda Batı ve Sovyet kutupları arasındaki ilişkilerde yaşanan yumuşama güvenlik ve ihtilaf konularını arka plana iterken, ABD’nin Bretton Woods sisteminin sürdürülmesi konusundaki yükümlülüklerine son vermesiyle altın- dolar standardına dayalı uluslararası para sisteminin çökmesi, 1973 Arap-İsrail Savaşı sürecinde OPEC ülkelerinin sahip oldukları ekonomik kaldıraç gücünün farkına varmaları ile ortaya çıkan petrol krizi gibi ekonomik gelişmeler politika ile ekonomi arasındaki ilişkinin daha fazla dikkati çekmesine sebep olmuştur. ABD, uzun süren ödemeler dengesi açıklarına ticaret dengesindeki önemli açıklar da eklenince 1971’de sabit döviz kurlarından vazgeçme konusunda tek taraflı siyasi bir karar almış, bu kararın uluslararası ekonomi üzerindeki etkisi siyaset ve ekonomi arasındaki etkileşimi açıkça ortaya koymuştur. Yine bu yıllarda OPEC’in petrol fiyatlarındaki ciddi artışla sanayileşmiş ülkelerin fiyatı gittikçe artan ithal petrole olan ciddi bağımlılıkları, petrol alıcısı olan ülkelerin genel anlamda üretim giderlerinde artışa neden olmuş ve yaşanan uluslararası petrol şokları, küresel ekonomi politik sistemde borç krizleri ve stagflasyon gibi ciddi sonuçlar doğurmuştur. 22 1990’lı yıllara gelindiğinde bir yandan Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla uluslararası politikadaki Batı-Sovyet Blokları arasındaki çatışma sona ererken, diğer taraftan liberal uluslararası ekonomi politik dünya sisteminde hâkim olmuştur. Bu yeni dönemde küreselleşme eğilimleri uluslararası politik ve ekonomik arenaya damgasını vurmuştur. Yeni üretim teknolojileri ve iletişim sistemleri ile birlikte özellikle gelişmiş ülkelerde zenginlik, tüketim ve turizm hareketleri önemli ölçüde artmıştır. Bununla birlikte, 1990’ların ortalarında, küreselleşmeye yönelik birtakım eleştiriler ortaya çıkmaya başlamıştır. Teknolojik yenilikler ve iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla bu eleştiriler de küresel bir hâl almış; bu durum tıpkı küreselleşmenin kendisi gibi, 21 Jacques Adda, Ekonominin Küreselleşmesi, (çev. Sevgi İneci), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 85. 22 Paul R.Viotti-Mark V. Kauppi, Uluslararası İlişkiler ve Dünya Siyaseti, (çev. Ayşe Özbay Erozan), Ankara, Nobel Yayıncılık, 2014, s. 211. 14 küreselleşme karşıtı eylemlerin de ulus-üstü bir yapıya sahip olmasını beraberinde getirmiştir. 23 Dolayısıyla günümüzde uluslararası aktörler arasında hemen her alandaki bağlantıların çok sıkı hâle geldiği, küresel dünya sistemini anlamak için UEP’nin sağlamış olduğu türden disiplinlerarası ve çok boyutlu bir analitik çerçeveye duyulan ihtiyacın her zamankinden fazla olduğu düşünülmektedir. 1.2.2. Uluslararası Ekonomi Politiğin Bir Akademik Disiplin Olarak Oluşumu Son dönemlerde Küresel Ekonomi Politik (Global Political Economy) biçiminde de ifade edilmekte olan UEP, teorik kökenleri çok daha eskilere dayanmakla birlikte, 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Temel amacı, devletler ile piyasaların dinamik etkileşimi ve birbirlerini nasıl etkiledikleri/şekillendirdiklerini araştırmak olarak ifade edilen 24 UEP disiplin niteliğini ancak 1970’li yıllardan itibaren kazanmıştır. 19. yüzyıla kadar gerek merkantilistler gerekse liberal teorisyenlerce birbirlerine bağlı alanlar olarak görülen politika ve ekonomi, ‘ekonomi’ kavramı çerçevesinde bir arada ele alınmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren ise ‘ekonomi’ kavramının içerisinden politik olanın ayrıştırılması gündeme gelmiş ve Marksist geleneğin ısrarla ‘ekonomi-politik’ terimini kullanmasına rağmen, akademik alanda artık ekonomi ve politika alanlarında yapılan çalışmalar birbirlerinden ayrışmaya başlamıştır. Bu çerçevede ekonomi konusundaki çalışmaların büyük kısmı uluslararası iktisadi işleyişte siyasal faktörlerin rolünü; uluslararası politika alanındaki çalışmalar ise devletler arası ilişkilerde ekonomik unsurları ihmal etme eğiliminde olmuştur. Elbette bunda II. Dünya Savaşını izleyen sosyo-ekonomik gelişmelerin, politika ve ekonomi arasındaki bu ayrımı destekler nitelikte olması da etkili olmuştur. Bu gelişmelerden biri savaş sonrasında dünyanın belirleyici güçlerinin uluslararası iktisadi ilişkilerin nasıl ve hangi 23 Meksika’daki Chiapas yerlilerinin öncülüğünde 1996 yılında başlatılan ayaklanma katılımcılarının Meksikalı yerlilerin yanı sıra dünyanın dört bir tarafından gelenlerden oluşması nedeniyle ‘küreselleşme karşı ilk küresel ayaklanma’ olarak değerlendirilebilir. Ancak 30 Kasım 1999 tarihinde Amerika’nın Seattle kentinde Dünya Ticaret Örgütü toplantısını sırasında gerçekleştirilen küreselleşme karşıtı eylemler bu anlamda önemli bir kırılımı teşkil etmektedir. Nitekim 2000’li yılların başlarında Washington, Prag, Cenova ve Quebec gibi şehirlerde Seattle protestosuna benzer eylemler, IMF, Dünya Bankası, G8 gibi uluslararası oluşumlara karşı tekrarlandı. Bu eylemler 2001 yılından itibaren “Başka bir dünya mümkün!” sloganı ile “Dünya Sosyal Forumu” adı altında kurumsallaşmaya başladı. Bu konuda bkz. F. Levent Şensever, Dünya Sosyal Forumu: Aşağıdan Küreselleşme Hareketi ve Küresel Direniş, İstanbul, Metis Yayınları, 2003. 