T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ VE SONUÇLARI: HİZMET SEKTÖRÜ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA (DOKTORA TEZİ) Gamze AKÇAY BURSA – 2021 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ VE SONUÇLARI: HİZMET SEKTÖRÜ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA (DOKTORA TEZİ) Gamze AKÇAY ORCID: 0000-0001-6808-8465 Danışman: Prof. Dr. Erkan ÖZDEMİR BURSA - 2021 iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Gamze AKÇAY Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Ana Bilim Dalı : İşletme Bilim Dalı : Üretim Yönetimi ve Pazarlama Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xii+181 Mezuniyet Tarihi : 26/ 02/ 2021 Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Erkan ÖZDEMİR TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ VE SONUÇLARI: HİZMET SEKTÖRÜ ÜZERİNDE BİR ARAŞTIRMA Sosyal bilimlerin psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve örgütsel davranış gibi çeşitli alanlarında uzun yıllardır araştırılan sinizm, pazarlama literatürü için nispeten yeni bir araştırma konusudur. Dolayısıyla tüketici sinizmi literatürü kapsam, içerik ve ampirik çalışma açısından yeterince zengin değildir. İlgili literatür incelendiğinde, tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarını araştıran çalışmaların kısıtlı olduğu ve bu çalışmalarda, tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarının hizmet sektörü açısından incelenmediği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve davranışsal sonuçlarını ortaya koymaktır. Araştırma verileri, Bursa ilindeki tüketicilerden yüz yüze anket yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler, hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarını tespit etmek üzere yapısal eşitlik modellemesi (YEM) yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Gerçekleştirilen analiz sonucunda, toplumsal / kurumsal sinizm ve etik dışı pazarlama uygulamalarının hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizmi üzerinde anlamlı ve pozitif etkiye sahip olduğu, olumsuz duygulanımın ise hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizmi üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı bulunmuştur. Ayrıca analiz sonucunda, hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin olumsuz ağızdan ağıza iletişim, tüketici boykotları ve işletmeyi / markayı terk etme davranışı üzerinde anlamlı ve pozitif etkiye sahip olduğu, pazardan geri çekilme davranışı üzerinde ise anlamlı bir etkiye sahip olmadığı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Sinizm, Tüketici Sinizmi, Tüketici Güveni, Tüketici Şüpheciliği, Sinik Tüketici Davranışları, Hizmet Sektörü, Yapısal Eşitlik Modellemesi (YEM). v ABSTRACT Name and Surname : Gamze AKÇAY University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Business Administration Branch : Production Management and Marketing Degree Awarded : Doctorate Thesis Page Number : xii+181 Degree Date : 26/ 02/ 2021 Supervisor(s) : Professor Doctor Erkan ÖZDEMİR THE ANTECEDENTS AND CONSEQUENCES OF CONSUMER CYNICISM: A RESEARCH ON THE SERVICE SECTOR Cynicism, which has been investigated for many years in various social sciences disciplines such as psychology, sociology, political science, and organizational behavior, is a new research topic for marketing literature. Therefore, the consumer cynicism literature is not rich enough in scope, content, and empirical research. When the relevant literature is examined, it is seen that studies investigating the antecedents and consequences of consumer cynicism are limited, and antecedents and consequences of consumer cynicism are not examined in terms of the service sector in these studies. This study aims to reveal the antecedents and behavioral consequences of consumer cynicism towards the service sector. Research data were collected from consumers in Bursa by using face to face survey method. The data obtained were analyzed by structural equation modeling (SEM) to determine the antecedents and consequences of consumer cynicism towards the service sector. As a result of the analysis, it was found that societal/institutional cynicism and unethical marketing practices had a significant and positive effect on consumer cynicism towards the service sector, while negative affectivity did not have a significant effect on consumer cynicism towards the service sector. Also, as a result of the analysis, it was found that consumer cynicism towards the service sector had a significant and positive effect on negative word-of-mouth communication, consumer boycotts, and exit behavior but did not have a significant effect on marketplace withdrawal behavior. Keywords: Cynicism, Consumer Cynicism, Consumer Trust, Consumer Skepticism, Cynical Consumer Behaviors, Service Sector, Structural Equation Modeling (SEM). vi ÖNSÖZ Doktora eğitimimin her aşamasında, etik ve ilkeli tavrından ödün vermeksizin akademik bilgi ve tecrübesiyle bana yol gösteren, gerek tez çalışmam gerekse diğer akademik çalışmalarımda yardım ve desteğini esirgemeyen ve moral gücünü her daim yanımda hissettiğim değerli danışman hocam Prof. Dr. Erkan ÖZDEMİR’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Tez izleme komitemde bulunan ve tez çalışmam süresince, akademik açıdan fikirlerine başvurduğum ve tavsiyelerinden faydalandığım değerli hocalarım Prof. Dr. M. Hakan ALTINTAŞ ve Prof. Dr. Mehmet ÇINAR’a teşekkür ederim. Hayatımın her alanında olduğu gibi lisansüstü eğitim sürecimde de maddi ve manevi desteğini esirgemeyen ve bu aşamaya gelmemde en büyük paya sahip olduklarına inandığım babam Ali AKÇAY ve annem Ruhan AKÇAY’a teşekkürü bir borç bilirim. Gamze AKÇAY Bursa 2021 vii İÇİNDEKİLER ÖZET .......................................................................................................................... iv ABSTRACT ................................................................................................................. v ÖNSÖZ ....................................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... vii TABLOLAR LİSTESİ .................................................................................................. x ŞEKİLLER LİSTESİ ................................................................................................... xi KISALTMALAR LİSTESİ ......................................................................................... xii GİRİŞ ........................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. SİNİZM .................................................................................................................... 6 1.1. Sinizm Kavramı ve Tarihsel Gelişimi ................................................................ 6 1.2. Sinizmin Türleri................................................................................................ 12 1.2.1. Kişilik Sinizmi ....................................................................................... 13 1.2.2. Toplumsal / Kurumsal Sinizm ............................................................... 15 1.2.3. Siyasal Sinizm ....................................................................................... 15 1.2.4. Örgütsel Sinizm ..................................................................................... 18 1.2.4.1. Çalışan Sinizmi .......................................................................... 22 1.2.4.2. Mesleki Sinizm .......................................................................... 23 1.2.4.3. Örgütsel Değişim Sinizmi .......................................................... 25 2. TÜKETİCİ SİNİZMİ .............................................................................................. 27 2.1. Tüketici Sinizmi Kavramı ................................................................................. 28 2.2. Tüketici Sinizmi İle İlişkili Yapılar ................................................................... 33 2.2.1. Tüketici Güveni ..................................................................................... 33 2.2.2. Tüketici Şüpheciliği ............................................................................... 37 2.2.3. Tüketici Yabancılaşması ........................................................................ 42 2.3. Tüketici Sinizminin Düzeyleri .......................................................................... 45 2.3.1. Sinik Olmayan veya Güvenen Tüketiciler .............................................. 46 viii 2.3.2. Orta Düzeyde Sinik veya Şüpheci Tüketiciler ........................................ 47 2.3.3. Sinik Tüketiciler .................................................................................... 48 2.4. Tüketici Sinizminin Türleri ............................................................................... 49 2.4.1. Savunmacı Tüketici Sinizmi................................................................... 50 2.4.2. Saldırgan Tüketici Sinizmi ..................................................................... 51 2.4.3. Yıkıcı Tüketici Sinizmi .......................................................................... 52 2.4.4. Etik Tüketici Sinizmi ............................................................................. 52 İKİNCİ BÖLÜM TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ VE SONUÇLARI 1. TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ ................................................................. 54 1.1. Kişisel Olaylar / Öğrenme Deneyimleri ............................................................ 54 1.2. Amaç ve Değer Uyuşmazlıkları (Karşılanmamış Beklentiler / Değerler) ........... 56 1.3. Toplumsal / Kurumsal Sinizm........................................................................... 57 1.4. Etik Dışı Pazarlama Uygulamaları .................................................................... 60 1.5. Olumsuz Duygulanım ...................................................................................... 66 2. TÜKETİCİ SİNİZMİNİN SONUÇLARI ................................................................ 67 2.1. Tüketici Boykotları ........................................................................................... 69 2.2. Olumsuz Ağızdan Ağıza İletişim ...................................................................... 72 2.3. İşletmeyi / Markayı Terk Etme ......................................................................... 74 2.4. Pazardan Geri Çekilme .................................................................................... 75 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HİZMET SEKTÖRÜNE YÖNELİK TÜKETİCİ SİNİZMİNİN ÖNCÜLLERİ VE SONUÇLARININ ARAŞTIRILMASI 1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ ................................................................ 77 2. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI ................................................................................ 79 3. ARAŞTIRMA TASARIMI VE ARAŞTIRMADA İZLENEN SÜREÇ ................... 80 4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ............................................................................... 82 4.1. Araştırmanın Ana Kütlesi ve Örneklemi ........................................................... 82 ix 4.2. Araştırmada Kullanılan Anket Formu ve Veri Toplama Yöntemi ...................... 84 4.3. Araştırmada Kullanılan Ölçekler....................................................................... 85 5. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI, ARAŞTIRMA MODELİ VE HİPOTEZLERİ ....... 91 5.1. Tüketici Sinizmi ve Tüketici Sinizminin Öncülleri Arasındaki İlişkiler ............. 92 5.1.1. Toplumsal / Kurumsal Sinizm ve Tüketici Sinizmi Arasındaki İlişki ...... 93 5.1.2. Etik Dışı Pazarlama Uygulamaları ve Tüketici Sinizmi Arasındaki İlişki 94 5.1.3. Olumsuz Duygulanım ve Tüketici Sinizmi Arasındaki İlişki ................. 97 5.2. Tüketici Sinizmi ve Tüketici Sinizminin Sonuçları Arasındaki İlişkiler ............. 99 5.2.1. Tüketici Sinizmi ve Tüketici Boykotları Arasındaki İlişki ................... 100 5.2.2. Tüketici Sinizmi ve Olumsuz Ağızdan Ağıza İletişim Arasındaki İlişki 101 5.2.3. Tüketici Sinizmi ve İşletmeyi / Markayı Terk Etme Arasındaki İlişki .. 