T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANA BİLİM DALI STRESİN BİREYSEL PERFORMANS ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ VE BİR UYGULAMA DOKTORA TEZİ MUAMMER PAŞA DANIŞMAN: PROF.DR.ZEYYAT SABUNCUOĞLU BURSA – 2007 i İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER……………………………………………….................... i,ii,iii,iv TABLO LİSTESİ…………………………………………………………. v ŞEKİL LİSTESİ…………………………………………………………... v GİRİŞ……………………………………………………………………… vi,vii I.BÖLÜM STRESİN TANIMI, NEDENLERİ VE SONUÇLARI 1. STRESİN TANIMI……………………………………………………………….. 1 2. STRES YARATAN FAKTÖRLER……………………………………………….13 2.1. BİREYSEL FAKTÖRLER…………………………………………... 13 2.1.1. KİŞİLİK……………………………………………….. 13 2.1.2. STRESE YATKIN KİŞİLİK TİPLERİ………………. 16 2.1.3. BİREYİN ÖZEL HAYATINDA STRES YARATAN OLAYLAR……………………………………………. 20 2.2. ÖRGÜTSEL FAKTÖRLER…………………………………………. 24 2.2.1. AŞIRI İŞ YÜKÜ………………………………………. 25 2.2.2. İŞİN NİTELİĞİ……………………………………….. 29 2.2.3. ÖRGÜTSEL YAPI VE İKLİM……………………….. 42 2.2.4. ÖRGÜTTEKİ DEĞİŞİM VE YENİLİKLERİN YARATTIĞI BELİRSİZLİK…………………………. 50 2.3. FİZİKSEL ÇEVRE FAKTÖRLERİ…………………………………..53 2.3.1. GÜRÜLTÜ……………………………………………. 53 2.3.2. AYDINLATMA………………………………………. 55 2.3.3. ISINMA VE HAVALANDIRMA……………………..56 ii 3. STRESİN BİREYSEL SONUÇLARI…………………………………………… 58 3.1. FİZYOLOJİK SONUÇLAR………………………………………… 58 3.2. PSİKOLOJİK SONUÇLAR………………………………………… 62 3.2.1. KAYGI………………………………………………. 64 3.2.2. DEPRESYON………………………………………… 66 3.2.3. UYKUSUZLUK……………………………………… 68 3.2.4. TÜKENME BELİRTİSİ……………………………… 69 3.3. DAVRANIŞSAL SONUÇLAR……………………………………… 71 II. BÖLÜM STRESİN BİREYSEL PERFORMANS ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN ANALİZİ 1. PERFORMANSIN TANIMI VE PERFORMANS DEĞERLEME SİSTEMİ………... 76 2. BİREYSEL PERFORMANSI OLUŞTURAN UNSURLAR………………………… 83 2.1. ODAKLANMA……………………………………………………... 86 2.2. YETKİNLİK………………………………………………………... 87 2.3. ADANMA…………………………………………………………… 90 2.4. EĞİTİM………………………………………………………………. 92 2.5. DOĞRU İNSAN SEÇİMİ……………………………………………. 96 2.6. MOTİVASYON……………………………………………………... 100 3. STRESTEN KAYNAKLANAN BİREYSEL PERFORMANS SORUNLARI………. 105 3.1. VERİMİN AZALMASI. …………………………………………….. 106 3.2. ROL ÇATIŞMALARI. …………………………………………….. 107 3.3.BİREYSEL MORAL SORUNLARI…………………………………. 112 3.4. İLETİŞİM SORUNLARI ……………………………………………. 113 iii 4. STRES KAYNAKLI DÜŞÜK BİREYSEL PERFORMANSIN TEMEL NEDENLERİ.. ………………………………………………………………. 115 4.1. BECERİ EKSİKLİĞİ…………………………………………………116 4.2. MOTİVASYON EKSİKLİĞİ………………………………………... 117 4.3. KAYNAK EKSİKLİĞİ ……………………………………………… 120 4.4. ÇATIŞMA……………………………………………………………. 121 4.5. PSİKOLOJİK TERÖR…………………………………………… 129 4.6. BİREYSEL KARİYER SORUNLARI………………………………. 137 5. STRES KAYNAKLI DÜŞÜK PERFORMANSI ARTTIRMA YAKLAŞIMLARI… 139 5.1.YÖNETSEL YAKLAŞIMLAR……………………………………… 139 5.1.1.TAKDİR ETME…………………………………………….. 139 5.1.2.SORUMLULUĞUN DELEGE EDİLMESİ………………... 140 5.1.3.KOÇLUK VE MENTORLUK YAPMAK………………… 142 5.1.4.EĞİTİM ETKİNLİKLERİ DÜZENLEME ………………… 149 5.1.5 İŞE YÖNELİK DEĞİŞİKLİKLERİ GERÇEKLEŞTİRME ...152 5.1.6. ETKİN İLETİŞİM………………………………………….. 153 5.2.PSİKOLOJİK YAKLAŞIMLAR……………………………………… 155 5.2.1 PSİKOLOJİK DANIŞMA………………………………… 155 5.2.2 EMPATİ…………………………………………………… 157 5.2.3 AKTİF DİNLEME………………………………………… 159 5.2.4 GERİBİLDİRİM …………………………………………… 160 5.2.5 SOSYAL DESTEK SİSTEMLERİ………………………… 161 5.3 FİZYOLOJİKYAKLAŞIMLAR …………………………………….. 163 5.3.1 EGZERSİZ………………………………………………… 163 5.3.2 GEVŞEME TEKNİKLERİ…………………………………. 166 5.3.3 MEDİTASYON……………………………………………. 167 5.3.4 BİYOLOJİK GERİ BESLEME…………………………… 169 5.3.5 BESLENME………………………………………………… 170 iv III. BÖLÜM UYGULAMA 1. STRESİN BİREYSEL PERFORMANS ÜZERİNDEKİ ETKİSİNE YÖNELİK BİR UYGULAMA………………………………………………………………………...……..171 1.1. ARAŞTIRMANIN AMACI…………………………………………….171 1.2. ARAŞTIRMANIN EVRENİ……………………………………………171 1.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN YÖNTEM………………………....171 1.4. ARAŞTIRMADAN ELDE EDİLEN BULGULAR ………...……........172 1.4.1. GÜVENİLİRLİK ANALİZİ SONUÇLARI……………….....172 1.4.2. PERFORMANS DEĞERLEME ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARIN FREKANS ANALİZİ SONUÇLARI…………........176 1.4.3.PERFORMANS DEĞERLEME ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARA İLİŞKİN ANALİZ SONUÇLARI VE YORUMLAR..178 1.4.4. STRES DEĞERLEME ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARIN FREKANS ANALİZİ SONUÇLARI……………………………..….183 1.4.5. STRES DEĞERLEME ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARIN ANALİZ SONUÇLARI VE YORUMLAR……...….185 1.4.6. STRESLE BAŞA ÇIKMA ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARIN FREKANS ANALİZİ SONUÇLARI……………….191 1.4.7. STRESLE BAŞA ÇIKMA ÖLÇEĞİNDE YER ALAN SORULARIN ANALİZ SONUÇLARI VE YORUMLAR ….……..193 1.4.8. ANKETTEKİ ÖLÇEKLERDE YER ALAN SORULARIN TANIMLAYICI İSTATİSTİK SONUÇLARI……………………...198 v 1.4.9. PERFORMANS DEĞERLEME ÖLÇEĞİ FAKTÖR ANALİZİ SONUÇLARI………………………………………………………..202 1.4.10.ANKETTE YER ALAN ÖLÇEKLERİN FAKTÖR GÜVENİLİRLİK DERECELERİ…………………………………...205 1.4.11.KORELASYON ANALİZİ SONUÇLARI…………………..206 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME………………………………………………………......208 YARARLANILAN KAYNAKLAR ……………………………………………………......211 EK : 1. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANKET ……....................................................230 vi TABLOLAR LİSTESİ TABLO 1: A VE B TİPİ KİŞİLİK ÖZELLİĞİ..................................................................19 TABLO 2: STRESİN DAVRANIŞSAL FİZYOLOJİK VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ.....74 TABLO 3: O.Y.A KAVRAMI...........................................................................................85 TABLO 4: EĞİTİM EYLEM PLANI ................................................................................152 ŞEKİLLER LİSTESİ ŞEKİL 1: GENEL UYUM SENDROMU……………………………………………….8 ŞEKİL 2: GERİLİM VE VERİMLİLİK………………………………………………....42 ŞEKİL 3: İŞ TATMİNİ-PERFORMANS İLİŞKİSİ…………………………………......78 ŞEKİL 4: STRES VE PERFORMANS …………………………………………….…...105 ŞEKİL 5: STRES VE VERİMLİLİK DÜZEYİ …………………….…………………...107 ŞEKİL 6: STRES VE PERFORMANS ARASINDAKİ İLİŞKİ……………..………….116 ŞEKİL 7: ÇATIŞMA-ÖRGÜTSEL PERFORMANS İLİŞKİSİ………...……………….124 vii GİRİŞ Günümüzde hızla artan rekabet, küreselleşme, bireyselliğin ön plana çıkması ve teknolojideki gelişmeler işletmelerin varlıklarını sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için bu süreçlere uyum sağlaması gerekliliğini ortaya koymuştur.İşletmelerle birlikte çalışanların da bu süreçlere uyum sağlamaları zorunlu olmuştur.Daha önce işlerini kaybetme korkusu yaşamayan, değişimlerin kendilerini etkilemeyeceğini düşünen, kendilerini geliştirme gereği hissetmeyen çalışanlar yeni oluşumların kendi konumlarını da etkilediğini fark ettiklerinde stres altına girmeye başlamışlar ve yaşanan bu stres çalışanlarda performans düşüşüne yol açmıştır.Baş döndürücü hızla gelişen değişim ortamında çalışanlar bir yandan daha fazla iş yükü altına girmeye, yeni şeyler öğrenmeye ve uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan da gelecekleri hakkında endişelenmeye başlamışlardır . Çalışanların yaşamlarını sürdürebilmeleri ve rahat, huzurlu bir iş yaşantısına sahip olabilmeleri için yaşadıkları stresi azaltmaya ve stresin kendilerini olumsuz yönde etkilemesini engelleyici yollar bulmaya olan ihtiyaçları ortaya çıkmıştır. Çalışan bir yandan yaşadığı stresi azaltmak isterken diğer yandan da bulunduğu konumu koruyabilmek için performansını arttırabilme endişesi içine girmiştir. Bu çalışmanın birinci bölümünde stres ve stres yaratan faktörler tanımlanarak bu faktörler örgütsel ve bireysel açıdan detaylı olarak incelenmiştir.Ayrıca stresin bireysel sonuçları üstünde durulmuş ve bunların çalışan yaşamındaki etkileri belirlenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır.Bu çalışma yapılırken stresin bireysel performans üzerindeki etkileri de analiz edilmiştir. İkinci bölümde ise performans ve bireysel performansı oluşturan unsurlar tanımlanarak düşük bireysel performansın temel nedenleri saptanmaya çalışılmış ve stresten kaynaklanan bireysel performans sorunlarının neler olduğu belirlenip, stres kaynaklı düşük bireysel performansı arttırma stratejilerin neler olduğu ve performans stres ilişkisini nasıl etkilediği açıklanmaya çalışılmıştır. viii Bu çalışmanın uygulama bölümünde stresli bir iş yaşantısı olduğu düşünülen tıp doktorları örneklem grubu olarak ele alınmış ve stres düzeyleri ölçülmeye çalışılmıştır. Tıp doktorluğu, oldukça uzun bir eğitim gerektiren bir meslektir. Tıp doktorları, mesleklerini icra ederken birçok sıkıntı ile karşılaşmakta ve bu sıkıntıları onların kayda değer oranda stres yaşamasına sebep olmaktadır. Çalışmanın teorik kısmındaki bazı bölümlerde dünyada tıp doktorlarının stresleri ile ilgili olarak yapılan çalışmalar ve sonuçları ifade edilmiştir. Bu çalışmalarda tıp doktorlarının hangi konularda stres yaşadıkları ortaya çıkarılarak elde edilen sonuçlar ışığında stres yaratan faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. 1 I.BÖLÜM STRESİN TANIMI, NEDENLERİ VE SONUÇLARI 1.STRESİN TANIMI Gerilim,endişe, kuşku, tedirginlik ,huzursuzluk,korku,heyecan gibi duyguları bir arada ifade eden stres,günümüzde yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Giderek zorlaşan yaşam koşulları ,hızlı değişimin getirdiği belirsizlikler ve insan ilişkilerinin değişmesi stresi arttıran faktörlerdir. Kentleşme,teknoloji,doğal olaylar ve benzeri dışsal faktörler de yaşam dengelerini bozmakta ve bu değişime ayak uydurmakta zorlanan insanlar stresi giderek daha yoğun yaşamaktadırlar.Organizasyonda yapılacak bir değişim en önemli stres faktörlerinden biri olarak kabul edilmektedir.1 Ancak, stresi tümüyle engellenmesi ve ortadan kaldırılması gereken bir durum olarak görmemek gerekir. Stres, bir ölçüye kadar, insanın mücadele gücünü ve başarma azmini arttıran ,güçlüklerle başa çıkmasını kolaylaştıran ve ona direnme gücü veren fiziksel,duygusal ve zihinsel bir tepkidir.Stres farklı kişileri farklı şekilde etkiler.Stres yaşanan işyerlerinde çalışanlarda madde kullanımı,konsantrasyon güçlüğü,karar vermede zorluk ve uyku problemleri yaşanabilir.2 Stres, uygun nitelikte ve yoğunlukta olduğunda kişiyi geliştiren, onu harekete geçiren, deneyim kazandıran ve güçlendiren bir uyarıcıdır. Stresin fiziksel, zihinsel ve duygusal anlamda kişiye zarar vermesi, nedeni anlaşılamayan ve anlaşıldığında da başa çıkılamayan kaygıların o kişinin gücünü aşan sürekli bir gerilime dönüşmesiyle başlar. Önemli olan, yaşam gerilimlerinin bu düzeye gelmeden önce kontrol altına alınması ve hatta belirli amaçlar için onun yarattığı enerjiden yararlanılmasıdır. Bunun yapılabilmesi için stresin gerçekte ne olduğunu, nedenlerini, etkilerini ve sonuçlarını bilmek gerekir. Bu 1 C.Douglas Ward, “The Impacts of Quality Improvement Training on Fear-Anxiety in Organizations,” Journal of Industrial Technology,Vol.16,No.4,2000,s.3 2 Howard Davies, “Facing The Challenges,Building Solutions,”Who,2005,s.2 2 bilgiye sahip olan bir kişi, stresi sağlıklı yaşamını ve başarısını destekleyen bir güç olarak da kullanabilir.3Stres her zaman olumsuz olarak algılanmamalıdır.Gerçekte belli bir başarı elde etmek için stres gereklidir.Ancak çatışma oluşturan stres faktörlerinin engellenmesi gerekmektedir.4Arzu etmedikleri ortamlarda çalışan ve mutsuz olduğunu düşünen insanlar yaşadıkları işyeri stresinden dolayı performans düşüşü yaşarlar.5 Genel bir tanımlamayla stres, insanın içinde bulunduğu ortam ve iş koşullarının onu etkilemesi sonucunda, vücudunda özel biyokimyasal salgılar oluşarak, söz konusu koşullara uyum için düşünsel ve bedensel olarak harekete geçme durumudur. Psikolojik anlamda stres, kişiye özgü ve onun bireysel bütünlüğünü zorlayıcı ve bozucu etkenlerdir. Stresi, fizyolojik yada psikolojik nedenlerden kaynaklanan ve sinir sistemini aşırı derecede yıpratarak, organizmada sıkıntı, gerginlik, yorgunluk, güvensizlik, dikkat dağınıklığı ve çöküntü şeklinde ortaya çıkan, psikolojik rahatsızlık durumu olarak tanımlayabiliriz. Stres, bireyin