T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI HALK BİLİMİ (FOLKLOR) BİLİM DALI GÜNÜMÜZÜN YAŞAYAN ÂŞIKLARINDAN ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ÂŞIK EDEBİYATINDAKİ YERİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Ufuk GÜRER BURSA 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI HALK BİLİMİ (FOLKLOR) BİLİM DALI GÜNÜMÜZÜN YAŞAYAN ÂŞIKLARINDAN ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ÂŞIK EDEBİYATINDAKİ YERİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Ufuk GÜRER Danışman: Prof. Dr. Hülya TAŞ BURSA – 2022 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Halk Bilimi (Folklor) bilim dalında 701841011 numaralı Ufuk GÜRER’in hazırladığı “Günümüzün Yaşayan Âşıklarından Âşık Cemal Divanî’nin Âşık Edebiyatındaki Yeri” başlıklı yüksek lisans tezi ile ilgili savunma sınavı, 28/06/2022 günü 11:00-12:00 saatleri arasında yapılmıştır. Alınan cevaplar sonunda adayın ……………..(başarılı / başarısız) olduğuna …………… (oybirliği / oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Üye Başkanı) Prof. Dr. Gülay DURMAZ Prof. Dr. Hülya TAŞ Bursa Uludağ Üniversitesi Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Dr. Öğr. Üyesi Münire BAYSAN Kütahya Dumlupınar Üniversitesi 28/06/ 2022 Yemin Metni Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Günümüzün Yaşayan Âşıklarından Âşık Cemal Divanî’nin Âşık Edebiyatındaki Yeri” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza 28/ 06/ 2022 Adı Soyadı: Ufuk GÜRER Öğrenci No: 701841011 Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Programı: Tezli Yüksek Lisans Programı Tezin Türü: ☒ Yüksek Lisans / ☐ Doktora / ☐ Sanatta Yeterlilik SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 10/06/2022 Tez Başlığı: Günümüzün Yaşayan Âşıklarından Âşık Cemal Divanî’nin Âşık Edebiyatındaki Yeri Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 404 sayfalık kısmına ilişkin, 08/06/2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 12 ‘dir. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 10.06.2022 Adı Soyadı: Ufuk GÜRER Öğrenci No: 701841011 Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Programı: Tezli Yüksek Lisans Statüsü: Y.Lisans Doktora Danışman Prof. Dr. Hülya TAŞ 10.06.2022 * Turnitin programına Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane web sayfasından ulaşılabilir. ÖZET Yazar adı soyadı Ufuk GÜRER Üniversite Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim dalı Türk Dili ve Edebiyatı Bilim dalı Halk Bilimi (Folklor) Tezin niteliği Yüksek Lisans Mezuniyet tarihi 28/06/2022 Tez danışmanı Prof. Dr. Hülya TAŞ GÜNÜMÜZÜN YAŞAYAN ÂŞIKLARINDAN ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ÂŞIK EDEBİYATINDAKİ YERİ İslamiyet’ten önce Ozan-Baksı geleneğinin İslamiyet’ten sonra tasavvufi düşünce ve yeni bir hayat tarzının birleşmesiyle ortaya çıkan âşık geleneği XV. yüzyılın sonları ve XVI. yüzyıl başlarında Osmanlı toplumsal düzeninde belirginleşen farklı kültür daireleri sonucunda oluşmuş bir edebiyat koludur. Bu çalışmada, günümüzde Âşık Edebiyatına katkılar sağlayan Âşık Cemal Divanî’nin gelenek içerisindeki yeri ve şiirleri derleme yöntemiyle elde edilen verilerle incelenmiştir. Araştırmanın ilk bölümünde Âşık Cemal Divanî’nin hayatı, mesleği, evliliği, eğitimi ve Bursa’ya geliş sebebi üzerine genel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde Divanî’nin âşıklığa adım atışı, ustası, mahlas alışı, saz çalması ve atışmaları bulunmaktadır. Üçüncü bölümünde Divanî’nin şiirleri yapı bakımından, dördüncü bölümde ise içerik bakımından incelenmiştir. Tezin beşinci bölümünde Âşık Cemal Divanî’nin şiirleri hece ölçülerine göre tasnifi yapılmıştır. Tezin son bölümünde ise Divanî’nin karşılaşmalarına yer verilmiştir. Anahtar kelimeler: Âşık Cemal Divanî, Âşıklık geleneği, Bursa. v ABSTRACT Name & surname Ufuk GÜRER University Bursa Uludağ University Institute Institute of Social Sciences Field Turkish Language and Literature Subfield Folklore Degree awarded Master Date of degree awarded 28/06/2022 Supervisor Prof. Dr. Hülya TAŞ THE PLACE OF CEMAL DİVANI, ONE OF THE LIVING AŞIKS OF OUR AGE, IN ASHIK LITERATURE The âşık tradition, which was born out of the synthesis of the pre-Islamic Ozan-Baksı tradition and Islamic mystical thought and new lifestyle, dates to the end of the fifteenth century and the sixteenth century. It is a branch of literature that was formed as a result of diversification and the formation of different cultural circles that became evident in the Ottoman social order at the beginning of the century. In this study, the place of Âşık Cemal Divanî, who contributes to the Âşık Literature today, his place in the tradition and his poems are examined with the data obtained by the compilation method. In the first part of the research, general information about the life, profession, marriage, education of Âşık Cemal Divanî and his reason for coming to Bursa were given. In the second part, Divanî's initiation into âşık tradition, his master, nickname, saz playing and bickering are included. In the third part, Divanî's poems are examined in terms of structure and in the fourth part as content. In the fifth part of the thesis, the poems of Âşık Cemal Divanî; were classified according to syllable measures. In the last part of the thesis, the encounters of Divanî are given. Keywords: Âşık Cemal Divanî, Âşıklık tradition, Bursa. vi ÖN SÖZ Âşık tarzı şiir geleneği 12. asırda Horasan’da başlayarak Türk dünyasına yayılan ve İslam öncesi milli edebiyat geleneğinin pek çok açıdan devamı olan tekke ve tasavvuf edebiyatı geleneğinden ayrılan Türk Halk Edebiyatının bir koludur. Bu milli gelenek, Türk sözlü şiir sanatına dayalı olarak ozan-baksı geleneğiyle başlamış olup daha sonra da Anadolu sahasında âşık tarzı şiir geleneği adıyla anılmıştır. Âşık Cemal Divanî’nin Âşık Edebiyatındaki yerini tespit etmeyi amaçlayan bu çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Âşık Cemal Divanî’nin hayatı, mesleği, eğitimi, evliliği, seyahatleri gözlem ve görüşme tekniği kullanılarak yazıya geçirilmiştir. İkinci bölümde, Âşık Cemal Divanî’nin Âşıklık geleneği içerisindeki yeri, âşıklığa adım atışı, ustası, mahlas alışı, saz çalması üzerine yapılan derleme verileri yazıya geçirilmiştir. Üçüncü bölümde, Âşık Cemal Divanî’ye ait 304 şiirinden 295 şiiri yapı bakımından incelenmiş, kafiye, redif, ölçü, durak, hane sayısı, aliterasyon gibi ahenk unsurları, nazım birimi ve türleri gibi şekil unsurları incelenmiştir. Dördüncü bölümde, Âşık Cemal Divanî’nin şiirleri konu bakımından; aşk şiirleri, memleket şiirleri, gurbet konulu şiirler, taşlama şiirler, olarak değerlendirilmiştir. Beşinci bölümde, şiirleri; yedili, sekizli, onbirli, on beşli, ve on altılı hecelere göre tasnif edilmiştir. Altıncı bölümde, Âşık Cemal Divanî’nin diğer âşıklarla yapmış olduğu karşılaşmalarına yer verilmiştir. Bu tezin oluşturulmasında ve tamamlanmasında beni destekleyen ve cesaretlendiren, azmimi kuvvetlendiren ve her daim bilgi ve birikimlerinden yararlandığım danışmanım Prof. Dr. Hülya TAŞ’a, çalışmam süresince bana her konuda yardımcı olan Arş. Gör. Burcu KAYA ÇAKI’ya, lisansüstü eğitim sürecinde yardımlarını esirgemeyen arkadaşım İsmail EMİRŞAH’a çalışmamın tüm aşamasında yardımlarını esirgemeyen, tezimin var olmasına kaynaklık eden saygı değer Âşık Cemal DİVANÎ’ye teşekkürlerimi sunarım. Ufuk GÜRER Bursa / Haziran 2022 vii İÇİNDEKİLER ÖZET…………………………………………………………………………………….v ABSTRACT…………………………………………………………………………….vi ÖN SÖZ………………………………………………………………………………...vii İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………...viii KISALTMALAR……………………………………………………………………...xxi GİRİŞ…………………………………………………………………………………….1 Halkbilim, Âşıklık Geleneği ve Âşık Edebiyatı……………………………….......1 BİRİNCİ BÖLÜM 1. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN HAYATI, MESLEĞİ, EĞİTİMİ, EVLİLİĞİ………...6 1.1. Doğum Yeri ve Yılı…………………………………………………………...6 1.2. Annesi, Babası ve Kardeşleri…………………………………………………6 1.3. Çocukluğu ve Eğitim Hayatı……………………………………………….....6 1.4. Evliliği, Eşi ve Çocukları……………………………………………………..7 1.5. Mesleği………………………………………………………………………..7 1.6. Seyahatleri………………………………………………………………….....7 1.7. Bursa’ya Geliş Sebebi………………………………………………………...7 İKİNCİ BÖLÜM 2. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ÂŞIKLIK GELENEĞİ İÇİNDEKİ YERİ……………8 2.1. Âşık Cemal Divanî’nin Yetiştiği Edebi- Kültürel Çevre……………………..8 2.2. Âşıklığa Adım Atışı…………………………………………………………..8 2.3. Ustası……………………………………………………………………….....8 2.4. Mahlas Alışı…………………………………………………………………10 2.5. Saz Çalması………………………………………………………………….10 2.6. Atışmaları……………………………………………………………………11 2.7. Âşık Cemal Divanî İle İlgili Yapılan Çalışmalar……………………………11 2.7.1. Kitaplar……………………………………………………………...11 2.7.2. Tezler………………………………………………………………..13 2.7.3. Gazeteler…………………………………………………………….13 2.7.4. Dergiler……………………………………………………………...13 viii ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ŞİİRLERİNDE YAPI……………………………….14 3.1. Şiirlerinde Ahenk Unsurları…………………………………………………14 3.1.1. Durak………………………………………………………………..14 3.1.2. Redif………………………………………………………………...16 3.1.3. Hane Sayısı………………………………………………………….17 3.1.4. Aliterasyon…………………………………………………………..17 3.1.5. Ölçü………………………………………………………………….18 3.1.6. Kafiye……………………………………………………………….19 3.1.7. Kafiye Örgüsü……………………………………………………….21 3.2. Şiirlerin Şekil Unsurları……………………………………………………………23 3.2.1. Nazım Birimi………………………………………………………………23 3.2.2. Nazım Biçimi ve Nazım Türü……………………………………………..23 3.2.2.1. Âşık Edebiyatına Ait Şekiller………………………………………………….24 3.2.2.1.1. Koşma…………………………………………………………………24 3.2.2.2 Anonim Halk Edebiyatına Ait Şekiller…………………………………………25 3.2.2.2.1. Mani…………………………………………………………………...25 3.2.2.3. Âşık Edebiyatına Ait Türler…………………………………………………...26 3.2.2.3.1. Güzelleme……………………………………………………………..26 3.2.2.3.2. Taşlama………………………………………………………………..27 3.2.2.3.3. Koçaklama……………………………………………………………..28 3.2.2.3.4. Ağıt…………………………………………………………………….29 3.2.2.3.5. Semai…………………………………………………………………..30 3.2.2.4. Dini-Tasavvufi Türk Halk Edebiyatına Ait Türler…………………………….31 3.2.2.4.1. İlahi……………………………………………………………………31 3.2.2.4.2. Medhiye………………………………………………………………..32 3.3. Şiirlerindeki Teknik………………………………………………………………..33 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ŞİİRLERİNİN KONU BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ………………………………………………………………37 4.1. Âşk Şiirleri…………………………………………………………………..37 4.2. Memleket, Yurt Sevgisi Konulu Şiirleri…………………………………….39 4.3. Gurbet Konulu Şiirleri……………………………………………………….43 ix 4.4. Dini Şiirler…………………………………………………………………...45 4.4.1. Hz. Muhammed İle İlgili Şiirler…………………………………………...45 4.5. Taşlama Şiirleri……………………………………………………………...47 4.6. Atatürk İle İlgili Şiirler………………………………………………………50 BEŞİNCİ BÖLÜM 5. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ ŞİİRLERİ…………………………………………………53 5.1. Halk Şiiri Nazım Şekilleri İle Yazılanlar………………………………………….53 5.1.1. Yedili Hece Ölçüsü İle Yazılanlar……………………………………………….53 5.1.1.1. Yerinde Yok……………………………………………………………..53 5.1.1.2. Şahit Oldu………………………………………………………………..54 5.1.2. Sekizli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar………………………………………………55 5.1.2.1. Hele Bakın Şu Dervişe…………………………………………………..55 5.1.2.2. İnsanlık Değildir…………………………………………………………56 5.1.2.3. Alan Gelir.……………………………………………………………….56 5.1.2.4. Bayrağını Bırakma………………………………………………………57 5.1.2.5. Bizim Yaylalar…………………………………………………………..58 5.1.2.6. Başlar…………………………………………………………………….59 5.1.2.7. Demedi…………………………………………………………………..60 5.1.2.8. Gelme……………………………………………………………………60 5.1.2.9. Haber Var………………………………………………………………..61 5.1.2.10. Vurur…………………………………………………………………...62 5.1.2.11. Yakışmış………………………………………………………………..63 5.1.2.12. Ne Var………………………………………………………………….64 5.1.2.13. Sırrın Senin……………………………………………………………..65 5.1.2.14. Karışır…………………………………………………………………..67 5.1.2.15. Gizli Yara………………………………………………………………68 5.1.2.16. Yar Elinden Aldım Yara……………………………………………….68 5.1.2.17. Sen Gelirsin…………………………………………………………….69 5.1.2.18. Ne Ola Ki………………………………………………………………70 5.1.2.19. Farkında Değilsin………………………………………………………71 5.1.2.20.O Kadar Yakın Ki………………………………………………………72 5.1.2.21.Yoksulluğu……………………………………………………………...73 5.1.2.22.Öksüz Kalır Bir Gün……………………………………………………74 x 5.1.2.23. Geldi Geçti Gitti İşte…………………………………………………...74 5.1.2.24. Aşkın Beni Deli Eyler………………………………………………….75 5.1.2.25. Kuraldır Bu……………………………………………………………..76 5.1.2.26. Yâr……………………………………………………………………...77 5.1.2.27. Gönlüme………………………………………………………………..78 5.1.2.28. Sen De Sev Başka Birini……………………………………………….78 5.1.2.29. Soruyorlar Bilmiyorum………………………………………………...80 5.1.2.30. Amin Amin……………………………………………………………..81 5.1.2.31. Döndüm………………………………………………………………...82 5.1.3. Onbirli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar……………………………………………...83 5.1.3.1. Hayatımın Özeti…………………………………………………………83 5.1.3.2. Akmaz…………………………………………………………………...84 5.1.3.3. Akşamüstü……………………………………………………………….84 5.1.3.4. Anlatamamış…………………………………………………………….85 5.1.3.5. Âşık Kim Diye Sorar Bazısı……………………………………………..86 5.1.3.6. Âşık Senin Ne Tükenmez Derdin Var…………………………………..87 5.1.3.7. Ayrıdır…………………………………………………………………...87 5.1.3.8. Baba Yiğit……………………………………………………………….88 5.1.3.9. Bekledim………………………………………………………………...89 5.1.3.10. Benzer………………………………………………………………….90 5.1.3.11. Bilirdim………………………………………………………………...90 5.1.3.12. Bilirsin………………………………………………………………….91 5.1.3.13. Bitti……………………………………………………………………..92 5.1.3.14. Bozulur…………………………………………………………………92 5.1.3.15. Aşkın Pazarı……………………………………………………………93 5.1.3.16. Kültür Bakanlığına……………………………………………………..94 5.1.3.17. Dedi………………………………………………………………….....95 5.1.3.18. Dediler 1………………………………………………………………..95 5.1.3.19. Dediler 2………………………………………………………………..96 5.1.3.20. Değişmedin………………………………………………………….....97 5.1.3.21. Diyen Gitti Duyan Hâlâ Gitmedi………………………………………98 5.1.3.22. Gizli………………………………………………………………….....99 5.1.3.23. Dört Tane Âşık………………………………………………………..100 5.1.3.24. Yorulmak Ne Bilmezdim……………………………………………..100 xi 5.1.3.25. Felek…………………………………………………………………..101 5.1.3.26. Gelir…………………………………………………………………...102 5.1.3.27. Gitmedi………………………………………………………………..103 5.1.3.28. Gönül………………………………………………………………….104 5.1.3.29. Gör…………………………………………………………………….104 5.1.3.30. Haber Salmış Aşk Elinin Serdarı……………………………………..105 5.1.3.31. İçinde Kaldım Çıkmam……………………………………………….106 5.1.3.32. Karışmaz……………………………………………………………...107 5.1.3.33. Diyenler Oldu Kulak Asmadım………………………………………107 5.1.3.34. Nasihat………………………………………………………………...108 5.1.3.35. Ne Gerek……………………………………………………………...109 5.1.3.36. Olmadı………………………………………………………………...110 5.1.3.37. Olmuş…………………………………………………………………110 5.1.3.38. Olmam………………………………………………………………...111 5.1.3.39. Öğüt…………………………………………………………………...112 5.1.3.40. Peşindeyim……………………………………………………………113 5.1.3.41. Sen Çöz……………………………………………………………….113 5.1.3.42. Sesini………………………………………………………………….114 5.1.3.43. Etmiş………………………………………………………………….115 5.1.3.44. Tunç İle……………………………………………………………….116 5.1.3.45. Varılmıyor Ki…………………………………………………………117 5.1.3.46. Yapacağı Yok…………………………………………………………118 5.1.3.47. Ne Gördün Gülersin…………………………………………………..118 5.1.3.48. Eseri…………………………………………………………………...119 5.1.3.49. Abdal Gönlüm………………………………………………………...120 5.1.3.50. Bugün…………………………………………………………………121 5.1.3.51. Osman Coşkun Başkana………………………………………………121 5.1.3.52. Karılmışım Ben……………………………………………………….122 5.1.3.53. Bir Sen Misin…………………………………………………………123 5.1.3.54. Al Senin Olsun………………………………………………………..123 5.1.3.55. Varımış………………………………………………………………..124 5.1.3.56. Alışamadım…………………………………………………………...125 5.1.3.57. Diyemem……………………………………………………………...126 5.1.3.58. Söylemez……………………………………………………………...127 xii 5.1.3.59. Küstü………………………………………………………………….127 5.1.3.60. Bende Yok…………………………………………………………….128 5.1.3.61. İster……………………………………………………………………129 5.1.3.62. Feleğin Çarkı………………………………………………………….130 5.1.3.63. Şaşırır Kalır…………………………………………………………...131 5.1.3.64. Demedi………………………………………………………………..131 5.1.3.65. Yok……………………………………………………………………132 5.1.3.66. Yorgunum…………………………………………………………….133 5.1.3.67. Bu Gelen………………………………………………………………134 5.1.3.68. Bir Seni Gördüm……………………………………………………...134 5.1.3.69.Vardır………………………………………………………………….135 5.1.3.70. Bana Sen Lazım………………………………………………………136 5.1.3.71. Ağlarım……………………………………………………………….137 5.1.3.72. Sarıçiçek………………………………………………………………137 5.1.3.73. Ahi Evran……………………………………………………………..138 5.1.3.74. Aklım İle Gönlüm…………………………………………………….140 5.1.3.75. Cemal Divanî 1……………………………………………………….141 5.1.3.76. Kalır…………………………………………………………………...142 5.1.3.77. Anında………………………………………………………………...142 5.1.3.78. Anneler Günü Anısına………………………………………………...143 5.1.3.79. Verdiler……………………………………………………………….144 5.1.3.80. Aşkın Kendisidir……………………………………………………...145 5.1.3.81. Bir……………………………………………………………………..146 5.1.3.82. Azap Çöktü Bu Sevda Dağına………………………………………...147 5.1.3.83. Dağlar…………………………………………………………………148 5.1.3.84. Başka Biri Yok………………………………………………………..148 5.1.3.85. Başka Çaren Yok……………………………………………………...149 5.1.3.86. Biz İçerden Düşman Yıprattı…………………………………………150 5.1.3.87. Benim Sevdiceğim Anadan Öte………………………………………151 5.1.3.88. Bir Bedeli Var………………………………………………………...152 5.1.3.89. Bir Bilebilsem………………………………………………………...153 5.1.3.90. Bir Bozukluk Var……………………………………………………..153 5.1.3.91. Bilmeyen Mi Var……………………………………………………...154 5.1.3.92. Bize Düşman Olmuş Zalim Felek…………………………………….155 xiii 5.1.3.93. Kalmamış……………………………………………………………..156 5.1.3.94. Bursa………………………………………………………………….157 5.1.3.95. Bursa Ulu Cami……………………………………………………….158 5.1.3.96. Kendine……………………………………………………………….159 5.1.3.97. Değişir………………………………………………………………...159 5.1.3.98. Dolar…………………………………………………………………..160 5.1.3.99. Daha Da Gelme……………………………………………………….161 5.1.3.100. Daha İyi Anlarsın……………………………………………………162 5.1.3.101. Dedim Sevdiklerim Seveler Beni……………………………………163 5.1.3.102. Vardığın Yerde………………………………………………………164 5.1.3.103. Derdimi……………………………………………………………...164 5.1.3.104. Ben De İnsanım……………………………………………………...165 5.1.3.105. Gün Gelir Ararsın Kırdıklarını………………………………………166 5.1.3.106. Sakla…………………………………………………………………167 5.1.3.107. Eskiden………………………………………………………………168 5.1.3.108. Eşşek………………………………………………………………...169 5.1.3.109. Etkilenirsin…………………………………………………………..170 5.1.3.110. Gönül 2………………………………………………………………171 5.1.3.111. Gitmiş………………………………………………………………..172 5.1.3.112. Beklediğin Ne………………………………………………………..172 5.1.3.113. Hatırlıyorum…………………………………………………………173 5.1.3.114. Sen Varsın…………………………………………………………...174 5.1.3.115. Ölmüş………………………………………………………………..175 5.1.3.116. Geçmemiş Meğer……………………………………………………176 5.1.3.117. Gelmesin Gönlüme Riyakâr Mihman……………………………….177 5.1.3.118. Görülen Şehir………………………………………………………..177 5.1.3.119. Görünmüyor…………………………………………………………178 5.1.3.120. Gözlerime……………………………………………………………179 5.1.3.121. Götürür………………………………………………………………180 5.1.3.122. Gibi…………………………………………………………………..181 5.1.3.123. Gün Gelir…………………………………………………………….182 5.1.3.124. Haber Gelmedi………………………………………………………182 5.1.3.125. Hasta…………………………………………………………………183 5.1.3.126. Bırakır……………………………………………………………….184 xiv 5.1.3.127. Susar Geçerim……………………………………………………….185 5.1.3.128. Allah’tandır………………………………………………………….186 5.1.3.129. İçmemiş Meğer………………………………………………………186 5.1.3.130. İki Usta Arasında Bir Çırak………………………………………….187 5.1.3.131. Kalmasın…………………………………………………………….188 5.1.3.132. Kendimi Buldum…………………………………………………….189 5.1.3.133. Keşke………………………………………………………………...190 5.1.3.134. Kime Ne Bundan…………………………………………………….190 5.1.3.135. Kırık Sazım………………………………………………………….191 5.1.3.136. Mevla’yı……………………………………………………………..192 5.1.3.137. Muhtacım……………………………………………………………193 5.1.3.138. Keşke Bakmasa İdim………………………………………………...194 5.1.3.139. Nasrullah’a Gel……………………………………………………...195 5.1.3.140. Nazlı Dilber………………………………………………………….195 5.1.3.141. Ne Hekim Anladı……………………………………………………196 5.1.3.142. O Yerde……………………………………………………………...197 5.1.3.143. Oy Oy………………………………………………………………..198 5.1.3.144. Gittin………………………………………………………………...199 5.1.3.145. Rasim Köroğlu Anısına……………………………………………...200 5.1.3.146. Seher Yeli……………………………………………………………201 5.1.3.147. Sen Anlamazsın……………………………………………………...201 5.1.3.148. Sınıfta Kaldım……………………………………………………….202 5.1.3.149. Bu Giden…………………………………………………………….203 5.1.3.150. Bu Heybenin İçinde………………………………………………….204 5.1.3.151. Dolanır……………………………………………………………….205 5.1.3.152. Az Kalsın Yeter……………………………………………………...205 5.1.3.153. Şansın Yok…………………………………………………………..206 5.1.3.154. Şaşırmışım Kalmışım………………………………………………..207 5.1.3.155. Taşradan Bir Adam Geldi…………………………………………...208 5.1.3.156. Olur Ya………………………………………………………………209 5.1.3.157. Ne Ben Gidebildim Ne Babam Geldi………………………………..210 5.1.3.158. Yaktı…………………………………………………………………210 5.1.3.159. Verilir Bir Yerde Selamız Bizim…………………………………….211 5.1.3.160. Baş Başa Kaldım…………………………………………………….212 xv 5.1.3.161. Yaratan Söyletir……………………………………………………..213 5.1.3.162. Yaren Dostu Çekilirler Yanından……………………………………214 5.1.3.163. Yargılar Beni………………………………………………………...215 5.1.3.164. Hepsi Bir…………………………………………………………….216 5.1.3.165. Yılgınlığında………………………………………………………...216 5.1.3.166. Zaman Olmadı……………………………………………………….217 5.1.3.167. Zarar Verirsin………………………………………………………..218 5.1.3.168. Sevdiğim…………………………………………………………….219 5.1.3.169. İçinde………………………………………………………………...219 5.1.3.170. Mesafeli Dur…………………………………………………………220 5.1.3.171. Padişahıma…………………………………………………………..221 5.1.3.172. Benim Yaram………………………………………………………..222 5.1.3.173. Gönlümün Sultanına…………………………………………………222 5.1.3.174. Sabah Erken Güneş Çalmış Üstüne………………………………….223 5.1.3.175. Dost Görünenler……………………………………………………..224 5.1.3.176. Ey Yâr……………………………………………………………….225 5.1.3.177. Olmuyor……………………………………………………………..226 5.1.3.178. Söyle Gönül………………………………………………………….227 5.1.3.179. Fark Ettim……………………………………………………………228 5.1.3.180. Sen Olmasaydın……………………………………………………..228 5.1.3.181. Sana Mı Sorsam……………………………………………………..229 5.1.3.182. Âşığın………………………………………………………………..230 5.1.3.183. Demek Daha Henüz O Gün Gelmedi………………………………..231 5.1.3.184. Biraz Biraz…………………………………………………………..232 5.1.3.185. Divanî………………………………………………………………..233 5.1.3.186. Ağlama Anam……………………………………………………….233 5.1.3.187. Üstüne……………………………………………………………….234 5.1.3.188. Dünyanın Kuyruğu…………………………………………………..235 5.1.3.189. Kâinata Bak Da Gör…………………………………………………236 5.1.3.190. Habersiz Yaşar………………………………………………………237 5.1.3.191. Sandın………………………………………………………………..238 5.1.3.192. Seyran Eyledim……………………………………………………...239 5.1.3.193. Bizim Ağaya Duyurulur……………………………………………..240 5.1.3.194. Neye Yarar Meyvesi………………………………………………...241 xvi 5.1.3.195. Görmüyor Musun……………………………………………………242 5.1.3.196. Can Evindeyken……………………………………………………..243 5.1.3.197. Konuşsaydı…………………………………………………………..243 5.1.3.198. Ölmek Mi Lazım Ne Lazım…………………………………………244 5.1.3.199. Ne Öyle Sultan Var Ne Öyle Kul Var……………………………….245 5.1.3.200. Pervane………………………………………………………………246 5.1.3.201. Velhasıl Gelmedi…………………………………………………….247 5.1.3.202. Ay Işığında…………………………………………………………..248 5.1.3.203. Geldi Geçti Bir Gözleri Sürmeli…………………………………….248 5.1.3.204. Türkülerimiz…………………………………………………………249 5.1.3.205. Son Beşik……………………………………………………………251 5.1.3.206. Hatırlatırım…………………………………………………………..252 5.1.3.207. Yorulur………………………………………………………………252 5.1.3.208. Değiştirdi…………………………………………………………….253 5.1.3.209. Kolay Olmadı………………………………………………………..254 5.1.3.210. Sen Anlamazsın……………………………………………………...255 5.1.3.211. Sabahın Rüzgârı……………………………………………………..256 5.1.3.212. Var…………………………………………………………………...257 5.1.3.213. Düş Değirmeni………………………………………………………257 5.1.3.214. Olmadı Gönül………………………………………………………..258 5.1.3.215. Vicdanın Sesi………………………………………………………..259 5.1.3.216. Emaneti Var…………………………………………………………260 5.1.3.217. Döndüm……………………………………………………………...261 5.1.3.218. Sığmadın…………………………………………………………….262 5.1.3.219. Gönlüne……………………………………………………………...263 5.1.3.220. Musalla İle Kabristanın Arası……………………………………….264 5.1.3.221. İntizar………………………………………………………………..265 5.1.3.222. Gözlerin……………………………………………………………...265 5.1.3.223. Önce Gönül İle Barışmak Lazım…………………………………….266 5.1.3.224. Demirem……………………………………………………………..267 5.1.3.225. Bilemez Beni………………………………………………………...268 5.1.3.226. Al Senin Olsun………………………………………………………269 5.1.3.227. Göçmüşler…………………………………………………………...270 5.1.3.228. Var Mı……………………………………………………………….270 xvii 5.1.3.229. Çok Üzüldüm Çok…………………………………………………...272 5.1.3.230. Gönül 3………………………………………………………………272 5.1.3.231. Ağlıyordu……………………………………………………………273 5.1.3.232. Güneşi Görmeden……………………………………………………274 5.1.3.233. Getirdi……………………………………………………………….275 5.1.3.234. Var Ya……………………………………………………………….276 5.1.3.235. Olmaz………………………………………………………………..277 5.1.3.236. Kadınlarımız…………………………………………………………277 5.1.3.237. Gönlümdesin Duralar………………………………………………..278 5.1.3.238. Sarı Kız………………………………………………………………279 5.1.3.239. Gurbetin İklimi Hep Ayaz Olur……………………………………..280 5.1.3.240. Nat-ı Şerif Sana Hasretim…………………………………………...281 5.1.3.241. Deyyus……………………………………………………………….282 5.1.3.242. Duymadınız Mı……………………………………………………...283 5.1.3.243. Sütün Bozukmuş…………………………………………………….284 5.1.3.244. Mustafa Kemal Atatürk……………………………………………...284 5.1.4. On Beşli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar…………………………………………...287 5.1.4.1. Bu Aşka Düşen…………………………………………………………287 5.1.4.2. Geçmedi………………………………………………………………..288 5.1.4.3. Fayda Etmedi…………………………………………………………..288 5.1.4.4. Geçtim………………………………………………………………….289 5.1.4.5. Çetin……………………………………………………………………290 5.1.4.6. Hazırım…………………………………………………………………291 5.1.4.7. İster……………………………………………………………………..291 5.1.4.8. Kalmasın……………………………………………………………….292 5.1.4.9. Öldü…………………………………………………………………….293 5.1.4.10. Soran Yoktur………………………………………………………….294 5.1.4.11. Sorma Cahile Dünyayı………………………………………………..294 5.1.4.12. Bugün…………………………………………………………………295 5.1.4.13. Beni…………………………………………………………………...296 5.1.4.14. Benim…………………………………………………………………296 5.1.4.15. Ağlayarak……………………………………………………………..297 5.1.4.16. Gönül………………………………………………………………….298 5.1.4.17. Sorma Bana…………………………………………………………...298 xviii 5.1.4.18. Sinem Değirmene Döndü……………………………………………..299 5.1.4.19. Cümle Cihan Yasta…………………………………………………...300 5.1.4.20. Bu Gece……………………………………………………………….301 5.1.5. On Altılı Hece Ölçüsü İle Yazılanlar…………………………………………..303 5.1.5.1. Var Mıdır……………………………………………………………….303 5.1.5.2. İçinde…………………………………………………………………...303 5.1.5.3. Bugün Varsın Yarın Yoksun…………………………………………...304 5.1.5.4. Dedi…………………………………………………………………….305 5.1.5.5. Geçer…………………………………………………………………...306 5.1.5.6. Kalmaz…………………………………………………………………307 5.1.5.7. Bir Gün…………………………………………………………………308 ALTINCI BÖLÜM 6. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ VE KARŞILAŞMALARI……………………………….309 6.1. Âşık Cemal Divanî-Âşık Sıtkı Eminoğlu 1………………………………...309 6.2. Âşık Cemal Divanî-Âşık Sıtkı Eminoğlu 2………………………………...310 6.3. İki Âşığın Face Muhabbeti 1……………………………………………….312 6.4. İki Âşığın Muhabbeti 2…………………………………………………….313 6.5. Âşık Cemal Divanî-Sükût-i Noksani Gönül Sohbeti 1…………………….314 6.6. Âşık Cemal Divanî-Sükût-i Noksan 2……………………………………...315 6.7. Âşık Cemal Divanî-Âşık Nuri Çırağı………………………………………316 6.8. Âşık Cemal Divanî- Ozan Baki Çetin……………………………………...317 6.9. Âşık Cemal Divanî-Âşık Zafer Kazancı Gönül Muhabbeti………………..318 6.10. Âşıklar Kahvesine Ayak………………………………………………….319 6.11. Cemal Divanî-Hanifi Aydın Karşılıklı Söyleşi 1…………………………320 6.12. Hanifi Aydın-Cemal Divanî Karşılıklı Söyleşi 2…………………………322 6.13. Âşıklar Kahvesinde Söyleşi………………………………………………323 6.14. Âşık Cemal Divanî-Sebâti Muhabbeti 1………………………………….326 6.15. Âşık Cemal Divanî-Sebâti Muhabbeti 2………………………………….327 6.16. Gürsel Sükûti-Cemal Divanî 1……………………………………………329 6.17. Cemal Divanî-Gürsel Sükûti 2……………………………………………330 6.18. Cemal Divanî-Ozan Reyhani Gönül Muhabbeti………………………….332 6.19. Âşık Cemal-Bayburtlu Alperen Akyüz…………………………………...333 6.20. Gece Üçlü Muhabbet……………………………………………………...334 xix 6.21. Divanî-Bayhani Bir Semai Muhabbeti……………………………………337 6.22. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 1………………..339 6.23. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 2………………..340 6.24. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 3………………..341 6.25. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 1……………………………...342 6.26. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 2……………………………...343 6.27. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 3……………………………...345 6.28. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 4……………………………...346 6.29. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 1………...347 6.30. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 2………...348 6.31. Âşık Hüseyin Sümmânioğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 3………...349 6.32. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 4………...350 6.33. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 5………...352 6.34. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 6………...353 6.35. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 7………...354 6.36. Âşık İsrafil Daştan-Âşık Cemal Divanî Karşılaşma……………………...355 6.37. Üçlü Karşılaşma: Şakir İhsanoğlu-Ebubekir Zamanî-Cemal Divanî……..356 6.38. Âşık Turabi-Âşık Divanî-Âşık Eminoğlu Karşılaşması 1………………..358 6.39. Divanî-Eminoğlu-Turabi ‘’Âşık Vardır’’ Karşılaşması 2………………...359 6.40. Âşık Cemal Divanî-Şair Zeki Akalın Sahurda Bir Sohbet………………..361 SONUÇ………………………………………………………………………………..363 KAYNAKLAR………………………………………………………………………..364 EKLER………………………………………………………………………………..366 Ek 1: Âşık Cemal Divanî İle İlgili Fotoğraflar…………………………………367 xx KISALTMALAR Bibliyografik Bilgi Kısaltma Hz. Hazreti M.Ö. Milattan Önce Mah. Mahalle T.C. Türkiye Cumhuriyeti TV. Televizyon vb. ve benzeri yy Yüzyıl xxi GİRİŞ HALKBİLİM, ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE ÂŞIK EDEBİYATI Halkbilimi, Halka ait maddî-manevi ürünleri konu edinen bir bilim dalıdır. Folklor (Halkbilimi) bir toplum içinde, bireyliklerin baş göstermediği zamana ait yaşantıları araştırır. Bireylikler baş gösterince, onların yaşadıkları ve etkiledikleri çevreyi, her müessesenin tarihini incelemektedir (Karadağ, 1989: 1). ‘’Folklor’’ terimini ilk olarak kullanan İngiliz William J. Thoms’dur (1803- 1885). Thoms, Athenaeum adlı dergide yayımlanan bir mektubunda, dergi yöneticilerine halk edebiyatı ve halk ‘’antikite’’leri konularındaki ürünleri inceleyecek bilim dalına ad olarak ‘’Folk-Lore’’ terimini kullanmasını önermiştir. Sözcüğün kökeni folk= (halk) ve lore= (bilim)’den gelmektedir; anlamı da halk bilim demektir (Örnek, 1995: 15). Bugün ‘halk edebiyatı’ adı altında ve farklı bir zeminde ele alınan edebiyat; bizim, Orta Asya’da başlatıp, zenginleştirerek getirdiğimiz ana edebiyat geleneğimizdir. Halk şiiri ise bu edebiyatın güzide ve geniş bir alanıdır (Kalkan, 1991: 14). Âşık özlemini gerçekleştirmek için dere tepe demeden gezen, gördüklerini, sezdiklerini mertçe yazıp yayan, toplumun tüm dertlerini bilen, milli duyguları, milli acıları, milli amaçları dile getiren kişidir (Yardımcı, 1999: 115). Âşık kelimesinin yerine önceki dönemlerde saz şairi, halk şairi ve ozan kelimesi kullanılmaktaydı. Bu kelime ile belirtilen sanatçılar öteden beri kendilerini âşık diye adlandırdıkları için biz bu kelimeyi kullanmayı gerekli görmekteyiz. Âşığın şairlik gücü, düşünde kendisine Pirinin sunduğu aşk badesini içmekle ve ideal sevgilinin hayalini görmekle kazandığına inanmaktadır. Böyle bir olağanüstü olayla şairlik niteliğini kazanmış sanatçıları daha da ayırt etmek isteyenler, onları badeli âşık, hak âşığı sözleriyle nitelendirirler. Şairliği bir aşk tutkusu ile eşit görme inanışı, Türk Halk Edebiyatına özgü değildir (Boratav, 1988: 20). Görülüyor ki bunlar, halkın telakkisine göre Hak âşıklarıdır ve ilham kaynakları daima ilahidir (Köprülü, 1962: 12- 13). 1 Âşık tarzı edebiyat geleneği 12. asırda Horasan’da başlayarak Türk dünyasına yayılan ve İslam öncesi milli edebiyat geleneğinin pek çok açıdan devamı olan tekke ve tasavvuf edebiyatı geleneğinden ayrılmıştır (Çobanoğlu, 2000: 128). Âşık, Türk Halk Edebiyatında, aşağı yukarı XV’inci yüzyılın başlarından bu yana beliren bir sanatçı tipidir. Onun yaratıcılığı irticalle olmaktadır. Âşıkta, şiir müzikten ayrılmaz; çalar ve çağırır. Âşıklar düz konuşma biçiminde söylemekle şiir söylemeyi dilden söylemek ve telden söylemek deyimleriyle ayırırlar; bununla âşığın şiirini söylerken sözlere eşlik eden sazın, âşığın şiirinden ayrılmaz bir öge olduğunun anlatılmak istenmesidir (Boratav, 1988: 21). Âşık Edebiyatı tarzı 16. asrın sonlarından başlayarak kahvehane ekseni etrafında, az çok ladini bir karaktere sahip olan ozan-baksı ve özellikle Yeniçeri Ocağının kuruluşuyla ‘’ordu şairi’’ olarak ön plana çıkan ve başta Bektaşi tarikatı mensupları olmak üzere diğer tekke edebiyatı mensuplarının tesiriyle şekillenmiş ve bağımsızlık kazanmıştır. Ancak Tekke Edebiyatı ile ilişkisini hiçbir zaman kesmemiştir. Bir başka ifadeyle âşık edebiyatı altında toplanan edebi geleneğinin tekevvününde tekke kültür çevresi önemli rol oynamışken âşık tarzının teşekkülünde ve bağımsız bir karakter kazanmasında en önemli merhale kahvehaneler olmuştur (Çobanoğlu, 2000: 130). Âşıkların bıraktıkları izin öneminin değerlendirilmesinde bir tek değil, şartlara göre birçok ölçütler kullanma zorunluluğu vardır. XVII. yüzyıldan Âşık Ömer, Gevherî, XIX. yüzyıldan Dertli, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni gibi gelenekte kalem şuarası diye adlandırılan âşıklar, yazılı edebiyatın etkisi altında yetişmiş, şiirleri okumuş kesimin çevrelerinde, şehirlerde ve kasabalarda yayılmış olduklarından ünlerinin sonraki çağlara ulaşması daha çok yazı yoluyla olmuştur. Bu sebeple eserlerinin başkalarına mal edilmesi bir dereceye kadar önlenmiştir. Bir başka bölük kabul edilen Yeniçeri ocaklarında yetişmiş âşıkların şiirleri, önemli siyasi ya da askeri olayları yansıttıkları için, unutulup gitmekten korunmuşlardır. XVI. yüzyıldan Hayâlî, Öksüz Âşık, XVII. yüzyıldan Tamaşvarlı Âşık Hasan, Kâtibî, Kayıkçı Kul Mustafa, Kuloğlu gibi âşıkları örnek olarak gösterebiliriz (Boratav, 1988: 31). 2 XX. yüzyılın başında İstanbul ve çevresinde kaybolan Âşık Edebiyatının aydınların gözünden uzakta özellikle Doğu Anadolu bölgesinde tabiî şartları içinde yaşamaya devam ettiği muhakkaktır. Anadolu’nun kış gecelerinde özellikle de ramazan aylarında kahvehanelerde her zaman dinleyici bulan âşıklar düğünlerinde en önemli konukları olmuşlardır. Ayrıca âşıklar yurt çapında ilgiye ve sevgiye mazhar olarak geleneğin yeniden canlandırılmasında görev almışlardır (Günay, 1993: 11). Âşıklık geleneğinin bulunduğu coğrafi alanlarda âşık kavramı değişik adlarla ama benzer anlam verilerek tanımlanmaktadır Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar ‘Halk Goşakçısı’ (Koşukçusu), Kazaklar ‘Akın’, Kırgızlar ‘Manasçı’ olarak adlandırmaktadırlar (Karadeniz, 2007: 17). Âşık Edebiyatının temsilcileri zaman zaman saz şairi, çöğür şairi, meydan şairi son yıllarda bazı çevrelerce halk ozanı terimleri ile anılan âşıklardır. İslamiyet’ten önceki Ozan-Baksı geleneğinin İslâmiyet’ten sonra tasavvufi düşünce ve yeni yaşama biçimi ile birleşmesinden doğan belirli bir şair tipini halk şairleri, âşık-şair tipi olarak benimsemişlerdir (Günay, 1993: 20). Âşıklar, sevgililerini aramak, şöhret sahibi olmak ve para kazanmak amacıyla çevreyi dolaşırlar. Bu ortamlarda âşık, meslektaşlarıyla atışma fırsatı bulur. Bu atışmalara ‘’meydan edilme’’, ‘’divana çıkma’’ adı verilir. Divanı idare için hakem heyeti kurulur. Âşıklar, önce kendi hayatlarını hikâye ederken karşılıklı tanışma faslı da bitmiş olur. Tanışmadan sonra ‘’tutmaca’’, ‘’karşı-beri’’, ‘’bağlama-çözme’’lere geçilir. Âşıklardan birisi yenilinceye kadar, ‘’bağlama-çözme’’ devam eder ve yenilen âşık sazını diğer âşığa bırakır (Arı, 2009: 27-28). Ozan-Baksı ve Tekke tarzı edebiyat geleneği üzerine bağımsız bir edebiyat tarzı olarak teşekkül eden Âşık tarzı edebiyat geleneğinin veya bir yaşama biçimine dönüşen haliyle daha geniş kapsamlı bir terimle ifade etmek gerekirse Âşık tarzı kültür geleneğinin en önemli ortaya çıkış nedeni kahvehanelerdir (Çobanoğlu, 2000: 129). Bütün yönleriyle yaşatılmaya çalışılan âşıklık geleneği, ‘’semaî kahvelerine’’ kendisine yaşama ortamı buldu. Bilhassa Cuma ve Ramazan gecelerinde buralarda sanatını icra etme imkânı bulan ‘’meydan şairleri’’ destan, koşma, semaî, yedekli 3 maniler söyleyerek halkın ilgisini çektiler, sevgisini ve takdirini kazandılar (Kaya, 2009: 44). Gezgin âşıklar, gittikleri yerlerde şiirleriyle ve ezgileriyle halkı eğlendirirken, bir yandan da kültür taşıyıcı görevi özellikleriyle dikkatleri çekmektedir. Âşık fasılları çerçevesinde karşılaşma yaparlar hikâyeler anlatırlar, muammalar çözerler, kahvelerde, düğün ve şenliklerde sazlarıyla halkı eğlendirirlerdi (Kaya, 2009: 43). Günümüzde âşık şiiri geleneksel vasıtalar yerine artık kitle araçlarıyla yayılmaya başlamış, gelenek bu yeni unsurları kullanarak kendine yeni bir yol bulma gayreti içine girmiştir. Bu durum bir noktada teknolojinin sözlü geleneğin işlevini üstlenmesi olarak da ifade edilebilir. Teknoloji, geleneği yayan gezgin âşığın yerini alarak geleneğin dar çevrelerde sıkışıp kalmasını önleyerek daha geniş bir çevreye yayılmasını sağlamıştır (Vural, 2015: 18). Âşıklık geleneği, Türk kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Âşıklık geleneği, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, belirli kuralları olan, şiirin kalıcı ve etkileyici özelliğinden yararlanarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir değerler bütünüdür. Âşık şiirinin özünde bağlı bulunduğu kültüre ait örnek değerler ve ahlâk anlayışı yatmaktadır. Din, gelenek ve güncel yaşam, âşık edebiyatını besleyen diğer kaynaklar olarak gösterilmektedir (Artun, 2008: 54). Âşıklık geleneği yalnızca çalıp-söylemeye dayalı bir icraat değildir. Mutlaka bir usta yanında öğrenilmesi gerekmektedir. Âşıklar kervanına katılacak kişi, kendi veya ailesinin isteği ile âşık yanına çırak olarak verilir. Buna ‘kapılanma’ denilmektedir. Çırak, ustasından geleneğin icaplarını, meydan açmayı, divana çıkmayı, yarışmayı, hikâye anlatmayı, ayak kurallarını ve âşık makamlarını öğrenmektedir. Çırağının yetiştiğine inanan ustası ona ‘icazet’ vererek, tek başına mesleğini sürdürmesine izin vermektedir. (Kalkan, 1991: 32-33). Âşıklık geleneğinin temel icra mekânları olan kahvehaneler, köy odaları, düğün meydanları, meşk ortamları varlıklarını devam ettirmekle birlikte yeni icra bağlamları ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüz âşıkları da kültür endüstrileriyle yeni bağlamlarda kendilerini göstermeye çalışmakla birlikte, dernek gecesi, anma toplantısı ve yeniden 4 canlandırılmaya çalışılan kahvehane, çay ocağı, sohbet evi gibi sözlü kültür ortamlarında sanatlarını icra etmenin mücadelesi içindedirler (Fidan, 2017: 40). Âşık, medyayla birlikte, sürekli değişen gündeme uymaya başlamıştır. Güncel konularda, eserlerle dağarcığını genişletmiş, müzikal anlamda yeni arayışların içine girmiştir. Göç ve teknolojileşme olguları da âşıklık geleneğinin aktörlerinin yeni bağlamlarda, yeni kimliklerle geleneği icra etme gayretlerini ortaya çıkarmıştır. Büyükşehirlerin farklı kültürel ekonomik alanlarında sanatını icra etmiş, teknolojik imkânlarla ortaya çıkan kültür endüstrilerinde üretimde bulunmaya başlamışlardır (Fidan, 2017: 39). Türk Halk Edebiyatı içinde yer alan Âşık Edebiyatı, Millî Edebiyat geleneğinin bugün de yaşamaya ve yaratmaya devam eden bölümüdür. XX. yüzyılda özellikle Doğu Anadolu bölgesinde tarihî kabul, üslûp ve icra töresine uygun bir tarzda çağın teknolojisinden de (televizyon, plak, kaset, basın ve yayın organları vb.) yararlanarak yeni bir klâsik devir yaşamaktadır (Günay, 1993: 7). 5 BİRİNCİ BÖLÜM 1. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN HAYATI, MESLEĞİ, EĞİTİMİ, EVLİLİĞİ 1.1. Doğum Yeri ve Yılı Âşık Cemal Divanî’nin asıl adı Mahmut oğlu Cemal Alper’dir. Cemal Alper, 02.01.1960 tarihinde Erzurum’un Oltu nüfusuna kayıtlı Duralar köyünde dünyaya gelmiştir. Âşık Cemal Divanî doğduğu gün ile ilgili şöyle açıklama yapmaktadır: ‘’Uzak bir yoldan geldik engelleri aşa aşa. Gelmek kolay olmadı uğradım çok yokuşa. Karanlık bir odada irin gördüm kan gördüm. 9 ay 9 gün geçti ne güneş ne gün gördüm. Bakı saat erişti yaklaştı bir telaşa ikinci ayın biri rast geldim kara kışa.’’ 1.2. Anne, Babası ve Kardeşleri Âşık Cemal Divanî’nin babasının adı Mahmut annesinin adı Hatice’dir. Babasını üç aylıkken kaybeden Cemal Divanî’nin annesi, Kemer kaya köyünden Ali Taşçı ile evlenmiştir. Daha sonra babalığının vefat etmesinden dolayı annesiyle beraber köyüne dönmüş ve burada yaşamıştır. Âşık Cemal Divanî iki çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Abisi, Maksut Alper’dir. 1.3. Çocukluğu ve Eğitim Hayatı Âşık Cemal Divanî’nin ailesi çobanlık ve çiftçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadır. Divanî, çocukluğunda çobanlık yapmıştır. Küçük yaşlarda babasını kaybetmiş olmasından dolayı annesiyle beraber zor günler geçirmiştir. Yaşadığı köyün çok kırsal olduğunu dile getiren Âşık, 1973 yılında orada bulunan kömür işletmelerinde abisiyle beraber çalışmıştır. O zamanlarda herhangi bir fabrika olmadığı için bu maden ocağından köylülerin ve kendisinin istifade ettiğini dile getirmektedir. Âşık Cemal Divanî ilkokul mezunudur. 1969 yılında köylerine bir öğretmen atanmıştır. O zaman 9 yaşında olan âşık okula geç başlamıştır. 15-16 yaşlarındaki gençlerinde kendisiyle beraber okula başladığını belirtmektedir. 1972’de İçel öğretmen 6 okulunu kazanmasına rağmen abisinin askere gitmek zorunda olmasından dolayı evine dönmek durumda kalmış ve bu durumdan dolayı okumak nasip olmamıştır. 1.4. Evliliği, Eşi ve Çocukları Âşık Cemal Divanî, 1977 yılında Erzurum Narman kazasının Dazlak Köyünden Narime Hanım ile evlenmiştir. Narime Hanım’dan Elif Canan, Zehra, Leyla Yeşim, Ülkü Nur, Cengiz adında çocukları olmuştur. Yedi çocuğu olan Divanî’nin iki çocuğu vefat etmiştir. Çocuklarının hepsi evlenmiş, on üç toruna sahiptir. 1.5. Mesleği Çocukluğunda çobanlık yapan Âşık Cemal Divanî, 1973 yılında kömür işletmesinde iki yıl çalışmıştır. Daha sonra 22.04.1975 tarihinde abisinin Bursa’da olmasından dolayı köyden çıkmak zorunda kalmış ve Bursa’da sıvacılık, kalıpçılık işleriyle uğraşmıştır. Âşıklığa 1972’de Hüseyin Sümmânîoğlu’nun ‘’ Beni hülyalara saldı hasretin Leyla seni’’ şiirini ezberleyerek başlamıştır, günümüzde de hâlâ âşıklığı devam ettirmektedir. 1.6. Seyahatleri Âşık Cemal Divanî, memleketi olan Erzurum’dan sonra 1975 yılında Bursa’ya gelmiş olup burada yaşamına devam etmiştir. O zamandan bugüne kadar Türkiye’nin hemen hemen bütün illerine gitmiş ve çeşitli etkinliklere katılmıştır. Türkiye dışında Divanî, etkinliklere katılım sağlamak amacıyla; Azerbaycan ve Almanya’ya gitmiştir. 1.7. Bursa’ya Geliş Sebebi Abisi, Maksut Alper askerlikten sonra Bursa’da yaşamına devam ederken 1975 yılında çekilen bir telgraftan dolayı Divanî Bursa’ya gitmeye karar vermiştir. Telgrafta, abisinin hasta olduğu ve derhal Bursa’ya gelmesinin gerekli olduğu söylenmektedir. Cemal Alper’de köyündeki yaşamını bırakıp, keçilerini satıp Bursa’ya yerleşmiştir. 7 İKİNCİ BÖLÜM 2. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ÂŞIKLIK GELENEĞİ İÇİNDEKİ YERİ 2.1. Âşık Cemal Divanî’nin Yetiştiği Edebi-Kültürel Çevre Âşıklığın var olma noktasında önemli bir konumda yer alan bölgemiz Doğu Anadolu’dur. Erzurum ili de âşıkların barındığı ve orada kültürel bir çevrenin oluşmasında önemli bir noktadadır. Divanî’de böyle bir mekânda yaşama imkânı bulmuş olup geleneği taşıma görevini üstlenmiştir. 1975 yılında Bursa’ya gelen âşık, Reyhânî, Hüseyin Sümmânîoğlu, Nusret Torunî gibi karşılaştığı usta âşıklar aracılığıyla halk şiir geleneği ve âşıklık sanatıyla ilgili bilgisini pekiştirmiş ve bu âşıklarla dostluklar kurmuştur. 