103 5.2.4. Tüketici Sinizmi ve Pazardan Geri Çekilme Arasındaki İlişki ............. 104 6. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANALİZ YÖNTEMLERİ .............................. 106 7. ARAŞTIRMA VERİLERİNİN ANALİZİ VE ELDE EDİLEN SONUÇLAR ....... 108 7.1. Katılımcılara İlişkin Bulgular ......................................................................... 108 7.2. Normallik Testi Sonuçları ............................................................................... 110 7.3. Ölçüm Modeli Analiz Sonuçları...................................................................... 111 7.4. Yapısal Model Analiz Sonuçları ..................................................................... 119 8. ARAŞTIRMA BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ................................ 125 SONUÇ VE ÖNERİLER .......................................................................................... 129 KAYNAKLAR ......................................................................................................... 142 EKLER ..................................................................................................................... 166 Ek 1: Belirli Ana Kütle Büyüklükleri İçin Örneklem Büyüklükleri ....................... 166 Ek 2: Anket Formu ............................................................................................... 167 Ek 3: Etik Kurul Onay Belgesi .............................................................................. 171 Ek 4: Katılımcıların Ölçek İfadelerine Katılma Dereceleri ..................................... 172 Ek 5: Normallik Testi Sonuçları (Verilerin Çarpıklık ve Basıklık Değerleri) .......... 178 Ek 6: Reflektif ve Formatif Ölçüm Modellerinin Karşılaştırılması ......................... 180 ÖZGEÇMİŞ.............................................................................................................. 181 x TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1.1. Antik Dönem Sinizmi ve Modern Sinizmin Özellikleri ................................. 8 Tablo 1.2. Tüketici Sinizmi Tanımları ......................................................................... 28 Tablo 1.3. Tüketici Sinizminin Düzeyleri ................................................................... 46 Tablo 2.1. Pazarlama Etiğinin Fonksiyonel Alanları ................................................... 61 Tablo 3.1. Bursa İli Cinsiyet ve Yaş Grubuna Göre Nüfus Dağılımı (31 Aralık 2018) . 82 Tablo 3.2. Tüketici Sinizmi Ölçeği .............................................................................. 85 Tablo 3.3. Toplumsal / Kurumsal Sinizm Ölçeği ......................................................... 86 Tablo 3.4. Etik Dışı Pazarlama Uygulamaları Ölçeği ................................................... 87 Tablo 3.5. Olumsuz Duygulanım Ölçeği ..................................................................... 88 Tablo 3.6. Tüketici Boykotu Ölçeği............................................................................. 89 Tablo 3.7. Olumsuz Ağızdan Ağıza İletişim Ölçeği ..................................................... 89 Tablo 3.8. İşletmeyi / Markayı Terk Etme Ölçeği ........................................................ 90 Tablo 3.9. Pazardan Geri Çekilme Ölçeği .................................................................... 91 Tablo 3.10. PLS-SEM ve CB-SEM Arasındaki Farklılıklar ....................................... 106 Tablo 3.11. Katılımcılara İlişkin Demografik Veriler ................................................ 109 Tablo 3.12. Reflektif ve Formatif Ölçüm Modellerini Değerlendirme Ölçütleri ........ 111 Tablo 3.13. Ölçüm Modeli Analiz Sonuçları ............................................................. 113 Tablo 3.14. Analizden Çıkarılan İfadeler ................................................................... 115 Tablo 3.15. Fornell - Larcker Kriterine Göre Ayrışma Geçerliliği Sonuçları .............. 118 Tablo 3.16. HTMT Kriterine Göre Ayrışma Geçerliliği Sonuçları ............................. 119 Tablo 3.17. Yapısal Eşitlik Modellemesi (PLS-SEM) Analiz Sonuçları ..................... 121 Tablo 3.18. Yapısal Eşitlik Modellemesi (PLS-SEM) Analizinde R², f 2 , Q 2 , VIF Değerleri ................................................................................................................... 122 Tablo 3.19. Modelin Uyum Değerleri........................................................................ 125 xi ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1.1. Tüketici Sinizminin Türleri ......................................................................... 50 Şekil 2.1. Tüketici Sinizminin Dinamik Modeli .......................................................... 57 Şekil 3.1. Araştırma Süreci Akış Şeması ..................................................................... 81 Şekil 3.2. Araştırma Modeli ........................................................................................ 92 Şekil 3.3. Yapısal Eşitlik Modellemesi (PLS-SEM) Analiz Sonuçları ........................ 120 xii KISALTMALAR LİSTESİ akt. : Aktaran CB-SEM : Kovaryans Temelli Yapısal Eşitlik Modellemesi CRM : Müşteri İlişkileri Yönetimi çev. : Çeviren ed. : Editör İ.İ.B.F. : İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi MMPI : Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri No. : Numara s. / p. : Sayfa ss. / pp. : Sayfadan Sayfaya PLS-SEM : Kısmi En Küçük Kareler Yapısal Eşitlik Modellemesi S.B.E. : Sosyal Bilimler Enstitüsü TDK : Türk Dil Kurumu TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu vb. : Ve Benzeri vd. / et al. : Ve Diğerleri Vol. : Cilt WOM : Ağızdan Ağıza WTO : Dünya Ticaret Örgütü YEM : Yapısal Eşitlik Modellemesi 1 GİRİŞ İşletmeler arası rekabetin oldukça yoğun olduğu günümüz pazar sisteminde, müşterilerle güvene dayalı ilişkiler inşa ederek müşteri memnuniyetini sağlamak ve uzun vadede müşteri sadakati oluşturmak işletmelerin varlığını sürdürebilmesi açısından oldukça önemlidir. Ancak tüketiciler arasında hızla yayılan ve işletmeler için zararlı bir tüketici pazarı oluşturan sinizm, tüketicilerin geleceğe yönelik güvenilir davranış beklentilerini ve pazar davranışlarını olumsuz yönde etkileyerek, işletmelerin müşteri memnuniyeti sağlama ve sadakat oluşturma çabalarını önemli ölçüde engellemekte ve ağır rekabet koşulları altında hayatta kalmalarını güçleştirmektedir. Sinizm, Antik Yunan’da bir düşünce okulu ve yaşam tarzı olarak ortaya çıkmıştır. Erdemli yaşamı amaç edinen Antik Çağ sinikleri, mutluluğa ancak erdemli bir yaşamla ulaşılabileceğini savunmaktadırlar. Gerçek erdem ise hiçbir değer, norm veya kurala bağlı kalmaksızın, tam bağımsızlık, özgürlük ve kendi kendine yetebilmekle mümkündür. Bu açıdan, Antik Çağ sinikleri toplumsal standartları reddederek şiddetle eleştirmiş ve toplumsal gereksinmeler ile dünyevi hazlardan sıyrılarak kanaatkâr bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Sinikler için güzellik, ün, toplumsal statü, zenginlik ve iktidar hiçbir anlam taşımazken, tüm bunların esiri olmuş toplum ise “ahmaklar topluluğu” olarak nitelendirilmiştir (Dean vd., 1998: 342; Luck, 2011: 15-30; Rijkhoff, 2008: 9). Yüzyıllar boyunca varlığını devam ettiren sinik öğreti, 19. yüzyılın başlarında Antik Çağ’daki anlamını kaybetmeye başlamış (Mazella, 2007: 182), günümüz Modern Çağ’ında ise sinizm, kötümser ve güvensiz bir bakış açısına dönüşmüştür (Mantere ve Mantinsuo, 2001: 5). Felsefe kökenli bir kavram olan sinizm, uzun yıllar felsefe araştırmalarına konu olduktan sonra, psikoloji (Cook ve Medley, 1954; Smith ve Frohm, 1985), toplum ve siyaset bilimleri (Agger vd. 1961; Cappella ve Jamieson, 1996; Kanter ve Mirvis, 1989) ve örgütsel davranış (Abraham, 2000; Andersson, 1996; Dean vd., 1998) gibi sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırılmış ve sosyal bilimciler tarafından “doğuştan gelen, kalıcı ve olumsuz bir kişilik özelliği” veya “bireyin deneyimleriyle şekillenen öğrenilmiş bir tutum” olarak nitelendirilmiştir. Bu durum, sinizme ilişkin evrensel bir tanımın varlığını ortadan kaldırmakla birlikte, özellikle 1980’li yılların sonlarından itibaren pek çok araştırmacı (Andersson, 1996; Chylinski ve Chu, 2010; Dean vd., 2 1998; Helm, 2006; Kanter ve Mirvis, 1989; Wanous vd., 1994) sinizmin, “bir veya birden fazla nesneye karşı geliştirilen, hayal kırıklığı, güvensizlik ve şüpheyle ilişkilendirilen ve çevresel faktörlere maruz kalarak zaman içerisinde değişim gösterebilen öğrenilmiş bir tutum” olduğu konusunda fikir birliği sağlamıştır. Sinizm kavramı, 2000’li yılların başlarında tüketiciler açısından araştırılmaya başlanmış ve pazarlama literatüründe tüketici sinizmi olarak kavramsallaştırılmıştır. Pazarlama alanı için nispeten yeni bir araştırma konusu olan tüketici sinizmi araştırmacılar tarafından çeşitli şekillerde tanımlanmakla birlikte, genel kabul gören bir tanımlamadan söz etmek güçtür. Bu açıdan, genel bir ifadeyle tüketici sinizmini, işletmelerin dürüstlükten yoksun oldukları inancına dayanan ve işletme veya markalara yönelik kızgınlık, öfke veya kin gibi olumsuz duygular içeren öğrenilmiş bir tutum olarak tanımlamak mümkündür (Helm vd., 2015: 516). Sinik tüketicilere göre, işletmeler tüketicilerin ihtiyaç, istek veya menfaatlerini düşünmeksizin sadece kendi çıkarları peşinde koşmakta ve çıkarlarına ulaşabilmek için etik değerleri hiçe sayarak tüketicileri aldatmaktan ve manipüle etmekten çekinmemektedirler (Helm, 2006: 107). Bu açıdan, tüketici sinizmi genellikle, aldatıldıklarını ve manipüle edildiklerini fark eden tüketicilerin, işletmelerin ikna girişimlerine direnmek veya kendilerini korumak amacıyla kullandıkları bir savunma mekanizması olarak işlev görmektedir (Chylinski ve Chu, 2010). Diğer taraftan, tüketim ideolojisini sorgulayıcı yönü, tüketici direnişi ve tüketim karşıtı davranışlarla ilişkisi açısından, tüketici sinizmine ilişkin daha radikal bir bakış açısından söz etmek de mümkündür (Odou ve Pechpeyrou, 2011). Çalışmanın Amacı Bu çalışma, hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin gelişiminde etkili olan faktörleri ve tüketici sinizminin tüketicilerde davranışsal tepkilerle kendisini gösteren sonuçlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın amacı doğrultusunda aşağıda yer alan araştırma soruları oluşturulmuştur: 1. Hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri nelerdir? 2. Hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin davranışsal sonuçları nelerdir? 3 Çalışmanın Önemi Pazarlama literatürü incelendiğinde, tüketici sinizmini araştıran ve farklı sonuçlara ulaşan araştırmalar bulunmasına rağmen tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarına ilişkin araştırmaların oldukça kısıtlı olduğu (Chu ve Chylinski, 2006; Chylinski ve Chu, 2010; Helm, 2006) görülmektedir. Türkiye’de ise tüketici sinizmi, pazarlama ve tüketici davranışları araştırmacıları için henüz yeni bir kavramdır ve bu açıdan, yeterince araştırılmamıştır. Mevcut araştırmalar (Akçay ve Özdemir, 2019; Akgüç Çetinkaya ve Ceng, 2018; Atılgan vd., 2017; Güven, 2016; Göktaş, 2019) arasında ise tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarını kapsamlı olarak ele alan ve yapısal eşitlik modellemesi (YEM) gibi ikinci nesil istatistiksel analiz tekniklerini kullanarak araştıran ampirik araştırmalara rastlanmamaktadır. Diğer taraftan, gerek dünyada gerekse de Türkiye’de tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarını araştıran çalışmalar, belirli bir işletme (Chylinski ve Chu, 2010), ürün grubu (Gillani vd., 2011) veya genel olarak pazara (Güven, 2016; Helm, 2006; Helm vd., 2015) yönelik tüketici sinizmine odaklanmış, tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçları hizmet sektörü açısından ele alınmamıştır. Hizmet sektörü sağlık, eğitim, ulaştırma, dağıtım, turizm, eğlence, kültür ve spor hizmetleri gibi pek çok alt sektörü içerisinde barındırmakta ve bu açıdan, pazarın büyük bir bölümünü oluşturan ana bir sektör olarak değerlendirilmektedir. Hizmet sektörünün diğer sektörlerden ayrılan en önemli özelliği ise hizmetlerin fiziksel çıktı olan somut ürünlerden (mal) farklı yapıda olmasıdır. Zira hizmetler, soyutluk (duyularla algılanamama), heterojenlik (değişmezlik), üretim ve tüketimin ayrılmazlığı ve bozulabilirlik (dayanıksızlık) gibi temel özelliklere sahiptir (Kotler, 1999: 200). Konuyla ilgili araştırmalar (Garner, 1986; Mitchell ve Greatorex, 1993; Murray ve Schlacter, 1990), hizmetlerin belirsizliğe yol açan ve hizmeti değerlendirmeyi zorlaştıran soyutluk ve heterojenlik özelliklerinin, hizmet satın alımlarında tüketicilerin algılanan risk seviyesini önemli ölçüde arttırdığını göstermektedir. Diğer taraftan, hizmetlerde üretim ve tüketimin eş zamanlı olarak gerçekleşmesi (ayrılmazlık), hizmet hatalarının öngörülmesi ve önlenmesini zorlaştırırken, hizmetin seri olarak üretilmesini büyük ölçüde olanaksız kılmaktadır. Hizmetlerin bozulabilirlik özelliği ise işletmenin etkin kapasite yönetimi ve satış çabalarını güçleştirmektedir (Koç, 2015: 65-74). 