çevresel uyaranlara yeterli şekilde yada araçsal olarak tepkide bulunmasını engelleyen bir dizi koşul, yada aşırı yıpranma, organizmada olumsuz bazı etkiler, kronik yorgunluk, gerilim, üzüntü, fiziksel zarar, sinir bozukluğu veya benlik saygısının kaybı gibi karşılığında tepkide bulunduğu koşullar dizisidir. Stres, insanların aşırı baskıya karşı gösterdikleri bir tepkidir. Stres, bireyin tehdit edici, çevresel ve içsel faktörlere karşı gösterdiği tepkidir. Stres, insanların kontrol dışında gelişen ve bu kontrolsüzlük nedeniyle bireyin zihinsel ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir durumdur.6Stres işyerinde yaşanan ölümlerin en önemli nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir.Stres hem depresyona sebep olmakta hem de kişinin bilişsel faaliyetlerinde aksamalara yol açmaktadır. Aynı zamanda yoğun bir işyeri stresi yaşayan çalışanlar da aile içi çatışmalar, işe geç kalmalar,performansta düşüş ve kişisel ilişkilere sorunlar yaşanmaktadır.7 3 İsmet Barutçugil, Organizasyonlarda Duyguların Yönetimi, Kariyer Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2002, s.144 4M.Palmer,Yönetimde Kadınlar,American Management Association,Rota Yayınları,İstanbul 1993,s.31 5 Laura Lozanski, “Occupational Stress,”Canadian Association of University Teachers,2003,No.1,s.2 6 Hasan Tutar, Kriz ve Stres Yönetimi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004, s.189 7 E.Kevin Kellowag, “Emerging Approaches to Workplace Stress,” Psychomatic Medicine,Vol 66,2002,s.8 3 Stres bireyi rahatsız eden ortamın ,gürültü, zorlama, aşırı iş yükü gibi, ortaya çıkardığı herhangi bir düzen bozukluğuna organizmanın verdiği bir cevaptır.8 Stres, bir eyleme, duruma yada bir kişinin üzerindeki fiziksel ve / veya psikolojik zorlanmaya karşı bir tepkinin sonucudur.9 Sözcük olarak stres Latince kökenli olup “estrictia” dan gelmektedir.10 Stres sözcüğü, sıkıca sarmak, sıkmak, sıkıştırmak, bağlamak anlamlarını içeren Latince “stringere” kelimesinden türetilmiştir.11 Akademik olarak stresi meydana getiren olaylara stres vericiler, bu olaylara insanların fizyolojik, psikolojik ve davranışsal düzeyde verdikleri tepkilere de stres adı verilmektedir.12 Stres, insan ve öteki canlılarla ilgili durumu tanımlamada kullanılmadan önce fizik ve mühendislik bilimlerinde kullanılmıştır. Stres, 17. yüzyılda “adversity” karşılığı olarak felaket, bela, musibet gibi anlamları kapsarken yada “affliction” dert, keder, üzüntü yerine kullanılırken 19.yüzyılda kavrama yüklenen anlam değişmiştir. Stresin etimolojik gelişimi de bugünkü anlamını da tam olarak açıklamamaktadır, ancak çağdaş kullanımla belli bir içeriğe ulaşmıştır. Gerçekten, stres sözcüğü iki ayrı anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi, insanın yada bir başka organizmanın tehlike içinde bulunduğu etmenler ve koşullara göre dengenin bozulduğu bir durumu anlamak içindir. Bir başka deyişle, bireyin fizyolojik, biyokimyasal ve psikolojik stres tepkileri bu kapsamda düşünülür. İkinci anlamda ise stres, organizmanın dengesini bozabilecek tüm etmenleri kapsayacak genişliktedir. Burada fiziksel,travma, sıcak, soğuk gibi, psikolojik,duygusal gerilimler, iç ve dış çatışmalar, eş sorunları gibi, veya sosyal,çevre etmenleri, kültürel değişim gibi, içerikli tüm etmenler anlatılmak istenmektedir.13Ayrıca içinde bulunulan işletmenin atmosferi ve kültürü stres oluşturabilecek bir yapıdaysa çalışanın bundan etkilenmemsi 8 İlter Akat, Gönül Budak, Gülay Budak, İşletme Yönetimi, Barış Yayınları, İzmir, 1999, s.341 9 Zeyyat Sabuncuoğlu, Melek Tüz, Örgütsel Psikoloji, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2001, s.231 10 Yücel Ertekin, Stres ve Yönetim, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları No:253, Ankara 1993, s.5 11 Jean Benjamin Stora, Stres , İletişim Yayınları, İstanbul, 1992, s.7 12 Frances M. Stern, Rone Zemke, Satış ve Satış Yönetimi: Stressiz Satış, Rota Yayınları, İstanbul, 1996, s.46 13 Ertekin, a.g.k, s.5 4 imkansızdır.14Stres oluşumunu tetikleyen en önemli faktör organizasyonların strese karşı geliştirdikleri tutumdur.15 Bilim dünyasında stres ilk kez 17. yüzyılda elastiki nesne ve ona uygulanan dış güç arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere fizikçi Robert HOOKE tarafından kullanılmıştır. Thomas YOUNG isimli bir başka fizikçi bunu yüzyıl kadar sonra bir formül üzerinde göstermiştir. Young’a göre stres maddenin kendi içinde olan bir güç yada dirençtir. Madde, kendi üzerine uygulanan dış güce kendi direnci oranında bir tepki gösterir. Elastik kütle bu stres tepkisi sayesinde eğrilip bükülerek bu dış gücü dengelemeye ve ona uyum sağlamaya çalışır. Ancak eğer dış güç elastik kütlenin kendi içerisindeki dirençten daha büyükse böyle bir dengeleme mümkün olmaz ve madde niceliksel bir değişime uğrayıp kırılabilir. Dıştan gelen gücün aşırı büyüklüğü durumunda ise niteliksel değişmeler olabilir.16Stres sözcüğü büyük bir ihtimalle Latince’ deki “çekip germek” anlamına gelen “stringere” sözcüğünden gelmektedir.17 Çince’de stres kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerine yüklenen sembollerin karışımıdır. Stres bu iki kavramı paylaşmaktadır. Her problem, çözümünü de içinde saklamaktadır. Stres altında olunan her anda kişi enerjisini hem yıkıcı hem de yapıcı olarak kullanma potansiyeline sahiptir.18Young” a göre stres maddenin kendi içinde olan bir güç ya da dirençtir.19 Stres bireysel farklar ve psikolojik süreçler yoluyla gösterilen uyumsal bir davranış olup, kişi üzerinde aşırı psikolojik yada fiziksel baskılar yapan her hangi bir çevresel etmenin organizmaya yansıyan sonucu olmaktadır. Bu tanıma göre; • Uyarıcı açısından stres kişi üzerinde bir güç yada uyarıcı bir etkinliktir. 14 “Work Related Stress,”European Agency for Safety and Health at Work,Vol 22, 2002, s.12 15 Anne Sandberg, “Comparative Study of Stress and Coping Between Nurses Working with Children and Nurses Working with the Elderly,” British Medical Journal, December 2002, s.9 16 James C.Quick,J.D.Quick,Organizational Stres and Preventive Management,Mc Graw Hill,New York, 1984, s.8,9. 17H. Graham, Stresi Kendi Yararınıza Kullanın,Alfa Yayınları,İstanbul 1999,s.83 18Arthur Rowshan, Stres Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2002, s.14 19 R. Ethel,“Stresle Başa Çıkmada Kendimizle Olumlu Diyalog,”Stresle Başa Çıkma Dergisi,Türk Psikologlar Derneği Yayınları,Ankara,1994,s.8 5 • Sonucunda ise gerilimli bir davranış ortaya çıkmaktadır ve uyarıcı durumlar bireyde gerilim yaratmaktadır. • Gerilim ise birey üzerinde duygusal ve fiziksel bir baskı yaratmaktadır. • Bu baskı sonucu homeostatik dengesi bozulmaktadır. • Ancak stres sadece bir uyarıcı olarak tanımlanamaz, olayın bir de davranış boyutu vardır. • Stres davranışı, bireyin stres yapıcılara karşı gösterdiği psikolojik yada fiziksel eylemleridir. Bu tepki de, psikolojik açıdan tümüyle kişiye özgü gerçekleşmektedir. • Bu nedenle uyarıcıyı bilmeden, sadece bireyi gözleyerek, yani görünen davranışına bakarak onun stresini açıklamak mümkün olmamaktadır. Bu açıklamalara göre, stres, bir uyarıcı – davranış ilişkisidir. Yani, stres, çevredeki uyarıcı durumlar ve baskılar ile bireyin belirli bir şekilde davranma eğilimi arasındaki etkileşimin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.20Çok yoğun bir çalışma içinde olduğuna inanan çalışanlar yaşadıkları stresin sonucu olarak sosyal ilişkilerinde problemler yaşayabilmekte, davranış ve tutum değişiklikleri göstermektedirler.21 Ancak amirlerinden ve ailesinden sosyal destek alabilen çalışanlar yaşadıkları stresi azaltabilmektedirler.22 Stres üzerinde son yıllarda yapılan çalışmaların odak noktası , genellikle kişi ve onun çevresidir.Caplan ve arkadaşlarına(1975) göre stres , bireyin iş çevresini devamlı tehdit eden özelliğe sahiptir.Buna göre , işin yol açtığı stres , bireyin ya istekleri yada yetersiz doyumlar yönünden değişik şekillerde kendini göstermektedir.Beehr ve Newman(1978) stresi yine , ‘kişi ile çevresi arasındaki etkileşimden doğan bir durum’ olarak tanımlamaktadır.Aynı yazarlar iş stresini ise ‘kişilerde meydana gelen ve onları normal faaliyetlerinden sapmaya zorlayan değişik bir durum’ olarak ifade etmektedir.23 20 Mehmet Silah, Çalışma Psikolojisi, Selim Kitabevi, Ankara, 2001, s.144 21 Ellen Galinsky, “Feeling Overworked,” Families and Work Institute,New York.2001,s.8 22 Judy M.Hogan, “Stressors And Stress Reactions Among University Personnel,” International Journal Of Stress Management,Vol.9,No.4,2002,s.291 23 Vedat Işıkhan, Çalışma Hayatında Stres Ve Başa Çıkma Yolları , Sandal Yayınları 2004 Ankara s. 36 6 18. yüzyıl Fransız biyologlarından Claude BERNARD , bünyenin kendi içinde bir denge sağlaması gerekliliğini belirtmiştir.Örneğin , kan basıncı , nabız , kandaki oksijen düzeyi kişi içinde bulunduğu koşullara göre sürekli değişmektedir.24 Stres bir anlamda ortamda oluşan değişikliğe bir tepkidir ve kişinin tüm duygu ve düşüncelerini etkileyerek fiziksel rahatsızlıkların oluşmasına zemin hazırlar.Stresin etkileri pozitif veya negatif olabilir, ama aynı zamanda her ikisi de birlikte bulunabilir.25 Stres konusunda Amerikalı fizyolog Cannon , ‘homeostasis’ kavramını ilk kez açıklamıştır.Burada stres tepkimesinin açıklanmasında vücut iç dengesindeki herhangi bir değişikliği karşılayabilmek için bir çok kimyasal süreci harekete geçiren , kendi kendini düzenleyici bir sistem olarak ele alınmaktadır.Cannon vücudun bu kendi kendini düzenleme yeteneğini ‘homeostasis’ olarak isimlendirmiştir.Genelde bu terim , durağanlık yada aynı kalma yeteneğini açıklamak için kullanılmıştır.Burada üzerinde durulan nokta ; organizmanın sağlığını sürdürebilmesi için , iç dengenin sağlanmasının gerekli olduğu gerçeğidir.Organizmanın tüm eylemleri,sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için ayarlanmıştır.Organizma normal işlevlerini sürdürebilmek ve normal şeklini koruyabilmek için büyük çabalar harcamak zorundadır. Cannon değişim tehditleri aşırıya kaçtığında vücudun kendi içinde ayarlamalar yaptığını keşfetmiştir.26Cannon’a göre beden, dengesi bozulduğunda ve bazı sebeplerle hemostastan uzaklaştığında hiç vakit kaybetmeden mücadeleye başlamaktadır.Cannon bu tepkiyi savaş-kaç olarak tanımlamıştır.27 Bir tehlike ile yüz yüze gelen bir canlı , başa çıkamayacağını inandığı bu tehlikeden uzaklaşmaya çalışır , başa çıkacağına inandığı tehlike ile savaşır ve böylelikle yeni duruma bir uyum sağlar.28Uzun dönemli veya kısa dönemli stres vücutta çeşitli değişikliklerin yaşanmasına sebep olur. Eğer tehdit veya beklenti hızlı bir şekilde geçip giderse vücut kısa zamanda eski 24 Jere E. Yates , Gerilim Altındaki Yönetici, İlgi Yayınları İstanbul 1989 , s. 32 25 www.uhs.berkeley.edu/facstaff/pdf/healthmatters/stress ,Erişim Tarihi : 25.08.2006 26 Yates , a.g.k , s.32 27 Stern , a.g.k , s.47 28 Acar Baltaş , Zuhal Baltaş , Stres ve Başa Çıkma Yolları ,Remzi Kitapevi, İstanbul 2000 , s.23 7 haline döner.Stres aynı yoğunlukta uzun süre devam ederse kişide birçok sağlık problemi ortaya çıkar.29 Bu durum sempatik ve parasempatik sinir sistemi kavramlarıyla açıklanabilir.Çünkü insan vücudu aynı anda uyarıcı etkiler yapan parasempatik sinir sistemi gibi birbirine zıt iki farklı sistemin bir arada bulunduğu merkezi bir sinir sistemine sahiptir.Bir tehdit yada güçlükle karşı karşıya kaldığımızda sempatik sinir sistemi devreye girer ve beden , mücadele etmek ve kaçmak eyleminde bulunur.Sempatik sinir sisteminin faaliyetine bağlı olarak , stres sırasında göz bebekleri büyür , tükürük salgısı ile sindirim faaliyetleri engellenir, kalbin çalışması hızlanır , ter oranı artar.Bütün duyu organları daha duyarlı hale gelir , işitme daha keskinleşir ve karanlıkta bile görme yetisi artar.Bu ani ve otomatik tepkiler sayesinde uyarıcılara karşı daha etkin davranılabilir.Mesela üzerimize gelen bir arabadan kaçarken bedenimizin hızlı hareket etmesi tamamen sempatik sinir sistemimizle ilgilidir.Parasempatik sinir sistemi dinlenme , rahatlama , beslenme , sindirim sistemi ve deri onarımı gibi vücudun iyiliğe yönelik faaliyetlerini yönetir.Sempatik sinir sisteminin aksine kendi kendine harekete geçmez , bizden emir bekler,bu aşamada kişi, derin nefes alma , olumlu düşünme ve rahatlama gibi yöntemleri kullanır.30 Stres kavramını ilk kez ortaya atan Hans Selye stresi , organizmanın her türlü değişmeye özel olmayan tepkisi olarak tanımlamıştır.Hans Selye’nin çok yaygın olarak benimsenen bu tanımına göre stres , memnuniyet verici olup olmadığına bakılmaksızın her türlü isteme bedenin uyum sağlamak için gösterdiği yaygın tepkisidir.Selye’nin bu tanımındaki bazı öğelerin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.