T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 20, Sayı: 1, 2011 s. 117-155 XVI. Yüzyılda Bir Osmanlı Müderrisi: Mevlana Muslihuddin Efendi ve Mirası Saadet MAYDAER Dr., U.Ü. İlahiyat Fakültesi msaadet@gmail.com Özet Sosyal ve ekonomik tarih çalışmalarının önemli kaynaklarından biri olarak bilinen, bir kimsenin öldükten sonra geriye bıraktıklarının kaydı anlamındaki terekeler, aynı zamanda ilim ve kültür tarihine de ışık tutan belgelerdir. Terekelerde kayıtlı kitapların sayısı, niteliği, hangi ilim dallarına ait oldukları ve maddî değerleri, bize kaydedildikleri dönemin ilmî ve fikrî ortamı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Farklı meslek gruplarından kişilerin terekeleri ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde, sahip oldukları kitaplarla entelektüel yaşamlarına, diğer eşyalarıyla ise sosyo-ekonomik düzeylerine ilişkin çıkarımlarda bulunmak mümkündür. XVI. yüzyılda Bursa’da yaşamış İsa Bey Medresesi müderrislerinden Muslihuddin Efendi’nin terekesinden hareketle yapılan bu çalışma, okuduğu kitaplarla, sahip olduğu mal-mülk, köle ve cariyeleriyle, giydikleriyle, kullandığı eşyalarla, hatta boş zamanlarında oynadığı satranç takımıyla, bir Osmanlı müderrisinin nasıl bir portre çizdiğinin anlaşılmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Abstract th An Ottoman Muderris in the XVI Century: Mawlana Muslih al-din Effendi and His Heritage As an important source for social and economic history, estates, which are the registers of the heritage left by deceased people, are also documents shed light on the history of science and culture. Containing a lot of information about books inherited such as names, contents and values, they give some important clues about the scientific and intellectual environment of their time. It is possible to learn a good deal of information about their intellectual life and socio-economic status from books and goods, respectively. This study aims to be helpful to understand various aspects of an Ottoman muderris/scholar, in the case of Muslih al-din Effendi, who was a muderris at the Isa Bey Madrasah in Bursa in 16th century, by analyzing his books, properties, slaves and concubines, clothing, household goods, even a chess set he played in leisure times, which were listed in his estate. Anahtar Kelimeler: Müderris, Bursa, ilmiye, tereke, kitap. Key Words: Muderris, Bursa, ilmiye, estate, book. Giriş Osmanlı Devleti her türlü ekonomik etkinliği mümkün olduğunca kayıt altına almayı istemiş ve bunu büyük ölçüde de başarmıştır.1 Ölen kişilerin mal varlıklarının kaydedilmesi de bu çabanın doğal bir sonucu olmuş ve böylece ortaya tereke defterleri çıkmıştır.2 Vefat eden bir kişinin geride bıraktığı tüm mal varlığının ayrıntılı bir dökümü anlamına gelen terekeler, Osmanlı muhasebe tekniğine uygun bir biçimde düzenlenmiştir.3 Buna göre ölen kimseden geriye kalan malların “kassam” adı verilen bir memurun önünde sayımı yapıldıktan sonra, “bilirkişiler” tarafından her birinin maddî değeri takdir edilir ve ayrıntılı bir muhallefat listesi 1 Toraman, Cengiz, “Bir Kamu Politikası Uygulama Aracı Olarak Tereke Muhasebesi ve Osmanlı Uygulaması”, İSMMMO Yayın Organı, Mali Çözüm- 71, ss. 116-126, s. 118. 2 Terekelerin müstakil defterler halinde tutulması yalnızca İstanbul, Bursa, Edirne gibi büyük şehirlere mahsus bir durumdur. Diğer yerlerde genellikle Şer„iye Sicilleri arasında dağınık bir halde bulunurlar. Er, İlker, Balıkesir Tereke Kayıtları Üzerinde Bir Değerlendirme (1670-1700), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi (YYLT), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir 2008, s. 2. 3 Toraman, agm, s. 118 118 düzenlenirdi.4 Tereke kaydının başına önce vefat eden kimsenin kendisinin ve babasının adı yazılırdı. Bazen ismin başına da sosyal statüsüne uygun “fahru‟l-müderrisîn”, “fahru‟l-muhadderat”, “hoca” vb. bir hitap getirilir, sonuna ise merhûmun mesleği yazılırdı. Eğer ölen kişi azatlı köle ise “atîk” lafzı ile bu durum genellikle kaydedilirdi. İsmin ardından vefat eden kişinin yaşadığı mahalle veya köyün adı yazılır, bundan sonra ise eğer ölümü normal yollarla meydana gelmemişse “maktûl”, “mecrûhan maktûl” gibi ifadelerle ölüm sebebi belirtilirdi. Bundan sonra ise hayatta kalan mirasçıların isimleri yazılmaya başlanır ve merhumla olan akrabalık derecelerine göre öncelikle eşinden başlanarak mirasçılar sırayla kaydedilirdi. Kaydın yapıldığı tarihin düşülmesinin ardından ölen kişinin belirlenebilen tüm mal varlığı en ince ayrıntısına kadar tek tek kaydedilir ve bunların her biri için bilirkişi tarafından belirlenen değerler de altlarına yazılırdı. Tüm bu mal varlığının değerinin belirlenmesi dellallar aracılığıyla açık arttırma yoluyla yapılır ve bilirkişiler, mirasçıların da hâzır bulunduğu bir ortamda malların fiyatını takdir ederlerdi.5 Her bir parçanın değeri bu şekilde belirlendikten sonra varsa ölen kişinin borç ve alacakları yazılır, teçhiz-tekfin masrafları ve varsa vasiyeti düşüldükten sonra kalan miktardan resm-i kısmet denilen vergi alınır ve bundan da geriye kalan miktar mirasçılar arasında şer„î hükümlere göre bölüştürülürdü. İşte bu şekilde kaydedilmiş olan tereke kayıtları, ölen kişinin mesleği, sosyo-ekonomik düzeyi, sahip oldukları eşyalar ve geriye bıraktığı aile efradı gibi bilgileri içerdiğinden, bize merhûmun yaşamına bir ayna tutmamızı sağlayarak, sosyal tarih çalışmalarının vazgeçilmez kaynakları olarak karşımıza çıkarlar. Bu çerçevede tek bir tereke kaydından yola çıkılarak yapılmış bazı çalışmalar bize farklı meslek ve statüdeki insanların yaşam standardını ortaya koymaktadır.6 Bunlar arasında bazılarının özellikle sahip oldukları kitaplarla ön plana çıktıkları görülmektedir.7 4 Demir, Tanju, “Bir Tereke, Yetmiş Denizlili A Heritage, Seventy Inhabitant from Denizli”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 24 (38), 2005, ss. 131-144, s. 132. 5 Kuru, Levent, “29 Numaralı Edirne Şeriyye Sicili”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.17. 6 Lajos, Fekete, “XVI. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyib Gökbilgin), Belleten, cilt: XLIII, sayı 170, Ankara 1979, s. 457-480; Erünsal, İsmail, “Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları IV: Lami„i Çelebi‟nin Terekesi”, Journal of Turkish Studies- Türklük Bilgisi Araştırmaları, vol: 14, Harvard University, Washington DC 1990, p. 179-194; Faroqhi, Suraiya, “Köle Sahibi ve Kırsal Tefeci Olarak Bir Yapı Ustası: Sefer Mimarı Bursalı Hacı Abdullah”, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, (çev. Gül Çağalı Güven, Özgür Türesay), İstanbul 2003, s. 179-197; Faroqhi, Suraiya, 119 Terekelerde yer alan kitaplardan hareketle yapılan bilimsel çalışmalar, bize incelenen dönemin ilmî-fikrî ortamı hakkında fikir vermesinin yanı sıra hangi yazarların halk arasında rağbet gördüğü, mevcut kitapların hangi ilim dallarına ait oldukları, kitapların maddî değerleri vb. pek çok konuda aydınlatıcı olmaktadır.8 İşte bu çalışmada da, Bursa‟da İsa Bey Medresesi‟nde müderrislik yapan Muslihuddin Efendi‟nin terekesi ve bilhassa terekesinde yer alan seksen civarındaki kitabı incelenerek XVI. yüzyılda bir müderrisin ne tür kitaplar edindiği ve nasıl bir yaşam standardına sahip olduğu anlaşılmaya çalışılacaktır. “18. Yüzyıl Bursa‟sında Zengin Olmak: Debbağ Hacı İbrahim‟in Serveti”, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, (çev. Gül Çağalı Güven, Özgür Türesay), İstanbul 2003, s.199-216; Kılıç, Orhan, “Harputlu Hacı Osman‟ın 1725 Tarihli Terekesi ve Düşündürdükleri”, Turkish Studies, vol: 2/1, 2007, s. 17-28; Yağcı, Zübeyde Güneş- Genç, Serdar, “XIX. Yüzyılda Balıkesir‟de Giyim-Kuşam Zevki ve Bir Kumaş Tüccarı”, Turkish Studies, vol: 2/1, 2007, 227-246; Yılmaz, Serap, “İranlı Bir Ermeni Tüccarın Terekesi ve Ticarî Etkinliği Üzerine Düşünceler” Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, sy. VII, İzmir 1992, s. 191-216; Maydaer, Saadet, “XVII. Yüzyılda Bursa‟da Emekli Bir Kadı: Baldırzade Oğlu Derviş Mehmed Efendi ve Serveti”, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 2008, c. 17, sy. 2, ss. 569-592; Karagöz, Mehmet, “Ayıntab (Antep) A‟yanı es-Seyyid el-Hac Mehmed Ağa bin es-Seyyid Battal Ağa‟nın Terekesi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ 2009, c. 19, sy. 2, ss. 315-328; Karahasanoğlu, Selim, “Osmanlı İmparatorluğu‟nda 1730 İsyanına Dair Yeni bulgular: İsyanın Organizatörlerinden Ayasofya Vaizi İspirîzâde Ahmed Efendi ve Terekesi”, OTAM, sy. 24, güz 2008, ss. 97-128; Karahasanoğlu, Selim, “Osmanlı Matbaasının Başarısını/Başarısızlığını Yeniden Gözden Geçirmek ya da İbrahim Müteferrika‟nın Terekesinin Tespitine Katkı”, Journal of Turkish Studies, Harvard University 2009, c. 33/1, ss. 319-328; Erhan Afyoncu, İbrahim Müteferrika‟nın Yeni Yayınlanan Terekesi ve Ölüm Tarihi Üzerine”, Türklük Araştırmaları Dergisi, 15, 2004, 349-362. 7 Lamii Çelebi (Erünsal, agm, s. 179-194), Budin‟li Ali Çelebi (Fekete Lajos, agm, 457-480), İbrahim Mütferrika (Afyoncu, agm, 349-362; Karahasanoğlu, Osmanlı Matbaasının.., ss. 319-328); İspirîzâde Ahmed Efendi, Karahasanoğlu, Osmanlı İmparatorluğu‟nda 1730 İsyanına Dair Yeni Bulgular, ss. 97-128. 8 Ali İhsan Karataş tarafından Bursa Şer‟iyye Sicilleri‟ndeki tereke kayıtları baz alınarak yapılan çalışmalarda XVI. yüzyılda Bursa halkının kitapla olan ilişkisinin yanı sıra ilgili dönemde hangi kitapların rağbet görüp, yaygın olarak kullanıldığı da belirlenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Karataş, Ali İhsan, “XVI. Yüzyılda Bursa‟da Yaygın Olan Kitaplar, YYLT, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 1995; “XVI. Yüzyılda Bursa‟da Tedavüldeki Kitaplar”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 10, Sayı: 1, 2001, ss. 209-230; “Tereke Kayıtlarına Göre XVI: Yüzyılda Bursa‟da İnsan-Kitap İlişkisi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 8, sy. 8, 1999, ss. 317-328. 1 20 1. Medrese ve Müderris İlişkisi Bağlamında İsa Bey Medresesi Osmanlı ilmî faaliyetlerinin en temel kaynağı ve eğitim kurumlarının belkemiğini oluşturan kurumlar medreselerdir. Medrese her ne kadar, daha ilk dönemlerden itibaren kuruluş biçimi itibariyle devletin idarî mekanizmasıyla organik bir bağa sahip gözükse de,9 yapısı ve işleyişi açısından vakıf sistemi içinde yer alan ve belli oranda bir özerkliğe sahip olan bir kurumdu. Bununla birlikte medreseler, verdikleri eğitim hizmetlerini yüzyıllar boyu devletin denetiminde sürdürdü.10 Bu bağlamda medreselere atanan müderrisler de devlet eliyle yetiştiriliyor ve yine merkezî yönetim tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde atanıyordu.11 Şüphesiz müderris, medresedeki akademik faaliyetin yürütülmesinin en temel unsuruydu.12 Dersi veren kişi olarak, medresenin bir eğitim-öğretim kurumu hüviyeti kazanmasını sağlıyordu. Osmanlı Devleti‟nde ilk medrese Orhan Gazi tarafından 731/1330‟de İznik‟te kurulmuş ve dolayısıyla ilk müderris de buraya atanan Davud-ı Kayserî olmuştur.13 Bursa‟nın fethinden sonra Orhan Gazi, Hisar‟daki Saint Elie Manastırı‟nın hemen yanında bir medrese açmış, ayrıca Hisar‟ın dışında inşa ettirdiği külliyesinin bünyesinde de bir medrese yaptırmıştır.14 Bundan sonra da medrese açma faaliyetleri aralıksız sürdürülmüş ve XVI. yüzyıl sonuna kadar Bursa‟da ilim dünyasına 50 civarında medrese dahil edilmiştir.15 Bu medreselerin arasında makalemize konu edindiğimiz müderris Muslihuddin Efendi‟nin görev yaptığı İsa Bey Medresesi de yer 9 İlk dönemden itibaren tüm büyük medreselerin kurucularının yönetici sınıftan oluşu bu organik bağın temelinde yer alır. (Unan, Fahri, “Medreseler ve Osmanlı Merkezî Yönetimi”, http://yordam.manas.kg/ekitap/pdf/ Manasdergi/sbd/sbd9/sbd-9-01.pdf, 20.11. 