4 Hizmetlerin somut ürünlerden farklı yapısı ve zorlayıcı temel özellikleri, tüketicilerin tutum ve davranışlarını da olumsuz yönde etkilemekte (Murray, 1991: 11) ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmeler için müşteri memnuniyetinin sağlanmasını ve sadakatin oluşturulmasını güçleştirmektedir. Hizmetlerin yapısı itibariyle beraberinde getirdiği tüm bu olumsuzluklarla başa çıkmaya çalışan hizmet işletmeleri için, tüketiciler arasında hızla yayılan sinik tutumun oldukça ciddi bir tehdit oluşturabileceği ve bu açıdan, tüketici sinizminin diğer sektör veya ürün gruplarından ziyade hizmet sektörüne yönelik olarak araştırılmasının oldukça gerekli ve önemli olduğu düşünülmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere, hizmet işletmelerine yönelik sinik tutumun gelişiminde etkili olan faktörler ve davranışsal tepkilerle kendisini gösteren sonuçlarının belirlenmesi konusunda literatürde önemli bir boşluk bulunmaktadır. Genel bir ifadeyle, pazarlama literatüründe tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarına ilişkin araştırmaların kısıtlı olması ve ilgili araştırmaların tüketici sinizmini hizmet sektörü açısından ele almaması, konuyla ilgili Türkiye’de yapılan araştırmaların ise genellikle teorik düzeyde kalması ve hizmet işletmelerine yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarını kapsamlı olarak ve yapısal eşitlik modellemesi (YEM) gibi istatistiksel analiz tekniklerini kullanarak araştıran çalışmaların bulunmaması açısından bu çalışmanın pazarlama literatürüne teorik ve ampirik bağlamda önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarının araştırılması, pazarlama literatürüne sağlayacağı katkının yanı sıra hizmet işletmelerine sağlayacağı fayda açısından da oldukça önemlidir. Zira tüketicilerin sinik tutum geliştirmelerinde etkili olan faktörlerin ve sinik tüketici davranışlarının bilincinde olan hizmet işletmelerinin gerekli önlemleri alıp, telafi edici stratejiler geliştirerek tüketici sinizminin gerek işletme gerekse hizmet sektörü açısından zararlarını en aza indirebilecekleri düşünülmektedir. Çalışmanın Yöntemi Hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve davranışsal sonuçlarını belirlemeyi amaçlayan bu çalışma, nicel araştırma yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, tesâdüfi olmayan örnekleme yöntemlerinden kolayda 5 örnekleme yöntemi kullanılmış ve araştırma verileri, Bursa ilinde ikâmet eden ve hizmet satın alan tüketicilerden yüz yüze anket yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Hizmet sektörüne yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve davranışsal sonuçlarını belirlemek üzere literatür incelemesine dayanarak oluşturulan araştırma modeli, yapısal eşitlik modellemesi (YEM) kullanılarak analiz edilmiştir. YEM kapsamında, öncelikle ölçüm modeli değerlendirilmiş, daha sonra araştırma modelinde yer alan endojen ve egzojen değişkenler arasındaki nedensel ilişkiler test edilmiştir. Araştırma modelinin test edilmesinde, kısmi en küçük kareler yapısal eşitlik modellemesi (Partial Least Squares Structural Equation Modeling / PLS-SEM) yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada, katılımcıların demografik özellikleri ve ölçek ifadelerine katılma derecelerine ilişkin verilerin analizi IBM SPSS 23, ölçüm modeli ve yapısal modelin analizi ise SmartPLS 3.2.8 paket programları kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Hizmet işletmelerine yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve davranışsal sonuçlarını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde, sinizm kavramı, tarihsel gelişimi ve sinizmin sosyal bilimler literatüründe yer alan farklı türleri incelenmiş, daha sonra tüketici sinizmi kavramı ve benzer yapılarla ilişkisi, tüketicilerdeki sinik tutumun düzeyleri ve tüketici sinizminin türleri açıklanarak literatür araştırmasıyla desteklenmiştir. İkinci bölümde, yapılan kapsamlı literatür araştırmasına dayanarak, öncelikle tüketici sinizminin gelişiminde etkili olan faktörler, bir diğer ifadeyle tüketici sinizminin öncülleri incelenmiş, daha sonra ise tüketici sinizminin tüketicilerde davranışsal tepkilerle kendisini gösteren sonuçları açıklanmıştır. Çalışmanın son bölümünde, hizmet işletmelerine yönelik tüketici sinizminin öncülleri ve davranışsal sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan ve Bursa ilinde ikâmet eden ve hizmet satın alan tüketiciler üzerinde gerçekleştirilen ampirik araştırmanın model ve hipotezlerine, metodolojisine, gerçekleştirilen analizler sonucunda elde edilen bulgulara yer verilmiş ve araştırma bulguları literatürde yer alan çalışmalarla karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Sonuç bölümünde ise araştırma bulguları kısaca özetlenmiş, çalışmanın kısıtları ile akademik yazına ve pratiğe yönelik katkıları belirtilmiş ve gelecekte yapılacak araştırmalara ve hizmet işletmelerine yönelik öneriler sunulmuştur. 6 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1. SİNİZM Felsefe kökenli bir kavram olan sinizm, uzun yıllardır sosyal bilimlerin çeşitli alanlarındaki pek çok araştırmaya konu olmakta ve sosyal bilimciler tarafından önemini kaybetmeksizin farklı yönleriyle araştırılmaya devam etmektedir. Çalışmanın bu bölümünde, sinizme ilişkin kavramsal bir çerçeve sunmak amacıyla, kökeni ve tarihsel gelişiminden başlanarak sinizm kavramı ayrıntılı olarak incelenmiş ve sinizmin sosyal bilimler literatüründe yer alan farklı türlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. 1.1. Sinizm Kavramı ve Tarihsel Gelişimi Kökleri, M.Ö. 5. yüzyıla, Sokrates’e kadar uzanan sinizm, Antik Yunan’da bir düşünce okulu ve yaşam tarzı olarak ortaya çıkmıştır (Luck, 2011: 15). Bilinen ilk sinik, Sokrates’in izinden giden Antisthenes olmakla birlikte, dürüst bir insan bulmak için gün ışığında elinde fenerle gezdiği söylenen ve Antisthenes’in öğrencisi olan Diogenes sinizmin en önemli temsilcisi olarak görülmektedir (Dudley, 1937: 3-31). Zira Diogenes’in kişiliği ve öğretisinin sinizme kesin şeklini verdiği kabul edilmektedir (Luck, 2011: 15). İlgili literatürde, sinizmin kökenine ilişkin iki farklı görüş öne sürülmektedir. İlki, sinizmin Atina şehrinin dışında bulunan ve Antisthenes’in ders verdiği “Kynosarges” adlı gymnasioumdan, ikincisi ise Yunanca köpek anlamına gelen “kyon” kelimesinden gelmiş olabileceğidir (Schyns ve Van Dorp, 2006: 19-20). Dudley (1931: 5), sinizm kelimesinin kyon (köpek) ile etimolojik yakınlığını dört nedenle açıklamaktadır. İlki, umursamazlık bakımından siniklerin yaşam tarzlarının köpeklere benzetilmesidir. Zira sinikler köpekler gibi tüm zorunlu ihtiyaçlarını (yemek yeme, cinsellik vb.) halka açık olarak gidermekte, çıplak ayakla dolaşmakta, fıçılarda veya yerlerde uyumaktadırlar. İkincisi, köpeklerin utanmaz hayvanlar olmaları ve utanmazlığın utançtan üstün olduğu fikrinden hareketle siniklerin utanmazlık kültü oluşturmalarıdır. Üçüncüsü, köpeklerin iyi bir bekçi olarak bilinmesi ve ilkelerini korumaları ve savunmaları açısından 7 siniklerin bekçi gibi davranmalarıdır. Dördüncüsü ise köpeklerin dostlarını ve düşmanlarını ayırt edebilen hayvanlar olarak görülmesi ve siniklerin kendi felsefelerine uygun olanları dost olarak görüp kibarca karşılarken, uygun olmayanları ise tıpkı köpeklerin havladıkları gibi bağırıp çağırarak uzaklaştırmalarıdır. Sinikler, köpekler gibi davranan insanlar olarak görülmekten rahatsızlık duymamış, hatta bunu benimseyerek “köpek” benzetmesini saygın bir ad haline getirmişlerdir (Luck, 2011: 15). Sinizmin temsilcisi olarak görülen Diogenes’in de kendisini “köpek” olarak tanımladığı ve bundan rahatsızlık duymadığı öne sürülmektedir (Kennedy, 2017: 42). Erdemli yaşam, siniklerin temel amacı ve mutluluğun tek koşuludur. Hatta çoğu sinik için “erdemli yaşamak” ile “mutlu yaşamak” aynı anlamdadır. Siniklere göre, erdem disiplinli ve sıkı çalışarak kazanılmakta ve benimsendiği taktirde asla yok olmamaktadır. Erdemli insanı “bilge” olarak nitelendiren sinikler, erdemli olmayanı ise “ahmak” olarak görmekte ve toplumun çoğunluğunun ahmak olduğunu düşünmektedirler (Luck, 2011: 30). Bilgeliği en yüce erdem olarak gören sinikler, toplumun değerleri, normları ve geleneklerini sorgulayarak acımasızca eleştirmişlerdir (Mantere ve Mantinsuo, 2001: 4). Toplumsal düzenin doğal olmadığını savunan sinikler, bu düzenden, iyi bir yaşamı tanımlayan kendine yetebilme ve bağımsızlık adına mümkün olduğu ölçüde uzak durulması gerektiğine inanmışlar ve toplumdaki kurumların gereksiz olduğunu düşünerek sözleri ve hareketleriyle aşağılamışlardır (Dean vd., 1998: 342). Erdeme ve böylece mutluluğa giden yolun kanaatkâr bir yaşam tarzından geçtiğini savunan sinikler, açlıklarını giderecek kadar yiyeceğe ihtiyaç duymuş, kimi zaman sadece yeşillik ve su ile beslenmişlerdir. Lüks ve lezzetli yiyecekleri asla tüketmemiş, içecekler için bardağa ihtiyaç duymayarak ellerini kullanmışlardır. “Harmani” adı verilen eski ve pis kıyafetlerle ve bakımsız sakalla dolaşan siniklerin barınma ihtiyaçlarını ise sıradan kulübelerde ya da Diogenes gibi fıçıların içerisinde yaşayarak giderdikleri ve yatak yerine tahta parçasının üzerinde veya yerde uyudukları ileri sürülmektedir (Dean vd., 1998: 342; Luck, 2011: 18-22). Kanaatkâr yaşamı benimseyen sinikler için itibar, ün, toplumsal statü, zenginlik ve iktidar hiçbir anlam taşımazken, bunların esiri olmuş toplumu kapıldıkları yanılsamadan (doxa) uyandırarak doğru yola çekmek misyon olarak benimsenmiştir (Luck, 2011: 25-26). 8 Antik Çağ’dan sonra yok olmayan sinizm, Orta Çağ’da da varlığını devam ettirmiştir. Özellikle, Rönesans dönemine ait pek çok eserde sinizmin izlerine rastlamak mümkündür. Montaigne’nin (1580) “Denemeler” adlı ünlü eserinde Antisthenes ve Diogenes’den defalarca bahsedilerek sinizme atıfta bulunulması bunun en açık örneklerindendir (Laursen, 2009: 473-474). 19. yüzyılın başlarından itibaren ise sinizm antik felsefeyle olan bağlantısını kaybederek, olumsuz bir forma dönüşmeye başlamıştır (Mazella, 2007: 182). Sloterdijk, orjinali 1983 yılında Almanya’da yayımlanan ve 1987 yılında İngilizce çevirisi sunulan, sinizmin tarihsel gelişimini incelediği Critique of Cynical Reason adlı eserinde, antik dönem sinizmini modern sinizmden ayırmak için kinizm (kynicism) terimini kullanmıştır. Bir diğer ifadeyle, kinizm (kynicism) eski ve olumlu sinizmi belirtmek ve antik dönem siniklerinin felsefelerine ve uygulamalarına atıfta bulunmak için kullanılırken, sinizm (cynicism) ise modern dönem sinizmini veya olumsuz sinizmi ifade etmek için kullanılmaktadır (Higgie, 2014: 184-185). Sloterdijk (1983), modern sinizmi “aydınlanmış yanlış bilinç” olarak tanımlamakta ve siniklerin gerçeği gördükleri ve yanlış bilince göre yaşadıklarını bildikleri halde bunu yapmaya devam ettiklerini ileri sürmektedir (Laursen, 2009: 475). Aşağıdaki Tablo 1.1’de, Sloterdijk’in (1983) bakış açısıyla antik dönem sinizminin ve modern sinizmin özellikleri gösterilmektedir. Tablo 1.1: Antik Dönem Sinizmi ve Modern Sinizmin Özellikleri Antik Dönem Sinizmi (Kinizm) Modern Sinizm Güven eksikliği Güven eksikliği Utanmazlık, kabalık ve küstahlık Değerlerin eksikliği Kendini koruma niyeti Bencil eylemler Kendine yeterlik Düşük yeterlik beklentisi İyimserlik, yaşamı olumlu karşılama Kötümserlik, inanç kaybı Canlılık, gülme İnanmadığı halde ilkelere bağlı kalma Bilgi Geçici bilgi (eylem için sağlam bir temel sağlayamaz ve bireyi mutsuz eder) Aydınlanmış doğru bilinç Aydınlanmış yanlış bilinç Amaçlara odaklanma Araçlara odaklanma Kaynak: Sloterdijk’den (2005) akt., Sanne A. M. Rijkhoff, “The Dark Side of Politics: Kynicism, Cynicism and Political Behaviour”, Annual Meeting of the International Society of Political Psychology, Paris, 9-12 July, 2008, p. 11. 