T.C. ULUDAĞ ÜNIVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI TÜRK DİLİ BİLİM DALI NECİP MAHFUZ’UN SERSERA FEVKA’N-NÎL “NİL ÜSTÜNDE GEVEZELİK” ADLI ESERİNDE ARAPÇA - TÜRKÇE ÇEVİRİDE KALIP İFADELERİN AKTARIM BAKIMINDAN İNCELENMESİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Abdelghafour MOHAMMED BURSA - 2017 T.C. ULUDAĞ ÜNIVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI TÜRK DİLİ BİLİM DALI NECİP MAHFUZ’UN SERSERA FEVKA’N-NÎL “NİL ÜSTÜNDE GEVEZELİK” ADLI ESERİNDE ARAPÇA - TÜRKÇE ÇEVİRİDE KALIP İFADELERİN AKTARIM BAKIMINDAN İNCELENMESİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Abdelghafour MOHAMMED Danışman: Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA BURSA - 2017 T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ'NE Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalı’nda “701341009” numaralı Abdelghafour MOHAMMED’in hazırladığı “Necip Mahfuz’un Sersera Fevka’n-Nil “Nil Üstünde Gevezelik” Adlı Eserinde Arapça-Türkçe Çeviride Kalıp İfadelerin Aktarım Bakımından İncelenmesi” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, ………..………………… günü ………………………… saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin ………………..…………………………………………. (başarılı-başarısız) olduğuna ..….……………..………………….…………. (oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye Üye Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA Prof. Dr. Hatice ŞAHİN Uludağ Üniversitesi Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. İsmet Gülsel SEV Abant İzzet Baysal Üniversitesi / / 2017 ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA TEZ ÇALIŞMASI ÖZGÜNLÜK RAPORU ________________________________________________________________ ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: …/…./……… Tez Başlığı / Konusu: Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam ………… sayfalık kısmına ilişkin, ……/……/…….. tarihinde şahsım tarafından ................................... adlı intihal tespit programından aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % ….. ‘tür. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı : Abdelghafour MOHAMMED Öğrenci No : 701341009 Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Programı : Türk Dili ve Edebiyatı Tezli Yüksek Lisans Statüsü : Y.Lisans Danışman : Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA Yemin Metni Yüksek Lisans olarak sunduğum “Necip Mahfuz’un Sersera Fevka’n-Nîl “Nil Üstünde Gevezelik” Adlı Eserinde Arapça - Türkçe Çeviride Kalıp İfadelerin Aktarım Bakımından İncelenmesi” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı : Abdelghafour MOHAMMED Öğrenci No : 701341009 Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Programı : Türk Dili ve Edebiyatı Tezli Yüksek Lisans Statüsü : Y.Lisans ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Abdelghafour MOHAMMED Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü: : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı : Türk Dili Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xvi + 243 Sayfa Mezuniyet Tarihi : 08 / 12 / 2017 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA NECİP MAHFUZ’UN SERSERA FEVKA’N-NÎL “NİL ÜSTÜNDE GEVEZELİK” ADLI ESERİNDE ARAPÇA - TÜRKÇE ÇEVİRİDE KALIP İFADELERİN AKTARIM BAKIMINDAN İNCELENMESİ Bu çalışmada, Arapça yazılıp sonradan Türkiye Türkçesine çevrilen bir eserdeki deyim, atasözü vb. kalıp yapılar incelenmiştir. Ayrıca aktarım sırasında, kalıp düzeyinde yaşanan değişim ve kaymalar ele alınmıştır. İnceleme sırasında birebir çeviri (eşleşme) örneklerinden ziyade çevirinin beraberinde getirdiği çok sayıda biçimsel değişiklikle dil kaymaları tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra özgün dile ait olan ve kendi kültürüne özgü bir anlam taşıyan erek dilde karşılık bulmayan dil yapıları da değerlendirilmiş, gereken açıklamalar dipnotlarda verilmiştir. İncelemede kullanım sıklığı dikkate alınarak kalıp yapılardan en çok deyimler üzerinde çalışılmıştır. Kalıp ifade özelliği gösteren diğer dil yapıları da taplolar üzerinden tanıtılmıştır. Bununla birlikte çeviri sürecini yönlendiren strateji ve tekniklerden söz edilerek çevirmenin uyguladığı yöntemi izah eden açıklamalara yer verilmiştir. Eserin çevirisine genel bakış olumlu yönde olduğundan konu, bugüne kadar eleştirel gözle irdelenmemiştir. Ancak bu çalışmada eleştirel yaklaşımla çeviri değerlendirilmiş; arada sırada çevirmenin görüşünün benimsenmediği durumlarda başka seçeneklerin olabileceği öne çıkarılmıştır. Anahtar Sözcükler: Arapça, Türkçe, çeviri, kalıp ifadeler vii ABSTRACT Name and Surname : Abdelghafour MOHAMMED University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Turkish Language and Literature Branch : Turkish Language Degree Awarded : Master Page Number : xvi + 243 Pages Degree Date : 08 / 12 / 2017 Supervisor : Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA Study of Translating Expression Patterns From Arabic Into Turkish Through The “Chitchat on the Nile” Novel For Naguib Mahfouz In this study, the focus was given to studying the translating issues of expression patterns like: idioms, proverbs … etc, through studying a text written in Arabic then translated into Turkey Turkish afterwards. Also, changes and translation shifts that involve expression patterns during the transfer process have been put into consideration. In this study, along with some examples of literally translation, it has been ascertained that there is a huge number of examples where changes of the word form and translation shifts are obviously seen through the texts. In addition, some structures of the language with cultural backgrounds or mostly have no equivalent in the target language have been issued in this study too. And some required explanations have been put into footnotes area when necessary. In this study the attention goes in the first place to the idioms field, as they are the most to be encountered. Also, the other structures representing expression patterns have been introduced through the tables shown in the second and third chapters of the study. At the same time it has been focused on the strategies and techniques used in transferring process. Some explanations to clarify the way and style used by translator have been provided through the study. As the translated work is thought to be exceptionally good, it has been kept away from being criticized or negatively evaluated till the moment. Here in this study the evaluation process aimed to look with a criticizing eye to the content. So when passing by some occasions where it is not agreed with the translator, some other suitable alternatives have been provided. Key Words: Arabic, Turkish, translation, expression patterns viii ÖNSÖZ Köklü bir tarih, kültür ve zengin deneyim birikimleri sergileyen Türkçeyle Arapça dil çiftleri, yüzyıllarca çeşitli nedenlerden dolayı ilişki içerisinde bulunmuşlardır. Bu ilişkiyi sağlamlaştıran ve sürekliliğini devam ettiren başlıca faktör, çeviri faaliyetleridir. Ancak teknolojinin egemen olduğu modern çağda bu ilişki modernleşmeye tâbi tutulmadığı için iki dil arasında kopukluk yaşanmıştır. Günümüzde iki dili layıkıyla tanıştıran çeviri faaliyetlerine çok az sayıda rastlanmaktadır. Gereği gibi nitelikli ve kaliteli olmayışı da başka bir sorun arz etmektedir. Ayrıca çevirilerin çoğu ara dil vasıtasıyla aktarılmış eserlerdir. Bu da özgün dil metin unsurlarını çeviride kayba uğramışlıktan kurtaramadığı gibi kaynak kültür özelliklerini tanıtmaya yetersiz kalmaktadır. Ana dili Arapça olan ve Türkçeyi sonradan öğrenen biri olarak kendimi iki dile karşı bir tanıştırma sorumluluğu içinde buldum. Çevirmenlik mesleği gereği bu sorunu dert edinmemek söz konusu olamazdı. Bu nedenle metin içinde anlaşılması kolay olmayan; çeviri sürecini ve çevirmeni iyice zorlayan; derinlemesine dil bilgisi donanımı gerektiren deyim, atasözü vb. kalıp yapıların aktarım süreci ve sorunlarına ışık tutmak istedim. Dolayısıyla tez konusu olarak “Arapça-Türkçe çeviride kalıp ifadelerin aktarım bakımından incelenmesi 'ni seçtim. Bu çalışmanın amacı, yazınsal çeviride başarısızlık ya da kalitesizlik sorunlarının nedenlerini belirlemek değildir. Öncelikli olarak çeviri sorunlarına dikkat çekmek, özellikle kalıp yapıların aktarılmasında kültürel değerlerden kaynaklanan sıkıntıların yaşanabileceğini öne çıkarmak, hedef dille kaynak dil gramerlerinin iyi derecede bilinmesi gereği konusunda farkındalık yaratmaktır. Bu doğrultuda çalışma, “Necip Mahfuz’un Nil Üstünde Gevezelik Adlı Eserinin Arapça-Türkçe Çeviride Kalıp İfadelerin Aktarım Bakımından İncelenmesi” adı altında verilmiş ve başlıktan anlaşılacağı gibi Arapça bir eserin Türkçe çevirisi değerlendirilerek kalıp ifadelerin aktarımı ele alınması planlanmıştır. Bugün gelinen noktada çalışmada incelenmek üzere olarak seçilen çevirinin kalıp ifade aktarımı bakımından sağlam ve öğretici nitelikte olduğu söylenebilir. Böylece bu çalışmayla Arapça kalıp yapıların Türkçeye uygun şekilde aktarılabildiğine dair iyi bir örnek gösterilmiş olacaktır. ix Eldeki çalışma, giriş, üç bölüm, sonuç ve kaynakçadan oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, öncelikle çeviri olgusuyla yazın çevirisi tanıtılmıştır. Ayrıca çeviride bazı teknik ve telafi yöntemleri söz konusu romandan örneklendirilerek ele alınıp irdelenmiştir. İkinci bölümde, çalışmada malzeme olarak kullanılan on sekiz bölümlük romanda geçen Arapça kalıp nitelikli yapılar çıkarılıp Türkiye Türkçesi çevirisiyle karşılaştırılmak üzere tablolara yerleştirilmiştir. Tablolarda, Arapça aslını Türkçe çevirisiyle karşılaştırarak yapılan aktarmada kalıp ifade düzeyindeki biçimsel ve anlamsal değişiklikleri gösterme yoluna gidilmiştir. Üçüncü bölümdeyse anlamına göre çevrilerek iki dil arasında aktarım sırasındaki kalıp niteliğini kaybeden dil yapıları inceleme konusu olmuştur. Yine bu bölümde on sekiz tablo çizilmiştir. Gerektiğinde dipnot yoluyla açıklamalar yapılmıştır. Öncelikle başarı bağışlayan Yaradan’a sonsuz şükürler... Bu çalışmanın her sayfasında yol gösteren, hiç yılmadan Türkçemi düzeltmekle uğraşan, yardımlarını esirgemeyen ve bana Türkçe sevgisi aşılayan değerli hocam ve danışmanım Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA’ya, Arapça transkripsiyondaki yardımları ve yol göstericiliği için saygıdeğer hocam Prof. Dr. İsmail GÜLER’e, Türkçe yazdıklarımı büyük özenle kontrol edip görüş bildiren arkadaşım Ayşe BELBER’e, her zaman sırtımı dayadığım, maddi ve manevi desteklerini gördüğüm sevgili aileme, özellikle hayatımın güneşi olan sevda annem Ayda ABDÜLHAMİD’e ve benimle hep aynı heyecanı yaşayan kardeşim Eslam MOHAMMED’e teşekkürü güzel bir borç bilirim. Abdelghafour MOHAMMED Bursa 2017 x İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................ iv ÖZET .......................................................................................................................... vii ABSTRACT .............................................................................................................. viii ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ix İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ xi KISALTMALAR ........................................................................................................ xv TRASKRİPSİYON İŞARETLERİ TABLOSU ......................................................... xvi GİRİŞ ............................................................................................................................ 1 І. BİRİNCİ BÖLÜM 1 DİLSEL YAKLAŞIMLAR .......................................................................... 3 1.1 Dil Nedir? .................................................................................... 3 1.2 Çeviri .................................................................................... 3 1.3 Dil ve Çeviri .................................................................................... 4 1.4 Çevirinin Kısa Bir Tarihçesi ........................................................... 5 2 ÇEVİRİDE DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR ...................................................... 6 2.1 Çeviri Nasıl Olmalıdır? ........................................................... 6 2.2 Skopos Kuramı ve Metin Türleri ........................................................... 8 3 ÇEVİRİDE EŞDEĞERLİK SORUNLARI ............................................................ 9 3.1 Roman Jacobson'ın Eşdeğerlik Yaklaşımı ....................................................... 9 3.2 Van den Broek'in Eşdeğerlik Yaklaşımı ........................................................ 10 3.3 Catford'un Eşdeğerlik Yaklaşımı ve Çevrilemezlik Sorunu .......................... 10 3.4 Çeviri Kaymaları ve Örnekleri ......................................................... 12 3.5 Biçimsel Uyuşma ve Dinamik Eşdeğerlik ..................................................... 14 3.6 Newmark'a Göre Anlamsal Çeviri ve İletişimsel Çeviri ............................... 15 3.7 Çeviride Strateji ve Teknikler ......................................................... 16 4 YAZIN ÇEVİRİSİ ........................................................................ 18 xi 4.1 Yazarla Çevirmen Arasındaki İlişki ......................................................... 18 4.2 Yazın Çevirisinde Aşamalar ......................................................... 20 4.3 Yazın Çevirisinde Karşılaşılan Sorunlar ...................................................... 21 4.3.1 Sanatsal Dil Kullanmak …………………………………….. 21 4.3.2 Dilbilgisi Sorunları …………………..………….……... 21 4.3.3 Kültürlerin Uyuşmaması ………………….…………..……... 21 4.3.4 Zaman Farklılıkları ve Tarihsel Uzaklık ……...……………...…. 22 4.3.5 Yazın Türü ve Teknikleriyle İlgili Sorunlar …….……….…... 23 5 ARAPÇA-TÜRKÇE ÇEVİRİDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR ..................... 25 5.1 Kalıp İfade Düzeyinde Çeviri Sorunları ........................................................ 26 5.1.1 Deyimler ……………………………………………………….. 26 5.1.2 Arapçada Deyim ve Aktarım Sorunları ………………………….. 26 5.1.2.1 Metinde Geçen Deyimin Farkına Varmak .................... 27 5.1.2.2 Kaynak Dildeki Deyimin Erek Dilde Karşılığını Bulamamak ............................................................................................. 29 5.1.2.3 Aynı Biçime Sahip Kaynak ve Erek Dilin Benzer Deyimlerini Farklı Bağlamlarda Kullanmak ....................................... 30 5.2 Atasözleri Düzeyinde Çeviri Sorunları ......................................................... 32 5.3 Deyim ve Atasözü Çevirileri Düzeyinde İzlenebilecek Bazı Stratejiler ....... 33 5.3.1 Benzer Anlam ve Benzer Biçimle Çeviri ………………………... 33 5.3.2 Benzer Anlam ve Farklı Biçimle Çeviri ………………………... 33 5.3.3 Ekleme Yoluyla Çeviri …………………………………….. 34 5.3.4 Çıkarma Yoluyla Çeviri …………………………………..… 34 5.3.5 Eksilti Yoluyla Çeviri …………………………………………... 34 5.3.6 Açımlama Yoluyla Çeviri …………………………………….. 35 5.3.7 Dipnotlu Açıklamalar ……….……………………..……... 35 5.3.8 Kültür Odaklı Çeviri ……….………………………......... 36 ІІ. İKİNCİ BÖLÜM 1 NECİP MAHFUZ KİMDİR? ........................................................................ 38 3 SERSERA FEVKA'N-NÎL / NİL ÜSTÜNDE GEVEZELİK 'TE OLAY ÖRGÜSÜ ............................................................................................... 39 4 ÇALIŞMA YÖNTEMİ ........................................................................ 41 xii 3.1 Tablolarda Sınıflandırma Sistemi ......................................................... 43 5 TABLOLAR ............................................................................................... 45 TABLO 1 .................................................................................. 45 TABLO 2 .................................................................................. 51 TABLO 3 .................................................................................. 54 TABLO 4 .................................................................................. 63 TABLO 5 .................................................................................. 69 TABLO 6 .................................................................................. 75 TABLO 7 .................................................................................. 85 TABLO 8 .................................................................................. 95 TABLO 9 ................................................................................ 101 TABLO 10 ................................................................................ 108 TABLO 11 ................................................................................ 117 TABLO 12 ................................................................................ 120 TABLO 13 ................................................................................ 123 TABLO 14 ................................................................................ 129 TABLO 15 ................................................................................ 135 TABLO 16 ................................................................................ 139 TABLO 17 ................................................................................ 145 TABLO 18 ................................................................................ 152 ІІІ. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1 ÇEVİRİDE DEĞİŞTİRİLENLER ...................................................................... 163 1.1 Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olup Türkçeye Tek Sözcükle Aktarılanlar ........ 163 1.2 Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olmayıp Türkçeye Kalıp Yapıyla Aktarılanlar ....... .......................................................................................................................... 167 2 TABLOLAR ............................................................................................. 168 xiii TABLO 1 ................................................................................ 168 TABLO 2 ................................................................................ 172 TABLO 3 ................................................................................ 175 TABLO 4 ................................................................................ 180 TABLO 5 ................................................................................ 184 TABLO 6 ................................................................................ 188 TABLO 7 ................................................................................ 195 TABLO 8 ................................................................................ 201 TABLO 9 ................................................................................ 204 TABLO 10 ................................................................................ 210 TABLO 11 ................................................................................ 213 TABLO 12 ................................................................................ 217 TABLO 13 ................................................................................ 219 TABLO 14 ................................................................................ 223 TABLO 15 ................................................................................ 225 TABLO 16 ................................................................................ 227 TABLO 17 ................................................................................ 229 TABLO 18 ................................................................................ 231 SONUÇ ................................................................................................................ 234 KAYNAKÇA ....................................................................................................... 241 xiv KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik bilgi age : adı geçen eser agm : adı geçen makale Ar. : Arapça bk. : bakınız çev. : çeviren çiz. : çizen ed. : editör İng. : İngilizce s. : sayfa ss. : sayfadan sayfaya T. : Türkçe vb. : ve benzerleri vd. : ve diğerleri xv TRANSKRİPSİYON İŞARETLERİ TABLOSU ṣ ص a, ā )آ( أ ḍ ض a, e (أ( ا ṭ ط ' ء / ئـ ẓ ظ b ب 'a, a' ع t ت ġ غ s̱ ث f ف c, j ج ḳ ق ḥ ح k ك ḫ خ l ل d د m م ẕ ذ n ن r ر h ھ z ز (v (o, ō, u, ū و s س (y (ı, i, ī ي ş ش xvi GİRİŞ Türkçeyle Arapça yapısal ve grupsal açıdan birbirinden farklı iki dildir. Ancak hem coğrafi hem sosyal hem de dinî nedenlerden dolayı yüzyıllar önce başlayan ve bugüne kadar süregelen ortak kültür ve miras geleneğini paylaşmışlardır. İki kültür arasındaki bu paylaşımın en başında dil gelmekle birlikte çok yönlü kültürel alışveriş sağlandığı bilinmektedir. Yakın zamana kadar bu dil ve kültür alışverişinde, çeviri göz ardı edilemeyecek kadar önemli rol oynamıştır. Günümüzdeyse çeviri faaliyetlerine durgunluk ve kalitesizlik hâkim olmuştur. Zaman zaman “çeviri kokan çeviri” ifadesi, çoğu çeviriyi tam olarak tanımlamaktadır. Türkiye Türkçesine Modern Arap Edebiyatından yapılan edebi çevirilerin sayısı azdır. Ancak son zamanlarda bu sahadaki çalışmaların artma eğilimi gösterişi ve bu çalışmaya inceleme konusu olan "Sersera Fevka'n-nil / Nil Üstünde Gevezelik" 1 gibi çevirilere rastlamak umut verici gelişmeler arasında sayılabilir. Söz konusu eser, Mısırlı yazar Necip Mahfuz tarafından Arapça yazılmış olup Türkçeye Prof. Dr. Rahmi Er'in gayretleriyle kazandırılmıştır. Bir bakıma, Arapçayla Türkçe arasında çeviri yapmanın zorluğu karşısında çevirmen, birçok sorunla yüzleşmektedir. Bunlardan en önemlisi ve belki de en zor olanı, kalıp ifadelerin çevrisidir. Bundan hareketle bu çalışmada deyim, atasözü vb. kalıp nitelikli yapıların çevrilişine değinilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda tez konusu olarak Arapça-Türkçe çeviride kalıp ifadelerin aktarım bakımından incelenmesi'ni seçerken popüler olması nedeniyle Nobel ödülü sahibi Necip Mahfuz'un eserlerinden Türkçede Nil üstünde Gevezelik 2 adıyla bilinen roman üzerinde çalışmak uygun görülmüştür. Eserde geçen kalıp ifadeler, Arapçadan Türkçeye aktarım sırasında yaşatılan değişiklikler ve anlatımsal özellikler açısından iki dili birbiriyle karşılaştırmak suretiyle incelenmiştir. Bunu yaparken de çeviri teknikleri ve yollarının metin üzerinden araştırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede kalıp yapılar, atasözleri ve ağırlıklı olarak deyim çevirisi ele alınmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra, tek sözcüklü ya da birden fazla sözcük öbeğinden oluşan 'kültür odaklı ifade' denen kalıplar da inceleme konusuna dâhil edilmiştir. 1 Necip Mahfuz, Sersera Fevka'n-Nil, 5. B., Kahire, Dāru'ş-Şurūḳ, 2015 (Çalışmadaki Arapça alıntılar bu baskıya aittir). 2 Necip Mahfuz, Sersera Fevka'n-Nil, (çev.) Rahmi Er, Nil Üstünde Gevezelik, Ankara, Hece Yayınları, 2015 (çalışmadaki Türkçe alıntılar bu baskıya aittir). 1 Çalışma, giriş, üç bölüm, sonuç ve kaynakçadan oluşmaktadır. Birinci bölümde, çeviri olgusuyla yazın çevirisi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Arapçayla Türkçe arasındaki çeviri sorunları kısaca tanıtılmıştır. Çalışmaya konu olan çeviriden, gerektiğinde örnek verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca kullanım sıklığı dikkate alınarak deyim ve atasözleri düzeyinde çeviri sorunlarına değinilmiştir. İkinci bölümde, romandaki Arapça kalıplar belirlenip Türkçe çevirileriyle karşılaştırılarak tablolara yerleştirilmiştir. Tablolarda, kalıp olduğu düşünülen Arapça ifadeler ve bunların Türkçe karşılıkları gösterilip dildeki sınıflandırmaları ve gerektiğinde dipnotla verilerek çeviriyle ilgili bazı açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca burada, tablolarda kullanılan çalışma yöntemiyle yazarın hayatı ve söz konusu eseri hakkında biraz bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümdeyse Arapça- Türkçe aktarım sırasında kalıplarda biçim değişikliğini açığa vurmak için örnek romandan hareketle "Çeviride Değiştirilenler" başlığı altında görüş bildirilmiştir. Bu bölümde, Arapçadan Türkçeye aktarılırken kalıp niteliğini yitiren ve Türkçe çevirsinde kalıpla aktarılan söz yapıları da inceleme konusu olmuştur. Bu doğrultuda, söz konusu bölümün, biri "Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olup Türkçeye Tek Sözcükle Aktarılanlar", diğeri "Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olmayıp Türkçeye Kalıp Yapıyla Aktarılanlar" olmak üzere iki başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür. Bu çalışmada, genelde Arapça-Türkçe çeviride özeldeyse deyim, atasözü vb. kalıp ifade düzeyinde çeviri sorunları ele alınmaya çalışılmıştır. Bu amaca uygun olarak çeviri metinden hareketle aktarım sırasında karşılaşılan değişiklik ve kaymalar tespit edilip inceleme yoluna gidilmiştir. Özellikle kalıp yapı aktarımında, çevirinin doğru ve amaca yönelik olmasını sağlamak için çevirmenin yaşayabileceği sorunlara değinilip uyulabilecek bazı çözüm ve teknikler, çeviri metin üzerinden uygulamalı bir şekilde gösterilmeye çalışılmıştır. Bilimsel araştırmaların amacı, bilim dünyasına katkı sağlamak ilkesinden hareketle bu çalışmanın da Arapça-Türkçe çevirmenlere, bu sahada çalışan araştırmacı ve akademisyenlere kaliteli ve sonuç odaklı bir çeviri yapmaları için gereken incelikle titizliğin gösterilmesi ve kültürel değerlerden kaynaklanan sorunlarına dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca bu sahada yapılmış olan önceki çalışmalar vurgulanıp uygulamaya geçirilmesiyle birlikte, sonradan yapılacak araştırmalara zemin hazırlaması da amaçlanmıştır. 2 І. BİRİNCİ BÖLÜM 1 DİLSEL YAKLAŞIMLAR 1.1 Dil Nedir? Dil en yalın tanımıyla iletişim ve bildirim aracıdır 3. Bir başka deyişle, insanların kendi aralarında iletişim kurmak amacıyla kullandıkları sistemin adıdır. İnsanlar bu iletişimsel sistemde duygularını ve düşüncelerini aktarmak için bir takım sessel ve görsel işaretler kullanmakla birlikte büyük oranda dizgeyi oluşturan dil birimlerini sözcük, sözcük öbeği, cümle vb.ni kullanırlar. Burada, insan dilinde konuşma becerisi çok önemli bir rol oynamaktadır. Ancak dil sadece bir konuşma aracı olarak algılanmamalıdır. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran özellik, onun dilindeki ses birimlerine dayalı oluşturduğu sözcük ve sistemli işaretler birliğinin olmasıdır. Örnek olarak hayvanların anlaşma sisteminde sessel ve dokunsal iletişim ağır basarken insan dilinde konuşma yetisi vardır. Her ikisi de iletişim aracıdır aslında; yalnız hayvanlardaki iletişim sistemi, insan diline göre çok daha ilkel ve kısır kalmaktadır. Bu doğrultuda, Coşkun Ak, Türk Dili kitabının önsöz bölümünde, "Dil insanın varoluşu ile birlikte varolmuş; onunla birlikte yaşamını sürdürüp gitmekte, sürekli yenilenip gelişmektedir. El kol hareketleriyle anlaşmaya başlayan insanoğlu, giderek seslere ve ses öbeklerine yönelmiş ve zamanla geliştirdiği bir anlaşma sisteminin de sahibi olmuştur" 4 sözleriyle dilin tanımlamasını yapmıştır. Dil toplumların sosyal ve kültürel yaşamlarının aynasıdır. Bir toplumun etik, kültürel, sosyal ve yargı değerleri ancak dil vasıtasıyla yansıtılmakta olup dilin korunmasıyla sürekliliği sağlanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada son derece önemli olduğu düşünülen bir konu ele alınmış; dilin çeviri yoluyla bir başka dille nasıl buluştuğu, aktarım sırasında kültürel ve sosyal alışverişin nasıl gerçekleştiği sorgulanmıştır. Çalışmada kaynak dil Arapça, erek dil Türkçedir. 1.2 Çeviri Çeviri, bir dilden başka bir dile yapılan aktarma ya da tercüme işlemidir. Prof. Dr. Mehman Musaoğlu Türkçede çeviri kavramını, "Yabancı dillerden Türkçeye ve 3 İsmail Parlatır, Hatice Şahin, Türk Dili, Bursa, Ekim Yayınevi, 2010, s. 1. 4 Coşkun Ak, Türk Dili, 2. B, Ankara, Nobel Yayınevi, 2006, s. 1. 3 Türkçeden yabancı dillere herhangi sözlü veya yazılı bir metnin aktarımı" 5 olarak tanımlamaktadır. Uzmanlara göre çevirinin tarihi, insanlığın çok eski dönemlerine dayanmaktadır. Yalnız bilimsel bir çalışma alanı olarak çeviribilim adıyla bilinen bugünkü çeviri araştırmalarının haritasını ilk kez Amerikalı araştırıcı James Holmes, 1972'de "The Name and Nature of Translation Studies" 6 adlı yazısında çizmiştir. Bundan böyle çeviri araştırmaları, iki üst çatı altında değerlendirilmeye başlanır. Biri, çevirinin kuram ve türlerini betimleyip yorumlamaya yönelir (saf). Diğeriyse çevirinin kuram ve yöntem belirleme tekniklerinden yola çıkılarak yapılan çeviri veya metin transferi simgeler (uygulamalı). Çalışmamızda, doğrudan metin üzerinden geçerek çeviri inceleme amacı güdülmektedir. Bununla ilgili olarak uygulamalı çeviribilim adı altında değerlendirilen ve çeviri sürecini yönlendiren bazı etkenlerden de söz etmek gerekir. Holmes'e göre bunlar: çevirmen eğitimi, çeviri destek araçları ve çevirinin eleştirisidir. İlkinde çevirmenin aldığı dil eğitimi, kaynak ve erek dilin yapısal, anlamsal ve kullanımsal özellikleriyle kültürüne olan hakimiyeti, çeviri değerlendirme metotlarının öğretimi vb. faktörler ön plandadır. Çeviri destek araçlarıysa bilgisayar, internet ve teknoloji uygulamalarının kullanımı, çeviri yazılımları (ör. SDL Trados Teknolojileri) 7, sözlükler vb. malzemeleri temsil eder. Çevirinin eleştirisi ise çevirilerin değerlendirilip gözden geçirilmesi ve onlara yönelik eleştirel yazıların yazılmasıdır 8. 1.3 Dil ve Çeviri Yukarıda açıklandığı gibi dilin, insanı diğer varlıklardan ayıran özellik olmasıyla birlikte, bireyler arasında iletişim ve anlaşmayı sağlayan bir araç olduğu, bir toplumun sosyal yaşantısı, kültürü ve değer yargılarını korumada çok önemli bir rol üstlendiği herkesin malumudur. Zira bir toplumun dünyaya nasıl baktığını ve etrafındakileri algılayıp yorumlama biçimini ancak dil gösterebilir. Çeviri ve dil çiftlerinin birbirine bağlı ve içiçe olmaları da bu yüzdendir. İster yazı dilinde olsun ister günlük hayatta konuşarak gerçekleştirdiğimiz iletişim olsun ister zihnimizdeki hatıra ve düşüncelerimiz 5 Mehman Musaoğlu, "Türkçede Çeviri ve Aktarma", Bilig, 2003, s. 1. 4 James Holmes, "The Name and Nature of Translation Studies", Copenhagen, August 1972, ss. 66-79. 6 Bilgisayar destekli bir çeviri uygulaması, geniş bilgiye "http://www.sdl.com/" sitesinden ulaşılabilir. 8James Holmes, agm, çiz. Mehmet Hakkı Suçin, Öteki Dilde Var Olmak, 2. Baskı, İstanbul, Say Yayınları, 2013, s. 25. 4 ya da içimizdeki duyguları sözcüklere yansıtarak olsun hepsi, içinde var olduğumuz birer çeviri uygulamasıdır. Başka bir deyişle, ikisi birbirlerinin varlık sebebidir ki dilden söz edildiği yerde çeviri, çeviriden söz edildiği yerde de dil vardır 9. Bundan yola çıkarak dile doğrudan bağlantılı olan ve dili uygulamaya geçiren çeviri olgusunu ele almak gerekir. 1.4 Çevirinin Kısa Bir Tarihçesi Çeviriyle ilgili ilk kuram, Fransız düşünür Etienne Dolet’e (1509-46) aittir. Bunun da 16. yüzyılın Rönesans döneminde olduğu düşünülürse çevirinin bu dönemde ciddi bir öneme sahip olduğu ve sıkça yapıldığı anlaşılır. Söz konusu dönemde batılı çevirmenler, Yunan ve Roma uygarlıklarını yerli halklara aktarmayı ve öğretmeyi hedef edinmişti. 17. yüzyılın ortalarına gelindiğinde yazın çevirisi ve özellikle İngilizce ile Fransızca arasında yapılan klasiklerin çevirisi alanında büyük gelişmeler yaşanmıştır. 18. yüzyılda Alexandre Pope, çevirmen için asıl sorun, ‘kendi çağdaş okurunun okumasını sağlayacak bir çeviri sunabilmek’ olduğunu öne sürmüştür. Pope'a göre bir eserin çevrilmesindeki amacın "okunmak" olması hasebiyle, çevirmen bu amacı güderek eser vermelidir. Ayrıca çevirmen, özellikle yazınsal ve edebi nitelikteki yazıların çevirisinde yaratıcı olmalı, bir de aktardığı dildeki estetik anlayışına ve yazı özelliklerine vakıf olmalıdır. 19. yüzyıldaysa çeviri özgün metne ne kadar sadık ve özenli olursa o kadar yabancı gelir görüşünden hareket edilerek çeviride yabancılaştırma olgusuyla birlikte, erek dil okurunun kaynak dile taşınması ve kaynak metnin yabancı gelebilecek tüm özellikleriyle yansıtılması amaçlanmıştır 10. 9 Ayşe Ece, Edebiyat Çevirisinin ve Çevirmeninin İzinde, 1. Baskı, İstanbul, Sel Yayıncılık, 2010. 10 N. Berrin Aksoy, Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, Ankara, İmge Kitabevi, 2002, ss. 15-20. 5 2 ÇEVİRİDE DİLBİLİMSEL YAKLAŞIMLAR Çeviri, dilin tüm çalışmalarını içine alan ve diller arasındaki mukayese yönteminin her yönüyle dile hizmet eden dilbilimin uygulamalı bir yanıdır. Dilbilim farklı diller arasında karşılaştırma yapmaya odaklandığı gibi çeviri de iki dil arasındaki kod sistemini çözüp bir metni yeniden üretme yoluna girmesi itibarıyla, dilbilimden yararlanmaktadır. Bu çerçevede, Euguene Nida, çeviriyle ilgili yazdığı "Toward a Science of Translating (1964)" adlı kitabında, çeviri kuramsalından daha çok uygulamaya ağırlık vermiş, kaynak-erek dillerin sıkı sıkıya biçimsel bağlılığı ve anlama hizmet etmeyen sözcüğü sözcüğüne aktarılmasına karşı görüşler kaydetmiştir 11. Nida'ya göre kaynak metindeki iletinin özü kültürlere hitap edecek şekilde aktarılmalıdır. Bu demektir ki iletinin aktarımında meydana gelebilecek biçimsel değişiklikler ya da şekil kaybı metnin içinde yatan mesajın anlamca doğru aktarıldığı ve kültürler arasında uyum sağlandığı sürece hiç önemli değildir. Ardından gelen Naom Chomsky, Nida'nın görüşlerinden hareketle, dilde yüzey yapıya dönüşen bir derin yapıdan bahsetmiştir. Hem Nida Hem Chomsky dilin her türlü kullanımında derin bir varlık olduğunu; gösterilen veya söylenen şeylerin arkasında ulaşılması gereken bir öz bulunduğunu öne sürmüşlerdi. Tüm dünya dilleri için geçerliliğini kanıtlayan bu tespit, diller arasında çevirinin olası bir faaliyat olduğunu göstermektedir. Burada, derin yapıda gizli bulunan iletiyi çözümleyip yüzey yapıyla aktarırken hedef kültürün kabul edebileceği değişiklikler yapmak çevirmene düşmektedir. Ayrıca Nida'nın görüş ve önerilerine dayanarak çevirmen sadece metni oluşturan söz birleşkelerini incelemekle kalmayıp metin dışı araştırma ve okumalar yapması, kaynak ve erek dilin özellikleri ve kültürünü çok iyi bilmesi gerekir 12. 2.1 Çeviri nasıl olmalıdır? Bir çeviri çalışması, kuram ve uygulamanın birleşiminin ürünüdür. Ancak sağlıklı ve dengeli bir çeviri, kuram ve uygulamanın her ikisinin ağırlıklı olarak bir araya gelmesiyle oluşturulur. Bu yüzden, çeviri eğitiminde ve uygulanmasında da çeviri araştırmaları, dilbilgisi kuralları, dile yansıyan kültür ögeleri, dilbilim vb. konulardan yararlanmak gerekir. Şu var ki gerek çeviri öğrencisi gerek çeviriyi iş edinmiş çevirmen gerekse de çeviri eyleminde bulunmak isteyen herhangi biri, çevirinin kuramsal 11 Eugene Nida, Towards a Science of Translating, Leiden: E. J. Brill, 1964. 12 Nida, age, çiz. N. Berrin Aksoy, age, ss. 21-24. 6 meselelerini ancak yabancı bir metni çevirerek uygulamaya geçirmesiyle kavrayabilir. Böylelikle çeviri işi yapanların; kaynak metni okuyup koldlarını çözme, metni anlama ve diğer dile aktarma, kaynak dilin mesajını anlayıp erek dile yansıtma gibi becerileri kazanmaları sağlanır 13. İyi ve kaliteli bir çevirinin uygulanabilmesi için çevirmen, sözcüğü sözcüğe aktarmaya değil kaynak metindeki anlamın karşılığının erek metne aynen aktarılmasına odaklanmalıdır. Bu da çevirinin temel öğretisidir. Bu çerçevede, 16. yüzyılın düşünürlerinden Fransız Etienne Dolet, ("Bir dilden diğerine iyi çeviri yapmanın yolları” / “How to translate well from one language into another”) adlı yazısında, çevirmenin izlemesi gereken beş ilke saptamıştır. Bunlar: 1. Özgün metindeki anlamı yakalamak, 2. Kaynak ve erek dile çok iyi derecede hakim olmak, 3. Sözcüğü sözcüğüne çeviri yapmamak, 4. Olabildiğince günlük dil kullanımlarına yer vermek, 5. Metne oturabilecek doğru tonu yakalayacak söz belirlemektir 14. Dolet'in ortaya attığı çeviri önerilerinin 16. yüzyılda kaydedildiği düşünülürse çevirinin daha o dönemde de çok ciddiye alındığını anlayabiliriz. Çeviri yöntemleri, geçmişten günümüze, çevirinin yapıldığı zaman ve dönemin gerektirdiği ideolojik ve dinsel şartların etkisi altında kalsa da hep bu ilkelerin izinden gitmiştir. Zamanla, toplumların yaşadığı sosyal ve kültürel şartların küreselleşmesi sonucu teknoloji ve büyük hızla gelişen bilişim çağı, bu ilkelere bazı güncellemeler getirmiştir. Bunun sebebi şudur ki çeviri gittikçe hayatî bir önem kazanmış, ayrıca yaşamın her alanına dâhil olmaya başlamıştır. Batıda ilk yazılı çeviri çalışmaları genelde Yunan felsefesi ve Roma uygarlığını öğrenmek amacıyla yapılmıştır. Daha sonra Hiristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, İncil ve diğer kutsal kitapların çevirisi yapılmaya başlanmıştır. Bu tür çeviride çevirmenler, daha çok metnin içinde yatan mesajı ve anlamı aktarma yolunu seçmişlerdir 15. Günümüzdeyse çeviri, sadece felsefi ve dini metinlerle kalmayıp edebiyat, sanat, hukuk, akademik yazılar 13 N. Berrin Aksoy, age, ss. 11-12. 14 Etienne Dolet, "La manière de bien traduire d'une langue en aultre", National Library of France, 1540. 15 Bk. N. Berrin Aksoy, age, s. 15. 7 ve her türlü bilim dalını kapsamaktadır. Dolayısıyla; çeviri sahasındaki çeşitlilik sonucu olarak -özellikle yirmi yüzyılın ikinci yarısından sonra- çevirinin bir bilim dalı olarak incelenmesine gereksinim duyulmuştur. 2.2 Skopos Kuramı ve Metin Türleri Skopus kuramı, Alman çeviribilimci J. Hans Vermeer'in, çevirinin amacına göre uygulanması gerektiğini vurgulayan görüşüdür. Kökeni Yunanca olan skopos, Türkçede 'amaç, hedef, gaye' anlamında kullanılır. Skopos ilkesine göre çevirmen, alıcı veya okur kitlesini hesaba katarak çeviri sürecini yönlendirmelidir. Buna bağlı olarak çevirmen metni aktarırken çeviriyi kim okuyacak, muhatap olacak kesimin kültür düzeyi nedir, metni anlamaları için gerekirse ne tür değişiklikler yapmalı gibi sorulara yanıt arayacaktır16. Metin çözümleme yaparken çevirmen, metnin işlevsel özellikleri ve sosyo-kültürel çerçevesini anlamalıdır. Alman çeviribilimci Katharina Reiss, metinleri dil işlevlerine göre sınıflandırarak bilgilendirici, anlatımcı ve işlemci olmak üzere üçe ayırmıştır 17. Bu bağlamda Reiss ve Vermeer, çevirinin metin işlevine ve alıcı kitlesine göre şekillenmesi gerektiğini savunmuşlardır. Çeviriye kuramsal yaklaşan tüm bu görüşlerden amaç, çevirinin nasıl yapılması ve hangi ölçütler üzerine değerlendirilmesi gerektiğini saptamaktır. Reiss'e göre çevirmen, aktarma işine başlamadan önce kaynak metne hâkim olan işlevin farkında olmalıdır. Örneğin edebi bir yazı, anlatımcı metinlerin kategorisine dâhil olduğu için çevirmen, yazarın benimsediği perspektif ve üslubun izinden giderek kaynak metnin estetik yanlarını aktarmaya ağırlık vermelidir. Kaynak dil metni bilgilendiriciyse daha çok içeriğini özenerek mantıksal ve açık bir dille çevirisini yapmalıdır. İşlemci metinlere gelince erek dinleyici/ okuyucu kitlesinde ağırlıklı olarak iletişimsel çeviri yoluyla 18 aynı etkiyi tekrar yaratma yoluna gitmelidir. 16 J. Hans Vermeer, Çeviride Skopos Kuramı (çev. Ayşe Handan Konar), İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları. 17 Katharina Reiss, Translation Critisim: Potentian and Limitations, (çiz) Mehmet Hakkı Suçin, Öteki Dilde Var Olmak, 2. Baskı, İstanbul, Say Yayınları, 2013, s. 46. 18 Ayrıntılı bilgi için Bk. "Newmark'a Göre Anlamsal Çeviri ve İletişimsel Çeviri", ss. 14-15. 8 3 ÇEVİRİDE EŞDEĞERLİK SORUNLARI 3.1 Roman Jacobson'ın Eşdeğerlik Yaklaşımı Ramon Jakobson "On Linguistic Aspects of Translation" adlı yazısında, iki dil arasında tam bir eşdeğerliğin bulunmadığının tezini savunmaktadır. Bu noktayı izah etmek adına Jakobson'ın çeviriyi, diliçi çeviri, dillerarası çeviri ve göstergelerarası çeviri olmak üzere üç türe ayıran görüşü şu şekildedir 19: a) Diliçi çeviri (yeniden sözcükleme): Bir dilin sözlü göstergelerinin yine aynı dildeki başka göstergelerle ifade edilmesidir. b) Dillerarası çeviri: Bir dilin sözlü göstergelerinin başka dildeki göstergelerle karşılanmasıdır. Türkçeden Arapçaya veya İngilizceden Türkçeye yapılan çeviri buna örnek verilebilir. c) Göstergelerarası çeviri: Bir dilin sözlü göstergelerinin sözlü olmayan başka göstergelerle yorumlanmasıdır. Örneğin: İnternet ortamında söz yerine imge ve sembol kullanılmasıdır (� iyi, ☹ üzgün, ☺ mutlu vb.). Diliçi çeviri (intralingual) olgusuna verilen tanım, insanın dili kullanmasıyla hep çeviri eyleminde bulunduğunu gösterir. Aynı dili konuşanlar, dediklerini pekiştirmek ya da alıcının söylenenleri anlamasını sağlamak için sözdizimini değiştirerek veya aynı dildeki eşanlamlılarını kullanarak tekrar söylemeye gerek duyabilir. Dillerarası çeviri (interlingual) veya temel anlamıyla farklı iki dil arasında yapılan aktarma diye algıladığımız çevirinin yapılmasından asıl amaç, kaynak dil mesajını erek dile aktarmaktır. Jakobson'a göre bir dilin gramer kuralları ve yapısallığı, dile yansıyan sosyal ve kültürel şartlar vb. nedenlerden dolayı, o dilin diğerlerinde tam bir eşdeğer karşılık bulamamasına yol açabilir. Çevirmenler de bu gibi sorunlarla her zaman karşılaşır. Dolayısıyla bazı çeviri stratejileri yardımıyla telefi ederek aktarmada uygun yolu bulmak çevirmene düşer. Çevirmenin, çeviri yaptığı dilleri çok iyi derecede bilmesinin yanı sıra söz konusu dillerde eşdeğerlik sağlama stratejilerine ve tekniklerine vakıf olması gerekmektedir 20. 