İlk olarak stres , ‘bedenin bir tepkisidir’.Bunun anlamı , stresin fiziksel bir durum olması ve fizyolojik bir tepki meydana getirmesidir.Buna göre stres fizyolojik bir durumdur ve endişe, kaygı, depresyon veya engellenme değildir.Bu zihinsel durumlar , fizyolojik tepki için başlatıcı olabilir , ancak kendileri stres değildir.Bazen psikoloji literatüründe kaygı ile stres eş anlamlı kullanılmıştır.Kaygı stresi hızlandırabilir , fakat stresin kendisi değildir.Geç kalındığında kırmızı ışıkta durmak zorunda kalınması stres değildir.Stres , bedenin olaya yanıtıdır.Stres 29 Roger E. Benson, “Occupational Stress Factsheet”,2004,www.pef.org.,2004.Erişim Tarihi : 17.07.2006 30 Gerard Hargreaves , Stresle Baş Etmek, Doğan Kitap , İstanbul 1998 , s.16-17 8 memnuniyet verici olup olmadığı dikkate alınmaksızın her türlü isteme vücudun uyum sağlamak için gösterdiği geleneksel tepkisidir.31 Selya’nin tanımı , bir stres tepkisinin uyanmasında hem memnuniyet verici hem de sıkıntılı oluşumların etkili olduğunu işaret etmektedir.İnsan bedeni , genel olarak zevkli ve zararlı olaylar arasındaki farkı ayırt etmez.Her iki farklı durumda da beden işlevini yerine getirmektedir.Bu nedenle hem memnuniyet verici hem de olumsuz uyaranlar altında bedenin gösterdiği stres tepkisi aynıdır.32 Hans Selye’nin stres kuramı , organizmanın tepki mekanizmalarını içerir ve ‘genel uyum sendromu’ olarak bilinir.Bu kurama göre aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi , organizmanın strese tepkisi üç aşamada gelişir.Bunlar alarm tepkisi , direnme ve tükenme aşamalarıdır. 31 Allen.R,Human, Stres, Its Nature and Control, Prentice Hall Pub, New York,1990,s.111 32 İnayet Pehlivan,İş Yaşaminda Stres, Pegem Yayıncılık, Ankara 2000, s.39 Normal Karşı Koyma Karşı Koyma Aşaması Tükenme Aşaması Alarm Reaksiyonu Şekil 1: Genel Uyum Sendromu Kaynak:Sabuncuoğlu-Tüz,s.232 Genel Uyum Sendromunun Üç Aşaması 9 Alarm Aşaması: Organizmanın dış uyarıcıyı stres olarak ilk algıladığı durumdur.33Alarm döneminde : • Solunum sayısı artarak bedene daha çok oksijen sağlanır. • Kan basıncı yükselir , kalp ritmi hızlanarak kan dolaşımı süratlendirilir , her bölgeye daha çok kan gider. • Kaslar daha gergin hale gelerek kuvvet gerektiren işlere hazırlık sağlanır. • Sindirim faaliyeti yavaşlar , bu bölgedeki kan öncelikle beyine gider , bağırsak ve mesane kasları gevşer , vücut sindirimi ikinci plana atmıştır. • Göz bebekleri büyür , ışığı daha fazla algılayarak uyanık olma sağlanır. • Karaciğer ve kaslarda depolanmış yağ ve şeker kana karışır , vücuda gereken enerji daha kolay sağlanır. • Kanda alyuvar sayısı artar , böylece beyine ve dokulara taşınan oksijen miktarı artar , kan pıhtılaşma işlemi yavaşlamaya başlar.Çünkü heparin salgısı artmıştır. • Beş duyu uyanık hale gelir , dış algı artar , herhangi bir dış tehlikeden haberdar olmak için bu gereklidir.34 Alarm döneminde kişi istenmeyen koşuldan ya kaçacak yada mücadele edecektir.35 Direnç Dönemi: Vücudun direnci normalin üzerine çıkar.Yüz yüze olduğu bu stres verici duruma karşı vücut direncini yükseltmiştir.Bu durumdan kaçmak veya uyum sağlamak zorunda olduğundan başka stres vericilere karşı direnci düşer.36Direnç aşamasında birey , fiziksel ve duygusal enerjisini harekete geçirerek stres yapıcılarının olumsuz etkilerine karşı koymaya çalışmaktadır.Stres yapıcının etkisi devam ederken , uyuma elverişli bir durumu algılayan bireyin tepkisi , bir direnç tepkisi olmaktadır.Bu süreçte organizmanın alarm döneminde gösterdiği bedensel ve psikolojik nedenler ortadan kalkmakta , bireyin direnci normalin üzerine çıkmaktadır.Bu durumda birey algıladığı stres yapıcıya direncini yoğunlaştırırken,başka stres yapıcılara karşı direncini yitirmektedir.Stresli 33 Sabuncuoğlu , Tüz , a.g.k , s.232-233 34 Tutar , a.g. k , s.197 35 Sabuncuoğlu , Tüz , a.g.k , s.233 36 Baltaş , a.g k , s.27 10 bir insanın tipik davranışları asıl bu dönemde ortaya çıkmaktadır.Tükenme uzun süreli yaşanan stresten dolayı oluşur.37 Bir insan çalışma yaşamında karşılaştığı stres yapıcı koşullarla mücadele edip , onlara karşı bir direnç oluşturabilirse, iş sürecine uyum yeteneği gelişebilmektedir.Bu direnç dönemini başarılı bir şekilde geçiren bir bireyin fizyolojik ve psikolojik işleyişi birbirini tamamlamakta , beden ve ruh sağlığı yerinde olup , iş verimliliği de artmaktadır.Birey bu koşullarda direncini kaybederse de performansı düşmekte , çalışma yaşamında başarılı olmakta , bedenen ve ruhen çökmekte , tükenmektedir.38 İşyerinde yoğun bir stres yaşayan çalışan çeşitli fiziksel rahatsızlıklarla karşılaşabilmektedir.Bunların arasında en önemlisi kalp hastalığıdır. Ayrıca stres kişinin bağışıklık mekanizmasına da da zarar vererek kişinin birçok önemli hastalığa yakalanma riskini de beraberinde getirmektedir.39İş ortamının veya işin, kaza oluşturma riski sağlık ve güvenlik açısından tehlikeli olması önemli bir stres kaynağıdır.40 Tükenme Aşaması:Stres verici olay çok ciddi ise ve uzun sürerse , organizma için tükenme basamağına gelinir.Bazen bu dönemde yeniden alarm dönemi reaksiyonları ortaya çıkar.41Tükenme Döneminde parasempatik sistem çalışmaya devam eder.Başa çıkılamayan stresler dengeyi bozar.Uyum enerjisi tükenir.Tükenme ve bitkinlik nöbetleri görülür.Artık geri dönüşü olmayan izler organizmaya kazınır.Bu dönem hastalıklara açık olduğumuz dönemdir.Sonunda bedensel tükenme ve ölüm meydana gelir.42Yaşamlarını sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için kişiler yaşamlarında pozitif bir denge sağlamak zorundadırlar.Bu pozitif dengeyi sağlayabilmek için kişiler kendilerini bazı risk faktörlerine karşı dayanıklı kılmak zorundadırlar.43 37 Rose Grau, “Moderator Effects of Self-Efficacy on Occupational Strss”,Psychology in Spain,Vol.5,2000,s.64 38 Silah , a.g.k , s.151 39 Ernesto A.Randolfi, “Developing a Stress Management and Relaxation Center for the Worksite”,Worksite Health, Vol.4, 2003, s.42 40 Raije Kalimo,Sources of Stres at Work and Their Relation to Stressors In Non Working Environment,World Health Organization,Geneva,1999,s.2 41 Baltaş , a.g.k , s.27 42 Ersin Altuntaş ,Stres Yönetimi, Alfa Yayıncılık, İstanbul, s.17 43 Randy.J.Nelson, Seasonal Patterns Of Stress,Cambridge University Press, Cambridge,2002,s.12 11 Selye yıkımı ‘adaptasyon hastalığı’ olarak tanımlamıştır.Eğer beden savunması streslere karşı koyabiliyorsa genel uyum belirtisi iyi çalışıyor demektir.Selye’ye göre yaşlanma , sabit adaptasyon enerjisinin zamanla aşınmasıdır.Bu açıdan psikosomatik sonuçların ortaya çıkmasında üç önemli faktör vardır.Bunlar ; stresin şiddeti , kronikleşmesi ve genel uyum belirtisinin hangi aşamada olduğudur. Selye , insan yaşamının ‘çocukluk’ , ‘olgunluk’ ve ‘yaşlılık’ dönemleriyle bu stres aşamaları arasında bir paralellik kurmuştur.Birey çocukluk döneminde zayıf beden yapısı ve gücüne rağmen , aşırı ve tutarsız – kontrolsüz tepkiler gösterir.Olgunluk döneminde ise , birey için stres yapıcı kaynaklar çoğalmaktadır.Bu kaynak zenginliğine birey artan enerjisi ve gücüyle karşı koymaya çalışarak , uyum sağlamaktadır.Yaşlılık döneminde de geriye dönüşü olmayan uyum kaybı yaşanmaktadır.Bireyin bu süreci , yıkımı yada tükenmesiyle sonuçlanmaktadır. 44 Selye ile birlikte stresle ilgili araştırma ve çalışma yapan tüm araştırmacılar bu kavrama önce ‘organizmaya zarar veren etken’, daha sonra ‘dış ve iç ortamdan kaynaklanan zararlı etkenlerin organizmadaki yarattığı değişiklik’ olarak yaklaşmışlardır.Günümüzde ikinci yaklaşım biçimi benimsenmiştir. Selye’yle birlikte stresle ilgili araştırma yapan Lazarus , 1960’lı yıllardan 1980’li yıllara dek değişik zamanlarda stresi ‘insanla, insanın içinde yaşadığı ortam arasındaki karşılıklı ilişkinin organizmada yarattığı tepki’ olarak ele alan çeşitli tanımlar yapmıştır.Bunların sonuncusunda stresi ‘organizmanın gereksinimlerinin , organizmanın kaynaklarını aştığında ortaya çıkan durum olarak değerlendirmiştir.45 Stres başka bir şekilde kişilerin alışık olmadığı talep, kısıtlama yada fırsat durumlarıyla karşılaşmasıyla yaşanan gerilim durumu şeklinde tanımlanabilir.46Selye’nin çalışmasını eleştirenler onun stresin birey üzerindeki fizyolojik etkisini ve bireyin stresi 44 Silah , a.g.k , s.152 45 Özcan Köknel , Zorlanan İnsan , Altın Kitaplar Yayınevi , İstanbul 1998 , s. 38 46 John R. Schernerhon, Management And Organizational Behaviour , John Wiley and Sons Publishing , New York 1996 , s.244 12 tanıyıp stresini azaltıcı önlemler almaya yönelik değişimleri gerçekleşebileceğini göz ardı ettiğini vurgularlar.47 Kendi kapasitesini zorlanmalarla başa çıkabilmek için yetersiz olarak algılayan kişi , stres yaşar.Kişinin, olmasını istediği durumla algıladığı durum arasında önemli sayıda bir fark varsa stres ortaya çıkar.Araştırmalar stres kaynaklarından çok , strese maruz kalan kişinin tehdit algısının strese yol açtığını göstermektedir.Başka bir deyişle stres, kişinin istek ve potansiyeliyle , çevresinin ondan istek ve beklentilerinin örtüşmemesiyle ortaya çıkar.Bu nedenle stresi herkes farklı sebeplerden ve farklı şekillerde yaşar.Olaylar ve yaşantılar farklı insanlarda farklı sonuçlar doğurur.Bir kişi için stres verici olan yaşantı , bir diğeri için stres kaynağı olarak algılanmayabilir.Hatta diğeri için stres kaynağı olmadığını görmek , o kişi için ayrı bir stres kaynağı olabilir.Hayata bakışımız ve ona yüklediğimiz anlam hayatın bize getirdiklerini doğrudan etkiler48.Karakterimizin oluşumuna sosyal, biyolojik ,psikolojik ve davranışsal olmak üzere birçok faktör etki eder.Kişinin doğuştan gelen yapısı ve yaşam boyu edindiği tecrübeler kişinin davranışını,duygularını ve düşünce biçimini oluşturarak karakterini biçimlendirir.49 Algılarımızı ve olaylara yüklediğimiz anlamı farklı kılan sebepler vardır.İnsanlar farklı genetik özelliklere , yaşantılara , tutumlara , yeteneklere , eğitime ve kişilik özelliklerine sahiptir; bunların sonucunda istekleri , beklentileri ve bunları karşılayabilme becerileri farklıdır.Yaşadığımız yer , yaptığımız iş , yaşam biçimi , aile ve arkadaş çevresi bakımından da farklı olduğumuza göre , algılarımız uyarandan çok , bize bağlı olacaktır.50 Kişilerin yapılarından kaynaklanan dayanıklılıkları ve yaşadığı deneyimler farklı olduğundan strese karşı esneme sınırları da farklılık gösterir.Çeşitli kaynaklardan oluşan ve kişileri farklı etkileyen nokta olarak adlandırılan stres eşiğinde normal davranışlara göre hafif bir değişiklik görülebilir.Kendi sınırları içinde stresli oldukları sürece büyük bir olasılıkla olumsuz bir sonuçla karşılaşılmayacak, kendi esneme sınırlarının dışına 47 Susan Cartwright – Cary L. Cooper ,Managing WorkPlace Stress , Sage Publications , London 1997 , s.5 48 Zuhal Baltaş , Verimli İş Hayatının Sırrı : Stres , Remzi Kitapevi , İstanbul 2002 , s.7 49 Discovery Health, “Personality Types Impact on Response to Stress”,www.discovery.com,2006,Erişim Tarihi,23.09.2006 50 Zuhal Baltaş , a.g.k , s.7 13 çıkıldığında ise stresin bozucu etkileri sonucu normal davranıştan şiddetli sapmalar görülmeye başlayacaktır.Bu durumda stresle baş edebilmek için kişisel teknikler kullanılması veya yakın çevresinden yardım istenmesi söz konusu olacaktır.Eğer esneme sınırlarının çok dışında ,kırılma noktasındaki stres düzeyinde iseler, stresin yıpratıcı etkileri görülmeye başlar.Artık bu durumda kişiyi eski sağlıklı haline getirmek için profesyonel bir kişinin yardımına ihtiyaç duyulmaktadır.Kişinin stresli durumdan normal haline geçmesi arasındaki geçen süreyi ifade eden geri dönme zamanı ise her kişide farklılık gösterecektir.51 Eğer stres kişiye zarar verecek boyutlara gelirse kişinin tüm yaşamı bundan etkilenir.52 Stres, hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır.Çünkü insana çevredeki uyaranlar karşısında daha iyi dayanma fırsatı verir.Sıfır stres , ölümdür.Çünkü bu durumda birey çevreden gelen etkilere tepki vermeye yetecek enerjiden yoksun demektir.Aşırı stres de ölümcül olabilir.Çünkü bu durumda birey aşırı enerji sarf etmekte ve tükenmektedir.Çözüm, her bireyin kaldırabileceği ölçüde optimum stres ile doyumlu ve olumlu bir hayat sürdürebilmesidir.53 2. STRES YARATAN FAKTÖRLER 2.1.BİREYSEL FAKTÖRLER 2.1.1.KİŞİLİK Streste kişilik önemli bir öğedir. Bununla birlikte stresin yaratacağı etkinin derecesi, kişilikle görevin gerekleri arasındaki ilişkiden daha çok etkilenmektedir.54 Stresten etkilenme kişilik düzeylerine göre değişmektedir. Bazı kişilikler strese karşı daha dayanıklı 51 İnci Artan , Örgütsel Stres Kaynakları ve Yöneticiler Üzerine Bir Uygulama , Özgün Matbaacılık , İstanbul , 1986 , s.57-62 52 “Occupational Stress and Organizational Effectiveness,”California Department of Industrial Relations,1998,s.2 53 Akat , Budak , a.g.k , s.342 54 Akat-Budak, a.g.k. s .346 14 olduğu halde bazıları stresten daha kolay etkilenmekte ve yıpranmaktadırlar. Bazı insanlar stres uyarımına karşı hızla alarm durumuna geçerek savunma tepkileri geliştirirlerken bazıları daha yavaş ve geç alarm vaziyeti almaktadırlar.55 Kişilik davranışlara yön verir ve idare eder. İnsanların davranışlarında rastgele ortaya çıkmış gibi görünen farklılıklar, aslında düşünce tarzlarında gözlenebilen bazı temel farklılıkların mantıki sonuçlarıdır. Bu temel farklar insanların nasıl düşünmeyi tercih ettikleri ve özel olarak nasıl algıladıkları ve yargıladıklarıyla ile ilgilidir.56 Kaygı, iş bağımlılığı, olumsuz düşünme, işleri erteleme alışkanlığı, özgüven eksikliği ve mükemmeliyetçilik insanları en iyi anlarında bile strese sokabilecek kişilik özelliklerinden sadece bir kaçıdır.57 İnsan kişiliğini değişik bir bakışla sınıflandıran iki hekim, M.Friedman ve R.Rosenham, çok sayıda erkeği incelemiş ve onları A ve B tipi olarak iki kümede toplamışlardır.Bu iki kalp cerrahı araştırıcının yılları kapsayan çalışmaları hangi kişilik özelliklerinin strese ve onun olumsuz etkilerine daha yatkın olduklarını saptamayı amaçlar. Yapılan ilk araştırmalar da geleneksel risk faktörlerinin kalp damar hastalıklarının ancak yarısını açıkladığını, başka faktörlerin de katkılarının olabileceğini göstermiştir.58 Yaşanan parasal sıkıntılar, aile içi çatışmalar,işin beklentilerinin fazla olması ve kişinim kapasitesinin bu beklentilerin altında olması kişinim stresi daha yoğun yaşamasına sebep olur. Eğer kişi yeterli bir psikolojik altyapıya ve sosyal çevreye sahip değilse stresin zararlı etkilerine maruz kalır.59 Bütün stresler kişinin kendisinden kaynaklanır.Kişi ona başkalarının neden olduğunu ve başka bir seçeneğinin olmadığını düşünür. Ama gerçekte bir seçeneği vardır. Bir kez bunun farkına vardıktan sonra, stres yaşayıp yaşamamak artık onun elindedir.60 55 Silah, a.g.k, s.326 56 Peter Myers, Isabel Brigss, Kişilik, Kuraldışı Yayıncılık, İstanbul, 1997, s.23,28 57 Braham, a.g.k, s.35 58 M.Friedman,R.H.Rosenham, “Type A Behaviour and Your Heart,” Knopf Press,New York,1986,s.121 59 Andrew Steptoe, “Burden of Psychological Adversity and Vulnerability in Middle Age,” Psychomatic Medicine, Vol.65,2003, s.1029 60 Wendy Grant, Kontrol Sizde mi?, HYB Yayıncılık, Ankara, 1998, s.58 15 Ama zamanında önlem alınmazsa stres çalışanlarda belirli bir zaman dilimi sonrasında depresyon oluşumuna yol açar ve bu durum çalışan performansını düşürür.61 Yaşamlarının kendi kontrolünde olduğuna inanan insanlar, kendilerini güçlü görürler, az stres yaşarlar. Yaşamlarının kendi kontrolleri dışında, dışsal kontrol odağına sahip insanlar ise, güçsüzlük ve yoğun strese maruz kalırlar. Dışsal kontrol öğrenilmiş çaresizliğe neden olur. Örnek olarak, sirklerde gösteri yapmak için kullanılan filler verilebilir. Filler yavru iken ayaklarına hareket etmelerini engelleyen zincirler takılır. Yetişkin olduklarında, çok küçük bir gayretle söküp atabilecekleri bir kazıkla zemine bağlanırlar. Hiçbiri kazığı sökmeye uğraşmaz. Çünkü kendilerine çevrelerini kontrol edemeyecekleri öğretilmiştir. Bu durum insanlarda da görülür. Çocuklukta, belli sınırlar konulduğunda, ileriki yaşam dönemlerinde de bu sınırların devam edeceğini sanırlar. Daha sonra içinde bulunduğu durumu kontrol edebileceği duruma gelindiği halde çaba gösterme söz konusu bile olmaz. Durumları değiştirmemek “öğrenilmiş çaresizliktir.” Bir grup deneğe öğrenilmiş çaresizlik öğretilir mi? Sorusunun cevabı olarak ne yaparlarsa yapsınlar önleyemeyecekleri ve rahatsızlık verecek şiddette gürültüye maruz bırakılmışlardır. Daha sonra deney grubuna, gürültüyü önleyebilecekleri bir mekanizma verildiği halde, denekler kaderine razı olarak farklı bir tepki göstermemişlerdir. Savaş esirlerinin kendilerine yapılan işkence ve haksız muameleye bir süre tabi tutulduktan sonra, bu konuda hiçbir girişimde bulunmamaları öğrenilmiş çaresizlikle açıklanabilir. Stresle baş etmede kontrol önemlidir. Eğer durum kontrol edilemiyorsa, verilecek tepkiler kontrol edilir. New York belediyesi otobüs işletmsinde çalışan otobüs sürücüleri arasında yapılan bir çalışmada birçok sürücünün ekonomik zorluklardan dolayı fazla mesai yaptıkları ve bu nedenle dinlenmeye zaman bulamadıkları ve devamlı olarak yorgun işe geldikleri gözlemlenmiştir.Bu kişiler zamanlarını etkin ve verimli kullanamadıklarından streslerini kontrolde de problem yaşamaktadırlar.62 61 Clinical Neuroendocrinology Branch, “The Effect of the Strss On the Individual,” Molecular Psychiatry,Vol.7,2002, s.254 62“ Bus Driver Fatique and Stress Issues Study,”Federal Motor Carrier Administration Bulletin, Vol.2, 2003, s.4 16 Birey, kendini stres karşısında çaresiz görmezse en uygun tepkiyi geliştirme kapasitesine sahip olduğunu hisseder. Strese neden olan durumu değiştirme cesaretini hissetmek gerekir. Yaşamın kontrolünü ele almak güçlü bir konum yaratır. Böyle bir durumda ne bir başkasından değişiklik yapması, ne de olumsuz durumun kendiliğinden ortadan kalkması beklenir.Stres hem bilişsel hem de duygusal düzeyde etkileri olan bir olgudur ve kişilerin kişilik yapıları stres oluşumunda etkilidir.63 Strese yatkın kişilik özellikleri: • Sürekli kaygı düzeyinin yüksek olması • Kaygı, kızgınlık gibi elem doğrultusunda artmış duygu durumu • Başkalarına ve kendine güvensizlik • Sürekli olarak eksiksiz, kusursuz, tam ve yetkin görünme çabası • Saplantılı ve takınaklı düşünüşleri eyleme dönüştürme girişimi • Aşırı, sonu gelmeyen, bitmez tükenmez amaçlar, beklentiler, istekler • Bulunduğu konumu değiştirme çabası • İlkelere, kurallara bağımlılık, hatta bunların tutsağı olma • Çalışma ve çabayı yeterli bulmama, yaratıcı olmama, yarattıklarından mutluluk duymama • Aşırı çaba ve çalışma eğilimi 2.1.2. STRESE YATKIN KIŞILIK TIPLERI • A TIPI DAVRANIŞ BIÇIMININ ÖZELLIKLERI Bunlar ruh sağlığı açısından daha çok psikopatik kişilik eğiliminde olan bireylerdir.64 A tipi sendromu veya davranışı, sosyal ve fiziki çevreyle bir mücadele halindedir. A tipi işleri hızlı bir şekilde yapma çabasındadır. Az bir zamanda çok iş yapma 63 Colin.J.Mackay, “Management Standarts and Work-Related Stress in the U.K, Human Factors Unit,”Health and Safety Executive,Vol.5.,2003,s.2 64 Silah, a.g.k. s.156 17 eğilimindedir.65 A tipinde olan insanlar başkalarıyla, nesnelerle, olaylarla, kendi saplantı ve takıntıları doğrultusunda ilişki kurarlar. Ben merkezli iletişim biçimleri kişiliklerin temelini oluşturur.66 a. Hareketlilik: Kesin bir konuşma biçimi vardır. Konuşmalarını belli bir hedefe yöneltirler; bazı kelimeleri vurgular, coşkulu, mimiklerle, jestlerle konuşurlar. Cümleleri arasında güçlü nefes araları bulunur. Başkalarını dinlemekten hoşlanmazlar, sözünü keserler, konuşmayı kendileri tamamlarlar. b. Dürtü ve İhtiras: Kendileri için yüksek beklentiler, idealler geliştirirler. İdeallerinin gerçekleşmemesi durumunda rahatsızlık duyarlar. Başarılarında çok az doyum sağlarlar. Daha çok eyleme yönelik insanlardır. Yaşamın kontrol edilebileceğine, mücadele etmek gerektiğini, insanların kendi şansını kendilerinin yaratacağına inanırlar. c. Rekabet, Saldırganlık ve Düşmanlık Duyguları: A tipi davranış biçimdeki birey, kendisi ve başkalarıyla sürekli yarış içerisindedir.Zaptetmek için gayret göstermesine karşın, öfke, düşmanlık davranışları kolayca ortaya çıkabilir. Küçük şeyler için büyük enerji harcar. d. Acelecilik: Zamanın amansız zorlayıcılığı altında amansız bir mücadele içerisindedir.Acelecidir,sabırsızdır. Araba kullanmaları bir yere yetişecekmiş gibi çabuktur. Her şeyde üstünlüklerini kanıtlamak isterler.Devamlı olarak daralan bir zamanda her an daha fazlasına ulaşmanın gayreti içerisindedirler.Yaptıklarını sayısal kazançlarla değerlendirirler.Başkalarından övgü beklerler. e.Tek Boyutlu Kişilik: A tipi davranış biçimine sahip kişi genelde “benmerkezci”dir. Yaşamın diğer boyutlarını, ailelerini ihmal ederek, kendilerini işlerine verebilirler. “Bildiğini okur.”, “Bildiğinden şaşmaz.”, “Bildiğini yapar.”, “Kafasının dikine gider.”deyimlerine uygun biçimde davranırlar.Bir sorunu başkalarıyla tartışmaktan hoşlanmazlar. Yaptıkları işi ciddiye alırlar. Başladıkları işi bitirirler. Ancak, aynı anda bir çok işe giriştiklerinden, enerjileri dağılır. Her alanda ayrıntılı düşünüp hata yapmamaya çalışırlar. İşi özünden saptırıp ayrıntılara odaklanırlar. Verdikleri sözü tutmak isterler. 65 Eroğlu, a.g.k, s.326 66 Köknel, a.g.k, s.153 18 Ancak, birkaç işi birden yaptıklarından başarılı olamazlar. Başkalarını bekletir, kendileri bekletilmekten hoşlanmazlar. A tipi insanlar sürekli olarak zamanla ya da insanlarla yarış halinde oldukları için, onların “savaş yada kaç” tepkisi sürekli gündemdedir. Bu da bedende, adrenalin ve kortizon hormonlarının sürekli salgılanması sonucunda kanda kolesterol ve yağın artması demektir. A tipi kişilik özelliği devam ettiği müddetçe, kandaki maddelerin atılması da güçleşmektedir. Böylelikle, kalbe kan taşıyan damarlar hastalanır. Rekabet ve saldırganlık kişiyi her şeyi eleştirmeye yöneltir. Bu tür insanlar neyin doğru, neyin iyi olduğundan ziyade, neyin yanlış olduğu ve bu yanlışın nasıl düzeltilip iyileştirileceği üzerinde dururlar. Hata bularak, mükemmellik bekleyerek, yaşadıkları özgüven eksikliğiyle mücadele isterler.A tipi kişiliğe sahip olanlar stresi daha yoğun yaşarlar.67 • B TIPI DAVRANIŞ BIÇIMININ ÖZELLIKLERI B tipinde olan insanlar “yumuşak başlı”dır. Başkalarıyla, nesnelerle, olaylarla, kolay iletişim kurarlar. Başkalarıyla konuşup tartışırlar. Duygu ve düşüncelerini açık biçimde ortaya koyarlar. Planlı programlı çalışırlar. Başladıkları işi sonlandırmadan başka işe girişmezler. Daha az zamanda daha çok iş yapmak için tüm zamanlarını çalışmaya ayırmak yerine, kendilerini belli bir düzene sokar ve arada mola verirler. Hafif bir dinlenmenin sağlık ve üretim açısından önemli etkileri olduğunu kavramışlardır. Sabırlı ve hoşgörülüdürler. Sakin, yavaş ve yumuşak bir ses tonuyla konuşurlar. Konuşurken sözcükleri özenle seçerler. Başkalarını dinlemeye, anlamaya çalışırlar. Yavaş, ölçülü hareket ederler. Yaşamdaki küçük şeylerden zevk alırlar, yaşamı severler. Yarışmak, üstün olmak gibi özellikleri yoktur. 67 A.J.Mc Michael, Personality, Behaviour and Situational Modifiers of Work Stressors, Chichester Publications,New York,1989,s.54 19 Yaptıkları işin önce kendilerini memnun etmesini beklerler. Başarılarının hem kendilerine, hem başkalarına huzur, mutluluk ve rahatlık vermesini isterler. Zamanı iyi kullanırlar, zaman sınırlaması koymazlar. Sadece sonuçlara değil, bütün olarak yaşama değer verirler. Yaşamda gel-gitlerin olabileceğini bilirler.