9 Antik dönem sinizmi ve modern sinizm, güven eksikliği ve aydınlanmış bilinç açısından benzer olmakla birlikte, yukarıda da bahsedildiği üzere, siniklerin aydınlanmış bilinci Sloterdijk (1983) tarafından “yanlış” olarak nitelendirilmektedir. Zira modern siniklerin, kendi varoluşları, ahlak ve değerlerinin mutlak, zorunlu ve koşulsuz olmadığı veya evrensel bir geçerliliğe sahip olmadığı konusunda yaşadıkları aydınlanma onları mutsuz etmektedir. İnanmadıkları ilkelere sadık kalmaları ve bilginin eylem için temel bir dayanak sunmaması da onları mutsuz etmektedir. Antik siniklerin aydınlanmış bilinci ise onları neşeli, yaşamı onaylayan ve canlılık dolu bireyler haline getirdiği için “doğru” olarak nitelendirilmiştir (Sorgner, 2007: 203-207). Zira antik sinikler erdemli bir yaşamı ve mutluluğu amaçlamakta, mutlu olmak için birey, nesne veya maddi varlığa gereksinim duymamaktadırlar. Diğer insanlar para, iktidar, statü peşinde koşarken, antik siniklerin sadece temel ihtiyaçlarını gidermeleri onları mutlu ve özgür kılmaktadır (Rijkhoff, 2008: 9). Sloterdijk’e (1983) göre, modern sinizme ilişkin tek çözüm ise antik dönem sinizmine geri dönmektir (Laursen, 2009: 476). Antik dönemden günümüze sinizmin anlamı önemli ölçüde değişime uğramıştır. Erdemli yaşamı ilke edinen, kanaatkâr yaşam tarzına ve nispeten iyimser bakış açısına sahip olan antik dönem siniklerinin (Luck, 2011: 18-19) aksine günümüz sinikleri, kötümser ve güvensiz bir bakış açısına sahiptirler (Mantere ve Mantinsuo, 2001: 5). Oxford İngilizce Sözlüğü’nde (1989) “sinik” kelimesi, “İnsanın güdü ve eylemlerindeki samimiyet ve iyiliğe inanmama eğilimi gösteren ve bunu alay ve iğnelemeyle ifade etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan, alaycı, hata bulucu kişi” olarak tanımlanmaktadır (Dean vd., 1998: 342). Türk Dil Kurumu (TDK), “sinizm” kelimesi için Türkçe bir karşılık önermemiş ve TDK Güncel Türkçe Sözlüğü’nde (2019) “sinizm” kelimesi, “İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden sıyrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes'in öğretisi, kinizm” şeklinde tanımlanmıştır. “Sinik” kelimesi ise “Sinmiş, pusmuş, yılmış” ve “Sinizm taraftarı (kimse veya görüş), kinik” olmak üzere iki farklı şekilde tanımlanmıştır. Ancak yapılan tanımlamalar sinizm kavramının günümüzde kullanılan anlamını tam olarak karşılamamaktadır. Felsefe kökenli bir kavram olan sinizm, felsefe literatüründen sonra psikoloji (Cook ve Medley, 1954; Smith ve Frohm, 1985), toplum ve siyaset bilimleri (Kanter ve 10 Mirvis, 1989) ve örgütsel davranış (Abraham, 2000; Andersson, 1996; Dean vd., 1998) gibi sosyal bilimlerin farklı alanlarında da çalışılmış ve çeşitli şekillerde kavramsallaştırılmıştır. Sinizmin farklı türleri tezin sonraki başlıklarında ayrıntılı olarak açıklanacağı için burada sinizme ilişkin genel olarak bilgi verilmektedir. Sinizme ilişkin en kapsamlı tanımlamalardan biri Andersson (1996: 1397-1398) tarafından yapılmış ve sinizm, “bir bireye, gruba, ideolojiye, toplumsal düzene veya kuruma duyulan aşağılama ve güvensizliğin yanı sıra hüsran, ümitsizlik ve hayal kırıklığıyla karakterize edilen genel ve özel bir tutum” olarak tanımlanmıştır. Kanter ve Wortzel (1985: 8) sinizmi, “bireylerin amaçları, sadakati ve iyi niyetinden şüphe duymak” olarak nitelendirmişlerdir. Daha geniş bir ifadeyle sinizm, bir başkasıyla iletişim içerisinde olan pek çok insanın sadece kendi çıkarları peşinde oldukları ve çıkar sağlamak adına diğer insanları aldatmaktan ve gerçekleri gizlemekten kaçınmayacakları fikri üzerine kurulu inanç ve davranışları temsil etmektedir. Başka bir araştırmacı Chaloupka (1999: 9) sinizmi, “kaybolmuş inanç durumu” olarak tanımlamıştır. Helm (2006: 8) sinizmi, “bireylerin beklentilerinin gerçekleşmemesi sonucu ortaya çıkan, öğrenilmiş bir tutum” olarak ifade etmiştir. Gillani ve arkadaşları (2011: 2) sinizmi, “kurumlar ve otoritelerden yüksek beklentiler içerisine girmenin bir sonucu olarak, toplumsal, ahlâki ve politik değerlere duyulan güvensizlik” olarak nitelendirmişlerdir. Hoffmann’a (2016: 4) göre ise sinizm, “genel olarak karşı tarafın kişisel çıkarlar tarafından motive edildiği” varsayımına dayanmaktadır. Hoffmann’a (2016) göre sinik bir birey, karşı tarafın kendisini manipüle etmeye ve kendisinden yararlanmaya çalıştığını düşünmektedir. İlgili literatür incelendiğinde, sinizmin genellikle bir “kişilik özelliği” veya “tutum” olarak nitelendirildiği ve bu açıdan tartışmalı bir kavram olduğu görülmektedir. Sinizm, sosyal bilimler alanında incelenmeye başlandığı ilk yıllardan itibaren kişilik araştırmacıları başta olmak üzere çoğu araştırmacı (Abraham, 2000; Barefoot vd., 1989; Cook ve Medley, 1954; Costa vd., 1986; Smith ve Frohm, 1985) tarafından, “doğuştan gelen ve bireyin yaşamı boyunca istikrar gösteren olumsuz bir kişilik özelliği” olarak nitelendirilmiştir. Ancak 1980’li yıllardan sonra, pek çok araştırmacı (Andersson, 1996; Bateman vd., 1992; Dean vd., 1998; Helm, 2006; Kanter ve Mirvis, 1989; Wanous vd., 1994, Chylinski ve Chu, 2010) bu yaklaşımı reddederek, sinizmin “deneyimlere 11 dayanan ve zaman içerisinde değişim gösterebilen öğrenilmiş bir tutum” olduğu konusunda fikir birliği sağlamıştır. Kanter ve Mirvis’e (1989: 3) göre, öğrenilmiş bir tutum olarak sinizmin gelişiminde üç temel unsur rol oynamaktadır: (1) Gerçekçi olmayan yüksek beklentiler, (2) bu beklentilerin karşılanmaması sonucunda yaşanan hayal kırıklığı ve (3) bunu takip eden hüsrana uğramışlık hatta aldatılma ve kandırılma duyguları. Bu açıdan, sinizm araştırmalarında göze çarpan en önemli ortak nokta, karşılanmamış beklentilerin yarattığı tatminsizlik ve hayal kırıklığı hissidir (Andersson, 1996; Chu ve Chylinski, 2010; Helm, 2006; Kanter ve Mirvis, 1989). Tatminsizlik ve hayal kırıklığı, nesnel gerçeklikten ziyade büyük ölçüde boş vaatlerle bireylerde yaratılan gerçek dışı beklentilerin bir sonucudur. Bireylerde kasıtlı olarak gerçek dışı beklentilerin yaratılması sinizm tanımlarında her zaman yer almasa da, sunulan sahte görüntü ile gerçek arasındaki tutarsızlığa sıklıkla vurgu yapılmaktadır. Ancak sunulan sahte görüntü ile gerçek arasındaki tutarsızlık sinizm için gerekli bir unsur olmasına rağmen yeterli değildir. Zira sinizm, kendi çıkarları için başkalarını sömüren bir manipülasyon veya etik ihlali duygusunu içermekte (Helm, 2004: 345) ve acı, kızgınlık, öfke ve aşağılama gibi olumsuz duygularla karakterize edilmektedir (Dean vd., 1995: 345). Sinizm, bireyler, toplum, siyasetçiler, kurumlar, işletmeler, yöneticiler ve örgütsel değişimler gibi çeşitli birimleri hedef alabilmekte ve belirli bir tutum nesnesine yönelik olabileceği gibi, genellenerek birden çok tutum nesnesine karşı da ortaya çıkabilmektedir (Abraham, 2000: 270; Andersson, 1996: 1397). Örneğin bir işletmenin yöneticisine yönelik sinizm, diğer işletmelerin yöneticilerine karşı da gelişebilmektedir. Bu nedenle, sinizm hem genel hem de özel bir tutum olarak nitelendirilmektedir (Andersson ve Bateman, 1997: 450). Diğer taraftan, bir birey tutum nesnesine karşı aynı anda güçlü, olumlu ve olumsuz tutumlara sahip olma eğiliminde olabilmektedir (Thompson vd., 1995: 367). Daha açık bir ifadeyle, birey tutum nesnesinin bazı özelliklerini gruplayarak sadece bu gruba yönelik tutum geliştirirken, diğerlerini görmezden gelebilmektedir. Örneğin bir çalışan işvereninin bazı özelliklerini gruplayarak bu gruba karşı sinik tutum geliştirirken aynı zamanda işvereninin liderlik yeteneği gibi söz konusu grup dışında kalan özelliklerine hayranlık duyabilmektedir (Delken, 2004: 17). 12 Literatür araştırmasına dayanarak genel bir değerlendirme yapıldığında, sinizm kavramını, bireylerin, işletmelerin veya diğer kurumların dürüstlükten yoksun oldukları ve amaçlarına ulaşmak için diğer insanları aldatmaktan veya manipüle etmekten çekinmeyecekleri inancına dayanan ve olumsuz duygularla (acı, öfke, kızgınlık vb.) karakterize edilen öğrenilmiş bir tutum olarak ifade etmek mümkündür. 1.2. Sinizmin Türleri Sosyal bilimler literatüründe sinizm, kişilik bağlamında (Barefoot vd., 1989; Cook ve Medley, 1954; Smith ve Frohm, 1985), toplumsal (Kanter ve Mirvis, 1989; Leung vd., 2010 ) ve siyasal bağlamda (Agger vd., 1961; Cappella ve Jamieson, 1996; Dekker ve Meijerink, 2012) ve örgüt ile çalışan bağlamında (Abraham, 2000; Andersson, 1996; Andersson ve Bateman, 1997; Dean vd., 1998) farklı açılardan incelenmiş ve inceleme alanıyla ilişkili olarak farklı şekillerde kavramsallaştırılmıştır. İlgili literatür incelendiğinde, sinizm araştırmacılarının, sinizmin türleri veya inceleme alanlarına ilişkin farklı sınıflandırmalar önerdikleri görülmekle birlikte, yapılan sınıflandırmalarda sinizm türlerinin genel olarak örgütsel sinizm başlığı altında değerlendirildiği görülmektedir. Örneğin Andersson (1996) çalışmasında, sinizme ilişkin “polis sinizmi”, “sinik düşmanlığın psiko-sosyal yönleri”, “sosyal hizmetlerde sinizm” ve “iş örgütleri ve liderlere yönelik sinizm” olmak üzere dört temel inceleme alanını içeren bir sınıflandırma sunmaktadır. Sinizmi örgütsel açıdan inceleyen Dean ve arkadaşları (1998) sinizm araştırmalarının, “kişilik odağı”, “toplumsal / kurumsal odak”, “mesleki sinizm odağı”, “çalışan sinizmi odağı” ve “örgütsel değişim odağı” olmak üzere beş temel noktaya odaklandığını ve sinizmin bu odak noktalarına bağlı olarak beş farklı şekilde kavramsallaştırıldığını ifade etmektedirler. Sinizmi örgütsel açıdan inceleyen bir diğer araştırmacı Abraham (2000) örgütsel sinizmi, “kişilik sinizmi”, “toplumsal / kurumsal sinizm”, “mesleki sinizm”, “çalışan sinizmi” ve “örgütsel değişim sinizmi” olmak üzere sinizmin beş farklı türünü içeren şemsiye bir yapı olarak değerlendirmektedir. Ancak, bazı araştırmacılar örgüte yönelik sinizmin söz konusu sinizm türlerinin tümünü içermediğini öne sürmektedirler. Örneğin Dean ve arkadaşları (1998: 347), örgütsel sinizmin doğuştan gelen, istikrarlı bir kişilik özelliği olmayıp, aksine örgütsel tecrübelere dayalı olarak şekillenen ve zaman içerisinde 13 bireylerin örgütsel tecrübeleri değiştikçe değişim gösterebilen bir durum olduğunu ileri sürmektedirler. Diğer bir ifadeyle, insan doğasına odaklanan, doğuştan gelen ve istikrarlı bir kişilik özelliği olarak nitelendirilen kişilik sinizminin örgütsel sinizmin bir türü olarak ele alınamayacağını ifade etmektedirler. Toplumsal sinizm araştırmacılarından Leung ve arkadaşları (2010: 334) ise toplumsal sinizmin genel olarak toplumsal dünyaya yönelik olması açısından iş, işveren veya istihdam sağlayan örgüte bağlı olarak gelişen örgütsel sinizmden farklı olduğunu ileri sürmektedirler. Onlara göre, bir çalışan işverenine veya istihdam edildiği örgüte karşı sinik tutum geliştirebilir. Ancak bu deneyimin, bireyin toplumsal dünyaya yönelik sinizmini etkilemesi olası değildir. Yukarıda görüldüğü üzere, sinizm zaman içerisinde farklı disiplinlere sahip araştırmacılar tarafından ele alınmış ve sinizm hedefine / odak noktasına bağlı olarak çeşitli şekillerde kavramsallaştırılmıştır. Bu durum sinizme ilişkin farklı türlerin varlığını göstermekle birlikte, genel kabul gören bir sınıflandırmadan söz etmek güçtür. Bu tez çalışması kapsamında ise sinizm, “kişilik sinizmi”, “toplumsal / kurumsal sinizm”, “siyasal sinizm” ve “örgütsel sinizm” olmak üzere dört temel başlıkta ele alınmış olup, bireyin istihdam edildiği örgütle daha yakın ilişkili olduğu düşünülen “çalışan sinizmi”, “mesleki sinizm” ve “örgütsel değişim sinizmi” örgütsel sinizm başlığı altında incelenmiştir. 