2010, ss. 1-7, s. 1) 10 İhsanoğlu, Ekmeleddin, Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumları, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, c. 2, İstanbul 1998, s. 230. 11 Müderris olabilmek için, talebenin Haşiye-i Tecrid, Haric, Dahil medreselerini bitirdikten sonra yüksek dereceli Sahn-ı Seman medresesini de tamamlayıp icazetini alması gerekirdi. Bundan sonra müderris adayı olarak nevbet denilen sırasını bekler ve eğer Anadolu‟da müderris olmak istiyorsa Anadolu kazaskerinin, Rumeli‟de müderris olmak istiyorsa Rumeli kazaskerinin meclisine devam edip matlab defterine adını yazdırırdı. Uzunçarşılı, age, s. 45. 12 İpşirli, Mehmet, Osmanlı Devlet Teşkilatı, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, c. I, İstanbul 1994, s. 260. 13 Mecdî Mehmed Efendi, Şakaik-i Numaniye ve Zeylleri Hadaiku‟ş-Şakaik, neşr. Abdülkadir Özcan, İstanbul 1989, c. 1, s 27; Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti‟nin İlmiye Teşkilatı, TTK Yay., Ankara 1984, s.1. 14 Maydaer, Saadet, Osmanlı Klasik Döneminde Bursa‟da Bir Semt: Hisar, Emin Yayınları, Bursa 2009, s. 113; Hızlı, Mefail, Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Medreseleri, İstanbul 1998, s. 25. 15 Hızlı, age, s. 197. 121 almaktadır. Bu medresenin, vakfiyesinin 839/1436 tarihli oluşundan hareketle XV. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiğini söyleyebiliriz.16 Bursa‟da Hisar semtinde kurulan, ancak günümüze ulaşamayan bu medresenin bânîsi, Çelebi Mehmed dönemi vezirlerinden Bayezid Paşa‟nın oğlu İsa Bey‟dir. İsa Bey, Bursa Kalesi‟nde sahip olduğu mülklerinden birini imaret, diğerini ise medrese olarak kullanılmak üzere tahsis etmiştir. Medrese için ayrılan mülk, bir kışlık ev ile bir tak, onun da altında başka bir ev ve hamamdan ibaretti. Medreseye çok sayıda gelir getiren emlâk vakfedilmiştir.17 Osmanlılarda vâkıfların zaman zaman inşa ettirdikleri medreselerde eğitim öğretim faaliyetini yürütecek olan müderrisle ilgili bazı şartlar öne sürdükleri görülmektedir. Örneğin İvaz Paşa, Bursa‟da inşa ettirdiği medresesinde müderris olacak kişinin vakfiyesinde belirlediği özelliklere sahip olmak kaydıyla kendi neslinden gelen biri olmasını istemiştir. Bunun için öne sürdüğü şartlar; müderrisin takva sahibi, salih ve zeki olmasının yanı sıra tefsir, hadis, usûl ve furû gibi dinî ilimlere, ayrıca Lugat, Sarf, Nahiv, Belagat, Beyan gibi edebî ilimlere bunları öğrencilere öğretebilecek düzeyde vâkıf olmasıdır.18 Yine Bursa‟daki ilk medreselerden birinin 16 Topkapı Sarayı Arşivi D. 7087, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Vakfiyeler, 19/9. Vakfiyenin bir sureti ve tercümesi için bkz. Bilge, age, s. 257-273; Kepecioğlu, age, c. II, s. 334. 17 Bursa‟daki Süle Köyü nahiyesinde Ahi Sedir olarak bilinen köyün tamamı, içindeki evleri, suları, ağaçları, pirinç, buğday, arpa v.b. tarlaları, hayvanları, köyde çalışan köleler ile birlikte vakfedilmiştir. Ayrıca İnegöl‟e bağlı Uluç Köyü‟nün tamamı ile Ada olarak bilinen mezraa ve arazinin yarısı ve Filedar Kalesi nahiyesinde bulunan Çavuş Köyü‟ndeki değirmenler, Bursa‟da Tuzpazarı‟ndaki bütün dükkânlar da bu vakfa aitti. Vakfın mülklerinin bulunduğu yerler Bursa ile sınırlı değildi. Ankara‟da Mürted ovası nahiyesindeki Kayı ve Şeyhler Köyleri ile Ankara‟da bezzazistan, haffafistan ve kazzazistandaki dükkânlar ve Pamuk Çarşısı da vakfın emlâkı arasında yer alıyordu. Eğridir (Hamidili) kazasına bağlı Küçük Fendos ve Büyük Fendos adlı köyler de bu vakfındı. Bunların dışında vakfın Edirne‟de de gelir getiren evkâfı bulunuyordu. Pek tabii ki bu mülklerden elde edilen gelirler yalnızca medreseye mahsus değildi. Medresenin yanı sıra vâkıfın bağışladığı diğer bir müessese olan imaret için de kullanılıyordu. İsa Bey medrese ve imaretin dışında, ek bir vakfiye düzenleyerek bir de mescid inşa ettirmiş ve onun için de bazı farklı gelir kaynakları bağışlamıştır. Bu ek vakfiye Başbakanlık Osmanlı Arşivi‟ndeki nüshada yer almaktadır. Bkz., BOA, Vakfiyeler, 19/9. 18 Pay, Salih, Bursa İvaz Paşa Külliyesi, Eğit-San Yayınları, Bursa 1996, s. 160. İvaz Paşa Vakfiyesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Pay, ae, s. 19-20. Ayrıca vakfiyenin bir sureti için bkz. Bursa Şer„iyye Sicilleri (BŞS), C1 15b-18b. İvaz Paşa Medresesi ve müderrisleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., Bilge, age, s. 123-127; Pay, age, s. 57-59; Hızlı, age, 98-103; Pay, Salih, “İvaz Paşa Medresesi Müderrisleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 8, c. 8, 1999, ss. 247-264. 1 22 kurucusu olan Lala Şahin Paşa da vakfiyesinde, Bursa Hisarı‟nda inşa ettirdiği medresesinde müderris olacak kişinin âlim, ifadeye kâdir bir kişi olmasını ve tatil günleri dışında geçerli bir mazereti olmaksızın dersini asla terk etmemesini istemiştir. Dersini işlemediği günler için kendisine ücret verilmemesini de şart koşmuştur.19 Aynı şekilde araştırmamıza konu olan Muslihuddin Efendi‟nin görev yaptığı İsa Bey Medresesi‟nin vâkıfı da, inşa ettirdiği medresede görev alacak müderrislere dair bazı şartlar öne sürmüştür. İsa Bey, medresesinde müderris olacak kişinin vasıflarına özen gösterilmesini isteyerek şer„î ilimlerde yetkin, özellikle Fıkıh ilminin usul ve furûuna vâkıf, hadis ve tefsir ilimlerini bilen fakih bir kimse olmasını talep etmiştir.20 Mefail Hızlı, klasik dönemdeki Bursa Medreseleri‟ni incelediği eserinde, bu medresede görev yapan 25 müderrisin ismini liste halinde vermektedir. Muslihuddin Efendi, bu listede 21‟inci sırada yer almaktadır.21 Ona dair bilgilerimiz Bursa Şer„iyye Sicilleri‟nde yer alan terekesi ve ailesine dair bazı kayıtlarla sınırlıdır. Bu az sayıda ama nitelikli belgelerden hareketle, Osmanlı Devleti‟nin ilk başkenti olan ve daima önemini korumayı sürdüren Bursa‟da kale içinde yer alan İsa Bey Medresesi‟nde, Osmanlı klasik döneminde müderrislik yapmış olan bir şahsın portresi çizilmeye çalışılacaktır. Böylece sıradan bir Osmanlı müderrisinin yaşam standardı ve ilmî düzeyine dair fikir edinebilmek için çaba sarf edilecektir. 2. Mevlana Muslihuddin Efendi ve Ailesi Mevlana Muslihuddin Efendi, XVI. yüzyılın son çeyreğinde Bursa‟da İsa Bey Medresesi‟nde görev yapan bir müderristir. Henüz hayatının baharında iken Safer 995/25 Ocak 1587‟de bir deniz 19 VGMA, defter no: 732, s. 75. (vakfiyenin tamamı için aynı yer, s. 74-75) Lala Şahin Paşa Medresesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Bilge, age, s. 91-94; Hızlı, age, s. 26-31; Maydaer, age, s. 116-119. 20 BOA, Vakfiyeler, 19/9. 21 Hızlı, age, s. 106, 107. İsa Bey Medresesi müderrislerinin isim listesi şöyledir: Sinaneddin Efendi (1495-96), Cafer Halife b. Muhyiddin (1537), Cafer b Hasan (1538), Seyyidî b. Hacı Mahmud (Kanunî Devri), Muhyiddin Mehmed b. Hussameddin (1558‟den önce), Mustafa Efendi (1558‟den önce), Ubeydullah b. Müslim (1558), Şemseddin Ahmed Bursavî (Kanunî devri), Şemseddin Ahmed b. Bedreddin Mahmud (1560‟dan önce), Nasuh Çelebi b. Mustafa (1561), Şükrullah Efendi (1565), İbrahim Çelebi (1568), Mehmed Neylî Efendi (1570‟den önce), Mahmud b. Pirî (1581‟den önce), Muslihuddin Efendi (1582), Mustafa Çelebi (1583), Muslu Çelebi (1584), Seyyid Ali Efendi (1584), Emir Ali Çelebi (1585), Köse Abdi Efendi (1587‟den önce), Muslihuddin b. Sinan (1587), Ali Efendi (Kâbil-i Vücud) (1588), Şemsi Efendi (1592), Şeyh Mehmed b. Hüseyin (1608), Mehmed b. Ahmed (1610). 123 yolculuğunda hayatını kaybetmiştir.22 Mirasçıları olarak geride iki küçük kız çocuğu ve eşi Takiyye Hanım‟ı, ayrıca kız kardeşi Selime‟yi bırakmıştır.23 Babası Sinan “el-Hac” sıfatını taşımaktadır ve hayatta değildir. Aynı şekilde mirasçıları arasında annesi de bulunmamaktadır. Kızlarının henüz “sagîre” yani buluğa ermemiş, bakıma muhtaç küçük çocuklar olmaları, Muslihuddin Efendi‟nin genç yaşta olduğuna işaret etmektedir. Kızlarından Emetullah, eşi Takiyye‟den dünyaya gelmişken, diğer kızı küçük Fatma‟nın annesi Mehlika isimli cariyedir. Mehlika, Muslihuddin Efendi‟nin cariyesi iken, “ümm-i veled” olması hasebiyle özgürlüğüne kavuşmuştur.24 Her iki küçük kız çocuğunun vesayeti, merhum müderrisin eşi Takiyye Hanım‟a verilmiştir. Hâkim, çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi için her birine günde dörder akçe nafaka ödenmesini öngörmüştür. Bu bedel çocukların, babalarından kendilerine intikal etmiş olan mallarından karşılanacaktır.25 Merhûmun kız kardeşi Selime yetişkin bir hanımdır ve kendisine vekâlet edebilecek yaşta bir oğlu bulunmaktadır.26 Aynı zamanda Muslihuddin Efendi‟nin yeğeni olan Mahmud, “Çelebi” unvanını taşıdığına göre ilmiye mensubu olmalıdır. Muslihuddin Efendi, müderris olması hasebiyle kendisi ilmiye sınıfına mensup bulunmaktadır ve kitaplara oldukça düşkündür. Zira ölümünün ardından mahkemede kendisi hakkında görülen davalardan biri, hayattayken ödünç aldığı bir kitabı uzun bir süre sahibine geri vermemiş olmasıyla ilgilidir. Fahru‟l-ayan Hacı Kasım Çelebi, Sadeddin adlı kitabını birkaç günlüğüne alan Muslihuddin‟in bir daha geri vermediğini ve mevcut muhallefatı27 içinde bu kitabın bulunduğunu bildirerek geri istemiştir. Ancak Muslihuddin‟in vârisleri durumu inkâr ederek kitabı kendisine geri vermeyi reddettikleri için Hacı Kasım durumu doğrulayacak şahitler getirmek zorunda kalmıştır.28 Muslihuddin Efendi‟nin kitaba olan düşkünlüğünün tek göstergesi, emanet aldığı bir kitabı uzun süre zimmetinde tutmasından ibaret değildir. Muhallefatının %10.18‟lik bir kısmını 22 BŞS, A 137 122b, 126b, 127b, 128b. 23 BŞS, A 137, 122b. 24 BŞS, A 137 127b, 128b. 25 BŞS; A 137 129a 26 BŞS, A 137 126b, 128b. 27 Muhallefât; ölen bir kimsenin geride bıraktığı eşyalara denir. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1996, s. 666. 