T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS BİLİM DALI GÜNÜMÜZDE CİHAD HADİSLERİNİN ANLAŞILMASI (DOKTORA TEZİ) Abdulbaset İBRAHİMOĞLU BURSA 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI HADİS BİLİM DALI GÜNÜMÜZDE CİHAD HADİSLERİNİN ANLAŞILMASI (DOKTORA TEZİ) Abdulbaset İBRAHİMOĞLU DANIŞMAN Doç. Dr. Mutlu GÜL BURSA 2022 ii Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi TEZ ONAY SAYFASI T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ'NE Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı, Hadis Bilim Dalı'nda 711523018 numaralı Abdulbaset İBRAHİMOĞLU'nun hazırladığı "Günümüzde Cihad Hadislerinin Anlaşılması" konulu Doktora çalışması ile ilgili tez savunma sınavı, ...../....../20….. günü.....:........saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ....... .............(başarlı/başarsız) olduğuna .............(oy birliği/ çokluğu) ile karar verilmiştir . Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Doç. Dr. Mutlu GÜL Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi / / 20 SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: …./…/2020 Tez Başlığı / Konusu: Günümüzde Cihad Hadislerinin Anlaşılması" Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam ….. sayfalık kısmına ilişkin, …… tarihinde şahsım tarafından Turnitin. adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı %..... ‘tür. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. …./…../2020 Abdulbaset İBRAHİMOĞLU Adı ve soyadı 711523018 Öğrenci No Temel İslam bilimleri Anabilim Dalı Hadis Programı Doktora tezi Statüsü Danışman Doç. Dr. Mutlu GÜL YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “Günümüzde Cihad Hadislerinin Anlaşılması” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza Abdulbaset İBRAHİMOĞLU Adı ve soyadı 711523018 Öğrenci No Temel İslam bilimleri Anabilim Dalı Hadis Programı Doktora tezi Statüsü v ÖZET Abdulbaset İBRAHİMOĞLU Yazar adı ve soyadı Bursa Uludağ Üniversitesi Üniversite Sosyal Bilimler Enstitüsü Enstitü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalı Doktora Tezi Tezin niteliği xiii + 224 Sayfa sayısı Mezuniyet Tarihi Doç. Dr. Mutlu GÜL Tez danışmanı GÜNÜMÜZDE CİHAD HADİSLERİNİN ANLAŞILMASI Günümüzde dünya kamuoyunda maalesef İslam dini, özellikle de cihat olgusu nedeniyle istilacı ve kendisi dışındaki din ve fikirlere hayat hakkı tanımayan baskıcı bir din olmak gibi temelsiz ve haksız birçok iftiraya maruz kalmaktadır. Bunun temelinde konu hakkındaki İslamî referansların hatalı ve yanlış yorumlanması neticesinde, şiddet yanlısı kesimlerin İslam ilkeleriyle bağdaşmayan ve pekçok sivil kayba neden olan eylemlerini cihat olarak kabul etmesi yatmaktadır. Bu çalışmada İslam siyasi tarihi ve hukuku açısından önem arz eden cihat ile ilgili hadisler, naslar ışığında bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaya çalışılmakta, gerek gayrimüslimlerin gerekse de İslami fırkaların bahsedilen hatalı uygulamalar sebebiyle yanlış yorumları ve bu yorumları neticesinde edindikleri düşüncelerin hatalarına işaret edilmektedir. Ayrıca cihadın öncesi, sonrası ve icrası süreçlerinde dikkat edilmesi gereken esaslara da yer verilmekte ve cihadın tüm aşamaları hakkında genel bir yaklaşım ortaya konmaktadır. Bu ilkelerin varsa istisnai durumları, Hz. Peygamberin söz ve eylemlerinden elde edilen delillerle desteklenmektedir. Sonuç olarak İslam dininin diğer toplumlarla ilişkilerinde ilkesel olarak barışın tüm dünyada hâkim olması ve toplumların özellikle din ve inanç özgürlükleri önündeki engellerin kaldırılmasını benimsediği ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda İslam’da cihadın amacı, kısımları, şartları, teşri aşamaları, cihat neticesinde ortaya çıkan ganimet ve esirlerin hukuki konumu, kölelik ve cariyeliğin statüsü gibi konular, başta ilgili hadisler olmak üzere İslam dininin temel nasları zaviyesinden karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Konu hakkındaki hadislerden hareketle kendilerinin Hz. Peygamber’in uyguladığı cihat anlayışını devam ettirdiklerini iddia eden şiddet yanlısı İslamî grupların hatalı yaklaşımları ortaya konmaya çalışılarak, söz konusu hadislerin diğer İslamî ilkeler ve deliller çerçevesinde nasıl yorumlanacağına dair teklifler ve tenkitler sunulmaktadır. Anahtar Sözcükler: Sünnet, Cihat, Siyer, Barış, Savaş, Muâhede vi ABSTRACT Abdulbaset İBRAHİMOĞLU Name and surname Uludag University University Social Science Institution Instition Basic İslamic sciences Field Hadith Branch PhD Degree Awarded xiiiI + 224 Page Number Degree Date Doç. Dr. Mutlu GÜL Supervisor Understanding The Prophetic Sunnah About of Jihad Today This research gives an idea of how to reach a thorough understanding of Jihad and Siyar Hadiths, which can be best attained through a set of practical rules, particularly with regard to Jihad and Siyar Hadiths that relate to international relations with non-Muslims. These hadiths have been misinterpreted and misconceived by a number ofthinkers and critics of religion, by other intellectuals and adherents to other schools of thought, and by authors with radical, heretical, ignorant, fanatical, or extremist approaches. This research is divided into three chapters: Chapter One: it tackles the six rules of interpreting pre-conflict Jihad and Siyar Hadiths. Chapter Two: it tackles the three rules of interpreting post-conflict Jihad and Siyar Hadiths. Chapter Three: it tackles the three rules of interpreting end of fighting Jihad and Siyar Hadiths. The research elaborates on the concepts, inferences, applications, exceptions (if any), and pitfalls of each rule included in the study. It also notes and tackles the most important hadiths that have been misconceived, and the adverse impact that can result from the misconceptions of hadiths and rules. In addition tothe abstract that defines the topic of the research, the introduction to the research highlights its importance and implications on the reader. Finally, the conclusion of the research includes results and recommendations. This research shows that the best method to reach a proper understanding of Jihad and Siyar Hadiths is to come up with a practical methodology comprised of a set of rules, and to understand the Sunnah in light of the established methodology and rules. The improper understanding of Jihad and Siyar Hadiths is due to the absence of this methodology.This research also shows that Muslim scholars have to take action to defend the Prophetic Sunnah, especially Jihad and Siyar Hadiths that have been misinterpreted and misconceived by ignorant anti-İslam thinkers. Keyword: Sunnah (The prophetic tradition), jihad, siyar, Peace, War, Deal with the enemy . vii ÖN SÖZ İslam dininin temel esaslarından olan cihat ile ilgili hadislerin metodolojiden yoksun şekilde ele alınması, Hz. Peygamber’in bu konudaki uygulamasının ve sünnetinin yanlış anlaşılmasının temel sebebidir. Böyle bir yaklaşım dinde yanılgıya ve sapkınlığa neden olacağı gibi, İslam düşmanlarının bu dini şiddet taraftarı göstermesi yönündeki kötü niyeti ve istismar amacı düşünüldüğünde, İslam’a ve Müslümanlara karşı uluslararası bir tahrip sebebi olmaktadır. Nitekim İslam toplumu, bugünkü kadar başka hiçbir döneminde, cihat hadislerinin yanlış yorumlanmasından kaynaklı yaklaşım ve düşüncelerin sebep olduğu iç çatışmaların doğurduğu acı ve kayıpları başka hiçbir çağında yaşamamıştır. Bu nedenle özellikle de İslam toplumunun iç ve dış siyasetini şekillendiren cihat hadislerinin doğru anlaşılması ve bu hadislerden iç ve dış siyasi realitenin yanı sıra evrensel değerlere de uygun ilkelerin elde edilmesi için söz konusu hadislerin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması zorunludur. Konuya dair tek bir rivayetten hareketle parçacı bir tarzda hadislerin delil olarak alınıp kullanılmasının günümüzde İslam’a ve Müslümanlara faturası acı olmaktadır. Öteden beri bir yandan İslam düşmanları diğer yandan da İslam dinine intisap eden bazı gruplar, cihat hadislerini kendi emellerini ve sahip oldukları sapkın düşüncelerini meşru göstermek için kullanmışlardır. Batılı bazı araştırmacılar, cihat hakkındaki bazı hadisleri, barış ve rahmet dini olan İslam dinini lekelemek ve itibarına gölge düşürüp gerek kendi dindaşları gerek diğer milletlerin nazarında İslam’ın saldırgan ve istilacı olduğuna dair iftiralarını kanıtlamak amacıyla kullanagelmişlerdir. Diğer yandan İslam dinine müntesip olduklarını iddia eden şiddet ve aşırılık yanlısı sapkın gruplar da adeta söz konusu iddiaları destekler mahiyette İslam’ın ruhuna ve evrensel mesajına uygun düşmeyen eylemlerine bir meşruiyet aracı olarak yine bu hadisleri kullanmaktadırlar. Çalışmamızın odak noktası, gerek siyasi gerekse de ekonomik yönüyle ağır sonuçları olan cihat olgusu ile ilgili hadislerin doğru anlaşılmasıdır. Ayrıca söz konusu hadislerin yanlış yorumlanmasında düşülen hatalar ve bunların tespiti ve tashihi de amaçlanmaktadır. Bu amaç kapsamında İslam dininin evrensel mesajına uygun ilkeler ortaya konularak, konu ile ilgili ayet ve hadislerin bütüncül bir yaklaşımla ele alınıp Hz. Peygamber’in kastı tespit edilmeye gayret edilmiştir. viii Giriş ve üç bölümden oluşan çalışmamızın giriş kısmında konunun önemi, kapsamı, problemi ve konuyla ilgili kavramlar detaylı işlenmiştir. Cihat kavramının tanımı, çeşitleri ve teşri aşamalarına ise kısaca değinilmiştir. Ayrıca cihat ile ilgili hadislerin yanlış yorumlanması ve bu yanlış yorumlamaların İslam toplumunda sebep olduğu olumsuz durumlara da işaret edilmiştir. Birinci bölümde konu ile ilgili hadislerden elde edilen genel ilkelerin savaş öncesi ile ilgili olanlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde savaş sürecinde dikkat edilmesi gereken ilkelere işaret edilmiş, üçüncü bölümde ise savaş sonrasında ortaya çıkan esir, köle vb. konuların statüleri ve bu konularda gözetilmesi gereken ilkeler aktarılmıştır. Çalışma neticesinde elde edilen bulgular sonuç kısmında maddeler halinde sunulmuştur. Çalışma sürecinde engin tecrübeleriyle bana rehberlik eden ve çalışmanın akademik hüviyet kazanmasında büyük emeği olan danışman hocam Mutlu GÜL’e şükranlarımı sunarım. Ayrıca çalışma boyunca ilmi desteklerini esirgemeyen başta Akif KÖTEN, Hüseyin KAHRAMAN, Abdullah KARAHAN ve Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden kendisinden istifade ettiğim tüm hocalarıma saygı ve minnettarlığımı arz ederim. ix İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................. ii YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ......................... iii YEMİN METNİ ........................................................................................................... iv ÖZET ............................................................................................................................. v ABSTRACT ................................................................................................................. vi ÖN SÖZ ....................................................................................................................... vii İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ ix KISALTMALAR ........................................................................................................ xii GİRİŞ ............................................................................................................................. 1 1. Konunun Önemi .................................................................................................... 1 2. Amacı .................................................................................................................... 1 3. Kapsamı ................................................................................................................ 3 4. Problemi ................................................................................................................ 3 5. Takip Edilen Yöntem ............................................................................................ 