1.2.1. Kişilik Sinizmi Genel olarak insan doğasını hedef alan ve bireylerin insan davranışlarını olumsuz şekilde algılamasına yol açan kişilik sinizmi, doğuştan gelen ve zaman içerisinde değişim göstermeyen istikrarlı bir kişilik özelliği olarak nitelendirilmektedir (Abraham, 2000: 271; Delken, 2004: 17). Kişilik sinizmine sahip bireyler, dünyanın dürüstlükten yoksun, umursamaz, bencil, sahtekâr ve toplumsal ilişkilerden hoşnutsuz insanlarla dolu olduğu genellemesine dayanan köklü bir güvensizlik duygusu yaşamaktadırlar. Bu durum, çoğu zaman kızgınlık, öfke, kırgınlık, karamsarlık ve aldatılma gibi olumsuz duygularla sonuçlanmaktadır. Ancak kişilik sinizminde bireyler, dışarıya karşı saldırgan bir görüntü oluşturmamaktadır (Abraham, 2000: 271; Barefoot vd., 1989: 48; Greenglass ve Julkunen, 1989: 210). Kişilik sinizminde bireyler, istisnasız her şeye 14 karşı sinik bir tavırla yaklaşmakta ve işyerlerinde yöneticileri tarafından çürük elmalar olarak adlandırılmaktadırlar (Qian, 2007: 36). Sinizme kişilik temelli yaklaşımlar, 1940’lı yıllarda Minnesota Üniversitesi’nde geliştirilen Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri’ne (Minnesota Multiphasic Personality Inventory / MMPI) dayanmaktadır (Hathaway ve McKinley, 1940, 1943). MMPI, Cook ve Medley’in (1954) Düşmanlık Ölçeği gibi ilk sinizm ölçeklerinin geliştirilmesine temel oluşturmuştur. Sinizmi düşmanlık kavramını kullanarak açıklayan Cook ve Medley’e (1954: 418) göre düşmanlık, başkalarına karşı hoşnutsuzluk ve güvensizlikle karakterize edilen bir tür kişilik özelliğidir. Düşmanlık hisseden bireyler, çevrelerine güven duymamakta, insanları dürüstlükten yoksun, sosyal olmayan, ahlaksız, çirkin ve kötü olarak görmekte ve insanların günahlarının cezasını çekmeleri gerektiğine inanmaktadırlar. Kronik nefret ve öfke düşmanlığın diğer göstergeleridir (Cook ve Medley, 1954: 417). Sonraki yıllarda Cook ve Medley’in (1954) düşmanlık ölçeği üzerinden yapılan birçok araştırmada sinizm, düşmanlığın belirgin bir boyutu olarak ön plana çıkmıştır. Örneğin Smith ve Frohm (1985) araştırmalarında, Cook ve Medley’in (1954) düşmanlık ölçeğinin saldırgan davranış ve genel duygusal sıkıntıdan ziyade şüphecilik, kızgınlık, öfke ve güvensizliği içeren “sinik düşmanlığı” değerlendirdiği ve ölçekten alınan yüksek puanların sağlıksız bir psiko-sosyal risk profiliyle ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Costa ve arkadaşları (1986) tarafından yapılan araştırmada ise “sinik güvensizlik” ve “paranoid yabancılaşma” boyutları Cook ve Medley (1954) düşmanlık ölçeğinin iki temel alt boyutu olarak değerlendirilmiştir. Barefoot ve arkadaşları (1989) ise sinizmi, Cook ve Medley’in (1954) düşmanlık ölçeğinin bir alt boyutu olarak değerlendirdikleri araştırmalarında, sinizmin düşmanlığı en iyi yansıtan boyutlardan biri olduğunu ifade etmişlerdir. Araştırmacılara göre sinizm, insanları değersiz, hilekâr ve bencil olarak tasvir eden, insanlığa ilişkin genel olarak olumsuz bir bakış açısını yansıtmaktadır (1989: 48). Abraham (2000: 284), kişilik sinizminin diğer sinizm türlerinin öncülü olabileceğini ileri sürmektedir. Zira hayata karşı olumsuz bakış açısına sahip olan kişilik sinizmine sahip bireylerin adalete daha duyarlı olmaları, ortada adaletsiz veya haksız bir durum olmasa dahi kendilerini adaletsizliğe kurban edilmiş olarak görmelerine (çalışan sinizmi), toplum tarafından mazur görülenden daha fazla reddetme durumu 15 yaşamalarına (toplumsal sinizm), becerilerini tamamen kullanma fırsatlarından mahrum bırakıldıklarını hissetmelerine (mesleki sinizm) ve iyi niyetli örgütsel değişim çabalarının dahi yanlış yönetildiği algısına kapılmalarına (örgütsel değişim sinizmi) yol açmaktadır. 1.2.2. Toplumsal / Kurumsal Sinizm Toplumun ve toplumsal kurumların kötü niyetli olduğuna dair genel bir inancı yansıtan toplumsal / kurumsal sinizm, bireylerin toplum ve toplumsal kurumlara yönelik tutum ve davranışları üzerinde olumsuz etkilere sahiptir (Li ve Leung, 2012: 717). Delken’e (2004: 15) göre, hedefi toplum ve toplumsal kurumlar olan toplumsal / kurumsal sinizmde bireyler yabancılaşma ve umutsuzluk gibi duygular hissetmekte ancak zaman içerisinde bireydeki sinik tutum değişim gösterebilmektedir. Bu tez çalışmasında, toplumsal / kurumsal sinizm tüketici sinizminin bir öncülü olarak ele alınmıştır. İlgili kavrama, tüketici sinizminin öncülleri ve sonuçlarının incelendiği çalışmanın ikinci bölümünde ayrıntılı olarak yer verileceği için, burada konuya kısaca değinilmiştir. 1.2.3. Siyasal Sinizm Siyasal sinizmin ilk araştırmacılarından Miller’a (1974: 952) göre siyasal sinizm, hükümetin çalışmadığı ve bireylerin beklentilerine uygun çıktı üretmediğine ilişkin bir inanç ve hükümete karşı olumsuz bir etkilenme derecesidir. Daha yakın tarihli siyasal sinizm araştırmacılarından Fu ve arkadaşları (2011: 46) ise siyasal sinizmi, siyasete ve siyasetçilere karşı duyulan güven eksikliği olarak tanımlamışlardır. Benzer şekilde Dekker ve Meijerink (2012) siyasal sinizmi, siyasetçiler, siyasal kurumlar ve siyasal sistemin dürüstlükten yoksun ve yetersiz olduğu inancına dayanan olumsuz siyasal bir tutum olarak nitelendirmişlerdir. Taibi ve arkadaşlarına (2017: 735) göre ise siyasal sinizm, vatandaşların ve seçmenlerin siyasete, siyasetçilere ve hükümete karşı geliştirdikleri olumsuz bir algıdır. Siyasal sinizmde tutum nesnesi veya sinizm hedefi, siyasetçiler, siyasal kurumlar (siyasi partiler, meclis ve hükümet) ve siyasal sistem olmak üzere tüm siyasal alanı kapsamaktadır. Siyasal sinizmde bireyler, belirli bir siyasetçi veya siyasi partiden ziyade 16 siyaseti ve siyasetçileri genelleme eğilimi göstermektedirler (Dekker ve Meijerink, 2012: 35). Siyasal sinizmin ortaya çıkmasında pek çok faktör etkili olmakla birlikte bu faktörlerin tespit edilmesi oldukça güçtür. Ancak genel olarak siyasal sinizmin gelişiminde, siyasetçilerin verdikleri sözler ile gerçekleştirdikleri eylemler arasındaki tutarsızlıklar, toplumsal sorunları çözmede yaşanan başarısızlıklar ve medyanın etkili olduğu düşünülmektedir (Cappella ve Jamieson, 1996: 84). Siyasal sinizme ilişkin ilk araştırmalar, genellikle siyasal sinizmin yapısı, siyasal sinizme yol açan faktörler ve siyasal sinizmin sonuçları üzerine odaklanmıştır. Siyasal sinizmin öncülleri ve sonuçlarını araştıran Agger ve arkadaşları (1961) araştırmaları sonucunda, bireylerin demografik özelliklerinin siyasal sinizmin gelişiminde etkili olduğunu bulmuşlardır. Araştırmaya göre, sinizm tüm gelir düzeylerinde eğitim seviyesi arttıkça azalmakta ve tüm eğitim düzeylerinde yaş arttıkça artmaktadır. Ayrıca kişilik sinizmi ile siyasal sinizm arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Zira insan doğasına ilişkin olumsuz bir görüşe sahip olan sinikler, siyasal açından da sinik olma eğilimindedirler. Siyasal sinizmi üniversite öğrencileri üzerinde araştıran Rodgers (1974) ise siyahi öğrencilerde siyasal sinizmin şiddetli olduğu, bir diğer ifadeyle siyahi öğrencilerin mevcut siyasal sisteme karşı diğer öğrencilere göre daha olumsuz bakış açısı sergiledikleri ve siyasal sisteme daha az destek verdikleri sonucuna ulaşmıştır. Bu durum, siyahi öğrencilerin siyasal sisteme ve siyasi liderlere karşı ciddi bir inançsızlık yaşadıklarını göstermektedir. Sonraki yıllarda medyanın bireyler üzerindeki gücü ve etkisi yadsınamaz boyutlara ulaşmış ve siyasal sinizm araştırmaları yön değiştirerek, bireylerin siyasal bilgiye maruz kalma düzeyini arttıran medya kullanımının siyasal sinizm üzerindeki etkilerine odaklanmaya başlamıştır. İlgili araştırmalardan birinde Pinkleton ve arkadaşları (1998), medya kullanımının siyasal sinizm ile negatif, seçmenlerin siyasal karar verme ve oy kullanma davranışlarıyla pozitif ilişki gösterdiği sonucuna ulaşmışlardır. Lin ve Lim (2002) tarafından geleneksel medya araçları ve internet kullanımının siyasal sinizm üzerindeki etkilerinin incelendiği başka bir araştırmada, medya kullanımının siyasal sinizme katkıda bulunmamakla birlikte, siyasal sinizmi azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer araştırmalardan farklı olarak De Vreese (2005), medya kullanımı ile siyasal sinizm ilişkisini Danimarka ve Hollanda vatandaşlarını 17 karşılaştırarak incelediği araştırmasında, medya haberlerinin Hollanda vatandaşları üzerinde siyasal sinizmi arttırdığı, Danimarka vatandaşları üzerinde ise azalttığı sonucuna ulaşmıştır. Pinkleton ve Austin (2001) tarafından medya kaynaklarının algılanan önemi, siyasal katılım, siyasal sinizm ve siyasal etkinlik arasındaki ilişkilerin incelendiği araştırma sonucunda, medya kaynakları içerisinde sadece gazeteleri önemli bir bilgi veya medya kaynağı olarak algılayan bireylerin daha az sinik oldukları bulunmuştur. Araştırmada, gazete içeriklerinin hangi özellikleri nedeniyle sinizm ile negatif ilişki gösterdiğine ve diğer medya kaynaklarının niçin sinizmle pozitif ilişki gösterdiğine ilişkin bilgi verilmemiş, medyanın vatandaşların siyasal karar verme süreçlerinde katalizör görevi görebileceği ifade edilmiştir. Fu ve arkadaşları (2011) ise medyanın algılanan önemini siyasal sinizmin bir öncülü olarak ele aldıkları araştırmaları sonucunda, medya kaynaklarının bireyler tarafından algılanan önemi ile siyasal sinizm arasında pozitif ilişki bulmuşlardır. Geleneksel medya kaynaklarından ziyade çevrim içi kaynaklar gibi daha güncel medya kaynakları siyasal sinizm üzerinde daha fazla etkili olmakta, bir diğer ifadeyle siyasete ve siyasetçilere ilişkin olumsuz çerçeve çizerek siyasal sinizmi güçlendirmektedir. Sosyal medyanın ortaya çıkması ve kullanımının giderek yaygınlaşmasıyla birlikte, araştırmacılar geleneksel medya kaynaklarından ziyade sosyal medyanın siyasal sinizm üzerindeki etkilerini belirlemeye yönelmişlerdir. Örneğin sosyal medya kullanımının siyasal sinizm üzerindeki etkilerini araştıran Hanson ve arkadaşları (2010) araştırmaları sonucunda, siyasal sinizm üzerinde bazı sosyal medya sitelerinin (YouTube, Facebook, MySpace) kullanımından ziyade kullanıcıların bireysel farklılıklarının etkili olduğunu bulmuşlardır. Taibi ve arkadaşları (2017) ise araştırmalarında, sosyal medya (Facebook) kullanımının siyasi konular üzerindeki algıyı nasıl şekillendirdiğini ve sosyal medyada paylaşılan bilgilerin siyasal sinizm üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Araştırma sonucunda, sosyal medyanın siyasi bilgi aramada kullanıldığı, bilgi aramada kullanılmasa dahi sosyal medyada yapılan paylaşımların bireyleri siyasi bilgiye bir şekilde maruz bıraktığı bulunmuştur. Sosyal medya yoluyla ulaşılan siyasi bilgiler, bireylerin siyasete, siyasetçilere ve hükümete karşı güvensizliğini ve hoşnutsuzluğunu arttırmakta, hatta oy verme davranışları üzerinde 18 etkili olarak siyasi istikrarı bozma tehlikesi yaratabilmektedir. Yukarıda görüldüğü üzere, geleneksel medya ya da sosyal medya gibi güncel medya kaynaklarının kullanımı ile siyasal sinizm arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda, medya kullanımının siyasal sinizmi ortaya çıkardığına, arttırdığına ya da azalttığına ilişkin araştırmacılar arasında bir uzlaşı sağlanamamıştır. 