24 Ziya Öniş-Mustafa Kutlay, “Uluslararası Politik Ekonomi”, Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular, (ed.) Şaban Kardaş-Ali Balcı, İstanbul, Küre Yayınları, 2014, s.307. 15 kurumlar vasıtasıyla işleyeceği konusunda anlaşmaya varmalarıydı. Bunun sonucunda iktisadi konular üzerinde çatışmalar minimize edilmiş ve uluslararası ilişkilerin iktisadi boyutu önemini büyük ölçüde kaybetmiştir. Ancak 1970’lerde yaşanan birtakım gelişmeler bu eğilimi dönüştürmüş ve uluslararası ekonomi politik anlayış öne çıkmıştır. Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri Amerikan dolarına endeksli sabit kur rejimi ile uluslararası finansal hareketler üzerinde sıkı kontrollere dayanan orijinal Bretton Woods sisteminin 1970’lerde çöküşüyle, iktisadi kurallar üzerinde sağlanmış olan uluslararası uzlaşmanın sona erişiydi. 25 Bunun dışında Arap-İsrail savaşının tetiklediği OPEC’in uyguladığı petrol ambargosu sonucu yaşanan Petrol Krizi sonucu enerji fiyatlarındaki artış ve uluslararası borç krizi gibi siyasi uzantıları olan ekonomik gelişmeler, özellikle realist literatürde hâkim olan ‘yüksek siyaset’ (high-politics) 26 anlayışını dönüştürmüştür. Öte yandan Soğuk Savaş yıllarında uluslararası ilişkiler güvenlikle ilgili konulara hapsedilmişken, 1960’ların sonlarından itibaren Doğu ve Batı Blokları arasında güvenlik konularında anlaşma emarelerinin ortaya çıkmasının askeri tansiyonu düşürmesiyle Soğuk Savaş’ta yumuşama (détante) evresine girilmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak 1972 yılında ABD ve SSCB arasında yapılan yeni ekonomik fırsatlar zirvesi ve ABD Başkanı Nixon’ın 1972’deki Çin ziyareti gerçekleşmiştir. 27 Bu iki gelişme güç, güvenlik, savaş, çatışma, ittifaklar, ulusal egemenlik gibi siyasal öncelikli olan konuların yerini yavaş yavaş ekonomik konulara bırakacağının işaretleri olmuştur. Ayrıca İngiltere, İrlanda ve Danimarka’nın katılımıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) güçlenmesi devletlerin sadece güç ve güvenlik peşinde olamayacakları, aslında siyasal çabaların ekonomik gerekçelerinin bulunduğu, aynı şekilde ekonomik girişimlerin de siyasal yansımalarının olabileceği yolundaki 25 Ngaire Woods, “International Political Economy in An Age of Globalization”, The Globalization of World Politics: An Introduction to International Relations, (ed.) John Baylis-Steve Smith, New York, Oxford University Press, 2001, s. 282. 26 Realist yaklaşımda, devletin uluslararası düzeydeki davranışlarını kategorize etmek için “yüksek siyaset” (high-politics) ve “düşük/ikincil siyaset” (low-politics) kavramları kullanılır. Bu ikili ayrımda “yüksek siyaset”, askeri kaynakların ve silahların konuşlandırılması, savunma ve savaş ilanı gibi askeri politikaları, diplomatik meseleleri, güvenlik meselelerini ifade etmektedir. Bununla birlikte “düşük/ikincil siyaset” ise, ticari ve sosyal aktivitelerin desteklenmesi ve düzenlenmesi gibi uluslararası aktiviteleri ifade etmektedir. Realistlere göre, devletler ilk ve öncelikli olarak “yüksek siyaset” ile ilgilenirler. Başka bir deyişle, devletlerin öncelikli çıkarı kendi güvenliklerini sağlamaktır. Bununla birlikte realistlere göre devletler için “düşük/ikincil siyaset” ikincil öneme sahiptir. Liberal yaklaşımda ise, yüksek politika ve alçak politika arasında var olduğuna inanılan öncelik sıralaması reddedilmekte ve alçak politika konuları olarak kabul edilen, ekonomi, çevre, gibi konuların en az askeri konular kadar önemli olduğu iddia edilmektedir. 27 Mehmet Duman, “Hegemonya ve Güçler Dengesi Bağlamında Uluslararası Siyaset ve İktisat İlişkileri”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 4, S. 2, 2002, s.3. 16 düşünceler devletlerin salt siyasal aktör olduğu yönündeki realist kabulü sarsmıştır. 28 Yaşanan tüm bu gelişmeler bir yandan ekonomik konuların giderek politize olduğunu, diğer yandan politik sistemlerin içinde ekonomik meselelerin daha fazla hâkim duruma geldiğini açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla 1970’lerde ortaya çıkan bu gelişmeler üzerine politikacıların, siyasi baskı gruplarının ve bürokratların, piyasa dinamikleri kadar ekonomik sonuçlar üzerinde etkili olabildiğinin görülmesiyle, uluslararası sisteme ilişkin analizlerde politika ile ekonomi arasında keskin çizgiler çeken ve realist geleneğin temel kavramları üzerinden yapılandırılan akademik çalışmalar ekonomi odaklı gelişmeleri açıklamakta zorlanmış ve bu durum 1970’li yıllarda UEP’in alternatif bir disiplinler arası çalışma alanı olarak ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Diğer bir deyişle, 1970’lerle birlikte ulus‐devlet eksenli ve güvenlik‐merkezli realist uluslararası siyaset yaklaşımlarının yeni ortaya çıkmakta olan karmaşık karşılıklı bağımlılığı analiz edememesi, ekonomi‐politika etkileşimini sistematik açıdan inceleyen UEP’in popülerlik kazanmasını beraberinde getirmiştir. 