Çalışmanın da, dinlenmeninde yeri zamanı vardır.Zaman zaman yavaşlayarak varolmaya çalışabilirler.Rahatlamanın büyük bir verim sağladığını bilirler. Değiştirebileceklerini değiştirirler, değiştiremeyeceklerini kabul ederler.Strese uyum sağlama yerine, streslerini yönetme yolunu tercih ederler. A ve B tipi davranış biçimleri Tablo 1’te verilmiştir. Tablo 1: A ve B Tipi Kişilik Özelliği A Tipi Kişilik Özellikleri B Tipi Kişilik Özellikleri Aceleci bir yapıya sahip olmak Sakin bir yapıya sahip olma Başkaları ve kendisiyle yarışma güdüsüne sahip olma Hayattan zevk almaya çalışma Devamlı gerilim altında olma Yaşama daima gülümseyerek bakma Devamlı kendisi ve başarıları ile övünme Kendisini ve çevresindekileri rahatlatabilme Kaynak:Evans,G.W.Palsane,Type A Behaviour and Occupational Stress,Journal Of Personality and Social Psychology,1987,Vol.52,No.5,s.1002 • C TIPI DAVRANIŞ BİÇİMİNİN ÖZELLİKLERİ Temoshok ve Heller (1981) duygularını “ifade edene” karşı “duygularını baskılayan” özellik değişkenlerini C tipi davranış örüntüsü ile kavramlaştırılmıştır. C tipi bireylerinin, yardım seven, iddiacı olmayan, olumsuz duyguları ve özellikle öfkeyi baskılayan ve otoriteye karşı uysal özellikte olan bireyler oldukları bildirilmektedir. C tipi davranış örüntüsü, koroner kalp hastalığı gelişiminde bir faktör olarak incelenen A tipinin karşıtıdır. Kişisel faktörlerin yanı sıra, algılama yetenekleri, geçmiş deneyimler, aile 20 düzenin sağlıklı olmayışı, boşanma, çok sevilen bir bireyin ölümü ve ekonomik sorunlar da iş ortamına yansıyan bireysel stres kaynaklarını oluşturmaktadır.68Ayrıca organizasyonlarda çalışanların gelecekle ilgili beklentilerinin gerçekleşmemesi ve gelecekte ne olacakları hakkındaki belirsizlik onları ümitsizliğe sevkedebilmektedir.69 2.1.3.BİREYİN ÖZEL HAYATINDA STRES YARATAN OLAYLAR Aile, hayatından kaynaklanan gerilim ve stresin önemli bir bölümü aile fertlerinin birbirleriyle olan ilişki biçimlerinden kaynaklanmaktadır. Aile fertleri arasında meydana gelen uyumsuzluk, anlaşmazlık ve bazen de iletişimsizlik, hem ilgili kişilerde hem de ailenin diğer üyelerinde büyük bir sıkıntı ve gerginliğe yol açar. Çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan çatışmalar, kavgalar ve küsme olayları ailenin tamamını etkiler.70 Farklı yaşamlardan gelip aynı çatı altında birlikte yaşamak için evlenen çiftler evlendiklerinde mutlaka bir değişim yaşayacaklardır. Eğer bu değişimi tam anlamıyla özümseyemezlerse özel hayatlarında stres hiç eksik olmayacaktır.71 Aile yapısı ve ailedeki ilişkiler kişilerin stresten kurtulmaları veyadaha fazla strese girmelerinde önemli bir etkendir. Genellikle yapılan çalışmalarda, ev kadınının aile içindeki rolü gereği ortaya çıkan rol çatışmasına ve özellikle de rol yüküne önem verilmediği görülmektedir. Gerçekte ev kadınlığı, çocuk bakımı, eşlik ve annelik rolü, ücretli çalışanların rol yükü ve çatışmasından daha kolay değildir. Buna bir de kadının iş yerindeki rolü yüklenince, gerçekten kadınlarda kaçınılmaz gerginlikler ortaya çıkmaktadır. Geleneksel ailelerde hala eş ve çocukların bakımının ve aile düzeninin kurulmasının kadının sorumluluğunda olduğu görülürse, bu tür koşullarda meydana gelen başarısızlık yada hatalar kadınlarda daha çok stres yaratmaktadır. Bunun yanında bir de işyerinde çalışan kadın, yukarıda ifade edildiği gibi çift yönlü sorumluluk ve baskı altında kalabilmektedir.Kadın hem bir taraftan evdeki yükümlülüklerini yerine getirirken aynı 68 Işıkhan, a.g.k, s.90 69 F.Luthans,Organizational Behaviour,Mc Graw Hill Book Company,New York,1989,s.112 70 Eroğlu, a.g.k. s.318 71 Patel, a.g.k. s.47 21 zamanda işteki performansını arttırma gayreti içine girmek zorunda kalmakta ve bu yüzden yaşamış olduğu stres onu yıpratmaktadır.72 İş stresinin özel yaşama olan etkileri ile ilgili yapılan araştırmalara göre, stresi özel yaşamlarına taşıyan gruplar arasında; monoton, çalışana çok az özerklik tanıyan ve az nitelik gerektiren işlerde çalışanların ön sıralarda yer aldığı belirlenmiştir. Bunun yanında halkla yoğun ilişkiyi gerektiren işlerde çalışanlar streslerini, diğer mesleklere göre ailelerine daha çok yansıtmaktadır. Polisler ve polis aileleri üzerinde yapılan bir araştırmada, stresli polislerin, stresli olmayanlara göre çalışma saatleri dışında daha sinirli, gerilimli, kaygılı, her şeyden yakınan, fiziksel yorgunluk duymalarına rağmen uykusuzluk çeken bireyler oldukları belirlenmiştir. Diğer yandan, strese yakalanmış polislerin aile sorunlarıyla ilgilenmedikleri ve çok az dostları olduğu saptanmıştır.Işyeri stresi Avrupa’ da çalışanlar arasında en önemli stres sebeplerinin başında gelmektedir.Japonya’da ise “karoshi” olarak adlandırılan yoğun çalışmanın yarattığı ölüm önemli bir gündem maddesi olarak yerini korumaktadır.Aynı zamanda “karajisatu” olarak adlandırılan yoğun çalışmadan dolayı yaşanan intiharlar Japonya’ da azımsanmayacak orandadır.73 Evlilikte yaşanan çatışmaların çoğunun, evlilik döngüsünün ortalarında meydana geldiği söylenebilir. Kuşkusuz, bireyin bu riskli dönemde işten kaynaklanan stresleri de varsa, bu çatışmanın daha da şiddetlenebileceği söylenebilir. Yetersiz sosyal destek, ruhsal bozukluklar yanında strese bağlı fiziksel hastalıkların oluşmasına da neden olabilir. İşle ilgili sosyal destek almamanın potansiyel bir stres faktörü olduğu bulunmuştur. Bazı araştırmalarda da arkadaş ve aileden destek alamamanın, duygu bozukluğu habercisi olduğu ifade edilmiştir.74Yapılan araştırmalar kişinin başkalarına karşı duyduğu kızgınlık hislerinin kalp damar rahatsızlıklarına sebep olduğunu ve yaşam kalitesini etkilediğini ortaya çıkarmıştır. Bastırılmış kızgınlık ve açığa vurulmayan kızgınlık duyguları hem kadın hem de erkeklerde erken ölüm riskini ortaya çıkarmaktadır.Buna rağmen kadınlar erkeklere 72 Saroj Parasuraman, “Role Stressors,Social Support,and WellBeing Among Two-Career Couples”,Journal of Organizational Behaviour,Vol.13,No.4,1992,s.339 73 M.Asberg,”Stress and Burnout, A Growing Problem for Non-Maual Workers”,International Metal Workers Association,Geneva,2001,s.9 74 Işıkhan, a.g k, s.132 22 nazaran kalbi yoran bu stres etkenlerinden daha az zarar görmektedirler.75 Birçok işyerinde çatışma kaçınılmazdır.Çünkü kişilerin amaç ve beklentileri birbirinden farklıdır.76 Yönetsel kademelerde zamana karşı yarış ve belli bir zaman dilimine bir çok işi birden sığdırmağa çalışmanın yöneticilerde stres yarattığı genellikle kabul edilmektedir. Zamana bağlı olan bu tür stresin şu yöntemlerle hafifletebileceği düşünülebilir. • Bir yönetici, zamanın kendisini pençeleri altına almasına izin vermemelidir. • Yönetici, kendi normal hızıyla ve düzenli bir biçimde çalışmalıdır. • Zamanını, yapmak istediği işlere ve önem derecelerine göre planlamalıdır. • Günlük çalışma programında, nefes almak ve dinlenebilmek için aralar bırakmaya özen göstermelidir. • Programlarını, çok katı bir biçimde değil ama her zaman değişebilecek gibi hazırlamalıdır. • Her günü bir defa yaşadığını unutmamalıdır. • Yaptığı işler üzerinde yoğunlaşabilme alışkanlığı kazanmalıdır.77 Çalışan bireyin iş dışındaki yaşamı ve ailesi kişilik gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir. Örgüt dışındaki stres etmenleri giderek daha çok dikkat çekmektedir. Örgütte özellikle açık sistem yaklaşımı, örgüt içi etmenlerin yanında ve dışında çevresel etmenlere de önem vermeyi, çevredeki sosyal ve teknolojik yapıyı da göz önünde bulundurmayı gerekli kılmaktadır. Yaşam düzenindeki değişikliklerin hızı ve çevrede yer alan olaylar dizisi acaba kişiyi ne ölçüde streslerle karşı karşıya bırakmaktadır? Bu konuda yapılan birçok çalışma arasında Holmes ve Rahe tarafından geliştirilen ve aşağıda sunulan ölçek bilgi verici olabilir.78 75 Ernest Harburg,”Expressive-Suppressive Anger Coping Responses and Types of Mortality,” Psychomatic Medicine,Vol.65,2003,s.590 76 Louis R, Pondy Louis R., “Reflections on Organizational Conflict,” Journal Of Organizational Behaviour,Vol.13,No.3,1992,s.231 77 Ertekin, a.g.k, s.41,42 78 L.O.Ruch,T.H.Holmes,”Scaling of Life Changes : Comparison of Direct and Indirect Methods,”Journal of Psychomatic Research,Vol.15,1971,s.13 23 • Eşlerden birinin ölümü 100 • Boşanma 73 • Eşlerin ayrı yaşamaları 65 • Hapislik 63 • Yakın aile bireylerinden birinin ölümü 63 • Kişisel hastalık veya yaralanma 53 • Evlenme 50 • İşten atılma 47 • Evlilikte barışmalar 45 • Emeklilik 45 • Aile fertlerinden birinin sağlığındaki değişiklik 44 • Hamilelik 40 • Cinsel sorunlar 39 • Aileye yeni birinin katılması 39 • İşe yeniden uyum sağlama 39 • Parasal durumdaki değişiklik 38 • Yakın bir arkadaşın ölümü 37 • İş alanının değiştirilmesi 36 • Eşler arası tartışma sayısındaki değişme 35 • 10.000 doların üzerindeki ipotek 31 • İpoteğin haczi 30 • İşteki sorumlulukların değişmesi 29 • Çocuğun evden ayrılması 29 • Kayınvalide veya kayınpederle sorunlar 29 • Olağanüstü kişisel başarı 28 • Kadının işe başlaması veya ayrılması 26 • Okula başlamak veya bitirmek 26 24 • Yaşam koşullarındaki değişiklik 25 • Kişisel alışkanlıkların değiştirilmesi 24 • Üst yöneticilerle sorunlar 23 • İş saatlerinde veya koşullarında değişme 20 • Ev değişikliği 20 • Okul değişikliği 20 • Eğlence değişikliği 19 • Dinsel faaliyetlerdeki değişiklik 19 • Sosyal faaliyetlerdeki değişiklik 19 • 10.000 doların altındaki ipotek 17 • Uyuma alışkanlıklarının değişmesi 16 • Aile toplantılarının sayısındaki değişiklik 15 • Beslenme alışkanlıklarındaki değişiklik 15 • Tatil 13 • Noel 12 • Küçük yasadışı faaliyetler 11 2.2.ÖRGÜTSEL FAKTÖRLER Çalışanların işle bağlantılı olarak yaşadıkları tedirginlikler, endişe ve kaygılar iş stresini ifade eder. Bir yönetici, çalışanların sıklıkla mazeretler bulup işe gelmediklerini, geç gelip, erken ayrıldıklarını, daha sık hata yaptıklarını, karar almakta güçlük çektiklerini, birbirleriyle geçinemediklerini ve müşterilerle sorunlar yaşadıklarını gözlemlemeye başladığında veya nedenini tam anlayamadığı bir gerilim hissettiğinde bunun iş stresi olduğunu anlamalıdır.79 Bir çok yönetici kendileri üzerinde oluşan zaman baskısından ve sahip oldukları kaynakların yetersizliğinden şikayet eder. Aynı zamanda yönetici konumunda bulunan 79 İsmet Barutçugil, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Kariyer Yayınları, İstanbul, 2004, s.410 25 kişiler patronları tarafından fark edilerek terfi alabilmek için çok yüksek bir stres düzeyinde çalışırlar.80 2.2.1.AŞIRI İŞ YÜKÜ İşin birçok yönü aşırı stres etmenleriyle doludur.Her şeyden önce “aşırı iş – çok iş”, deneylerimize göre stres etmenlerinin başında gelmektedir.Psikologlara göre aşırı iş yükü nitelik ve nicelik yönünden ikiye ayrılmaktadır.Niteliksel iş yükü belli bir zaman diliminde çok fazla işi yapma ve bitirme olarak anlaşılmaktadır.81 İsveç’te Volvo fabrikalarında beyaz ve mavi yakalı işçiler üzerinde yapılan bir araştırmada en önemli stres etkeni olarak aşırı iş yükü yada iş fazlalığı duygusu üzerinde durulduğu anlaşılmıştır.Aşırı iş yükü etmeni, stresle ilgili rahatsızlıklardan en çok ortaya çıkan ve açıkça fark edilen bir etmendir.Örneğin, genç kişilerin geçirdiği kalp rahatsızlıklarında hastaların %70’inin haftada 60 saatten fazla çalıştıkları saptanmıştır.Bu ilişkinin ,yani fazla çalışma ile kalp krizi ilişkisinin yanında, aşırı içki içme eğilimi ile kendine güven duygusunun yokluğu arasında da bir paralellik bulunmuştur. 1999 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada aşırı iş yükünün doktorlar için en önemli stres faktörlerinden biri olduğu tespit edilmiştir.Çalışmaya göre aşırı iş yükü altında ezilen doktorlar fiziksel ve ruhsal hastalıklara diğer meslek gruplarından daha fazla maruz kalmaktadırlar.Doktorların bu konudaki stres seviyelerini düşürebilmek için onların iş yüklerinin hafifletilmesi gerektiği gözlemlenmiştir.Ayrıca yoğun iş yükü altında ezilen doktorların hastalarına yeterli ölçüde zaman ayıramadıkları ve onlarla iyi bir doktor-hasta ilişkisine giremedikleri gözlemlenmiştir.82 Niceliksel iş yükü kavramı belli zamanda sayıca çok fazla iş yapmak değil, ama çok zor bir işi başarmak olarak anlaşılmaktadır.