1.2.4. Örgütsel Sinizm Güçlü ve olumsuz bir tutum olarak sinizm, işletmelere hızlı şekilde nüfuz etmekte ve örgütsel açıdan pek çok olumsuzluğun kaynağı olarak görülmektedir. Dolayısıyla sinizm, işletmeler için dikkat edilmesi gereken ve giderek büyüyen bir sorun olarak kabul edilmektedir (James, 2005: 2). Örgütsel sinizm araştırmacılarından Delken (2004: 10) örgütsel sinizmi, “işveren örgütün veya bazı bölümlerinin psikolojik sözleşme ortağı olarak reddedilmesi tutumu” olarak tanımlamıştır. Bir başka araştırmacı James’e (2005: 7-8) göre örgütsel sinizm, “bireylerin örgüte yönelik olumsuz inanç, duygu ve davranışlarlarla karakterize edilen tutumlarıdır”. Naus ve arkadaşlarına (2007: 195) göre ise örgütsel sinizm, “iş ortamındaki sorunlu olay ve koşullara karşı bireylerin kendilerini savundukları bir tepkidir”. Örgütsel sinizme ilişkin en kapsamlı tanımlamalardan biri, kavramı tutum teorisine dayandırarak açıklayan Dean ve arkadaşları (1998: 345) tarafından yapılmıştır. Onlara göre örgütsel sinizm, örgütün dürüstlükten yoksun olduğuna dair bir inanç, örgüte yönelik olumsuz duygu ve bu inanç ve duyguyla tutarlı olarak örgüte karşı aşağılayıcı ve eleştirel davranışlar olmak üzere, bireyin istihdam edildiği örgüte yönelik üç boyutu içeren olumsuz bir tutumdur. Örgütsel sinizmin ilk boyutu, örgütün dürüstlükten yoksun olduğu inancıdır. Sinik bireyler, örgütteki uygulamaların adalet, dürüstlük ve samimiyet gibi ilkeleri göz ardı ederek gerçekleştirildiğine, bu ilkelerin çoğu zaman menfaatler için feda edildiğine ve örgütlerin gizli amaçları olduğuna inanmaktadırlar. Örgütsel sinizmin duygu boyutu, bireylerin örgüte yönelik küçümseme, öfke, nefret ve iğrenme gibi duygusal tepkilerini içermektedir. Örgütsel sinizmin son boyutu ise olumsuz (aşağılayıcı ve eleştirel) davranışlara yönelik eğilimlerdir. Sinik bireyler, örgütün dürüstlükten yoksun olduğu inancını sözlü 19 yorumlarıyla veya antik siniklerde olduğu gibi alaycı bakışları ve gülümsemeleriyle göstermektedirler (Dean vd., 1998: 345-346). Şüphe ve hayal kırıklığına dayalı olumsuz duygular içeren örgütsel sinizm, çalışanların hoşnutsuz hissetmelerine ve duygusal açıdan iş ortamından uzaklaşmalarına yol açmaktadır. Çalışanların, örgütsel faaliyetlerin örgütteki çoğunluğu hiçe sayarak örgütteki azınlığın amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik tasarlandığına ilişkin algıları, çalışanların kişisel değerleri ile örgütün değerleri arasında uyuşmazlık olduğuna işaret etmektedir. Çalışanların örgütün dürüstlükten yoksun olduğuna ilişkin inançları ise onların örgütü savunma, gönüllü olma, örgütün refahını arttırmaya ilişkin fedakârlık yapma gibi davranışlarını olumsuz yönde etkilemektedir (Abraham, 2000: 270). İlgili literatür incelendiğinde, örgütsel sinizmin çeşitli teorilere dayandırılarak açıklandığı görülmektedir. Bu teoriler, beklenti teorisi, yükleme teorisi, tutum teorisi ve sosyal mübadele teorisidir. Beklenti teorisi, bireylerin çabaları, çabaları sonucu gösterdikleri performans ve çaba ve performansları sonucu elde ettikleri ödüller arasında bir ilişki olduğuna inandıkları, özünde bilişsel bir sürecin yer aldığı bir motivasyon teorisidir. Başka bir ifadeyle, bireylerin güçlü bir çabayla iyi bir performans sergileneceğine ve iyi performansın istenen ödülleri sağlayacağına inanmaları onların motive olmalarını sağlamaktadır (Lunenburg, 2011: 1). Beklenti teorisiyle, çalışanlarda sinizmin gelişimi ve doğası açıklanmaya çalışılmıştır. Bu teoriye göre, örgütsel sinizm çalışanların örgütün gelecekteki eylemleriyle ilgili olumsuz beklentilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve olumsuz çalışan beklentilerinin sinizmin altında yatan temel nedenlerden biri olduğu ifade edilmiştir (Wanous vd., 1994: 269-273; Reichers vd., 1997: 44-59). Yükleme teorisine göre, bireyler çevrelerini anlamada doğuştan gelen bir eğilime sahiplerdir ve yüklemeler yardımıyla hayatlarını kontrol altına almaya ve gelecekteki olayları tahmin etmeye çalışmaktadırlar (Heider, 1958’den akt. Eberly vd., 2011: 731). Bu teoriyle, çalışanların olaylar ve sonuçlarına yönelik nedensellik değerlendirmeleri tahmin edilmeye çalışılmıştır (James, 2005: 12). Örgütsel sinizmi açıklamaya yönelik bir diğer teori tutum teorisidir. Örgütsel sinizmi olumsuz bir tutum olarak nitelendiren pek çok araştırmacı, kavramı tutum bileşenleri ve özelliklerine dayandırarak 20 açıklamışlardır (James, 2005: 13). Örneğin Dean ve arkadaşlarına (1998: 347) göre örgütsel sinizm, bilişsel, duygusal ve davranışsal bileşenlerden oluşan bir tutumdur. Sosyal mübadele teorisi ise tarafların ödüllendirilme beklentisiyle sosyal ilişkilere girdikleri ve ilişkilerini bu beklentiyle sürdürdüklerini ifade etmektedir (Blau, 1964 ve Homans, 1958’den akt. Lambe vd., 2001: 4). Bu açıdan sinizm, düşük kaliteli sosyal değişim ilişkilerinin bir sonucu olarak görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, çalışanlara verilen vaatlerin yerine getirilmemesi, çalışanların beklentilerinin gerçekleşmemesi veya böyle bir durumun gözlemlenmesi sonucunda çalışanlarda sinik tutumlar ortaya çıkabilmektedir (James, 2005: 14). Örgütsel sinizme ilişkin ilk modern çalışmalar, Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI) ve bu envatere bağlı olarak geliştirilen Cook ve Medley’in (1954) Düşmanlık Ölçeği gibi ilk sinizm ölçeklerine dayanmaktadır. Sonraki yıllarda, araştırmacılar örgütsel sinizmin varlığı ve örgütler üzerinde yarattığı etkileri kabul ederek bu konu üzerine yoğunlaşmaya başlamışlardır (James, 2005: 3). Bu bağlamda, örgütsel sinizmi inceleyen ilk araştırmacılardan Goldner ve arkadaşları (1977), örgüt üyelerinin sinik bilgi edinme süreçleri üzerine odaklanmışlardır. Sinik bilgi, örgütün özgecil eylem veya prosedürlerinin aslında mevcut otoritenin meşruiyetini veya kurumsal yapıyı korumak amacına hizmet ettiğine ilişkin bilgidir. Araştırmada, sinik bilgi üretimini kontrol eden mekanizmaların radikal bir değişim geçirmesi sonucunda oluşacak değişimleri anlayabilmek amacıyla Roma Katolik Kilisesi incelenmiş ve araştırma sonucunda, farklı yaşlardaki rahiplerin inançlarında farklılıklar olduğu ve bu farklılıkların sinik bilginin Katolik Kilisesinde meydana gelen değişimlerin bir nedeni ve etkisi olduğu sonucuna ulaşılmasında rol oynadığı bulunmuştur. Örgütsel sinizme ilişkin başka bir araştırmada, Wanous ve arkadaşları (1994) tarafından, iş tatmini, örgütsel bağlılık ve olumsuz duygulanım ile örgütsel sinizm arasındaki ilişki araştırılmıştır. Araştırma sonucunda, iş tatmini ve örgütsel bağlılık ile örgütsel sinizm arasında negatif, olumsuz duygulanım ile örgütsel sinizm arasında ise düşük pozitif korelasyon bulunmuştur. Abraham (2000), örgütsel sinizm türlerinin (kişilik sinizmi, toplumsal / kurumsal sinizm, mesleki sinizm, çalışan sinizmi ve örgütsel değişim sinizmi) gelişim sürecini ve örgütsel sinizmin iş tatmini, örgütsel bağlılık, yabancılaşma ve örgütsel vatandaşlık 21 üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Bu araştırmada, teorik olarak kişilik sinizminin sabit bir kişilik özelliği olduğu ve doğuştan gelen düşmanlıkla ilişkili olabileceği, toplumsal sinizm, çalışan sinizmi ve örgütsel değişim sinizminin psikolojik sözleşme ihlallerine dayandırılabileceği, iş sinizminin ise tükenmişlik ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür. Ampirik olarak ise kişilik sinizmi tüm kriterleri olumsuz etkileyerek örgütsel sinizmi açıklayan en güçlü yapıyken, sinizmin diğer türleri daha seçici etkilere sahiptir. Bu açıdan, örgütsel değişim sinizmi çalışanlarda iş tatminsizliği ve yabancılaşmaya yol açmakta ve çalışan sinizmi örgütsel bağlılığı olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer taraftan, kişilik sinizmi ve iş sinizmi yabancılaşma yoluyla dolaylı olarak örgütsel vatandaşlıkla ilişkilidir. Örgütsel sinizmin öncülleri ve sonuçlarını araştıran James (2005), örgütsel politikalar ile psikolojik sözleşme ihlallerinin örgütsel sinizmin gelişiminde etkili olduğu ve örgütsel sinizmin çalışanlarda iş gerilimi, tükenmişlik, üretkenlik karşıtı iş davranışı ve uyumsuzluğa yol açtığı sonucuna ulaşmıştır. Araştırmacıların örgütsel sinizmin kapsamına ilişkin farklı görüşleri, örgütsel sinizm türlerinin sınıflandırılmasını zorlaştırmaktadır. Abraham (2000), örgütsel sinizmi hem kişilik özellikleri hem de durumsal bileşenlere dayalı bir yapı olarak değerlendirmekte ve örgütsel sinizmin “kişilik sinizmi”, “toplumsal / kurumsal sinizm”, “iş (mesleki) sinizmi”, “çalışan sinizmi” ve “örgütsel değişim sinizmi” olmak üzere sinizmin farklı türlerini bünyesinde topladığını öne sürmektedir. Dean ve arkadaşları (1998: 347) ise tutum teorisine dayandırarak açıkladıkları örgütsel sinizmi, insan doğasına odaklanan kişilik sinizminden ayırmakta ve örgütsel sinizmin bir kişilik özelliği olmayıp, belirli örgütsel deneyimlere dayanan ve deneyimler değiştikçe zaman içerisinde değişim gösteren bir tutum olduğunu ileri sürmektedirler. Onlara göre, hedefi hükümet, din, eğitim veya meslekler olan toplumsal ve mesleki sinizm türlerinden farklı olarak örgütsel sinizmin hedefi bireyin istihdam edildiği örgüttür ve örgüt hedefli bu yaklaşımdan yola çıkılarak ancak örgütsel değişim sinizmi gibi yapıların örgütsel sinizmle ilişkili olması mantıklı olacaktır (Dean vd., 1998: 347). Sonraki yıllarda yapılan araştırmalarda (Delken, 2004; James, 2000) ise örgütsel sinizm, sinizmin beş farklı türünü içeren veya sinizmin farklı türlerine dayalı bir yapı olarak ele alınmıştır. 22 Literatürdeki farklı görüşlerden hareketle, bu tez çalışmasında örgütsel sinizm türlerine ilişkin sınıflandırma yapmaktan kaçınılmış ve sinizm hedefleri açısından örgütsel sinizmle daha yakından ilişkili olduğu düşünülen çalışan sinizmi, mesleki sinizm ve örgütsel değişim sinizmi örgütsel sinizm başlığı altında aşağıda daha detaylı olarak incelenmiştir. 1.2.4.1. Çalışan Sinizmi Çalışan sinizmi, işletmeler, yöneticiler ve / veya iş yerindeki diğer nesnelere duyulan küçümseme ve güvensizliğin yanı sıra hüsran, ümitsizlik ve hayal kırıklığıyla nitelendirilen bir tutum olarak tanımlanmaktadır (Andersson, 1996: 1395). Araştırmacılar (Andersson, 1996; Andersson ve Bateman, 1997), çalışan sinizminin psikolojik sözleşme ihlalleri sonucu ortaya çıkan bir sinizm türü olduğunu ileri sürmektedirler. Psikolojik sözleşme, “çalışan ile örgüt arasındaki karşılıklı yükümlülüklere olan inanç” olarak tanımlanmaktadır (Rousseau, 1989: 121). Psikolojik sözleşme ihlali ise “tarafların yapmak zorunda olduklarına inandıkları yükümlülükleri gerektiği şekilde yerine getirmemeleridir”. Psikolojik sözleşme ihlalleri, bir ilişkiyi oluşturan güven ve iyi niyet gibi temel faktörlerin zarar görmesine yol açarak işveren ve çalışan arasındaki güven ilişkisinin sarsılmasına yol açmaktadır. İlişkinin yeniden yapılandırılması ise başlangıçta ilişkiyi oluşturan sürecin tekrar edilerek güvenin yeniden kazanılmasını gerekli kılmaktadır (Rousseau, 1989: 128). Çalışan sinizmini psikolojik sözleşme ihlallerine dayandırarak araştıran Andersson (1996), iş çevresi özellikleri, örgütsel özellikler ve iş ve rol özellikleri faktörlerinin çalışanlarda psikolojik ve zımni sözleşme ihlali algısı yaratarak sinizmin oluşumuna katkıda bulunduğu sonucuna ulaşmıştır. Araştırmaya göre iş çevresi özellikleri; üst düzey yöneticilere ödenen yüksek maaşlar, çalışanların acımasızca işten çıkarılmaları, işletmelerin haksız kar elde etmeleri ve kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerine uygun davranmamalarıdır. Örgütsel özellikler; işletme içerisindeki iletişimin güçlü olmaması, çalışanlara görüşlerini ifade etme fırsatı verilmemesi veya bunun sınırlandırılması, kişiler arası ilişkilerin dürüstlük, etik, nezaket, saygı vb. çerçevesinde gerçekleşmemesi, çalışanların yöneticilerin yönetsel açıdan yetersiz olduğuna ilişkin algıları ve modern yönetim tekniklerinin kullanılmasıdır. İş ve rol özellikleri ise 23 çalışanlar arasındaki rol belirsizliği, rol çatışması ve çalışanların aşırı iş yüküne maruz kalmalarıdır. Diğer taraftan, bireysel (düşük özsaygı, dış kontrol odağı, eşitlik duyarlılığı, yüksek olumsuz duygulanım, yüksek makyavelizm, zayıf iş etiği ve demografik özellikler) ve durumsal (grup normları) faktörler sözleşme ihlalleri ve sinizm ilişkisinde moderatör görevi görmektedir. Bir başka ifadeyle, bireysel ve durumsal faktörler, sözleşme ihlalleri sonucunda çalışan sinizminin oluşumuna katkıda bulunmaktadırlar. Benzer şekilde başka bir araştırmada Andersson ve Bateman (1997), yönetici maaşlarının yüksek olması, örgütsel performansın zayıf olması ve çalışanların acımasız şekilde işten çıkarılmalarının sinizmi arttırdığı sonucuna ulaşmışlardır. 1.2.4.2. Mesleki Sinizm Literatürde iş sinizmi (work cynicism) olarak da adlandırılan mesleki sinizm, iş veya mesleğin baskı yarattığı, ödüllendirici olmadığı ve çabaya değmediğine ilişkin özel bir tutumdur (Stern vd., 1990: 271). Bu sinizm türünde, çalışanlar tarafından iş veya mesleğe karşı aldırmama, önemsememe, duygusal hissizlik ve uzaklaşma yaşanmaktadır (Abraham, 2000: 273). Müşterilerle sürekli ilişki içerisinde olmayı gerektiren hizmet sektöründeki mesleklerde, çalışanlar sıklıkla müşterilerle stresli etkileşimler yaşamaktadırlar. Zira müşteriler hizmet çalışanlarına her zaman takdir ve minnetle yaklaşmamakta, çoğu zaman vurdumduymaz, dirençli, hatta düşmanca tavırlar sergilemektedirler. Bu durum, çalışanların kendilerini fiziksel olarak yıpranmış ve duygusal olarak tükenmiş hissetmelerine ve tepki olarak sinik tutumlar geliştirmelerine yol açmaktadır. Bu açıdan mesleki sinizm, bir çeşit başa çıkma statejisi görevi görmektedir. Mesleki sinizm başta polisler olmak üzere, sağlık ve eğitim gibi diğer mesleki alanlardaki çalışanlarda yoğun olarak görülmektedir (Abraham, 2000: 273; Naus, 2007: 13). Hizmet çalışanlarıyla ilişkilendirilen mesleki sinizmin öncelikli hedefi müşteriler olmakla birlikte, sinik tutum halka karşı da genellenebilmektedir. Diğer taraftan, çalışanların yönetim, politikalar, uygulamalar veya kaynak eksikliğine dayalı olarak müşterilere yeterli hizmeti verememeleri sonucu suçlu bulunmaları durumunda mesleki sinizmin hedefi örgüte kadar yayılabilmektedir (Naus, 2007: 13). 