29 Siyaset ile ekonomi arasında birini diğerine öncelikli veya üstün gören anlayış yerine, bu ikisinin birbirine bağımlılığını ön plana çıkararak devletlerarası ilişkilerin hem siyasal hem de ekonomik bakış açılarının birlikte dikkate alınmasıyla daha iyi anlaşılabileceği düşüncesinin bir uzantısı olarak 1970’lerden sonra uluslararası ekonomi politik anlayışının kurucu metinleri hızlı bir şekilde üretilmeye başlanmıştır. Bu eksende öncü makalelerden birini Susan Strange 1970 yılında yazmıştır. International Economics and International Relations: A Case of Mutual Neglect adlı eserinde uluslararası ekonomik ve siyasi sistemin kapsamlı bir dönüşümden geçtiğini iler sürmüş, uluslararası ilişkiler çalışanlarının ekonomik faktörleri yeterince dikkate almadığını, ekonomistlerin ise uluslararası ekonominin politikadan arındırılmış adeta steril bir ortamda faaliyet gösterdiğini varsayarak en başta hatalı davrandığının altını çizmiştir. Bu karşılıklı ihmal edilmiş olma durumunun sosyal bilimlerin ufkunu daralttığı tespitinden hareketle Strange ekonomi ve siyasetin bu zarar verici ayrılığının sonlandırılması gerektiğini vurgulamıştır. 30 Artık devlet-piyasa dengesinin değiştiğini, 28 Davut Ateş-Gülizar Samur Gökmen, “Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik Ekonominin Sınırları”, Sosyal Bilimler Dergisi, C.15, S.1, 2013, s. 47. 29 Benjamin Cohen, International Political Economy: An Intellectual History, Princeton, Princeton University Press, 2008, ss.28‐31. 30 Öniş-Kutlay, a.g.m., ss.308-309. Susan Strange’in teorisyen kimliğini vurgulayan ve ölümünden kısa bir süre sonra yazılmış bir makale için bkz. Ronen Palan, “Susan Strange:1923-1998: A Great 17 devletin pazarı ve uluslararası piyasayı denetleme gücünü kaybettiğini, dolayısıyla uluslararası ilişkilerin sadece devletlerarası ilişkilerin analiz edilmesiyle anlaşılamayacağını savunan Strange, ekonomik ağırlıklı analizin gereğine dikkat çekmiştir. Strange ülkeler arasındaki mücadelenin artık dünya ekonomik pazarından pay almak için yapıldığını, önceliklerin değiştiğini, savunma ve güvenlikten ticaret ve sanayiye yöneldiğini, devletlerin artık otoritelerini diğer aktörlerle paylaştıklarını ve bunun da temel sebebinin üretim yapısındaki teknolojik gelişmeler olduğunu ve bu süreçte üretimin yalnızca ülke içi yapılmaması sonucu çok uluslu, güçlü ve büyük şirketlerin öne çıktığını belirtmiştir. 1972 yılında ise Keohane ve Nye, Transnational Relations and World Politics adlı çalışmalarında uluslararası politikanın realist yaklaşımın dar kalıplarıyla anlaşılamayacağına vurgu yaparak ulus-ötesi/ulus-aşırı ilişkiler (transnational relations) kavramını yeni bir analitik çerçeve olarak önermişlerdir. Bu yaklaşımı zaman içerisinde daha da geliştiren Keohane ve Nye, 1977 yılında yayımladıkları Power and Interdependence: World Politics in Transition adlı kitaplarında, daha sonra detaylı olarak incelenecek olan ‘karmaşık karşılıklı bağımlılık’ kavramını ulus‐ötesi ilişkilerin belirleyici unsuru olarak ortaya atmışlardır. 31 Blake and Walters’ın 1976 tarihli The Politics of Global Economic Relations ve Spero’nun 1977 tarihli The Politics of International Economic Relations adlı eserlerinde de 1970’lerde uluslararası arenada yaşanan gelişmelerin açıklaması yapılmıştır. Robert Gilpin’in ekonomi politik alanında bir klasik haline gelen The Political Economy of International Relations adlı kitabı ise 1987 tarihinde yayımlanmıştır. Gilpin bu eserinde realizmin askeri-siyasi güçlere yoğunlaşıp ekonomiyi ihmal ettiğini, oysa ki uluslararası alanda ekonomik güçlerin önemli olduğunu, ekonominin askeri gücü arttırdığını ancak artık bunun ötesinde küresel ekonomik karşılıklı bağımlılığın devletin altını oyup gücü ve güce başvurmanın etkisi azalttığını, esasında piyasanın özel aktörler arası bir alan olduğunu ve iş dünyasının hegemon gücün ötesinde bir otonomiye sahip olduğunu vurgulamıştır. Uluslararası düzende politikanın merkezindeki ‘güç’ ve ekonominin merkezindeki ‘refah’ın birbirini nasıl şekillendirdiğini açıklamayı temel amaç olarak gören uluslararası ekonomi politik yazarlarının ortak noktası, eserlerinde dünyayı International Relations Theorist”, Review of International Political Economy, Vol. 6, No.2, Summer 1999, pp.121-132. 31 Öniş-Kutlay, a.g.m., s.309. 18 anlayabilmek için uluslararası politika ile ekonomi arasındaki boşluğun doldurulması gereğini vurgulamalarıdır. Ekonomik aktörlerin askeri gücün önüne geçmesi, karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin sistemi entegre hale getirerek birim düzeyindeki analizleri geçersiz kılması, uluslararası sistemin klasik güç dengesi modellerine göre açıklanma imkânının kalmaması ve sistemde devlet dışındaki yeni aktörlerin ortaya çıkması gibi olgulara karşılık olarak geliştirilen uluslararası ekonomi politik yaklaşımlar, bu boşluğun doldurulması noktasında önemli bir ihtiyaca karşılık vermektedirler. 2. ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİKLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR UEP belirli bir metodoloji veya teorinin uygulaması olmayıp, uluslararası sistemin yapısını anlamak noktasında disiplinlerarası bir çalışma alanı veya araştırma sahası olarak nitelendirilmektedir. 