28 BŞS, A 137 126b. 124 kitapları oluşturmaktadır. Oysa onun yaşadığı dönemde Bursa‟da kitaplar, terekelerde ancak %1.7‟lik bir yer işgal etmektedir.29 a. Kitapları Terekelerde kitapların hangi sırada kaydedileceğine dair yerleşmiş bir teâmül bulunmamaktadır. Ölen kişinin kitapları terekenin başında veya sonunda toplu halde yazılabileceği gibi, diğer eşyalarla karışık bir şekilde de kaydedilebilmiştir.30 Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde ise kitaplar, diğer tüm mal varlığından önce kaleme alınmıştır. Kitapların diğer mal varlığından ayırt edilebilmesi için her birinin başına “kitap” kelimesi yazılmıştır. Kitapların isimleri nadiren orijinalinde olduğu gibi, bazen yazarının adıyla ve bazen de halk arasında şöhret bulan ismiyle kaydedilmiştir.31 Kitapların bilirkişi tarafından belirlenen fiyatlarında, kitabın fizîkî durumu, eski ya da yeni oluşu, müstensihinin kim olduğu, cilt durumu, tezhipli olup olmaması vb. özelliklerin etkili olabileceği düşünülmektedir.32 Kitaplar, konularına ya da yazarlarına göre herhangi bir sınıflandırmaya tabi tutulmaksızın karışık bir şekilde yazılmıştır. Hatta aynı eser, birkaç farklı yerde geçebilmiştir. Terekede bu şekilde karışık olarak kaydedilmiş olan kitaplar, aşağıda ilim dallarına göre tasnif edilerek tablolaştırılmıştır. a. 1. Tefsir Osmanlı ulemâsının medreselerde çoğunlukla ders kitabı olarak okutmayı tercih ettikleri başlıca iki tefsir bulunmaktadır. Bunlardan biri Ebu‟l-Kasım Carullah Mahmud b. Ömer ez- Zemahşerî‟nin (ö. 538/1143) Keşşâf diye tanınan el-Keşşâf ‘an Hakaiki’t-Tenzîl adlı eseri, diğeri ise Nasıruddin Said Abdullah b. Ömer Kadi el-Beydavî (ö. 692/1292) tarafından kaleme alınan Envaru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl‟dir.33 Her iki eser, medreselerin yanı sıra halk nazarında da ön plana çıkmış, itibar kazanmış tefsirler olup XVI. yüzyılda Bursa‟da yaygın olan kitaplar arasında yer almıştır.34 Ancak merhum müderris Muslihuddin‟in terekesinde bu eserlerden 29 Karataş, agt, s. 26. 30 Kitapların terekelerde yer alış biçimleri için bkz. Karataş, agt, s. 14, 15. 31 Terekelerde yer alan kitapların hangi adlarla kaydedildiğine dair bkz. Karataş, agt, s. 15-16. 32 Bkz. Karataş, agt, s. 26. 33 Bilge, age, s. 43; Unan, Fahri, Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi, TTK yay., Ankara 2003, s. 342, 343; Uzunçarşılı, age, s. 23. 34 Karataş, agt., s. 60. 125 biri olan meşhur Keşşaf Tefsiri bulunmamaktadır. Sadece Beydavî Tefsiri yer almaktadır. a. 2. Hadis Osmanlılarda Hadis ilmine verilen önemin bir sonucu olarak, ilk dönemlerden itibaren Hadis ilminin öğretimine ağırlık veren ihtisas medreseleri olan Darühadislerin kurulmaya başlandığı görülmektedir.35 Darülhadisler derece itibariyle diğer medreselerden üstün tutuluyordu. Bununla birlikte, Darülhadis olmayan medreselerde de hadis ilminin öğretilmesine özen gösterilmiştir.36 Fatih, Sahn-ı Seman medreselerinde derse başlamadan önce müderrislerin Mesâbih, Meşârık, Buharî ve Müslim’den bir miktar hadis naklettikten sonra esas derslerine başlamalarını istemiştir.37 Bu eserlerden Meşârık olarak bilinen Meşâriku’l-Envar38 ve şerhi39 Müderris Muslihuddin‟in terekesinde de yer almaktadır. Bunların dışında Begavî‟nin meşhur eseri Mesâbihu’s-Sünne40, Hısnu’l-Hasîn41 35 Karacabey, Salih, “XV. ve XVI. Asır Osmanlı Medreselerinde Hadis Öğretimi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, c. 4, 1992, ss. 227-234, s. 228. 36 Bilge, agt, s. 45. 37 Karacabey, agm, s. 230. 38 Radıyyuddîn Hasan b. Muhammed es-Sagânî‟nin (ö. 650/1252) Hadis alanındaki eseri olup tam adı “Meşârıku‟l-Envâri‟n-Nebeviyyeti min Sıhâhi‟l- Ahbâri‟l-Mustafaviyye‟dir. Buharî ve Müslim‟deki hadislerin senedleri ve tekrarları çıkarılarak derlenmiş olan eserde 2250 hadis bulunmaktadır. Katip Çelebi, Keşf el-Zunûn, (nşr. Ş. Yaltkaya-R. Bilge), MEB, İstanbul 1972, c. II, s. 1688-1690; Fazlıoğlu, Şükran, “Ta„lîm İle İrşâd Arasında: Erzurumlu İbrahim Hakkı‟nın Medrese Ders Müfredatı”, http://www.ihsanfazlioglu.net/Sukran_Fazlioglu/Erzurumlu_Ibrahim_Ders_ Mufredati.pdf, 20.12.2010, s. 64. 39 Radıyyuddin Hasan b. Muhammed es-Sâgânî‟nin (ö. 650/1252) eseri olan Meşârıku‟l-Envâr‟a çok sayıda şerh yazılmıştır. Bunlardan bazıları; Ekmeleddin Muhammed b. Mahmud el-Babertî (ö. 786/1384), Mecdeddin Ebu Tahir el-Feyruzabâdî ez-Şirazî, Hayreddin Hıdır b. Ömer el-Atûfî (ö. 758/1357)‟dir. Fazlıoğlu, agm, s. 65. 40 Kitabın tam adı; Mesâbîhu‟s-Sünne‟dir. Begavî el-Ferrâ (ö. 516/1222) tarafından yazılan bu eser, güvenilir hadis kaynaklarından seçilen hadislerin konularına göre tasnifinden oluşmuştur. 4719 hadisi içeren esere çok sayıda şerh ve talik yazılmıştır. Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak da okutulmuştur. Karataş, Ali İhsan, “XVI. Yüzyılda Bursa‟da Tedavüldeki Kitaplar”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 10, Sayı: 1, 2001, ss. 209-230, s. 212; Uzunçarşılı, age, s. 41; Bilge, age, s. 47. 41 Kitabın tam adı; el-Hısnu‟l-Hasîn min Kelâmi Seyyidi‟l-Mürselîn‟dir. Kitabın başlığının Türkçesi, (Peygamberlerin efendisinin sözünden oluşan sağlam kale)dir. Şemseddin Muhammed b Muhammed b. el-Cezerî‟nin (öl. 833/1429), sahih hadislerden derlediği dua, vird ve zikirleri ihtiva eden kitabıdır. 791/1389‟da Şam‟da yazılan eserde dua ve zikrin fazileti, adabı, müstecab 1 26 da Muslihuddin‟in mal varlığı arasında bulunan diğer önemli hadis kitaplarıdır. Şir’atü’l-İslam42 adlı eserden ise terekede iki adet kayıtlıdır ve ikisinin fiyatları oldukça farklıdır. a. 3. Fıkıh İslam hukukuna dair çalışmalar, genel olarak usûl ve furû başlıkları altında sınıflandırılır. Bunlardan Usûl-ı Fıkıh, fıkıh ilminin temel prensipleri olan Kur‟ân, sünnet, icmâ ve kıyasa dayanılarak hüküm çıkarmanın usûllerini ele alan bir ilimdir. Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde yer alan Fıkıh Usûlüne dair kitaplar, Sadruşşerîa Ubeydullah b. Mesud el-Buharî‟nin43 (ö. 747/1347), yine kendi telif ettiği Tenkîhu’l-Usûl adlı eserine et-Tavdîh fî Halli Gavâmizi’t-Tenkîh adıyla yazdığı şerhle, bu esere Taftazanî (792/1390) tarafından kaleme alınan et-Telvih fi Keşfi Hakaiki’t- Tenkih adlı haşiyedir. Bu üç eser, Tenkih, Tavdih ve Telvih, Osmanlı medreselerinde başlıca fıkıh kitapları olarak genellikle birlikte okutulmuşlardır ve bunlar arasında en fazla öne çıkanı da Telvih olmuştur.44 Dolayısıyla, İsa Bey Medresesi‟nde de Fıkıh Usûlünde Tavdih ve Telvih’in okutulmuş olduğu düşünülebilir. İsa Bey Medresesi‟nin vakfiyesinde Fıkıh ilmine verilen özel önemin doğal bir sonucu olarak, müderris Muslihuddin‟in kitapları arasında Fıkıh kitaplarının sayısı, diğerlerinden biraz daha fazladır. Buna göre terekede fıkıh ilmine dair 12 furû, 2 de usûl kitabı bulunmaktadır. Furû kitaplarından ikisi aynı eserdir. Bunlardan birincisi olan Hidaye, Ali b. Ebubekir el-Merginanî (ö. 593/1196)‟nin yine kendi telif ettiği bir eser olan Bidayetü’l-Mübtedî‟ye yazdığı şerhtir.45 Hidaye, Osmanlı fıkıh âlimlerinin en çok etkilendiği ve esas aldığı furû şerhi olarak, Osmanlı medreselerinde ileri düzey ders olduğu vakitler, ism-i azam ve esmâu‟l-hüsna, sabah ve akşam yapılan dualar, ölünceye kadar tekrar edilecek dualar, zikir, istiğfar, Kur‟ân-ı Kerim‟in fazileti ve Peygamber Efendimiz‟e salâtın fazileti ele alınmıştır. Fazlıoğlu, agm, s.30; Katip Çelebi, age, c. I, s. 669. 42 Tek cilt halinde yazılmış olan eser, altmış bir bölümden oluşmaktadır. Katip Çelebi, age, c. II, s. 1044. 43 Sadruşşeria hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. aydın, Ömer, “Türk Kelâm Bilgini Sadru‟ş-Şerîa es-Sânî (ö.747/1346)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sayı: 3, Erzurum 1995, ss. 181-196, s. 193. 44 Cici, Recep, “Osmanlı Hukuk Düşüncesini Etkileyen Başlıca Kaynaklar”, UÜİFD, sy. 8, c. 8, 1999, s. 223, 224. Katip Çelebi, age, c. I, s. 496-498; Cici, age, s. 45, 46; Fazlıoğlu, agm, s. 62, 63. 45 Katip Çelebi, age, c. II, s. 2032. 127 kitabı olarak okutulmuştur.46 Diğeri ise Islah-ı İzah olup, Kemal Paşazade (ö. 940/1534) tarafından Tacüşşeria‟nın meşhur kitabı Vikaye üzerine kaleme alınmış bir şerhtir. Tacüşşeria (ö. VIII. Asır/h. XIV. asır), Hidaye‟den yaptığı seçmelerle, torunu Sadruşşeria için Vikayetü’r-Rivaye fi Mesaili’l-hidaye adlı bir eser kaleme almıştır. Kemal Paşazade, mutûn-ı erbaanın47 ilki addedilen bu eserde gördüğü bazı eksiklik ve yanlışlıkları göstermek üzere önce Islahu’l- Vikaye adlı bir eser yazmış, daha sonra da bu eserini el-İzah adıyla şerhetmiştir.48 Terekede bu eserden biri 800, diğeri 260 akçe değerinde olmak üzere iki adet bulunmaktadır. Kitapların aralarındaki fiyat farkının fazlalığı, fizikî durumlarından vb. kaynaklanıyor olabilir. Muslihuddin‟in terekesinde Feraiz-i Molla Sin49 olarak kaydedilen eserin, Siracuddin Muhammed b. Mahmud b. Abdurreşid es-Secâvendî‟nin (ö. 596/1200) kaleme aldığı el-Feraizu’s-Sirâciyye olduğu tahmin edilmektedir. Hanefî mezhebine göre miras ve nafaka taksiminin anlatıldığı bu esere pek çok şerh yazılmış ve bu eser şerhleriyle birlikte Osmanlı medreselerinde yaygın bir biçimde okutulmuştur.50 Bu esere yazılan şerhlerden bazıları şunlardır; Şeyh Ekmeleddin (ö. 786/1384), Ahmed Şihabeddin es-Sivasî (ö. 803/1400), Seyyid Şerif Cürcanî (ö. 816/1413), Taftazanî‟nin talebesi Burhaneddin Haydar el-Herevî (ö. 830/1426), Şemseddin el-Fenarî (ö. 834/1430), Seyfeddin Ahmed el-Herevî (ö. 916/1510), Şeyhülislam İbn Kemal (ö.940/1533). Osmanlı medreselerinde en yaygın olarak okutulmuş olanı, Seyyid Şerif‟in kaleme aldığı feraiz şerhi olmuştur.51 Terekede Şerh-i Feraiz olarak kaydedilen eser de büyük ihtimalle ona ait olmalıdır. Seyyid Şerif‟e ait olan bu meşhur şerhe, Fatih ve II. Bayezid devri ilim adamlarından olan Muhyiddin Muhammed b. Ali el-Acemi er-Rumî, Haşiye ‘alâ Şerhi’l-Feraizi’s- Siraciyye li’s-Seyyid Şerif adlı bir haşiye kaleme almıştır.52 46 Hızlı, Mefail, “Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler”, UÜİFD, c. 17, sy. 1, 2008, ss. 25-46, s. 37; Bilge, age, s. 48; Fazlıoğlu, agm, s. 35; Cici, age, s. 313. 47 Vikayetü‟r-Rivaye fi Mesaili‟l-Hidaye, Muhtâr, Mecma„u‟l-Bahreyn ve Kenzü‟d- Dekaik adlı furû eserleri “el-mutûnu‟l-erbaa” yani dört metin olarak bilinirler. 48 Cici, agm, s. 225-227 49 Burada Sin‟le kastedilen, Arap alfabesinin on ikinci harfidir. Muhtemelen müellifin adının baş harfi verilmekle yetinilmiştir. 50 Bilge, age, s. 49, 50; Hızlı, agm, s. 38; Fazlıoğlu, agm, s. 62 51 Fazlıoğlu, agm, s. 62; Cici, Recep, Osmanlı Dönemi İslam Hukuku Çalışmaları Kuruluştan Fatih Devri Sonuna Kadar, Bursa 2001, s. 49. Katip Çelebi, age, c. II, s. 1247-1250. 52 Cici, age, s. 49, 253. 1 28 Muslihuddin‟in kitapları arasında yer alan 80 akçe değerindeki Haşiye-i Acem‟in de bu eser olduğu düşünülmektedir. Muslihuddin Efendi‟nin diğer fıkıh kitaplarından ikisinin daha mutûn-ı erbaadan olduğu görülmektedir. Bunlardan Mecma„ şeklinde kaydedilmiş olan Mecma‘u’l-Bahreyn ve Mültekâu’n-Nahreyn hanefî fakihlerinden İbn es-Sââtî olarak tanınan Muzafferuddin Ahmed b. Ali‟nin (ö. 694/1295) eseridir. Müellifinin, Kudûrî‟nin Muhtasar‟ı ile Ebu Hafs en-Nesefî‟nin (ö. 537/1142) Manzûmesi‟ni esas alarak ortaya koyduğu bu esere çok sayıda şerh, haşiye ve muhtasar yazılmıştır.53 Cici, bu eserin Osmanlı medreselerinde temel ders kitabı olarak okutulduğuna dair kesin veriler bulunmamakla birlikte, önemine binaen yardımcı kitap olarak okutulduğu görüşündedir.54 Gerek bir müderrisin terekesinde yer almış olması, gerekse eserin halk arasında yaygın olarak kullanılması, bu görüşü destekler niteliktedir. Zira Karataş‟ın XVI. yüzyılda Bursa‟da yaygın olan kitapları belirlemek amacıyla, terekelere dayanarak yaptığı çalışmasında ele alınan 2098 kitaptan 241‟i Fıkıh alanında olup, bunların da 24‟ü Mecma„ adlı eserdir. Böylece Mecma„, söz konusu terekelerdeki fıkıh kitapları içerisinde üstünlüğü 28 adetle elde eden Kudûrî‟den sonra, XVI. yüzyılda Bursa halkının sahip olduğu en yaygın ikinci fıkıh kitabı olarak karşımıza çıkmaktadır.55 Bu dönemin terekelerinde en yaygın fıkıh kitabı olan Kudûrî‟nin (ö. 428/1037) Muhtasar‟ının ise kendisi değil de şerhi Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde yer almaktadır.56 Mutûn-ı erbaadan olup terekede yer alan son kitap ise, Ebu‟l- Fadl Mecdüddin el-Mevsılî (ö. 683/1284) tarafından yazılmış olan Muhtar’dır.57 Asıl adı el-Muhtâr li’l-Fetva olan eser, Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde 102 akçe değer biçilerek yer almıştır. Terekedeki en pahalı fıkıh kitabı ise 1530 akçe değerindeki meşhur furû kitabı Dürer ve Gurer‟dir. Aslında Dürerü’l-Hukkam, Molla Hüsrev‟in yine kendi eseri olan Gureru’l-Ahkâm adlı eserine yazdığı şerhtir.58 Osmanlı Devleti‟nde kadı, müftü ve müderrislerin başvuru kitapları arasında yer almıştır.59 Müderris Muslihuddin‟in bunların dışında, sahip olduğunu düşündüğümüz bir fıkıh kitabı daha bulunmaktadır. Terekede 53 Katip Çelebi, age, c. II, s. 1599; Cici, agm, s. 228-230. 