19 Roman Jakobson, "On Linguistic Aspects of Translation", Cambridge, MA: Harvard University Press, 1959, s. 233. 20 Mehmet Hakkı Suçin, Öteki Dilde Var Olmak: Arapça Çeviride Eşdeğerlik, 2. Baskı, İstanbul, Say Yayınları, 2013, ss. 29-30. 9 3.2 Van den Broek'in Eşdeğerlik Yaklaşımı "Çeviri Kuramında Eşdeğerlik Kavramı" adlı yazısında Hollandalı çeviribilimci Van den Broeck, yazın çevirisinin okuyucu tarafından nasıl anlaşılması gerektiğinin çerçevesinde eşdeğerlik konusunu incelemiştir. Van den Broek, çeviride eşdeğerliği şöyle tanımlamaktadır: "Çeviride eşdeğerlik, kaynak dil ve erek dil metinlerinin ya da içlerinde bulunan herhangi konumsal varlıkların karşılıklı olarak birbirine yakın özellikleriyle ilişkilendirilebildiğinde hasıl olur." 21 Broeck'ın eşdeğerlik anlayışı metinsel göndermelerle ilgilidir. Ona göre hem özgün metin hem de çeviri metin iletişimsel bakımdan birbiriyle ilintili olup aynı işlev görmelidirler. Ayrıca çevirinin bitmiş olması, ancak kaynak metnin iletisinin erek metne tüm unsurlarıyla eşdeğer karşılıklarla aktarılması durumunda olur. 3.3 Catford'un Eşdeğerlik Yaklaşımı ve Çevrilemezlik Sorunu John Catford (1965), kaynak ve erek dil metinlerinin birbirine eşdeğer olması için aynı işlevsel durumda olmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Catford'a göre çeviride amaç, kaynak dil anlamlarının erek dile aktarılması değil erek dil anlamlarının kaynak dil anlamlarıyla yer değiştirmesini sağlamaktır 22. Üstelik kaynak metinle erek metin aynı durumsal özellikleri paylaşabilir olduğunda çeviri eşdeğerlidir. Bu paylaşım ancak kaynak ve erek kültürlerin birbirine ne kadar yakınlık ve ortaklık paylaştığıyla orantılıdır. Yalnız bazı kültürler diğerlerinden çeşit çeşit farklılıklar gösterdiği için "kaynak dil metninde işlevsel bakımdan kendine özgü olan bir durumsal özelliğin, erek dilin bağıntılı olduğu kültürde hiç olmayışı ya da bulunmayışı " 23 na işaret eden 'çevrilemezlik' gibi sorunlarla zaman zaman karşı karşıya gelinebilir. Burada çevirmen, erek dilde eşdeğer bir karşılık bulmasa da birtakım stratejiler yoluyla telafi ederek yakın anlamlı bir alternatifi bulmak zorundadır. Bu durumu izah etmek adına çeviride geçen şu ifadeler örnek gösterilebilir (Arapçada üç atasözünün çeviri örneği): 21 Van den Broeck, equivalence in Translation theories, (çiz.) N. Berrin Aksoy, age, s. 41. 22 Jhon Catford, A Linguistic Theory of Translation – An Essay on Applied Linguistics, London, Oxford University Press, 1965. 23 Catford, age; (çiz) Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 32. 10 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri a 'buyurunuz, bilgece sözleri خذوا الحكمة من أفواه المساطيل. sarhoşlardan duyunuz!' a) ḫuẕu'l-ḥikmete min afvāhil-masāṭīl [29/19-20] Arapçadaki "ḫuẕu'l-ḥikmete min afvāhil-masāṭīl" atasözünün, kaynak metinde söz değişikliğine uğratılarak kullanılmıştır. Burada asıl deyişe göre atasözü, "buyurunuz, bilgece sözleri delilerden duyunuz" biçiminde verilmeliydi. Ona göre sözü edilen sarhoş değil delidir. Metindeki diyalogların çoğu, esrarın içildiği ortamda geçtiği için yazar, ironi amacıyla 'kendinden geçmiş' anlamına denk gelen "masāṭīl" sözcüğünü kullanarak bu değişikliğin yapılmasını uygun görmüştür. Çevirmen de bu durumu betimlemek için Türkçede 'uyuşturucu sarhoşları' ifadesini kullanmıştır. Söz konusu atasözünün Türkçede tam bir karşılığı olmadığı için çevirmen, bağlam yardımıyla çevirisini birebir yapmıştır (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). Yukarıda geçen ifadenin çevirisinin sözcüğü sözcüğüne yapılması ve eşdeğer olmamasına karşın, okuyucu kaynak metnin iletisini alabildiğine göre çeviri başarılıdır. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri b kim arkadaşlarına benzerse, onun و من شابه أصدقاءه فما ظلم، .. günahı yoktur. b) ve men şābehe aṣdikā'ehū fema ẓalama [52/9-10] Arapçadaki "men şābehe abāhū femā ẓalama" ifadesi, kaynak dil metninde söz değişikliğine uğramış durumdadır. Asıl deyişe göre atasözü 'kim babasına benzerse onun günahı yoktur' biçiminde verilmeliydi. Ancak yazar, burada arkadaş ortamında geçen konuşma havasına uymak amacıyla, adı geçen atasözündeki 'baba' sözcüğünü 'arkadaş' sözcüğüyle değiştirmiştir. Çeviri birebir yapılmıştır. Gerçi Arapça ifadenin Türkçedeki yakın anlamlısı 'hık demiş babasının burnundan düşmüş' olsa da kaynak metne göre bu karşılık uygun olmamıştır. Bunun nedeni, iki ifadenin aynı anlamsal değeri taşımaması ve çevirmenin okuyucuya kaynak dil metnin havasını yansıtmak istemesidir (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). Yine bu örnekte de kaynak metnin iletisini aktarmada bağlamdan yararlanılmıştır. 11 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri .felaketlerin en kötüsü bizi güldürendir شر البلية ما يضحك. c) şerru'l-beliyyeti mā yuḍḥiku [138/15-16] Arapça metinde geçen "şerru'l-beliyyeti mā yuḍḥiku" atasözünün Türkçedeki yakın anlamlısı "güler misin, ağlar mısın" görünse de iki ifade birbirinin karşılığı değildir. Arapça ifade, en büyük felaket karşısında insan elden bir şey gelmediğinin farkına vararak şaşkınlık ve üzüntüden gülebilir anlamını barındırmaktadır. Çevirmen, anlamı kaybetmeyecek bir çeviri uğruna bağlamdan anlaşılır diye ifadeyi birebir aktarmıştır (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). 3.4 Çeviri Kaymaları ve Örnekleri Yukarıda verilen örneklerden hareketle çeviri sırasında yaşanan bazı kaymalar, önerilen çözüm ve telafi yöntemleri gösterilmiştir. Bu tür kaymaları (translation shifts) "Kaynak dil metninden erek dil metnine geçiş süresinde biçim sınırlamalarına uyuşmayıp istenen anlamı ulaştıran başka yollara sapma" 24 olarak tanımlayan Catford, kaynak metindeki biçimbirimlerin erek metne farklı bir söz düzeyinde aktarılabilmesini savunmaktadır. Örneğin kaynak anlamın sözcük olduğu halde erek dile kalıp bir yapı olarak aktarılmasıdır. Buna bağlı olarak anlamı kaybetmemek koşuluyla zamanların görünüşleri düzeyinde de bazı kaymalar yaşanabilir. Bunun da çalışmamızda birçok örneği bulunmaktadır. Catford'un izinden giderek çalışmada yer alan kaymalar şöyle örneklendirilebilir. a) Yapısal kaymalar: Kaynak dille erek dil arasında yapısal özellikler düzeyindeki değişikliklere işaret eder. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri .Enis'e sert bir bakış attı رمقه بنظرة شوكية. 1) ramaḳahū bi-naẓratın şevkiyye [17/15] 24 Catford, age; (çiz) Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 33. 12 Arapçada yüklem, cümle başındayken Türkçede yüklem, genellikle cümlenin sonunda yer alır. Bu nedenle, Arapça-Türkçe arasında çeviri yapanlar, Arapça için (yüklem + özne + tümleç), Türkçe için (özne + tümleç + yüklem) olmak üzere iki dildeki cümle kurgu sisteminin birbirinden farklı olduğuna dikkat etmelidir. b) Sınıfsal kaymalar: Belli bir dilbilgisel sınıfa ait olan kaynak dilbirimin erek dile farklı bir bir dilbilgisel sınıfa ait sözcükle aktarılmasıdır. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri ... ,çok iyi ettin عين الصواب، .. 2) a'ynu'ṣ-ṣavāb [33/11] Burada altı çizili "a'ynu'ṣ-ṣavāb / T: doğrunun açık gözü bu" Arapça ifadesi, genelde bir duruma karşı doğruluk vermek ya da haklılık kazandırmak amacıyla kullanılmakta olup }ad+ad{ birlikteliğinden oluşan bir deyimdir. Türkçe çevirisindeyse uygun bir karşılık olarak 'iyi etmek' eylemi kullanılmıştır. c) Sistemiçi kaymalar: Bu durumda, kaynak dildeki sözcüğün tekil olarak kullanıldığı halde, erek dilde çoğul olarak kullanılması örnek verilebir. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri .iyi akşamlar مساء الخير. 3) mesā'u'l-ḫayri [28/20] Örnekte geçen çizili ifade iki dilde de bir selamlama sözü olup kalıplaşmış durumdadır. Arapçada akşam anlamını karşılayan " mesā' " sözcüğünün tekil olmasına karşın, Türkçe metinde çokluk eki almış olduğu görülmektedir. Ayrıca " ḫayr " sözcüğü de Arapçada ad iken Türkçeye 'iyi' sıfatıyla aktarılmıştır. Dolayısıyla bu örnekte, çeviride aynı anda sistemiçi ve sınıfsal kayma }bk. b) sınıfsal kaymalar{ yaşandığını görebilmemiz mümkündür 25. 25 Geniş bilgi için bk. Mehmet Hakkı Suçin, age, ss. 31-35. 13 3.5 Biçimsel Uyuşma ve Dinamik Eşdeğerlik Biçimsel uyuşmada, kaynak dilin dilbilgisel, sözcüksel ve anlamsal yapılarını erek dile en yakın eşdeğerini sunarak aktarma yoluna gidilir. Nida, çeviride diller arasında biçimsel uyuşmanın her zaman mümkün olmayacağını ve erek dil okuyucu/dinleyici kitlesi tarafından kolayca anlaşılamayacağını vurgulamaktadır: "Biçimsel uyuşmada, tipik bir şekilde 'bağımlı' çeviri yöntemi kullanarak kaynak dilin yapısının erek dile uydurulması sonucu olarak erek metindeki dilbilgisel ve üslupsal yapı bozulur; bu da iletinin yapısına zarar verir, alıcının yanlış anlamasına ya da anlamak için çok güçlük çekmesine neden olur" 26. Dinamik eşdeğerlikteyse çevirmenin, kaynak dil mesajının bıraktığı etkiyi erek dil dinleyici/okuyucu kitlesinde aynen yaratmasına odaklanılmaktadır. Dinamik eşdeğerlikte, "Genelde özgün metnin biçimi değişir; ancak bu değişiklik, kaynak dile yeniden aktarımın, aktarımdaki bağlamsal tutarlığın ve hedef dildeki dönüşümün kurallarına uygun olduğu sürece ileti korunmuş demektir ve çeviri sadıktır" 27. Bu ilişkiyi izah etmek için çalışmamızdaki çeviriden şu örneğe bakılabilir: Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri .N'olur benim canımı sıkmayın ال تحرجونى و حياة أمكم . . lā tuḥricūnī ve ḥayātu ummukum [46/6] Yukarıda verilen örnekte, altı çizili "ve ḥayātu ummukum" ifadesi, Mısır Arapçasına özgü olup Türkçede 'anne hatırı için' gibi bir anlama denk gelmektedir. Ancak dinamik eşdeğerlik ilkesine göre kaynak dildeki mesajın anlaşılması ve aynı etkinin erek dil metninde tekrar yaratılması uğruna Türkçede 'ne olur' karşılığının kullanılması uygun görülmüştür. Bunun nedeni, Mısır kültüründe 'anne hayatı/hatırı için' gibi işlevsel kullanımların Türk kültüründe, 'ne olur' yapısıyla karşılanabilir olmasıdır. Dolayısıyla söz konusu ifadenin biçimsel uyuşma yoluyla değil dinamik eşdeğerlik yoluyla aktarılması daha doğru olacaktır. 26 Euguene Nida, Charles R.Taber, The Theory and Practice of Translation; (çiz.) Mehmet Hakkı Suçin, age, s.36. 27 Euguene Nida, Charles R.Taber, age, s. 200, (çiz.) Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 37. 14 Çeviri sürecini yönlendiren ve eşdeğerlik konusuna farklı yaklaşan bir başka husus da Newmark'ın çeviriyi anlamsal ve iletişimsel diye ayıran yaklaşımıdır. 3.6 Newmark'a Göre Anlaşmsal Çeviri ve İletişimsel Çeviri Peter Newmark "Approaches to Translation" adlı eserinde, Nida'nın eşdeğerlik tasarısına benzeyen bir yaklaşım benimsemiştir. Nida'nın önerdiği biçimsel uyuşma ve dinamik eşdeğerlik anlayışına mukabil Newmark, anlamsal çeviri ve iletişimsel çeviri terimlerini yeğlemektedir. Anlamsal çeviri, edebi yazılarla anlatıya dayalı metinler için daha uygundur. Çünkü bu tür metinlerde yazarın üslubu ve yönelimi metin kadar önemsenmektedir. İletişimsel çeviriyse okuyucuya net ve anlaşılır bir mesaj verme çabasından dolayı erek dilin özgün ifadelerini kullanarak okuyucuda kaynak mesajın etkisini tekrar yaratmaya öncelik tanıdığı için bilgi verici ve çağrısal nitelikte olan metinler için daha uygundur 28. Newmark, anlamsal çeviriyle iletişimsel çeviri yaklaşımını şöyle belirtmektedir: "Anlamsal çeviri kişiseldir, bireyseldir; yazarın düşünce sürecini takip eder; abartılı çeviri [over-translation] eğilimi gösterir ve anlamsal inceliklere dikkat eder. Bununla birlikte kullanımbilimsel etkiyi yeniden yaratmak için kısa ve özlü anlatım kaygısı taşır. İletişimsel çeviri ise sosyaldir; metnin mesajı ve itici gücü üzerinde odaklanır, genellemeli çeviri [undertranslation] eğilimini gösterir. Doğal ve ustaca bir üslupla oluşturulur. Anlamsal çeviride genellikle bilişsel ve kullanımsal kayıplar meydana geldiği için orijinal metinden daha alt düzeydedir... buna karşılık iletişimsel çeviri genellikle orijinal metinden daha güzeldir. Bir zorunluluk söz konusu olursa anlamsal çeviri yorumlamak [to interpret], iletişimsel çeviri ise açıklamak [to explain] zorundadır" 29. Newmark'a göre gerek anlamsal çeviri olsun gerek iletişimsel çeviri olsun kullanılan yöntemi belirlemek çevirmene aittir. Bu sayede, çevirme işine başlamadan önce çevirmen, metnin tüm fikirlerini, sözcüksel ögelerini ve anlamsal yanlarını iyice kavramalı, buna bağlı olarak metne göre uygun yöntem belirlemelidir. Ayrıca anlamsal 28 Peter Newmark, Approaches to Translation, Prent'ce Hall International Ltd, 1988. 29 Peter Newmark, age; (çiz.) Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 39. 15 çeviri ve iletişimsel çevirinin her ikisini bir bütün olarak değerlendirmelidir ki aynı metnin parçaları için iki yöntemden bir arada ya da farklı yerde yararlanılabilsin 30. 3.7 Çeviride Strateji ve Teknikler Vinay ve Darbelnet, Fransızcayla İngilizce arasında yaptıkları çevirilerden yola çıkarak birtakım strateji ve teknikler ortaya atmışlarıdr. Vinay ve Darbelnet çeviri stratejilerini iki genel tema altında ele alma yoluna gitmişlerdir. Bunlar: doğrudan çeviri ve dolaylı çeviridir 31. Doğrudan çeviride ödünçleme, öykünme ve birebir çeviri gibi etmenler söz konusudur. 1. Ödünçleme: Kaynak dildeki ifadenin erek dile aynen aktarılmasıdır. 2. Öykünme: Ödünçleme tekniğinin bir türü olup kaynak metinden bir ifadenin erek metne birebir aktarılmasıdır. 3. Birebir çeviri: Sözcüğü sözcüğüne çeviri işlemine işaret eder. Benzer kültürler arasında sıklıkla başvurulan bir işlemdir. Çevirmen bu işlemleri uygulayarak kaynak metni bütün anlam özellikleriyle erek dile aktarabilmişse çeviri amaç odaklı ve doğrudur. Ancak bu işlemlerin sonucunda ister dil çiftlerindeki yapısal özelliklerin farklılığından veya kültürlerin uyuşmaması ya da çevirmenin zaman zaman karşı karşıya geldiği bir olumsuzlama sonucu olarak çevrilemezlik 32 sorununda çevirmen, kaynak metnin anlamını erek metne aktaramaması durumunda dolaylı yöntemin stratijilerini denemeye girişir. Bunların çok sayıda örneği bulunabilir. Buradaysa bir kaç örneğini göstermekle yetinilmiştir: 4. Değiştirim: Anlamda herhangi bir değişiklik yapmadan sözün bir bölümünü değiştirmek veya başka bir bölümün yerine koymaktır. Örneğin kaynak metinde ad kılığında geçen bir sözün erek metne eylem olarak aktarılmasıdır 33. 30 Bk. Newmark, age, 1988. 31 Jean-Paul Vinay, J. Darbelnet, Comparative stylistics of French and English: a methodology for Translation (İngilizceye çev. Juan C.Sager ve M.-J. Hamel), Amsterdam / Philadelphia: Jhon Benjamins Publishing Company, 1995. 32 Bk. Catford'un Eşdeğerlik Yaklaşımı ve Çevrilemezlik Sorunu, s.10. 33 Bk. Sınısal Kaymalar, s. 13. 16 5. Modulasyon: Kaynak dildeki sözün hedef dilde farklı bir formda aktarılmasıdır. Kaynak dil ile hedef dil arasında somut-soyut, neden-sonuç, parça-bütün, parça-parça, sözcükleri tersyüz etme, karşıtı olumsuz yapma, aktif çatıyı pasif veya pasif yapıyı aktif yapma, zaman ve mekânla ilgili değişiklikler, sabit ve yeni metaforlar da dahil olmak üzere simgeyi değiştirme şeklinde tezahür eder 34. 6. Eşdeğerlik 35: Vinay ve Darbelnet'ye göre eşdeğerlik, özellikle deyim ve atasözü çevirilerinde, aynı durumun kaynak ve erek dilde birer farklı yapılarla ifade edilmesidir. Çeviri metninde geçen "اتسعت عيناه عجبا / it-tese'at 'aynāhū 'acaban: şaşkınlıktan gözleri genişledi" ifadesinin Türkçedeki anlamsal karşılığının "gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldı (37/18)" deyimi olduğu, Vinay ve Darbelent'te eşdeğerlik yaklaşımına örnek verilebilir. 7. Uyarlama: Kaynak kültürde var olan bir unsurun erek kültürde olmaması durumunda uygulanan bir tekniktir. Bu bağlamda Arapça metindeki ".. يا خبر أحمر / yā ḫabar aḥmar (ne kırmızı haber)" ifadesinin Türkçe metne "ne şok edici haber! (33/1)" olarak geçmesi, çevirmenin kaynak dilin mesajını erek dile uyarlayarak aktardığına örnek verilebilir. Vinay ve Darbelnet'e göre, çevirmen kaynak metni erek dile aktarırken iki çeşit değişiklikle karşı karşıya gelebilir. Bunlar, adeta dil çiftleri arasındaki yapısal değişikliklerden kaynaklayan zorunlu değişikler ya da çevirmenin kullandığı üslup ve tercihlerinden kaynaklayan isteğe bağlı değişikliklerdir. Ve her iki durumda da çevirinin gerekirse ne tür değişikliklere uğrayacağına ve nasıl gerçekleşeceğine karar veren kişi olarak çevirmeni sorumlu tutmaktadırlar 36. 34 Jean-Paul Vinay, J. Darbelnet, age; (çiz.) Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 44. 35Çalışmamızın önceki bölümlerinde ele alınan eşdeğerlik anlayışı burada işlenen terimle karıştırılmamalıdır. 36 Jean-Paul Vinay, J. Darbelnet, age, 1995; çiz. Mehmet Hakkı Suçin, age, s.45 . 17 4 YAZIN ÇEVİRİSİ Nida ve Taber'in tanımına göre çeviri, özgün dilden erek dile anlam ve biçim bakımından en yakın karşılığın verilmesidir 37. Newmark'a göre ise çeviri, bir metnin anlamının özgün yazarın yarattığı yolda başka bir dile aktarılmasıdır 38. Çeviriyi dilbilimsel açıdan ele alan De Beaugrande de onun iki metin arasında bir karşılaştırma değil aksine yazar, çevirmen ve okuyucu arasında bir etkileşim süreci olduğunu ifade ederek tanımlamasını yapmıştır39. Dünyayı, insan ve çevresindeki her şeyi sözcüklerle resmeden edebiyat metni, çeviri yoluyla özgün dildeki kimliğinden farklı bir kimliğe girerek (çeviri kimliğiyle) yeni bir hayata kavuşur. Yazın çevirisi icra eden çevirmen, özgün metni okuyup anlama, yorumla, eleştirme ve son olarak da yeniden yazma süreçleri sonucunda olabildiğince aynı estetik yanlarını ve dil özelliklerini ihmal etmeyerek aynı eseri farklı bir dilde vermelidir. Başka bir deyişle yazın çevirisi, edebi nitelikteki eserin başka dilde yeniden yazılma işlemidir. Bir edebiyat metni, yazarların algılayıp çevirdikleri dünyayı sözcüklerle metin haline getirme çabalarının ürünüdür. Bundan hareketle denebilir ki her bireyin dili kullanarak çeviri eyleminde bulunduğu gibi yazarlar da yazma işi yaparak çeviri eyleminde bulunurlar. Yazarlar genelde kendi bilinçlerindeki var olanı çeviri yoluyla dışa yansıtmaktadırlar. Bununla ilgili olarak yazar ve çeviribilimci Ayşe Ece, çeviribilim alanında "kaynak metin" olarak adlandırdığımız "özgün metin" in, bir başka deyişle yazarların sözcüklerle yarattıkları edebiyat metninin kendisinin bir çeviri metin olduğu 40 kanısındadır. 4.1 Yazarla Çevirmen Arasındaki İlişki Yukarıda belirtildiği gibi yazarlık-çevirmenlik arasındaki ilişkinin fazla bağıntılı ve ilintili olduğu düşünülebilir. Aslına bakarsak, yazarlıkla çevirmenlik birbirinin uzantısıdır çünkü hem yazarlar hem de çevirmenler bir çeşit okuma gerçekleştirdikten sonra yazma veya çevirme eylemlerinde bulunurlar. Yazarların, çevreyi ve dünya akışında bulunan insan doğasını sözcüklerle metin haline getirmesi aslında bir çeşit okumanın sonucudur. Çevirmenlerse yazarların gerçekleştirdikleri bu okumanın sonucunde üretilen metni okuyup kendi birikimleri ve donanımları ışığında özgün dilinden diğer dile aktararak 37 Eugene Nida, The Theory and Practice of Translation, Leiden: E. J. Brill, 1969, s. 210. 38 Peter Newmark, Approaches to Translation, Prentice Hall International Ltd, 1988. s. 5. 39 Robert de Beaugrande, Factors in a Theory of Poetic Translating (çiz) N. Berrin Aksoy, age, s. 54. 40 Ayşe Ece, age, s. 13. 18 yeniden yazma işi yaparlar. Dolayısıyla çevirmenin işi başkalarının eserlerini kuru kuruya çevirmek değil kaliteli ve derinlemesine gerçekleştirdiği bir okumadan sonra metni farklı bir dilde yeniden yazmasıdır. Çevirmen özellikle yazın çevirmeni, çevirmekten ziyade, kendinde ifade etme gücüyle birlikte, birikimleri ve deneyimleri doğrultusunda, özgün yazarın önüne geçmemesi koşuluyla, kendi kişiliğinin ve yaratıcılığının izlenimleri bırakabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Burada en ağır basan özellik de "yaratıcılık" tır. Nasıl ki yazar özgün dilde kendi duygu ve düşüncelerini sözcüklerle yansıtma konusunda yaratıcı oluyorsa çevirmen de – özellikle yazın çevirmeni – yazarın yarattığını koruyacak bir yaratıcılık göstermelidir. Bu amaca uygun olarak başarılı çevirmen, metne en yakın ve sadık değil özgün metindeki yazarın düşünce ve deneyimlerine en yakın ve sadık olandır. Bu bağlamda yazın çevirmeni, diğer tür metin çevirmenlerine göre daha özgürdür. Zira o, kaynak metne hakim olan anlam ve iletiye sadık olduğu sürece, kendi konumu, kültütürü, tercihi ve metnin amaçlanan işlevi çerçevesinde değişiklik yapabilir41. İyi yazın çevirmenleri, yazınsal metinleri bir dilden öbürüne körü körüne aktarmamalı, erek kültürde kabul ediliebilir ve okunabilir ilkesini gerçekleştirecek yaratıcılık, sanat ve yetenek içeren metinler üretmelidirler. Bu bağlamda Gregory Rabassa, yazın çevirmende olması gerekenleri şöyle anlatır: "İdeal bir çevirmen, aynı zamanda ideal bir okuyucu olmalıdır; çeviri metin de özgün eserin en iyi şekilde okunmuş olduğunu yansıtmalıdır. Ayrıca bir dilde çok iyi okuyuyor olmak çevirmeni başarılı kılmaz. Bu demektir ki çevirmenin de iyi bir yazar olması gerekir. En azından bir yazarın vakıf olduğu teknik becerilere vakıf olmalıdır" 42. Dolayısıyla yaratıcı, estetik ve sanatsal yanları baskın olduğu için yazın çevirisine bir tanımlama getirmek oldukça güçtür ve çevrilmesi de aynı güçlüktedir. Hatta bazen de çevirmen, yazınsal metni çeviremeyecek duruma düşebilir. Çünkü yazın dili, gündelik dil kullanımlarından farklı anlamlar da barındırır. Yazın metni okuyucuya bir şey iletmekle kalmayıp onda estetik ve yaratıcı yollarla bazı düşünce ve hisleri de uyandırır. Yazar, bunu kendine özgü dil kullanımı, üslubu ve belki de daha önce görmediğimiz imgeler, eğretilemeler ve uyak biçemleriyle yaratır. Yazın çevirisini güç kılan özellik de budur. Genelde yazın çevirisi, özgün metindeki anlam ve ileti birlikteliğinin çeviri metne yaratılmasına odaklanmaktadır. Kaynak metnin dizgesel ve anlamsal yapıları 41 N. Berrin Aksoy, age, s. 58. 42 Gregory Rabassa, "The difficulty of Translating Literary Texts"; (çiz.) N. Berrin Aksoy, age, s. 59. 19 çözümlenerek erek dil ve kültürde yeniden yaratılması yazın çevirisinin ana temasını oluşturur. Bir yazın metni boşuna yazılmaz, bir amaç doğrultusunda yazılır. Zira o, belirli bir topluma seslenmek, belirli bir kültüre hitap etmek amacıyla var olmuş bir metindir. Ayrıca belirli bir zamanda yazılmış olup belli bir konuya veya meseleye atıf yapmatadır. Aynı şekilde yazın çevirisi de bu tür etkenleri göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır. Bir de kaynak metnin bir bütün olarak okunup çözümlenmesi, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekir. Çünkü çeviri, bir toplumun kültürünü, yüzyıllar boyunca birikmiş deneyim ve düşünce dünyasını, yaşama dair bakış açısını dışa yansıtıyor olması itibarıyla, o dili dünyayla tanıştırır. Unutulmamalıdır ki çevirmenin görevi sadece özgün metindeki dilsel ve anlamsal göstergelerin erek metindeki karşılıklarını yerleştirmek değil aynı zamanda diğer kültürün verdiği dizgesel yetkiye uyum sağlayacak şekilde uygun eşdeğerlikleri bulmaktır 43. 4.2 Yazın Çevirisinde Aşamalar Bir çeviri faaliyetinde çevirmen çok görevde bulunur. En önemlisi ve en başlıca olanı okumaktır. Daha önce belirttiğimiz gibi iyi bir çevirmen her şeyden önce özgün metni iyice okuyup anlayan biridir. Şöyle ki çevirmen ilk olarak kaynak metnin bulunduğu kültürel ve toplumsal özellikleriyle durumları betimlemeye öncelik tanımalıdır. Örneğin çevirmenin; özgün metnin yazınsal türü, şiir mi, roman mı, eserin kaynak dildeki konumu, yani saygınlığı, tanınmışlığı, yazılmasından sosyal ve ideolojik amaçlar gibi sorulara yanıt araması gerekir. İkinci aşamada metni okuma ve anlama söz konusurdur. Üçüncü aşamadaysa kaynak metni tüm dilsel, anlamsal ve sosyokültürel yanlarıyla çözümlemek gerekir. Bu aşamanın kalitesi ve doğruluğu önceki aşamalarda yapılan okumanın niteliğine bağlıdır. Son aşamada erek kültür okurunun anlayıp hazmetmekte zorlanmayacağı çeviri metni vermek (yeniden yaratma işlemi) yer alır 44. 43 Bk. N. Berrin Aksoy, age, ss. 59-61. 44 Bk. N. Berrin Aksoy, age, ss. 63-66. 20 4.3 Yazın Çevirisinde Karşılaşılan Sorunlar 45 Çevirmen zaman zaman eşdeğer karşılık bulamama, çevrilemezlik sorunu ya da çeviriyi güç kılan durumlarla karşı karşıya gelebilir. Bu çeviri sürecinde karşılaşılan bazı sorunlar şu şekildedir: 4.3.1 Sanatsal Dil Kullanmak Özgün metnin yazarının üslubu ve dile olan yaklaşımını, başka değişle dil kullanımını çok iyi tanımak gerekir. Metinde yazara ait olup ağır basan sanatsal ve yaratıcı nitelikte olan dilin anlamsal ve teknik özellikleri çevirmen tarafından iyice değerlendirilip çözümlenmelidir. Özgün metinde eğretilme, imge ve benzerleri olan sanatsal kullanımlar da betimlenip erek metinde nasıl yeniden yaratılacağına dikkat edilmelidir. Sanatsal dil kullanımına yazın metinlerinde ve özellikle şiir yazılarında sıkça rastlanabilir. Buna bağlı olarak çevirmen, yazarın kullandığı sıfat, eylem ve diğer dil unsurlarından oluşan tasvir ve biçemleri incelemekle birlikte, derin yapıdan çıkararak veya metindışı başka unsurları sezmek suretiyle metin parçaları arasında kod çözme sürecine başlayabilir. 4.3.2 Dilbilgisi Sorunları Genelde kaynak dildeki dilbilgisel yapıların erek dilde yapısal ve anlamsal karşılıklarının bulunmadığını ifade etmektedir. Özellikle erek dilde karşılığı olmayan özgün dilin dilbilgisel yapısına dair nitelikler, sanatsal bir etki taşıyorsa çevirmen için büyük bir sorun olur. Örneğin Türkçede konuşanın, eylemin yapıldığını bizzat kendisi görmeyip birinden öğrendiği ya da duyumdan bahsettiğini ifade eden {-mIş} ekini Arapçada birebir karşılayan dilbilgisel yapı yoktur. Bir telafi tekniği olarak Türkçeden Arapçaya çeviren kişi, cümle ve bağlamda bulunabilecek durum zarf tümleci gibi diğer dil unsurlarından yararlanabilir. 4.3.3 Kültürlerin Uyuşmaması Her toplumun diğer toplumlardan farklı olarak kendine özgü gelenek görenekleri, değer yargıları, kültür ögeleri vb. özellikleri vardır. Söz konusu özelliklerin bazen kültürler uyuştuğunda çeviride eşdeğer karşılık bulurken kimi zamanlarda uyuşmayarak 45 Bk. N. Berrin Aksoy, age, ss. 83-99. 21 büyük farklılıklar gösterip çeviri sürecini sorunsal bir duruma getirebilir. O halde erek metinde "kabul edilemezlik sorunu" 46 doğmaktadır. Çevirmen, bunun önüne geçmek, erek kültürde kabulü sağlamak için o dilin kültüründen uygun bir eşdeğer bulma yoluna girişir. Bu bağlamda çevirmenin amacı, alıcı kültürün verdiği yetki ve hoşgörü çerçevesinde özgün ifadenin uygun yakın anlamlısını bulmaktır. Aşağıdaki tablo buna örnek verilebilir: Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri .Nerde hareket, orada bereket إن فى الحركة بركة. 1) inne fi'l-ḥarakati baraka 121/ 13 "Şu işe bakın, bir köylü kızı sevdim" شوفوا العجب حبيت فالحة، .. 2) şarkısı söyleniyor. şūfu'l-a'ceb ḥabbīt fellāḥa [64/15] İlk örnekte hem kaynak hem erek dilde ortak kültür ögesi konumunda olan bir ifadenin sorunsuz bir şekilde çevirildiği gösterilmiştir. Kaynak dildeki "el-ḥarakati baraka" atasözü, Türkçeye "nerde hareket, orada bereket" şeklinde aktarılmıştır (kültür benzerliği). İkinci örnekteyse Arapça metinde geçen "şūfu'l-a'ceb" deyimsel ifadesi, Türkçeye birebir karşılığı olan ‘tuhaflığı görün’ biçiminde aktarıldığında Türk okuyucusunda 'kabul edilemezlik' sorununa neden olabilirdi. Çevirmen bunun önüne geçmek adına çevirisini anlama yönelik yapıp 'işe bak' deyimini kullanarak kültürler arasındaki uyuşmazlığı çözmüş bulunmaktadır. 4.3.4 Zaman Farklılıkları ve Tarihsel Uzaklık Çeviride karşılaşılabilen bir başka sorun da zaman ve tarihin gösterdiği değişikliklerdir. Yani işlediği tema ve içinde bulunduğu sosyokültürel şartlarla birlikte, eserin ne zaman yazıldığı, tarihin hangi döneminde verildiği, özgün dilde geçmişte yazılmış olan metnin şimdiki zamanda çevrilişi ne gibi sorunlar doğurabilir? Acaba değişiklik mi gerektirir? Çeviriyi okuyacak çağdaş kişinin izlenimi ne olacak? "Yabancı" ve "modası geçmiş" bir metin karşısında mı kendini bulacak? Yoksa bunu önlemek için 46 Kaynak metnin ifadesi erek metne uygun bir karşılıkla arktarılmadığında ortaya çıkan bir durumdur. Genelde erek dil okurunun metni anlamamasına ve yabancılık duymasına neden olabilir. 22 özgün metnin çağdaşlaştırılması mı gerekiyor? Çağdaş okuyucu tarafından anlaşılması güç olan metinlerin bazen aynı dil ve ortam içinde yenilenip çağdaşlaştırılması gerekebilir. Shakespeare'in çağdaş okuyucuya hitap edecek İngilizceyle tekrardan yazılması ve Türk klasiklerin de günümüz Türkçeye aktarılması buna örnek verilebilir. Çevirmen, eski dönemlerde yazılmış bir metni veya bir şiiri çevirirken “Bir ulusun dili zaman içinde değişebilir.” mantığından hareketle dilini güncellemeli mi? Bu sorunsal durumdan çıkış arayan James Holmes, yazın çevirisinde zaman sorunuyla baş edebilmek için çevirmene yol gösteren şu iki yöntemi önermektedir: a) Kaynak metin yazıldığı dönemin diliyle çevrilir, b) Kaynak metin dilin çağdaş kullanımlarına uygun olarak çevrilir 47. İlkinde özgün metndeki tarihsel havayı çeviri metne yakın derecede atmak, erek dil okurunu o döneme alıp o ortamda yaşıyormuş gibi okumak amaçlanmaktadır. İkincisindeyse okurun anlayacağı bir üslupla çağdaş ortamına hitap edecek güncellenmiş bir çeviri sunmak söz konusudur. Ancak bu yöntem de çağdaşlığında gelenekselleşme içermelidir. Yani okurun, olanların şu anda yaşanmış olarak algılamaması ve bir şekilde metnin yazıldığı ortamı hayal etmesi sağlanmalıdır. Zaman zaman bu iki yöntemin aynı eserin farklı bölümlerinde kullanılması gerekebilir. Bu gerekliliğe karar veren çevirmendir. Bu çalışmaya konu olan roman, 1966 yılında yazılıp Türkçeye 2015 yılında kazandırıldığına göre aradaki zaman farkının çevirmen tarafından çözülmesi, büyük emek gerektiren ciddi bir sorun oluşturmalıdır. Çevirmen, yukarıdaki yöntemlerden ikinci şıkkı seçerek güncel Türkçeyle Mısır'ın 50 yıl önceki halini betimlemeye çalışmıştır. O dönemde kullanımda olan dil unsurları ve yaygın ifadelere de yer vermiştir. Ayrıca okurun dikkatini dağıtacağı veya anlaşılacağı güç düşünülen bölümler ya da tarihe atıf yapılan yerlerde, gerektiğinde dipnotlu açıklamalar yapılmıştır. 4.3.5 Yazın Türü ve Teknikleriyle İlgili Sorunlar Her yazın geleneği, oluşumunu zaman unsuruyla toplumsal, sosyal ve kültürel faaliyetlerin çeşitliğine borçludur. Bu çerçevede çevirmenin, çeviri eser aracılığıyla erek kültürde olmayan tür ve teknikleri, erek dilin zenginliğini kullanarak tanıtması gerekir. 47 James Holmes, Translated! Papers on Literary Translation and Translation Studies, 2. Baskı, Amsterdam, 1988. 23 Aksoy'un ifadesiyle: "Hedef yazın içinde var olmayan bir türü ya da tekniği, o tür ya da teknik için gerekli dilsel ve kavramsal unsurlarla birlikte hedef kültüre sunmak gerektiğinde çevirmen çeşitli sorunlarla karşılaşır" 48. Eskiden özellikle kaynak dilin erek dile göre daha baskın geldiği veya sömürgecilik anlayışını benimsediği durumlarda özgün metinden çeviri metne aktarılırken kusurlu ve yetersiz düşünülen erek yazınına özgün metnin teknikleri dayatmak veya eğitmek amaçlı çalışılmıştır. Bu yöntemi uygulamak, erek dilin yapısına ve kurgusuna zarar verip ona nedensiz yere yetersizlik suçu yapıştırırdı. Ayrıca dilde "kirlilik" 49 sorununu doğurmaktaydı. Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi adlı eserinde Aksoy: "Günümüzde çevirmenler dilbilgisel sınıflanmaları, hedef okuyucunun kolaylıkla anlayabileceği değişikliklere uğratmakta kendilerini özgür hissetmektedir" 50 diyerek iyi yetişmiş çevirmenin bu tür sorunlarla baş edebilmesinin mümkün olduğunu vurgulamaktadır. 48 N. Berrin Aksoy, age, s. 97. 49 Bk. Kerime Üstünova, Dil yazıları: "Türkiye Türkçesi ve Kirlilik-Ι; Türkiye Türkçesi ve Kirlilik-ΙΙ", 2. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2011. 50 N. Berrin Aksoy, age, s. 99. 24 5 ARAPÇA-TÜRKÇE ÇEVİRİDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR Yukarıdaki bölümlerde genel anlamda çeviri olgusu ve çevirmenin karşıladığı sorunlar irdelenmiştir. Bu bölümdeyse Arapça ile Türkçe dil çiftleri arasındaki çeviri faaliyetleri akademik ve deneysel açıdan değerlendirilerek karşılaşılan sorunlar ele alınmıştır. Bu çalışmanın konusu çerçevesinde, Arapça-Türkçe çeviride kalıp ifadelerin aktarım bakımından incelenmesi ve çeviri sırasında karşılaşılan sorunlara ışık tutulması amaçlanmıştır. Genelde sözcükler tek başına kullanılmaz. Bir sözcük bazı dilbilgisel ve kullanımsal kısıtlamalar çerçevesinde başka sözcüklerle birliktelikler oluşturur. Dilbilgisel kısıtlamaların bir kısmı adından anlaşıldığı gibi dilin grameriyle sınırlıdır. Örnek vermek gerekirse Arapçada adların dişil ve eril olmak üzere cinsiyet açısından farklılık göstermesine karşın, Türkçede öyle bir cinsiyet ayrımı bulunmamaktadır. Kullanım kaynaklı kısıtlamalara gelince birbirini çağrıştırarak belli başlı sözcüklerle birliktelik oluşturan, birlikte görünme olasılığı yüksek olan, kalıp ifadeler söz konusudur51. Hengirmen'in ifadesiyle "Birden çok sözcüğün bir araya gelerek biçim ve anlam yönünden kalıplaşmasından oluşan sözler" 52 olarak tanımlanan kalıp ifadeler, deyimler, atasözleri, dua, beddua, sövgü, bilmece, tekerleme, ikileme, bazı özdeyiş ve ünlü sözler vb. söz gruplarını kapsamaktadır. Bütün bu grupları ayrı ayrı inceleyip çalışmaya almak, araştırmamın hacmi bakımından sorunsal olacağı gibi temel amacımızdan uzaklaştıracaktı. Bu doğrultuda, kullanım sıklığı göz önünde bulundurularak, yalnız deyim ve atasözleri düzeyinde çeviri sorunlarına değinilmiştir. Çalışmamızın tablo kısımlarında geçen diğer kalıp sözlerse gerektiğinde yer yer dipnotlu olarak gösterilmiştir. 51 Mehmet Hakkı Suçin, age, s.139. 52 Mehmet Hengirmen, Türkçe Dilbilgisi, 8. Baskı, Ankara, Engin Yayınevi, 2005, s. 399. 25 5.1 Kalıp İfade Düzeyinde Çeviri Sorunları 5.1.1 Deyimler Deyimler, dilin gücü ve güzelliğini gösteren, anlatıma güçlük katan en önemli kalıp ifadelerdendir. Deyimler, dilbilimciler tarafından farklı açılardan incelenendiği gibi farklı ve çeşitli tanımları da olmuştur. Türk Dil Kurumunun web sayfasında deyim sözcüğü, "Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıp söz öbeği, tabir" 53 olarak tanımlanmaktadır. Genel anlamda deyimler, bir dilin kültüründen, inancından, yaşam tarzı ve dünya görüşünden beslenerek dile daha güzel, özlü ve etkili bir anlatım kazandıran dil yapılarıdır. Deyimler, en az iki sözcüğün bir araya gelerek birlikte kullanılmalarından doğan gerçek anlam dışında hatta mantık dışında, bir anlam güden dil unsurlarıdır. Ayrıca deyimlerde kalıplaşma özelliği göz ardı edilmeyecek kadar önemli bir husustur. 5.1.2 Arapçada Deyim ve Aktarım Sorunları Arapça, deyim kullanımı ve sıklığı bakımından oldukça zengin bir dildir. Ancak bunlar, diğer dillerde olduğu gibi deyim "idiom" tabiri altında değerlendirilmiş özerk bir alan değildir. Arapçada deyimler, hep diğer kalıp ifadelerle özellikle atasözleriyle birlikte "mesel" kavramı altında değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Arapçada deyimler, diğer söz gruplarıyla, özellikle atasözleriyle, terim kargaşası yaşamaktadır 54. Deyimlerin çevirisi, zaman zaman çevirmeni zorlayan sorunlara yol açabilir. Bu sorunları iki hususa bağlamak mümkündür. Birincisi, çevirmenin metinde geçen deyimsel ifadenin deyim olup olmadığına karar veremediğindendir, yani kaynak metindeki deyimin farkına varamadığındandır. İkincisiyse deyimin farklı anlamsal boyutlarını kavrayıp göz önünde bulundurarak erek dile aktarabilme güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Deyim çevirisinde karşılaşılan sorunlar, aşağıdaki başlıklar altında şöyle sınıflandırılabilir: a) Metinde geçen deyimin farkına varmak, 53http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.599c0baa05c1d3.2725 0812 54 Bk. Murat Yiğit, Arapçada Deyimler ve Kur’ân-ı Kerim’de Kullanımı, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2015. 26 b) Kaynak dildeki deyimin erek dilde karşılığını bulamamak, c) Aynı biçime sahip kaynak ve erek dilin benzer deyimlerini farklı bağlamlarda kullanmak 55. 5.1.2.1 Metinde Geçen Deyimin Farkına Varmak Yukarıda açıklandığı gibi deyimsel ifadenin farkına varamamak, çevirmenin karşılaşabileceği ciddi bir sorundur. Zira özgün metinde yer alan deyimleri belirlemek güç olabilir. Aşağıdaki tablolarda incelediğimiz çeviriden bazı örnekler verilmiştir. Örnek (a): B ağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri Deyim Eti de zaten kemikleri و ما اللحم إال جلد على عظم. üzerindeki deriden başka bir deri bir kemik 1) ve ma'l-laḥmu illā cildun 'alā bir şey değildi. (kalmak) 'azmın [21/29] Leylȃ öylesine derin bir فجذبت نفسا بشراھة ثم سعلت طويال. nefes çekti ki, ardından 2) fe'cez̠ebet nefesen bişerāha uzun süre öksürdü. nefes çekmek s̠ümme se'alet tavīlen [28/12] Örnek (a)'daki tabloya bakıldığında kaynak dil (Arapça) ile erek dil (Türkçe) arasında deyim çevirisinin sorunsuz yapıldığı görülmektedir. Bunun sebebi, çevrilecek ifadenin iki dilde aynı kültürel ve anlamsal özellikleri taşıdığı gibi yapısal açıdan da uyumlu olmasıdır. Dolayısıyla örnekte olduğu gibi – yapılması gereken dilbilgisel değişikliklere itibar edilerek – birebir çevrilmesi yanlış olmaz (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri / birebir çeviri). 55 Bk. Mehmet Hakkı Suçin, age, ss. 183-187. 27 Örnek (b): B ağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çevirisi Deyim و لكن بصدور الالئحة الجديدة سيهدأ fakat yeni mali yasa taslağı yürürlüğe girerse, hepimiz كل بال. 1) rahatlayacağız. içi rahat olmak ve lākin bi'ṣudūri'l-lā'iḥati'l- cedīdeti seyehda'u küllü bālin [32/1] O, herhangi bir inancı ya و ھو مثال لطائفة من المعاصرين الذين da ahlak anlayışı يهيمون على وجوھهم بال عقيدة و ال olmaksızın orada burada amaçsızca dolanıp duran خلق، .. deli dana gibi 2) ve huve mis̠ālun li'ṭā'ifatin belli bir çağdaş gruba dönmek mine'l-mu'āṣırīne'l-lez̠īne örnektir ... yehīmūne 'alā vucūhihim bilā [95/29-30] 'aḳīdatin velā ḫuluḳın [96/1] bunun üzerine Leylȃ: فصاحت به ليلى: قطع لسانك ! 'dilini eşek arısı soksun!' dilini eşek arısı 3) fe ṣāḥat bihī Leylȃ: ḳat'i diye bağırdı ona. soksun lisāneke [101/ 12] Örnek (b) tablosundaysa "seyehda'u küllü bāl: herkesin aklı dinmek" (1) ve "yehīmūne 'alā vucūhihim: yüzlerinin üzerine amaçsızca dolanmak" (2) Arapça deyimlerinin erek kültüre uyarlanarak aktarıldığı gösterilmiştir. İlkinde ifadenin özgün dilde kalıp (deyim) olduğu halde Türkçeye anlam odaklı olarak tek ögeli bir eylemle 'rahatlamak' çevrilmesi uygun görülmüştür (çevirmenin tercihi). İkincisi, kaynak dildeki deyimin erek dile farklı yollarla çevrildiğine örnek verilebilir (aynı anlam ve benzer biçimle çeviri). Burada söz konusu Arapça ifadenin Türkçedeki anlamsal karşılığı ‘deli dana gibi dönüp durmak’ deyimidir. Çevirmense metinde geçen ‘orada burada amaçsızca dolanıp duran’ yapısını kullanarak açımlama yoluyla çevirmiştir. Üçüncü örnekteyse sözcüğün sözcüğe çevirisinde, 'dilin kesilsin' anlamına denk gelen "ḳat'i lisāneke" Arapça deyimine Türkçede 'dilini eşek arısı soksun' deyiminde eşdeğer bir karşılık bulmuştur. Özellikle bu örnek, çevirmenin eşdeğerlik bulmada iki dilin anlamsal incelikleriyle birlikte kültürel ve kullanımsal durumlar gibi metin dışı unsurlara özen göstermesini gerekli kılmaktadır. 28 5.1.2.2 Kaynak Dildeki Deyimin Erek Dilde Karşılığını Bulamamak Kaynak dildeki deyimin erek dilde eşdeğeri veya karşılığının bulunmaması, çevirmenin karşıladığı başka bir sorundur. Bir dil, belli bir anlamı ifade etmek için tek bir sözcük veya şeffaf bir ifadeyle anlatmayı tercih ederken başka bir dil, aynı anlam için deyimsel bir ifade kullanabilir. Buna bir örnek olarak aşağıda verilen tabloya bakılabilir: Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri كيف دبت الحياة ألول مرة فى طحالب فجوات Okyanusun derinliklerindeki kaya الصخور بأعماق المحيط؟ parçalarının aralarında yetişen su keyfe debbetu'l-ḥayātu li evveli marratin yosunlarında hayat ilk kez nasıl canlandı? fī ṭaḥālibi fecevāti'ṣ-ṣuḫūri bi'a'māḳi'l- [18/16-17] muḥīṭ Arapçada " debbet fīhi'-ḥayātu " ya da Mısır Arapçasında " debbet fīhi'r-rūhu " deyimi, ‘birinde hayat/can belirtisi görünmek’ ya da gerçek anlamda ‘birinin hayata tekrar dönmesi’ demektir. Türkçede bunu karşılayan deyimsel bir ifade muhtemelen bulunmamaktadır. Söz konusu ifadenin en uygun Türkçe karşılığı 'canlanmak' olduğu düşünülmektedir. Baker, "In Other Words: A Coursebook On Translation" adlı eserinde, deyimlerin bir kısmını yer ve şehir adları gibi özgül ögeler içerdiği için salt kültür odaklı olarak değerlendirip çeviri sırasında deyimin taşıdığı anlamın iletilmesine öncelik tanınmasının gerekliliğini savunmuştur 56. Örneğin Türkçedeki 'atı alan Üsküdar'ı geçti' deyiminde geçen yerel sözcük 'Üsküdar', İstanbul'un meşhur ilçelerinden biri olması nedeniyle Türk toplumunda ortak bir kültür göstergesi olarak kullanılmaktadır. Adı geçen ifade, fırsatı kaçırarak artık yapacağı bir şey kalmamış veya fırsatı bulmuşken anında iyice değerlendirmesi gerektiğini anlatan bir sözdür. Aynı anlam, Arapçada " men sebeḳa ekele'n-nebaḳa: T. kim önce gelirse tatlı meyveyi o yiyecek " deyimiyle ifade edilmektedir. Örnekten anlaşıldığı gibi deyimlerin biçimi – içerdiği ögeler bakımından – değişse de çevirmenin odak noktası, deyimin taşıdığı anlamı erek dile aktarmak olmalıdır. 