32 Bu çerçevede, kapsayıcı ve eklektik yapısı nedeniyle değişik teori ve yaklaşımları içeren uluslararası ekonomi politiği sınıflandırmak oldukça zordur. Bununla birlikte, çalışmanın zemininin oluşturması noktasında analitik kolaylık sağlaması açısından çeşitli yazarların önerdikleri ve mutabık oldukları sınıflandırma bizim için de işlevsel bir çözüm olarak kabul edilebilecek niteliktedir. 33 Özetle, ekonomi ile politika arasındaki ilişkinin üç farklı temel görüşe dayandırıldığı literatürde kabul görmektedir. Bunlar; Liberalizm, Realizm ve Marksizm’dir. Uluslararası ekonomi politiği açıklayan yaklaşımlar, Liberal, Realist ve Marksist teorilerden birine daha yakın varsayımlar içermekte olduğundan, her ne kadar farklı 32 Craig N. Murphy-Roger Tooze, “Introduction”, The New International Political Economy, (ed.) Craig N. Murphy-Roger Tooze, Boulder, Lynne Rienner Publishers,1991, s.1. 33 İlk olarak Robert Gilpin’in Uluslararası İlişkilerin Ekonomi Politiği isimli kitabında uluslararası ekonomi politik perspektif; liberalizm, yapısalcılık ve realizm düzeyinde ele alınmıştır. Benzer biçimde David N. Balaam-Michael Veseth Uluslararası Ekonomi Politiğe Giriş adlı eserlerinde uluslararası ekonomi politik perspektifin liberal, merkantilist/realist ve Marksist/radikal düzeylerde incelenmesini önermektedirler. Bkz. David N. Balaam-Michael Veseth, Introduction to International Political Economy, New Jersey, Pearson-Prentice Hall, 2008. Yine, Theodore H. Cohn da Global Ekonomi Politik isimli eserinde uluslararası ekonomi politiği realist perspektif, liberal perspektif ve tarihsel yapısal perspektif düzeyinde incelemiştir. Bkz. David N. Balaam-Michael Veseth, Introduction to International Political Economy, New Jersey, Pearson-Prentice Hall, 2008. Bunlara ilaveten, Roy Smith, Imad El-Anis ve Christopher Farrands da 21. Yüzyılda Uluslararası Ekonomi Politik: Güncel Konular ve Analizler adlı ortak eserlerinde ve Andrew Heywood Küresel Politika adlı kitabında uluslararası ekonomi politik perspektifi bu üçlü ayrıma dayandırarak ele almışlardır. Bkz. Roy Smith-Imad El-Anis-Christopher Farrands, International Political Economy in the 21st Century: Contemporary Issues and Analyses, Routledge, 2014; Andrew Heywood, Global Politics, New York, Palgrave-Macmillan, 2011. 19 araştırmacılar tarafından değişik isimler tercih edilse de 34 sıklıkla kullanılan bu üçlü ayrım halen geçerliliğini korumaktadır. 35 Dolayısıyla piyasa merkezli bakış açısını uluslararası ekonomi politiğe uygulayan, siyaseti ekonominin bir aracı olarak gören ve ekonominin bağımsızlığını öne alan Liberalizm; korumacılığı önceleyen, ekonomik olanı siyasetin aracı olarak gören, devlet müdahalesini benimseyen ve devleti merkeze alan Realizm (Ulusalcılık); siyaset ve ekonominin birbirlerine bağımlı olduğundan hareket ederek yapısal analize girişen ve ekonominin etkinliği üzerinde duran Marksizm (Yapısalcılık/Radikalizm), günümüz uluslararası ekonomi politiğinin temel yaklaşımlarına işaret etmektedirler. Çalışmada bu üç teorik altyapıdan hareketle, uluslararası ekonomi politiğe ilişkin modern anaakım yaklaşımlara bu tasnif içerisinde yer verilecektir. Bu çerçevede, hegemonik istikrar teorisi realizm başlığı altında, bağımlıklık teorileri/dünya sistemileri yaklaşımı ile eleştirel teori Marksizm başlığı altında, neo-liberal yaklaşımlar da liberalizm başığı altında incelenecektir. Yukarıda da ifade edildiği üzere modern uluslararası ekonomi politiğin bağımsız bir disiplin olarak ortaya çıkışı, uluslararası sistemde 1970’lerde yaşanan derin krizlerin yeni yaklaşımları zorunlu kılması sonucunda olmuştur. Bununla birlikte, disiplinin teorik kökenleri çok daha gerilere gitmektedir. UEP’in temel yaklaşımlarından biri realist/ulusalcı ekonomi politik teorilerinin kökeni, devletlerin ihracatı teşvik etmesini ve korumacı duvarlarla ithalatın kısıtlanmasını öneren 15. yüzyıl merkantilizmine dayanmaktadır. Liberal ekonomi politik teorilerinin kökeni ise, 19. yüzyılda serbest ticareti ve kapitalist iş bölümünü refah artışının temel dinamiği olarak öneren Adam Smith’in Ulusların Zenginliği isimli klasik çalışmasına dayanmaktadır. Marksist (yapısalcı/radikal) ekonomi politik teorilerin temelleri ise Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in kapitalizmin üretim, değişim ve bölüşüm dinamiklerini ortaya koydukları 19. yüzyılda kaleme aldıkları muhtelif eserlerine 36 dayanmaktadır. 34 Liberalizm çoğunlukla aynı kalmakla birlikte, değişik çalışmalarda realizm yerine ‘ulusalcılık/milliyetçilik’,‘merkantilizm’, ‘devletçilik’, ‘korumacılık’, ‘Tarihsel Alman Ekolü’, ‘Yeni Korumacılık’ ve ‘ekonomik milliyetçilik’ kullanılmakta, Marksist yaklaşımlar ise ‘yapısal yaklaşım’, ‘radikal teori,’ ‘eleştirel yaklaşım,’ gibi farklı isimlerle anılmaktadır. 35 Robert O’Brien-Marc Williams, Global Political Economy: Evolution and Dynamics, New York, Palgrave Macmillian, 2006, s.8. 