Örneğin, bir iş için gereken yeterlilikte olmayan bir kişinin o işi yapmaya çalışması büyük bir stres kaynağı olabilir.83 80 Chandra PATEL, Stress Management, Vermilion Press, London, 1989, s.36 81 Pamela L.Perrewe, “The Impact of Job Demands and Behavioural Control on Experienced Job Stress”,Journal of Organizational Behaviour,Vol.10.No.3,1989,s.214 82 Bma ,”Improving Health,Work-Related Stress Among Senior Doctors:”Rewiev Of Research,June 2000,s.2 83 Ertekin, a.g.k, s.51 26 Yapılan iş veya görevin ağır veya aşırı olması büyük ölçüde göreceli ve öznel bir husustur. Örgütte yapılacak işlerin belirlenmesi sırasında bir ferdin yapabileceği ölçüde en uygun iş birimleri oluşturulmaya çalışılır.84 Aşırı iş yükünün önemli nedenleri çeşitli olmakla birlikte en yaygını yeterli sayıda eleman bulunmayışıdır. Aşırı iş yükünün başka bir nedeni ise yapılan işin inişli çıkışlı oluşudur.85 Yöneticinin pozisyonu yükseldikçe stres düzeyi artar. Bunun en önemli sebebi sorumlu olduğu işgören sayısının ve yapması gereken iş miktarının artmasıdır.86 Aslında aşırı iş yükü kadar, yetersiz iş de bir stressör olarak kabul edilebilir.İş miktarı ile sağlık ve performans arasında doğrudan bir ilişki vardır.Bu ilişki “Yerkes – Datson Kanunu” olarak kabul edilmektedir.Aşırı iş yükü altında çalışmanın yanında, düşük iş düzeyinde çalışmak da bireyin psikolojik sağlığını bozar.87 Çok sıkışık programlanmış iş günleri, sık sık çıkılan iş gezileri ,anında karşılanması gereken isteklerin yer aldığı yoğun iş yükü, gerilim nedenidir.İşler bitmediği takdirde eve götürülür.Bu da ayrı bir gerilim nedenidir.Ancak insiyatif tanınan kişiler iş yükünden diğerleri kadar etkilenmez ve iş yükünü belli bir zaman dilimine yayarlar.88 Kurumlarda yaşanan stres faktörlerinden en yaygın olanı aşırı iş yüküdür. Mesleği gereği insanlarla çalışmak durumunda olanlar arasında yoğun iş yükünün daha çok karmaşıklık anlamına geldiği düşünülür. Fakat bu iki ölçü büyük oranda birbirinden bağımsızdır. Her ikisi de duygusal tükenmeyle farklı ilişkiye sahiptir. İnsanlarla uğraşanlar sık sık yoğun bir iş yüküyle karşı karşıya olduklarından şikayet ederler. Ağır iş yükü duygusal tükenme seviyesini de yükseltecektir. Zira artan stres, artan sosyal talepten kaynaklanacaktır.Birçok çalışan iş stresini işverene belli etmeyerek çalışmasını sürdürmeye devam eder.89 84 Eroğlu, a.g.k, s.322 85 Yatez, a.g.k, s.54 86 Ursula Markham, Managing Stress, Element Boks, Dorset, 1989, s.4 87 Tutar, a.g.k, s.230 88 Catherine A.Heaney,Industrial Relations, “Worksite Stress Reduction and Employee Well Being,”Journal Of Organizational Behaviour,Vol.14,No.5,1993,s.496 89 Elizabeth Kendall,Occupational Stress,Work Cover Press,Sydney,2000,s.17 27 Aşırı iş yükü, belirli bir zaman dilimi içerisinde bir işi bitirme zorunluluğu, çalışanın işin niteliklerine göre yetersiz olması veya iş standartının yüksek olması anlamına gelmektedir. Aşırı iş yükü yanında yetersiz iş yükünün de aynı ölçüde stres yarattığı bilinmektedir. Aşırı iş yükü çeşitli bedensel ve davranışsal bozukluklara yol açmaktadır. Söz konusu bozukluklar, işle ilgili nitel yüklenmeden olduğu kadar nicel yüklenmeden de kaynaklanabilmektedir. Örneğin; bir iş için gereken yeterlilikte olmayan bir kişinin o işi yapmaya çalışması kendisinde stres yaratabilir. Bazen yeterli bilgi ve yeteneğe sahip kişiler bile, bir işi başarmada çeşitli zorluklarla karşılaşabilmekte, dolayısıyla bu durum strese neden olabilmektedir. Ayrıca iş yükünün oluşturduğu stres hem çalışan hem de organizasyon için yıkıcı olabilmektedir.90 Sadece iki insan arasındaki ilişkiyi incelemek, tükenmişliği anlamak açısından yetersiz kalacaktır. Bu ilişkinin bir organizasyon bünyesinde gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Tükenmişlik riskinin yüksek olduğu işlerin ortak noktasının aşırı iş yükü olduğu gözlenmiştir. Çok sayıda müşterinin çok sayıda talebiyle, çok az zamanda ilgilenmek tükenmişliğe prim vermektedir. Amerika’daki sosyal güvenlik merkezlerinde çalışanlar üzerinde yapılan araştırmalarda, bir memurun günde 20-30 müşteriye hizmet verdiğinde yaptığı işten memnun kaldığı , bu sayının günde 40-50 ye yükselmesi durumunda tükenmişlik sinyallerinin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Şüphesiz verilen hizmet hem kalite hem nicelik yönünden düşecektir. Müracaatçıların veya müşterilerin bir türlü bitmeyen talepleri altında çalışanlar, öncelikle bu kişilere ayırdıkları zamanı kısaltır ve geliştirdikleri kalıpsal suni metotlarla işlerini yapmaya çalışırlar. Çözümleri akılcı olmaktan çok, ezberci yöntemlere dayalıdır. Tükenmişliğin ilerlemiş düzeylerinde müşterilere bağırmak yada kovmak gibi meslek ahlakına ters düşen hareketlerde bulunabilirler. Destek kaynaklarının varlığı tükenmenin etkisini yumuşatır. Kuvvetli sosyal bağlara ve tükenmişlikle mücadele fırsatlarına sahip çalışanların tükenmişliğin diğer boyutlarını yaşama ihtimali azalır. İnsan kaynakları alanında çalışanların işlerinin zaten güçlüklerle dolu olduğu bir gerçektir. Müşterilerinin veya işi gereği karşılaştığı insanların temel 90 Jia Lin Xie,Gary Johns, “Can Job Scope Be Too High ?”,The Academy of Management Journal,Vol.38.No.5,1995,s.1288 28 problemlerine çözüm bulmada yardımcı olmak bunun en belirgin özelliğidir. İnsan kaynağı yöneticilerinin diğerlerinden farkı, gerektiğinde kendilerinin kapasitelerini arttırmaya hazır olmalarıdır. Fakat onların da yardıma ihtiyaçları olduğu zamanlar vardır. Yönetsel işler, iş yükü ağırlığı açısından optimal düzeydedir. Yöneticiler bir iş gününü nasıl geçirecekleri ve ödül sağlayan hangi faaliyetleri seçecekleri konusunda ileri derecede bir özgürlüğe sahiptir. Yöneticilerin iş yükü çok değişkendir ve genellikle aşırı iş yükü olan yöneticiler bu yükün altına kendiliğinden girmektedir. Yetki devri, yöneticilerin rahatını bozmadan, iş yüklerini düzenlemek için baş vurdukları alışılmış bir yöntemdir.Yetki devri sahip olunan otoritenin astlarla üstler arasında paylaşılmasıdır.91 Yönetsel işlerin çoğu fiziksel nitelikte olmamasına rağmen, yöneticiler diğer kişileri ziyaret ederek ve çeşitli konuları kendi çevreleri dışında ele alarak, fiziksel olanakları özgürce kullanabilirler. Statüleri nedeniyle yöneticilerin çoğu, oldukça rahat bir şekilde fiziksel çevrede faaliyetlerde bulunmaktan hoşlanırlar.Ancak yöneticiler işletmede pay sahibi olan hissedarlara karşı sorumlu olduklarından performans artışını ve karı arttırabilmek içn önemli oranda stres yaşarlar.92 Fertler, normal olarak yeterince yapamayacakları işlerin başına geçmezler. Fakat, daha yüksek gelir beklentisi, sosyal statü arayışı veya başkalarının ısrarı gibi sebepler yüzünden altında ezildikleri iş ve görevleri üstlenmek durumunda kalırlar.93 Her yönetici başarılı olabilmek için mutlaka çok fazla enerji harcamalı, belirli bir plan dahilinde hareket etmeli ve iyi bir iletişimci olmalıdır.94Birçok yönetici üretimi ve verimi arttırmaya odaklandığı için stresin zararlı sonuçlarından mutlaka etkilenir.95 Yapılan bir araştırmaya göre iş yükü, kendini beğenme, motivasyon düşüklüğü ve içkiye sığınma gibi stres belirtilerine neden olmaktadır. Koroner damar hastalığı olan 100 91 Carrie R. Leana, “Predictions and Consequences of Delegation,” The Academy of Management Journal, Vol.29, No.4, 1986 92 John L.Fizel, “Managerial Efficiency, Managerial Succession and Organizational Performance,”Managerial and Decision Economics,Vol.18.No.4,s.296 93 Eroğlu, a.g.k, s .323 94 Susan Cartwright, Gary.L. Cooper, Managing Workplace Stress, Sage Publications, London, 1997, s.36 95 Eugene J. Korowski,”Exploring the Meaning of Good Management,”The Academy of Management Review,Vol 6,No.3,1981,s.459 29 genç hasta üzerinde yapılan bir araştırmada, 100 kişiden 25’nin iki işte, 45 hastanın ise haftada 60 saatin üstünde çalıştığı, görülen 100 olayın 91’inde krizden önce gerilimli bir dönem yaşayanların sayısının ancak %20 dolayında olduğu bulunmuştur. Nitel olsun, nicel olsun kişinin yeteneklerini sınırlayan veya aşan iş yükü; iş doyumsuzluğu, gerilim, kendini beğenmeme, sıkıntı duygusu, yüksek kolesterol gibi fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara yol açmaktadır.96 Amerikan ordusunda yapılan bir araştırmada savaş stresi yaşayan ve tükenmişlikle karşı karşıya kalan askerlerin sorunlarını psikiyatristler yerine kendi arkaaşlarıyla paylaşmayı tercih ettikleri gözlemlenmiştir.Bunun en önemli nedeni olarak da arkadaşlarının da aynı sıkıntıyı yaşadıklarından kendilerini en iyi şekilde anlayacakları düşüncesine sahip olmalarındandır.97 2.2.2.İŞİN NİTELİĞİ a. Rutin ve Çeşitlilik:Düşünülmeden, tekrarlanarak yapılan işler, insanın yaratıcılığını önler; zihnini uyuşturur; enerjisini tüketir. Aynı biçimde aşırı sorumluluk yüklemek rahatsızlık yaratır. Sonuçta her iki durum da strese neden olur. O halde herkesin kendine göre, her iki durum arasında denge kurması gerekir. Rutin bir işe çeşitlilik katmak gereklidir. Çok fazla şeyi aynı anda yapma beklendiğinde “hayır” demesini bilmek gerekir. İsveç’te Volvo fabrikasında yapılan bir araştırmada, geleneksel işbölümü çerçevesinde sürekli aynı işi yapan işçiler gözlemlenmiş, işten kaçma eğiliminin ve işini sevmemenin yanı sıra, kan basıncının yüksek olması gibi fizyolojik sonuçların yaşandığı görülmüştür. Daha sonra geleneksel yapı tekrar düzenlenerek insanların takımlar halinde çalışması ve sürekli, aynı işi yapmak yerine başkalarının da işlerini üstlenebilmeleri sağlanmıştır. Sonuçta iş ve ürün kalitesinin yükseldiği ve işçilerin mesleklerine karşı tutumlarının değiştiği gözlenmiştir. İşçilerin sağlıklarında da bir düzelme kaydedilmiş, kan 96 Işıkhan, a.g.k, s. 98,99 97 Deployment ,Stres,and Intention To Stay in the Military,www.rand.org.,s.5,Erişim Tarihi,18.06.2006 30 basınçları normale dönmüştür. Bu nedenle, çalışma koşullarını değiştirerek fiziksel sağlığı etkilemek olası görülmüştür.98 b. İşin Doğası: Bazı işlerin doğasında gerilim vardır. Büyük havaalanlarının kontrol kulesinde çalışanlar, verecekleri kararların daima doğru karar olması gerektiğinden, başkalarına oranla daha fazla gerilim içindedirler. Bu tür işler, diğerlerine oranla daha fazla gerilim yaratmasına karşın, alıştıktan sonra gerilim yaratma etkisi önemli oranda azalmaktadır. Başkasının sorumluluğunda olan bir takım işler de gerilim yaratır. Yoğun işin sonucunda rahatlayacağını bilmek, gerilimi azaltır. c. Görev Çelişkisi: Aynı anda ortaya çıkan, uyulması zorunlu iki farklı baskının arasındaki tutarsızlıktır. Dört tür görev çelişkisi vardır: • Yapısal Görev Çelişkisi: Amir hem işi zamanında bitirmenizi, hem de bütün kademelerden imzalanmasını isterse, birini yaptığınız zaman diğerine zaman kalmaz. • Çok Başlılık Çelişkisi: Daha çok diyagonal iletişimli örgütlerde egemendir. İlke olarak hem kendi müdürünüze, hem de proje müdürüne karşı aynı zamanda ve eşit derecede sorumlu olmanızı gerektirir. Üstlerden hangisini memnun etmek konusunda zora düşmek söz konusu olabilir. • Sorumluluk Çelişkisi: Yaşamda üstlenilen, iki ayrı sorumluluk birbirleriyle çatıştığında ortaya çıkar. Örneğin, hem sürekli yolculuk yapan işadamı olmak, hem de ideal aile bireyi olarak, evde bulunma gibi iki ayrı sorumluluk çatışabilir. • Kişilik-Görev Çelişkisi: Kurumlarda çalışan bireylerden, değer, inanç ve tutumları ile bağdaşmayan görevler beklenirse, psikolojik durumu bozulur. Görev çelişkisi, iş hayatında gerçek bir gerilim kaynağıdır. 