4 6. Temel Kavramlar .................................................................................................. 6 6.1. Cihadın Hükmü ............................................................................................. 9 6.2. Cihadın Çeşitleri ......................................................................................... 12 6.3. Cihadın Meşru Kılınma Aşamaları ............................................................. 13 7. Konu Hakkında Yapılmış Çalışmalar ................................................................. 14 BİRİNCİ BÖLÜM SAVAŞ ÖNCESİYLE İLGİLİ HADİSLERİN ANLAŞILMASI 1.1. Konuya Dair Hadislerden Deliller .................................................................. 24 1.2. Konuya Dair Yanlış Anlaşılan Hadisler ......................................................... 29 1.3. Hadislerin Yanlış Anlaşılmasının Doğurduğu Sonuçlar ................................. 51 2. Cihadın Allah’ın Adının Yüceltilmesi Gayesiyle Meşru Kılınması .................. 55 2.1. Konuya Dair Hadislerden Deliller .................................................................. 56 2.2. Konuya Dair Yanlış Anlaşılan Hadisler ......................................................... 59 2.3. Hadislerin Yanlış Anlaşılmasının Olumsuz Etkileri ....................................... 66 3. Cihadın Devlet Başkanının İznine Bağlı Olması ................................................ 67 3.1. Konuya Dair Hadisler ..................................................................................... 69 3.2. İstisnai Durumlar ............................................................................................ 71 3.3. Yanlış Anlaşılan Hadisler ve Tahlili ............................................................... 76 x 4. Cihadın Maddi ve Manevi Gücün Varlığına Bağlı Olması ............................... 87 4.1. Konuya Dair Hadisler ..................................................................................... 89 4.2. Yanlış Yorumlanan Hadisler ve Tahlili .......................................................... 91 4.3. Hadislerin Yanlış Yorumlanmasının Olumsuz Etkileri ................................ 104 5. Cihatta Amacın Faydanın Sağlanması ve Zararın Giderilmesi Olması ........ 104 5.1. Konu Hakkındaki Hadisler ........................................................................... 106 5.2. Yanlış Anlaşılan Hadisler ve Tahlili ............................................................. 109 6. Cihadın Müslüman Topluma Karşı Yapılmaması .......................................... 114 6.1. Konuya Dair Hadisler ................................................................................... 116 6.2. Yanlış Anlaşılan Hadislerin Tahlili .............................................................. 119 İKİNCİ BÖLÜM SAVAŞ SÜRECİYLE İLGİLİ HADİSLERİN ANLAŞILMASI 1. Cihadın Amaç Değil Araç Olması ..................................................................... 126 1.1. Konuya Dair Hadislerin Tahlili .................................................................... 128 1.2. Yanlış Anlaşılan Hadisler ve Bunların Tahlili .............................................. 129 2. Antlaşmalara UymanınFarz, İhanetin Haram Olması ................................... 141 2.1. Konuya Dair Hadisler ................................................................................... 144 2.2. Yanlış Anlaşılan Hadislerin Tahlili .............................................................. 146 2.3. Hadislerin Yanlış Anlaşılmasının Olumsuz Etkileri ..................................... 155 3. Cihatta Müslüman Olmayandan Yardım Alınması ........................................ 155 3.1. Konuya Dair Hadisler ................................................................................... 157 3.2. Yanlış Anlaşılan Bazı Hadisler ..................................................................... 158 3.3. Yanlış Anlamanın Olumsuz Etkileri ............................................................. 163 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SAVAŞ SONRASI İLE İLGİLİ HADİSLERİN ANLAŞILMASI 1. Ganimetlerin Cihadın Amacı Değil Sonucu Olması ........................................ 165 1.1. Konuya Dair Hadisler ................................................................................... 168 1.2. Yanlış Anlaşılan Hadisler ve Tahlili ............................................................. 169 2. Cihatta Esirlere İnsanca Muamele Edilmesi .................................................... 176 2.1. Konuya Dair Hadisler ................................................................................... 179 2.2. Konuya Dair Yanlış Anlaşılan Hadisler ....................................................... 179 2.3. Yanlış Anlaşılmanın Olumsuz Etkileri ......................................................... 194 xi 3. Cihadın Kıyamete Dek Sürecek Olması ........................................................... 194 3.1. Konuya Dair Hadislerden Örnekler .............................................................. 196 3.2. Yanlış Anlaşılan Hadisler ve Bunların Tahlili .............................................. 198 3.3. Hadislerin Yanlış Anlaşılmasının Olumsuz Etkileri ..................................... 203 SONUÇ ...................................................................................................................... 205 KAYNAKÇA............................................................................................................. 211 ÖZ GEÇMİŞ ............................................................................................................. 224 xii KISALTMALAR a.e. : Aynı eser a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m : Adı Geçen Makale a.s. : Aleyhisselam s.a.v : Sallallahu aleyhi ve sellem b. : Bin, İbn B. : Baskı Bk. : Bakınız çev. : Çeviren DİA : Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi İSAM : İslam Araştırmaları Merkezi md. : Madde Nşr. : Nâşir/Neşreden ö. : Ölüm tarihi ra. : Radiyallahu anh / Allah ondan razı olsun. s. : Sayfa S. : Sayı ts. :Tarihsiz vb. : Ve benzeri Yy. : Yayın yeri yok 1 GİRİŞ Sünnet İslam dininin temel kaynaklarından biridir. Onun tespiti ve doğru anlaşılması, dinin de doğru yaşanması ve aslını koruması noktasında önemlidir. Çalışmamızın temel konusu, siyer ve cihat hadisleri çerçevesinde bu konuda oluşan ve kabul edilegelen sünnetin doğru anlaşılması ve tatbikidir. Bu bölümde öncelikle konunun önemi, amacı, kapsamı, sorunları, çözülmesi hedeflenen problemler, ortaya koymayı hedeflediği bulgular, yöntemi ve konu hakkında yapılmış çalışmalar gibi başlıklar kısaca sunulacaktır. 1. Konunun Önemi Çalışmanın önemi, konu edindiği cihat ve siyer hadislerinin anlaşılması ve hadislerden elde edilecek hükümlerde hataya düşülmemesi için takip edilmesi gereken metoda bağlılığın zorunluluğunda kendini göstermektedir. Nitekim dinin önemli bir boyutunu oluşturan söz konusu hadislerin anlaşılmasında hataya düşmemek ve doğru yoldan sapmamak adına bilimsel yönteme bağlılık yadsınamaz bir önemi haizdir. Konuyu önemli kılan bir diğer husus ise modern dönemdeki uygulamalarda örneklerini gördüğümüz üzere söz konusu hadislerin yanlış anlaşılması durumunda ortaya çıkan vahim sonuçlardır. 2. Amacı Çalışmanın amacını kısaca şu başlıklar altında özetlemek mümkündür: Cihat ve siyer hadislerinin doğru anlaşılması ve yorumlanmasındaki usul ve kuralların belirlenmesi, özellikle de devletlerarası ilişkilerde Müslümanların diğer toplumlarla ilişkilerini konu edinen siyer ve cihat hadislerinin yanlış yorumlanması sonucu ortaya çıkan hataların belirtilmesi ve düzeltilmesi, şiddet yanlısı grupların tahrifat ve hatalı yorumlamalarına karşı sünnetin korunması ve söz konusu hadislerin yanlış yorumlanması neticesinde ortaya çıkan olumsuz sonuçların açıklanmasıdır. Çalışmamızda siyer ve cihat hadislerinin anlaşılmasındaki usul ve esaslar konusunun tercih edilmesinin nedenler hususunda da şunları söylemek mümkündür: 2 a. Konunun günümüzde arz ettiği önem ve İslam dünyasındaki bir takım yanlış uygulamalar, b. Günümüzde hem akademik düzeyde hem de bireysel çalışmalarda hadis ilimleri alanında çalışmalar yoğunlaşsa da bu çalışmaların büyük çoğunluğu hadis metinlerinin doğru anlaşılması ve ortaya çıkan hatalı görüşlerin düzeltilmesinden ziyade hadislerin senet ve sıhhat boyutlarını konu edinmektedirler. Özellikle Arap dünyasındaki akademik çalışmalarda hadis alanında yapılan çalışmaların çoğunluğu hadislerin tahrici ve metinlerinin tahkikinden oluşmaktadır. Hâlbuki hadis ilminin temel gayesi metnin tahricini yapmak veya hadisin sıhhat derecesini tespit etmekten ibaret değildir. Aksine hadis metninin doğru anlaşılması ve yanlış anlaşılmaların düzeltilmesi de hedeflenmektedir. c. Hadis literatüründe çağın sorunları çerçevesinde hadislerin doğru anlaşılmasına katkı sunabilecek çağdaş bilimsel veriler dikkate alınarak, sapmalardan uzak bir yaklaşımla doğru bir anlayış için dikkatli incelenmeyi gerektiren hadisler bulunmaktadır. Bu açıdan hadis ilmine hizmet etmek ve içinde bulunulan durumla ilgili konularda sorunların çözümüne katkı sunacak çalışmalar yapmak akademisyenlerin görevleri arasındadır. Bazı nadir çalışmalar istisna edilirse, hadis alanında yapılmış modern dönem çalışmaların çoğu dinin ve hadis metinlerinin doğru anlaşılmasına özellikle de günümüzde karşılaşılan toplumsal sorunlara çözüm üretmekten ve İslam toplumunun içinde bulunduğu olumsuz şartların tedavisine katkı sunmaktan maalesef uzaktır. Bu nedenle hadisin bu boyutuyla akademik düzeyde işlenmesi ve sünnete bu doğrultuda hizmet edilmesi, özellikle de cihat ve megâzî hadislerinin doğru anlaşılması açısından önemlidir. Bu önem, konunun tercih edilmesinin temel sebeplerinden biridir. d. Özellikle günümüzde dinin tüm alanlarında takip edilecek bir örnek olması adına Hz. Peygamber’in getirdiği öğretileri anlamak için bilimsel kurallara dayalı bütüncül yaklaşımı esas alan araştırmalara olan ihtiyaç da çalışmanın tercih edilmesine bizi sevk etmiştir. e. Modern dönemde dinimizdeki önemi nedeniyle yanlış anlaşılan veya kötü niyetlerle istismar edilen alanlar bulunmaktadır. Cihat ile ilgili hadisler de bunlar arasındadır. Bu alana giren hadislerin doğru anlaşılmasına ve hatalı anlayışlardan uzak tutulmasına olan ihtiyaç da konunun tercih edilmesinde etkili olmuştur. 3 f. Cihat hadislerinin anlaşılması ve uluslararası ilişkilerin düzenlenmesinde takip edilecek kuralları içeren ve Müslümanlara bu hususta katkı sunacak, analitik ve uygulamalı yönteme dayalı bir çalışma yapma isteği de konunun tercih edilme sebeplerindendir. 3. Kapsamı Tezin konusunu oluşturan cihat hadislerinin tüm boyutlarıyla ele alınması, çalışmanın asıl amacı olan cihat hadislerinin doğru anlaşılması ve uygulanması amacına yoğunlaşmayı zorlaştıracağı gibi bir tezin sınırlarını da aşacaktır. Bu nedenle çalışmamızda konu şu üç açıdan ele alınmaya çalışılmıştır: a. Cihat hadislerinin doğru anlaşılmasındaki ilkeler ve bu ilke ve esaslara cihat öncesi, cihat esnasında ve sonrasında nasıl uyulması gerektiğinin açıklanması. b. Olayların fıkhi boyutuna çok da dalmadan söz konusu kurallar çerçevesinde uygulamalı örneklerin sunulması. c. Cihat hadislerinin yanlış yorumlanması neticesinde ortaya çıkan hatalı anlam ve hükümlerin açıklanması. Söz konusu hatalı yorumların çıkış noktaları ile bunların ayrıştırılması ve dinin genel ilkeleri, Kur’an ve sünnet ışığında bunların tashih edilmesi. 4. Problemi İlim dünyasında hadislerin sübutu ve sıhhati konusu hakkında önemli çalışmalar yapılmıştır. Cerh ve tadil âlimlerinin sorunu tespit etmek ve çözmek için ortaya koydukları muazzam çabayı takdir etmek ve bu konuyu onlara teslim etmek gereklidir. Ancak hadis ilmi, hadislerinin sadece sıhhat derecesinin tespiti ve senedinin ortaya konulması hususundan ibaret değildir. Hadis metinlerinin doğru anlaşılması ve yorumlanması hususu, en az senedinin tespiti kadar önem arz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı hadislerin anlamlandırma ve yorumlama sürecinde hataya düşüldüğü görülür. Günümüzde yanlış anlaşılan ve yorumlanan hadislerin başında cihat ve megâzî hadisleri gelmektedir. Bu hadislerin sorunu, senetlerinin tespit edilememiş olması, zayıf veya uydurma olması değildir. Asıl sorun bu hadislerin anlaşılmasında ve yorumlanmasında kendini göstermektedir. Nitekim temel kaynaklarda yer alan ve bizim de çalışmamızda esas aldığımız cihat hadislerinin çoğunun senet açısından sahih oldukları görülmektedir. 