54 Cici, agm, s. 230. 55 Karataş, agt., s. 25, 39-42. 56 Muhtasar ve şerhleri için bkz. Katip Çelebi, age, c. II, s. 1631, 1632; Özel, Ahmet, Hanefî Fıkıh Alimleri, Ankara 1990, s. 37. 57 Cici, agm, s. 228 58 Katip Çelebi, age, c. II, s. 1199. 59 Fazlıoğlu, agm, s. 35; Uzunçarşılı, age, s. 22, 229; Cici, age, s. 48. 129 sadece “Yakub Paşa” olarak kaydedilen bu kitabın, Yakup Paşa b. Hızır Bey b. Celaleddin (ö. 891/1486) tarafından yazılmış fıkıh ilmine dair bir eser olması ihtimali oldukça güçlüdür. Yakup Paşa, Bursa‟da Sultaniye ve İstanbul‟da Sahn medreselerinde müderrislik yapmasının yanısıra, bir ara Bursa kadılığı görevini de yerine getirmiştir. Eserleri fıkıh ilmine dairdir. Fıkıh ilminin usûl ve furûuna dair olan bu eserler şunlardır; Haşiye ‘alâ Şerhi’l-Vikâye ve Hâşiye ‘alâ Haşiyeti’l-Muhtasar li’s-Seyyid. Terekede “Yakub Paşa” olarak nitelendirilen eser, bunlardan biri olmalıdır.60 a. 4. Kelam Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde, kelama dair altı eser bulunmaktadır. Üstelik bunların dördü birden “Şerh-i Tecrid”dir. Kelam ilminin yanısıra matematik ve astronomide de bilgi sahibi olan ilim adamı Nasiruddin Tusi‟nin (ö. 672/1273) kelam ilmine dair meşhur eseri Tecridu’l-Kelam‟a yazılmış olan çok sayıda şerh ve haşiye mevcuttur.61 Bunlar arasında en meşhurları; Ali Kuşçu, İbn Kemal, Hafız-ı Acemî, Kınalızade Ali Çelebi gibi ilim adamları tarafından yazılmıştır.62 İlk dönem Osmanlı medreselerinde en fazla okutulanı ise, Şemseddin Mahmud b. Abdurrahman b. Ahmed Isfahanî‟nin (ö. 746/1345) kaleme aldığı Tesdîdu’l-Kavâid fi Şerhi Tecrîdi’l-Akaid adlı şerhtir. Bu şerhe Seyyid Şerif Cürcânî Haşiyetü’t- Tecrid ismiyle meşhur olan bir haşiye yazmıştır.63 Fatih, Sahn-ı Seman medreselerinde bu haşiyenin okutulmasını istemiştir.64 Muslihuddin Efendi‟nin terekesindeki Şerh-i Tecrid’lerin yazarının ismi bildirilmediğinden, dört kitabın da aynı müellife mi ait olduğu, yoksa farklı farklı yazarlara ait şerhler mi oldukları anlaşılamamaktadır. Muslihuddin Efendi‟nin diğer bir kelam kitabı, Akaid-i Nesefî, Metn-i Akaid gibi adlarla tanınan, Necmeddin Ebu Hafs Ömer b. Muhammed en-Nesefî‟nin (ö. 537/1142) eseridir.65 Terekede yalnızca Akaid adıyla kaydedilmiş olup, değeri okunamamaktadır. 60 Yakup Paşa ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Cici, age, 228-231; kş, Mecdî Mehmed Efendi, Şakaik-ı Numaniye ve Zeylleri Hadaiku‟ş-Şakaik, neşr. haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı yay., İstanbul 1989, c. I, s. 196-197; Baldırzade Selîsî Şeyh Mehmed, Ravza-i Evliya, haz. Mefail Hızlı- Murat Yurtsever, Arasta yay., Bursa 2000, s. 270, 271. 61 Katip Çelebi, age, c. I, s. 346, 351. 62 Unan, Fahri, “Osmanlı Medrese Ulemâsı: İlim Anlayışı ve İlmî Verim”, SBD, 5/2, ss. 14-33, s. 30 63 Katip Çelebi, age, c. I, s. 346, 347. 64 Bilge, age, s. 54; Uzunçarşılı, age, s. 25; Karataş, agm, s. 216. 65 Fazlıoğlu, agm, s. 55; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1145-1149; Bilge, age, s. 53. 1 30 Mevâkıf, Adudüddin Abdurrahman ibn Ahmed el-İcî (ö. 756/1355) tarafından kaleme alınmış kelam ilmine dair bir eserdir. Tam adı Mevâkıf fî İlmi’l-Kelam‟dır.66 Osmanlı medreselerinde okutulan eserlerden biridir.67 Bu eseri, Taşköprüzade öğrenciliği esnasında Kocalı Seydî Muhyiddin Efendi‟den okuduğunu bildirmektedir.68 Mevâkıf’a en güzel şerhi Seyyid Şerif Cürcanî yazmıştır ve bu şerh Osmanlı medreselerinde okutulmuştur.69 Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde 400 akçe değer biçilen eser bu olmalıdır. a. 5. Mantık Muslihuddin Efendi‟nin Mantık ilmine dair sekiz kitabı bulunmaktadır. Bu eserlerin genellikle Osmanlı medreselerinde mantık alanında okutulan ve ilim dünyasında ön plana çıkan İsagoci70, Şemsiye71 ve bunların şerhleri Hüsam Kâtî72, Tasdîkât, Haşiye-i Küçük73 gibi meşhur eserler olduğu görülmektedir. 66 Katip Çelebi, age, c. II, s. 1891-1894. 67 Bilge, age, s. 55; Karataş, agm, s. 216; Görgün, Tahsin, “İci, Adudüddin”, DİA, İstanbul, c. 21, 2000, ss. 410-414; Duman, Ali, “Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu‟âtü‟l-„Ulûm‟da Yer Alan Usul ve Fıkıh ile İlgili İlimler”, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1, c. III, sayı: 5, ss. 47- 64, s. 50. 68 Mecdi Efendi, Tercüme-i Şakaik-i Numaniyye, Tab„hane-i Âmire, 1269, s. 525. 69 Uzunçarşılı, age, s. 25; Unan, Osmanlı Medrese Ulemâsı, s. 30. 70 İsagoci, beş külliye anlamına gelen Yunanca bir kelimedir. Eserin yazarı Esirüddin Mufazzal b. Ömer el-Ebherî (ö. 700/1300)‟dir. Mantık ilmine dair olan ve son dönemlere kadar Osmanlı medreselerinde okutulan bu esere çok sayıda şerh ve haşiye yazılmıştır. Bilge, age, s. 57, 58. Katip Çelebi, age, c. I, s. 206-208. 71 Eş-Şemsiyye fî‟l-Mantık, Necmeddin Ali b. Ömer el-Katibî el-Kazvinî‟nin (ö. 675/1277) hocası Şemseddin Muhammed için telif ettiği ve Kevakib-i Seba‟ya göre iktisadın orta rütbesinde okutulan eserdir. Farabi ve İbn Sina geleneğine uygun olarak yazılan ve XIX. yüzyıl başlarına kadar Osmanlı medreselerinde okutulan başlıca mantık kitaplarından olan bu eser, bir mukaddime, üç makale ve bir hatimeden mürekkep olup, yaklaşık 20 varaktır. Çaldak, Hüseyin, “Necmeddin Ali bin Ömer El-Kâtıbî El-Kazvînî, Hayatı, Eserleri ve “Şemsiyye”si”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi c. 3, sy. 1, 1999, http://eskiweb.cumhuriyet.edu.tr/edergi/dergi.php?name1=ilahiyatfakultesi &yil=1999&cilt=3&sayi=1, 12.01.2011, s. 9, 13; Bilge age, s. 58, 59; Fazlıoğlu, agm, s. 48; Yavuz, Yusuf Şevki, “Kâtibî, Ali b. Ömer”, DİA, Ankara 2002, c. 25, s. 41-42. 72 Hüsâm Kâtî, Esirüddin el-Ebherî‟nin (ö. 700/1300) İsagoci adlı mantık kitabına, Hüsameddin Hasan el-Kâtî (ö. 760/1359) tarafından yazılan muhtasar bir şerhtir. Katip Çelebi, age, c. I, s. 206-208; Fazlıoğlu, age, s. 47. 73 Şemsiyye‟nin Kutbeddin Muhammed Tahtavî (ö. 766/1364) tarafından yazılmış olan şerhine Seyyid Şerif Cürcanî bir haşiye kaleme almıştır. “Küçük 131 a. 6. Tasavvuf/Ahlak Terekede yer alan ve Tasavvuf/Ahlak başlığı altında sınıflandırılmış olan eserler, öğretici tarzda yazılmış, beliğ nasihatler, ibretlik hikayeler içeren Farsça Gülistan74 ile onun şerhi ve Attar‟ın Pend-namesinin75 yanısıra yüzyıllarca halk arasında okunagelen ve hemen her evde bulundurulan meşhur Türkçe eser Muhammediye‟den ibarettir. Ayrıca zikirleri ihtiva eden Ezkâr adlı bir eser de Muslihuddin Efendi‟nin kitapları arasında yerini almıştır. a. 7. Edebiyat Muslihuddin‟in mal varlığı arasında yerini bulan Yusuf (u) Züleyha76, Kaside-i Bürde, Makamat77, Muallakat-ı Seb‘a ve Hüsn-i Dil78 adlı edebî eserler, tıpkı tasavvuf alanında sahip oldukları gibi, onun daha ziyade klasiklere ilgi duymakla birlikte çağdaşlarının ortaya koyduğu eserleri de edindiğini göstermektedir. a. 8. Belagat Osmanlı medreselerinin derecelendirilmesinde alttan ikinci dereceye “miftah” adı verilmektedir. Bu ad, Sekkâkî‟nin meşhur belagat kitabı Miftâhu’l-Ulûm’a atfen verilmiştir.79 Miftâhu’l-Ulûm, sarf, nahiv ve meanî olmak üzere üç bölümden oluşmuş bir kitaptır.80 Osmanlı medreselerinde daha ziyade belagatla ilgili olan Haşiye” adıyla tanınan esere de çok sayıda haşiye yazılmıştır. Bilge, age, s. 58, 59. 74 Muslihuddin Sadi Şirazî‟nin (ö. 691/1292) makame türündeki Farsça eseridir. 656/1258 yılında kaleme alınmış olan bu eserde, padişahların hal ve hareketleri, dervişlerin ahlakı, kanaatin fazileti, sukût etmenin yararları, aşk ve gençlik, güçsüzlük ve ihtiyarlık, terbiyenin etkisi, sohbet adabını Farsça ve Arapça beyitler, garip hikayeler ve latifelerle süsleyerek anlatmıştır. Esere çok sayıda şerh yazılmıştır. Bkz. Yazıcı, Tahsin, “Gülistan”, DİA, İstanbul 1996, c. 14, s. 240-24; Katip Çelebi, c. II, s. 1504. 75 Attar Pend‟i/Pendnâme, latif ve beliğ nasihatler içeren manzum Farsça bir eserdir. Fazlıoğlu, agm, s. 37; Katip Çelebi, age, c. I, s. 255. 76 Kur‟ân-ı Kerim‟deki Yusuf ve Züleyha kıssasını ele alan bu eser, pek çok müellif tarafından kaleme alınmıştır. Dolayısıyla buradaki eserin yazarını belirleyebilmek de mümkün değildir. Karataş, agm, s. 219. 77 Elli hikayeden oluşan bu eser, henüz müellifi hayattayken meşhur olmuş ve pek çok dile çevrilmiştir. Karataş, agm, s. 220; bkz. Kılıç, Hulusi, “Harîrî”, DİA, İstanbul 1997, c. 16, ss. 191-192; s. 191; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1787. 78 Hüsn-i Dil, İranlı şair Fettahî‟nin manzum-mensur karışık şekilde yazılmış alegorik eseri olup, Lamii Çelebi tarafından Türkçe‟ye çevrilmiştir. Kut, Günay, “Lamii Çelebi”, DİA, Ankara 2003, c. 27, s. 96. 79 Uzunçarşılı, age, s. 27. 80 Eser ve şerhleri için bkz. Katip Çelebi, age, c. II, s. 1762,1768. 1 32 üçüncü bölümü ile Cürcanî ve Taftazanî‟nin yaptığı şerhler okutulmuştur.81 XVI. yüzyıl Bursa terekeleri üzerine yapılan araştırmalarda bu dönemde eserin kendisinden ziyade şerhlerine rastlanılmıştır.82 Celaleddin Muhammed b. Abdurrahman el-Kazvinî, Miftahu’l-Ulûm adlı eserin üçüncü bölümüne Telhîsu’l-Miftah adlı bir hulasa yazmıştır. Ancak bu eser, ilmî çevrelerde kitabın aslından daha fazla şöhret bulmuş ve büyük ilgi görmüştür. Bu ilginin doğal sonucu olarak da bu esere pek çok şerh yazılmış, bunlardan biri olan Taftazanî‟nin kaleme aldığı Mutavvel adlı uzun şerh, Osmanlı medreselerinde yaygın olarak okutulmuştur.83 Taftazanî, aynı esere Muhtasar adlı daha kısa bir şerh daha yazmış ve onun bu her iki eserine çok sayıda şerh ve haşiye kaleme alınmıştır. İşte bunlardan biri “Hasan Çelebi” diye şöhret bulan Hasan b. Muhammed Şah el- Fenarî‟nin (ö. 886/1481) haşiyesi olup, müderrisimize ait olan kitabın yazarı olmalıdır.84 Hem Fars dilinin, hem de belagat konularının öğretiminde ezberletilen Farsça bir divan olan ve ilmî, ahlakî, felsefî mazmunları ihtiva eden Divan-ı Hafız85 da terekede yer alan diğer bir eserdir. a. 9. Sarf Muslihuddin Efendi‟nin Arap Dili gramerinin, kelime türemesi ve fiil çekimlerine dair bir ilim olan sarfla ilgili kitapları, Osmanlı medreselerinde okutulan eserlerdir. Bunlardan Maksud86, fiil çekimlerini konu alan ve yazarı bilinmeyen bir eser olup medrese öğrencileri için vazgeçilmez sayılırdı. Ahmed b. Ali b. Mesud (ö. 700/1300) tarafından yazılan Merahu’l-Ervah ise medreselerde et- Tasrîfu’l-İzzî‟den sonra okutulan geniş kapsamlı bir sarf kitabıdır. Karaca Hoca‟nın oğlu Molla Hasan Paşa, Kara Sinan gibi pek çok Osmanlı ilim adamı tarafından esere çok sayıda şerh ve haşiye yazılmıştır.87 81 Bilge, age, s. 55, 56; Uzunçarşılı, age, s. 27; Hızlı, agm, s. 35; Karataş, agm, s. 216. 