36 Marx’ın sisteminin bütününü kapsayacak şekilde fikirleri çok sayıda eser arasında yayılmıştır. Öte yandan K.Marx ve F.Engels’in gerek bazı eserleri (Komünist Manifesto – 1848) ortaklaşa kaleme almaları gerekse Engels’in Marx’ın ölümünden sonra eserlerini yayımlaması dolayısıyla, Marksizmin kurucuları olarak bu iki ismi birbirinden ayırmak pek mümkün değildir. Bkz. Gülten Kazgan, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2002, s. 293-294. 20 Devlet müdahalesini benimseyen realist/ulusalcı yaklaşım, ekonomi ve politika arasındaki ilişkide politik kararların etkinliğine vurgu yaparken, liberal yaklaşım ekonominin bağımsızlığı ve Marksist/yapısalcı yaklaşım ise ekonominin etkinliği üzerinde durur. Realist yaklaşıma göre ana aktörler devletler iken, ekonomik liberalizme göre bireyler, Marksizm’e göre ise sınıflardır. Realizme göre ekonomik amaç devletin gücünü artırmakken, ekonomik liberalizme göre bireylerin durumunu maksimize etmek ve Marksizm’e göre sınıf çıkarlarını sağlamaktır. Ekonomik liberalizm serbest pazarı ve devlet müdahalesinin azaltılmasını vurgularken, Marksizm üretim ilişkileri, realizm/ekonomik milliyetçilik de endüstrileşme ve ulusal yeterlilik üzerinde durmaktadır. 37 Ekonomik ilişkilerin yapısı liberalizme göre işbirliğine açık ve hatta meyilli iken, realizme ve Marksizm’e göre çatışmacı ve rekabetçidir. Politik erk güç elde etmek için piyasada üretilen refahtan yararlanmaya çalışırken, refahını daha da arttırmak amacındaki ekonomik aktörlerin ise devletin kural koyucu, düzenleyici ve rant oluşturucu otoritesini yedeğine alma yönündeki çabaları ekonomi ve politika arasındaki işbirliği boyutunu oluşturmaktadır. Öte taraftan, devlet ile piyasanın hedefler ve öncelikler konusunda çatışması, karşılıklı işbirliğinin rekabete dönüşmesine de neden olabilmektedir. 38 Tablo 2 - Uluslararası Ekonomi Politik Teoriler REALİZM MARKSİZM LİBERALİZM Başlıca teorisyenleri Hamilton, List, Gilpin Marx, Lenin, Frank, Cox Smith, Ricardo, Kant, Hayek, Keohane Çeşitleri Merkantilizm Realizm Dünya Sistemleri Bağımlıklık Okulu Eleştirel Teori Serbest Ticaret Karşılıklı Bağımlılık Analiz düzeyi Devlet merkezli Yapı-merkezli Birey-merkezli Analiz birimi Devletler Sınıflar (sermaye ve işçi) Sosyal Gruplar Devletler Uuslararası Örgütler Ekonomik Aktörler Esas Konu/Odak Çatışma ve anarşi ortamında düzen İktisadi gelişme Siyasi bağımsızlık Rasyonel işbirliği Devlet tasavvuru Homojen Otonom aktör Hâkim sınıfların temsilcisi Çoğulcu platform Sistem tasavvuru Anarşik, çatışmacı Hiyerarşik, çatışmacı İşbirliğine elverişli, karşılıklı bağımlılık 37 Gilpin, a.g.e., ss.43-52. 38 Balaam- Veseth, a.g.e., s. 45. 21 Dünya Ekonomisi Devletlerarası rekabet alanı Kapitalist rekabet alanı Kusursuz bir küresel pazar Davranışsal Dinamikler / İtici Güç Rasyonel bir aktör olarak devlet: Devlet zenginliğini maksimize etmek ve diğer devletlerden bağımsız olmak Toplum-içinde ve toplumlar-arasında sömürü: Çıkar arayışı ve devam eden sınıflararası çatışma Rasyonel bir aktör olarak birey: Serbest ticaret ve sermayenin serbest dolaşımı Düzen Şartları Güç dengesi ya da hegemonya Kapitalizm karşıtlarının sisteme boyun eğmesi Rekabette "görünmez el", Küresel işbirliği Kaynak: Ngaire Woods, “International Political Economy in an Age of Globalization”, (ed.) John Bylis & Steve Smith, The Globalization of World Politics: An Introduction to International Relations, Oxford, Oxford University Press, 2001, s. 287 ve Robert O'Brien-Marc Williams, Global Political Economy: Evolution and Dynamics, London, Palgrave Macmillian, 2006, s. 26'dan derlenerek ve değiştirilerek alınmıştır. Bu noktadan hareketle, uluslararası ekonomi politik yaklaşımların teorik kökenleri -her birinin derin bir entelektüel geçmişi olduğu göz önünde bulundurularak- kısaca ele alınacak olup, çalışmanın asıl kavramsal çerçevesini oluşturan liberal uluslararası ekonomi politik yaklaşım üzerinde ise daha ayrıntılı durulacaktır. 2.1. REALİST ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK YAKLAŞIM II. Dünya Savaşı, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası arenada yapılan düzenlemelerin başarısızlığının bir uzantısı olarak değerlendirilmiş ve iki dünya savaşı arasında yapılan düzenlemelerin başarısızlığı Edward H.Carr’ın ifadesiyle ‘ütopyacı idealistler’in arzularla gerçekleri karıştırmasından kaynaklanmıştır. 39 Bu bağlamda, liberal görüşlere alternatif olarak ortaya çıkan realist paradigma, uluslararası politikanın diğer tüm alanlardan özerk, kendi işleyiş kuralları olan ve çıkarcı insan doğasına uygun siyasal bir gerçeklikle açıklanabileceğini savunur. Bu bağlamda, devleti uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul eden klasik realist yaklaşımda, uluslararası istikrarın sağlanması ve anlaşmazlıkların çözülmesi gücün kullanımıyla ilişkilendirilmektedir. 40 Bu çerçevede ekonomi ve politikayı birbirinden bağımsız sistemler olarak ele alan ve bu ikisi arasında hiyerarşik bir ilişki olduğunu öne süren 39 Edward H. Carr, The Twenty Years' Crisis, 1919-1939, London, MacMillan, 1939’dan aktaran Mustafa Aydın, “Uluslararası İlişkilerde Yaklaşım, Teori ve Analiz”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.51, S.1, 1996, s. 76; Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma Hegemonya İşbirliği, İstanbul, Alfa Yayınları, 2002, s. 185. 