4 İslam dininin diğer konularını içeren hadislerde olduğu gibi cihat ve megâzî hadislerinde de sahih ve zayıf, ‘âm ile hâs, mutlak ve mukayyet, nâsih ve mensûh hadisler vardır. Aynı şekilde bağlamının farklı olması sebebiyle yanlış anlamaya müsati rivayetler de bulunmaktadır. Bu durum maalesef söz konusu hadislerden yola çıkarak cihat adıyla dine ve müslümanalara yanlış şeyler isnad etmek isteyenlere kapı aralamaktadır. Hâlbuki, bu kişiler hadis ilminde yeterliliğe sahip olmayan ve hadis adına kendi fikirlerini empoze eden ve hadisi taşımadığı anlamlara yorumlayanlardan ibarettir. Örneğin, Kur’ân veya konu hakkındaki diğer hadislerle çelişen cihat ile ilgili sahih bir hadis görüldüğünde biri gelir ve ondan kendisine uygun olan hükmü alır, bir başkası gelir ve onun tam tersi bir hüküm çıkarır veya kendi düşüncesine göre doğru gördüğü bir hüküm çıkarımında bulunur. Bazen de bir başkası gelir kendi yöntemine uygun başka saiklerle hadisi tamamen görmezden gelir. Bu durum hadisleri ele almada ve onları sağlam bir anlayışla anlamada bilimsel bir metodolojinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu araştırma, bu sorunla başa çıkmak ve cihat hadislerini doğru bir şekilde anlamak için bilimsel yaklaşımı esas almayı hedeflemektedir. Zira hemen her konuda olduğu gibi bu hususta da sağlam bir metodoloji geliştirmedikçe ve onu takip etmedikçe sorun devam edecektir. 5. Takip Edilen Yöntem Bu çalışmada gerek içeriğin oluşumu gerekse de yazım formatındaki sunumunda akademik kuralların yanı sıra çalışmanın doğası gereği takip edilen yöntem hakkında şunları söylemek mümkündür: 1. Araştırmada konu ile ilgili hadislerin tahlil ve tespiti yapılmak suretiyle analize dayalı tüme varım yöntemi takip edilmiştir. Bu amaçla çalışma teorik ve pratik olmak üzere iki ana unsurdan oluşmaktadır. Teori kısmında cihat hadislerinin anlaşılmasındaki usul ve esaslar zikredilmiş ve bu esasların doğruluğu, bilimsel veriler ışığında işlenmeye çalışılmıştır. Cihat hadislerinin doğru anlaşılmasında öne sürülen kuralların geçerliliği ve yanlış anlaşılan hadislerin değerlendirilmesi için konuya dair yapılan klasik ve güncel ilmî çalışmalara dayanılmıştır. 5 2. Pratik kısmında ise söz konusu alanda yanlış anlaşılan veya yorumlanan hadisler serdedilerek yanlış yönleri açıklanmış, doğru anlamları ve yorumları delilleriyle beraber sunulmuştur. Ayrıca yanlış anlaşılmaların doğurduğu olumsuz sonuçlara da işaret edilmiştir. 3. Konunun daha çok anlaşılması için tek bir örnekle yetinmek yerine, başlıkların altında birden fazla örneğin kullanılmasına özen gösterilmiştir. Hadislerin doğru anlaşılması adına sunulan genel ilke ve kuralların sıhhatinin tespitinde hadisçilerin yöntemine uygun olarak sahih hadisler tercih edilmeye çalışılmıştır. Yanlış anlaşıldığı düşünülen ve düzeltilmeye çalışılan hadislerden de aynı şekilde sahih olanlar tercih edilmiştir. Zira cihat konusunda yanlış anlaşılan hadislerin geneli tespitimize göre sahih hadislerden oluşmaktadır. 4. Çalışmada cihat konusunda yanlış yorumlandığı düşünülen hadislerin tümü ele alınmaya çalışılmıştır. Değerlendirme sürecinde nüzul sebepleri, dil kuralları, hadisler arası ihtilafı giderme yolları gibi alimlerin hadislerin doğru anlaşılmasında gerekli gördükleri bilimsel kurallar işletilmeye çalışılmıştır. 5. Çalışmada belli bir dönemle sınırlı kalınmamış, klasik dönemdeki yanılgılar işlendiği gibi modern dönemde de cihat hadislerinde ortaya çıkan yanılgı ve yanlış yorumlamalara yer verilerek klasik dönem ile modern dönemler bir arada görülmeye çalışılmıştır. 6. Hadislerin anlaşılmasında sadece önceki alimlerin söylediklerinin aktarılmasıyla yetinilmemiş, aksine kanıtların ışığında doğruyu bulmak için elden gelen çaba sarf edilmeye gayret edilmiştir. Bu sebeple hatalı görülebilecek değerlendirmeler bizim sorumluluğumuz altındadır. 7. Son olarak çalışmada fıkıh, usûlü’l-fıkh, tefsir, akaid, şer’î siyaset gibi İslami bilim dallarının klasik ve modern kaynaklarına müracaat edildiği gibi konu hakkındaki çağdaş yayınlar da kullanılmıştır. 8. Çalışmanın sunum biçiminde ise takip edilen yönteme dair şunlar söylenebilir: Sunulan her külli kuralın alt başlığında, kuralın anlamı, doğruluğuna dair hadislerden deliller, hadislerden yanlış anlaşılan deliller ve tashihi, kuralların ve hadislerin yanlış anlaşılmasından doğan olumsuz sonuçlar ile söz konusu kuralın bir önceki kural ile olan bağlantısı gibi konuları işlenmiştir. 6 9. Her konu ve bilgi asıl kaynağından alınmıştır. Ayrıca her görüşün sahibi de belirtilmiştir. Eğer bir şahsa ait bilgi başka bir kaynaktan alınmışsa nakilde bulunan kişi belirtilmiştir. 10. Farklı görüş ve yaklaşımların çok olduğu konularda görüşlerin telifine yönelik çaba sarf edilerek konu detaylandırılmıştır. İmamların sözlerinin nakledildiği yerlerde onlara ait görüşün diğer yorumlardan ayrışması adına konunun tümüyle aktarılması tercih edilmiştir. Dolayısıyla tezin bazı kısımlarında görülen birkaç satırlık alıntılar genelde, o konuya dair bir mezhebin veya mezhep imamının görüşününün aktarıldığı yerler olmaktadır. 11. Çalışmada bölümler veya konular arasında sayfa sayısı veya dağılımı hakkında bir uyum için özel çaba sarf edilmemiştir. Zira özellikle de İslami ilimlerin doğası konuların dengeli dağılımını kabul etmemektedir. Zira bazen bazı konular kısa olabilirken bazı konular muhtevası gereği detaylı bilgi barındırabilmektedir. Bu nedenle de anlaşılmayı zorlaştıracak kısaltmalardan veya zaman kaybına neden olacak gereksiz detaylardan olabildiğince kaçınılmıştır. 12. Çalışma sürecinde yararlandığım kaynakların bazen birden çok baskısı kullanılmıştır. Nüshaların karışmaması adına kaynağın baskıları hem dipnotta hem de kaynakçada belirtilmiştir. 13. Konunun önem arz etmesi veya farklı görüşler barındırması halinde yararlanılan kaynakların sayısı artmaktadır. Ancak konu eğer çok detay gerektiren bir durumda değilse ana kaynaklardan bir iki kaynakla yetinilmiştir. Çalışmada adları geçen meşhur şahısların biyografisine çalışmaya katkı sunmayacağı düşüncesiyle yer verilmemiştir. 14. İhtilaflı konularda eldeki veriler neticesinde yazar tarafından tercih edilen görüşe işaret edilmiştir. Bu tercih bazen fıkıhçıların görüşleriyle uyumlu olabildiği gibi farklılık da arz edebilmektedir. 6. Temel Kavramlar Bilimsel çalışmalarda dil birliğinin sağlanmasında kavramların belirlenmesi önem arz eder. Kaynak ile alıcı arasındaki iletişimin aracı olan kelimelerin her iki taraf için de aynı anlamı göstermesi amacıyla kullanılan kavramların terim anlamlarının ve kapsamlarının netleştirilmesi, iletişimin sağlam zemine oturtulmasının öncelikli 7 koşullarındandır. Bu nedenle çalışmamızda yaygın olarak kullanılacak olan, özellikle de çalışmanın başlığında geçen terimlerin açıklanmasının zorunlu olduğu kanaatindeyiz. Bilimsel bir çalışmanın daha net anlaşılması için çalışmada kullanılan kavramların hangi anlamda kullanıldığının ortaya konması gerektiği kanaatindeyiz. Zira kavramların zihinlerde farklı çağrışımlarda bulunması, bilimsel anlamda sağlıklı bir anlayış ve iletişimin sağlanmasına yönelik büyük bir engeldir. Bu nedenle öncelikle çalışmamızın ana mihverini oluşturan “cihat ve siyer” kavramlarının kısaca tanımlanması ve tezde hangi anlam çerçevesinde kullanıldığının açıklanması uygun olacaktır. Cihat: Arapçada işteşlik bildiren (المُفَاعلة) vezninden ( َجَاهَد) fiilinin mastar kipi olan cihat kelimesi, sözlükte herhangi bir amacın gerçekleşmesine yönelik olarak tarafların tüm güç ve enerjilerini harcamasıdır.1 Terim olarak ise başta Kur’ân ve hadis olmak üzere İslamî kaynaklarda iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamda sözlük anlamı baz alınarak genel çerçevede Allah rızası gözetilerek harcanan tüm gayret ve emeği ifade eder. Buna ilim yolunda sarf edilen emek, irşat faaliyetleri, anne babaya iyilik, nefsani duygularla mücadele gibi Allah rızasını celbeden tüm davranışlar dâhildir.2 Bu türe örnek kullanımları Kur’ân’da özellikle de özel anlamdaki cihadın meşru kılınmadığı dönemde nazil olan Mekkî ayetlerde yoğun olarak görmek mümkündür. Buna örnek olarak (تطعهما فلا علم به لك ليس ما بي لتشرك Ama onlar, hakkında“ (وإن جاهداك bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa onların sözüne uyma!”3 ayeti gösterilebilir. Nitekim burada cihat kelimesi sözlük anlamında kullanılmıştır. Hadislerdeki kullanıma da şu örneği vermek mümkündür: ( وعن عبد الله بن ففيهما عمرو رضي الله قال: نعم, قال: أبوان؟ ألك قال: أجَُاهِدُ, للنبي صلى الله عليه وسلم: قال: قال رجل عنهما :Abdullah b. Ömer’den rivayet edildiği üzere Hz. Peygambere biri dedi ki“ (فجاهد 4. 1 el-Mübârek b. Muhammed İbnü’l-Esîr, en-Nihâye fî garîbi’l-hadîs ve’l-eser, thk. Mahmut et-Tenâcî, Tahir ez-Zâvî, Kahire: Matbaatu Isa el-Halebî, 1383, 1/320; Cemâlüddin Muhammed b. Mukrim İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab, 1-15, Beyrut: Dâru sâdır, 1990, 3/133. 2 Muhammed b. İsâ b. Muhammed İbn Munâsıf, el-İncâd fî ebvâbi’l-cihâd, thk. Abdullah b. Abdülhamîd el-Eserî, İstanbul: Dâru’l-ğurebâ, 2017, 1/26; Şemseddin Muhammed b. Ebûbekr İbn Kayyim Cevzî, Zâdü’l-meâd fî hüdâ hayri’l-ibâd, 3. bs., 1-5, thk., Şuayb, Abdülkadir el-Arnâut, Beyrut: Müessesetü’r-risâle, 1998, 3/10. 3 el-Ankebut, 48/8. 4 Buhârî, “Kitâbu’l-cihad”, 5972; Müslim, “Kitâbü’l-cihâd”, 2549. 8 “Cihat etmeli miyim?” Hz. Peygamber de: “Annen baban var mı?” diye sordu. O da evet dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Sen onlar uğruna çaba sarf et.” Görüldüğü üzere ayet ve hadiste geçen cihat kavramı çaba, gayret anlamında kullanılmıştır. İbn Hacer söz konusu hadisin açıklamasında şöyle der: “Eğer annen baban varsa sen onların hizmetinde emek ve çaba sarf et. Bu senin için düşmana karşı savaşa gitmek gibi sayılır.”5 Cihat kavramının has/özel olan ikinci terim anlamı ise şudur: Yüce Allah’ın hükmünü yeryüzünde yüceltmek, bozgunculuğun yayılmasını önlemek ve mazlumları kâfirlerin zulmünden kurtarmak amacıyla kâfirlere karşı savaşmaktır. İslam literatüründe “cihat” kavramı kullanıldığında ilk akla gelen anlam genelde budur. Bir karine veya delil olmadıkça bu anlam dışına çıkılmaz. Allah yolunda gerçek anlamda savaşmak mefhumu, “cihat” kavramının has anlamıdır. Bu anlamdaki cihat sürecinde ölenler, haklarında övgü mahiyetinde birçok ayetin olduğu, yıkanmamaları, kefene sarılmamaları gibi kendilerine özgü dini hüküm olan şehitlerdir. Çalışmamızda kast edilen, cihadın bu has anlamıdır. Bu anlam tefsir, hadis ve fıkıh literatüründe kastedilen ve kavram olarak kullanılagelen anlamdır. İbn Rüşd şöyle der: “Allah için kendini yoran herkes Allah yolunda cihat etmiştir. Ancak Allah yolunda cihat kavramı gerçek anlamında kullanıldığında sadece Allah’ın dinine girmeleri veya cizye verip İslam hükümranlığını kabul etmeleri için kâfirlerle yapılan silahlı çatışma kastedilir.”6 Cihat kelimesinin Yüce Allah tarafından sözlük anlamından alınıp savaş, direniş ve zafer anlamına özgün bir terime evrildiği görülmektedir. Cihat kavramı savaş ve direniş anlamını açıkça gösterecek biçimde Medenî ayetlerde yaygın şekilde kullanılmıştır. كم وأنفسكم في سبيل اللهجاهدوا بأموال “Allah yolunda mallarınız ve canlarınız ile savaşın.” vb. ayetlerde örneklerini görmek mümkündür. Mekke döneminde silahlı mukavemet söz konusu olmadığından Mekkî ayetlerde bu has anlamı görmek mümkün değildir. Siyer: Siyer kelimesi sözlük olarak yol ve yöntem anlamındaki sîret ( سيرة) kelimesinin çoğuludur. İnsanın yaşam tarzı olarak üzerinde olduğu hal ve hareketi ifade 5 Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî, Fethü’l-Bârî Şerhu sahîhi’l-Buhârî, 1-13, thk. Muhammed Fuad Abdülbaki, Muhibbuddin el-Hatip, Beyrut: Dârü’l-marife, 1379, 10/403. 