56 Bk. Mona Baker, In Other Words: A Coursebook On Translation, USA and Canada, Routledge, 1992. 29 5.1.2.3 Aynı Biçime Sahip Kaynak ve Erek Dilin Benzer Deyimlerini Farklı Bağlamlarda Kullanmak Türkçeyle Arapçanın biçimsel ve yapısal örüntüleri aynı olmasa da iki dil arasındaki kültürel etkileşim nedeniyle, deyimlerin bir kısmı sorunsuz şekilde birebir çevirilebilir. Ancak deyimin kullanıldığı bağlamlar farklı olabilir. Aşağıda verilen deyim çevirisi buna örnek gösterilebilir: Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri Halit ise avuçlarını açarak, و بسط خالد راحتيه ضارعا و ھو يقول: )فضحتنا!(. yalvarırcasına, 'Yapma, bizi rezil ve basaṭa Ḫalidu rāḥatayhī ḍāri'an ve ediyorsun!' diyordu. huve yaḳūl: faḍaḥtınā [28/1-2] Örnekte geçen "basaṭa rāḥatayhī / yedeyhī" Arapça deyimi, Türkçede 'avucunu açmak' deyiminde karşılık bulmaktadır. Ancak söz konusu deyim, hem Arapçada hem Türkçede bağlamsal değişkeye tâbi tutulur. Burada, örnekteki 'avucunu açmak' yapısı, dilenmek ya da herhangi parasal yardımı istemek anlamında kullanılmamıştır. Cümlenin akışına göre deyimin bizzat fiziksel olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Bundan hareketle 'avucunu açmak' deyiminin temel anlamıyla kullanıldığını söylemek mümkündür. Dolayısıyla çevirmen, kaynak metni çözümlerken de ifadenin geçtiği konuma ve bağlamdaki diğer dil unsurlarıyla kurduğu ilişkiye dikkat etmelidir. Bu gibi durumlarda, bu tür ifadeleri anlamsal açıdan "yarı-deyim" 57 olarak değerlendirilebilir. Aşağıdaki örnekte iki dilde aynı biçimsel özellikleri paylaşan deyim çevirisinde karşılaşılabilecek bir başka sorun da şöyle gösterilebilir: Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çevirisi hayır, hayır, hayır, bu konuda herhangi ال .. ال .. ال، ال تحمل ھما من ھذه الناحية . . bir endişen olmasın. lā.. lā.. lā, lā taḥmilu hamman min hāz̠ihi'n-nāḥiye [45/11] 57 Geniş bilgi için bk. Leylâ Subaşı, Dilbilimi Açısından Deyim Kavramı ve Türkiye Türkçesindeki Örneklerin İncelenmesi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek L,sans Tezi), Ankara, 1988. 30 Arapçada " taḥmilu hamman " deyimi, biçimsel açıdan Türkçede 'yükünü çekmek' deyimine benzemektedir. Ancak böyle bir anlam, Türkçede iki biçimde yorumlanabilir. Arapça deyimde 'eziyete katlanmak ya da tek başına bir şeyin ağırlığını üstüne almak' anlamı güdülüyorsa o zaman (yükünü çekmek) deyimiyle paraleldir. Örnekte olduğu gibi 'bir düşünce veya bir olayın vukû bulmasından korkma duygusu' anlaşılıyorsa Türkçede ‘endişeye düşmek’ deyimi uygun bir eşdeğerdir. Yukarıda saptanan bazı deyim aktarma sorunları ve çözüm teknikleri, çevirmenin bilip de her zaman karşılamaya hazır olmasının gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Hatta iyi çevirmenin, deyimi aktarmakla kalmayıp deyimin ne sıklıkla kullanıldığını bilmesi, Arapça gibi bazı dillerin sözlü söylemiyle yazılı söylemi arasında ayrım yapmışlığının farkına varması gerektiği gibi dilin norm ve nüasnlarına da son derece hassas olması da gerekir 58. 58 Mehmet Hakkı Suçin, age, ss. 187-188. 31 5.2 Atasözleri Düzeyinde Çeviri Sorunları Bilindiği gibi atasözleri, toplumların uzun yaşam deneyimleri, yargı değerleri, düşünce ve birikimlerini gösteren kalıp yapılardır. Ömer Asım Aksoy'un ifadesiyle; "Atasözleri, bir ulusun uzun deneyimlere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce veya öğüt olarak düsturlaştıran toplumca benimsenmiş özsözlerdir" 59. Atasözleri, tıpki deyimler gibi bir toplumun sözcük hazinesinden, kültürel ve sosyal yaşanmışlığından esinlenerek "dilde en az çaba ilkesi" 60 kapsamında çok sözcük kullanılarak uzun uzadıya anlatılacağına; sözün kısa, özlü ve etkili bir şekilde iletilmesine yarayan kalıp sözlerdir. Yalnız atasözlerini deyimlerden ayıran özellikler vardır. Yukarıda belirtildiği gibi bir ulusun uzun yaşam tecrübelerini özetleyen, onun etik anlayışı ve yargı değerlerini gösteren kalıp ifade olmasıyla birlikte atasözleri, deyimlerden daha çok yaşama dair neredeyse her alanla ilgili genel yargılar koyma ve öğüt verme çabası içermektedir. Buna bir örnek olarak Mehmet Hakkı Suçin'in "Öteki Dilde Var Olmak" adlı eserindeki geçen şu açıklamasına bakılabilir: "Ağaç yaşken eğilir" atasözü, çocukların küçük yaşta kolayca eğitildiğini, çocukken eğitilmeyen insanın büyüdükten sonra kolay kolay eğitilemediğini ifade etmektedir. Bu atasözünün anlamında zımnen "çocuklarınızı küçükken eğitin" şeklinde bir öğüt, "küçükken eğitilmeyen çocuğun büyüdükten sonra eğitilmesi zordur" şeklinde de yargı bulunmaktadır 61. Genellikle atasözlerinin biçimsel dokunulmazlığı vardır. Yani bir atasözünde geçen bir sözcüğün çıkarılıp yerine eşanlamlı olsa da başka bir sözcüğün konulması genelde kabul edilebilir bir kullanım değildir. Türkçede "gülme komşuna gelir başına" atasözündeki 'komşu' sözcüğünün yerine 'arkadaş' sözcüğü ya da başka herhangi bir sözcük kullanılamaz ve sözcük sırası da değiştirilemez. Bu bağlamda adı geçen ifade, "gülme arkadaşına gelir başına" olarak söylenmesi durumunda atasözü olmaktan çıkmış olur. 59 Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-Ι (Atasözleri Sözlüğü), İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 1993. 60 (geniş bilgi için Bk. Hasene Aydın, "Dilde En Az Çaba İlkesi Üzerine", Karaman, IJSES (International Journal of Social and Economic Sciences 1, 2011, ss. 1-6). 61 Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 188. 32 5.3 Deyim ve Atasözü Çevirileri Düzeyinde İzlenebilecek Bazı Stratejiler Genelde kalıp ifade düzeyinde özeldeyse deyim ve(ya) atasözü düzeyinde çeviri uygulamak kolay olmayan bir uğraşıdır. Çünkü bu çeviri süreci birçok faktöre bağlıdır. Çevrilmesi istenen ifadenin erek dilde bulunup bulunmadığı, varsa bağlamsal değişkeye bağlı olup olmadığı, kültürlerin uyuşmaması, yazılıyla sözlü söylemlerin çeviride gösterebileceği değişiklikler gibi hususlar çevirmeni zorlamaktadır. Buna bağlı olarak çevirmenin, ifadeyi aktarmadan önce iyice yorumlayıp çözümlemesinin gerekliliğini de artırıyor. Bu bağlamda çevirmene yol gösterici nitelikte olan bazı teknik ve stratejileri saptamanın yararlı olacağı düşünülmektedir. Söz konusu teknik ve stratejiler sayı bakımından oldukça fazladır, üstelik çevirinin çeşitli amaç ve foknksiyonlarına karşılık vermek adına daha da çoğaltılabilir. "Çeviride Strateji ve Teknikler [s. 16-17]" başlığı altında ele alınan yöntemlere ek olarak aşağıda gösterilen stratejilerden de yararlanılabilir62. 5.3.1 Benzer Anlam ve Benzer Biçimle Çeviri Bu strateji, kaynak metnin ifadesinin erek dilde aynı anlam ve aynı yapıya sahip olan bir karşılık bulmasına odaklanır. Ancak bu tür eşleştirmenin çeviride gerçekleşmesi her zaman olası değildir. Arapçayla Türkçe arasındaki kültürel benzerlikten doğan bazı eşleştiemeler, tezimizdeki örnek çeviriden hareketle incelenme bölümünde saptanmıştır. 5.3.2 Benzer Anlam ve Farklı Biçimle Çeviri Genellikle kaynak metnin ifadesinin erek dilde anlamca eşitlik sağlayan ama farklı sözcüksel ögelerden oluşan karşılanmasına odaklanılır. Yalnız "Aynı Biçime Sahip Kaynak ve Erek Dilin Benzer Deyimlerinin Farklı Bağlamlarda Kullanmak (s.30-31)" bölümünde belirtildiği gibi burada iki dilde benzer biçime sahip olan yapıların kastettiği anlamla birlikte, kullanıldıkları bağlama göre herhangi bir anlam değişikliği veya aykırılık oluşturup oluşturmadığı çevirmence araştırılmalıdır. 62 Geniş bilgi için Bk. Mehmet Hakkı Suçin, age, ss. 202-212. 33 5.3.3 Ekleme Yoluyla Çeviri Kaynak metinde bulunmayan, aktarım sırasında çevirmen tarafından erek metne sonradan eklenen kısımları ifade etmektedir. Diğer bir tanımı da özgün metinde örtük ya da derin yapıda bırakılan kısımların erek metinde yüzey yapıya çıkarılarak netleştirilmesidir. 5.3.4 Çıkarma Yoluyla Çeviri Özgün metnin ifadesi, gereksiz, hiçbir şekilde erek dilde karşılık bulmayan, çevrilmesi yetersiz olup erek dilin metinsel geleneklerine aykrı düşen türdense çok ender ve zorunlu durumlarda çıkarma işlemine başvurulur. Çeviride dinsel, siyasal ve kültürel nedenlerle yapılan sansür buna örnek verilebilir. 5.3.5 Eksilti Yoluyla Çeviri "Cümledeki dilbirimlerden biri ya da bir kısmını cümleden çıkarma işine, bir başka deyişle yüzey yapıdaki dilbirimini derin yapıya indirme işine eksilti, yüzey yapıdan çıkarılan dilbirimlerine de eksiltili yapı 63 denir. İletişimde zamandan tasarruf, dilin tekrarı sevmeyişi ve dilde en az çaba ilkesi gibi nedenlerden dolayı eksiltiye başvurulur64. Çeviride erek dilin verdiği yetki çerçevesinde dildeki stilistik ve estetik yanların öne çıkarılması isteniyorsa eksilti tekniği kullanılır. Çalışmanın inceleme bölümünde eksilti tekniğinin örnekleri verildiğinden aşağıdaki iki örnek vermekle yetinilmiştir. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri onu nedensiz yere aptal aptal sırıtırken ھل ضبطه متلبسا بابتسامة بلهاء غير مبررة ؟! 1) hel ḍabaṭahū mutelebbisen mi yakalamıştı yoksa? b'ibtisāmatin belhā'in ġayri mubarrara [15/13] Arapça örnekteki " ḍabatahū mutelebbisen " ifadesi, Türkçeye “yakalamak” eylemiyle aktarılmıştır. Aslında cümlede aktarılmak istenen,"suçüstü yakalamak" deyimidir. Arapçada yüzey yapıdaki kalıbın Türkçesi eksiltili olarak verilmiştir. Bunun 63 Kerime Üstünova, "Eksilti ya da Sıfır Tekrar", Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Fen- Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1999, s. 1. 64 (geniş bilgi için Bk. age; Hasene Aydın, "Dilde En Az Çaba İlkesi Üzerine", Karaman, IJSES (International Journal of Social and Economic Sciences 1, 2011, ss. 1-6). 34 nedeni, çevirmenin bağlamdan hareketle anlaşılabilir düşündüğü kalıbın cümledeki diğer ögelerden "aptal aptal sırıtırken mi" yararlanarak tahmin edilebilir olduğundandır (eksilti yoluyla çeviri). Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri آه. ھا ھو يضبطه متلبسا مرة أخرى. Ah! Bak yine suçüstü yakaladı. 2) āh. hā huve yaḍbuṭahū mutelebissen [16/8] merrā uḫrā Bir numaralı örnekte, dilin tekrardan hoşlanmayışı ve tasarruftan yana oluşu gereğiyle derin yapıda bırakılıp eksiltili bir çeviri yoluna gidilerek “yakalamak” eylemi kullanılmış, buradaysa Arapçası aynı yapı, ‘suçüstü yakaladı’ karşılığını bulmuştur. Böylece Arapça kalıbın Türkçe çeviri olarak ‘suçüstü yakalamak’ deyimi yüzey yapıda kullanılmıştır. 5.3.6 Açımlama Yoluyla Çeviri Özellikle kültür odaklı ifade ve deyimlerin çevirisinde uygulanan bir tekniktir. Özgün metnin ifadesi, erek metinde eşdeğer bir karşılık bulmuyorsa çevirme işi daha da zorlaşır. Deyim ve atasözleri genellikle bir öyküye dayanmaktadır. Çevirmen zaman zaman ifadenin deyimsel değerini şöyle anlatabilir. Kaynak metinde geçen ifadenin ne olduğunu gösteren bir açımlama ekleyip (örn: bir Arap deyiminde geçtiği gibi vb.) düşmek suretiyle deyim ve(ya) atasözünün öyküsünü erek dil okuruna gösterebilir. 5.3.7 Dipnotlu Açıklamalar Bu çalışmada çevirmenin, bu söz konusu tekniği deyim ve atasözü çevirilerinde değil Mısır Arapçasına özgü olup kültür odaklı sözcük ve ifade grubu için kullandığı belirlenmiştir. Dipnot düşerek açıklamasını yaptıktan sonra aşağıdaki tabloda 65 gösterildiği gibi çevirmen notu (ç.n.) yazmıştır. 65 Tablodaki örnekler, çalışmamaya malzeme olan çevirilerden alınmıştır. 35 İfadenin Türkçede Geçtiği Biçim Dipnotlu Açıklama "Annem annem, sevgilim kapıda annem" * * Fayize Ahmed'in 1960'lı yıllarda çok 1) meşhur olan bir şarkısı. (ç.n.) [s. 16] * Ma'mûra: İskenderiye'de deniz Ma'mûra * kenarında bulunan, 1960'lı yıllarda 2) [s. 52] Mısır sosyetesinin gözdesi olan eğlence ve sayfiye semti. (ç.n.) * Mulûhiye: Mısır'da, dana, tavşan veya tavuk etiyle yapılan, Mulûhiye * ıspanak,ebegümeci gibi sebzelerin 3) [s. 63] ince doğranıp üzerlerine sarımsakla kızartılmış yağ sosu eklendikten sonra servis edildiği bir tür çorba. (ç.n.) 5.3.8 Kültür Odaklı Çeviri Diller arasında yapılan çeviri sürecinde çevirmenin, erek kültürde kabul edilebilirlik ilkesini gerçekleştirmek için bazı değişiklikler yapması elbet zorunlu olacaktır. Bu çalışmada “kültür odaklı çeviri" kavramı, çevirmenin özgün metnin içeriğini başka bir kültüre aktarması sırasında hantal ve çeviri kokan aktarımdan kaçınmasını sağlayan stratejileri kapsamaktadır. Çalışmanın önceki bölümlerinde belirtilmiş olan öykünme, ödünçleme, iletişimsel çeviri gibi stratejilerle birlikte, burada yabancılaştırma ve yerlileştirme de bu kavramın alanına dâhil edilebilmektedir. Yabancılaştırma, kaynak dil kültür ögelerinin erek dile en üst düzeyde aktarılması tekniğidir. Burada ödünçlenmiş sözcük ve ifadelerle birlikte kaynak metnin dilbilgisi ve kültür özelliklerinin erek metinde bariz bir varlık göstermesi söz konusudur. Yerlileştirme tekniğine gelince yabancılaştırmaya karşın, bir çeşit kültür nakli üstlendiği söylenebilir. Burada amaç, kaynak metne erek kültür ögelerinden karşılık sağlamaktır. Türk kültüründe fıkralarıyla ünlü olan Nasrettin Hoca’nın, Arapça çevirilerde "Cuha Fıkraları" olarak tanınması, buna örnek verilebilir 66. 66 Bk. Mehmet Hakkı Suçin, age, s. 212. 36 Yukarıda saptanan özet halindeki dolaylı/serbest çeviride teknik ve telafi yöntemlerinin birkaçı verilmiştir. Sadece çeviride hangi yöntemi kullanmak ya da hangi sırada yol izlemek gerekir? gibi sorulara çevirmen cevap vermekle yükümlüdür. Buna göre bu alternatifleri göz önünde bulundurarak çevirisini yapmalıdır. 37 ІІ. İKİNCİ BÖLÜM Bu bölüm, metin üzerinde yapılan uygulama çalışması içermektedir. Yazar ve eseri hakkında bilgi vermekle birlikte, uygulamada kullanılan yöntem ve çalışma planı aşağıda bulunan "Çalışma Yöntemi" başlığı altında belirtilmiştir. Ardından gelen "TABLOLAR" başlıklı bölümde, söz konusu romandaki her bölüm için ayrı bir tablo düzenlenmiştir. 1 Necip Mahfuz Kimdir? 1 Asıl adı Necip Mahfuz Abdulaziz Ahmet Paşadır. Mısırlı bir edebiyatçı ve roman yazarı. Tarihte onun Nobel Ödülü'nü alan ilk Arap ve Mısırlı yazar olması kayda değerdir. Yazarlığa, geçen yüzyılın kırklı yılların başında başladı. Yazdığı romanlarda hep Mısır'la ilgili ve içinde yaşanan olayları konu edindi. Bir zamanlar Mısır'daki dinî kurumların baskısıyla, onun en önemli eserlerinden biri olan ve Türkçede "Cebelavi Sokağı'nın Çocukları" adıyla bilinen "Evlâd ḥâretinâ" romanı, zât-ı ilâhiye'ye karşı çıktığı iddiasıyla yayımlanması yasaklandı. Hatta yazarın, 1995 yılında bir suikast teşebbüsüne uğramasına sebep oldu. Kahire'nin Cemmaliyye semtinde 11 Aralık 1911 yılında dünyaya gelen Mahfuz, Ailesinin en küçük çocuğuydu. 1939 yılında Kahire Üniversite Felsefe bölümünü bitirdi. Hemen sonrasında İslam İşleri Bakanlığı'nda sekreterlik yaptı. Sonra Faizsiz Kredi Kurulu'nun başkanlığıni yaptı. Ardından, İrşat ve Yönlendirme Bakanı'nın ofisinde organizatörlük; Sanat ve Sinema Denetim ve Sansür Birimi'nde müdürlük; Sinema Destekleme Vakfı'nda müdürlük; Radyo Televizyon ve Sinema Genel Kurulu'nda danışmanlık; Sinema Genel Kurulu’nda konsey başkanlığı yaptı. Sonunda da el-Ahram gazetesinde yazar olarak çalıştı. Eserlerinde toplumsal gerçekçi bir yön benimsemiş olan Mahfuz, yazdığı romanlarda hep Mısır'daki siyasi durumları eleştirdi. Arka plandaki toplumsal sorunlara değindi. Gittikçe dini inanç gibi konuları irdelemeye başladı. Bu da yazdıklarının felsefi bir hâl almasına neden oldu. Cebelavi Sokağı'nın Çocukları, Zamanın Hükmü, Midak 1 Geniş bilgi için bk. Ahmet Kâzım Ürün, Necip Mahfuz ve Toplumcu Gerçekçi Romanları, Çizgi Kitapevi, Konya, 2002, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3844 http://mawdoo3.com/بحث_عن_نجيب_محفوظ_وأھم_أعماله (Arapça). 38 Sokağı, Kahire Üçlemesi ve bu çalışmaya konu olan siyasi ve felsefi tarzda yazdığı "Nil Üstünde Gevezelik" yazarın en önemli eserlerindendir. 2 Çevirmen Hakkında Birkaç Söz Bu çalışmada incelenmek üzere malzeme olarak seçilen roman, Türkçeye Prof. Dr. Rahmi Er tarafından çevrilmiştir. Kendisi 1959 yılında Kastamonu’da doğdu. İlk öğrenimini burada tamamladıktan sonra orta öğrenimine Ankara’da devam etti. 1977 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalına kaydoldu ve buradan 1981 yılında mezun oldu. 1984 yılında Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesi aldı. 1988 yılında yine aynı kurumdan “ Tâhâ Hüseyin ve Üç Romanı” başlıklı teziyle doktor unvanı aldı. 1991 yılında döçentliğe, 1997 yılında profesörlüğe yükseldi. 1999’da bir yıllığına Kahire ve Ayin Şems Üniversitelerinin Türkoloji bölümlerinde lisans ve lisansüstü öğrencilerine çeşitli dersler ve seminerler verdi. Ayrıca bugüne kadar çok akademik yazı, makale ve kitabı yayımlandı. Bu tezde incelenmek üzere malzeme seçilen çeviri örneğiyle birlikte çok çeviriye imza attı 2. 3 Sersera Fevka'n-Nîl / Nil Üstünde Gevezelik 'te Olay Örgüsü Romanda, her gece Nil üzerinde bir yüzer evde "uyuşturucu sefası" için bir araya gelen kadın erkek topluluğundan oluşan bir grubun hâli ele alınır. Her toplanışında grup, hayat ve toplum kaygıları üzerine tartışır sonra yüzer evde temelli kalan "Enis" dışında grubun birkaçı evlerine döner, ara sıra yüzer evdeki erkeklerin bir kısmı, grubun bazı kadınlarıyla baş başa kalarak dost hayatı yaşarlar. Gruptakilerden her biri, toplumun farklı kurumlarında yer alır. Sağlık Bakanlığında memurluk yapan Enis Zeki, kültürlü olup bir gün Tıp okumak için Kahire'ye gelmiş bir köylüdür. Derslerine devam etmez, üniversitedeki hocalardan birinin torpiliyle Sağlık Bakanlığına atanır. Eşiyle küçük kızı aynı anda ölmüş olan Enis Zeki, o günden bu yana uyuşturucu bağımlısı olur. Grup arasında 'sefa şövalyesi' ve 'velinimet' olarak tanınır. Romanda anlatıcı konumundadır. Çoğu zaman bu anlatıcı konumu, romanın bilinç akımı içerisinde var olan algı ve düşünce biçimini betimlemeye yönelik hareketler yapar. Böylelikle etrafta cereyan eden olaylara karşı tepki verir ya da sahadaki durumlar üzerine yorum yapar. Grubun diğer bireylerine 2 Bk. http://cv.ankara.edu.tr/kisi.php?id=rer@ankara.edu.tr°er=1 39 gelince bunlar: Hesap işleri müdürü Ahmet Nasr, avukat Mustafa Râşit, sanat eleştirmeni Ali es-Seyyid, öykü yazarı Hâlit Azûz, oyuncu Recep el-Kâdî, gazeteci Semâra Behçet, Edebiyat Fakültesi öğrencisi Senâ, Dışişleri Bakanlığında çevirmenlik yapan Leyla Zeydân, yüzer evin eski kadrosu ve Ali es-Seyyid'in hayat arkadaşı Seniyye Kâmil, yüzer evin bekçisi ve hizmetçisi Abduh Amca. Adı geçen grup adayları, yüzer evde bir araya gelerek yaşantının genel ve özel sıkıntılarından kendilerine kaçış yolu bulurlar. Burada yüzer evde herkes, kültür, bağımlılık, ahlaki çöküntü ve her türlü zevk içeren bir hayat yaşamaları gerektiği noktasında birleşir, vakitlerini öyle değerlendirirler. Ancak anlatıcı, onları dışarıda bıraktığı ve hep kaçmaya çalıştığı hayattan kopuk hâle getirmez. Az olsa da bir kısmını, Kuba ve Vietnam sorunu, rüşvet, sosyalizm, işçi ve köylü sıkıntıları, kooperatif dernekleri, etrafta cereyan eden olay ve hayatın genel durumları vb. konulardan konuşturur. Romandaki kahramanlar, ilk kez hava almak için dışarı çıkıp ortalıkta gezinmeye başladıkları zaman araçları, birine çarparak ölümüne neden olur. Romanın sonunda böyle bir olaya rast gelmeleri, her birine yakalanan yazarın yüzer evde patlattığı bomba gibi olur. Bu duruma karşı grubun bireylerinden farklı tepkiler sergilenir. Her ne kadar sorumluluktan kaçmak, suçu başkalarının üstüne atmak gibi tepkilerde birleşseler de. Ki sorunlarla yüze yüze gelmek ve ona karşı direniş göstermek nedir bilmeyen insanlardan bu beklenir zaten. Şu var ki bu olay da herkeste bir endişe yaratarak –küçük olsa da– yüzer eve güneş ışıklarının girmesine izin veren bir delik açılmasına neden olur. Bu durumda her biri, endişe, şaşkınlık ve tereddüt gibi duygulara kapılır. İşlenen suçla ilgili ihbarda bulunulmalı mı yoksa susup bir şey yokmuş gibi pasif bir tavır mı alınmalı konusunda anlaşmazlık yaşanır. Durum olumsuz yönde gelişir, ve bunun bir sonucu olarak tekme tokata girişilir. Böylesine yüzer evin toplumuna derin bir etki bırakan kaos, yanlış anlama, yüzeysellik ve olumsuzlamanın hâkim olduğu bir ortamda, bu sorunsaldan çıkış yolu arayan yazar, okurlarına yine umut ışığı vermeye çalışarak bu olumsuz olaylara yenik düşmeyi kabul etmez 3. 3 Bk. https://marefa.org/ )ثرثرة_فوق_النيل_)رواية (Arapça). 40 4 Çalışma Yöntemi Arapça aslından Türkçeye "Nil Üstünde Gevezelik" adı altında çevrilen roman, tezde çalışma malzemesi olarak kullanılmıştır. Söz konusu roman on sekiz bölümden oluşmaktadır. Eserde, kalıp nitelikte olan Arapça yapılar çıkarılıp Türkçe karşılıklarıyla mukayese etmek suretiyle tablolara yerleştirilerek incelenmiştir. Toplamı on sekiz tablo olmak üzere romanın her bölümü için ayrı bir tablo düzenlenmiştir. Tablolar, biri Arapça diğeri Türkçe diye iki ana sütuna ayrılmıştır. Altlarında üçer sütunda, kalıbın metindeki geçtiği bağlam, dilde kullanıldığı veya sözlüklerde yer aldığı biçim ve dildeki sınıflandırması olmak üzere üç alt başlık verilmiştir. Arapça olan bölümde, "Arapça bağlam" adı verilen sütunda sözcük kalıbının, roman metninde Arap alfabesiyle yazıldığı biçimde verilip altında Türkçe transkripsiyonu yazılmıştır. Ardından söz konusu ifadeye, sözlük ve dil referansları gibi kaynaklara bakılarak Arapçada geçtiği biçim belirlenip "Sözcük kalıbı" adlı sütuna yerleştirilmiştir. Burada, Arapça ifadeler için “Dağarcık Arapça-Türkçe Sözlük” ve büyük oranda internet ortamındaki “ḳāmūs’ul-Me’ānī Arapça-Arapça Sözlük”e bakılmıştır. Halk dilinde yerleşen ve sözlüklere geçmeyen ifadeler içinse en çok kullanılan biçimi çalışmada esas alınmıştır. Üçüncü sütundaysa tespit edilen kalıp için bir sınıflandırma çalışması yapılmıştır. Aşağıda verilen tablo başlığı buna örnek gösterilebilir: ARAPÇA Arapça Sözcük Sınıflandırma bağlam kalıbı Türkçe olan bölüme gelince verilen Arapça bağlamın Türkçe çevirisi, ardından saptanan ifadenin Türkçe sözlüklerde geçen biçimi ve son olarak dildeki sınıflandırması olmak üzere üç sütun daha yazılmıştır. Türkçe bölümünün ilk alt başlığı "Türkçe çeviri" adlı olup Arapça bağlamın, Türkçe metinde çevirmenin tercihine göre yazılarak aktarıldığı biçimdir. Ayrıca burada metinde geçtiği sayfa ve satır numaraları da verilmiştir. İkinci olup "Türkçe karşılık" olarak adlandırılan sütunda, çıkarılan ifadenin 41 (varsa) sözlüklerde Türkçeye aktarımı veya başka bir çeviri önerisi bulma yoluna gidilmiştir. Burada Türkçe ifadeler için çoğunlukla internet ortamındaki ‘TDK Güncel Türkçe Sözlük ve Büyük Türkçe Sözlük’ e bakılarak tercih yapılmıştır. Bununla birlikte başka başvuru kaynağı olarak aşağıda sıralanan sözlüklere bakılmıştır.  Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük.  Serdar Mutçalı, Türkçe-Arapça Sözlük.  M. Sait Şimşek, Tacettin Uzun, Arapça-Türkçe Deyimler-Kalıp İfadeler- Atasözleri Sözlüğü.  Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-Ι (Atasözleri Sözlüğü), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-ΙΙ (Deyimler Sözlüğü). Üçüncü sütundaysa sözü edilen kalıbın sınıflandırılması gösterilmiştir. Buna örnek olarak aşağıda verilen açıklamalı tabloya bakılabilir: TÜRKÇE Türkçe Türkçe Çeviri Sınıflandırma karşılık Arapça bağlamın deyim, çevirmenin 'şeytan ele geçirdi atasözü, tercihine göre bizi, artık işimiz şeytan ele birleşik Türkçe çevirisi bitik.' birleşik eylem geçirmek eylem, kalıp [148/2] yapı vb. sayfa numarası / satır numarası ifadenin önerilen Türkçe çevirisi ya da anlamsal karşılığı Gerektiğinde dipnotla verilerek bazı açıklamalar yapılmıştır. Bunu göstermek adına açıklanması istenen yer için yıldız işaretinden sonra dipnot sıra numarası kullanılmıştır [örn. (*1) / (*2) ve saire]. Ayrıca dipnotlarda, kullanılan çeviri teknik ve yöntemlerine yer verilmiştir. Bunlardan: Anlamsal çeviri: Metinde sıkça kullanılan çeviri tekniğidir. Bunda çevrilen eserin edebi nitelikte olması büyük bir etken olmuştur. İletişimsel çeviri: Anlamsal çeviri tekniğine karşın bu teknik, çeviride az kullanılmıştır (Bk. 3.2 Newmark'a Göre Anlaşmsal Çeviri ve İletişimsel Çeviri [s.15-16]). 42 Yukarıda adı geçen iki teknikle birlikte, çalışmanın önceki bölümlerinde ele alınan başka çeviri teknik ve yolları da örnekler üzerinden gösterilmiştir. Benzer anlam ve benzer biçimle çeviri, benzer anlam ve farklı biçimle çeviri, eksilti yoluyla çeviri, açımlama yoluyla çeviri, yabancılaştırma, öykünme, uyarlama, ekleme ve çıkarma yollarıyla çeviri bunların birkaçıdır. Ayrıca çalışmanın tablolar bölümündeki yazılanların bir kısmının renkli olarak verilmesi şöyle anlaşılmalıdır: a) Yeşil renkli sıralar: Kaynak dil (Arapça) metninde kalıp niteliğinde olmayıp erek metne (Türkçe) kalıp olarak aktarılanları ifade etmektedir. b) Kırmızı renkli sıralar: Kaynak metnin ifadesinin erek dildeki ifadeyle karşılanmadığını veya yanlış aktarıldığını ifade etmektedir. 4.1 Tablolarda Sınıflandırma Sistemi Bu çalışmada kullanılan sınıflandırma yönteminde, "birleşik sözcük” özelliği gösteren yapılardan yalnızca eylemler, “birleşik eylem” terimiyle belirtilmiştir. Bunda deyimlerin, genellikle birleşik eylem yapısında bulunuşu etken olmuştur. Ayrıca Arapça metni incelerken anlamsal ve kullanımsal değerine göre sınıflandırma çalışması yapılarak ifadenin deyim olup olmadığına karar verilmiştir. Şöyle ki söz öbeklerini oluşturan tüm ögeler temel anlamından çıkıp farklı bir anlama gönderme yapılıyorsa bu tam deyim demektir (birinci dereceden deyim) 4. Dolayısıyla tablolarda deyim kategorisi altında değerlendirilmiştir. Genelde ifadenin deyim vasfı alıp almadığına bağlamdaki konumu denetlenerek karar verilmektedir. Örneğin: çevirinin 15. sayfasında "iş yapmak" anlamına gelen "yu'addī 'amelen" yapısı kalıp ifadedir. Türkçe karşılığı olan "iş yapmak" ise geçtiği bağlamdan hareketle anlamına göre deyim değil kalıp yapıdır. Ancak "Bu çocuk iş yapmaz" cümlesinde, kastedilen anlam çocuğun başarısız ve yaramaz olduğuna göre burada kalıp yapı değil deyimdir (yarı-deyim). Buna bağlı olarak çalışmamızda tam deyim olup olmadığıyla ilgili kuşku duyulan ifadeleri kalıp yapı olarak değerlendirme yoluna gidilmiştir. Bu kalıp yapılara eylemse birleşik eylem, ad birlikteliğise birleşik sözcük vasfı verilmiştir. Buna göre tezin tablo kısımlarındaki sınıflandırma sütununda adı 4 Bk. Leylâ Subaşı, Dilbilimi Açısından Deyim Kavramı ve Türkiye Türkçesindeki Örneklerin İncelenmesi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1988. 43 geçen karşılıklardan biri yazılmıştır. Hem Arapça Hem Türkçe ifadeler için aynı sınıflandırma yöntemi kullanılmıştır. 44 5 TABLOLAR TABLO 1 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı karşılık إبريل، شهر الغبار و Nisan, toz ve şaka األكاذيب، .. كذبة ابريل ayı. 1 ibrīl, şehrü'l- kalıp yapı bir nisan şakası* kalıp yapı kiz̠bet-u ibrīl ġubāri ve'l- [15/1] akāz̠īb الملفات تنعم براحة الموت فوق األرفف، تنعم براحة الموت .. dosyalar ölü gibi ten'amu bi el-meleffātu deyim raflarda yatıyor. ölü gibi yatmak*2 deyim rȃḥati'l-mevt ten'amu bi [15/2-3] rȃḥati'l-mevti fevḳa'l-arfuf و هو يؤدى عمال ... basit bir işi أدى عمله تافها. birleşik eylem yaparken ... iş yapmak birleşik eylem ve huve yu'eddī eddā 'amalahū [15/4] 'amalan tāfihan öyle keskin bir ... رماه بنظرة فرماه بنظرة نافذة .. deyim bakış attı ki, ... feramāhu bi ramāhu bi bakış atmak deyim naẓra nāfiz̠a naẓra [15/11-12] هل ضبطه متلبسا بإبتسامة بلهاء غير onu nedensiz yere aptal aptal مبررة؟! ضبطه متلبسا sırıtırken mi hel ḍabaṭahū suçüstü ḍabatahū kalıp yapı yakalamıştı yakalamak*3 deyim mutelebbisen mutelebbisen yoksa? b'ibtisāmatin belhā'in ġayri [15/13] mubarrara 1 Arapça metinde bağlamsal olarak "şehrü'l-ġubāri ve'l-akāz̠īb " biçiminde geçen bu ifade, Türkçede 'bir Nisan şakası' yapısını çağrıştırmaktadır. Çevirmen, Arapçada 'bir Nisan yalanı' anlamını veren ifadesinin Türk kültüründe Arabınkinden farklı olarak "bir Nisan şakası" biçiminde aktarıldığını bilerek bu tercihi yapmıştır. 2 Arapçada dosyaların dokunulmadığı ve uzun zamandır kullanılmadığını göstermek amacıyla yazarın tercih ettiği "ten'amu bi rȃḥati'l-mevti" deyimsel ifadesi için Türkçede 'ölü gibi yatmak' deyimi uygun görülmüştür (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 3 Eksilti yoluyla çeviri. Arapça örnekteki "ḍabatahū mutelebbisen" ifadesi, Türkçeye “yakalamak” eylemiyle aktarılmıştır. Aslında, cümlede aktarılmak istenen "suçüstü yakalamak" deyimidir. Arapçada yüzey yapıdaki kalıbın Türkçesi eksiltili olarak verilmiştir. Bunun nedeni, çevirmenin bağlamdan hareketle anlaşılabilir düşündüğü kalıbın cümledeki diğer ögelerden "aptal aptal sırıtırken mi" yararlanarak tahmin edilebilir olduğundandır. 45 هل ضبطه متلبسا بإبتسامة بلهاء غير onu nedensiz yere aptal aptal مبررة؟! tek ögeli bir sırıtırken mi ابتسامة hel ḍabaṭahū sözcük aptal aptal yakalamıştı *4 birleşik eylem mutelebbisen ibtisāme sırıtmak (ad) yoksa? b'ibtisāmatin belhā'in ġayri [15/13] mubarrara دبت حركة عجيبة فى birim şefinde رئيس القلم .. garip bir hareket (hareket) baş دبت حركة debbet ḥareke deyim baş gösterdi... deyim debbet ḥareke göstermek 'acībe fī ra'īsi'l- [15/16] ḳalem و يبدو أن وزنه خَف ağırlığı korkunç بطريقة مذهلة .. bir şekilde tek ögeli bir sözcük يبدو أن ve yebdū enne kalıp yapı hafiflemiş olacak galiba*5 veznehū ḫaffe bi yebdū enne ki, ... (zarf) tariḳatin [16/4] muẓhile آه . ها هو يضبطه متلبسا مرة أخرى. Ah! Bak yine ضبطه متلبسا āh. hā huve suçüstü yakaladı. suçüstü ḍabaṭahū kalıp yapı 6 deyim yaḍbuṭahū yakalamak* mutelebbisen [16/8] mutelebissen merrā uḫrā و رمقته األعين iş arkadaşlarının acıyarak bakmak بإشفاق و استهزاء. gözleri ona hem رمقته األعين ve ramaḳathu'l- birleşik eylem acıyarak hem de 7ramaḳathu'l- birleşik eylem* a'ayunu bi alayla bakıyordu. a'ayunu işfȃḳın ve [16/8-9] alayla bakmak istihzā' 4 Kaynak metinde görülen "ibtisāme" sözcüğü, Türkçede 'gülümsemek' anlamına gelmektedir. Adı geçen ifadenin Arapça cümledeki "belhā' / T: aptal" sıfatıyla birlikte çevrilerek 'aptal aptal sırıtmak' yapısıyla aktarılması uygun görülmüştür. 5 Arapçada "yebdū enne" kalıbının, Türkçede 'galiba – görünüyor ki' gibi ifadelerle karşılanabildiği halde çevirmen, dilbilgisi kurallarından yararlanıp tahmin anlamını bildiren }mIş olacak{ yapısını kullanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 6 Dipnot 3'te verilen bilgiye göre dilin, tekrardan hoşlanmayışı ve tasarruftan yana oluşu gereğinden hareketle derin yapıda bırakılıp eksiltili bir çeviri yoluna gidilerek 'yakalamıştı' eylemi kullanılmış (Bk. dipnot 3), buradaysa Arapçası aynı yapı, 'suçüstü yakaladı' karşılığını bulmuştur. Böylece Arapça kalıbın Türkçe çevirisi olarak 'suçüstü yakalamak' deyimi yüzey yapıda kullanılmıştır. 7 Burada Arapça metinde geçen "ramaḳathu'l-a'ayunu / T: gözler bakmak" yapısı, Türkçede 'bakmak' eyleminde karşılık bulmaktadır. Cümlede durum zarf tümleçlerinden yararlanılıp birleşik eylem yapılarak 'bakmak' eylemine kalıp işlevi yüklenmiştir. Şöyle ki biri acıyarak bakmak, diğeri alayla bakmak olmak üzere çeviride iki birleşik eylem söz konusu olmuştur. Şu var ki Türkçede ‘gözler bakmak’ gibi bir kullanım olmadığından çeviri metinde verilen gözler ifadesi gereksiz bulunmaktadır (çeviri kokan çeviri). 46 أما الحية الرقطاء فقد benekli yılana أدت خدمة ال تتكرر gelince, لملكة مصر القديمة. zamanında Eski emmā el- Mısır Kraliçesi'ne أدى خدمة ḥeyyetu'r-raḳṭā' hizmet sunmak/ birleşik eylem bir daha birleşik eylem feḳad eddet eddā ḫidme yinelenmeyecek etmek ḫidme la bir hizmet tetekerreru sunmuştu. li'meliketi [16/13-14] mısri'l-ḳadīmeti أنتم وحدكم أيها الزمالء ال خير فيكم، ya siz .. arkadaşlarım? ال خير في entüm deyim sizlerden bir hayır hayır gelmemek deyim vaḥdeküm lā ḫayra fī gelmez. eyyhā az- [16/14-15] zumelā', lā ḫayra fīküm و العزاء عندما نلتمس العزاء فى قول ذلك الصديق الذى ,huzur arıyorsak قال: onu sadece, (...) diyen o arkadaşın إلتمس العزاء ) ... (. iltemese'l- birleşik eylem sözünde teselli bulmak *8 deyim ve'l-a'zā'u 'indemā 'azā'a bulabiliriz. neltemisu'l- [16/15] 'azā'a fī ḳavli z̠ālika'ṣ-ṣadīḳu'l- lez̠ī ḳāla: ... memnuniyetle أتشرف باإلفادة أتشرف باإلفادة. ifade edeyim ki... (memnuniyetle) eteşerrefu bi'l- eteşerrefu bi'l- kalıp yapı birleşik eylem ifade etmek ifāde ifāde [16/22] gamsız olduğun için ne kadar da يا بختك بفراغ البال. kültür odaklı bir şanslı bir 9 يا بختك yā baḫtuke bi şanslı olmak* birleşik eylem yā baḫtuke ifade adamsın, ... ferāġı'l-bāl [16/26] فى انتظار حلم لن hiç يتحقق تحترفون gerçekleşmeyecek البهلوانية. bir düşü يحترف البهلوانية fī intiẓāri beklerken cambazlık yeḥterifu'l- birleşik eylem birleşik eylem ḥulmin len cambazlık yapmak behlevāniyye yeteḥaḳḳaḳa yapıyorsunuz. teḥterifūne'l- [16/28] behlevāniyye 8 Arapçadaki "iltemese'l-'azā'a" ifadesi, Türkçede 'teselli bulmak' yapısında karşılık bulur. Ancak bağlamdan hareketle çevirmen, yerine 'huzur aramak' eylemini tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 9 Arapçada birine imrenme veya kıskanma duygusunu dile getirmek amacıyla kullanılan "yā baḫtuke" ifadesinin, Türkçede 'şanslı olmak' yapısıyla aktarılması uygun görülmüştür. 47 فسرت فى بدنه رعدة ..., duyduğu سرت فى بدنه arzudan رغبة .. رعدة deyim vücudunu bir feseret fī titreme gelmek* 10 deyim seret fī bedeihī titreme sardı... bedenihī ra'datu ra'da raġba [17/1] ظل وجه المدير األصلع مكبا على genel müdür hala, ,kel başı öne eğik أوراق يراجعها .. evrakları مكبا على ẓalle vechu'l- kalıp yapı kontrolle başı eğik kalıp yapı mudīri'l-asl'au mukibben 'alā meşguldü; ... mukibben 'alā avraḳın [17/10] yurāci'uhā بالبقية الباقية له من البقية الباقية ve kalan irade ... إرادته .. arta kalan el- gücüyle, ... bi'l-baḳiyyeti'l- kalıp yapı kalıp yapı baḳiyyetu'l- (irade gücü) bāḳiye lehū min [17/12] bāḳiye irādetih ثم رمقه بنظرة شوكية. Enis'e sert bir رمقه بنظرة s̠ümme bakış attı. ramaḳahū bi- deyim bakış atmak deyim ramaḳahū bi- naẓra [17/15] naẓratın şevkiyye نعم يا سعادة البك و evet beyefendi, o قد قدمته لسعادتك. raporu ben zat-ı na'am yā سعادة البك saygı ifadesi ȃlinize 11se'ādetu'l-be'k beyefendi* saygı ifadesi se'ādetu'l-be'k sunmuştum. ve ḳad ḳaddamtuhū li [17/20] se'ādtek ثم حملق فى وجه sonra bön bön ,... المدير العام كاألبله. حملق كاألبله Genel Müdür'ün s̱ümme ḥamlaḳa bön bön ḥamlaḳa ke'l- birleşik eylem yüzüne baktı. 12 deyim fī vechi'l- bakmak* ebleh mudīri'l-'āmi [17/29] ke'l-ebleh 10 Anlamsal çeviri. Arapçada "seret fī bedeihī ra'da" ifadesi, Türkçede '(vücuduna) tireme gelmek' ya da 'titremeye tutulmak' gibi yapılarla ifade edilebilir. Yalnız metinde geçen ifadeden mecaz yoluyla 'çok istemek’ ya da ‘arzulamak' anlamı anlaşılmaktadır. Bu sayede çevirmen, 'vücudunu bir titreme sardı' ifadesini tercih etmiştir (birebir çeviri). 11 Arapçada, "se'ādetu'l-be'k" yapısı, özellikle Mısır Arapçasında saygı ifadesi olarak kullanılan kültür odaklı bir ifadedir. Türkçeyle Arapça arasındaki etkileşim sonucu olarak Türkçeden Arapçaya yerleşen 'bek' sözcüğüyle Arapça kökenli 'saadet' sözcüğünün birleşmesinden oluşmaktadır. Çevirmen bunu ifade etmek için Türkçede karşılık olarak aynı anlamı güden beyefendi'yi tercih etmiştir (iletişimsel çeviri). 12 Arapça metinde "ḥamlaḳa ke'l-ebleh / T: aptal gibi bakmak" ifadesi için Türkçede 'bön bön bakmak' eylem birlikteliği tercih edilmiştir. 48 سيدى المدير . . لقد sayın müdürüm, كتبتها حرفا حرفا . . harfi harfine حرفا حرفا seyyidi'l-mudīr.. kalıp yapı yazmıştım. harfi harfine kalıp yapı ḥarfen ḥarfen laḳad ketebtuhā [17/31] ḥarfan ḥarfan تجلى الوجوم فى صفحة وجهه Enis'in geniş yüzünde endişeli تجلى الوجوم العريض، .. tek ögeli bir sözcük tecelle'l- tecelle'l- deyim bir ifade belirince endişelenmek*13 ... (eylem) vucūmu fī vucūm ṣafḥat-i [18/8] vechihi'l-a'rîḍ Enis ağzını hiç نبس بكلمة لم ينبس بكلمة. lem yenbise bi nebese bi deyim açmadı. ağzını aç(ma)mak deyim kelime kelime [18/12] كيف دبت الحياة hayat ilk kez ... ألول مرة فى ... . tek ögeli bir sözcük دبت الحياة keyfe debbetu'l- deyim nasıl canlandı? canlanmak*14 debbeti'l-ḥayāt (eylem) ḥayātu li evveli [18/16-17] marratin fī ... لست أعمى فيما أظن فيم أظن/ على ما gördüğüm kadarıyla kör sanırım ki أظن يا سيد أنيس؟ değilsin, değil mi leste a'mā fīme fîme aẓunn/ kalıp yapı gördüğüm kalıp yapı Enis Efendi? aẓunnu yā 'alā mā kadarıyla seyyid Enis aẓunnu [18/18] diyecek söz أحنى رأسه مستسلما. bulamayarak أحنى رأسه aḥnā ra'sehū birleşik eylem başını öne eğdi. başını öne eğmek birleşik eylem aḥnā ra'sehū musteslimen [18/19] يا سعادة . . . دعنا من السعادة و دعنا من السعادة و sayın... yazar tarafından التعاسة التعاسة، .. bırak şimdi sayını yā se'ādet ... da'nā mine's- uydurulmuş bir sayın mayın* 15 ikileme mayını da, ... se'ādeti ve't- kalıp da'nā mine's- te'āseti [18/27-28] se'ādeti ve't- te'āseti يشهد هللا أننى Allah şahidim يشهد هللا أن olsun ki, Allah şahidim مريض! yeşhedu'l-lāhu kalıp yapı hastayım! kalıp yapı yeşhed'l-lāhū olsun enne ennenī marīḍ [18/30] 13 Arapçadaki "tecelle'l-vucūm" yapısı, Türkçede 'kaygı çekmek' deyiminin karşılığıdır. Çevirmen bunun yerine 'endişelenmek' eylemini seçer (anlamsal çeviri). 14 Anlamsal çeviri. Arapçada deyim olarak geçen "debbetu'l-ḥayātu" ifadesinin tam birebir Türkçe karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Bundan haraketle çevirmen, burada anlatılması istenen "birinde hayat/can belirtisi görünmek" anlamını aktarmak için Türkçede 'canlanmak' eylemini kullanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 15 Arapça metinde geçen "es-se'āde ve't-te'āse – mutluluk ve keder" birlikteliği, öfke ve sinirlerin tepesinde olduğunu anlatmak amacıyla yazarın başvurduğu bir çeşit yansıma tekniğidir. Söz konusu ifade, iki zıt anlamlı kelimenin birleşmesinden oluşmaktadır. Çevirmen de anlam odaklı çevirisinde Türkçede 'sayın mayın' ikilemesini uygun bulmuştur. 49 sabrın da bir sınırı للصبر حدود، .. .kalıp yapı var للصبر حدود sabrın da bir atasözü li'ṣ-ṣabr-i ḥudūd sınırı var [19/10] ama sakın ola bir و لكن احذر أن تعود. daha احذر أن ve lȃkin iḥz̠er en kalıp yapı tekrarlanmasın. sakın ola kalıp yapı iḥz̠er en ta'ūd [19/15] ... ليسأله سؤاال فى يسأل سؤال birleşik eylem soru sormak birleşik eylem الغالب ... yes'elu suālen ... büyük ve şa'ara bi olasılıkla soru zemīlihī ve huve sormak için ... yemīlu naḥvahū 19/21] فى الغالب] li yes'elehū kalıp yapı büyük olasılıkla kalıp yapı suālen fi'l-ġālib fi'l-ġālib !sen işine bak كن فى حالك كن فى حالك . . deyim işine bak*16 deyim kün fī ḥālike kün fī ḥālike [19/22] و صاح المماليك صيحات الفرح فى ..., ve Memlûk askerleri av رحلة الرماية. صاح صيحة فرح yolculuğunda ve ṣāḥa'l- sevinç çığlığı ṣāḥa ṣayḥatu birleşik eylem sevinç çığlıkları deyim memālīku atmak faraḥın attılar. ṣayhāti'l-faraḥi fî riḥlati'r- [20/5] rimāye و ما زال المملوك ama Memlûk hala يضحك ملء شدقيه. ضحك ملء شدقيه katıla katıla ve mā zāle'l- katıla katıla ḍaḥika mil'e birleşik eylem gülüyordu. birleşik eylem memlūku gülmek şadaḳayhī yaḍḥaku mil'e [20/11] şadaḳayhī 16 Kaynak metinde, "kün fī ḥālike / T: kendi halinde ol" biçiminde geçen deyimsel ifadesinin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'sen işine bak' deyimi bulunmaktadır. 50 TABLO 2 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık قبل أن يجرفها التيار bir gün akıntı ,... ذات يوم، .. جرفه التيار alıp götürmeden ḳabla en akıntı alıp cerefehu't- deyim önce, ... deyim yecrifahā a't- götürmek teyyāru taeyyāru z̠āte [20/17] yevmin ,elbiselerini çıkardı خلع مالبسه خلع مالبسه، .. ... üstünü ḫala'a ḫala'a kalıp yapı birleşik eylem değiştirmek melābisehū melābisehū [21/8] kültür odaklı bir hayırdır, neyin var? hayırdır neyin kültür odaklı bir خيرا خيرا؟ 17 ḫayran ḫayran ifade [21/18] var* ifade و لكنك تعود آخر األمر إلى جوك ama sen sonunda الطيب. عاد أخر األمر إلى yine o güzel ve lākinneke normale 'āde āḫiru'l- kalıp yapı havana dönersin. 18 birleşik eylem te'ūdu āḫiru'l- dönmek* emri ile emri ile [21/20] cevvike'ṭ- ṭayyibi sürekli onun ... دائما ينتزع إعجابه. ينتزع إعجابه hayranlığını dāiman hayranlık inteza'a deyim kazanıyordu; ... 19 deyim yentezi'ū kazanmak* i'cȃbehü i'cābehū [21/22] eti de zaten و ما اللحم إال جلد kemikleri جلد على عظم على عظم. üzerindeki deriden bir deri bir ve ma'l-laḥmu cildun 'alā deyim başka bir şey kemik deyim 20 illā cildun 'alā 'azmın değildi. (kalmak)* 'azmın [21/29] 17 Arapça metinde geçen "ḫayran" ifadesi, adeta endişe duyularak bir kişiyi veya bir olayı sormak için kullanılmaktadır. Türkçede 'hayırdır' ifadesiyle karşılanmaktadır. Çevirmen, anlamı pekiştirmek için "neyin var" eklemesinde bulunarak Arapçadaki verilen anlamı Türkçeye aynen aktarma yoluna gitmiştir (ekleme yoluyla çeviri). 18 Kaynak metnin " 'āde ȃḫiru'l-emri ile " yapısının Türkçedeki anlamsal karşılığı 'normale dönmek' olsa da Arapça bağlamda iletilmesi istenen 'kötü bir dönem yaşadıktan sonra güzel, huysuz ve normal hale dönmek' olduğuna göre çevirmen, zarf tümleci olan sonunda'yı kullanarak çevirisini anlam odaklı yapmıştır (anlamsal çeviri). 19 " inteza'a i'cȃbehü / T: hayranlığını koparmak" Arapça deyimi, Türkçede 'hayranlığını kazanmak' yapısında karşılık bulmuştur. 