40 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma Hegemonya İşbirliği, a.g.e., s. 163-164. 22 realist yaklaşımda güç kavramı merkezi bir öneme sahiptir. Bu hiyerarşik ilişkide önceliğe sahip olan politikadır. Ekonomi, politikaya tabi olarak algılanır ve ikinci plandadır. 41 Politikanın nihai amacı ise güç ve güvenliktir. Realizmin ilk öncüleri olan Thucydides, Machiavelli ve Hobbes eserlerinde güç unsuruna vurgu yapmışlardır. Peloponez Savaşı Tarihi (The History of Peloponnesian War) adlı çalışmasıyla realizm literatürüne yaptığı katkı dolayısıyla realist okulun ilk mensubu olarak değerlendirilen Thucydides, ekonomik ilişkiler ile güvenlik politikaları arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu ileri sürmüştür. Thucydides, Yunan kent devletleri arasındaki savaşın Atina’nın büyüyen gücü ve bunun Spartalıların kuşku ve güvensizliklerini artması üzerine çıktığını öne sürmüştür. 42 Thucydides’e göre güç olgusu zenginliğin birikimi ve deniz gücündeki üstünlükle açıklanabilen bir kavramdır. 43 “Amaca giden her yol mübahtır” önermesi ile ünlü Machiavelli’ye göre, devletin güvenliği diğer tüm amaçların önünde gelmektedir. Dolayısıyla bir hükümdarın devletin varlığının devamı için başvurabileceği her şey bir araçtır. İnsan doğasının değişmez ve kötü olduğundan hareket eden Machiavelli’ye göre, kurnazlık, zalimlik ve manipulasyon dahil olmak üzere hükümdarın her türlü aracı kullanması meşrudur. 44 Hükümdarın moral değerlerden bağımsız olarak amacına ulaşmada her aracı meşru kabul etmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Machiavelli, hükümdarın eylemlerini yargılamak gerektiğinde, araçlara değil amaçlara bakılması gerektiğini ve bir hükümdar için temel amacın devletin ele geçirilmesi ve tutulması olduğunu ileri sürmektedir. 45 Machiavelli gücü sağlamak noktasında önem atfettiği ekonomik zenginlik için hükümdara kota, gümrük tarifeleri, sermaye hareketleri gibi enstrümanlar kullanmasını önermektedir. 46 Realist geleneğin önemli öncülerinden Leviathan’ın yazarı Thomas Hobbes için de devletin ana amacı düzenin sağlanmasıdır, ancak bu, anarşi içerisinde olan ve “bellum omnium contra omnes” yani herkesin herkesle savaştığı bir dünyada oldukça zordur. Düzenin ve güvenliğin sağlanması için, egemen bir gücün varlığı mutlak bir 41 Crane- Amawi, “Introduction”, a.g.m., s. 7. 42 David Boucher, Political Theories of International Relations: From Thucydides to the Present, Oxford, Oxford University Press, 1998, pp.72-73. 43 Thucydides, On Justice, Power, and Human Nature: Selections from The History of the Peloponnesian War, (Trans. Paul Woodruff), Indianapolis, Hackett Publishing, 1993, p. xxviii. 44 Heywood, a.g.e., s.55. 45 Deniz Ülke Arıboğan, Kabileden Küreselleşmeye Uluslararası İlişkiler Düşüncesi, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1998, s. 80. 46 Kurt Burch, “Constituting IPE and Modernity”, (ed.) Kurt Burch- Robert A. Denemark, Constituting International Political Economy, Boulder, Lynne Rienner Pub., 1997, s. 25. 23 gereksinimdir. 47 Hobbes’a göre güç ve zenginlik, gücün birincil ifadeleri olmalarına rağmen hiçbir şekilde gücün kesin kaynakları değildirler. Hobbes için bilgi de güçtür; ‘değer, haysiyet, şeref ve kadirşinaslık (değerbilirlik)…nezaket, özgürlük, soyluluk’ güçtür; aslında gücün itibarı da güçtür…’ 48 Machiavelli ve Hobbes’un siyasal geleneklerinden faydalanan ve uluslararası politikanın temel taşlarını oluşturan Hans J. Morgenthau ise, açıklamalarının merkezine güç kavramını yerleştirmekte; uluslararası politikanın temel amacını güç arayışı ve güç mücadelesi ile özdeşleştirmekte ve güç kavramını ulusal çıkarın bir fonksiyonu olarak tanımlamaktadır. Morgenthau gücü bu şekilde tanımlarken karar mercilerinin, hedef tanımlamada ve hedefe erişmede rasyonel ve üniter aktör olduklarını varsaymaktadır. 49 Morgenthau’ya göre güç; i) mevcut durumu korumak, kendi lehine oluşmuş bulunan durumu sabitlemek, yani statüko için, ii) mevcut güç ilişkilerini değiştirmeye, güçler dengesinde kendi lehine yönelik durum yaratmaya ilişkin emperyalist politikalar için, iii) ya da elde edilmiş olan gücü elde tutmak ya da arttırmak amacıyla, sahip olunan gücü göstermek, dışa yansıtmak yani prestij amacıyla kullanılır. 50 Morgenthau bu farklı politika tercihlerini devletler arasındaki güç mücadelesinin unsurları olarak ele almıştır. Ulusal güç kavramına özel bir önem veren Morgenthau, bu gücün unsurlarını nicel unsurlar (coğrafya, doğal kaynaklar, endüstriyel kapasite, askeri güç ve nüfus) ve nitel unsurlar (ulusal moral, ulusal karakter, diplomasinin niteliği ve hükümetin niteliği) olarak sınıflandırmaktadır. 