6 Ebu’l-Velîd Muhammed b. Ahmed İbn Rüşd, el-Mukaddimât el-mumehhidât, 1-3, thk., Muhammed Haci, Beyrut: Dâru’l-garbi’l-İslamî, 1988, 1/342. 9 eder.7 Terim olarak ise cihat ve megâzî ile ilintili meseleleri ve Hz. Peygamber’in düşmana karşı gazvelerinde takındığı duruş ve tavrı ifade eder. Nitekim hem hadis kaynaklarının siyer bölümlerinde hem de fıkıh eserlerinde bu anlamı karşılayacak şekilde kullanıldığı görülür. Aynı zamanda vahiy, hicret, elçiler ve gazveler gibi İslam dinine davet ile ilişkili olayları da kapsar. Bu yüzden bazı müellifler bahsi geçen konuları cihat, bazıları siyer, bazıları da megâzî başlığı altında ele almışlardır. İslam alimleri de genel olarak uluslararası konuları da siyer başlığı altında işlemişlerdir. Siyer kavramı aynı zamanda Hz. Peygamberin ailesi, ataları, ashabı, ahlakı dâhil olmak üzere doğumundan vefatına kadar olan hayatını ve İslam dini ile ilgili olan vahiy, hicret ve gazveler gibi olayları konu edinen eserler için de kullanılmıştır. Ancak siyer kavramı İslam literatüründe tıpkı hac mevsimindeki ibadetlere özgün olan menâsik kavramı gibi yaygın olarak Hz. Peygamberin savaşlarını ve ilgili konularını ifade eder bir hale gelmiştir.8 Çalışmamızda siyer kavramından kastedilen de verilen son anlamdır. Dolayısıyla çalışmamızda siyer kavramı Peygamberin hayatını konu edinen kavram yerine sadece savaşlarını ve ilişkili konuları ihtiva eden kavram anlamında anlaşılmalıdır. Çalışmanın odak noktasını oluşturan cihat olgusunun İslam fıkhındaki hükmünün ve cihadın İslam’daki aşamalarının bilinmesi, konu hakkındaki hadislerin anlaşılması ve aralarındaki çelişki gibi görünen ifadelerin çözülmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu sebeple tezimizin girişinde kısa da olsa bu hususlara değinmekte fayda görmekteyiz. 6.1. Cihadın Hükmü Allah yolunda cihat, katî ve mütevatir delillerle ispatlanmış farz bir ibadettir. Kur’an’da ( ُالْقِتاَل عَلَيْكُمُ Savaşmak üzerinize farz kılındı.9” buyrularak cihadın farz“ (كُتِبَ olduğu açıkça belirtilmiştir. Cumhurun görüşüne göre cihat, ihtiyaca binaen emredilmiş bir ibadet olduğundan, farziyeti bu ihtiyacı giderecek düzeyde toplumsal yeterlilikle 7 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, 4/389. 8 Ahmed b. Abdülhalim b. Abdüsselam İbn Teymiyye, Mecmû‘ü’l-fetâvâ, 1-35, thk., Abdurrahman b. Muhammed b. Kâsım, Medine: Mecmeu’l-melik fehd li tibâati’l-mushafi’ş-şerîf, 1995, 7/18; el- Askalânî, Fethü’l-bârî, 6/78; Zâfir el-Kâsımî, el-Cihâd ve’l-hukûkü’düveliyye fi’l-İslam, Beyrut: Dârü’l-ilm li’l-melâyin, 1982, s. 93; Vehbe Zuhaylî, el-Fikhü’l-İslami ve edilletuhu, 1-8, Dımaşk: Darü’l-fikr, 1985, 6/411. 9 el-Bakara, 2/216. 10 sınırlandırılmış yani farz-ı kifaye düzeyinde kabul edilmiştir.10 Namaz gibi herkesin yapması gereken bir farz değildir. Nitekim konu hakkındaki hadis şöyledir: Zeyd b. Halid el-Cühenî’den rivayet edildiği üzere Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda savaşacak bir savaşçı donatırsa savaşmış gibidir. Her kim bir mücahidin ailesine yardım ederse savaşa iştirak etmiş gibidir.”11 Mezkur hadisten cihadın farz-ı kifaye olduğu anlaşılmaktadır. Zira eğer cihat farz-ı ayn olsaydı Hz. Peygamber herkesi cihada çağırır, birinin başkasının yerine savaşa gönderilmesini kabul etmezdi. Hz. Peygamber’in uygulamaları da cihadın farzı-ı ayn olmadığını gösterir. Zira bazen bizzat savaşa gider bazen de emir tayin eder kendisi gitmezdi. Ancak eğer şartlar Tebük savaşında olduğu gibi tüm Müslümanların katılımını zorunlu kılacaksa o vakit cihadın farz-ı ayn olacağı söylenebilir. Tüm bu verilerden aslında cihadın toplu bir savaşın gerektirdiği durumlar hariç farz-ı kifaye olduğu anlaşılmaktadır. Bir grubun vazifeyi ifa etmesi durumunda diğer bireylerden farziyet ve sorumluluk düşmektedir. Ancak yukarıda da işaret edildiği üzere bazı durumlarda cihat herkese farz olmaktadır. Bu durumları da kısaca şöyle özetlemek mümkündür:12 a. İslam ordusu ile kâfir ordusu karşılaşıp sıcak temas sağlanırsa o vakit cihat orduda yer alan tüm bireylere farz olur. Dönmeleri de kat’î şekilde haram olur. Zira savaş durumunda meydandan kaçmak yüce Allah’ın gazabına sebep olan ve Hz. Peygamber’in büyük günahlardan saydığı bir günahtır. Nitekim Ebû Hüreyre’den rivayet edildiği üzere Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kişiyi cehennemde kalıcı kılan yedi büyük günahtan sakının. Allah’a ortak koşmak ve savaş meydanından kaçmak.”13 b. İslam idarecisi olan imamın (devlet başkanının) belli bir şahsı veya bir grubu sefere çağırması halinde genel seferberlik durumu olmasa bile, çağırılan şahıs veya 10 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesid, 1-4 Kahire, Dârü’l-hadis, 2004, 6/5; İbnü’l- Munâsıf, el-İncâd fî ebvâbi’l-cihâd,s.34; İbn Kudâme el-Makdisî, el-Muğnî, 1-15, 3. bs., Thk., Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî, Riyad: Dâru alemi’l-kitâp, , 1997, 13/6; en-Nevevî, el-Minhâc, 1- 18, 2. bs., Beyrut: Dâru ihyâi’t-turâsi’l-Arabiyyi, 1392, 13/22; el-Askalânî, Fethü’l-bârî, 6/37. 11 Müslim, “Kitâbu’l-imâre”, 1985. 12 İbnü’l-Munâsıf, el-İncâd, s. 36-47; İbn Kudâme el-Makdisî, el-Muğnî,13/8; el-Kurtubî, el-Câmi‘u li ahkâmi’l-Kur’ân, 1-20, 2. b. thk., Ahmed el-Berdûnî İbrahim Etfîş, Kahire: Dâru’l-kütübi’l-mısriyye, 1964, 3/27; Müslim, Sahîhu Müslim bi Şerhi’n-Nevevi, 1/365; Ahmed b. İbrahim b. Muhammed İbnü’n-Nehhâs, Meşâri‘ü’l-eşvâk ilâ mesâdiri’l-uşşâk, 1-2, thk., İdris Muhammed Ali, Muhammed Halit İstanbûlî, Beyrut: Dârü’l-beşâiri’l-İslamiyye, 2002, 1/569. 13 Buhârî, “Kitâbü’l-hudûd” 6857; Müslim, “Kitâbu’l-iman”, 89. 11 gruplar için cihat farz-ı ayn olur. Zira İslam’da cihadın yetki ve sorumluluğu devlet başkanındadır. Gerekli ve uygun gördüğü kişi ve grupları cihat ile görevlendirmede tam yetkili kabul edilir. Müslümanlar da şartlar her ne olursa olsun devlet başkanının veya vekilinin emrine uymakla mükelleftir. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur: “Fetihten sonra hicret yoktur. Ancak niyet ve cihat vardır. Sefere çağırıldığınızda cihada iştirak edin.14” İbn Hacer de hadisin şerhinde şöyle demiştir: “İmamın belirlediği kişi veya gruplara cihadın farz-ı ayn olduğuna dair hadiste delil vardır.”15 c. Günümüzde Filistin örneğinde olduğu gibi düşmanın İslam beldelerinden bir beldeye saldırması, işgal etmesi veya kuşatması halinde saldırıya karşı koymak şehirdeki tüm Müslüman bireylere farz olur. Bu duruma da genel seferberlik durumu denir. Eğer bunlar kendilerini savunacak güce ve imkâna sahip değilse o zaman kâfire karşı cihat yakın çevrelerinden başlamak üzere tüm İslam ümmetine tedricen farz olur. Ancak Herhangi bir antlaşma hali, bu durumdan istisnadır. Bunun delili de; “Din konusunda sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım (ve destek vermek) üzerinizde bir yükümlülük gereğidir. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.16” ayeti ve “Sefere çağırıldığınızda cihada iştirak edin.” ile “Mümin, mümine karşı birbirini destekleyen tuğlalar gibidir.17” hadisidir. Zira İslam diyarlarındaki herhangi bir şehir, kâfire karşı savunma ve mücadele durumunda sadece yöre sakinlerinin değil tüm Müslümanların mülkü sayılmaktadır. d. Cihat konusunda alternatifi olmayacak şekilde teknik bilgi, birikim ve yeteneğine ihtiyaç duyulan kimseler, ihtiyaç duyulması halinde “vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şeyler de vacip olur” ilkesi gereğince o kişiye cihat farz kabul edilir. “Zalim de olsa mazlum da olsa din kardeşine yardım et.18” ile “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu küçük düşürmez ve ona zulüm etmez.19” hadislerinde emredildiği üzere Müslümanın din kardeşini terk etmemesi, hakarete maruz bırakmaması ve düşmana teslim etmemesi farzdır. 14 Buhârî, “Kitâbu’l-cihâd”, 2783; Müslim, “Kitâbu’l-cihâd”, 1862. 15 el-Askalânî, Fethü’l-bârî, 6/39. 16 el-Enfâl, 8/72. 17 Buhârî, “Kitâbü’l-mezâlim”, 2446; Müslim, “Kitâbü’l-birri ve’sila”, 2585. 18 Buhârî, “Kitâbü’l-mezâlim”, 2443; Ahmed b. Hanbel, Müsnedu Ahmed, 11949. 19 Buhârî, “Kitâbu’l-mezâlim”, 2442; Müslim, “Kitâbu’l-birri”, 2564. 12 e. Günümüzde olduğu üzere savaşan askerlerin paralı asker olması halinde, Müslümanlar için paralı askerlik yapan kimselere de cihat farz-ı ayındır. Zira onlar mal sahibi ile antlaşma yapan işçiler gibidir, cihat onun bizzat hem işi hem de bir ibadetidir.20 f. Düşman elinde Müslümanların esirleri var olması halinde eğer Müslümanlar onları askeri müdahale ile kurtarabiliyor ise kurtarılmaları farzdır. Eğer bu mümkün değilse ve onları kurtarmak için sarf edilebilecek bir mal var ise onları mal ile kurtarmaları zorunludur. Zira Hz. Peygamber, “Esiri kurtarın21” buyurmuştur. Burada şunu da belirtmek gerekmektedir, cihadın farz olması için kişide şu yedi şartın bulunması zorunlu kabul edilmiştir: Müslüman, baliğ, özgür, akıllı ve erkek22 olup beden ve ekonomik imkâna sahip olmak. Bu şartlar İslam alimlerinin ittifak ettiği hususlardır.23 6.2. Cihadın Çeşitleri İslam dininde cihat, savunma ve saldırı olmak üzere iki başlıkta incelenmiştir: a. Savunma cihadı: Düşmanın bireysel veya topluca İslam topraklarını işgal etmek veya İslam topraklarına günümüz teknolojisinde olduğu üzere uzun menzilli hava mühimmatları veya uçaklar ile tahrip etmek üzere saldırı durumuna karşı gerçekleşen ve asıl amacı saldırıyı durdurmak ve nefs-i müdafaa olan cihattır. Bu cihat kısmında tüm Müslümanlar güçleri ve imkânları nispetinde sorumludurlar.24 Hz. Peygamber’in hayatında gerçekleşen savunma amaçlı bu tür cihada örnek olarak Bedir, Uhud ve Hendek savaşları gösterilebilir. Zira bu savaşlarda düşman saldırı durumunda olup Müslümanların can ve malına kastedilmiştir. Bu nedenledir ki Yüce 20 İbn Teymiyye, el-Mecmû‘, 28/184-185. 21 Buhârî, “Kitâbu’l-cihâd”, 3046. 22 Hanbelilere göre ister savunma ister saldırı mahiyetindeki cihat kadına farz değidir. Cumhura göre ise ihtiyaç olması durumunda sadece savunma amaçlı cihat kadınlara farz olur. Savunma amaçlı savaşta lojistik vb. gerekli görevler onlar için de farz-ı ayn olur. Bk., İbn Kudâme, el-Muğnî, s. 9-13; İbnü’l- Munâsıf, el-İncâd, s. 78; Hatib eş-Şirbînî, Muğni’l-muhtâc ilâ marifeti elfâzi’l-minhâc, 1-5, Kahire: Mektebetü’l-bâbî el-halebî, 1377, 6/22; Zeynüddin b. İbrahim b. Muhammed İbn Nüceym el-Mısrî, el- Bahru’r-râik şerhu Kenzi’d-dekâik, 1-8, 2. BS., Beyrut: Dârü’l-kitâbi’l-İslamî, ts., 5/78. 23 İbnü’l-Munâsıf, el-İncâd, s. 48-53; İbn Kudâme, el-Muğnî, 13/8. 24 Ahmed b. Ali Ebûbekr er-Râzî el-Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, 1-3, thk., Abdüsselam Muhammed Ali Şahin, Beyrut: Dârü’l-kutubi’l-ilmiyye, 1994, 3/17; İbnü’l-Munâsıf, el-İncâd, s. 45; el-Kurtubî, el- Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân, 8/151; İbn Teymiyye, el-Fetâva’l-kubrâ, 5/538; İbn Kayyım el-Cevzî, el- Furûsiyye, thk., Meşhur b. Hasan b. Mahmud b. Selman, Suudi Arabistan: Dârü’l-Endülüs, 1993, s. 188. 13 Allah, “Onlardan bir grup, evlerimiz korunaksızdır diyerek izin istiyor. Hâlbuki evleri korunaksız değildir. Onlar ancak kaçmak istiyorlar.25” buyurarak savaştan kaçınanları yermiş ve diğer savaşlarda geri kalma izni verilmişken Hendek savaşında kimsenin geri kalmasına izin verilmemiştir. Savunma amaçlı cihat, tüm toplumların ve dinlerin meşru gördüğü ve insanlığın tartışmasız kabul ettiği bir savaş türüdür. b. Saldırı Cihadı: Bu cihat türü ise savunmanın aksine Müslümanların kâfirleri hedeflediği ve savaşın düşman topraklarında gerçekleştiği cihat türüdür. Bu tür cihat farz-ı kifaye olup, devlet başkanının görevlendirip belirlediği kişi veya gruplar hariç, Müslümanlardan sadece bir grup tarafından yapılması halinde diğer bireylerden sorumluluk düşmektedir. Ancak şunu belirtmeliyiz ki söz konusu cihadın hedeflediği kitle olan düşman, saldırganlık ve fitne sebebi olma vasfına sahip harbî/savaşılacak gruplardır. Bunun tayin ve tespiti de yine devlet başkanının uhdesinde olan bir konudur. 