1995 yılında Bursa’da kurulan Bursa Halk Ozanları Derneğinin kurucu üyeliğini ve daha sonra birkaç dönem başkanlığı görevinde bulunmuştur (Vural, 2015: 60). 2.2. Âşıklığa Adım Atışı Cemal Divanî, âşıklığa 1972’de Hüseyin Sümmânîoğlu’nun ‘’Beni hülyalara saldı hasretin Leyla seni’’ şiirini ezberlemesiyle başlamıştır. Divanî bu durumu şöyle açıklamaktadır: ‘’Emdiğimiz sütten midir neden bilmem ben daha çocuk yaşımdayken o çoban çağlarımda meyve kasaları vardı. O kasaların tahtalarının üzerine kablo çekip saz yapıyormuşum. Bunu da köylülerim söylüyor ben hatırlamıyorum. Bu ne diyorlarmış. Diyormuşum bu saz. Sazı sen nerede gördün, bu tel buradan çekilmeyle mi öter diyorlarmış. Demek ki bir şeyi görmeye gerek yok yani bunda bir ruh olacak.’’ diye ifade etmektedir. Cemal Divanî, Âşık Sümmânî koluna mensuptur. 2.3. Ustası Divanî, bu geleneği 3 kişiden öğrendiğini şöyle söyleyerek dile getirmektedir: ‘’Bir bina düşünün, benim gönlümdeki âşıklık geleneği bir bina gibi. Bunun temellerini köylüm İhsanî ile yaptım, duvarlarını Reyhani ile ördüm. Çatısını Hüseyin Sümmânîoğlu ile tamamladım. Ama henüz daha ince işçiliği duruyor. Yani benim asıl 8 ustam gurbet. Çocuk yaşımda geldim, kendi çabalarımla ustalardan faydalandım. İhsanî, Reyhani, Hüseyin Sümmânoğlu benim üç tane ustam bunlardır.’’ 1973 yılında köyüne dönen âşık, Oltulu Mevlüt İhsanî ile tanışmıştır. Bu tanışma faslını şöyle açıklamaktadır: ‘’1973’te köyümüze dönünce bizim köyde Oltulu Mevlüt İhsanî vardı onunla başladım. Bizim köyde bir akıl hastası vardı. Akıl hastasını Elazığ’a hastaneye götürmüşler. Götürdükleri akşam köy odasında amcamın oğlunun odasında otururken ustam dedi ki: - ‘’Sen güzel türkü söylüyormuşsun, türkü söyle hadi bize’’ dedi. Ben orada Hüseyin Sümmânîoğlu’nun şiirini okuyunca şöyle dedi: - ‘’Gel ben seni çırak yetiştireyim.’’ Tabi ben o gece hiç uyuyamadım. Yani bir usta bana âşıklık geleneğini öğretecek diye o gece hiç uyku tutmadı. Sabah oldu kömür ocağına çalışmaya gittim. Daha sonra iş yerinden ayrıldıktan sonra akşam bir tane defter, bir tane de kalem aldım. Akşam geldikten sonra İhsanî dedemin evine gittim, orada dizinin dibine oturdum. Dedim söyle, o söyledi ben yazdım. Aşağı yukarı 30’ a yakın şiirini yazdım. Bir gün yine böyle bir ikindi vaktiydi. Defter kucağımda, bizim ev ile onların evin arasında bir yol var. O yoldan giderken ustamın oğlu vardı. Şakir İhsanoğlu, o da rahmetlik oldu. O benim yoluma çıkıp şöyle dedi: - ‘’Daha gitmiyorsun.’’ - ‘’Hayırdır dedim.’’ - ‘’Sen yazma daha’’ dedi. Tabi benim oradaki üzüntümü ifade etme şansım yok, edemem de. Uzun zaman gitmedim İhsanî’nin yanına. Tabi bu bende bir ukde oldu, yara oldu. Bir bahar zamanı, köyümüzün içinde bir elma ağacı var. Hacı denen birisinin bahçesinin kenarında. Yaban elması, o elmada öyle çiçek açmış ki baharın en güzel zamanı. Tam onun altındayken, İhsanî dedeyi gördüm sokaktan aşağıya doğru geliyor. Bana şöyle dedi: - ‘’Sen çok büyümüşsün.’’ - ‘’Hayırdır dedim.’’ - ‘’Hani sen bana gelip çırak olacaktın.’’ Dedim: - ‘’Daha size gelmem.’’ Böyle söyleyince müthiş bir ağlamak oldu bende. O zaman dedi ki: 9 - ‘’Allah benden aldı buna verdi. Hadi al bakalım nasıl olacaksın.’’ Hepsi o yani bendeki varlığının. Ondan sonra da yazmaya başladım.’’ diye dile getirmektedir. 2.4. Mahlas Alışı Cemal Alper, uzun zaman Divanî mahlasını kullanmıştır. Aşağı yukarı 30 seneye yakın bu mahlası kullanmaya devam etmiştir. Daha sonra ustası Âşık Mevlüt İhsanî tarafından Divanî mahlasının kullanılması gerektiğini belirtmiştir. Cemal Divanîye göre mahlas olayı şöyledir: 1) Teslim edilenler 2) Tembih edilenler 3) Teklif edilenler 4) Teskin edilenler. Cemal Alper, mahlası âşıkların şiirlerinin imzası ve ikinci bir kimliği olarak değerlendirir. Âşıkların mahlaslarını âşıklık geleneği gereği rüyada gördükleri, pir tarafından ya da usta çırak ilişkisi içinde yaşayan çırağın ustası tarafından verilmesiyle aldıklarını ifade eder. Mahlas konusundaki asıl önemli düşüncesi ise mahlas almanın âşığın, âşıklığını icra edebilmesi için bir izin ya da ruhsat olarak görmesidir (Kuş, 2011: 143). Âşık Cemal Divanî sonradan Anadolu sathında bir başka Divanî olduğunu fark etmiştir. Hatta bu mahlasın ustası tarafından bilindiğini ve niye bu mahlası koyduğunu Cemal Divanî de bilmemektedir. Daha sonra Ruhanî, ‘’Cemali’’ diye kullan demiştir. Fakat âşık, ustasının verdiği isim kaybolmasın diye Divanî’nin önüne Cemal ismini getirerek Cemal Divanî şeklinde mahlası kullanmaya devam etmiştir. Bunu yapmasının sebebi de şiirlerin karışmaması gerektiğidir. 2.5. Saz Çalması Âşık Cemal Divanî, 1974 yılının sonlarına doğru Edirne Uzunköprü’de bir müddet çalışmıştır. Uzunköprü’de çalışırken Edirne’nin kapalı çarşısından bir saz almıştır. Gurbette çalışıp kazandığı maaş 300 lira iken sazı 30 liraya almıştır. Fakat almış olduğu bu sazı birisinin istemesi üzerine 35 liraya sazını satmıştır. Daha sonra Erzurum’dan Cahit Uzun adlı bir kişiden saz almak için yola çıkmıştır. Satmış olduğu sazın 5 lirası ile Erzurum’a ulaşıp Cahit Uzun’dan kılıfı olmayan çok güzel bir saz alıp köyüne gitmeye karar vermiştir. Köye giderken Kesik köprü diye bilinen yere araba ile gelmiştir ve yolun geri kalanını bir kamyon ile devam 10 etmek zorundadır. Âşık Cemal Divanî tam kamyona bineceği sırada, kamyonun ani hareket etmesi üzerine sazı kasaya düşmüş ve kırılmıştır. Daha sonra sazını Oltu’da bir marangoza yaptırmış ancak eskisi gibi olmamıştır. Divanî küçük yaşlarda meyve kasalarının üzerine tel çekip saz gibi çalmaya başlamıştır. Divanî saz çalmayı kendi kendine öğrenmiştir. Cemal Divanî, sazın kendisine yoldaşlık ettiği gibi diğer âşıklar içinde sazın yoldaş olduğunu söylemektedir. 2.6. Atışmaları Âşık Cemal Divanî, âşıklık geleneğinde önemli bir yere sahip olan atışma dalında oldukça başarılıdır. Türkiye’nin birçok yerinde düzenlenen programlara katıldığını ve bu programlarda önemli başarılar elde etmiştir. Bursa Yıldırım Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu Uluslararası Türkiye Âşıklar ve Şairler Şöleni’ndeki ‘’Atışma’’ dalında Türkiye 2.’si olmuştur. Bunun yanı sıra Cemal Divanî, ustası Oltulu Mevlüt İhsanî, Âşık Reyhanî, Nusret Torunî, Hüseyin Sümmanioğlu, Sıtkı Eminoğlu, çırak olarak yetiştirdiği Zafer Kazancı ile atışmalar yapmıştır. 2.7. Âşık Cemal Divanî İle İlgili Yapılan Çalışmalar 2.7.1. Kitaplar Temel VURAL (2015), Âşık Cemal Divanî Gönlümün Gözyaşları, Bizim Büro Yayıncılık, Ankara. Bu eserde geleneğin günümüzdeki önemli temsilcilerinden olan Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerine yer verilmiştir. Kitap, giriş ve dört ayrı bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, âşıklık geleneği ve günümüz âşıklık geleneği ile ilgili genel ve kısa bilgilere yer verilmiştir. Metinlerin yer aldığı ikinci bölümde ise kırk yılı aşan âşıklık serüveni boyunca çok sayıda şiir söyleyen, Âşık Cemal Divanî’ye ait 278 şiire ve 32 karşılaşmaya yer verilmiştir. Kitabın üçüncü bölümünde şiirlerin alfabetik sıraya göre bir dizini yapılmıştır. Son bölümde ise Divanî’nin sanat haytı boyunca çekilmiş olduğu fotoğraflara yer verilmiştir. Timur YILMAZ (2011), Yaşayan Âşıklık Geleneği Âşıklardan Halk Hikâyeleri, Eğiten Kitap, Ankara. Bu eserde, Âşık Cemal Divanî’nin tasnif etmiş 11 olduğu Yusuf ile Gülistan Hikâyesi yer almaktadır. 12 Eylül 2009 tarihinde Bursa’nın Yıldırım ilçesinde Barış Manço Kültür Merkezi’nde bulunan Bursa Halk Ozanları binasında derlemesi yapılmıştır. Temel VURAL (2011), Oltu Havzası Sözlü Kültüründen Derlemeler, Bizim Büro Basımevi, Ankara. Âşık Karşılaşmaları adlı bölümde, Oltu Havzası Âşıklar Derneği’nin Geleneksel 3. Âşıklar Gecesi’nden seçilen Üçlü Atışmaya yer verilmiştir. Âşık Şakir İhsanoğlu, Cemal Divanî ve Ebubekir Zamanî’nin gerçekleştirdiği atışma ‘’Gelmiyor’’ ayağıyla başlamakta ‘’Arasındayım’’ redifli atışmayla devam etmekte, ‘’Gözümle Gördüm’’ redifli bir taşlama ayağıyla son bulmaktadır. Temel VURAL (2012), Sümmânî’den Günümüze Oltu Havzası Şairleri, Bizim Büro Basımevi, Ankara. Bu eserin üçüncü bölümünde, Âşıklık Geleneğinin Günümüzdeki Temsilcileri adlı bölümünde Cemal Divanî’nin hayatına, âşıklık geleneğindeki konumuna ve dört tane şiirine yer verilmiştir. Dr. Fatma Ahsen TURAN, Özlem ÜNALAN (2011), Sazın ve Sözün Sultanları Yaşayan Halk Şairleri- VII, Gazi Kitabevi, Ankara. Bu çalışmada, Selçuk Kuş’a ait makalede Cemal Alper (Âşık Cemal Divanî)’in hayatına, âşıklık dönemine, şiirlerine ve karşılaşmasına yer verilmiştir. Yaş Destanı, Çanakkale, Emimgilin Mustafa, Bizim Köydür adlı şiirleri, Reyhanî- Divanî adlı karşılaşması yer almaktadır. Temel VURAL (2015), Ozanlarla Hasbihâl, Bizim Büro Basımevi, Ankara. Bu eserde, 27 Mayıs 2008’de Oltu Havzası Âşıklar Derneğinde, Cemal Divanî ile gerçekleştirilen bir sohbete yer verilmiştir. Sohbet Bölümünde, Cemal Divanî’nin hayatına ve âşıklık geleneğine yönelik bilgiler yer almaktadır. Temel VURAL (2015), Oltu Havzası Âşık Karşılaşmaları, Bizim Büro Basımevi, Ankara. Bu eserde, Cemal Divanî’nin ustası Oltulu Mevlüt İhsani, İhsanioğlu ve Nusret Torunî ile yapılan karşılaşmalara yer verilmiştir. Süleyman FİDAN (2017), Âşıklık Geleneği ve Medya Endüstrisi-Geleneksel Müziğin Medyadaki Serüveni, Grafiker Yayınları, Ankara. Bu çalışmada, Âşık Cemal Divanî’nin 19 Kasım 2016 tarihli paylaşımı: Fazıl Mancılık ve Şakir İhsanioğlu ile Köy 12 Tv’de ‘Ocakbaşı-Bir Saz Bir Söz’ adlı programı çekimlerine, Âşık Cemal Divanî’nin Facebook kullanıcılarını satirik bir üslupla değerlendirdiği şiirine ve 18.11. 2016 tarihinde çırağı Zafer Kazancı ile deyişmesine yer verilmiştir. 2.7.2. Tezler Lisans Bitirme Tezi Burak KILIÇ (2007), Âşık Cemal Divanî Hayatı ve Şiirleri, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Lisans Bitirme Tezi. Âşık Cemal Divanî’nin hayatı, âşıklığı ve şiirleri hakkında bilgi verilmiştir. Elif AKYOL (2021), Âşık Cemal Divanî Hayatı, Sanatı ve Şiirleri, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Lisans Bitirme Tezi. 2.7.3. Gazeteler Oltu’nun Sesi, 26 Mayıs 2008, 2. sayfa. Oltulu Âşık Mevlüt İhsani’yi Anma Şenliklerinin 15. buluşmasında Âşık Cemal Divanî’nin ve diğer âşıkların katılımıyla gerçekleştirilen etkinliğe yer verilmiştir. Bursa Haber 2 Aktüel, 17 Eylül 2006, 2. sayfa. Erzurum’un taşıyla meşhur Oltu ilçesinin Bursa’daki sakinleri, Oltulular Buluşması’nda bir araya geldi. Âşık Cemal Divanî ve diğer yörelerdeki âşıkların katılımıyla atışmalar gerçekleştirildi. Şehir Kent, 25 Şubat 2012, 4. sayfa. Erzurum’un efsane âşığı Sümmânî, Tayyare Kültür Merkezi’nde Bursa Narmanlılar Derneği tarafından düzenlenen gece ile anıldı. Âşık Cemal Divanî ve Sıtkı Eminoğlu’nun Sümmânî’yi konu alan atışması alkışlarla desteklendi. 2.7.4. Dergiler Hece Taşları, Onuncu Sayı, 15 Aralık 2015, Mehmet GÖZÜKARA, Âşık Cemal Divanî İle Âşıklık ve Âşık Edebiyatı Üzerine. Cemal Divanî ile hem âşıklığı hem de ilk göz ağrısı ‘’Gönlümün Gözyaşları’’ kitabı ve âşıklığı üzerine bilgi verilmiştir. 13 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ŞİİRLERİNDE YAPI 3.1. Şiirlerinde Ahenk Unsurları 3.1.1. Durak Hece ölçüsünde durak, aruz ölçüsünde taktinin karşılığı olarak kabul edilebilir. Hece vezninde mısraların belli ölçülere göre olan bölüm yerleridir (Karaalioğlu, 1966: 41). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen duraklar için şunlar söylenebilir:  4+3 durak biçiminde 2 şiir,  4+4 durak biçiminde 25 şiir,  4+4+3 durak biçiminde 28 şiir,  5+3 durak biçiminde 1 şiir,  6+5 durak biçiminde 165 şiir,  8+7 durak biçiminde 18 şiir,  8+8 durak biçiminde 7 şiir,  Duraksız: 49 şiir bulunmaktadır. Âşık Cemal Divanî’nin 7’li hece ölçülü şiirleri için en çok 4+3, 8’li hece ölçülü şiirleri için 4+4, 11’li hece ölçülü şiirleri için 6+5 durak şekli kullanıldığı görülmektedir. Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde kullanmış olduğu durak örnekleri şöyledir. 4+3 duraklı: ‘’Önce dostken / el oldum Kapısına / kul oldum Alevinde / kül oldum Ocaklar / şahit oldu’’ 14 4+4 duraklı: ‘’Seher vakti / eser rüzgâr Yele vurur / yele vurur Çok güvenme / bu dünyaya Nice canı / yola vurur’’ 4+4+3 duraklı: ‘’Küçük yaşta / çıktım sevda / dağına Duman beni / ben dumanı / bekledim Yol uğrattım / bir arifin / bağına Bağban beni / ben bağbanı / bekledim’’ 6+5 duraklı: ‘’Gel beni bir dinle / ey deli gönül Yazılmak ayrıdır / yazmak ayrıdır Her bahçede açmaz / taze taze gül Sezilmek ayrıdır / sezmek ayrıdır’’ 5+3 duraklı: ‘’Elin attıkça / tutarsın Zalim o kadar / yakın ki Her gün isyana / batarsın Zulüm o kadar / yakın ki’’ 8+7 duraklı: ‘’Aşk denilen muammada / çok bilmeceden geçtim Aklım fikrim talan oldu / açan goncadan geçtim Ardımdan gelen var diye / sabahı beklemedim Akşam ile yola düştüm / günü geceden geçtim’’ 8+8 duraklı: ‘’Bağbancıya gülden öte / çiçek var mıdır dermeye Kervancıya yoldan öte / menzil var mıdır ermeye Talancıya maldan öte / kısmet var mıdır görmeye Dilenciye halden öte / hayal var mıdır kurmaya’’ 15 Duraksız: Durakları her mısrada değişen manzumelerin vezni duraksızdır (Karaalioğlu, 1966: 42). ‘’Benim yaram / gizli yara Sana açtığıma / bakma Niyetim gitmektir / yâra Konup göçtüğüme / bakma’’ 3.1.2. Redif Redif, halk şiirinin en eski ve en önemli öğelerinden biridir. Bütün duygu, düşünce ve benzetmeleri rediften doğar. Halk şiirinde redif çok çeşitli biçimlerde görülür. Genellikle redif dizenin sonundadır. Kimi zaman dizenin ilk sözcüğü uyak, geri kalan sözcükler redif olabilir (Dilçin, 1995: 80). Âşık Cemal Divani’nin 304 şiirinde incelenen redif ile ilgili şunlar söylenebilir:  1 kelimede redif olan 74 şiir,  2 kelimede redif olan 108 şiir,  3 kelimede redif olan 57 şiir,  4 kelimede redif olan 39 şiir,  5 kelimede redif olan 14 şiir,  6 kelimede redif olan 3 şiir bulunmaktadır. Âşık Cemal Divanî’nin bir şiirini redif bağlamında inceleyelim: Duy diyenler oldu kulak asmadım Kafiye Redif (4 kelime) Giy diyenler oldu kulak asmadım Kafiye Redif (4 kelime) 16 3.1.3. Hane Sayısı Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen dörtlük sayıları bakımından hanelerin dağılımı şöyledir:  3 haneli şiirlerin sayısı 21  4 haneli şiirlerin sayısı 24  5 haneli şiirlerin sayısı 219  6 haneli şiirlerin sayısı 20  7 haneli şiirlerin sayısı 6  8 haneli şiirlerin sayısı 1  9 haneli şiirlerin sayısı 2  10 haneli şiirlerin sayısı 1  12 haneli şiirlerin sayısı 1 3.1.4. Aliterasyon Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde kafiye ve redif ile birlikte ahengi sağlayan başıca unsurlardan birisi aliterasyondur. Divanî’nin 304 şiirinde incelenen birinci dörtlükte aliterasyonu sağlayan harflerin dökümü şu şekildedir:  N harfi 89 defa  R harfi 69 defa  M harfi 55 defa  L harfi 38 defa  D harfi 15 defa  S harfi 8 defa  T harfi 7 defa  Ş harfi 4 defa  K harfi 3 defa  Y harfi 3 defa  B harfi 2 defa  Z harfi 1 defa 17 Divanî’nin şiirlerinde m, n ve r harflerinin bir ahenk unsuru olarak yoğun bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Birkaç örnekle incelenecek olursa: ‘’Maskesi düşünce gördüm yüzünü Meğer yılan imiş aslan bilirdim Bundan sonra gala almam sözünü Tamda cahil imiş irfan bilirdim’’ Yukarıdaki şiirde ‘’m’’ sesinin aliterasyon olarak kullanıldığı görülmektedir. ‘’Aptal gönül bu dünyanın peşine Koşan değişti de sen değişmedin Sinesini yakıp aşk ataşına Pişen değişti de sen değişmedin’’ Yukarıdaki şiirde ‘’n’’ sesinin aliterasyon olarak kullanıldığı görülmektedir. ‘’Sayısızca insan gördüm âlemde Boşuna çıldıran bir seni gördüm Olacak her neyse ezel kaderde Dostunu yıldıran bir seni gördüm’’ Yukarıdaki şiirde ‘’r’’ sesinin aliterasyon olarak kullanıldığı görülmektedir. 3.1.5. Ölçü Mısralardaki hece sayısının eşitliğinden hece ölçüsü doğar. Bir manzumenin ilk dizesinde kaç hece varsa, diğer dizelerde de o kadar hece vardır (Karaalioğlu, 1966: 40). Divanî’nin 304 şiirinde incelenen şiirlerin tamamı hece ölçüsü ile yazılmıştır.  7’li hece ölçüsü ile yazılmış 2 şiir,  8’li hece ölçüsü ile yazılmış 31 şiir,  11’li hece ölçüsü ile yazılmış 237 şiir,  15’li hece ölçüsü ile yazılmış 18 şiir,  16’lı hece ölçüsü ile yazılmış 7 şiir bulunmaktadır. 18 7’li: ‘’Çekildiler erenler Dost yüzler yerinde yok Ahvalimi soranlar O sözler yerinde yok’’ 8’li: ‘’Güz gidince kış gelirmiş Yazla arasında ne var Gönül ağlar yaş gelirmiş Gözle arasında ne var’’ 11’li: ‘’Gel beni bir dinle ey deli gönül Yazılmak ayrıdır yazmak ayrıdır Her bahçede açmaz taze taze gül Sezilmek ayrıdır sezmek ayrıdır’’ 15’li: ‘’Yâr sırtıma saz bağlattı gezdirdi il il beni Mahzun koydu gurbet elde etti sersefil beni Yürü dedikçe yürüdüm dur dedi orda durdum Seslenince gidemedim bıraktı gafil beni’’ 16’lı: ‘’Acep dünya kaç ton gelir darası kendi içinde Günde kaç bin hançer yiyer yarası kendi içinde Rüzgâr yırtar yüz gözünü firesi kendi içinde Etrafını derya kesmiş karası kendi içinde’’ 3.1.6. Kafiye Kafiye (Halk edebiyatında ayak), en az iki mısranın sonunda tekrarlanan ses benzerliğidir (İlaydın, 1997: 78). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinin birinci dörtlüklerinde bulunan ayaklardaki kafiyeler incelendiğinde şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır. 19  Şiirlerinin 159’unda yarım kafiye,  Şiirlerinin 93’ünde tam kafiye,  Şiirlerinin 28’inde zengin kafiye,  Şiirlerinin 12’sinde tunç kafiye kullanılmıştır. Görüldüğü üzere halk şiirinin genel karakteristik özelliği olan yarım kafiye kullanılması Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde de göze çarpan özelliklerden birisidir. 3 şiirin birinci dörtlüğünde ise hiçbir şekilde kafiye bulunmamaktadır. Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinin birinci dörtlükte bulunan kafiye çeşitlerinin örneklendirilmesi şöyledir: 1. Yarım Kafiye: ‘’Âşık senin ne tükenmez derdin var Beş yüz desem değil bin desem değil Ne meskenin belli ne de yurdun var Viran desem değil han desem değil’’ Yukarıdaki dörtlükte bin ile han kelimelerinde tek ses (-n) benzerliği vardır. 2. Tam Kafiye: ‘’Gönül bahçesine nazar eyledim Rüzgâr esti yaprak gitti dal bitti Arı oldum çiçeklere söyledim Kovan kırık macun gitti bal bitti’’ Yukarıdaki dörtlükte dal ile bal kelimelerinde iki ses (-al) benzerliği vardır. 3. Zengin Kafiye: Desinlere laf eyleme Divanî Kimi divane der kimi deli der Her acıya of eyleme Divanî Kimi mestane der kimi veli der Yukarıdaki dörtlükte deli ile veli kelimelerinde ikiden fazla (-eli) ses benzerliği vardır. 20 4. Tunç Kafiye: Halim perişandır şahım sultanım Kapında bir kulun ağlıyor bugün Çıktı asumana ahım amanım Gariplik sinemi dağlıyor bugün Yukarıdaki dörtlükte ağlıyor kelimesi dörtlüğün dördüncü mısrasında dağlıyor kelimesinin içinden geçmek suretiyle tunç kafiye oluşturmuşlardır. 3.1.7. Kafiye Örgüsü Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen kafiye örgüsü ve şiir sayısı aşağıda gösterilmiştir. 257 şiirin birinci dörtlüğünde: -a -b -a -b Benlik aynasına bakan insanın -a Ayağı bedeni başı bozulur -b Garibi mazlumu yakan insanın -a Hayali hülyası düşü bozulur -b 16 şiirin birinci dörtlüğünde: -a -a -x -a Muhtacım efendim sana muhtacım -a Kervanım yoruldu hana muhtacım -a Salmışsın gemimi derin ummana -x Sığınacak bir limana muhtacım -a 21 8 şiirin birinci dörtlüğünde: -a -b -c -b İnsanoğlu benzer bahçede güle -a Hele yaprakları dökülsün de gör -b Daha ekilmemiş hazan tarladır -c Sürülüp herk olup ekilsin de gör -b 7 şiirin birinci dörtlüğünde: -a -a -a -a Aşkı bize reva gören yarenler -a Baharı aldılar yazı verdiler -a Düşümüze mihman oldu erenler -a Gönlümüze yazı yazı verdiler -a 1 şiirin dörtlüğünde: -a -a -a -b Anlaşılmaz konuştuğun kelamın -a Sırrına agâhtır cümle âlemin -a Hükmü ne ki küçücük bir kalemin -a Yazar bozar başka şeye karışmaz -b 22 Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinin birinci dörtlüğünden hareketle şiirlerinin çoğunu koşma nazım biçiminin uyak düzenine uygun olarak yazıldığı görülmektedir. 3.2. Şiirlerin Şekil Unsurları Şiirin dış yapısını, görünüşünün kümelenmesini izah etmemize yarayan kavramlar nazım biçimi ve nazım birimidir ki bu iki kavramın toplamına şekil denilir. Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinin genel dış görünüşünü bu iki kavramla açıklanacaktır. Şiirinde kullandığı nazım birimleri ve nazım biçimleri şu şekildedir: 3.2.1. Nazım Birimi Nazım biçimlerinde ölçü olarak kullanılan parçadır. Halk edebiyatında dörtlük nazım birimi sayılmaktadır (Karaalioğlu, 1966: 76). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinden incelenen 289 şiirinde kullanılan nazım birimi halk şiirinin milli nazım birimi olan dörtlüktür. ‘’Beklediğim aksi zaman -1. mısra Geldi geçti gitti işte -2. mısra Deryaya uğradı kaptan -3. mısra Daldı içti yuttu işte’’ -4. mısra Âşık Cemal Divanî şiirlerinden 6 tanesini divan şiirinin nazım birimi olan bentlerle (muhammes, müseddes) yazılmıştır. 3.2.2. Nazım Biçimi ve Nazım Türü Halk şiirinde mâni ve koşma tipi olarak iki ana biçim vardır. Aslında az sayıda olan öteki biçimler, bu iki ana biçimden çıkmıştır. Dizelerin kümelenişi, dizelerin hece sayısı ve uyak düzeni bakımından özellik gösterenler biçim, biçimi ne olursa olsun konu bakımından benzerlerinden ayrılanlar da tür adı altında toplanmıştır (Dilçin, 1995: 279). 23 3.2.2.1. Âşık Edebiyatına Ait Şekiller 3.2.2.1.1. Koşma Halk edebiyatımızın en yaygın nazım şekillerinden biridir. Çoğu 4+4+3 veya 6+5 durak olmak üzere onbir hecelidir. Kafiye düzeni birinci dörtlükte abcb veya abab şeklindedir (Karaalioğlu, 1966: 98). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen 237 şiiri koşma nazım biçimi ile yazılmıştır. Aşağıda koşma nazım biçimi ile yazmış olduğu şiire yer verilmiştir. ‘’Gel beni bir dinle ey deli gönül Yazılmak ayrıdır yazmak ayrıdır Her bahçede açmaz taze taze gül Sezilmek ayrıdır sezmek ayrıdır Girip gezmediğin dostun bağıdır Seyran eylediğin yârin dağıdır İnsan yaratanın sır yumağıdır Çözülmek ayrıdır çözmek ayrıdır. Hükmetsen çıksan da aya güneşe Dünya senin olsa bir baştanbaşa Biri kalbe vurur birisi taşa Ezilmek ayrıdır ezmek ayrıdır Ak içinde gizlense de karalar Dostu senden seni dosttan aralar Ya cananı ya da seni yaralar Üzülmek ayrıdır üzmek ayrıdır 24 Ey Cemal Divanî yok sırra eren Toprakta birleşir yar ile yaren Birisi vurulan birisi vuran Kazılmak ayrıdır kazmak ayrıdır’’ 3.2.2.2. Anonim Halk Edebiyatına Ait Şekiller 3.2.2.2.1. Mani Anonim Halk edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Her dörtlükte birinci, ikinci, dördüncü mısralar birbiriyle kafiyeli, üçüncü mısra serbesttir (İlaydın, 1997: 95). Âşık Cemal Divanî şiirlerinden mani nazım biçimine verilen örnek aşağıda yer almaktadır. ‘’Diyemem yar diyemem Bağrımı yar diyemem Dünya hep güzel olsa Yadlara yâr diyemem Dolu yar dopdolu yar Gözlerim yaş dolu yâr Âleme yağmur yağdı Bana yağdı dolu yâr Zor biter dost zor biter Bu dert böyle zor biter Helalı hara bağa Kolay ekmek zor biter Güle ne dost gülene Ağlarım ben gülene Bülbül bin feryat eder Bilmiyorum güle ne’’ (Vural, 2015: 324) 25 3.2.2.3. Âşık Edebiyatına Ait Türler Âşık edebiyatı nazım türleri genellikle koşma ve semâi biçimiyle yazılmaktadır. Bu türler, koşma ve semailerden konuları bakımından ayrılmaktadır (Dilçin, 1995: 337). 3.2.2.3.1. Güzelleme Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir. Âşık Cemal Divanî’nin nazım biçimleri bağlamında incelediğimiz 185 güzelleme türü bulunmaktadır. ‘’Ferhat seni görse idi dağlarda Şirine gitmeye yol aramazdı Emrah seni seyran etse bağlarda Koparıp dermeye gül aramazdı Kulak verip sevenlerin sözüne Ayrılığı karıştırmaz özüne Kerem baksa idi senin yüzüne Aslı ocağında kül aramazdı Irmaklar var idi gözü yaşında Ömür çürütmezdi aşkın peşinde Mecnun seni hayal etse düşünde Leyla Leyla deyip çöl aramazdı El uzatsa sırlı kapı açardı Belki yoksuludu belki naçardı Sümmânî’de gül periden geçerdi Gönül kapısına kul aramazdı Cemal Divanî’de gece yarılar Cevap bulmaz İhsanî’de sorular Cemalini fark etseydi arılar Çiçeklere konup bal aramazdı’’ 26 3.2.2.3.2. Taşlama Halk edebiyatında, bir kimsenin kusurlarını, gülünç taraflarını alaylı bir dille ortaya koyan şiirlerdir. Divan şairlerinin hicviyelerine karşılık halk şairleri şahıslara karşı duydukları nefret ve kinleri, yermek istedikleri kimseleri, toplumsal dertleri taşlamalarının okuna hedef tutmuşlardır (Karaalioğlu, 1966: 99). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen taşlama nazım türü ile yazılmış 101 şiiri bulunmaktadır. ‘’Kervan mı yoruldu ne oldu acep Bu kervancı yine han değiştirdi Yüzünden kaldırdı düştü ya hicap Yönünü çevirdi yan değiştirdi Oturduğu yerde durur kalkmazdı Hiç kimsenin ayıbına bakmazdı Daha önce camilerden çıkmazdı Gitti kiliseye din değiştirdi Sattı kervanını aldı araba Şimdi hasret yaşar bir çift çoraba Ağanın yanına girdi maraba Unvan değiştirdi ün değiştirdi Bilmedi taktir de ne imiş yazı Unutmak kolay mı hüzünlü mazi Ecdattan soyundan olmadı razı Ameliyat oldu kan değiştirdi Cemal Divanî’nin yaslandı sini Ayırt edemedi beş yüzü bini Silahın önüne attı kendini Kör olası kurşun yön değiştirdi’’ 27 3.2.2.3.3. Koçaklama Çoşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve döğüşleri anlatan şiirlerdir (Dilçin, 1995: 341). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinden 4’ü koçaklama nazım türü ile yazılmıştır. Aşağıda Divanî’nin koçaklama nazım türü ile yazılmış bir şiirine yerilmiştir. ‘’Haykırır bu millet döner özüne Demek daha henüz o gün gelmedi Layık olur ecdadının sözüne Demek daha henüz o gün gelmedi Yeni baştan Malazgirt’e girilir Her kaleye al bayrağı gerilir Tekrardan bir çağa mühür vurulur Demek daha henüz o gün gelmedi Uyuyan gençliğin kalkar uyanır Orduların Viyana’ya dayanır Üç kıtaya şehit rengi boyanır Demek daha henüz o gün gelmedi Yeryüzünde çeşit çeşit renk olur Haçla hilal anlaşamaz cenk olur Adaletin terazisi denk olur Demek daha henüz o gün gelmedi Yer titrer semadan şimşekler çakar Cemal Divanî’de o güne bakar Dünya’yı kurtaran bir aslan çıkar Demek daha henüz o gün gelmedi’’ 28 3.2.2.3.4. Ağıt Divan Edebiyatı’nın mersiyesi gibi bir ölünün ardından söylenen türküye ağıt denilmektedir. Halk ozanları sevdikleri kişilerin, depremde, su baskınında ve savaşta can verenlerin ardından ağıtlar yakmışlardır (Makal, 2002: 15). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinden incelenen 6 şiiri ağıt nazım türü ile yazılmıştır. Aşağıda Divanî’nin ağıt nazım türü ile yazılmış bir şiiri bulunmaktadır. ‘’Soma’ya bir ateş düştü köz yasta duman yasta Sayısız ocağı yıktı ah yasta figan yasta Yasta bulut yasta yıldız ay yasta güneş yasta Çark mı tersine çevrildi geçmeyen zaman yasta Mahşeri kalabalıklar sızlayan analar var Daha üç günlük gelinler solmayan kınalar var Ataşlar içinde yanan deli divaneler var Arar bulamaz yavrusun canan yasta can yasta Gitmiş de geri dönmemiş ciğerinin paresi Saniyeler içinde mi dostun dosttan arası Beyaz tenler kömür olmuş yok bunun bir çaresi Hiç bir ilaç kâr eylemez çaresiz lokman yasta Zemine velvele düştü duyulmaz insan sesi Ruh uçmuş Allah’a varmış boştur göğüs kafesi Huzuru divana kalmış mahkemedir ötesi Gözlerde yaşlar kurumuş fi cümle insan yasta Güneş doğsa da ışımaz karanlık karşı dağlar Bülbül susmuş gonca solmuş virane olmuş bağlar Yarabbi sen yardım eyle yüreğimiz kan ağlar Tahtında sultan üzgündür dağdaki çoban yasta 29 Yine ecelin kervanı uğradı bizim hana Dört yüzden fazla garibi verdik gitti kurbana Zonguldak’tan Adana’ya İzmir’den Ardahan’a Ölü toprağı serpildi bu cennet vatan yasta Hayret ile bakıyorum âlemde olanlara Mevla cennetini versin bu yolda ölenlere Allah’tan ihsan yetişe içerde kalanlara Bu duadan teskin olur kul Cemal Divan yasta’’ 3.2.2.3.5. Semai Halk şiirinde hece ölçüsüyle ve aruz ölçüsüyle yazılan iki türlü semâi vardır. Hece ölçüsüyle yazılan semailer koşma tipine benzer ve uyak düzeni aynıdır. Yalnız aralarındaki ayrım dizelerinin hece sayısı bakımındandır. Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla yazılırlar. Sevgi, doğa ve güzellik gibi konular işlenir (Dilçin, 1995: 334). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelediğimiz 28 şiiri semai nazım türü ile yazılmıştır. Divanî’nin semai nazım türü ile yazmış olduğu bir şiire yer verilmiştir. ‘’Garip bülbül sen bu bağa Girdin mi dedim demedi El uzatıp gonca gülü Derdin mi dedin demedi Okuyup aşk satırını Seçip esre ötürünü Mahzun yârin hatırını Sordun mu dedim demedi Kadir Mevla’m rahmet seper Arif ondan hisse kapar Diken ile güle çeper Ördün mü dedim demedi 30 Sevgi mi seni bağlayan Aşkın mı ciğer dağlayan Senden gayrı bir ağlayan Gördün mü dedim demedi Ağlayan göz döner sele Gül mü seni saldı dile Cemal Divanî bir güle Verdin mi dedim demedi’’ 3.2.2.4. Dini-Tasavvufi Türk Halk Edebiyatına Ait Türler Din ve tasavvufla ilgili kavram, duygu, düşünce, ilke ve kuralları halka yaymak amacıyla bir tarikata bağlı şairlerce yazılan şiirlerdir (Dilçin, 1995: 343). 3.2.2.4.1. İlahi Tanrı ile ilgili olan ona dua etmek üzere yazılıp ezgi ile söylenen nazım türüdür. Yedili, sekizli, onbirli hecelerle söylenmektedir. İlahilerde 3-7 ve daha fazla dörtlük olabilmektedir (Karaalioğlu, 1966: 106). Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinde incelenen 3 şiiri ilahi nazım türü ile yazılmıştır. ‘’Hiçbir yolcu menziline gitmemiş Hedefe varmışsa yol Allah’tandır Çöl vadide diken dahi bitmemiş Bahçede açmışsa gül Allah’tandır Dilerse yakını eylermiş ırak Şu kini kibiri terk eyle bırak Her gövde burcunda yeşerir yaprak Meyvesin vermişse dal Allah’tandır 31 Nice âlim vardır bilmiyor imla Rakip rakibine yapmaz mı hamle Buluttan toprağa düşünce damla Birikip coşmuşsa sel Allah’tandır Bilen yok ki nedir serveti varı Pus vadiyi gizler duman dağları Sahradan çiçeği devşiren arı Macun yaptı ise bal Allah’tandır Gel Cemal Divanî biraz et gayret Kulağınla işit gözünle seyret Dünya hikmetine eyleme hayret Aklın varsa düşün bil Allah’tandır’’ 3.2.2.4.2. Medhiye Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlere denir. Dört halife için yazılan medhiyelere medh-i çihâr-yâr-ı güzîn denilmektedir (Dilçin, 1995: 263). Âşık Cemal Divanî’nin medhiye nazım türü ile ilgili yazmış olduğu 1 tane şiiri vardır. ‘’Hazreti muhtarın gari yâridir Ömer Sıddık Ali yaren hepsi bir Birini ayırmak hak inkârıdır Sıddık Osman Ömer Furkan hepsi bir Sıddık Ekberidir iman bülbülü Ömer ki İslam’ın bağının gülü Zülfikar belinde binmiş düldülü Osman Ömer Ali Aslan hepsi bir 32 Haydar-ı Kerrardır Hazreti Ali Sıddık’tır Ömer’dir imanın hali Kim görmüşse demiş hayâ timsali Sıddık Ömer Ali Osman hepsi bir Cemal Divanî’nin gözü yaşları İslam ordusunun din gardaşları Nuri Muhammet’in can yoldaşları Ali Ömer Sıddık Sultan hepsi bir 3.3. Şiirlerindeki Teknik Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiiri elimizde mevcuttur. Bu şiirlere kendisinin düzenli bir şekilde tuttuğu dosya ve defterlerden ulaştık. İncelememiz dışında kalan birçok şiiri de bulunmaktadır. Toplam 304 şiirinde incelenen 289 şiirinde nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır. 304 şiirin 2 tanesi beş dizeden oluşmaktadır. Aşağıda bu tarz yazılan bir şiiri mevcuttur. ‘’Mevla’m ayrılığı vermiş kullara Acırım boş geçen bunca yıllara Çocuk yaşta düştüm gurbet ellere Hasretin şerbeti olsa da şehir Bursa benim için en güzel şehir Bolu Gerede’de Dertli sözü var Kayseri’de Seyrani’nin sazı var Amasya’da Ferhat Şirin izi var Fırat’ı geçerken boğulmuş Tahir Bursa benim için en güzel şehir 33 Sivas’ta Veysel’in kara toprağı Erciş’te Emrah’ın kolunda bağı Şenliğin Sümmânî’nin sönmüş ocağı Sevda gözyaşımı etse de nehir Bursa benim için en güzel şehir Kerem Isfahan’dan gelmiş de gitmiş Çektiği cefalar canına yetmiş Değirmen önünde Reyhanî yatmış Emir Sultanımız âlemden mahir Bursa benim için en güzel şehir Biz de bu vatana şükür ederiz Bir yanı Uludağ bir yanı deniz Nöbetimiz dolar çeker gideriz Ey Cemal Divanî biter bu kahır Bursa benim için en güzel şehir’’ İncelediğimiz şiirlerin 4’ü altı dizeden oluşmaktadır. ‘’Kasavetten bir yel esse gül bırakmaz yolar geçer Tabirsiz gördüğün rüya bildiğini siler geçer Kimisine elem güya kara bağrım deler geçer Kimine lokmayı vermez kimisine böler geçer Kimisine damla akmaz kimisine dolar geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer Şöhreti kayıp edersin unvan gider ün de kalmaz Asuman yere dökülür ay kaybolur gün de kalmaz Bozar bu çarkı çemberi dönen değirmen de kalmaz Bereket yerden çekilir başak kurur den de kalmaz Yerden göğe çıkan bulut rahmetini çiler geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer 34 Cemal Divanî’yi sorma ölür gider zor bulursun Kendin günaha batmışsın âlemde kusur bulursun Ya âşığı sultan arar ya hazreti pir bulursun Emrah Sümmânî yanında Nihan İhsan er bulursun Belki dalgalarda güler felek dişin biler geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer’’ Âşık Cemal Divanî’nin incelemeye alınmayan 1 şiiri beyit nazım birimi formunda aşağıda yer almaktadır. Gönlüme bin nasihat eğledim de tutmadı Ben onu unuttum da o beni unutmadı Günlerim hayâl gibi geceleri düşteyim Baharım çiçek açmaz yazın kara kıştayım Her ne desem dinlemez kederdedir yastadır Kalbimi mahkûm etti aklımda iflastadır Beni hülyaya salar kendisi rahat yatar İnkâr etmek nafile gözümü şahit tutar Ben onu terk etmiştim o bende mihman kalmış Hep onu konuşurum dilimi esir almış Meskenim gurbet oldu ruhum bedene dargın Dalgalı denizlerde vurgun yemişim vurgun Sen ey Cemâl Divanî yürü ecdat izinde Bilerek boğulursun gönülün denizinde 35 Âşık Cemal Divanî’nin 304 şiirinden incelenen 2 şiirinde mahlas kullanılmadığı görülmektedir. Aşağıda mahlası olmayan bir şiiri mevcuttur. ‘’Ara sıra dalgasına şaşarım Ummanın derdini bir bilebilsem Gurbetin içinde gurbet yaşarım Zamanın derdini bir bilebilsem Zaman olur saniye de çıldırır Yarenine yoldaşına saldırır Sebep olan babasını öldürür İnsanın derdini bir bilebilsem Sam yel vardır sevenlerin bağında Nifak olur her zamanın çağında Sürü rahat değil azap dağında Çobanın derdi ne bir bilebilsem Her gün katlimize ferman yazılır Böyle gitmez devri düzen bozulur Taş altında köleleri ezilir Sultanın derdi ne bir bilebilsem’’ Görüldüğü gibi Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinin tamamına yakını dörtlüklerden oluşmaktadır. Şiirlerinin 219’u 5 dörtlükten, 24’ü 4 dörtlükten, 21’i 3 dörtlükten, 20’si de 6 dörtlükten oluşmaktadır. Bunun sonucunda dörtlük hacmi olarak 4 ve 5 dörtlüğü tercih etmiştir. İncelenen şiirlerden hareketle Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinin teknik olarak ölçü, uyak, kafiye, hane, redif gibi şekil unsurlarını istisnalar hariç başarılı bir şekilde kullanmaya çalıştığını görebilmekteyiz. Bazı şiirlerinde de yöresel söyleyişlerinin olduğu kelimelere sıklıkla rastlayabilmekteyiz. 36 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ’NİN ŞİİRLERİNİN KONU BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 4.1. Âşk Şiirleri Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde aşk yoğunluk olarak beşeri aşk şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Beşeri aşkın dışında ilâhi aşkı da görmek mümkündür. Aklında olan bir güzele sevda duyduğunu ve bu sevdanın onda yoğun bir etki yaptığını şiirlerinde görmekteyiz. Aşk onun zihninde ulaşması güç bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrılık, hüzün gibi durumların âşığın şiirlerine tesiri oldukça fazladır. Şiirlerden hareketle âşığın aşka ulaşabilmesinin güç olduğu, bu durumu da şiirlerine aksettirdiğini görebilmekteyiz. Divanî’nin aşk konulu 154 şiiri bulunmaktadır. ‘’Feryat ettin kaval gibi ney gibi Damlayıdın çağlar oldun çay gibi Aklım sana köle kalbim bey gibi Yine beni anlamadın sarı kız Acır mısın bu aşığın halına Tenezzül etmedin dünya malına Yirmi dört bilezik taktım koluna Yine beni anlamadın sarı kız Sen hüzünlü bense gözü yaşıdım Yanında en sadık arkadaşıdım Ömür boyu omuzumda taşıdım Yine beni anlamadın sarı kız Sen susunca bende sana darıldım Her mecliste başköşeye kuruldum Fırsatım oldukça sana sarıldım Yine beni anlamadın sarı kız 37 Karalar giyindin kenarda durdum Cemal Divanî’yim çok hayâl kurdum Beni ağlattıkça göğsüne vurdum Yine beni anlamadın sarı kız’’ Yukarıdaki şiirde âşığın feryadı dile gelmektedir. Aşkına tutsak olan âşığın güzel karşısında eli kolu bağlı durumdadır. Esirliğinden kurtulamayan âşık çaresizliğini şiire dökmeye çalışmıştır. Aşkını sürekli dile getirmesinden bahseden âşık, sevgilisinin bu durumdan haberdar olmadığını, bu durumunda âşığı derinden hüzne götürdüğü görülmektedir. Âşığın aşkı için tüm fedakârlıkları yapmasına rağmen hâlâ onun bu durumdan sessizliğe bürünmüş olması âşığa zulüm gelmektedir. Âşığın hayatı boyunca sevdiğinin yanında olduğunu, kendisini en sadık arkadaşı olarak gördüğünü dile getirmesine rağmen, sevgilisinin yine bu durumdan haberdar olmayışı onu köze çevirmektedir. ‘’Yar elinden aldım yara Yaram derinde derinde Sinem olmuş pare pare Cahil şerinde şerinde Eğil deli gönün eğil Bir defa bağladık meyil Sinemde yaram bir değil Yedi yerinde yerinde Aşkı beni kavuruyor Rüzgâr olmuş savuruyor Dokundukça deviriyor Sevda perinde perinde 38 Divanda durmak isterim Yüzünü görmek isterim Dağları yarmak isterim Arzum şirinde şirinde Cemal Divanî bulaydım Varıp yanında kalaydım Tek bir tane saç olaydım Yarın serinde serinde’’ Yukarıdaki şiirde, aşkın âşığı yaraladığı dile getirilmiştir. Aşkın iyileşemeyen bir kabuğa benzetildiği görülmektedir. Kabuk bağlamayan yaranın kanıyor olması aşka ulaşmanın güçlüğünü ifade etmektedir. Ezelden sevdalı olmasına rağmen bu sevdanın ona şifa olmaktan çok hasta ettiğini ve dermanının olmayışını gözler önüne sermektedir. Aşkın onu ateş gibi yaktığı, bu yanmanın sonucunda da ortada bir sevdanın sadece adı kaldığı görülmektedir. Sevdası için nice zorluklara göğüs germiş, onun yüzünü görmek umuduyla sürekli arayış içinde olması onu sersefil etmiş durumdadır. Âşığın bu sevdadan tek isteği yârini bulup onunla beraber ömrünü bir edip, yaşama birlikte tutunmaktır. Sonuç olarak Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde aşk konusu önemli bir yere sahiptir. Beşeri aşkın ön planda olduğu şiirlerinde aşk ulaşılması güç bir kaynak olarak görülmüştür. Âşığın çabaları devam ederken sevgilisinin bu çabaları görmeyişi ve hayatına devam ediyor oluşu da bu aşk kavramını açıklamaya yardımcı olmaktadır. Sevda çekmek aşkın yegâne kuralıdır. Bu kural içerisinde aşk gurbettir, gurbette varılması zor bir yerdir. Kavuşmak istemenin arzulandığı bu şiirlerde âşık sitemini, hüznünü ve ayrılığı dile getirmektedir. 4.2. Memleket, Yurt Sevgisi Konulu Şiirleri Vatan, bir kimsenin büyüdüğü, bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı ve her türlü koşullarda savunmak istediği bir toprak parçasıdır. Hepimizin bir vatanı vardır, bu vatan içerisinde hayatımızı devam ettirdiğimiz, geleneklerimizi 39 yaşattığımız, bizden önceki nesle ve bizden sonra gelecek olan nesle yaşanabilir bir vatan bırakmak bizlerin temel görevleri arasındadır. Âşık Cemal Divanî, şiirlerinde de memleket sevgisinden oldukça bahsetmiştir. Ona göre memleket sadece yaşadığı bir yeri sınırlandırmaktan ibaret değildir. Varlığını hissettiğimiz her yer bizlere memlekettir. Bizlere düşen, memleket sevdasını koruyup, artırmaktır. Cemal Divanî’nin memleket, yurt sevgisi konulu 15 şiiri bulunmaktadır. ‘’Güzellere mesken olmuş Bizim dağlarla yaylalar Çok çoban arzusun bulmuş Bizim dağlarla yaylalar Çiçeklerden vala örmüş Geçen yolcudan dert sormuş Nice kanlı savaş görmüş Bizim dağlarla yaylalar Ocağında sütler pişmiş Damatlar doldurmuş içmiş Kaç kervancıya sır açmış Bizim dağlarla yaylalar Kayasında rüzgâr sesi Tabiatın efsanesi Garibanların yuvası Bizim dağlarla yaylalar Cemâl Divani sır olur Kış bitince bahar olur Bir gün gelir mezar olur Bizim dağlarla yaylalar’’ 40 Bu şiirde memleketimizin heybetli duran dağlarından, yemyeşil olan yaylalarından söz edilmiştir. Dağları ve yayları sadece yer olarak değil, birer sığınak olarak görmektedir. Bu güzelliklerin oluşundan dolayı nice çobanlar, nice sürüler oralarda yaşamlarını devam ettirmektedir. Dağlara ve yaylara insani özellikler yüklenerek onların vasıflarını artırmak amacıyla kişileştirmelere yer verilmiştir. ‘’Kerem Isfahan’dan gelmiş de gitmiş Çektiği cefalar canına yetmiş Değirmen önünde Reyhanî yatmış Emir Sultanımız âlemden mahir Bursa benim için en güzel şehir Biz de bu vatana şükür ederiz Bir yanı Uludağ bir yanı deniz Nöbetimiz dolar çeker gideriz Ey Cemal Divanî biter bu kahır Bursa benim için en güzel şehir’’ Âşık Cemal Divanî Bursalı olmamasına rağmen Bursa’yı çok güzel tarif etmiştir. Bursa şehrinin kendisi için ne anlama geldiğini yukarıdaki dizelerde anlatmaktadır. Tarihi güzelliklerin yanında doğası ile bizleri büyüleyen bir şehir olduğunu belirtmektedir. Bursa’yı anlatan bir başka şiirinde Bursa’nın ne kadar da ihtişamlı bir yer olduğunu bizlere göstermektedir. Mekân olarak bahsettiği Emir Sultan türbesi bizlerin manevi anlamda huzur bulduğu önemli bir yerdir. Beyaz rengin yansıması olarak bildiğimiz Uludağ’dan da ayrıca bahsetmiştir. ‘’Dedem Yıldırım’ın şah eseridir Durulur divana Ulu Cami’de Ülkemde ki nöbetlerden biridir Yönelir Rahmana Ulu Cami’de 41 Sayısız âlimler gelmişte gitmiş Ya kaçı hakikat sırrına yetmiş Nice sultanlara nasihat etmiş Saygı var Kur’an-a Ulu Cami’de Şadırvanı ortasında çağlamış Hızırı bir vakit buna bağlamış Kaç gariban dua etmiş ağlamış Can gelmiş kaç sana Ulu Cami’de Bir ilahı dava bizim davamız Buna şahit dağlarımız ovamız El açılıp da yapılınca duamız Çıkar asumana Ulu Cami’de Dersini okumuş ehli irfanlar Secdeye kapanmış sultanlar hanlar Kendini yitirmiş nice zindanlar Dönmüşler üryana Ulu Cami’de Ne ulu şey vatan için ölmesi Şu fani âlemde adın kalması Nasip olsa cenazemiz kılması Bu Cemal Divana Ulu Cami’de’’ Yukarıdaki şiirde, İslam Dünyası için çok önemli olan bir cami olan Ulu Cami’ye yer verilmiştir. I. Bayezid tarafından yaptırılan bu cami bizlerin manevi anlamda huzur bulabildiğimiz bir yerdir. Âşık Cemal Divanî’de bu şiirinde Bursa Ulu Cami’nin önemini, bizlere miras kalan bu mabedin varlığından söz etmiştir. 42 4.3. Gurbet Konulu Şiirleri Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerinde gurbet konulu şiirlere de yer verilmiştir. Genç yaşlarda memleketinden ayrılmak zorunda kalan âşığın, bu sitemini şiirlerinde görebiliriz. Asli vatanımızda yaşamımızı devam ettirmek varken yaşadığımız hayat şartları içerisinde gurbeti tatmak tatlı olmasa da mecburidir. Âşık Cemal Divanî’de gurbette oluşunu ve memleketine duyduğu özlemlerini şiirlerinde yansıtmıştır. Divanî’nin gurbet konulu 15 şiiri bulunmaktadır. ‘’Tarlasını ektik çayırı biçtik Altını kazarak oyduk bu köyün Dağlarından soğuk suyunu içtik Bütün varlığına doyduk bu köyün Bilmiyorum hangi aydı yıl kaçtı Komşu olan komşusuna muhtaçtı Mezire’nin yamaçları ağaçtı Nasıl fidanına kıydık bu köyün Gurbet el göründü yiğitlerine Balta vurduk kavak söğütlerine Kerkülük’ten çıktık Micitlerine Lorud’unda sürü yaydık bu köyün Yasamal’dan Kabak Dağa geçince Cornikler’de kır tarlayı biçince Güneyinde kekureler açınca Baldırganlarını soyduk bu köyün Haydar Çavuş gözü yolda kalınca Mürsel Çavuş muhtarlığı alınca Ali Bey’le Ahmet Ağa ölünce Adını Duralar koyduk bu köyün 43 Cemal Divanî’de gönlü yarada Halen daha arzusu var orada İhsanî’de meftun yatar burada Yıllardır emrine uyduk bu köyün’’ Yukarıdaki şiirde, âşığın doğup büyüdüğü Duralar Köyü’ne yer verilmiştir. Köyünün güzelliklerinden bahsederken aynı zamanda köyünün tahribata uğradığını da dile getirmektedir. Gurbette oluşundan dolayı âşığa özlem duyuran memleketinin hasreti onu derinden etkilemektedir. Şiirinde, köyünde olan bazı bölgelerden de bahsederek anılarını tekrar canlandırmak istediği ortadadır. Gurbet onun içinde daima bir yara olarak kalmış olup tek arzusu doğup büyüdüğü topraklara geri dönebilmektir. Ustası olan İhsanî’nin kabrinin orada bulunduğunu, gurbette yaşamanın hayli zor olduğunu bu şiirinde göstermektedir. ‘’Garibin üstünden kış eksik olmaz Ne baharı gelir ne de yaz olur Arzusu umudu yerini bulmaz Çilesi çok neşesi de az olur Akar gözlerinden hüzünlü pınar Nerde baykuş varsa dalına konar Bağrının başında bir ateş yanar Üstü duman can evinde köz olur Acı elem diyarına çağrılır Ne kambur düzelir ne de doğrulur Beden azap hamurunda yoğrulur Ne edası kalır nede naz olur 44 Gülmek yasak olur kaldığı yerde Böyle taksimatı vardır kaderde Hüzünden üstüne çekerler perde Benzi solgun melul mahzun yüz olur Hasret acısını kimler dindirir Bazen Cemal Divanî’yi kandırır Köleyi de sultanı da dondurur Gurbetin iklimi hep ayaz olur’’ Yukarıdaki şiirde, gurbetin âşık üzerindeki etkisinden bahsedilmiştir. Gurbet ona göre acı bir diyardır ve bu acı diyarda bedeni azap çekmektedir. Gönlündeki ferahlığı, gurbet kavramı yok etmiştir. Gurbetin oluşu onun yaşama tutunmaya çalıştığı bir durumdur. Gurbetin içinde tutunacak bir dalının olmayışı âşığın benzini soldurmuştur. Gurbet ona göre hüzün viranesidir. Bu gurbet acısına merhem olabilecek birilerini göremiyor olması Âşık Cemal Divanî’yi daha da gurbetlik yapmaktadır. Gurbet âşığın ruhuna işlenmiş silinmez bir yazıdır. Bu yazıyı silmekte o kadar kolay olacak bir durum değildir. 