98 Altuntaş, a.g.k, s.123,124 31 d. Vardiya Çalışması: Çalışanın biyolojik, toplumsal ve psikolojik yapısına zarar verir. Vardiya çalışması, bedenin biyolojik ritmi ile çelişir. Böylece kronik yorgunluk meydana gelir. Bireyin aile ve toplumsal yaşantısı bozulur.99Vardiyalı çalışan bireyin bir süre sonra yaşam dengesi bozulmaya başlar.100 Genelde orta düzey yöneticilerde stres sorunu daha yoğun ve belirgin olarak ortaya çıkar. Üst yöneticiler, çevrelerini ve değişimi daha kolay denetleyebildikleri ve amaçlarını gerçekleştirebilecek zaman, yetki ve ortamı bulabildikleri için daha az stres yaşarlar. Alt düzey yöneticiler ise yalnızca belirli görev üstlendikleri ve sınırlı sorumluluklar taşıdıkları için pek fazla stres durumu yaşamazlar. Ayrıca, bu yöneticiler kendilerine yüksek hedefler belirlemedikleri ve iddialı beklentileri olmadıkları için de işle bağlantılı stres düzeyleri düşüktür.101 İş ve stres konusunda bugün genellikle benimsenen görüş, stresten etkilenmedeki farklılıklar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çalışanların, hatta yan yana aynı işte çalışanların bile stresten aynı düzeyde etkilenmediği bilinmektedir. İki stresli iş; hava trafik kontrolörleri ve yöneticiler üzerinde yapılan araştırmalar özellikle bu konuda bilgi vericidir. Gerçekten hava trafik kontrolörlüğü çok stresli bir iş olarak kabul edilmektedir. Çünkü sürekli bir biçimde belli hız ve yükseklikteki uçakların izlendiği, çok dikkatli olunması gereken, heyecan verici, yorucu ve çalışma saatlerinin her dakikasında yüzlerce insanın yaşam sorumluluğunun da ağır bir biçimde duyulduğu bir iş olarak hava trafik kontrolörleri üzerinde yapılan araştırmalar şunları göstermiştir: Bu işi yapan kişilerin vücutlarındaki birtakım göstergeler stresi açıkça ortaya sermektedir. Örneğin hava koridoru kalabalıklaştıkça damarlar daha çok büzülmekte ve kan basıncı % 50 daha üst düzeye çıkmaktadır. Aynı yaştaki öteki kişilere göre, hava trafik kontrolörlerinde yüksek tansiyon üç kat daha fazladır. Ancak genel olarak halkla karşılaştırıldığında ,ölümcül kalp krizleri ve öteki 99 Altuntaş, a.g.k, s.127 100 Muhammad JAMAL, “Shiftwork and Department-Type Related to Job Stress, Work Attiudes and Behavioral Intentions”, Journal of Organizational Behaviour, Vol.13, No.5, 1992,s.450 101 Barutçugil, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, a.g.k, s.412 32 stresle ilgili hastalıklar göz önünde tutulursa, bazı hava kontrolörlerinin de ortalama olarak sağlıklı oldukları söylenebilir. Buradaki soru, neden tüm hava trafik kontrolörlerinin çok stresli bir iş yapmalarına karşın, aynı biçimde sağlıksız olmadıklarıdır? İşte bu sorunun yanıtı işten elde edilen doyumda yatmaktadır. Eğer bir kişi işinden hoşnutsa ve büyük bir doyum elde ediyorsa, stresin zararlı etkilerinden etkilenmemektedir. Bunun tam tersi, yani kişi işinden doyum sağlayamıyorsa stresin zararlı etkilerine daha çok açık bir durumda demektir.102 Çalışma ortamında meslek elemanlarının çevreleriyle birebir yada gruplar halinde gerçekleştirecekleri iletişimler ve etkileşimlerde alacakları pozisyonlar önem kazanmaktadır. Bu konunun önemi, taraflar arasında da insan ilişkilerini önemli ve uyumlu kılmak beklentisinden ileri gelmektedir. Çalışma yaşamında, taraflar arasında etkili bir iletişim sonucu kurulmuş bu tür bir güven telkini yoksa, ortam gerilimli ve sürtüşmeli olmaktadır.103 Iş yaşamından yansıyan stresler ve bunların sonuçları doğrudan yada dolaylı olarak çalışan herkesi ilgilendirmekte ve kişinin sahip olduğu iş, onun toplumsal statüsünü, yaşamdan aldığı doyumu, ailesine sağladığı olanakları ve yaşamdan aldığı zevki belirlemektedir.104Stresi engelleyebilmek veya en aza indirgeyebilmek için organizasyonel düzeyde çalışmalar yapılmalıdır.Etkili liderlik ve psikolojik yardım bunların başında gelmektedir.Yöneticiler her an ve her zaman ulaşılabilir durumda olmalı ve işgören çalışma saatleri geeğinden fazla yüksek olmamalıdır.105 e. Çalışan Devir Hızı :Çalışan devir hızının yüksekliği çalışanların stres altında olduklarının bir belirtisi olabilir. Bir kurumda sürekli olarak stres altında çalışmak, çalışanların kurumla bütünleşmesini ve iş doyumunu engeller. Çalışan devir hızının yüksek olmasına neden olan stres faktörleri çeşitlidir. Kişilerin yeteneklerini kullanma olanağı bulamadıkları ve kariyer gelişiminde problem olan otokratik yönetim anlayışını benimseyen kurumlar başlı başına birer stres faktörü olabilir. Çalışan devir hızının optimum düzeyde olması, işletmeye taze kan gelmesi ve kurumsal amaçlara ulaşma yönünde 102 Ertekin, a.g.k, s.35,36 103 Silah, a.g k, s.138 104 Doğan T. Ergülen, Kariyer Dünyası, Sayı:7, İstanbul, Nisan 1998, s.68 105 Tips for Managing and Preventing Stres,www.suicidepreventionlifeline.org/pdf7,s.2.Erişim Tarihi,21.07.2006 33 etkilidir. Ancak bu oranın genel ortalamaya göre yüksek olması tehlike işareti olarak kabul edilmektedir. Bir kurumda stres altında çalışma, iş görenlerin işe yabancılaşmalarına, endişe duymalarına, kurumla bütünleşememelerine ve işlerinden doyum almamalarına neden olur. Bu durum, bireyde daha iyi fırsatları değerlendirerek iş değiştirme fikrini oluşturabilir. Yine aynı şekilde kurumda yükselme olanağının olmaması, yöneticilerle yaşanan anlaşmazlıklar, işgörenin yeteneklerini kullanamaması, kariyer geliştirme olanaklarının bulunmaması stres kaynağı olurken sosyal ve ekonomik anlamda iş doyumsuzluğu, işgörenleri yüksek doyum alabilecekleri iş ortamlarına yönelterek işgören devir hızını yükseltir.Beklentilerinin karşılanmaması,çalışanların tatmin düzeylerinin düşüşüne yolaçar.Aynı şekilde ne kadar uzun süre işyerinde zaman geçiririlirse işin getirdiği stres de o ölçüde artar.106 İş doyumsuzluğunun kurum açısından önemli bir sonucu da iş gücü devridir. İş doyumu sürekli olarak iş gücü devriyle karşılıklı bağlantı halindedir. İş doyumu düşük olan işgörenlerin, işlerini bırakmaları daha olasıdır. Aynı ilişkinin devamsızlık için de geçerli olduğu belirtilmiştir. İş doyumu düşükse, işgörenlerin işlerine devamsızlık olasılıkları yüksek olmaktadır.Stres hem iş yaşantısı hem de aile yaşantısı olmak üzee iki boyutta incelenebilir.En iyi stres önleme mekanizması iyi yönetim ve tatmin olunan iştir.Eğer çalışanlar stres içinde olduklarını ifade ediyorlarsa yöneticiler bundan haberdar olabilmeli ve yardım edebilmelidirler.107 İşgücü devri, işletmenin insan gücü sağlama ve işe alıştırma masraflarının arttırır. Bir personelin işten ayrılması ve yerine yeni bir personelin alınması, personel alımı ilanları, seçme sınavları, testler, işe alma, yerleştirme ve ücretlendirme gibi personel bölümleri için ek işler yaratır ve bunlar birer maliyet niteliğindedir. Ayrıca deneyimsizliğin vermiş olduğu verim düşüklüğü, hatalar, iş kazaları, üretim kayıpları da yeni masraflara neden olabilmektedir. 106 Jana Lait,”Stress at Work,”Industrial Relations,Vol.57,2003,s.8 107 Stavroula Leka,Work,Organization and Stres,Institute of World Health Organization, New York,2005,s.2 34 İş doyumu ile iş gücü devri ve devamsızlık arasındaki bir ilişki Vroom tarafından, çalışan kişinin doyumu ne kadar çok olursa işini bırakma eğiliminin o kadar az olacağı şeklinde açıklanmıştır. Türkiye’de Kamu İktisadi Teşekkülleri çalışanları arasında yapılan bir araştırmada da aynı sonuçlar elde edilmiştir. İşten ayrılma eğilimi olup olmadıkları sorulan bireylerden, işten ayrılma eğiliminde olduklarını belirtenlerin hepsinin iş doyum puanlarının yüksek olmasına karşılık, uygun iş bulduklarında ayrılacaklarını söyleyenlerden iş doyumu olan bireylerin oranı %11 olarak belirlenmiştir. Bu çalışmadan çıkarılacak bir diğer sonuç da, işten ayrılmanın sadece iş doyumsuzluğuna bağlı olmadığıdır. Ayrıca işlerden doyum almayan bireylerin kurumda kalmalarında bazı nedenler bulunmaktadır. Birey kuruma girdikten sonra kişisel gelişme kaydeder ve kuruma karşı tutumu hala olumlu ise onunla bütünleşir ve kurumda kalır. Ancak bireyler değiştiği gibi kurumlar da değişebilir. Bu durumda birey, kurumun artık amacına ulaşmasında aracı olamayacağını düşünerek kurumu beğenmeyebilir. Bu noktada bireyin başvuracağı iki seçenek vardır. Kurumda kalmak yada ayrılmak. Birey doyumsuzluğa karşı yine de kurumda kalmayı tercih etmiş ise bunun nedeni ya bireyin ihtiyaçlarının bazıları, yüksek ücret, iyi bir mevki gibi karşılanmaktadır yada piyasada bireyin bulabileceği daha iyi iş olmaması, piyasa şartlarının elverişsiz olmasıdır.Bir organizasyonda çalışanın mutlu olabilmesinin en önemli sebeplerinden birisi o organizasyonun çalışanın psikolojik isteklerine cevap verebilmesinde yatar.108Çalışanın içinde bulunduğu takımın başarıya ulaşabilmesinin en önemli koşulu çalışanın mutlu olması,görevin belirlenmesi,kaynakların sağlanması ve ödüllerin belirgin olmasıdır.109 f. İşte Devamsızlık :Çalışanlar stresle başa çıkabilmek için, bulundukları ortamdan işe gitmeyerek uzaklaşmaya çalışırlar. Hatta böyle bir ortamdan uzaklaşıp evde kalmak için bazen hafif baş ağrısı veya baş dönmesini bile yeterli neden olarak kabul ederler. 108 Solomon Diamond,”A Neglected Aspect of Motivation,”Sociometry,Vol.2,2005,s.4 109 Amy Edmondson, “Psychological Safety and Learning Behaviour in Work Teams”,Administrative Science Quarterly,Vol 44,No.2,1999,s.350 35 Bir çok araştırma, işgörenin, işten kaçınma davranışları ile iş doyumsuzluğu arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Başlıca işten kaçınma davranışları, işten ayrılma ve işe devamsızlıktır. Gerçi işten kaçınmanın, işe geç gelme, kahve, çay ve yemek aralarını uzatma, iş başında aylaklık etme gibi belirtileri de vardır. Ancak işgücü devri ve devamsızlık bir işletmenin etkinliği üzerinde önemli rol oynar ve iş akışının bozulmasına ve gereksiz masrafların ortaya çıkmasına yol açar. ABD’de devamsızlık nedeniyle yılda 400 milyon işgünü kaybı olmaktadır. İngiltere’de 1967 yılında raporlu hastalık nedeniyle 301 milyon işgünü kaybı olmuştur. Bunun maliyeti ABD’de yönetici kademeleri dışındakiler için yılda 26,4 milyar dolar, İngiltere’de (1967 yılı) 1,2 milyar sterlidir. Türkiye için bu tür sayılar olmamakla birlikte yapılan araştırmaya katılan firmaların, %70’i devamsızlık sorununu orta yada çok önemli bulmuşlardır. Görüldüğü gibi işten kaçınma davranışları kurumsal etkinlik açısından iş verimliliği kadar önemli bir konudur ve tüm bu işten kaçınma davranışlarının nedenleri arasında iş doyumsuzluğunun önemli bir rol oynadığı belirlenmiştir. Bunun yanında, işe devamsızlığın tek nedeni işten doyum almama değildir. Her türlü önlemin alınmasına rağmen işletmelerde, devamsızlığı tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Önemli olan devamsızlık oranın yüksek olmamasıdır. Devamsızlık halinde herhangi bir ücret ödenmemesinin, kurum için herhangi bir kayba yol açmayacağını söylemek yanlış olur. Çünkü devamsızlık halinde, işlerde meydana gelen aksaklıklar, kurumun işleri yürütümünde verimliliğini azaltmakta, işine gelmeyen kişilerin yerine diğer çalışanların fazla mesai yapmaları işin maliyetini arttırmaktadır. Yapılan araştırmalar devamsızlık yapan kişilerin yaptıkları işe karşı antipati duyan, kişisel ilişkilerinde alıngan olan, iş grubu içerisinde kaynaşamayan ve yalnız kalan kimseler olduklarını göstermiştir. Bu tür kişiler, işyeri doyumsuzluğu nedeniyle çeşitli bahanelerle işlerine gelmemekte, daha iyi iş olanağı bulduklarında ise bu işlerinden ayrılmaktadırlar. Bu tür devamsızlıkları önlemek imkansızdır. Bazı çalışanlar ise, işlerinden nefret etmekte ve bu durum onlarda psikolojik yorgunluk, sinirsel bozukluk ve monotonluklara neden olmaktadır. Bundan kurtulmak için devamsızlık yapmaktadırlar. Bu tür devamsızlıkları önleyebilmek için, optimal aydınlatma, sıcaklık, havalandırma şartlarının sağlanması ve 36 rahatsız edici gürültülerin önlenmesine ilişkin tedbirler alınmalıdır. Ayrıca monotonluğun önlenmesine ilişkin olarak ,iş genişletme, işi zenginleştirme, iş değişimi, işin yapılma hızını değiştirme, dinlenme sürelerini programlı bir biçimde ayarlama, işi tamamlama duygusu yaratma gibi önlemler alınmalıdır. Devamsızlığı önlemek için alınabilecek diğer önlemlerden birisi de devamsızlık yapılmayan her hafta yada ay için personele prim verme sisteminin getirilmesidir. Ödüllendirilmenin yanında devamsızlığı cezalandırmak için ihtar mektupları gönderme yoluna da gidilebilir. Ancak en iyi yöntem yöneticilerin astlarla yüz yüze görüşmeleridir. Bu durum devamsızlığın ana nedenlerini ortaya koyması açısından önemlidir.110 Güven atmosferinin oluştuğu organizasyonlarda astlar ve üstler birbirlerini en iyi şekilde anlayıp etkin bir iletişim içine girerlerse astlar ve üstler birbirlerinin beklentilerine karşılık veebilirler.111 Işe devamsızlık, isteksizlik, sorumsuzluk, tembellik ve alkolizm etkisiyle olabileceği gibi, kalp krizi, hipertansiyon, ülser gibi hastalıklar nedeniyle de olabilmektedir.112 İş stresinin iki boyutu, kişiyi tehdit edebilir. Bunlardan birincisi, bireyin karşılamayacağı “talepler” diğeri, ihtiyaçlarını karşılamadaki yetersiz “arzlar” dır. Bireyin beceri ve yeteneklerinin kapsamı, bireyin istekleriyle denk düşmesi bu mücadelenin bir türü olarak kabul edilmektedir. Mücadelenin diğer yönü ise, iş çevresinde bireyin ihtiyacının karşılanması boyutudur. İş stresi, “çalışan ve iş çevresi arasında uygunsuz, hoş olmayan ilişkiler” olarak kavramlaştırılabilir. Bunun yanındaki bireyin iyilik halini tehdit edecek başka sorun veya uygunsuz durumlar olduğu zaman güçlükler ve zorlamalar oluşacaktır. Yaşanabilecek bu güçlükler, “bireyin normal tepkilerinden farklı olan her şey” yani; düşük benlik saygısı, anksiyete ve iş doyumsuzluğu gibi psikolojik güçlükler, yüksek kolesterol ve kan basıncı gibi fiziksel güçlükler ve hastaneye gitme ve sigara içme gibi davranış semptomlarıdır. Yukarıdaki bu davranışla tutarlı olan ve yıllardır hastalıklı tepkilerin oluşumuna neden olan işle ilgili yani 110İnci Artan,”Örgütsel Stres Kaynakları,” M.