20 Arapça bağlamda verilen bilgiye göre burada iletilmesi istenen anlam tam olarak zayıflık değil nitelendirilen adamın fiziki özelliklerini vermektir. Sözü geçen adam, fazla kilodan kaynaklanmayan dev yapıya sahiptir. Bundan hareketle bağlamda geçen deyimsel ifadenin temel anlamda kullanıldığı söylenebilir. 51 و قام إلى السفرة و Enis, gidip sofraya tek ögeli bir اتخذ مجلسه اتخذ مجلسه، .. oturdu. 21 sözcük ve ḳām ile's- iteḫaz̠a kalıp yapı kurulmak* sofra ve't-taḫaz̠a meclisehū [22/3] (eylem) meclisehū كأنما لم يأخذ السؤال sanki soruyu أخذه مأخذ الجد مأخذ الجد: .. ciddiye almamış ke'ennemā lem aḫaz̠ahū deyim gibi ... ciddiye almak deyim ye'ḫuz̠a's-suāla ma'ḫaze'l-ceddi [22/15] me'ḫazi'l-ced tek ögeli bir !ne bileyim من أدرانى من أدرانى ؟! . . kalıp yapı bilmiyorum*22 sözcük men adrānī men adrānī [22/19] (eylem) و لكن الراجح أنه ... ama herhalde ,... الراجح أن كان يسعى فوق kalıp yapı herhâlde zarf bu adam ar-rāciḥu enne األرض .. yeryüzünde ve lākinne'r- dolaşmaya tek ögeli bir سعى فوق األرض rāciḥu ennehū yazar tarafından başlamıştır. uydurulan bir yaşamak*23 sözcük kāne yes'ā se'ā fevḳa'l- [22/21-22] fevḳa'l-arḍi arḍi kalıp (eylem) لم يزل قويا بالقياس إلى سنه لدرجة تفوق yaşına göre hayal الخيال. edilemeyecek فاق الخيال lem yezel beklenmeyecek kalıp yapı kadar güçlü hȃlȃ. kalıp yapı ḳaviyyen bi'l- fāḳa'l-ḫayāl kadar ḳiyāsi ile sinnihi [22/23] li-derecetin tefūḳu'l-ḫayāl سقى الزرع و يسقى الزرع، و kalıp yapı ..., bitkileri suluyor, bitki sulamak kalıp yapı يؤم المصلين، و saḳa'zer'e namaz kılanlara imamlık yapıyor ve يحسن طهى الطعام. yasḳī'z-zar'e ve iyi yemek yapıyor. أَم المصلين ye'ummu'l- kalıp yapı [22/26-27] imamlık kalıp yapı muṣallīne ve emme'l- yapmak*24 muṣallīne 21 Arapça metinde oturacak vaziyette bulunmak anlamına gelen "aḫaz̠a meclisehū "ifadesi, Türkçede 'oturmak' eylemiyle karşılanmıştır. Aslında Arapça yapının birebir anlamı kurulmak'tır. Oturmak eyleminin kullanımı ise çevirmenin tercihidir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 22 Arapçada protesto edercesine bir şeyin bilinmediğini bildirmek ya da öfkeyle eşleşen bilmezlik gibi anlamlar barındıran "men adrānī" ifadesinin Türkçedeki anlamı 'bilmiyorum' olsa da çevirmen, Arapça metindeki geçen anlamı aynen birebir aktarma yoluna gitmiştir. Bunun için de Türkçede 'ne bileyim' ifadesini daha uygun bir karşılık görmüştür. 23 Arapça metinde geçen bağlamdan maksat, sözü edilen adamın yaşlı olduğunu veya çok yaşadığını ifade etmektir. Burada yazarın anlama ironi katmak istediği bellidir. 24 Çevirmen, imamlık yapmak anlamına gelen " emme'l-muṣallīne" Arapça ifadesi için Türkçede iki kalıp yapıyı yan yana getirerek açıklamalı bir çeviri yöntemi benimsemiş. Çevirisini de }namaz kılmak + imamlık yapmak{ birlikteliklerini birleştirerek yapmıştır (ekleme yoluyla çeviri). 52 yuḥsinu ṭahyya'ṭ-ṭa'ām طهى الطعام yemek kalıp yapı 25 kalıp yapı ṭaha'ṭ-ṭa'āma pişirmek* و رنا إليه مليا ثم ona dik baktıktan سأل: :sonra رنا مليا 26 ve renā ileyhī birleşik eylem dik bakmak* birleşik eylem ranā meliyyen (...) diye sordu. meliyyen s̱ümme se'el [23/23] قرة عينى فى قرة عينى فى ‹Hz. huzur kaynağım .الصالة. الصالة huzur Peygamberin namaz. kaynağım kalıp yapı ḳurratu 'aynī ḳurratu 'aynī sözü› 27[23/31] namaz* fi'ṣ-ṣalāti fi'ṣ-ṣalāti ben, beyefendilerin أنا خادم السادة. kültür odaklı bir hizmetkarıyım. beyefendilerin kültür odaklı bir خادم السادة enā 28 ḫȃdımus'sāde ifade hizmetkarı* ifade ḫādimus'sāde [24/9] her gün âdeti كعادته كل يوم. كعادته kalıp yapı olduğu üzere ... âdet olduğu ke'ādetihī külle kalıp yapı ke'ādetihī üzere yevm [24/30] و فرغ عم عبده من bu arada Abduh فرغ من عمله عمله .. Amca da işini işini ve faraġa faraġa min deyim bitirmiş, ... 29 birleşik eylem bitirmek* 'amm'Abduh 'amalih [25/1] min 'amalihī şayet uykuya غلبه النوم إذا غلبه النوم. kalırsa ... uykuya iz̠ā ġalabahu'n- ġalabahu'n- deyim 30 deyim dalmak* nevm nevm [25/14] 25 Yemek pişirmek anlamına denk gelen "ṭaha'ṭ-ṭa'āma" Arapça ifadesinin, Türkçedeki yaygın karşılığı – en doğru olmasa da – çevirmenin tercih ettiği gibi 'yemek yapmak' yapısıdır. 26 Kaynak metindeki "ranā meliyyen / T: iyice bakmak" ifadesi, Türkçede 'dik bakmak' yapısında anlamsal karşılık bulmuştur. 27 Arapçada zamanla kalıplaşmış olan ve dilin hem yazılı hem sözlü alanlarını kapsayacak şekilde sık sık kullanılan "ḳurratu 'aynī fi'ṣ-ṣalāti" yapısı, aslında Hz. Peygamberin sözüdür. Ad cümlesi niteliğinde olan bu yapının öznesi "ḳurratu 'aynī", Türkçedeki 'göz bebeğim' ifadesinin birebir karşılığıdır. Ancak Türkçede namazla göz bebeğim arasında birliktelik oluşturulması söz konusu olamaz. Bu nedenle çevirmen, aktarılması istenen iletiyi anlaşılır kılmak için bu tür değişikliğin yapılmasına gereksinim duymuştur (anlamsal çeviri). 28 Arapça metinde geçen "ḫȃdımus'sāde" yapısı, Mısır kültürüne bağlı olup 'ne emrederseniz' veya 'hizmetinizdeyim' gibi anlamları ifade etmekte olup hizmetin bir çıkar uğruna hiç itirazda bulunmaksızın yapıldığını anlatmaktadır (birebir çeviri / kültür benzerliği). 29 Arapçada birinin işini tamamlayıp bitirdiğini ifade eden "faraġa min 'amalihi / T: işinden boşalmak" ifadesi, Türkçeye 'işini bitirmek' yapısıyla aktarılmıştr. Yukarıda verilen Türkçe karşılığıysa temel anlamda kullanılmış bir kalıp niteliğindedir. 30 Arapça metindeki “ġalabahu'n-nevm / T: uykuya yeni düşmek” deyimsel ifadesi, Türkçeye çevirmenin tercihine göre ‘uykuyakalmak’ ifadesiyle aktarılmıştır (çeviri kokan çeviri). Yalnız söz konusu ifade için Türkçede ‘uykuya dalmak’ deyimi daha uygun bir karşılık olacaktı. 53 TABLO 3 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık أعد المجلس meclis أعد المجلس كأحسن a'adde'l- kalıp yapı mümkün olan en iyi kurmak*31 deyim meclise şekilde meclisi ما يكون. a'adde'l-meclise hazırladı. ke'aḥseni mā كأحسن ما يكون [25/15] yekūn ke'aḥseni mā kalıp yapı en iyi şekilde kalıp yapı yekūn هبط المغيب فوق günbatımı, ağaçların هبط المغيب األشجار و الماء .. ve suyun üzerine 32 habaṭa'l-maġību habaṭa'l- deyim düştü ... akşam olmak* birleşik eylem fevḳa'l-aşcāri maġību [25/18] ve'l-mā' و أنت لم تمسها و ey Enis, sen o لكن مسها الكبر. kadına el sürmedin tek ögeli bir مسه الكبر ve ente lem ama yaşlılık elini 33 sözcük messehu'l- deyim yaşlanmak* temessehā ve sürdü. kiberu (eylem) lākin messehe'l- [26/11-12] kiberu و أنت لم تمسها و Ey Enis, sen o لكن مسها الكبر. tek ögeli bir kadına el sürmedin مسَ ve ente lem sözcük ama yaşlılık elini el sürmek deyim temessehā ve messe sürdü. (eylem) lākin messehe'l- [26/11-12] kiberu ..., içine uzun zamandır hiç su içine uzun إناء لم يترع بماء إلناء لم يترع بماء. konmamış bir zamandır hiç su li inā'in lem inā'un lem kalıp yapı testinin kuruluğu konmamış bir sözcük öbeği yutra'u bi mā'in yutra'u bi mā' misali ... testinin kuruluğu misali*34 [26/13-14] 31 Arapça metinde geçen "a'adde'l-meclise" ifadesi, Türkçede 'meclis kurmak' yapısında karşılık bulur. Çevirmen burada aynı anlamı veren "meclis hazırlamak" birlikteliğini tercih etmiştir. 32 Arapça metinde görülen "habaṭa'l- maġību / T: günbatımı düşmek" deyimsel ifadesinin, Türkçedeki anlamsal karşılığı 'akşam olmak' yapısıdır. Çevirmen, söz konusu ifadenin Türkçeye aynen birebir çevrilmesinde sakınca görmeyerek sözcüğü sözcüğüne aktarma yoluna gitmiştir. 33 Arapçada "messehu'l-kiberu / T: yaşlanmak" deyimi, Türkçede 'dokunmak/ el sürmek' eylemlerinde karşılık bulur. Şu var ki kaynak dil deyiminin hem biçimsel hem de anlamsal boyutunda var olan (el-kiberu: yaşlılık) ifadesini erek metinde kullanmak olsa gerek. Dolayısıyla çevirmen, Türkçe metne 'yaşlılık' eklemesinde bulunmuştur (birebir/ ekleme yoluyla çeviri). 34 Arapçada " inā'un lem yutra'u bi mā'in " ifadesi, genelde kuru ve soluk olma durumunu anlatmak için kullanılır. buradaysa soyut anlamında gençliğin tükendiğini ifade etmektedir. Çevirmen, kaynak dildeki betimlemeyi Türk okuyucusuna göstermek amacıyla çevirisini açımlayarak yapmıştır (yabancılaştırma ve açımlama yoluyla çeviri ). 54 كانت فى عصر خوفو ترعى الغنم O, Keops فى شبه جزيرة döneminde Sina'da رعى الغنم سيناء .. birleşik eylem koyun çobanlığı çobanlık etmek birleşik eylem kānet fī 'asr-i ra'a'l-ġanama yapıyordu. Ḫūfū ter'a'l- [26/17-18] ġanama fī şibhī cezīret-i Saynā' و لكنها لم تترك أثرا لدغه الثعبان إذ لدغها ثعبان أعمى ..., bir kör yılan (yılan) -ledeġehū' s̠ فقضى عليها. birleşik eylem birleşik eylem tarafından sokmak s̠u'bānu sokulunca, ve lākinnehā arkasında hiçbir eser lem tetruk bırakmadan ölüp es̠eren iẓ .gitti ترك أثرا ledeġehā deyim eser/ iz bırakmak deyim s̠u'bānun 'amā tereke es̠eren [26/18] feḳaḍā 'aleyhā أنا ال أطلب إال الستر benim tek isteğim, Allah'ın kültür odaklı bir يطلب الستر . . Allah'ın bizi (kollayıp kalıp yapı ifade yaṭlubu's- koruyup kollaması. koruması/ enā lā aṭlubu koruyup (dua) setre (dua) ille's-setra [26/25] kollaması)*35 فابتسمت ابتسامة Leyla, soğuk bir tek ögeli bir ابتسم ابتسامة باردة، .. gülümsemeyle ... 36 sözcük febtesemet ibteseme kalıp yapı gülümsemek* ibtisāmatan ibtisamatan [27/3] (eylem) bāride لم ال تتخذين منى beni niye sevgili اتخذ رفيقا رفيقا؟ lime lā itteḫaz̠a birleşik eylem edinmiyorsun ki? sevgili edinmek birleşik eylem tetteḫiz̠īne rafīḳan [27/11-12] minni rafīḳan و ارتفع صوته غاضبا مع أذان sesi sabah ezanıyla الفجر. birlikte öfkeyle sesini رفع صوته ve'rtafa'a deyim yükselmişti. deyim rafa'a ṣavtahū yükseltmek ṣavtahū ġāḍıban [27/25] ma'a ezāni'l- fecri 35 Arapçada "yaṭlubu's-setre" yapısı, Mısır kültürüne dayalı bir dua ifadesidir. Çevirmen, söz konusu ifade için Türkçede 'Allah'ın koruyup kollaması' karşılığını yeğlemiştir (iletişimsel çeviri). 36 Arapçada metinde kalıp biçiminde geçen "ibteseme ibtisamatan" birlikteliği, çevirmenin tercihine göre Türkçeye tek ögeli bir sözcük olan 'gülümsemek' eylemiyle aktarılmıştır (farklı biçim ve benzer anlamla çeviri). 55 و بسط خالد راحتيه ضارعا و هو يقول Halit ise avuçlarını ,açarak بسط راحتيه )فضحتنا!(. ve basaṭa basata yalvarırcasına, avucunu kalıp yapı 'Yapma, bizi rezi 37 deyim Ḫalidu rȃḥateyh açmak* ediyorsun!' diyordu. rāḥatayhī ḍārian ve huve yaḳūl: [28/1-2] faḍaḥtınā و بسط خالد راحتيه ضارعا و هو يقول Halit ise avuçlarını ,açarak )فضحتنا!(. kültür odaklı bir yalvarırcasına, ve basaṭa فضحتنا 'Yapma, bizi rezil rezil etmek* 38 birleşik eylem Ḫalidu faḍaḥtınā ifade ediyorsun!' diyordu. rāḥatayhī ḍārian ve huve yaḳūl: [28/1-2] faḍaḥtınā kültür odaklı bir و لك طول البقاء و لك طول البقاء ! sen kalıcı ol! ifade sağlıcalıkla ve leki ṭūlu'l- ve leke ṭūlu'l- 39 kalıp yapı [28/10] kal* baḳā' baḳā'' (ironi) فجذبت نفسا بشراهة Leylȃ öylesine derin ثم سعلت طويال. ,bir nefes çekti ki جذب نفسا fecez̠ebet ardından uzun süre cez̠ebe deyim nefes çekmek deyim nefesen öksürdü. nefesen bişerāha s̠ümme [28/12] se'alet tavīlen الكرسى األول هو كرسى السعال، ثم يجىء الفرج بعد ,ilk nefes öksürtür ... ذلك. kültür odaklı bir يأتى/ يجىء الفرج sonrası keyif verir, elkürsiyyü'l- ifade 40 ye'tī/ yecī'u'l- ... keyif vermek* deyim evveli huve faracu (deyim) kürsiyyüs-su'āl [28/13-14] s̠ümme yecīu'l- faracu ba'de z̠ālik مساء الخير.. مساء 'iyi akşamlar', 'size iyi akşamlar, .'kültür odaklı bir de iyi akşamlar مساء الخير الجمال. güzel kalıp yapı mesā'u'l-ḫayri mesā'u'l-ḫayri ifade [28/20-21] akşamlar*41 mesā'u'l-cemāl 37 Arapçada "basata rȃḥateyhī" ifadesi, Türkçede 'avuucunu açmak' deyiminde karşılık bulur. Burada deyim, metinde mecaz anlamıyla değil temel anlamıyla kullanılmıştır. 38 Kaynak metinde geçen "faḍaḥtınā" ifadesinin, Türkçedeki anlamsal karşılığı 'rezil etmek' yapısıdır. Burada, çevirinin anlam odaklı yapılmasının yanı sıra, 'yapma' eklemesinde bulunulmuştur (anlamsal çeviri/ ekleme yoluyla çeviri). 39 Kaynak metindeki " ve leke ṭūlu'l-baḳā' " yapısı, Arapçada kültür odaklı bir ifade olup Türkçede 'sağlıcalıkla kal' anlamına gelmektedir. Söz konusu ifade, metinde ters bir anlam kastedilerek ironi amacıyla kullanılmıştır. 40 Arapça metinde geçen "yecī'u'l-faracu / T: kolay gelir" deyimsel ifadesi, nice zorluklarla karşı karşıya geldikten sonra bulunan kolaylık ya da hissedilen rahatlığı ifade etmektedir. Adı geçen ifade, Türkçede doğrudan bir karşılığı olmadığı için çevirmen, anlama yönelik bir karşılık olarak Türkçedeki 'keyif vermek' ifadesini uygun bulmuştur (anlamsal çeviri). 41 Mısır kültüründe "mesā'u'l-cemāl" kalıbı, Türkçede 'akşamınız güzel olsun/ güzel akşamlar' gibi anlamlara gelir. Çevirmen bunun yerine "size de iyi akşamlar" yapısını kullanır. Burada esrar âlemine özgü bir selamlaşma biçimi söz konusudur. Akşamın esrarla keyifli geçmesi dileğine bir gönderme var (çevirmen notu, sayfa 28 – dipnot 7). 56 و بلغ نشاط أنيس Enis'in keyfi doruk بلغ أقصى مداه أقصى مداه، .. noktaya ulaştı ... doruk noktasına ve beleġa neşāṭ- beleġa aḳṣā birleşik eylem birleşik eylem ulaşmak u Enis aḳṣā medāhū [29/2] medāhū ال توجعوا رءوسنا، ..., kafamızı şişirip أوجع رأسه .. deyim durmayın, ... kafası şişmek*42 deyim lā tuvci'ū avce'e ra'sehū [29/11] ru'ūsenā خذوا الحكمة من 'buyurunuz, bilgece bilgece sözleri أفواه المساطيل. خذوا الحكمة من sözleri sarhoşlardan delilerin ḫuẕu'l-ḥikmete atasözü duyunuz!' sözcük öbeği أفواه المجانين ağzından min afvāhil- 43 [29/19-20] alınız* masāṭīl أما خارج الشرفة فقد استقرت الظلمة .. balkonun dışına ise استقر الظالم emmā ḫārice'ş- deyim karanlık çökmüş; ... karanlık isteḳarra'ẓ- 44 deyim şurfeti feḳad çökmek* ẓalām [29/27] isteḳarrati'ẓ- ẓulmatu و هو ينوه بإعجابه ... aynı zamanda بالرجل العجوز. yaşlı adama نوه بإعجابه ve huve (hayranlığını) nevvehe birleşik eylem duyduğu hayranlığı deyim yunevvihu dile getirdi. dile getirmek bi'icābihī bi'icābihī bi'r- [30/9] raculi'l-acūz و خرج أحمد نصر عن صمته المألوف Ahmet Nasr, o her zamanki خرج عن صمته .. suskunluğunu suskunluğunu ve ḫaraca ḫaraca 'an deyim 45 deyim bozarak ... bozmak* Ahmed Nasr'u ṣamtihi 'an ṣamtihi'l- [30/9-10] me'lūf لنحمد هللا على أنه Allah'a dua edelim ki ömrünün en فى أرذل العمر .. kalıp yapı حمد هللا berbat döneminde, 46 linaḥmada'llāha şükretmek* birleşik eylem ḥamida'llāha (dua cümlesi) ... 'alā ennehū fī erz̠eli'l-u'muri [30/12] 42 Arapçada söylenenlere karşı bıkkınlık ve zihnin yorulmasını göstermek amacıyla kullanılan "avce'e ra'sehū/ kafasını acıtmak" yapısı, Türkçede 'kafası şişmek' deyiminde karşılık bulur. Çevirmen söz konusu ifadeye 'durmak' eylemini ekleyerek cümlede sürerlik anlamını vurgulamıştır (ekleme yoluyla çeviri). 43 Arapçada "ḫuẕu'l-ḥikmete min afvāhil-masāṭīl" atasözünün, kaynak metinde söz değişikliğine uğratılarak kullanılmıştır. Açıklama için Bk. Çeviri Kaymaları, s. 11 (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). 44Arapçada "isteḳarra'ẓ-ẓalām - T: karanlık istikrar buldu/ yerleşti" deyimi, Türkçede 'karanlık çökmek' yapısında karşılık bulmuştur. 45Arapçada "ḫaraca 'an ṣamtihi / suskunluğundan çıkmak" deyimini, Türkçede "suskunluğunu bozmak" deyimi karşılamıştır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 46Arapçada "ḥamida'llāha" Türkçede "Allah'a hamdetmek/ şükretmek" anlamına gelmektedir. Günlük dil kullanımlarına bağlı olarak adı geçen ifade, metinde verildiği gibi 'Allah'a dua etmek' yapısıyla karşılanması tercih edilmiştir. 57 و أعاد أنيس على أسماعهم الحديث الذى دار بينه و بين الرجل ظهر اليوم، Enis onlara öğleyin kendisiyle Abduh أعاد على مسامعه .. ve a'āda Enisun a'āda 'alā Amca arasında 47 tek ögeli bir 'alā deyim geçen konuşmayı anlatmak* mesāmi'ihī sözcük asmāi'himi'l- alatınca, ... ḥadīs̠e'l-lezī [30/15] dāra beynehū ve beyne'r- reculi ẓuhra'l- yevmi إن العالم فى حاجة إلى رجل فى عمالقيته لتستقر siyasi istikrara kavuşması için سياسته . . tek ögeli bir dünyaya onun gibi فى حاجة إلى inne'l-āleme fī kalıp yapı sözcük dev bir adam gerek, gerek ḥācetin ile fî ḥācetin ile ... (sıfat) raculin fī 'imlāḳiyyatihī [30/17] litastaḳirra siyāsetuhū قطع المسافة إلى ..., gökyüzünden غرزتنا فى مائة yüz milyon ışık yılı قطع المسافة مليون سنة ضوئية. uzaklığı kat ederek mesafe (uzaklık) ḳata'a'l-mesāfa ḳata'a'l- birleşik eylem esrar partimize birleşik eylem katetmek*48 ilā ġurzatinā fī mesāfa ulaştı. mi'at-i milyon-i [30/28-29] senetin ḍaviyye و لم يعد للقلب من artık kalbine … هم يحمله .. حمل هما yüklenebileceği bir ve lem ye'ud ḥamele deyim 49 sıkıntı kalmamıştı. kaygı çekmek* deyim li'l-ḳalbi min hemmen hemmin [30/33] yeḥmiluhū مذ دفن فى التراب sahip olduğu en değerli varlığı أعز ما يملك أعز ما كان يملكه. toprağa verdiği en değerli muz̠ defene fi't- a'azze mā kalıp yapı 50 söz öbeği günden beri ... varlığı* turābi a'azze mā yemluk kāne yemlikuhū [30/32] 47 Arapçadaki "a'āda 'alā mesāmi'ihī" yapısının Türkçedeki biçimsel karşılığı 'kulak(lar)ına olup bitenleri yeniden dinletmek' tir. Türkçede öyle bir kullanım olmadığı için çevirmen, söz konusu ifadeyi anlamına göre çevirerek Türkçeye 'anlatmak' eylemiyle aktarma yoluna gider (Anlamsal çeviri). 48 Arapçada "ḳata'a'l-mesāfa" ifadesi, Türkçede 'mesafe katetmek, yol almak' yapılarında karşılık bulur. Burada çevirmen, metinde geçen 'uzaklık katetmek' ifadesini kullanmayı yeğlemiştir. 49 "ḥamele hemmen / T: endişe taşımak" Arapça ifadesinin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'kaygı çekmek' deyimidir. Çevirmen buna metinde geçen 'sıkıntı yüklenmek' birlikteliğini yeğlemiş bulunmaktadır. 50 Arapça metinde geçen "a'azze mā yemluk" ifadesi, romanın anlatıcı rolündeki kahramanın ölen eşiyle küçük kızına gönderme yapımak amacıyla kullanılmış olup elde bulunanların çok değerli olduğunu, yerini bir başkası alamayacağının anlamında bir söz. 58 مذ دفن فى التراب sahip olduğu en tek ögeli bir değerli varlığı أعز ما كان يملكه. دفن sözcük toprağa verdiği toprağa muz̠ defene fi't- deyim defene günden beri ... vermek* 51 turābi a'azze mā (eylem) kāne yemlikuhū [30/32] ارتكب حماقة إذا أردت حقا irtekebe birleşik eylem aptallık yapmak birleşik eylem ارتكاب حماقة للفت ḥamāḳatan şayet bakışları üzerine çekmek için األنظار إليك .. gerçekten bir iz̠ā aradte aptallık yapmak ḥaḳḳan irtikāba istiyorsan, ... ḥamāḳatan li lefti'l-anẓāri 31/1] لفت األنظار إلى] bakışları üzerine ileyke lefete'l-anẓāra deyim deyim çekmek ilā و الحق أنه جاء بسؤاٍل لم يسأله أحد Allahı var, daha من قبل ! önce kimsenin ve'l-ḥaḳḳu الحق أن Allah (Allahı) ennehū cā'e bi kalıp yapı sormadığı bir var*52 deyim al-ḥaḳḳu enne soruyu sordu! su'ālin lem yes'elehū [31/9] aḥadun min ḳablin لكنه فغر فاه هذه المرة كأنما يعتزم التهام العوامة. ..., ama bu kez, lākinnehu yüzer evi yutmaya فغر فاه faġara fāhū niyetlenmiş gibi ağız (ağzını) kalıp yapı 53 birleşik eylem hāz̠ihi'l-marrata faġara fāhū ağzını açmıştı. açmak* ke'annemā [31/17] ya'tazimu'l- tihāmi'l- a'vvāme و إذا به يغمز بعينيه و هو يقول: ›أنا الحوت الذى نجى ... göz kırparak, يونس‹. Ben, Hz. Yunus'u غمز بعينيه ve iz̠ā bihī ġamaza birleşik eylem kurtaran balığım, göz kırpmak birleşik eylem yeġmizu dedi. bi'ayneyhī bi'ayneyhī ve [31/20-21] huve yaḳūl: enā el-ḥūtu'l-lez̠ī neccā Yūnus 51 Kaynak metinde geçen "defene" eylemi, Arapçada tek ögeli bir sözcük olup 'gömmek, defnetmek, toprağa vermek' anlamına gelmektedir. Çevirmen 'toprağa vermek' deyimini tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 52 Arapçada "el-ḥaḳḳu enne" ifadesi, kalıp nitelikte olup Türkçede 'gerçi' zarfıyla karşılanabilir. Ancak çevirmen aynı anlamı veren 'Allahı var' deyimini kullanma yoluna gider. 53 Arapça metindeki "faġara fāhū" ifadesi, Türkçe metne 'ağzını açmak' yapısıyla aktarılmıştır. Yalnız adı geçen ifade, geçtiği bağlama göre iki dilde mecaz anlamıyla değil temel anlamıyla kullanılmıştır. 59 إذا أردت أن تضحك من القلب حقا فانظر إلى األرض من gerçekten gönülden gülmek istersen ضحك من قلبه فوق. dünyaya yukarıdan gönülden iz̠ā aradte en ḍaḥike min deyim deyim bak. gülmek taḍḥake mine'l- ḳalbihī ḳalbi ḥaḳḥan [31/32] fe'nẓur ile'l-arḍi min fevḳın يا بخت الذين مستقرهم فوق. yukarıda oturanlar يا بختك yā baḫtu'l- kültür odaklı bir ne şanslı! şanslı olmak*54 birleşik eylem lez̠īne yā baḫtuke ifade [31/33] mustaḳarruhum fevḳ و لكن بصدور الالئحة المالية الجديدة سيهدأ كل fakat yeni mali yasa بال. taslağı yürürlüğe هدأ باله ve lākin içi rahat deyim girerse, hepimiz 55 deyim bi'ṣudūri'l- hede'a bāluhū rahatlayacağız. olmak* lā'iḥati'l- [32/1] cedīdeti seyehda'u küllü bāl و لكن بصدور الالئحة المالية الجديدة سيهدأ كل Fakat yeni mali yasa بال. tek ögeli bir taslağı yürürlüğe صدر ve lākin sözcük girerse, hepimiz yürürlüğe birleşik eylem bi'ṣudūri'l- ṣadara rahatlayacağız. girmek* 56 (eylem) lā'iḥati'l- [32/1] cedīdeti seyehda'u küllü bāl أو نبقى فيما نحن فيه، و هو خير و ya da olduğumuz gibi kalacağız ki bu خير و أبقى أبقى. Kur'andan daha iyi ve daha daha hayırlı ve Kuran'dan avv nabḳa fīme ḫayrun ve alıntılama kalıcıdır. daha devamlı* 57 alıntılama naḥnu fihī ve abḳā huve ḫayrun ve [32/12] abḳā 54 Bk. s. 46, dipnot 9. 55 Arapçada aklı dinmek anlamına gelen "hede'a bāluhū" deyimi, Türkçede 'içi rahat olmak' deyimiyle paraleldir. Burada ifadenin özgün dilde deyim olduğu halde, Türkçeye anlam odaklı olarak tek ögeli bir eylemle 'rahatlamak' çevrilmesi uygun görülmüştür (çevirmenin tercihi). 56 Arapçada metindeki "ṣadara" ifadesi bu bağlamda, Türkçede '(yasa) çıkmak' anlamına gelmektedir. Çevirmen buna ‘yürürlüğe girmek’ yapısını yeğlemiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri/ anlamsal çeviri). 57 'Oysa âhiret, daha hayırlı daha devamlıdır'. A'alâ sûresi/ 17. Ayet. 60 و تبادلت معهم tek ögeli bir تبادال القبالت القبالت. ..., herkesle öpüştü. 58 sözcük ve tebādelet tebādelā al- kalıp yapı öpüşmek* [32/18] ma'ahumu'l- ḳubulāti (eylem) ḳubulāt و هى تقول اشباعا لحب االستطالع اشبع حب kendisiyle ilgili االستطالع )لدى( الذى اكتنفها: .. oluşan merakı merakını ve hiye teḳūlu eşba'a birleşik eylem gidermek üzere: ... 59 birleşik eylem gidermek* li'işbā'i ḥubbi'l- ḥubbe'l- [32/26-27] istiṭlā'i'l-leẕī istiṭlā'i (ledā) iktenefehā ضبطته يغازل جارة 'yeni bir komşu kadınla kaçamak kaçamak ضبطه يغازل جديدة ! kalıp yapı yaparken yakaladım ḍabaṭṭuhū ḍabatahū yaparken birleşik eylem onu' yuġāzilu yuġāzilu yakalamak cāreten cedīde [32/28] يا خبر أبيض/ !kültür odaklı bir ne şok edici haber أسود يا خبر أحمر . . şok haber*60 kalıp yapı yā ḫabar aḥmar yā ḫabar ifade [33/1] abyaḍ/ esved و لعلع صوتى حتى öyle bağırdım ki, sesimi yedinci yedinci kattaki سمعه سابع جار سمعه سابع جار! kattaki komşu bile ve la'la'a ṣavtī semi'ehū deyim komşu birleşik eylem duymuştur! 61 ḥattā sami'ahū sābi'u cār duymuştur* sābi'u cār [33/2] çok iyi ettin, göze عين الصواب، و عين الصواب deyim göz, dişe diş. iyi etmek birleşik eylem a'ynu'ṣ-ṣavāb العين بالعين . . [33/11] 58 Arapçadaki "tebādelā al-ḳubulāti / T: öpücük değişimi yapmak" ifadesi, Türkçeye tek ögeli bir sözcük olup eylemin karşılıklı yapıldığını ifade eden 'öpüşmek' eylemiyle aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 59 Arapçada "eşba'a ḥubbe'l-istiṭlā'i lede / T: birinin merakını doyurmak" ifadesi, Türkçeye 'merakı gidermek' yapısıyla aktarılmıştır. 60 Arapça metinde geçen "yā ḫabar aḥmar/ ne kırmızı haber" ifadesi, Mısır kültürüne özgü olup bir haber karşısında şokta olunmayı anlatan sözdür. Asıl deyiş, (siyah/ beyaz) renklerinden bir tanesiyle birliktelik oluşturularak kullanılmalıdır. Ancak yazar bu cümlede rengi ironi amacıyla kırmızı yapmıştır. Çevirmen, kaynak dilin mesajını erek dile uyarlayarak aktarmıştır. Ölçünlü Türkçede eylemin ‘şok etmek’ değil ‘şoke etmek’ biçiminde geçmesi gerekmektedir. Buna rağmen çevirmen, söz konusu ifadeyi ‘şok edici’ ifadesiyle karşılama yoluna gitmiştir. Burada çevirmenin, özgün metinde konuşma dilinde yazılan yapıyı Türkçeye halk ağzından yerleşmiş ‘şok edici’ ifadesiyle aktarmak istemesi muhtemeldir. 61 Çok uzakta kalan bile duymuş anlamını güden "semi'ehū sābi'u cār / T: yedinci komşumuz duymuştur" Arapça deyiminin Türkçe bir karşılığı yoktur. Ancak kaynak dideki benzetmenin bağlam yardımıyla anlaşılır olacağı, dolayısıyla Türk okuyucunun anlamakta zorlamayacağı düşüncesiyle çevirmen, burada birebir aktarma yoluna gitmiştir (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). 61 a'yni'ṣ-ṣavābi العين بالعين و ve'l-a'yna bi'l- السن بالسن و a'yni البادىء أظلم a'l-a'yna bi'l- göze göz, dişe atasözü 62 atasözü a'yni, ve's- diş, kana kan* sinnu bi's- sinni ve'l- bādi'u aẓlam أنت سيدنا و تاج رأسنا و ولي نعمتنا، sen bizim سيدنا و تاج رأسنا .. efendimizsin, 63 seyyidunā ve kültür odaklı bir baş tacı* başımızın tacısın, entā seyyidunā birleşik sözcük tacü ra'sinā ifade velinimetimizsin. ve tacü ra'sinā ve veliyyu [33/18] ni'metinā و تقسم دائما أن her zaman da الحق عليه. kocasının haksız جعل الحق على ve tuḳsimu deyim olduğuna yemin haksız duruma birleşik eylem dā'iman enne'l- ce'ala'l-ḥaḳḳa 64billȃh eder. düşürmek* ḥaḳḳa 'alā [34/5-6] 'aleyhi و تقسم دائما أن her zaman da الحق عليه. kocasının haksız ve tuḳsimu أقسم tek ögeli bir olduğuna yemin yemin (billâh) 65 birleşik eylem dā'iman enne'l- aḳsama sözcük (eylem) billȃh eder. etmek* ḥaḳḳa [34/5-6] 'aleyhi » على مهلك يا !yavaş ol sevgilim على مهلك .. عزيزتى .. « kalıp yapı yavaş olmak birleşik eylem 'alā mehliki yā 'alā mehlik [34/16] 'azizetī و ال شك فى أنه قرأ فى وجوه أصدقائه hiç kuşkusuz, genç دهشة لحداثة سنها، kızın yaşının .. küçüklüğü ال شك )فى( أن ve lā şekke fī dolayısıyla ennehū ḳara'a fī lȃ şekke (fī) kalıp yapı arkadaşlarının hiç kuşku yok ki kalıp yapı vucūh-i enne yüzlerinde beliren aṣdiḳāihī şaşkınlığı okumuştu. dahşeten [34/23-24] li'ḥedās̠eti sinnihā 62 Arapçada "a'l-a'yna bi'l-a'yni, ve's-sinnu bi's-sinni ve'l-bādi'u aẓlam / göze göz, dişe diş, başlayan da zalim olur" atasözünün Türkçedeki karşılığı "göze göz, dişe diş, kana kan" atasözü bulunmaktadır. 63 Arapçada "tacu ra'sinā" ifadesi, Türkçedeki birebir karşılığı 'baş tacı' bulunmaktadır. İki dilde ortak kültür ögesi kabul edilen 'baş tacı' ifadesi, genelde çok sevilen ve hatırı sayılan kimseler için kullanılır. 64 Arapçada "ce'ala'l-ḥaḳḳa 'alā" ifadesi, genelde birinin haksız olduğunu iddiaya girmeyi anlatmak için kullanılır. Türkçedeki yakın anlamlısı 'haksız duruma düşürmek' bulunmaktadır. 65 Arapça metinde geçen "aḳsama" eylemi tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'yemin etmek' yapısında karşılık bulmaktadır. Çevirmen, vurgu amaçlı olarak 'billâh' eklemesinde bulunmuştur (ekleme/ benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 62 TABLO 4 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık و ال تسيئى الظن بسكوته إذا لم suskunluğunu أساء الظن به يحادثك كثيرا فهو esā'e'ẓ-ẓanna birleşik eylem sakın kötüye kötüye yormak deyim bihī yorma; eğer يهيم فى الملكوت! seninle fazla ve lā tusī'i'ẓ- konuşmuyorsa, ẓanna bi gayb ȃleminde sukūtihī iz̠ā lem dolaşıyordur da يهيم فى الملكوت yuḥādisukī ondan! âlemlere kes̠īren fehuve yehīmu fi'l- deyim deyim akmak*66 yehīmu fi'l- melekūti [36/6-7] melekūti و لكن خذى حذرك ,yalnız Sena'cığım أخذ حذره منه .. deyim ona dikkat et, ... aḫaz̠e dikkat etmek* 67 birleşik eylem ve lākin ḫuzī ḥaz̠arahū [36/24] ḥaz̠araki minhū فى الصف األول من كتاب القصة ..., çiçeği burnunda فى الصف األول القصيرة عندنا، .. kısa öykü çiçeği fi'ṣ-ṣaffi'l- fi'ṣ-ṣaffi'l- deyim yazarlarımızdandır. 68 kalıp yapı burnunda* evvel-i min evvel [37/4] küttābi'l-ḳıṣṣa'l- ḳaṣīra 'indenā و سوف تعرفينه zamanı gelince sen بطبيعة الحال، .. de onunla zamanı gelince بطبيعة الحال ve sevfe kalıp yapı tanışacaksın. kalıp yapı bi'ṭabī'ati'l-ḥāl doğal olarak*69 ta'rifīnehū [37/13] bi'ṭabī'ati'l-ḥāl 66 Arapça metinde geçen "yehīmu fi'l-melekūti" deyimsel ifadesi, genelde esrar ve benzeri olan keyif verici madde kullanarak kendinden geçmiş insanlar için söylenir. Söz konusu ifade, Türkçede 'âlemlere akmak' deyimiyle karşılanabilir. Çevirmen ise 'gayb âleminde dolaşmak' ifadesini tercih etmiştir. 67 Arapçada "aḫaz̠e ḥaz̠arahū / T: dikkatini almak" yapısı, Türkçede 'ihtiyatlı davranmak' yapısında karşılık bulur. Çevirmen, eş anlamlısı olan 'dikkat etmek' eylemini yeğlemiştir. 68 Türkçedeki 'çiçeği burnunda' deyiminin, Arapçada "fi'ṣ-ṣaffi'l-evvel" kalıbını karşılamaktadır. Söz konusu ifade, Arapçada üstünlük belirtisi olarak ilk sırada olma durumu ya da bir alanda acemilikle tecrübesizlik belirtisi olarak kullanılabilir. Burada ikinci anlam söz konusudur. 69 Arapçada 'durum gereği' anlamına gelen " bi'ṭabī'ati'l-ḥāli " yapısı, Türkçeye anlamsal çeviri yoluyla 'zamanı gelince' ifadesiyle aktarılmıştır. 63 و اتسعت عينا سناء Sena adamın dev اتسعت عيناه عجبا عجبا لضخامته .. cüssesini görünce ve't-tese'at it-tese'at gözleri şaşkınlıktan gözleri fal taşı deyim 70 deyim 'aynā Senȃ-in 'aynāhū fal taşı gibi açıldı. gibi açılmak* 'acaban li 'acaban [37/17-18] ḍaḫāmetihī من حسن الحظ أنه Allah'tan çok من حسن الحظ أن مثال للطاعة .. itaatkar biri, ... 71 min ḥusni'l- min ḥusni'l- kalıp yapı Allah'tan* kalıp yapı ḥaẓẓi ennehū ḥaẓẓi enne [37/19] mis̠ālun fi'ṭ-ṭā'a ... Enis oradan فتأوه أنيس: هللا ! atıldı kültür odaklı bir harika tek ögeli bir هللا fete'avvehe Allāh*72 ifade 'Oooo, harika!' müthiş sözcük Enis: Allāh ! [37/30-31] على أي حال لم يقتصر كله على ne olursa olsun, yine de sadece السيف و الحية. على أي حال kalıp yapı kılıç ve yılandan 'alā eyyi ḥālin ne olursa olsun kalıp yapı 'alā eyyi ḥāl ibaret değildi. lem yaḳtaṣiru küllühū 'ala's- [38/6] seyfi ve'l-ḥayye فقد انتهى بنا األمر إلى أال نخاف شيئا ..., artk hiçbir انتهى به األمر إلى .. şeyden korkmaz bir hale faḳad intehā intehā bihi'l- deyim hale geldik. 73 birleşik eylem gelmek* bina'l-amru ile amru ilā [38/16] el-lā naḫāfe şey'en ال تقلقى يا نور endişelenme نور العين العين، .. kalıp yapı gözümün nuru, ... gözümün nuru kalıp yapı lā taḳlaḳī yā nūru'l-'ayn [38/20] nūra'l-'ayni adım adım خطوة خطوة خطوة خطوة، .. kalıp yapı arkadaşlar, ... adım adım kalıp yapı ḫutva ḫutva ḫutva ḫutva [38/25/26] 70 Çeviri metninde geçen " it-tese'at 'aynāhū 'acaban: şaşkınlıktan gözleri genişledi" ifadesinin, Türkçedeki anlamsal karşılığı "gözleri fal taşı gibi açıldı" deyimidir. 71 Şansımıza, iyi ki anlamında kullanılmıştır. 72 Buradaki terim, Kainattaki her şeyi yaratan ve mutlak kudret sahibi olan yüce varlık anlamındaki 'Allah' ifadesiyle karıştırılmamalıdır. Arapçada bir şeye karşı beğeni göstermek, özellikle şarkı dinletisi veya kur'an tilavetinden zevk almayı göstermek için kullanılan bir söz. 73 Arapçada sonunda belli bir duruma gelmek veya bir uğraşı sonucu olarak bir hal almak anlamında kullanılan "intehā bihi'l-amru ilā" ifadesi, Türkçede bağlamda işlenerek 'hale gelmek' yapısıyla karşılanmıştır. 64 فقال له صوت الظالم: bu sırada karanlık tek ögeli bir ona 'aferin' diye أحسنت « أحسنت » sözcük seslendi. aferin ünlem feḳāla lehū aḥsente (ünlem) ṣavtu'ẓ-ẓalāmi: [39/8] aḥsente ال تجعل منى جعله موضوعا benimle ilgili للسمر موضوعا للسمر. konuşmayın. alay konusu lā tec'alu minni ca'alahū birleşik eylem 74 birleşik eylem yapmak* mevḍū'an li's- mevḍū'an li's- [39/18] samer samer ويل لمن تحدثه نفسه ويل لـ ünlem }... A{ vay! ünlem veylun li bir daha bu konuda بشيء من ذلك. ağzımı veylun limen *!açmayacağım حدثته نقسه بـ 75 tuḥaddis̠uh nefsuhū bi ḥaddas̠athū deyim [39/20] içinden geçmek deyim şey'in min z̠ālik nefsuhū bi و لكنها تؤدبه و تمشيه على العجين تمشيه على العجين ..., ancak genç kız kültür odaklı bir onu adam eder ve ما يلخبطش .. ifade sonunda muma muma ve lākinnehā timeşşīh 'ala'l- çevirmek*76 deyim çevirir. tu'addibuhū ve 'acīn (deyim) tumaşşīhī 'ala'l- maylaḫbaç [40/5] 'acīn و لكنها تؤدبه و تمشيه على العجين ..., ancak genç kız .. onu adam eder ve tek ögeli bir sonunda muma 77 أدب ve lākinnehā adam etmek* deyim eddebe sözcük (eylem) çevirir. tu'addibuhū ve tumaşşīhī 'ala'l- [40/5] 'acīn قبلة حقيقية بكل ..., kelimenin tam معنى الكلمة، .. anlamıyla gerçek بكل معنى الكلمة ḳubla bir öpücük kelimenin tam bi'küll-i kalıp yapı kalıp yapı ḥaḳīḳiyya olmalıdır, ... anlamıyla ma'na'l-kelime bi'küll-i [40/11] ma'na'l-kelime 74 Arapça metinde geçen "ca'alahū mevḍū'an li's-samer" ifadesi, Türkçede 'alay konusu yapmak' yapısını karşılamaktadır. Çevirmen, anlam odaklı bir çeviri yoluna giderek Türkçe bağlamdaki 'benimle ilgili konuşmayın' yapısını yeğlemiş bulunmaktadır. 75 Arapçada metindeki "veylun li / T: vay hâline" ve "ḥaddas̠athū nefsuhū bi / T: içinden geçmek" yapılarının, yukarıda verilen çeviride karşılık bulduğu düşünülmemektedir. Çevirmen anlamsal çeviri yoluyla aktarma yapmıştır. Şu var ki söz konusu ifade için, 'Olur mu öyle şey, aklımdan bile geçmez/ içimden bile geçmez' gibi bir karşılık daha uygun olacaktı. 76 Kaynak metinde geçen "timeşşīh 'ala'l-'acīn maylaḫbaç" ifadesi, Mısır Arapçasına özgü olup birinin sağa sola bakmaksızın hamur üzerinde yürümesini sağlamak demektir. Söz konusu ifade, mecaz anlamda hamur üzerinde yürümek kadar zor olsa bile birini uslandırabilmeye gönderme yapmaktadır. Adı geçen ifade için Türkçede 'muma çevirmek' deyimi kullanılmıştır (çevirmenin tercihi). 77 Arapçada "edebbe" eylemi tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'uslandırmak' demektir. Çevirmen aynı anlamı veren "adam etmek" deyimini tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 65 فتقبلى يا سناء -بال ألقاب من األن Senȃ -bundan böyle artık فصاعدا- إعجابى .. -unvanlar da yok من اآلن فصاعدا feteḳabbalī yā kalıp yapı mine'l-āna fe kalıp yapı seni takdir ettiğimi bundan böyle Senȃ'u –bilā belirtmek (zarf) alḳābin ṣā'idan istiyorum. mine'l-āna fe [40/24-25] ṣā'idan- i'cābī فتقبلى يا سناء -بال ألقاب من األن Senȃ -bundan böyle artık فصاعدا- إعجابى .. tek ögeli bir unvanlar da yok- feteḳabbalī yā إعجاب sözcük seni takdir ettiğimi takdir etmek*78 birleşik eylem Senȃ'u –bilā i'cāb belirtmek alḳābin (ad) istiyorum. mine'l-āna fe [40/24-25] ṣā'idan- i'cābī دع ألحد غيرك دع ألحد غيرك kültür odaklı bir sen değil الكالم benim hatırım için ifade da' li aḥadin başkaları söz öbeği bırak, bu konuda 79 الكالم إكراما لى . . da' li aḥadin ġayrike'l- (deyim) konuşsun* biraz da başkaları ġayrike'l- kelāma konuşsun, ... kelāma [40/26-27] ikrāmen lī إكراما لـ deyim hatır için deyim ikrāmen lī و غفا غفوة قصيرة oturduğu yerde حيث يجلس .. kısa bir süre غفا غفوة ve ġafā uyku kalıp yapı kestirdi. 80 deyim ġafvatan ġafā ġafvatan kestirmek* ḳasīratan ḥays̠u [41/12] yeclisu و أغلب الظن أنها فى أغلب الظن ستغلق بابها فى büyük bir fī aġlabi'ẓ- kalıp yapı büyük olasılıkla bu kalıp yapı olasılıkla وجهه هذه الليلة. ẓanni gece kendi odası ve aġlabu'ẓ- da kapılarını ẓanni ennehā yüzüne setuġliḳu kapatacaktı. أغلق بابه فى وجهه bābihā fī [41/17-18] kapısını (yüzüne) vechihī aġlaḳa bābehū deyim birleşik eylem kapatmak*81 hāz̠ihi'l-leyle fī vechih 78 Arapça metinde geçen "i'cāb" ifadesinin Türkçedeki karşılığı 'beğeni' sözcüğüdür. Ancak çevirmen, anlamsal çeviri yoluyla 'takdir etmek' eylemini bağlama daha uygun bulmuştur. 79 Arapçada özellikle Mısır lehçesinde kullanılan "da' li aḥadin ġayrike'l-kelāma" ifadesi, konuşanın susup bizzat kendisinin olumsuz bir örnek olduğu için sözü edilen konuda konuşmaması gerektiğine gönderme yapmaktadır. Çevirmen Türk okuyucusunun, kaynak metnin iletisini bağlamdan anlayacağını düşünerek çevirisini birebir yapmıştır. 80 Eksilti yoluyla çeviri. 81 Türkçede 'kapısını kapatmak' ifadesi, Arapçada "aġlaḳa bābehū fī vechih" deyiminin karşılığıdır. Şu var ki adı geçen ifade, genelde ihtiyaç için başkalarının kapılarını çalarak yardım isteyip de alamayan kimseler için kullanılır. Temel anlamıysa gelenin yüzüne kapısını kapatıp içeri girmesine izin vermemek ya da almamaktır. Metinde ikinci anlam kastedilmiştir (birebir çeviri). 66 ال يبعن أنفسهن و لكنهن يمنحن و باع نفسه يأخذن كالرجال deyim kendini satmak deyim bā'a nefsehū kendilerini سواء بسواء. satmazlar, tıpkı lā yabi'nā erkekler gibi enfusehunne ve verirler ve alırlar. lākinnehunne سواء بسواء yemneḥne ve [42/15] ye'ḫuzne ke'r- sevā'un bi kalıp yapı tıpkı ... gibi zarf ricāli sevā'un bi sevā' sevā' hadi anlat هات ما عندك هات ما عندك . . bakayım, ... hadi anlat kültür odaklı bir kalıp yapı hāt-i mā 'indik hāt-i mā 'indik bakayım ifade [42/28] و أذكر أيام الحمى Hatırlıyorum aşkın خشية أن tek ögeli bir ثم أنثنى kalıp yapı ateşli günlerini, korku* 82 sözcük على قلبى من خشية ḫaşyete en ad) Sonra) أن تصدعا ve az̠kuru kapanıyorum eyyāma'l-ḥimā üstüne yüreğimin, s̠ümme ens̠enī أنثنى على قلبى parçalanır diye (yüreğinin) korkumdan ... 'alā ḳalbī min ens̠enī 'alā deyim üstüne deyim 83 ḫaşyeti en ḳalbī [43/4-5] kapanmak* taṣadda'ā و أذكر أيام الحمى ثم أنثنى … Hatırlıyorum aşkın على قلبى من خشية ateşli günlerini, Sonra أن تصدعا تصدعا ve az̠kuru tek ögeli bir kapanıyorum yüreği 84 deyim eyyāma'l-ḥimā teṣadda'ā sözcük (eylem) üstüne yüreğimin parçalanmak* s̠ümme ens̠enī parçalanır diye korkumdan ... … [43/4-5] 'alā ḳalbī min ḫaşyeti en taṣadda'ā فطرب الرشيد حتى Harun Reşit, ضرب بيديه و ضرب بيديه و öylesine coştu ki, رجليه رجليه .. keyiften elleri ve (elleri ve feṭariba'r-reşīdu ḍaraba bi deyim ayaklarıyla tempo ayaklarıyla) deyim ḥatta ḍaraba bi yedeyhī ve tutmaya başladı. tempo tutmak yedeyhī ve ricleyhī [43/8-9] ricleyhī 82 Arapçada "ḫaşyete en" yapısı, Türkçde 'korkarım ki' anlamına gelip kalıplaşmış durumdadır. Çevirmen, onu 'korku' ifadesiyle aktarma yoluna gitmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 83 Arapça metinde "ens̠enī 'alā ḳalbī" biçiminde geçen ifade, genelde zor olmasına rağmen güçlük ve acılara karşı sabır ve dayanma gücünü göstermek için kullanılır. Türkçe metinde 'üstüne kapanmak' deyimi karşılık olarak kullanılmıştır. Yalnız Arapçadaki anlamı karşılamak için deyimi gerçek anlamıyla kullanmak olsa gerek. 84 Arapça metindeki "teṣadda'ā" eylemi tek ögeli bir sözcük olduğu halde, Türkçeye 'yüreği parçalanmak' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 67 onun da kılıcını فجرى وراءك çekip arkandan أشهر السيف شاهرا سيفه .. birleşik eylem koştuğunu görünce kılıç çekmek birleşik eylem fe cerā verā'eke aşhara's-seyfe sen, ... şāhiren seyfehū [43/12] bunun üzerine فأقسم ليرمين بك فى bekçi, yeminler رمى/ زج به فى سجن بيتهم. ederek seni السجن fe aḳsama le birleşik eylem kesinlikle Ehl-i zindana takmak birleşik eylem yermīne bike fī remā/ zecce Beyt'in zindanına secin-i bihī fi's-secin tıkacağını söyledi. beytihim [43/14-15] bunun üzerine فأقسم ليرمين بك فى bekçi, yeminler سجن بيتهم. tek ögeli bir ederek seni أقسم fe aḳsama le sözcük kesinlikle Ehl-i yemin etmek birleşik eylem yermīne bike fī aḳsama Beyt'in zindanına (eylem) secin-i tıkacağını söyledi. beytihim [43/14-15] 68 TABLO 5 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık و حسا آخر حسوة من الفنجان السادة الممزوج بالسحر و fincanındaki afyon karıştırılmış sade لعق بلسانه الرواسب. kahvenin dibini tek ögeli bir ve ḥesā āḫiri حسا حسوة birleşik eylem yudumladı ve ḥasvetin mine'l- yudumlamak* 85 sözcük ḥesā ḥasve tortularını da fincāni's-sāde (eylem) diliyle yaladı. el-memzūc bi's- sihr-i ve la'aḳa [43/23-24] bi'lisānihi'r- revāsib الويل لمن تحترم aşkın hiçbir الحب فى عصر ال saygınlığı يكن للحب احتراما! kalmadığı bir الويل لـ el-veylu li'men ünlem çağda aşka saygı vay haline ünlem teḥterime'l- el-veylu li duyan kişinin vay ḥubba fī 'asrın lā haline! yukinnu li'l- ]44/3-4[ ḥubbi iḥtirāman الويل لمن تحترم aşkın hiçbir الحب فى عصر ال saygınlığı يكن للحب احتراما! tek ögeli bir kalmadığı bir احترم el-veylu li'men sözcük çağda aşka saygı saygı duymak birleşik eylem teḥterime'l- iḥtarama duyan kişinin vay (eylem) ḥubba fī 'asrın lā haline! yukinnu li'l- ]44/3-4[ ḥubbi iḥtirāman bu arada, size على فكرة يجب أن iletmem gereken أبلغكم رسالة قبل أن bir mesaj var; تنسطلوا . . esrar alıp kalıp yapı على فكرة 86 'alā fikre yecibu kalıp yapı kendinizden bu arada* 'alā fikre (zarf) en uballiġakum geçmeden önce risāleten ḳabla söyleyeyim, ... en tansaṭilū [44/10-11] 85 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 86 Arapçada genellikle, konuşma sırasında bir şey hatırlandığı üzere söylenen ya da bir noktaya dikkat çekmek için kullanılan " 'alā fikre" yapısının Türkçedeki karşılığı 'bu arada / yeri gelmişken' gibi ifadelerle karşılanabilir. Çevirmen, metinde geçen 'bu arada' yı tercih etmiştir. 69 bu arada, size على فكرة يجب أن iletmem gereken أبلغكم رسالة قبل أن bir mesaj var; تنسطلوا . . esrar alıp 87 'alā fikre yecibu yok ---- kendinizden esrar çekmek* deyim en uballiġakum geçmeden önce risāleten ḳabla söyleyeyim, ... en tansaṭilū [44/10-11] bu arada, size على فكرة يجب أن iletmem gereken أبلغكم رسالة قبل أن bir mesaj var; تنسطلوا . . tek ögeli bir esrar alıp kendinden انسطل 'alā fikre yecibu sözcük (eylem) kendinizden 88 deyim insaṭala geçmek* en uballiġakum geçmeden önce risāleten ḳabla söyleyeyim, ... en tansaṭilū [44/10-11] أنا المسئول عن إثارة اهتمامها بكم onun sizi merak بأحاديثى العريضة etmesinin sebebi ,benim. çünkü ben عن العوامة! أثار اھتمام )كذا( sohbetlerimizde enā el-mes'ūl-u as̱āra ihtimāmi birleşik eylem ona uzun uzun merak etmek birleşik eylem 'an is̱āret-i (keẕā) yüzer evimizden ihtimāmihā bahsediyordum. biküm bikemmi aḥādīs̱i el-'arīḍa [44/20-21] 'ani'l-a'vvāmeti أنا المسئول عن إثارة tek ögeli bir اهتمامها بكم onun sizi merak عريضة sözcük 89 بأحاديثى العريضة etmesinin sebebi uzun uzun* tekrar (zarf) 'arīḍa ,sıfat) benim. çünkü ben) عن العوامة! sohbetlerimizde enā el-mes'ūl-u ona uzun uzun 'an is̱āret-i ihtimāmihā tek ögeli bir yüzer evimizden حديث biküm bikemmi sözcük bahsediyordum. bahsetmek*90 birleşik eylem aḥādīs̱i el-'arīḍa ḥadīs̱ (ad) [44/20-21] 'ani'l-a'vvāmeti amma da أنت طويل اللسان، .. طويل اللسان boşboğazmışsın! ente ṭavīlu'l- kalıp yapı boşboğaz* 91 birleşik sözcük ṭavīlu'l-lisān lisāni [44/24] 87 Türkçe metindeki 'esrar almak/ çekmek' ifadesi kaynak metinde olmayap sonradan çevirmen tarafından eklenmiştir (ekleme yoluyla çeviri). 