82 Karataş, agm, s. 216. 83 Fazlıoğlu, agm, s. 51; Karataş, agm, s. 216, 217; Bilge, age, s. 56; Uzunçarşılı, age, s. 26, 27; Katip Çelebi, age, c. I, 473-479. 84 Katip Çelebi, age, c. I, s. 474; Fazlıoğlu, agm, s. 52. 85 Fazlıoğlu, agm, s. 42.; Katip Çelebi, age, c. I, s. 783, 784. 86 Osmanlı medreselerinde sarf konusunda okutulan temel eserlerdendir. Yazarı bilinmeyen bir eser olup çok sayıda şerhi bulunmaktadır. Hızlı, agm, s. 34; Fazlıoğlu, agm, s. 39. 87 Fazlıoğlu, agm, s. 40; Bilge, age, s. 61; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1651. 133 a. 10. Nahiv Arapça, Osmanlı medreselerindeki en temel alet ilimlerinden biri olduğundan, Arap dilinin öğretiminde titizlik gösteriliyordu. Sarf ve nahiv şeklinde iki ayrı bölümde sınıflandırılan Arapça gramerinin nahve dair önemli eserleri arasında yer alan Mufassal88, Muhtasar89, Avamil90 ve Mugni’l-Lebib91, Muslihuddin‟in terekesinde kaydedilmiş nahiv kitapları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan Cürcanî‟nin Avamil’i ile İbn Hişam‟ın Mugni’l-Lebib‟i daha ziyade öğrencilerin medreselerdeki ilk dönemlerinde okudukları eserlerdir. a. 11. Sözlük Muslihuddin‟in sahip olduğu dört adet sözlükten üçü, 2 ciltlik Kamus92, Muhtar-ı Sıhah93, 2 cilt Cevherî94 Arapça‟dan Arapça‟ya 88 Mufassal ve haşiyeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Katip Çelebi, age, c. II, s. 1774-1777. 89 Carullah b. Kasım Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî‟nin (ö. 538/1143) ünlü eseri “Mufassal”a yine kendisi tarafından yazılan şerhtir. Fazlıoğlu, agm, s. 44. 90 Abdülkahir el-Cürcanî‟nin kaleme aldığı eserde, Arapça‟da kelimelerin cümle içindeki irabına etki eden yüz tane amili örnekleriyle işlenmiştir. Medreselerde özellikle ilk dönemlerde okutulan nahiv kitabıdır. Fazlıoğlu, agm, s. 43. Durmuş, İsmail “Avamilü‟l-Mie”, DİA, İstanbul 1991, c.4, s. 106; Bilge, age, s.62; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1179-1180. 91 Aşağı dereceli Osmanlı medreselerinde okutulan Arapça gramerine dair nahiv kitabıdır. Şemseddin Fenarî‟nin oğullarına, sekiz bab üzerine düzenlenmiş olan bu eseri mutlaka okumalarını vasiyet ettiği bildirilmektedir. Uzunçarşılı, age, s. 30; Bilge, age, s. 62 92 Mecdeddin Muhammed b. Yakup el-Firuzâbâdî eş-Şirâzî‟nin (ö. 817/1415) Cevherî‟nin ekolüne göre düzenlediği 813/1410 yılında tamamladığı iki ciltlik Arapça-Arapça sözlüktür. Tam adı; “el-Kamus el-Muhit ve el-Kabus el-Vasit el-cami limâ zehebe min kelam el-Arab şematit”dir. İki defa Türkçe‟ye tercüme edilmiştir. İlk tercümesi, Merkezzade Ahmed Efendi tarafından el-Babus adıyla, ikincisi de Ahmed Asım Efendi‟nin (ö. 1235/1819) kaleminden “el- Okyanus el-basît fi tercemeti el-kamus el-muhit” ismiyle yapılmıştır. Fazlıoğlu, agm, s.29. bkz. Kılıç, Hulusi, “el-Kamûsü‟l-Muhît”, DİA, İstanbul 2001, c. 24, s. 287-288. 93 Muhtaru‟s-Sıhah, Ebu Bekir er-Razi‟nin, Ebu Nasr İsmail b. Hammad Cevherî‟nin (ö. 398/1007) es-Sıhah adlı eserinden bazı kelimeleri seçerek hazırlamış olduğu bir lûgattir. Razi, lugatinin başında, kelimeleri seçerken, bir fıkıh âliminin, hafızın, muhaddisin ve edebiyatçının neleri bilmesi gerektiğini dikkate aldığını bildirmektedir. Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdülkadir er-Razi, Muhtaru‟s-Sıhah, Mısır 1329h., s. 2; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1073. 94 Ebu Nasr İsmail b. Hammâd el-Cevherî‟nin (ö. 393/1003) sadece sahih kelimeleri içeren meşhur sözlüğüdür. Sıhah Tacü‟l-Luga ve Sıhahu‟l-Arabiyye, Tacü‟l-luga, Sıhahü‟l-luga, es-Sıhah fi‟l-luga gibi isimlerle anılmaktadır. Fazlıoğlu, agm, s. 28, Katip Çelebi, age, c. II, s. 1071-1073. 1 34 iken, sadece Sıhah-ı Acem95 Farsça-Türkçe bir lûgattir. Bu durumda müderris Muslihuddin‟in Arapça‟ya vâkıf olduğunu ve ayrıca Farsça da bildiğini düşünebiliriz. a. 12. Tarih Tuhfetu’l-Mulûk adını taşıyan pek çok eser bulunmaktadır. Farklı ilim dallarına ait bu eserlerden biri, Memlûk döneminin ünlü emir, fakih ve tarihçileriden olan Baybars el-Mansurî‟nin yazdığı eserlerden olup tam adı Tuhfetu’l-Mulûkiyye fi’d-Devleti’t-Türkiyye‟dir. Memlûk tarihini konu alan bir eserdir.96 Abdülvehhab tarafından kaleme alınan Tuhfetu’l-Mulûk da tarihe dair bir eserdir.97 Zeynüddin Muhammed b. Ebu Bekir Hasan er-Razi‟nin yazdığı aynı adlı eser ise Fıkıh alanındadır ve ibadetler hakkındadır.98 Musannifek olarak tanınan Fatih devri ilim adamlarından Şeyh Ali b. Muhyiddin b. Mesud‟un (ö. 804/1401) da aynı ismi taşıyan ve Fatih‟in veziri Mahmud Paşa‟ya ithafen yazıldığı ve nasihatleri içerdiği için siyasetname olarak değerlendirilen kamu hukukuna dair bir eseri bulunmaktadır.99 Bunların dışında, Ebu Bekir b. Mesud tarafından Farsça kaleme alınmış olan tıp ilmine dair bir Tuhfetu’l-Mulûk daha vardır.100 Muslihuddin‟e ait olan eserin bunlardan hangisi olduğu anlaşılamamıştır. a. 13. Tıp Muslihuddin‟in kitapları arasında tıp ilmine dair içeriği belirtilmeyen iki eserle, Şeyh Kemaleddin Muhammed b. Musa b. İsa ed-Demirî‟nin Arapça olarak kaleme aldığı ve tam adı Hayatü’l- Hayavanü’l-Kübra olan eser de yer almaktadır. Bir çeşit hayvanlar ansiklopedisi niteliğinde olan ve hayvanların özelliklerinden, hangi 95 Sıhâhu‟l-Acem, Arapça Sıhah‟ın düzenine göre yazılmış olup, mensur bir mukaddime ile isimler, fiiller ve gramer olmak üzere üç bölümde hazırlanmıştır. Keşfü‟z-Zünun‟da Sıhah-ı Acem yazarı olarak Hinduşah en- Nahcevânî verilmiştir. (Katip Çelebi, age, c. II, s. 1074) Ancak son yapılan araştırmalar, bu eserin yazarı konusunda çelişkili bilgiler bulunduğu yönündedir. Dolayısıyla eserin müellifi ve telif tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Babacan, İsrafil, “Sıhâhu‟l-„Acem adlı Farsça-Türkçe Lügat ve Kazan Nüshası”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2007 Özel Sayı, ss. 73-96, s. 76 96 Kaçar, Yasemin, Bahrî Memlûk Devleti‟nin Eğitim Sistemi ve Medreseler (1250-1382), YYLT, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tokat 2006, s. 112. 97 Katip Çelebi, age, c. I, s. 375. 98 Katip Çelebi, age, c. I, s. 374. 99 Cici, age, s. 171-174. 100 Katip Çelebi, age, c. I, s. 375. 135 hayvanların etinin yenilip yenilemeyeceğinden bahseden eserde, insanlarla hayvanlar arasında geçen bazı hikayeler de anlatılmaktadır.101 İlm-i tıbdan bir risalenin, Şerh-i Feraiz‟le birlikte zikredilmesi, iki farklı eserin birlikte ciltlenmiş olmasından kaynaklanabilir. a. 14. Bibliyografya/Biyografi Muslihuddin‟in kitapları arasında yazarının adıyla “Taşköprüzade” olarak kaydedilmiş bir eser bulunmaktadır. Taşköprüzade Bursa‟da doğmuş ve 961‟de vefat etmiştir. Pek çok alanda eser vermiş olmakla birlikte biyografi tarzı eserleriyle şöhret bulmuştur. En fazla bilinen eserlerinin başında, eş-Şakaiku’n- Numaniye fi ‘Ulemâi’d-Devleti’l-Osmaniye gelir ki, altı yüze yakın ilim adamı, edebiyatçı ve diğer önde gelen kimseyi ele almaktadır. Kendi devrindeki ilimleri ele aldığı bir diğer önemli eseri de Miftâhu’s- Sa‘âde ve Misbâhu’s-Siyâde‟dir. Arapça yazılmış olan bu eser, oğlu Kemaleddin Mehmet tarafından Mevzu‘âtu’l-‘Ulûm adıyla Türkçe‟ye tercüme edilmiş, daha sonra Taşköprüzade tarafından da Medînetü’l- ‘Ulûm ismiyle telhîs olunmuştur. Bunların dışında Nevâdiru’l-Ahbâr fi Menâtiku’l-Ahyâr adlı eseri de tercüme-i ahvâle dair olup üç fasıl olarak düzenlenmiştir.102 Terekedeki eserin bunlardan hangisi olduğu anlaşılamamıştır. a. 15. Astronomi/Matematik Muslihuddin‟in kitapları arasında yazarının adıyla kaydedilmiş olan diğer bir eser de “Seydi Ali” dir. Seydi Ali Reis‟in Hülasatü’l- Hey’e, Mir’atü’l-Memalik, Mir’at-i Kainat, Ceyb Risalesi, Mukantarat Risalesi adlı eserleri bulunmaktadır. a. 16. Belirlenemeyenler Terekedeki bazı kitaplar, tam anlamıyla belirlenemediğinden, herhangi bir ilim dalı başlığı altında kategorize edilememiş, bu nedenle de “belirlenemeyenler” şeklinde sınıflandırılmıştır. Bunlar arasında müellifinin ismiyle “Razi” olarak zikredilen eserin büyük ihtimalle Razi‟nin meşhur tefsiri (ö. 606/1210) Mefatihu‟l-Gayb103 101 İzgi, Cevat, “Demiri”, DİA, İstanbul 1994, c. 9, s. 152-153. 102 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1333, c. I, s. 346-347. 103 Fahreddin er-Razi‟nin (ö. 606/1210), Mefatihu‟l-gayb adlı eseri İslâm Tarihi boyunca, medreselerde okutulan tefsirlerden olmuştur. Harun Yılmaz, “el- Melikü‟l-Muazzam ve döneminde Dımaşk‟ta Kurulan Medreseler (615- 624/1218-1227)”, Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enst, YYLT, İstanbul 2008, s. 104. 136 olduğu düşünülmekle birlikte, müellifin farklı ilim dallarında eser veren çok yönlü bir ilim adamı kimliğine sahip oluşu dikkate alınarak sınıflandırılmama yoluna gidilmiştir.104 Tablo 1. Muslihuddin Efendi‟nin Kitapları Bilim Kitap adı Yazarı Değeri dalı Tefsir Tefsir-i Kadı cilt 2 Nasıruddin Said Abdullah b. Ömer Kadi el- 1200 Beydavî105 (ö. 692/1292) Hadis Şir„atü‟l-İslam Muhammed b Ebu Bekir (İmamzade) (ö. 65 (2 adet) 573/1177) 900 Meşâriku‟l-Envâr Radıyyuddîn Hasan b. Muhammed es-Sâgânî (ö. 212 650/1252) Şerh-i Meşarık 450 Mesâbih Hüseyin b. Mesud el-Ferrâ el-Begavî (öl: 400 516/1222) Hısnu‟l-Hasîn Şemseddin Muhammed b. Muhammed b. el-Cezerî 110 (öl. 833/1429) Fıkıh Tavdih Sadru‟ş-şeria Ubeydullah b. Mesud el-Buharî (ö. 184 747/1347) Telvih Taftazani 292 Hidaye 2 cilt Ali b. Ebu Bekir el-Merginanî (ö. 593/1196) 666 Nakıs Evvel-i Ali b Ebu Bekir el-Merginânî (ö. 593/1196) 170 Hidaye106 Ferayiz-i Molla Siracuddin Muhammed b. Mahmud b. Abdurreşid 201 Sin es-Secâvendî (ö. 596/1200) Şerh-i Ferayiz (2 57 adet) 83 Haşiye-i Acem Muhyiddin Muhammed b. Ali el-Acemi er-Rumî 80 Mecma„ İbn es-Sââtî Muzafferuddin Ahmed b. Ali 73 Muhtar el-Mevsilî (ö. 683/1284) 102 Dürer ve Gurer Molla Hüsrev Muhammed b. Feramuz b. Ali 1530 (ö.885/1480) Islah-ı İzah (2 İbn Kemal (ö. 940/1534) 800 adet) 260 104 Kelam, fıkıh usûlü, tefsir, Arap dili, felsefe, mantık, astronomi, tıp, matematik gibi pek çok ilim dalında eser vermiş olan Fahreddin er-Razi, VI./ XII. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Yavuz, Yusuf Şevki, “Fahreddin er-Razi”, DİA, İstanbul 1995, c. 12, s. 89-95. 105 Şafii mezhebinden olan müellif, ömrü boyunca Şiraz‟da kadılık yapmış ve Tebriz‟de vefat etmiştir. İlk dönem Osmanlı medreselerinde okunan başlıca tefsir kitaplarından olan bu esere çok sayıda şerh ve haşiye yazılmıştır. Fazlıoğlu, agm, s. 65. Bilge, age, s. 44-45. 106 Terekede “nakıs” olduğu bildirilen eser, “Hidaye”nin yalnızca baş tarafını ihtiva eden yarım, eksik bir nüshası olmalıdır. 