6.3. Cihadın Meşru Kılınma Aşamaları İslam’ın tedrîcîlik özelliğiyle birçok emir ve yasakları gibi cihat da toplumun hazırlığı ve şartların olgunlaşması gözetilerek bir tekâmül süreci geçirmiştir. Cihat da Mekke ve Medine dönemlerindeki şartların farklılığı nedeniyle aşamalı olarak farz kılınmıştır. Hz. Peygamber döneminde cihadın meşruiyeti dört aşamada gerçekleşmiştir:26 Birinci aşama cihadın emredilmediği, düşmanın eziyetlerine göğüs germenin ve görmezden gelmenin emredildiği aşamadır. Buna “Mekke Aşaması” da denebilir. En uzun süren dönemdir. Konu hakkında İbn Abbas’tan gelen rivayete göre Abdurrahman b. Avf ve arkadaşları Hz. Peygamber’e gelerek şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resulü! Biz müşrikken kendimizi savunan izzetli kişilerdik. Şimdi iman ettik kendimizi savunamayan zeliller olduk. Bize izin ver savaşalım.” Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Ben affetmek ile emrolundum. Savaşmayın.”27 Ancak Medine döneminde savaş emredilince de bazıları isteksizlik gösterdi. Bunun üzerine şu ayet 25 el-Ahzâb, 33/13. 26 Ali b. Muhammed el-Maverdî, el-Hâvi’l-kebîr, 1-19, thk., Ali Muhammed Muavvid, Adil Ahmed Abdülmevcut, Beyrut: Dârü’l-kutubi’l-ilmiyye, 1999, 14/106-108; Muhammed b. Abdullah Ebûbekir İbn Arabi, Ahkâmu’l-Kur’ân, 1-4, thk. Muhammed Abdulkadir Atâ, Beyrut: Darü’l-kutubi’l-ilmiyye, 2003, 1/106-116; Muhammed b. Ali eş-Şevkânî, Fethü’l-kadîr, 1-6, Dımaşk: Dâru İbn Kesîr, 1414, 1/219. 27 Nessâî, “Kitâbü’l-cihâd”, 3086. 14 indi: “Görmez misin savaştan el çekin ve namaz kılın, zekat verin denenleri? Onlara savaş farz edilince içlerinden bir kısmı, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha da fazla korkmaya başladılar.28 İkinci aşama: Müslümanlara farz kılınmadan bazıları için cihada izin verilen dönemdir. Bu Medine’ye hicretin akabinde gerçekleşen aşamadır. Buna delalet eden ayet şudur: “Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.”29 Üçüncü aşama: Sadece Müslümanlarla savaşanlara karşı cihadın emredildiği aşamadır. Bunu da “Sizinle savaşıp vuruşanlarla Allah yolunda siz de savaşın, vuruşun, fakat haddi aşmayın, zulmetmeyin. Şüphe yok ki Allah, haddi aşanları ve zulmedenleri sevmez.30” ayetinde görmek mümkündür. Dördüncü aşama: Bu aşama Müslümanların kuvvetlenmesi, sayıca artması ve dönemin tüm gayrimüslimlerinin harbî olması ile cihadın tüm kâfirlere karşı emredildiği aşamadır. “Sizinle topyekûn savaşanlarla siz de Allah yolunda topyekûn savaşın.31” ayetiyle başlamıştır. Yukarıda verilen evreler, nesh edilmiş veya biri diğerinin yerini tutmuş aşamalar değildir. Aksine bu dört aşama siyaset anlayışının bir tezahürü olarak Müslümanların güç ve kuvveti, ülke menfaati ve siyasi konumu ile ilgilidir. Dolayısıyla bu dört strateji Hz. Peygamber dönemindeki uygulamalarda olduğu gibi günümüzde de şartları gerçekleştiği zamanda gerektiği şekilde uygulanabilir.32 7. Konu Hakkında Yapılmış Çalışmalar Çalışmamızda ele alınan konu İslam toplumunun önemli bir yönünü teşkil ettiğinden, öteden beri pek çok araştırmaya konu olmuş, hadis, fıkıh ve kelam gibi İslamî ilimleri ele alan eserlerde farklı boyut ve yönleriyle dağınık olarak ele alınmıştır. 28 en-Nisâ, 4/77. 29 el-Hacc, 22/39-41. 30 el-Bakara, 2/190. 31 et-Tevbe, 9/36. 32 et-Taberî, Câmiu’l-beyân an te’vîli ayi’l-Kur’ân, 1-24, thk., Ahmed Muhammed Şakir, Lübnan: Müessesetü’r-risâle, 2000, 10/34; İbnü’l-Arabi, Ahkamü’l-Kur’ân, 2/427; Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, 8/39, 20/37. 15 Tüm araştırmalarımıza rağmen, gerek modern gerekse de klasik dönemde konu edindiğimiz cihat hadislerinin tümünü bir bütünlük içerisinde ve tezimizdeki yöntemle uyumlu olarak ele alan bir çalışmaya rastlayamadık. Ancak çalışmamızda kendilerinden önemli ölçüde yararlandığımız ve konunun tüm boyutlarıyla doğru anlaşılmasına katkı sunacağını düşündüğümüz özgün, faydalı ve değerli çalışmaların varlığı da inkâr edilemez. Bu çalışmalardan bazılarının ismi, bazılarının da barındırdığı muhteva tezimizle yakınlık göstermektedir. Tezimizde faydalandığımız kaynakları, hadislerin ve sünnetin günümüzde doğru bir şekilde anlaşılması ve yorumlanması konusunda yapılan çalışmalar, daha sonra da cihad ve siyer konusunda yapılan çalışmalar şeklinde iki grupta değerlendirmek istiyoruz: a. Yusuf el-Karadâvî’nin (النبوية السنة مع نتعامل Sünnete nasıl /كيف yaklaşmalıyız?)33 ile (الجهاد Cihat Anlayışı)34 adlı eserleri. Yazar ilk eserinde /فقه sünnetin doğru anlaşılması için gerekli ilkeleri konu edinmiştir. Bu bağlamda Kur’ân ayetleri ve nüzul sebepleri, ayrıca sebeb-i vürûd ışığında sünnetin anlaşılması, aynı konudaki hadislerin tasnifi, hadis ihtilaflarında tercih veya cem gibi başlıklar işlenmiştir. Müellif her konuda örnekler vermeye özen göstermiştir. Bu çalışmadan modern dönemdeki problemlere hadisler çerçevesinde nasıl yaklaşılacağına dair istifade ettiğimizi ifade edebiliriz. Ancak bu eserde cihat hadisleri ile ilgili kayda değer bir detay görülmediği gibi verilen bazı örneklerde de bazı şüpheler vardır. Ancak çalışmamızda yararlandığımız bu eserin alanında önemli bir boşluğu doldurduğu düşünülmektedir. İkinci eserinde ise cihadın mahiyeti, şartları ve cihat anlayışı hakkında fıkıh ilmi çerçevesinde bilgi verilmektedir. Ancak eserde cihat ile ilgili hadislerin doğru anlaşılması veya yanlış anlaşılan hadislerin tashihine dair bilgiler verilmemiştir. b. Abdullah er-Rahîli’nin (النبوية السنة فقه Nebevi sünneti anlamada/ منهجية yöntem) 35 adlı eseri. Yazar eserinde sünnetin anlaşılmasında gözetilmesi gereken otuzdan fazla ilke zikretmiştir. Hadisin tahlilinde Kur’ân’ın göz önünde bulundurulması, Her iki delilin birlikte düşünülmesi, Haber-i vâhidlerin diğer tariklerine de bakılması bu ilkelerden bazılarıdır. Genel olarak yazarın bu eserindeki 33 Yûsuf el-Karadâvî, Keyfe neteâmelu maa’s-sünneti’n-nebeviyye, 2. bs., Kahire: Dâru’ş-şurûk, 2002. 34 el-Karadâvî, Fikhu’l-cihâd, (dirâse mukârane, li ahkâmihi ve felsefetihi, fî dav’i’l-Kur’âni ve’s-sünne), 1-2, 3. bs., Kahire: Mektebetu Vehbe, 2009. 35 Abdullah b. Dayfullah er-Rahîlî, Menheciyyetu fıkhi’s-sünneti’n-nebeviyye, Riyâd: y.y., 2009. 16 yaklaşımından tezimizde istifade ettiğimizi belirtebiliriz. Ancak eserde genel anlamda hadisin anlaşılması için gerekli olan ilkelere yer verilmiş, cihat konusuna dair ilkelerden hiç bahsedilmemiştir. Yani eser, cihat konusuna özgü bir çalışma değildir. Ancak sünnetin anlaşılması konusunda çalışma yapanların görmesi gereken bir eserdir. c. Abdürrezzak el-Bedr’in (الجهاد وأحكام حِكَم من الجياد Cihadın hüküm ve /القطوف hikmetlerinin sonuçları) Alana dair benzer çalışmalar gibi cihat konusu bu eserde de daha ziyade fıkhî açıdan irdelenmiştir. Bazen fıkhî delillerin yanı sıra kelam ilminin verilerinden de yararlanılmıştır. Söz konusu eserden, tezimizde yer verdiğimiz bazı örnekler hakkındaki fıkıhçıların delilleri ve tartışmaları konusunda yararlanılmıştır. d. Abdülkadir b. Abdülaziz’in (العمدة في إعداد العدة للجهاد في سبيل الله /Allah yolunda cihada hazırlığın esasları) adlı eseri. Yazar eserinde bazı ayet ve hadisleri referans olarak gösterip cihadın asıl amacının sükuneti ve barışı tesis etmenin bir aracı değil, saldırganlığın aracı olarak göstermektedir. Kendi fikirlerine katılmayanlar hakkında da aşırıya kaçarak kâfir oldukları ve aynı şekilde onlara karşı da cihat edilmesi gerektiği görüşünü öne sürmektedir. Tezde cihada dair nasların yanlış anlaşılması ve aşırı yorumlar konusunda bu esere atıflar bulunmaktadır. e. Mehmet Görmez’a ait Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu isimli çalışması.36 Eser günümüzde hadislerin ve sünnetin doğru anlaşılması hususunda fıkıh ilminin, özellikle de usûl-i fıkhın kural ve kaidelerini kullanmanın imkanı konusunda bize yardımcı olmuştur. Hadislerin yanlış anlaşılmasına etki eden tarihsel şartlar ile hadis ilminin doğasından kaynaklanan birtakım etkenlerin yanlış sünnet tasavvuruna yol açması noktasında bu çalışma bize yardımcı olmuştur. f. Ebubekir Sifil’in Hz. Ömer ve Nebevî Sünnet adlı kitabı.37 Hz. Ömer’in hadislere bakışı ve sünnet algısı, günümüzde hadis ve sünneti yorumlama konusunda bizlere ışık tutacak hususiyetler barındırmaktadır. Özellikle Hz. Ebû Bekir dönemindeki mürtetlerle yapılan savaşta halifeye karşı tavrı ve sonradan onun yanında yer alması konusu, cihadın siyasi ve dinî yönünü ayırt etmede önemli bir duruşu sergilemektedir. Ayrıca onıun halifeliği döneminde İslam devletinin toprakları neredeyse üç katı genişlemiş, sürekli cihadla ve devletin temellerini atmakla halifeliği geçmiştir. Bu 36 Görmez, Mehmet, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, TDV Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2000. 37 Sifil, Ebubekir, Hz. Ömer ve Nebevî Sünnet, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2007. 17 çalışma Hz. Ömer’in sünnetin anlaşılması ve uygulanması konusundaki pratiği göstermesi açısından bize yardımcı olmuştur. Buraya kadar saydığımız eserler, tezimizde daha ziyade sünnetin günümüzde anlaşılması konusunda faydalandığımız kaynaklardır. Şimdi de cihad konusunda yapılmış çalışmaları değerlendirmeye çalışacağız. Siyasi boyutu nedeniyle cihat konusu aşırı uçların da oldukça ilgisini çekmiştir. Kendilerine özgü yöntemlerle ilgili hadislerden çıkarımda bulunarak ulaştıkları hükümler neticesinde taraftarlarını gerçek kurtuluşa erenler olarak gördükleri, kendilerine katılmayan yönetici ve yönetilenleri de kolayca tekfir ettikleri yaklaşımları, özellikle Arap dünyasındaki çalışmalarda çokça yer almaktadır. Bu tür eserler, hadislerin yanlış anlaşılması ve bunun doğurduğu vahim sonuçların somut örneklerini göstermeleri açısından da görülmesi ve değerlendirilmesi gereken çalışmalar olarak görülebilir. Batıdaki teknoloji ve bilim alanındaki son dönemdeki gelişimler, müslümanların cihat anlayışını ve konu hakkındaki hadislerin yorumunu bariz bir şekilde etkilemiştir. Cihat konusunda çağdaş dönemde kaleme alınan çalışmaları, akademik kaynaklar, aşırı ve sapkın düşünce ekollerinin kaleme aldığı kaynaklar ve konu bazlı entelektüel kaynaklar olmak üzere üç kısımda incelemek mümkündür. Biz bu başlıkta örneklik teşkil edecek düzeyde bilinen en meşhur eserlerden bir kaçını tanıtmakla yetineceğiz. a. Akademik çalışmalara örnek olarak şu eserleri göstermek mümkündür: İslam siyasetinde savaş ve cihat38 Muhammed Hayr / القتال والجهاد في السياس الشرعية Heykel tarafından kaleme alınan bu eser, alanında baş yapıt ve ansiklopedik bir çalışma olarak telakki edilmektedir. Yazar eserinde cihadın hükmü, çeşitleri, İslam tarihindeki uygulama biçimi gibi konu ile ilgili tüm boyutları ele almıştır. Ayrıca konu hakkında Müslüman düşünürlerin görüşleri ve cihat hakkındaki yaklaşımları da derinlemesine incelenmiştir. Ancak konu hakkındaki yanlış düşünceler ve bunlardan sakınmanın yolları gibi, tezimizin doğrudan konusunu teşkil eden hususlara dair fazla bir malumat bulunmamaktadır. الإسلامي الفقه في الحرب مقارنة :آثار دراسة / İslam hukukunda savaşın etkileri: Karşılaştırmalı bir araştırma)39 Vehbe ez-Zühaylî tarafından kaleme alınan bu eser, 38 Muhammed Hayr Heykel, el-Kitâlu ve’l-cihâdu fi’s-siyâsti’ş-şer’iyye, 1-3, 2. bs., Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1996. 39 Vehbe ez-Zühaylî, Âsâru’l-harbi fi’l-fıkhi’l-İslamî, 3. BS., Dımaşk: Dâru’l-fikr, 1998. 