4.4. Dini Şiirler Âşık Cemal Divanî, peygamber efendimize duyduğu özlemini akrostiş yaparak belirtmiştir. Cemal Divanî’nin şiirlerinin 18’i dini şiirdir. 4.4.1. Hz. Muhammed ile İlgili Şiirler ‘’Erenler şehrinin şahı sultanı Feyzi muhabbetim sana hasretim Efendim sen bize şefaat kanı Nübüvvet nöbetim sana hasretim Dilerim kapında kalmak her zaman İmkânı olur mu bulmak bir zaman 45 Makamına mihman olmak sır zaman Yalvarmak niyetim sana hasretim Allah’ın dinini beyan eyleyen Mağripten maşrıka dosta söyleyen Ulaşıp hak deryasını boylayan Hakikat hikmetim sana hasretim Ahtım var sarılmak kutlu sancağan Muhammed dediler ezel ervağan Mustafa yazdılar iman ocağan Erilmez gurbetim sana hasretim Değişmem tek telin koca dünyaya Melekler ismini yazdı semaya Ulaşmak mümkün mü böyle sevdaya Sevdiğim hasretim sana hasretim Takvanın zirvesi şerefi şanı Alemlerin rabbi vermiş nişanı Feyzi himmet bekler Cemâl Divani Aşkındır sohbetim sana hasretim’’ ‘’Aşığa aşk konuşmamak hayâ ardır bu gece İsmini zikir eylemek bize kârdır bu gece Yüz yirmi dört bin bin nebi geldi geçti aradan Herkesin gizli tuttuğu aşikârdır bu gece Kirâmen kâtibî açmış defterdeki yerini Yıldızlar nur saçıyordu süslerken göklerini 46 Ukbâ’dan dünyaya sunmuş âlemin enverini Ötelerin ötesinden haber vardır bu gece Dünya var olduktan beri sır olan bilmecesi İsmail’in alnındaydı satır satır hecesi Rebiûlevvel ayının on ikinci gecesi Cümle canlı bayram etti gelen yârdır bu gece Muhammed emin yazılmış ezeli ervâhtaydı Yetmiş bin hicap içinde bir ulvi dergâhtaydı Dünyaya teşrif edince başı secdegâhtaydı Dalında nübüvvet mührü zati nurdur bu gece Cemal Divanî gönlümde kâinatın habibi Hürmetine bağışlasa kimsesizler sahibi Bu gelen son elçi idi insanlığın tabibi Dertli isen var divana yaran sardır bu gece’’ Yukarıdaki şiirde, peygamber efendimize yönelik bir övgüden bahsedilmiştir. Âşık Cemal Divanî, peygamber efendimizin doğumunun bir mucize olduğunu, bizlere rahmet olarak gönderildiğini ve son peygamber olduğunu dile getirmiştir. 4.5. Taşlama Şiirleri Âşık Cemal Divanî taşlama şiirlerinde düzene olan bozukluğu, insanlara olan sevgisizliği, adaletsizliği dile getirmiştir. Şiirlerinde, âşığın bazı şahıslardan beklemediği yaşanmışlıkları görmesi ve durum karşısında şaşırıp kalması görülmektedir. Kendisine iyi görünen şahısların maskesi düşünce ne oldukları ortaya çıkmış ve bu durum karşısındaki tepkisini bu şiirini kaleme alarak farkındalığını artırmaya çalıştığını görmekteyiz. Divanî’nin taşlama konulu 101 şiiri bulunmaktadır. 47 ‘’Bize incitirsin demiş bir alçak Sizin evi ben mi yaktım be deyyus Arkadan söz eden korkaktır korkak Tacın tahtın ben mi yıktım be deyyus En küçük işine hile katarsın Menfaaten arkadaşın satarsın Nefis zindanında esir yatarsın Pranganı ben mi taktım be deyyus Herkes çeker imiş kendi şirine Su yeter mi iftiranın kirine Demek çamur atacaktın birine Piyangodan ben mi çıktım be deyyus Zaman senin edep arın yitirmiş Kibir zaten itibarın bitirmiş Çağladıkça bütün varın götürmüş Sizin arktan ben mi aktım be deyyus Yine Cemal Divani’yi şaya et Öldürmeye yok etmeye gaye et Allah’tan kork kullarından haya et Usandım sizlerden bıktım be deyyus’’ Yukarıdaki şiirde, arkasından konuşan bir şahsa serzeniş vardır. İftiraya maruz kaldığını ve bu durumun hiç hoş görünmediğini söylemektedir. Bu şiirden anlayacağımız üzere bu şahsın işlerine hile katarak yoluna devam ettiğini, kendi çıkarları için arkadaşlarını görmezlikten geldiğini görülmektedir. Nefsine yenik düşen bu şahsın düzen ve adalet duygusundan yoksun olduğu görülebilmektedir. Âşık Cemal Divanî’de yazmış olduğu bu şiirinde bazı gerçeklerin ortada olduğunu ve bu durumun keyfini kaçırdığını dile getirmeye çalışmıştır. 48 ‘’Ey erenler uyumayın yatmayın Şeytan irfan olmuş duymadınız mı Bu sözümü kulak ardı etmeyin Yahşi yaman olmuş duymadınız mı Yılanı soymuşlar sinekler için Ahırı yapmışlar inekler için Yeni yasa çıkmış dönekler için Serçe sultan olmuş duymadınız mı Kaplanın adına celse açılmış Kartallara yeni kefen biçilmiş Karakarga taze kral seçilmiş Emri ferman olmuş duymadınız mı Akıl ermez şerefisin kinine Ayı gibi girdi çıkmaz inine Kurdu kuşu sürü etmiş önüne Çakal çoban olmuş duymadınız mı Menfaati olduğunda iyiydi Bu Cemal Divanî ağabeyiydi Üç gün önce gördüm kara kediydi Bugün aslan olmuş duymadınız mı’’ Yukarıdaki şiirde, yakın çevresindeki bir şahsın ya da şahısların menfaati için âşığa iyi görünmeye çalıştığı görülmektedir. Kendi çıkarları için hitap etme biçimleri bile farklı olan şahısların, çıkarsız bir günde halini hatırını sormaya bile tenezzül etmediği görülmektedir. Âşıkta bu durumu anlatmak için hayvan isimleri üzerinden benzetmeler yaparak şiirini yazmış olduğu görülmektedir. Sahte dostlukların olduğunu, kötü bir güne düşsen, yanına dahi uğramayacak şahısların varlığından haberdar etmeyi gerekli görmüştür. 49 ‘’Adam diye seni eyledim şaye Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Isıttım soğuttum tutmadın maya Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Felek beni gurbet ellere attı Sen gibi zalime arkadaş etti Mazlumluğun mahzunluğun aldattı Ben ne bilem senin sütün bozukmuş İçine düşmüştün garip gurbetin Gücüm yettiğince eyledim metin Sanardım ki vardır arın izzetin Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Kaç firavun geldi geçti dünyadan Kısmet vermemişler edep ayadan Dedim belki utanırsın Mevla’dan Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Der Cemal Divanî canımı sıktın Demek sende beni kafaya taktın Soyun sopun insan idi it çıktın Ben ne bilem senin sütün bozukmuş’’ 4.6. Atatürk ile İlgili Şiirler Âşık Cemal Divanî bu şiirinde memleketimizin içinde bulunduğu duruma dikkat çekerek gerek Kurtuluş Savaşı’nı gerekse Çanakkale Zafer’ini bizlere bir kez daha şahitlik etmemiz için şiirini dile getirmiştir. Âşık burada sadece şiirsel anlamda bir duygu katmaktan ziyade tarihi alanda bilgilendirme yaparak bizlere ışık tutmayı başarabilmiştir. Cemal Divanî’nin Atatürk ile ilgili yazmış olduğu 1 şiiri bulunmaktadır. 50 ‘’İstilaya maruz kalmış yurdumuz Düşmana dur demiş Mustafa Kemal Dağıtılmış birliğimiz ordumuz Bir ulus var demiş Mustafa Kemal Kırık gemi ile çıkmış bu yola Haberler yollamış sağ ile sola Samsun’a çıkınca vermiş bir mola Millete er demiş Mustafa Kemal Amasya’ya gelip yazmış fikiri El açıp Allah’a etmiş şükürü Erzurum’da görmüş Kara Bekir’i Emrime gir demiş Mustafa Kemal Kara Bekir ile sözü bir etmiş Sivas’taki kongresini hür etmiş Bir ulusun benliğinde yer etmiş Vicdanlar hür demiş Mustafa Kemal Vatanı kurtarmak asıl niyeti Bu uğurda sarf eylemiş gayreti Toplayıp meclisi Cumhuriyet’i Millete kur demiş Mustafa Kemal Çanakkale acı vermiş canına Sakarya’da bakmış düşman kinine Afyon’da Yunan’ı katmış önüne Denize sür demiş Mustafa Kemal 51 Düşmandan kurtarmış aziz vatanı Hatırlamış toprağında yatanı Ön plana almış asıl insanı Vatana yâr demiş Mustafa Kemal İnkılaplar yapmış ardı ardına Sahip çıkmış ecdadının yurduna İlaç olmuş milletinin derdine Dermanı sar demiş Mustafa Kemal İlimde teknikte daim ileri Türk öğün çalış kalma ha geri İstikbale yön göstermiş gökleri Yatan esir demiş Mustafa Kemal Cemâl Divanî’yim mutlu günlere Al bayrağı çektiğinde gönlere Cumhuriyet emanettir gençlere Türklük gurur demiş Mustafa Kemal’’ Yukarıdaki şiirde, Türk milletine kendini adamış, vatanın bağımsızlığı için çetin mücadelelere girmiş ve zorluklar karşısında özgürlüğümüze kavuşmayı bizlere armağan etmiş Mustafa Kemal ATATÜRK anlatılmaktadır. İstila edilmiş memleketimizin, içinde bulunduğu vahim durumda silah arkadaşları ve askerlerimizin gayretiyle, canlarını feda etmek uğruna vatan bizimdir parolası ile savunmuşlardır. 52 BEŞİNCİ BÖLÜM 5. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ ŞİİRLERİ 5.1. Halk Şiiri Nazım Şekilleri İle Yazılanlar 5.1.1. Yedili Hece Ölçüsü İle Yazılanlar 5.1.1.1. Yerinde Yok Çekildiler erenler Dost yüzler yerinde yok Ahvalimi soranlar O sözler yerinde yok Cahile Pazar olmuş Bu nasıl nazar olmuş Fatihler mezar olmuş Yavuzlar yerinde yok Duman dağda kar saklı Pak içinde kir saklı Bakışlarda per saklı Yaş gözler yerinde yok Sarp kayalar yol olmuş Dost dostuna el olmuş Aşka düşen lâl olmuş Avazlar yerinde yok Cemal Divanî bizde Yürürken aynı izde Pusulam yok denizde Yıldızlar yerinde yok 53 5.1.1.2. Şahit Oldu Aşkı var gözyaşımda Yanaklar şahit oldu Sızı saklı dişimde Dudaklar şahit oldu Kısmete çile düştü Ah etmek güle düştü Her damla göle düştü Irmaklar şahit oldu Yazık geçen yıllara Düşürdüler yollara Yuva yaptım dallara Yapraklar şahit oldu Önce dostken el oldum Kapısına kul oldum Alevinde kül oldum Ocaklar şahit oldu Fikrimden atamadım Sözümü tutamadım Geceler yatamadım Şafaklar şahit oldu Cemal Divanî fani Dolaştım kabristanı Taşlara sordum seni Topraklar şahit oldu 54 5.1.2. Sekizli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar 5.1.2.1. Hele Bakın Şu Dervişe Hele bakın şu dervişe Ne saklamış urbasına Şaşarım yaptığı işe Çile koyar torbasına Ağlar gözde yaşı da yok Hanım ölmüş eşi de yok Ağzına bak dişi de yok Ekmek doğrar çorbasına Bal koysan sofraya yemez Takati yok yol gidemez Derdini tarif edemez Devrin sahte zorbasına Bir ses gelmiş duyamamış İkrarından cayamamış Kimse karşı koyamamış Bu feleğin darbesine Ey Cemal Divanî niçin Ağlar durur için için Kalkmış gelmiş himmet için Mürşidinin türbesine 55 5.1.2.2. İnsanlık Değildir Nefsin kalesine bayrak Germek insanlık değildir İman binasından ırak Durmak insanlık değildir Çamurda da oluyor iz Damlaya mahkûmdur deniz Çıkar için zulme taviz Vermek insanlık değildir Üzmeyecen sahibini Bulmalısın kayıbını İnsanlığın ayıbını Görmek insanlık değildir Bitişiktir dağla dere Hayır dost değildir şere Gücün yettiğini yere Sermek insanlık değildir Cemal Divanî’nin âhı Ağrı'dan ağır günahı Kalp Allah'ın nazargâhı Kırmak insanlık değildir. 5.1.2.3. Alan Gelir Buna devri dünya derler Falan gider filan gelir İzinsiz hiç kimse gelmez Ruhsatını alan gelir 56 Felek zehir katan tadan Yer gök dayanmaz feryadan Var olmuş bir damla sudan Gemisini salan gelir Karşı dağlar karmış gibi Sanki bağlar barmış gibi Burda bir şey varmış gibi Hiç durmadan gelen gelir Ne kervan koyar ne de han Cananını bulamaz can Şahlar bile olmuş pişman Belki sana yalan gelir Cemal Divan yana yana Nereden geldin bu hana Sonunu eder virana Neticesi talan gelir (Vural, 2015: 310) 5.1.2.4. Bayrağını Bırakma Türk çocuğu dinle beni Bayrağın elden bırakma Ceddin sana emanetini Bayrağın elden bırakma Şehit olur sarılırsın Ufkan çeker kurulursun Belki esir sürülürsün Bayrağın elden bırakma 57 Vatan sevmek şanındandır Al rengiyse kanındandır Korumak vicdanındandır Bayrağın elden bırakma Onunla arşa değersin Kızına çeyiz koyarsın Gördükçe gurur duyarsın Bayrağın elden bırakma Cemal Divanî varımdır Bayrak benim vakarımdır Sevip kalbinde barındır Bayrağın elden bırakma 5.1.2.5. Bizim Yaylalar Güzellere mesken olmuş Bizim dağlarla yaylalar Çok çoban arzusun bulmuş Bizim dağlarla yaylalar Çiçeklerden vala örmüş Geçen yolcudan dert sormuş Nice kanlı savaş görmüş Bizim dağlarla yaylalar Ocağında sütler pişmiş Damatlar doldurmuş içmiş Kaç kervancıya sır açmış Bizim dağlarla yaylalar 58 Kayasında rüzgâr sesi Tabiatın efsanesi Garibanların yuvası Bizim dağlarla yaylalar Cemal Divanî sır olur Kış bitince bahar olur Bir gün gelir mezar olur Bizim dağlarla yaylalar 5.1.2.6. Başlar Toprağa kök salacaksın Öz ondan öteye başlar İlkin fidan olacaksın Göz ondan öteye başlar Köprüleri geçeceksin Kapıları açacaksın Eğrileri seçeceksin Düz ondan öteye başlar Rakamları bilmelisin Toplamalı bölmelisin Önce doksan olmalısın Yüz ondan öteye başlar Cemal Divan yoğrulmalı Yıkılınca doğrulmalı Bir divana çağrılmalı Söz ondan öteye başlar 59 5.1.2.7. Demedi Garip bülbül sen bu bağa Girdin mi dedim demedi El uzatıp gonca gülü Derdin mi dedin demedi Okuyup aşk satırını Seçip esre ötürünü Mahzun yârin hatırını Sordun mu dedim demedi Kadir Mevla’m rahmet seper Arif ondan hisse kapar Diken ile güle çeper Ördün mü dedim demedi Sevgi mi seni bağlayan Aşkın mı ciğer dağlayan Senden gayrı bir ağlayan Gördün mü dedim demedi Ağlayan göz döner sele Gül mü seni saldı dile Cemal Divanî bir güle Verdin mi dedim demedi 5.1.2.8. Gelme Felek yollarıma tuzak Kurdu gelme kurdu gelme Etrafımı çakıl diken Ördü gelme ördü gelme 60 Kime anlatayım halim Merhamet etsene zalim Esti sam yelleri dalım Kırdı gelme kırdı gelme Çok eyledin bana oyun Sen çobansın bende koyun Öksüz çocukların boyun Burdu gelme burdu gelme Acı gözümün yaşına Bak bu feleğin işine Meftam musalla taşına Vardı gelme vardı gelme Koydun beni yana yana Sırlarım çıktı ayana Cemal Divan kabristana Girdi gelme girdi gelme 5.1.2.9. Haber Var Ne sorayım memleketten Ne gülizardan haber var Ne komşu ne hasiretten Ne o diyardan haber var Ne canandan nede candan Ne sürüden ne çobandan Ne şöhretten nede şandan Ne itibardan haber var 61 Ne mahzun bakan gözlerden Ne aksakallı yüzlerden Ne su dolduran kızlardan Ne o pınardan haber var Ne dağların dumanından Ne yahşi ne yamanından Ne yaylanın çimeninden Ne dağda kardan haber var Ne Cemal Divanî yaştan Ne topraktan ne de taştan Ne kavimden ne kardaştan Ne nazlı yardan haber var 5.1.2.10. Vurur Seher vakti eser rüzgâr Yele vurur yele vurur Çok güvenme bu dünyaya Nice canı yola vurur Senin derdin benden de çok Haktan başka sevdiğim yok Bülbülün attığı her ok Güle vurur güle vurur Akar yaşım olur Ceyhun Gâh elif okursun gâh nun Leyla’sın yitiren mecnun Başın çölden çöle vurur 62 Dumanlıdır dağlar taşlar Terk eder kavim gardaşlar Dert ilkin ayaktan başlar Sonra yürür bele vurur Senin buna var mı rızan Ceza çekmiş her bir azan Çile çeken nice ozan Mızrabını tele vurur Kim Cemal Divanî kınar İki gözü iki pınar Aşka düşen yâre yanar Közü düşer küle vurur 5.1.2.11. Yakışmış Sabah olur güneş çalar Karanlığa ay yakışmış Şimşekler bulutu böler Damlalara çay yakışmış Seyide hakka ulaşmak Garibe gurbet dolaşmak Yiğidi savaşa koşmak İrfanlara huy yakışmış Kamile menzile yetmek Aşığa canana gitmek Bülbüle gül için ötmek Tavus kuşa tüy yakışmış 63 Yazanlara divit kalem Minareye ince alem Evliyaya tatlı kelam Güzellere boy yakışmış Ey Cemal Divanî bilmek Ağlayana yasak gülmek Yunusa Tapduk’a gelmek Mevlana’ya ney yakışmış 5.1.2.12. Ne Var Güz gidince kış gelirmiş Yazla arasında ne var Gönül ağlar yaş gelirmiş Gözle arasında ne var Dünya kimine oyuncak Çile çeken bilir ancak Bir soğuk var bir de sıcak Buzla arasında ne var Ecel suyu ayrı pınar Kim içse ebedî kanar Ocak yakar odun yanar Közle arasında ne var Her çiçeğin bir kokuşu Her alevin bir yakışı Her inişin bir yokuşu Düzle arasında ne var 64 Cemal Divanî eseri Aşk dolandırır serseri Bir iğne var bir de deri Bizle arasında ne var 5.1.2.13. Sırrın Senin Ya ilahi Kadir Mevla’m Bilmem nedir sırrın senin Sana varmak bütün sevdam Hesap olmaz varın senin Ezelden ebede varsın Her eşyada aşikarsın Ne kadar günah tartarsın Ne büyük kantarın senin Gözümü biledin yaşa Emredersin dağa taşa Bölmüşsün yedi kardaşa Nice büyük yerin senin Sende ilaç bende yara Söyletirsin Âşıklara Rızkın var altı milyara Hiç tükenmez varın senin Dünyan hayal evi midir Hasretliğin köyü müdür Yeryüzüne çivi midir Bu yüksek dağların senin 65 Okutursun elif ötür Sen yarattın gönül hatır Bir cihanı aydınlatır İki tane nurun senin Yar aşkına yandırırsın Canından usandırırsın Yeri göğü döndürürsün Aşınmaz mı perin senin Yarattın koca cihanı Çamurdan yaptın insanı Damarlara koydun kanı Köşesiz duvarın senin Sendedir ilahi ferman Cümle derde senden derman Senindir bu büyük ferman Bozulmaz hisarın senin Yarattın yıldızı ayı Onlar süsledi semayı Bize de ayırsın payı Kimse haznedarın senin Her bedene verdin aza Kime azap kime rıza Kurarsın bir ruzi ceza Çalınınca surun senin 66 Cemal Divan bekler berat Günahı vardır ki kat kat Cümleye kılsın şefaat Ahmedi muhtarın senin 5.1.2.14. Karışır Ben açarım o kapatır Kirpiğim göze karışır Ne gönül dinler ne hatır Benliğim söze karışır Kendimden kenar kaçamam Köprüyü yapar geçemem Ay mı Güneş mi seçemem Gecem gündüze karışır Güneşim ki doğar batar Kervancım alır satar Her zerrem bir yere atar Rüzgârım toza karışır Sızıdan iniler dişim Rast gitmiyor cümle işim Sel olur gözümde yaşım Akar denize karışır Cemal Divan zara döndüm Su akmaz pınara döndüm Plansız mimara döndüm Her gelen bize karışır 67 5.1.2.15. Gizli Yara Benim yaram gizli yara Sana açtığıma bakma Niyetim gitmektir yara Konup göçtüğüme bakma Yol almaya yerinirim Çokta hırçın görünürüm Yıllardır hep sürünürüm Yüksek uçtuğuma bakma Gâh dünya gâh mahşerdeyim Gâh yok oldum gâh var dayım Yâr bendedir ben yârdeyim Kenar kaçtığıma bakma Muradım saklıdır hakta Ararım kara toprakta Rızkım benden uzaklarda Ekip biçtiğime bakma Cemal Divanî şairdir Günahı sevabı birdir İçime akan zehirdir Şerbet içtiğime bakma 5.1.2.16. Yar Elinden Aldım Yara Yâr elinden aldım yara Yaram derinde derinde Sinem olmuş pare pare Cahil şerinde şerinde 68 Eğil deli gönün eğil Bir defa bağladık meyil Sinemde yaram bir değil Yedi yerinde yerinde Aşkı beni kavuruyor Rüzgâr olmuş savuruyor Dokundukça deviriyor Sevda perinde perinde Divanda durmak isterim Yüzünü görmek isterim Dağları yarmak isterim Arzum şirinde şirinde Cemal Divanî bulaydım Varıp yanında kalaydım Tek bir tane saç olaydım Yarın serinde serinde 5.1.2.17. Sen Gelirsin Ayağım takılsa taşa İlk aklıma sen gelirsin Bir hâl gelse garip başa İlk aklıma sen gelirsin Derdim vardır onca onca Nerede görsem bir gonca Ölüp tekrar uyanınca İlk aklıma sen gelirsin 69 Erkenden şafak ağınca Zindan gidip gün doğunca Buluttan rahmet yağınca İlk aklıma sen gelirsin Ocak yanıp köz olunca Kara taştan iz olunca Yaz olunca güz olunca İlk aklıma sen gelirsin Cemal Divanî’yim handa Her nişanın vardır bende Söz söylerken bir meydanda İlk aklıma sen gelirsin 5.1.2.18. Ne Ola Ki Ser şehrinde nöbet bekler Bende olan ne ola ki İki türlü kervan yükler Handa olan ne ola ki Beklediği kadir haktır Halinden anlamaz doktor Yıkılsa tamiri yoktur Tende olan ne ola ki Mayası nereden çıkar Ne bozulur nede kokar Dağı yokuşuna akar Kanda olan ne ola ki 70 Allah ona ihsan vermiş Marifet sırrına ermiş İlahi nazargâh demiş Canda olan ne ola ki Ey Cemal Divanî arın Çağlamaz hayat pınarın Zincirlenmez duyguların Sende olan ne ola ki 5.1.2.19. Farkında Değilsin Kocalmışsın deli gönül Yaşın farkında değilsin Zemheride açar mı gül Kışın farkında değilsin Ümidini kesme Hak’tan Dilerse var eder yoktan Güneş dağı aştı çoktan İşin farkında değilsin Esrarına erdiklerin Ne verdiler verdiklerin Hayal midir gördüklerin Düşün farkında değilsin Hayatın hepsi muamma Ocakta piş amma yanma Ayağın suçlarsın amma Taşın farkında değilsin 71 Vücut gemi akıl kaptan Korur nefis denen ipten Ses gelir mi dolu küpten Boşun farkında değilsin Cemal Divanî’de hüzün İçinde gizlenir özün Bedenine geçer sözün Başın farkında değilsin 5.1.2.20. O Kadar Yakın Ki Elin attıkça tutarsın Zalim o kadar yakın ki Her gün isyana batarsın Zulüm o kadar yakın ki Ömrün sadakasın ver ki Kalbine bir yol göster ki Sen kendini bil yeter ki İlim o kadar yakın ki Nefis kibir sırasında Gönül vardır darasında Kalple akıl arasında Halim o kadar yakın ki Kâinata eyle nazar Kurulur bin çeşit pazar Bir adım ötesi mezar Yolum o kadar yakın ki 72 Cemal Divanî’yim bu ses Hayat bir kuş beden kafes Hepsi bir solukluk nefes Ölüm o kadar yakın ki 5.1.2.21.Yoksulluğu Hayatını zehir eder Kör olsun bu yoksulluğu Gözyaşını nehir eder Kör olsun bu yoksulluğu İllet olur bağrın oyar Ne işitir ne de duyar Seni her boyaya boyar Kör olsun bu yoksulluğu Bin türlü azap çekersin Nafile ömür sökersin Namerde boyun bükersin Kör olsun bu yoksulluğu Katiller gibi kan eder Dağın taşın duman eder Seni dosttan düşman eder Kör olsun bu yoksulluğu Cemal Divanî ne yazar Yiyer seni azar azar Her mecliste başın ezer Kör olsun bu yoksulluğu 73 5.1.2.22.Öksüz Kalır Bir Gün Doğru düzgün çalan olmaz Sazlar öksüz kalır bir gün Bu gidişten gelen olmaz Gözler öksüz kalır bir gün Duygular olunca tehir Coşa gelmez koca nehir Ne şair kalır ne şiir Sözler öksüz kalır bir gün Sevgi göklere atılır Sevenler köle satılır Leyla Mecnun unutulur İzler öksüz kalır bir gün Yolcu yolunda yorulur Ne ilmen soru sorulur Yaprak düşer dal kırılır Özler öksüz kalır bir gün Cemal Divanî’nin bağı Yakına gelmez uzağı Söndürülür aşk ocağı Közler öksüz kalır bir gün 5.1.2.23. Geldi Geçti Gitti İşte Beklediğim aksi zaman Geldi geçti gitti işte Deryaya uğradı kaptan Daldı içti yuttu işte 74 Aradığım her nesne var Kurmuşlar bir ulu pazar Uğradım çok zengin tüccar Aldı seçti sattı işte Görünce yâre eğildi Aradığına mahildi Yitirdiği o değildi Çaldı açtı attı işte Bulamadık o ahengi Kim kimle eğliyor cengi Sam yel değdi gülün rengi Soldu kaçtı bitti işte Aslıhan sevmiş Kerem’i Tabip saramaz yaramı Cahil helali haramı Buldu biçti kattı işte Cemal Divanîn talimi Severim gönlü halimi Her can tadacak ölümü Öldü göçtü itti işte 5.1.2.24. Aşkın Beni Deli Eyler Aşkın beni deli eğler Salar dağa taşa beni Yüreğime koyar keder Bırakır telaşa beni 75 Her kelimem uyak olur Kafiyeli ayak olur Ahın siyah boyak olur Boyar baştanbaşa beni Gurbet gezdim adım adım Gezdikçe seni aradım Suyundan içsem tek yudum Döndürür sarhoşa beni Çektirir elemi gamı Sızı tutar her azamı Bahtım bırakmaz yakamı Çalar taştan taşa beni Sevdan değildir oyuncak Cemâl Divanî’yim ancak Hasretin alevli ocak Yakarsın ataşa beni 5.1.2.25. Kuraldır Bu Güneş gibi doğar batar Bilinmeyen bir hâldir bu Her can o tahtada yatar Tabut denen boş saldır bu Her sözcüğün ifadesi Hem imanlı hem de asi Bir küçücük et parçası Gâh zehirdir gâh baldır bu 76 Bazen işi yarı kalır Bazen ise menzil alır Bezen boz bulanık olur Bazen ise zülaldir bu Kendi de şaşar işine Takılır nefsin peşine Sırtın dönme gardaşına Ödenmeyen vebaldir bu Cemal Divanî’yim şaka Göz alışır baka baka Her doğan ölür mutlaka Bozulmayan kuraldır bu 5.1.2.26. Yâr Duydum ki o yâr bana kazar Siper uzaktan uzağa Namesi çevreme dizer Çeper uzaktan uzağa . Ne köle olur ne amir Katlim için verir emir Yıkar sarayımı tamir Yapar uzaktan uzağa . Cemal Divanî’de tasa Paslanırım susa susa Nefesi olur bir buse Öper uzaktan uzağa 77 5.1.2.27. Gönlüme Senelerdir kışım bitmez Gelmez oldu yaz gönlüme Alev çıkar duman tütmez Düştü narlı köz gönlüme Eridim narında bittim Kayıp oldum külde ittim Bin defa nasihat ettim Geçiremem söz gönlüme Yer var gidip gelinmeyen Yer var ilaç bulunmayan Yıllardır hiç silinmeyen Bıraktılar iz gönlüme Sergi eyledim bedeni Seçemem gelip gideni Sultanlar duymazlar beni Demek gelmiş güz gönlüme Cemal Divanî’yim şaştım Nice karlı dağı aştım Kendim bin belaya düştüm Kondurmadım toz gönlüme 5.1.2.28. Sen De Sev Başka Birini Sende sev başka birini Özlenmek mi istiyorsun Gönüllere yap yerini Gizlenmek mi istiyorsun 78 Var aşkın meyhanesine Erenler dem hanesine Gir mürşit mengenesine Düzlenmek mi istiyorsun Derdini tabibe danış Halin anlatmaya çalış Aşkın alevinde alış Közlenmek mi istiyorsun Allah sana vermiş akıl Zümrüde denk olmaz çakıl Bir usta ardına takıl İzlenmek mi istiyorsun Ağla gözünü yaş eyle Ahret için uğraş eyle Rüzgârları sırdaş eyle Hızlanmak mı istiyorsun Hayat ölçünü darala Nefsin üstünü karala Gönül kapını arala Nazlanmak mı istiyorsun Kul Cemal Divanî nolsun Şah arayan köle bulsun Tercihin ayrılık olsun Sızlanmak mı istiyorsun 79 5.1.2.29. Soruyorlar Bilmiyorum Aşk narında yanmak nedir Soruyorlar bilmiyorum Allah’a inanmak nedir Bildiğimi sormuyorlar Hâl içinde hâl ne ola Soruyorlar bilmiyorum Sadakatli kul ne ola Bildiğimi sormuyorlar Kim köledir kimde şahtır Soruyorlar bilmiyorum Kalp denilen nazargâhtır Bildiğimi sormuyorlar Akıl nedir nerde durur Soruyorlar bilmiyorum Hangi can toprakta çürür Bildiğimi sormuyorlar O dünyada âlem nedir Soruyorlar bilmiyorum Kitap nedir kalem nedir Bildiğimi sormuyorlar Ecel ne kadar ıraktır Soruyorlar bilmiyorum En son neresi duraktır Bildiğimi sormuyorlar 80 Sönmeyen o hangi ışık Soruyorlar bilmiyorum Cemâl Divanî kim âşık Bildiğimi sormuyorlar 5.1.2.30. Amin Amin De ki haksız rezil olsun Bende diyim amin amin Layık olduğunu bulsun Ben de diyim amin amin Mahşere kalmasın dava Bozulsun yaptığı yuva Sen haksıza et beddua Ben de diyim amin amin Bozuktur mayası özü Doğruyu görmüyor gözü Zalimin gülmesin yüzü Ben de diyim amin amin Bağında barı çürüsün Başını duman bürüsün Şu terör kökten kurusun Ben de diyim amin amin Der Cemal Divanî olsun Hainin çiçeği solsun Cennet yurdum huzur bulsun Bende diyim amin amin 81 5.1.2.31. Döndüm Rüzgâr sallar her yanımı Kökü kuru ota döndüm Durduramam isyanımı Dicle’ye Fırat’a döndüm Maaştan umudu kestim Darıldım devlete küstüm Sazımı duvara astım Yine inşaata döndüm Pişman oldu tohum eken Ağladı fidanım söken Ne gül kaldı ne de diken Solmuş tabiata döndüm Dert beni çaldı galebe Şekva ettikçe çalabe Ne hocayım ne talebe Dergâhı yok zata döndüm Kul Cemal Divanî nerde Yazılan oldu kaderde Zaman yüzden çekti perde Suratsız surata döndüm 82 5.1.3. Onbirli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar 5.1.3.1. Hayatımın Özeti Yıl dokuz yüz atmış geldim dünyaya Aşikâr eyledi sırrımı felek O tarihten beri hep gezdim yaya Biriken bin etti zarımı felek İkisinde yürümeye başladım Dört yaşında bağa fidan aşladım Altısında ağrı gibi kışladım Yağdırdı başıma karımı felek Sekizinde ilkokulda okudum On yaşımda bülbül gibi şakıdım On ikide dosta kilim dokudum Velakin kız kandı karımı felek On dördünde oldum sürüye çoban On altıda dostlar oldu hep yaban On sekizde açtı sinemde çıban Elden aldı hayâ arımı felek Yirmisinde terki vatan eyledi Yirmi üçte derdim ya da söyledim Yirmi dörtte yaylaları yayladım Elden aldı hayâ arımı felek Otuzunda ozan oldum nafile Adım Cemal Divan çekerim çile Otuz beşte dostlar hep oldu Aldı bahçedeki barımı felek 83 5.1.3.2. Akmaz Benlik aynasını astım duvara O bana bakar da ben ona bakmam Bir güzel bağrıma vurdu bir yara O beni yakarda ben onu yakmam Yüzmekle bulunmaz deryanın dibi Geldi burdan göçtü acep kaç nebi İnsan dünya gibi gönül su gibi O bana akarda ben ona akmam Kim köprüyü yapa kimlerde geçe Umut yaylasından örtünür keçe Ben idam mahkûmu o bir kelepçe O beni sıkar da ben onu sıkmam Doldu gözlerime irin ile kan Kendi tabip oldu bendede çıban Beni çiçek etti kendisi bağban O bana kokarda ben ona kokmam Dumanı kakmıyor karşıki dağın Cemal Divanî’yim söndü ocağım Felek bana verdi dert yığın yığın O benden bıkarda ben ondan bıkmam 5.1.3.3. Akşamüstü Gönül yaylasını kapladı duman Çöktü bu serime sis akşamüstü Tahammül etmeye kalmadı zaman Bağladı gönlümü yas akşamüstü 84 Damla damla gözyaşlarım döküldü Kötü gün görünce boynum büküldü Damarımda kan kalmadı çekildi Duyunca amansız ses akşamüstü Kiminki yar için aşkı sevdası Kavuşmak olurmuş bütün rüyası Cemal Divanî’de duydu bu sesi Eğildi dedi ki sus akşamüstü 5.1.3.4. Anlatamamış Meğer cevapsızmış bu koca dünya Soran sorduğunu anlatamamış Belli ki tabirsiz gördüğü rüya Gören gördüğünü anlatamamış Gözyaşları yanağına ark etmiş Felek bize bu dünyayı çark etmiş Çevresinde yaşayanlar fark etmiş Eren erdiğini anlatamamış Çekilmiş kılıçlar gerilmiş yaylar Bölünmüş kısmetler ayrılmış paylar Güzel söz gönülde yapmış saraylar Kuran kurduğunu anlatamamış Kervanı olanlar çıkmışlar yola Yollayanlar demiş uğurlar ola Bir sadaka def eylemiş bin bela Veren verdiğini anlatamamış 85 Sevda yararına talibim çoktan Yürü demeyince olmuyor yoktan Cemal Divanî’de istiyor haktan Saran sardığını anlatamamış 5.1.3.5. Âşık Kim Diye Sorar Bazısı Âşık kim diye sorar bazısı İkrarında duran varsa âşıktır Elem ile geçmiş ise mazisi Hakka boyun buran varsa âşıktır Âşık olan nefsi ile övünmez Haksızlığın karşısında eğilmez İhtikati yoksa âşık diyilmez İnancında kuran varsa âşıktır Bülbül de âşıktır bir gonca güle Gece gündüz ever ere menzile Tatlı sözü ile cümle gönüle Hatır yapıp giren varsa âşıktır Karışmamış bir kervanın hurcuna Sevgi katar muhabbetin harcına Gönül kalesinin en üst burcuna Bayrağını geren varsa âşıktır Cemal Divanî’de aşığın zarı Âşığın gelir mi ezel baharı Çiçek açmaz dumanlıdır dağları Üzerinde boran varsa âşıktır 86 5.1.3.6. Âşık Senin Ne Tükenmez Derdin Var Âşık senin ne tükenmez derdin var Beş yüz desem değil bin desem değil Ne meskenin belli ne de yurdun var Viran desem değil han desem değil Sevenin bir türlü duyulur ünü Hatıra getirmez toyu düğünü Tarif eden yoktur güldüğü günü Bugün desem değil dün desem değil Mazlumları hatırlatır yürüşün Toplumdan ayrımı dünya görüşün İçindeki derdi dışa vuruşun Öfke desem değil kin desem değil Dargın dolanırsın yaren eşine İstemezsin el karışa işine Dikkat ettim gözlerinin yaşına İrin desem değil kan desem değil Cemal Divanî gam sırasındasın Anlat sen bu aşkın neresindesin Hayat kantarının darasındasın Dirhem desem değil ton desem değil 5.1.3.7. Ayrıdır Gel beni bir dinle ey deli gönül Yazılmak ayrıdır yazmak ayrıdır Her bahçede açmaz taze taze gül Sezilmek ayrıdır sezmek ayrıdır 87 Girip gezmediğin dostun bağıdır Seyran eylediğin yârin dağıdır İnsan yaratanın sır yumağıdır Çözülmek ayrıdır çözmek ayrıdır. Hükmetsen çıksan da aya güneşe Dünya senin olsa bir baştanbaşa Biri kalbe vurur birisi taşa Ezilmek ayrıdır ezmek ayrıdır Ak içinde gizlense de karalar Dostu senden seni dosttan aralar Ya cananı ya da seni yaralar Üzülmek ayrıdır üzmek ayrıdır Ey Cemal Divanî yok sırra eren Toprakta birleşir yar ile yaren Birisi vurulan birisi vuran Kazılmak ayrıdır kazmak ayrıdır 5.1.3.8. Baba Yiğit Hangi gözle bakıyorsun âleme Değildir bu dünya boş baba yiğit Bir dün nazar eyle levhi kaleme Olmuştur sayısız iş baba yiğit. Bahtım beni attı diyar gurbete Her can dayanamaz bu hasirete Sütün temiz ise gel merhamete Akıtma gözümden yaş baba yiğit. 88 Bir zaman sen gibi nev civan idim Bahçesin sulayan bahçıvan idim Meydanda yıkılmaz pehlivan idim Şimdi oluyorum tuş baba yiğit Siyah saçlarıma düştü beyazlar Haziranda yüreğimde ayazlar Uzaklaştı benden nazlar niyazlar Bırak bu yakamdan düş baba yiğit. Cemal Divanî’yim geldim bu hana Çoktandır kervanım döndü o yana Canımı isteme verdim canana Yüzüm kara elim boş babayiğit 5.1.3.9. Bekledim Küçük yaşta çıktım sevda dağına Duman beni ben dumanı bekledim Yol uğrattım bir arifin bağına Bağban beni ben bağbanı bekledim Kölesinde sultanında hanında Esir kaldım sevenlerin yanında Dostlar beni dövdü dert harmanında Yaman beni ben yamanı bekledim Cemal Divanî’de bıktı nazından İniltim var âşıkların sazından Üstüne vurulan mühür yüzünden Ferman beni ben fermanı bekledim 89 5.1.3.10. Benzer Ali Dayı senin deryayı aşman Dipsiz göle maya çalmaya benzer Rüyalarda düşman ile savaşman Yalandan bayılıp ölmeye benzer Yakını görmeyip ırak eylemek Kedersiz bir işe merak eylemek Cahil bir adamı çırak eylemek Dibi yok kovaya dolmaya benzer Ateşi olmayan ocakta yanmak Gündüz öğlen vakti yatıp uyanmak Kendini bilmezin lafına kanmak Âlimin üstüne gülmeye benzer Helali getirip harama katmak Cemal Divanî’yi her gün ağlatmak Yorgansız döşeksiz yastıksız yatmak Karanlık odada kalmaya benzer 5.1.3.11. Bilirdim Maskesi düşünce gördüm yüzünü Meğer yılan imiş aslan bilirdim Bundan sonra gale almam sözünü Tamda cahil imiş irfan bilirdim Desinlere eylik ne işe yarar Gelir hak sahibi hakkını arar Yiyer meyvesini dalını kırar Bağa düşman imiş bağban bilirdim 90 Bu nasıl töredir bu nasıl yasa Vicdan olacak ki vicdansız susa Boşuna bu kadar çekmişim tasa Serçede değilmiş aslan bilirdim Başıma iş açtı gördüğüm rüya Yaptığım emeği döktüler suya Vermiş gemisini azgın dalgaya Tayfada değilmiş kaptan bilirdim Kul Cemal Divanî bilmez mi hatır Farkında olanlar aklın oynatır Başka köyden köyümüzü yönetir Meğer sultan imiş çoban bilirdim 5.1.3.12. Bilirsin Ta levhü kalemde vermişim ikrar Sözümden caymadım sende bilirsin Çok cefalar çektim devri âlemde Ellere uymadım sende bilirsin Ferhat boşuna mı dağları deldi Mecnun Leyla’sına perişan oldu Kulağıma bin bir çeşit ses geldi Ben eli duymadım sende bilirsin Cemal Divanî’ye şan bağışladı Öfke bağışladı kin bağışladı Niceleri saray han bağışladı Boynumu eğmedim sende bilirsin 91 5.1.3.13. Bitti Gönül bahçesine nazar eyledim Rüzgâr esti yaprak gitti dal bitti Arı oldum çiçeklere söyledim Kovan kırık macun gitti bal bitti Bana mesken oldu bu gurbet eller Gençlikte başımdan esti çok yeller Üzerine uzanınca yâd eller Bülbül sustu bağdan gitti gül bitti İster divane de istersen deli Zevalın içine gizler kemali Bu köhne siyahı giydim giyeli Sarı soldu yeşil gitti al bitti Yıllarca eyledim hakka niyazı Tükensin bendeki ızdırap sızı Artık ses vermiyor sevdanın sazı Küp kırıldı perde gitti tel bitti Cemalin celalin sustu Divanî Sazı bir duvara astı Divanî Garamet rüzgârı esti Divanî Ocak söndü duman gitti kül bitti 5.1.3.14. Bozulur Benlik aynasına bakan insanın Ayağı bedeni başı bozulur Garibi mazlumu yakan insanın Hayali hülyası düşü bozulur 92 Garibin sırtından doyan adamın Haramı cebine koyan adamın Öksüzün malını yiyen adamın Dudağı damağı dişi bozulur Hayatı boyunca gülmeyenlerin Gördüğünden örnek almayanların Hesap kitabını bilmeyenlerin Yedisi altısı beşi bozulur Hayat denizine girmeyen varsa Verdiği vadinde durmayan varsa Dünyanın tadına ermeyen varsa Kazanı ocağı aşı bozulur Cemal Divanî’de keder varısa Arzu muradında heder varısa Bir kulda karalı kader varısa Emeği kazancı işi bozulur 5.1.3.15. Aşkın Pazarı Aşkın pınarında iki can gördüm Biri kısmen içti biri içmedi Siz kimsiniz diye künyesin sordum Biri ismen açtı biri açmadı Pınara gelenler boynunu eğer Ayak yerde başı buluta değer Bunların ikisi kuş imiş meğer Biri cismen uçtu biri uçmadı 93 Cemal Divanî’yim kendimi yordum Bir müddet bekledim onlarla durdum Gönlünden gönlüme köprüyü kurdum Biri resmen geçti biri geçmedi 5.1.3.16. Kültür Bakanlığına Yürüyoruz dedemizin yolundan Bizde bu kültürün bir parçasıyız Ya kestane ya da dutun dalından Sazda bu kültürün bir parçasıyız Ferhatlar yıpranmış şirin dağında Emrahlar ağlamış gam otağında Çok âşıklar yanmış aşk ocağında Közde bu kültürün bir parçasıyız Hiç bir âşık bu dünyada gülmemiş Maşukuyla bir araya gelmemiş Kimse bizi tanımamış bilmemiş Sözde bu kültürün bir parçasıyız Sümmânî bu yolda dolaşmış yaya Kayıs çöller aşmış kaşı Leyla’ya Eşrefler karışmış girmiş deryaya Buzda bu kültürün bir parçasıyız Cemal Divanî’yim yoktur tadımız Bu aşkın yolunda var feryadımız Yazın bir kenarda kalsın adımız Bizde bu kültürün bir parçasıyız 94 5.1.3.17. Dedi Gece yarısı bir pir geldi düşüme Uyan bu ne gaflet yatılmaz dedi Neşeli gönlümü bıraktı gama Gülen bu kervana katılmaz dedi Uyanmak istedim yumdu gözümü Ne dedimse dinlemedi sözümü Söndürdü sinemde yanan közümü Yazık bu kadar da tütülmez dedi Bulup damlasını içip kanmalı Bağa girip gül dalına konmalı Cananın elinde süratlenmeli Bu gidişle dosta yetilmez dedi Cemal Divanî dolaş gönül bağını Saplama gönlüne gam bıçağını Eğer âşık isen aç kulağını Dost sözü yabana atılmaz dedi 5.1.3.18. Dediler 1 Uyurken rüyama geldi birkaç can Dünya âlemine neşe dediler Dedim aşk narına dayanmaz her can Gel karşıma sen bu işe dediler Sordum siz kimsiniz yok mu adınız Bizim için var mı sizin vadınız Karanlık gecedir ne muradınız Işıklandı bak dört köşe dediler 95 Daha önce kara taşa varmıştım Kendi talihimi onda görmüştüm Kenarında birkaç saat durmuştu Bu defa gelmedin boşa dediler Başladılar bana soru sormaya Dilim dönmüyor cevap vermeye Mecbur oldum bu nöbette durmaya Böyle emreyledi paşa dediler Taşın çevresinde açmış çiçekler Gökyüzünden onu korur melekler Toplanmış bir yığın nöbette bekler Sende geç en son ki başa dediler İhsanî’yem kapattılar yüzünü Bu perde altında ara özünü Toplanarak bir ettiler sözünü İkilik olur mu haşa dediler (Vural, 2015: 156) 5.1.3.19. Dediler 2 Kulağıma bir ses geldi uzaktan Ustam İhsanî’ye öldü dediler Beni öldürür bu gamı meraktan Gülistanın gülü soldu dediler Kurumuştur bizim köyün pınarı Gönül sarayının söndü feneri Devrilmiştir bir asırlık çınarı Sadece kökleri kaldı dediler 96 Seneler alıştı tutuştu yandı Al giyenler siyahlara boyandı Dünyadan ahirete göçü toplandı Karşı köye konuk oldu dediler Derde düştü dost bu aşkın közünden Hep yürüdü hakikatin izinden Ferhat gibi bir şirinin yüzünden Külünk ile dağı deldi dediler Cemal Divanî’de sürse devranı Dünya yalancıdır veyahut fani Seyrangâha çıkmış gönül kervanı Kalmak için bir han buldu dediler 5.1.3.20. Değişmedin Aptal gönül bu dünyanın peşine Koşan değişti de sen değişmedin Sinesini yakıp aşk ataşına Pişen değişti de sen değişmedin. Hesaba katmadın sol ile sağı Deyişti ağacın sarı yaprağı Kara kış ayında karşıki dağı Aşan değişti de sen değişmedin Gurbete gidenler döndü sılaya Zevkte kalan beyler düştü belaya Gönlümün yüzünden aşka sevdaya Düşen değişti de sen değişmedin. 