137 Şerh-i Kudurî 780 Hüdadî107 Yakub Paşa Yakup Paşa b. Hızır Bey b. Celaleddin (ö. 500 891/1486) Kelam Şerh-i Tecrid (4 adet) Şemseddin Mahmud b. Abdullah b. 56 Ahmed Isfahanî (ö. 746/1345) 200 120 125 Akaid Necmeddin Ebu Hafs Ömer b. Muhammed en-Nesefî (ö. 537/1142) Şerh-i Mevâkıf Seyyid Şerif Cürcanî (ö. 816/1413) 400 Mantık İsagoci Esiruddin Mufadal b. Ömer el-Ebherî (ö. 82 663/1265) İsagoci Metn-i Necmeddin Ali b. Ömer el-Katibî el- 13 Şemsiyye Kazvinî (ö. 675/1277) Hüsam Kâtî Hüsameddin Hasan el-Kâtî (ö. 760/1359 42 Metn-i Şemsiyye Necmeddin Ali b. Ömer el-Kazvini (ö. 62 675/1277) Şerh-i Mantık 85 İlm-i Mantıkdan 85 Tasdîkât 32 Haşiye-i Küçük 50 Tasavvuf/ahlak Gülistan Muslihuddin Sadi Şirazî (ö. 691/1292) 132 Seydi Ali-zade Şerh-i 26 Gülistan Muhammediye Yazıcıoğlu Mehmed Bican (ö. 855/1451) 660 Pend-name-i Şeyh Feridüddin Muhammed b. İbrahim el- 34 Attar Attar el-Hemedanî (ö. 627/1230) Ezkar Edebiyat Hüsn-i dil Lamii Çelebi 75 Yusuf (u) Züleyha 110 Kaside-i Bürde el-Busirī 19 Makamat Ebu Muhammed el-Kasım el-Hariri (ö. 516/1119) Muallakat-ı Seb„a 20 Belagat Miftah-i molla Sin Siracüddin Yusuf b. Ebubekir Sekkâkî (ö. 71 626/1228) Şerh-i Miftah 465 Telhîs Celaleddin Muhammed b. Abdurrahman 100 el-Kazvinî (ö. 739/1338 107 Bağdatlı Ahmed b. Muhammed el-Kudûrî (ö. 428/1036) tarafından kaleme alınan “Muhtasar” adlı eser, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılayacak basit ilmihal konularını sade ve anlaşılır bir dille, Hanefî fıkhına göre ele aldığı için yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Bu esere Bezzazî ve Fenarî Mahmud b. Pir Muhammed haşiye, İbnü‟t-Türkmânî de ta„lîk yazmıştır. Karataş, agm, s. 213; Bilge, age, s. 49; Cici, age, s. 48; Katip Çelebi, age, c. II, s. 1631-1634. 138 Telhis-i Me„anîden 80 Mutavvel Taftazani Mutavvel-i Hasan Hasan b. Mehmed Şah el-Fenarî 780 Çelebi (ö. 886/1481) Divan-ı Hafız Şemseddin Muhammed Hafız eş- 84 Şirâzî (ö. 792/1390) Sarf Maksud Anonim 34 Şerh-i Merah Risalesi 69 Nahiv Mufassal Carullah b. Kasım Mahmud b. 130 Ömer ez-Zemahşerî (ö. 538/1143) Muhtasar ez-Zemahşerî 65 Muarreb Avamil Abdülkahir el-Cürcânî (ö. 30 474/1081) Mugni‟l-lebib İbn Hişam Cemaleddin Abdullah 210 b. Yusuf (ö. 762/1361) Sözlük Kamus Cild 2 Mecdeddin Muhammed b. Yakup el-Firuzâbâdî eş-Şirâzî‟nin (ö. 2580 817/1415) Muhtar-ı Sıhah Ebu Bekir er-Razi (ö. ) 880 Sihah-i Acem 72 Cevherî cild 2 Ebû Nasr İsmail b. Hammad (ö. 1000 393/1003) Tarih Tuhfetü‟l-Mülûk Fıkıh-Tarih-Tıp 92 Fezayil-i Mekke ve Muhammed Yemeni 24 Medine ve Kuds-i Şerif Tıp İlm-i Tıbdan Hayatü‟l-Hayevan Demiri 220 Şerh-i Ferayiz İlm-i 26 Tıbdan bir risale Bibliyografya/ Taşköprüzade 330 biyografi Nahviyyun (2 adet) 60 32 Astronomi/ Seydi Ali 102 Matematik Risale-i Heyet-i el-Hüseyni, İhtiyar b. Giyaseddin 15 Müteallık el-Hüseyni ? Risale-i Cebiyye Seydi Ali Reis? 46 Belirlenemeyenler Evraklar 5 …. 10 Bazı Evrak 6 Ciraniyet-i? Letayif 72 Gamziyye 150 Haşiye-yi Şerh 120 Kadı Cevzi? 132 Risale-i Evkat maa 60 Na„t-ı Mersiyye Teşrîf 500 Zübdetü vahy-name 5 Razi 665 Toplam 20.785 b. Giyecekleri Kişinin sahip olduğu giyecekleri, eğer terekesine tüm ayrıntılarıyla yansıtılabildiyse, onun hayattayken içinde bulunduğu 139 ekonomik durumunu ve sosyal konumunu ortaya koymada önemli rol oynayabilir.108 Zira tüm zaman ve mekânlarda insanların ne giydikleri, nasıl bir yaşam tarzına sahip olduklarının, kişisel zevklerinin inceliğinin ve hangi sosyal sınıfa mensup bulunduklarının vazgeçilmez göstergelerinin başında gelmiştir. Dolayısıyla müderris Muslihuddin‟in sahip olduğu giyecekleri de onun yaşam tarzı, giyim-kuşam zevki ve ekonomik durumuna dair ipuçları edinmemize yardımcı olacaktır. Tablo 2: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Giyecek Eşyaları Eşyanın adı Değeri (Silik) alaca köhne 80 (silik) havlu 180 …Bez ..5 Aba109 laciverdi zira …? 165? Aba laciverdî zira 10 fi 18 185 Altı? aba? 35 Beyaz astar 40 Beyaz bağdadî kaftan 560 Beyaz sade? 58 Bez Keten Zira 10 95 Bez Keten Zira 10 150 Bez keten zira 10 98 Bez keten zira 10 180 Bez keten zira 10 207 Bez keten zira 10 85 Bez keten zira 10 189 Bez keten zira 10 89 Bez keten zira 10 260 Bez keten zira 10 250 Bez keten zira 10 85 Bez keten zira 10 175 Bez keten zira 10 350 Bez keten zira 10 85 Bez keten zira 10 230 Bez keten zira 10 223 Bez kuşak 35 Bez panbuk top 92 Bez-i Keten zira 10 193 Bogasi beyaz bütün 211 Bogasî beyaz bütün? 200 Bogasî beyaz bütün? 304 108 Öztürk, Said, Askerî Kassama Göre Onyedinci Asır İstanbul Tereke Defterleri (Sosyo-Ekonomik Tahlil), OSAV yay., İstanbul 1995, s. 186. 109 Aba, yünden yapılan bir nevi kaba ve kalın şayak ve bundan dikilen elbise, yünden yapılan üstlük. Kalın ve yünlü bir kumaş olduğu için abadan dikilen bütün elbiseler kışlık olurdu. Abadan yapılan giyecekler arasında palto, hırka, şalvar, potur, cebken, yelek, cübbe, yağmurluk, mest ve hatta terlik yer alırdı. Koçu, age, s. 7; MEB Türkçe Sözlük, İstanbul 2004, c. I, s. 2. 140 Bogasi pareleri beyaz 39 Çuka110 9 Çuka aded 3 12 Çuka kese 8 Çuka mor sincef kırmızı 1390 Çuka yeşil sincef nakışlı 1141 Defa Kara burun? peştemal 80 Destar111 204 Destar köhne 36 Destar köhne 25 Destar pamuk? 200 Destar ucu mavili 332 Destar yeni 300 Diğer kürk zerdevâ 995 Dülbend112 … 10 Dülbend ortası 34 Futa113 alaca kamîs 200 Havlu 20 Hırka ipek? ve kese 276 Hindî kuşak beyaz 200 İplik keten keleb aded 19 96 İplik penbe keleb114 aded 15 20 Kara …peştamal 2 1,5 Kebe siyah yenbolu 143 Kebe-i laciverdî 167 Keçe-i acem köhne 32 Keçe-i acem köhne 14 Kemha pareleri 9 Kemha Yeşil Zira 2,5 266 Keten bez zira 10 88 110 Çuka/çuha; has yünden yapılmış bir cins kumaş. Çuha, Farsça çuka kelimesinden alınmıştır. Çoğunlukla erkek elbiselerinin yapımında kullanılan bu kumaş çeşidinden cebken, câmedan, fermene, yelek, çakşır, potur, kaput vb. imâl edilirdi. Çuhanın en makbûlü kırmızı renkli olanıydı. Koçu, age, s. 82; MEB Türkçe Sözlük, c. I, s. 561. 111 Destar, başa giyilen takke, fes ve emsali şeyler üzerine sarılan sarık, tülbent. Bu dönemde destarın, sosyal konuma, mesleğe göre sarılma şekilleri bulunuyordu. Koçu, age, s. 87; MEB Türkçe Sözlük, c. I, s. 636. 112 Dülbend, ince beyaz, sarıklık beze denirdi. Aslında dülbend günlük hayatın pek çok alanında kullanılagelmiştir. Cerrahîdeki yarabezleri, sargı bezleri bile bu ince kumaştan yapılırdı. Bununla birlikte Osmanlı dönemi giyim- kuşamında sarıklık olarak kullanılan en gözde bez olmuştur. Koçu, age, s. 98. 113 Futa, ipekli peştamale denirdi. Futalar, bir zemin rengi üzerine mutlaka çubuklu ve çubuk kafesli olarak dokunurdu. Çubuklar inceli, kalınlı olup, çoğunlukla zemin zemin renginin koyusundan yapılırdı. Futalarda kırmızı renk esas renk olarak gelişmişti. Özellikle esnaf kesimi iş başındayken kırmızı futa bağlarlardı. Halkın hamam futaları da genellikle kırmızı olagelmekteydi. Hamamlardaki dellakların futaları ise müşterilerden ayırt edilebilmeleri için külrengi ya da siyah olurdu. Koçu, age, s. 119; MEB Türkçe Sözlük, c. II, s. 943. 114 Keleb, büyük iplik çilesi demektir 141 Kırmızı came115 32 Köhne Abayi 69 Köhne Acem Keçesi 32 Köhne Keçe Acem 301 Kuşak .. 8 Kuşak Beyaz keten 40 Kuşak Bez Keten 42 Kuşak bez keten 162 Kuşak keten bez köhne 38 Kürk kumral siyah 201 Kürk zerdeva116 1535 Maî ibrişim kuşak 100 Mor Bağdadi Kaftan 1150 Naleyn tasması çift 3 62 Penbe maa dülbend ortası 17 Peştamal kamîs? 200 Peştamal kara burun? 1 80 Peştamal kara burun? köhne 42 Pot117 maa meşd dal dirhem 1750 4300 Pot Tülü aded 7 dirhem 5 fi 12 36 Seraser havhî maa Kefe işi aded 2 45 Sırma-yı bogasi? 56 Siyah Kebe Yenbolu 150 Siyah peştamal kamis 140 Siyah sof sincef kırmızı 300 Siyahî çuka 8 Sof maî sincef mermeri 600 Sof yeşil sincef yeşil kemha 625 Türkî ibrişim 32 Uçkur 5 Uçkur aded 2 26 Üç dört köhne keçe 22 Yapak118 Kırmızı Çuka 300 Yeşil Bağdadi Kaftan 563 Yeşil çuka sincef119 bütün? 1030 Yeşil sof sincef mermerî 275 Zağferanî pare kaftanlık top 3 zira 842 beher zira 29 cem„an 2443 Toplam 26.508,5 115 Farsça olan came kelimesi, libas, elbise, giyecek, çamaşır gibi anlamlar taşımaktadır. Koçu, age, s. 49; Şemseddin Sami, age, s. 466. 116 Zerdevâ, İskandinavya ve Rusya‟nın buzlu bölgelerinde yaşayan ve postundan kürk yapılan sansar cinsi küçük bir hayvan ve onun postundan yapılmış kürkün adıdır. Koçu, age, s. 249; Ahmed Cevdet Paşa, age, c. II, s. 611. 117 Üç dört tel ipekten bükülmüş iplik. Gövsa, Alaattin, Resimli Yeni Lûgat ve Ansiklopedi, İskit Yayınevi, ts., c. IV, s. 2238. 118 Yapak, ilkbaharda kırkılan uzun ve yumuşak koyun yünü, kaba ve yumuşak yüne denir. MEB Türkçe Sözlük, c. IV, s. 3133. 119 Sincef; saçak, nakışlı müzeyyen kenar. Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lûgatı, Maarif Matbaası, İstanbul 1943, c. III, s. 121. 142 Mevlana Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde kaydedilmiş bulunan giyecek eşyalarının toplam değeri 26.508,5 akçedir. Toplam mal varlığının %12,98‟ine denk gelen bu miktar, onun giyim-kuşama düşkün olduğuna işaret etmektedir. Zira İstanbul tereke defterleri üzerinde yapılan bir araştırmada giyeceklerin toplam mal varlığına oranı %7,28 olarak belirlenmiştir.120 Edirne‟de XVII. yüzyıldaki tereke kayıtları esas alınarak yapılan araştırmalara göre ise giyecek eşyalarının genel servet içindeki oranı %7,5, %7 ve % 8.07 ve‟dir.121 Bursa‟daki terekeler üzerine yapılan araştırmalar dikkate alındığında ise örneğin h. 938/1531/1532‟de yaşamını yitiren Bursa‟nın o dönemdeki önde gelen simalarından olan Lamii Çelebi‟nin terekesindeki giyeceklerinin serveti içindeki oranı %3.77‟de kalmaktadır.122 XVII. yüzyılda Bursa‟da yaşamış olan emekli bir kadı, Baldırzade oğlu Derviş Mehmed Efendi‟nin giyim-kuşamının terekesindeki payı ise %15.5‟i bulmaktadır.123 Muslihuddin Efendi‟nin giyeceklerinin arasında en pahalı olanı 1535 akçe değerindeki bir zerdava kürktür. Başka bir zerdava kürkü daha vardır ki, onun değeri de 995 akçedir. Sahip olduğu üçüncü kürkü ise kumral siyah olarak nitelendirilmiştir ve 201 akçe değerindedir. Terekesindeki ikinci en pahalı giyecek eşyası ise 1150 akçe paha biçilen mor Bağdadî bir kaftandır. Onu 563 akçe değerindeki yeşil Bağdadî bir kaftanla, 560 akçe değerindeki beyaz Bağdadî kaftan izlemektedir. Elbiselerin üstüne giyilen bir dış giyecek olan kaftan, sahibinin sosyal durumu hakkında fikir verebilmekteydi. Sözgelimi vezirlerin giydikleri kaftanlar, altın düğmeli, sırma şeritliydi ve kadifeden yapılırdı.124 Muslihuddin Efendi‟nin kaftan ve kürklerinin dışında, kebe125, aba, kamîs, hırka gibi üst giysileri, ikisi eski olmak üzere altı tane 120 Öztürk, age, s. 186. 121 Kuru, Levent, 29 Numaralı Edirne Şer„iyye Sicili, YYLT, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2006, s. 52; Buyuk, Orhan, “Şer„iyye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılın Ortalarında Edirne‟de Sosyo-Ekonomik Hayat”, YYLT., Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2009, s. 80; Kuşu, Selma, Şer„iye Sicillerine Göre H. 1065-1079/M. 1655-1669 Tarihleri Arasında Edirne‟de Sosyo-Ekonomik Hayat, YYLT, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2009, s. 58. 122 Maydaer, age, s. 252. 