51 Görüleceği gibi, klasik realizme göre ekonomi, güç için gerekli unsurlardan yalnızca biri olarak değerlendirilmekte ve diğer unsurlara göre bir üstünlük göstermemektedir. Neorealist akımın öncülerinden Kenneth Waltz da uluslararası politikanın ekonomik, sosyal ve diğer bütün alanlardan özerk olduğunu vurgulamakta ve bunların üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu ileri sürmektedir. 52 Bununla birlikte, neorealistler güç kavramını uluslararası sisteme vurgu yaparak yorumlamakta ve 47 Jack Donnelly, “Realism”, Theories of International Relations, (ed.) Scott Burchill-Andrew Linklater et. al., New York, Palgrave Macmillan, 2005, pp.32-33. 48 Thomas Hobbes, Leviathan or the Matter, Forme, and Power of a Common-wealth Ecclesiasticall and Civill [1651], (ed.) Roy Hay, London, McMaster University Archive, http://socserv.mcmaster.ca/~econ/ugcm/3ll3/hobbes/Leviathan.pdf ,(13.11.2013). 49 Hans J. Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, New York, Knopf, 1985, s. 8. 50 A.g.e., ss. 52-53. 51 A.g.e., ss.185-341. 52 Ayhan, İmparatorluk Yolu: Petrol Savaşlarının Odağında Orta Doğu, a.g.e., 2006, s.62. http://socserv.mcmaster.ca/~econ/ugcm/3ll3/hobbes/Leviathan.pdf 24 realistlerden farklılaşmaktadır. Neorealist teorisyenlere göre, klasik realist görüşün nihai bir amaç olarak algıladığı güç, aslında bir araçtır ve sistemin karakteristiğini tarif etmektedir. Neorealist yaklaşımda devletlerin sadece niteliklerinin ve kapasitelerinin gücü tanımlamada yetersiz oldukları ileri sürülmektedir. Bu bağlamda, uluslararası politikayı yapı ve sistem düzeyinde iki farklı analitik birim oluşturarak yorumlayan neorealist teori, uluslararası ilişkilerdeki analiz düzeyi sorunundan kaynaklanmaktadır. 53 Noeralizmin kurucusu olarak bilinen Waltz, uluslararası siyasi yapıyı üç temel boyutta tanımlamaktadır: i) Uluslararası sistem hiyerarşik değil, anarşiktir. ii) Devletler sistemin temel aktörleridir. iii) Devletler yönetim biçimi, ideoloji tipi, yöneticinin kişisel özellikleri gibi nedenlerle farklı özelliklere sahip olmalarına rağmen sistemde (sistemin getirdiği sınırlamalar nedeniyle) aynı işleve sahip birimlerdirler, sadece kapasiteleri farklıdır. 54 Waltz uluslararası sistemin yapısını anlamanın, devletlerin davranış kalıplarının çözülmesine de yardımcı olacağını savunmaktadır. 55 Neorealistelere göre güç, sistemik kısıtlamalar çerçevesinde sahip olunan hareket alanı ve diğer devletlerin kapasiteleri karşısındaki özerklik olarak tanımlanmaktadır. Yani bir devlet uluslararası sistemin kısıtlayıcı ve hareket alanını daraltıcı etki ve yapılarından ne kadar az etkilenirse o kadar güçlü demektir. Hareket serbestisini sağlayan unsur ise, aktörlerin sahip olduğu yeteneklerden ve niteliklerden ziyade sistemin yapısıdır. Uluslararası alanda hakim olan karşılıklı etkileşim sayesinde, devletler kapasitelerinden kaynaklanan farklılığa rağmen, uluslararası yapının sınırlamasından kaynaklanan ortak davranışlar gösterebilirler. 56 Böylelikle, neorealist yaklaşım devletin uluslararası sistemden etkilenme kapasitesini analize dahil etmek suretiyle klasik düşüncede var olan güç unsurlarının etkinliğine vurgu yapmıştır. Ekonomi de bir devletin uluslararası sistemden etkilenme düzeyini belirleyen en önemli araçtır. Bu nedenle neorealistlerin, ekonomi alanı “amaçlanan güvenlik” için değerli buldukları söylenebilir. 53 Barry Buzan-Charles Jones-Richard Little, The Logic of Anarchy, New York, Colombia University Press, 1993, s. 22. 54 Kenneth N. Waltz, Theory of International Politics, Long Grove, Illinois, Waveland Press, 2010, ss.9- 112. 55 Kenneth Waltz, “Realist Thought and Neorealist Theory”, Journal of International Affairs, Vol. 44, N. 1, Spring 1990, p.29 , http://classes.maxwell.syr.edu/PSC783/Waltz44.pdf , (16.12. 2013). 56 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma Hegemonya İşbirliği, a.g.e., s. 196. http://classes.maxwell.syr.edu/PSC783/Waltz44.pdf 25 Realist geleneğe göre, sürekli olarak güçlerini arttırma güdüsüyle hareket eden devletler, sahip oldukları kapasiteleri ölçüsünde diğerlerini egemenlikleri altına almaya çalıştıkları için savaş ve çatışma olağan hale gelmektedir. Bu itibarla, uluslararası politikaya devletler arası bir ilişki süreci olarak bakan realistlere göre asıl mesele anarşik uluslararası ilişkilerde güvenliğin nasıl sağlanacağı meselesidir. Bu noktada, güvenliğin sağlanması konusunda realistler arasında ekonomik gücün devletin güvenliği bağlamında bir anlam taşıdığı görülmektedir. Dolayısıyla, realistler açısından ekonomik kapasite devletin güvenlik arayışına katkı sağlayan bir araç olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, realist yaklaşım, güvenliğe yaptığı vurguyu ekonomik altyapıyla da birleştirmektedir. Realizme göre, devletler ekonomi politik çıkarlarını, egemenliklerini, bağımsızlıklarını ve değerlerini rakip devletler karşısında korumak ve genişletmek için uluslararası piyasaları yönlendirmeye çalışmaktadır. Rasyonel aktör olan devletler uluslararası güç ilişkilerine göre politika üretmektedirler. Bu yaklaşıma göre ekonomik kaygılar siyasi kaygılara tabidir ve ticari korumacılık, toplam geliri azaltsa da, siyasi gücü artıracağı için savunulmaktadır. 