97 Bu sevdadan niceleri kül oldu Nice dostlar ahbabına el oldu Bir damladan yola çıkan sel oldu Coşan deyişti de sen değişmedin. Dilekçeni cananına ver gönül Kara toprak nicesini yer gönül Cemal Divanî’de halen er gönül Paşan deyişti sen değişmedin 5.1.3.21. Diyen Gitti Duyan Hâlâ Gitmedi İki kişi karşılıklı laf attı Diyen gitti duyan hâlâ gitmedi Dünya sofrasına elin uzattı Yiyen gitti doyan hâlâ gitmedi Biri bele vurdu birisi başa Görenler düştüler ayrı telaşe O anda meydanda çıktı kargaşa Döven gitti söven hâlâ gitmedi Mevsim geçmişi idi değen hazandı Birisi kayıp etti biri kazandı İkisi de bir ağaca uzandı Değen gitti eğen hâlâ gitmedi Beraberce yola revan oldular Yürür iken bir gariban buldular Fukarayı ara yere aldılar Soyan gitti giyen hâlâ gitmedi 98 Cemal Divanî’yim beyler bittiler Görünmüyor herhalde ki ittiler İkisi birlikte yemin ettiler Uyan gitti cayan hâlâ gitmedi 5.1.3.22. Gizli Kimin kimde alacağı varısa Kölede aşikâr sultanda gizli Bülbülün kıldığı ahu zarısa Çiçekte aşikâr Gülşen de gizli Dumana muzdarip dağların karı Sevinçle beklerler ezel baharı Cenabı Allah’ın eşsiz esrarı Erende aşikâr kuranda gizli Bekleme kervanı gelmez bu hana Görenlere ne kadarda şahane Geminin rotası girdaptan yana Kaptanda aşikâr limanda gizli Ne gökte saklıdır ne durur yerde Ne ayakta vardır ne kolda serde Âşığın mecliste aştığı perde Erkan’da aşikâr meydanda gizli Bir gün gelir ecel alır bu canı Gör bak neler eyler keremler kani Sen hiç düşündün mü Cemal Divanî Divanda aşikâr İhsan’da gizli 99 5.1.3.23. Dört Tane Âşık Bir gece yatarken girdi düşüme Bir bağın içinde dört tane âşık Feryat ile seslendiler peşime Bir bağın içinde dört tane âşık Karanlık geceme doğdu bir ışık Tabiri yapılmaz karma karışık İki âşık idi iki de maşuk Bir bağın içinde dört tane âşık Nar dibinde oturmuşlar yan yana Yeni kervanların çekmişler hana Sordum adlarını vermez ayana Bir bağın içinde dört tane âşık Deli gönül uykusundan uyandı Meğer sadakatmiş sevmenin andı Karşılıklı bir birine dert yandı Bir bağın içinde dört tane âşık Cemal Divanî’ye şafak atmadı Gözüm yattı ama gönlüm yatmadı Beyler bizi sohbetine katmadı Bir bağın içinde dört tane âşık 5.1.3.24. Yorulmak Ne Bilmezdim Yorulmak ne dinlenmek ne bilmezdim Devrolan gençliğin çılgınlığında Böyle bilsem gurbet ele gelmezdim Gelmişim bahtımın yılgınlığın da 100 Hasretinden canın yakar yakılır Düşünceler duygularım yıkılır Bazen aklım ta maziye takılır Ararım gözümün dalgınlığında Yer bulamam uyumaya yatmaya Lokmam olmaz yutkunmaya yutmaya Gül ararım konup konup ötmeye Hayat mevsiminin solgunluğun da Cemal Divanî’yi güldürse idim Akan gözyaşını sildirse idim Bu zalim nefsimi öldürse idim Olaydım bir arif olgunluğunda 5.1.3.25. Felek Adın vardır amma sen neredesin Söyle niçin çıkarmasın ses felek Ne yerde gören var ne göklerdesin Yoksa seni kaplamıştır sis felek İhtiyacın yok mu yarene eşe Eyvallah etmezsin berduşa keşe Senden uzak mıdır zevk il neşe Senin işin çektirmek mi yas felek Yürümene engel olan yol var mı Lugâtında yeşil var mı al var mı Seni gören yeryüzünde kul var mı Fırsat sende gürle felek es felek 101 Yıllardır bitmedi elemim zarım Ne elde varlığım ne itibarım Karşı gelmek için yoktur tutarım İstersen çek ipini as felek Ayırt etmez misin yaşlı civanı Bilen yoktur savunduğun devanı Çaresiz bıraktın Cemal Divanî Yeter artık eylemişim pes felek 5.1.3.26. Gelir Kırk senedir nöbet tuttum bu handa Ne gelen eğlenir ne giden gelir Türlü türlü haller gördüm insanda Ne gelen eğlenir ne giden gelir Kervan gördüm menzil gördüm han gördüm Ne çare arayan ne derman gördüm Haklı veya haksız çok insan gördüm Ne gelen eğlenir ne giden gelir Bendi çok çağlayan bir nehir var ya Zerresi can alır bir zehir var ya Giden var gelen yok bir şehir var ya Ne gelen eğlenir ne giden gelir İpten adam alan bir yalan olmuş Eylik edip yanan bir yılan olmuş Azrail elinden can alan olmuş Ne gelen eğlenir ne giden gelir 102 Adem’den bu yana kaç bin can geldi Der Cemal Divan çok ferman geldi Çok nebi çok veli pir sultan geldi Ne gelen eğlenir ne giden gelir 5.1.3.27. Gitmedi Şu garip gönlümü teskin etmeye Sermayem az geldi gücüm yetmedi Niyetlendim dost köyüne gitmeye Kimse beni yoldaşlığa katmadı Karanlık gecede düştüm yollara Bu yolculuk gider gurbet eller İşim düştü hal anlamaz kullara Yıllar geçti kötü günler bitmedi Yolum şaştı karanlıkta yoruldum Halden bilmez bir dilbere vuruldum Çile sarayında başa kuruldum Gözüm uyumadı gönlüm yatmadı Çok yürüdüm ama az bir yol gittim Bu yorgunluk ile eridim bittim Aşkın ocağına çok hizmet ettim Ataşım yanmadı bacam tütmedi Cemal Divanî’yim vardır yüceler Yücelerden aşmış gitmiş niceler Bana yoldaş oldu ıssız geceler Seneler devroldu şafak atmadı 103 5.1.3.28. Gönül Kim geldi kim gitti yalan dünyaya Hiçbir gün aklına geldi mi gönül Neden kimi atlı kimisi yaya Âlem bu gerçeği bildi mi gönül Dünyanın kimseye olmamış kastı Çoğunun yolunu genç yaşta kesti Ömür bir pınardır insanlar testi Acep bekleyenler doldu mu gönül Neler vardır bu gidişin sonunda Dost dostunu arar her düğününde Hasta yatağında köyü gününde Yarenlerin seni buldu mu gönül Bir gün olsun bu menzile yetmedin Ellere derdini beyan etmedin Gündüz oturmadın gece yatmadın Bir söyle muradın oldu mu gönül Cemal Divanî’nin ahu zarını Sakın ha tüketme itibarını Dört kişi götürür küllü varını Varlığından bir şey kaldı mı gönül 5.1.3.29. Gör İnsanoğlu benzer bahçede güle Hele yaprakları dökülsün de gör Daha ekilmemiş hazan tarladır Sürülüp herk olup ekilsin de gör 104 Gurbet elde kalmasına aldanma Neşelenip gülmesine aldanma Sevdiğini bulmasına aldanma Mahzun olup boynu bükülsün de gör Der Cemal Divanî yapraktır insan Emri ilahiden mutlaktır insan Turaptan halk olmuş topraktır insan Hele ruh bedenden çekilsin de gör 5.1.3.30. Haber Salmış Aşk Elinin Serdarı Haber salmış aşk elinin serdarı Eli boş bu yere gelmesin demiş Bulmak istiyorsa nur-ı muhtarı Hak yolundan geri kalmasın demiş Yazık olur o bu ile varmasa Hasret ölür cananını görmese Eğer bu nameye cevap vermese Bir daha kapımı çalmasın demiş Bu yola girenler sözünden caymaz Feryadımı sağır duydu o duymaz Benimi sevmiyor emre mi uymaz Ulu Emre asi olmasın demiş Sakın ikrarını atmasın yere Çünkü kayıt düşmüş ezel deftere Razı olsun takdirine kadere Haktan gayrısından bilmesin demiş 105 Cemal Divanî’yi kimler haklasın Avcı ise gitsin avın oklasın Söz vermişti sonsuza dek saklasın Ellerle bu sırrı bölmesin demiş 5.1.3.31. İçinde Kaldım Çıkmam Kadir Mevla’m nolur eyleme zalil Tufanın içinde kaldım çıkamam Kurtuluş ne yönde gönder bir delil Zamanın içinde kaldım çıkamam Ahraz oldum konuşamam dil kayıp Kayıs ölmüş Leyla gitmiş çöl kayıp Issız gece ışığım yok yol kayıp Zindanın içinde kaldım çıkamam Yolumu kapatır yapraklar dallar Rüzgârlar estikçe gövdemi sallar Etrafında gezer kurtlar çakallar Ormanın içinde kaldım çıkamam Yanağımda yaptı gözyaşım oluk Ciğerim yaralı alamam soluk Anlamaz halimden boş kalabalık Meydanın içinde kaldım çıkamam Kul Cemal Divanî çoktandır yasta Ne kuşlar uçuşur ne gelir posta Sefinem yaralı kaptanım hasta Ummanın içinde kaldım çıkamam 106 5.1.3.32. Karışmaz Anlaşılmaz konuştuğun kelamın Sırrına agâhtır cümle âlemin Hükmü ne ki küçücük bir kalemin Yazar bozar başka şeye karışmaz Sade ben mi gözyaşını çağlayan Boynu bükük tenhalarda ağlayan Dünyanın malını ganimet sayan Gezer tozar başka şeye karışmaz Bilmem neye derman imiş efelek Hiç kimseye murt vermemiş felek Elinde gezdirir çelikten elek Ezer süzer başka şeye karışmaz Ecelin ruhları sura çekişi Toprağın bağrına insan ekişi Mezarın üstünde durur tek kişi Çizer kazar başka şeye karışmaz Ceddine layık ol gül soyun gibi Dünyanın neşesi boş oyun gibi Cemal Divanî’de koç koyun gibi Çözer yüzer başka şeye karışma 5.1.3.33. Diyenler Oldu Kulak Asmadım Kulağım kapattım her gelen sese Duy diyenler oldu kulak asmadım Alışkın değilim dünyalık süse Giy diyenler oldu kulak asmadım 107 Gelenler olmadı gittiğim izden En sadık yarenler usandı bizden Yahu kanun mudur verdiğim sözden Cay diyenler oldu kulak asmadım Damlalar doldular gönül bendime Bir kaç söz ilave ettim andıma Garipliği kardeş ettim kendime Bey diyenler oldu kulak asmadım Beni sandılar ki dil bilmez koyun Asıl iş içinde oynandı oyun Menfaatin için zalime boyun Ey diyenler oldu kulak asmadım Cemal Divanî’yim yâri özledim Ecdadın gittiği yolu izledim Kederimi içerimde gizledim Say diyenler oldu kulak asmadım 5.1.3.34. Nasihat Desinlere laf eyleme Divanî Kimi divane der kimi deli der Her acıya of eyleme Divanî Kimi mestane der kimi veli der Veli olmak için bilmek gerekir Derya kolay ama dolmak gerekir Arzu yaşar ama bulmak gerekir Kimi efsane der kimi ölü der 108 Ölünün sağ ile olmaz davası Tükenir mi cehaletin kavgası Sordum nerededir baykuş yuvası Kimi virane der kimi çalı der Çalı kendisine gölgelik etmez Üzerine konup bülbüller ötmez Cemal Divanî’nin kederi bitmez Kimi merdane der kimi vali der 5.1.3.35. Ne Gerek Naz etme cananım Allah aşkına Ben garip aşığa naza ne gerek Sevda çöllerinde döndüm şaşkına Dumana ne gerek toza ne gerek Söndürmüyor aşk narını pınarım Baykuş gibi viraneye konarım Yıllar geçti derdin ile yanarım Aleve ne gerek köze ne gerek Hasretinden didem yaşı çay olur Heba oldu emeklerim zay olur Elin uzat yaralarım ey olur Dermana ne gerek beze ne gerek Ben de hata çoktur çünkü beşerim Anın için isyanlara düşerim Senin ilen karlı dağlar aşarım Yoldaşa ne gerek ize ne gerek 109 Cemal Divanî’de senin ümmetin Bizden esirgeme dost merhametin Görsem bana yeter seddu kametin Gayrı bundan öte göze ne gerek 5.1.3.36. Olmadı Elin sürüsüne olmuşum çoban Yaymadım olmadı yaydım olmadı Sinemi inletti bu azgın çıban Duymadım olmadı duydum olmadı Bendeki bu keder duruyor kat kat İster isen güldür istersen ağlat Cahil imam oldu bense cemaat Uymadım olmadı uydum olmadı Dinleyin olmadı benim sözümü Araştırdım temelimi özümü Gam gasvet pınarından yüzümü Uymadım olmadı uydum olmadı Cemal Divanî’yim bilmem yönümü Bu gün bitti unutamam dünümü Seneler devroldu kötü günümü Saymadım olmadı saydım olmadı 5.1.3.37. Olmuş Dağlarıma duman çökmüş yaylamın Suları kurumuş çiçeği solmuş Değeri kalmamış kara sevdanın Sevginin yerini ihanet almış 110 Arılar rüşvetsiz yapmıyor balı Güllerin yerinde yetişmiş çalı Yalandır dolandır dünyanın malı Dön de bak maziye ne işler olmuş Cemal Divanî’nin kan ağlar gözü Çekmiş perdesini görünmez yüzü Mevla’yı seversen unutma bizi Ecel gelmesine saatler kalmış 5.1.3.38. Olmam Bundan böyle karar verdim kendime Yaz olurum güz olurum kış olmam Irmaklar akmasın benim bendime Naz olurum köz olurum yaş olmam Anlamayan nasıl tören var diyer Nazlı yar sinende yaran var diyer Korkuyorum biri karan var diyer Yüz olurum göz olurum kaş olmam Nedendir gülemem şansımdan yana Beni derde salan benden çok yana Bir dost ile geldiğimde yan yana Az olurum öz olurum baş olmam Ben bir türlü göremedim ışığı Söyletmeyin derdi fazla aşığı Gelir kıymetsizler çalar kaşığı Toz olurum tuz olurum aş olmam 111 Cemal Divanî’yim derdim yazarım Bulsam o feleğe kuyu kazarım Tek çekincem bir mazlumu ezerim Düz olurum söz olurum diş olmam (Vural, 2015: 207) 5.1.3.39. Öğüt Evladım hayatın tamamı savaş Bazen yenilirsin bazen yenersin Nefis düşmanındır zor eylersin baş Bazen kandırırsın bazen kanarsın Başka şeyler görsen bile rüyanda Dünyayı gizlersin edep hayanda Ateş ile su mevcuttur mayanda Bazen söndürürsün bazen sönersin Bilemezsin ne gizlidir yarında Savrulursun hayat rüzgârında Hayallerin gezer dünya turunda Bazen döndürürsün bazen dönersin Dertlerine ağlasan da garibin Lugatından anlamazsın tabibin Üç günlük çırağın olur rakibin Bazen sindirirsin bazen sinersin Cemal Divanî’nin acı haline Fazlada güvenme dünya malına Arzunun kuşunu murat dalına Bazen kondurursun bazen konarsın 112 5.1.3.40. Peşindeyim Senelerce evvel böyle bir günde Bir yalan dünyanın peşinde idim Dokuz ay uyudum yattım gafletle Tabirsiz rüyanın peşinde idim Dert gördükçe dermanımı ekledim Gemi geldi limanıma yükledim Bir sene on beş gün hep emekledim Hayali hülyanın peşinde idim El öptüm de alamadım duayı Omuzladım taşımaya davayı On sekiz yıl gezdim taşı ovayı Mecnunum Leyla’nın peşinde idim Üç sene kendimi boşa ağlattım Emeğimle aldım bedava sattım Zifiri karanlık bir yerde yattım Bir nuru ziyanın peşinde idim Dünya tarak saçlarımı taradım O tarihten sonra neye yaradım Cemal Divanî’yim kendim aradım El sandı riyanın peşinde idim 5.1.3.41. Sen Çöz Ağrı’dan büyüğüm zerreden küçük Arada ki sırrı sen ara sen çöz Erciyes’ten ağır sırtımdaki yük Bendeki bu zoru sen ara sen çöz 113 Harap oldu beklediğim yurtlarım Beni yedi içimdeki kurtlarım Bülbül oldum tükenmedi dertlerim Takıldığım harı sen ara sen çöz Kökü kuru bar bitirmez ağacım Bağı bekliyorum bara muhtacım Dağlar gibi duman oldu ilacım Bulduğum baharı sen ara sen çöz Tek bir şeyim kaldı tendeki canım Ona da göz dikmiş nazlı cananım Yok bir yana ulaşmaya imkanım Eylediğim kârı sen ara sen çöz Yoruldu menzile gitmez katarım Yastığım yok bir dikende yatarım Gam keder alırım neşe satarım Kurduğum pazarı sen ara sen çöz Cemal Divanî’de değildir pişman Dökülür gözümden yaş yerine kan Dinimin dostuyum nefsime düşman Aradığım yâri sen ara sen çöz 5.1.3.42. Sesini Sevda yaylasında aşk pınarından Zorunan doldurdum çile tasını Gördüğüm cihanın ta ötesinden Getirdim o yârin hatırasını 114 Deli gönül sultan isen şah isen Dost köyüne giden doğru rah isen Sen arifi billah seher gâh isen Tabir et bahtımın bu rüyasını Ferhat dağı ben sinemi delmişim Bilinmeyen bir menzilden gelmişim Bir doğmuşum iki kere ölmüşüm Al Cemal Divanîn ifadesini 5.1.3.43. Etmiş Ben kendimi gayet yalnız sanırdım Meğer felek eğlenecek han etmiş Lütfetmezse ebediyen yanardım Oysa canan evvelimi son etmiş Dün gece rüyamda gördüğüm zatı Yorulmuş koşmuyor sevdanın atı Âlem beni sandı çelikten katı Dost öğütmüş değirmende un etmiş Çeşmenin başında neslinden biri Bağırsa inletir semayı yeri Hiddetle birisi girdi içeri Öfkesini yenememiş kin etmiş Herkes el bağlayıp geçti bir safa Birbirine eylediler Mustafa Dediler ki teşrif etti Mustafa Herkes canın ona öz kurban etmiş 115 Vakit olmuş idi gece yarısı Emrettiler öne geçti birisi Bağırdılar çaldı hücum borusu Dediler komutan harp ilan etmiş Ön saftaki mağripte ki komutan Sol ayak sakat sağ eli de kan İsmini bilen yok meçhul kahraman Ne bir rütbesi var ne nişan etmiş Vakit seher oldu duyduk ezanlar Çabuk gelsin ervahları yazanlar Orya toplandılar cümle ozanlar Gönül onlar ile bir meydan etmiş Bir sanmayın iki tane âlem var Bu âlemi tarif eden kalem var Sevenlere sevenlerden selam var Cemal Divanî’de dost ilan etmiş 5.1.3.44. Tunç İle Bundan böyle gider miyim hekime Dağladı yaramı kızgın tunç ile Âlem nefsi nefsinedir kim kime Yaşlanırsan uğraş olmaz genç ile Seneler devroldu neden ağladım Bir çıkmaz sevdaya meyil bağladım Muhannetin pazarına uğradım Felek beni ufaladı hınç ile 116 Cemal Divanî’ye dokunan oktur Takdir ilahidir olanlar haktır Yokladım kendimi sevabım yoktur Günahımı kaldıramam vinç ile 5.1.3.45. Varılmıyor Ki Bulanık akıyor aşkın ırmağı Durul desem bile durulmuyor ki Üç beş çadır ile dostluk otağı Kurul desem bile kurulmuyor ki Ne anlatır bu sürünün çobanı Neden terk eylemiş yaylayı hanı Merhem kabul etmez sevda çıbanı Sarıl desem bile sarılmıyor ki Umut dağı boran ister kış ister Savaş yapsan kelle alır baş ister Gam duvarı hibar ister taş ister Örül desem bile örülmüyor ki Beklemekle gelmez erenler piri Bulunmaz meskeni bilinmez yeri Çelikten katıdır hasret zinciri Kırıl desem bile kırılmıyor ki Arı dağdan çiçek toplar bal alır Cemal Divanî’de dosta gül alır Deli gönül kırk üç yıldır yol alır Yorul desem bile yorulmuyor ki 117 5.1.3.46. Yapacağı Yok Hazan vurdu hayatımın gülünü Bağbanında bir şey yapacağı yok Gemimi batırdım hicran gölüne Kaptanında bir şey yapacağı yok Dayanamam gönül senin acına Gerek yoktur sarayına tacına Ömürü çıkardım darağacına Fermanında bir şey yapacağı yok Dağ gibi üstümü duman bürüdü Gam kervanım bilinmeze yürüdü Kos bağlayan çıbanımız çürüdü Lokman’ında bir şey yapacağı yok Günah işler hep istersin cinani Bu akılla zor geçersin sıratı Bizim sürüdenmiş kurdun kısmeti Çobanında bir şey yapacağı yok Cemal Divanî’yi sanmayın deli Bilen yok nasıldır işin evveli Gençliğin güneşi aştı cebeli Zamanında bir şey yapacağı yok 5.1.3.47. Ne Gördün Gülersin Ne gördün gülersin divane gönül Bu derdi çekmeye kira mı buldun Yoksa sana bir şey söyledi bülbül Bağbanı gülşenden sonra mı buldun 118 Yol mu uzak gâh oturur kalkarsın Yar mı buldun ciğerini yakarsın Neden öğle şaşkın şaşkın bakarsın Söyle ak içinde kara mı buldun Benim bildiğim bu sen de beşersin Ara kısmet tüm engeli aşarsın Gurbetin içinde gurbet yaşarsın Edebi olmayan yöre mi buldun Doyum olmaz bu sevdanın abında Dokunmazsın ne suya ne sabuna Bugün niçin sığmıyorsun kabına Vuslat nöbetine sıra mı buldun Cemal Divanî’ye demezsin selam Ne oldu dilinden çıkmaz tek kelam Dünya sitemine çekmezsin elem Yoksa sen ölüme çare mi buldun (Vural, 2015: 240) 5.1.3.48. Eseri İnsanın arifi irfan olması Edebin hayânın arın eseri Taş ocakta kızgın külün kalması Üzerinde yanan narın eseri Allah kullarının yüzünde ayan Muhabbet kabilin sözünde ayan Kâinat gövdenin özünde ayan Ne yaprağın ne de barın eseri 119 Badı sabaların yelindeyiz biz Hallacı Mansur’un halindeyiz biz Bizi var edenin yolundayız biz Bu muhabbet nur muhtarın eseri Canan canda saklı tende değildir Öfke nefistedir sende değildir Cemal Divanî aşk bende değildir Anamın verdiği şirin eseri 5.1.3.49. Abdal Gönlüm Abdal gönlüm gurbet gurbet gezersin Bir yerde eğlenip durduğun mu var Âlemin işinden hile sezersin Kendi kusurunu gördüğün mü var Bakıp şaşırırsın gece mehtaba Hiç kendini çeker misin hesaba Aşığım diyorsun bir mahitaba Varmak için hayal kurduğun mu var Ne göz ile gördün sevda çekeni Taşıyorsun beynindeki dikeni Sen de mevcut ilahinin mekânı Açıp kapısını girdiğin mi var Dünya ziynetini zevkle giyersin Helal haram her ne bulsan yiyersin Nefse uymuş benim benim diyersin Bir dost hatırını sorduğun mu var 120 Cemal Divanî’den aldın haracı Tam yarım asırdır çektirdin acı Elinde var iken aşkın ilacı Bir garip yarası sardığın mı var 5.1.3.50. Bugün Halim perişandır şahım sultanım Kapında bir kulun ağlıyor bugün Çıktı asumana ahım amanım Gariplik sinemi dağlıyor bugün Niyetim gitmekti sevdiğim yâre Her kim doğmuş ise yaslanır yara Vücudum şehrinde bin çeşit yara Sızıdan gözyaşım çağlıyor bugün Dereye eş oldu gözümün seli Bu Cemal Divanî eyledin deli Meğer canmış kavuşmanın bedeli Zaman yollarımı bağlıyor bugün 5.1.3.51. Osman Coşkun Başkana Osman Bey’i ziyarete gitmiştik Kanaat doldurdu sabır tasına Eminoğlu ile niyet tutmuştuk Bereket gelmişti dem masasına Bu âşık ahıdır arşa ulaşır Zemini semayı gezer dolaşır Yüreğinde gizli bir yara taşır Hayret ettim sessiz ağlamasına 121 Başkan beyin makamında oturduk Gurbetten sılaya selam götürdük Cemal Divanî’yim sözü bitirdik Bir gün konuk olduk dost dünyasına 5.1.3.52. Karılmışım Ben İlla sedasını bilir ervağım Mayası dört unsur karılmışım ben Dört mevsim içinde açar nevrağım Çevresi dikenle örülmüşüm ben Başım kaldırınca baktım rahmana Ledünli ilminden verildi bana Buğdayı yiyince düştüm isyana Cennet-ü aladan sürülmüşüm ben İdris ile gökten şimşektim çaktım Tekrardan cennetin zevkine baktım Nuh ile bulanık denize aktım Başım taşa vurup durulmuşum ben Musa ile bin bir haberi saldım Halil’in put kıran baltası oldum Yusuf’la kuyunun içinde kaldım İman ipliğine sarılmışım ben Sultan Süleyman’la gittim ilaca Lütfettiler Cemal Divan muhtaca Efendimle bile gittim miraca Yeryüzünde insan görülmüşüm ben 122 5.1.3.53. Bir Sen Misin Bir sen misin ey yar eli koynunda Bir sen misin gam kederi bitmeyen Bir sen misin ecel ipi boynunda Bir sen misin menziline gitmeyen Bir sen misin kalan köşe bucakta Bir sen misin üşüyen bu sıcakta Bir sen misin her gün kalıp ocakta Bir sen misin yanıp ama tütmeyen Bir sen misin derdine dert ekleyen Bir sen misin hicran yükü yükleyen Bir sen misin mahzun mahzun bekleyen Bir sen misin geceleri yatmayan Bir sen misin bu âlem de eğlenen Bir sen misin aleyhinde söylenen Bir sen misin boğazı düğümlenen Bir sen misin kısmetini yutmayan Bir sen misin Cemal Divanî olan Bir sen misin taze çiçekken solan Bir sen misin bağı virane talan Bir sen misin bülbül olup ötmeyen 5.1.3.54. Al Senin Olsun Felek gönül evim virane etti Bir taş kaldı oda al senin olsun Bütün sevenlerim terk etti gitti Bon boş kaldı oda gel senin olsun 123 Kalmışken ellerin endişesinde Dert elem gizledim zehir tasında Yaralı yüreğim bir köşesinde Sönmez ataş kaldı böl senin olsun Mahcubiyet ayan durur yüzümde Ecdadımın izi vardır özümde Dostlar ağlatınca iki gözümde Bir damla yaş kaldı sil senin olsun Sende biliyorsun bahtım karalı O yar benden ben o yardan aralı Kanadı kırılmış göğsü yaralı Bir serçe kuş kaldı sal senin olsun Sen ona seslensen o seni duyar Hatırı gönülü cihanı değer Ey Cemal Divanî Leyla’ya ayar Bir kalem kaş kaldı bul senin olsun 5.1.3.55. Varımış Vefa beklediğim dost diyarından Nöbet tutmak için sıra varımış Himmet bekler iken yarlar yarından Benden önce çok fukara varımış Kişi ayan eder edebi arı İman kale yapmış ondan yukarı Çok farklı tartıyor gönül kantarı Ne ölçüsü ne de dara varımış 124 Menzil uzak giden geri gelmemiş Eflatundan bile deva olmamış Taşınacak başka bir yük kalmamış Gam yükünden bize kira varımış Bulutu damlayı çilerken gördüm Rahmetini yere elerken gördüm Bugün sadık dostu gülerken gördüm Taşıdığı gizli yara varımış Cemal Divanî’den çok uzak gönül Dön bir daha şu aynaya bak gönül Ben seni sanırdım sütten ak gönül Bilmezdim içinde kara varımış 5.1.3.56. Alışamadım Âşıkta yalanmış maşukta yalan Sahte gözyaşına alışamadım Acaba var mıdır vuslatı bulan Ayrılık taşına alışamadım Bülbül gibi figan gördüm zar gördüm Hayat bu ya zarar gördüm kar gördüm Umudum dağlarında kar gördüm Gönülün kışına alışamadım" Boşa kederlendim canımdan bıktım Gücüm yetmeyince dişimi sıktım Sofrasına tok oturdum aç kalktım Namerdin aşına alışamadım 125 Bu dünyayı kolay sandım zor çıktı Gözü ayık bildiklerim kör çıktı Tabirini hayır bildim şer çıktı Gurbetin düşüne alışamadım Ey Cemal Divanî bitmez noksanın Gör bak neler eyler şahın sultanın Maske çekmiş riyakârlık insanın İçine dışına alışamadım 5.1.3.57. Diyemem Derdimi sorarlar dostlar yarenler Söylemek ruhumu sıkar diyemem Bende bir tuhaflık sezer görenler Gözümden kanlı yaş akar diyemem Çeşit çeşit duman vardır başımda Bir inilti gizler gözüm yaşında Kam kasevet neden gezer peşimde Döner mahzun mahzun bakar diyemem Suya düştü hayalimde umutlar Bilmem neler demiş o eski zatlar Kara bahtımdaki kara bulutlar Üzerime şimşek çakar diyemem Bozuk şansım bir derdimi yüz eder Hem ağlatır hem ardımdan söz eder Her kıvılcım bir aşığı köz eder Benimde sinemi yakar diyemem 126 Ey Cemal Divanî gül benzin solmuş Üç günlük dünyada kim murat almış Akan gözyaşlarım çağlar sel olmuş Her gün bir yanımı yıkar diyemem 5.1.3.58. Söylemez Sebepsiz dolar mı sevda şarabı İçmeyen ne bilsin içen söylemez Kimse fark edemez hanı harabı Seçmeyen ne bilsin seçen söylemez Sevda çekse idim ama nerede Dertler nöbet bekler durur sırada Gönül imiş tek ezilen arada Göçmeyen ne bilsin göçen söylemez Tek kapıdır yaratanın yapısı Girmek için nöbet tutar hepisi Kilitlidir bu sevdanın kapısı Açmayan ne bilsin açan söylemez Cemal Divanî’nin yoktur dermanı Hep böyle savrulmuş aşkın harmanı Diken ottur bu nefisin ormanı Biçmeyen ne bilsin biçen söylemez 5.1.3.59. Küstü Çocuk yaşta sürgün oldum gurbete Parçalanmış kalbim sılama küstü Gurbet beni koydu derde mihnete Yoruldu yüreğim guleme küstü 127 Küstü ehli haller kapım çalmadı Buyur ettik hanemize gelmedi O eski dostlardan eser kalmadı Dilim konuşamaz kelama küstü Kelâmlar şimşek çakar beynimde İnsanlığım yılan oldu koynumda Ecel ipi bağlı kaldı boynumda Arifler verdiğim selama küstü Selam ile kalbimde ki virdimi Hazırladım cenk etmeye ordumu Aşikâra diyemedim derdimi Yazmadı ellerim kaleme küstü Kalemin de akıl ermez işine Ömür gelmiş elli altmış yaşına Yaşar gam hanede yalnız başına Kul Cemâl Divanî âleme küstü 5.1.3.60. Bende Yok Hayat harmanını toplamak için Bir kürek bir yaba o da bende yok Soruyorlar niçin ağardı saçın Bir asa bir aba o da bende yok Böyle anlatıyor Hakkın Kur’an-ı Açıklamış evliyası ereni Hiçbir can istemez cani nirani Bir sebat bir tövbe o da bende yok 128 Arayanlar bulmuş mürşit pirini Sevda belasına salıp serini İsteyen doldurmuş sağ defterini Bir arzu bir çaba o da bende yok Cemâl Divanî’nin gam efkârı var Ne kuvveti ne dizinde feri var El âlemin yareni var yâri var Bir ana bir baba o da bende yok 5.1.3.61. İster Tane olup boz toprağa ekilsen Yeşerdiğin başak den ister senden Damla olup gökten yere dökülsen Ulaştığın seller yön ister senden Azgın yaralara ilaç sarınca Örnek alır küçücük bir karınca Kervan yorulunca katar durunca Yatıp eğlenmeye han ister senden Yorgun düşer yıprattığın bedenler Seyran eder seni gelip gidenler Zaman aksi bir insanlık edenler Karşılık payını bin ister senden Cephede kefensiz yatarken atan Dönüp maziye bak kendinden utan İşlemesen toprak olur mu vatan Uğrunda ölmeye kan ister senden 129 Cemal Divanî’nin hırçın yarası Üç günlük dünyadır şunun şurası Hep böyleymiş insanlığın töresi Canan dediklerin can ister senden 5.1.3.62. Feleğin Çarkı Feleğin çarkını düzleyen olmaz Bir defa aksine dönmeyiversin Arzulayan olmaz özleyen olmaz Nefistir yükseğe konmayıversin Umut zirve imiş çıkan bulunmaz Çıksan da yüzüne bakan bulunmaz İsteyen çok olur yakan bulunmaz Bu aşkın ocağı sönmeyiversin Hangi âşık bakmaz yârin yüzüne Dayanmak zor bu alevin közüne Tozpembe görünür dünya yüzüne Gönül bir güzele kanmayıversin Beyin şah misali kurulur serde Bir gizli oda var tenden içerde Kalkar ara yerden bulunmaz perde Âşığın yüreği yanmayıversin Ey Cemal Divanî çoktur günahın Hesabı bilinmez çektiğin ahın Düğümü çözülür sultanın şahın Can alıcı şarap sunmayıversin (Vural, 2015: 173) 130 5.1.3.63. Şaşırır Kalır Ben bu derdi açsam ehli Lokmana Yaramı görünce şaşırır kalır Bulsam rakibimi varsam meydana Divana girince şaşırır kalır Etrafımda açsa türlü çiçekler Kim kimi ebedi nöbette bekler Sarsa dört yanımı tüm örümcekler Ağını örünce şaşırır kalır Haklı mıdır gülün dalına konan Dert ile inlemiş yârine yanan Bu dünyanın cefasına aldanan Canını verince şaşırır kalır Yanlıştadır hayal uykuda yatan Abat olmaz garibanı ağlatan Hasretlik dikeni bağrına batan Goncayı derince şaşırır kalır Gücüm görse idi ehli irfanı Dünya dedikleri fanidir fani Günaha batmıştır Cemal Divanî Azrail sorunca şaşırır kalır 5.1.3.64. Demedi Doğduğumdan beri yâri ararım Yollar söylemedi kervan demedi Her gelene her gidene sorarım Güller söylemedi gülşen demedi 131 Üzerime kaldı sanıksız dava Hesaba gelmiyor yaptığım duva Dedim yavrulara yapayım yuva Dalar söylemedi bağban demedi Sürmedim dünyada devran demimi Göremedim babam ile emmimi Dalgalara kaptırmışım gemimi Göller söylemedi kaptan demedi Bahtım beni her gün hicrana saldı Yoksulluk düşmandı benden öç aldı Ömrüm ne kadardı kaç günüm kaldı Yıllar söylemedi zaman demedi Gönül bu ocağın yak çırasını Dost odur tez bulur dost arasını Ne tedavi eyler aşk yarasını Eller dedi Cemal Divan demedi 5.1.3.65. Yok Geldi meydanıma girdi acemi Terlan ister turna ister tarı yok Derdi ne âlemle eyler hengemi Bahçe ister bağban ister barı yok Acıyan olmamış gözü yaşında Kapılmış nefsinin her talaşına Dolaşır âlemi yalnız başına Yaren ister yoldaş ister yarı yok 132 Bilmem nedir Cemal Divanî hali Nedendir anlamaz yeşili alı Belki yapmak ister kovanda balı Ayva ister elma ister arı yok (Vural, 2015: 223) 5.1.3.66. Yorgunum Âşıklarla divan kurdum arkadaş Meydanda yoruldu bende yoruldum Yüküm ağır geldi edemedim baş Kervanda yoruldu bende yoruldum Eller beni saldı öfkeye kine Maziyi getirdim gözüm önüne Aşkın denizine saldım sefine Kaptanda yoruldu bende yoruldum Gurbeti dolaştım bak adım adım Her adımda bir kaç kere ağladım Dağılan sürümü toplayamadım Çobanda yoruldu bende yoruldum Buna derler gam kasevet dünyası İçi boştur adı fani künyesi İlacın sargının yoktur faydası Lokmanda yoruldu bende yoruldum Şu fani dünyaya geldim de ne oldu Bir kaç gün misafir kaldım da ne oldu Bir Cemal Divanî oldum ne oldu Divanda yoruldu bende yoruldum (Vural, 2015: 224) 133 5.1.3.67. Bu Gelen Mahzun duruşu var dalgın bakışı Âlemin sırrına ermiş bu gelen Uzaklardan belli olur nakışı Kaç aşığa iksir vermiş bu gelen Gönül yarasına sevgi yakısı Yiğidi keser mi cahil çakısı Miski amber gibi gelir kokusu Dost bağından çiçek dermiş bu gelen Toprağa bakınca yüz bırakıyor Sönmüş yüreklere köz bırakıyor Her adım attıkça iz bırakıyor Belli ki kırkları görmüş bu gelen Beyaz saçlar taç yapmışlar başında Yenilgi görmemiş aşk savaşında Deryayı gizlemiş gözü yaşında Nefsin zincirini kırmış bu gelen Cemal Divanî’nin manevi piri Şüphesiz bence bu üçlerden biri Elinde asası secdesi deri Divanda divana durmuş bu gelen (Vural, 2015: 253) 5.1.3.68. Bir Seni Gördüm Sayısızca insan gördüm âlemde Boşuna çıldıran bir seni gördüm Olacak her neyse ezel kaderde Dostunu yıldıran bir seni gördüm 134 Ne zevk alıyorsun gönül yasından Bir garip aşığın ağlamasından Şerbeti döküp de sevda tasından Zehiri dolduran bir seni gördüm Cemal Divanî’nin sızlar bir yanı Desinlere üzmez insan insanı Herkes ister ölsün kendi düşmanı Arzusun öldüren bir seni gördüm 5.1.3.69.Vardır Şayet bir ocakta ateş yanmışsa Tütüyorsa arkasında kül vardır Bağın civarına bülbül konmuşsa Ötüyorsa arkasında gül vardır Allah kullarından sadakat ister O sadık kullardan bana da göster Her söz söyledikçe insan mücevher Satıyorsa arkasında dil vardır Kimse bu dünyada sürmemiş sefa Çekmeyin sözümü başka tarafa Küçücük karınca aslana kafa Tutuyorsa arkasında fil vardır Her can berat için durur divana İnsan isen sahip ol bu davana Sahradan çiçeği arı kovana Katıyorsa arkasında bal vardır 135 Cemal Divanî’de şaşar bu hale Yıldızlarda eğilirler hilale Bilmez misin zeval dahi kemâle Çatıyorsa arkasında kul vardır 5.1.3.70. Bana Sen Lazım Dünya seven için iki gönülmüş Gülşene gül lazım bana sen lazım Kimisi yitirmiş kimisi bulmuş Kervana yol lazım bana sen lazım Gel de gir haneme dinle sözümü Çağlayıp akmak mı aşkın çözümü Yakıp alevinde yok et közümü Dumana kül lazım bana sen lazım. Muhabbetin kılıç girmedi kına İstersen öfkelen istersen kına Vuslat denizinde çıktı fırtına Kaptana sal lazım bana sen lazım. Yar sırtına giymiş ipekten yelek Görmesin kıskanır o çarkı felek İstedin topladım sahradan çiçek Kovana bal lazım bana sen lazım. Cemal Divanî’ye gel de gelirim Seni öz canımdan aziz bilirim Krallarda ölür bende ölürüm Sultana kul lazım bana sen lazım. 136 5.1.3.71. Ağlarım Gurbet eller beni eğledi zelil Melül mahzun gezer gezer ağlarım Âşık olduğuma istersen delil Sabah akşam yazar yazar ağlarım Ne bir bayram gördüm ne yaktım kına Sevdanın kılıcı girmedi kına Beynimin içinde koptu fırtına Dağ taş demem tozar tozar ağlarım Dinleyene dertlerimi söylerim Sürgün etti ağalarım beylerim Sitemi sineme kalkan eğlerim Kara bağrım ezer ezer ağlarım El sanır ki bu bahçe de talan yok Bu nasıl yol gidip geri gelen yok Vallahi billahi tek bir yalan yok Elli yıldır azar azar ağlarım Cemâl Divanî’nin düşü bendedir Reyhanî İhsanî işi bendedir Emrah Sümmânî’nin taşı bendedir Kalbimi etmişim mezar ağlarım 5.1.3.72. Sarıçiçek Açtığında mor dağları süslemiş Yaylanın nakkaşı bir sarıçiçek Çoban kavalını çalmış seslemiş Çiçeklerin başı bir sarıçiçek 137 Ayrıca bir desen vermiş bağlara İlaç olmuş hastalara sağlara İz bırakmış asırlara çağlara Doğanın güneşi bir sarıçiçek Ah keşke olsa da konuşsa dili Her an kıskandırır susam bülbülü Seven âşıkların sevdiği gülü Yareni yoldaşı bir sarıçiçek Oturuyor tabiatın tahtında Açık solmak vardır kara bahtında Uykudan uyanır seher vaktinde Akıtır gözyaşı bir sarıçiçek Şiir olmuş şairlerin sözünde Boz toprağın desen olmuş yüzünde Acı vardır tatlı vardır özünde Arının sırdaşı bir sarıçiçek Cemâl Divanî’ye eda naz etti Rüzgârın sesine ihtiraz etti Üzerine çiğ düşünce göz etti Âşığın gardaşı bir sarıçiçek 5.1.3.73. Ahi Evran Dokuz yüz yıl yaşayamaz her insan Yıllar yaşatmışlar Ahi Evran’ı Yeryüzünde sayısızca var insan Kullar yaşatmışlar Ahi Evran’ı 138 Eser imiş bu âlemde itmeyen Hakikatmiş gelip geri gitmeyen Konuşurken yanlış kelam etmeyen Diller yaşatmışlar Ahi Evran’ı Bunca zaman akmış gitmiş yıl olmuş Damlalar birikmiş koca göl olmuş Sanat bahçesinde bir bülbül olmuş Güller yaşatmışlar Ahi Evran’ı Vücut dünya imiş akıl güneşi Sarmış bir birine kardeş kardeşi Mahirce yaptıkça her güzel işi Eller yaşatmışlar Ahi Evran’ı İmanı nefsine örünce hisar Bütün kibirlerin önünü keser Maziden atiye bir rüzgâr eser Yeller yaşatmışlar Ahi Evran’ı Bu iş böyle gitmiş öteden beri Herkesin gönülde olmuyor yeri Her geçen yolcuya vermiş haberi Yollar yaşatmışlar Ahi Evran’ı Doğruluğu bilenlere yâr olmuş Onun için bugüne dek var olmuş Diktiği her fidan bir çınar olmuş Dallar yaşatmışlar Ahi Evran’ı 139 Akmış gözyaşları bir nehir olmuş Konya’da hücresi tam kahır olmuş En son ki durağı Kırşehir olmuş İller yaşatmışlar Ahi Evran’ı Ey Cemal Divanî kalksa şu perde Nur içinde kalsın yattığı yerde Her ozanın sazında ki son perde Teller yaşatmışlar Ahi Evran’ı 5.1.3.74. Aklım İle Gönlüm Aklım ile kalbim sözü bir edip Can köşkünde görüştüler bir zaman Biri ilaç oldu birisi tabip Dertlilere eriştiler bir zaman Birisi uyudu biri uyandı Birlikte ahları arşa dayandı İkisi de kendisini beğendi Kıyasıya yarıştılar bir zaman Birisi birine dişini biler Birinin haline birisi güler Bin rica eğledim dinlemediler Düşman gibi vuruştular bir zaman Biri küstü kapısını açmadı Biri köprü oldu biri geçmedi Gönlümün onlara sözü geçmedi Bir birine karıştılar bir zaman 140 Cemal Divanî’den ister haracı İkisi de olmadılar davacı Gözüm şahit oldu dilim aracı Şükür olsun barıştılar bir zaman 5.1.3.75. Cemal Divanî 1 Alçaklara yağmur yağar sel olur Yüksekler kar tutar Cemal Divanî Gül solunca bağban bağa el olur Bülbülü zar tutar Cemal Divanî Tam değildir bu dünyada noksanlar Böyle söylemişler ehli irfanlar Tevekkül babına giren insanlar Âlemi bir tutar Cemal Divanî Nurdan da aydındır erenin yüzü Takva sahibidir sağlamdır özü Her kimin ki kalpte açıktır gözü Söylemez sır tutar Cemal Divanî Sakın ha şahına sen olma asi Onun çok hassastır kanun yasası Dilekçe kabul etmez iman aynası Benlikte kir tutar Cemal Divanî Ey Cemal Divanî olmuş olanlar Mutlaka bulunur ibret alanlar Kalp evine girmesini bilenler Gönülde yer tutar Cemal Divanî 141 5.1.3.76. Kalır Alev biter duman tüter köz söner Ocakta kül ile baş başa kalır Ana rızık için engine konar Yavrular dal ile baş başa kalır Şimşek kıvılcım ateş yayınca Gökte bulut bu feryadı duyunca Damlalar düşünce toprak duyunca Dereler sel ile baş başa kalır Duymayan kulağa bağır ha bağır İmkânsız işitmez anlamaz sağır Menzil uzak kervan yorgun yük ağır Bezirgân yol ile baş başa kalır Ecel bakmaz insanların yaşına Zaten ölüm cümle can aşına Getirirler musallanın taşına Bedende sal ile baş başa kalır Ey Cemal Divanî âh u zâr döner Bilinmeyen bir hikmet ki var döner Ahbap döner yaren döner yar döner İnsan bu hal ile baş başa kalır 5.1.3.77. Anında Menfaat olunca değişir işler Dinsiz bile dine döner anında Artık bundan böyle bir dostluk başlar Fiske lamba olur fener anında 142 Akşam sabah bu makama uğrarlar Kamet vurup ellerini bağlarlar Baştanbaşa fidanları doğrarlar Kuru çalı olur çınar anında Fesatlar ki gelir girer araya Onlar iman eder pula paraya Bent bağlarlar bir küçücük dereye Damla bile olur pınar anında Mazlumların sinesini delerler Ezer sonra kalburlardan elerler Kartalların kanadını yolarlar Serçe kuş zirveye konar anında Cemal Divanî’de onu fark eder O nedenle namertleri terk eder Çıkarcılar bu savaştan çark eder Düşmanın atına biner anında 5.1.3.78. Anneler Günü Anısına Vatan bir bağ idi annem bağbanı Olaydım bahçede gülü anamın Bin bir çile ile büyüttü beni Ben oldum kovanda balı anamın Yoksuldu garipti bizim oralar Beni ondan onu ben den aralar Bedenimde olsaydı yaralar İlaçtı sargıydı eli anamın 143 Anamın bağrına saplanan taştı Kimseleri yoktu iki kardeşti Ömür siyah giydi dolaştı Olmadı yeşili alı anamın Anam şimdi mezarından kalksaydı Bir kez dönse gözlerime baksaydı Buz gibi soğukta kucaklasaydı Beni ısıtırdı külü anamın Cemal Divanî’de derin hasret var Anaların ayağında cennet var Mezar denen dönülmeyen gurbet var Gitti geri gelmez yolu anamın 5.1.3.79. Verdiler Aşkı bize reva gören yarenler Baharı aldılar yazı verdiler Düşümüze mihman oldu erenler Gönlümüze yazı yazı verdiler Yaratana ayan idi halimiz Kim bilir gurbette kalır ölümüz Bağlanmıştı ayağımız kolumuz Bütün düğümleri çözüverdiler Dediler âlemi etsene seyran Yüreği yaslı gez gözleri giryan Gir arif postuna olasın üryan Dünya libasını yüzüverdiler 144 Kulağım çınlattı duyduğum seda Bak neler eylemiş yaratan Hüda Kaç âşık bu yolda can etmiş feda En son ki kurbanda bizi verdiler El sanır ki bağrımızda yara yok Bu dünyada bizden bahtı kara yok Aşka düşenlere hiç bir çare yok Çünkü derdi dizi dizi verdiler Cemâl Divanî de gariptir bu hal Zehire dönüşür soframdaki bal Kimine ney düştü kimine kaval Bize de bir kırık sazı verdiler 5.1.3.80. Aşkın Kendisidir Su oluğa dolar peri döndürür Dönen taş değildir aşkın kendidir Kadir Mevla’m rahmetini indirir Sunan boş değildir aşkın kendidir Ocak yanar duman tüter köz ağlar Mızrap vurur perde susar saz ağlar Kalp sızılar beyin küser göz ağlar Dinen yaş değildir aşkın kendidir Her bir insan yürümeye iz tutar Aklı olan büyüğünden söz tutar Ruhuna çığ düşer yürek buz tutar Donan kış değildir aşkın kendidir 145 Zaman gelir esirler de hür olur Ne seversin ne kalbinde yer olur İki gönül arasında nar olur Yanan eş değildir aşkın kendidir Ey Cemal Divanî gel gir otağa Bu yolculuk alır gider uzağa Can alıcı cellat koyar tuzağa Konan kuş değildir aşkın kendisi 5.1.3.81. Bir Tabipte bu işi anlayamadı Yara ayrı bez ayrıdır derman bir Sesini kesenler dinleyemedi Mera ayrı iz ayrıdır orman bir Binalar çoğalır şehir olurlar Dersini görenler mahir olurlar Damlalar birikir nehir olurlar Dere ayrı öz ayrıdır umman bir Bülbülü tanırlar figana göre Uğraşır durursun imkâna göre Verirler hükmünü insana göre Töre ayrı söz ayrıdır ferman bir Keşfeyle dünyayı olacağa bak Birisi birinden değildir uzak Sayısız suları ısıtmış ocak Çıra ayrı köz ayrıdır duman bir 146 Cemal Divanî’nin gözünde yaşı Allah akıl vermiş kulların işi Üç nesne de birbirinin kardeşi Cura ayrı saz ayrıdır divan bir 5.1.3.82. Azap Çöktü Bu Sevda Dağına Azap çöktü bu sevdanın dağına Kendi de sislendi bende sislendim Murat versin diye vuslat bağına Kendi de seslendi bende seslendim Cahil düşer sevenlerin kastına Derviş olan otururmuş postuna Şebnem çöktü seher vakti üstüne Kendi de ıslandı bende ıslandım Âlem bu gerçeği bilmedi niye Ömür kula yaratandan hediye İmanmış nefisi eden terbiye Kendi de uslandı bende uslandım Eller al giyindi ben giydim kara Boyun büküp yalvarırız hünkâra Sevdanın sazını astık duvara Kendi de paslandı bende paslandım Cemal Divanî’nin bak gözyaşına Kimse güvenmemiş öz gardaşına Diyarı gurbetin hasret taşına Kendi de yaslandı bende yaslandım 147 5.1.3.83. Dağlar Bakınca gözüme çok hoş göründü Eteği çimenli başı kar dağlar Derdi neydi sis dumana büründü Nedir benden sakladığız sır dağlar Kiminiz ağlarsız gözü yaşsınız Kiminiz topraktan kimiz taşsınız Bana der misiniz kaç kar dağsınız Kaç oğlunuz kaç kızınız var dağlar Kimine aşılmaz engel değilmiş Kimisinde koyun kuzu yayılmış Kimisinin ta yüreği oyulmuş Kimi esir dağlar kimi hür dağlar Kale olmuş sultanlara hanlara Taş vermiş den döven değirmenlere Yorgan döşeksiniz tüm canlılara Dinliyi dinsizi tutmuş bir dağlar Kaç çoban kaç sürü zirveye çıktı Kaç sevdalı döndü hüzünlü baktı Cemal Divanî’de size aşıktı Gelir beni sorarsanız yar dağlar 5.1.3.84. Başka Biri Yok Beni bana sorma beni sana sor Bende telaş sensin başka biri yok Dışımda duman var içimde de kor Yanan ateş sensin başka biri yok 148 Aşka yanmış benim gibi niceler Âlem kendi derdin okur heceler Gelip geçer uzun uzun geceler Gördüğüm düş sensin başka biri yok Boşa mı çekerim feryadı zarı Gezip dolaşmışım nice diyarı Gözümden silindi dünyanın yâri Yaren yoldaş sensin başka biri yok Bazen damla olur coşar kanarım Yaprağını dökmektedir çınarım Çağlayan sel olur gözde pınarım Damlayan yaş sensin başka biri yok Cemâl Divanî’yem bak şu darıma Can dayanmaz benim gam efkârıma Şayet ölür isem gel mezarıma Dikili taş sensin başka biri yok 5.1.3.85. Başka Çaren Yok Dünya denen edalı bir kız imiş Ne derse kanarsın başka çaren yok Gençlikse dalgası çok deniz imiş Yel esmez dinersin başka çaren yok Köküne kurt düşer özün tükenir Yaş ilerler cilve nazın tükenir Ömür lambasında gazın tükenir Mutlaka sönersin başka çaren yok 149 Ecel hakikattir değildir riya Çünkü sonsuza dek tutmaz bu maya Ne şekilde geldi isen dünyaya O şekil dönersin başka çaren yok Hak buyurmuş bu emire uyarlar Vaden dolar son salanı duyarlar Çabuk çabuk elbiseni soyarlar Taş sala konarsın başka çaren yok 5.1.3.86. Biz İçerden Düşman Yıprattı Selçukludan beri bu memleketi Biz içerden düşman dıştan yıprattı Anadolu bu dünyanın cenneti Biz içerden düşman dıştan yıprattı Alparslan’la Malazgirt’ten girmiştik Uğruna sayısız şehit vermiştik Osman Bey’le Osmanlı’yı kurmuştuk Biz içerden düşman dıştan yıprattı Makber yaptık toprağına sağları Kalyonlarla aştığımız dağları Kapatıp da açtığımız çağları Biz içerden düşman dıştan yıprattı Altı asır hüküm sürdük olmadı Kalesine bayrak gerdik olmadı Viyana’ya çadır kurduk olmadı Biz içerden düşman dıştan yıprattı 150 Candan aziz bildik biz hürriyeti Üç kıtaya yaydık medeniyeti Daha taze iken Cumhuriyeti Biz içerden düşman dıştan yıprattı Yedi düvel gelmiş iken hür olduk Ne vatanı verdik ne esir olduk Hristiyan Yahudi’yle bir olduk Biz içerden düşman dıştan yıprattı Cemal Divanî’yim sana varmaya Çalışmadık sanayiler kurmaya Ne mübarek ne tükenmez sermaye Biz içerden düşman dıştan yıprattı 5.1.3.87. Benim Sevdiceğim Anadan Öte Maziye takılır kalırım bir an Yordular şu hayal kurmalar beni Yıkılır düşüncem olur ya viran Düşündürür hatır sormalar beni Tükenmez gönlümde elemle keder Demek böyle imiş takdiri kader Beni talihimin esiri eder Diyarı gurbette durmalar beni Geri dönüşü yok kalbimi çaldı Beni bilinmeyen sevdaya saldı Birkaç sene önce aklımı aldı Bir çift yosun gözlü sürmeler beni 151 Anlamaz halimden kaşı kemanım Ardından gitmeye olmaz zamanım Bu derdi çekemem bende insanım Bazen acı sözler tırmalar beni Cemal Divanî’yim aşk değil hata Ermesi zor imiş bu saltanata Benim sevdiceğim anadan öte Dedim belki sarar sarmalar beni 5.1.3.88. Bir Bedeli Var Aşkın şarabını sevda suyunu Doldurup içmenin bir bedeli var Terk eyleyip kazasını köyünü Gurbete göçmenin bir bedeli var Her kuluna kerem eder yaradan Hicap perdesini çekse aradan Karanlık gecede akı karadan Fark edip seçmenin bir bedeli var Duyulmaz bilinmez mazlumun sesi Yorgunluktan çok zor çıkar nefesi Kudretten kilitli gönül kafesi Kapatıp açmanın bir bedeli var Ocağını söndürürsen kül kalır Çünkü erken uyananlar yol alır Zamanında savurmazsan yel alır Ekmenin biçmenin bir bedeli var 152 Cemal Divanî’de garip ozandır İstersen nara at ebedi yandır Ömür dedikleri geçitte handır Gelmenin geçmenin bir bedeli var 5.1.3.89. Bir Bilebilsem Ara sıra dalgasına şaşarım Ummanın derdini bir bilebilsem Gurbetin içinde gurbet yaşarım Zamanın derdini bir bilebilsem Zaman olur saniye de çıldırır Yarenine yoldaşına saldırır Sebep olan babasını öldürür İnsanın derdini bir bilebilsem Sam yel vardır sevenlerin bağında Nifak olur her zamanın çağında Sürü rahat değil azap dağında Çobanın derdi ne bir bilebilsem Her gün katlimize ferman yazılır Böyle gitmez devri düzen bozulur Taş altında köleleri ezilir Sultanın derdi ne bir bilebilsem 5.1.3.90. Bir Bozukluk Var Çevrildikçe bir mazlumu eziyor Bu çarkın dişinde bir bozukluk var Yapmak istedikçe iyce bozuyor Mimarın işinde bir bozukluk var 153 Görmüyor gerçeği çünkü göz ama Eşini dostunu salıyor gama Mazlumun feryadı inletmez sema Demek gözyaşında bir bozukluk var Temiz su bulamaz yüzünde kire Derin bataklığa düşmüş bir kere Bahar gelmiş ama coşmuyor dere Bu dağın kışında bir bozukluk var Vadettiği ikrarına uymuyor Hakikate kulak sağır duymuyor Su boşa akıyor den öğünmüyor Değirmen taşında bir bozukluk var Ey Cemal Divanî sözden caymadın Şükür olsun el sürüsü yaymadın Zamanenin sistemine uymadın Bu senin başında bir bozukluk var 5.1.3.91. Bilmeyen Mi Var Bir gün olur uyanırsın rüyadan Bu deryaya gemi salmayan mı var Her kim gelmiş ise gider dünyadan Ölüm hakikattir bilmeyen mi var Düşünmez mi hatır gönül kıranlar Baykuşlara mesken olmuş viranlar Yıldızlara bakıp hayal kuranlar Terk edip dünyayı ölmeyen mi var 154 Kimine vatandır kimine gurbet Gelip geçicidir bu dem bu devlet Hayat bir tüccardır ecel bir ziynet Aramayan mı var bulmayan mı var Nihayet dön diye seslenir kula Âlem revan olur bu meçhul yola Teneşir üstünden çıkarsın sala Musallaya mihman olmayan mı var Ey Cemal Divanî sana ne olur Ne saray ne sultan ne köle kalır Karınca deveden hakkını alır Acep Hak divana gelmeyen mi var 5.1.3.92. Bize Düşman Olmuş Zalim Felek Bize düşman olmuş bu zalim felek Nasip etmez bir tas çorbayı bana Eloğlu beğenmez ipekten yelek Çok görür eskimiş urbayı bana Bunca cefa bu âşığa hak mıdır Benim gibi çile çeken çok mudur Hiç yanında gönül ehli yok mudur Her gün yoldaş eder zorbayı bana Yüreğime köz bıraktı yanıyor Elli yıldır halen beni sınıyor Kendisine ucuz köle sanıyor Taşıtır gam dolu torbayı bana 155 Gâh olur ki konuşturmaz lal eder Bedenimi ezer geçer yol eder Sabah gün doğmadan ihtilal eder Akşam da indirir darbeyi bana Cemal Divanî’yim bilmem nasıl iş Saniye içinde yapar bin teftiş Gece düşlerimde dolaşan derviş Bir türlü göstermez türbeyi bana 5.1.3.93. Kalmamış Bu aşk yaşatmaz ki öldürür beni Bunun zulüm kârdan farkı kalmamış Günden güne yıpratıyor bedeni Sanki intizardan farkı kalmamış İntizarı beni her an sindirir Ne güldürür ne acımı dindirir Soğukluğu ayaz yapar dondurur Tipi boran kardan farkı kalmamış Geceler bir türlü tutmuyor uyku Eksilmez bende ki bu gam bu kaygu Yüreğime sunmaz bir yudumluk su Akmayan pınardan farkı kalmamış Cemal Divanî’yim yanar tüterim Menziline ulaşmadı katarım Her gece koynuna girer yatarım Ben için mezardan farkı kalmamış 156 5.1.3.94. Bursa Mevla’m ayrılığı vermiş kullara Acırım boş geçen bunca yıllara Çocuk yaşta düştüm gurbet ellere Hasretin şerbeti olsa da şehir Bursa benim için en güzel şehir Bolu Gerede’de Dertli sözü var Kayseri’de Seyrani’nin sazı var Amasya’da Ferhat Şirin izi var Fırat’ı geçerken boğulmuş Tahir Bursa benim için en güzel şehir Sivas’ta Veysel’in kara toprağı Erciş’te Emrah’ın kolunda bağı Şenliğin Sümmânî’nin sönmüş ocağı Sevda gözyaşımı etse de nehir Bursa benim için en güzel şehir Kerem Isfahan’dan gelmiş de gitmiş Çektiği cefalar canına yetmiş Değirmen önünde Reyhanî yatmış Emir Sultanımız âlemden mahir Bursa benim için en güzel şehir Biz de bu vatana şükür ederiz Bir yanı Uludağ bir yanı deniz Nöbetimiz dolar çeker gideriz Ey Cemal Divanî biter bu kahır Bursa benim için en güzel şehir 157 5.1.3.95. Bursa Ulu Cami Dedem Yıldırım’ın şah eseridir Durulur divana Ulu Camide Ülkemde ki nöbetlerden biridir Yönelir Rahmana Ulu Camide Sayısız âlimler gelmişte gitmiş Ya kaçı hakikat sırrına yetmiş Nice sultanlara nasihat etmiş Saygı var Kur’an-a Ulu Camide Şadırvanı ortasında çağlamış Hızırı bir vakit buraya bağlamış Kaç gariban dua etmiş ağlamış Can gelmiş kaç sana Ulu Camide Bir ilahı dava bizim davamız Buna şahit dağlarımız ovamız El açılıp da yapılınca duamız Çıkar asumana Ulu Camide Dersini okumuş ehli irfanlar Secdeye kapanmış sultanlar hanlar Kendini yitirmiş nice zindanlar Dönmüşler üryana Ulu Camide Ne ulu şey vatan için ölmesi Şu fani âlemde adın kalması Nasip olsa cenazemiz kılması Bu Cemal Divana Ulu Camide 158 5.1.3.96. Kendine Cahil bu dünyaya böyle alışmış Bildiğini sır sanıyor kendine Ne emek eğlemiş ne de çalışmış Çaldığını kâr sanıyor kendine Beklemiş üstüne doğmamış ışık Ondandır işleri karma karışık Kimi görmüş ise yaralı âşık Olduğunu kâr sanıyor kendine Zerrece siyah yok beyaz saçında Bilen var mı acep yaşı kaçında Dakka durmuş boş ocağın içinde Kaldığını kâr sanıyor kendine Bana sorarsalar kendin yitirmiş Boş boşuna günlerini bitirmiş On servetinin sekizinde oturmuş Bulduğunu bir sanıyor kendine Aklı fikri olmaz vardığı hani Hasmına kaptırmış ulu meydanı Kendini arıyor Cemal Divanî Öldüğünü ar sayıyor kendine 5.1.3.97. Değişir Böyle yürür bu dünyanın kervanı Dahil olup götürenler değişir Kimse sürememiş demi devranı Buna akıl yetirenler değişir 159 Herkese doğmamış umut ışığı Konuşturmuş sayısızca aşığı Her canı sallamış dünya beşiği Ninni deyip yatıranlar değişir Abad olmaz hak yolundan sapanlar Cennet görmez taş toprağa tapanlar Geçicidir kanun madde yapanlar İşe düstur getirenler değişir Konuştuğun söze dil şahit olur Harama uzansan el şahit olur Bağa hazan vurur dal şahit olur Gülşen de gül bitirenler değişir Cemal Divanî’de çoktur noksanlar Böyle anlatmışlar ehli irfanlar Ölürler giderler krallar hanlar Tahtı kalır oturanlar değişir 5.1.3.98. Dolar İnsanlarla konuşurken unutma Cahiller sözünü diline dolar Sen sen ol namerdin safını tutma Dünyayı bir iplik teline dolar İyinin kötüden olmalı farkı Temiz su taşırmış muhabbet arkı Durmadan dönüyor zamanın çarkı Günleri ayları yılına dolar 160 Hayat dedikleri değildir kumar Vücut ırmağıdır bedende damar Âşığın kolları sevdadan kemer Sarar sevdiğinin beline dolar Bilen yok ki kralının tacı ne Sevmeyenin yüreğinde acı ne Arı sinek kuvveti ne gücü ne Devşirir çiçeği balına dolar Cemal Divanî’yi attı kedere Acep dönen var mı rahmi madere Niyetin hak ise dön bak kadere Her gülü dikenin dalına dolar 5.1.3.99. Daha Da Gelme Kolumdan tutarak gurbet eline Attılar gelmedin daha da gelme Ağlatıp gözyaşım hasret seline Kattılar gelmedin