88 Arapça metinde geçen "insaṭala" ifadesi tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye "kendinden geçmek" deyimiyle aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 89 Kaynak metinde geçen " 'arīḍa / T: geniş " sıfatı için Türkçede 'uzun uzun' zarf öbeği kullanılmıştır. 90 Kaynak metinde geçen " ḥadīs̱ / T: laf " sözcüğü, Türkçeye 'bahsetmek' ifadesiyle çevrilmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 91 Arapça metinde geçen "ṭavīlu'l-lisān" ifadesi, Türkçede 'dili uzun' ya da 'küstah' gibi ifadelerde karşılık bulur. Ancak geçtiği bağlama göre yerli yersiz konuşmayı kastettiği için çevirmen, anlama yönelik bir çeviri yaparak 'boşboğaz' ifadesini kullanmıştır. 70 هل عندها فكرة عما عنده/ لديه فكرة 'burada neler olup tek ögeli bir عن يدور هنا؟ bittiğini biliyor 92 sözcük hel 'indehā 'indehū/ kalıp yapı mu?' bilmek* fikret-un 'ammā ledeyhī fikre (eylem) [44/31] yedusru hunā 'an هل عندها فكرة عما burada neler olup tek ögeli bir يدور هنا؟ bittiğini biliyor يدور sözcük hel 'indehā mu?' olup biten* 93 deyim yedūr fikret-un 'ammā (eylem) [44/31] yedusru hunā هى ودود حقا و تحب gerçekten çok cana الناس . . yakın biridir, insan insan canlısı*94 يحب الناس hiye vedūdun deyim canlısıdır. deyim yuḥibbu'n-nās (sosyal) ḥaḳḳan ve [45/7] tuḥibbu'n-nās هى ودود حقا و تحب gerçekten çok cana الناس . . tek ögeli bir yakın biridir, insan 95 ودود hiye vedūdun canlısıdır. cana yakın* deyim vedūd sözcük (sıfat) ḥaḳḳan ve [45/7] tuḥibbu'n-nās و لكنها ستصادر ...: ama صادر حريته حريتنا .. özgürlüğümüze el (b-nin) ve lākinnehā ṣādara birleşik eylem koyuyor, ... özgürlüğüne el birleşik eylem setuṣādiru ḥürriyetehū koymak* 96 [45/9] ḥürriyetenā ال.. ال.. ال، ال تحمل هما من هذه hayır, hayır, hayır, bu konuda حمل هم )كذا( الناحية . . herhangi bir endişeye lā.. lā.. lā, ḥamale deyim 97 deyim endişen olmasın. düşmek* hamma (kez̠ā) lā taḥmilu [45/11] hamman min hāz̠ihi'n-nāḥiye 92 " 'indehū/ ledeyhī fikre 'an / T: düşüncesi olmak " Arapça ifadesi, Türkçede 'haberi olmak' yapısında karşılık bulur. çevirmen, anlam odaklı olarak metinde geçen 'bilmek' eylemini tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 93 Olmak. Anlamsal çeviri. 94 Mısır Arapçasında sıkça kullanılan "yuḥibbu'n-nās / T: insanları sever" deyimsel ifadesi, genellikle sosyal ortamda başarılı ve sevip sevilen insanlara denir. Adı geçen ifade, Türkçede birine sevildiğini ve hoşlanılır olduğunu anlatmak için kullanılan 'can' ifadesine benzemektedir. Çevirmen buna, 'insan canlısı' yapısını tercih etmiştir. 95 Arapça metinde geçen "vedūd" sıfatı, tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye 'cana yakın' deyimiyle aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 96 Arapçada birinin özgürlüğünü kısıtlamak anlamını veren "ṣādara ḥürriyetehū" yapısı, Türkçe metne 'özgürlüğüne el koymak' ifadesiyle aktarılmıştır (çevirmenin tercihi). 97 Kaynak metinde geçen "ḥamale hamma / T: tasa taşımak" deyimi, Türkçeye 'endişeye düşmek/ endişesi olmak' yapısında karşılık bulmuştur. 71 ال تهتم بالموضوع أكثر من ذلك و إال konuya daha fazla ضاع التدخين هباءا. önem verme, aksi lā tehtemme ضاع هباءا takdirde çektiğin bi'l-mevḍū'i deyim boşa gitmek deyim ḍā'a' hebā'an esrar boşa gidecek. eks̠ere min z̠ālike ve illā [45/19-20] ḍā'a't-tedḫīnu hebā'an ال تهتم بالموضوع أكثر من ذلك و إال konuya daha fazla ضاع التدخين هباءا. tek ögeli bir önem verme, aksi lā tehtemme اهتم sözcük takdirde çektiğin önem vermek*98bi'l-mevḍū'i birleşik eylem ihtemme esrar boşa gidecek. eks̠ere min (eylem) z̠ālike ve illā [45/19-20] ḍā'a't-tedḫīnu hebā'an ال تهتم بالموضوع أكثر من ذلك و إال konuya daha fazla ضاع التدخين هباءا. tek ögeli bir önem verme, aksi lā tehtemme التدخين sözcük takdirde çektiğin 99 bi'l-mevḍū'i esrar çekmek* deyim et-tedḫīn esrar boşa gidecek. eks̠ere min (ad) z̠ālike ve illā [45/19-20] ḍā'a't-tedḫīnu hebā'an ما على الرسول إال ما على الرسول إال elçinin görevi, Kur'andan sadece mesajı البالغ البالغ. elçinin görevi iletmektir. sadece mesajı söz öbeği mā 'ala'r-resūli mā 'ala'r-resūli anlıntılama iletmektir*100 ille'l-belāġ ille'l-belāġ [45/29-30] و لم تبد ليلى زيدان Leyla Zeydan herhangi bir اعتراضا. أبدى اعتراضا birleşik eylem itirazda itirazda ve lem tubdī bulunmak*101 birleşik eylem ebdā i'tirāḍan bulunmadı. Leyla Zeydan'un i'tirāḍan [46/1] çünkü onların فهم فى حاجة إلى belki de bir kız ihtiyacı olmak فى حاجة إلى صديقة! kalıp yapı arkadaşa gereksinim birleşik eylem fehum fī ḥācetin fī ḥācetin ilā ihtiyaçları vardır! duymak ilā ṣadīḳa [46/4] 98 Arapçada "ihtemme" eylemi tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'önem vermek' yapısıyla karşılanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 99 Türkçede sigara içmek yapısının birleşik eylem olmasına karşın, Arapçada aynı anlamı karşılayan sözcük "tedḫīn" tek ögelidir. Metinde geçen "tedḫīn" ifadesi, çevirmenin tercihi olarak Türkçeye 'esrar çekmek' eylemiyle aktarılmıştır (değiştirim). Burada Arapça bağlamda içilen sigara değil esrardır. Çevirmen bunu Türk okuyucusuna belli etmek için bu değişikliğin yapılmasını önemsemiştir. 100 'Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir', Maide Suresi/ 99. Ayet. Metinde geçen ifade Kur'an sözü olmasıyla birlikte, kültür tadında bir yapı olarak kullanılmıştır. Çevirmen bunun farkına vararak cümleyi meal anlamıyla değil bağlamdan çıkarılan anlamıyla çevrimiştir (birebir çeviri). 101 Arapçada "ebdā i'tirāḍan / T: itiraz göstermek" ifadesi, Türkçede "itirazda bulunmak" yapısında karşılık bulmuştur 72 ال تحرجونى و حياة ,N'olur benim ne olur و حياة أمك أمكم . . kültür odaklı bir canımı sıkmayın. lā tuḥricūnī ve ḥayātu Allahını deyim ifade v'ḥayātu ummuke [46/6] seversen*102 ummukum ال تحرجونى و حياة tek ögeli bir N'olur benim أمكم . . أحرجه sözcük canımı sıkmayın. lā tuḥricūnī can sıkmak* 103 deyim aḥracahū v'ḥayātu (eylem) [46/6] ummukum bunu yeterince tek ögeli bir ما فيه الكفاية قلت ما فيه الكفاية açıkladım. sözcük ḳultu mā fīhi'l- mā fīhi'l- kalıp yapı yeterince kifāyeti kifāyeti [46/10] (zarf) حريتكم مكفولة فى özgürlüğünüz her حريتك مكفولة كل شيء، .. konuda garanti garanti altına ḥürriyetukum ḥürriyetüke kalıp yapı altındadır. birleşik eylem almak mekfūletun fī mekfūle [46/16] külli şey' و لكن ال يليق أن تعامل معاملة امرأة 'ancak onun hoppa bir kadın عابثة! عامله معاملة muamelesi ve lākin lā muamele 'āmelehū birleşik eylem görmesi doğru birleşik eylem yelīḳu en görmek mu'āmelete değil!' tu'āmele mu'āmelet-e [46/20-21] imra'tın 'ābis̱e و إن تكن لطيفة ..., her ne kadar لطيف المعشر المعشر. kalıp yapı hoşsohbet olsa da. hoşsohbet birleşik sözcük ve in tekun latīfu'l-ma'şer [47/6] latīfatu'l-ma'şer على أي حال ال أقطع yine de bu hususta قطع برأي فى فى ذلك برأي .. kesin bir şey kesin bir şey 'alā ayyi ḥālin lā ḳaṭa'a bi ra'yin deyim söyleyemem. birleşik eylem söylemek aḳṭa'u fī z̠ālike fī [47/23] bi ra'yin و لكنه اقترح أخذ األصوات. bunun yerine ,... أخذ األصوات oylama yapmayı ve lākinnehū aḫzu'l-aṣvāt deyim önerdi. oylama yapmak birleşik eylem iḳtaraḥa aḫzu'l- [48/1] aṣvāt 102 Mısır Arapçasında anne hatırı için anlamında kullanılan "ve ḥayātu ummuke" yapısı kültür odaklı bir ifade olup Türkçedede 'ne olur / Allahını seversen' gibi ifadelerle karşılanabilir. Çevirmen, metinde geçen 'ne olur' ifadesini tercih etmiştir (kültür odaklı çeviri). 103 Kaynak metinde geçen "aḥracahū / T: utandırmak" Türkçeye 'can sıkmak' yapısıyla aktarılmıştır (çevirmenin tercihi). Yalnız 'can sıkmak' yerine 'rezil etmek' gibi bir karşılık daha iyi bir alternatif olacaktı. 73 و اقترح أن يدعى عم oyunu kullanmak عبده لإلدالء بصوته. üzere Abduh أدلى بصوته ve iḳtaraḥa en birleşik eylem Amca'yı çağırmayı oy vermek deyim yud'ā 'amm-ı edlā bi ṣavtihi önerdi. (kullanmak) Abduh li'l-idlā'i [48/3] bi ṣavtihī 74 TABLO 6 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık حتى تطمئن القلوب gelen kadına ,... إلى الزائرة .. إطمأن قلبه içleri ısınana ḥattā iṭma'enna deyim kadar... içi ısınmak* 104 deyim taṭma'inna'l- ḳalbehū ḳulūbu ile'z- [48/10] zā'ire فالتصق رجب – بحركة ال إرادية – Recep, yanında بسناء مفسحا لها ona yer açabilmek مكانا إلى جانبه. için -gayri ihtiyari أفسح مكانا fe'l-taṣaḳa bir hareketle- Recep -bi efseḥe birleşik eylem Sena'ya doğru yer açmak deyim ḥareke lā mekānen kayarak ona irādiyye- bi yapıştı. Senâ mufsiḥen [48/21-22] lehā mekānen ilā cānibih و استأنف أنيس عمله و هو يسترق إليها Enis, Semȃra'ya kaçamak bakışlar النظر. استرق النظر attıktan sonra kaçamak ve'ste'nefe istaraḳa'n- deyim yeniden işine bakışlar birleşik eylem Enisun 'amelehū 105 naẓara koyuldu. atmak* ve huve yastariḳu [48/22-23] ileyhā'n-naẓara و لكن فى نظرتها ..., ama ذكاء يصد عن اكتناه bakışlarında أغوارها. derinlerindekinin اكتنه أغواره ve lākin fī bilinmesini içini iktenehe deyim 106 deyim naẓratihā engelleyen bir okumak* aġvārahū zekā'un yaṣuddu zekȃ vardı. 'an iktināhi [48/28-29] aġvārihā و ُخيل إليه أنه رآها Ona, sanki onu ُخيل إليه أنه من قبل .. daha önce görmüş ve ḫuyyile ḫuyyile ileyhī kalıp yapı gibi geldi, ... ona öyle geldi ki kalıp yapı ileyhī ennehū ennehū [49/1] re'āhā min ḳabl 104 Arapçada "iṭma'enna ḳalbehū / T: kalbi tatmin olmak" deyimi, çevirmenin tercihine göre Türkçeye 'içi ısınmak' deyimiyle aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 105 Arapçada "istaraḳa'n-naẓara / T: bakış çalmak" ifadesi, Türkçede 'kaçamak bakış atmak' ya da 'gizlice bakmak' yapılarında karşılık bulmaktadır. Çevirmenin tercihi metinde geçen 'kaçamak bakışlar atmak' deyimi olmuştur. 106 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri/ anlamsal çeviri. 75 و بلباقة لم تخص سمارة الجوزة بأي Semâra, anlayış نظرة قد تنم عن göstererek شيء. ,nargileye doğru خصه بنظرة ve bi'lebāḳa lem bir mana ifade 107 ḫaṣṣahū bi birleşik eylem bakış atmak* deyim taḥuṣṣa Semâra edebilecek özel naẓra el-gōza bi eyyi bir bakış atmadı. naẓratın ḳad [49/9-11] tenumme 'an şey' ,sen nasıl istersen كن على راحتك كونى على راحتك kun 'alā kalıp yapı ... nasıl istersen*108 kalıp yapı kūnī 'alā rāḥatik rāḥatik [49/14] شاهدتك فى فيلمك األخير ›شجرة بال ثمر‹ و أشهد أنك أديت دورك بتفوق son filmin رائع . . Meyvesiz Ağaç'ta şāhadtuke fī أدى دورا izledim seni, dedi. filmike'l-eḫīr birleşik eylem 'olağanüstü rol oynamak* 109 birleşik eylem eddā devran ‹şeceretün bilā oynamışsın.' s̠emerin› ve [49/15-16] eşhedu enneke eddeyte devrake bi tefavvuḳin rā'i' و لكنه تساءل فى ..., ama temkini elden حذر: .. فى حذر bırakmayarak: (temkini) elden ve lākinnehū kalıp yapı 110 deyim fī ḥaẕerin (...) diye sordu. bırakmamak* tesāele fī ḥaẕerin [49/18-19] الزمار الذى انقلب kavalı, hareket مزماره إلى حية eden bir yılana تسعى . . Kur'andan dönüşen hızla akan bir Kuran'dan حية تسعى az-zammāru'l- kavalcının ḥayyetun tes'ā alıntılama yılan olmuş* 111 alıntılama lez̠ī inḳalaba hikayesi. mizmāruhū ilā [49/33] ḥayyetin tes'ā 107 Kaynak metindeki "ḫaṣṣahū bi naẓra" Arapça ifadesi, özellikle belli başlı birine veya bir şeye uzun uzun bakmak anlamına gelmektedir. Çevirmen, bağlamdan hareketle, onu 'bakış atmak' deyimiyle aktarır. 108 Arapçada "kun 'alā rāḥatik" ifadesi, Türkçede 'rahatına bak' ya da 'nasıl istersen' ifadelerine denk gelmektedir. Burada çevirmenin tercihi ikincisi olmuştur. 109 Arapça metindeki "eddā devran" ifadesinin birebir Türkçe karşılığı 'rol oynamak'tır. Çevirmen burada oynamak eylemini tek başına kullanma yoluna gider (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 110 Kaynak metindeki "fī ḥaẕerin / T: temkin içinde" ifadesi, çevirmenin tercihine göre Türkçeye 'temkini elden bırakmayarak' yapısıyla aktarılmış bulunmaktadır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri / anlamsal çeviri). 111 "Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş", Taha Suresi/ 20.Âyet. 76 و قالت: أنا شيخة حقا منذ حدثنى قلبى بأننى demek ben واجدة عندكم أشياء kültür odaklı bir 'gerçekten ermiş أنا شيخ bir kadınım,' dedi. ermiş olmak birleşik eylem عجيبة مثيرة ! enā şeyḫun ifade Çünkü kalbim, ve ḳālet: enā sizin yanınızda şeyḫatun ḥaḳḳan ilgiç ve heyecan munz̠u verici şeylerle ḥaddas̠anī ḳalbī bi ennenī حدثه قلبه karşılaşacağımı söylemişti. içinden vācidetun ḥaddas̠ahū deyim 112 deyim geçmek* 'idekum eşyā'a ḳalbuhū [50/16-18] 'acībe mus̠īre o aleyhinizde bir ,şey söylemedi لم يقل إال خيرا . . قال خيرا aksine hep güzel hayırlı şeyler lem yaḳul illā birleşik eylem 113 birleşik eylem ḳāla ḫayran şeyler söyledi. söylemek* ḫayran [50/21] أو فإمنحنى أقصر ya da bana çok منحه مدة/ وقت مدة ممكنة. kısa bir zaman avv fe'imneḥnī meneḥehū birleşik eylem ver. zaman vermek birleşik eylem aḳṣara müdde müdde/ vaḳt [51/1-2] mümkine فكيف أمكن أن تطوى بين جوانحها أكبر en büyük yıkıcı قوة مدمرة؟ gücü içinde nasıl içinde طوى بين جوانحه fekeyfe emkene deyim barındırabiliyor-ṭavā beyne barındırmak/ birleşik eylem en taṭvī beyne du? cevāniḥihī saklamak cevāniḥihā [51/15] akbaru kuvvetin mudammire يجب إذا أسعفتك الهمة أن تقص عليهم قصة اإلنسان الذى kendini iyi ... اكتشف النار. hissettiğinde, yecibu iz̠ā أسعفته الهمة onlara, ateşi bulan as'afatke'l- 114 as'afathu'l- deyim insanın öyküsünü gücü yetmek* deyim himmetu en himmetu anlatmalısın. taḳuṣṣa 'aleyhimu [51/16-17] ḳıṣṣata'l-insāni'l- lezī ikteşefe'n- nāra 112 Arapçada "ḥaddas̠ahū ḳalbuhū/ T: kalbi söylemek" deyimsel ifadesi, Türkçede 'içinden geçmek' deyimine benzemektedir. Çevirmen adı geçen ifadeyi birebir aktarma yoluna giderek 'kalbim söylemişti' yapısını tercih etmiştir. 113 Arapça metinde geçen "ḳāla ḫayran" ifadesinin Türkçedeki yakın anlamlısı 'hayırlı şeyler söylemek' ya da 'hakkında iyi konuşmak' yapılarıdır. Çevirmen, yerlerine 'güzel şeyler söylemek' ifadesini tercih etmiştir. 114 Arapçadaki "as'afathu'l-himmetu / T: gücü yetmek" deyimi, verilen bağlama göre anlam odaklı çevrilerek Türkçede 'kendini iyi hissetmek' yapısıyla karşılanmıştır. 77 و المحامى بطبعه avukatlar, doğaları gereğince سيىء الظن، .. suizanda سيىء الظن ve'l-muḥāmī birleşik sözcük hep su-i zanda birleşik eylem seyyi'u'ẓ-ẓann bulunurlar. bulunmak bi'ṭab'ihī seyyi'u'ẓ-ẓann [51/21-22] ben de şu an و أكاد أتخيل اآلن ما bizimle ilgili يدور فى رأسك عنا olarak senin .. kafandan aklından دار فى رأسه ve ekādu deyim geçenleri hemen 115 deyim dāra fī ra'sihī geçmek* eteḫayyelu'l-āne hemen tahmin mā yadūru fī edebiliyorum. ra'siki 'annā [51/23-23] ben de şu an و أكاد أتخيل اآلن ما bizimle ilgili يدور فى رأسك عنا olarak senin .. tek ögeli bir kafandan أكاد ve ekādu geçenleri hemen hemen hemen birleşik zarf akādu sözcük (eylem) eteḫayyelu'l-āne hemen tahmin mā yadūru fī edebiliyorum. ra'siki 'annā [51/23-23] ben de şu an و أكاد أتخيل اآلن ما bizimle ilgili يدور فى رأسك عنا olarak senin .. tek ögeli bir kafandan تخيل sözcük ve ekādu geçenleri hemen tahmin etmek birleşik eylem taḫayyala eteḫayyelu'l-āne (eylem) hemen tahmin mā yadūru fī edebiliyorum. ra'siki 'annā [51/23-23] إنها باألحرى أعمار daha doğrusu, boş باألحرى فراغ! kalıp yapı hayatlarında! daha doğrusu kalıp yapı innehā bi'l-aḥrā bi'l-aḥrā [51/30] a'mār-u ferāġin و ضج المكان ضج )المكان( odada bir kahkaha بالضحك بالضحك. koptu. kahkaha ve ḍacca'l- ḍacca'l- deyim deyim kopmak mekānu bi'ḍ- mekānu bi'ḍ- [52/7] ḍaḥik ḍaḥik و قال و ما زالت yüz hatları gülmeyi hâlâ ضحكت أساريره أساريره ضاحكة: .. sürdürürken: (...) yüz hatları ve ḳāla ve mā ḍaḥiket birleşik eylem birleşik eylem dedi. gülmek ẕālet esārīrehū esārīrehū ḍāḥike [51/8-9] 115 Arapçada düşünmek anlamına gelen "dāra fī ra'sihī/ T: kafasında dolaşmak" deyiminin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'aklından geçmek' deyimi bulunmaktadır. çevirmen söz konusu ifade için 'kafandan geçmek' yapısını kullanmıştır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 78 و من شابه أصدقاءه من شابه أباه فما kim arkadaşlarına kim babasına ظلم فما ظلم، .. benzerse, onun benzerse, onun ve men şābehe men şābehe atasözü günahı yoktur. söz öbeği günahı aṣdikā'ehū femā abāhū femā 116 [52/9-10] yoktur* ẓalam ẓalam Abduh amca انجذبت عينا سمارة içerde olduğu ,sürece Semȃra انجذبت عيناه إلى إليه طيلة حضوره ... bakışlarını onun bakışlarını incez̠ebet 'aynā incez̠ebet deyim 117 deyim üzerinden alamamak* Semȃra ileyhī 'aynāhū ilā alamadı. ṭīlata ḥuḍūrih [52/23-24] !darısı başımıza عقبى لنا! عقبى لنا! deyim darısı başına deyim 'uḳbā lenā 'uḳbā lenā [53/6] و هل فات حواء أن تحمله مسئولية Havva, kendi المأساة التى صنعتها elleriyle hazırladığı بيدها ؟! trajedinin حمله المسئولية ve hel fāte sorumluluğunu sorumluluk Havvȃ'e en ḥammelehu'l- deyim deyim Adem'e yüklemek tuḥammilehū mes'ūliyyete yüklemeyi mes'ūliyte'l- unutmuş muydu? me'sāti'l-letī ṣana'athā bi [53/17-18] yedihā? و هل تبقين دائما فى sen her zaman فى كامل وعيه كامل وعيك؟ ayık mı olursun? ayık/ uyanık ve hel tabḳīne fī kāmil-i deyim 118 birleşik eylem olmak* dā'iman fī va'yihī [53/19] kāmil-i va'yiki? ثم نجتمع بعد ذلك فى زورق ليسبح بنا فى ondan sonra ,... الملكوت. bir teknede bir يسبح فى الملكوت s̠ümme araya gelip ȃleme âlemlere nectemi'u ba'da yasbaḥu fi'l- deyim 119 deyim doğru açılırız, ... akmak* z̠ālike fī melekūt zavraḳin [54/13] liyasbaḥa binā fi'l-melekūt 116 Arapçadaki "men şābehe abāhū femā ẓalam" ifadesi, kaynak dil metninde söz değişikliğine uğramış bir Arap atasözüdür. Yazar burada vurgu yapmak amacıyla ifadedeki 'baba' sözcüğünü 'arkadaş' sözcüğüyle değiştirmişti. Söz konusu ifadenin Türkçe karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Burada çevirmen, kaynak dil metnin havasını yansıtmak istemiş, dolayısıyla çevirisini birebir yapmıştır (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). 117 Arapçada "incez̠ebet 'aynāhū ilā/ T: gözleri (birine) çekildi" ifadesi, Türkçede 'gözleri birinden ayrılmamak/ bakışlarını birinin üzerinden alamamak' yapılarıyla karşılanabilir. Çeviri metinde 'bakışlarını alamamak' deyiminin kullanılması yeğlenmiştir. 118 Arapçada "fī kāmil-i va'yihī / T: kendinde olmak" yapısı, Türkçede 'ayık olmak' yapısında karşılık bulmuştur. 119 Kaynak metinde geçen "yasbaḥu fi'l-melekūt / T: kainatta yüzmek" ifadesi, uyuşturucu etkisinde kalarak kendine gelemeyen kimseler için kullanır. Burada esrar âlemine bir gönderme söz konusudur. Türkçede yakın anlamlısı 'âlemlere akmak' deyimidir. Çevirmen ise 'âleme doğru açılmak' yapısını kullanmayı tercih etmiştir. 79 ثم نجتمع بعد ذلك فى زورق ليسبح بنا فى ondan sonra ,... الملكوت. bir teknede bir s̠ümme اجتمع tek ögeli bir araya gelip ȃleme bir araya nectemi'u ba'da deyim icteme'ā sözcük (eylem) doğru açılırız, ... gelmek* 120 z̠ālike fī zavraḳın [54/13] liyasbaḥa binā fi'l-melekūt الحق أننا ال مصريون وال عرب işin aslı bizler ne Mısırlıyız, ne و ال بشر الحق أن al-ḥaḳḳu enenā kalıp yapı Arap'ız ne de işin aslı kalıp yapı al-ḥaḳḳu insanız. lā Mıṣrıyyūne ve lā Araba ve [54/21] lā başara ال يدخل العقل كالم ال يدخل العقل! kelāmun lā lā yadḫulu'l- deyim (yok)* 121 akla sığmamak deyim yadḫulu'l-a'ḳla a'ḳla لن أسمح لنفسى بأن أكون ثقيلة الدم Asla kendimin, كتمثيلية هادفة . . ağır bir tiyatro len asmaḥa li ثقيل الدم oyunu gibi sıkıcı can sıkmak nefsī bi'en deyim olmasına izin deyim s̠akīlu'd-dem sıkıcı olmak ekune s̠akīlata'd- vermeyeceğim. dem ke [54/30-31] tems̠īliyyetin hādifa لن أسمح لنفسى بأن أكون ثقيلة الدم Asla kendimin, كتمثيلية هادفة . . ağır bir tiyatro tek ögeli bir len asmaḥa li سمح oyunu gibi sıkıcı sözcük nefsī bi'en olmasına izin izin vermek birleşik eylem samaḥa ekune s̠akīlata'd- (eylem) vermeyeceğim. dem ke [54/30-31] tems̠īliyyetin hādifa السفينة تسير دون ..., gemi bizim حاجة إلى رأينا أو görüşümüze veya معاونتنا، .. yardımımıza السفينة تسير es-sefīnetu ihiyaç gemi yürümek/ es-sefīnetu deyim 122 birleşik eylem tesīru dūne duymaksızın ilerlemek* tesīru ḥācetin ilā ilerliyor. ra'yinā avv [55/3] mu'āvenetinā 120 Arapça metinde verilen "icteme'ā" eylemi Türkçede 'toplanmak' demektir. Bunun yerine çevirmen, aynı anlamı veren 'bir araya gelmek' ifadesini kullanmıştır. 121 Arapçadaki "lā yadḫulu'l-a'ḳla" yapısı, Türkçe metne aktarılmayarak çeviride önemsenmemiş (çıkarma yoluyla çeviri). 122 Arapçada "es-sefīnetu tesīru / T: gemi yürümek" deyimi, her halükarda hayat devam eder anlamında kullanılır. Çevirmen söz konusu ifadenin bağlamdan anlaşılacağını düşünerek çevirisini birebir yapmıştır. 80 و أن التفكير بعد ذلك bundan sonra gemi ile ilgili kafa yararı )ال( يجدى شيئا لن يجدى شيئا، .. ve enne't-tefkīru (lā) yucdī kalıp yapı yormak bir yarar dokunmamak* deyim getirmez. 123 ba'da z̠āike len şey'en yucdī şey'en [55/4] و أن التفكير بعد ذلك bundan sonra gemi ile ilgili kafa لن يجدى شيئا، .. tek ögeli bir yormak bir yarar 124 التفكير ve enne't-tefkīru kafa yormak* deyim et-tefkīr sözcük (ad) getirmez. ba'da z̠āike len yucdī şey'en [55/4] و ربما جر وراءه hatta tam tersi, الكدر و ضغط الدم. sıkıntıya ve جر وراءه ve rubbemā deyim yüksek tansiyona yol açmak*125 deyim cerre verā'ehu'l- cerre verā'ahū yol açabilir. keder-e ve [55/5] ḍaġṭu'd-dem وعندما يطلع الفجر ,şafak sökünce تخرس األلسنة. طلع الفجر birleşik eylem diller lal oluyor. ve 'indemā şafak sökmek deyim ṭala'a'l-fecru yāṭla'u'l-fecru [55/12] taḫrusu'l-elsine وعندما يطلع الفجر ,tek ögeli bir şafak sökünce تخرس األلسنة. خرس sözcük diller lal oluyor. ve 'indemā lal olmak* 126 birleşik eylem ḫariṣa yāṭla'u'l-fecru (eylem) [55/12] taḫrusu'l-elsine و تالقت عيناها بعيني أنيس و هو تالقت عيناه بعيني Enis nargileyi يدير الجوزة .. dolaştırırken )فالن( ve telāḳat Semȃra ile göz göz göze telāḳat 'aynāhū deyim deyim 'aynāhā göze geldi. gelmek bi 'aynayy' bi'aynayy' (fulan) [55/30] Enis'in ve huve yudīru'g-gūza 123 Arapçada "(lā) yucdī şey'en" ifadesinin Türkçe karşılığı 'yararı ol(ma)mak/ dokun(ma)mak' bulunmaktadır. Burada çevirmen, 'yarar getirmemek' yapısını kullanmayı tercih etmiştir. 124 Metinde geçen "et-tefkīr" ifadesi, Türkçede 'düşünmek' demektir. Çevirmen anlam odaklı çeviri yaparak 'kafa yormak' yapısını bağlama daha uygun bulmuştur (anlamsal çeviri). 125 Kaynak metinde görülen "cerre verā'ahū / T: arkasından çekmek" deyimsel ifadesi, Türkçeye 'yol açmak' yapısıyla çevrilmiştir (anlamsal çeviri). 126 Arapçadaki "ḫariṣa / T: susmak" eylemi, çevirmenin tercihine göre Türkçeye 'lal olmak' yapısıyla aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 81 و من الجائز أن تكون كليوباطرة أو المرأة التى تبيع المعسل بدرب Kleopatra ya da من الجائز أن Gemȃmîz الجماميز. Sokağında ve mine'l-cā'izi kalıp yapı 127mine'l-cā'izi muassel satan belki de* zarf en tekune en kadın olabilir. Kleopatra avi'l mar'a'l-letī [56/3-4] tebī'u'l-mu'assile bi derb-i'l- Gemāmīz أال تعلم بأننى على موعد مع فكرة مجردة ذات طابع benim sadece soyut ve erotik جنسى؟! على موعد مع düşüncelerle işim elā ta'lamu 128 'alā mev'id-in deyim olduğunu işi olmak* deyim biennenī 'alā ma' bilmiyor mu? mev'id-in ma'a fikre mucerrede [56/5-6] ẕāte ṭābı'ın cinsiyy فألحت فى توجيه Semâra, ısrarla وجه إليه الخطاب الخطاب إليه قائلة: .. Enis'e hitap fe'eleḥḥet fī veccehe birleşik eylem ederek: (...) dedi. hitap etmek birleşik eylem tevcīhi'l-ḫiṭābi ileyhi'l-ḫiṭāb-a [56/19-20] ileyhī ḳāileten أنسطل عادة قبل أن genellikle cevaplama fırsatı أجد الفرصة. وجد الفرصة bulamadan kafayı ansaṭılu 'ādeten deyim fırsat bulmak deyim vecede'l-furṣa buluyorum. ḳabla en ecide'l- furṣata [56/24] أنسطل عادة قبل أن genellikle tek ögeli bir cevaplama fırsatı أجد الفرصة. انسطل sözcük bulamadan kafayı kafayı ansaṭılu 'ādeten 129 deyim insaṭala buluyorum. bulmak* ḳabla en ecide'l- (eylem) furṣata [56/24] ... ,kim bilir و من يدرى و من يدرى .. deyim kim bilir deyim ve men yedrī men yedrī [57/4] 127 Kaynak metinde geçen "mine'l-cā'izi en" ifadesi, olasılık bildirmek için kullanılır. Türkçede 'belki de, muhtemelen, olası' gibi ifadelerle karşılanabilir. Çevirmen bunun yerine Türkçedeki yeterlik kipinden }-A+bil{ yararlanarak 'olabilir' eylemini kullanmayı yeterli bulmuştur (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 128 Arapçada " 'alā mev'id-in ma' / T: randevusu olmak" ifadesi, genel anlamda buluşmak, deyimsel anlamdaysa birinin neyle uğraştışını ya da yapmak istediklerini belirlemek için kullanılmaktadır. Burada söz konusu ifade, deyimsel anlamda kullanılmış olup Türkçedeki anlamsal karşılığı 'işi olmak' deyimidir (anlamsal çeviri). 129 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 82 معاذ هللا، و لكننى ?olur mu öyle şey معاذ هللا Tanrı korusun أبنى آماال على kültür odaklı bir Senin grubumuza Tanrı kalıp yapı انضمامك إلى ma'āz̠allāh ifade katılman esirgesin*130 durumunda neler .مجموعتنا yapabileceğimize ma'āz̠allāh, ve dair birtakım lākinnenī ebnī hayaller بنى آماال على āmālan 'alā kuruyorum. hayal inḍimāmiki ilā benā āmālan deyim 131 deyim kurmak* mecmū'atinā 'alā [57/9-10] ضيع الفرصة و لن أضيع فرصة zamanım müsait deyim fırsatı kaçırmak deyim ḍayya'a'l-furṣa oldukça, hiçbir كلما سمح الوقت. fırsatı ve len uḍayyi'a .kaçırmayacağım سمح الوقت furṣatan kullemā zamanı deyim deyim samaḥa'l-vaḳtu samaḥa'l-vaḳt [57/12] olmak* 132 gözlerimin على قد النظر على قد النظر . . kültür odaklı bir görebildiği kadar göz görebildiği 'alā ḳaddı'n- 'alā ḳaddı'n- sözcük öbeği ifade gördüm. kadar naẓar naẓar [57/21] الليل تأخر و ليس فى الطريق شيء .. geç oldu, sokakta تأخر الليل al-leylu hiç kimse yoktur. (geceleyin) geç te'aḫḫara'l- deyim 133 birleşik eylem te'aḫḫara ve olmak* leylu [57/26] leyse fi'ṭ-ṭarīḳi şey'un ama bunu ,... و لكن أعوزته الهمة. أعوزته الهمة yapmak için şevki ve lākin gücü a'vazathu'l- deyim yoktu. 134 deyim a'vazathu'l- yetmemek* himmetu himmetu [58/5] 130 Anlamsal çeviri. 131 Arapça metindeki "benā āmālan 'alā" yapısı, Türkçede 'umut beslemek' deyimine benzemektedir. Çevirmen, söz konusu ifadeyi anlam odaklı çevirerek Türkçeye 'hayal kurmak' yapısıyla aktarma yoluna gitmiştir. 132 Kaynak metinde geçen "samaḥa'l-vaḳtu / T: zaman izin vermek" ifadesi, Türkçede 'zamanı olmak' demektir. Çevirmen, adı geçen ifadeyi, metindeki 'zaman müsait olmak' yapısıyla aktarmayı tercih eder. 133 Metinde geçen "te'aḫḫara'l-leylu / T: gece geç kaldı" Arapça ifadesi, Türkçede 'geç olmak' yapısında karşılık bulmuştur. 134 Arapçadaki "a'vazathu'l-himmetu / T: gücü yetmemek" ifadesinin, anlamsal çeviri yoluyla Türkçede "şevki olmamak" yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 83 و لذلك فمن غير المستحيل أن يوجد نوع من الحياة البدائية فى ذلك O soğuk الكوكب البارد .. gezegende bir tür من المستحيل أن ve liz̠ālike femin ilkel yaşamın ġayri'l-mustaḥīl- mine'l- kalıp yapı bulunması imkȃnı yok kalıp yapı i en yuvcada mustaḥīl-i en imkansız değildir. nev'un mine'l- [58/18-19] ḥayāti'l- bidā'iyyeti fī z̠ālike'l- kevkebi'l-bārid من العجيب أن و من العجيب أن .. tuhaf olanı, ... ve mine'l-a'cībi mine'l-a'cībi kalıp yapı işin tuhafı deyim [58/19] enne enne و يتكرر الحال على ذلك المنوال دون bu durumun, belli bir amaçtan هدف واضح .. على ذلك المنوال yoksun olarak bu ve yetekerrerü'l- 'alā z̠ālike'l- kalıp yapı şekilde tekrarlanıp bu şekilde kalıp yapı ḥālu 'alā minvāl durması, ... z̠ālike'l-minvāli dūne hedef-in [58/21] vȃḍıḥın 84 TABLO 7 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık و مذاق القهوة السادة ما زال يجرى مع sade kahvenin tadı ريقه. يجرى مع الريق hâlâ damağındaydı. ve meẕāḳu'l- deyim tadı damakta deyim yecrī ma'ar-rīḳ ḳahve es-sāde [59/8-9] mā zāle yecrī ma'a rīḳıhi وفق للنجاح لم أوفق للنجاح .. başarılı olamadım. lem uvaffaḳa vuffıḳa li'n- birleşik eylem başarılı olmak birleşik eylem [61/1] li'n-necāḥ necāḥ لست آسفا على شيء şikȃyetçi değilim. üzgün آسف على . . kalıp yapı 135 birleşik eylem lestu āsifen 'alā āsif-un 'alā [61/5] olmak* şey'in . . tam olarak ayık )كان( فى وعيه لست فى وعيى تماما. sayılmam. 136 lestu fī va'yī (kāne) fī deyim ayık olmak* birleşik eylem temāmen va'yihī [61/13] و سلمت بالواقع ثم راحت تثنى على Semȃra, gerçeği سلم بالواقع الحياة فوق النيل gerçeği kabullenip Nil فصارحها بأنه حديث selleme bi'l- kalıp yapı kabullenmek* birleşik eylem üzerinde yaşamakla 137 عهد نسبيا بهذه الحياة vāḳi' ilgili övgü dolu الجميلة. sözler söylemeye ve sellemet bi'l- başladı. Enis, bu vāḳi'i s̠ümme güzel hayatta rāḥat tus̠nī 'ala'l- kendisinin nispeten ḥayāti fevḳa'n- yeni olduğunu حديث عهد بـ nīli feṣāraḥahā açıkladı. çiçeği ḥadīs̠ū 'ahdin deyim 138 kalıp yapı bi ennehū burnunda* bī [61/16-18] ḥadīs̠ū 'ahdin bi hāzihi'l-ḥayāti'l- 135 Arapçada bir şey için üzgün olmak anlamına gelen "āsif-un 'alā" yapısı, çevirmenin tercihi olarak Türkçeye 'şikayetçi değilim' yapısıyla aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 136 Kendinde olma durumunu ifade eden "kāne fī va'yihī / T: bilincinde olmak" Arapça yapısı, Türkçeye 'ayık olmak' yapısıyla karşılanabilir. Çevirmen, metinde geçen 'ayık sayılmak' ifadesini bağlama daha uygun bulmuştur. 137 Arapça metinde geçen " selleme bi'l- vāḳi' " yapısı, 'emrivaki/ oldubittiye teslim olmak' anlamına gelmektedir. Adı geçen ifade, Türkçeye 'gerçeği kabullenmek' yapısıyla aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 138 Arapçada "ḥadīs̠ū 'ahdin" ifadesinin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'çiçeği burnunda' deyimi bulunmaktadır. Bunun yerine çevirmen, birebir aktarma yoluna giderek çeviri metindeki 'nispeten yeni olmak' yapısını yeğlemiş bulunmaktadır. 85 وال حتى بين طلقة رصاصة و موت hatta kurşun أطلق الرصاص sıkmakla bir insanın إنسان؟! )على( ve lā ḥattā birleşik eylem ölümü arasında da kurşun sıkmak deyim aṭlaḳa'r-raṣāṣa mı? beyne ṭalḳati ('alā) raṣāṣa ve mevt-i [61/29] insān أتدرى؟ . . لقد تعمدت أن أجىء Biliyor musun? Seninle baş başa مبكرة ألخلو إليك! kalabilmek için kasten تعمد أن etedrī? .. laḳad tek ögeli bir kalıp yapı kasten erken te'ammadtū en te'ammede en bilerek sözcük geldim! ecī'e mubekkireten li [61/31-32] aḫlū ileyke أتدرى؟ . . لقد تعمدت أن أجىء Biliyor musun? Seninle baş başa مبكرة ألخلو إليك! tek ögeli bir kalabilmek için يخلو etedrī? .. laḳad sözcük baş başa kasten erken 139 deyim te'ammadtū en yeḫlū kalmak* (eylem) geldim! ecī'e mubekkireten li [61/31-32] aḫlū ileyke و لكنها أصرت على أصر على رأيه رأيها قائلة؟ (görüşünde) حتى لو كنت تتكلم aṣarra 'alā birleşik eylem ama Semâra, birleşik eylem ısrar etmek مع نفسك طوال re'yihī görüşünde ısrar etti: her nekadar bütün' الوقت! ve lākinnehā gün kendi kendine aṣarrat 'alā konuşuyor olsan ra'yihā ḳāileten: bile!' تكلم مع نفسه ḥattā levv künte [62/4-5] kendi kendine tetekelleme ma'a tekelleme ma'a birleşik eylem birleşik eylem konuşmak nefsike ṭūla'l- nefsihī vaḳti هل تلبون دعوتى إذا دعوتكم إلى seni Semiramis Otel'e davet etsem سميراميس؟ لبى الدعوة davetimi kabul eder davete icabet hel tulabbūne birleşik eylem birleşik eylem lebbā ad-da'va misin? etmek da'vetī iz̠ā da'avtukum ilā [62/15] Semiramis? 139 Arapçada "yeḫlū" ifadesi, Türkçede baş başa kalmak ya da biriyle yalnız kalmak anlamına denk gelmektedir. Kaynak ifadenin tek ögeli bir sözcük olmasına karşın, erek metne 'baş başa kalmak' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür (çevirmenin tercihi). 86 هل تلبون دعوتى إذا دعوتكم إلى seni Semiramis tek ögeli bir Otel'e davet etsem سميراميس؟ دعا sözcük davetimi kabul eder hel tulabbūne davet etmek birleşik eylem de'ā misin? da'vetī iz̠ā (eylem) da'avtukum ilā [62/15] Semiramis? و مادت العوامة تحت yüzer ev çok sayıda وقع أقدام كثيرة. ayağın yere وقع األقدام ve mādeti'l- vuruşuyla sallandı ayağı yere vaḳa-u'l- birleşik sözcük birleşik eylem 'avvāmet-u teḥe ... vurmak aḳdām vaḳa-i aḳdām-ın [62/24-25] kes̱īre و مد ذراعه بالجوزة إلى سمارة فتنحت nargileyi alıp ,Semâra'ya uzattı عنها .. مد ذراعه بـ fakat Semâra geri ve medde alıp medde ẕırāahū birleşik eylem çekilerek kabul birleşik eylem ẕırāahū bi'l- uzatmak* 140 bi etmedi. gōze-ti ilā Semâra [63/4-5] feteneḥḥet 'anhā kültür odaklı bir Allah göstermesin! kalıp yapı ال سمح هللا ال سمح هللا . . ifade Allah lā semeḥa'l-lāh lā semeḥa'l-lāh [63/29] göstermesin (dua) (dua cümlesi) kültür odaklı bir kör olduğu için أعمى فلم ير أعمى فلم ير ... değerini a'mā felem yerā ifade göremedi. a'mā felem 141 deyim bilmemek* yerā (deyim) [64/1] شوفوا العجب حبيت "Şu işe bakın, bir kültür odaklı bir "köylü kızı sevdim شوفوا العجب فالحة، .. ifade şarkısı söyleniyor. şu işe bak* 142 deyim şūfu'l-a'ceb şūfu'l-a'ceb (deyim) ḥabbīt fellāḥa [64/15] كما غنى محمد ..., tıpkı العزبى ليلة دخلتك : Muhammed el- İzebi'nin senin ليلة الدخلة .. birleşik sözcük gerdeğe gireceğin gerdeğe kemā ġennā leylet-u'd- deyim (kalıp yapı) gece söylediği gibi: girmek Muhammed el- duḫle ... İzebi leylet-e duḫletuk [64/16] 140 Anlamsal çeviri. Arapça metinde geçen "medde ẕırāahū bi" ifadesi, birine kol uzatarak şey vermek demektir. Çevirmen, söz konusu ifadeyi aktarmak için Türkçe bağlamdaki 'alıp uzatmak' eylem birlikteliğinden yararlanmıştır. 141 Anlamsal çeviri. Arapçadaki "a'mā felem yerā" yapısı, Mısır Arapçasına özgü bir ifade olup genelde birinin değerini gereği gibi bilmeyip hak etmeyene değer veren kimseler için kullanılmaktadır. Çevirmen, söz konusu ifadenin metin akışından anlaşılır olduğunu düşünerek çevirisini birebir yapmıştır. 142 Arapça metinde geçen "şūfu'l-a'ceb / T: tuhafı görün" ifadesi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçede şaşma anlatan 'şu işe bak' yapısında karşılık bulmuştur. 87 فليحفظك هللا و قال العم فليحفظك Allah seni kalıp yapı dua هللا و ليعمر بيتك felyaḥfaẓaka'l- korusun (dua) ,lāhū Allah seni korusun بالذرية الصالحة .. evini hayırlı ve ḳāla'l-a'mmu çocuklarla felyaḥfaẓaki'l- ليعمر بيتك بالذرية doldursun! lāhu ve'l- الصالحة evin hayırlı yu'ammire liyu'ammira [64/17-18] dua çocuklarla dua beyteki bi'z̠- beyteke bi'z̠- dolsun z̠üriyyeti'ṣṣāliḥa z̠ürriyetmi'ṣ- ṣāliḥa fakat yine de aklını aklını başına و لكن خذ بالك .. أخذ باله başına devşir, ... (almak/ ve lākin ḫuz̠ deyim deyim aḫaz̠a bālehū /toplamak, bāleke [64/18] devşirmek)*143 لكنه جميل و هو güzel bir öneri. تعارف حقيقى ال böylece bizler birbirimizi gerçek زيف فيه . . ال زيف فيه kalıp yapı yüzümüzle tanırız, kandırmaca lākinnehū cemīl birleşik eylem lā zeyfe fīh kandırmaca yapmak* 144 ve huve te'āruf- yapmayız. un ḥḳīḳiyy lā zeyfe fīh [64/24-25] إن داخلكم فًي شك فعلى أن أذهب من içinizde benimle ilgili bir kuşku kuşku داخله شك فورى. in dāḫalakum dāḫalahū birleşik eylem varsa, ben buradan beslemek birleşik eylem hemen giderim. 145 fiyye şekkün şekkun /duymak* fe'alayy' en [64/29] ez̠hebe min fevrī تكلمى بصراحة، açık konuş, bana تكلم بصراحة خبرينى كيف؟! nasıl yapacağını açık tekelemī tekeleme birleşik eylem söyle. birleşik eylem konuşmak bi'ṣarāḥa, bi'ṣarāḥa [65/27] ḫabbirīnī keyfe ال شك فى أننا نرحب من قلوبنا بهذه hiç şuphesiz bizler, المعجزة. böyle bir mucizenin رحب من قلبه بـ lā şekke fī gerçekleşmesini can-ı gönülden ennenā raḥḥaba min birleşik eylem can-ı gönülden birleşik eylem istemek nuraḥḥibu min ḳalbihī bī isteriz. ḳulūbinā [65/27-28] bi'hāẕīhi'l- mu'cize 143 Kaynak dildeki "aḫaz̠a bālehū" deyimi, Türkçede genellikle 'dikkat etmek' yapısıyla çevrilmektedir. Buradaysa çevirmenin tercihine göre Türkçe bağlamda kullanılan 'aklını başına devşir' deyimiyle aktarılmıştır. 144 "lā zeyfe fīh / onda bir sahtelik yok" Arapça ifadesi, çevirmenin tercihine göre Türkçeye 'kandırmaca yapmayız' yapısıyla aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 145 Arapça metinde geçen "dāḫalahū şekkun / T: içine kuşku girmek" ifadesi, Türkçede 'kuşku duymak' ya da 'kuşkuya düşmek' yapılarında karşılık bulur. Çevirmenin tercihi ise Türkçe bağlamda geçen 'kuşku var' ifadesini kullanmaktan yana olmuştur. 88 daha sonra görüş alışverişinde görüş تبادل األفكار مع و تبادلوا األفكار. ve tebādelū el- tebādele'l- birleşik eylem bulunmaya alışverişinde birleşik eylem başladırlar. afkāra afkāra ma'a bulunmak [66/1] و سلموا بأنها ذهبت bu kaidelerin bir ذهب إلى غير إلى غير رجعة، .. daha geri gelmemecesine geri رجعة ve sellemū kalıp yapı gitmiş olduğunu gelmemecesi- birleşim eylem bi'ennehā z̠ehebe ilā 146 kabul ettiler. ne gitmek* z̠ehebet ilā ġayri ġayri rac'a rac'a [65/30-31] şimdi sıra sizde, siz و قد جاء دوركم . . ,söyleyiniz bakalım جاء دوره ve ḳad cā'e deyim ... sırası gelmek deyim cā'e devruhū devruküm [66/18] عليكم اللعنة. ilenme ifadesi lanet olasıcalar. ilenme ifadesi عليك اللعنة 'aleykümü'l- lanet olsun 'aleyke'l-la'na (beddua) [66/20] (beddua) la'na و عشرون جوزة yirmi lüle esrar neredeyse boşa ضاع هباء اً كادت تضيع هباًء. ve 'işrūne gōza deyim gidecek. boşa gitmek deyim ḍā'a hebā'en kādet taḍī'u [66/21] hebā'en كما أن إصرار الهاموش يستحق aynı şekilde tatarcık يستحق اإلعجاب اإلعجاب. sineğinin ısrarı da takdire şayan kemā enne yastaḥiḳḳu'l- birleşik eylem takdire şayandır. birleşik eylem (olmak)*147 ıṣrāra'l-hāmūşi i'cāb [66/22-23] yastaḥiḳḳu'l- i'cāb فقل على الراحة o zaman rahatığa ,... قل عليه السالم elveda السالم. ḳul 'aleyhi's- deyim elveda de. 148 birleşik eylem feḳol 'ala'r- demek* selām [66/25] rȃḥati's-selām 146 Kaynak metinde "z̠ehebe ilā ġayri rac'a" ifadesi, birinin gidip de bir daha gelmeyeceğini anlatmak için kullanılır (dönüşü olmayan bir gidişe başvurmak). Çevirmen, söz konusu ifadeyi aktarırken Türkçede }... mAcAsInA{ dilbilgisi kuralından yararlanmıştır. Dolayısıyla kaynak dil ifadesini, 'bir daha geri gelmemecesine gitmek' yapısıyla anlatmayı uygun görmüştür. 147 Özgün metinde geçen "yastaḥiḳḳu'l-i'cāb / T: övgüyü haketmek" ifadesi, Türkçeye 'takdire şayan' yapısıyla aktarılmıştır. 148 Arapçada bir şeyin son bulup bir daha geri dönmeyeceğini bildiren "ḳul 'aleyhi's-selām" deyimi, Türkçede 'bşe hoşça kal demek / elveda demek' yapılarıyla karşılanabilir. Çevirmenin tercihiyse çeviri metinde görülen 'elveda demek' yapısı olmuştur. 89 و لم يعد منهم شيء يرى بالعين artık onlardan ُيرى بالعين المجردة. geriye, çıplak gözle المجردة ve lem ye'ud birleşik eylem görülebilen bir şey çıplak gözle yurā bi'l- birleşik eylem minhum şey'un kalmamış. (görülmek) a'yni'l- yurā bi'l-a'yni'l- mücerrede [66/28-29] mücerrede بال زيادة و ال نقصان بال زيادة و ال tam tamına bu; ne bir fazla, ne bir نقصان . . deyim 149eksik. tam tamına* kalıp yapı bilā ziyāde ve lā bilā ziyāde ve nuḳṣān lā nuḳṣān [67/3] كالم فارغ، همه hiç de bile, onun الحقيقى هو الحلم، .. gerçek meselesi düş lafügüzaf*150 كالم فارغ kelāmun fāriġ, birleşik sözcük kurmaktır. birleşik sözcük hemmuhu'l- kelāmun fāriġ boş söz ḥaḳīḳī huve'l- [67/7] ḥulm كالم فارغ، همه hiç de bile, onun الحقيقى هو الحلم، .. tek ögeli bir gerçek meselesi düş الحلم kelāmun fāriġ, sözcük *151 kurmaktır. düş kurmak birleşik eylem hemmuhu'l- el-ḥulm (ad) ḥaḳīḳī huve'l- [67/7] ḥulm الحلم فى نفسه بصرف النظر عن bizzat düş. içeriği بصرف النظر عن محتواه. önemli değil. göz ardı el-ḥulmu fī bi'ṣarfi'n- kalıp yapı 152 deyim etmek* nefsihī naẓari 'an [67/8] bi'ġaḍḍi'n-naẓari 'an muḥtevāhu أو البتزاز قدر من ... ya da bir miktar المال. para koparmak için ابتز المال avv li'btizāz-i deyim ... para koparmak deyim ibtezze'l-māla ḳadr-ın min'l- [67/10] māl 149 Kaynak metinde geçen "bilā ziyāde ve lā nuḳṣān" deyimsel ifadesi, Türkçede 'tam tamına' kalıbında karşılık bulur. Çevirmen, söz konusu ifadeyi pekiştirmek adına Arapça ifadenin unsurlarını aynen Türkçeye aktarma yoluna gitmiş: ne bir fazla, ne bir eksik (birebir çeviri). 150 Arapça metinde geçen "kelāmun fāriġ" birlikteliği için Türkçede bağlamdan yola çıkılarak 'hiç de bile' ifadesinin kullanılması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 151 Arapça metinde geçen "el-ḥulm / T: rüya-düş" ifadesi, tek ögeli bir sözcük olduğu halde Türkçeye 'düş kurmak' yapısıyla aktarılması uygun görülmüştür (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 152 Arapçada kalıp niteliğinde olan "bi'ṣarfi'n-naẓari 'an" yapısının, Türkçede birebir biçimsel karşılığı yoktur. Çevirmen, söz konusu yapıyı bağlam yardımıyla ima etmeyi tercih eder (anlamsal çeviri). Adı geçen ifadenin Türkçedeki yakın anlamlısı 'göz ardı etmek' deyimidir. 90 و لكن إذا جادت ama nargile bolca جاد بالنعيم الجوزة بالنعيم .. keyif verince, ... (bolca) keyif ve lākin iẕā cāde bi'n- birleşik eylem 153 deyim vermek* cādet el-gōza ne'īm [67/14] bi'n-ne'īm يا أوالد الزنا سوف تلهون بين النجوم Ey piçler! Yıldızlar kültür odaklı bir kültür odaklı bir كاآللهة . . arasında ilahlar gibi ابن زنا ifade piç*154 ifade yā evlāda'z-zinā eğleneceksiniz. ibn-i zinā sevfe telhūne (sövgü) (sövgü) [67/16] beyne'n-nicūmi ke'l-āliha يقف من نساء العوامة موقف المصريين من ..., yüzer evdeki األحداث، .. ,kadınlara karşı وقف/ اتخذ موقفا yaḳıfu Mısırlıların olaylara vaḳafa/ tavır almak min'nisā'i'l- birleşik eylem karşı takındıkları (takınmak)*155 birleşik eylem itteḫaẕe a'vvāmeti tutumu takınır. mavḳıfan maḳıfa'l- [67/22-23] mıṣrıyyīna mine'l-aḥdās̠i و ساد صمت كفاصل ardından sanki dinlenme molası راحة .. ساد الصمت birleşik eylem gibi bir sessizlik sessizliğe sāde ṣamt-un 156 deyim sāde'ṣ-ṣamtu oldu ... gömülmek* ke'ennehū fāṣılu rāḥatın [68/13-14] رمت امرأة بنفسها Sûyȃ من الدور الثامن فى Apartmanı'nda عمارة الصويا! kadının biri kendini kendini رمى بنفسه ramat imra'a bi deyim sekizinci kattan kalıp yapı rama bi nefsihī atmak* 157 nefsihā mine'd- aşağı atmış, ... devri's̠-s̠āmini fī [68/15-16] 'imārati' Sûyȃ 153 Anlamsal çeviri. 154 Arapçada "ibn-u zinā" ifadesi, genelde aşağılamak maksadıyla birinin soysuz ya da babasız doğduğunu ima etmektedir (küfür). Çevirmen, adı geçen ifade için Türkçede aynı anlama gelen 'piç' sözcüğünü tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 155 Kaynak metnin "vaḳafa/ itteḫaẕe mavḳıfan" ifadesi, Türkçede 'tavır almak/ takınmak' anlamına gelmektedir. Çevirmen 'tutum takınmak' yapısını kullanmıştır. 