18 İslam’ın uluslararası ilişkilerdeki felsefesini ve kurallarını ihtiva etmektedir. Eserde cihat ve barış dönemleriyle ilgili hadisler, İslami referanslar baz alınarak detaylandırılmış ve İslam hukukçularının konu hakkındaki yaklaşımları aktarılmıştır. Eserde modern dönemin gereksinimlerine çare olabilecek özgün fikirler bulunduğundan, çalışmamızın önemli bir kaynağını teşkil etmektedir. Ancak çalışmada günümüzdeki cihatçı selefi gruplar ve bunların sapkın görüşleri hakkında bilmi bulmak pek mümkün değildir. المت المسلمينفقه بغير الإسلامية الدولة علائق في الدولية غيرات / İslam devletinin gayr-ı müslimlerle ilişkilerinde uluslararası değişkenler40 Sa‘d b. Matar el-‘Utebî tarafından kaleme alınan eserde İslam devletinin uluslararası ilişkilerdeki esasları çağdaş kanunlarla karşılaştırmalı olarak detaylı bir şekilde verilmiştir. Yazar her konu hakkında yeterli düzeyde kanıtlar sunmuş ve konuyu akademik bir üslupla aktarmıştır. Eserin özgün ve ilgi çekici yanı, uluslararası ilişkilerde İslam’ın temel prensiplerini çağdaş dönemin kanunları ile tarafsız şekilde karşılaştırmalı olarak sunmasıdır. Eserde modern dönemin kanunlarından birçok örnek bulmak da mümkündür. İslam Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde Cihad Sempozyumu Kitabı:41 KURAMER tarafından yapılan çalıştayın kitap haline getirilip basılmış şeklidir. Eserde cihad konusu; kutsal dinlerde, Kur’an ve sünnete ve İslam hukunda cihad olmak üzere dört oturumda ve bölümde ele alınmıştır. Tezimiz için özellikle kitabın dördüncü bölümü olan (Üçüncü oturum) Sünnette Cihad42 konusu, faydalandığımız kısım olmuştur. Bu bildiride “İsnanlarla savaşmakla emrolundum” hadisinin tahlili başlıklı kısmı,43 bizim de tezmizde ayrıntılı olarak ele aldığımız bu rivayet konusunda oldukça aydınlatıcı ve yol gösterici olmuştur. Ahmet Keleş, “Cihad, Kılıç, Tebliğ Bağlamında İslam’ın Yayılışı”,44 2007 yılında Konyada Cahiliye Toplumundan Günümüze Hz. Muhammed başlıklı sompozyumda bildiri olarak sunulan bu çalışma, İslam’ın şiddet ve zorbalık olarak takdim edilmek istenmesi karşısında evrensel anlamda barış ve huzuru temin etmek 40 Sa‘d b. Matar el-‘Uteybî, Fikhu’l-mutegayyirâti’d-düveliyye fî alâkati’d-devleti’l-İslamiyye bi gayri’l- muslimîn, 1-2, Suudi Arabistan, Dâru’l-fadile-Mısır: Dâru’l-hüdâ, 2009. 41 İslam Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde Cihad (Çalıştay ve Sempozyum Kitabı), KURAMER Yayınları, İstanbul 2016. 42 Yücel, Ahmet, “Sünnette Cihad”, İslam Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde Cihad, ss.217- 277. 43 Bk. aynı kaynak ss.235-245. 44 Keleş, Ahmet, “Cihad, Kılıç, Tebliğ Bağlamında İslam’ın Yayılışı”, Cahiliye Toplumundan Günümüze Hz. Muhammed, Fecr Yayınları, Ankara 2007, ss. 249-280. 19 amacıyla insanlığa gönderilen son din olduğunu vurgulamaktadır. Tezimizde özellikle cihadın savaş amaçlı değil, sulh amaçlı yapılması gerektiği hususunda bu çalışmadan faydalanılmıştır. Saffet Köse, “Cihad Şiddete Referans Olabilir mi?”45, bu makalede İslam hukuku açısından cihadın nasıl yapılması gerektiğine dair genel malumatlarla birlikte, tezimizde özellikle Batıda cihad algısının yanlış olduğu, buna karşı fıkıh ilminde yer alan cihada dair ilkelerin sanılanın aksine şiddet taraflısı bir cihadı savunmadığı konusunda faydalanılmıştır. b. Aşırı ve sapkın ekollerin eserlerine de örnek olarak aşağıdaki çalışmalar gösterilebilir: الله سبيل في للجهاد العدة إعداد في Allah yolunda cihada hazırlık esasları)46 /العمدة Abdülkadir b. Abdülaziz tarafından kaleme alınan bu eser cihadın şer’î boyutunu ele almıştır. Yazar günümüzde Afganistan’daki el-Kâide gibi oluşumların cihat anlayışını temellendiren, bireyleri mücahit ruhuna büründüren, küresel cihat felsefesini savunan ve bu konuda kaynak konumunda olan bir yapıttır. Eserde özetle cihadın yerel olmadığı, günümüz şartları nedeniyle küreselleşmiş bir hal aldığı ve bu nedenle de kâfirlerle yer ve zaman gözetmeksizin savaşılması gerektiği savunulmaktadır. الغائبة الفريضة Görülmeyen zorunlu cihat)47 Afganistan’daki el-Kâide/الجهاد oluşumunun felsefi kurucularından olan Muhammed Abdüsselam Ferec tarafından kaleme alınan bu eser, küçük hacmine rağmen el-Kâide’nin cihat anlayışının ve icra ettiği uluslararası eylemlerinin kaynağı ve dayanağı konumundadır. Eserde el-Kâideye özgü askeri eylem yöntemlerine dair bilgiler de bulunmaktadır. إبراهيم İbrâhîm’in dini)48 Ebû Muhammed el-Makdisî lakabıyla da bilinen /ملة Isamuddîn el-Berkâvî tarafından kaleme alınan bu eser, selefi cihat anlayışının temellerini ihtiva etmektedir. Yazar, silahlı cihatçı grupların fikir babası ve öncü teorisyenlerinden kabul edilir. Birçok silahlı grupların da referansı konumundadır. Yazar eserinde İslami birliğin zorunluluğundan ve şer‘î bir halifenin gerekliliğinden ve bunun kanıtlarından bahseder. Suudi Arabistan yönetimini tekfir ettiğinden yönetim tarafından istenmeyen biri olarak ilan edilmiştir. Eserde özet olarak, hakimiyetin sadece 45 Köse, Saffet, “Cihad Şiddete Referans Olabilir mi?”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.9, Konya 2007, ss. 37-70. 46 Abdülkadir b. Abdüaziz, el-Umde fî i’dâi’l-udde li’l-cihâdi fî sebîli’l-lâh, ts. yy. 47 Muhammed Abdüsselam Ferec, el-cihâdu el-ferîde el-ğâibe, ts. yy. 48 Ebû Muhammed el-Makdisî, Milletu Ibrahim, y.y., ts. 20 Allah’a ait olduğu, tüm Peygamberlerin yaptığı gibi Allah’ın düşmanlarına karşı olmanın açıkça ilan edilmesinin zorunluluğu, Allah düşmanlarının başında günümüz yöneticilerinin ve yandaşlarının geldiği, modern kanunlardan ve yasalardan beri olmanın zorunluluğu gibi konular nispeten radikal bir anlayışla işlenmektedir. 21 BİRİNCİ BÖLÜM SAVAŞ ÖNCESİYLE İLGİLİ HADİSLERİN ANLAŞILMASI Toplumsal varlık olan insanın hem cinsleriyle birlikte yaşama sürecinde, hem haklarını korumak hem de başkasına zarar vermemek için uymak zorunda olduğu kurallar vardır. Bu kurallar beşeri sistemlerde insan eliyle konurken semavi dinlerde vahiy ile Yüce Allah tarafından konulur. Ancak insanoğlu sahip olduğu ihtiras ve duygular nedeniyle gerek birey gerekse de toplumsal düzeyde bazen saldırgan olup kendi emelleri doğrultusunda başkasının özgürlük ve mülkiyet alanına müdahale edebilmektedir. Bunun neticesinde ortaya çıkan mücadele ve münakaşa zemini en nihayetinde çatışmaya ve savaşa dönüşebilmektedir. İslam dini de oluşturduğu toplumun hak ve mülkiyet alanını korumak ve saldırılardan kendini muhafaza etmek amacıyla tüm iyi niyet ve diyaloğun denenmesine rağmen karşı tarafın saldırganlığından vazgeçmemesi gibi durumlarda savaşa izin vermiştir. İslam’da savaş hukuku, savaş öncesi, anı ve sonrasıyla bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken süreçleri ihtiva etmektedir. Her bir sürecin de uyulması ve takip edilmesi gereken, takınılması gereken tavrı ve sonuçlarını etkileyen kuralları bulunmaktadır. Bu süreçler ve bunlarda uyulması gereken esaslar ıskalandığında, cihattan beklenen sonuçtan ziyade Müslümanlar için hem bireysel hem de toplumsal anlamda pek çok zarar ortaya çıkacaktır. Çalışmamızın birinci bölümünde savaş öncesi aşama ile ilgili rivayet edilen hadislerin doğru anlaşılmasında takip edilmesi gereken temel ilke ve kurallar, İslamî referanslar ile günümüz ihtiyaçları ve uygulamaları ışığında ele alınacaktır. Konu ile ilgili hadislerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve Hz. Peygamber’in uygulamalarından hareketle başlık yaptığımız bu esasların hem fikrî hem de referansları ile temellendirilmesi gerekir. Bu nedenle de her bir başlığın öncelikle anlamının ve çerçevesinin netleştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. 22 İslam dini açısından savaş zorunlu haller dışında istenilen ve arzu edilen bir olgu değildir. İslam dini, diğer toplumlarla ilişkilerde barış ve diyaloğu öncelikli seçenek olarak tercih etmiştir. Ancak savaşın meşru ve zorunlu bir nedeni ortaya çıkarsa o zaman da kendi hak ve sınırlarını korumak için savaşa izin vermiştir.49 Dinin, canın, malın, neslin ve ırzın korunması gibi meşru ve zorunlu bir durumun ortaya çıkması halinde cihat farz olur. Ancak harbî olmayan kâfirlerin küfrü cihadı zorunlu kılmamaktadır. Bu da Kur’ân ve sünnetin dile getirdiği husustur. Zira İslam herhangi bir topluma Müslüman olmadıkları gerekçesi ile saldırmayı hoş görmez. İslam sadece kendisine saldıran veya zayıflara zulmederek haddi aşanlara karşı, hidayetin herkese erişmesi ve nefs-i müdafaa amaçlı savaşa izin vermiştir. İslam’a yapılan bir saldırı veya insanlığa karşı işlenen bir suç ya da İslam dininin tebliğine yönelik bir engelleme olmadığı durumlarda savaş, İslam’da başvurulacak bir seçenek olarak görülmemiştir.50 Başta Hz. Peygamberin ve ashabın hayatına ve uygulamalarına yakından bakıldığında yapılan savaş ve seferlerin karşı toplumun dine girmemiş olmasından ziyade nefs-i müdafaaya yönelik oldukları; onların saldırganlıkları, din özgürlüğünü kısıtlamaları, başka insanların dine girmesini engellemeleri ve ihanetvari hareketleri olduğu görülecektir. İslam ordularını silah kuşanmaya sevk eden de düşmanın saldırı ve antlaşmalara olan ihanetidir. İslam düşüncesi ve medeniyetinde silahın taşınması bir amaç olarak görülmemiştir. Savunma amaçlı olarak düşmana karşı sürekli hazırlıklı olmak ve İslam düşmanlarını saldırganlıktan vazgeçirecek her türlü gücü hazırlamak emredilmişse de meşru bir neden olmadıkça esas olan diğerleriyle barış içerisinde yaşamaktır.51 49 İslam’da barış ilkesi esas olmakla birlikte bazı durumlar savaş nedeni sayılmıştır: 1. Müslümanlara veya himayeleri altındaki zimmilere yönelik gerçek bir saldırı olması veya saldırı planlanması. 2. İslam mesajının özgürce tebliğ edilmesinin engellenmesi. 3. İnsanların dinlerinden alıkonulması ve Allah’tan başkasına kul olmaya zorlanması. 4. Zayıf ve güçsüz Müslümanlara yönelik zulüm ve saldırıların olması. Antlaşmalara aykırı davranılması veya ihanet edilmesi. Bk. Abdullah b. Ahmed el- Kâdirî, el-Cihâd fî sebîlillah, 2/163; Muhammed Hayr Heykel, el-Cihâd ve’l-kitâl fi’s-siyaseti’ş- şeriyye, 1-3, Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1996, 1/605; Muhammed Ebû Zehre, el-‘Alâkâtü’d-düveliyye fi’l-İslam, Mısır: Dâru’l-fikri’l-Arabiyyi, , 1995, s. 50, 98; ez-Zühaylî, Âsârü’l-harbi fi’l-fıkhi’l-İslamî, 3. bs., Dımaşk: Dârü’l-fikr, 1998, s. 63, 92, 149, 392; Muhammed Said Ramazan el-Botî, el-Cihâdu fi’l-İslam, Dımaşk: Daru’l-fikr, 1993, s. 94. 50 İbn Teymiyye, en-Nübüvvât, 1-2 thk., Abdülaziz et-Tuyân, Riyâd: Dâru edvâi’s-selef, 2000, 1/140; Kâidetün muhtasaratun fî kitali’l-küffâr, Tahkiku’l-İslamî, s. 132-135; Muhammed Ebû Zehre, el- Alâkâtü’d-düveliyye, s. 50-56. 51 İbn Kayyım, Zâdü’l-meâd, fî hüdâ hayri’l-ibâd, 5/232. İbn Hazm el-Endelüsî, Cevâmiu’s-siyeri’n- nebeviyye, 2. bs., thk. Nayif Abbâs, Dımaşk: Daru İbn Kesir, 1986, s. 143. 23 Hz. Peygamber, davetinin başında insanları tevhide ve güzel ahlaka, kötülüklerden ve şirkten uzak kalmaya çağırmıştır. Bu uğurda herhangi bir kuvvet kullandığına, kendi ailesinden dahi birini dinini terk etmeye zorladığına veya bunu emrettiğine dair bir kanıt veya rivayet yoktur. Ne zaman ki müşrikler onlara zulmedip dinlerinden döndürmeye ve yurtlarından kovmaya başlayınca Yüce Allah nefs-i müdafaa çerçevesinde savaşmalarına izin vermiştir. Savaşı meşrulaştıran nedenlerden birinin ortaya çıkması neticesinde ise savaşa başvurulmuştur. Özet olarak İslam’da kılıç, davetten sonra gelir, davet kılıçtan sonra gelmez. İbn Teymiyye konu hakkında şöyle demiştir: Hz. Peygamberin izlediği yöntemi şöyleydi. Onunla barış içinde yaşayan kâfirlerle savaşmazdı. Siyer, tefsir, hadis ve meğâzî eserlerinin de tümü bu gerçeği göstermektedir. O hiçbir zaman kâfirle savaşı başlatan taraf olmamıştır. Eğer kâfirlerle savaşmak üzere emrolunmuş olsaydı, bunu yapardı.52 İbn Kayyım da şöyle demiştir: Hz. Peygamber hiç kimseyi dine girme hususunda zorlamamıştır. O, sadece kendisiyle savaşanlara karşı savaşmıştır. Kendisiyle barışık olan ve savaşa yönelmeyenlerle asla savaşmamıştır.53 Müslümanların diğer insanlarla olan münasebetlerinde temel esasın barış değil savaş olduğu ve bir kâfirle savaşmanın sebebinin düşmanlıkları değil küfürleri olduğunu söylenenler, tebliğ bahanesiyle bütün insanları kılıç zoruyla dine sokmayı bir anlamda iddia etmektedirler. Dine zorla sokulmuş bir kalpteki imanın topluma yararı olmadığı gibi nifak olayını da artıracaktır.54 Ayrıca “Dine zorlama yoktur. Doğru yol batıldan ayrışmıştır.55” ayeti gereği, dinde bu manada zorlamanın haram olduğu ve bu tavrın Müslümanları istilacı olma töhmeti altında bırakacağı da söylenebilir. Cihadın bir çeşidini oluşturan Allah’a davette asıl olan, kılıç ve oklarla değil güzel öğüt ve hüccet ile yapılmasıdır. Zira dine davetin temel amacı insanların hidayete kavuşması ve İslam’ın insanlar arasında güzellikle yayılmasıdır. Bu konudaki emir de 52 İbn Teymiyye, en-Nübüvvât, 1/140; Kâidetün muhtasaratun fî kitali’l-küffâr, s. 134. 