daha da gelme Bir günümü yarım asır diyerek Bunun yaşaması kusur diyerek Köle pazarında esir diyerek Sattılar gelmedin daha da gelme Tükenmedi bende gamla kaygılar Yok oldular kurudular duygular Sana karşı beslediğim saygılar Bittiler gelmedin daha da gelme 161 Engel koydun yürüdüğüm yoluma Acımadın güldün geçtin halime Gül sandığım diken oldu elime Battılar gelmedin daha da gelme Cemal Divanî’ye niçin kıydılar Ne beni dinledi ne de duydular Hayat kuyusunda yalnız koydular Gittiler gelmedin daha da gelme 5.1.3.100. Daha İyi Anlarsın Bugünden yarının hükmünü verme Yarını gör daha iyi anlarsın Bilmediğin derdi dermana sarma Sorunu gör daha iyi anlarsın Bilerek işleme sakın ha hata Bu amelle çıkamazsın sırata Dağı yarmış diye kızma Ferhat’a Şirin’i gör daha iyi anlarsın Tehire bırakma günlük işini Lüzumsuz şeylerin bırak peşini Sade duman sanma sağın başını Karını gör daha iyi anlarsın Ne kazandın şu üç günlük dünyadan Mecnun olan vazgeçer mi Leyla’dan Niçin sevgi duyuyorsun evladan Torunu gör daha iyi anlarsın 162 Senden öncekiler nerede hani Çünkü insanoğlu geçici fani Neden böyle yanar Cemal Divanî Narını gör daha iyi anlarsın 5.1.3.101. Dedim Sevdiklerim Seveler Beni Elli dört yıl dokuz aydır aynı hâl Üzer bu lüzumsuz davalar beni Benden ötelere gitmez kalma kal Hasta eder nemli havalar beni Kendimde bilmedim ben neredeyim Zalim mazlum ezer ben aradayım Ya dağlarda kaldım ya deredeyim Bir gün konuk etmez ovalar beni Kervanıma acı derdi yükledim Yolum yokuş oldu hep emekledim Bunca sene sabır ile bekledim Dedim sevdiklerim seveler beni Takip eylemişim bunca işleri Tabir edemedim gece düşleri Kıskanırım şu dalda ki kuşları Düşündürür garip yuvalar beni Cemal Divanî’yim neden naçarım Her gün ecel köprüsünden geçerim Gece gündüz yorulmadan kaçarım Bahtım avcı olmuş kovalar beni 163 5.1.3.102. Vardığın Yerde Deli gönlüm yavaş yürü az bekle Ayrı bir durak var durduğun yerde Sen bu yolu geldin bin bir emelle Bir usta çırak var vardığın yerde Sarhoş mudur bu sakiden içenler Yoksa deli midir konup göçenler Seni de gözetler gelip geçenler Bir gamı firak var gördüğün yerde İnsanlığa zarar verme dilinle Ocağı söndürme sönmüş külünle Çakıl dikenleri yolma elinle Bak eğri orak var derdiğin yerde Dağlar gibi duman çöker serime Sakın seni sevenlerden farıma Gel uzun menzili yayan yürüme Çok yaşlı Burak var sorduğun yerde Cemal Divanî’de kaçmayasın ha Hak bildiğin yoldan şaşmayasın ha Biraz dikkat eğle düşmeyesin ha Uçurum kırak var girdiğin yerde 5.1.3.103. Derdimi İçime atarak yara eyledim Hiçbir kula diyemedim derdimi Can evimde mihman ettim eyledim Feryat etmiş duyamadım derdimi 164 Ey olacak diye kendim avuttum Şerbet niyetine zehirler yuttum Seksen miydi doksan mıydı unuttum Kaç taneydi sayamadım derdimi Çevirdi başımı tipi borana Bin çeşit azabı eyledi bana Dokunduğu yeri etti virane Çelik miydi eğemedim derdimi Bu derdin elinden yüreğim yandı Ne beni terk etti ne de utandı Paniklemiş ürkek sürüye döndü Toplayıp da yayamadım derdimi Cemâl Divanî’nin çektiği ahtı Bu imiş gönlümün talihi bahtı Zaten bana geldiğinde siyahtı Ben bir renge boyamadım derdimi 5.1.3.104. Ben De İnsanım Dört unsurdan temelimiz kuruldu Ey kötü seçerim ben de insanım Hak lütfundan akıl izan verildi Sultanım naçarım ben de insanım Kudret binasını tapu etmişim Kalbimi sultana yapı etmişim Gönül dergâhını kapı etmişim Kapatır açarım ben de insanım 165 Eyer bana gülse idi kaderim Bir yol bulur dost eline giderim Arzumu duygumu tohum ederim Ekerim biçerim ben de insanım Aşkın diyarının nöbetçisiyim Adil sultanların hizmetçisiyim Geldiğim dünyanın gurbetçisiyim Konarım göçerim ben de insanım Bir gaye uğruna bu hana geldim Ne sefasın sürdüm ne murat aldım Hayat köprüsünün yolcusu oldum Düşerim geçerim ben de insanım Cemal Divanî’nin ses ver sesine Şaşarım zalimin gürlemesine Girmişim bu gamın meyhanesine Doldurur içerim ben de insanım 5.1.3.105. Gün Gelir Ararsın Kırdıklarını Ne elemler götürürsün ardında Gün gelir ararsın kırdıklarını Ahbap dost sorarsın hasret yurdunda Nasipse bulursun sorduklarını Gözyaşını topraklara çilersin Sen bu viran han da çok zor gülersin Belli olmaz defterinden silersin Uğruna hayaller kurduklarını 166 Unutamaz sevdasını çekersin Vuslat tarlasına çile ekersin Öfkelenir bir hamle de sökersin Bin bir emek ile ördüklerini Gençliğinde zirvelere konarsın Yaşlanınca enginlere inersin Harcadığın emeğine yanarsın Geri alamazsın verdiklerini Cemal Divanî’de âh u zâr etmiş Hangi candır bu dünya da kâr etmiş Bir bakarsın toprak sarmış yâr etmiş Dünya gözü ile gördüklerini 5.1.3.106. Sakla Cahil meclisine uğrama sakın Sohbetini unut sözünü sakla Doğru ol sultana olursun yakın Kıymetini unut özünü sakla Konuş dostun ile güzel kelamı İrfan isen mürşit eyle kalemi Âlemin içinde yaşa âlemi Gurbetini unut izini sakla Ahın göğe çıksın yerde kalmasın İsterse üstüne güneş çalmasın Sakın yandığını kimse bilmesin Hasretini unut közünü sakla 167 Ucuza alırlar harda hurdayı İrşat kolay olmaz kalbi mürdeyi Çekme aradaki sırlı perdeyi Nöbetini unut gözünü sakla Ey Cemal Divanî yapma günahı Mazlumun ahıdır sızlatır şahı Mahşer günü diliyorsun Allah’ı Cennetini unut yüzünü sakla 5.1.3.107. Eskiden Edepli erkanlı sohbet var idi Malayani söz yok idi eskiden Küçükten büyüğe hürmet var idi Büyükte de poz yok idi eskiden Bulutlar dağları kar eder idi Arifler manayı sır eder idi Seven sevdiğinden ar eder idi Sevilende naz yok idi eskiden Zehir kelam bile bala dönerdi Bahçede ki diken güle dönerdi Alev söndüğünde küle dönerdi Arada ki köz yok idi eskiden Hak yolundan ayrılmazdı yürürdü Namertlerin cezasını verirdi Doğru bakar doğru şeyler görürdü Şaşı bakan göz yok idi eskiden 168 Cemal Divanî’yi bu sancı sardı Yaş elliyi geçti saçlar ağardı Hiç değilse Haktan korkusu vardı Çok utanmaz yüz idi eskiden 5.1.3.108. Eşşek Arpanda önünde samanında var Ya niçin somurttun yüzünü eşşek Madem zırlamaya zamanında var Niye çaldın elin sazını eşşek Çifte atma düşürürsün nalını Köpek dahi sıcak yemez yalını Kemirirsin kemerinin cilini Bari zay etmesen bezini eşşek Bu hamallık iki tutam ot için Yük taşırsın sarayda ki zat için Kazandığın katır için at için Halen mi açmazsın gözünü eşşek Kim taktı ki kulağına küpeni Tanımazsın seni hamal yapanı Terbiyesiz büyütmüşsün sıpanı Bak o da çekmiyor nazını eşşek Bozulmaz dünyanın hile büyüsü Derindir çıkılmaz azap kuyusu Sırtına binenin yoktur sayısı Hiç silen oldu mu tozunu eşşek 169 Takılırsın her sürünün peşine Akıl da şaşırır senin işine Derdini ifade etme boşuna Eşşeksen kim dinler sözünü eşşek Sebep ne ki eğliyorsun isyanı Ara da bul kendinde ki noksanı Örnek al âlemden Cemal Divanî Kaçırma hayatın dozunu eşşek 5.1.3.109. Etkilenirsin Kapat gözlerini görme dünyayı Bakma kör insana etkilenirsin Kaptan isen iyi tanı deryayı Çıkma her limana etkilenirsin Girip bir gönülde sevdiğin ara Muhabbet bağ derler atma kenara Elin ateşine sineni nara Yakma har dumana etkilenirsin Dostun seni ezsin geçsin yol gibi Sen yine de ona olma el gibi Duyguların sende kalsın sel gibi Akma bir ummana etkilenirsin El bilemez tarif eğle sen seni Başak bir ot amma besler çok deni Kibirden zırh giyip azgın cüsseni Yıkma şer meydana etkilenirsin 170 Cemal Divanî’nin hakka vadi var Düşün yaratanın ne muradı var Âşık isen sevdanın bir tadı var Bıkma sor zamana etkilenirsin 5.1.3.110. Gönül 2 Feryadın figanın boşuna oldu Her çığlık her zaman duyulmaz gönül Gençliğin umudun mazide kaldı Gözlerin uykuda ayılmaz gönül Eller şaşar senin garip haline Yaşlılık kuşağı sardın beline Ya kazma al ya da külünk eline Kayalar tırnakla oyulmaz gönül Yandığın sevdadan bağrın mı pişti Vuslatın güneşi erken mi aştı Herhalde ki devr ü zaman değişti Cevherler değerden sayılmaz gönül Dağ olsan üstünde yok olur karın Sakın ola kayıp etme vakarın İkrar imandandır demiş muhtarın Bilmez misin sözden cayılmaz gönül Cemal Divanî’yi sil defterinden Bir türkü sedası gelir derinden İnananı kessen yüz bin yerinden Haktan gayrısına eğilmez gönül 171 5.1.3.111. Gitmiş Havada güneş var toprak ıslanmış Bulutlar rahmeti çilemiş gitmiş Vatan yiğitleri cenge seslenmiş Onlarda kılıcı bilemiş gitmiş Hüma gökyüzünden yere inmemiş Kahramanlar bir tenhaya sinmemiş Erenler sadece gelip dönmemiş Dünyayı kalburdan elemiş gitmiş Yerle yeksan olmuş krallar hanlar Ezilmiş meydanda çok pehlivanlar Zulmün karşısında mazlum insanlar Gözyaşını kana belemiş gitmiş Ne Emrah Sümmânî ne de İhsanî Ne Torunî ne İhsanî Reyhanî Bir günde derler ki Cemal Divanî Canan diyarını dilemiş gitmiş 5.1.3.112. Beklediğin Ne Gam yüklersin dert taşırsın bezirgân Şu kimsesiz handan beklediğin ne Ufuktan gözünü çekmezsin bir an Bu dağdan dumandan beklediğin ne Bağ bozuldu bülbül gitti gülüm yok Bunu sana anlatmaya halim yok Cahil deli sofu sahte âlim tok Şu aksi zamandan beklediğin ne 172 Dayanmak zor oldu böyle dertlere Dünyayı verdiler hep namertlere Sürüsünü teslim etmiş kurtlara Şu cahil çobandan beklediğin ne Âşık olan gurbet gezer durmadan Katipse halini yazar durmadan Başağı un yapmaz ezer durmadan Çarksız değirmenden beklediğin ne Zehirin içine katmışlar balı Köpek dahi yemez bu sahte yalı Pusula kaybolmuş deniz dalgalı Şu şaşkın kaptandan beklediğin ne Gel Cemal Divanî bak bu oyuna Sahip olamadın iki koyuna Ne kendine yarar ne de soyuna Bu cahil insandan beklediğin ne 5.1.3.113. Hatırlıyorum Gazeller düşerdi gülşen bağlara Gelen Sonbahardı hatırlıyorum Duman çöker idi karşı dağlara Esen rüzigârdı hatırlıyorum Âlem bu toprağa basmıştır kadem Niye biz bunları bilmeyiz madem Sokağa çıkınca bir yaşlı adam Ona hürmet vardı hatırlıyorum 173 Bir saati yarım asır olurdu Komşunun sözünde tesir olurdu İnsanlar evine esir olurdu Kapı baca kardı hatırlıyorum Nesil hakikati bilemiyordu Savaştan çıkmıştı gülemiyordu Çoğu soğan ekmek bulamıyordu Yaşamak çok zordu hatırlıyorum Cemâl Divanî’yim yetiştim çağa Buharı yapmıştık isli ocağa Üç koyunu olan köye baş ağa Servet mal da vardı hatırlıyorum 5.1.3.114. Sen Varsın Gece beni sen yatırdın yatağa Uyandırdın kalktım baktım sen varsın Ocak yaptın attın beni sıcağa Bedenimi yaktım baktım sen varsın Hüzün deni ektim gam tarlasına Karaçalı diktim tam ortasına Azap dağlarının şahikasına Sürünerek çıktım baktım sen varsın Afsun yaptın elimde ki zehire Her an geldin kalp denilen şehire Damlayı coş edip kattın nehire Denizlere aktım baktım sen varsın 174 Çelik sendin bükülmeyen nehirde Mühür sensin adil olan emirde Maya tuttum ıslattığım hamurda Elim ile sıktım baktım sen varsın Cemâl Divanî’ye en sadık yârsın Yerin yurdun ama esrarsın Zerreden küreye her şeyde varsın Dört yanıma baktım baktım sen varsın 5.1.3.115. Ölmüş Geçerken uğradım ben bir mezara İnsanla beraber insanlık ölmüş Aktı gözyaşlarım döndü Hazara Cehalet ayakta irfanlık ölmüş Sağ köşede üç beş şehit mezarı Onlar zikrederdi perverdigarı Üstüne yapmışlar dünyalık varı Allah’ın yoluna kurbanlık ölmüş Çevreme baktım ki yar yok yaren yok Mermerleri kayıp olmuş veran yok Sızılar yürekler ilaç saran yok İlaçlar faydasız Lokmanlık ölmüş Gözlerimin sökün etti yaşları Şahit tuttum pervaz eden kuşları Kaldırım olmuşlar sütun taşları Saraylar yıkılmış sultanlık ölmüş 175 Böyle geçer bu dünyanın elemi Dermanına ima etmiş kalemi Dilin ezberlemez üç beş kelamı Sus Cemal Divanî ozanlık ölmüş 5.1.3.116. Geçmemiş Meğer Her âşık doldurmuş sevda suyundan İçmiş zannederdim içmemiş meğer Uzak diye gönlü dostun köyünden Geçmiş zannederdim geçmemiş meğer Ceza aldım her girdiğim davadan Dağında hıncı var düzden ovadan Gözlediğim küçük yavru yuvadan Uçmuş zannederdim uçmamış meğer Demek böyle kısmet etmiş yaradan Nice yolcu geldi geçti buradan Körmüş deli gönül ağı karadan Seçmiş zannederdim seçmemiş meğer Dünya bir saraydır insan bir yapı İçine bakarsan tam bir dert küpü Müridi olduğum mürşit bir kapı Açmış zannederdim açmamış meğer Her ağacı kuru çalı bilirdim Çok boşları gördüm dolu bilirdim Cemâl Divanî’yi ölü bilirdim Göçmüş zannederdim göçmemiş meğer 176 5.1.3.117. Gelmesin Gönlüme Riyakâr Mihman Gelmesin gönlüme riyakâr mihman Gelirse sadık dost olan buyursun Gelmesin haneme girmesin düşman Gelirse kıymetim bilen buyursun Gelmesin meydana aksi ozanlar Gelirse gelsinler derdim yazanlar Gelmesin ardımdan kuyu kazanlar Gelirse deryadan dolan buyursun Gelmesin yürürken yolundan şaşan Gelmez mi acaba nefsini aşan Gelmesin menfaat görüp değişen Gelirse vadinde kalan buyursun Gelmesin dostunu ucuza satan Gelir mi ben gibi aklın oynatan Gelmesin yâr ile arayı katan Gelirse gözyaşı silen buyursun Gelmesin boşuna kılan Figanî Gelirse üzülür Şenlik Sümmânî Gelmesin derdi çok Cemâl Divanî Gelirse yârine ölen buyursun 5.1.3.118. Görülen Şehir Seni anlatamam üç beş söz ile Bir zaman payitaht kurulan şehir Anlıyorum tarihteki iz ile Yeşil örtüsüne sarılan şehir 177 Geçmişten anı var her bir karışta Öncülük eğlemiş savaş barışta Bu moderin çağda teknik yarışta İlk beşin içinde görülen şehir Soğuktur suları serin havası Bütün gayretidir birlik davası Bağ bahçedir verimlidir ovası Etrafı dağlarla örülen şehir Bursa bize candan aziz sıladır Anadolu’m senin ile biledir Düşmanına çıkılmayan kaledir Sevene üç koldan girilen şehir Cemal Divanî’yi gör meydanında Ulubatlı Hasan var meydanında Yiğitler gezende er meydanında Kılıç kalkanları vurulan şehir 5.1.3.119. Görünmüyor Ağlarım diyorsun divane gönül Hani ya gözünde yaş görünmüyor Murada yüz tutmuş bahçede ki gül Nerde bülbül adlı kuş görünmüyor Bir söyle hiç arzun yok mudur senin Sabır ecel olmuş şükür kefenin Ölmeden toprağa karışmış tenin Kayıp mezarında taş görünmüyor 178 Aşka düşenlerin hali yamandır Bu hal böyle gider hayli zamandır Hayat dağlarının üstü dumandır Gönül gülşeninde kış görünmüyor Ateşi olmadan tüten biri var Gece gezip gündüz yatan biri var Sabah doğup akşam batan biri var Ayak görünmüyor baş görünmüyor Cemâl Divanî’yim yorgun bu katar Beni de kervanın içine katar Cümle doğan canı öldürür yutar Dudak görünmüyor diş görünmüyor 5.1.3.120. Gözlerime Bende bu sevdanın nişanesi var Bir yerde arama sor gözlerime Bir mürşit kâmilin efsanesi var Çünkü nazar etti yâr gözlerime Şüküre dalmıştık hak kerim derken Tevazu ehliydi sürü güderken Bir dağ yamacında bir sabah erken Bir bana bakmıştı bir gözlerime Gökyüzünden yere bir ışık ağdı Arzusu umuttu umudu dağdı Gönlünden gönlüme bir güneş doğdu Şimşek gibi çaktı nur gözlerime 179 Düştüm ocağına alıştım yandım Mahzun baktı bir şey diyecek sandım Tebessüm eğledi sustum utandım Dönüp bakmak oldu ar gözlerime Gel Cemal Divanî bıkma sanattan Bu gidişle geçemezsin sırattan Elini çekince o büyük zattan O gün bugün yağar kar gözlerime 5.1.3.121. Götürür Bu devran böyledir öteden beri Birinin yükünü biri götürür Haşa kimse değişemez kaderi Bir cevap sayısız soru götürür Çeken vardır acısını yasını Silen vardır can evinin pasını Dünyadan giderken ahret tasını Kimi dolu kimi yarı götürür Âlem bilir az içinde çok kalır Çok içinde sayısızca hak kalır Sade boynu bükük bir yaprak kalır Çiçeğin balını arı götürür Tatminkâr olursa eren cümlesi Boşa çıkar söz bilmezin hamlesi İhlasla düşerse iman damlası Kalp evde olan kiri götürür 180 Cemal Divanî’nin bakma nazına Dert anlatır elindeki sazına Kurt düşerse bir gövdenin özüne Kökünü kurutur barı götürür 5.1.3.122. Gibi Gözyaşlarım Ceyhun gibi çağladı Nehir’in deryaya aktığı gibi Kahpe felek ciğerimi dağladı Zalimin mazlumu sıktığı gibi Bizden önce gelen beyler nerdeler Maziye bakarsan kara yerdeler Feryadımız yıldızları perdeler Buharın semaya çıktığı gibi Böyle kalmaz demi devran çözülür Halimizi gören dostlar üzülür Gururumuz meydanlarda ezilir Güçlünün güçsüzü yıktığı gibi Gönlümüzde ki ok mermeri deler Gözyaşım toprağa damlayı çiler Her adım attıkça aklım sendeler Sarhoşun düşerken kalktığı gibi Cemal Divanî’yi zara çevirdi Önce alay etti sonra çevirdi Aşk yaktı sinemi nara çevirdi Ocağın odunu yaktığı gibi 181 5.1.3.123. Gün Gelir Gün gelir ki sana sırtını döner Sofranda yemeğin yiyenler bile Dostluğu tükenir sabrını sınar En yakın ahbabım diyenler bile Yürüdüğü doğru yoldan kayarlar Nedenini sorsan kader sayarlar Vazgeçerler ikrarından cayarlar Mertlik hırkasını giyenler bile Bir bakarsın köle büyür şah olur Doğrusunu desem suç günah olur Dikilir başına padişah olur Seni görüp boyun eğenler bile Damlaları biriktirsen sel olur Ocak söner köz tükenir kül olur Bir bakarsın düşman olur el olur Tadili erkâna uyanlar bile Cemâl Divanî’nin bir bak işine Can alıcı cellat gezer peşine Uzanırlar musallanın taşına Tenin teneşirde yuyanlar bile 5.1.3.124. Haber Gelmedi Umut güneşinin battığı yere Haber saldım senden haber gelmedi Vuslatın şafağı attığı yere Haber saldım senden haber gelmedi 182 Bilmiyorum çare var mı derdine Âşıkların maşukların yurduna Sekiz ülke elli dağın ardına Haber saldım senden haber gelmedi Yarene yoldaşa kavim kardeşe Kuzeyden güneye bir baştanbaşa Yerde karıncaya gökteki kuşa Haber saldım senden haber gelmedi Şahitlik eylesin ol badi saba Bütün günahıma eyledim tövbe Ölüm listesini tutan kâtibe Haber saldım senden haber gelmedi Cemal Divanî’de sürmedi safa El basarak yemin ettim mushafa Doğudan batıya dört bir tarafa Haber saldım senden haber gelmedi 5.1.3.125. Hasta Ne doğru bakan var ne doğru gören Kabak hasta seller hasta göz hasta Ne sadık dost kaldı ne sadık yaren Dudak hasta diller hasta söz hasta Damarımı yüzer kolumun bağı Körlendi kesmiyor sevda bıçağı Artık ısıtmıyor aşkın sıcağı Ocak hasta küller köz hasta 183 Bu nasıl dağ dumanı var karı yok Bülbül susmuş figanı var zarı yok Bu dağların doğru dürüst barı yok Yaprak hasta dallar hasta öz hasta Sürü sahipsizdir yoktur güdeni Kimse bilmez ardında ki nedeni Bu nasıl çöl olmaz gelip giden Toprak hasta yollar hasta iz hasta Ey Cemal Divanî bak neyin nesi Her kuşu eğlemez gönül kafesi Bu nesile yoktur sevdanın sesi Kuşak hasta teller hasta saz hasta 5.1.3.126. Bırakır Her akşam her sabah sam yeli eser Yaşlı dallarımı eğer bırakır Bu acı bu elem katlimi keser Ezik yüreğimi oyar bırakır Uzak koyar yarenimden dostumdan Vazgeçirtir oturduğum postumdan Maviyi yeşili alır üstümden Her yanım siyaha boyar bırakır Bana tarif eder kendi gücünü Tüm arzusu benden almak öcünü Ne okunu verir ne kılıcını İki kötü sözle döver bırakır 184 Cemal Divanî’nin bilir yerini Çünkü tanır Ferhat ile Şirini Yığınla derdimin almaz birini Sadece kaç tane sayar bırakır 5.1.3.127. Susar Geçerim Her nerede fark etsem bir garibanı Gözünde yaş görsem susar geçerim Ahı inletmiştir şahı sultanı Eğilen baş görsem susar geçerim Bazen kaybolurum gurbet elinde Dosttan mektup gelir seher yelinde Yok olma korkusu vardır külünde Sönmüş ateş görsem susar geçerim Kederlidir elemlidir üzgündür Ya âşıktır ya gurbette gezgindir Ya dünyaya ya şansına kızgındır Çatılmış kaş görsem susar geçerim Bürünürüm mazlumların postuna Belki gidiyordur nazlı dostuna Sızı düşer ciğerimin üstüne Uçan bir kuş görsem susar geçerim Cemal Divanî’nin ne sözü olur Ameli Salih den hak razı olur Hüvelbaki diye bir yazı olur Dikili taş görsem susar geçerim 185 5.1.3.128. Allah’tandır Hiçbir yolcu menziline gitmemiş Hedefe varmışsa yol Allah’tandır Çöl vadide diken dahi bitmemiş Bahçede açmışsa gül Allah’tandır Dilerse yakını eylermiş ırak Şu kini kibiri terk eyle bırak Her gövde burcunda yeşerir yaprak Meyvesin vermişse dal Allah’tandır Nice âlim vardır bilmiyor imla Rakip rakibine yapmaz mı hamle Buluttan toprağa düşünce damla Birikip coşmuşsa sel Allah’tandır Bilen yok ki nedir serveti varı Pus vadiyi gizler duman dağları Sahradan çiçeği devşiren arı Macun yaptı ise bal Allah’tandır Gel Cemal Divanî biraz et gayret Kulağınla işit gözünle seyret Dünya hikmetine eyleme hayret Aklın varsa düşün bil Allah’tandır 5.1.3.129. İçmemiş Meğer Her âşık doldurmuş sevda suyundan İçmiş zannederdim içmemiş meğer Uzak diye gönlümü dost köyünden Geçmiş zannederdim geçmemiş meğer 186 Ceza aldım her girdiğim davadan Dağında hıncı var düzden ovadan Gözlediğim küçük yavru yuvadan Uçmuş zannederdim uçmamış meğer Demek böyle kısmet etmiş yaradan Nice yolcu geldi geçti buradan Körmüş deli gönül ağı karadan Seçmiş zannederdim seçmemiş meğer Dünya bir saraydır insan bir yapı İçine bakarsan tam bir dert küpü Müridi olduğum mürşit bir kapı Açmış zannederdim açmamış meğer Her ağacı kuru çalı bilirdim Çok boşları gördüm dolu bilirdim Cemal Divanî’yi ölü bilirdim Göçmüş zannederdim göçmemiş meğer 5.1.3.130. İki Usta Arasında Bir Çırak Kars’ta bir bahçede küçücük masa İki usta arasında bir çırak Birinde elem var birinde tasa İki usta arasında bir çırak Bu hayat kaçının ömrünü söker Sevdanın yükünü hangi can çeker Mahzun duruşuyla boynunu büker İki usta arasında bir çırak 187 Sağ yanda ki Sümmânî’den iz taşır Sol yanda ki Şenliklerden söz taşır İhsanî’nin ocağından köz taşır İki usta arasında bir çırak Bu menzile varılmıyor everek Artık hassaslaşmış yufkadır yürek Tarihe tanıklık bu olsa gerek İki usta arasında bir çırak Ey Cemal Divanî dök göz selini İkisi de terk eylemiş ilini Hürmetle saygıyla öper elini İki usta arasında bir çırak 5.1.3.131. Kalmasın Seni bana göster beni yok eyle Kaldır aramızda perde kalmasın Arındırıp günahımı pak eyle Sildir karamızda kir de kalmasın Rahmetinle gönlümüzü hâl eyle Bizi seni bulan gerçek kul eyle Kereminle damlaları sel eyle Doldur deremizde yerde kalmasın Cemalini görmek olur mu nasip Ne nasip etmişsen bize münasip Bir ilaç getirsin emsalsiz tabip Bildir yaramız da sırda kalmasın 188 Senin ihsanındır aşkın ateşi O ateşte yanmış sayısız kişi Muhteşem kubbenden iman güneşi Çaldır yöremizde kar da kalmasın Kulun Cemal Divanî’yi ağlatma Merhamet et beni kapından atma Kalp evimde başkasını yaşatma Öldür töremizde yâr da kalmasın 5.1.3.132. Kendimi Buldum Bugün uzun uzun resmine baktım Dalgın gözlerinde kendimi buldum Kara bulut gibi şimşekler çaktım Mahzun yüzlerinde kendimi buldum Hasretliğin ciğerini köz etmiş Niceleri ardın sıra süz etmiş Gözyaşların yanağında iz etmiş Derin izlerinde kendimi buldum Bir kaç kıta şiirini okudum O an sanki ben orada yok idim Elem tezgâhında çile dokudum Garip sözlerinde kendimi buldum Cemâl Divanî’de aşkın sıcağı Aşkından dolanır köşe bucağı Ben hasret odunu sen gam ocağı Yanan közlerinde kendimi buldum (Vural, 2015: 283) 189 5.1.3.133. Keşke Keşke duman gitmeseydi dağından Keşke zirvesinde kar kala idi Keşke geçmeseydim sevda bağından Keşke taze fidan bar kala idi Keşke seni görüp göz etmeseydim Keşke yüreğinde iz etmeseydim Keşke sana iki çift söz etmeseydim Keşke sırrım bende sır kala idi Keşke bana kötü haber salmasan Keşke gelip kapımızı çalmasan Keşke beni esir edip almasan Keşke vicdan evim hür kala idi Keşke beni böyle kandırmasaydın Keşke gözyaşımı dindirmeseydin Keşke su dökerek söndürmeseydin Keşke dem ocağım nar kala idi Keşke Cemal Divanî’de vefayı Keşke ayırmasan çileden payı Keşke görmeseydim köşkü sarayı Keşke geniş dünya dar kala idi 5.1.3.134. Kime Ne Bundan Bu dem hane bize dededen miras Doldurur içeriz kime ne bundan Dünya varlığından olmuşuz helas Konarız göçeriz kime ne bundan 190 Yâr severiz kimse bilmez özelden Ayrılmayız akıl denen güzelden Biz bu yolun yolcusuyuz ezelden Geliriz geçeriz kime ne bundan Cananı sevenler incitmez canı Nazargâh biliriz her bir insanı Gözümüz ayırır dostu düşmanı Tanırız seçeriz kime ne bundan Sevdanın bulutu anlaşmış nurla Rahmetini yere indirmez zorla Fikrimiz tohumdur tenimiz tarla Ekeriz biçeriz kime ne bundan Cemâl Divanî’yim budur yapımız Muhabbet doludur sevda küpümüz Kilit kabul etmez gönül kapımız Kapatır açarız kime ne bundan 5.1.3.135. Kırık Sazım Can yoldaşım hem kendini hem beni Paramparça koyup gittin sessizce Anlatmadan bana olup biteni Feryadımı duyup gittin sessizce Dertli mi üzgün mü yorgun mu idin Diyarı gurbette sürgün mü idin Yoksa sazım bana kırgın mı idin Ayrılığı giyip gittin sessizce 191 Savaştan mı çıktın neydi o halin Tezenede saklı kaldı ahvalin Bir daha çalar mı kırılmış telin Ellerimden kayıp gittin sessizce Gözyaşımı yanağıma ark ettin Bende olan duyguları fark ettin Ne oldu da ikrarından çark ettin Başkasına uyup gittin sessizce Cemal Divanî’yim gel beni onar Bağrımda yokluğun acısı yanar Ömrümden yıl aldın hep beşer onar Üzerine sayıp gittin sessizce 5.1.3.136. Mevla’yı Bizim burada kuşlar erken uyanır Yuvasında zikir eder Mevla’yı Üryan olur kapısına dayanır Duasında zikir eder Mevla’yı Doldurduğu bu sevdanın kabıdır Emre uyar yaratana tabidir Suyun altında ki yunus gibidir Deryasında zikir eder Mevla’yı Böyle devreylemiş çarkı felekler Gıpta eder ona gökte melekler Çiçeklere konan tüm kelebekler Sedasında zikir eder Mevla’yı 192 Toprakta böcekler nöbeti bekler Derdiniz üstüne taze dert ekler Karşı ki kıyıda öter keklikler Nidasında zikir eder Mevla’yı Bülbül güle konar eder figanı Açılır yurdumun gülü gülşeni Kuşları seyreyler Cemal Divanî Sevdasında zikir eder Mevla’yı 5.1.3.137. Muhtacım Muhtacım efendim sana muhtacım Kervanım yoruldu hana muhtacım Salmışsın gemimi derin ummana Sığınacak bir limana muhtacım Her saatim elem her dakkam acı Yarenim yoldaşım oldu davacı Hasret yarasının yoktur ilacı Gönül yara ben dermana muhtacım Sen benim yıldızım sen benim mahım Sen benim mabedim sır kıblegahım Beni sana mahrum koyan günahım Kefil olsun o sultana muhtacım Kâinatı ziyalamış ışığın Kapından döner mi senin maşuğun Muradım olmaktır senin âşığın Uğrunda ölecek cana muhtacım 193 Cemal Divanî’yim sen için kolay Rahmet deryan sonsuz istiyorum pay Ne makam ne mevki ne köşk ne saray Muhtacım sultanım sana muhtacım 5.1.3.138. Keşke Bakmasa İdim Lal olaydım vermeseydim selamı El uzatıp elini sıkmasa idim Etmeseydim senlen iki kelamı Kör ola yüzüne bakmasa idim Ne çok pahalıymış namerdin aşı Meğer silah imiş zamana karşı Aşılmaz dumandır bu dağın başı Ayağım kırıla çıkmasa idim Üzerime yağdı kalkmayan karlar Her adım attıkça belaya zorlar Bedenimde kurusaydı damarlar Gönlümden gönlüne akmasa idim Olmasaydı bu yaraya dermanın Kanununa alışmışsın ormanın Çoktan yazmış idin ölüm fermanın Hiç değil boynuma takmasa idim Cemal Divanî’yim özün içinde Yok olmuşum bir kem sözün içinde Üşüyüp donaydım buzun içinde Söneydi bu ocak yakmasa idim 194 5.1.3.139. Nasrullah’a Gel Doymadın mı uzun gece uykuya Kalk Cemal Divanî Nasrullah’a gel Karıştır duygunu çağlayan suya Ak Cemal Divanî Nasrullah’a gel Demek böyle imiş yazılan yazı Uğra bir dergâha eğle niyazı Nefsin duvarına indir balyozu Yık Cemal Divanî Nasrullah’a gel Açsan ellerini yalvarsan yâra Bu bir hakikattir atma kenara Kurtar bu geceden zindandan nura Çık Cemal Divanî Nasrullah’a gel Uğra erenlerin meyhanesine Onlar dem doldurur gam şişesine Gönül sarayında kalp aynasına Bak Cemal Divanî Nasrullah’a gel Kul Cemal Divanî arar nesini Çözemez bu işin muhtevasını Akıl odasına sır lambasını Yak Cemal Divanî Nasrullah’a gel 5.1.3.140. Nazlı Dilber Nazlı dilber bana engel çıkarma Yolunda koşmayı göze almışım Uğrunda yanayım beni kurtarma Narında pişmeyi göze almışım 195 Elimle itmişim dünya varını Kurutma gönlümün göz pınarını Karşı verme karlı dağın karını Üstünden aşmayı göze almışım Ruhuma esse de kasırga yeller Ne bana dokunur ne seni sallar Yolumu bağlasa kanlı katiller Dönmem savaşmayı göze almışım Aşka ağıt çalan sevda sazıyım Bütün yolcuların naz niyazıyım Kazanında kaynatsan da razıyım Kabımdan taşmayı göze almışım Cemal Divanî’ye çektirme keder Bütün varlığımı eylerim heder Vadimden vazgeçmem ölene kadar Sana ulaşmayı göze almışım 5.1.3.141. Ne Hekim Anladı Ne hekim anladı ne ben fark ettim Sinemin elemi derdi geçmedi Geçer diye yoldan geri çark ettim Oda inat etti durdu geçmedi Boyun eğdim rica ettim lokmana Çünkü derdim için gittim dermana Bütün hünerini harcadı bana Bin bir çeşit ilaç verdi geçmedi 196 Demek bahtım hazırlıyor ölüme Gören şaştı garip olan halime Dikkatlice baktı durdu filime Neyi sezdi neyi gördü geçmedi Kadir Mevla’m ihsan etmiş insana En büyük kitaptır sayısız mana Her dert tabur tabur uğradı bana Bu bedenden böyle ordu geçmedi Cemal Divanî’de sessiz ağladı Hekim beni bir kaç yerden doğradı Önce kesti sonra dikti bağladı Bir kaç defa sargı sardı geçmedi 5.1.3.142. O Yerde Ya bir kayık olur ya bir sal olur Bu aşkın gölüne daldığım yerde İşte o an bana başka hâl olur Aşk ile yüz yüze geldiğim yerde Müminin gönlünde olmaz ki kinlik Tevazu ehlidir eylemez benlik İmdada yetişir Sümmânî Şenlik Âşıklarla Âşık olduğum yerde Ovada sis kalmaz dağda kar erir Dertli ve Seyrânî önümde yürür Dadaloğlu Karacaoğlan ses verir Muhabbet sazını çaldığım yerde 197 Hayat semasından boşalır dolu Hani harap eder sağ ile solu Yetişir İhsanî gösterir yolu Gelenekten ayrı kaldığım yerde Lütfü kereminden tadımız kalsın Emrah’la Ruhsatî vadimiz kalsın Bir Cemal Divanî adımız kalsın Ömür tamam olup öldüğüm yerde 5.1.3.143. Oy Oy Esir düşmüş koç yiğitler ah çeker Başı duman üstü karlı dağlar oy Gelen yok giden yok gözyaşı döker Arkasında garibanlar ağlar oy Bağlanmış açılmaz kolumun bağı Kalmamış çınarın yeşil yaprağı Bozkıra çevrilmiş vatan toprağı Solmuş gitmiş zümrüt gibi bağlar oy Beldemizi ilimizi sis tutar Mehter çalmaz kulağımız pas tutar Bir köşede sessiz sakin yas tutar Ordulara yön gösteren tuğlar oy Yürek yanık ciğerimiz kavrulmuş Kalelerin teker teker devrilmiş Dört bir yanın terör ile çevrilmiş Kapatıp da açtığımız çağlar oy 198 Cemal Divanî’yi düşürme kine Kapanmış yaramı kanattın yine Doğrul kalk ayağa gel bir kendine Ölü gibi olmuşsunuz sağlar oy 5.1.3.144. Gittin Bir sabah ansızın dünyama girdin Bir akşam habersiz çıktında gittin Maziden bilinmez haberler verdin Yufka yüreğimi yaktın da gittin Dost mu idin ahbap mıydın yaren mi Mana aleminden haber veren mi Arif miydin alim miydin eren mi Uzaktan uzağa baktın da gittin Birden bire kardeş gibi sarıldın Ruhun mu kocaldı sen mi yoruldun Gönlüme mi kalbime mi kırıldın Gökte yıldız mıydın aktın da gittin Gazel düştü çiçek açmaz bağımda Duman çöktü boran eser dağımda Derdimi gizlerken gam ocağında Sende bir kıvılcım çaktın da gittin Cemal Divanî’yim lal oldu dilim Bir ses ver ki saygı ile eğilim Üç ay oldu ben kendimde değilim Ruhumu ardına taktın da gittin 199 5.1.3.145. Rasim Köroğlu Anısına Gittim bağ bozulmuş virane olmuş Bağbansa gülünü terk etmiş gitmiş Hazan vurmuş açan çiçekler solmuş Bülbülse dalını terk etmiş gitmiş Ecel vurmuş can kuşunu sindirmiş Can alıcı cansız ata bindirmiş Isındığı ocağını söndürmüş Közünü külünü terk etmiş gitmiş Rasim Köroğlu’ymuş unvanlı şair Taşlama hicivde mahir mi mahir Azrail eliyle sununca zehir Sofrada balını terk etmiş gitmiş Sevenler toplanmış yüreği sızlar Hüzünle kaplanmış kan dolu gözler Giymiş üzerine boydan beyazlar Dünyalık malını terk etmiş gitmiş Tarih otuz Ekim gece yarısı Cevap bulmuş bu hayatın sorusu Uzaklardan gel gel demiş birisi Anında elini terk etmiş gitmiş Cemal Divanî’de ayrıdır yeri Bu çark böyle dönmüş öteden beri Mecnun yarı yoldan dönünce geri Leyla’da çölünü terk etmiş gitmiş 200 5.1.3.146. Seher Yeli Seher yeli bana haber ulaştır Dost köyünde duranlardan kim kaldı Haber gelmeyeli gözlerim yaştır Ahbaplardan yarenlerden kim kaldı Çığlık atan bülbül kondu mu güle Bitti mi dağlarda beyazdan çile Tatlı söz söyleyip girip gönüle Sarayını kuranlardan kim kaldı Bilmem bundan böyle söze ne gerek Varılmıyor bu menzile everek Şükrü kazma yapıp sabırı kürek Kötülüğü yaranlardan kim kaldı Cemâl Divanî’yim gitmek muradım Yanıp ocağında tütmek muradım Vuslat eşiğinde yatmak muradım Himmet eden erenlerden kim kaldı 5.1.3.147. Sen Anlamazsın Hüzün dolar gözlerimin içine Yaşlar konuşur da sen anlamazsın Ruhlar geceleri katar göçüne Düşler konuşur da sen anlamazsın Dünyanın işine akıllar ermez Her göz bakar ama gerçeği görmez Dolu küpe vursan bile ses vermez Boşlar konuşur da sen anlamazsın 201 Mana çıkarırsın her bir heceden Ne anlarsın şu karanlık geceden Pervaz eder uçuşurlar yüceden Kuşlar konuşur da sen anlamazsın Dünya sahrasına sam yeli eser Esince âlemin takatin keser Arif meclisinde bakışlar susar Başlar konuşur da sen anlamazsın Ey Cemal Divanî bu sözüm sana Ahret için ne doldurdun urbana Bana inanmazsan var kabristana Taşlar konuşur da sen anlamazsın 5.1.3.148. Sınıfta Kaldım Benim bu okula aklım almadı Okudum okundum sınıfta kaldım Okutan da benden razı olmadı Okudum okundum sınıfta kaldım Beni gam çekmeye kiraladılar Kem sözle sinemi yaraladılar Kalemle üstümü karaladılar Okudum okundum sınıfta kaldım Düşerek yanmışım hasret közüne İnemedim bu konunun özüne Giremedim bir hocanın gözüne Okudum okundum sınıfta kaldım 202 Dünya çilesine dayanmaz sine Ben bittim bu dertler bitmedi yine Bir harf için köle oldum kırk sene Okudum okundum sınıfta kaldım Cemâl Divanî’yi saldılar gama Cehalet işledi her bir azama Ömür bitti alamadım diploma Okudum okundum sınıfta kaldım 5.1.3.149. Bu Giden Omuzlamış bu koskoca dünyayı Bin zahmetle götürüyor bu giden Dolaşmaya gelmiş koca sahrayı Çok az kalmış bitiriyor bu giden Bitiriyor ömründe ki gününü Unutmuş âlemin toy düğününü Dalgalı denize dönmüş yönünü Gemisini batırıyor bu giden Batan gemi daha çıkar mı düze Düşmeye görsün bir azgın denize Ecel kılıcıyla gelmiş yüz yüze Korkusundan oturuyor bu giden Korkusundan feryat etmiş zar etmiş Belki gençliğiyle iftihar etmiş Ecelini kendisine yar etmiş Ak göğsünde yatırıyor bu giden 203 Yatanlardan bize bir şey kalmadı Cemal Divanî’yim yüzüm gülmedi Babam dedem gitti geri gelmedi Hatırıma getiriyor bu giden 5.1.3.150. Bu Heybenin İçinde Bin bir zahmet ile almış yürüyor Düş mü taşır bu heybenin içinde Menzile varmaya hayal kuruyor Baş mı taşır bu heybenin içinde Taşıyor bastonu ömür sökmeye Uğramış Azrail boyun bükmeye Yoksa yarın mezarına dikmeye Taş mı taşır bu heybenin içinde Hani gelmiş idi sefa sürmeye Dünya denen viranlıkta durmaya Yoksa sevdiğine haber vermeye Kuş mu taşır bu heybenin içinde Belli yürür ecdadının izinden Kuvvet takat kayıp olmuş dizinden Üç gün önce ölen yârin gözünden Yaş mı taşır bu heybenin içinde Cemal Divanî’yim kızdım feleğe Cevap yoktur bu arzumu dileye Bütün ümidini koymuş seleğe Boş mu taşır bu heybenin içinde 204 5.1.3.151. Dolanır Soruyorlar niçin geldin gurbete Bilmezler bu âşık sürgün dolanır Salmıştır kendini derde mihnete Her saat her dakka gergin dolanır Arzum kaldı o sevgili Leyla’da Sızımı var yoğrulduğum mayada Elin oğlu girmiş yüzer deryada Ben göle yaklaşsam vurgun dolanır Yol göstersen yola gitmeyi bilmez Bir garip elinden tutmayı bilmez Gündüz gezer gece yatmayı bilmez Benim aptal gönlün yorgun dolanır Hayat bahçesinde talanlar vardır Muradı yarıda kalanlar vardır Dünya fani lakin gülenler vardır Kim aşka düşmüşse durgun dolanır Cemal Divanî’yi eriştiremez Beni canan ile görüştüremez Aracılar buldum barıştıramaz Aklımda kalbime kırgın dolanır 5.1.3.152. Az Kalsın Yeter Söndür yüreğinde yanan alevi Sadece bir küçük köz kalsın yeter Öldür nefret denen çift başlı devi Sevgiden saygıdan az kalsın yeter 205 Ağlat beni gözlerimi giryân et Öyle yaşa eli sana hayran et İster isen yaralayıp üryan et Yaramı sarmaya bez kalsın yeter Bir türlü bitmedi elemin gamın Ciğerini söküyorsun adamın Bırak senin olsun boyun endamın Yüzüme bakacak yüz bırak yeter İstiyorsan bu can senin al götür İster isen bu kalbimi böl götür Neyin varsa neyin yoksa sil götür Aşkından ufacık toz kalsın yeter Bülbülü neyleyim zarı neylerim Dağısam üstüme karı neylerim Cemal Divanî’yem yâri neylerim Yanımda bir kırık saz kalsın yeter 5.1.3.153. Şansın Yok Tövbe kilidiyle kitli bu kapı Artık bu kapıdan girme şansın yok Bin parça oldu ya muhabbet küpü Onarıp yeniden kırma şansın yok Sana da gelecek ölüm kasabı Sende ona göre ey yap hesabı Bağrını oyacak vicdan azabı Bulup ilacını sarma şansın yok 206 Biliyorum gitmeyecek hoşuna Meğer sana dost demişim boşuna Görüş alanının çıktım dışına Boşa nişan alma vurma şansın yok Zaten namertlerle olmadı aram Elleme dokunma kanasın yaram Sana bu bahçeye uğramak haram Bir tek çiçeğini derme şansın yok Sebebi yok iken bana saldırdın Aradaki köprüleri kaldırdın Cemal Divanî’yi kendin öldürdün Bundan sonra onu görme şansın yok 5.1.3.154. Şaşırmışım Kalmışım Yüküm ağır taşıyamam yorgunum Gelmez kervan şaşırmışım kalmışım O nedenle ben o yâre dargınım Olmaz derman şaşırmışım kalmışım Bu figan bu feryat bağrımı deler Senin bilmediğin neler var neler Derya da dalga var gemim sendeler Bilmez kaptan şaşırmışım kalmışım Yâd elde bıraktım sırdaşlarımı Kabristana gömdüm gardaşlarımı El aşikâr görür gözyaşlarımı Silmez canan şaşırmışım kalmışım 207 Üstüme gam yağar bak lapa lapa Deli gönül gelmez bak ipe sapa Nefsin cephesini tutmuşum topa Ölmez düşman şaşırmışım kalmışım Kul Cemal Divanî kendi haline Hiç yuva olur mu diken dalına Bir faydam dokunmaz hakkın kuluna Gülmez insan şaşırmışım kalmışım 5.1.3.155. Taşradan Bir Adam Geldi Taşradan bir adam geldi dolaştı Baktım ellerine nasır içinde Yüreği yaralı gözleri yaştı Erimiş yıpranmış asır içinde Sağa sola bakar ama görmüyor Kimse onun ahvalini sormuyor Hayat sorusuna cevap vermiyor Kalmış duyguları tesir içinde Baktım gözlerinde hasretin kanı Yola sermiş iplik denen urganı Ne döşeği olmuş ne de yorganı Bir ömür tüketmiş hasır içinde Sohbeti devretmiş sözü bitirmiş Dalına kurt düşmüş özü bitirmiş Sekseni doksanı yüzü bitirmiş Acep kaç tane var küsur içinde 208 Ne yareni ne de yâr görünüyor Cemâl Divanî’ye sır görünüyor Dış yüzünden baksan hür görünüyor Lakin gönlü yaşar esir içinde 5.1.3.156. Olur Ya Gözyaşını üzerine dökersin Yandıkların tüttüklerin olur ya Zaman gelir arzusunu çekersin Ayağına gittiklerin olur ya Balla doldur muhabbetin küpünü Sağlam bağla dostluk adlı ipini Takva ehli isen kitle kapını Hanesinde yattıkların olur ya Garibanla paylaş ekmeğin aşın Sırrını arama kavim kardeşin Vicdan süzgecinden geçirip düşün Aldıkların sattıkların olur ya Yaklaş bir pınardan abdestini al İçersen suyunu sen için helal Tövbe kapısından içeriye dal Kızıp isyan ettiklerin olur ya Kul Cemal Divanî gizli sır tutar Haksız görse kendisini zor tutar Can köşkünün bir yanında yer tutar Yutkunduğun yuttukların olur ya 209 5.1.3.157. Ne Ben Gidebildim Ne Babam Geldi İki dünya arasında yol uzak Ne ben gidebildim ne babam geldi Felek her adıma kurdu bir tuzak Ne ben gidebildim ne babam geldi Karşılıklı ruhlarımız ağladı Bu hasretlik sinemizi dağladı Onu mezar beni gurbet bağladı Ne ben gidebildim ne babam geldi Yok olsun dünyanın unvanı ünü Başına patlasın toyu düğünü Güya ki bugünde babalar günü Ne ben gidebildim ne babam geldi Bir ömürmüş dünya ahret arası Günü bitenlerin gelir sırası Onda evlat bende baba yarası Ne ben gidebildim ne babam geldi Cemal Divanî’yim elem yüklerim Havaya gittiler tüm emeklerim Ya ben gitsem ya o gelse beklerim Ne ben gidebildim ne babam geldi 5.1.3.158. Yaktı Yaktığın ateşi söndüremedim Kuşağımı yaktı şalımı yaktı Bir türlü alevi dindiremedim Ayağımı yaktı elimi yaktı 210 Ömür kışı üzerime sert düştü Yüreğime çaresi yok dert düştü Köküm kuru gövdeme de kurt düştü Yaprağımı yaktı dalımı yaktı Ben de anlamadım kendi zarımı Yok içinde arıyorum varımı Kuruttu çağlayan göz pınarımı Şakağımı yaktı selimi yaktı Bana dersin nolur gitme burda dur Bu zulmü yapmazdı imansız gavur Gurbete gitmeye eyledi mecbur Bucağımı yaktı elimi yaktı Kul Cemal Divanî kandığım zaman Aşkına pervane döndüğüm zaman Yâr senin adını andığım zaman Dudağımı yaktı dilimi yaktı . 