156 Arapçadaki " sāde'ṣ-ṣamtu / T: sessizlik yaymak" yapısı, Türkçede 'sessizliğe gömülmek' deyimine benzemektedir. Çevirmen ise bu bağlama 'sessizlik olmak' yapısını yeğlemiştir. 157 Kaynak metninde geçen " rama bi nefsihī " ifadesi, Türkçede 'kendini atmak' yapısında karşılık bulur. Şu var ki bağlamdan anlaşıldığı üzere sözü geçen ifade, Türkçede deyimsel anlamıyla değil temel anlamıyla kullanılmıştır (= intihar etmek). 91 من حسن الحظ أننا بعيدون عن الخارج şansımıza dışarıdan فال نسمع شيئا. من حسن الحظ أن uzağız da bir şey min ḥusni'l- tek ögeli bir min ḥusni'l- kalıp yapı duymuyoruz. şansımıza ḥaẓẓi ennenā sözcük ḥaẓẓi enne ba'īdūna 'ani'l- [68/21-22] ḫārici felā nesme'u şey'en 'Alla bilir,' diye kültür odaklı bir kültür odaklı bir فقال الرجل: هللا أعلم. yanıtladı Abduh هللا أعلم ifade ifade feḳāla'r-raculu Amca. Allah bilir Allāh-u a'lam Allāh-u a'lam (deyim) (deyim) [68/24] Allah Allah saklasın! göstermesin معاذ هللا معاذ هللا ! ünlem ünlem ma'āz̠allāh ma'āz̠allāh [69/8] Tanrı korusun*158 و قد نصحه خالد بأن bu yüzden Halit يعرض نفسه على ona, salgı bezleri طبيب غدد! üzerine uzman bir tek ögeli bir عرض نفسه على ve ḳad naṣaḥahū doktora 159 sözcük a'raḍa nefsehū deyim görünmek* Hȃlid-u bi en görünmesini tavsiye 'alā (eylem) ya'riḍa nefsehū etmiştir. 'alā ṭabīb-i [69/12-13] ġudadın و قد نصحه خالد بأن bu yüzden Halit يعرض نفسه على ona, salgı bezleri طبيب غدد! tek ögeli bir üzerine uzman bir نصح ve ḳad naṣaḥahū sözcük doktora tavsiye *160 birleşik eylem Hȃlid-u bi en naṣaḥa görünmesini tavsiye etmek (eylem) ya'riḍa nefsehū etmiştir. 'alā ṭabīb-i [69/12-13] ġudadın bütün bunlardan و قال إنه لذلك كله dolayı şimdi ينعم فى جنة الخلد ينعم فى جنة الخلد. sonsuza kadar (cennetin) ve ḳāla innehū yan'amu fī deyim kalacağı cennetin sefasını deyim li'ẕālike külluhū cenneti'l- sefasını sürdüğünü sürmek yan'amu fī ḫulddi söylemişti: cenneti'l-ḫulddi [69/24-25] olsun, fark etmez! velev ki*161 و لو و لو ! bağlaç bağlaç velev velev [70/10] olsa da .iyi etmiş,' dedi' خيرا فعلت خير ما فعلت. kalıp yapı iyi etmek deyim ḫayru mā fa'alat ḫayran fa'alte [70/14] 158 Arapçada "ma'āz̠allāh" dua ifadesi, Türkçede 'Allah göstermesin / Allah saklasın' gibi ifadelerle karşılanabilir. Metinde çevirmenin tercihi ise 'Allah saklasın' kalıbı olmuştur. 159 Arapça metinde geçen "a'raḍa nefsehū 'alā / T: kendini göstermek" ifadesi genelde yönelme eki almış (doktor) sözcüğüyle kullanıldığı takdirde Türkçede ‘doktora görünmek’ demektir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 160 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 161 Anlamsal çeviri. 92 انتحرت المرأة و هى ,kadın intihar etmiş على األرجح جادة، .. büyük bir olasılıkla على األرجح intaḥarat-i'l- büyük bir kalıp yapı ciddi bir kadınmış. kalıp yapı mar'a ve hiye 'ala'l-arcaḥi olasılıkla 'ala'l-arcaḥi [70/17-18] cādde انتحرت المرأة و هى ,kadın intihar etmiş على األرجح جادة، .. tek ögeli bir büyük bir olasılıkla انتحرت intaḥarat-i'l- sözcük ciddi bir kadınmış. intihar etmek birleşik eylem mar'a ve hiye intaḥara (eylem) 'ala'l-arcaḥi [70/17-18] cādde فإن بيكيت نفسه أول من يسارع بإقامة الدعوى على ناشر أقام/ رفع دعوة ..., mesela إذا أخل بشرط من Beckett'in bizzat على شروط العقد الخاص birleşik eylem kendisinin, dava açmak birleşik eylem aḳāma/ rafa'a بأي كتب من كتبه yayıncısı absürt da'va 'alā kitaplarından العبثية. herhangi biriyle fe'inne Beckett ilgili sözleşme nefsehū evvelu şartlarına men yusāri'ū bi uymadığında, iḳāmeti'd-da'vā yayıncıya karşı 'alā nāşirin iẕā hemen dava açma aḫallā bi şarṭ-ın أخل بالشروط yoluna giden ilk şartlara min şurūṭ- aḫalla bi'ş- birleşik eylem birleşik eylem kişi ... uymamak il'a'ḳdi'l-ḫāṣṣi şurūṭi bi'eyyi kitābın [70/24-26] min kutubihī el- 'abas̱iyye و ضربت األمثال بالسلبية و الال أخالقية و االنتحار ...; nihilizmle, المعنوى. ahlaksızlıkla ve ضرب مثال ve ḍarabati'l- manevi intiharlarla örnek ḍaraba deyim 162 birleşik eylem ems̠āla bi's- ilgili örnekler verdi. vermek* mas̠alan selbiyyeti ve'l-lā [71/2] aḫlāḳiyyeti ve'l- intiḥār-i'l- ma'nevī و لكنه سرعان ما عدل عن فكرته ..., ama tembellikten dolayı fikrini عدل عن فكرته كسال. hemen bu ve lākinnehū 'adele 'an deyim değiştirmek* birleşik eylem niyetinden vazgeçti. 163 sur'āna mā fikretihī 'adele 'an [71/12-13] fikretihī keselen 162 Arapçada "ḍaraba mas̠alan / T: örnek vurmak" ifadesi, Türkçede 'örnek vermek' yapısında karşılık bulmuştur. 163 Anlamsal çeviri. Arapçada " 'adele 'an fikretihī / T: düşüncesinden geri çekilmek " ifadesini Türkçede 'fikrini değiştirmek' yapısını karşılamaktadır. Metinde kullanılan 'niyetinden vazgeçmek' ifadesi ise çevirmen tarafından tercih edilmiştir. 93 وهل يمكن أن يدور بخلدها أن تدعونا bir gün acaba bizi يوما إلى الجدية؟ ciddiyete davet دار بخلده ve hel yumkinu deyim etmek aklından aklından deyim en yedūra bi dāra bi ḫuldihī geçer mi dersiniz? geçmek ḫuldihā en [71/20-21] ted'ūnā yevmen ile'l-ciddiyyeti Sena'nın benzi امتقع وجهه امتقع وجه سناء .. benzi imtaḳ'a vechū imtaḳa'a birleşik eylem sarardı, ... deyim sararmak Sena' vechuhū [71/25] ...: adam ليس على المسطول ليس على األعمى uyuşturucudan Kuran'dan uçmuş, ciddiye köre güçlük حرج حرج . . 164 kalıp yapı leyse 'ala'l- leyse 'ala'l- alıntılama alma, ... yoktur* masṭūli ḥaracun a'mā ḥaracun [71/30] 164 "köre güçlük yoktur", Nûr Sûresi, 61. Ayet. Ancak metinde geçen "leyse 'ala'l-'masṭūli ḥaracun" ifadesi, Kur'an sözü vasfıyla değil Mısır kültürüne dayalı bir yapı olarak kullanılmıştır. Şöyle ki ayetteki 'kör' ifadesinin yerine 'masṭūl / T: kendinden geçmiş' sözcüğü kullanılmıştır. Çevirmen, anlamı öne çıkararak kaynak metindeki ifadenin geçtiği durumun ve iletilmesi istenen mesajın farkına vararak anlamsal bir çeviri uygulamayı tercih etmiştir. Bu bağlamda, ayetin Türkçe mealini vermeyip 'uyuşturucudan uçmak' ve 'ciddiye almak' deyimlerinin kullanılmasını uygun bulmuştur (uyarlama/ anlamsal çeviri). 94 TABLO 8 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık صبرك يا عزيزتى، و إال فلمن تدور biraz sabırlı ol hayatım, nargile الجوزة؟ صبرك يا ṣabrukī yā kalıp yapı dönemeyecek sabırlı olmak birleşik eylem ṣabruke yā yoksa. 'azīzetī, ve illā limen tedūru'g- [73/24] gōza يظن نفسه مركز الكون و أن الجوزة evrenin merkezi ظن نفسه مركز تدور من أجله. olduğunu ve nargilenin de الكون yaẓunnu kendisi için kendini bir şey nefsehū ẓanna nefsehū deyim deyim döndüğünü sanmak* 165 merkeze'l-kevni merkeze'l- sanıyor. ve enne'l- gōza kevni tedūru min [73/25] eclihi و لكنى وجدت فى يجد فى كل خرابة fakat içeride bir kültür odaklı bir عفريتا الخرابة عفريتا، .. şeytanla ifade şansı ve lākinnī yecidu fi kulli karşılaştım. dönmek*166 deyim vecedtu fi'l- ḫarābatin (deyim) [74/20] ḫarābati 'ifrīten 'ifrīten و انهال السباب على dost Ali es-Seyyid الصديق على السيد .. انهال عليه سَبا küfür yağmuruna küfür ve'nhāla's- inhāla 'aleyhī deyim tutuldu. yağmuruna deyim sibābu 'ala'ṣ- sebben tutmak ṣadīḳi Ali es- [74/22] Seyyid و قلت إن مقالها ..., sonra da جدير بأن يخلقنى yazısının beni خلقا جديدا! baştan خلقه من جديد ve ḳultu inne yaratabilecek ḫalaḳahū min deyim baştan yaratmak deyim maḳālehā nitelikte olduğunu cedīd cedīrun bi en söyledim. yaḫluḳnī ḫalḳan [74/23-24] cedīden 165 Arapçadaki “ẓanna nefsehū merkeze'l-kevni / T: kendisini evrenin merkezi sanmak” yapısı, Türkçede 'kendini bir şey sanmak' deyiminde karşılık bulur. Ancak çevirmen, söz konusu ifadeyi birebir aktarma yoluna gitmiştir. 166 Kaynak metinde geçen “ yecidu fi kulli ḫarābatin 'ifrīt” ifadesinin Türkçede bir karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Söz konusu ifade, Mısır kültürüne özgü olup beklenmedik bir engel ya da bir insan yüzünden istenen arzu gerçekleşmediğinde söylenen bir söz. Çevirmen ise buna 'içeride bir şeytanla karşılaştım' ifadesini önerir. Ancak çeviri metinde önerilen ifade, kaynak metinde verilen deyiminin tam karşılamadığı düşünülmektedir. Dolayısıyla bir olumsuzlama bielirtisi olarak 'şansı dönmek' deyimi daha uygun bir karşılık olacaktı. 95 لست صغيرة من 'ben küçük tek ögeli bir من فضلك فضلك . . kalıp yapı değilim, lütfen' ... lütfen sözcük lestu ṣaġīra min min faḍlik [75/23] (zarf) faḍlik صغيرة السن و لكن makamı büyük كبيرة المقام ! yaşın küçük ama كبير المقام olmak ṣaġīratu's-sinni kalıp yapı makanın büyük! kebīru'l- birleşik eylem ve lākin şanı büyük maḳām [75/25] kebīret'ul- olmak meḳām و فى أثناء ذلك اشترك فى سباق الجرى و رفع األثقال bu arada فى هذه األثناء فى الدورة األوليمبية fī hāz̠ihi'l- kalıp yapı kalıp yapı bu arada, باليابان فسجل أرقاما bu sırada as̠nā' Japonya'daki قياسية. olimpiyatlarda ve fī es̠nā'i koşu ve halter z̠ālike iştereke fī müsabakalarına sibāḳi'l-ceryi ve katılarak birkaç rafi'l-as̠ḳāli fi'd- .rekor kırdı سجل رقما قياسيا devreti'l- seccele [76/9-11] olimbiyyeti bi'l- kalıp yapı rekor kırmak deyim raḳman yābāni feseccele ḳiyāsiyyen arḳāman ḳiyāsiyye و لكن عودى إلى حالتك الطبيعية عاد إلى حالته lütfen doğal الطبيعية الطبيعية من فضلك. haline geri dön. normale ve lākin ū'dī ilā ā'da ilā birleşik eylem 167 birleşik eylem dönmek* ḥāletiki'ṭ- ḥāletihi'ṭ- [76/32] ṭabī'iyyeti min ṭabī'iyye faḍliki و إذا وقع المحذور فعندك مصطفى و eğer korkulan gerçekleşirse, korktuğuna أحمد . . وقع المحذور Mustafa ile uğramak ve iz̠ā vaḳa'a'l- vaḳa'a'l- deyim Ahmet sırada deyim maḥzūru korktuğu başına maḥzūr bekliyor, ... fe'indeki gelmek*168 Mustafa ve [77/1-2] Ahmed herkes katıla أغرق فى الضحك أغرقوا فى الضحك. katıla güldü. katıla katıla aġraḳū fi'ḍ- aġraḳa fi'ḍ- deyim deyim gülmek*169 ḍaḥik ḍaḥiki [77/6] 167 Arapça metinde geçen " ā'da ilā ḥāletihi'ṭ-ṭabī'iyye " ifadesini Türkçede 'normale dönmek' yapısı karşılamaktadır. Adı geçen ifade, çevirmenin tercihine göre Türkçeye birebir aktarılması uygun görülmüştür. 168 Arapçada "vaḳa'a'l-maḥzūr" deyimi, Türkçede 'korktuğuna uğramak' ya da 'korktuğu başına gelmek' yapılarında karşılık bulur. Çevirmen, söz konusu deyimsel ifade için metinde geçen 'korkulan gerçekleşirse' birlikteliğini kullanmayı yeğlemiştir. 169 Kaynak dil metninde görülen "aġraḳa fi'ḍ-ḍaḥiki / T: gülmekte boğulmak" ifadesi, Türkçeye 'katıla katıla gülmek' yapısıyla karşılanmıştır. 96 ليس بالغريب أن bir kadının ,peşinde olması يوقع بامرأة ! أوقع بامرأة deyim görülmedik şey leyse bi'l-ġarībi kız tavlamak* 170 deyim avḳa'a b'imra'a değil! en yuvḳ''a b'imra'a [77/9] باهلل خبرنى لماذا Allah aşkına جاءت إلى هنا إن لم söyleyin bana, o kadın buraya يكن من أجله؟ kalıp yapı باهلل onun için billāhī ḫabbirnī ünlem Allah aşkına billāhī gelmediyse niçin (ünlem) limāz̠ā cā'et ilā geldi? hunā in lem yekun li'aclih [77/10-11] أنت الليلة عصبى sen bu gece ,sinirlisin, dedi على غير عادتك . . على غير العادة kalıp yapı hiç böyle hiç böyle ente'l-leylete 171 birleşik eylem 'alā ġayri'l-'āde olmazdın. olmamak* 'aṣabī 'alā ġayri 'ādetike [78/4] و لزموا الصمت ليستحضروا األرواح serseri ruhlarını geri almak için الشاردة، .. لزم الصمت sessizliğe sessizliğe ve lezimu'ṣ- deyim 172 deyim lezima'ṣ-ṣamta gömüldüler. gömülmek* ṣamta liyastaḥḍiru'l- [78/11-12] arvāḥa'ş-şāride و ترامى صوت عم عبده من الخارج و dışarıdan Abduh هو يرطن بكالم لم Amca'nın, kimsenin ne رطن فى كالمه يميزه أحد. olduğunu ayırt ve terāmā ṣavtu anlaşılmaz bir raṭana fī edemediği bir 'amm' 'Abduh birleşik eylem dilde birleşik eylem kelāmihī takım sözcükler 173 mine'l-ḫārici ve konuşmak* huve yarṭunu bi söyleyen sesi geldi. kelāmın lem yumeyyizahū [78/16-17] aḥadun 170 Arapça metinde geçen “avḳa'a b'imra'a / T: kız tavlamak” ifadesinin, Türkçede 'bir kadının peşinde olmak' yapısıyla karşılandığı görülmektedir. Çevirmen, anlamsal bir çeviri yoluna giderek adı geçen ifadenin bir sonucu olarak sözü edilen kadının konuşmaya konu olan erkeğe bağlanmasını anlatmak istemiş. Dolayısıyla o değişikliğin yapılmasını gerekli görmüştür. 171 Arapçada " 'alā ġayri'l-'āde " ifadesi, birinin kendisinden alışılan dışında davranması durumunda söylenen bir söz. Çevirmen uygun bir karşılık olarak 'hiç böyle olmazdın' birlikteliğini kullanma yoluna gitmiştir. 172 Özgün metinde görülen "lezima'ṣ-ṣamta / T: sessizliğini tutmak/korumak" deyiminin Türkçedeki karşılığı 'sessizliğie gömülmek' deyimi bulunmaktadır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 173 Arapça metinde “raṭana fī kelāmihī” yapısı, Türkçeye açımlama yoluyla aktarılmıştır. 97 "إنك تحب االعتداء و و هللا ال يحب sen saldırmayı هللا ال يحب المعتدين" seviyorsun, ama Allah aşırı المعتدين inneke tuḥiu'l- Kur'andan Allah saldıranları Kur'andan ve'llāhu lā gidenleri i'tidā'a ve'llāhu alıntılama sevmez. 174 alıntılama yuḥibbu'l- sevmez* lā yuḥibbu'l- mu'tadīn [78/21] mu'tadīn vakit geldi, ... vakti/ zamanı آن األوان آن األوان kalıp yapı 175 birleşik eylem āne'l-avān āne'l-avān [78/26] gelmek* و جاءت من الشرفة balkondan bir عطسة فذكر من توه hapşırma sesi gelince hemen ذكر من توه سناء. hemen/ anında ve cā'et mine'ş- z̠ekere min birleşik eylem Sena'yı hatırladı. birleşik eylem hatırlamak şurfeti 'aṭsatun tevvihī [78/33] fe'z̠ekere min tevvihī Senȃ' [79/1] و مد ساقيه إلى الداخل و هو يتمتم: ..., bacaklarını içeriye doğru ›مساء الجمال‹. مساء الجمال uzatıp "iyi ve medde kültür odaklı bir 176 mesā'u'c- ifade akşamlar," diye iyi akşamlar* kalıp yapı sāḳayhī ile'd- cemāli mırıldandı. dāḫili ve huve yutemtimu: [79/2-3] mesā'u'c-cemāli فضحك ضحكة خفيفة bunun üzerine Enis tebessüm tebessüm ضحك ضحكة .. birleşik eylem etti: .. 177 birleşik eylem feḍaḥike ḍaḥike ḍaḥke etmek* ḍaḥketen ḫafīfe [79/16] و من مكان يتوسطها تراءى وجه مطموس hatları belli ,... المعالم و هو يبتسم. olmayan bir yüz مطموس المعالم ve min mekānin gülümseyerek hatları belli yetevassaṭuhā maṭmūsu'l- kalıp yapı birleşik eylem kendisini gösterdi. olmamak terā'a vechun me'ālimu maṭmūsu'l- [80/9-10] me'ālimi ve huve yebtesimu 174 "Allah aşırı gidenleri sevmez", Bakara sȗresi, 190. ayet. Metinde geçen ifade Kur'an sözü olmasıyla birlikte; kültür tadında bir yapı olarak kullanılmıştır. Çevirmen bunun farkına vararak cümleyi mealde verilen anlamıyla değil bağlamdan çıkarılan anlamıyla çevrimiştir. 175 Arapça bağlamda verilen "āne'l-avān" ifadesi, Türkçede 'vakit geldi' yapısıyla gösterilmiştir. Yalnız buradaki ifade, ölmek anlamına gelen 'vakti gelmek' deyimiyle karıştırılmamalıdır. Eylem temel anlamıyla kullanılmıştır. 176 Burada esrar âlemine özgü bir selamlama biçimi söz konusudur. Normal selamlaşmalarda 'mesāe'l-cemāl: güzel akşamlar' biçiminde bir kullanıma ender rastlanır. Akşamın esrarla keyifli geçmesi dileğine bir gönderme var (ç.n.). 177 Özgün metinde geçen "ḍaḥike ḍaḥke" kalıbı, Türkçede gülmek demektir. söz konusu ifade, kaynak metinde " ḫafīfe / T: hafif " sıfatıyla birliktelik oluşturmasıyla 'hafiften gülmek' anlamına denk gelmektedir. Çevirmen buna, Türkçe bağlamda aynı anlamı taşıyan 'tebessüm etmek' ifadesini yeğlemiştir. 98 و من مكان يتوسطها تراءى وجه مطموس hatları belli ,... المعالم و هو يبتسم. tek ögeli bir olmayan bir yüz ve min mekānin تراءى sözcük gülümseyerek kendini yetevassaṭuhā *178 deyim terā’ā kendisini gösterdi. göstermek terā'a vechun (eylem) maṭmūsu'l- [80/9-10] me'ālimi ve huve yebtesimu و داخله شعور لم يجد مثله إال و هو يسجل رقما قياسيا فى bir benzerini الدورة األوليمبية. sadece ve dāḫalahū olimpiyatlarda داخله شعور şu'ūrun lem rekor kırarken duyguya yecide mis̠lehū dāḫalahū deyim deyim hissettiği bir kapılmak illā ve huve şu'ūrun duyguya kapıldı. yuseccilu raḳman [80/10-11] ḳiyāsiyyen fi'd- devreti'l- olimbiyyeti فقد تجلت لعينيه المأساة على حقيقتها ..., trajedi bütün فى ميدان المعركة. gerçekliğiyle تجلى لعينيه faḳad tecellet savaş meydaında gözünün önüne li'ayneyhi'l- tecellā deyim gözlerinin önüne deyim gelmek*179 me'sātu 'alā li'aynehī geldi. ḥaḳīḳatihā fī [80/12-13] meydāni'l- ma'raka إلى يمينه قواده المظفرون و إلى يساره فرعون يجلس sağında muzaffer جلس جلسة جلسة المنكسر. komutanları, solunda ise المنكسر ilā yemīnihī hezimete birleşik eylem hezimete uğramış ḳuvvāduhu'l- celese uğramış olarak birleşik eylem olarak çömelmiş muẓaffarūn ve celsete'l- çömelmek Firavun vardı. ilā yesārihī munkesir Fir'avun yeclisu [80/14-15] celsete'l- munkesir و إذا بفرعون يجهش tam bu sırada ,Firavun فى البكاء .. أجهش فى البكاء beklenmedik bir ve iz̠ā hıçkıra hıçkıra echeşe fi'l- birleşik eylem biçimde hıçkıra birleşik eylem bi'Fir'avnu ağlamak bukā' hıçkıra ağlıyor, ... yecheşu fi'l- bukā' [80/17-18] 178 Ortaya çıkmak, belirmek, görünmek. 179 Arapçada "tecellā li'aynehī / T: gözüne görünmek" deyiminin, Türkçeye anlamsal çeviri yoluyla hatırlamak anlamına gelen 'gözlerinin önüne gelmek' deyimiyle karşılanması uygun görülmüştür. 99 عز عليه أن فعز علي أن أراه و 'azze 'aleyhī birleşik eylem zoruna gitmek deyim şimdi onu böyle هو ُيرسف فى en prangaya األغالل ! vurulmuş halde fe'azze 'aleyye /رسف فى القيد yürüyor görmek, en arāhu ve األغالل zoruma gitti! huve yursafu prangaya rasafa fi'l- deyim [80/22-23] 180fi'l-aġlāli vurmak* deyim ḳaydi/ al- aġlāli 180 Arapçada "rasafa fi'l-ḳaydi/al-aġlāli" ifadesi, birinin prangaya vurularak yavaşça yürümesini betimlemektedir. Adı geçen ifade, Türkçeye 'prangaya vurulmuş halde yürümek' yapısıyla çevrilmiştir. 100 TABLO 9 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık و القمر بازغ فوق أغصان األكاسيا يؤكد Akasya هذه الوساوس و ال ağaçlarının يلطفها. üzerinden doğan القمر بازغ ve'l-ḳamaru Kuran'dan ay, bu vesveseleri al-ḳamaru 181 ay doğmak birleşik eylem bāziġun fevḳa alıntılama* gidereceğine daha bāziġun aġṣāni'l-akasya da pekiştiriyor. yu'akkidu [81/6-8] hāz̠ihi'l-vesāvise ve lā yulaṭṭifuhā herhangi bir و يضيق الصدر بأي bilgelikten dolayı حكمة إال حكمة تنعى bile insanın içi جميع الحكم. daralıyor ve bir ضاق صدره ve yaḍīḳu'ṣ- deyim bilgelik diğer içi daralmak*182 deyim ṣadru bi eyyi ḍāḳa ṣadruhū bütün bilgeliklerin ḥikmetin illā ölüm habercisi ḥikmeten ten'ī oluyor. cemī'l-ḥikem [81/9-11] herhangi bir و يضيق الصدر بأي bilgelikten dolayı حكمة إال حكمة تنعى bile insanın içi جميع الحكم. tek ögeli bir daralıyor ve bir ينعى ve yaḍīḳu'ṣ- sözcük bilgelik diğer ölüm habercisi *183 birleşik eylem ṣadru bi eyyi yen'ī bütün bilgeliklerin olmak (eylem) ḥikmetin illā ölüm habercisi ḥikmeten ten'ī oluyor. cemī'l-ḥikem [81/9-11] فوا حسرتا على نسيج dolayısıyla bir العنكبوت الذى غنى akşam vakti ذات مساء فى قريتنا köyümüzde kurbağaların مع نقيق الضفادع. vıraklamasıyla وا حسرتاه ! fe vā ḥasretā 'alā kalıp yapı şarkı söylemeye yazıklar olsun kalıp yapı nesīci'l- vā ḥasretāhū başlayan a'nkebūti'l-leẕī örümceğin ağına ġennā ẕāte yazıklar olsun! mesā'in ma'a naḳīḳi'ḍ-ḍafādı' [81/14-16] 181 (Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi). En'âm Sûresi, 77. Âyete gönderme var. 182 Arapçada "ḍāḳa ṣadruhū / T: göğsü daralmak" ifadesi, Türkçede 'içi daralmak' deyiminde karşılık bulur. 183 Kaynak metinde geçen " yen'ī " eylemi, tek ögeli bir sözcük olduğu halde Türkçeye 'ölüm habercisi olmak' ifadesiyle aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 101 فوا حسرتا على نسيج dolayısıyla bir العنكبوت الذى غنى akşam vakti ذات مساء فى قريتنا köyümüzde kurbağaların مع نقيق الضفادع. tek ögeli bir vıraklamasıyla غنى fevā ḥasretā 'alā sözcük şarkı söylemeye şarkı söylemek birleşik eylem nesīci'l- ġennā (eylem) başlayan a'nkebūti'l-leẕī örümceğin ağına ġennā ẕāte yazıklar olsun! mesā'in ma'a naḳīḳi'ḍ-ḍafādı' [81/14-16] و دارت الجوزة على مرأى من القمر ... nargile, yükselişe geçen الماضى فى العلو. على مرأى من ayın huzurunda görünürde ve dārati'l-gōza kalıp yapı 184 birleşk eylem 'alā mar'ā min dönmeye başladı. olmak* 'alā mar'ā mine'l-ḳamari'l- [81/24-25] māḍī fi'l-u'luvvi و رجح أحمد نصر Ahmet Nasr, Sena'nın büyük أنها أحبته بصدق .. olasılıkla onu ve recceḥa أحب بصدق gönülden sevmiş gönülden Ahmed Nasr birleşik eylem 185 birleşik eylem aḥabba bi'ṣıdḳ olduğunu sevmek* ennehā söyleyince, ... aḥabbathū bi'ṣıdḳ [82/3-4] و ضوء القمر يسطع على وجوههم و عما قليل سيختفى عن Ay ışığı yüzlerinde األنظار. اختفى عن األنظار parlıyor ve az ve ḍav'u'l- gözden iḫtefā 'ani'l- deyim sonra gözden deyim ḳamari yasṭa'u kaybolmak anẓār kaybolacak. 'alā vucūhihim ve 'ammā ḳalīlin [82/10] seyeḫtefī 'ani'l- anẓāri و أشعلت سيجارة فى keyifle bir sigara ارتياح .. أشعل السيجارة birleşik eylem yaktı, ... ve eş'alat sigara yakmak birleşik eylem eş'ala's-sigāra sigāratan fī [82/25-26] irtiyāḥin فمضت وراء شيء ,değişmeyen حقيقى ال يتغير . . مضى وراء )كذا( hakiki bir şeyin femaḍat verā'a maḍā verā'a birleşik eylem peşine düştü. peşine düşmek deyim şey'in (keẕā) ḥaḳīḳiyyin lā [83/5] yeteġayyar 184 Kaynak metinde geçen " 'alā mar'ā min " ifadesi, Türkçede 'görünürde olmak' eylemine benzemektedir. Çevirmenin tercihi ise metinde geçen '}... In{ huzurunda olmak' yapısı olmuştur. 185 Burada "aḥabba bi'ṣıdḳ / T: samimiyetle sevmek" Arapça ifadesi, anlam odaklı olarak 'gönülden sevmek' yapısıyla aktarılması tercih edilmiştir. 102 حذار من aman, klişe اإلكليشيهات يا bilgilerden uzak حذار من أستاذة. kalıp yapı durun uzak durmak*186 deyim ḥaz̠āri mine'l- ḥaz̠āri min hanımefendi! iklişihāti yā [83/23-24] üstāz̠a ال أقبل أن أكون كان/ أصبح موضع suçlanır konumda اتهام موضع اتهام. olmayı kabul suçlanır lā aḳbalu en kāne/ aṣbaḥa birleşik eylem edemem. birleşik eylem konumda olmak eküne mavḍı'a't- mavḍı'a't- [83/30] tihām tihām فاطرح الهم عن Dolayısıyla bırak ,tasalanmayı طرح همه النفس ما استطعت tasalanmayı fe'ṭraḥi'l-hemme ṭaraḥa deyim bırakabildiğin 187 birleşik eylem kadar ... bırakmak* 'ani'n-nefsi hemmehū ma'steṭa'te [84/10] نحن أرباب أسر و bizler aile aile رب أسرة birleşik sözcük birleşik eylem *rabb-u usra geçindiren, işi geçindirmek رجال أعمال . . 188 gücü olan naḥnū erbāb-u insanlarız. usarın ve ricāl-u رجل أعمال işi gücü birleşik sözcük 189 birleşik eylem a'māl racul-u a'māl [84/16] olmak* و المساطيل يتناقشون uyuşturucu بأعين محمرة. sarhoşları بأعين محمرة ve'l-mesāṭīlu kızarmış gözlerle hararetli bi'a'yunin deyim 190 birleşik eylem yetenāḳaşūne tartışıyorlar. tartışmak* muḥammara bi'a'yunin [84/18-19] muḥammara و سياسة العالم، لم hem de dünya politikası, neden لم ال ال؟ kalıp yapı olmasın? neden olmasın kalıp yapı ve siyāset'ul- lime lā ā'lemi, lime lā? [85/13-14] و صمت الهزيع betimlemekte ȃciz األخير من الليل الذى kaldığı gecenin عجز عن الوصف يعجز عن وصفه .. son saatinin (betimlemekte) 'aceze 'ani'l- deyim deyim ve ṣamtu'l- sessizliği, ... ȃciz kalmak vasfi hezī'il-eḫīri [86/19] mine'l-leyli 186 Arapçadaki "ḥaz̠āri min" yapısının Türkçedeki birebir karşılığı 'sakın ola' kalıbı olsa da çevirmen, ikinci derecede eş anlamlısı olan 'uzak durmak' deyimini tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 187 Arapçada "ṭaraḥa hemmehū - T: tasasını atmak/ bırakmak" deyimsel ifadesi, çevirmenin tercihine göre Türkçeye 'tasalanmayı bırakmak' yapısıyla aktarılmıştır (birebir çeviri). 188 Arapçada "rabb-u usra" yapısı, Türkçede 'aile reisi' ifadesine benzemektedir. çevirmen, sözü edilen ifade için 'aile geçindirmek' birlikteliğini yeğlemiş bulunmaktadır. 189 Arapça metinde geçen "racul-u a'māl / T: iş adamı" ifadesi, bu bağlamda anlamına göre çevrilerek 'işi gücü olan' yapısıyla aktarılması uygun görülmüştür. 190 Arapça metinde verilen "bi'a'yunin muḥammara" ifadesinin, Tüekçedeki anlamsal karşılığı 'hararetli tartışmak' bulunmaktadır. Bunun yerine çevirmen, birebir çeviri yaparak metinde geçen 'kızarmış gözlerle' ifadesini kullanmıştır. 103 و لكنهم تكلموا عن خيانة المرأة التى Ama onlar bütün تنزع الثقة من النساء kadınların güvenilirlik جميعا. vasfını نزع الثقة من ve lākinnehum güveni kaybetmesine yol tekellemū 'an naza'a's̠-s̠iḳata deyim kalmamak/ deyim açan "Kadınların 191 ḫiyāneti'l- min sarsılmak* ihaneti" üzerine mar'ata'l-letī konuştular. tenzi'u's̠-s̠ıḳata mine'n-nisā'i [87/8-9] cemī'en و عما قليل سيحل الخراب بالمجلس، .. Az sonra meclis حل الخراب ve 'ammā ḳalīlin deyim harap olacak. harap olmak birleşik eylem seyeḥillu'l- ḥalla'l-ḫarābu [87/20] ḫarābu bi'l- meclisi و قد قال لى فى آخر لقاء إنه لو كان امتد son به العمر إلى أيامنا buluşmamızda الشترك فى أحد bana, "şayet النوادى الرياضية. ömrüm bugünlere ve ḳad ḳāla lī fī امتد به العمر إلى gelmeme āḫiri liḳā'in ömrü imtedde bihi'l- deyim elverseydi, 192 deyim innehū lav kāna kesinlikle bir spor uzamak* u'mru ilā imtedde bihi'l- kulübüne üye u'mru ilā olurdum," eyyāminā demişti. le'ştereke fī [87/22-23] aḥadi'n-nevādī er-riyāḍıyye و قد قال لى فى آخر لقاء إنه لو كان امتد son به العمر إلى أيامنا buluşmamızda الشترك فى أحد bana, "Şayet النوادى الرياضية. ömrüm bugünlere ve ḳad ḳāla lī fī gelmeme اشترك āḫiri liḳā'in tek ögeli bir sözük elverseydi, üye olmak*193 birleşik eylem innehū lav kāna iştaraka (eylem) kesinlikle bir spor imtedde bihi'l- kulübüne üye u'mru ilā olurdum," eyyāminā demişti. le'ştereke fī [87/22-23] aḥadi'n-nevādī er-riyāḍıyye 191 Kaynak metinde geçen "naza'a's̠-s̠iḳata min / T: güven koparmak" deyimi, Türkçedeki 'güveni kalmamak/ sarsılmak' deyimine benzemektedir. Çevirmen, söz konusu ifade için bağlamda verilen 'güvenilirlik vasfını kaybetmesine yol açmak' yapısını tercih etmiştir. 192 Arapçada "imtedde bihi'l-u'mru ilā" deyimi, Türkçede 'ömrü uzamak' deyimiyle eş değerdir. Ancak çevirmen, Türkçe deyimindeki 'uzamak' eylemi kullanmak yerine bu bağlamda 'el vermek' eylemini tercih etmiştir. 193 Arapça metindeki "iştaraka / T: katılmak" eylemi, tek ögeli bir sözcük olmasına mukabil, Türkçeye 'üye olmak' yapısıyla aktarılmıştır. Bunun nedeni, Arapçadan farklı olarak Türkçede 'külup' sözcüğünün katılmak değil 'üye olmak' yapısıyla birliktelik oluşturarak kukllanılmasıdır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 104 من المحقق أنهما ال يعرفان أن النيل هو الذى قضى علينا بما kesin olan şu ki, ,Recep ve Semȃra نحن فيه، .. içinde من المحقق أن mine'l- bulunduğumuz muḥaḳḳaḳi mine'l- kalıp yapı duruma bizi Nil'in kesin olarak kalıp yapı ennehumā lā muḥaḳḳaḳi mahkûm ettiğini ye'rifāni enne bilmiyorlar. enne'Nīl-e huve'l-lez̠ī ḳaḍā [87/26-27] 'aleynā bimā neḥnu fīhi من المحقق أنهما ال يعرفان أن النيل هو الذى قضى علينا بما kesin olan şu ki, ,Recep ve Semȃra نحن فيه، .. içinde mine'l- tek ögeli bir bulunduğumuz قضى muḥaḳḳaḳi sözcük duruma bizi Nil'in mahkûm etmek birleşik eylem ennehumā lā ḳaḍā (eylem) mahkûm ettiğini ye'rifāni bilmiyorlar. enne'Nīl-e huve'l-lez̠ī ḳaḍā [87/26-27] 'aleynā bimā neḥnu fīhi باهلل كيف تسلمين Allah için söyle, kendini nasıl سلم نفسه نفسك؟ kendini teslim billāhī keyfe selleme birleşik eylem teslim edersin birleşik eylem sen? etmek tusellimīne nefsehū nefseki [88/10] عندى بعض bu konuda معلومات ال بأس بها. /bendeki bilgiler fena değil ال بأس به 'indī ba'ḍu kalıp yapı fena sayılmaz. kalıp yapı lā be'se bihī sayılmaz ma'lūmātin lā [88/20] be'se bihā و تحدجه بنظرة Recep'e alaylı ve حدجه بنظرة ساخرة باردة. soğuk bakış ve taḥdicuhū bi ḥadacahū bi deyim atıyor. bakış atmak deyim naẓratin naẓra [88/27] sāḫiratin bārida و العمر الطويل لك، غلب على طنه أن يغلب على ظنى أنك ona öyle geliyor ġalaba 'alā kalıp yapı uzun ömür sana kalıp yapı !ستدفننا جميعا ki ẓannihī en mahsus. Bana ve'l-u'mru'ṭ- öyle geliyor ki, ṭavīlu lek, sen hepimizi yeġlibu 'alā ستدفننا جميعا kültür odaklı bir gömeceksin! ẓannī enneke ifade çok uzun setedfinunā setedfinunā [89/20-21] birleşik eylem yaşamak*194 cemī'en cemī'en (deyim) 194 Arapça metinde geçen "setedfinunā cemī'en / T: hepimizi gömeceksin" deyimi, özellikle Mısır Arapçasında yaşlı olmasına rağmen çok sağlıklı kalıp kolay kolay ölmesi beklenmeyn ve herkesten çok daha yaşayacağı düşünülen kimseler için kullanılan bir söz. Çevirmen, söz konusu ifadeyi 'hepimizi gömeceksin' diye aktararak birebir çeviri yapmış bulumaktadır. 105 و اجتاحته رغبة عنيفة فى ارتكاب bunun üzerine فعل شاذ. kötü bir şey اجتاحته رغبة istek duymak ve'ctāḥathū deyim yapmak için güçlü ictāḥathū deyim raġbatun bir istek duydu. arzuya kapılmak raġba 'anīfatun [89/ 26] fi'rtikābi fi'lin şāz مد يده إلى الحقيبة elini uzatıp ففتحها، .. مد يده birleşik eylem çantayı açtı. elini medde yedehū 195 birleşik eylem medde yedehū uzatmak* ile'l-ḥaḳībeti fe [89/27] feteḥehā فخطر له أن يأخذ نصف جنيه ليعطيه للفناة التى سيجىء بها Abduh Amca'nın عم عبده. و سر لذلك getireceği kıza ,vermek üzere جدا. Fe ḫaṭara lehū içinden yarım خطر له أن en ye'ḫuz̠e nıṣfa cüneyh alma fikri deyim aklına gelmek deyim cüneyhen ḫaṭara lehū en geldi aklına ve li'yu'ṭīhi'li'- buna çok sevindi. fetāti'l-letī [89/32-33] seyecī'ū bihā Amm-u Abduh. [90/1] ve sürre li'z̠ālike cidden جدد شبابه و يجدد شبابه ليستعيد gençliğini deyim birleşik eylem ceddede gençliğini tazelemek أيام العبث. şebābahū tazeleyerek, ve yuceddidu hayatının baharına şebābahū li استعاد أيام العبث yeniden yesta'īde dönecekti. baharı başına deyim deyim eyyām'al-a'bas̠ iste'āde vurmak*196 eyyāma'l-a'bes̠ سوف تقول الفتاة كل شيء مما يخطر على genç kız, akla البال و مما ال يخطر. gelebilecek ve خطر على البال Sevfe teḳūlu'l- gelmeyecek ne fetāt-u kulle ḫaṭara 'alā'l- deyim varsa hepsini akla gelmek deyim şey'in mimmā bāli söyleyecekti. yaḫṭuru 'ala'l- [90/6-7] bāli ve mimmā lā yaḫṭuru 195 Kaynak metindeki "medde yedehū" deyimsel ifadesi, Türkçede "elini uzatmak" deyiminde karşılık bulur. Ancak bağlamdan çıkarım yoluyla, deyimden maksat yardım anlamını ifade etmek değil eylemin bizzat fiziksel olarak yapıldığı anlaşılmaktadır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 196 Arapça metindeki geçen "iste'āde eyyāma'l-a'bes̠ "ifadesi, Mısır'a özgü bir ifade olup anlam yoluyla çevrildiğinde Türkçede 'baharı başına vurmak' deyiminde karşılık bulur. Çevirmen ise verilen bağlamdan hareketle; 'hayatın baharına dönmek' yapısını uygun görmüştür. 106 و لكن لعلك تعرفه أنت يا من يشيد ..., ama belki sen التاريخ بذكراك. biliyorsundur, ey أشاد التاريخ بذكراه ve lākin tarihin kendisini tarihe eşāde't-tārīḫu deyim 197 deyim le'alleke övdüğü kişi. geçmek* bi-ẕikrāhu te'rifehū ente yā [90/12] men yuşīdu't- tārīḫu bi'z̠ikrāke جلس أمامى كتمثال كتمثال/ مثل adam karşımda فقلت له؟ .. put gibi oturunca التمثال celese amāmī deyim dedim ki: ... put gibi* 198 deyim ke'tims̱āl/ ke'tims̱ālın mis̱le't-tims̱āl [90/13] feḳultu lehū لم أخض حربا و لم birleşik eylem henüz bir savaşa savaşa girmek birleşik eylem خاض الحرب ḫāḍa'l-ḥarba girmedim ve أمارس الحكم بعد . . lem aḫuḍa'l- yöneticilik de ḥarba ve lem مارس الحكم yapmadım. yöneticilik umārise'l-ḥükme mārese'l- birleşik eylem [90/26] yapmak/ birleşik eylem ba'd ḥukme hükmetmek 197 Türkçede 'tarihe geçmek' anlamına gelen "eşāde't-tārīḫu bi-ẕikrāhu" ifadesi, çevirmenin tercihine göre metinde 'tarihin kendisini övdüğü kişi' olmak üzere birebir aktarılmış bulunmaktadır. 198 Arapça metinde geçen "ke'tims̱āl / heykel gibi" ifadesi, Mısır kültüründe birinin sessiz, hereketsiz, bazen de pasif olma durumunu anlatan bir söz. Adı geçen ifadenin Türkçedeki yakın anlamlısı 'put gibi' deyimidir. 107 TABLO 10 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık أم أنه إيمان غير حقيقى، روتينى، بال yoksa onlardaki جذور، تمارس تحت iman, gerçek ستاره أخس أنواع olmayan, rutin االنتهازية و olan, kökleri االستغالل؟ olmayan, kapalı em ennehū تحت الستار kapılar ardında en 199 imānun ġayr-i deyim iğrenç türünden perde arkası* kalıp yapı teḥte's-sitāri ḥaḳīḳi, rūtīni, fırsatçılığa ve bilā cuz̠ūrin, istismara imkȃn tumāresu teḥte veren bir iman sitārehū eḫesse mıdır? envā'i'l- [91/19-21] intihāziyyeti ve'l-istiġlāl أم أنه إيمان غير حقيقى، روتينى، بال yoksa onlardaki جذور، تمارس تحت iman, gerçek ستاره أخس أنواع olmayan, rutin االنتهازية و olan, kökleri االستغالل؟ olmayan, kapalı Em ennehū kapılar ardında en imkȃn imānun ġayr-i yok ---- iğrenç türünden *200 birleşik eylem vermek ḥaḳīḳi, rūtīni, fırsatçılığa ve bilā cuz̠ūrin, istismara imkȃn tumāresu teḥte veren bir iman sitārehū eḫesse mıdır? envā'i'l- [91/19-21] intihāziyyeti ve'l-istiġlāl 199 Arapça metinde verilen " teḥte's-sitār-i " ifadesinden maksat, genelde yanlış bir şeyin gizli saklı yapıldığını anlatmaktır. Bunu Türkçede 'perde arkası' ifadesi karşılamaktadır. Çevirmen ise 'kapalı kapılar ardında' yapısını kullanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 200 Çeviride geçen 'imkân vermek' yapısı, kaynak metinde (Arapça) olmayıp sonradan hedef metne çevirmen tarafından eklenmiştir (ekleme yoluyla çeviri). 108 و ال يكفى أن نعرف ما يجب أن نؤمن به inanmamız و لكن من الضرورى gereken şeyi أن يكون إليماننا bilmemiz tek صدق اإليمان الحق و )ال( يكفى أن kalıp yapı başına yeterli yeterli birkeşik eylem قدرته المذهلة على lā yekfî en değildir; bu arada ol(ma)mak inancımızın dini خلق البطوالت .. ve lā yekfī en inanç na'rife mā doğruluğunda yecibu en olması ve nu'mine bihī ve kahramanlıklar lākin mine'ḍ- yaratma ḍarūrī en noktasında müthiş yekūne bir güce sahip li'imāninā olması da ṣıdḳu'l-imāni'l- zorunludur. ḥaḳḳ-i ve 91/26] من الضرورى أن] ḳudretihi'l- mine'ḍ-ḍarūrī kalıp yapı zorunlu olmak birleşik eylem muz̠hileti 'alā [92/1-3] en ḫalḳi'l-buṭūlāt و ال فائدة ترجى من مخالطة إنسان بغير اللغة التى يتعامل بها، İnsanlarla .. kullandıkları dilden başka bir رجا فائدة )من( ve lā fā'idatun deyim iletişim kurmanın yararı olmak/ turcā min recā fā'idaten 201 deyim hiçbir yararı dokunmak* muḫālaṭati min olmaz. insānin biġayri'l-luġati'l- [92/9-10] letī yete'āmelu bihā و ال فائدة ترجى من مخالطة إنسان بغير اللغة التى يتعامل بها، insanlarla .. kullandıkları tek ögeli bir dilden başka bir ve lā fā'idatun مخالطة sözcük iletişim kurmanın iletişim turcā min *202 deyim muḫālaṭa hiçbir yararı kurmak muḫālaṭati (ad) olmaz. insānin biġayri'l-luġati'l- [92/9-10] letī yete'āmelu bihā و قد اكتسبنا لغة biz yeni bir dil اكتسب لغة جديدة هى العلم .. edindik, ki bu da ve ḳad iktesebnā iktesebe birleşik eylem bilimdir. dil edinmek birleşik eylem luġatan cedīde luġatan [92/10-11] hiye'l-i'lm 201 Arapçada "recā fā'idaten min - T: bir yarar dilemek/beklemek" ifadesi, Türkçeye 'yararı olmak' yapısıyla aktarılmıştır. 202 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 109 و ليكن لنا فى العلماء model ve yöntem أسوة و منهج. için bilim كان له أسوة فى ve'l-yekün lenā Kur'an'dan adamlarına (birini) örnek kāne lehū 203 deyim fi'l-'ulemā-i alıntılama bakalım. almak* usvetun fī usvetun ve [92/15] menhecun و ربما ألنهم على صلة دائمة بالحقيقة أثبت جدارته معتمدين على منهج (yeterliliğini) موفق قد أثبت es̠bete deyim belki de, birleşik eylem ispat etmek cedāretehū yeterliliğini ispat جدارته، .. etmiş başarılı bir ve rubbemā yöntem sayesinde li'ennehüm 'alā hakikat ile sürekli ṣılatin dāimeten bağlantı halinde bi'l-ḥaḳīḳati oldukları içindir. mu'temidīne 'alā على صلة بـ bağlantı içinde menhecin kalıp yapı [92/16-18] birleşik eylem muvaffaḳin ḳad 'alā ṣılatın bī olmak es̠bete cedāretehū و قد ينفق أحدهم عشرين عاما لحل onlardan biri bir denklemi çözmek ينفق أعواما معادلة، .. için yirmi yılını yıllarını ve ḳad yunfiḳu yunfiku deyim 204 deyim harcayabilir ... vermek* aḥaduhum a'vāmen 'işrīne 'āmen li [92/20] ḥal-li mu'ādele و على المستوى المحلى هل يمكن أن يحل التفوق العلمى محل االنتهازية فى acaba bilimsel قلوب الجيل الجديد؟ üstünlük, yerel ve 'ala'ṣ-ṣa'īdi'l- bazda, yeni يحل محل )كذا( maḥallī hel yeḥillu birleşik eylem kuşağın gönlünde yerini almak birleşik eylem yumkünu en fırsatçılığın yerini maḥalle (keẕā) yeḥille't- alabilecek midir? tefevvuḳu'l-i'lmī [92/31-33] maḥalli'- intihāziyyeti fī ḳulūbi'l-cīli'l- cedid 203 Kaynak dil metninde görülen "kāne lehū usvetun fī" ifadesi, Kur'an'daki Ahzab Sûresi, 21. Âyetine gönderme yapıyor (Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır). Yalnız metinde geçen ifade, kur'an sözü vasfıyla değil kültüre dayalı bir kalıp olarak geçmiştir. söz konusu ifadenin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'örnek almak' deyimi bulunmaktadır. Çevirmense anlam odaklı bir çeviri yaparak Türkçe bağlamda verilen cümleyi daha uygun görmüştür (anlamsal çeviri). 204 Arapça metinde "yunfiku a'vāmen" deyiminin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'yıllarını vermek' olsa da çevirmen, aktarılmak istenen anlamı iletmek için 'yıl harcamak' yapısını kullanarak birebir çeviri yapmayı tercih etmiştir. 110 و على أي حال يستحسن أال أشغل شغل رأسه بـ رأسى بفكرة deyim kafa yormak*205 deyim المسرحية أكثر من şaġala ra'sehū her neyse, zihnimi bī şimdilik oyunun ذلك اآلن، .. ana temasıyla ve 'alā eyyi bundan daha fazla ḥālin, meşgul etmesem yusteḥsenu ellā iyi olacak. eşġilu ra'sī bi يستحسن أن fikreti'l- kalıp yapı [93/1-2] iyi olmak birleşik eylem masraḥiyyati yustaḥsanu en aks̠are min z̠ālike'l-āne و من الممتع حقا أن يقع الجميع فى حبها، herkesin bu kıza .. âşık olması وقع فى الحب âşık olmak/ ve mine'l- deyim gerçekten vaḳa'a fi'l- deyim mumti'u ḥaḳḳan eğlendirici olur. aşka düşmek*206 ḥubbi en yaḳa'a'l- [93/9] cemī'u fī ḥubbihā و على كل حال فإننى على بينة اآلن من األفكار التى علي أن أبلورها و أوضحها her neyse, ben ألجعل منها محور şimdi oyunun ana المسرحية. temasını ve 'alā kulli oluşturmak için farkında olmak على بينة من ḥālin fe'innenī netleştirip açıklığa 'alā 'alā beyyinetin kalıp yapı kavuşturmam ne olduğunu deyim beyyinetin'ilāne min gereken fikirlerin bilmek*207 mine'l-efkāri'l- ne olduğunu letī 'aleyye en biliyorum. ubelvirehā ve [93/ 24-26] uvaḍḍıḥuhā li'ec'ele minhā miḥvere'l- masraḥiyye 205 Arapça metinde "şaġala ra'sehū bi" deyimi, Türkçede 'kafa yormak' deyiminde karşılık bulur. Ancak çevirmen, bu bağlamda 'zihnini meşgul etmek' yapısını kullanarak birebir çeviri yapmayı tercih eder. 206 Arapçada "vaḳa'a fi'l-ḥubbi" deyiminin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'aşka düşmek' bulunmaktadır. Çevirmen bunun yerine eş anlamlısı olan 'âşık olmak' yapısını yeğlemiştir. 207 Arapçada " 'alā beyyinetin min" ifadesi, Türkçede 'farkında olmak' ya da 'ne olduğunu bilmek' yapılarında karşılık bulur. Burada çevirmen, 'ne olduğunu bilmek' yapısını kullanma yoluna gitmiştir. 111 و على كل حال فإننى على بينة اآلن من األفكار التى علي أن أبلورها و أوضحها her neyse, ben ألجعل منها محور şimdi oyunun ana المسرحية. temasını ve 'alā kulli oluşturmak için tek ögeli bir ḥālin fe'innenī أوضح netleştirip açıklığa sözcük açıklığa 'alā kavuşturmam *208 deyim avḍaḥā kavuşturmak beyyinetin'ilāne (eylem) gereken fikirlerin mine'l-efkāri'l- ne olduğunu letī 'aleyye en biliyorum. ubelvirehā ve [93/ 24-26] uvaḍḍıḥuhā li'ec'ele minhā miḥvere'l- masraḥiyyeti böylece, ne yapacağım لعل فى ذلك خالصا hususunda içine من حيرتى .. düştüğüm kurtulmuş يجد الخالص le'alla fī z̠ālike birleşik eylem şaşkınlıktan belki birleşik eylem yecidu'l-ḫalāṣa olmak ḫalāṣan min kurtulmuş ḥīretī olurum. [93/28-29] على أي حال يجب ... her halükarda yeniden خلقه من جديد خلقه من جديد .. yaratılması baştan 'alā eyyi ḥālin ḫalaḳahū min deyim 209 deyim gerekiyor. yaratmak* yecibu ḫalḳahū cedīd min cedīd [94/12] يحزنه أنه شيء ال يقدم و ال يؤخر فى ... hayatta ne öne çıkartılan, ne de الحياة. ال يقدم و ال يؤخر sona bırakılan bir yuḥzinuhū faydası lā yuḳaddimu deyim varlık olması onu 210 deyim ennehū şey'un lā olmamak* ve lā yu'aḫḫiru üzüyor. yuḳaddimu ve lā yu'aḫḫiru fi'l- [94/16-17] ḥayāt و لكنه ال يعى – فيما يبدو – الخدعة التى öyle görünüyor ki يخدع بها نفسه، .. kendisini خدع نفسه e lākinnehū lā deyim kandırdığınınر kendisini deyim ya'ī fīmā yebdū ḫada'a nefsehū farkında değil. kandırmak el-ḫide'ete'l-letī [95/5] yeḫda'ū bihā nefsehū 208 Kaynak metindeki tek ögeli bir sözcük olan "avḍaḥā" eylemi, Türkçeye 'açıklığa kavuşturmak' deyimiyle aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 209 Arapça metinde geçen "ḫalaḳahū min cedīd" deyimsel ifadesi, Türkçede 'baştan yaratmak' deyiminde karşılık bulur. Çevirmen ise söz konusu ifade için eş anlamlısı olan 'yeniden yaratmak' yapısını kullanmıştır. 210 Arapça metinde verilen "lā yuḳaddimu ve lā yu'aḫḫiru" deyimsel ifadesi, Türkçeye aynen (birebir) aktarılmış durumdadır. Adı geçen ifade, Mısır kültürüne özgü olup Türkçede karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Erek dilde onun yakın anlamlısı, 'faydası olmamak' deyimidir (yabancılaştırma / öykünme yoluyla çeviri). 112 İngilizcesini و أتقن اإلنجليزية فى Berlitz Dil أتقن اإلنجليزية مدارس برليتز، .. Okullarında İngilizcesini ve atḳana'l- atḳana'l- birleşik eylem mükemelleştir- mükemmelleştir birleşik eylem ingilīziyyete fī ingilīziyye miştir. -mek medārisi Berlitz [95/16] و على بينة من هدفه yakın vadeli القريب العملى، .. على بينة من pratik hedeflerinin ve 'alā 'alā beyyinetin kalıp yapı farkındadır. farkında olmak birleşik eylem beyyinetin min min hedefihi'l- [95/17] ḳarībi'l-'amaliyy فال يضطر إلى قول dolayısıyla gerçeği ,... قال الحق الحق إال إذا خانه birleşik eylem mecbur kalmadığı birleşik eylem ḳavlu'l-ḥaḳḳi الحظ .. söylemek sürece kendisini gerçeği söylemek fe lā yaḍṭarru ilā zorunda خانه الحظ ḳavli'l-ḥaḳḳi illā deyim hissetmez. şanssız iz̠ā ḫānehu'l- ḫānehu'l- birleşik eylem olmak*211 ḥaẓẓu ḥaẓẓu [95/24-25] فال يضطر إلى قول ..., dolayısıyla الحق إال إذا خانه mecbur kalmadığı tek ögeli bir sürece kendisini الحظ .. اضُطر )إلى( sözcük gerçeği söylemek zorunda kalmak/ fe lā yaḍṭarru ilā *212 birleşik eylem ıḍṭurra (ilā) zorunda olmak ḳavli'l-ḥaḳḳi illā (eylem) hissetmez. iz̠ā ḫānehu'l- ḥaẓẓu [95/24-25] و هو مثال لطائفة من المعاصرين الذين O, herhangi bir يهيمون على وجوههم inancı ya da ahlak بال عقيدة و ال خلق، anlayışı .. olmaksızın orada orada burada هام على وجهه ve huve mis̠ālun burada amaçsızca amaçsızca li'ṭā'ifatin hāmā 'alā deyim dolanıp duran birleşik eylem dolanıp mine'l- vechihī belli bir çağdaş durmak*213 mu'āṣırīne'l- gruba örnektir ... lez̠īne yehīmūne [95/29-30] 'alā vucūhihim bilā 'aḳīdatin [96/1] velā ḫuluḳın 211 Arapça metindeki "ḫānehu'l-ḥaẓẓu / T: şans kandırdı" deyimi, anlamsal açıdan Türkçede 'şanssız olmak' ifadesine benzemektedir. Çevirmen söz konusu ifadeyi çıkarma işlemine tabi tutup anlamsal bir çeviri yoluna giderek yerine, metinde geçen 'mecbur kalmak' birlikteliğini kullanmış (çıkarma yoluyla çeviri/ değiştirim). 