Ü.İ.İ.B.F.Dergisi,İstanbul,1987,s.118 111 Martin G. Evans, “Reducing Control Loss In Organizations”,Management Science,Vol.30,1984,s.158 112 Sabuncuoğlu, Tüz, a.g.k, s.246 37 kişiler arası ilişkiler ve iş başarısı üzerinde etkileri olan mesleki bir “stres” veya “stres faktörü” nün hesaba katılması gerekmektedir. İş stresi “bireyi normal fonksiyonlarından uzaklaştıran,örneğin;zihin-vücut dengesini saptıran psikolojik veya fiziksel davranışlarını değiştiren ,dağıtan veya arttıran, işle ilgili etmenlerin sonucunda oluşan psikolojik bir durum olarak” tanımlanabilir. Bu tanımlama, çalışanın sağlığını yani kişinin zihinsel ve fiziksel durumunu da açıklamaktadır. Sağlık kavramı ise; geniş bir yaklaşımla; “mükemmel bir zihinsel ve fiziksel sağlığın ölüme kadar sürmesi ve tamamlanması” olarak tanımlanmaktadır. Bir iş, zorluk, karmaşıklık ve iş yükü öğelerini içinde taşır. Bu nedenle, işin kendisi stres doludur. Öte yandan bir çok iş tam olarak tanımlanmış değildir. Her bir iş çok farklı stres faktörleri içerebilir. Bu ise bireyde farklı tepkilere yol açabilir. Kurumsal bazda dört tür işlevsel ilişki, iş ve performansla birlikte düşünülebilir. Aşağıdaki dörtlü ayırım, stres yoğunluğu ile işteki başarı düzeyi arasında bir ilişki olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu dört işlevsel ilişki şöyle özetlenebilir: • İşin bizzat kendisi bir stres faktörüdür. Çalışan kişide onun yeteneklerini sınırlayıcı ve zorlayıcı bir etki yapar. • Dış çevre, aile gibi kaynaklardan doğan stres faktörleri belli bir süre sonra işte de etkili olurlar. • Kişi yaptığı işle birlikte bazı stresli durumları azaltmaya veya ortadan kaldırmaya çalışabilir. • İş başarısı veya bundaki azalma bir stres göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bir başka deyişle yapılan iş bir stres ölçüsü olarak da görünebilir. Uzmanlar, iş stresinin insan yaşamında önemli bir etken olduğunu, belirli bir düzeyin üzerinde stres yaşayanların tehlikeli sonuçlara maruz kalabileceğini belirtmektedir. Her mesleğin, her iş ortamının kendine özgü bir stres yaratma potansiyeli bulunmaktadır. Manchester Üniversitesi uzmanlarının 104 meslek grubu üzerinde yaptıkları araştırmada, yüksek stres altında çalışanlar arasında birinci sırada hapishane görevlileri yer alırken, bunu polisler, ambulans görevlileri, öğretmenler, itfaiye görevlileri, silahlı kuvvetler 38 mensuplarının ve yöneticilerin izlediği saptanmıştır. 113Psikolojik anlamda yaşanan stres bağışıklık düzeyini azaltmakta ve stresle yoğun yaşayan kişiler daha sık hastalanmaktadırlar.Çünkü stres vücudun savunma mekanizmasını harap etmektedir.114 g. İşten Doyum Almamak: İşin doyumsuzluğuna paralel olarak zaman içerisinde iş stresi oluşmaktadır. Bireylerin, yaşamlarının büyük bir kısmını iş ortamında geçirdikleri düşünülecek olursa stresin göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir konu olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır. İş doyumu ile ilgilenilmesinin iki nedeni vardır. Birincisi iş doyumu mutlulukta, yaşamın hedeflerinde ve bunların sonucunda görülebilir. İkincisi iş doyumu, diğer insanların tutum ve davranışlarına etki etmesinden dolayı üzerinde çalışılabilir. Bir çok insan çalıştığı işi sevmez. Onlar işe yalnızca hayatlarını kazanmak zorunda oldukları için giderler. Fakat işe karşı duyulan tatminsizlik kişinin günlük stres seviyesini arttırır.115 Tüm zararlı stres, yersiz, olumsuz, yanlış anlaşılmış yada sorgulanamaz inançlara dayanan tehdit alımlamalarından kaynaklanır. Örneğin, işinde stresli olan bir insan işe devam etmekten başka seçeneği olmadığını düşünür. Zevksiz, ağır bir yaşamı olan bir ev kadını sahip olduğu yaşantıya devam etmekten başka seçeneği olmadığını düşünür. Bu düşünceleri değiştirmek, en azından yeniden gözden geçirmek alımlamalarımızı değiştirir ve bu da stresi azaltır.116 Çalışma hayatındaki bireylerin iş doyumlarının saptanması, bunları olumlu veya olumsuz yönde etkileyen etmenlerin neler olduğunun bilinmesi büyük bir önem taşımaktadır. “İş doyumu”, bireylerin yaptıkları işle ilgili duygu, düşünce, inanç ve değerlendirmelerini içerir. İş boyutu tek boyutlu bir kavram değildir. İşin pek çok yönü olumlu yada olumsuz olarak iş doyumunu etkiler. İşin yönetimi, ücret, çalışma koşulları gibi objektif özelliklerin yanı sıra bireyin gereksinim, istek ve beklentilerinin etkisi de 113 Işıkhan, a.g.k, s.73 114Gregory E.Miller,”Psychological Stress and Antibody Response to Influenza Vaccination,”American Psychomatic Medicine ,Vol.66,2004, s.216 115 Rowshan, a.g.k, s.29 116 Beatriks Hughes, Rodney Boothroyd, Günlük Hayatın Stresine Son, Doruk Yayınları, Ankara, 1997, s.21 39 dikkate alınmalıdır. Çünkü bunlar, işten kaynaklanan olumlu yada olumsuz yönlerin farklı bireyler tarafından farklı algılanmasına neden olmaktadır. Bir birey aynı şartlarda doyum sağlarken bir diğeri bunu gerçekleştiremeyebilir. İş doyumu, aynı zamanda işin kendisinden, ücretten, yükselme oranlarından, çalışma arkadaşlarından ve yöneticiden duyulan doyumdan etkilenebilmektedir. Özetle, iş doyumu ile ilgili literatüre dayanarak, iş doyumuna yada doyumsuzluğuna neden olan etmenler şöyle belirtilebilir: .Yapılan işle ilgili faaliyetler, işin oranı, düzgünlük, uyum, süregenlik, başarı, yükselme, sorumluluk, sözel yada dolaylı olarak işin kabulü, ücret, kişisel atmosferve fiziksel çalışma koşullarıdır. İş stresi ve iş doyumu arasındaki ilişki, son zamanlarda doktorlarla ilgili yapılan araştırmalarda da gündeme gelmeye başlamıştır. İş doyumu, işe yönelik olumlu bir tutumu ifade etmektedir. Bu tutum çalışanların işlerinde karşılaştıkları güçlüklerle mücadele edecek yöntemlere sahip olabilmeleriyle ilgilidir. Hem iş doyumu hem de iş stresini ölçmeyi amaçlayan çalışmalar, genelde bunlar arasında ters bir ilişki olduğunu göstermektedir. İş stresi ile yakından ilişkili olan iş doyumu, ödül-bedel kavramı ile de açıklanmaktadır. Bireyin iş hayatı ile ilgili beklentilerinin çoğu gerçekleşiyor ve işine karşı olumlu duyguları fazla ise, işinden fazlasıyla doyum elde edebilecektir. İş stresi, kurumda çalışanların sağlığı ve işlerinde ne denli iyi olduklarının belirlenmesinde çok önemli bir gösterge niteliğindedir. Bu etmen, iş doyumu için de değerli bir veridir. Yapılan çalışmalar mesleki özelliklerle, işyeri özelliklerinin ruhsal rahatsızlıklarla doğrudan doğruya ilişkili olduğunu göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre iş doyumu ve iş stresi kavramları birbiriyle paralellik göstermektedir. Çünkü hem iş doyumuna, hem de iş stresine iş ortamındaki çeşitli uyarıcılar neden olmaktadır.Çalışma koşullarının kötülüğü, devamlı tekrarlanan işler,amirler tarafından devamlı olarak izlenme,gönülsüz mesai 40 uygulamaları,parça başı üretim,esnek olmayan iş saatleri çalışanların motivasyon ve performanslarında önemli oranda düşüşlere yol açmaktadır.117 İş doyumu ile ilgili temel faktörler, ilerleme, tanınma, sorumluluk, gelişme ve işin kendisi olarak belirlenebilir. Bu faktörler, doyum sağlayıcı faktörler olarak adlandırılmıştır. Doyum sağlayıcı faktörler, verimli çalışmanın, işe ilginin artması, yönetime karşı tutumun daha hoşgörülü olması ve genel zihinsel sağlık gibi konularla yakından ilişkilidir. Herzberg’e göre özellikle iş koşulları, yönetim politikası, yöneticilerle ilişkiler, ücret, iş güvenliği ile ilgili durumlar kişi için yeterli düzeyde değilse, iş doyumsuzluğu ortaya çıkacak ve buna bağlı olarak iş stresi artacaktır. Foz (1971) ise iş doyumuyla ilgili üç faktör belirlemiştir. Bunlar, işin kapsamı, işle ilgili koşullar ve işin değişmeyen boyutudur. İşin kapsamı ile ilgili olarak, kişinin algı ve motor yetilerinin niteliği, zeka, eğitim ve yaratıcılık gibi etmenler iş doyumu kavramı ile ilgilidir. İşle ilgili koşullardan olan, para, işin konumu, iş yükünün yapısı ve malzemenin yeterli olup olmayışı gibi etmenler ve iş garantisi,terfi imkanları, şirketin politikası ve yapısı, iş doyumu ile yakında ilişkilidir. 118İşletmelerin verimlilik artışı sağlayabilmek amacıyla küçüldükleri dönemlerde çalışanlar işlerini kaybetme korkusuyla strese girebilmektedirler.119İş yerinde yaşanan doyum ve motivasyon kişinin rol beklentilerini karşılamasında önemli bir yere sahiptir.120Bir çalışanın başarılı ve verimli olabilmesinin en önemli koşulu o işi yapmaya hevesli ve istekli olmasıdır.121 Kanadalı doktorların çeşitli değişkenlerle, iş doyumu ve iş stresi arasındaki ilişkiyi belirlemek için gerçekleştirilen araştırmanın verileri Kanada’nın on ilinde bulunan 2584 doktordan toplanmıştır. Doktorlar tarafından en önemli stres kaynaklarının genel olarak zaman baskısı olduğu, hastalara yardım edebilme yeteneği ve meslektaşlar ile olan 117 Paul A.Landsbergis, “Job Stress and Heart Disease: Evidence and Strategies for Prevention,”Center for Social Epidomology,2006, s.4 118 Işıkhan, a.g.k, s.82,83 119 Jussi Vahtera “Organizational Downsizing,Sickness,Absence,Mortality,”British Medical Journal, Vol.4,2004,s.7 120 Manuel London, “Toward a Theory of Career Motivation,” The Academy of Management Review,Vol.8,No.4,1983,s.620 121Donald C ,Hubin, “Hypothetical Motivation”,No and Ucırc,Vol,30,No,1,1996,s.31 41 ilişkilerin ise iş doyumunun en önemli kaynağı olduğu gözlenmiştir. Çeşitli sayıda stresör ve iş taleplerinin genel stresin oluşumuna katkıda bulunduğu ve uygulamanın çeşitli boyutlarıyla ilgili elde edilen doyumun genel doyumu yükselttiği saptanmıştır. Sonuçlar, gittikçe büyüyen bir iş stresi deneyimine sahip olan doktorların uygulamaları ile ilgili daha az doyuma ve sağlık bakım sistemi hakkında olumsuz düşünceye sahip olduklarını göstermiştir. Araştırmada elde edilen diğer önemli sonuçları şu şekilde belirtmek olasıdır: a. Tıbbi uygulamanın en çok doyum sağlayan boyutları, meslektaşlar ve hastalar ile olan ilişkiler ve hastayı tedavi edebilme durumlarıdır. Genel iş doyumuyla ilgili bulunan diğer değişkenler ise işin özelliklerini (kendi çalışma koşulları, çalışanları destekleme girişimleri) ve psikososyal boyutları (hastalar ile olan ilişkiler, diğer doktorlar ve doktor olmayan sağlık personeli ile ilişkiler) içermektedir. b. Araştırma kapsamındaki doktorların, uygulamanın çeşitli boyutlarında doyum sağladığı görülmektedir. İş yerindeki diğer doktor ve hemşirelerle olan ilişkiler doyumun önemli bir kaynağıdır. Çalışma arkadaşlarıyla destekleyici ilişkiler, işbirliğine ve arkadaşlığa dayalı bir ortamda çalışabilme, iş ile ilgili olumlu tutumların geliştirilmesindeki önemli faktörlerdir. İş koşullarıyla ilgili doktorların genel doyumunun çalışma yerindeki araç gereç ve personel desteğinin varlığı, işi yerine getirebilmeyle ilgili parasal güvencenin derec