5.1.3.159. Verilir Bir Yerde Selamız Bizim Boz toprağa çeper çektik bağ yaptık Açmadı bir türlü lalemiz bizim Gurbet eli geçidi yok dağ yaptık Kaldı uzaklarda sılamız bizim Yutkunup ta tutamadım dilimi O nedenle bulamadım ilimi Merhaba dediğim kırdı elimi Bitip tükenmedi belamız bizim 211 Bu sarayın kubbesinde direk yok Yıkılırsa tutmak için yürek yok Düşmanların gelmesine gerek yok İçten feth olundu kalemiz bizim Bu halimiz Hak Mevla’ya ayandı Ne uslandı ne gönlümüz uyandı Yaş devroldu elli beşe dayandı Yine de bitmedi çilemiz bizim Cemal Divanî’nin karalı bahtı Bir türlü yerini bulmadı ahtı Her doğanın vardır bir ecel vakti Verilir bir yerde selamız bizim 5.1.3.160. Baş başa Kaldım Yakan söndürmeden gitti dönmedi Kızgın ataş ile baş başa kaldım Eşi yükseklere çıktı inmedi Yaralı kuş ile baş başa kaldım Ömrümle beraber eridi zaman Kara bahtım beni güldürmez bir an Etrafım yalçın taş dağlarda duman Kar ile kış ile baş başa kaldım Sürmedim cihanda zevk ile sefa Huzur mutluluğu kaldırdım rafa Günlük ağlıyorum belki kaç defa Gözümde yaş ile baş başa kaldım 212 Benim aklım bu işlere ermedi Hekimlerde böyle derdi sarmadı Kime anlattıysam mana vermedi Tabirsiz düş ile baş başa kaldım Cemal Divanî’yem dem yok düzen yok Dert var lakin bu dertleri yazan yok Çağ aynı çağ ama gerçek ozan yok Üç beş sarhoş ile baş başa kaldım 5.1.3.161. Yaratan Söyletir Yaratan söyletir ben konuşurum Güya aklım sıra kâr ederim ben Haziranın sıcağında üşürüm Temmuzda başımı kar ederim ben Gözüm ki takıldı işte şuraya Ak karalar dizilirler sıraya Ne zaman ki nefis girer araya Meydanı kendime dar ederim ben Ecdat düşünürüm dostlar sorunca Boş dolaşmaz yeryüzünde karınca Bir yerde bir garip mahzun görünce Yakarım sinemi nar ederim ben Gam yüklerim bu sevdanın sazına Can dayanmaz onun ah avazına Kulağım tıkarım cahil sözüne Âlimin sözünü yâr ederim ben 213 Ey Cemal Divanî nedir bu esrar Doksanlık İhsanî düşkün ihtiyar Unutamam dedem Emrah Sümman var Âşığım demeye ar ederim ben 5.1.3.162. Yaren Dostu Çekilirler Yanından Yaren dostu çekilirler yanından Yalan bir haberi duymayıversin Bezdirirler bıktırırlar canından İnsanın ayağı kaymayıversin Ocak yaksa közün değeri olmaz Taşı ezse izin değeri olmaz Altın olsa sözün değeri olmaz Yoksulluk hırkası giymeyiversin Doğruyu dese de onu kınarlar Şerbet niyet eder zehir sunarlar Koç yiğit olsa da korkak sanarlar Ar edip boynunu eğmeyiversin Uzatsa da bir yere ulaşmaz eli Gam ile yoğrulmuş insan temeli Dahi olsa bile hep derler deli Hatırı gönülü saymayıversin Kul Cemal Divanî dese ar eder Zaman kaç zalimi bahtiyar eder Adamı anında ihtiyar eder Feleğin tokadı değmeyiversin 214 5.1.3.163. Yargılar Beni Beni sana anlatmaya gerek yok Sor tanır gökte ki murgular beni Kalbim delik ciğer parça yürek yok Çünkü yaraladı kargılar beni Yine de sabreder Hak Kerim derim Kimse bilmez gizemlidir kaderim Bırakmazlar görünsünler dertlerim Rahatsız ederler sargılar beni Gecelerin uykusu yok düşü yok Dertlilerin yareni yok eşi yok Sanki bu feleğin başka işi yok Her gün bir olaya kurgular beni Sildiler ismimi çıktım defterden Ah çektikçe duman çıkıyor serden Her sabah her akşam başka bir yerden O yâr çelik uçlu burgular beni Dünya ile aram bozuk bu ara Ne ben gittim ne yâr geldi pınara Bilmiyorum ben ne yaptım o yâre Uzaktan uzağa sorgular beni Cemal Divanî’de gamlı tasalı Bitmez oldu bu sevdanın masalı Bakışların bana hâkim misali Çeker divanına yargılar beni 215 5.1.3.164. Hepsi Bir Hazreti muhtarın gari yâridir Ömer Sıddık Ali yaren hepsi bir Birini ayırmak hak inkârıdır Sıddık Osman Ömer Furkan hepsi bir Sıddık ekberidir iman bülbülü Ömer ki İslam’ın bağının gülü Zülfikar belinde binmiş düldülü Osman Ömer Ali Aslan hepsi bir Haydar-ı Kerrardır Hazreti Ali Sıddık’tır Ömer’dir imanın hali Kim görmüşse demiş hayâ timsali Sıddık Ömer Ali Osman hepsi bir Cemal Divanî’nin gözü yaşları İslam ordusunun din gardaşları Nuri Muhammet’in can yoldaşları Ali Ömer Sıddık Sultan hepsi bir 5.1.3.165. Yılgınlığında Yorulmak ne dinlenmek ne bilmezdim Devrolan gençliğin çılgınlığında Böyle bilsem gurbet ele gelmezdim Gelmişim bahtımın yılgınlığında Hasretinden canın yakar yakılır Düşünceler duygularım yıkılır Bazen aklım ta maziye takılır Ararım gözümün dalgınlığında 216 Yer bulamam uyumaya yatmaya Lokmam olmaz yutkunmaya yutmaya Gül ararım konup konup ötmeye Hayat mevsiminin solgunluğunda Cemal Divanî’yi güldürse idim Akan gözyaşını sildirse idim Bu zalim nefsimi öldürse idim Olaydım bir arif olgunluğunda 5.1.3.166. Zaman Olmadı Biz aşk bülbülüyüz dostun bağında Konmaya ötmeye zaman olmadı Sinemiz odundur yâr ocağında Yanmaya tütmeye zaman olmadı Devirin en büyük zatını gördük Gezdik asumanın katını gördük Verdiler bu aşkın atını gördük Binmeye gitmeye zaman olmadı Soğumuşuz dağındaki sazaktan Daha yeni kurtarmışız tuzaktan Bir yâr sevdik bin senelik uzaktan Anmaya yetmeye zaman olmadı Bahçesinin ayrı ayrı barı var Bir âlem içinde bin esrarı var Yakuttan sarayı nurdan yeri var Dönmeye yatmaya zaman olmadı 217 Cemâl Divanî’nin garip sesinde Bekler bu âlemin ta ötesinde Muhabbet şarabı hasret tasında Kanmaya yutmaya zaman olmadı 5.1.3.167. Zarar Verirsin Nefsin taç eğleyip başına takma İman sarayına zarar verirsin Nesil ırmağının dışında akma Emmine dayına zarar verirsin Fidan değil isen sakın dallanma Ateşin yok ise yanıp küllenme Figür bilmiyorsan bar da sallanma Folklora oyuna zarar verirsin Aslı bozuk kadın ile evlenme Yılan gibi kabuğundan kavlanma Garip ıssız kayalıkta avlanma Okuna yayına zarar verirsin Yiğit isen mertçe söyle sözünü Haram malla met eyleme özünü Kimsenin işine dikme gözünü Evine köyüne zarar verirsin Gel Cemal Divanî kendin avutma Ecdadın sözünü yabana atma Sakın gönül mabedini unutma Kalbine beyine zarar verirsin 218 5.1.3.168. Sevdiğim Siyah saçlarına düşmüş beyazlar Eyvah eyvah yaşlandın mı sevdiğim Hayat mevsiminden savrulmuş yazlar Karlar yağmış kışlandın mı sevdiğim Herkesin gülmektir gönül arzusu Yanan bedenine değmedi mi su Uzaktan geliyor yanık kokusu Hasret ile haşlandın mı sevdiğim Cemal Divanî’yim bahtı karalar Beni yârdan yâri benden aralar Sinende görünür azgın yaralar Benim gibi taşlandın mı sevdiğim 5.1.3.169. İçinde Sen bu aşkı şeker şerbet sanırsın Bilmez misin zehirde var içinde Âşık oldum diye beni kınarsın Zühre de var Tahir de var içinde Azapla doludur devrolan yıllar Öldürmek niyeti bir fırsat kollar Halini ifade edemez kullar Viran olmuş şehirde var içinde Bu aşkın diyarı küçük köy değil Çektiği gam o kadar da ey değil Gözyaşları dere değil çay değil Irmakta var nehirde var içinde 219 Ayağı kırıktır düzgün gezemez Aşikâre dertlerini yazamaz Hiç bir âlim hiç bir eren çözemez Efsunlanmış sihirde var içinde Cemal Divanî’nin aşktır arzusu Bu derde düşenin çoktur sızısı Okunmuyor talih denen yazısı Kader adlı mühürde var içinde 5.1.3.170. Mesafeli Dur Bundan böyle uzak dolaş yaklaşma Ellerimi tutma mesafeli dur Kapanmış yaramı yeniden açma Kendini avutma mesafeli dur Aşkın ok mu idi değdi bu cana Değer değmez beni saldı figana Gönlümün kapısı kapalı sana Boşa gelip gitme mesafeli dur Ortak olma bu oynanan oyuna Çoban mısın benzetirsin koyuna Zehirini döktün sevda suyuna Bari nefret katma mesafeli dur Düşmeyesin kimse seni kaldırmaz Zaten düşene de kimse aldırmaz Bilesin ki gurbet seni güldürmez Hayal bile etme mesafeli dur 220 Cemal Divanî’yle açtın arayı Al çıkarıp giyinirsin karayı Kanatırsın göğsümde ki yarayı Başın koyup yatma mesafeli dur 5.1.3.171. Padişahıma İstersen abat et istersen berbat Canımı yoluna kurban seçmişler İstersen köle et istersen azat Seni bu gönlüme sultan seçmişler Ararsan arzunu bulabilirsin Dilersem padişah olabilirsin Ben ölene kadar kalabilirsin Sevgini kalbime mihman seçmişler Öldürmek istersen at okun okla Gizli sırlarımı söyleme sakla İstersen kopar at istersen kokla Fikrini bu bağa bağban seçmişler Bu dünyanın malı sana yaramaz Sevilmeyen sevileni aramaz Sızlayan yaramı kimse saramaz Bak seni yarama Lokman seçmişler Cemal Divanî’yim bağlarım barsız Sen gidersen kalır odam duvarsız Sana dememişler senden habersiz Seni can evime canan seçmişler 221 5.1.3.172. Benim Yaram Tabip bana derman etme boşuna Benim yaram ey olmadı ey olmaz Kaderim dönmüştür Eyüp işine Benim yaram ey olmadı ey olmaz Her günüm azaptır her günüm çile İsmim altın idi düşürdü dile Eflatun Lokman da gelse nafile Benim yaram ey olmadı ey olmaz Bunun ilacı yok çare sağlanmaz Görünmez yerdedir ona ağlanmaz Üzerine sargı dahi bağlanmaz Benim yaram ey olmadı ey olmaz Üzülürüm dosttan haber gelmezse Yaralı yüreğim bir gün gülmezse Eğer yaratandan derman olmazsa Benim yaram ey olmadı ey olmaz Cemal Divanî’yim nerde kalırım Ne gülerim ne de murat alırım Velhasılı ben bu dertten ölürüm Benim yaram ey olmadı ey olmaz 5.1.3.173. Gönlümün Sultanına Genç yaşımda gözüm yaşlar eyledin Ezilme yüreğim Allah büyüktür Başıma bin türlü işler eyledin Üzülme yüreğim Allah büyüktür 222 Hayâ perdesinde ar kalmalısın Yıkılma yenilme var kalmalısın Elin bilmediği sır kalmalısın Çözülme yüreğim Allah büyüktür Hakikat Mevla’ya açılan bir yol O yolun içinde ara kendin bul Kıymetsizin defterinden uzak ol Yazılma yüreğim Allah büyüktür Vadinden dönmeyen kesin emir ol Sabır ustasına gidip tamir ol Sana zulmedene çelik demir ol Kazılma yüreğim Allah büyüktür Cemâl Divanî’yim bıktım kelekten Usanmışım hâl anlamaz felekten Başın eğip her bozulmuş elekten Süzülme yüreğim Allah büyüktür 5.1.3.174. Sabah Erken Güneş Çalmış Üstüne Sabah erken güneş çalmış üstüne Siyah saçlarını sarı seyrettim Tezat düşmüş ahbabına dostuna Sorunun içinde soru seyrettim Yaralı gönlümü doğradı gitti Derdi ne idi ki ağladı gitti Akşam geç vakitti uğradı gitti Baktım kalp evinde yâri seyrettim 223 Yaş düşünce yanağına iz gelmiş Ben diyeyim yetmiş sen de yüz gelmiş Hayatının dağlarına güz gelmiş Düşmüş kirpiğine karı seyrettim Feryat etmiş sevdiğinin peşine Acı düşmüş damağına dişine İçinde ki alev vurmuş dışına Gördüm ocağında narı seyrettim Cemâl Divanî’yim geçtim dünyadan Mecnun candan geçer geçmez Leyla’dan Cemaline perde çekmiş hayâdan Açtı üzerini arı seyrettim 5.1.3.175. Dost Görünenler Sırtıma dönünce kuyumu kazdı Yüzüme bakıp da dost görünenler Geri döner dönmez kudurdu azdı Gözüme bakıp da dost görünenler Dar görünce bıraktılar gittiler Fetva verip nasihatler ettiler Şiirimi şiirine kattılar Sözüme bakıp da dost görünenler Beni birkaç yerden yaraladılar Dost görünüp dostu araladılar Kızınca üstümü karaladılar Yazıma bakıp da dost görünenler 224 Bir kaç tane casus takıp peşime Karıştılar her yaptığım işime Soğuk su döktüler pişmiş aşıma Tuzuma bakıp da dost görünenler İki dakka rahat duramadılar Soruma bir cevap veremediler Ağlayan gönlümü göremediler İzime bakıp da dost görünenler Cemal Divanî’yim gönül sıcağım Yollarında koptu kolum bacağım Su döküp de söndürdüler ocağım Gözüme bakıp da dost görünenler 5.1.3.176. Ey Yâr Ferhat seni görse idi dağlarda Şirine gitmeye yol aramazdı Emrah seni seyran etse bağlarda Koparıp dermeye gül aramazdı Kulak verip sevenlerin sözüne Ayrılığı karıştırmaz özüne Kerem baksa idi senin yüzüne Aslı ocağında kül aramazdı Irmaklar var idi gözü yaşında Ömür çürütmezdi aşkın peşinde Mecnun seni hayal etse düşünde Leyla Leyla deyip çöl aramazdı 225 El uzatsa sırlı kapı açardı Belki yoksuludu belki naçardı Sümmânî’de gül periden geçerdi Gönül kapısına kul aramazdı Cemal Divanî’de gece yarılar Cevap bulmaz İhsanî’de sorular Cemalini fark etseydi arılar Çiçeklere konup bal aramazdı 5.1.3.177. Olmuyor Bülbül oldum bağda açılan güle Konuyorum ötüyorum olmuyor Güneş oldu ermek için menzile Doğuyorum batıyorum olmuyor Bakıyor belki de beni görmüyor Aklım fikrim bu işlere ermiyor Ocaktaki alev beni sarmıyor Yanıyorum tütüyorum olmuyor İçten şurda iki kitli kapı var Ne kapanır ne çekmeye ipi var Aramızda ayrılığın topu var Atıyorum tutuyorum olmuyor Yeter çarkı dünya sinemi yakma Boynu bükük azap arda bırakma Boğazıma düğümlenir her lokma Yutkunuyom yutuyorum olmuyor 226 Cemal Divanî’nin ayrı âlemi Böyle yazmış kader denen kalemi Hüzün pınarından derdi âlemi Alıyorum satıyorum olmuyor 5.1.3.178. Söyle Gönül Söyle bana birine mi tutuldun Böyle cayır cayır yanarsın gönül Aşk denilen kervana mı katıldın Kendini sevdalı sanırsın gönül Değişmişsin ahlakını huyunu Bilmiyorsun sevda denen oyunu Yaptığın rezalet aşmış boyunu Sen niçin elleri kınarsın gönül Son bulur âlemde devranın demin Yok olur üstünde gezdiğin zemin Yüksekte duranlar değildir emin Gamlanma engine inersin gönül Sende olmalıdır ar edep hayâ İman kalesine sırtını daya Ahret diyarına gidilmez yaya Gelir cansız kervan binersin gönül Cemal Divanî’ye sunarsa saki Gözüne kestirir varmaya haki Değilsin dünyada kalıcı baki Geldiğin şekilde dönersin gönül 227 5.1.3.179. Fark Ettim Sade nar sanırdım aşk ocağını Külünü közünü sonra fark ettim Geçilmez dediler sevda dağını Yolunu izini sonra fark ettim Yoluna düşene mahir dediler Kimi Zühre kimi Tahir dediler Sofrasında ahu zehir dediler Balını tuzunu sonra fark ettim Dağlarında duman varmış kar varmış Hikmeti çok çözülemeyen sır varmış Kalp evinde mukaddes bir yâr varmış Halini yüzünü sonra fark ettim Aslı nurdan ışık saçan fenerin Her yolcuya su vermeyen pınarın Yaprakları sararmayan çınarın Dalını özünü sonra fark ettim Kul Cemal Divanî ağlar bir yanın İmtihan yeridir cümle insanın Bana dert ızdırap satan dünyanın Şalını bezini sonra fark ettim 5.1.3.180. Sen Olmasaydın Aşkın ocağının düşüp narına Tüten ben olsaydım sen olmasaydın Arzularım hasret rüzigârına Katan ben olsaydım sen olmasaydın 228 Ayrılsaydım gurbet denen şehirden Geçse idim köprüsü yok nehirden Doldursaydın aşk denilen zehirden Yutan ben olsaydım sen olmasaydın Her inanan elbet ister cenneti Dileyene verir etmez minneti Çile kapısında gönül nöbeti Tutan ben olsaydım sen olmasaydın Azap kelepçesi takıp koluna Düşse idim bu sevdanın yoluna Konsa idim bir çalının dalına Öten ben olsaydım sen olmasaydın Cemal Divanî’nin seyret işini Görmesi hoş nazlı yârin düşünü Musalla taşına koyup başını Yatan ben olsaydım sen olmasaydın 5.1.3.181. Sana Mı Sorsam Babam mısın emmim misin dayım mı Gezdiğim şehiri sana mı sorsam Kalbim tefrikada beynim hain mi Çözdüğüm sihiri sana mı sorsam Girdiğim meydanda mestan mısın sen Dostla aramızda postam mısın sen Bana yol gösteren ustam mısın sen Yazdığım şiiri sana mı sorsam 229 Kervanı mı yitirmişsem hana ne Ukalalık ediyorsan bana ne Dalgasında boğulursam sana ne Yüzdüğüm nehiri sana mı sorsam Öç mü almak istiyorsun felekten Kollarımı bağlıyorsun bilekten Tası yeni doldurmuşum külekten Süzdüğüm zehiri sana mı sorsam Cemal Divanî’den kendin arala Ardımdan laf atma gel vur yarala Beğenmezsen üzerimi karala Kazdığım mühürü sana mı sorsam 5.1.3.182. Âşığın Hayal gecesine umut sabahı Gelmemişse hali yaman âşığın Elbette tükenmez feryadı ahı Bilmemişse dili aman âşığın Durmaz gece gündüz yapar methiye Güzel sözdür sevdiğine hediye Seven gönüllerden bir davetiye Almamışsa yolu duman âşığın Azap tarlasını elemi eker Başı karlı dağdır dumanlar çöker Sevda gemisini nereye çeker Bulmamışsa salı liman âşığın 230 İçinden çıkılmaz kaderi olur Yıpranmış yırtılmış defteri olur Cananın yanında ne yeri olur Çalmamışsa teli keman âşığın Cemal Divanî’nin dinle lafını Her saatte haktan ister affını Siler de götürür sağ tarafını Dolmamışsa solu iman âşığın 5.1.3.183. Demek Daha Henüz O Gün Gelmedi Haykırır bu millet döner özüne Demek daha henüz o gün gelmedi Layık olur ecdadının sözüne Demek daha henüz o gün gelmedi Yeni baştan Malazgirt’e girilir Her kaleye al bayrağı gerilir Tekrardan bir çağa mühür vurulur Demek daha henüz o gün gelmedi Uyuyan gençliğin kalkar uyanır Orduların Viyana’ya dayanır Üç kıtaya şehit rengi boyanır Demek daha henüz o gün gelmedi Yeryüzünde çeşit çeşit renk olur Haçla hilal anlaşamaz cenk olur Adaletin terazisi denk olur Demek daha henüz o gün gelmedi 231 Yer titrer semadan şimşekler çakar Cemal Divanî’de o güne bakar Dünya’yı kurtaran bir aslan çıkar Demek daha henüz o gün gelmedi 5.1.3.184. Biraz Biraz Ben bir gül olayım sen de bir bülbül Konup dikenime öt biraz biraz Çünkü ikimizde yaratana kul El uzatıp elim tut biraz biraz Bu derdin üstüne derdi ekleme Sevda dağlarında çok emekleme Sade yârin gelmesini bekleme Sen de ona doğru git biraz biraz Yakın yolu çevirirsin uzağa Avcı avlanırken düşer tuzağa Aşka inanmışsan gir bu ocağa Alış ateşinde tüt biraz biraz Bir kaşı kemana vuruldun ise Bulanık su iken duruldun ise Bu çileli yolda yoruldun ise Eğle kervanını yat biraz biraz Cemal Divanî’nin ağlamasına Doldur gözyaşını gönül tasına Buyur muhabbetin dem sofrasına Sen de bu lezzetten tat biraz biraz 232 5.1.3.185. Divanî Bülbül olup kondu isen bir güle Hiç huylanma zarın vardır Divanî Feryat etsen şivan etsen nafile Demek ki bir zorun vardır Divanî Henüz daha uyanmadın rüyadan Uzak mı kalmışsın edep hayâdan Sonu viran üç kuruşluk dünyadan Ya ne kadar kârın vardır Divanî Tevekkül etmeli abu daneye Girenler şaşırır bu meyhaneye Dedim çekileyim halvet haneye Derler başka yârin vardır Divanî Dünya seni bir şekilde oyalar Fani güzellikle gözün boyalar Boş boşuna oyulur mu kayalar Ferhat varsa Şirin vardır Divanî Cemal Divanî’yim alıp satmayan Gönül denen bir dergâhta yatmayan Bedenini yakıp ama tütmeyen Can evinde narın vardır. Divanî 5.1.3.186. Ağlama Anam Tabutum bayraklı döner yurduma Doğan var batan var ağlama anam Çakal sürüleri düştü ardıma Alan var satan var ağlama anam 233 Mayın döşemişler ovaya dağa Can adadım candan aziz sancağa Dedem de bu yolda düştü toprağa Kefensiz yatan var ağlama anam Bu yol uzun yoldur gidenler gelmez Hakkında ayet var şehitler ölmez Ben gitsem de vatan sahipsiz kalmaz Nöbeti tutan var ağlama anam Millet var oldukça bu vatan durur Herkes mayasını dışına vurur Sende oğlun ile duysana gurur Şerefli atan var ağlama anam Ey Cemal Divanî nedir son sözün Sakın ha yaş ile dolmasın gözün Bu yolda kurbandır kınalı kuzun Vatan var Vatan var ağlama anam 5.1.3.187. Üstüne Çile yumak yumak dert yığın yığın Bahtında acıyı katar üstüne Çağında yaşarsan bunca alçağın Yaptığı her suçu atar üstüne Kaç sene devroldu bitmez amanın Sırrı çözülür mü ehli imanın İhtişamı biter dağın dumanın Akşam olur güneş batar üstüne 234 Ölüm meleği ki kıyar bu cana Çünkü hamle yapar cümle insana Gündüzün dostların ağlaşır sana Gece de baykuşlar öter üstüne Sıladan gurbete gelen garipler Muradı yarıda kalan garipler Civan çağlarında solan garipler Taşı yastık yapıp yatar üstüne Kul Cemal Divanî neredir yerin Sağ yanında iste amel defteri Kabristanda kayıp olur makberin İki çalı diken biter üstüne 5.1.3.188. Dünyanın Kuyruğu Dünyanın kuyruğu yağlıdır tutma Gün gelir elinden kayar da gider Bugün dünya yarın ahret unutma Şahlar dahi boyun eğer de gider İstersen âşık ol çal elinde saz İstersen hoca ol eğle çok vaaz Kimse gel emrine etmez itiraz Herkes bu kurala uyar da gider Can alıcı cellat düşse peşine Müdahale eder cümle işine Ölüm yolculuğu yalnız başına Canlar cananını koyar da gider 235 Haşmetli gezip de dağ devirenler Kızgın ateşinde can kavuranlar Atlastan ipekten yüz çevirenler En son ak kefeni giyer de gider Kul Cemal Divanî ne senin ahın Sarılır boynuna gelir günahın Rızıksız kulu yok kadir Allah’ın Herkes nasibini yiyer de gider 5.1.3.189. Kâinata Bak Da Gör Nazar eyle kâinatta bak da gör Bu cihan yok iken o yol var idi İster isen asumana çık da gör Bu insan yok iken o hâl var idi Hâl ehli bilmeden garip mezarı Kimse görmemişti okuryazarı Hak cevhere kılmamıştı nazarı Bu umman yok iken o göl var idi Gölün esrarına erilmemişti Ölü ruha canı verilmemişti Dört unsurdan maya karılmamıştı Bu zaman yok iken o yıl var idi Yıl içinde zaman doldurulmadan Ol dediği âlem oldurulmadan Gök kubbe çekilip kaldırılmadan Bu mekân yok iken o kul var idi 236 Kulun gözyaşları dökülmemişti Toprağına tohum ekilmemişti Yer küreye ağaç dikilmemişti Bu fidan yok iken o dal var idi Dalın nöbetinde Cemal Divanî Gece gündüz durma zikret rahmanı Hürmetine var eyledi cihanı Bu gülşen yok iken o gül var idi 5.1.3.190. Habersiz Yaşar Nice kullar vardır köhne dünyada Yürüdüğü rahtan habersiz yaşar Gündüzü zulümdür gecesi isyan Kıldığı günahtan habersiz yaşar Hırçındır yaptığı değildir sakin Bu yolda gidenler olur mu tekin Her sabah kapısın açar velakin Girdiği dergâhtan habersiz yaşar Göz gönlün aynası yoktur ayarı Fark edemez onda olan değeri Beyninden kalbine gelir uyarı Duymaz bu ah vahtan habersiz yaşar Kayıp olur gider bulunmaz izi Aynı gözle görür damla denizi Gökyüzünde yoktur tek bir yıldızı Çünkü şemsi mahtan habersiz yaşar 237 Nerde Şenlik Sümmân hani İhsanî Mesken tutmuş bekler bir kabristanı Bu dergâhta mürit Cemal Divanî Döndüğü semahtan habersiz yaşar 5.1.3.191. Sandın Fark etmeden sen bülbülün halini Kendi feryadını zardan mı sandın Halinde görmeden dost cemalini Dünya güzelini yârdan mı sandın Yâr da aşık toprağına taşına Kalem dersin her güzelin kaşına Bakmamışsın boz dağların başına Saçında beyazı kardan mı sandın Kar fayda eder mi yağmur yerine Her gördüğün benzetirsin Şirin’e Kaç sevap koymuşsun sağ defterine Dünya kazancını kârdan mı sandın Kârına bakıp ta düz görmemişsin Çünkü irşat eden söz görmemişsin Hasret ocağında köz görmemişsin Yanan her ocağı nardan mı sandın Nar ocakta yakmış çıkamamışsın Damlasın deryaya akamamışsın Gönül aynasına bakamamışsın Gördüğün ışığı nurdan mı sandın 238 Nurla girmelisin ulvi dergâha Nasuh tövbesini eğle günaha Ervahında söz vermiştin Allah’a Dünya kelamını sırdan mı sandın Sır içinde saklı durur delili Dilinde zikreyle ismi Celil’i Bir kez düşün Yusuf ile Halil’i Çektiğin azabı zordan mı sandın Zora düşenlerde fikri noksan var Âşıkların gözlerinde al kan var Vuslat ağacında yağlı urgan var Her gördüğün zoru dardan mı sandın Dara düşenlerin bitmemiş yası Ömür kocaldıkça artar tasası Özün dallarına vardır faydası Her yaprak açanı bardan mı sandın Bara bağlı çünkü rahmi maderin Ey Cemal Divanî bu dava derin Bir bak gönüllerde var mıdır yerin Üç beş şiirini vardan mı sandın 5.1.3.192. Seyran Eyledim Gönül aynasında seyran eyledim Yâr mazini senin özünü senin Sevda mendiline sardım düğledim Sır tozunu senin tuzunu senin 239 Aşkı beni gurbet ellere atmış Oku değmiş kalbimizi kanatmış Kudreti hak sanki özel yaratmış Nur yüzünü senin gözünü senin Yâr vurmuş yarayı derin eylemiş Ayrılığı ayrı sorun eylemiş Ömür dağlarını serin eylemiş Kar yazını senin güzünü senin Sevmeyi bilmeyen aşkı neylesin Yıksın kervanını orda eylesin Dünyada durdukça takip eylesin Kör düzünü senin izini senin Cemal Divanî’de düşmüş ayrı eleme Çünkü aşık olmuş kaşı kaleme Dua edip salmış ayrı âleme Pir sazını senin sözünü senin 5.1.3.193. Bizim Ağaya Duyurulur Dünya benim için oldu oyuncak Kavalım neyim var beyler köylüyüm Bana yağ yakanlar barınır ancak Kötü bir huyum var beyler köylüyüm Laf oldu mu yükseklerden eserim Maaş yaklaşınca o gün küserim Bir kaçının hesabını keserim Çokta eşeğim var beyler köylüyüm 240 Yok kelimesini yazmaz lügatim Kâinatı kandırmaktır sanatım Ey bir katırım var iki de atım Üç beşte ayım var beyler köylüyüm Gurbetleri gelinmeyen yol ettim Dostlarımı küstürerek el ettim Âşık Cemal Divanî’yi kul ettim Her suçta payım var beyler köylüyüm 5.1.3.194. Neye Yarar Meyvesi Dağ başında meyvesi bol bir ağaç Alamazsan neye yarar meyvesi Her ruh o meyvenin özüne muhtaç Bilemezsen neye yarar meyvesi Toprağı takvada kökünde de ah Yaprağı ihlasta işlemez günah Gölgesinde bakıp sırrına agâh Olamazsan neye yarar meyvesi Desen vermediysen gülşenden bağa Kalem olup imza atmazsa çağa Hikmet suyu ile kökün toprağa Salamazsan neye yarar meyvesi Balta değse gövden ile dalına Yine de şükür et sen bu halına Sadık bir bahçede dostun yoluna Ölemezsen neye yarar meyvesi 241 Kul Cemal Divanî arar yâreni Cennetine çevirmezse virani Huzûrî Divânda nusret vereni Bulamazsan neye yarar meyvesi 5.1.3.195. Görmüyor Musun Özenirsin yüksek yüksek dağlara Üstünde dumanı görmüyor musun İnmek istiyorsun gülşen bağlara İçinde amanı görmüyor musun Kenar çıkmalısın feli fenadan Ne anladın cevabı yok manadan Anlıyorum şikayetin daneden Savrulan samanı görmüyor musun Gözlerinde kanlı yaş gezdirirsin Fikri zikri ayrı baş gezdirirsin Ahret heybesini boş gezdirirsin Ya akan zamanı görmüyor musun Duyduğun belki de gitmez hoşuna Çünkü akıl ermez Hakk’ın işine Koşuyorsun boş varlığın peşine Kârûn’u Heman’ı görmüyor musun Ey Cemal Divanî sen yer istersin Günah yazılmamış defter istersin Yalancı dünyadan makber istersin Emrah’ı Sümmânî görmüyor musun 242 5.1.3.196. Can Evindeyken Bu fani âleme gelmeden evvel Bir damlacık kandım can evindeyken Henüz bedenime değmemişken el Anadan üryandım can evindeyken Ne arayıp beni ne de sordular Ne gelip gidenden haber verdiler Etrafımı sur duvarla ördüler Susuzluktan yandım can evindeyken Daha sonra damarıma kan düştü Bu kanın içine yeni can düştü Lütfundan kalbime bir nişan düştü Yar adını andım can evindeyken Müddetimi doldurunca yaradan Dokuz ay dokuz gün geçti aradan Dediler ki yolculuk var buradan Hayat kolay sandım can evindeyken Cemal Divanî’yim yalnız başıma Döndüm baktım gelen yoktu peşime Hiçbir canlı karışmadı işime Tahtımda sultandım can evindeyken 5.1.3.197. Konuşsaydı Hele söyle güneş doğar mı idi Işığını veren nur konuşsaydı Acep rahmet yere yağar mı idi Bulutlarda olan sır konuşsaydı 243 Bilmem konuşacak dil kalır mıydı Bunu anlatacak hal kalır mıydı Ocağın içinde kül kalır mıydı Yanmasını bilen nar konuşsaydı Damla olup göle akar mı idin Yolundan kenara çıkar mı idin Dönüp kalp evine bakar mı idin Kibirden oluşan kir konuşsaydı Cevheri bulanlar satar mı idi Helaline haram katar mı idi Gülşen bağda bülbül öter mi idi Gülü çevreleyen har konuşsaydı Bu Cemal Divanî susar mı idi Dostlardan selamı keser mi idi Gönlüne bir rüzgâr eser mi idi Sırlarına agâh yâr konuşsaydı 5.1.3.198. Ölmek Mi Lazım Ne Lazım Damlanın içinde mana olmadı Bir derya bulup da dalmak mı lazım Sılamızda bize hane kalmadı Gurbet ellerinde kalmak mı lazım Sonu yoktur bu girdiğin yarışın Adı var da kendi yoktur barışın Âleme kin yaptı mahzun duruşun Her olur olmaza gülmek mi lazım 244 Aşkın ocağına girdik haşlandık Güneş dağı aştı bizde yaşlandık Meyve veren ağaç olduk taşlandık Bağın çiçeğini yolmak mı lazım Hep yürüdük ustaların izinde Çünkü değer vardı her bir sözünde Hoş görünmek için elin gözünde Mazlumun ahını almak mı lazım Cemal Divanî’de dosttan bıkmadı Cevherimiz gün yüzüne çıkmadı Sağken kimse yüzümüze bakmadı Kıymet bulmak için ölmek mi lazım 5.1.3.199. Ne Öyle Sultan Var Ne Öyle Kul Var Hakikatin menziline ulaşmaz Ne öyle kervan var ne öyle yol var Etrafında şeyda bülbül dolaşmaz Ne öyle gülşen var ne öyle gül var Kuş mu kaldı arzu semadan uçan Göz mü kaldı ağı karadan seçen Deryanın üstünü batmadan geçen Ne öyle kaptan var ne öyle sal var Herkes aramakta başka bir neden Köhnemiş bir dünya yorgun bir beden Aşkın çıbanını tedavi eden Ne öyle Lokman var ne öyle el var 245 Figan mıdır bu Eflak’ta duyulan Halife mi adı insan sayılan Bulutlarla secdegâha eğilen Ne öyle çoban var ne öyle hâl var Ey Cemal Divanî kaldı mı yaren Mana âleminin sırrına eren Mağripten maşrıka hatırı soran Ne öyle sultan var ne öyle kul var 5.1.3.200. Pervane Ateşi görünce bir anda coşar Agâhtır bilinmez sıra pervane Sonsuzluk yolunda süratle koşar Bile bile girer nara pervane Vuslata erince işi ak olur Bu sırları bilmeyenler çok olur Ateşin içinde yanar yok olur Kavuşur sevdiği yâre pervane Bulsam varlığını alsam eline Onun ile bile gitsem talime Meydan okur boyun eğmez ölüme Düşmez hiç figana nara pervane Belli olmaz vücudunun azası Çünkü hakkın bu yoldadır rızası Sabah doğar alır ölüm cezası Akşama da gider dara pervane 246 Gel bu yana sevdiğini ararsan Bir aşığın yarasını sararsan Benden daha dertli kimdir sorarsan Cemal Divanî’yi ara pervane 5.1.3.201. Velhasıl Gelmedi Elli sene bir kapıyı bekledim Ne nöbetim geldi ne ecel geldi Günlerimi birbirine ekledim Ne vuslatım geldi ne ecel geldi Kimin aklı ermiş bu devlet deme İnsanoğlu her gün düşmüş hengâme Dostlar meclisinde vardım bir ceme Ne şerbetim geldi ne ecel geldi Yüreğimde yol yaptılar iz oldu Ardım sıra sayısızca söz oldu Sevdasından sinem yandı köz oldu Ne hasretim geldi ne ecel geldi Muradım var iken bir damla suda Bense ömür bitirmişim uykuda Yusuf olup kaldım derin kuyuda Ne gurbetim geldi ne ecel geldi Cemal Divanî’yim gözlerim yaştı Bu aşkın dalgası başımdan aştı Velhasılı cansız gemi yanaştı Ne cennetim geldi ne ecel geldi 247 5.1.3.202. Ay Işığında Bir gece ansızın çıktım mehtaba Ne hikmetler gördüm ay ışığında Bakam dedim gönlümde ki hesaba Akıl fikir yordum ay ışığında Göze görünmedi dağların ardı Kulağıma geldi erenler virdi Defterim savaştı kalemim ordu Çetin cenge girdim ay ışığında Yıldızlar çıkmışken göğün katına Dondum kaldım nefsin kabahatine Ruhumu bindirdim aşkın atına Bilinmeze sürdüm ay ışığında Rüzgârlar estikçe toprağı yalar Denizler coştukça vurur dalgalar Benimle konuştu nergis goncalar Üç beş çiçek derdim ay ışığında Cemal Divanî’yim ben bana şaştım Nazlı yârin diyarına ulaştım Cennet bahçesine girdim dolaştım Ne hayaller kurdum ay ışığında 5.1.3.203. Geldi Geçti Bir Gözleri Sürmeli Virane gönlüme bir akşamüstü Geldi geçti bir gözleri sürmeli Elinde heybesi sırtında postu Geldi geçti bir gözleri sürmeli 248 Elini uzattı tuttu elimi Anlamadı bu perişan halimi Lal eğledi bülbül olan dilimi Geldi geçti bir gözleri sürmeli Yanındaki bakraç mıydı külek mi Bilmem sözü arzu muydu dilek mi Anlamadım huri miydi melek mi Geldi geçti bir gözlü sürmeli Gözlerine baktım biçilmez paha Daha baş eğmemiş sultana şaha O gün bugün göremedim bir daha Geldi geçti bir gözleri sürmeli Cemal Divanî’yim akıl yorarım Gelene geçene haber sorarım Hayli zaman geçti onu ararım Geldi geçti bir gözleri sürmeli 5.1.3.204. Türkülerimiz Sürmelemiş kalem kaşın üstünü Gözü anlatıyor türkülerimiz Ayırt eder düşmanını dostunu Özü anlatıyor türkülerimiz Şahit tutar seherlerin yelini Ağıt yakıp söyler zülfün telini Doksanlık nineyi taze gelini Kızı anlatıyor türkülerimiz 249 Emrah dolaşırken yârin bağında Ferhat külünk vurur Şirin dağında Kerem’i kül eyler aşk ocağında Közü anlatıyor türkülerimiz İnkâr etmez bir yiğidin soyunu Geçer bar başında oynar oyunu Çoban olur dağda yayar koyunu Kuzu anlatıyor türkülerimiz Bazen olur düşer gurbet yoluna Ayrılık zinciri bağlar koluna Perde sarar dut ağacın dalına Sazı anlatıyor türkülerimiz Tarih sayfasına düşer kayıdı Maziden atiye taşır öğüdü Zindanda ki esir kalmış yiğidi Sızı anlatıyor türkülerimiz Kış gelince dağ başları dumandır Gurbet yollarının hali yamandır İlkbahar ayında çayır çimendir Yazı anlatıyor türkülerimiz Emrah olur gezer gurbet uslanır Sümmânî’yle Şenlik ile beslenir Veysel olur kara yere seslenir Sizi anlatıyor türkülerimiz 250 Çalar iken Köroğlu’nun sazını Destan eder İhsanî’nin sözünü Cemal Divanî’nin çeker nazını Bizi anlatıyor türkülerimiz. 5.1.3.205. Son Beşik Bu gece son gece ayrılık geldi Son beşiğim hırçın kuzum elveda Bir nazik bakışın sinemi deldi Mahzun yüzlüm kara gözüm elveda Allah sevdiğine yâr etsin seni Hiç mahcup etmesin var etsin seni Ahlaki güzelle bir etsin seni Dik duruşlum cilve nazım elveda Üç tane ablan var bir de kardeşin Mevla’m akıtmasın gözünden yaşın Hiç bir gün belaya koymasın başın Dalım sensin köküm özüm elveda Sen Türk evladısın ayık ol ayık Sakın büyüklere davranma soğuk Atana yuvana olasın layık Budur nasihatim sözüm elveda Annen ak ellere yakınca kına Cemal Divanî’de gelsin aklına Rabbim muradını lütfetsin sana Güle güle güzel kızım elveda 251 5.1.3.206. Hatırlatırım Deli gönül arsız arsız gülersin Gözünde yaş vardı hatırlatırım Her bir sözü eleğinden elersin İçinde taş vardı hatırlatırım İkrar verdin ikrarını tutmazsın Gündüz dolaşırsın gece yatmazsın Kırk yıl oldu memlekete gitmezsin Kavim kardeş vardı hatırlatırım Hata yapıp örtüyorsun üstünü Sarmışsın gurbete çile postunu Deryaya daldırdın kırık testini Dolmayan boş vardı hatırlatırım Tezat var bu aksi görüş içinde Hep mi yenilirsin yarış içinde Senin övündüğün barış içinde Kanlı savaş vardı hatırlatırım Cemâl Divanî’ye azabın tonca Açmadı gülşende emsalsiz gonca Bu dağlara bahar gelmeden önce Kar vardı kış vardı hatırlatırım 5.1.3.207. Yorulur Yaş ilerledikçe insan kocalır Ayağın yorulur kolun yorulur Laf ederken her kelamın incelir Dudağın yorulur dilin yorulur 252 Dolu olan zaman iner yarıya Öte gitsen gel diyerler beriye Yeşil yaprakların döner sarıya Yaprağın yorulur dalın yorulur Gece uyuyup ta hiç yatamazsın Halini kimseye anlatamazsın Artık kendin bile ısıtamazsın Ocağın yorulur külün yorulur Gece göremezsin yârin düşünü Çünkü ecel bırakmaz ki peşini Silemezsin gözlerinin yaşını Yanağın yorulur elin yorulur Cemal Divanî’yim kalmadı tadım Ben de yaşlılığı yeni anladım Yürümek isterken bir iki adım Toprağın yorulur yolun yorulur 5.1.3.208. Değiştirdi Kervan mı yoruldu ne oldu acep Bu kervancı yine han değiştirdi Yüzünden kaldırdı düştü ya hicap Yönünü çevirdi yan değiştirdi Oturduğu yerde durur kalkmazdı Hiç kimsenin ayıbına bakmazdı Daha önce camilerden çıkmazdı Gitti kiliseye din değiştirdi 253 Sattı kervanını aldı araba Şimdi hasret yaşar bir çift çoraba Ağanın yanına girdi maraba Unvan değiştirdi ün değiştirdi Bilmedi taktirde ne imiş yazı Unutmak kolay mı hüzünlü mazi Ecdattan soyundan olmadı razı Ameliyat oldu kan değiştirdi Cemal Divanî’nin yaslandı sini Ayırt edemedi beş yüzü bini Silahın önüne attı kendini Kör olası kurşun yön değiştirdi 5.1.3.209. Kolay Olmadı Kalbimin sevdiği en güzel adam Gönlüm avutması kolay olmadı Gündüzüm elemdir gecelerim gam Uyuyup yatması kolay olmadı İnsanın var ise bir asil soyu Onu anar durur bir ömür boyu Aşkın ocağına dökünce suyu Yanması tütmesi kolay olmadı Gözyaşım söndürdü yanan ataşı Bulamam sen gibi sadık gardaşı Karardı semamın nurlu güneşi Doğması batması kolay olmadı 254 Sen gidince mana bulmadı hecem Sen benim üstadım ey Rasim Hocam Bir türlü bitmedi karanlık gecem Şafağın atması kolay olmadı Cemal Divanî’yim bandım zehire Kavuşmayı bırakmışım tehire Sen yok iken artık Eskişehir’e Gelmesi gitmesi kolay olmadı 5.1.3.210. Sen Anlamazsın Hüzün dolar gözlerimin içine Yaşlar konuşur da sen anlamazsın Ruhlar geceleri katar göçüne Düşler konuşur da sen anlamazsın Dünyanın işine akıllar ermez Her göz bakar ama gerçeği görmez Dolu küpe vursan bile ses vermez Boşlar konuşur da sen anlamazsın Mana çıkarırsın her bir heceden Ne anlarsın şu karanlık geceden Pervaz eder uçuşurlar yüceden Kuşlar konuşur da sen anlamazsın Dünya sahrasına sam yeli eser Esince âlemin takatin keser Arif meclisinde bakışlar susar Başlar konuşur da sen anlamazsın 255 Ey Cemal Divanî bu sözüm sana Ahret için ne doldurdun urbana Bana inanmazsan var kabristana Taşlar konuşur da sen anlamazsın 5.1.3.211. Sabahın Rüzgârı Seni çok özledim barış ve huzur Gökte isen bir an evvel uçta gel Emrinde binlerce neferin hazır Geçit vermez engelleri geçte gel Bir günde sen uğra bu Türk iline Sevgi kuşağını bağla beline Esir düştü isen düşman eline Bul bir fırsat bir an evvel kaçta gel Analar görmeye döker gözyaşı Hünerin ne ise yanında taşı Özlemiş yurdumun toprağı taşı Anadolu seni bekler göçte gel Lal mı oldun konuş artık dile gel Kenarda köşede gezme yola gel Haklıları al yanında bile gel Haksızların kefenini biçte gel Der Cemal Divanî Mevla yâr olsun Buyur gel ki devletimiz var olsun Şefkatin şifreli anahtar olsun Açılmayan kapıları açta gel 256 5.1.3.212. Var Koca dünya iki satır efsane Bir bilinen bir de bilinmeyen var Adamı cezbeden garip meyhane Bir gelinen bir de gelinmeyen var Ne göklerde saklı ne yerde durur Uzaktan uzağa şölvesi vurur İnsan belleğinde taşırmış gurur Bir bulunan bir de bulunmayan var Muhabbet dediğin bir dolu tastır Dışında neşe var içinde yastır Dostluk dedikleri bir kaç elmastır Bir bölünen bir de bölünmeyen var Kimi mümin yaşar kimisi kâfir Kiminin kalbinden silinmemiş kir Her gönülde duramazsın misafir Bir kalınan bir de kalınmayan var Cemal Divanî’nin garip halinde Üç beş tane kelam saklı dilinde Can feda edersin dostun yolunda Bir ölünen bir ölünmeyen var 5.1.3.213. Düş Değirmeni Bu düzen böyledir adem’den beri Anlamaz akılsız baş değirmeni Sadece çevirir ileri geri Her su döndüremez taş değirmeni 257 İrfan olan kara taşta iz tutar İnsan olan büyüklerden söz tutar Savacağı oluğunu buz tutar Esir almış ise kış değirmeni Aşka düşenlerin gözü sulanır Sevda suyu durgun akmaz bulanır Ya kapıda ya bacada dolanır Bir sebep var bekler kuş değirmeni Sevmeyenler bu uğurda can vermez Yol bilmeyen yolculuğa yön vermez Ambarında den olmayan un vermez Boşuna beklersin boş değirmeni Baktım birileri baba yiğitmiş Gül dikenler dikeni de büyütmüş Elli beş yıl oldu azap öğütmüş Cemal Divanî’nin düş değirmeni 5.1.3.214. Olmadı Gönül Hep hayal ederdim dost diyarına Erişmeye fırsat olmadı gönül Hasret yaşıyorsun yârlar yârına Görüşmeye fırsat olmadı gönül Ara sıra gözyaşların akıyor Âlem seyre çıkmış sana bakıyor İmanın nefsine meydan okuyor Vuruşmaya fırsat olmadı gönül 258 Suçumu sormayın neler var neler Şahit yazılmışlar bütün fitneler Beni suçladılar tüm mahkemeler Duruşmaya fırsat olmadı gönül Aşık oldum görünmeyen periye Çoban oldum zapt olmayan sürüye Fikir meydanından döndüm geriye Yarışmaya fırsat olmadı gönül Cemal Divanî’yi sarhoş eyledi Bütün emeğimi bomboş eyledi Aklım ile kalbim savaş eyledi Barışmaya fırsat olmadı gönül 5.1.3.215. Vicdanın Sesi Her saat her dakka mahkeme kurar Hâkimdir insana vicdanın sesi Kılı kırka yarar adalet arar Tabidir Rahmana vicdanın sesi Can evinde tarifi yok yer tutar Çok ketumdur ele vermez sır tutar Köleyi de sultanı da bir tutar Benzer ol mizana vicdanın sesi Medet bekler dilediği dilekten Hayır gözler sağ yandaki melekten Her davayı geçirir bin elekten Çıkarır ayana vicdanın sesi 259 Durduğu sarayda adil hükümdar Tarifi olmayan hünerleri var Ona uyanları eder bahtiyar Düşürmez isyana vicdanın sesi Verdiği kararla asla suçlanmaz Saf yakuttur ona maden aşlanmaz Kötülükten kin kibirden hoşlanmaz Uymuştur imana vicdanın sesi Sayısız köleyi sultan eğledi Çok cahili ehli irfan eğledi Cemal Divanî’yi ozan eğledi Çıkardı meydana vicdanın sesi 5.1.3.216. Emaneti Var Bilmiyorum vuslat mıdır azap mı Acep o cananın ne niyeti var Aklıma gelmeyen başka hesap mı Yıllardır bitmeyen eziyeti var Devreyledim nice bahar nice yaz Esti bu başımda sayısız poyraz Takdir her ne ise etmem ihtiraz Babamın dedemin vasiyeti var Su içinde kızgın alev yandırır Nar içine buz dağını kondurur Karıncaya koca fili yendirir Bilinmez Allah’ın sır hikmeti var 260 Niceleri gama düşmüş ah etmiş Bilen yok suçu ne günah etmiş Akılı bedene padişah etmiş Emrinde sayısız mahiyeti var Cemâl Divanî’yim ben ona ait Bugün ona ait dün ona ait Ruhumda taşırım can ona ait Yaratanın bende emaneti var 5.1.3.217. Döndüm Başıma yağmakta Nuh’un tufanı Müşterisi gelmez pazara döndüm Doğradıkça yaralıyor her yanı Bıçağı körlenmiş hızara döndüm Bilmiyorum kimler ölür kim yaşar Âlem bu sonsuzluk yolunda koşar Dalgalar geldikçe üstümden aşar Bulanıp çağlayan hazara döndüm Zemin kaya elde kazma kürek yok Bu azaba dayanacak yürek yok Bina yaptım duvar göçtü direk yok Yıkıldı başıma kazara döndüm Dünyanın cefası gönlüme sinmez Umut kuşu yorgun yükseğe konmaz İman heyecanda nefis utanmaz Yazdığını silen yazara döndüm 261 Cemal Divanî’nin gözünde yaşlar Zamana eğilir dik duran başlar Ne bir yolcu uğrar ne konar kuşlar Taşları kaybolmuş mezara döndüm 5.1.3.218. Sığmadın Deli gönül ne belalı başın var Can taşıdın ama cana sığmadın Hayat boyu kervan ile işin var Yorgun düştün ama hana sığmadın Yol oldun üstünde yolcu yürüdü Çınar oldun yaprakların çürüdü Başak oldun başakların kurudu Dane oldun değirmene sığmadın Duman oldun dağ başına çekildin Fidan oldun yeşermeden söküldün Yağmur oldun yeryüzüne döküldün Damla oldun bir ummana sığmadın Niyaz etmedin mi gani Mevla’ya Kanat oldun yükseklerde hümaya Koca güneş sığar iken semaya Yıldız olup asumana sığmadın Peki gönül söyle neye yararsın Cemal Divanî’yi niçin kınarsın Günden güne kendine yer ararsın Âlem sığdı sen cihana sığmadın 262 5.1.3.219. Gönlüne Nice şair nice âşıklar gördüm Hasret denen firak koymuş gönlüne Yaklaştım yanına halini sordum Çekilmeyen merak koymuş gönlüne Duygu denen en muhteşem akındır Kibirini biraz ondan sakındır Oysa sana şah damardan yakındır Mevla’sını ırak koymuş gönlüne Ocak yapmış ateşini yakamaz Pencereye perde çekmiş bakamaz Kapısını kilitlemiş çıkamaz Açar sanmış çırak koymuş gönlüne Daneden el aman eylemiş saman Ne dağı karlıdır ne başı duman Girenler eylemiş durmuş bir zaman Şöhret adlı durak koymuş gönlüne Yalan yanlış sözler dedi yüzüme Bin bahane buldu gamlı sazıma Yeşilliği hoş göründü gözüme Meğer suni yaprak koymuş gönlüne Onu esir almış bırakmaz gurur Birazcık dokunsan dışarı vurur Meclise girince ön safta durur Kimse bilmez nifak koymuş gönlüne 263 Ey Cemal Divanî ecdat sanatı Bu gidişle çok zor geçer sıratı Uzat elini bak çelikten katı Kuru lafla toprak koymuş gönlüne 5.1.3.220. Musalla İle Kabristanın Arası İnananlar için en kısa yoldur Musallayla kabristanın arası Kimse ısınamaz çok soğuk saldır Her doğanın mutlak gelir sırası Cevap bulamadım hocam soruna Dur bakalım neler olur yarına Hele bir gidelim mahşer yerine Belli olur yiğitlerin darası Bozulmaz Mevla’nın yazdığı yazı Kaç kul bu yazıya olmuştur razı Kurulur orada mizan terazi O zaman seçilir aktan karası Bu düşünce beni eyledi naçar Dünya bir köprüdür can ehli geçer Meskeni tarladır ekenler biçer Gülüp oynanacak yerdir burası Hükmüne uyanlar fermanı bekler Kanaat ehliler insanı bekler O dostun lütfundan dermanı bekler Cemal Divanî’nin azgın yarası 264 5.1.3.221. İntizar Nasıl bir intizar eyleyim sana Gülmeyi unutup gözyaşına kal Nuh’un kavmi gibi düşüp tufana Kurtarmaya canın telaşına kal Sofranda olmasın ekmeğin aşın Ayağına düşman dolaşsın başın Terk etsinler seni kavim kardeşin Ecel geldiğinde tek başına kal Girdiğin dergâhtan dışarı atıl Köle pazarında ucuza satıl Silahsız süngüsüz cepheye katıl Nefisle imanın savaşına kal Dostta tutunacak elin olmaya Derdin anlatacak dilin olmaya Bir yandan gidecek yolun olmaya Yalçın kayaların kar kışına kal Seni affetmeye o ulu hakan Cemal Divanî’de tutacak yakan Olmasın divanda yüzüne bakan Cehennem narının ataşına kal 5.1.3.222. Gözlerin Kirpiğin ok olmuş kaşlarında yay Atarsan bağrımı oyar gözlerin Aşka avcı olur ister ondan pay Cellat mıdır cana kıyar gözlerin 265 Söyle razı mısın kara bahtından Haberin var mıdır vuslat vaktından Nice Süleyman’ı eder tahtından Sayısız Belkıs’a değer gözlerin Esir mi yaşarsın ey kaşı keman Aşk mı bu halini eyledi yaman Sevdiğin gözüne baktığın zaman Niçin başka yöne kayar gözlerin Mahzun bakışın var âleme karşı Hüzün kaplayınca inletir arşı Eğer akar ise bir damla yaşı Bulutları yere eğer gözlerin Cemal Divanî’yim gurbet elinde Dünyayı gizledim saçın telinde Ömrümü bitirdim senin yolunda Halen beni köle sayar gözlerin 5.1.3.223. Önce Gönül İle Barışmak Lazım Uyuma ayık ol Cemal Divanî Erenler yurduna erişmek lazım Bulup bir vahdette ehli irfanı Mantıkta manayı görüşmek lazım Kaldır at kalbinden öfkeyi kini Böyle emreylemiş Mevla’nın dini İman meydanına çekip nefsini Koç yiğitler gibi vuruşmak lazım 266 Arasan da cevap yoktur soruna Doğru söz gider mi insan zoruna Hizmet edip erenlerin pirine Takva ordusuna karışmak lazım İnsansan âlemde bellidir yerin Manasız işlere serin ol serin Aklın kalem olsun kalbin defterin İhlas mektebinde yarışmak lazım Her gelen nöbetçi bu köhne handa Cemal Divanî’yim gönlüm tufanda İz bırakmak istiyorsan cihanda Önce gönül ile barışmak lazım 5.1.3.224. Demirem Bu köprüden nice sular çağladı Sessiz sakin akanı da demirem Senelerdir dert sinemi dağladı Yüreğimi yakanı da demirem Bahtım varlığımı çaldı götürdü Bir sabah habersiz geldi götürdü Çatımı rüzigâr aldı götürdü Duvarımı yıkanı da demirem Kader yollarımı bağlamaktaydı Gözyaşlarım o an çağlamaktaydı Ben gelirken anam ağlamaktaydı Ardım sıra bakanı da demirem 267 Komşu gördüm komşusuna bulaşır Çoban gördüm ahı arşa ulaşır Dağ seyrettim koyun kuzu meleşir Zirvesine çıkanı da demirem Cemal Divanî’ye arzuhâl veren Fidan o dur gövdesine dal veren Çiçek gördüm arılara bal veren Miski amber kokanı da demirem 5.1.3.225. Bilemez Beni Yüzüme çekince hüzünden perde İşte o an dostlar bulamaz beni Yığılır kalırım durduğum yerde Ne hale düşmüşüm bilemez beni Ne âlim irfanım ne oldum hacı Giymişim başıma sabırdan tacı Meydanda bellidir herkesin gücü Hiç bir çakal rehin alamaz beni Düşmüşüm çıkamam bir derin aha Girdim takva denen kutlu dergâha Bağlanmışım emri mutlak Allah’a Bir kul yeryüzünden silemez beni Elli beş yıl oldu verdim savaşı Hiç boyun eğmedim namerde karşı Birbirine kattım taneyi taşı Her elek elekten elemez beni 268 Sümmânî’nin ayağına yol oldum Cemal Divanî’yim belki el oldum İhsanî’nin bahçesinde gül oldum Nankör el uzatsa yolamaz beni 5.1.3.226. Al Senin Olsun Felek gönül evim virane etti Bir taş kaldı oda al senin olsun Bütün sevenlerim terk etti gitti Bomboş kaldı oda gel senin olsun Kalmışken ellerin endişesinde Dert elem gizledim yok neşesinde Yaralı yüreğim bir köşesinde Sönmez ataş kaldı böl senin olsun Masumiyet ayan durur yüzümde Ecdadımın izi vardır özümde Dostlar ağlatınca iki gözümde Bir damla yaş kaldı sil senin olsun Sende biliyorsun bahtım karalı O yâr benden ben o yârdan aralı Kanadı kırılmış bağrı yaralı Bir serçe kuş kaldı sal senin olsun Sen ona seslensen o seni duyar Hatırı gönülü olanlar sayar Ey Cemal Divanî Leyla’ya ayar Bir kalem kaş kaldı bul senin olsun 269 5.1.3.227. Göçmüşler Bugün kabristana uğradı yolum Tanıdıklar hep buraya göçmüşler Makberle çevrili sağ ile solum Tanıdıklar hep buraya göçmüşler Hafız Osman Mürsel Ağa Muzaffer Murat dayıgilden yaramaz Cafer Dursun durgunların şerkadar Zafer Tanıdıklar hep buraya göçmüşler Ahmet Çavuşların yiğit Ali’si Bizim mahallenin meşhur delisi Bu civarın evliyayı velisi Tanıdıklar hep buraya göçmüşler Hüvelbaki diye o meşhur yazı Daha çocuk yaşta sayısız kuzu Mustafa Zeyca’nın sevdalı kızı Tanıdıklar hep buraya göçmüşler Üs başta kimsesiz Fevzi Dayı var Sayamadım bilinmeyen sayı var Cemal Divanî’yim emmi dayı var Tanıdıklar hep buraya göçmüşler 5.1.3.228. Var Mı Kayıp alemine inanmayanlar Sizin görmek için gözünüz var mı Bunca zulüm edip uslanmayanlar Acep utanacak yüzünüz var mı 270 Zehirini yeryüzüne saçanlar Çıkış bulamazlar haktan kaçanlar İlim erbabına gülüp geçenler Toprağın üstünde iziniz var mı Yerle yeksan olmuş sultanlar hanlar Ölüme inanmış ehl-i imanlar Fikirden yoksunlar aklı noksanlar Varlık aleminde tozunuz var mı Sürünürmüş meğer aslı yılanlar Değer bulmaz iftiralar yalanlar Aşk bilmeyip âşıklara gülenler Bir ocak yakacak közünüz var mı Damla birikince oluşur çaylar Bu akan ırmağı deryalar eğler Hep sofra başında oturan beyler Sizin bu çorba da tuzunuz var mı Haksız görüp menfaate susanlar Dosttan uzaklaşıp kızıp küsenler Yüksek perdelerden ahkâm kesenler Şehit olmuş oğul kızınız var mı Ey Cemal Divanî yorgun bedenler Ardında ararsın niçin nedenler Sağ iken gerçeği inkâr edenler Ölünce diyecek sözünüz var mı 271 5.1.3.229. Çok Üzüldüm Çok Deli gönül olmuş gam meyhanesi Yolcusu yok hana çok üzüldüm çok Meğer kıymetliymiş her saniyesi Boş geçen zamana çok üzüldüm çok Kara uzak sevdiğinden aralı Soran da yok bu gariban nereli Deryada dalga var gemi yaralı Şaşırmış kaptana çok üzüldüm çok Yükü taşımaktan omuzu yağır Gözü âmâ olmuş kulağı sağır İlaç fayda etmez hasta çok ağır İmkânsız lokmana çok üzüldüm çok Kadir Mevla’m nolur bize izan ver Helal haram demez bulduğunu yer Hem öldüren hem de ölen Allah der Cahil Müslüman’a çok üzüldüm çok Ey Cemal Divanî ne var aynında Eloğlu bu işi çözmüş beyninde Sürüyü kaptırmıştı eli koynunda Fukara çobana çok üzüldüm çok 5.1.3.230. Gönül 3 Ne güneşin doğar ne yağmur yağar Yine borandasın kardasın gönül Şansım her çileyi başıma yığar Hangi virandasın nerdesin gönül 272 Ahım işler iken toprağa taşa Sen yine gözümü belersin yaşa Kalbim ile aklım girdi savaşa Sen de ara yerde perdesin gönül Hangi dala tutunduysam devirdin Bir diyardan bir diyara savurdun Yollarıma koca bentler çevirdin Hiç mi kolayın yok zordasın gönül Neden kapımızı çalan bulunmaz Giden çok olurda gelen bulunmaz Heveslenme seni alan bulunmaz Bugün para etmez hurdasın gönül Cemal Divanî’yi kınarsın yine Akıyorsun değirmenin bendine Aradan geçti de otuz beş sene Sen halen daha mı ordasın gönül 5.1.3.231. Ağlıyordu Yârin cemaline eğledim nazar Gözü susturmuşlar sel ağlıyordu Sinesini oymuş dert azar azar Özü susturmuşlar el ağlıyordu Gitmez ondan öte hasret sıcağı Kırıktır kalkmıyor kolu bacağı