24 İlgili literatür incelediğinde, mesleki sinizmin polis sinizmine ilişkin ilk araştırmalara dayandığı ve mesleki sinizm araştırmalarının polisler üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Polis sinizmine ilişkin ilk araştırma, sosyolog ve eski bir polis olan Niederhoffer (1967) tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya göre, mesleğe başlarken idealist olan polislerin zaman içerisinde kendi iradeleri veya edindikleri tecrübeler idealist görüşlerini tekrar gözden geçirmelerine ve idealizm ile gerçeklik arasında kalmalarına neden olmakta ve bu durum, polislerin sinik tutumlar geliştirmeleriyle sonuçlanmaktadır. Polislerin sinizm düzeyleri ile hizmet süreleri ilişkilidir. Zira sinizm 7-10 yıllık mesleki tecrübeye sahip polislerde en şiddetli düzeye ulaşırken, mesleğe yeni başlayan polislerde ise oldukça düşük düzeydedir. Eğitim düzeyi açısından, yüksek eğitimli polislerde sinizm oldukça şiddetlidir. Benzer şekilde, eski bir polis olan Caplan (2003), polis sinizminin gelişimi, olumlu ve olumsuz yönleri ve polislerin kişiliği ve polis - toplum ilişkileri üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Araştırmaya göre, sinizm polislik mesleğinde kaçınılmazdır ve en idealist polislerde bile görülmesi mümkündür. Polislerin fiziksel ve duygusal durumları, sinizmin etkileriyle bileşerek polislerin işlerine olan ilgilerini, dayanma ve başa çıkma güçlerini ve idealist bakış açılarını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca sinizm polisler ve toplum arasında engel oluşturarak, polislerin toplumdan giderek uzaklaşmalarına yol açmaktadır. Diğer taraftan, polis sinizmi olumlu bir araç olarak da kullanılabilmektedir. Zira sinik polislerin şüpheci ve güvensiz tavrı, çevrelerindeki olumsuz durumları hemen fark etmelerine ve suçluları bulmada daha hızlı hareket etmelerine olanak sağlamaktadır. Polis sinizminin gelişimine etki eden faktörleri araştıran Bennett ve Schmitt (2002), polislerin toplumun desteğine ilişkin algıları, amirleriyle ilişkilerinin zayıf olması ve işe yönelik tatminsizliklerinin sinizmin gelişimine katkıda bulunduğu sonucuna ulaşmışlardır. Lobnikar ve Pagon (2004) tarafından gerçekleştirilen araştırmada, polis sinizmi ile kişisel, sosyo-demografik, kişiler arası ve örgütsel faktörler arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Araştırma sonucuna göre, kişisel faktörler açısından, depresif, hayal kırıklığına uğramış ve öz yeterliği yüksek polislerde sinizm şiddetlidir. Sosyo-demografik faktörler açısından, kadın polisler erkeklere göre ve mesleki tecrübesi fazla olan polisler mesleki tecrübesi az olanlara göre sinizmi daha şiddetli yaşamaktadırlar. Eğitimli polislerin sinizm düzeyi ise diğerlerine göre daha düşüktür. Kişiler arası ve örgütsel faktörler açısından ise, sosyal baltalama ve işyerinde 25 şiddet içeren ve saldırgan davranışlar sinizm ile pozitif, sosyal destek ise negatif ilişki göstermektedir. Polis sinizmi ile hizmet süresi ve kariyer aşaması arasındaki ilişkileri araştıran Burke ve Mikkelsen (2005) ise yönetici olan polislerin sinizm düzeylerinde hizmet süresi ve kariyer aşamaları açısından önemli bir farklılık bulunmadığı, ancak yeni göreve başlayan ve kariyerinin başında olan polislerin sinizm düzeylerinin diğerlerine göre daha düşük olduğu sonucuna ulaşmışlardır. 1.2.4.3. Örgütsel Değişim Sinizmi Örgütsel değişim sinizmi, Abraham (2000: 272) tarafından “örgütte değişimi gerçekleştirecek kişilerin tembel ve yetersiz oldukları inancı ile gelecekteki değişim girişimlerinin başarısına ilişkin kötümserliği içeren, başarısız örgütsel değişim girişimlerine yönelik bir tepki” olarak tanımlanmaktadır. Stanley ve arkadaşlarına (2005: 436) göre ise örgütsel değişim sinizmi, belirli bir örgütsel değişim için yönetim tarafından açıkça belirtilen veya ima edilen güdülere olan inançsızlıktır. Örgütte umut edilen değişimlerin gerçekleşmemesi, çalışanlarda hayal kırıklığı ve değişimden sorumlu kişiler tarafından ihanete uğrama hissi yaratmaktadır. Bu durum, çalışanların gelecekteki değişim girişimlerine ilişkin umutsuzluk hissetmeleri ve başarısızlığı beklemelerine yol açmaktadır. Bir diğer ifadeyle, örgütsel değişim sinizmi çalışanların yaşadıkları hayal kırıklığına karşı geliştirdikleri bir savunma mekanizmasıdır (Wanous vd., 1994: 269). Başarısız değişim girişimleri, örgütün mevcut durumuna zarar vermeyebilir ancak örgütü daha kötü duruma da düşürebilir (Delken, 2004: 15). Örgütsel değişim sinizmi araştırmaları 1990’lı yıllara dayanmakla birlikte, yapılan araştırmalar genel olarak örgütsel değişim sinizminin öncülleri ve sonuçları üzerine odaklanmıştır. Reichers ve arkadaşları (1997) tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre örgütsel değişim sinizminin öncülleri, çalışanların bilgilendirilmediklerini hissetmeleri, yöneticiler ile çalışanlar arasındaki iletişim eksikliği, çalışanların genel olarak olumsuz duygular içerisinde olmaları ve karar verme süreçlerine yetersiz katılımlarıdır. Örgütsel değişim sinizminin çalışanlar üzerindeki sonuçları ise örgütsel bağlılık ve iş tatmininde azalma, sıkı çalışmaya ilişkin motivasyon eksikliği, örgütsel değişim çabalarına katılmada isteksizlik, yöneticilere daha az güvenme eğilimi ve 26 ücretin motivasyon unsuru olarak azalan etkinliğidir. Araştırmada elde edilen bir diğer bulgu ise örgütsel değişim sinizminin çalışanlarda her zaman değişime karşı direnme eğilimi yaratmamasıdır. Zira yüksek düzeyde sinik çalışanların %53’ü değişime devam edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Örgütsel değişim sinizminin öncülleri ve örgütsel değişim süreciyle ilişkili faktörleri araştıran Wanous ve arkadaşları (2000), örgütsel değişim sinizmine yol açan faktörleri kişi ve durum odaklı olarak incelemişlerdir. Olumsuz duygulanım kişi faktörünü, çalışanların örgütsel faktörlere (daha önceki değişimlerin sayısı, çalışanların karar verme sürecine katılımı ve yöneticilerin etkinliği) bağlı tecrübeleri ise durum faktörünü temsil etmektedir. Araştırma sonucunda, örgütsel değişim sinizminin ortaya çıkmasında örgütsel faktörlere bağlı olarak edinilen tecrübelerin, olumsuz duygulanımdan daha etkili olduğu bulunmuştur. Bu durum, sinizmin kişiliğe dayalı bir yatkınlıktan ziyade tecrübelere bağlı olarak gelişen öğrenilmiş bir tutum olduğu görüşünü desteklemektedir. Ayrıca örgütsel değişim süreciyle doğrudan ilişkili olduğu öne sürülen örgütsel değişim sayısı ve çalışanların örgütsel değişimleri destekleme motivasyonu ile örgütsel değişim sinizmi arasında negatif ilişki bulunmuştur. Araştırmada ulaşılan bir diğer bulgu ise örgütsel değişim sinizminin örgütsel bağlılık ile negatif, işgören şikâyetleri ile pozitif ilişki göstermesidir. Qian ve Daniels (2008) tarafından yapılan araştırma sonucunda ise algılanan bilgi kalitesi, meslektaşlara yönelik sinizm ve yönetime duyulan güven faktörlerinin örgütsel değişim sinizmine yol açtığı ve örgütsel değişim sinizminin değişime direnme niyetini pozitif yönde etkilediği bulunmuştur. Örgütlerde değişime yönelik sinizmin önlenmesi ve / veya en aza indirilmesi, örgütsel değişim sinizmi araştırmalarının odaklandığı bir diğer husustur. Brown ve Cregan’ın (2008) araştırmasına göre, değişime ilişkin bilgilerin çalışanlarla paylaşılması ve çalışanların karar verme sürecine dâhil edilmesi örgütsel sinizmi azaltmaktadır. Reichers ve arkadaşları (1997: 52-56) ise örgütsel değişim sinizminin yönetilmesi ve en aza indirilmesi için yöneticilere aşağıda ifade edilen önerilerde bulunmuşlardır: - Çalışanların, karar verme süreçlerine dâhil edilmeleri gerekmektedir. Fikirlerinin bilindiğine ve saygı duyulduğuna inanan çalışanlarda sinizm daha az görülmektedir. 27 - Çalışanların, değişimin gerekliliği, devam eden değişim süreçleri (gelişme ve problemler) ve değişimlerin sonuçlarıyla ilgili bilgilendirilmesi gerekmektedir. Zira bilgi, çalışanların bilgi boşluklarını doldurarak değişimlerin çoğunun veya tümünün başarısız olacağı sonucuna varmalarını azaltmaktadır. - Değişim girişiminin başarısızlığı durumunda, yöneticilerin dürüstçe başarısızlığı kabul etmeleri, çalışanlardan özür dilemeleri ve uygun düzeltici eylemleri hızla gerçekleştirmeleri mevcut sinizmi en aza indirmeye yardımcı olmaktadır. - Güvenilirliğin arttırılması sinizmi önlemek / azaltmak açısından önemlidir. Değişim duyurusunu yapan yöneticilerin çalışanlar tarafından sevilmesi, bilgili ve güç / statü sahibi görülmesi inandırıcılık ve güvenilirliklerini arttırmaktadır. Ayrıca çalışanlara verilen mesajların ciddiyet ve içtenlikle sunulması, mantıklı ve tutarlı olması güvenilirliğin arttırılmasını sağlamaktadır. - Çalışanların geçmişteki başarılı değişimlerden haberdar edilmesi, gelecekteki değişim girişimleri hakkında daha iyimser ve daha az sinik olmalarına yardımcı olmaktadır. 2. TÜKETİCİ SİNİZMİ Kökeni felsefeye dayanan sinizm kavramı, 1940’lı yıllardan itibaren psikoloji (Cook ve Medley, 1954; Smith ve Frohm, 1985), toplum ve siyaset bilimleri (Agger vd., 1961; Cappella ve Jamieson, 1996; Kanter ve Mirvis, 1989) ve örgütsel davranış (Abraham, 2000; Andersson, 1996; Dean vd., 1998) gibi sosyal bilimlerin pazarlama ve tüketici davranışları dışındaki alanlarında araştırılmış ve genellikle karşılanmamış beklentiler, hayal kırıklığı, güvensizlik ve şüpheyle ilişkilendirilmiştir. Tüketici davranışları literatüründe, tüketici güveni(sizliği), tüketici şüpheciliği ve tüketici yabancılaşması gibi sinizm benzeri yapıların ve kısıtlı da olsa sinizmin tüketiciler açısından araştırılabileceğini gösteren çalışmaların (Kanter ve Wortzel, 1985) varlığına rağmen ilgili kavram, “tüketici sinizmi” olarak ilk kez 2000’li yılların başlarında tüketici davranışları literatürüne girmiştir. Çalışmanın bu bölümünde, tüketici sinizmi kavramı ve benzer yapılarla ilişkisi, tüketici sinizminin düzeyleri ve türleri detaylı olarak aşağıda incelenmiştir. 28 2.1. Tüketici Sinizmi Kavramı Tüketiciler arasında hızla yayılan sinizm, tüketicilerin geleceğe ilişkin güvenilir davranış beklentilerini ve pazar davranışlarını olumsuz yönde etkileyerek işletme / marka imajını zedelemekte ve uzun dönemde finansal açıdan ciddi kayıplar yaşanmasına yol açarak işletmenin varlığını sürdürmesini güçleştirmektedir. Özellikle, işletmenin rekabet gücünün büyük ölçüde memnun ve sadık müşterilerin varlığına bağlı olduğu günümüz pazar sisteminde, tüketici sinizmi işletmelerin müşteri memnuniyeti sağlama ve sadakat oluşturma çabalarını önemli ölçüde engellemektedir. Bu durum, tüketici sinizmini pazarlama ve tüketici davranışları araştırmacıları ile işletmeler açısından oldukça önemli bir konu haline getirmektedir. Pazarlama ve tüketici davranışları literatürü için nispeten yeni bir kavram olan tüketici sinizmine ilişkin genel kabul gören bir tanımdan söz etmek güç olmakla birlikte, araştırmacılar tarafından kavrama ilişkin yapılan çeşitli tanımlamalar aşağıdaki Tablo 1.2’de gösterilmektedir. Tablo 1.2: Tüketici Sinizmi Tanımları Araştırmacılar Tanımlar Chu ve Chylinski (2006) “İşletmelerin kendi çıkarları peşinde olduğu inancını içeren pazara yönelik bir şüphe tutumudur”. Chylinski ve Chu (2010) “Şüphe, savunma girişimleri ve tüketicinin yabancılaşmasını içeren bilişsel, davranışsal ve duygusal tepkiler sürecidir”. Helm, Moulard ve Richins (2015) “İşletmelerin fırsatçı oldukları ve bu fırsatçılığın tüketiciler açısından zararlı bir pazar oluşturduğu algısıyla karakterize edilen pazara yönelik istikrarlı ve öğrenilmiş bir tutumdur”. Gillani vd. (2011) “İşletmelerin dürüstlükten yoksun olduklarına ilişkin bir inanç ve belirli markalara karşı kızgınlık veya kin duyulmasıdır”. Mikkonen, Moisander ve Fırat (2011) “Tüketicilerde, pazara ve pazardaki işletmelere karşı şüphe, hayal kırıklığı ve kandırıldığını fark etme hissi yaratan telafi edici bir stratejidir”. Van Dolen, Cremer ve Ruyter (2012) “İşletmelerin açıkça ifade edilen veya gizli güdülerine ilişkin inançsızlık, başka bir ifadeyle, işletmelerin tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerini dikkate almaktan ziyade kendi çıkarlarına odaklandığı inancıdır”. 