53 Muhammed b. Ebubekir b. Eyyüb İbn Kayyım el-Cevzî, Hidâyetü’l-hayârâ fî ecvibeti’l-Yehudî ve’n- nasârâ, thk., Muhammed Ahmed el-Hâc, Suudi Arabistan: Dâru kalem ve dâru’ş-şâmiyye, 1996, s. 12; İbn Kayyım el-Cevzî, Ahkâmu ehli’z-zimme, 1-3, thk. Yusuf b. Ahmed el-Bekrî, Şâkir el-Arûrî, suudi Arabistan: Ramâdî li’n-neşr, 1997, 1/79. 54 Mahmud Şaltut, el-Kur’ân ve’l-kitâl, Kahire: Dâru’l-kitâbi’l-Arabiyyi, 1951, s. 12-23; el-Botî, el- Cihâdu fi’l-İslam, s. 51; Muhammed Mütevelli eş-Şa’râvî, el-Cihâdu fi’l-İslam, Kahire: Mektebetü’t- turâsi’l-İslamî, 1998, s. 24. 55 el-Bakara, 2/256. 24 gayet açıktır: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış.56 Savaşın fiilen meydana gelmesi ve savaşa maddi ve manevi hazırlığa yönelik ilahi emirler de “barış” ilkesi ile çelişmemektedir. Zira savaşa hazırlanmak, davetin ve davetçilerin maruz kalacağı her türlü saldırıya karşı koruma amacını gütmektedir. Savaşa hazırlığın emredilmesi, kâfirlerle kâfir oldukları için savaşmaya hazır olmak, onları İslam'a girmeye zorlamak veya bazılarının iddia ettiği gibi bizimle onlar arasındaki ilişkinin barış değil savaş esaslı olduğundan değildir. 1.1. Konuya Dair Hadislerden Deliller Cihat hadislerinin doğru anlaşılması için konulan kuralların sağlam bir referansa sahip olması gerekir. Bu nedenle çalışmamızda verilen her bir kuralın ayet, hadis ve Hz. Peygamber’iin uygulamaları ışığında temellendirilmesi yapılmaya çalışılacaktır. Yukarıda verilen kuralın kanıtlarını şu şekilde sıralamak mümkündür: Hz. Peygamberin Davet Mektupları: Söz konusu kuralın sıhhatine en büyük kanıt Hz. Peygamber’in Hudeybiye antlaşması sonrasında etraftaki ülke yöneticilerine gönderdiği davet mektuplarıdır. Bu davet mektuplarına bakıldığında barındırdığı hiçbir ifadenin İslam’ın yayılmasındaki esasın savaş olduğuna ve İslam’a girmeyenlere harp ilan edileceği ve zorla İslam’a dâhil edileceğine dair bir ifade bulunmamaktadır. Hz. Peygamber’in o dönemde Kisra, Mukavkıs ve Hirekl’a gönderdiği davet mektuplarının içeriğine ve üslubuna bakıldığında bunların birbirine yakın oldukları görülecektir.57 Örneklik teşkil etmesi amacıyla söz konusu mektuplardan iki tanesine aşağıda kısaca yer verilecektir. Hz. Peygamber’in Rum meliki Hirekl’a gönderdiği mektup şöyledir:58 Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Abdullah oğlu Muhammed’den Rum Meliki Hirakl’a. Selam olsun hidayete uyanlara. İmdi: seni İslam mesajına davet ediyorum. Müslüman ol kurtuluşa eresin. Böylece Yüce Allah ecrini iki katıyla verir. Eğer yüz çevirirsen Erîsîlerin günahı da senin boynunadır. “De ki: Ey kitap ehli, aramızda eşit olan şu söze gelin, anlaşalım: Ancak Allah'a kulluk edelim, ona hiçbir şeyi eş ve ortak etmeyelim, Allah'ı bırakıp da bazılarımız, 56 en-Nahl, 16/125. 57 Müslim, “Kitâbu’l-cihâd”, 1774; Abdülmelik İbn Hişam b. Eyyüb el-Himyeri el-Basrî, es-Siretü’n- nebeviyye, 3. bs., 1-4, thk. Mustafa es-Sekâ - İbrahim el-Ebyârî, Beyrut: Dâru ihyâi’t-turâsi’l-Arabi, 1971, 2/607. 58 Buhârî, “Kitâbu’l-cihâd”, 2940; Müslim, “Kitâbu’l-cihâd”, 1773. 25 bazılarımızı tanrı tanımayalım. Gene de yüz döndürürlerse deyin ki tanık olun, özümüzü tanrıya teslim edenleriz biz.” Hz. Peygamberin Mısır hükümdarı Mukavkıs’a gönderdiği mektup:59 Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Abdullah oğlu Muhammed’den Kıptîlerin büyüğü Mukavkıs’a. Selam olsun hidayete uyanlara. İmdi: seni İslam mesajına davet ediyorum. Müslüman ol ki kurtuluşa eresin. Böylece Yüce Allah ecrini iki katıyla verir. Eğer yüz çevirirsen Kıptîlerin günahı da senin boynunadır. “De ki: Ey kitap ehli, aramızda eşit olan tek söze gelin uyalım: Ancak Allah'a kulluk edelim, ona hiçbir şeyi eş ve ortak etmeyelim, Allah'ı bırakıp da bazılarımız, bazılarımızı tanrı tanımayalım. Gene de yüz döndürürlerse deyin ki tanık olun, özümüzü tanrıya teslim edenleriz biz.”60 Yukarıda verilen mektupların barındırdığı ifadelerde de görüldüğü üzere herhangi bir tehdide veya dine zorla boyun eğdirmeye dair imalar bulunmamaktadır. Bu gayr-ı Müslimlerle ilişkilerde esas olanın barış olduğunu göstermektedir. Ayrıca eğer gerçekten savaş asıl amaç olsaydı, zikredilen ayet yerine savaştan bahseden bir ayet tercih edilirdi. Söz konusu ayete bakıldığında cihadın nedenlerine dair işaretler taşıdığı görülür. “Allah'ı bırakıp da bazılarımız bazılarımızı tanrı tanımayalım” ifadesi, Yahudi ve Hristiyanların geçmişte kendi toplumlarına uyguladıkları duruma işarettir. Zira onlar “Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler. Oysa tek bir Tanrı’ya kulluk etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka tanrı yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.61” ayetinin işaret ettiği üzere sanki teşri yetkisine sahipmişler gibi dinin ayetlerini kendi heva ve arzularına uygun olarak değiştirmekte ve toplumu kendilerine kul etmekteydiler.62 Cihadın hedeflediği durumlardan biri de beşeriyetin yüce Allah’a kul olmasını sağlamaktır. Yani bir anlamda Hz. Peygamber’in, şayet insanları Allah’tan başka tanrılara tapmaya zorlar, onların hak dini yaşamalarına izin vermezseniz, aramızdaki ilişki dostane olmaktan çıkıp hasmane ilişkiye dönebilir imasında bulunduğu söylenebilir. 59 Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Ya‘murî İbn Seyyidi’n-nâs, Uyûnü’l-eser fî funûni’l-meğâzî ve’ş-şemâili ve’s-siyer, 1-2, thk., İbrahim Muhammed Ramazan, Beyrut: Dâru’l-kalem, 1993, 2/332. 60 Âli İmrân, 3/64. 61 et-Tevbe, 9/31 62 Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiü’l-beyân an tevîli ayi’l-Kur’ân, 5/473; Muhammed b. Ahmed el- Kurtubî, el-Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’ân, 4/105; ez-Zühaylî, et-Tefsîrü’l-munîr, 1-30, Dımaşk: Dârü’l- fikr, 1991, 3/250. 26 Mektuplarda dikkat çeken bir diğer husus Hz. Peygamber’in “kavminin büyüğü, meliki” gibi sıfatlarla dönemin yöneticilerine mutlak hâkim sıfatı ile hitap etmemesidir. Zira mutlak anlamda gerçek hakim ve yasa koyucu Allah’tır. İslam’ın taşıdı ve uğruna cihat ettiği önemli mesajlardan biri de budur.63 Ayrıca Hz. Peygamber kâfir olmalarına rağmen mektubunda muhataplarını yermemiş, onlara karşı herhangi aşağılayıcı bir ifade kullanmamış, aksine onları övmüştür. Onlardan ilk istediği şey de Müslüman olmaları ve kurtuluşa ermeleridir. Tüm bu veriler İslam’da gayrimüslimlerle ilişkide esas olanın barış olduğunu, davetin güzel bir üslupla yapılması gerektiğini göstermektedir. İmam Nevevî söz konusu hadisi şerh ederken şöyle demiştir: “Hz. Peygamber “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütlerle çağır64”, “Allah’ın rahmetiyle onlara yumuşak söz söyleyin65” ayetlerinde işaret edilen irşat yöntemine uygun olarak Hirakl’a sadece ismi ile hitap etmemiş ona “Rumların büyüğü, meliki” diyerek iltifat etmiştir.”66 “Davet edilen bu toplumların İslam’ı reddetmesi ve davete icabet etmemesi durumunda, sonuç savaş ve cihat mı olacaktır?” sorusuna şu cevabı vermek mümkündür: Hadisin ifadelerinde reddetmeleri halinde savaş açılacağına dair bir işaret görülmemekte, sadece yüklenecekleri günahla yani manevi sorumlulukla tehdit edildikleri görülmektedir. Herhangi bir düşmanca tavır ve ifade taşımayan bu mektupların karşılığı, düşmanca ve çirkince olmuştur. Örneğin Kisra, Hz. Peygamberi öldürmeleri için iki adam görevlendirmiş, Hirakl ise Arabistan’da Müslüman olanları taciz ederek öldürmüştür. Bu nedenle de onlarla savaş vacip olmuştur. Hz. Peygamber başlangıçta savaş veya zorlamaya başvurmamıştır. Aksine onlara güzel dil kullanmış ve barış mesajı içeren mektuplar göndererek verecekleri cevabı beklemiştir. Mısır meliki Mukavkıs ve Habeş hükümdarı Necaşi gibileri hariç diğerleri İslam’a düşmanca yaklaşım sergilemiş hatta Müslümanlara saldırmışlardır. Bu durum karşısında da Hz. 63 Iyâd b. Musa b. iyâd el-Yahsubî, İkmâlu’l-mu‘lim bi fevâidi’l-Müslim, thk., Yahya İsmail, 1-9 Mısır: Dâru’l-vefâ, 1998, 6/123; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahîhi’l-Müslim, Beyrut: Dâru ihyai’t-turâsi’l- Arabi, 12/108; Askalanî, Fethü’l-bârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru’l-fikr, 1/56. 64 en-Nahl, 16/125 65 Taha, 20/44. 66 en-Nevevî, el-Minhâc, 12/108. 27 Peygamber ve Müslümanlar elçilerini ve davetlerini korumak amacıyla savaşmak durumunda kalmışlardır.67 Müslümanlar etraflarını kuşatan devletler iyi niyet taşımadığı için ve kendi dinlerine inanan kitleyi ve ilahi mesajı korumak için savaşa hazırlıklı olmuşlardır. Ayrıca karşı tarafın kötü niyet taşıdığının netleşmesi sonucunda Hz. Peygamber onların gelip İslam diyarını işgal etmesini veya İslam toplumunu zayıf görüp tümden yok etmesini beklemek yerine düşmanı ansızın hazırlıksız yakalamak suretiyle fitnenin önüne geçmeyi tercih etmiştir. Hz. Peygamber’in ve onun ardından gelen sahabe ve tabiinin gerek Rum gerekse de Fars ülkelerine yönelik fetihlerinin sebebi budur. Yoksa Müslümanlar sadece kâfir oldukları için karşılarındakine sebepsiz yere savaş açan taraf olmamıştır. Amaç, kendilerine yönelik herhangi bir saldırıdan emin olmak, antlaşmalara uymayan düşmana cevap vermek ve korunmaktır.68 Müslümanlar ile Yahudiler Arasındaki Vesika:69 Hz. Peygamber’in hicret sonrasında Medine’de oluşturduğu siyasi yapı içerisinde Müslümanların yanı sıra Yahudilerin de aynı bayrak altında dini özgürlük ve güven içinde yaşayabilmelerini teminat altına alan vesikası da Müslümanların diğer toplumlarla olan ilişkilerinde esas olanın barış olduğunun kanıtlarındandır. İbn İshâk konu hakkında şöyle der: Hz. Peygamber, Muhacir ve Ensar ile Yahudiler arasında üzerinde antlaşmaya varılan bir vesika yazmıştır. Bu vesikada kendilerine din, mal ve can konusunda teminat vermiş ve bazı sorumluluklar yüklediği gibi haklar da tanımıştır.70 Vesikadaki maddelerden biri şudur: Müslümanlara uyan Yahudilere yardım edilecek, kendilerine hiçbir şekilde zulüm edilmeyecek ve onlara karşı kimseye destek olunmayacaktır. Bir diğer madde şöyledir: Benî Avf Yahudileri de Müslüman toplumundan bir parçadır. Onların din, mal ve canları, Müslümanların din, mal ve canları gibidir. Ancak 67 Muammed Ebû Zühre, el-Alakâtü’d-düveliyye fi’l-İslam, s. 54; Mahmut Şeltût, el-Kur’ân ve’l-kitâl, s. 63; Abdullah b. Zeyd Alu Mahmûd, el-Cihâdü’l-meşrû‘ fi’l-İslam, ts., yy., s. 40. 68 Muammed Ebû Zühre, el-Alakâtü’d-düveliyye fi’l-İslam, s. 54, 97-99; Mahmut Şeltût, el-Kur’ân ve’l- kitâl, s. 63; Abdullah b. Zeyd Alu Mahmûd, el-Cihâdü’l-meşrû‘ fi’l-İslam, ts., yy., s. 40. 69 Vesikanın varlığı hakkında rivayetler vardır. Tarikleri açısından toplamda sahîh hadis mesabesine çıkacak konumdadır. Bk., Ekrem Ziya el-Ömerî, es-Siretü’n-nebeviyye es-sahîha, 6. bs., Medine: Mektebetü’l-ulûm ve’l-hikem, 1994, 1/274-276. 70 İbn Hişâm es-Sire, 2/147. 28 zulmeden ve hata yapanlar hariç. Onlar da ancak kendilerini ve ailelerini helak ederler.71 Vesikanın içeriğine bakıldığında “dine zorlama yoktur” ilkesiyle uyumlu olduğu, diğer dinlerin müntesiplerine karşı herhangi bir düşmanlık veya saldırganlık iması dahi taşımadığı görülür. Öne sürdüğü şartlar ve getirdiği hak ve yükümlülükler, tamamen bir toplum oluşturmanın gerektirdiği sosyal, ekonomik ve ahlaki zorunluluklardan ibarettir. İslam dini diğer toplumlara İslam’ın kurduğu anayasal sistemle etkileşim ve uyum içerisinde olmaları, mensubu oldukları topluma zarar verecek her türlü düşmanlık ve ihanetten uzak durmaları, kendi inançlarıyla ters düşmeyen toplumsal düzene sadık olmaları, düşman lehine gizli işler çevirmemeleri şartıyla dini, ekonomik ve siyasi anlamda tam bir özgürlük sunmuştur. Vesikada da yukarıda sayılan şartlar dâhilinde gayr-ı Müslimlerin özgürlüklerini teminat altına alınmış, Yahudi ve Hristiyanların İslam toplumu içerisinde kendi dini değerleriyle yaşamalarına imkân verilmiştir. Vesikada geçen “İslam’a uymaları” ifadesinden kasıt, dini anlamdaki uyum değil toplumsal düzeydeki uyumdur. Yani devlet olarak İslam dininin hakimiyetini kabul edip, herhangi bir düşmanlık beslemeden, saldırı için fırsat kollamadan İslam toplumuyla uyumlu bir şekilde yaşamayı ifade etmektedir. Vesika baştan sona okunduğunda gayr-ı Müslim toplumlarla kâfir oldukları gerekçesiyle cihat etmeyi ifade eden veya emreden bir kelime görülmemektedir. Eğer küfrün kendisi cihat için geçerli sebep olsaydı, böyle bir vesika hazırlanması da mümkün olmazdı.72 İslam dünyasındaki Musevi ve Hıristiyanların özellikle Anadolu, Balkanlar, Mısır ve Şam bölgelerinde bugüne kadar varlıklarını sürdürmeleri ve dinlerini yaşayabilmeleri, Müslümanların silah zoruyla kimseyi İslam'a girmeye zorlamadıklarının ve aralarındaki ilişkinin barış temelinde olduğunun bir kanıtıdır. İslam dininde esas olan savaş olsaydı, bugüne kadar İslam coğrafyasında bu kadar çok gayr-ı Müslim görmek de mümkün olmazdı. Konu hakkındaki şu ayetler de açıklayıcı ve kuralı destekleyici konumdadır: “Ama onlar sizi bırakır savaş açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez.”73 “Rabbin 71 İbn Hişâm es-Sire, 2/149. 