Meğer çoktan sönmüş aşkın ocağı Közü susturmuşlar kül ağlıyordu 273 Yolcu olmuş ama yola gidemez Çoban olmuş sevdasını güdemez Yaşadıklarını tarif edemez Sözü susturmuşlar dil ağlıyordu Gözüm kamaştıran nurlu ışığın Adı unutulmuş meğer maşukun Elleri koynunda kalmış aşığın Sazı susturmuşlar tel ağlıyordu Ey Cemal Divanî baksam dünüme İhtiyacın var mı unvan ünüme Yârdan ayrıldığım kara günüme Bizi susturmuşlar el ağlıyordu 5.1.3.232. Güneş’i Görmeden Güneşi görmeden ayı bekleme Çünkü ay güneşin yansımasıdır Yıldızlara bunca yükü yükleme Güneşin ışığı nur ziyasıdır Âlimin postuna nadan oturmaz Şer atma ki sana hayır getirmez Hiç bir kulu maksuduna yetirmez Kibir kalp evinin kiri pasıdır Dost isen dostuna kuyuyu kazma Nizama tabi ol nizamı bozma Yürü bu rahınan sakın ha azma Doğruluk Allah’ın muhtırasıdır 274 Duman yok olunca ocak sönermiş Gül dalına sade bülbül konarmış Bakınca kendini adam sanarmış Nefis insanların dev aynasıdır Bal içinde saklı dururken zehir Cemal Divanî’ye dar mı bu şehir Kâinatta akan bu kadar nehir Mazlumun garibin ağlamasıdır 5.1.3.233. Getirdi Hangi bulut geldi ise bu dağa Dumanı yanında bile getirdi Kimin yolu düştü bu gülşen bağa Figanı bülbüle çile getirdi Çilelerin ağır olur darası Ak içinde gizlenmiştir karası Sevenlerin tımar olmaz yarası Lokmanı sevdaya bela getirdi Belaya düşenin azaptır bağı Onunda dalından düşer yaprağı Vakit akşam oldu gün aştı dağı Zamanı geceye sıla getirdi Sıladan ayrılmak sert esen hazan Hep böyle dönüyor bu çarkı düzen Uğradı bu hana bir garip ozan Divanî çalarak dile getirdi 275 Dile gelen inler kendi ahından Cemal Divanî’nin geç günahından Bir emir ulaştı gönül şahından Fermanı vermeye lale getirdi 5.1.3.234. Var Ya Bu binayı tutan nedir bilmezsin Temeli kolonu kirişi var ya Nefis tuzağından agâh olmazsın Günde kaç kez savaş barışı var ya Hurda cevherini saklama rafta Sana lazım olmaz öbür tarafta Kendin hakem sanıp kalma arafta Hayat ile ölüm yarışı var ya İnsanların ahvaline şaşarsın Sonsuzluk yolunda hızla koşarsın Ömür sarayında yalnız yaşarsın İki kapı tek bir girişi var ya Dur durak bilmeyen zaman o işte Dağı esir eden duman o işte Mühürlü tasdikli iman o işte İnsanın ikrarda duruşu var ya Kul Cemal Divanî teni can sayar Kenardan köşeden ne laflar duyar Bakarsın ki namert mertlere ayar Cüzdanında üç beş kuruşu var ya 276 5.1.3.235. Olmaz Aşk namertte değil mertlerde olur Âşık toprak olsa taş eksik olmaz Aşk gurbet ellerde gurbetçi kalır Âşık hayal görür düş eksik olmaz Aşk nice sineyi dağlar dolanır Âşık karaları bağlar dolanır Aşk kendi derdine ağlar dolanır Âşığın gözünde yaş eksik olmaz Aşkın esrarına yetenler çıkmaz Âşık ırmak olsa her göle akmaz Aşkın aynasına sevmeyen bakmaz Âşıkta belalı baş eksik olmaz Aşk ezelden vuslat ile beslenir Âşık duyguludur hemen hislenir Aşk yerlere sığmaz arşa seslenir Âşıkta yaralı kuş eksik olmaz Aşk ki Cemal Divanî’ye zamandır Âşığı bilmeyen hali yamandır Aşk bir dağdır üzeri de dumandır Âşığın üstünden kış eksik olmaz 5.1.3.236. Kadınlarımız Bütün insanlığın başının tacı Sevgiye hasrettir kadınlarımız Ya anadır ya yâr veyahut bacı Sıladır gurbettir kadınlarımız 277 Nicesini Hak yoluna çağırmış Kendi nazik amma yükü ağırmış Peygamberleri de onlar doğurmuş Şekerdir şerbettir kadınlarımız Anne olup her canlıdan baş imiş Acı görse iki gözü yaş imiş Savaşta cepheye mermi taşımış Emsalsiz devlettir kadınlarımız Gece uykusunu bölerek kalkmış Erkenden uyanmış ocağı yakmış Mazluma garibe şefkatle bakmış Düşene kuvvettir kadınlarımız Ey Cemal Divanî yürü sözünde Az mı uyku çektin anne dizinde Yaratanın nuru ayan yüzünde Ayağı cennettir kadınlarımız 5.1.3.237. Gönlümdesin Duralar Tarlasını ektik çayırı biçtik Altını kazarak oyduk bu köyün Dağlarından soğuk suyunu içtik Bütün varlığına doyduk bu köyün Bilmiyorum hangi aydı yıl kaçtı Komşu olan komşusuna muhtaçtı Mezire’nin yamaçları ağaçtı Nasıl fidanına kıydık bu köyün 278 Gurbet el göründü yiğitlerine Balta vurduk kavak söğütlerine Kerkülük’ten çıktık Micitlerine Lorud’unda sürü yaydık bu köyün Yasamal’dan Kabak Dağa geçince Cornikler’de kır tarlayı biçince Güneyinde kekureler açınca Baldırganlarını soyduk bu köyün Haydar Çavuş gözü yolda kalınca Mürsel Çavuş muhtarlığı alınca Ali Bey’le Ahmet Ağa ölünce Adını Duralar koyduk bu köyün Cemal Divanî’de gönlü yarada Halen daha arzusu var orada İhsanî’de meftun yatar burada Yıllardır emrine uyduk bu köyün 5.1.3.238. Sarı Kız Feryat ettin kaval gibi ney gibi Damlayıdın çağlar oldun çay gibi Aklım sana köle kalbim bey gibi Yine beni anlamadın sarı kız Acır mısın bu âşığın halına Tenezzül etmedin dünya malına Yirmi dört bilezik taktım koluna Yine beni anlamadın sarı kız 279 Sen hüzünlü bense gözü yaşıdım Yanında en sadık arkadaşıdım Ömür boyu omuzumda taşıdım Yine beni anlamadın sarı kız Sen susunca bende sana darıldım Her mecliste başköşeye kuruldum Fırsatım oldukça sana sarıldım Yine beni anlamadın sarı kız Karalar giyindin kenarda durdum Cemal Divanî’yim çok hayâl kurdum Beni ağlattıkça göğsüne vurdum Yine beni anlamadın sarı kız 5.1.3.239. Gurbetin İklimi Hep Ayaz Olur Garibin üstünden kış eksik olmaz Ne baharı gelir ne de yaz olur Arzusu umudu yerini bulmaz Çilesi çok neşesi de az olur Akar gözlerinden hüzünlü pınar Nerde baykuş varsa dalına konar Bağrının başında bir ateş yanar Üstü duman can evinde köz olur Acı elem diyarına çağrılır Ne kambur düzelir ne de doğrulur Beden azap hamurunda yoğrulur Ne edası kalır nede naz olur 280 Gülmek yasak olur kaldığı yerde Böyle taksimatı vardır kaderde Hüzünden üstüne çekerler perde Benzi solgun melul mahzun yüz olur Hasret acısını kimler dindirir Bazen Cemal Divanî’yi kandırır Köleyi de sultanı da dondurur Gurbetin iklimi hep ayaz olur 5.1.3.240. Nat-ı Şerif Sana Hasretim Erenler şehrinin şahı sultanı Feyzi muhabbetim sana hasretim Efendim sen bize şefaat kanı Nübüvvet nöbetim sana hasretim Dilerim kapında kalmak her zaman İmkânı olur mu bulmak bir zaman Makamına mihman olmak sır zaman Yalvarmak niyetim sana hasretim Allah’ın dinini beyan eyleyen Mağripten maşrıka dosta söyleyen Ulaşıp hak deryasını boylayan Hakikat hikmetim sana hasretim Ahtım var sarılmak kutlu sancağan Muhammed dediler ezel ervağan Mustafa yazdılar iman ocağan Erilmez gurbetim sana hasretim 281 Değişmem tek telin koca dünyaya Melekler ismini yazdı semaya Ulaşmak mümkün mü böyle sevdaya Sevdiğim hasretim sana hasretim Takvanın zirvesi şerefi şanı Alemlerin rabbi vermiş nişanı Feyzi himmet bekler Cemâl Divani Âşkındır sohbetim sana hasretim 5.1.3.241. Deyyus Bize incitirsin demiş bir alçak Sizin evi ben mi yaktım be deyyus Arkadan söz eden korkaktır korkak Tacın tahtın ben mi yıktım be deyyus En küçük işine hile katarsın Menfaaten arkadaşın satarsın Nefis zindanında esir yatarsın Pranganı ben mi taktım be deyyus Herkes çeker imiş kendi şirine Su yeter mi iftiranın kirine Demek çamur atacaktın birine Piyangodan ben mi çıktım be deyyus Zaman senin edep arın yitirmiş Kibir zaten itibarın bitirmiş Çağladıkça bütün varın götürmüş Sizin arktan ben mi aktım be deyyus 282 Yine Cemal Divani’yi şaya et Öldürmeye yok etmeye gaye et Allah’tan kork kullarından hayâ et Usandım sizlerden bıktım be deyyus 5.1.3.242. Duymadınız Mı Ey erenler uyumayın yatmayın Şeytan irfan olmuş duymadınız mı Bu sözümü kulak ardı etmeyin Yahşi yaman olmuş duymadınız mı Yılanı soymuşlar sinekler için Ahırı yapmışlar inekler için Yeni yasa çıkmış dönekler için Serçe sultan olmuş duymadınız mı Kaplanın adına celse açılmış Kartallara yeni kefen biçilmiş Karakarga taze kral seçilmiş Emri ferman olmuş duymadınız mı Akıl ermez şerefisin kinine Ayı gibi girdi çıkmaz inine Kurdu kuşu sürü etmiş önüne Çakal çoban olmuş duymadınız mı Menfaati olduğunda iyiydi Bu Cemal Divanî ağabeyiydi Üç gün önce gördüm kara kediydi Bugün aslan olmuş duymadınız mı 283 5.1.3.243. Sütün Bozukmuş Adam diye seni eyledim şaye Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Isıttım soğuttum tutmadın maya Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Felek beni gurbet ellere attı Sen gibi zalime arkadaş etti Mazlumluğun mahzunluğun aldattı Ben ne bilem senin sütün bozukmuş İçine düşmüştün garip gurbetin Gücüm yettiğince eyledim metin Sanardım ki vardır arın izzetin Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Kaç firavun geldi geçti dünyadan Kısmet vermemişler edep ayadan Dedim belki utanırsın Mevla’dan Ben ne bilem senin sütün bozukmuş Der Cemal Divanî canımı sıktın Demek sende beni kafaya taktın Soyun sopun insan idi it çıktın Ben ne bilem senin sütün bozukmuş 5.1.3.244. Mustafa Kemal Atatürk İstilaya maruz kalmış yurdumuz Düşmana dur demiş Mustafa Kemal Dağıtılmış birliğimiz ordumuz Bir ulus var demiş Mustafa Kemal 284 Kırık gemi ile çıkmış bu yola Haberler yollamış sağ ile sola Samsun’a çıkınca vermiş bir mola Millete er demiş Mustafa Kemal Amasya’ya gelip yazmış fikiri El açıp Allah’a etmiş şükürü Erzurum’da görmüş Kara Bekir’i Emrime gir demiş Mustafa Kemal Kara Bekir ile sözü bir etmiş Sivas’taki kongresini hür etmiş Bir ulusun benliğinde yer etmiş Vicdanlar hür demiş Mustafa Kemal Vatanı kurtarmak asıl niyeti Bu uğurda sarf eylemiş gayreti Toplayıp meclisi Cumhuriyet’i Millete kur demiş Mustafa Kemal Çanakkale acı vermiş canına Sakarya’da bakmış düşman kinine Afyon’da Yunan’ı katmış önüne Denize sür demiş Mustafa Kemal Düşmandan kurtarmış aziz vatanı Hatırlamış toprağında yatanı Ön plana almış asıl insanı Vatana yâr demiş Mustafa Kemal 285 İnkılaplar yapmış ardı ardına Sahip çıkmış ecdadının yurduna İlaç olmuş milletinin derdine Dermanı sar demiş Mustafa Kemal İlimde teknikte daim ileri Türk öğün çalış kalma ha geri İstikbale yön göstermiş gökleri Yatan esir demiş Mustafa Kemal Cemâl Divanî’yim mutlu günlere Al bayrağı çektiğinde gönlere Cumhuriyet emanettir gençlere Türklük gurur demiş Mustafa Kemal 286 5.1.4. On Beşli Hece Ölçüsü İle Yazılanlar 5.1.4.1. Bu Aşka Düşen Bu aşka düşen insanda elbet vardır bir nişan Her kimin kapsına varsan eder peri perişan Akılları baştan alır eğler deli divane Çilesine dayanamaz nice âlim dervişan Kimse bilmez bu toprağa kaç tane fani düşmüş Kırmızı gülün üstüne bülbül figanı düşmüş Kaç bin Emrah kaç bin Şenlik kaç bin Sümmânî düşmüş İçlerinde var mı acep muradına erişen Başakta bir sır arıyorsan git bir değirmende gör El görmüşse fayda etmez dikkatli bak sen de gör Dünya malı nedir dersen sarılan kefende gör Neylesin şanı şöhreti Mevla’sına kavuşan Bugün dünya yarın ahret elde ne sermayen var Ne erenler himmet etti ne ariften payın var İnsan olduğun unutma dört unsurdan mayan var Kimine zindandır dünya kimine de ürüşan Akıl sen de kılavuzdur sen sende seni ara Hak emrine riayet et çıkma senden kenara Öldürüp zalim nefsini koyar isen mezara Olurdun Cemal Divanî insanlıkta yarışan 287 5.1.4.2. Geçmedi Geçti hayat yolumuzdan sayısızca bezirgân Geçmedi bizi kervana katan biri geçmedi Geçti dünya üzerinden nice kral nice han Geçmedi bu elimizden tutan biri geçmedi. Geçti güneş geçti yıldız geçti gökyüzünde ay Geçmedi tevekkül ehli yokmuş bize kısmet pay Geçti emsalsiz Süleyman boş kalmış köşkü saray Geçmedi aşkın sırrına yeten biri geçmedi Geçti nefsine yenilmiş kibrine esir insan Geçmedi kalp sesiyle cevap veren bir irfan Geçti bu meydanda gördüm yenilmeyen pehlivan Geçmedi gönlüme mihman yatan biri geçmedi Geçti kanunu yapanlar maddede ceza saklar Geçmedi ruh âlemini esir etti yasaklar Geçti tarifi belirsiz korkak oğlu korkaklar Geçmedi zalimi görüp çatan biri geçmedi Geçti Şenlikle Sümmânî yanında Emrah vardı Geçmedi Dertli Seyrânî engel olan şah vardı Geçti ey Cemal Divanî İhsani’de ah vardı Geçmedi aşk iksirinden yutan biri geçmedi 5.1.4.3. Fayda Etmedi Tartıldım aşk mizanında dara fayda etmedi Ustaların düzeninde sıra fayda etmedi Her kimin adamı varsa o geçti başköşeye Aksi talihin içinde töre fayda etmedi 288 Bir ustadan feyiz aldım coştum da çağladım ben Haksızlık rahatsız etti bağrımı dağladım ben Bu gece uyku tutmadı sessizce ağladım ben Bin kez niyazda bulundum yâre fayda etmedi Yine Cemal Divanî’ye elemden paye düştü Ne erenlerden bir nişan ne de sermaye düştü Uzatmaya gerek yok ki umutlar suya düştü Canım ile ödediğim kira fayda etmedi 5.1.4.4. Geçtim Aşk denilen muammada çok bilmeceden geçtim Aklım fikrim talan oldu açan goncadan geçtim Ardımdan gelen var diye sabahı beklemedim Akşam ile yola düştüm günü geceden geçtim Bilmiyorum bu kitabı okuyan kim yazan kim Beklediğim bu deryada sal olmadan yüzen kim Bakıyorum dört yanıma şair kimdir ozan kim Bulduğum satır içinde bunca heceden geçtim Cesaretimi yitirdim cehalete yanarken Ceddimden bir eser buldum tarihime dönerken Cemalini arzuladım yâr adını anarken Cennetin dilemek için tam beş bacadan geçtim Dağlarıma duman çöktü üzerimde kış oldu Dervişlerin dergâhına uğrayanlar hoş oldu Deli diye seslendiler gönlümüz berduş oldu Dünyanın gam çemberinden daha önceden geçtim 289 Emek verdiğim insanlar beni taşa tuttular Esir ettiler Cemali Divanî’yi sattılar Erken mi çekti gittiler bizi mi unuttular Elemlerin süzgecinde her bir inceden geçtim 5.1.4.5. Çetin Ey bezirgân yavaş yürü bu dağı geçmek çetin Hedefin de her ne varsa fark edip seçmek çetin Belki bir yolunu bulur kervanı geçirirsin Hana ulaşırsın lakin kapsını açmak çetin Menzil uzak gidersin de geriye dönmesi var Yükseğe çıkmak kolayda alçağa inmesi var Aşk ocağı hararettir kavrulup yanması var Ateşte yanmak değil de kıvılcım saçmak çetin Bir baksana bu âleme çözülmeyen nesi var Baykuşta viranda öter ne de garip sesi var Hangi gönüle uğrasan aşkın meyhanesi var Saki sana yakın durur doldurup içmek çetin Hak çamurdan var eğlemiş bedende ki derini Ona göre düşünmeli insan kendi yerini Takılma dünya varına sağlam tut defterini Âlemden kaçarsın amma vicdandan kaçmak çetin Âşıksan Cemal Divanî ele verme sır sakla Dağlar seni kıskansınlar üzerinde kar sakla Sevme dünya güzelini kalp evinde yâr sakla Canından vazgeçersin de canandan geçmek çetin 290 5.1.4.6. Hazırım Kara yeri yâr etmişim sarılmaya hazırım Bıktım bulanık akmaktan durulmaya hazırım Gençlik çelik halat idi çok çektiler kopmadım Şimdi yaş ihtiyar oldu kırılmaya hazırım Külümü görenler tanır yandım gam ocağında Şirine sevda çekmişim gezdim Ferhat dağında Nice bülbülleri gördüm bu sevdanın bağında Adıma gonca gül derler derilmeye hazırım Yaşımı bilenler yoktur uzaktan gelmişim ben Yollarında yorulmuşum perişan olmuşum ben Sayısını unutmuşum kaç sefer ölmüşüm ben Bir dost bulsam el atacak dirilmeye hazırım Girdim dem meyhanesine içmeden sarhoş oldum Sarhoşluğum benden gitmez o gün bugün hoş oldum Dünyanın azap şehrinde yontulmayan taş oldum Ustasına rastlasaydım örülmeye hazırım Cemal Divanî’ye sorsan şahından taraf olur Geçer hayat süzgecinden arınarak saf olur Kurtulmanın imkânı yok bahtına hedef olur Tam namlunun ucundayım vurulmaya hazırım 5.1.4.7. İster İnsan yalnızlığı sevmez söz ister sohbet ister Mahzunluk ona zül gelir güç ister kuvvet ister Gâh olur ki vatanında usanır bıkar candan Gâhi uzaklaşmak için diyar-ı gurbet ister 291 Hak dostları arasında kendini öven yoktur Nadanlara dikkat eyle nefsini döven yoktur Beşeriyetin içinde cehennem seven yoktur Dağlar kadar günah olsa kul yine cennet ister Hak kelamı olmadıkça hiçbir işe başlanmaz Bar veren ağaç taşlanır vermeyenler taşlanmaz Gönül şad olmayı sever yalnızlıktan hoşlanmaz Ayık durduğu müddetçe yanında nöbet ister Ocak yanar tüter lakin nihayeti közlenir Ta devri Adem’den beri sevilenler nazlanır Nefis benlik aynasına bakmasından hazlanır İman Hakk’ın kapısından devamlı himmet ister Mevla’sını birleyene bu âlemde darlık yok Ey garip Cemal Divanî felekle pazarlık yok Kalbi Kâbe bilenlere Hak’tan büyük varlık yok Saygıyla önünde eğil aşk senden hürmet ister 5.1.4.8. Kalmasın Kalmasın Kadir İlahi ahım yerde kalmasın Kalmasın sil günahımı bir defterde kalmasın Kalmasın mazlumun gönlü şad olsun abat olsun Kalmasın kaldır gözümden hiç bir perde kalmasın Kalmasın gönlünden kaldır kederini yasını Kalmasın boş sevda kabı doldursaydım tasını Kalmasın aklımda soru sil kalbimin pasını Kalmasın iman evimde zerre kir de kalmasın 292 Kalmasın Cemal Divanî ulaşsın menziline Kalmasın bağban kenarda hizmet etsin gülüne Kalmasın gemim girdapta kavuştur sahiline Kalmasın aklım onlarda hasret serde kalmasın 5.1.4.9. Öldü Millette şuur kalmadı manevi gücü öldü Kral sarayı terk etti taht düştü tacı öldü Bu davanın görülmesi kaldı ruz-i cezaya Haklı haksız belli değil çünkü davacı öldü İnsanların aklı ermez ecelin işlerine Kaderinde ne var ise o gelir başlarına Şayet bana inanmazsan bak mezar taşlarına Boşalttı dünya evini nice kiracı öldü Artık ümidim tükendi bir tek arzum kalmadı Beklemekten usanmadı deli gönlüm yılmadı Elli dört yıldır beklerim gelen giden olmadı Ya yâr haber göndermedi ya da postacı öldü Ceddimi arar dururum tarihin sayfasında Kalmış idi Anadolu ateşin ortasında Şu İstiklâl Savaşında vatan müdafasında Nene Hatun Kara Fatma Şerife Bacı öldü Sorma Cemal Divanî’ye bu bir sırdır yeten yok Canım kurban yurdum sana senden güzel vatan yok Çekildi gitti ozanlar aşktan hasta yatan yok Tabibin gayreti boşa sevda ilacı öldü 293 5.1.4.10. Soran Yoktur Bu değirmen nasıl döner suyunu soran yoktur Kâinat hep oku suçlar yayını soran yoktur İnsan o dur ışık tutar karanlık gönüllere İrfanlıkta erenlerin payını soran yoktur Nedendir garip olanlar şu gurbet ellerdedir Ya handa misafir kalır veyahut yollardadır Bülbül küçücük kuş amma arzusu güllerdedir Yarasa neden çıplaktır tüyünü soran yoktur Kul demişler ismi belli gücümüz yok naçarız İnsanlıktan öte kaçar şerre kucak açarız Ben köleyim sen ağasın takdir deyip geçeriz Kaç bin yıldır bu oynanan oyunu soran yoktur Ben de böyle inanmışım yazılan başa gelir Yetim malına el sürme ayağın taşa gelir Deseler ki yarın sabah düşman savaşa gelir Kurbanı koçtan seçerler koyunu soran yoktur Bu âşıklar gülmeyeli acep kaç asır olmuş Ne kimse onu anlamış ne sözde tesir olmuş Çocuk yaşlarından beri gurbete esir olmuş Gel düşün Cemal Divanî köyünü soran yoktur 5.1.4.11. Sorma Cahile Dünyayı Sorma cahile dünyayı her işi mübah bilir Arif bunlardan ayrıdır yanlışı günah bilir İnana ölüm haktır her can canı terk eder İnsanı dünya fark eden kalbi nazargâh bilir 294 Çünkü geçici bir handır bazen geniş haznedar Ayrılma dost yolundan ki o da sana ola yâr Böyle demiş efendimiz takvada üstünlük var Bu sırra agâh olanlar kulu padişah bilir Bildiğini demez belki âlemi deli sanma Gidenler geri dönmedi bilinmeyen muamma Hakkı birleyen kullara yeryüzü mabet amma Bu hale mazhar olanlar gönülü dergâh bilir Gelmiş geçmiş cümle canlı sorunu fark edemez Nerde kalır nerde ölür yerini fark edemez Cemal Divanî kuludur yarını fark edemez Hiçbir canlı bir şey bilmez her şeyi Allah bilir 5.1.4.12. Bugün Bu dem hanenin sakisi acaba nerde bugün Bana doldurup sunmaz mı düşmüşüm derde bugün Yüreğimde ataş yanar başımdan duman çıkmaz O yâr çekmiş aramıza açılmaz perde bugün Ocağıma rüzgâr esti söndü ataş kalmadı Kurudu gözüm pınarı bir damla yaş kalmadı Virane oldu tüm cihan gönülde iş kalmadı Kadir Mevla’m merhamet et bela var serde bugün Cemal Divanî âşıksan bu hali fark eylersin Gece gündüz elem çeker gözyaşın ark eylersin Azıcık bir aklın varsa gurbeti terk eylersin Çünkü dünyanın zihneti gözümde hurda bugün 295 5.1.4.13. Beni Yâr sırtıma saz bağlattı gezdirdi il il beni Mahzun koydu gurbet elde etti sersefil beni Yürü dedikçe yürüdüm dur dedi orda durdum Seslenince gidemedim bıraktı gafil beni Yürüdükçe kayıp olmaz arkamda iz bıraktı Gece gündüz yaşı dinmez ağlayan göz bıraktı Yüreğimde ateş yaktı sineme köz bıraktı Söndürmedi derya deniz ne Tuna ne Nil beni Düşün ey Cemal Divanî aşkın elinden noldum Ömür zirveye dayandı ne aradım ne buldum Sevda cengine gireli zincirli esir oldum Karıncaya yenik düştüm yenemezken fil beni 5.1.4.14. Benim Yâr sineme ateş koydu yüreğim yanar benim Neylemişim bu feleğe sabrımı sınar benim Günüm azap gecem sitem gezerim gurbet eli Cefa çelik tokmak olur başıma iner benim Terk ettim ata yurdunu kazam kayıp köyüm yok Mevla da buna şahit ki bu işlerde payım yok Sazımı yoldaş eğledim kılıcım yok yayım yok Bela kartal kuşlar gibi başımda döner benim Günahı tarif edemem çünkü bende beşerim Menzil uzak ben yorgunum ama yine koşarım Isındığımı gören yok buz içinde yaşarım Her nerde bir ateş yaksam ocağım söner benim 296 Diyorlar deli gönlüme uyumasın yatmasın Dünyaya meyil verip de kafayı oynatmasın Nicesi taşladı bizi görüntüm aldatmasın Kendim barsız ağaç lakin mürşidim çınar benim Aşka düşen cümle âşık sinemizi oklamış Kulun kalbi nazargâhtır şahı kaç kez yoklamış Aksi olan talih midir gülmeyi yasaklamış Ağlarım Cemal Divanî gözyaşım pınar benim 5.1.4.15. Ağlayarak Ağlayarak gözyaşımı deryaya umman ettim Ağlayarak bu gönlümü sevenlere han ettim Ağlayarak gurbet eli baştanbaşa dolaştım Ağlayarak hasretliğe ah çektim figan ettim Ağlayarak vardım yine bir ustanın yanına Ağlayarak bağdaş kurdum durduğu mekânına Ağlayarak leke vurdum dostun şeref şanına Ağlayarak nazlı yâri kendime düşman ettim Ağlayarak imzaladım kaderin fermanını Ağlayarak arıyorum derdimin dermanını Ağlayarak savurmuşum hayatın harmanını Ağlayarak her daneyi değirmende un ettim Ağlayarak cenge girdim elimde kılıcım yok Ağlayarak dönüp baktım anam babam bacım yok Ağlayarak yürek yanar bedenimde acım yok Ağlayarak şansıma bin defa isyan ettim 297 Ağlayarak soruyorum bu Cemal Divanî kim Ağlayarak arıyorum Lokman gibi bir hekim Ağlayarak yola düştüm kendimden ağır yüküm Ağlayarak akşam ettim yine günü dün ettim 5.1.4.16. Gönül Bin defa nasihat ettim söyledim sana gönül Gariban âşıksın dedin bakmadın bana gönül Seni bunca meth eyledin yüzün benden çevirdin Gittin ellerin sözünde aradın mana gönül Yaratana söz verenler ikrarında kavidir Bunu sen fark edemezsin kim kime müsavidir Haklıyı haksızı seçmek vicdanın görevidir Kadir Mevla’m akıl vermiş beni insana gönül Söyle bana işin nedir ne alır ne satarsın Kalp evine uğramadan balı zehre katarsın Yusuf kuyusunda kalır zindanında yatarsın Ama dosta tabi olan çıkar ayana gönül Düşünme Cemal Divanî seviyorsan yâri bul Bedeli can olsa bile hazreti muhtarı bul Bırak şu dünya zevkini ölmeden mezarı bul Beş yüz sene ömrün olsa gelirsin sona gönül 5.1.4.17. Sorma Bana Sahrada serabı gördüm düşümü sorma bana Sayısız belaya girmiş başımı sorma bana Yutkunsam da boğazımdan gitmesi kolay değil İçine zehir kattılar aşımı sorma bana 298 Niyetlendim gidemedim yâr eline varmaya Yaram azdı ilacım yok bu yaramı sarmaya Baharımda çiçek açmaz yok imkânım dermeye Yazıma dolu vurmuştur kışımı sorma bana Eller beni taşladıkça onlara gül sunarım İmkânsız deme ki oldu gazel döktü çınarım Yarım asır geldi geçti kurudu göz pınarım Yanağımda ırmak olur yaşımı sorma bana Altını bakır tartıyor yok dilimin ayarı Aklımı başımdan aldı bu gurbetin diyarı Ustalar gitti dönmedi zamanın yok değeri Söz alırım söz satarım işimi sorma bana Sormayın Cemal Divanî zulümü sorma bana Bu dünyanın katipleri cevap vermez soruma Bir gün toprak olurum ya uğrarsın mezarıma Anlarsın ki ne yazmışlar taşımı sorma bana 5.1.4.18. Sinem Değirmene Döndü Sinem değirmene döndü göğsümde taş dolanır Bazen hızına erilmez bazen yavaş dolanır Bazen olur her azamı den gibi ezer geçer Bazen benden uzaklaşır kenarda boş dolanır Gözyaşımı umman eder girip orda yüzemem Yüreğimde ateş yanar nedenini sezemem Bazen bana bir hal olur kendim dahi çözemem Şeklim bir anda değişir kalp çarpar baş dolanır 299 Aklım ermez fikrim yetmez bu âlemin kârına Bu günüm boşuna geçti tedbirim yok yarına Her kimin yolu uğrasa ecelin diyarına Ecel şarabından içen susar sarhoş dolanır Bilmiyorum kime gitsem sermayem bitti benim Çektiğim bunca sıkıntı canıma yetti benim Peşinden koşsan nafile kervanım gitti benim Dizimde takat kalmadı yolum yokuş dolanır Benimde aklım ermedi bu zamanın işine Ben bu Cemal Divanî’nin takılmışım peşine Cenazemi getirseler musallanın taşıma Doğrulsam semaya baksam kaç garip kuş dolanır 5.1.4.19. Cümle Cihan Yasta Soma’ya bir ateş düştü köz yasta duman yasta Sayısız ocağı yıktı ah yasta figan yasta Yasta bulut yasta yıldız ay yasta güneş yasta Çark mı tersine çevrildi geçmeyen zaman yasta Mahşeri kalabalıklar sızlayan analar var Daha üç günlük gelinler solmayan kınalar var Ataşlar içinde yanan deli divaneler var Arar bulamaz yavrusun canan yasta can yasta Gitmiş de geri dönmemiş ciğerinin paresi Saniyeler içinde mi dostun dosttan arası Beyaz tenler kömür olmuş yok bunun bir çaresi Hiç bir ilaç kâr eylemez çaresiz lokman yasta 300 Zemine velvele düştü duyulmaz insan sesi Ruh uçmuş Allah’a varmış boştur göğüs kafesi Huzuru divana kalmış mahkemedir ötesi Gözlerde yaşlar kurumuş fi cümle insan yasta Güneş doğsa da ışımaz karanlık karşı dağlar Bülbül susmuş gonca solmuş virane olmuş bağlar Yarabbi sen yardım eyle yüreğimiz kan ağlar Tahtında sultan üzgündür dağdaki çoban yasta Yine ecelin kervanı uğradı bizim hana Dört yüzden fazla garibi verdik gitti kurbana Zonguldak’tan Adana’ya İzmir’den Ardahan’a Ölü toprağı serpildi bu cennet vatan yasta Hayret ile bakıyorum âlemde olanlara Mevla cennetini versin bu yolda ölenlere Allah’tan ihsan yetişe içerde kalanlara Bu duadan teskin olur kul Cemal Divan yasta 5.1.4.20. Bu Gece Âşığa aşk konuşmamak hayâ ardır bu gece İsmini zikir eylemek bize kârdır bu gece Yüz yirmi dört bin bin nebi geldi geçti aradan Herkesin gizli tuttuğu aşikârdır bu gece Kirâmen kâtibî açmış defterdeki yerini Yıldızlar nur saçıyordu süslerken göklerini Ukbâ’dan dünyaya sunmuş âlemin enverini Ötelerin ötesinden haber vardır bu gece 301 Dünya var olduktan beri sır olan bilmecesi İsmail’in alnındaydı satır satır hecesi Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi Cümle canlı bayram etti gelen yârdır bu gece Muhammed emin yazılmış ezeli ervahtaydı Yetmiş bin hicap içinde bir ulvi dergâhtaydı Dünyaya teşrif edince başı secdegâhtaydı Dalında nübüvvet mührü zati nurdur bu gece Cemal Divanî gönlümde kâinatın habibi Hürmetine bağışlasa kimsesizler sahibi Bu gelen son elçi idi insanlığın tabibi Dertli isen var divana yaran sardır bu gece 302 5.1.5. On Altılı Hece Ölçüsü İle Yazılanlar 5.1.5.1. Var Mıdır Bağbancıya gülden öte çiçek var mıdır dermeye Kervancıya yoldan öte menzil var mıdır ermeye Talancıya maldan öte kısmet var mıdır görmeye Dilenciye hal den öte hayal var mıdır kurmaya Eline saz alan âşık telinen uğraşmış durmuş Diline söz salan âşık felinen uğraşmış durmuş Balına öz bulan âşık dalınan uğraşmış durmuş Mecnunlara çölden öte liman var mıdır varmaya Kelamı kibar bilenler konuşur yarene dosta Bu âlemi dar bilenler gece gündüz elem yasta Hayâ eyler ar bilenler tedavi edilmez hasta Bu Cemal’e koldan öte divan var mıdır kurmaya 5.1.5.2. İçinde Acep dünya kaç ton gelir darası kendi içinde Günde kaç bin hançer yiyer yarası kendi içinde Rüzgâr yırtar yüz gözünü firesi kendi içinde Etrafını derya kesmiş karası kendi içinde Yetmiş iki buçuk millet töresi kendi içinde Her birinde başka illet çaresi kendi içinde Nice divane dolaşır kurası kendi içinde Kimler konar kimler göçer sırası kendi içinde Üzerinde bahçe bağı onların türlü barı var İçi maden ile dolu ne çok alevi narı var Ta kuruluşundan beri çözülmemiş esrarı var Yüksek yüksek dağlarının eksilmez boran karı var 303 Yolcusuna geçit vermez gör ezeli baharı var Lali mercanı yığmışlar müşterisiz pazarı var Sayısız depremler olur şu zeminin ne zoru var Dilediği an bağırır narası kendi içinde Kimin buna aklı ermiş bu âlemin temeli ne Çok insanı irşat etmiş bilinmeyen emeli ne Hangi nikaba bürünmüş ustasının cemali ne Kâinat tek kardeş ise ya bu beli kamalı ne İlk yapılan insan Adem ya doğuran memeli ne Servetini alan gider ya libası yamalı ne Bezirgânsa kervan çeker el bilmez ki hamalı ne Cemal Divanî yük taşır kirası kendi içinde 5.1.5.3. Bugün Varsın Yarın Yoksun Deli gönül beklersin ki buluttan bir şimşek çaksın Alevi dökülsün yere dokunduğu yeri yaksın Hiçbir gün hesap ettin mi sen niçin dosttan uzaksın İnsan odur yer küreye silinmeyen iz bıraksın Rızıklar taksim edilmiş bazen açsın bazen toksun Meyil verme bu âleme bugün varsın yarın yoksun Belki suçun def edersin mahkeme de dayın olsa Kaderse gelir başına çeşit çeşit oyun olsa Gözünden silerler seni temiz nesep soyun olsa Nasipse gelir yemenden sofrasında payın olsa Rızıklar taksim edilmiş bazen açsın bazen toksun Meyil verme bu âleme bugün varsın yarın yoksun 304 Ne dersin Cemal Divanî dosta giden selamındır Nutuk’u hak nasip etmiş sanma senin kelamındır Fikrini defter etmişsin düşünce de kalemindir Herkese eşit davranır Mevla rabbil âlemindir Senin adın kul değil mi bazen açsın bazen toksun Tahtında Süleyman olsan bugün varsın yarın yoksun 5.1.5.4. Dedi Sordum gönül neler gördün bir bülbül var ötmez dedi Hali ahvali nasıldı aldığını satmaz dedi Ne anlattı ne konuştu elemi var bitmez dedi Sana ne nasihat etti aklın buna yetmez dedi Kendi yüce dağa dönmüş duman çökmüş gitmez dedi Gündüzün yollara bakar geceleri yatmaz dedi Yaşı seksenleri geçmiş gözünü dikmiş toprağa Hazan vurunca dökülmüş benzer sararmış yaprağa Duman gitmiş kül kalmamış girmiş narı yok ocağa Selam verince az döndü şöyle baktı sola sağa Baktım yüce dağa dönmüş duman çökmüş gitmez dedi Gündüzün yollara bakar geceleri yatmaz dedi Kametini yay eylemiş çektiği hasret yüzünden Nasibini pay eylemiş tuttuğu nöbet yüzünden Ayrılığı huy eylemiş şu zalim gurbet yüzünden Dertlerini tay eylemiş gördüğü minnet yüzünden Baktım yüce dağa dönmüş duman çökmüş gitmez dedi Gündüzün yollara bakar geceleri yatmaz dedi 305 Sordu mu Cemal Divanî uzaklarda garip biri Ara sıra selam salar gönlümüzde vardır yeri Bizden nöbet öte geçti kapatalım bu defteri Elini şöyle uzatıp buyur eyledi içeri Baktım yüce dağa dönmüş duman çökmüş gitmez dedi Gündüzün yollara bakar geceleri yatmaz dedi 5.1.5.5. Geçer Kasavetten bir yel esse gül bırakmaz yolar geçer Tabirsiz gördüğün rüya bildiğini siler geçer Kimisine elem güya kara bağrım deler geçer Kimine lokmayı vermez kimisine böler geçer Kimisine damla akmaz kimisine dolar geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer Şöhreti kayıp edersin unvan gider ün de kalmaz Asuman yere dökülür ay kaybolur gün de kalmaz Bozar bu çarkı çemberi dönen değirmen de kalmaz Bereket yerden çekilir başak kurur den de kalmaz Yerden göğe çıkan bulut rahmetini çiler geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer Cemal Divanî’yi sorma ölür gider zor bulursun Kendin günaha batmışsın âlemde kusur bulursun Ya âşık-ı sultan arar ya hazreti pir bulursun Emrah Sümmânî yanında Nihan İhsan er bulursun Belki dalgalarda güler felek dişin biler geçer Bunun adı yalan dünya neler gelir neler geçer 306 5.1.5.6. Kalmaz Bir gün yanacak bu cihan âlem böyle serin kalmaz Bulutlar dökülür yere eğlenecek yerin kalmaz Nice Musa gelir gider heman ölür Karun kalmaz Sarılırsın beyaz beze köşk sarayda varın kalmaz Buna yalan dünya derler bugün duran yarın kalmaz İnsan insanlığın bilse bu âlemde sorun kalmaz Güneş solar ay yok olur ne gök kalır ne yıldızlar Öyle bir zaman gelir ki ne gece var ne gündüzler Kopar bir ruz-i kıyamet aksi yöne döner gözler Kudretin kuvveti yeter yok olur derya denizler Buna yalan dünya derler bugün duran yarın kalmaz İnsan insanlığın bilse bu âlemde sorun kalmaz Şayet varlığın var ise düşmanlarda can diyerler Varlığından yoksun isen ne cahil insan diyerler Bindirirler cansız ata musallaya kon diyerler Senin de nöbetin biter hadi geri dön diyerler Buna yalan dünya derler bugün duran yarın kalmaz İnsan insanlığın bilse kâinatta sorun kalmaz Bağın nevrağı değişir bülbül susar gül yok olur Ocağın alevi söner içindeki kül kaybolur Bedenin toprağa düşer gözündeki sel kaybolur Derdin ne Cemal Divanî sazın sözün tel kaybolur Buna yalan dünya derler bugün duran yarın kalmaz İnsan insanlığın bilse kâinatta sorun kalmaz 307 5.1.5.7. Bir Gün Her kim aşka düşmüş ise yanar bağrı tüter bir gün Bülbül gibi konar bağa figan eder öter bir gün Ustasına hizmet eden menziline yeter bir gün Çok güvenme bu dünyaya yorgun düşer katar bir gün İnsanoğlu güneş gibi müddet dolar batar bir gün Bu düzen böyle kurulmuş mazlumlarda ahta kalmaz Zikredersin yaratanı fikrinde günahta kalmaz Vezirlerin çekilirler tahtı padişahta kalmaz Çok güvenme bu dünyaya yorgun düşer katar bir gün İnsanoğlu güneş gibi müddet dolar batar bir gün Âlemden âleme geçen bilmiyor ki neye döner Saatini takip eder günü saya saya döner Gençliğin elinden çıkar kametinde yaya döner Çok güvenme bu dünyaya yorgun düşer katar bir gün İnsanoğlu güneş gibi müddet dolar batar bir gün Sam yelleri dokununca bağın bağbanı mı kalır Gemisi girdaba düşse acep kaptanı mı kalır Emrah Sümmânî gitmişler Cemal Divanî’mi kalır Çok güvenme bu dünyaya yorgun düşer katar bir gün İnsanoğlu güneş gibi müddet dolar batar bir gün 308 ALTINCI BÖLÜM 6. ÂŞIK CEMAL DİVANÎ VE KARŞILAŞMALARI 6.1. Âşık Cemal Divanî-Âşık Sıtkı Eminoğlu 1 Âşık Cemal Divanî: Sabah seherinde gözyaşı ile Dur divana divan seni konuşsun Gönlünün elemi telaşı ile Var Lokmana Lokman seni konuşsun Âşık Sıtkı Eminoğlu: Arifi billahla zikire başla Gir lisana lisan seni konuşsun Muhabbet narında bedenin haşla Sor irfana irfan seni konuşsun Âşık Cemal Divanî: Gönülü kapısını kitli tutma aç Çünkü o da Hakk’ın lütfuna muhtaç Sabırdan zırh giyin kanaattan taç Er meydana meydan seni konuşsun Âşık Sıtkı Eminoğlu: Hakkın verdiğine olmalı gani Önemsiz dünyanın şöhreti şanı Kalbin kalemiyle yaz dilekçeni Ver sultana sultan seni konuşsun Âşık Cemal Divanî: Terk et bu dünyanın devran demini Eksik etme gözlerinin nemini Kaptanı yar akıl adlı gemini Sür limana liman seni konuşsun 309 Âşık Sıtkı Eminoğlu: Koy dünyanın çarkı tersine dönsün Kemiğin erisin bedenin yansın Al bayrağın sevmeyenler utansın Ger vatana vatan seni konuşsun Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’yi eğleme kahır Duyguların olsun çağlayan nehir Gönül imzasıyla zamana mühür Vur fermana ferman seni konuşsun Âşık Sıtkı Eminoğlu: Eminoğlu gönlün dosta asır et Ne hata yap ne de böyle kusur et Konuşurken kâinata tesir et Her insana insan seni konuşsun 6.2. Âşık Cemal Divanî-Âşık Sıtkı Eminoğlu 2 Âşık Cemal Divanî: Al okun yayını bağla kılıcın Çık dağlara cihan kahraman görsün Bırak senden dava etsin davacın Gelecek kuşaklar hür vatan görsün Âşık Sıtkı Eminoğlu: Kılıcımı koymamışım kınına Düşman baksın üzerinde kan görsün Kötülük yapanın koymam yanına Türk’ü beğenmeyen bir aslan görsün Âşık Cemal Divanî: Teslim olma elalemin itine Kanat bağla ulaş gökler katına Bütün yiğitlerin bindir atına Sür meydana meydan toz duman görsün 310 Âşık Sıtkı Eminoğlu: Koç yiğit gerekir bine bu atı Savaşa varmaya yapar sürati Erlik meydanında giyin kispeti Titresin bu toprak pehlivan görsün Âşık Cemal Divanî: Çıkmalısın kutsal olan sefere Sahip çıkmalısın her bir nefere Kesin imza atmalısın zafere Tarihi yazanlar bir destan görsün Âşık Sıtkı Eminoğlu: Erlik meydanında ara sen seni Atını eyerle giyin kefeni İndir düşmanına en son darbeni Emrinde olanlar komutan görsün Âşık Cemal Divanî: Anlatma kimseye deme derdini Teslim etme namertlere yurdunu Malazgirt’ten sal bir gece ordunu Dünya yeni baştan Alparslan görsün Âşık Sıtkı Eminoğlu: İslam ile olmalı her muradın Tarih sayfasından silinmez adın Üç kıtaya at sürmüştü ecdadın Bilmeyenler Yavuz Fatih Han görsün 311 6.3. İki Âşığın Face Muhabbeti-1 Âşık Cemal Divanî: Gece vakti ne yaparsın dükkânda Yoksa seni eve koymayan mı var Gariplerde zaten yapmışlar handa Âşık bu kurala uymayan mı var Âşık Sıtkı Eminoğlu: Bir ömür tükettim boşu boşuna Boşver eve koymasalar ne çıkar Bakan olmaz gariplerin yaşına Bu kurala uymasalar ne çıkar Âşık Cemal Divanî: Bu gariplik yükü ne de ağırmış Yoksulları divanına çağırmış Mazlumu duymayan insan sağırmış Yoksa etrafında duymayan mı var Âşık Sıtkı Eminoğlu: Sevda yükü iki yana taylarım Gâhta gönül yaylasını yaylarım Ben hak için doğruları söylerim Zırıltılar duymasınlar ne çıkar Âşık Cemal Divanî: Eli kolu nasır olmuş Divanî Kaç garibe hasır olmuş Divanî Gurbet ele esir olmuş Divanî Hasretlik kürkünden giymeyen mi var Âşık Sıtkı Eminoğlu: Eminoğlu taşır garip yükünü Hak yok etsin zalimlerin kökünü Yoksullar giyermiş hasret kürkünü Koy zenginler giymesinler ne çıkar 312 6.4. İki Âşığın Muhabbeti-2 Âşık Sıtkı Eminoğlu: Üzerime gelme Cemal Divanî Talihimden kaçmadığım gün mü var Eller değil sen ey tanırsın beni Hayat zehri içmediğim gün mü var Âşık Cemal Divanî: Aha da gelirem ne yapacaksın Talihinden kaçmadığın gün olsun Boş avere canım ne kapacaksın Dosttan zehir içmediğin gün olsun Âşık Sıtkı Eminoğlu: Ellerimi açtım ulu dergâha Gözlerim yollarda beklerim daha Benim şikâyetim ol adil şaha Dost düşmandan seçmediğim gün mü var Âşık Cemal Divanî: Sen beni çekersin böyle oyuna Kurtta kafa salar aptal koyuna İhtiyaç olmasın ecel yayına Dost düşmanı seçmediğin gün olsun Âşık Sıtkı Eminoğlu: Ben ki Eminoğlu boşuna yandım İnan kardeş bu hayattan usandım Sana çok güvendim sırdaşım sandım Sırrım sana açmadığım gün mü var Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’yi tutarsın taşa Yine bugün atıyorsun ataşa Hiç sırrın saklar mı kardaş kardaşa Düşmana sır açmadığın gün olsun 313 6.5. Âşık Cemal Divanî-Sükût-i Noksani Gönül Sohbeti 1 Âşık Cemal Divanî: Her insanı damla görme çağlayıp coşanda var Namerdin halini sorma nefsinde pişende var Her can yürümez menzile bunu böyle bilesin Ayağı taşa takılıp yıkılıp düşen de var Sükût-i Noksani: Menziline varmak için dağları aşanda var Sevda ile boş kabını doldurup taşan da var Seyran ettim şu âlemi eşrefi mahlûk benim Nefsine esir olup da yolundan şaşan da var Âşık Cemal Divanî: Viraneye baykuş konar bülbülü öter sanma Üç beş güzel kelam ile bu dava biter sanma Kalbi Allah’ı zikirde arifi yatar sanma Gece gündüz yorulmadan hedefe koşanda var Sükût-i Noksani: Gönül kendisini salar ehl-i irfan peşine Kapısında hizmetçisi olmak girer düşüne Bulutlar gölge çekse de ayına güneşine Umutlara umut olan gör ehli rûşen de var Âşık Cemal Divanî: Dosta yürüyen kervanın yolu da belli olur Mahzun bir yerde ağlasa seli de belli olur Hakka âşık olanların hali de belli olur Kimseye deme ki hocam müminde nişan da var Sükût-i Noksani: İçerden feryat etsen de bir duyan var sesini Ondan başka bilen mi var sırların ötesini Bir kenara bırakıp da dünya endişesini Ölmeden nefsin öldürüp mezarın eşen de var 314 Âşık Cemal Divanî: Bil ki Cemal Divanî’nin ehl-i islam payesi Onu yasayarak ölmek bütün arzu gayesi Kul Allah’ın halifesi akıldır sermayesi Elin ateşe uzatma tutacak maşan da var Sükût-i Noksani: Düşünme nolur Sükût-i gel bu işi fikreyle Zerre kadar aklın varsa sen şahını zikreyle Dünya elemi geçici sabıreyle şükreyle Mevla’m sağlık sıhhat vermiş hamt olsun neşen de var 6.6. Âşık Cemal Divanî-Sükût-i Noksani 2 Âşık Cemal Divanî: Bülbüle söyle üzgünüm zara gelmesin bugün Tatlı canımdan bezginim hara gelmesin bugün Hazan vurdu bağ bozuldu bağban bağı terketti Bu bağdan bar bekleyenler bara gelmesin bugün Sükût-i Noksani: Bülbüle sitem var ise sıra gelmesin bugün Can cânanı bulmuş iken zora gelmesin bugün Yâr bağına yaş bıraktım umutlar başak verdi Huzura ermek vaktidir kara gelmesin bugün Âşık Cemal Divanî: Bazen aklım baştan gider beyvane deli benem Vuslat denilen ağacın yeşeren dalı benem Dost yoluna can koymuşum yaşayan ölü benem Enel hak nedir bilmeyen dara gelmesin bugün Sükût-i Noksani: Kesme ondan ümidini gözlerin kan olsa da Affına bahane arar günahın bin olsa da İkrârın var dost yoluna çıkacak can olsa da Nefsini çiğne ki sırtın yere gelmesin bugün 315 Âşık Cemal Divanî: Konuşma Cemal Divanî ağıma bir av düştü Kalbimde volkan patladı ciğerime lav düştü Ben bu aşktan yanıyorum sineme alev düştü Musa nedir bulmayanlar Tur’a gelmesin bugün Sükût-i Noksani: Ey Sükûti ağlıyorum iki gözü kandayım Kimseye sözüm geçmiyor çok aksi zamandayım O yar açmış cemalini şu anda seyrandayım Haber gönder Azrail’e ara gelmesin bugün 6.7. Âşık Cemal Divanî-Âşık Nuri Çırağı Âşık Cemal Divanî: Bu sabah uğradım dostun bağına Bülbül öttü gül gösterdi kendini Yeni su dökmüşler aşk ocağına Köz tükendi kül gösterdi kendini Âşık Nuri Çırağı: Muhabbet bağına nazar eyledim Yaprak açtı dal gösterdi kendini Boynumu eğerek seyir eyledim Yağmur yağdı sel gösterdi kendini Âşık Cemal Divanî: Bekler iken kurtuluşa bir nişan Karanlık dünyamı etti ürişan Dalgalı denizde oldum perişan Dalga durdu sal gösterdi kendini Âşık Nuri Çırağı: Elvana büründü tabiat ana Yavaş yavaş nebatatlar uyana Çiçek açtı dönüş yaptı kovana Arı geldi bal gösterdi kendini 316 Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’nin toprak başına Bir hal oldu çok düşüne düşüne Artık ömür geldi elli yaşına Dönüş için yol gösterdi kendini Âşık Nuri Çırağı: Gel Nuri Çırağı bakma yukarı Çıkarma gönlünden yâr olan yâri Yaratılmış yaratanın eseri Boyun büktü kul gösterdi kendini 6.8. Âşık Cemal Divanî- Ozan Baki Çetin Âşık Cemal Divanî: En sadık dostunu verdin toprağa Düşünceler boran olur bu gece Ecel yeli esti yeşil yaprağa Koca gülşen viran olur bu gece Ozan Baki Çetin: Ulu Hakkın divanında şu anda Tüm melekler yaren olur bu gece Rabbin kim nebin kim sorulduğunda Ona cevap veren olur bu gece Âşık Cemal Divanî: Hayal eden öz aklını yitirir Varlığını zaya verir bitirir Ne kimse yanına gelir oturur Ne hatırın soran olur bu gece Ozan Baki Çetin: Ona yardımcıdır tüm amelleri El açmış divana tüm sevenleri Yanınca hikmetin nur-i şemleri Dört bir yanı nûran olur bu gece 317 Âşık Cemal Divanî: Etraf ıssızlaşır ne kimse kalır Ne bir sefa sürer ne murat alır Ne baca ne pencereden ses gelir Ne kapıdan giren olur bu gece Ozan Baki Çetin: Sen Aras’ı ey bilensin Divanî İnancı imanı gizli nişanı Okurdu kuranı azimüşşanı Arkadaşı kuran olur bu gece Âşık Cemal Divanî: Ey Cemal Divanî düşün sen nesin Bazen olur kendinden de ötesin Alıp abdestini oku bir yasin Hayırını gören olur bu gece Ozan Baki Çetin: Baki’nin dostuydu âlâdan âlâ Mustafa ağabey değil mübalâ Herkesin arzusu cennet-i âlâ O sefayı süren olur bu gece 6.9. Âşık Cemal Divanî-Âşık Zafer Kazancı Gönül Muhabbeti Âşık Cemal Divanî: Hedef eğle nazargâhı var gör çık bir daha gir Bulursun içerde şahı pir gör çık bir daha gir Muhabbetin bahçesinin bağbanı kim ola ki Kapsında ki nöbetçiye sor gör çık bir daha gir Âşık Zafer Kazancı: Muhabbetin güllerini der gör çık bir daha gir Arala aşk perdesini yar gör çık bir daha gir Nasibini Hakta ara niyaza doğrult elin Seher vakti seccadeni sar gör çık bir daha gir 318 Âşık Cemal Divanî: Âşık olan mesken tutar şu diyarı gurbeti Demek ki Kazancı’nın da bitmiş gücü kuvveti Gönül şehri padişahın bendedir emaneti Götür kendi elin ile ver gör çık bir daha gir Âşık Zafer Kazancı: Tükenmez nasip etmişse çünkü Hak’tan gücümüz Gönül şehrin etmedik mi başımızda tacımız Ebediyen bitmeyecek cehalete öcümüz Vakıf olup manasına er gör çık bir daha gir Âşık Cemal Divanî: Her insana ihsan etmez düşün Hazreti Hüda Sanma Cemal Divanî’yi uyur kalır uykuda Girip gönül sarayında kendine özel oda Hazırla çamur taşını kur gör çık bir daha gir Âşık Zafer Kazancı: Yaralama Kazancı’yı açma dert defterini Aklıma düşman etmişim gönlümün eserini En güzel köşeye kurduk kalbimizde yerini Bir vakit yolun uğrarsa dur gör bir daha gir 6.10. Âşıklar Kahvesine Ayak Âşık Cemal Divanî: Doldur muhabbet küpünden saki sarhoş olayım Ağlayayım cananıma gözleri yaş olayım Elime bir asa alıp düşem Mecnun çölüne Belki Leyla geçer burdan ona yoldaş olayım Ahmet Omurca: Bir çift ela göz üstüne sürmeli kaş olayım Etrafına nazar etsin bende gardaş olayım Eğer eşlik demezsem atsın kabristanlığa Belki bir garip aşığın başına taş olayım 319 Âşık Cemal Divanî: Bana feyzi himmet eden bir arifan zat bulsam Menziline varmak için küheylandan at bulsam Mevla bana kerem etse bir çiftte kanat bulsam Yar eline ermek için yaralı kuş olayım Ahmet Omurca: Sevdalar bir sis misali çöküp beni bürüse Kar misali dağa yağsam elleriyle kürüse Hangi kul ki ceht ederek hakka doğru yürüse O ayakların üstüne kutlu