29 İlgili literatür incelendiğinde, tüketici sinizmine ilişkin ilk araştırmaların (Chu ve Chylinski, 2006; Chylinski ve Chu, 2010; Helm, 2004; Helm, 2006) kavramın tanımlanması ve açıklanması ile tüketici sinizminin gelişimi üzerinde etkili olan faktörler ve davranışsal sonuçları üzerine odaklandığı görülmektedir. Tüketici sinizminin kavramsal temellerini atan ilk araştırma Helm (2004) tarafından gerçekleştirilmiştir. Tüketici görüşmelerine dayanan ve devam etmekte olan bir araştırmanın pilot çalışması niteliğindeki bu araştırma sonucunda, bireyin güvenilir davranış beklentilerini ve tüketim etkileşimlerini yorumlama biçimlerini etkileyen, genellemeye dayalı ve kişiye özgü, tüketicilere ilişkin eğilimsel güven yapısının varlığı ortaya konulmuştur. Kişinin güvenmeye olan eğilimi veya yatkınlığı olarak nitelendirilen eğilimsel güven, belirli bir ilişkide güvenin gelişimine katkıda bulunan pek çok faktörden biri olarak görülmektedir. Bu açıdan, eğilimsel güven düzeyi oldukça düşük olan tüketiciler “sinik” olarak nitelendirilmiştir. Helm (2006) tarafından sonraki yıllarda yapılan başka bir araştırma kapsamında gerçekleştirilen tüketici görüşmelerinde, sinik tüketicilerin pazar davranışlarını şekillendiren istikrarlı inançlara ve olumsuz duygulara sahip oldukları görülmüştür. Söz konusu inanç, duygu ve davranışlar, sosyal bilimler literatüründeki çeşitli sinizm türlerinin temel unsurlarıyla (sinizm hedefinin dürüstlükten yoksun olduğu inancı, olumsuz duygular, aşağılama ve geri çekilme davranışları) örtüşmekle birlikte, tüketicilere özgü farklı bir sinizm türünün varlığını da ortaya koymuştur. Bu açıdan, tüketici sinizmi işletmelerin dürüstlükten yoksun olduğu inancı ve işletmelere yönelik olumsuz duygularla (kızgınlık, öfke, iğrenme vb.) karakterize edilmekte ve pazara yönelik aşağılama ve geri çekilme davranışlarıyla birlikte, güvenilir işletmeleri destekleyici davranışları da içermektedir (Helm, 2006: 37-42). Tüketici sinizmi, Helm ve arkadaşları (2015: 516) tarafından, “işletmelerin fırsatçı oldukları ve bu fırsatçılığın tüketiciler açısından zararlı bir pazar oluşturduğu algısıyla karakterize edilen pazara yönelik istikrarlı ve öğrenilmiş bir tutum” olarak tanımlanmıştır. Tüketici sinizmine yönelik bu tanımlamada, fırsatçılık veya kurnazca çıkar arayışı algısının ön plana çıktığı görülmektedir. Bu açıdan tüketici sinizmi, “genel fırsatçılık”, “tüketicilere yönelik fırsatçılık” ve “aldatma” olmak üzere üç temel inancı 30 içeren çok boyutlu bir yapı olarak değerlendirilmiştir (Helm vd.,2015: 517). Bu boyutlar: - Genel Fırsatçılık: İşletmeler, etik değerleri ya da olası sonuçları dikkate almaksızın sadece kendi çıkarları peşinde koşmaktadırlar. - Tüketicilere Yönelik Fırsatçılık: İşletmeler, kendi müşterilerinin dahi menfaatlerini dikkate almaksızın sadece kendi çıkarları peşinde koşmaktadırlar. - Aldatma: Özellikle aldatıcı pazarlama uygulamalarını vurgulayan fırsatçılık türleridir. Helm (2006: 42), sinik tüketicilerin sinik olmadıkları zamanları hatırlayabildiklerini ve sinik olmalarını, şüphe duygularını arttıran ve onları genelleme sürecine iten belirli olaylara -yaşadıkları veya şahit oldukları- bağladıklarını ileri sürmektedir. Söz konusu olaylar, genellemeler yoluyla tüketicilerin beklentilerini etkileyen ve pazar davranışlarına yön veren kalıcı ve bireye özgü bir özelliğe dönüşmekle birlikte, bu olayların aynı zamanda bir öğrenme deneyimi olması ve sinik tüketicilerin sinik olmadıkları zamanları hatırlıyor olmaları, tüketici sinizminin aynı zamanda öğrenilmiş bir tutum olduğunu göstermektedir (Helm, 2006: 4). İşletmeleri sahtekâr veya dolandırıcı olarak gören sinik tüketiciler, işletmeler tarafından aldatıldıklarını düşünmektedirler (Helm vd., 2015: 516). Bu açıdan, pazarı bozulmuş veya problemli bir sistem olarak algılayan sinik tüketiciler, pazar sistemindeki probleme katkıda bulunan faktörlere ilişkin farklı düşüncelere sahip olmakla birlikte, genel olarak aşağıda ifade edilen üç temel inancı paylaşmaktadırlar (Helm, 2006: 28; Helm vd., 2015: 516): - Üst yönetimin çalışanlar ve müşterilerle mesafeli olması ve kısa dönemli performansa önem verilmesi gibi hatalar “güvenilir” işletmelerin rekabet etmelerini zorlaştırmaktadır. - Hukuk sistemi, devlet kurumları veya serbest pazar gibi koruyucu sistemler etkili bir şekilde çalışmamaktadır. - Tüketiciler, işletmeleri ödüllendirme / cezalandırma veya diğer tüketicileri biliçlendirme yoluyla pazar sistemini şekillendirme sorumluluğu taşımaktadır. 31 Chylinski ve Chu (2010), sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında sinizmi üç boyutlu öğrenilmiş bir tutum olarak nitelendiren araştırmacılardan (Andersson, 1996; Dean vd., 1998; Stanley vd., 2005) hareketle, tüketici sinizmini bilişsel, duygusal ve davranışsal bileşenlerden oluşan bir süreç olarak değerlendirmiştir. Daha açık bir ifadeyle, tüketicilerin amaç ve değerleri ile işletmenin amaç ve değerleri arasındaki uyuşmazlıklar tatminsizliğe yol açmakta, tatminsizliğin tekrarlanması tüketicilerde, işletmenin kendi çıkarlarına hizmet eden güdüleri olduğuna (güvensizlik) ve vaatlerinden şüphe duymaya (şüphecilik) ilişkin baskın bir inanç oluşturmaktadır. Ard arda tekrarlanan tatminsizlikle tetiklenen şüphe ve güvensizlik daha fazla tatminsizliği önlemek amacıyla tüketiciyi savunmacı davranışlar (pazarlama vaatlerine güvenmeme, pazarlama faaliyetlerine direnme, düşmanca davranma vb.) sergilemeye itmektedir. Bu açıdan sinizm, tüketicilerin kandırıldıklarını fark ettikten sonra kendilerini savunmayı öğrendikleri bir başa çıkma sürecidir. Daha fazla tatminsizlik yaşamamak için direnen tüketiciler, tüm çabalarına rağmen tatminsizliğin devam etmesi durumunda ise öğrenilmiş hayal kırıklığı, güçsüzlük ve çaresizlik içerisinde işletmeden yabancılaşmaya başlamaktadırlar. Dolayısıyla tüketici sinizmi, sırasıyla güvensizlik ve şüphe, savunma girişimleri ve tüketicinin yabancılaşmasıyla ifade edilen bilişsel, davranışsal ve duygusal tepkiler süreci olarak nitelendirilmektedir (Chylinski ve Chu, 2010: 797-799). Literatürde genellikle güvensizlik, karamsarlık ve aşağılama gibi duygularla karakterize edilen ve olumsuz bir güç olarak görülen tüketici sinizmine farklı bir bakış açısıyla yaklaşan Mikkonen ve arkadaşları (2011) tüketici sinizmini, pazarlama kurumları tarafından tüketicilere sunulan normalize edilmiş öznellik biçimlerine karşı bir tüketici direnişi ve toplumsal eleştiri biçimi olarak değerlendirmişlerdir. Bu açıdan tüketici sinizmi, dönüştürücü etkiler yaratmak için retoriğin saldırgan bir biçimde kullanımına dayanmaktadır. Odou ve Pechpeyrou (2011) ise tüketici sinizmini aldatılmış tüketiciler için bir savunma veya başa çıkma aracı olarak sınırlandıran ve kavramın sadece savunmacı psikolojik boyutuna odaklanan çalışmalardan (Chylinski ve Chu, 2010; Helm, 2004; Helm, 2006) farklı olarak, tüketici sinizmine ilişkin saldırgan, yıkıcı ve etik olmak üzere üç farklı bakış açısı daha önermişlerdir. Tüm bu bakış açılarının ortak noktası, işletmelerin özgecil söylemlerinin altında aslında kendi çıkarlarının yattığı düşüncesi 32 olmakla birlikte, tüketicilerin gösterdikleri tepkiler her birinde farklılık göstermektedir. Tüketici sinizmi türlerine tezin ilerleyen kısımlarında ayrıntılı olarak yer verileceği için burada kısaca değinilmiştir. Yukarıdaki literatür araştırmasına dayanarak, tüketici sinizminin işletmelerin sadece kendi çıkarları veya gizli amaçlar peşinde oldukları ve amaçlarına ulaşmak için tüketicileri aldatmaktan çekinmeyecekleri inancıyla birlikte, işletmelere yönelik olumsuz duygular içeren bir tutum (Chu ve Chylinski, 2006; Gillani vd., 2011; Helm, 2006; Helm vd., 2015; Van Dolen vd., 2012) olarak nitelendirmek mümkündür. Bu açıdan, tüketici sinizminin genellikle tüketicilerin kendilerini korumak için kullandıkları bir savunma mekanizması (Chylinski ve Chu, 2010) olarak işlev gördüğü açıktır. Diğer taraftan, tüketim ideolojisini sorgulayıcı yönü, tüketici direnişi ve tüketim karşıtı davranışlarla ilişkisi (Odou ve Pechpeyrou, 2011) açısından tüketici sinizmine ilişkin daha radikal bir bakış açısından söz etmek de mümkündür. Tüketici sinizmine ilişkin araştırmalar (Chylinski ve Chu, 2010; Helm, 2006), sinizmin belirli bir tutum nesnesine / pazarlama unsuruna (belirli bir ürün veya hizmet, satış temsilcisi, marka, işletme vb.) yönelik olabileceği gibi, genelleme yoluyla diğer tutum nesnelerine / pazarlama unsurlarına hatta genel olarak pazara karşı da gelişebileceğini göstermektedir. Örneğin sinik tutum belirli bir satış temsilcisini hedef alabilirken, genelleme yoluyla diğer satış temsilcilerine ya da ürün, marka, işletme gibi diğer pazarlama unsurlarına da aktarılabilmektedir (Chylinski ve Chu, 2010: 817). Bu durum, sinizmin sosyal bilimler literatüründeki çeşitli türleriyle tutarlı olarak, tüketici sinizminin hem özel hem de genel bir tutum olduğunu (Andersson, 1996: 1397; Andersson ve Bateman, 1997: 450) göstermektedir. Son olarak, tüketici sinizmi olumsuz inanç, duygu ve davranışlarla ilişkilendirilmesine rağmen bazı araştırmalar (Helm, 2004; Helm, 2006) sinik tüketicilerin güvendikleri işletmelere karşı çok güçlü marka sadakati gösterebileceklerini ileri sürmektedir. Sinik bir tüketicinin, otomobil alışverişini güvenebileceğini düşündüğü tek bir ikinci el otomobil satıcısıyla sınırlandırması bunun örneklerinden biridir. Sinik tüketicilerin marka sadakati göstermelerinin en önemli nedeni, belirli işletme veya markalara güven duymalarını sağlayan geçmiş tüketim deneyimleridir (Helm, 2004: 349). Diğer taraftan, sinik tüketicilerin satın alma kararları 33 ve marka seçimine ilişkin algılanan risk seviyesi oldukça yüksektir. Dolayısıyla marka sadakati, sinik tüketiciler tarafından bir risk yönetim taktiği olarak kullanılabilmektedir (Helm, 2006: 66). Ayrıca sinik tüketiciler, rekabetçi iş ortamının işletmelerin dürüstlükten uzaklaşmalarında etkili olduğuna ve bu ortamın oluşmasına, ürün ve hizmet fiyatları üzerinde aşırı baskı kuran, işletmelerin değişim ve iade politikalarını kötüye kullanan ve başarısız araştırmalar yapan tüketicilerin de katkıda bulunduğuna inanmaktadırlar. Bu açıdan, sinik tüketiciler güvenilir işletmeleri ödüllendirme veya rekabetçi bir ortamda başarılı olmalarına katkıda bulunma ihtiyacı duymakta, bir diğer ifadeyle, güvenilir işletmelere desteklerini gösterme sorumluluğu hissetmektedirler (Helm, 2004: 349-350). 2.2. Tüketici Sinizmi İle İlişkili Yapılar Tüketici davranışları literatüründe, sinizm benzeri / sinizmle ilişkili yapıların varlığı dikkat çekmekte ve ilgili yapılar sıklıkla sinizmle karıştırılmaktadır. Tüketici sinizmi ve ilgili yapılar arasındaki ilişkileri ortaya koymak ve anlam karmaşasını önlemek amacıyla tezin bu bölümünde, tüketici güveni, tüketici şüpheciliği ve tüketici yabancılaşması kavramları ayrıntılı olarak incelenmektedir. 2.2.1. Tüketici Güveni Farklı disiplinler içerisinde araştırılan ve araştırmacılar tarafından çeşitli şekillerde tanımlanan güven kavramı, genel olarak “ilişkiye özgü bir yapı” olarak değerlendirilmektedir. Mayer ve arkadaşları (1995: 712) güveni, “bir tarafın, diğer tarafın kontrol edilmeksizin ve izlenmeksizin kendisinden beklenen davranışları yapacağı beklentisine dayanarak, eylemlerine karşı savunmasız kalma isteği” olarak tanımlamışlardır. Başka bir araştırmacı McAllister (1995: 25) güveni, “bir tarafın, kendisinden emin ve diğer tarafın sözleri, eylemleri ve kararları temelinde davranmaya istekli olması” şeklinde tanımlamıştır. Rousseau ve arkadaşları (1998: 395) ise güveni, “diğer tarafın niyet ve davranışlarına ilişkin olumlu beklentiler içerisinde olup, savunmasız kalmayı kabul etme niyetini içeren psikolojik bir durum” olarak tanımlamışladır. 34 Pazarlama literatüründe 1980’li yılların sonlarına doğru araştırılmaya başlanan güven kavramına yönelik ilk araştırmalar işletmeler arası ilişkilere odaklanarak, dağıtım kanalı üyeleri veya satıcı ve alıcı işletmeler arasındaki ilişkilerde g