72 Zafir el-Kâsımî, Nizâmü’l-hukmi fi’ş-şeria ve’t-târihi’l-İslamî, 1-2, 6. bs., Beyrut: Dâru’n-nefâis, 1990, 1/37-43. 73 en-Nisâ, 4/90. 29 dileseydi yeryüzünde bulunanların tümü topluca iman ederdi. Şu halde insanları mümin olmaları için sen mi zorlayacaksın?”74 Bu ayetler de açıkça gösteriyor ki İslam’ın temel esası barıştır. Huzurun ve tevhit inancının öncelikle barış temelinde yeryüzünde yayılması, insanların ilahi dine erişmesi önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Günümüzde Müslümanlara yakıştırılan saldırganlık, istilacılık ve barbarlık gibi vasıflar, diğer insanların inanmasına engel olmak ve onların gözünde İslam’ı hor göstermek adına yapılan bilinçli bir propagandadır. Müslümanlar tarafından uygulanan katı cihat anlayışı ise Hz. Peygamber’e ve ashabına haksızlıktır. 1.2. Konuya Dair Yanlış Anlaşılan Hadisler Yukarıda belirtilen kuralın aksini iddia eden ve İslam’da esas olanın kâfirlerle küfürleri nedeniyle cihat edilmesinin zorunlu olduğunu düşünenler de vardır. Bu kişiler kendi düşüncelerinin doğru olduğuna dair bazı hadisler öne sürmektedirler. Bizim kanaatimiz, öne sürdükleri hadislerin iddialarını doğrulayan kanıtlar olmadığı ve bu hadisleri yanlış yorumladıkları yönündedir. İddialarına dair kanıt olarak sundukları naslara örnek olarak şu rivayetler gösterilebilir: 1. Ebû Hüreyre’den rivayet edilen ( فمن قال ,)أمرت أن أقاتل الناس حتى يقولوا )لا إله إلا الله إله إلا الله(, عصم بحقه, وحسابه على الله)لا مني نفسه وماله إلا /Allah’tan başka ilah yoktur diyene kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Allah’tan başka ilah yoktur derlerse, şer’î cezalar hariç canlarını, mallarını korumuş olurlar. Onların hesabı ise Allah’a aittir.) Başka bir rivayette hadisin metni şöyledir: أمرت أن أقاتل الناس حتى يشهدوا أن لا إله إلا الله وأن بحقها, وحسابهم على محمداً رسول الله, ويقيموا الصلاة, ويؤتوا الزكاة, فإذا فعلوا عصموا مني دماءهم وأموالهم إلا Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de onun elçisi olduğuna tanıklık/الله edene ve namazı kılıp zekatı verene kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunu yaptıklarında şer’î cezaları hariç mal ve canlarını benden korumuş olurlar. Hesapları ise Allah’a aittir.”75 Buhârî ve Müslim bu hadisi ittifakla Ebû Hüreyre’den nakletmişlerdir. Rivayetin sened açısından hadisçilere göre bir problem taşımadığı ve sıhhat kriterlerini taşıdığı 74 Yûnus, 10/99. 75 Buhârî, “kitabu’l-cihâd”, 2946; Müslim, “Kitâbu’l-iman”, 20. 30 söylenebilir.76 İsnadı açısından sahih addedilen bu hadisin anlaşılması hususunda âlimler arasında önemli bazı ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Hadisin zahir ifadeleri insanların İslam’a girmeleri için kendileri ile savaşmayı emrettiğinden yukarıda verdiğimiz kuralla çelişmektedir. Ayrıca Müslümanların diğer toplumlarla ilişkilerindeki esasın savaş üzerine kurulu olduğunu ve cihadın gerekçesinin de kâfirlerin saldırganlıkları ve düşmanlıkları değil küfrün kendisi olduğunu ifade etmektedir. Buna bağlı olarak Müslümanları, insanları zorla da olsa İslam’a dâhil etmekle yükümlü kılmaktadır. Bu da “Dinde zorlama yoktur.77” “De ki hak Allah’tandır. Dileyen inansın dileyen inkâr etsin”78 gibi birçok ayetle ispat edilen din özgürlüğü ile çelişmektedir.79 Bazıları söz konusu çelişkiyi nesh olgusu ile çözmeye çalışmıştır. Yani din özgürlüğünü ifade eden “dinde zorlama yoktur” vb. ayetler İslam’ın başlangıç aşamasında Müslümanların cihat gücüne sahip olmadıkları döneme hastır. Hadis ise Medine döneminde oluşan askeri güç neticesinde artık İslam’ın küfür ile bir arada olmasına veya onlara müsamaha göstermesine gerek kalmadığı ve ayetin kılıç ayeti80 ile nesh edildiğini savunur. Dolayısıyla hadis sahih ve makbuldür, ayet de mensuhtur.81 Bu durumun kabul edilmesi halinde, hadiste herhangi bir istisna söz konusu olmadığı için, dünyadaki tüm insanları Müslüman olmaya zorlamamız; gayr-ı Müslimlere karşı barışı ve ihsanı vurgulayan tüm muhkem ayet ve hadisleri de mensuh kabul etmemiz gerekir. Ancak hiçbir tefsir, usul ve fıkıh alimi böyle bir fetvada bulunmamıştır. Yahudi ve Hristiyan müsteşrikler, İslam’ı şiddet yanlısı ve kılıçla yayılmış bir din gibi göstermeye çalışırken, bu sahih hadisi de delil göstererek, İslam’ı şiddetin, 76 Celaleddin es-Süyûtî, Tedrîbu’r-râvî, 1-2 thk., Bediu’s-seyyid el-lihâm, Dımaşk: Dâru’l-kelimu’t- tayyib, 2005, 1/127. 77 el-Bakara, 2/256. 78 el-Kehf, 18/29. 79 Mustafa es-Sibâi, es-Sünnetu ve mekânetuha fi’t-teşrîi’l-İslamî, 4. bs., Beyrut: el-Mektebetü’l-İslamî, 1985, 381-383; Abdülgani Abdülhâlık, Hücciyyetü’s-sünne, Beyrut: Dâru’l-Kur’âni’l-kerîm, 1986, s. 334,496; Muhammed Ebû Zahve, el-Hadîs ve’l-muheddîsun, Beyrut: Dâru’l-kitâbi’l-arabiyyi, 1984, s. 20. 80 Alimler kılıç ayeti konusunda farklı görüş belirtmişse de çoğunluk kılıç ayetinden kasıt, Tevbe suresinin 5. ayeti olduğunu ileri sürmüştür. Karadâvî, fikhu’l-cihâd, 1/286. 81 Salih el-Lüheydânî, el-Cihâdu fi’l-İslam beyne’t-talebi ve’d-difâ’, 4. bs., Riyâd: Mektebetü’l-haremeyn, 1408, s. 43-53. 31 çatışmanın ve terörün kaynağı olarak göstermeye çalışmaktadırlar.82 İslami aşırı gruplardan bazıları da onların bu fikirlerine ve yöntemlerine hizmet edercesine kendi şiddet ve savaşa meyilli düşünce ve yöntemlerine uygun olarak bu fikri savunurlar.83 Kanaatimizce bu hatalı düşüncedir. Zira “Dinde zorlama yoktur” ayeti, savaşa izin veren ayetten ve Benî Nadr Yahudilerinin sürgününden yıllar sonra inmiştir. Dolayısıyla kendisinden önce nazil olan kılıç ayeti ile nesh edildiğini öne sürmek mümkün gözükmemektedir. Alimlerin çoğu bu ayetin nesh şartları oluşmadığından mensuh olmadığına dair de görüş belirtmişlerdir.84 Ayrıca dinde zorlama yoktur ayeti için nesh kabul edilse bile dinde zorlamayı yasaklayan, barışı ve ahde vefayı emreden diğer ayetler de bulunmaktadır. O zaman bunları da ilgili hadisle mensûh saymak gerekecektir. Ayrıca gerek Peygamberin gerekse de sahabenin cihatta takip ettikleri uygulamalarda, tek bir şahsa bile yönelik dinde zorlama örneği görülmemektedir. Bu konuda İbn Kayyım’ın şöyle bir tespiti bulunmaktadır: “Hz. Peygamber dinde zorlama yoktur emrine imtisalen hiç kimseyi İslam’a girme konusunda zorlamamıştır. O sadece kendisiyle savaşanlara karşı savaşmıştır. Onunla uzlaşan ve savaşmayanlarla asla savaşmamıştır. Zira “dinde zorlama yoktur” ayeti, olumsuz bir ifade olsa da (ihbârî) anlam açısından emirdir (inşâîdir). Yani “kimseyi dini kabule zorlamayın” demektir. Hz. Peygamber’in hayatını teemmül edenler, onun kimseyi zorlamadığını göreceklerdir.”85 Darekutnî86 ve Beyhakî87 Zeyd b. Eslem’den o da babasından şu hadisi rivayet etmiştir: Hz. Ömer iman etmemiş Hristiyan yaşlı bir kadına şöyle dedi: İhtiyar! 82 Abdullah b. Zeyd Alu Mahmud, el-Cihâdü’l-meşrû fi’l-İslam, s. 8-16; el-Karadâvî, Fikhu’l-cihâd, 1/362, 471. 83 Muhammed Abdüsselam Ferec, el-Cihâdü’l-feride el-gâibe, s. 2; Abdülkadir b. Abdülaziz, el-Umde fî i‘dâi’l-udde, s. 298; Ebû Abdullah el-Muhâcir, Mesâilu min fikhi’l-cihâd, 2. bs., Mektebetü’l-himme, 1436, s. 33. 84 el-Kurtubî, el-Câmi li ahkâm’l-Kur’ân, 3/280; Ahmed b. Muhammed b. İsmail Ebû Cafer en-Nehhâs, en-Nâsihu ve’l-mensûh, thk., Muhammed Abdüsselam Muhammed, Kuveyt: Mektebetü’l-felâh, 1408, 2/99-101; et-Taberî, Câmiu’l-beyân, 3/14; İsmail b. Ömer İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azim, 1-8, 2. bs., thk, Sâmî b. Muhammed Selame, Lübnan: Dâru’t-taybe, 1999, 1/312; ez-Zühaylî, et-Tefsîru’l- munîr, 3/19; el-Karadâvî, Fikhü’l-cihâd, 1/308-322. 85 İbn Kayyim el-Cevzî, Hidâyetü’l-hayârâ, s. 12; Ahkâmu ehli’z-zimme, 1-3, thk., Yusuf b. Ahmed el- Bekrî, 1/79. 86 Ali b. Ömer ed-Dârekutnî, Sünenü Dârekutnî, 1-6, thk., Şuayb el-Arnâut, Beyrut: Müessesetü’r-risâle, 2004, Kitâbu’t-tahâre, 1/39 63. 87 Ahmed b. Hüseyn el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 1-12, thk., Muhammed Abdülkadir Ata, Mekke: Mektebetü’l-bâzî, 1414, 1/52, 130. 32 Müslüman ol selamete er. Yüce Allah Hz. Muhammed’i hak din ile gönderdi. Bunun üzerine yaşlı kadın: “Ben ölüme yakınlaşmış yaşlı bir kadınım.” dedi. O da “Şahit ol ya Rab, ben söyledim. Ancak dinde zorlama yoktur” buyurdu. Eğer gerçekten yukarıdaki hadisin zahiri geçerli olsaydı, Hz. Ömer’in o kadını dininde kalma konusunda özgür bırakması söz konusu olmazdı. Bilindiği üzere taşıdıkları bazı özellikleri nedeniyle sahabe hadisleri ve Allah kelamını anlama hususunda sonraki nesillerden bir adım öndedirler. Dinde zorlama olmadığının kanıtı, söz konusu ayetin nüzul sebebinden de anlaşılmaktadır. Nitekim ayetlerin ve hadislerin doğru anlaşılmasında nüzul sebebinin önemli bir rolü vardır.88 Ayetin nüzulü hakkında İbn Abbas’tan gelen rivayette şöyle denilmiştir: Bazı kadınların çocukları hiç yaşamazdı. Kadın da eğer çocuğum yaşarsa onu Yahudi yapacağına dair söz verirdi. Bu nedenle de bazı çocuklar Yahudi olarak yetişmişti. Benî Nadr sürgün edilince Ensar, Yahudi olan çocuklarını İslam’a zorlayacaklarına dair söylemde bulundular. Bunun üzerine “Dinde zorlama yoktur” ayeti inmiştir.89 Ayetin nüzul sebebi dinde zorlama olamayacağını gösterdiği gibi söz konusu ayetin Medenî olduğunu ve kılıç ayetinden sonra indiğini de kanıtlamaktadır. Zira Benî Nadr sürgünü hicretin dördüncü yılında olmuştur.90 Verilen bilgilerden de anlaşıldığı üzere ayet mensuh olmadığı gibi hadisin zahir anlamı da murad edilmemiştir. “Dinde zorlama yoktur” ayetinin yanı sıra zorlamayı yasaklayan, antlaşmalara uymayı ve barışa yönelmeyi emreden ayet ve hadisler ile yukarıdaki hadisi bir şekilde uzlaştırmak lazımdır. Şöyle ki; “İnsanlarla iman edene kadar savaşmakla emrolundum” hadisinde geçen “insan” kelimesinin muhatapları dönemin Mekke müşrikleridir. Zira onlar İslam’a ve Müslümanlara hep düşmanlık beslemiş ve antlaşmaları bozmuştur. Onlara yönelik bu tavrın sebebi de kâfir olduklarından değil düşmanlıkları ile ahde vefasızlıklarıdır. Hadisteki en-nâs kelimesindeki “el” takısı cins veya istiğrak değil belli bir grubu gösteren “ahd” anlamını 88 Said Muhammed Rafet, Esbâbu vurûdi’l-hadîs tahlîl ve te’sîs, Katar: Vizâretü’l-evkâf ve’ş-şuûni’l- İslamiyye, 1414, s. 102. 89 et-Taberî, Câmiu’l-beyân, 3/14; el-Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, 3/279; ez-Zühaylî, et- Tefsîru’l-munîr, 3/19. 90 İbn Hişâm, es-Siyretü’n-nebeviyye, 2/74. 33 ifade eder. Yani hadis “Mekkeli müşriklerle savaşmakla emrolundum” şeklinde anlaşılmalıdır.91 İnsan kelimesinin genel anlamı dışında belli bir grubu gösterecek şekilde kullanımını birçok ayette görmek de mümkündür. Örneğin, Hamrau’l-esed savaşını konu edinen ayette “İnsanlar onlara, ‘İnsanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun’ dediler. Bu, onların imanını artırdı da, ‘Allah bize yeter. O pek de güzel bir vekildir’ dediler”92 ayetinde geçen ilk nâs/insanlar ifadesinden Naîm b. Mesut el-Eşca’î, bazı rivayetlere göre sadece münafıklar, ikincisinden ise Bedir savaşının intikamını almaya çalışan Ebû Süfyân ve yandaşları kastedilmiştir.93 Klasik ve modern dönemdeki tüm kaynaklarda da ayette geçen kelimeden kastedilenin tüm insanlar olduğuna dair bir iz görülmemiştir. Yani ayetteki en-nâs ifadesindeki “el” takısının ahd için kullanıldığı anlaşılmıştır. Bir diğer örnek “Yoksa Allah’ın verdiklerinden dolayı insanları kıskanıyorlar mı?94” ayetinde geçen insan kelimesinden kastın Hz. Peygamber veya