bir baş olayım Âşık Cemal Divanî: Aşk bağında çınar olsam dalımdan fayda olur Geleceğe iz bıraksam ölümden fayda olur Yaksalar Cemal Divanî külümden fayda olur Bu sevdanın ocağında narlı ataş olayım Ahmet Omurca: Kimileri âşık olur iki tatlı hızmaya Haramiler heves eder düzenleri bozmaya Ahmed’ime görev olsa yar resmini çizmeye Kalem kağıt bayram eder çizen nakkaş olayım 6.11. Cemal Divanî-Hanifi Aydın Karşılıklı Söyleşi 1 Cemal Divanî: Zifiri karanlık üryana döner Nazar eğler ise yar gecelere Bu cümle kâinat seyrana döner Ne hikmettir saklar sır gecelere Hanifi Aydın: Mevla karanlıkta esrar gizlemiş Fikrini ısmarla hür gecelere Karanlık ardını güneş izlemiş Farkı fehmetmeyi sor gecelere 320 Cemal Divanî: Fark edenler sağa sola saldırır Aklı baştan gider resmen çıldırır Lütfederse perdesini kaldırır Diler ise doğar nur gecelere Hanifi Aydın: Âşık maşukunu dünden özlemiş Tefekkürden uzak beyin buzlamış Teheccüdde nice hikmet gizlemiş Halimiz emanet zor gecelere Cemal Divanî: Yanından ayırma iman ipini Nefse karşı kullan tevhid topunu Sakın ha kitleme gönül kapını Muhabbet postunu ser gecelere Hanifi Aydın: Sünnet yolun olsun kur ana sarıl Mana âleminde ilminle yorul Nefsini dizginle ihlasla durul Secdeyle bedeni yor gecelere Cemal Divanî: Kartal yüksek uçar yılan sürünür Arı vızlar tosbağalar erinir Bir bakarsın dağlar taşlar görünür Bazen yağar beyaz kar gecelere Hanifi Aydın: Kulun amelinde ihlas olmalı Arayanlar aradığın bulmalı Günahlar tevbeyle yanıp solmalı Gündüzler eylemiş ar gecelere 321 Cemal Divanî: Cemal Divani’nin bitmemiş ahı Bomboş koyma kalp denilen dergâhı Belki de göremeyiz sabahı Her akşam tedbir al gir gecelere Hanifi Aydın: Aydın der halimiz Mevla’ya ayan Feryad edenleri olmuyor duyan Bir gün diyecekler ey gardaş uyan Dostlarınla eyle tur gecelere 6.12. Hanifi Aydın-Cemal Divanî Karşılıklı Söyleşi 2 Âşık Cemal Divanî: Çoktan beri gurbetteyim gündüzüm gece oldu Çekilmeyen hasretteyim hayat bilmece oldu Seyreyledim bu feleğin kural bilmez işini Yüksekler alçağa indi alçaklar yüce oldu Hanifi Aydın: Usta ismini anarım dilimde hece oldu Arayıpta soramadım bilmem ki nice oldu Hayat biter ömür geçer bakmaz gözün yaşına Kimimiz genç kalır iken kimimiz koca oldu Âşık Cemal Divanî: Nefsime bir kuyu kazdım elimde bir kürek yoktur Ömrüme bir saray yaptım kubbede direk yoktur Elli dört yıl üç ay oldu oduna gerek yoktur Yüreğimde lavlar patlar başımda baca oldu Hanifi Aydın: İnsan amacından uzak nefse uymuş yaşarız Günah harmanına doğru hep severek koşarız İki yolu Mevla vermiş Hakkı seçmiş beşeriz Aldanmışız bu dünyaya hayat gülmece oldu 322 Âşık Cemal Divanî: Sönmüşken sevda ocağı köze ihtiyaç duydum Çoğu gönlümden atarak aza ihtiyaç duydum Muhabbet şehrine vardım söze ihtiyaç duydum Bu akşam ki mihmanımız Hanifi Hoca oldu Hanifi Aydın: Hayatın içine düştüm ateşim var közüm yok Ustam benim baş tacımdır söyleyecek sözüm yok Bu alanda ben hafifim sana karşı yüzüm yok Bizi senle tanıştıran ilk önce face oldu Âşık Cemal Divanî: Kök düşünür gövde söyler dalında bir sır vardır Bağban gelir bülbül ağlar gülünde bir sır vardır Mahsundur Cemal Divanî halinde bir sır vardır Onun için abdal gönül her zaman cüce oldu Hanifi Aydın: Hakkın koyduğu kuralın yolunda bir sır vardır Kâinattaki mahlûkun halinde bir sır vardır Aydın biz muamma söylerse dilinde bir sır vardır Çok bağırdım nutuk attım sözlerim rica oldu 6.13. Âşıklar Kahvesinde Söyleşi Âşık Cemal Divanî: Sen yer değişmekle fayda bulmazsın Nere gitsen aynı ötersin karga Baki değil bu dünyada kalmazsın Bir gün kayıp olup itersin karga Âşık Mustafa Kurbanoğlu: Senin yerin çöplük gülü bekleme De hangi hayalde yatarsın karga Yedi göbek adına ad ekleme Büyük dedenden de betersin karga 323 Ahmet Omurca: Boş merağın seni yakar kavurur Ateşsiz dumansız tütersin karga Ecelin rüzgârı eser savurur Zerren bile kalmaz bitersin karga Âşık Cemal Divanî: Bakarım âleme kara çalmışsın Yavruların darılara salmışsın Son zamanda ağır tüccar olmuşsun Eşşek alır sıpa satarsın karga Aydın Yeşil: Nerde çöplük görsen nerde kül görsen Tereddüt etmeden bitersin karga Nankör değil amma birazcık kösen Değeri deymeze satarsın karga Âşık Mustafa Kurbanoğlu: Ağır meclislerde gezmek neyine Maddeden manayı sezmek neyine İlim deryasında yüzmek neyine Fazla çabalama batarsın karga Ahmet Omurca: Nakes olan insan hor olur göze Asla ulaşamaz elliye yüze Yolu yanlış kullar çıkamaz düze Her gün azar azar batarsın karga Âşık Mustafa Kurbanoğlu: Hangi akla hizmet iş arıyorsun Kime bir hayrın var beş arıyorsun Atan leş yer sende leş arıyorsun Koca kartallara çatarsın karga 324 Âşık Cemal Divanî: Yükseğe çıkardım aşağı indin İndinde çalının dibine sindin Sen bu palavrayı kimden öğrendin Yine işkembeden atarsın karga Ahmet Omurca: Nasihat ederim ama tutmuyor Hasretinden gece rahat yatmıyor Kartala şahine gücün yetmiyor Serçenin hakkını yutarsın karga Aydın Yeşil: Getir ortaya koy servet varını Zararından fazla gözet karını Bir atasözü var lokmalarını Kendinden büyük yutarsın karga Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’yim gün geçti böyle Akraba olmuşsun şu bizim beyle Allah’ı seversen doğruyu söyle Sen hangi takımı tutarsın karga Âşık Mustafa Kurbanoğlu: Kurbanoğlu der ki bir bak serseri Canlı cansız her şey hakkın eseri Bizde rende sende ayak keseri Hep bana rabbenâ ütersin karga Ahmet Omurca: Ahmet Omurca’dan sana hediye Dua ettirirsin nankör kediye Kedinin misali mundardır diye Elinin tersiyle itersin karga 325 Aydın Yeşil: Aydın der aç elin Allah’a yalvar Her zaman sahile vurur dalgalar Çapın kadar kapladığın yerin var Pişmemiş pilav da tadarsın karga 6.14. Âşık Cemal Divanî-Sebâti Muhabbeti-1 Âşık Cemal Divanî: Yine gurbet elde bir akşamüstü Bir cahil yürü git yoluna dedi Divane gönülün yok imiş dostu El uzatma elin eline dedi Sebâti: Halini tartarlar evvela senin Sonrada bakarlar diline dedi Dikenlere çatmasına bakmayın Gelip de göz koyar gülüne dedi Âşık Cemal Divanî: Elin açıp dua eyle Mevla’ya Yunus isen uğra derin deryaya Âşık olup düşmemişsen sevdaya Uğrama Leyla’nın çölüne dedi Sebâti: Kimini çekerler bu yolda dara Zannettiler Mansur düşecek zara Âşık olup yanmadıysan bir nara Su dökme Kerem’in külüne dedi 326 Âşık Cemal Divanî: Yüzgeç öğren yüzeceğin nehir bul Felâhına ereceğin şehir bul Mert sofrada acı ağu zehir bul El sürme namerdin balına dedi Sebâti: Yaradan verirmiş her derde çare Bir dünya gizlemiş küçücük bara El kurt yedi desin sen yine ara Yusuf’u estirir yeline dedi Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’de ayrı sırda var Böyle garip âşık söyle nerde var Vuslat ile arasında perde var Bakma ahvaline haline dedi Sebâti: Sebâti halini eylemez tabir Her şeyden haberdar hazreti Habil Boşuna ettiğin şuursuz kibir Binersin ahretin salına dedi 6.15. Âşık Cemal Divanî-Sebâti Muhabbeti-2 Sebâti: Al kalemin yaz ey kâtip derûnum defter gibi Tartıya koyduğum zaman az ömrüm heder gibi İçim zehir gibi olmuş dışımsa yalancı bal Kullardan aciz bir kulum rütbesiz nefer gibi Divanî: Nazar eyle kâinata her can Allah der gibi Meydana çıkan olmalı er oğlu bir er gibi Gelen gider giden gelmez değişmez bir kuraldır Her canlı ölümü tadar ecel mukadder gibi 327 Sebâti: Sitem eylesem ne çıkar hisse neyse o düşer Hayaldekini anlatsam Kafdağını’da aşar Dünyanın debdebesinde aciz kalmış her beşer Böyle giderse vaziyet belli ki keder gibi Divanî: Elli yıldır yürüyorum ne kervan ne hanım var Bülbül görse güler bana ondan çok figânım var Azaptan yük yüklenmişim çileden urganım var Gülmedim âlemde bir gün ol sülbü peder gibi Sebâti: Vefâ bekledim canandan meğerki yanılmışım Ağyar safında bilinip öylece anılmışım Deryaya meydan okurken dereye yenilmişim Başka ele göçmek murad dönülmez sefer gibi Divanî: Oturur aynı masada hem okuyan hem yazan Bir yanda sinek vızılar öbür yanda borazan Bilmiyorum nasıl diyem nasıldır çarkı düzen Bozuldu bu demi devran haklı haksız bir gibi Sebâti: Meyledip kanma dünyanın yalancı şöhretine Sıdkı karar kıl devam et kulluğun nöbetine Yaşıyorsak bir nebzecik hep onun hürmetine Gelmemiş fani cihâna nur yüzlü rehber gibi Divanî: Bu yolda gayretin eyle gününü feda eyle Bırak dünya şöhretini şanını feda eyle Rehberin Resulullahsa canını feda eyle Başın al koltukta yürü Hazreti Cafer gibi 328 Sebâti: An olur ki dile gelir vücutta cümle aza Defterim sağdan gelirse bitecek nice eza Sebâti’ye ne sunulsa gönlü kaymaz bir lahza Hiçbir şerbet cezbeylemez cinanda kevser gibi Divanî: Sorma Cemal Divanî’yi gün gelir üryan olur Onun yolunda ağlayıp gözleri giryan olur Gökte melek yerde insan hep ona hayran olur Var mıdır böyle bir fetih yaptığı zafer gibi 6.16. Gürsel Sükûti-Cemal Divanî 1 Gürsel Sükûti: Selam Allah’ın selamı onu kesmek olur mu Hiç ustadan çırağına hızlı esmek olur mu Kardeşliğin ölçüsünde açık hüküm var iken Araya nefsi koyupta dosttan küsmek olur mu Cemal Divanî: Dosta layık değil isen selamı da keserler Çıraklar ustayı geçer acı acı eserler Maharetin izhar eyle yâren gider yâr gider Akşamdan dostun olanlar sabah olur küserler Gürsel Sükûti: Keder etmem bilirim ki kuluna Mevla’m yârdır Doksan dokuz esmasından bir ismi de Gaffar’dır İnsanlığın kitabında ilk teslimiyet vardır Hakikatten gayrısına kulak asmak olur mu Cemal Divanî: Kişi vuslata niyeti etmişse ondan kaçma Gelen gideni ararmış sanma ki sözüm saçma Sakladığın bir sır varsa onu ellere açma Altın ise bakır eyler nas içinde asarlar 329 Gürsel Sükûti: Hani derler her baharın ardından hazan olur Masivaya meyil verme bitmeyen cezan olur Kurulur bir gün mahkeme terazi mizan olur Acep hayır amel ile şerri basmak olur mu Cemal Divanî: Hangi gönülle seyrettin enginden yüceleri Ayık geçirmek gerekir mübarek geceleri İsyana batmış kendisi suçluyor hocaları Kalpten çıkarır hayırı yerine şer basarlar Gürsel Sükûti: Sır içinde sır aradım bazen tabir eyledim Gafile hakkı söyledim nerde kibir eyledim Neler duydum neler gördüm amma sabır eyledim Ey Sükûti sükût edip yersiz susmak olur mu Cemal Divanî: Kulak ver Cemal Divanî bir irfanın sesine Burada Hakk’tan ayrılma karışma ötesine Alacağını bırakın hakkın mahkemesine Etinden eti koparsan sabır edip susarlar 6.17. Cemal Divanî-Gürsel Sükûti 2 Cemal Divanî: Bu akşam girmişim aşk ocağına Düştü bir sönmeyen kor yüreğime Canım dayanmıyor gam merağına Neler çektim neler sor yüreğime Gürsel Sükûti: Olanı biteni görmek istersen Açıp kapısını gir yüreğime Fikir darmadağın bir yol göstersen Olmazsa kılıcın vur yüreğime 330 Cemal Divanî: Bu olup bitenler yaralar beni Bilmiyorum her neyse nedeni Yıllar öncesinden tanırım seni Buyur bir tahtıgâh kur yüreğime Gürsel Sükûti: Gözünün önüne gelince perde İnsanoğlu uğrar zamansız derde Hikmeti aradım bunca kederde Şimdi neşe hüzün bir yüreğimde Cemal Divanî: Âşık olanların silinmez izi Seyire dalarsan dert dizi dizi Bağlasan söndürmez gölü denizi Bekliyorum yağa kar yüreğime Gürsel Sükûti: Kişi o dur çıkmaz hakkın râhından Kul olan ar eder her günahından Böyle emir gelmiş şahlar şahından Müebbet hükmü var hür yüreğime Cemal Divanî: Yaşlandın diyorken saçımın ağı Göğsüme saplandı hasret bıçağı Artık arzularım kara toprağı Koca dünya gelir dar yüreğime Gürsel Sükûti: Batmış gemilerim bu son tufanda Bir yolcu kalmamış giden kervanda Yusuf gibi kaldım nice zindanda Her gün gelir uğrar yâr yüreğime 331 Cemal Divanî: Ey Cemal Divanî uykudan uyan Kullara karanlık Allah’a ayan Birisi can diyor birisi canan İki nokta koydu pir yüreğime Gürsel Sükûti: Sükûti gülerken bile üzülmüş Gözlerinden kanlı yaşlar süzülmüş Muamma kalmamış gizem çözülmüş Gelmez bundan böyle sır yüreğime 6.18. Cemal Divanî-Ozan Reyhani Gönül Muhabbeti Cemal Divanî: Allah sana uzun ömürler versin Seni görsem baban gelir aklıma Yüz ifaden aynı ona benzersin Kime sorsam baban gelir aklıma Ozan Reyhani: Sözlerinde muamma var mana var Seni görsem babam gelir aklıma Kalleş dünya bir ona bir sana dar Seni görsem babam gelir aklıma Cemal Divanî: Ses mi katsam bu ozanın sesine Göz atsam tarihin ta ötesine Gerçek âşıkların meyhanesine Varıp girsem baban gelir aklıma Ozan Reyhani Almamışsın bu dünyadan hevesin Dertlilere derman yüreğin sesin Sırtında divan saz başında fesin Hatrın sorsam babam gelir aklıma 332 Divanî: Ey Cemal Divanî mana hecede Sıra devam eder gençte kocada Gözüm uyku tutmaz uzun gecede Hayal kursam baban gelir aklıma Ozan Reyhani: Efendisin emektarsın üstadım Peşinden gelirim ben adım adım Yerinde görmektir benim muradım Benzetirsem babam gelir aklıma 6.19. Âşık Cemal-Bayburtlu Alperen Akyüz Divanî: Hangi kulübede kime söylersin İşin ne orada meydan âşığı Son zamanda artislik mi eylersin Pantolun nerede meydan âşığı Bayburtlu: Davet üzerine gittim oraya Kaldım bir derede Divanî Baba Maksat muhabbetti tatil edirem Bursa var sırada Divanî Baba Divanî: Sen büyük âşıksın uzundur kolun İşin zor Bursa’ya düşerse yolun Buraya gelirken giyin pantolun Ayıp bu yörede meydan âşığı Bayburtlu: Bu meydan âşığı çıktı meydana Meslektaşız usta dedim ben sana Artık bir pantolon alırsın bana Sıkıntı para da Divanî Baba 333 Divanî: Cemal Divanî’de bunu bilmedi Emekli olduk ya oda olmadı Bayramda harcadık para kalmadı Şans yazı turada meydan âşığı Bayburtlu: Bu yoksulluk kolumuzu kırsa da Rakibimiz hep bel altı vursa da Şükür ki evin var senin Bursa’da Bayburtlu kirada Divanî Baba 6.20. Gece Üçlü Muhabbet Âşık Cemal Divanî: Doğudan başlamış Türk’ün zaferi Malazgirt’i bildiren var bildiren Yiğittir bu yurdun her bir neferi Az beri gel Çaldıran var Çaldıran İsmail Torun: Asya bozkırından taylara binip Bir hışımla Anadolu’ya inip Söğüt’ü kendine bir yurt edinip Rumeli’ne saldıran var saldıran Aydın Hatibi: Bayraktan alırız bu kadar hazı Şehit olan bin kez haline razı Çanakkale’mizde sabah namazı Tarihe bak kıldıran var kıldıran Âşık Cemal Divanî: Türkün körüğü ki eritmiş dağı Ona mezar olmuş vatan toprağı Ulubatlı Hasan gibi bayrağı Sur burcunda kaldıran var kaldıran 334 İsmail Torun: Gavuru yatırıp tatlı uykuya Karadan indiren gemiyi suya Koskoca Bizans’ı iki parçaya Ortasından böldüren var böldüren Aydın Hatibi: Bir yıldız doğuyor şafak sökmeden Umut biçiliyor tohum ekmeden Al bayrağa rengin akşam çökmeden Kanımızdan aldıran var aldıran Âşık Cemal Divanî: Düşmanın üstüne korkuyu salıp Hileyi fark edip tedbiri alıp Bağdat’ın kapısında Genç Osman olup Savaş için çıldıran var çıldıran İsmail Torun: Yunus gibi mesken eden hak yolu Köroğlu ki yudumlamış üç dolu Dergâhlarda Hacı Bektaş-ı Veli Deryalara daldıran var daldıran Aydın Hatibi: Germesinler artık Türk’ün yayını Biliyoruz yine Haçlı oyunu Düşmanın gururu Nusret mayını Top atarak deldiren var deldiren Âşık Cemal Divanî: Bir yanım Yemen’dir bir yan Viyana Sor hele tarihe anlatır sana Altı yüz yıl hükmeyleyip cihana Bir milleti güldüren var güldüren 335 İsmail Torun: Şehitlik var geri dönmek yok deyip Şanlı ordusuna mehter söyleyip Mısır diyarına sefer eyleyip Hazineyi dolduran var dolduran Aydın Hatibi: Mana âleminde korunan yurdu İmanlı komutan abdestli ordu Birleşti Laz Çerkez Dadaşı Kürtü Olmazları olduran var olduran Âşık Cemal Divanî: Cemal Divanî’nin gözleri kanla Övünür sevinir bunca sultanla Tevhid tokmağıyla sağlam imanla Düşmanını yıldıran var yıldıran İsmail Torun: Âşık gök oğlanım bak Çanakkale O Anafartalar sığar mı dile Atatürk’le vardık ol istiklale Saltanatı kaldıran var kaldıran Aydın Hatibi: Hatibi kutsaldır dinin devletin Çaresi bulunur bunca illetin Ellerinden tutup necip milletin Tehlikeyi bildiren var bildiren 336 6.21. Divanî-Bayhani Bir Semai Muhabbeti Divanî: Bir ulu bezirgân durur bu gördüğüm han içinde Seyran eylediğim dağlar gizlenir duan içinde Bakanlarda fark etmemiş insan az insan içinde Adalet adil olmamış kılıç kalmış kan içinde Yerler gökler cümle âlem çetin imtihan içinde Ta devri Adem’den beri zulüm var cihan içinde Bayhani: Lütfederse sırrı süphan an var eder an içinde Dertliye çare gönderir şifayı derman içinde Kuş uçar rızık peşinden yavrusu güman içinde Yunus’u balık karnında yüzdürdü umman içinde Bir damlayı sebep kılar affeder ehsan içinde Ferah tut mahzun gönlünü sır vardır ferman içinde Divanî: Ecel denilen şarabı içip de kanan mı dersin Ervah da ikrar verip de sözünden dönen mi dersin Tabut denilen tahtaya koşupta binen mi dersin Günahtan bir ocak yapıp girip de yanan mı dersin Yerler gökler cümle âlem çetin imtihan içinde Ta devri Adem’den beri zulüm var cihan içinde Bayhani: Kabil varsa Habil’de var Mevla’nın sevgili kulu Gözleri gizli giryanın yolu erenlerin yolu Nice çilehanelerde nice serden geçmiş dolu Halil nara atılınca gülşen oldu sağı solu Bir damlayı sebep kılar affeder ihsan içinde Ferah tut mahzun gönlünü sır vardır ferman içinde 337 Divanî: Girip toplumu gez dolaş ne kadarda çoktur cahil İsyan adlı bu deryanın kenarında yoktur sahil Bugün dünya yarın ahret işinde olmalı ehil Eren enbiya evliya peygamberler bile dâhil Yerler gökler cümle âlem çetin imtihan içinde Ta devri Adem’den beri zulüm var cihan içinde Bayhani: Bilemezsin kul kalbini muhabbet mi kin mi taşır Belki dağda çoban amma yıldızlarla şakalaşır Kimini deli sanırlar kim bilir kimle dolaşır Mim mülkünden bir nur doğmuş ziyası arşa ulaşır Bir damlayı sebep kılar affeder ihsan içinde Ferah tut mahzun gönlünü sır vardır ferman içinde Divanî: Burası virane handır bezirgânlar gelir yatmaz Ağlarsın Cemal divanî zaman bozuk gücün yetmez Dergâhın dervişi küsmüş hakikat yolunu tutmaz Hakkın adaleti şaşmaz köle sultan ayırt etmez Yerler gökler cümle âlem çetin imtihan içinde Ta devri Adem’den beri zulüm var cihan içinde Bayhani: Selam olsun karanlıktan bakıp ışık görenlere Sol eline göstermeden sağ eliyle verenlere Bin kez kapıdan çevrilip kabul görüp girenlere Kurban olsun kul Bayhani yücelerden yüce bire Bir damlayı sebep kılar affeder ihsan içinde Ferah tut mahzun gönlünü sır vardır ferman içinde 338 6.22. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 1 Ustam İhsanî: Bak bu aşkın ataşına Bu sinemi haşlar yine Yol veremem bir yolcuya Gönül dağı kışlar yine Cemal Divanî: Umut dağı yordu beni Düz yolum yokuşlar yine Bir ela göz gördü beni Öldürür nakışlar beni Ustam İhsanî: Geldim geleli dünyaya Bu mahlûkat taşlar yine Feleğin attığı her ok Bu sineme işler yine Cemal Divanî: Hayalimde köyün kızı Sevdalara saldı bizi Nedendir bu elin sözü Mar misali dişler yine Ustam İhsanî: Ok sakladım pusatlığa Can feda ettim mertliye İnsanoğlu fesatlığa Rahat durmaz başlar yine Cemal Divanî: Yok mu yaramın ilacı Divanî onun muhtacı Bar bitirmeyen ağacı Elin oğlu aşlar yine 339 Ustam İhsanî: Der İhsanî yasta olsa Bir düşün ki usta olsa Tedavisiz hasta olsa Kötülüyü boşlar yine 6.23. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 2 Cemal Divanî: Ne kadar deryayı arz eder bir can Kaptanı olmasa üzebilir mi Bir kulunun kapanmış ise kulağı O kul gerçekleri sezebilir mi Ustam İhsanî: Eyer yaratandan izin olmasa Bir karınca yerde gezebilir mi Elinde olmasa tevhit tokmağı İnsanoğlu nefsin ezebilir mi Cemal Divanî: Cevherin satmaya pazar olmasa Bir ehli kâmilden nazar olmasa Toprak kabarıp da mezar olmasa Azrail kabrini kazabilir mi Ustam İhsanî: Derdi olan bu dert ile inlese Varıp erbabından bunu dinlese Ervahında iki secde eylese O kulu yolundan azabilir mi Cemal Divanî: Havaya kaldırmış taş tutar düşün Her ne yaratmışsa hoş tutar düşün Yedi kat gökleri boş tutar düşün Kimse bu soruyu çözebilir mi 340 Ustam İhsanî: Bir kulun elinde ferman olursa Değil katre eyer umman olursa O kulun kalbinde iman olursa Başkasına hile dizebilir mi Cemal Divanî: Kul Divanî bu dert ile alışsa Bu halini ustasına danışsa Bir kul daim Mevla’sına çalışsa O kul o lezzetten bezebilir mi Ustam İhsanî: İhsanî’nin yaman oldu bu hali Getirme başına bu kalma kalı Bir kulun ki kalem tutmasa eli Cananına name yazabilir mi 6.24. Oltulu Mevlüt İhsanî-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 3 Ustam İhsanî: Bizim bağda bülbül olup Gül dalında öteceğim Serimi ataşa atıp Yapıp yanıp tüteceğim Cemal Divanî: Aldım ama sarrafından Yine geri satacağım Ben bu aşkın zehirini Öz canıma katacağım Ustam İhsani: Mevla’ya ayandır halı Sinekte yapıyor balı Herhalde tükendi malı Yolcu diyor yatacağım 341 Cemal Divanî: Kimi atlı kimi yaya Damla olaydım deryaya Ustam dikti bir bahçeye Yeşerip de biteceğim Ustam İhsanî: İhsanî artar feryadım Mevla’ya arzu muradım Damakta lezzeti tadım Manasına yeteceğim Cemal Divanî: Kul Divanî ettim niyet Af eyle verdim eziyet Herkese lazım bu şerbet Bende bir gün yutacağım 6.25. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 1 Reyhânî: Hadi geç ileri Cemal Divanî Kervan benden olsun yol senden olsun Beraber gezelim bağı gülşeni Bağban benden olsun gül senden olsun Cemal Divanî: Divan kurmak kolay değil üstadım Divan benden olsun tel senden olsun Kudret çiçeğini dermek muradım Kovan benden olsun bal senden olsun Reyhânî: İşte hep böyledir bu benim halım Gayretime göre çoktur ikmalim Tut elimden bir sarrafa gidelim Mercan benden olsun lal senden olsun 342 Cemal Divanî: Bir ustam var idi şimdi çok ırak Onu görmek için eğledim merak Coşa gelen gönül bilmez dur durak Kaptan benden olsun sal senden olsun Reyhânî: Bilmez misin Reyhânî’nin yasını Tabir edemezsin her rüyasını Gel senlen saralım dost yarasını Derman benden olsun el senden olsun Cemal Divanî: Cemal Divanî’nin bitmez amanı Bir gözle görmez ki yahşi yamanı Himmet et seçelim saptan samanı Harman benden olsun yel senden olsun 6.26. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 2 Reyhânî: Neye âşık oldun Cemal Divanî Bu meçhul halleri düşünmedin mi Eşrefin deryaya daldığı ani O derin gölleri düşünmedin mi Divanî: Cemal Divanî’yim sorma halımı Çok meçhul halleri bildim ne çare Âlem bilir eşref daldı deryaya Çıkmadı gölleri bildim ne çare Reyhânî: Düşündüğün yerde kervanın eyle Çaren yoksa derdin bir niyaz eyle Seni de bu derde salmış bir leyla Elleri çölleri düşünmedin mi 343 Divanî: Nice beldelerde gönül eyledim Çok garip dervişe niyaz eyledim Bir tek Leyla ile sohbet eyledim Geçitsiz çölleri bildim ne çare Reyhânî: Durmadan dönüyor bu çarkı felek Samur kürk âşığa zehirli yelek Âşığı aldatır bir beyaz bilek Kuruyan kolları düşünmedin mi Divanî: Elbette dönermiş bu çarkı felek Bir lokma ekmekmiş zehirli yelek Hayal perisidir o beyaz bilek Vefasız kolları bildim ne çare Reyhânî: Düşünmek dünyada başımın tacıdır Yanlış konuşana kim davacıdır Bazen çiçek zehirden de acıdır Ondaki balları düşünmedin mi Divanî: Düşünmek dünyada başımın tacı Doğru düşünene eğri davacı Tabi çiçeklerin esası acı Ondaki balları bildim ne çare Reyhânî: Reyhânî esrarı sen kime sordun Divanî’yim dedin divanlar kurdun Yıllarca bir sazın bağrına vurdun Yorulan telleri düşünmedin mi 344 Divanî: Aşkın esrarını pirimden sordum Divanî bu yolda divanlar kurdum Günahsız bir saza ızdırap vurdum Yorulan telleri bildim ne çare 6.27. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 3 Divanî: Biz seni tanırız adil hükümdar Mansur muyum beni dara çekersin Hiç bizim bağlara gelmez mi bahar Bülbül müyüm beni dara çekersin Reyhânî: Bırak bu gençliğin boş hayalini Bir gün olur ihtiyara çekersin Minnet deryasına salınca gemi Dalga gelir bir kenara çekersin Divanî: Acemidir bu geminin kaptanı Zor geçersin dalga olan ummanı Kurtuluşa bulamazsan limanı Söyle bana gemin nere çekersin Reyhânî: Derya gizli gizli yere akınca İnsan bilmediği yere bakınca Gemi sendeleyip dalga çıkınca Elbet girdap gelen yere çekersin Divanî: Gözyaşınla yara name sakınca Gurbet elde boynu bükük kalınca Âşık olup deyip bir saz çalınca Kimse bilmediği yara çekersin 345 Reyhânî: Elbet hasta zehir yutamayınca Reyhânî menzile yetemeyince Bir usta elinden tutamayınca Kendi yüzüne de kara çekersin 6.28. Âşık Reyhânî-Cemal Divanî Karşılaşması 4 Divanî: Gelenler giderler gidenler gelmez Kim kime dumduma gam dünyası bu Ferhat Şirin için kayamı delmez Bütün âşıkların ifadesi bu Reyhânî: Zengin isen biraz fazla severler Derler ki âlemin efendisi bu Fakir isen hem kızar hem söverler Gurbetin yobazı kethüdası bu Divanî: Gurbete gidip de gelen az olur Gözünden yaşını silen az olur Hasretlik derdini bilen az olur Demek ayrılığın öz yasası bu Reyhânî: Atsız derler gurbet elde yayana Suçlu derler doğru yoldan kayana Gülerler gurbette dertsiz diyene Levlekel âlemin iftirası bu Divanî: Divanî çekilmez çiledir gurbet Yoksulun başına beladır gurbet Fethedilmez azim kaledir gurbet İnsanın tabirsiz gam rüyası bu 346 Reyhânî: Gelmişim dünyaya bir gün giderim Reyhânî’yim bilmiyorum ne derim Benim ile beraberdir kederim Çile sarayının efendisi bu 6.29. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 1 Hüseyin Sümmânîoğlu: Bu dünyaya geldim kazancım boştur Ancak ben başıma ceza bıraktım Her günüm tasadır işim figandır Gülmeyene bir endeze bıraktım Cemal Divanî: Çok şükürler olsun şahlar şahına Gönül sohbetini söze bıraktım Beni yaktı tende olan ataşım Yaktım bu sinemi köze bıraktım Hüseyin Sümmânîoğlu: Yıllarca hep böyle oldu kısmetim Kime teslim edem söyle kisvetim İskele başına geldi nöbetim Divanî nöbeti size bıraktım Cemal Divanî: Ben tanırım sanat ehli o zatı Zat ehli olanlar olmaz ki kati Başla göz üstüne gönül nöbeti Bunu terk edemem rıza bıraktım Hüseyin Sümmânîoğlu: Öz içinde özü geçtim Divanî Yüz içinde yüzü geçtim Divanî İlkbaharı yazı geçtim Divanî Hayat mevsimini güze bıraktım 347 Cemal Divanî: Hayatım devroldu hicranla gamla Gözden yanağıma düştü bir damla Bende geliyorum koşar adımla Bende gençliğimi taze bıraktım 6.30. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 2 Hüseyin Sümmânîoğlu: Günümüzden bahseyleme Divanî Aslıdan keremden külden bahseyle Ferhat’ın deldiği dağı ey tanı Şirinde bulunan halden bahseyle Cemal Divanî: Neylersin yâdları Sümmânîoğlu Âşık isen sizin elden bahseyle Elbet âşık olan aşkına bağlı Mecnundan Leyla’dan çölden bahseyle Hüseyin Sümmânioğlu: Sevda çekenlerde bulunmaz ki kin Bir olan derdimi yar eyledi bin Yavaş yavaş dolaş Toroslardan in Karacaoğlan’daki dilden bahseyle Cemal Divanî: Âşıklarda sevmek kuralsız yasa Sırtında bir heybe elinde asa Boşuna mı gitti o Şah Abbas’a Emrahta ki kalmakaldan bahseyle Hüseyin Sümmânîoğlu: Sümmânîoğlu uğrarısan Narman’a Sözünü tebliğ et Şenlik’ten yana Uğra mezarına bir sor Sümmân’a Bitmeyen çileli yıldan bahseyle 348 Cemal Divanî: Derdi anlatması zordur faniye Sorma bu dertleri kul Divanî’ye Sünkesli İhsan’dan geç Nihani’ye Gönlümdeki iki telden bahseyle 6.31. Âşık Hüseyin Sümmânioğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 3 Hüseyin Sümmânîoğlu: Bilmem kime gidim nasıl katedim Muhabbetin ötesinde yol var mı Benden sonrasına işaret edim Hakikatin ötesinde yol var mı Cemal Divanî: Muhabbetten hâsıl oldu Muhammet Muhabbetin ötesinde yol yoktur Haşa ondan gayri hiç bir ilah yok Hakikatin ötesinde yol yoktur Hüseyin Sümmânîoğlu: Bilmem bu defteri ele alalım Aşkın deryasına gavvas salalım Gönül ister dostla bile olalım Kemalatın ötesinde yol var mı Cemal Divanî: Âşıkın göklere ulaşmış ahı Gör bak neler eyler kadir ilahi Kemale erenler bulmuş Allah’ı Kemalettin ötesinde yol yoktur Hüseyin Sümmânîoğlu: Beni zelil eder bendeki noksan Dilerim af eder ol gani sübhan Namazsız niyazsız olmaz müslüman İbadetin ötesinde yol var mı 349 Cemal Divanî: Yıllar geçti ayrılalı sıladan Usanmışım bu çekilmez çileden Kurtarmaz istersem şerri beladan İbadetin ötesinde yol yoktur Hüseyin Sümmânîoğlu: Gayret Sümmânîoğlu kurulan safa Hele nazar eyle dört bir tarafa Rahmet ennil âlemindir Mustafa Şefaatin ötesinde yol var mı Cemal Divanî: Divanî inmişim sevda dağından Himmet bekler ariflerin bağından Gölge isteyene hamd sancağından Şefaatin ötesinde yol yoktur 6.32. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 4 Cemal Divanî: Güller bana sitem eder efendim Bülbülü gülşenden ben mi ayırdım Âlemi değil de kendimi yendim Arifi meydandan ben mi ayırdım Hüseyin Sümmânîoğlu: Bülbülün sitemi benim nesime Dertliyi dermandan ben mi ayırdım Zar eylerken kimler gele sesime Düşkünü imkândan ben mi ayırdım Cemal Divanî: Yıllar geçti nöbet tuttum bu handa Dağlar gibi başım kaldı dumanda Derya dalgalanır kaptan isyanda Gemiyi limandan ben mi ayırdım 350 Hüseyin Sümmânîoğlu: Deli gönül kaldı hicranda gamda Bazen aşık ara bazen pünhanda Bilmezdim sevdiğim eyleşir bende Divanı divandan ben mi ayırdım Cemal Divanî: Keşke düşmeseydim âlemde dile Ben zulüm eyledim nefsime bile Yürür ama eremiyor menzile Bu kervanı handan ben mi ayırdım Hüseyin Sümmânîoğlu: Ferhat Şirin için gitti dönmedi Mecnun Leyla için gitti dönmedi Eşref deryalara battı dönmedi Gözünü giryandan ben mi ayırdım Cemal Divanî: Divanî’yim düştüm gurbet eline Merhamet et gözlerimin seline Karışmışım bu sevdanın yeline Gönülü canandan ben mi ayırdım Hüseyin Sümmânîoğlu: Sevda bulutuna kim demiş gürle Serptirir rahmeti hangi unsurla Ben gelirken çarpışırdın Şakirle Civani civandan ben mi ayırdım 351 6.33. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu-Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 5 Cemal Divanî: Sen ne biçim ihtiyarsın Maşallah var süsün senin Bülbül gibi güle yarsın Ne de güzel sesin senin Hüseyin Sümmânîoğlu: Söyle hangi kuşa benzer Divani bu sesim benim Sakın pozuma aldanma Aldatmasın süsüm benim Cemal Divanî: Duman gibi çöküyorsun Bu ömrümü söküyorsun Elli yıldır çekiyorsun Hiç bitmez mi yasın senin Hüseyin Sümmânîoğlu: Şita bilmez lalelerim Sıladaki sılalarım Derde derman çilelerim Devamlı var yasım benim Cemal Divanî: Gelip geçti gençlik çağın Sararmış hayat yaprağın Yaz olmaz mı gönül dağın Hiç kalkmaz mı sisin senin Hüseyin Sümmânîoğlu: Bilmem Divanî ne yoklar Meydana girmez korkaklar Kar altında sümbül saklar Endazemdir sisim benim 352 Cemal Divanî: Divanın kıldığı zarsın Çiçek açmış ilkbaharsın Mevla’m iştahın artırsın Canana hevesin senin Hüseyin Sümmânîoğlu: Canana kurban bu canım Sümmânoğlu der cananım İşte göründü meydanım Öz nefsime hasım benim 6.34. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 6 Cemal Divanî: Sümmânoğlu ben derdimi söylesem Aklın başta yoktur deli diyersin Şöyle insem deryaları boylasam Daha doğmamışsın ölü diyersin Hüseyin Sümmânîoğlu: Kişi hitap etmelidir özüne Benden başkasına deli diyemem Er odur ki öle ölmeden evvel Ölmemişsem ele ölü diyemem Cemal Divanî: Nazar kılsam karşı dağın kışını Yaz gelende işler her nakışını Seyreylesen gözlerimin yaşını Yazık yaratanın kulu diyersin Hüseyin Sümmânîoğlu: Söyle manası ne kıldığın ahın Mühürü bellidir şah oğlu şahın Canlı cansız her ne varsa Allah’ın Haktan başkasının kulu diyemem 353 Cemal Divanî: Sakın beni salma ey olmaz derde Ararım dermanı acaba nerde Şenlik Sümmânîler olsaydı burda Divanî bir kuru çalı diyersin Hüseyin Sümmânîoğlu: Bu sözünden hem yakın hem ırağım Hazana yüz tuttu gülüm yaprağım İhtiyarlık yazar elim ayağım Artık başkasına çalı diyemem 6.35. Âşık Hüseyin Sümmânîoğlu Âşık Cemal Divanî Karşılaşması 7 Cemal Divanî: Bugün efkârlanmış Sümmânîoğlu Döker gözlerinden yaşa dert yanar Açar ellerini kani Mevla’ya Ne yıldıza ne güneşe dert yanar Hüseyin Sümmânîoğlu: Hayat deryasında gemi batıran Yarene ahbaba eşe dert yanar Mecnun olup leylasını yitiren Suda balık gökte kuşa dert yanar Cemal Divanî: Emrah olan düşer Selvi izine Eşref olan dalsın gam denizine Kerem olan yanar aslı közüne Ferhat olan kara taşa dert yanar Hüseyin Sümmânîoğlu: Yıllar yılı ticaretim çiledir Dertlerim içimde kile kiledir Aklı olan aklıyınan biledir Akılsızlar delibaşa dert yanar 354 Cemal Divanî: Divanî dolaşma çile dağında Vuslat ara erenlerin bağında Yazın terleyenler gün sıcağında Üşüyenler kara kışa dert yanar Hüseyin Sümmânîoğlu: Bülbül gonca için eder zarını Tanımalı bu meydanın erini Kader mukadderat bulur yerini Sümmânioğlu belki boşa dert yanar 6.36. Âşık İsrafil Daştan-Âşık Cemal Divanî Karşılaşma İsrafil Daştan: Kulak ver Cemal Divanî elif birdir kef nedir Ebcedi kebir içinde ğayın bindir kaf nedir Cümle ruhları yarattı habibin nefesinden Hangi tarafta bulundun ya tuttuğun saf nedir Cemal Divanî: Ba ikidir cimde üçtür kefi iyi bilirim Dal dört derler güzel ha beş kafı iyi bilirim Cümleyi yoktan var etti habibin hürmetine Mümin olan illa dedi safi iyi bilirim İsrafil Daştan: Bizde vava altı derler ze nin yedi adı var Kara ha sekiz okunur dıy dokuz muradı var Leme otuz bağlamışlar ya nın on feryadı var Kaf ile zikir edersin ya çaldığın def nedir Cemal Divanî: Mümin kırk fazileti var Muhammet’i simgeler Nun elli yi sin atmışı bir noktayı imgeler Ayın yetmiş fa seksendir neler okunur neler Def dervişin gönül sesi defi iyi bilirim 355 İsrafil Daştan: Sat doksandır kafta yüzdür re nin iki yüzü var Sin üç yüzdür ta da dört yüz sa nın beş yüz gözü var Ha harfi çok hikmetlidir tam altı yüz sözü var İsrafil sözü bitirdi şın nedir şeref nedir Cemal Divanî: Zal yedi yüz sad sekiz yüz elekten süzülmüşüm Zıy dokuz yüz ğayın bindir deftere yazılmışım Girmişim aşk kitabına sıraya dizilmişim Divani biri kaldırır rafi iyi bilirim 6.37. Üçlü Karşılaşma: Şakir İhsanoğlu-Ebubekir Zamanî-Cemal Divanî İhsanoğlu: Dostlar ikisinde saz var bende ise yok Olmuyor olmuyor olmuyor ağam Yıllar yılı bekliyorum yolunu Gelmiyor gelmiyor gelmiyor ağam Zamanî: Yıllar yılı ağlar gözüm yaşını Silmiyor silmiyor silmiyor ağam Hayal çeşmesine kova daldırdım Dolmuyor dolmuyor dolmuyor ağam Divanî: Altmış yaşlık âşık bile töreyi Bilmiyor bilmiyor bilmiyor ağam Saran yoktur bizde garip yarayı Bulmuyor bulmuyor bulmuyor ağam İhsanoğlu: Dünyada çektirdi dert ile gamı Akıttım didemden al kızıl kanı Neden cellat gibi tutmuş yakamı Salmıyor salmıyor salmıyor ağam 356 Zamanî: Hele gece gündüz yolumu bekler Neden bilmem söylenmiyor gerçekler Yıllar geçti gönlümdeki çiçekler Solmuyor solmuyor solmuyor ağam Divanî: Böyle bir tecelli böyle bir yazı Gece gündüz Hakk’a kılar niyazı Günah da bahane eline sazı Alıp da çalmıyor çalmıyor ağam İhsanoğlu: Ah İhsanoğlu’nda yâre olursa Bir insanın bahtı kara olursa Ezelden yüreği yara olursa Gülmüyor gülmüyor gülmüyor ağam Zamanî: Zamanî’yim kulak verdim ataya Eller atlı iken ben kaldım yaya Nazar ettim şu kocaman dünyaya Kimseye kalmıyor kalmıyor ağam Divanî: Divanî’yim kime vereyim öğüt Öğüdü bulursan gendin eğit On yıldır meydana bir babayiğit Gelmiyor gelmiyor gelmiyor ağam 357 6.38. Âşık Turabi-Âşık Divanî-Âşık Eminoğlu Karşılaşması 1 Turabi: Ey benim uslanmaz gönlüm sendeki telaşa bak Bir türlü bitmedi arzum şu yaptığın işe bak Bir gün orda bir gün burada bulamazsın Gece gündüz süründürdün şu aksi gidişe bak Divanî: Nolursun hey kara bahtım gözümdeki yaşa bak Adın dağ değildir amma üstündeki kışa bak Her kim dünyaya gelmişse nihayet dönüp gitmiş Eğer ispat istiyorsan gökteki güneşe bak Eminoğlu: A hele kurban benimle beraber şu aksi kardeşe bak Hiç feleğe güç mü yeter şu aksi gidişe bak Öyle bir zamana kaldık tarifi mümkün değil Ekmek aslanın ağzında ekmeğe bak aşa bak Turabi: Mutlaka bir izleyen var attığın adımları Hiç kimseye baki kalmaz bu gençliğin baharı Yerin altını düşünüp günah işleme bari Yerden yere vuruyorsun şu talihsiz başa bak Divanî: Cananını aramışlar nerde o ehli canlar Lakin buna inanmıyor körelmiştir vicdanlar Kaftan kafa hükmeyenler nerdedir Süleymanlar Nihayeti yeksan olmuşlar mezarında taşa bak Eminoğlu: Bazı dostlarım gücendi şu yaptığım şakamdan Bazı dostlarım laf etti çok ıraktan arkamdan Her ne türlü yaptım ise bırakmadı yakamdan Bu nasıl aksi kader kalmışım baş başa bak 358 Turabi: Gel Turabi unutma ki şöhretli şanlıları Mutlaka doğruyu bulur Mevla’nın yönlüleri Yakıtsız benzinsiz yürür baksana canlıları Yerdegezen karıncaya gökte uçan kuşa bak Divanî: Ah bugün gelen yarın gider iyi yap hesabını Kimse ecele veremez hayatın cevabını İçenler sarhoş olmuşlar bu sevdanın abını Divanî içmemiş amma dolanır sarhoşa bak Eminoğlu: Âşık Eminoğlu burada derdini sıraladı Felek bir pençe vurdu bin türlü pareledi Muhannet öyle bir baktı kalbimi yaraladı Dayanması mümkün değil kirpiğe bak kaşa bak 6.39. Divanî-Eminoğlu-Turabi ‘’Âşık Vardır’’ Karşılaşması 2 Divanî: Böyledir hep bizim bağlar Gül var ise âşık vardır Geçit vermez karlı dağlar Yol var ise âşık vardır Eminoğlu: Mecnunları dolandırmış Çöl var ise âşık vardır Sevenleri usandırmış Hal var ise âşık vardır Turabi: Aslı ocağına yanmış Kül var ise âşık vardır Gurbeti çileyle dolanmış Yıl var ise âşık vardır 359 Divanî: Elindedir bir kırık saz Sevdiğine eğlemiş naz Hele hele dili ahraz Dil var ise âşık vardır Eminoğlu: Giden kervanın göçünde Neler saklıdır içinde Muhabbet balı içinde Kıl var ise âşık vardır Turabi: Solgun olan yüzlerinde Titrek olan dizlerinde Dalgınların gözlerinde Sel var ise âşık vardır Divanî: Hiç kimseye kasti olmaz Belki deki testi olmaz Âşığın hiç dostu olmaz El var ise âşık vardır Eminoğlu: Daim hakka ettim niyaz Doğruya olmaz itiraz Âşığın yoldaşı şu saz Tel var ise âşık vardır Turabi: Adem Havva aratmış Belkıs’a saçın taratmış Mevla’m sevgiyle yaratmış Kul var ise âşık vardır 360 Divanî: Divanî aşıktır ezel Naz eylemiş nice güzel Her mevsimde döker gazel Dal var ise aşık vardır Eminoğlu: Eminoğlu düşme gama Cahil sözünden anlama Gönülden gönüle nağme Pul var ise âşık vardır Turabi: Turabi’ye dert artıran İran’a Emrah götüren Selvi’den haber getiren Yel var ise âşık vardır 6.40. Âşık Cemal Divanî-Şair Zeki Akalın Sahurda Bir Sohbet Zeki Akalın: Hiç boşuna yeni resimler atma Giden günler geri gelmez Divanî Her doğan ölecek bunu unutma Gafil olan bunu bilmez Divanî Divanî: Doğanlar ölüme hazırlanırlar Sen sanma ki örnek almaz Akalın Bunu bilmeyenler yolda kalırlar O nedenle ağlar gülmez Akalın Zeki Akalın: Yolunu şaşırma yazıktır adan Kamil ol doyulmaz lezzetten tadan Nice şahlar geldi geçti dünyadan Dünya hiç kimseye kalmaz Divanî 361 Divanî: Aşkın ocağına köz bırakmayan Kalıcı bir tane söz bırakmayan Cihanın üstünde iz bırakmayan Yıllardır çalışır yılmaz Akalın Zeki Akalın: Doğruyu yanlışımı bilemez isem Ekmeğimi dostla bölemez isem İmanla kuranla özlemez isem Kimse cenazemi kılmaz Divanî Divanî: Yalancı dünyada çok sorun olur Bugün olmaz ise o yarın olur Kaç oğul kaç gelin kaç torun olur Amma ata yeri dolmaz Akalın Zeki Akalın: Sanıyordum menzilime yetirdim Baykuş gibi viranede öterdim Akalın’ım ömrüm boşa bitirdim Arzum muradını bulmaz Divanî Divanî: Kadir Mevla’m etsin yüzümüzü ak Hey Cemal Divanî dost değil ırak Çalış bu dünyaya bir eser bırak Eseri olanlar ölmez Akalın 362 SONUÇ Âşık Edebiyatı, Orta Asya’dan başlayarak, Anadolu’da şekillenmiş ve günümüze kadar ayakta durabilmeyi başarmıştır. Âşıklar, bizlere geleneğin nasıl başlayıp nasıl devam ettiğini, ortaya koydukları ürünlerle gösterebilmişlerdir. Bu çalışmada Âşık Cemal Divanî’nin âşıklık geleneği içerisindeki yeri incelenmiştir. Divanî’nin 2011-2017 tarihleri arasında yazmış olduğu 304 şiiri yapı bakımından incelenmiştir. Âşık Cemal Divanî’nin, şiirlerinde nazım birimi olarak dörtlüğü esas aldığı, en çok tercih ettiği kafiye örgüsünün a/b/a/b şeklinde olduğu, 295 şiirinde en çok kullanılan kafiye türünün yarım kafiye olduğu, şiirlerinin 237’sinin 11’li hece ölçüsü ile yazıldığı, aliterasyonda en sık kullanılan harfin ‘’N’’ harfi olduğu, hane sayısı olarak 219 şiirinde beş hanenin kullanıldığı, 108 şiirinde redifin en fazla ikili kelimelerde bulunduğu, durak olarak en çok 6+5’i tercih ettiği, beyit nazım birimi formunda 1 şiirinin yer aldığı, 2 şiirinde mahlasın kullanılmadığı, yöresel söyleyişlere önem vermiş olduğu tespit edilmiştir. Âşık Cemal Divanî’nin şiirlerini konu bakımından incelediğimizde 154 şiirinin aşk temasını işlediği, 15 şiirinde yurt sevgisini, 15 şiirinde gurbet teması, 101 şiirinde adaletsizliği, sevgisizliği ve düzenin bozukluğunu anlatan taşlamaları, Atatürk’ten bahseden 1 şiiri ve dini konulardan bahseden 18 şiiri bulunmaktadır. 1960 doğumlu Âşık Cemal Divanî’nin âşıklık geleneği içerisinde eserlerini ortaya koyduğu, sağlığı el verdiği müddetçe şiir yazmaya devam edecektir. 363 KAYNAKLAR ARTUN Erman, Türk Halk Edebiyatına Giriş, İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2008. ARTUN Erman, Türk Halkbilimi, Karahan Kitabevi, 2016. BORATAV Pertev Naili, Folklor ve Edebiyat 1, İstanbul: Adam Yayıncılık, 1982. BORATAV Pertev Naili, Folklor ve Edebiyat 2. İstanbul: Adam Yayıncılık, 1982. BORATAV Pertev Naili, Halk Edebiyatı Dersleri, İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 2000. ÇOBANOĞLU Özkul, Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü, Ankara: Akçağ Yayınları, 2000. DİLÇİN Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1995. DİZDAROĞLU Hikmet, Halk Şiirinde Türler, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1969. ELÇİN Şükrü, Halk Edebiyatına Giriş, Ankara: Akçağ Yayınları, 1993. FİDAN Süleyman, Âşıklık Geleneği ve Medya Endüstrisi, Ankara: Grafiker Yayınları, 2017. GÜNAY Umay, Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara: Akçağ Yayınları, 1993. KALKAN Emir, XX. Yüzyıl Türk Halk Şairleri Antolojisi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1991. KARAALİOĞLU Seyit Kemal, Türk Şiir Sanatı, Ankara: İnkılâp ve Aka Kitapevleri, 1993. KARADAĞ Metin, Halkbilimine Giriş, Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi, 1989. 364 KARADENİZ Bekir, 1900’den 2000’e Halk Şiiri, Ankara: Atılım Üniversitesi Yayınları, 2007. KAYA Doğan, Sivas Halk Şairleri 1, Sivas: Sivas Valiliği İl kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2009. KÖPRÜLÜ Fuad, Edebiyat Araştırmaları, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1999. KÖPRÜLÜ Fuad, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1966. KÖPRÜLÜ Fuad, Türk Saz Şairleri, Ankara: Milli Kültür Yayınları 1962. KUŞ Selçuk, Sazın ve Sözün Sultanları Yaşayan Halk Şairleri VII, Ankara: Gazi Kitabevi, 2011. MAKAL Tahir Kutsi, Türk Halk Şiiri, İstanbul: Toker Yayınları, 2002. ÖRNEK Sedat Veyis, Türk Halkbilimi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995. VURAL Temel, Âşık Cemal Divanî Gönlümüm Gözyaşları, Ankara: Bizim Büro Yayıncılık, 2015. VURAL Temel, Oltu Havzası Âşık Karşılaşmaları, Ankara: Bizim Büro Matbaa Dağıtım Basım Yayıncılık, 2015. YARDIMCI Mehmet, Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri Âşık Şiiri Tekke Şiiri, Ankara: Ürün Yayınları, 1999. 365 EKLER Ek 1: Fotoğraflar Fotoğraf 1: Âşık Cemal Divanî ve İki Yaşında Vefat Eden Oğlu Ümit Fotoğraf 2: Narmanlılar Derneği Kurtuluş Programı’ndan Bir Görüntü 366 Fotoğraf 3: Bursa’da Oltulular Buluşması Programı’ndan Bir Görüntü Fotoğraf 4: Kars Âşıklar Bayramı’ndan Bir Görüntü 367 Fotoğraf 5: Ustası Oltulu Mevlüt İhsani Fotoğraf 6: Divan Dalında Türkiye Birinciliği Takdir Belgesi 368 Fotoğraf 7: III. Türk Dünyası Âşıklar Şöleni’ne Katılım Belgesi Fotoğraf 8: Bursa Halk Ozanları ve Halk Müziği Sanatçıları Derneği Basın Toplantısı’ndan Bir Görüntü 369 Fotoğraf 9: Barış Manço Kültür Merkezi’nde Halk Ozanları Gecesi Fotoğraf 10: Bursa’da Oltulular Buluşması Etkinliği 370 Fotoğraf 11: Odunpazarı Belediyesi Âşıklar Bayramı Yarışması Lebdeğmez İkincilik Ödülü Fotoğraf 12: Türkiye Murat Çobanoğlu 2. Âşıklar Bayramı Madalyası 371 Fotoğraf 13: Kars 1. Âşıklar Bayramı Madalyası Fotoğraf 14: Doyamayan Dünya Adlı Kaseti 372 Fotoğraf 15: Âşık Cemal Divanî Fotoğraf 16: Âşık Cemal Divanî 373 Fotoğraf 17: Âşık Cemal Divanî Saygı Gecesi Afişi Fotoğraf 18: Âşık Cemal Divanî Saygı Gecesi’nden Bir Görüntü 374 Fotoğraf 19: Kopuzdan Bağlamaya Adlı TV Programı Fotoğraf 20: Arkadaşı Âşık Sıtkı Eminoğlu (Soldaki) 375 Fotoğraf 21: Âşık Cemal Divanî, Necati Taşcı, Cemil Özdemir (Soldan Sağa) Fotoğraf 22: Ustası Âşık Mevlüt İhsani’nin Mezarının Bulunduğu Bina (Duralar Köyü) 376 Fotoğraf 23: Ustası Âşık Mevlüt İhsani’nin Mezarı Fotoğraf 24: Âşıklar Meydanı TV Programı 377 Fotoğraf 25: 43. Âşıklar Bayramında Âşık Sıtkı Eminoğlu İle Yapılan Karşılaşma Fotoğraf 26: Âşık Mevlüt İhsani’yi 26. Anma Programı Afişi 378 Fotoğraf 27: Köy TV Ocak Başı Programı Fotoğraf 28: Kastamonu Âşıklar Şöleni Afişi 379 Fotoğraf 29: Divanî’nin Memleketi Erzurum Oltu Duralar Köyü Fotoğraf 30: Âşık Cemal Divanî ‘nin Gençlik Yıllarına Ait Fotoğrafı 380