123 Maydaer, Saadet, “XVII. Yüzyılda Bursa‟da Emekli Bir Kadı: Baldırzade Oğlu Derviş Mehmed Efendi ve Serveti”, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 2008, c. 17, sy. 2, ss. 569-592, s. 576. 124 Pakalın, Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB yay., İstanbul 2004, c. II, s. 134. 125 Kebe, en kalın keçeye verilen addır. Hayvanların üstüne örtülen kebe örtülerine teyelti denirdi. Hem kepenek, hem de teyelti yapılan tüylü kebeye ise yenbolu kebesi adı verilirdi. Kebe giyecek olarak kullanılabilmesinin 143 başlığı ve sekiz kuşağı bulunmaktaydı. Onun halihazırda kullandığı dikilmiş giyeceklerinin yanısıra, pek çok kumaşı ve çile çile iplikleri vardı. c. Mutfak Eşyaları Muslihuddin Efendi‟nin mutfağında yemek pişirmede kullanılan tencere, tepsi, tabe, sahan vb. bakır kap kacağın yanısıra yemeklerin sunumu için ikisi cam olmak üzere 6 tası, 3‟ü nakışlı 7 adet tabağı, 34 tane şimşir kaşığı bulunmaktaydı. Bunların yanısıra yine yemek sunumu esnasında peçete vazifesi gören çok sayıda makramesi, dest-mal ve yağlıkları da vardı. Biri fağfurî, diğeri kutulu olan fincanları, onun kahve kültürüne sahip olduğunun işaretidir. Mutfak eşyalarının yanısıra terekesinde külliyetli miktarda buğday, arpa vb. kiler malzemesi de yer almaktadır. Bunların arasında Hindistan‟dan gelmiş olan 320 akçe değerindeki sumak baharatı dikkat çekicidir. yanısıra, yere de serilebilirdi. Koçu, Reşad Ekrem, Türk Giyim, Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yay., Ankara 1967, s. 152; Ahmed Vefik Paşa, Lehçe-i Osmanî, trs., c. II, s 993; Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, İstanbul 1996, s. 1143, Redhouse, Sir James W., Çağrı Yay., İstanbul 2006, s. 1523 144 Tablo 3: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Mutfak Eşyaları Eşya Değeri Asel maa sabun 160 Basma Makrame 2 37 Beyaz makrame 4 21 Beyaz tabak köhne? 36 Bıçak aded 2 18 Cam tas 70 Cam tas 62 Demir sini 270 Dest-mal1261 17 Dest-mal Mai 16 Dest-mal hindî 9 Dest-mal sırma 150 Diğer tencere sagir 47 Dipli sahan aded 90 Fincan fağfurî127 35 Fincan maa kutu 40 Güğüm 20 Havan 60 Hınta müd 2 kile 16 fi 550 1510 Hindî Makrame 40 Hindî sumak 320 Kanta(r) 100 Kaşık çimşir128 aded 34 10 Keten makrame aded 3 dest-mal 1 93 Kiler esbabı ceman 1791 Köhne nuhasî 18 Kuzu tepsi 95 Laciverdi tabak köhne 82 Mai dest-mal 55 Makrame 91 Makrame129 37 Makrame alaca saçaklı 24 Makrame İşleme 152 126 Dest-mal; elbezi, yağlık, peşkir anlamlarına gelmekle birlikte, günlük hayatta makrame gibi üstte taşınmış, ıslak elleri silmenin yanısıra yüzün terini silmek için de kullanılmıştır. Genellikle pamuk, keten ve ham ipekten dokunan dest- mallerin uçları, kulanacak şahsın yaşına göre çeşitli mısralar nakışlarla süslenirdi. Koçu, age, s. 89 127 Osmanlı toplumunda kahve içimi önemli bir gelenekti ve kullanılan kahve fincanı çeşitleri; Kütahya fincan, fagfurî fincan, Acam fincan, Kabe fincan, tonbak fincan olarak sıralanabilir. Demirel, Ömer- Tuş, Muhittin, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, Eşya ve giyim-Kuşam, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, Ankara 1992, c. II, s. 714. 128 Çimşir, bir ağaç çeşidi olan şimşirin galat olarak kullanımıdır. Şemseddin Sami, age, s. 786. 129 Makrame, kenarı işlemeli dest-mal, havlu ve peşkire verilen addır. Koçu, age, s. 169 145 Makrame lebeni 27 Makrame Nakışlı 38 Makrame Nakışlı 39 Makrame nakışlı 38 Makrame nakışlı saçaklı 50 Makrame saçaklı 62 Makrame saçaklı 50 Makrame saçaklı 34 Makrame tûlî 30 Müşde? Ve gâhda? 500 Nakışlı dest-mal 141 Nakışlı Makrame 71 Nakışlı tabak 3 46 Nakışlı yağlık 19 Nakışlı yağlık 92 Nuhas sagir köhne 18 Nuhasî130 acem yeni 215 Nuhasî acem? 242 .. Peşkir 2 Saçaklı Makrame 54 Sahan aded 2 52 Sahan Türkî kenarlı 62 Sofra 79 Şair maa alef müd 2 kile 5 fi 250 450 Tabak aded 1 6 Tabak-ı sofra 27 Tabe kuplu 32 Tas dipli sahan 16 Tas maa kapak 20 Tas oluklu 8 Tas-ı kebir 38 Tencere sagir 94 Tencere sagir 38 Tepsi sagir 36 Tıhtâb131 43 Yemenî peşkir132 158 Yeşil kutnî şamî dest-mal 71 Toplam 8574 d. Ev Döşemesi/Mefruşat Muslihuddin Efendi‟nin sahip olduğu ev eşyaları, yastık, yorgan, çarşaf, minder, halı, kilim, sandık vb. yaşadığı dönemdeki her evde kulanılan türden malzemelerdi. 130 Nuhâs, bakır anlamına gelmektedir. Nuhasî de, bakırdan yapılmış eşya, kap- kacağa verilen isimdir 131 Tıhtap, üstü kabartma süslü madenî tasa verilen isimdir. http://tdkterim.gov.tr/bts/, 21.02.2011. 132 Peşkir, yemek yerken kullanılan, el kurulanan büyük mendil şeklinde pamuk veya keten bez, peçeteye verilen addır. MEB Türkçe Sözlük, c. III, s. 2298 1 46 Tablo 4: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Mefruşat Eşyanın adı Değeri … minder Bel … aded 2 27 Beyaz sade 96 Beyaz velençe133 274 Beyaz yastık bogasi 39 Bir beyaz çarşaf 57 Bohça alaca 45 Bohça alaca kamis? 75 Bohça alaca nakışlı 260 Bohça işleme 134 Bohça köhne nakışlı 86 Bohça mısrî alaca 60 Bohça nakışlı 100 Çimşir134 kutu 10 Döşek beledî 190 Gümüş pareleri aded 8 85 Halı sagir? köhne 130 Hamam döşemesi mülevves 158 Hırdavat 22 Hindî çarşaf 202 İbrik bakır 83 İleğen? maa ibrik 118 Kali köhne sagir 60 Kali? köhne 91 Kırmızı kilim 163 Kırmızı kilim 240 Kırmızı kilim 121 Köhne garar?135 2 17 Kutu 18 Nakışlı bohça 260 Penbe yastık 1 86 Sandık çekmeye/ce 100 Sandık çift 1 500 Sandık kebîr çift 380 Seccade kırmızı 375 Yastık 5 Yastık penbe 80 Yastık yük 49 Yemeni çarşaf alaca 186 Yemeni yorgan 174 Yüz yastık yüzü al mâî … pâresi 80 Toplam 5236 133 Velense ya da velençe, bir yüzü uzun tüylü, kalın ve ağır battaniye. Gövsa, age, c. V, s. 2932. Rumeli‟nde yapılan kalın bir nevi fanila ki inceleri örtü ve yatak çarşafı ve kabaları at örtüsü gibi kullanılırdı. Kamus-ı Türkî, 1498. 134 Çimşir veya şimşir, tarak, kaşık gibi malzemeler yapmakta ve oymacılıkta kullanılan, yaz kış yaprağını dökmeyen ağaca denir. MEB Türkçe Sözlük, c. IV, s. 2694. 135 Garar, kıldan büyük çuval 147 e. Özel Eşyaları, At Takımları Muslihuddin Efendi, kişisel bakımına özen gösteren bir beyefendi olmalıdır. Zira beş adet usturası ve bunları bileylemek için kullandığı taşını bir kutuda saklıyor ve miskini sürünerek güzel kokmaya özen gösteriyordu. Mercan tesbihini yanından ayırmıyor, boş vakitlerinde ahbablarıyla satranç oynuyordu. Tablo 5: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Özel Eşyaları Eşyanın adı Değeri Bir küçük misk 27 Destere 3 .. 57 İğneler? aded 2 20 Mercan tesbih 410 Mikraz136 aded 2 465 Ördek137 bakır 13 Şatranc kemik 106 Taş maa ustura maa kutu 44 Ustura aded 5 30 Zar fanus köhne 24 Toplam 1196 Muslihuddin Efendi‟nin terekesinde binek hayvanı olarak sadece bir katır kayıtlıdır. Dolayısıyla bir atı bulunmamaktadır, ancak katırı için gerekli olan koşum takımlarının değeri de azımsanacak gibi değildir. Tablo 6: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki At Takımları Eşyanın adı Değeri Eğer maa teğelti 530 Gümüşlü oyan138 maa sinebend139 530 Katır çulu140 37 Katır kır 2800 Köhne tac 14 Müzehheb? tac 21 Üzengi141 gümüşlü 212 Toplam 4144 136 Mikraz, makas demektir. 137 Hastaların yataktan kalkmaksızın su dökmelerine yarayan ördek şeklindeki kaba verilen isimdir. Şemseddin Sami, age, s. 196 138 Oyan; atın başına takılan süsler, raht püskül ve pullarıdır. Şemseddin Sami, age, s. 226. 139 Hayvanların göğüs bağı. Redhouse, age, s. 1104. 140 Çul; kıldan mamul kaba mensucat nevai. Kıldan veya yünden hayvan örtüsü. Kamus-ı Türkî, 522 141 Üzengi, ata binildiğinde ayakları koymak üzere eğerin iki tarafına birer kayışla asılan altı düz madenî halkanın adıdır. Pakalın, age, c. III, s. 562. 148 Muslihuddin Efendi‟nin sahip olduğu silahlar fonksiyonel olmalarının yanısıra, oldukça gösterişlidir. Zira 1595 akçe değerindeki kılıcı gümüşle süslü iken, bıçağı da altın işlemelidir. İki Macar bıçağının yanısıra ok, yay, savaş baltası gibi silahları da bulunmaktadır. Tablo 7: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Silahları Eşyanın adı Değeri Bıçak altınlı 653 Bıçak macar çift 100 Çile142 aded 6 119 Gümüşlü seyf 1595 Ok aded 12 71 Kubur143 maa teber144 155 Toplam 2693 f. Evleri ve Köleleri Muslihuddin Efendi, İsa Bey Medresesi‟nde müderris olması hasebiyle, medrese vakfınca müderrislere tayin edilen evde oturmaktaydı.145 Ancak kendisinin biri Bursa‟da Hoca İlyas Mahallesi‟nde, diğeri İstanbul‟da Fatih Camii yakınında olmak üzere iki evi bulunmaktaydı. Bunlardan Bursa‟da olanı, bir oda, bir sofadan ibaret, oldukça küçük, basit bir ev olmalıdır.146 İstanbul‟daki evi ise maddî değerinin yüksekliği göz önüne alınırsa hayli geniş, güzel bir evdir. Ayrıca onun Bursa‟da ikamet ettiği halde İstanbul‟da kıymetli bir eve sahip olması, aile köklerinin İstanbul‟da olabileceğine işaret etmektedir. Muslihuddin Efendi‟nin evlerinin yanısıra sahip olduğu üç cariyesi ve genç yaştaki kölesinin maddî değerleri de bir hayli fazladır. Hatta bir cariyesinin değeri, Bursa‟daki evinin iki katından daha yüksek bir meblağa karşılık gelmektedir. 142 Çile, iplik demeti veya yay kirişine verilen addır. MEB Türkçe Sözlük, c. I, s. 541, 542 143 Kubur kelimesinin çok sayıda anlamı bulunmaktadır. 1. Ok çantası, sadak. 2. Dolma tabanca, çakmalık tabanca. 3. Tabanca kılıfı. 4. Sahtiyandan yapılmış enli bir çeşit kuşak, silahlık. http://tdkterim.gov.tr/bts/, 21. 02. 2011. Burada kelime bir çeşit savaş aleti olabilen, teber yani küçük bir balta ile birlikte zikredildiğine göre, onun kılıfı olması makul gözükmektedir. 144 Balta. 145 Aslında medresenin vakfiyesinde müderrise tahsis edilmiş bir evden bahsedilmemektedir. Ancak vakıf muhasebe kayıtlarından, ilerleyen yıllarda müderris için tahsis edilmiş bir evin varlığı anlaşılmaktadır. BŞS, A 64 135b; A 133 94b. 146 XVI. Yüzyılda Bursa‟da Hisar semtinde bir beyt, bir sofa, kenif, muhavveta, fırın ve serdabdan oluşan ortalama bir evi 3.000 dirheme almak mümkündür. Bkz. Maydaer, age, s. 221. 149 Tablo 8: Mevlana Muslihuddin‟nin Terekesindeki Evleri ve Köleleri Gulam Perviz 5200 Kamer nam cariye 8200 Nazenin? Nam cariye 11.000 İnayet nam cariye 8300 Hane Hoca İlyas mahallesinde 4000 Hane der-Kostantiniyye bi-kurbi cami-i Merhum 90.000 Sultan Mehmed Han tabe serahu Toplam 126.700 Muslihuddin Efendi‟nin terekesi sahip olduğu kitapları ve diğer mal-mülküyle toplam 204.076 akçe değerine ulaşmaktadır. Bu meblağdan gerekli harcamalar yapıldıktan ve borçlar düşüldükten sonra geriye kalan miktar, mirasçıları arasında İslam hukukuna göre bölüştürülmüştür. Terekeden yapılan harcamaların en başında eşi Takiyye‟ye ödenmesi gereken mehr-i müeccel gelmektedir. 