212 Kaynak metindeki "ıḍṭurra" ifadesi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'zorunda kalmak/ olmak' yapısına benzemektedir. Çevirmenin tercihi ise metinde geçen 'kendini zorunda hissetmek' ifadesi olmuştur. 213 "hāmā 'alā vechihī / T: yüzünün üzerine amaçsızca dolanmak" Arapça deyiminin Türkçede birebir karşılığı bulunmamaktadır. Çevirmen bu bağlamda, Arapça ifadeyi açımlayarak aktarmış bulunmaktadır (birebir/ açımlama yoluyla çeviri). 113 ارتكب جريمة و ال يتورع عن ارتكاب جريمة إذا irtekebe kalıp yapı ... ve tespit suç işlemek birleşik eylem cerīmeten edilmeyeceğinden أمن من العقاب. emin olduğunda ve lā yetevarra'u suç işlemekten de 'ani'rtikābi çekinmez. cerīmeten iz̠ā أمن من العقاب emine mine'l- [96/1-2] ceza almamayı emine mine'l- kalıp yapı 214 kalıp yapı i'ḳābi sağlamak* 'iḳāb لذلك ال أستبعد أن يرجع يوما إلى bu yüzden bir gün اإليمان التقليدى إذا esin kaynağı نضب معينه. kuruduğunda, نضب معينه liz̠ālike lā geleneksel imana esin kaynağı estebi'idu en naḍaba deyim dönüş yapmasını birleşik eylem kurumak*215 yerci'a yevmen ma'yanuhū imkȃnsız ile'l-imāni't- görmüyorum. taḳlīdī iz̠ā [96/11-12] naḍaba ma'yanuhū لذلك ال أستبعد أن يرجع يوما إلى bu yüzden bir gün اإليمان التقليدى إذا esin kaynağı نضب معينه. kuruduğunda, tek ögeli bir liz̠ālike lā رجع geleneksel imana sözcük dönüş estebi'idu en dönüş yapmasını yapmak*216 birleşik eylem reci'e yerci'a yevmen (eylem) imkȃnsız ile'l-imāni't- görmüyorum. taḳlīdī iz̠ā [96/11-12] naḍaba ma'yanuhū إذا لم يذعن للتطور gelişmelere ayak فقل عليها السالم. uydurmazsa, o قل عليه السالم iz̠ā lem yuz̠'in hoşça kal ḳul 'aleyhi's- deyim zaman oyuna demek*217 deyim li'-teṭavvuri hoşça kal, derim! selām feḳul 'aleyhā es- [96/19-20] selām 214 Arapçada "emine mine'l-'iḳāb" yapısı, Türkçede 'ceza almaktan kaçınmak' veya 'ceza almamayı sağlamak' gibi anlamlara gelebilir. Çevirmen söz konusu ifadeyi anlam odaklı çevirerek metindeki geçen 'tespit edilemeyeceğinden emin olduğunda' yapısıyla aktarmayı tercih etmiştir. 215 Birebir çeviri. 216 Arapça metinde geçen "yerci'ū" eylemi Türkçede 'dönmek' demektir. Çevirmen bunun yerine 'dönüş yapmak' ifadesini kullanır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 217 Arapçada "ḳul 'aleyhi's-selām" deyiminden maksat, bir şeyin olmayacağı veya olma ihtimalinin az olduğunu ifade etmektir. Çevirmen söz konusu ifade için Türkçede 'hoşça kal demek' yapısını uygun görmüştür (anlamsal çeviri). 114 إذا لم يذعن للتطور gelişmelere ayak فقل عليها السالم. tek ögeli bir uydurmazsa, o أذعن iz̠ā lem yuz̠'in sözcük zaman oyuna ayak *218 deyim li'-teṭavvuri az'ana hoşça kal, derim! uydurmak (eylem) feḳul 'aleyhā es- [96/19-20] selām و إمكاناته للمسرحية غنية عن التنويه. oyun için pek çok غني عن التنويه olanak sunacağını ve imkanātuhū ġaniyyunn kalıp yapı anlatmaya gerek anlatılmasına *219 sözcük öbeği li'l-masraḥiyyeti 'ani't-tanvīh yok. gerek yok ġaniyyatun [96/30] 'ani't-tanvīh و إمكاناته للمسرحية oyun için pek çok غنية عن التنويه. tek ögeli bir olanak sunacağını olanak إمكانات ve imkanātuhū sözcük anlatmaya gerek sağlamak/ deyim li'l-masraḥiyyeti imkanāt yok. (ad) tanımak *220 ġaniyyatun [96/30] 'ani't-tanvīh kendisini نسى نفسه نسى نفسه. deyim unutmuştur. kendini deyim nesiye nefsehū nesiye nefsehū unutmak [97/6] سره فى رأسه sırrı kafasındadır. sırrı سره فى رأسه. ṣırruhū fī deyim 221 kalıp yapı ṣırruhū fī ra'sihī [97/9-10] kafasında* ra'sihī إذ ال جدوى من الجدية إذا لم تتغلغل kalıp yapı yararı ال جدوى من جذورھا فى المرأة zira kökleri ol(ma)mak/ deyim lā cedvā min التى ھى أم المستقبل. geleceğin anası dokun(ma)mak iz̠ lā cedvā olan kadına nüfuz mine'l-ciddiyeti etmediği takdirde iz̠ā lem ciddiyet'in hiçbir teteġelġel تغلغلت جذورها yararı yoktur. cuzūrahā fi'l- kök mar'ati'l-letī teġelġelet deyim [97/20-21] deyim sal(ma)mak*222 hiye ummu'l- cuzūrahā mustaḳbali 218 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 219 Arapçadaki "ġaniyyunn 'ani't-tanvīh" yapısı, bir şeyin tartışılamaz derecede apaçık olduğunu ifade etmektedir. Çevirmen, adı geçen ifadeyi birebir çevirerek Türkçe metinde 'anlatmaya gerek yok' yapısıyla karşılamış bulunmaktadır. 220 Burada çevirmen, Arapça metindeki "imkanāt / T: olanaklar" sözcüğü için Türkçede 'olanak sunmak' ifadesini yeğlemiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 221 Arapçadaki "ṣırruhū fī ra'sihī" deyimsel ifadesi, gizemli olup sırrı blinmez insanlar için kullanılmaktadır. Çevirmen, söz konusu ifadeyi birebir aktarmış bulunmaktadır. 222 Arapçada "teġelġelet cuzūrahā" deyimi, Türkçede 'kök salmak' deyiminde karşılık bulur. Bunun yerine çevirmen, ‘kök’ kelimesiyle birlikte benzer bir anlam veren 'nüfuz etmek' ifadesini kullanmıştır. 115 دس المذكرة فى جيبه و هو يتمتم ››يا بنت defteri cebine الذين‹‹ .. ... koyup "Seni يا ابن الذين desse'l- kızı" diye 223 yā ibne'l- kalıp yapı seni ... seni* kalıp yapı muz̠ekkirete fī mırıldandı. lez̠īne ceybihī ve huve [98/5-6] yeḳūl ‹yā binti'l- lez̠īne› 223 Arapça metinde geçen "yā binti'l-lez̠īne "ifadesi, Mısır kültürüne dayalı olup Türk kültürüne uyarlanarak 'seni ... kızı' yapısııyla çevrilmesi uygun görülmüştür. 116 TABLO 11 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık senin neyin var? (senin) neyin ماذا بك ما لك ؟ kalıp yapı kalıp yapı mālik māz̠ā biki [98/20] var و تتابع دخول arkadaşlar birbiri الصحاب حتى تم ardına içeri للمجلس تمامه، .. girdiler ve تم تمامه ve tetāba'a sonunda grup tek fire temme birleşik eylem deyim duḫūlu'ṣ-ṣaḥābi eksik vermeden vermemek* 224 temāmehū ḥattā temme li'l- yerini aldı. meclisi [99/11-12] temāmehū و تتابع دخول arkadaşlar birbiri الصحاب حتى تم ardına içeri للمجلس تمامه، .. girdiler ve ve tetāba'a ---- yok sonunda grup tek yerini almak*225 deyim duḫūlu'ṣ-ṣaḥābi eksik vermeden ḥattā temme li'l- yerini aldı. meclisi [99/11-12] temāmehū و استرق إلى سمارة Semȃra'ya doğru استرق نظرة نظرة ماكرة. kurnaz bir bakış 226 ve istaraḳa ilā istaraḳa deyim atınca, ... bakış atmak* deyim Semȃra naẓratan naẓratan [99/15-16] mākrireten أال ترى أنه فارس ... o benim beyaz kültür odaklı bir atlı prensim, beyaz atlı فارس األحالم أحالمى؟ anlamıyor musun? 227 kalıp yapı elā terā ennehū fārisu'l-aḥlām ifade prens* fārisu aḥlāmī [99/19-20] 224 Anlamsal çeviri. Arapça metinde geçen "temme temāmehū / T: tam olmak" ifadesi, Türkçede 'fire vermemek' deyimine benzemektedir. Çevirmen ise bu bağlamda, 'eksik vermemek' yapısını kullanmayı tercih etmiştir. 225 Çeviride verilen 'yerini almak' deyimi, kaynak metinde (Arapça) olmayıp sonradan erek metne eklenmiştir (ekleme yoluyla çeviri). 226 Arapçada "istaraḳa naẓratan / T: bakış çalmak" ifadesinin Türkçedeki yakın anlamlısı 'bakış atmak' deyimi bulunmaktadır. Çevirmenin tercih ettiği karşılık da buydu. 227 Arap dilinde "fārisu'l-aḥlām / T: rüya süvarisi" ifadesi, Türkçede 'beyaz atlı prens' ifadesiyle paraleldir (kültür odaklı çeviri). 117 فقال خالد عزوز: بل 'daha doğrusu لغضب الرحمن على Allah'ın yüzer ev من فيها. içindeki insanlara غضب الرحمن feḳāla Halit kültür odaklı bir gazabından,' diye kültür odaklı bir ġaḍabu'r- Allah'ın gazabı Azzûz: bel ifade ekledi Halit ifade raḥmān li'ġaḍabi'r- Azzûz. raḥmāni 'alā [100/5-6] men fîhā فقال خالد عزوز: بل 'daha doğrusu لغضب الرحمن على Allah'ın yüzer ev içindeki insanlara من فيها. feḳāla Halit ---- yok gazabından,' diye daha doğrusu*228 zarf Azzûz: bel ekledi Halit li'ġaḍabi'r- Azzûz. raḥmāni 'alā [100/5-6] men fîhā kültür odaklı bir sonunda konuştu! sonunda أخيرا نطق أخيرا نطق! 229 kalıp yapı aḫīran naṭaḳ aḫīran naṭaḳ ifade [100/20] konuşmak* و بات مركز بات مركز األنظار bütün gözler hȃlȃ األنظار، .. bāte onun üzerindeydi. dikkatleri deyim 230 deyim ve bāte merkeze'l- toplamak* [100/22] merkeze'l-anẓāri anẓāri bunun üzerine فصاحت به ليلى: Leylȃ: kültür odaklı bir – قطع لسانك! قطع لسانك ifade 'dilini eşek arısı dilini eşek arısı fe ṣāḥat bihī deyim ḳat'i lisānek soksun!' diye soksun Leylȃ: ḳat'i (deyim) bağırdı ona. lisānek [101/ 12] كيف تجرؤ على هذه nasıl bu kadar الوقاحة ؟ -küstahlaşabiliyor كيف تجرؤ kalıp yapı bu ne cüret*231keyfe tecru'u sun ki? kalıp yapı keyfe tecru' 'alā hāz̠ihi'l- [101/19] veḳāḥa 228 kaynak metinde (Arapça) olmayıp sonradan erek metne eklenmesi uygun görülmüştür (ekleme yoluyla çeviri). 229 Arapça metinde geçen "aḫīran naṭaḳ" ifadesi, Mısır kültüründe hep susup ağzını hiç açmayan ve herhangi bir konuda fikir vermeyen kimseler konuştuklarında kullanılan bir tabirdir. Çevirmen söz konusu ifadeyi birebir çeviri yaparak 'sonunda konuştu' birlikteliğini kullanmıştır. 230 Kaynak metindeki "bāte merkeze'l-anẓāri / T: bakışların merkezi olmak" deyimi, Türkçede 'dikkatleri toplamak' ya da 'bakışları üzerine çekmek' yapılarında karşılık bulur. Ancak çevirmen, adı geçen ifade için 'gözler hâlâ onun üzerindeydi' ifadesini tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 231 Anlamsal çeviri. 118 'Semȃra bizden biri, hatta منا و علينا سمارة منا و علينا، .. kültür odaklı bir kendisine karşı bizden (biri)*232Semȃra minnā minnā ve ifade sorumluluğumuz deyim ve 'aleynā 'aleynā olan biri.' [101/25-26] gecemiz ne güzel' ليلتنا فل يا جدعان ! kültür odaklı bir beyler ya!' gecemiz ne ليلتنا فل leyletunā foll yā 233 kalıp yapı leyletunā foll ifade güzel* gid'ān [101/29] هل االستغراق فى düşlere dalmak استغرق فى الحلم األحالم هروب؟ istaġraḳa fi'l- deyim bir kaçış mıdır? düşlere dalmak deyim heli'l-istiġrāḳu ḥulmi [103/10] fi'l-aḥlāmi hurûb kendisine nazar فأراد أن يخزى عين değsin istemediği الحسود . . için, nazarlık nazar يخزى العين fe arāda en deyim olsun diye böyle deyim yuḫzī 'al-'ayn değmesin* 234 yuḫzī 'ayne'l- konuştu. ḥasūd [103/22-23] و جاء عم عبده كالعادة فأنجز مهمته Abduh Amca دون أن يتبادال كلمة ȃdeti olduğu üzere ثم ذهب. geldi ve ve cā'e Ammu' أنجز مهمته aralarında tek bir Abduh ke'l-ā'de birleşik eylem kelime görevini enceze birleşik eylem fe'enceze geçmeksizin yapmak muhimmatahū muhimmatahū görevini yapıp dūne en gitti. yetebādelā [104/5-6] kelimeten s̠ümme z̠eheb 232 Türkçede 'bizden' ifadesi, Arapçadaki "minnā ve 'aleynā / T: bizden ve üzerimizedir" yapısını tam karşılmadığı için çevirmen, cümleye bir çeşit açıklama getirerek 'hatta kendisine karşı sorumluluğumuz olan biri' eklemesinde bulunmayı gerekli görmüştür (açımlama/ ekleme yoluyla çeviri). 233 Burada esrar ȃlemine özgü bir ifade söz konusudur. Gecenin esrarla keyifli geçtiğine bir gönderme var (ç.n.) 234 Kaynak dilin metninde geçen " yuḫzī 'al-'ayn" ifadesi, Türkçede 'nazar değmemesini sağlamak' anlamına denk gelmektedir. Adı geçen ifade, Türkçedeki 'nazar değmek' deyimiyle karıştırılmasın diye çevirmen, 'nazar değsin istemediği için nazarlık olsun diye' cümlesiyle aktarma yoluna gider (açımlama yoluyla çeviri). 119 TABLO 12 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe sınıflandırma Türkçe Çeviri sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık hoş geldin, şeref kültür odaklı bir' شرفت شرفت، إليك حجرتى verdin, eğer şeref vermek birleşik eylem ifade şerrefte tenezzül إذا تنازلتى . . . buyurursan ;erreftī, ileykī odamda ḥücretī iz̠ā اذا تنازلت tenezzül yatabilirsin.' tenāzeltī kalıp yapı buyurmak/ birleşik eylem iz̠ā tenāzelte [105/20] etmek 'hoş geldin, şeref شرفت، إليك حجرتى vedin, eğer tennezzül إذا تنازلتى . . . ---- yok buyurursan hoş gelmek*235şerreftī, ileykī birleşik eylem odamda ḥücretī iz̠ā yatabilirsin.' tenāzeltī [105/20] '.lütfedersen' إذا سمحت إذا سمحت. kalıp yapı lütfetmek*236 birleşik eylem iz̠ā samaḥte iz̠ā samaḥte [105/27] هذا يعنى أننى 'bu demektir ki, demek ki يعنى أن سرقتها. kalıp yapı ben onu çaldım.' kalıp yapı hāz̠ā ya'nī ya'nī enne demek oluyor ki [106/4] ennenī saraḳtehā 'lütfen geri ver باهلل ردها إلي فال onu bana, Allah aşkına باهلل وقت للكالم. kalıp yapı tartışmanın sırası Allahını kalıp yapı billāhī ruddehā billāhī değil şimdi.' seversen*237 ileyye [106/5] ما زلت طامعة فى طمع فى كرم 'hȃlȃ senden asilce أخالقه كرم أخالقك. bir davranış asilce bir mā ziltu ṭama'a fī deyim bekliyorum.' davranış birleşik eylem beklemek*238ṭāmi'atan fī keremi [106/29] keremi aḫlāḳike aḫlāḳihī 235 Arapça metinde derin yapıda bırakılan 'hoş geldin' ifadesi, Türkçe metne aktarım sırasında yüzey yapıya çıkarılması uygun görülmüştür (ekleme yoluyla çeviri). 236 Kaynak metindeki "iz̠ā samaḥte" ifadesi, Türkçeye genelde 'lütfen' zarfıyla çevrilmektedir. Buradaysa çevirmen, birebir çeviri yaparak 'lütfedersen' ifadesini kullanmıştır. 237 'Allah aşkına' ya da 'Allahını seversen' gibi anlamlara gelen " billāhī " Arapça yapısı, bu bağlamda anlamsal çeviri yoluyla 'lütfen' ifadesiyle aktarılmış bulunmaktadır. 238 Arapçada "ṭama'a fī keremi aḫlāḳihī / T: birinin asilliğine açgözlülük etmek" deyiminin Türkçede karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Çevirmen bu bağlamda, çevirisini anlam odaklı yaparak Türkçe metinde geçen 'asilce bir davranış beklemek' ifadesini kullanmıştır. 120 kültür odaklı bir 'Allah affetsin سامحك هللا هللا يسامحك. sāmaḥaka' ifade seni.' Allah seni kalıp yapı Allāh yusāmḥak affetsin Allah (sitem) [107/15] قالت محتجة: أساء الظن بـ bunu reddederek ال تسئ بى الظن، .. dedi ki: hakkımda kötüye ḳālet asā'e ẓ-ẓanne birleşik eylem kötü düşünme. 239 deyim yormak* muḥtecceten: lā bi tusi' biye' ẓ- [107/17] ẓanne ال تجهدى نفسك فى أجهد نفسه انتحال األعذار فإن mazeret األمر فى الواقع ال echede birleşik eylem kendini yormak birleşik eylem uydurmak için nefsehū يهمنى. kendini yorma, lā tuchidī çünkü bu durum nefseki fī beni gerçekten intiḥāli'l-a'z̠āri انتحل األعذار ilgilendirmiyor. mazeret fe'inne'l-emre inteḥele'l- birleşik eylem deyim [107/23-24] bulmak*240 fi'l-vāḳi'i lā a'zāra yehummunī فنحن نعتبر جميع ما تقع عليه اليد فى العوامة من القطاع çünkü bizler, العام ! yüzer evde el وقعت عليه اليد fe naḥnū altında bulunan 241 na'tabiru cemī'e vaḳa'at deyim her şeyi kamu ele geçmek* deyim mā taḳa'u 'aleyhi'l-yeddu malı kabul ederiz. 'aleyhi'l-yedu [107/30-31] fi'l-'avvāmeti mine'l-ḳitāi'l- 'āmm açıklama أعطى تفسيرا باهلل أعطنى تفسيرا birleşik eylem birleşik eylem a'ṭā tefsīren lütfen gönlümü yapmak .يريح القلب ferahlatacak bir bi'llāhi a'ṭınī açıklama yap. tefsīren yurīḥu'l- gönlü tatmin [108/1] أراح قلبه ḳalb deyim 242 birleşik eylem arāḥa ḳalbehū olmak* 239 Arapçada "asā'e ẓ-ẓanne bi / T: suizanda bulunmak" ifadesi, Türkçede 'kötüye yormak' deyimine benzemektedir. Çevirmen söz konusu ifade için metinde geçen 'hakkında kötü düşünmek' yapısını tercih etmiştir. 240 Arapçada "inteḥele'l-a'zāra / T: mazeret aşırmak" yapısı, Türkçede 'mazeret bulmak' anlamına gelmektedir. çevirmen ise Türkçe bağlamda verilen 'mazeret uydurmak' ifadesini kullanmayı yeğlemiştir. 241 Arapçada 'el ne bulursa' veya 'ele ne geçerse' anlamındaki "vaḳa'at 'aleyhi'l-yeddu / T: üstüne el düşen" deyiminin, Türkçede 'el altında bulunmak' yapısında karşılık bulduğu düşünülmemektedir. 242 Özgün metinde görülen "yurīḥu'l-ḳalb - T: gönlünü ferahlatmak/ rahatlatmak" deyimi, Mısır kültürüne dayalı bir ifade olup genelde ısrar ederek birinin belli bir şey yapmaya yönelmesi ya da istenen cevabı vermesini sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Söz konusu ifadenin, Türkçeye 'gönlünü ferahlatmak' birlikteliğiyle aktarılması tercih edilmiştir (birebir çeviri). 121 'doğrusunu söylemek الحق أنى ال أفهم. gerekirse, seni doğrusunu الحق أن al-ḥaḳḳu ennī lā kalıp yapı gerçekten söylemek kalıp yapı al-ḥaḳḳu enne efhemu anlamıyorum.' gerekirse [108/8] يعملن حتى الهزيع الهزيع األخير من tan ağarana kadar الليل األخير من الليل، .. çalışırlar, ... 243 ya'malna ḥatta'l- el-hezī'u'l- kalıp yapı tan ağarmak* deyim hezī'e'l-eḫīre eḫīru mine'l- [109/1] mine'l-leyl leyl استحلفك بكل kültür odaklı bir 'bana içinden استحلفك بكل عزيز en kutsal عزيز ifade geçenleri açıkça أن تصارحنى بما فى değerler üzerine birleşik eylem estaḥlifuke bi söyleyeceğine 244 *rica ifadesi) yemin etmek) نفسك. külli 'azīz dair en kutsal estaḥlifuke bi değerlerin üzerine külli 'azīzin en yemin eder tuṣāriḥanī bimā ما فى نفسك misin?' deyim içinden geçmek deyim fī nefsike mā fī nefsike [109/11-12] 243 Arapçada "el-hezī'u'l-eḫīru mine'l-leyl" ifadesi, gecenin son saati ya da şafak sökmesine çok yakın zaman dilimini göstermek için kullanılır. söz konusu ifade, genelde bir olayın gece geç saatlerine kadar devam ettiğini anlatmaktadır. Bu bağlamda çevirmen, Türkçede bir karşılık olarak 'tan ağarmak' deyimini kullanmıştır. 244 Metinde geçen "estaḥlifuke bi külli 'azīz" yapısı, Mısır kültürüne has olup rica etme anlamında kullanılan bir ifadedir. Çevirmen söz konusu ifadenin, Türk okuyucusu tarafından anlaşılacağını sağlamak için açıklamalı bir çeviri yoluna giderek metinde geçen 'en kutsal değerler üzerine yemein etmek' ifadesini kullanmıştır. 122 TABLO 13 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık أهال و سهال '!hoş geldin Rauf' أهال رءوف ! ehlen ve kalıp yapı hoş geldin(iz) kalıp yapı ehlen Rauf [109/27] sehlen و تلقت التهانى من ekip üyelerinin تلقى التهانى جميع الشلة، .. tümünden tebrik ve telaḳḳati't- telaḳḳā a't- birleşik eylem alınca ... tebrik almak birleşik eylem tehānīye min tehānī [110/9] cemī'i'ş-şille و هو مثلكم من أهل o da sizin gibi, bu' من أهل )كذا( ذلك. yolun yolcusu,' ... 245 ve huve min ehl-i kalıp yapı zevk ehli* birleşik sözcük mis̠lüküm min (kez̠ā) [110/10] ehl-i z̠ālik و لكن سمارة لألسف ancak Semȃra ne' ال تتعامل مع الجوزة. yazık ki nargileye لألسف ve lākin Semȃra kalıp yapı katılmıyor,' ... ne yazık ki kalıp yapı li'l-esef lā li'l-esef tete'āmele [110/16] ma'a'g-gōza فقام آخذا بذراعها و tek ögeli bir معذرة هو يقول: affedersiniz*246 birleşik eylem ma'z̠ireten sözcük معذرة، ال بد من kalktı, Sena'yı الذهاب لموعد عاجل، koluna takarak: ',affedersiniz' فرصة سعيدة . . dedi. 'önemli bir feḳāma āḫiz̠en tek ögeli bir ال بد من görüşme için bi'z̠irā'ihā ve kalıp yapı sözcük gitmemiz gerekmek huve yeḳūl: lā budde min gerekiyor. (eylem) ma'z̠ireten, lā tanıştığımıza budde mine'z̠- memnun oldum.' z̠ihābi li'mev'idin 26-110/25] فرصة سعيدة] tanıştığımıza kalıp yapı memnun kalıp yapı 'ācilin .. furṣa furṣa sa'īda oldum*247 sa'īda 245 Anlamsal çeviri. 246 Arapça metindeki "ma'z̠ireten" ifadesi, Türkçede 'pardon' veya 'affedersin(iz)' demektir. Burada çevirmenin tercihi 'affedersiniz' olmuştur. 247 Burada kaynak metinde geçen "furṣa sa'īda / T: mutlu bir şans (şanslar)" ifadesi, biriyle tanışmaya memnun olunduğunu anlatmak için kullanılan bir söz. Çevirmen Türkçe karşılığı olan 'tanıştığımıza memnun oldum' ifadesini kullanmıştır. 123 و ذكرت مسكنها القديم فى المنيل، و كيف كانت عودتها المتأخرة إلى البيت تثير القيل و القال بين ... Menyel'deki eski evinden, eve الجارات. gecenin geç ve z̠ekeret vaktinde döndüğü meskeneha'l- القيل و القال ḳadīme fi'l- kalıp yapı için komşularının dedikodu birleşik sözcük el-ḳīlu ve'l-ḳāl yaptığı Menyeli ve dedikodulardan keyfe kānet söz etti. 'avdetuha'l- mute'aḫḫiratu [111/5-6] ile'l-beyti tus̠īru'l-ḳīle ve'l- ḳāla beyne'l- cārāt و ذكرت مسكنها القديم فى المنيل، و كيف كانت عودتها المتأخرة إلى البيت تثير القيل و القال بين ... Menyel'deki eski evinden, eve الجارات. gecenin geç ve z̠ekeret tek ögeli bir vaktinde döndüğü meskeneha'l- ذكر sözcük için komşularının ḳadīme fi'l- söz etmek *248 birleşik eylem z̠ekara yaptığı Menyeli ve (eylem) dedikodulardan keyfe kānet söz etti. 'avdetuha'l- mute'aḫḫiratu [111/5-6] ile'l-beyti tus̠īru'l-ḳīle ve'l- ḳāla beyne'l- cārāt أما ليلى فتعذب نفسها Leyla'ya gelince, kendisine بالحب العقيم .. عذب نفسه karşılıksız sevgi ammā Leylȃ kendine acı 'az̠z̠ebe deyim yüzünden acı deyim fetu'az̠z̠ibu çek(tir)mek nefsehū çektiriyor, ... nefsehā bi'l- ḥubbi'l-aḳīm [111/24] ال مفر من انتصار aşk sonunda üstün الحب فى النهاية. gelecektir, başka ال مفر من lā mafarra başka yolu kalıp yapı yolu yok. birleşik eylem min'intiṣāri'l- lā mafarra min (olmamak)* 249 ḥubb-i fi'n- [112/13] nihāye 248 Arapçadaki "z̠ekara" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye 'söz etmek' yapısıyla aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 249 Kaçınılmaz olarak. 124 ال مفر من انتصار aşk sonunda üstün الحب فى النهاية. tek ögeli bir gelecektir, başka انتصار lā mafarra sözcük yolu yok. üstün gelmek deyim min'intiṣāri'l- intiṣār (ad) ḥubb-i fi'n- [112/13] nihāye إذ إن إنزالق قدم وزير أضحك بكثير çünkü bir bakanın من إنزالق قدم ayağının kayması, بهلوان. bir cambazın إنزلقت قدمه iẕ inne inzilāḳa ayağının ayağı inzalaḳat birleşik eylem 250 birleşik eylem ḳademi vezīrin kaymasından çok kaymak* ḳademuhū aḍḥaku bikes̱īrin daha komiktir, ... min inzilāḳı [112/16-17] ḳadem-i behlevān الظاهر أن جيل األربعينات لم يعد görünen o ki, يصلح إال للحب . . 40'lılar kuşağı tek ögeli bir الظاهر أن aẓ-ẓāhiru enne kalıp yapı aşktan başka bir görünen sözcük cīle'l- aẓ-ẓāhiru enne işe yaramıyor." (ortaç) erbe'īniyyāti lem [112/27-28] ye'ud yaṣluḥa illā li'l-ḥubbi الظاهر أن جيل األربعينات لم يعد görünen o ki, يصلح إال للحب . . tek ögeli bir 40'lılar kuşağı صلح aẓ-ẓāhiru enne sözcük aşktan başka bir işe yaramak*251 deyim cīle'l- ṣaluḥā işe yaramıyor." (eylem) erbe'īniyyāti lem [112/27-28] ye'ud yaṣluḥa illā li'l-ḥubbi و ال ينطقون إال عن ..., ağzından ideal المثل األعلى و olandan başka laf يدعون إلى كيت و çıkmayan, كيت، .. insanları şu ya da كيت و كيت ve lā yanṭıkūne ikileme bu şekilde falan filan* 252 ikileme keyte ve keyte illā 'ani'l- davranmaya mes̠eli'l-'a'lā ve çağıran, ... yed'ūne ilā [113/23/24] keytin ve keyti 250 Yalnış ya da sakıncalı düşünülen bir duruma düşmeye gönderme var. 251 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 252 Arapça metinde geçen "keyte ve keyte" ifadesi, bir çeşit ikileme olup Türkçede 'falan filan' birlikteliğine benzemektedir. Bunun yerine çevirmen, söz konusu ikilemeyi anlam odaklı aktararak 'şu ya da bu şekilde davranmak' yapısını tercih etmiş bulunmaktadır. 125 و ال ينطقون إال عن ..., ağzından ideal المثل األعلى و olandan başka laf يدعون إلى كيت و çıkmayan, tek ögeli bir كيت، .. insanları şu ya da نطق sözcük laf ve lā yanṭıḳūne bu şekilde *253 deyim naṭaḳa çık(ar)mak illā 'ani'l- (eylem) davranmaya mes̠eli'l-'a'lā ve çağıran, ... yed'ūne ilā [113/23/24] keytin ve keyti و يرددون الشعارات، ردد شعارات ثم يقتلون فى النهاية deyim ..., slogan atan, .النظارة بثقل دمهم raddada slogan atmak deyim sonra ciddi ve şi'ārātin ve yuradidūne'ş- sıkıcı tavırlarıyla şi'ārāti, s̠ümme oyunun sonunda yaḳtilūna fi'n- izleyicileri nihāyeti'n- (katleden ... can(ını ثقيل الدم neẓẓārata deyim deyim s̠aḳīlu'd-dem [113/24-25] sıkmak* 254 bi's̠oḳli demmihim سأعمل بنصيحتك، و أكتب عن اآلخرين عمل بنصيحته 'tavsiyene الذين يقتلون النظارة tavsiyesine 'amile bi deyim uyacağım; hoş ve 255 birleşik eylem *uymak بخفة دمهم ! naṣīḥatihī komik tavırlarıyla se'a'malu bi seyircileri naṣīḥatike ve gülmekten kırıp ektubu 'ani'l- geçiren türden āḫarīne'l-lez̠īne kişileri konu yaḳtilūna'n- edineceğim!' gülmekten kırıp خفيف الدم deyim deyim neẓẓārata ḫafīfu'd-dem geçirmek* 256 [113/27-28] bi'ḫiffeti demmihim 253 Konuşmak anlamını veren "naṭaḳa" ifadesinin Türkçe metinde 'laf çıkmak' yapısıyla karşılandığı görülmektedir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 254 Anlamsal çeviri. Arapçada genellikle can sıkıcı anlamına gelen " s̠aḳīlu'd-dem / T: kanı ağır" deyimsel ifadesi, bağlamda geçen 'katletmek' eylemiyle birliktelik oluşturarak Türkçede 'sıkıcı tavırlarıyla katleden' ifadesiyle karşılanması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 255 Arapçada " 'amile bi naṣīḥatihī / T: birinin tavsiyesiyle amel etmek" yapısının Türkçedeki karşılığı 'tavsiyesine uymak' bulunmaktadır. 256 Arapçada "ḫafīfu'd-dem - T: ince/ hafif kanlı" deyimi, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'gülmekten kırıp geçirmek' yapısıyla eşleştirilmiştir. Çevirmen, Arapça bağlamdaki anlamı açıklamalı çevirmekten yana olup cümle başında 'hoş ve komik tavırlarıyla' eklemesinde bulunmuştur (açımlama / ekleme yoluyla çeviri). 126 سأعمل بنصيحتك، و أكتب عن اآلخرين 'tavsiyene الذين يقتلون النظارة uyacağım; hoş ve بخفة دمهم ! komik tavırlarıyla se'a'malu bi tek ögeli bir seyircileri كتب naṣīḥatike ve sözcük gülmekten kırıp konu *257 birleşik eylem ektubu 'ani'l- ketebe geçiren türden edinmek (eylem) āḫarīne'l-lez̠īne kişileri konu yaḳtilūna'n- edineceğim!' neẓẓārata [113/27-28] bi'ḫiffeti demmihim يقضون أوقاتهم فى العبث لينسوا أنهم سيتحولون بعد قليل إلى رماد و عظام و برداة حديد و أزوت vakitlerini, kısa و نيتروجين و ماء، bir süre sonra kül, .. kemik ve demir tozu olacaklarını; yaḳḍūna azot, nitrojen ve avḳātehüm fi'l- يقضى وقته suya vakit a'bes̠i li'yensev' birleşik eylem 258 birleşik eylem yaḳḍī vaḳtahū dönüşeceklerini geçirmek* ennehum unutmak için seyeteḥavvelūne nafile uğraşılarla ba'de ḳalīlin ilā geçiriyorlar. remādin ve 'iẓāmin ve [113/31-32] burādati ḥadīdin ve azot ve neytrojīn ve mā'in كال و لكنى أقول لك إنه كما أن الطيبات asla! Ama ben' الطيبات للطيبين للطيبين و الخبيثات temiz kadınlar sana diyorum ki; للخبيثين فإن مسرح a'ṭ-ṭayyibātu temiz erkeklere iyi kadınların iyi (li'ṭ-ṭayyibīne (lâyıktır العبث للعبثيين. erkeklere, kötü kellā ve lākinnī Kur'an'dan kadınların kötü Kur'an'dan aḳūlu lekī alıntılama erkeklere alıntılama innehū kemā yakışması259 gibi, enne'ṭ-ṭayyibāti absürt tiyatro da li'ṭ-ṭayyibīne الخبيثات للخبيثين absürtlükten yana kötü kadınlar ve'l-ḫabīs̠āti li'l- a'l-ḫabīs̠uti li'l- olanlara yakışır. kötü erkeklere ḫabīs̠īne fe'inne ḫabīs̠īne (lâyıktır) [114/19-21] masraḥal'-a'bas̠i li'l-a'bes̠iyyīn 257 Kaynak metinde geçen "ketebe" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'yazmak' demektir. Ancak çevirmen, söz konusu ifade için 'konu edinmek' yapısını yeğlemiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri/ anlamsal çeviri). 258 Oyalanmak. Benzer anlam ve benzer biçimle çeviri. 259 Nûr Sûresi, 26. Âyetine gönderme var. 127 هذا فراق بينى و هذا فراق بينى و 'işte seninle بينك بينك، .. ayrıldığımız nokta 'işte bu, benimle Kur'an'dan Kur'an'dan senin aramızın alıntılama hāz̠ā fırāḳun hāz̠ā fırāḳun alıntılama da burası,'... 260 beynī ve beynī ve ayrılmasıdır'* [115/1-2] beyneki beynik و عما قليل سيهبط النعاس من موطنه السحرى بين النجوم az sonra rehavet, o yıldızlar فيعقل األلسنة. arasındaki büyülü يعقل األلسنة ve 'ammā ḳalīlin seyehbiṭu'n- ya'ḳilu'l- deyim mevkisinden dili bağlanmak deyim aşağıya inip nu'āsu min elsinete dilleri bağlayacak. mevṭinihi's- sihriyyi beyne'n- [115/ 5-6] nicūmi fe ya'ḳilu'l-elsinete ay gözlerden و اختفى القمر عن kaybolmuştu, ama ناظريه و لكنه رأى o, balkon اختفى عن ناظريه البرص فوق باب kapısının iḫtafa 'an- gözden deyim deyim الشرفة. nāẓireyhī üstündeki kaybolmak ve iḫtafa'l- kertenkeleyi ḳamaru 'an- görebildi. nāẓireyhī [115/10-11] 260 Kehf Sûresi, 78. Ayet. Söz konusu Arapça ifadeden maksat, konuşanlar arasında anlaşamama ya da belli bir konuda ortak bir görüşe varamamaya gönderme yapmaktır. Çevirmen de ayetin kültürel bağlamda kullanıldığının farkına vararak mealini vermeyip metinde geçen ifadeyi uygun bulmuştur (uyarlama yoluyla çeviri). 128 TABLO 14 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık "Estağfurullah, أستغفر هللا العظيم أستغفر هللا العظيم. kültür odaklı bir Büyük Allah'ım Allah'ım sen kültür odaklı bir estaġfirullaha’l- estaġfirullaha’ ifade sen bağışla." bağışla*261 ifade 'aẓīm l-'aẓīm 116/ 18 إلى السجن أو hapse ya da‘ مستشفى المجاذيب مستشفى المجاذيب. tımarhaneye.’ ile's-secni avv musteşfa’l- birleşik sözcük tımarhane birleşik sözcük musteşfa’l- mecāẕīb 116/ 23 mecāẕīb و قال له إنه بذلك … ve ona, يثبت والءه böylelikle Arap لالشتراكية العربية. sosyalizmine أثبت والءه ve ḳāla lehū bağlılığını bağlılığını es̠bete deyim birleşik eylem innehū bi’ẕālike kanıtladığını kanıtlamak velā'ahū yus̠bitu velā'ahū söyledi. li'l-ḳavmiyyeti'l- 117/ 3 a'rabiyye مؤكدا أن الخطبة لن …, bu nişanın bir evlilikle asla تتوج بالزواج. يُتًوج بالزواج taçlanmayacağını mu'ekkiden evlilikle yutavvecu kalıp yapı altını çize çize birleşik eylem enne'l-ḫıṭbata taçlanmak* 262 bi'z-zevāci anlattı. len tutevvecu bi'z-zevāci 117/ 7-8 مؤكدا أن الخطبة لن …, bu nişanın bir evlilikle asla تتوج بالزواج. tek ögeli bir taçlanmayacağını أكد mu'ekkiden sözcük *263 altını çize çize altını çizmek deyim enne'l-ḫıṭbata ekkede (eylem) anlattı. len tutevvecu bi'z-zevāci 117/ 7-8 فليس بين أهل ‘yüzer ev halkı arasında gizli ليس بيننا سر العوامة سر! gizli saklı feleyse beyne leyse beynenā kalıp yapı saklı bir şey ikileme olmaz! (bir şey yok)*264 ehl-i'l-a'vvāmeti sirrun sirrun [117/19] 261 Metinde geçen "estaġfirullaha’l-'aẓīm" ifadesi, Arapçada 'Allahım sen bağışla' anlamına gelmektedir. Adı geçen ifade, Türkçede aynen kullanılmakta olup Arapçadan farklı olarak yapılan bir iltifata veya övgüye karşı incelik ve alçak gönüllük gösterme anlamı vardır. 262 Arapça metinde geçen "yutavvecu bi'z-zevāci" yapısı, Türkçede 'evlilikle sonuçlandırılmak' demektir. Çevirmen ise birebir çeviri yaparak metinde verilen 'evlilikle taçlanmak' ifadesini kullanmıştır. 263 Arapçada "ekkede" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçede 'vurgulamak' demektir. Çevirmen, söz konusu ifade için aynı anlamı taşıyan 'altını çizmek' deyimini seçer (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 264 'Aramızda sır yok' anlamına gelen Kaynak metnin"leyse beynenā sirrun" yapısı, Türkçeye 'gizli saklı bir şey yok' ifadesiyle aktarılması uygun görülmüştür. 129 إذن فيجب أن تعترف بأول هزيمة تحل بك ‘o zaman, فى حياتك. hayatında حلت به الهزيمة iẕen feyecibu en uğradığın ilk hezimete/ ta’terifu ḥallet bihi’l- birleşik eylem hezimeti bize yenilgiye deyim bi’evveli ḥeẕīme itiraf et bakalım.’ uğramak heẕīmetin 117/ 20 tehillū bike fī ḥayātike إذن فيجب أن تعترف بأول هزيمة تحل بك ‘o zaman, فى حياتك. hayatında tek ögeli bir iẕen feyecibu en اعترف uğradığın ilk sözcük ta’terifu hezimeti bize itiraf etmek birleşik eylem i’tarafa bi’evveli (eylem) itiraf et bakalım.’ heẕīmetin 117/ 20 tehillū bike fī ḥayātike bekleyip‘ فلننتظر حتى نرى فلننتظر حتى نرى. kalıp yapı görelim.’ bekleyip felnantaẕiru felnantaẕiru kalıp yapı görmek*265 ḥattā narā ḥattā narā 118/ 3 و هذا تصرف يستحق اإلعجاب يستحق اإلعجاب فى kalıp yapı … bu da, başlı takdire yestaḥiḳḳu'l- 266 kalıp yapı *başına övgüyü şayan ذاته. i'cāb hakeden bir ve hāẕā davranıştır, … taṣarrufun فى ذاته birleşik sözcük yestaḥiḳḳu'l- kalıp yapı 118/ 17 başlı başına (zarf) i'cāba fî ẕātihī fī ẕātihī ألم تلمح لك بطريقة ‘herhangi bir şekilde sana ما إلى الزواج؟ herhangi bir بطريقة ما elem tulammiḥu kalıp yapı evliliği hiç ima kalıp yapı bi’ṭarīḳatin mā etmedi mi?’ şekilde leke bi’ṭarīḳatin mā ile’z-zevāc 118/ 19-20 ألم تلمح لك بطريقة ‘herhangi bir tek ögeli bir şekilde sana ما إلى الزواج؟ لمح sözcük evliliği hiç ima *267 elem tulammiḥu ima etmek birleşik eylem lammaḥa etmedi mi?’ leke bi’ṭarīḳatin (eylem) mā ile’z-zevāc 118/ 19-20 ve ardında katıla ثم يضجون بالضحك. ضج بالضحك katıla s̠ümme katıla katıla ḍacca bi'ḍ- birleşik eylem gülüyorlardı. birleşik eylem yaḍuccūne bi'ḍ- gülmek ḍaḥik ḍaḥiki 119/ 7 265 Arapça ve Türkçe olmak üzere iki dilde çeviri yoluyla öykünülen ve sonradan kalıplaşmış olan bir ifadedir. 266 Arapça metinde geçen "yestaḥiḳḳu'l-i'cāb" ifadesi, Türkçede 'takdire şayan (olmak)' yapısında karşılık bulmaktadır. Çevirmen ise söz konusu ifadeyi birebir çevirerek 'övgüyü haketmek' yapısını kullanmıştır. 267 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 130 و اهتزت العوامة مؤذنة بقادم فساد yüzer ev sallanarak, bir الصمت .. gelen olduğunu ساد الصمت ve’hteẕẕeti’l- sessizlik deyim haber verince 268 deyim a’vvāmetu sāde’ṣ-ṣamtu çökmek* sessizlik çöktü. mu’ẕinetun bi’ḳādimin 119/ 7-8 fesāde’ṣ-ṣamtu و اهتزت العوامة مؤذنة بقادم فساد yüzer ev sallanarak, bir الصمت .. tek ögeli bir gelen olduğunu مؤذنا ve’hteẕẕeti’l- sözcük haber haber verince *269 birleşik eylem a’vvāmetu mu’ẕinen vermek (sıfat-fiil) sessizlik çöktü. mu’ẕinetun bi’ḳādimin 119/ 7-8 fesāde’ṣ-ṣamtu و أن عليهم أن يقوموا … onların da yeni بمثلها لكي يخلقوا يخلق خلقا جديدا / baştan يخلق من جديد خلقا جديدا. yaratılmaları için ve enne yuḫlaḳu böyle bir gezi (yeni) baştan 'aleyhum en ḫalḳan deyim yapmaları deyim yaratmak yaḳūmū bi cedīden/ gerektiğini mis̠lihā li key yuḫlaḳu min söyledi. yuḫlaḳū ḫalḳan cedīd 119/ 13-14 cedīden و أن عليهم أن يقوموا … onların da yeni بمثلها لكي يخلقوا baştan خلقا جديدا. yaratılmaları için ve enne böyle bir gezi gezi yapmak/ 'aleyhum en ---- yok *270 yapmaları birleşik eylem geziye çıkmak yaḳūmū bi gerektiğini mis̠lihā li key söyledi. yuḫlaḳū ḫalḳan 119/ 13-14 cedīden 268 Arapçada "sāde’ṣ-ṣamtu / T: sessizlik yaymak" deyimsel ifadesi, Türkçede 'sessizliğe gömülmek' yapısına benzemektedir. Çevirmen Türkçede aynı anlamı veren 'sessizlik çökmek' ifadesini kullanmıştır. 269 Arapça metindeki "mu’ẕinen / T: izin vererek" ifadesi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye anlam odaklı olarak 'haber vermek' yapısıyla çevrilmiştir (anlamsal çeviri / benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 270 Türkçe metindeki 'gezi yapmak' yapısı, kaynak dil metninde olmayap sonradan eklenmiş bulunmaktadır. Bunun sebebi, Arapça bağlamda bir önceki cümlede verilmiş bilginin tekrarını önlemek ve ona zamirler aracılığıyla gönderme yapılması uygun bulunurken; Türkçe metinde bu durum, iletişimin sağlıklı bir şekilde kurulmayacağına neden olup Türk okuyucusunun dikkatini dağıtacaktı (ekleme yoluyla çeviri). 131 و نقل خالد عينيه بين Halit, bakışlarını الحاضرين ثم تسائل: ترى أيمكن أن نخلق hazirûn arasında gezdirip: “Acaba خلقا جديدا؟! yeni baştan نقل عينيه بين ve naḳala yaratılmamız naḳala deyim bakış gezdirmek deyim Ḫalidu 'aynayhī mümkün mü beyne'l-ḥāḍırīne 'aynayhī beyne dersiniz?” diye s̱ümme tesā’ele: sordu. turā eyumkinu en nuḫlaḳa 119/ 14-15 ḫalḳan cedīden tek ögeli bir تبادلوا النظرات تبادلوا النظرات ثم kalıp yapı birbirleriyle bakışmak*271 sözcük -tebādelū an أغرقوا فى الضحك. naẓarāt bakıştılar, sonra (eylem) tebādelū an- kahkahayla naẓarāti s̱ümme أغرق فى الضحك güldüler. uġrıḳū fi’ḍ- kahkahayla aġraḳa fi’ḍ- deyim 119/ 17 272 birleşik eylem ḍaḥik gülmek* ḍaḥiki الحق عليك، إنك لم kültür odaklı bir الحق عليك ‘kabahat sende,’ تكشفى لنا عن سر ifade kabahat al-ḥaḳḳu dedi, çünkü deyim *sende جديتك و حماسك! 273 ‘aleyke (deyim) ciddiyetinin ve al-ḥaḳḳu 'aleykī arzu dolu lem tekşifī lenā كشف عن السر oluşunun sırrını ‘an sırri’ bize açıklamadın. sırrını ciddiyetik ve keşefe ‘ani’s- birleşik eylem birleşik eylem açıklamak ḥemāsuki sırri 119/ 18-19 beni tuzağa‘ وقع فى الشرك لن أقع فى الشرك! düşüremezsin!’ len 'aḳı'a fi'ş- vaḳa'a fi'ş- deyim tuzağa düşmek deyim şarak şarak 119/ 20 نحن نشعر بدفعها فى غرائزنا، و فى تلك ‘biz onun الحدود نمارسها على sıcaklığını içgüdülerimizde خير وجه. على خير وجه hissediyoruz ve neḥnū neş’urū ‘alā ḫayri kalıp yapı bu çerçevede en en iyi şekilde kalıp yapı bi’def’ihā fī vechin iyi şekilde ġarā’izinā ve fī yaşıyoruz.’ tilke’l-ḥudūd numārisuhā ‘alā 119/ 28-29 ḫayri vech 271 Arapça metinde görülen "tebādelū an-naẓarāt / T: bakış değişimi yapmak" yapısı, Türkçede eyleme getirilerek karşılıklı yapıldığını ifade eden }-Iş{ ekini alan 'bakışmak' eyleminin kullanılması uygun görülmüştür (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 272 Kaynak metindeki "aġraḳa fi’ḍ-ḍaḥiki / T: gülmekte boğulmak" deyimi, Türkçede genellikle 'katıla katıla gülmek' yapısıyla ifade edilmektedir. Buradaysa onun yerine çevirmen, 'kahkayla gülmek' ifadesini yeğlemiştir. 273 Arapçada "al-ḥaḳḳu ‘aleyke / T: hak üzerindedir" ifadesi, birinin belli bir konudaki düşünceleri haksız çıkarmak için kullanılan deyimsel bir ifadedir. Adı geçen ifade, Türkçede 'kabahat sende' yapısında anlamsal karşılık bulmaktadır. 132 كالم طلي و لكنه ال ,güzel bir söz‘ يقدم و ال يؤخر. ama ne ileri ال يقدم و ال يؤخر kelāmun götürür, ne de yararı ṭaliyyun ve lā yuḳaddimu deyim 274 deyim geri.’ olmamak* lākinnehū lā ve lā yu'aḫḫiru yuḳaddimu ve lā 120/ 5 yu'aḫḫiru عودى إلى حذرك فقد ,kendine gel‘ عاد إلى حذره وقعت فى الشرك. deyim tuzağa düştün.’ 'ūdī ile ḥaẕariki 'āde ilā dikkat etmek* 275 birleşik eylem feḳad vaḳa’tī ḥaẕarihī 120/ 7 fi’ş-şaraki لقد طعن فى السن artık o, yaş yaşı bıçaklamak‘ طعن فى السن لدرجة تجعله فوق deyim bakımından birleşik eylem (çok yaşlanmak) ṭa'ine fi's-sinn القانون! kendisini kanun laḳad ṭa'ine fi's- üstüne yerleştiren sinni li derecetin 276فوق القانون bir konumda!’* tec'alahū deyim kanun üstü kalıp yapı 120/ 18-19 fevḳa'l-ḳānūn fevḳa'l-ḳānūn وقفت فى الحجرة أعلن احتجاجه ‘protestomu protesto غاضبا ألعلن a’lene birleşik eylem göstermek birleşik eylem etmek*277 احتجاجى و لكن iḥticācehū amacıyla odanın غلبنى الضحك. ortasında öfkeyle vaḳaftu fi’l- durdum ama ḥucreti ġāḍıban gülmekten li’u’lina iḥticācī kendimi ve lākin غلبه الضحك alamadım”… (gülmekten) ġalabeni’ḍ- ġalabahu’ḍ- deyim kendini deyim 121/ 2-3 ḍaḥik 278ḍaḥiku alamamak* ما رأيكم فى أن نجوب الخلوات arabamla tenhalarda bir tur بسياتى؟ ما رأيك؟ atmaya ne mā ra'yukum en kalıp yapı ne dersin(iz)? kalıp yapı mā ra'yuke dersiniz? necūba'l- ḫalavāti bi 121/ 9 seyyāratī 274 Anlamsal çeviri. Bk. dipnot 209. 275 Kaynak metinde geçen“ 'āde ile ḥaẕarihī ” deyimi 'bir ara verdikten sonra tekrar dikkatli olma moduna geçmek' anlamı barındırmaktadır. Çevirmen bağlamdan hareketle adı geçen ifadesiyi 'kendine gelmek' yapısıyla aktarma yoluna gider (anlamsal çeviri). 276 Burada Arapça metne göre verilmesi istenen anlam şu: “ o kadar yaşlandı ki artık dünya kanun ve kurallarına tabi tutulması beklenemez.” Çevirmen bu sayede cümlede söz değişikliği yaparak anlamsal bir çeviri yoluna gider. 277 Arapçada "a’lene iḥticācehū / T: protestosunu duyurmak" yapısı, Türkçede genellikle 'protesto etmek' yapısıyla ifade edilmektedir. Buradaysa çevirmen, çeviri metinde geçen 'protesto göstermek' birlikteliğini kullanmayı tercih eder. 278 Kaynak metnin ifadesi "ġalabahu’ḍ-ḍaḥiku / T: gülmeye yenik olmak", Türkçeye 'gülmekten kendini alamamak' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 133 ما رأيكم فى أن نجوب الخلوات arabamla tenhalarda bir tur بسياتى؟ جاب الخلوات atmaya ne tenhalarda tur mā ra'yukum en birleşik eylem birleşik eylem cāba'l-ḫalavāti dersiniz? atmak necūba'l- ḫalavāti bi 121/ 9 seyyāratī , nerde hareket… الحركة بركة إن فى الحركة بركة. orada bereket… nerede hareket, inne fi'l-ḥarakati el-ḥarakatu atasözü atasözü orada bereket baraka baraka 121/ 13 اترك كل شيء على دعه/ اتركه على ‘biz dönene kadar حاله حتى نرجع. her şey olduğu olduğu gibi حاله itruk kulle şey'in deyim gibi kalsın.’ birleşik eylem da’hū/ itrukhū bırakmak 'alā ḥālihī ḥattā 'alā ḥālih 121/ 29 nerci'u 134 TABLO 15 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık فالقى اقتراحه استحسانا ممن عرف الطريق و ممن لم ... ve bu öneri, Sakkȃra yolunu يعرفه. hem bilenler hem felāḳā القى استحسانا deyim de bilmeyenler kabul iḳtirāḥahū deyim lākā istiḥsānan tarafından görmek* 279 istiḥsānen benimsendi. mimmen 'arifa'ṭ- ṭarīḳa ve [122/ 5-6] mimmen lem ya'rifuh قطعوا طريق الهرم فى دقائق ثم انعطفوا Piramitler Caddesi'ni birkaç نحو طريق سقارة، .. dakikada geçip قطع الطريق ḳaṭa'ū ṭarīḳa'l- deyim 280Sakkȃra yoluna katetmek* birleşik eylem harami fī ḳaṭa'a'ṭ-ṭarīḳ döndüler. daḳā'iḳi s̠ümme in'aṭafū naḥva [122/ 9-10] ṭarīḳi Sakkȃra dolayısıyla bir فلنقرأ الفاتحة. قرأ الفاتحة felnaḳra'u'l- birleşik eylem Fâtiha okuyalım. Fȃtiha okumak birleşik eylem ḳara'a'l-Fātiḥa Fātiḥa [122/ 26] باإلشارة تفهمين كل شيء و لكنى ال اللبيب باإلشارة sen bir imayla her şeyi anlıyorsun, leb demeden يفهم أفهمك . . deyim ama ben seni bi'l-işāreti el-labību bi'l- leblebiyi deyim anlayamıyorum. 281 tefhemīne kulle işāreti anlamak* şey'in ve lākinni yefhemu [125/ 5-6] lā efhamuk و قال خالد إنه أوشك Halit, ..., أن يرتكب الخطيئة neredeyse ilk األولى .. günahını ارتكب خطيئة ve ḳāla ḫâlid birleşik eylem işleyecek günah işlemek birleşik eylem irtekebe ḫaṭīa ennehū evşeke olduğunu söyledi. en yertekibe'l- [126/6] ḫaṭīata'l-ūlā 279 Kaynak metinde görülen "lākā istiḥsānan" ifadesi, Türkçedeki "kabul görmek" deyimine benzemektedir. Bunun yerine çevirmen, söz konusu ifadeyi Türkçede 'benimsenmek' eylemiyle eşleştirmeyi tercih etmiştir (anlamsal çeviri/ benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 280 Arapçadaki "ḳaṭa'a'ṭ-ṭarīḳ" ifadesi, Türkçede 'yol almak' veya 'katetmek' gibi yapılarda karşılık bulduğu halde çevirmen, bağlamdan hareket ederek Türkçe bağlamda bulunan 'geçmek' eylemini kullanmayı tercih etmiştir (anlamsal çeviri/ benzer anlam ve farklı yoluyla çeviri). 281 Anlamsal çeviri. Kaynak metinde eksiltili olarak geçen "el-labību bi'l-işāreti yefhemu / T: akıl sahibi bir işaretle anlar" deyimi, Türkçede 'leb demeden leblebiyi anlamak' ya da 'arif olan anlar' gibi yapılarla karşılanabilmektedir. Bunun yerine çevirmen, söz konusu ifadeyi birebir çevirerek Türkçe metne 'bir imayla anlamak' yapısıyla aktarmayı seçer. 