57 Ekonomi ve politika arasındaki ilişkiyi her ne kadar dışsal ve mekanik olarak değerlendirse de realist akım özünde güvenlik politikaları ile ekonomik ilişkiler arasında güçlü bir bağlantının olduğunu da varsaymaktadır. Bu itibarla, realist ekonomi politik yaklaşımın 15. ve 16. yüzyıllarda uluslararası alanda etkin bir biçimde yer alan merkantilist perspektife dayandığı ileri sürülmektedir. 58 2.1.1. Merkantilist Yaklaşım: Güç ve Zenginlik İlişkisi “Ulusalcılık” olarak da tanımlanan realist ekonomi politik yaklaşım, teorik kökeni itibariyle merkantilist görüşe dayanmaktadır. Merkantilizmin ulusal ekonomi ile güç ve güvenlik arasında güçlü bir ilişki olduğunu ileri sürmesi, merkantilistleri, realist ekonomi politik perspektifin öncüleri arasına yerleştirmektedir. Kendi kendine yeterli ulusal ekonomi kurma felsefesi üzerine kurulan ve “ekonomik ulusalcılık/milliyetçilik” olarak da nitelendirilen merkantilizm, tek taraflı ticari kazanç getiren girişimleri gerektiğinde askeri güç yolu ile sağlama anlayışına dayanmaktadır. 59 57 Frieden-Lake, a.g.e., s. 12. 58 Ayhan, İmparatorluk Yolu: Petrol Savaşlarının Odağında Orta Doğu, a.g.e., s.64-65. 59 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan-1918’e, Ankara, İmge Kitabevi, 1991, s. 69; Balaam-Veseth, a.g.e., 33. 26 Merkantilizm devletlerin, bağımsızlıklarını ve güvenliklerini korumak ve devam ettirmek için güç ve zenginlik elde etme amacında olduğu temel varsayımına dayanmaktadır. Bu bağlamda merkantilistler, ulusal ekonominin zenginleştirilmesini dış politikanın önceliği olarak görmüş ve devletin güvenliği ile ilişkili bir şekilde ele aldıkları ticari zenginliğe, yeni ortaya çıkan ulus devletin askeri ve ekonomik olarak güçlenmesinin bir aracı olarak bakmışlardır. Öyle ki bu yaklaşım, ticari kapitalizmin geliştiği Ortaçağ’ın sonuyla Sanayi Devrimi arasındaki dönemde, yeni ticari kapitalist sınıfın ideolojisini yansıtan bir politik iktisat sistemi olarak hayata geçmiştir. 60 Yabancıların ulusal piyasaya girişinin sınırlandırılmasını öneren Merkantilizm, parayı ve dış ticareti ön planda tutar. Buna göre, dış ticarette koruma politikası yoluyla sağlanacak ödemeler dengesi fazlası, uluslararası alanda çıkarları çatışan ülkelerin güçlü olması için gereklidir. Diğer bir deyişle uluslararası boyutta güç dengesinin temel göstergesi devletlerin ticaret dengesidir. Ulusal güvenliğin ve bağımsızlığın teminatı olan güç ile zenginlik arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu ileri süren Merkantilist perspektif, ikisi arasındaki bağlantı düzeyinin oldukça güçlü olduğunu ve birinde meydana gelen en küçük değişikliğin doğrudan diğerini etkilediğini ileri sürmektedir. Bağımsız politik bir güç olmanın yolunun bağımsız ekonomik bir güç olmaktan geçtiğini varsayan merkantilistlere göre, her devletin dış ödemeler dengesinde fazla vermesi mümkün olamadığına göre, uluslararası ekonomik ilişkilerde bir devlet diğeri aleyhine daha fazla kazanacaktır. Bu çerçevede merkantilistlere göre uluslararası ticaret sıfır toplamlı bir ilişki olup, uluslararası ticarette her devlet için mutlak kazanç prensibi geçerli olamayacağı için, uluslararası ekonomik ilişkilerin uluslararası ve bölgesel çatışmalara yol açması kaçınılmazdır. 61 Bu rekabetçi yaklaşım ekonomik milliyetçiler için de geçerlidir. Ekonomik milliyetçiliğin temsilcileri olan Amerikalı Alexander Hamilton ve Alman Friedrich List Realist uluslararası ekonomi politik yaklaşımın temel zeminini oluşturan Merkantilist teorisyenlerle benzer görüşlere sahiptirler. Merkantilizmin Amerika’daki temsilcilerinden Alexander Hamilton devletin üretimin gelişmesinde etkin rol oynaması gerektiğini savunmuştur. Hamilton’a göre bir devletin refahı için üretim sektörü hayati öneme sahiptir; dolayısıyla devlet üretim ekonomisinde etkin bir rol oynamalıdır. Endüstrileşmeye engel olabilecek tecrübesizlik veya sermaye 60 Kazgan, İktisadi Düşünce ya da Politik İktisadın Evrimi, a.g.e., s. 43. 61 Cohn, a.g.e., p.84. 27 yetersizlikleri gibi iç sorunlar ancak devlet müdahalesiyle aşılabilecektir. Ayrıca uluslararası rekabet ortamında yerel ekonominin güçlü kalabilmesi için korumacı politikalar kullanılmalıdır. 62 Benzer şekilde, Merkantilist düşüncenin Almanya’daki önemli temsilcilerinden Friedrich List de yüksek gümrük duvarları ile iç talebi ulusal mallara yönlendirmeyi ve böylece ulusal sanayiyi teşvik etmeyi önermiştir. List ayrıca teknolojik açığı kapayacak birtakım acil önlemler almanın gerekliliğini de ortaya koymuştur. 63 Bu çerçevede List bir yandan ülke içerisindeki gelişmekte olan sektörlerin dünya piyasaları ile rekabet karşısında hazır olabilmeleri için uzun vadeli bir stratejik program çerçevesinde desteklenmelerini önerirken diğer taraftan da yerli ‘bebek sanayileri’ (infant industries) desteklemenin ulus devletlerin temel görevlerden biri olduğunu vurgulamıştır. 64 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren serbest dış ticarete karşı korumacı politikaların özellikle Almanya ve ABD gibi ülkelerde savunulması, bu görüşü savunanların s