20.000 akçe tutarındaki bu bedelin dışında, çeşitli masraflar ve vergiler de ödenmiş ve böylece toplam 37.790 akçe yekun tereke bedelinden düşülmüştür. Bu masraflar içinde 40 akçelik bir dükkan kirası da kaydedilmiş olması, müderris Muslihuddin‟in müderrisliğin yanı sıra ticaretle de mi uğraştığı sorusunu akla getirmektedir. Bu ihtimali terekesindeki çok sayıda kumaş da güçlendirmektedir. Tüm bu masraflardan geriye kalan 166.186 akçe de hanımı, kızları ve kızkardeşleri arasında bölüştürülmüştür. İslam miras hukukuna göre yapılan bu taksim işleminde eşinin kızlarıyla birlikte bulunduğu için mirasın sekizde birini, kızlarının üçte ikisini ve kızkardeşinin de onlardan geriye kalanı alması beklenirdi.147 Ancak tereke kaydındaki rakamlar bu taksime uygun gözükmemektedir.148 Bunun katip tarafından yapılan basit bir hesap hatası mı olduğu, yanlış mı kayda geçirildiği, yoksa bizce malum olmayan başka bir nedenden mi kaynaklandığı tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak büyük ihtimalle katip, rakamları yuvarlama yolunu tercih etmiştir. Sonuç XVI. yüzyılda Bursa‟da İsa Bey Medresesi‟nde müderris olan Muslihuddin Efendi‟nin terekesi, onun çok da uzun sürmeyen ve bir deniz yolculuğunda boğulmasıyla noktalanan yaşantısına bir nebze de olsa nufûz edebilme imkânı vermektedir. Muslihuddin Efendi, 147 Bu konuda ayrıntılı bilgi içi bkz. Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, Nesil Yay. İstanbul 1996, c. 1, s. 444-453. 148 Terekede Muslihuddin Efendi‟nin eşine 2077, kızlarından her birine 55.394‟er akçe ve kızkardeşine de 34 akçe verildiği yazılıdır. Oysa eşinin payına 20.777, kızlarının toplam 110.790, kızkardeşinin ise 34.619 akçe düşmektedir. 150 sahip olduğu farklı ilim dallarına ait 85 adet kitabıyla aydın bir ilmiye mensubu olmasının yanı sıra, kıymetli kürkleri ve şatafatlı kaftanlarıyla, hatta güzel kokusuyla giyim-kuşama düşkün, bakımına özen gösteren bir beyefendi portresi çizmektedir. Kitapları, fıkıh ağırlıklı öğretim yapan bir medresede hoca olması hasebiyle İslamî ilimlerde yoğunlaşmakla birlikte, ilgi alanı tarihten edebiyata, astronomiden tıbba geniş bir yelpazaye sahiptir. Binek hayvanı olarak sadece bir katıra sahip olmasına karşın, hepsi birbirinden kıymetli üç cariyeye ve henüz delikanlılık çağına yeni ayak basmış bir erkek köleye sahiptir. Biri İstanbul‟da, diğeri Bursa‟da iki evi de sahip olduğu servette önemli bir yer tutmaktadır. Eşine ödediği mehrin dışında borcu yoktur. Biri cariyesinden olma iki küçük kızına hatırı sayılır bir servet bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır. Muslihuddin Efendi‟nin hayatına tutulan bu ayna, aslında sadece onun kendi halinde dünyasını değil, çağdaşı olan diğer müderrislerin yaşantılarını da bir nebze olsun aydınlatmaya yardımcı olabilecektir. Kaynaklar Ahmed Vefik Paşa, Lehçe-i Osmanî, trs., c. I-II. Aydın, Ömer, “Türk Kelâm Bilgini Sadru‟ş-Şerîa es-Sânî (ö.747/1346)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sayı: 3, Erzurum 1995, ss. 181-196. Babacan, İsrafil, “Sıhâhu‟l-„Acem Adlı Farsça-Türkçe Lügat ve Kazan Nüshası”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2007 Özel Sayı, ss. 73-96. Baldırzade Selîsî Şeyh Mehmed, Ravza-i Evliya, haz. Mefail Hızlı- Murat Yurtsever, Arasta yay., Bursa 2000. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Vakfiyeler, 19/9. Bursa Şeriyye Sicilleri, A 137; A 64; A 133. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Âmire, İstanbul 1333, c. I-II. Buyuk, Orhan, “Şer„iyye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılın Ortalarında Edirne‟de Sosyo-Ekonomik Hayat”, YYLT., Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2009. Cici, Recep, “Osmanlı Hukuk Düşüncesini Etkileyen Başlıca Kaynaklar”, UÜİFD, sy. 8, c. 8, 1999, 215-246. ………….., Osmanlı Dönemi İslam Hukuku Çalışmaları Kuruluştan Fatih Devri Sonuna Kadar, Bursa 2001. 151 Çaldak, Hüseyin, “Necmeddin Ali bin Ömer El-Kâtıbî El-Kazvînî, Hayatı, Eserleri ve “Şemsiyye”si”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi c. 3, sy. 1, 1999, http://eskiweb. cumhuriyet. edu.tr/edergi/dergi.php?name1=ilahiyatfakultesi&yil=1999&cilt=3& sayi=1, 12.01.2011. Demir, Tanju, “Bir Tereke, Yetmiş Denizlili A Heritage, Seventy Inhabitant from Denizli”, Tarih Araştırmaları Dergisi, , Tarih Araştırmaları Dergisi, 24 (38), 2005, ss. 131-144. Demirel, Ömer- Tuş, Muhittin, “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, Eşya ve giyim-Kuşam (XVI.-XIX. Yüzyıllar), Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, Ankara 1992, c. II, ss. 704-755. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1996. Duman, Ali, “Taşköprüzâde Ahmed Efendi ve Mevzu‟âtü‟l-„Ulûm‟da Yer Alan Usul ve Fıkıh ile İlgili İlimler”, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004/1, c. III, sayı: 5, ss. 47-64. Durmuş, İsmail, “Avamilü‟l-Mie”, DİA, İstanbul, 1991, c.4, ss. 106-107. Er, İlker, Balıkesir Tereke Kayıtları Üzerinde Bir Değerlendirme (1670-1700), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi (YYLT), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir 2008. Erünsal, İsmail, “Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları IV: Lami„i Çelebi‟nin Terekesi”, Journal of Turkish Studies- Türklük Bilgisi Araştırmaları, vol: 14, Harvard University, Washington DC, 1990, pp. 179-194. Faroqhi, Suraiya, “18. Yüzyıl Bursa‟sında Zengin Olmak: Debbağ Hacı İbrahim‟in Serveti”, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, (çev. Gül Çağalı Güven, Özgür Türesay), İstanbul 2003, ss.199-216. ………………., “Köle Sahibi ve Kırsal Tefeci Olarak Bir Yapı Ustası: Sefer Mimarı Bursalı Hacı Abdullah”, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, (çev. Gül Çağalı Güven, Özgür Türesay), İstanbul 2003, ss. 179-197. Fazlıoğlu, Şükran, “Ta„lîm İle İrşâd Arasında: Erzurumlu İbrahim Hakkı‟nın Medrese Ders Müfredatı”, http://www.ihsanfazlioglu.net/Sukran_Fazlioglu/Erzurumlu_Ibrahi m_Ders_Mufredati.pdf, 20.12.2010, ss. 1-80. Gövsa, Alaattin, Resimli Yeni Lûgat ve Ansiklopedi, İskit Yayınevi, İstanbul, ts., c. I-V. Hızlı, Mefail, “Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler”, UÜİFD, c. 17, sy. 1, 2008, ss. 25-46. ………………., Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Medreseleri, İstanbul, 1998. 152 http://tdkterim.gov.tr/bts/, 21. 02. 2011. Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lûgatı, Maarif Matbaası, İstanbul, 1943, c. I-IV. İhsanoğlu, Ekmeleddin, Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumları, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, c. 2, İstanbul, 1998, ss. 223-361, s. 230 İpşirli, Mehmet, Osmanlı Devlet Teşkilatı, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, c. I, İstanbul, 1994, ss. 139-279. İzgi, Cevat, “Demiri”, DİA, İstanbul, 1994, c. 9, ss. 152-153. Kaçar, Yasemin, Bahrî Memlûk Devleti‟nin Eğitim Sistemi ve Medreseler (1250-1382), YYLT, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tokat 2006. Karacabey, Salih, “XV. ve XVI. Asır Osmanlı Medreselerinde Hadis Öğretimi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, c. 4, 1992, ss. 227-234. Karagöz, Mehmet, “Ayıntab (Antep) A‟yanı es-Seyyid el-Hac Mehmed Ağa bin es-Seyyid Battal Ağa‟nın Terekesi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ 2009, c. 19, sy. 2, ss. 315-328. Karahasanoğlu, Selim, “Osmanlı İmparatorluğu‟nda 1730 İsyanına Dair Yeni bulgular: İsyanın Organizatörlerinden Ayasofya Vaizi İspirîzâde Ahmed Efendi ve Terekesi”, OTAM, sy. 24, güz 2008, ss. 97-128. ………………., “Osmanlı Matbaasının Başarısını/Başarısızlığını Yeniden Gözden Geçirmek ya da İbrahim Müteferrika‟nın Terekesinin Tespitine Katkı”, Journal of Turkish Studies, Harvard University 2009, c. 33/1, ss. 319-328. Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, Nesil Yay. İstanbul 1996, c. 1-3. Karataş, Ali İhsan, “Tereke Kayıtlarına Göre XVI: Yüzyılda Bursa‟da İnsan- Kitap İlişkisi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 8, sy. 8, 1999, ss. 317-328. ………………., “XVI. Yüzyılda Bursa‟da Tedavüldeki Kitaplar”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 10, Sayı: 1, 2001, ss. 209- 230; ………………., “XVI. Yüzyılda Bursa‟da Yaygın Olan Kitaplar, YYLT, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 1995. Katip Çelebi, Keşf el-Zunûn, (nşr. Ş. Yaltkaya-R. Bilge), MEB, İstanbul, 1971 ve 1972, c. I-II. Kılıç, Hulusi, “el-Kamûsü‟l-Muhît”, DİA, İstanbul 2001, c. 24, ss. 287-288. ………………., “Harîrî”, DİA İstanbul 1997, c. 16, ss. 191-192. 153 Kılıç, Orhan, “Harputlu Hacı Osman‟ın 1725 Tarihli Terekesi ve Düşündürdükleri”, Turkish Studies, vol: 2/1, 2007, s. 17-28. Koçu, Reşad Ekrem, Türk Giyim, Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yay., Ankara, 1967. Kuru, Levent, “29 Numaralı Edirne Şeriyye Sicili”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. Kuşu, Selma, Şer„iye Sicillerine Göre H. 1065-1079/M. 1655-1669 Tarihleri Arasında Edirne‟de Sosyo-Ekonomik Hayat, YYLT, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2009. Kut, Günay, “Lamii Çelebi”, DİA, Ankara 2003, c. 27, ss. 96-97. Lajos, Fekete, “XVI. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyib Gökbilgin), Belleten, cilt: XLIII, sayı 170, Ankara, 1979, ss. 457-480. Maydaer, Saadet, “XVII. Yüzyılda Bursa‟da Emekli Bir Kadı: Baldırzade Oğlu Derviş Mehmed Efendi ve Serveti”, U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 2008, c. 17, sy. 2, ss. 569-592. ………………., Osmanlı Klasik Döneminde Bursa‟da Bir Semt: Hisar, Emin Yayınları, Bursa 2009. MEB Türkçe Sözlük, İstanbul 2004. Mecdi Efendi, Tercüme-i Şakaik-i Numaniyye, Tab„hane-i Âmire, 1269. Mecdî Mehmed Efendi, Şakaik-ı Numaniye ve Zeylleri Hadaiku‟ş-Şakaik, neşr. haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı yay., İstanbul, 1989, c. I-V. Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdülkadir er-Razi, Muhtaru‟s-Sıhah, Mısır 1329h. Öztürk, Said, Askerî Kassama Göre Onyedinci Asır İstanbul Tereke Defterleri (Sosyo-Ekonomik Tahlil), OSAV yay., İstanbul 1995. Pakalın, Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB yay., İstanbul 2004. Pay, Salih, “İvaz Paşa Medresesi Müderrisleri”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 8, c. 8, 1999, ss. 247-264. ………………., Bursa İvaz Paşa Külliyesi, Eğit-San Yayınları, Bursa, 1996. Redhouse, Sir James W., Çağrı Yay., İstanbul 2006 Şemseddin Sami, Kâmus-ı Türkî, Çağrı Yay., İstanbul, 1996. Toraman, Cengiz, “Bir Kamu Politikası Uygulama Aracı Olarak Tereke Muhasebesi ve Osmanlı Uygulaması”, İSMMMO Yayın Organı, Mali Çözüm-71, ss. 116-126. Unan, Fahri, “Medreseler ve Osmanlı Merkezî Yönetimi”, http://yordam.manas.kg/ekitap/pdf/ Manasdergi/sbd/sbd9/sbd- 9-01.pdf, 20.11. 2010, ss. 1-7. 154 ………………., “Osmanlı Medrese Ulemâsı: İlim Anlayışı ve İlmî Verim”, SBD, 5/2, ss. 14-33. ………………., Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi, TTK yay., Ankara 2003. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti‟nin İlmiye Teşkilatı, TTK Yay., Ankara, 1984. VGMA, defter no: 732, s. 74, 75. Yağcı, Zübeyde Güneş- Genç, Serdar, “XIX. Yüzyılda Balıkesir‟de Giyim- Kuşam Zevki ve Bir Kumaş Tüccarı”, Turkish Studies, vol: 2/1, 2007, ss. 227-246. Yavuz, Yusuf Şevki, “Fahreddin er-Razi”, DİA, İstanbul, 1995, c. 12, ss. 89- 95. ………………., “Kâtibî, Ali b. Ömer”, DİA, Ankara 2002, c. 25, s. 41-42. Yazıcı, Tahsin, “Gülistan”, DİA, c. 14, İstanbul, 1996, ss.240-24. Yılmaz, Harun, “el-Melikü‟l-Muazzam ve döneminde Dımaşk‟ta Kurulan Medreseler (615-624/1218-1227)”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, YYLT, İstanbul 2008. Yılmaz, Serap, “İranlı Bir Ermeni Tüccarın Terekesi ve Ticarî Etkinliği Üzerine Düşünceler” Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, sy. VII, İzmir 1992, s. 191-216. 155