135 و فى الظالم قررنا أن 'karanlıkta ne نختبر عصريتنا kadar çağdaş فاستبقنا إلى olduğumuzu test االعتراف بأخطائنا. etmeye karar اعترف بخطأه ve fi'ẓ-ẓalāmi verdik ve (günahını) itiraf i'tarafa birleşik eylem birleşik eylem ḳarrarnā en günahlarımızı etmek bi'ḫaṭa'ih neḫtebire itiraf etmekte 'aṣriyyatinā yarıştık.' fe'stebaḳnā ile'l- [126/ 7-8] i'tirāfi bi'aḫṭā'inā و فى الظالم قررنا أن tek ögeli bir 'karanlıkta ne نختبر عصريتنا قررنا sözcük kadar çağdaş فاستبقنا إلى karar vermek birleşik eylem ḳarrarnā olduğumuzu test (eylem) االعتراف بأخطائنا. etmeye karar e fi'ẓ-ẓalāmi verdik veر ḳarrarnā en günahlarımızı neḫtebire tek ögeli bir نختبر itiraf etmekte 'aṣriyyatinā sözcük yarıştık.' test etmek birleşik eylem fe'stebaḳnā ile'l- neḫtebiru (eylem) [126/ 7-8] i'tirāfi bi'aḫṭā'inā 'peki, içinizde ألم يرتكب أحدكم erdemli bir ارتكب جريمة فضيلة ما؟ davranış 282 elem yertekibu irtekebe kalıp yapı sergileyeniniz yok suç işlemek* birleşik eylem aḥadekum cerīmeten mu?' faḍīleten mā [126/ 21] و ھا ھى ذى حية تسعى حول غصن ... işte bir yılan, bir dalın تريد أن تقول شيئا. حية تسعى ve hā hiye Ku'andan çevresinde hızla akan bir Ku'andan alıntılama sürünerek bir şey 283ḥayyetun tes'ā ḥayyatun tes'ā yılan* alıntılama söylemek istiyor. ḥavle ġoṣnin turīdu en teḳūle [127/ 8-9] şey'en قف .. يجب أن نسترد 'dur! استرد أنفاسه أنفاسنا. Soluklanmamız durup ḳıf .. yecibu en isteredde deyim lazım.' 284 birleşik eylem soluklanmak* nesteridde enfāsehū [127/ 28] enfāsenā 282 Arapça metinde erdem işlemek anlamına gelen "irtekebe faḍīleten" yapısı, erdem göstermeyi suç sayarak ironi amacıyla kullanılmıştır. Oysa söz konusu ifadenin hem kaynak dilde hem erek dilde 'suç işlemek' şeklinde geçmesi gerekmektedir. Türkçede anlam karışmasını önlemek adına çevirmen, adı geçen ifade için 'erdemli bir davranış sergilemek' yapısını tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 283 Tâhâ Sûresi, 20. Âyete gönderme var. Bk. dipnot 111. 284 Arapçada "isteredde enfāsehū / T: nefesini geri almak" yapısı, çok yorulduktan veya soluk soluğa kaldıktan sonra yapılan dinlenmeyi ifade eder. Çevirmen ise Türkçede 'soluklanmak' eylemini tercih eder (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 136 ال. ال.. حتى الجنون يجب أن يقف عند حد 'hayır, hayır! وقف عند حده . . çılgınlığın bile bir 285 lā. lā.. ḥatta'l- vakafa 'inde deyim sınırı olmalı.' sınırı olmak* birleşik eylem cunūn yecibu en ḥaddihī [127/ 29] yaḳıfa 'inde ḥaddin ليلى تبكى فارجع إلى عد/ ارجع إلى 'Leylȃ ağlıyor, صوابك صوابك! deyim kendine gel!' kendine gelmek deyim Leylȃ tebkī 'od/ irci' ilā [128/ 2] ferci' ilā ṣavābik ṣavābik أطبق جفنيك حتى ال رأى الموت ترى الموت بعينيك. gözlerini kapat da ölümle burun )بعينيه( aṭbıḳ cifneyke deyim ölümü görme. buruna deyim ḥattā lā terā el- ra'a'l-mevte (bi 286 [128/ 5] gelmek* mevte bi 'ayneyhi) 'ayneke و فجأة دوت صرخة birden korkunç bir دوت صرخة مروعة. birleşik eylem çığlık yükseldi. çığlık at(ıl)mak deyim ve fec'a devet devet ṣarḫa [128/ 6] ṣarḫa muravvi'a ارتجت السيارة بعنف و كادت تفقد توازنها، otomobil öylesine .. şiddetli sarsıldı ki فقد توازنه neredeyse irteccetu's- dengesini faḳada birleşik eylem dengesini birleşik eylem seyyāratu kaybetmek tevāzonehū kaybediyordu. bi'onfin ve kādet tafḳıdu [128/ 7-8] tevāzonehā صاح رجب بصوت أجش: Recep boğuk bir تمالك نفسه تمالكوا أنفسكم. sesle: 'kendinize kendini ṣāḥa Recebun bi temāleke deyim deyim gelin,' diye tutmak*287 ṣavtın eceşş: nefsehū bağırdı. temālekū enfuseküm 285 Kaynak metnin ifadesi "vakafa 'inde ḥaddihī / T: sınırında durmak", Türkçede 'haddini bilmek' yapısında karşılık bulur. Bunun yerine çevirmen, metinde geçen 'sınırı olmak' ifadesini tercih etmiştir. 286 Arapça metindeki "ra'a'l-mevte" deyimsel ifadesi, insanın ölümcül bir tehlike veya çok kritik bir durumdan geçtiğini anlatmaktadır. Türkçe karşılığıysa 'ölümle burun buruna gelmek' deyimidir. Çevirmen söz konusu ifadeyi -bağlam yardımıyla- 'ölümü görmek' deyimiyle aktarır. Yalnız, burada deyim mecaz anlamıyla değil gerçek anlamıyla kullanılmıştır. 287 Arapçadaki "temāleke nefsehū / T: kendini tutmak" ifadesinin, Türkçeye 'kendine gelmek' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür. 137 إنى رھن إشارتكم، ben sizin رھن اشارة )فالن( emrinizdeyim, ne bir işaretine فما رأيكم؟ rahnu işāreti deyim dersiniz? 288 deyim innī rahnu bakmak* (fulān) işāretiküm [129/ 2] أعدكم بأن أصدع بما 'emirlerinize فاصدع بما تأمر تأمرون. Kur'andan uyacağıma söz emrine e'idukum bi en fe'ṣda' bi mā birleşik eylem alıntılama veriyorum.' uymak*289 aṣda'u bi mā tu'mar [129/ 4] ta'murūn أعدكم بأن أصدع بما 'emirlerinize tek ögeli bir تأمرون. uyacağıma söz وعد sözcük e'idukum bi en veriyorum.' söz vermek birleşik eylem va'ede aṣda'u bi mā (eylem) [129/ 4] ta'murūn أبعدنا عن الطريق لتتهيأ لنا فرصة ... bizi yoldan التفكير فى مكان آمن uzaklaştır da, تهيأت له الفرصة . . güvenli bir yerde ab'idnā 'ani'ṭ- teheyye'et lehū deyim düşünme fırsatı fırsat bulmak deyim ṭarīḳi el-furṣa bulalım, ... li'teteheyye' lenā [129/7-8] furṣat-u't-tefkīri fī mekānın hādi' 'hadi hemen تحرك و إال ضاع hareket et, yoksa ضاع األمل األمل. deyim fırsatı ümidi 290 deyim taḥarrak ve illā ḍā'a'l-emel kaçıracağız.' sönmek* ḍā'a'l-emel [129/ 13-14] فقال بحدة: لم يكن منها بد و قد Recep öfkeyle: أيدھا الجميع. 'buna mecburduk,' ال بد/مفر من feḳāla bi diye bağırdı, 've başka çare kültür od ḥiddetin: lā budde/ kalıp yapı herkes de bunu yok*291 aklı bir ifade mafarra min desteklemişti.' lem yekun minhā buddun [130/ 9] ve ḳad eyyedehā el-cemī' إنى آسف على تكدير 'keyfini كدر صفوه kaçırdığım için (b-nin) keyfini صفوك .. keddere deyim özür dilerim, .. deyim innī āsifun 'alā kaçırmak ṣafvehū tekdīri ṣafviki [130/ 31-32] 288 Anlamsal çeviri. 289 "Sana emrolunanı açıkça ortaya koy ..." / Hicr Sûresi, 94. Âyetine gönderme var. Söz konusu Arapça ifade, anlam odaklı çevrilerek Türkçede 'emirlerinize uyacağın' yapısıyla karşılanmıştır. 290 Anlamsal çeviri. Özgün metnin ifadesi "ḍā'a'l-emel / T: ümit kaybolmak", Türkçe bağlama anlam odaklı olarak 'fırsatı kaçırmak' yapısıyla aktarılmıştır. 291 Anlamsal çeviri. 138 TABLO 16 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık رحم نفسه متى يرحم العقل نفسه kendine deyim akıl kendine ne deyim raḥime acımak*292 و يستسلم للنوم؟ nefsehū zaman acıyacak metā yerḥamu'l- da uykuya teslim a'ḳlu nefsehū ve استسلم للنوم olacak? yesteslimu li'n- uykuya teslim istesleme li'n- deyim [131/ 25] birleşik eylem nevmi olmak nevmi و لما لم يصدع الجبل dağ, emrine itaat فاصدع بما تأمر ألمره Kur'andan etmeyince, ... ve lemmā lem fe'ṣda' bi mā itaat etmek* 293 birleşik eylem alıntılama yaṣda'u'l-cebelu tu'mar [132/ 13] li emrihī فجاء الرجل من توه و Abduh Amca: ھو يقول: لم تنم بعد؟ daha uyumadınız" جاء من توه fecā'e'r-raculu cā'e min birleşik eylem mı?" diyerek hemen gelmek birleşik eylem min tavvihī ve hemen geldi. tavvih huve yaḳūl: lem [133/ 2-3] tenem ba'd? فرغ رأسى فى kültür odaklı bir kafam uğursuz فرغ رأسه فى الرحلة المشئومة . . ifade geziye takıldı. kafası feriġa ra'sehū 294 deyim feriġa ra'sī fi'r- takılmak* fī (deyim) [133/9] riḥlati'l-meş'ūme يجب أن يتحلى بصبر yıldızlardan huzur تحلى بالصبر النجوم. diledi. ya sabır yecibu en teḥellā bi's̟- deyim 295 birleşik eylem çekmek* yeteḥallā bi s̟abri [133/ 19-20] s̟abr-i'n-nücūmi 292 Arapçada "raḥime nefsehū / T: kendine merhamet etmek" deyimi, Türkçede 'kendine acımak' yapısıyla karşılanmıştır. 293 "Sana emrolunanı açıkça ortaya koy ..." / Hicr Sûresi, 94. Ayet. Söz konusu Arapça ifade, anlam odaklı çevrilerek Türkçe bağlama 'itaat etmek' yapısıyla aktarılmıştır. 294 Kafası bir şeyle meşgul olmak (sürekli düşünmek). Yalnız, söz konusu deyim "feriġa ra'sehū fī", uyuşturucu sarhoşları tarafından kullanıldığında uyuşturucu etkisinden çıkma ve ayık olma durumunu ifade etmektedir. 295 Anlamsal çeviri. Arapçada "teḥellā bi's̟- s̟abri / T: sabırla süslenmek" deyimi, Türkçedeki anlamsal karşılığı 'ya sabır çekmek' deyimi bulunmaktadır. Çevirmen bunun yerine 'huzur dilemek' yapısını tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 139 األشجار السامقة من على مرمى البصر الجانبين تتدانى gözün alabildiği 'alā marma'l- kalıp yapı 296 kalıp yapı أعاليها على مرمى ağaçların kadar* baṣar zirveleri, sanki البصر كجبين مقطب. çatık alın gibi, al-aşcāru's- görüş alanına sāmiḳatu mine'l- doğru sarkmıştı. cānibeyni tetedānā a'ālīhā [133 / 32 – مقطب الجبين 'alā marma'l- 134 / 1] 297 baṣarı ke'cebīnin muḳṭıba'l- birleşik sözcük alnı çatık* birleşik sözcük muḳṭibu cebīn و داخله شعور kesin bilgi داخله شعور derecesinde güçlü كاليقين .. dāḫalahū bir duyguya duyguya ve dāḫalahū deyim deyim şu'ūrun kapıldı. kapılmak şu'ūrun ke'l- yaḳīn [134 / 15-16] فرفع عينيه إلى الغصون المنتشرة فى havada yayılmış dallarına doğru رفع عينيه إلى الهواء .. birleşik eylem bakışlarını bakışını farafe'a 'ayneyhi rafa'a 'ayneyhi birleşik eylem kaldırdı, ... kaldırmak ile'l-ġuṣūni'l- ile munteşiretu fi'l- [134/ 23] havā' و مضى و ھو يمعن çevresindekileri dikkatlice النظر فيما حوله .. inceleyerek أمعن النظر فى ve maḍā ve dikkatlice am'ana'n- birleşik eylem ilerledi. 298 birleşik eylem huve yum'inu'n- incelemek* naẓara fī naẓara fī mā [134/33] ḥavlahū و ثبت له أن شيئا ما فى الطريق يعترضه متحديا معاندا مثيرا şimdi yolunda bir لأللم. şeylerin karşısına ve s̱ebete lehū çıkacağından أثار األلم enne şey'un mā birleşik eylem emindi; meydan acı vermek birleşik eylem fi'ṭ-ṭarīḳi as̱āra'l-eleme okuyan, direnen ya'tarıḍhū ve acı veren. muteḥeddiyen [135/2-3] mu'āniden mus̱īren li'l- elemi 296 Arapça metindeki " 'alā marma'l-baṣar " yapısı, Türkçede 'gözün alabildiği kadar' yapısında karşılık bulur. Çevirmenin tercihi ise aynı anlamı veren 'görüş alanına doğru' yapısı olmuştur. 297 Kızgın. 298 Kaynak metinde geçen "am'ana'n-naẓara / T: iyice bakmak" ifadesinin, Türkçeye 'dikkatlice incelemek' yapısıyla aktarılması tercih edilmiştir. 140 و تذكر بغتة أنه لم birden sakal tıraşı يحلق ذقنه. حلق ذقنه olmadığını ve tez̠ekkere sakal tıraşı ḥalaḳa birleşik eylem hatırladı. birleşik eylem baġtaten ennehū olmak zaḳnahū lem yaḥliḳa [135/5] zaḳnahū و ال يعرف من bildiği olaylar, األحداث إال ما تلوكه sadece ve sadece ألسنة المساطيل فى uyuşturucu sarhoşlarının ھذيانها األبدى. sonsuz الكته األلسنة ve lā ya'rifu hezeyanları mine'l-aḥdās̠i lākethu'l- deyim diline dolamak deyim sırasında dillerine illā mā telūkehū elsinetu doladıkları el-sinetul- olaylardan mesāṭīl-i fī ibaretti. hez̠eyāniha'l- ebedī [135/12-13] ما دمت تسير فى neredeyse طريق شبه خال دون tamamen ıssız bir أن يهاجمك قاطع yolda herhangi bir طريق، .. yol kesenin قطع طريقه 299 mā dumte tesīru deyim saldırısına yol kesmek* deyim ḳaṭa'a ṭarīḳahū fī ṭarīḳın şibh-i uğramadan ḫālın dūne en yürüyebildiğin, ... yuhācimeke [135/15-16] ḳāṭı'i ṭarīḳın ما دمت تسير فى neredeyse طريق شبه خال دون tamamen ıssız bir أن يهاجمك قاطع yolda herhangi bir Tek ögeli bir طريق، .. yol kesenin ھاجم sözcük saldırıya mā dumte tesīru saldırısına deyim hāceme uğramak fī ṭarīḳın şibh-i (eylem) uğramadan ḫālın dūne en yürüyebildiğin, ... yuhācimeke [135/15-16] ḳāṭı'i ṭarīḳın فاألمور تسير حتما األمور تسير سيرا işler kesinlikle حسنا سيرا حسنا، .. yolunda gidiyor yolunda fe'l-u'mūru el-u'mūru deyim demektir. deyim gitmek*300 tesīru ḥatmen tesīru seyren [135/ 17-18] seyren ḥasanen ḥasanen 299 Yağmalamak/ soygunluk etmek. 300 Arapçadaki "el-u'mūru tesīru seyren ḥasanen" ifadesi, Türkçede 'işler iyi gidiyor' ya da 'yolunda gidiyor' yapılarında karşılık bulur. Çevirmenin tercihi de metinde geçen 'yolunda gitmek' yapısı olmuştur. 141 فلم يعرف بعد على وقعت عليه من تقع مسئولية حلها ..., bunları çözmek kimin üzerine مسئولية )كذا..( felem yu'raf kalacak, henüz sorumluluk ba'du 'alā men vaka'at 'aleyhī deyim 301 deyim belli değil. düşmek* taḳa'u mes'ūliyyetu mes'ūliyyetu (kez̠ā...) [135/19-20] ḥallihā و غاب فى سبات غاب فى سبات derin bir uykuya عميق عميق. daldı. (derin) uykuya deyim dalmak*302 deyim ve ġāba fī ġāba fī subātin [135/23] subātin 'amīḳ 'amīḳ و عما قليل ستمطر السماء مطرة واحدة .. birazdan bir أمطرت السماء damla yağmur ve 'ammā ḳalīlin yağmur amṭarati's- birleşik eylem yağacak, ... 303 setumṭıru's- yağmak* birleşik eylem semā' semāu [136/10-11] maṭaratan vāḥida و قال لهم: onlara, can sıkıcı لقد حلمت حلما bir rüya حلم حلما مزعجا. birleşik eylem gördüğünü rüya görmek birleşik eylem ve ḳāla lehum: ḥalima ḥulman söyleyince ... laḳad ḥalimtu [136/21] ḥilman muz'ican و قال لهم: لقد حلمت onlara, can sıkıcı tek ögeli bir bir rüya حلما مزعجا. مزعج sözcük gördüğünü *304 ve ḳāla lehum: can sıkıcı deyim muz'ic söyleyince ... laḳad ḥalimtu (sıfat-fiil) ḥilman muz'ican [136/21] أحكم اللحاف حولك أحكم اللحاف حولك 'uyurken üzerini kültür odaklı bir عند النوم عند النوم. yorganla iyice uyurken üzerini ifade aḥkimi'l-leḥāfa aḥkimi'l- ört'... yorganla iyice sözcük öbeği ḥavleke 'inde'n- leḥāfa ḥavleke (deyim) örtmek* 305 [136/25] nevmi 'inde'n-nevmi 301 Arapça metinde geçen "vaka'at 'aleyhī mes'ūliyyetu" deyiminin Türkçe karşılığı 'sorumluluk düşmek' bulunmaktadır. Şöyle ki söz konusu Arapça ifadenin bağlam içerisinde Türkçeye 'bunları çözme sorumluluğu kimin üzerine düşecek ....' biçiminde aktarılabilirdi. Çevirmenin tercihi ise metinde verilen 'kimin üzerine kalacak' ifadesi olmuştur (Anlamsal çeviri). 302 Arapçada uykunun derinliğini ifade eden "ġāba fī subātin 'amīḳin / T: derin bir rahatlıkta kaybolmak" deyiminin Türkçedeki karşılığı, metinde verilen 'derin bir uykuya dalmak' tır. 303 "amṭarati's-semā' / T: gök yağmak" Arapça ifadesi, Türkçede 'yağmur yağmak' yapısında karşılık bulur. Çevirmenin tercihi de buydu. 304 Arapçada "muz'ic" ifadesinin, Türkçedeki karşılığı 'rahatsız edici' bulunmaktadır. Bunun yerine çevirmen, bağlamdan hareketle anlam odaklı çevirerek 'can sıkıcı' yapısını kullanır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 305 Kaynak metinde geçen "aḥkimi'l-leḥāfa ḥavleke 'inde'n-nevmi" ifadesi, Mısır kültürüne özgü olup genelde "söylenenlere inanmamak ve söyleyeni küçümsemek" amacıyla kullanılmaktadır. Adı geçen ifadenin Türkçe karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Çevirmen de anlamı yitirmemek ve özgün metnin ruhunu Türk okuyusuna yansıtmek maksadıyla söz konusu ifadeyi Türkçeye aynen aktarmıştır (birebir çeviri). 142 فقدمت له سمارة الجوزة و ھى تقوم bunun üzerine على خدمتها .. Semâra onun قام على خدمة fe'ḳaddemet hizmetine girerek ḳāma 'alā birleşik eylem hizmete girmek deyim lehū Semâra el- ona nargile sundu. ḫidmet-i gōza ve hiye [136/25-26] teḳūmu 'alā ḫidmetihā فجذب منها نفسا طويال عميقا حتى دار nargileden öyle uzun ve derin bir رأسه .. دار رأسه fecezebe minhā deyim nefes çekti ki, başı başı dönmek deyim dāra ra'sehū döndü nefesen 'amīḳan ḥattā dāra [136/27-28] ra'sehū فتمنطقت باإلشارب و راحت ترقص رقصة eşarbı beline sarıp رقص رقصة بلدية .. dansöz gibi göbek 306 fetemanṭaḳat raḳaṣa birleşik eylem atmaya başladı. göbek atmak* deyim bi'l-işarbi ve raḳṣatan [136/30-31] rāḥat tarḳoṣ raḳṣa belediyye ثم ذھب إلى مكتب المدير العام و مثُل مثُل بين يدي ..., ardından Genel بين يديه. Müdür'ün )فالن( s̱ümme ẕahaba makamına gidip huzuruna mes̱ule beyne deyim deyim ilā mektebi'l- huzuruna çıktı. çıkmak* 307 yedeyyi mudīri'l-'āmi ve (fulān) [137/9-10] mes̱ule beyne yedeyhī '!kültür odaklı bir 'uyan,uyan صح النوم! صح النوم! uyan uyan*308 ikileme ṣaḥḥi'n-nevm ṣaḥḥi'n-nevm ifade [137/4] '!tatlı rüyalar' أحالم سعيدة أحالم سعيدة! kalıp yapı tatlı rüyalar kalıp yapı aḥlāman sa'īda aḥlāman sa'īda [137/12] 306 Arapçada kalıp şeklinde kullanılan "raḳaṣa raḳṣatan / T: dans ermek" ifadesinin, Türkçe metne 'göbek atmak' deyimiyle aktarılması tercih edilmiştir. Bunun nedeni, Arapça bağlamda 'geleneksel' anlamına gelen "belediyye" sıfatının kullanılması, dolayısıyla anlamsal çeviri yoluyla 'geleneksel bir dans yaptı' yerine Türkçede 'göbek atmak' deyimi daha uygun görülmesidir. 307 Arapçada "mes̱ule beyne yedeyyi (fulān) - T: birinin ellerinin arasında olmak/ görünmek" deyimsel ifadesi, Türkçede 'birinin huzuruna çıkmak' yapısında karşılık bulmuştur (anlamsal çeviri). 308 Arapça metinde geçen "ṣaḥḥi'n-nevm - T: uyumayı bırak/ uykudan kalk" ifadesi, Mısır kültürüne özgü olup 'hadi artık gafletinden uyan da gerçeği gör' anlamına denk gelmektedir. Çevirmen söz konusu ifade için 'uyanmak' eyleminin tekrarını kullanmıştır. 143 رأيتك بعينى فى سابع 'büronun önünden نومة و أنا مار أمام geçerken senin اإلدارة. kültür odaklı bir horul horul فى سابع نومة ra'aytuke bi'aynī ifade uyuduğunu bizzat horul horul 309 birleşik eylem fī sābi'i fī sābi'i nevme gözlerimle uyumak* (deyim) nevmetin ve enā gördüm.' mārrün [137/15-16] emāma'l-idāra احفظ لسانك أحسن 'ağzını topla, احفظ لسانك لك! deyim yoksa fena olur!' ağzını toplamak*310 deyim iḥfaẓ lisānek iḥfaẓ lisānek [137/31] aḥsan lek إن نطقت بكلمة 'eğer bir kelime نطق بكلمة أخرى قتلتك! daha edersen seni in naṭaḳta naṭaḳa birleşik eylem öldürürüm!' kelime etmek birleşik eylem bi'kelime uḫrā bi'kelime [138/7] ḳataltuk يؤسفنى أن أخبرك بأن أمرا قد صدر بوقفك عن العمل و 'üzgünüm, ama إحالتك إلى النيابة yayınlanan bir اإلدارية emirle, işten yu'sifunī en وقف عن العمل kovulduğunu ve uḫbiruke bi idari savcılığa açığa vuḳifa 'ani'l- birleşik eylem 311 deyim enne amran ḳad sevk edildiğini çıkarılmak* a'mel ṣadara bi sana bildirmek vaḳfika 'ani'l- zorundayım.' a'mel ve [138/12-13] iḥāletuke ile'n- niyābeti'l- idāriyye يؤسفنى أن أخبرك بأن أمرا قد صدر بوقفك عن العمل و 'üzgünüm, ama إحالتك إلى النيابة yayınlanan bir اإلدارية. emirle, işten yu'sifunī en tek ögeli bir kovulduğunu ve إحالة uḫbiruke bi sözcük idari savcılığa sevk *312 birleşik eylem enne amran ḳad iḥāle sevk edildiğini et(il)mek (ad) ṣadara bi sana bildirmek vaḳfika 'ani'l- zorundayım.' a'mel ve [138/12-13] iḥāletuke ile'n- niyābeti'l- idāriyye 309 Mısır Arapçasında "fī sābi'i nevme / T: yedinci uykusunda" deyimi, derinlemesine uymak anlamına gelip Türkçede 'derin bir uykuya dalmak' ifadesine benzemektedir. Çevirmen ise adı geçen ifadeyi, metinde geçen 'horul horul uyumak' yapısıyla aktarmayı yeğlemiştir. 310 Arapçada ve özellikle Mısır kültüründe birinin kötü sözünü kesmek istendiğinde söylenen "iḥfaẓ lisānek - T: dilini muhafaza et/ koru" ifadesini Türkçede 'ağzını topla' deyimi karşılamaktadır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 311 Arapçada geçen "vuḳifa 'ani'l-a'mel" ifadesi, Türkçede 'açığa çıkarılmak' deyiminde karşılık bulur. Ancak çevirmen onu seçmeyip 'işten kovulmak' ifadesini kullanarak anlamı yalın ve dolaysız bir biçimde aktarma yoluna girer. 312 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 144 TABLO 17 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık استسلم لقدره استسلم للمقادير. و kaderine boyun deyim deyim قال إن شر البلية ما istesleme li kaderine razı eğmek*313 ,ḳadarihī olarak يضحك. 'felaketlerin en istaslama li'l- شر البلية ما kötüsü bizi meḳādīri ve ḳāla يضحك güldürendir,' dedi. felaketlerin en inne şerre'l- şerru'l- atasözü kötüsü bizi sözcük öbeği beliyyeti mā [138/15-16] güldürendir*314 yuḍḥiku beliyyeti mā yuḍḥiku و ھو يتناول غداءه أخبره عم عبده بأنه لم يجد شيئا عند التاجر öğle yemeğini .. yerken Abduh Amca gelip ve huve تناول غداءه uyuşturucu yetenāvelu öğle yemeğini tenāvelu birleşik eylem tacirinde hiçbir birleşik eylem ġadāehū yemek ġadāehū şey bulamadığını aḫbarahū 'ammu haber verdi. Abduh bi'ennehū lem [138/16] yecid şey'en 'inde't-tāciri و ھو يتناول غداءه أخبره عم عبده بأنه لم يجد شيئا عند التاجر öğle yemeğini .. yerken Abduh Amca gelip ve huve tek ögeli bir uyuşturucu أخبر yetenāvelu sözcük haber tacirinde hiçbir *315 birleşik eylem ġadāehū aḫbara vermek (eylem) şey bulamadığını aḫbarahū 'ammu haber verdi. Abduh bi'ennehū lem [138/16] yecid şey'en 'inde't-tāciri سيجرب حظه عند şansını başka vir uyuşturucu جرب حظه تاجر آخر .. tacirinde seyucerribu cerrebe deyim şansını denemek deyim deneyecekti, ... ḥaẓẓahū 'inde ḥaẓẓahū tācirin āḫar [138/19] 313 Kaynak metinde geçen "istesleme li ḳadarihī" Arapça ifadesi, Türkçede 'kaderine teslim olmak' demektir. Bunun yerine çevirmen, Türkçe metinde verilen 'kaderine boyun eğmek' ifadesini tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 314 Arapça metindeki "şerru'l-beliyyeti mā yuḍḥiku" ifadesi, en büyük felaket karşısında bile elden bir şey gelmediğinin farkına vararak şaşkınlık ve üzüntüden insanın gülesi gelebilir anlamına denk gelmektedir. Söz konusu ifadenin, anlamsal bir Türkçe karşılığı yoktur. Çevirmen de bağlamdan anlaşılır düşüncesiyle ifadeyi birebir aktarma yoluna gider (yabancılaştırma/ öykünme yoluyla çeviri). 315 Arapçadaki "aḫbara" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye 'haber vermek' yapısıyla aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 145 سقط شهيد فى إثر bir şehidin سقط شهيدا شهيد و لكن النوم لم deyim şehit düşmek deyim saḳata şehīden يأت. ardından bir başka şehit düşüyor, saḳaṭa şehīdun fakat uykusu yine fī is̠ri şehīdin ve أتاه النوم gelmiyordu. lākinne'nnevme deyim uykusu gelmek deyim etāhu'n-nevmu [138/23-24] lem ye't. فجذب سمعه عم عبده و ھو يؤم المصلين ..., Abduh Amca'nın sesi لصالة العصر. .kulağına çalındı جذب سمعه fe'ceẕebe deyim İkinci namazında kulağına sam'ahū 'Amm ceẕebe deyim imamlık çalınmak* 316 Abduh ve huve sam'ahū yapıyordu. ye'ummu'l- muṣallīne [139/5-6] li'ṣalāti'l-'aṣr خير ان شاء هللا خير ان شاء هللا. kültür odaklı bir 'hayırdır inşallah.' kültür odaklı bir ḫayrun ḫayrun hayırdır inşallah ifade [140/5] ifade inşā'allah inşā'allah 'dünya hep الدنيا حلوة ربنا يطول ,güzeldir ربنا يطول عمرك عمرك. Rabbimiz uzun rabbinā Allah uzun ad-dunyā ḥulva dua cümlesi ömürler versin dua yuṭavvil fī ömürler versin rabbinā yuṭavvil sana. 'omrak fī 'omrak [140/11] إياك و أن ترجع خالى sakın ola elin boş' اليدين. خالى اليدين dönme ha!" iyyāka ve en deyim eli boş dönmek deyim ḫāli'l-yedeyni terci'a ḫāli'l- [140/12] yedeyni إياك و أن ترجع خالى sakın ola elin boş' اليدين. "!tek ögeli bir dönme ha إياك iyyāka ve en *317 sakın ola kalıp yapı iyyāka sözcük terci'a ḫāli'l- [140/12] yedeyni Rabbimiz' ربنا موجود kültür odaklı bir büyüktür.' Allah ربنا موجود. rabbinā deyim rabbinā mevcūd ifade büyüktür* 318 mevcūd [140/13] متجهمة شاحبة الوجه suratı asık, benzi شحب وجهه .. şehibe deyim soluktu. benzi sararmak deyim mutecehhime vechuhū [140/16] şāḥibatu'l-vechi 316 Arapça metinde görülen "ceẕebe sam'ahū / işitme duyusunu çekmek" deyimsel ifadesi, Türkçede 'kulağına çalınmak/ gelmek' yapısıyla karşılanmıştır. 317 Arapçada "iyyāka" sözcüğü biçimsel olarak tek ögeli bir sözcük olsa da anlam bakımından kalıplaşmış durumdadır. Çevirmen, söz konusu ifade için Türkçede 'sakın ola' karşılığını kullanır. 318 Arapça metindeki "rabbinā mevcūd" ifadesi, Türkçede 'Allah vardır' yapısında birebir karşılık bulsa da çevirmen, anlamsal boyutunu öne çıkararak 'Allah büyüktür' ifadesini metne daha uygun bulur (Anlamsal çeviri). 146 متجهمة شاحبة الوجه tek ögeli bir suratı asık, benzi تجهم .. sözcük soluktu. surat asmak deyim mutecehhime tecehheme (eylem) [140/16] şāḥibatu'l-vechi و فضال عن ذلك فإنى دفعت إلى باب 'üstelik ben bir دفع إلى التشرد التشرد. işsiz ordusuna 319 ve faḍlan 'an dufi'a ile't- deyim katıldım,' ... işsiz kalmak* birleşik eylem z̠ālike fe'innī teşerrüdi [141/9-10] dufi'tu ilā bābi't- teşerrüdi 'amma da büyük kültür odaklı bir bela!' kültür odaklı bir bu ne bela يا للبالء يا للبالء! yā le'l-belā' yā le'l-belā' ifade ifade [141/20] و انطوى كل فى her biri kendi انطوى فى قوقعته kabuğuna قوقعته. inṭavā fī deyim kabuğuna çekildi. deyim ve inṭavā kullun çekilmek ḳavḳa'atih [141/21] fī ḳavḳa'atih و تبين أنهم اطلعوا على الخبر فى anlaşılan اطلع على الخبر الجريدة. gazetedeki haberi (gazetede) haber ve tebeyyene iṭṭala'a 'ala'l- kalıp yapı okumuşlardı. birleşik eylem okumak ennehüm iṭṭala'ū ḫaber [141/28] 'ala'l-ḫaberi fi'l- cerīde Enis, Semȃra'ya رماه بنظرة رماھا بنظرة طويلة. uzun uzun baktı. uzun uzun remāhā bi naẓra remāhū bi deyim 320 birleşik eylem bakmak* ṭavīla naẓra [142/24] Recep gözlerini و قلب رجب عينيه arkadaşlarının قلب عينيه فى فى الوجوه .. yüzlerinde göz ve ḳallaba ḳallaba deyim gezdirdikten 321 deyim gezdirmek* Receb 'ayneyhī 'ayneyhī fī sonra … fi'l-vucūhi [142/27] يبدو أن لسمارة رأيا 'anlaşılan o ki, tek ögeli bir آخر! Semāra bizden يبدو أن yebdū enne li kalıp yapı sözcük farklı düşünüyor.' anlaşılan yebdū enne Semȃra ra'yun (zarf) [143/3] āḫar 319 Kaynak metindeki "dufi'a ile't-teşerrüdi / T: serseriliğe mecbur kalmak" Arapça deyiminden maksat, işsiz kalarak birinin geçinmesi çok zor olup hayatının da olumsuz yönde etkilendiğini betimlemektir. Çevirmen, adı geçen ifade için Türkçe metinde geçen 'işsiz ordusuna katılmak' yapısını yeğlemiş bulunmaktadır (anlamsal çeviri). 320 Burada Arapça metinde "remāhā bi naẓra" deyimsel ifadesi, Türkçede 'bakış atmak' deyimine benzemektedir. Söz konusu ifade, özgün metinde "ṭavīla / T: uzun" sıfatıyla birliktelik oluşturarak kullanıldığı için adı geçen deyim yerine 'uzun uzun bakmak' yapısıyla aktarılması daha uygun görülmüştür. 321 Arapçadaki "ḳallaba 'ayneyhī - T: gözünü çevirmek/ dönüştürmek" yapısı, Türkçedeki 'göz gezdirmek' ifadesine benzemektedir. 147 ...!bu bize yeter حسبنا ذلك حسبنا ذلك! kalıp yapı bu bize yeter kalıp yapı ḥasbunā z̠ālik ḥasbunā z̠ālik [143/7] hiçbirimizin لم يذق أحدنا النوم، .. gözüne bir damla ذاق النوم lem yaz̠uḳ gözüne uyku deyim uyku girmedi. 322 deyim aḥadunā!n- ẕāḳa'n-nevme girmek* nevme [143/12] و قد حز فى نفوسنا haber bizi حز فى نفسه gerçekten derinden الخبر. ḥazza fī deyim yaraladı. sarsılmak*323 deyim ve ḳad ḥazza fī nefsihī nufūsina'l-ḫaber [143/15] لم تنبس و لم ترفع Semȃra ne ağzını رفع عينيه إلى إليه عينا، .. açtı, ne de başını göz lem tenbis ve rafa'a 'aneyhī deyim kaldırıp ona baktı. kaldırmak*324 birleşik eylem lem terfa'u ilā [143/20] ileyhī 'aynen لم تنبس و لم ترفع Semȃra ne ağzını tek ögeli bir إليه عينا، .. açtı, ne de başını نبس sözcük *325 lem tenbis ve kaldırıp ona baktı. ağzını açmak deyim nebese lem terfa'u (eylem) [143/20] ileyhī 'aynen و عندما نتأكد من موته نمضى من فورنا إلى النقطة و öldüğünden emin olunca hemen ندلى باعترافنا، .. أدلى بإعترافه karakola gidip ve 'indemā edlā bi birleşik eylem suçumuzu itiraf itiraf etmek birleşik eylem nete'ekked min i'tirāfihī etmeliydik. mevtihī namḍī min fevrinā [143/24] ile'n-noḳtā ve nodlī bi i'tirāfinā 322 Arapçada uyumak anlamına gelen "zāḳa'n-nevme / T: uykunun tadına bakmak" deyiminin, Türkçedeki anlamsal karşılığı, çeviride verilen 'gözüne uyku girmek' deyimidir. 323 Kaynak metindeki " ḥazza fī nefsihī " yapısı, deyimsel bir ifade olup Arapçada ‘olumsuz bir olay yaşandığında hissedilen duyguyu veya acı bir durum karşısındaki üzüntüyü dile getirmek’ kullanılmaktadır. Söz konusu ifade Türkçede 'derinden sarsılmak' yapısıyla karşılanabilir. Çevirmen ise 'yaralamak' eylemini seçer (anlamsal çeviri/ benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 324 Arapçada "rafa'a 'aneyhī ilā" yapısı Türkçeye birebir çevrildiğinde ortaya 'göz kaldırmak' ifadesi çıkar. Ancak dildeki anlamsal değeri aynı olmayacaktı. Çünkü Arapçadaki göz kaldırmak ifadesinden maksat, bir suçtan dolayı birinin yüzüne bakamaz hale gelme durumunu anlatmaktır. Çevirmen de aktarım sırasında Arapçadaki bakma hareketinin nasıllığını göstermek için eylemden önce 'başını kaldırmak' eklemesinde bulunup sök konusu ifade için 'bakmak' eylemini kullanma yoluna gitmiştir (Not: başını kaldırmak ifadesi cümlede temel anlamıyla kullanılmıştır). 325 Arapçada tek ögeli bir sözcük olduğu halde, "nebese" eyleminin Türkçeye 'ağzını açmak' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür (benzer anlam ve farklı biçimlr çrviri). 148 و عندما نتأكد من موته نمضى من فورنا إلى النقطة و öldüğünden emin olunca hemen ندلى باعترافنا، .. tek ögeli bir karakola gidip تأكد ve 'indemā sözcük emin olmak*326suçumuzu itiraf birleşik eylem nete'ekked min te'ekkede (eylem) etmeliydik. mevtihī namḍī min fevrinā [143/24] ile'n-noḳtā ve nodlī bi i'tirāfinā ثم نقدم للمحاكمة لينال قدموه للمحاكمة كل جزاؤه، أليس sonra da her mahkemeye ḳaddemūhu birleşik eylem birleşik eylem كذلك؟ birimiz cezasını sevketmek li'l-muḥākeme almak üzere s̠ümme mahkemeye nuḳaddamu li'l- çıkarılmalıydı, muḥākeme liyenāla küllün نال جزاؤه öyle değil mi? birleşik eylem cezasını almak birleşik eylem cezā'uhū, eleyse nāla cezā'uhū [143/25-26] kez̠ālik? و لن يبعث الرجل بعد 'bunlara rağmen ذلك حيا، و لن يفيد yine de, ne ölen geri gelecek, ne من تضحياتنا . . de bizim بعث حيا ve len diri duruma deyim fedakarlıklarımız 327 birleşik eylem yuba'as̠a'r- bu'is̠a ḥayyan gelmek* bir yarar raculu ḥayyan sağlayacak,"... ve len yufīde min taḍḥiyātinā [143/29-30] و لن يبعث الرجل بعد 'bunlara rağmen ذلك حيا، و لن يفيد yine de, ne ölen geri gelecek, ne من تضحياتنا . . tek ögeli bir de bizim أفاد ve len sözcük yarar fedakarlıklarımız birleşik eylem yuba'as̠a'r- efāde sağlamak *328 (eylem) bir yarar raculu ḥayyan sağlayacak,"... ve len yufīde min taḍḥiyātinā [143/29-30] آالف يقتلون كل يوم her gün hiç و بال سبب، و الدنيا sebepsiz yere binlerce insan الدنيا بعد ذلك بخير بعد ذلك بخير، .. kültür odaklı bir öldürülüyor, ama hayat normal ālāfun yuḳtalūna a'd-dunyā hayat normal akışını birleşik eylem külle yevmin ve ba'de z̠ālike bi ifade akışını sürdürmek bilā sebeb, ve'd- ḫayrin sürdürüyor. dunyā ba'de z̠ālike bi ḫayrin [144/14] 326 Kaynak metinde görülen "te'ekkede" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçedeki karşılığı 'emin olmak' bulunmaktadır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 327 Arapçada "bu'is̠a ḥayyan / T: diri olarak tekrar gönderilmek" deyimi, Türkçede 'diri duruma gelmek' ya da 'dirilmek' gibi anlamlara denk gelmektedir. Çevirmen ise metinde kullanılan 'ölen geri gelmek' ifadesini tercih etmiştir. 328 "efāde" eylemi, Arapçada tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye –çevirmenin tercihine göre– 'yarar sağlamak' yapısıyla aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 149 ثمة موت يدركك و ölüm var, daha' أنت حي. أدركه الموت hayattayken sana s̠emmete ölüme edrekehu'l- deyim gelip yapışır." 329 birleşik eylem mevtun yakalanmak* mevtu yudrikuke ve [144/31] ente ḥayyün إذن ھلمى بنا إلى 'o zaman hadi kalk, karakola ھلم إلى النقطة .. ünlem gidiyoruz." haydi ... (e/a) ünlem İz̠en halummī halumme ilā binā ila'n-noḳtā [145/11] إن ما نبنيه فى دھر bir süredir تهدمه أنت بحماقتك ما نبنيه فى دھر kurmaya uzun süredir ,çalıştığımız şeyi تهدمه فى ثانية فى ثانية واحدة؟ kültür odaklı bir kurmaya aptallığınla bir inne mā nebnīhi mā nebnīhi fī ifade çalıştığımız şeyi saniyede yıkıp sözcük öbeği fī dehrin dehrin bir anda (deyim) yok etmek mi tehdimuhū ente tehdimuhū fī (saniyede) yok istiyorsun? 330 bi'ḥamāḳatike fī s̱āniye etmek* s̱āniyetin vāḥide [145/13-14] herkes sus pus خرس لسانه فخرست األلسنة، .. oldu. suspus feḫarisatu'l- ḫarisa deyim deyim olmak*331 elsinetu lisānuhū [145/18] وجدتها بطلوع الروح kültür odaklı bir 'bunu bulana طلعت روحه .. ifade kadar canım çıktı.' canı çıkmak deyim vecedtühā bi ṭala'at ruḥuhū (deyim) [145/19] ṭulū'i'r-rūḥ و قد غير مجيئه الجو onun gelişi بعض الشيء. içerideki havayı غير الجو ve ḳad ġayyara hava ġayyara'l-c- deyim biraz değiştirmek*332 birleşik eylem mecī'ehu'c- değiştirmişti. cevve cevve ba'ḍa'ş- [146/1] şey'i kültür odaklı bir 'bize nazar عين أصابتنا عين أصابتنا . . ifade değdi,'.. 'aynun nazar değmek deyim 'aynun aṣābetnā aṣābetnā (deyim) [146/2] 329 Arapça metindeki "edrekehu'l-mevtu / T: ölüm (ona) yetişmek" deyimsel ifadesi, Türkçede birinin ölmesi veya ölüme yakalanmasını haber etmektedir. Adı geçen ifadenin Türkçedeki en yakın karşılığı 'ölüme yakalanmak' olsa da çevirmen, anlamsal çeviri yoluyla bağlamdaki geçen 'ölüm gelip yapışmak' ifadesini kullanmıştır (anlamsal çeviri). 330 Birebir/ açıklamalı çeviri. 331 Arapçada "ḫarisa lisānuhū / dili sustu" ifadesi, Türkçede 'suspus olmak' veya 'dili bağlanmak' gibi yapılarda karşılık bulur. Bu bağlamda çevirmen, metinde geçen 'suspus olmak' yapısını yeğlemiştir (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 332 Kaynak metinde geçen "ġayyara'l-c-cevve" ifadesi, metindeki anlamına göre 'ortamdaki gerginliği gidermek' demektir. Söz konusu ifadenin kastettiği anlam, bağlamdan anlaşılır düşüncesiyle çevirmen, birebir çevrilmesini uygun görmüştür. 150 فلنف سجائر لعل و o zaman esrarı عسى . . (cigaraya saralım, (belki لعل و عسى fe'lnaluffe kalıp yapı belki işe yarar, ... deyim la'alla ve 'asā işe yaramak*333 secā'ire la'alla [146/4] ve 'asā أراھن أن رجب bahse girerim' سينجب أطقاال ! Recep'in birkaç أنجب أطفاال urāhinu enne birleşik eylem çocuğu olacak!' çocuğu olmak birleşik eylem Recep'e encebe aṭfālan se'yuncibu [146/7] aṭfālan عملتم من الحبة قبة siz pireyi deve' عملتم من الحبة قبة. 'ameltum yaptınız,' ... pireyi deve 'ameltum mine'l- deyim deyim mine'l-ḥabbeti yapmak ḥabbeti ḳubbe [146/9-10] ḳubbe و لما لم يعره أحد kimse ona kulak أعاره انتباھا انتباھا .. asmayınca, .. kulak ve lemmā lem a'ārahū deyim 334 birleşik eylem as(ma)mak* yu'irhū aḥadun intibāhan [146/11] intibāhan أجهشت فى بكاء hıçkıra hıçkıra أجهش فى البكاء ağlamaya başladı, hıçkıra hıçkıra عنيف .. echeşe fi'l- birleşik eylem ... birleşik eylem echeşet fī ağlamak bukā' bukā'in 'anīf [146/19] و أھوى بقوة على ve suratına bütün وجهه بكفه! أھوى بكفه على gücüyle bir tokat ve ehvā bi tokat patlatmak ehvā bi keffihī deyim patlattı. 335 deyim ḳuvvetin 'alā (atmak)* 'alā vechihī bi [146/23] keffihi 333 Arapçadaki "la'alla ve 'asā" ifadesi, genelde bir şeyin olabilirliğini anlatmak için kullanılmakta olup Türkçede 'belki de' ifadesine benzemektedir. Çevirmen, sök konusu ifade için metinde geçen 'belki' ifadesini kullanır. Anlamını pekiştirmek için cümleye 'işe yarar' eklemesinde bulunur (ekleme yoluyla çeviri). 334 Arapçada "a'ārahū intibāhan / T: dikkati birine ödünç vermek" ifadesi, Türkçede 'ilgi göstermek' veya 'kulak asmak' gibi yapılarda anlamsal karşılık bulur. Burada çevirmen, söz konusu ifade için 'kulak asmak' deyimini yeğlemiş bulunmaktadır. 335 Arapça metinde geçen "ehvā bi keffihī / elini düşürdü" ifadesinin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'tokat patlatmak' deyimi bulunmaktadır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 151 TABLO 18 ARAPÇA TÜRKÇE Arapça Sözcük Türkçe Sınıflandırma Türkçe Çeviri Sınıflandırma bağlam kalıbı Karşılık و كفت سمارة عن Samȃra ağlamayı bıraktı, gördüğü البكاء فاغرة فاھا. manzara فغر فاه ve keffet ağzı açık deyim karşısında ağzı 336 deyim Semȃra 'ani'l- faġara fāhu kalmak* açık kalmıştı. bukā'i fāġiratan fāhā [147/1] و حل صمت herkes adeta ölüm (sessizliğine (ölüm حل الصمت كالموت. deyim büründü. sessizliğine deyim ve ḥalle ṣamtun ḥalla'ṣ-ṣamt bürünmek ke'l-mevti [147/2] و تلقى أنيس الصفعة Enis, tokadı دون أن يتحرك. yerken hiç hareket تلقى صفعة ve teleḳḳā tokat (dayak) deyim etmemişti. 337 deyim Enisu'ṣ-ṣafa'ata telaḳḳā ṣafa'a yemek* dūne en [147/3] yeteḥarrak و تلقى أنيس الصفعة Enis, tokadı دون أن يتحرك. tek ögeli bir yerken hiç hareket تحرك ve teleḳḳā sözcük etmemişti. hareket etmek birleşik eylem Enisu'ṣ-ṣafa'ata teḥarraka (eylem) dūne en [147/3] yeteḥarrak '!izninle' عن انك عن إذنك .. kalıp yapı izninle kalıp yapı 'an iznik 'an iznik [147/6] و لكن المذنب صديق أبيض القلب أبيض القلب أعماه deyim ama suçlu, temiz kalpli* 338 deyim abyaḍu'l-ḳalb الغضب. gözünü öfke ve lākinne'l- bürümüş temiz muz̠nib-e kalpli bir dost. أعماه الغضب ṣadīḳun öfkeye abyaḍu'l-ḳalbi a'māhu'l- deyim [147/8] deyim kapılmak*339 a'māhu'l-ġaḍabu ġaḍab 336 Kaynak metnin "faġara fāhū" ifadesi, Türkçede 'ağzını açmak' demektir. Ancak bağlamdan anlaşılıyor ki söz konusu ifade, temel anlamından farklı olarak 'şaşırmak' anlamına gelmektedir. Bu durumu betimlemek için çeviride geçen 'ağzı açık kalmak' deyiminin kullanılması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 337 Arapçadaki "telaḳḳā ṣafa'a / T: tokat almak" ifadesi, Türkçeye 'tokat yemek' deyimiyle aktarılmıştır. 338 Arapça metinde geçen "abyaḍu'l-ḳalb / T: beyaz kalpli" deyimsel ifadesinin Türkçe karşılığı 'temiz kalpli' deyimidir. 339 Arapçada "a'māhu'l-ġaḍab / T: öfkesinden kör olmak" deyiminin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'öfkeye kapılmak' deyimidir. Buradaysa çevirmen, ‘gözünü öfke bürümüş’ yapısını yeğlemiştir. 152 و جاء عم عبده كأنما يلبى نداءه و ھو لبى النداء birleşik eylem icabet etmek birleşik eylem يقول: lebba'n-nidā' Abduh Amca, sanki sesine icabet القهوة فوق النار. ve cā'e edercesine gelip 'amm'Abduh dedi ki: 'kahve ke'ennemā ocakta, pişiyor.' yulebbī nidā'ehū 147/10] فوق النار] (kahve) ocakta ve huve yaḳūl: deyim kalıp yapı fevḳa'n-nār pişmek* 340 al-ḳahve fevḳa'n-nār و أطبق بيديه على boynunu ellerinin tek ögeli bir أطبق على عنقه عنقه. arasına aldı. 341 sözcük ve aṭbaḳa bi aṭbaḳa 'alā deyim boğmak* yedeyhī 'alā 'unuḳihī [147/15] (eylem) 'unuḳihī ثم انهال أحدھما على اآلخر ضربا و لكما و ركال. ardından birbirine انهال عليه ضربا s̠ümme inhāla tekme tokat tekme tokat aḥaduhumā inhāla 'aleyhī deyim giriştiler. deyim girişmek 'ala'l-āḫari ḍarban [147/17] ḍarban ve lekmen ve raklen أما سمارة فقد تقلص Semȃra'ya gelince, yüzü (yüzü) kaskatı تقلص وجهه وجهها ألما .. emmā Semȃra taḳalaṣa deyim acıdan kaskatı olmak/ deyim olmuştu. 342 feḳad taḳallaṣa vechuhū kesilmek* vechuhā elemen [147/30] و ضرب أحمد نصر كفا على كف و ھو Ahmet Nasr يقول: avuçlarını birbirine vurarak: avuçlarını ضرب كفا بك ف لم أكن أتصور .. ve ḍaraba ḍaraba keffen deyim 'aklımın ucundan birbirine birleşik eylem Ahmet Nasru bi keffin bile geçmezdi,' vurmak* 343 keffen 'alā dedi. keffin ve huve [147/31] yaḳūlu: lem ekun ataṣavvaru 340 Kaynak metinde verilen "fevḳa'n-nār" ifadesi Mısır kültürüne has olup 'bir konuğun kalmasını istemek ve kendisine ikramda bulunmak amacıyla yiyecek içecek hazırlandığını' anlatan bir söz. Türkçede 'ateşte' anlamına gelir. Ancak çevirmen, anlam boyutunu öne çıkararak 'ocakta' ifadesini uygun bulur. Ardından da anlamı okuyucuya tam iletmek adına 'pişmek' eyleminin eklemesinde bulunur. 341 Çevirmen Arapça metinde geçen "aṭbaḳa 'alā 'unuḳihī" deyimini Türkçeye birebir çevirerek 'boynunu ellerinin arasına almak' yapısıyla aktarmıştır. Anlamı ise 'boğmak' tır. 342 Arapçada "taḳalaṣa vechuhū - T: yüzü çekildi/ azaldı" deyimi, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'yüzü kaskatı olmak' yapısıyla aktarılmıştır. 343 Arapçada "ḍaraba keffen bi keffin" yapısı, birinin iki avcunu birbirine vurarak hayret, şaşkınlık ve pişmanlık gibi duygularını ifade etmek için anlatan bir söz. Çevirmen, söz konusu ifade için birebir çeviri yoluna gitmiştir. 153 و ضرب أحمد نصر كفا على كف و ھو Ahmet Nasr يقول: avuçlarını :tek ögeli bir birbirine vurarak لم أكن أتصور .. تصور sözcük 'aklımın ucundan aklından ve ḍaraba deyim geçmek Ahmet Nasru taṣavvara bile geçmezdi,' (eylem) keffen 'alā dedi. keffin ve huve [147/31] yaḳūlu: lem ekun ataṣavvaru لقد ركبنا الشيطان فلم يعد لنا من وجود . . 'şeytan ele geçirdi ركبه الشيطان laḳad bizi, artık işimiz şeytan ele rekibenā'ş- rekibehū eş- deyim bitik.' 344 birleşik eylem geçirmek* şeytānu felem şeytānu [148/2] ye'ud lenā min vucūdin اغرورقت عينا سنية Seniyye'nin اغرورقت عينياه بالدموع، .. gözleri yaşla gözleri iġavraḳat 'aynā iġravraḳat deyim doldu. deyim yaşarmak Seniyye-ti bi'd- 'aynāhū [148/3] dumū'i و مال على السيد عليه و ھو يسأل: Ali es-Seyyid ona :doğru eğilip كيف حالك؟ كيف حالك kalıp yapı 'nasılsın?' diye ve māla Ali es- nasılsın kalıp yapı keyfe ḥāluk sordu. Seyyid 'aleyhī ve huve yes'el: [148/7] keyfe ḥāluk? الحزن قتلنا صدقنى، inan bana قتله الحزن .. üzüntüden üzüntüden el-ḥuznū ḳatelehū'l- deyim kahrolduk, ... birleşik eylem kahrolmak*345 ḳatelenā ḥuzn-u [148/11] ṣaddıḳnī و ازدرد ريقه ثم sonra yutkunarak tek ögeli bir ازدرد ريقه استطرد: sözünü sürdürdü birleşik eylem yutkunmak sözcük ve izdarada izdarada ... rīḳahū s̠ümme rīḳahu (eylem) [148/14] istaṭrada 344 Kaynak metinde "rekibehū eş-şeytānu / T: şeytan (ona) bindi" Arapça ifadesi, Mısır kültürüne özgü olup Türkçedeki yakın anlamlısı 'şeytan dürtmek' deyimidir. Çevirmen ise çeviride geçen 'şeytan ele geçirdi bizi' ifadesini tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 345 Arapçadaki "ḳatelehū'l-ḥuzn-u - T: üzüntü öldürmek" deyimi, Türkçeye anlamsal odaklı çevrilerek 'üzüntüden kahrolmak' yapısıyla aktarılmıştır. 154 أعنى أن kalıp yapı demem o ki Kalıp yapı أعنى أن العدالة يجب a'nī enne demem o ki, أن تتحقق . . adalet yerini a'nī enne'l- bulmalı. 'adālete yecibu العدالة يجب أن [148/22] en teteḥaḳḳaḳ تتحقق hak (adalet) al-'adāle kalıp yapı yerini deyim 346 yecibu en bulmalı* teteḥaḳḳaḳ يجب أن تأخذ يجب أن تأخذ العدالة adalet kendi' العدالة مجراھا مجراھا . . mecrasına hak (adalet) yecib en yecib en deyim girmeli.' kendi mecrasına birleşik eylem te'ḫuza'l- 347 te'ḫuza'l-a'dālet- girmeli* a'dālet-u [149/9] u mecrāhā mecrāhā 'bu karaımdan geri ال راد لقضائه إنه قضاء ال راد له .. dönmem mümkün geri innehū ḳaḍā'un lā rādda deyim değil!" 348 birleşik eylem dön(me)mek* lā rādda lehu.. liḳaḍā'ih [149/23] çünkü hepimizin مسه الجنون لقد مسنا الجنون .. cinleri tepesinde cinleri tepesine laḳad messenā'l- messehu'l- deyim ... deyim çıkmak*349 cunūn cunūn [149/28] و لكنى سأذھب إلى النقطة بنفسى، فليكن fakat ben tek' ذلك فى علمكم . . . ve lākinnī ليكن فى علمك أن başıma karakola se'ez̠hebu ile'n- liyekun fī kalıp yapı gideceğim, bunu bilmiş olmak birleşik eylem noḳṭā bilmiş olasınız. 'ilmike enne binefsī, [149/30] felyekun z̠ālike fī 'ilmikum sen kendinde' فى كامل وعيه لست فى كامل وعيك. deyim değilsin, ... leste fī kāmili fī kāmili kendinde olmak deyim va'yike va'yih [150/2-3] 346 Burada Arapça metinde verilen "al-'adāle yecibu en teteḥaḳḳaḳ / T: adalet gerçekleşmeli" ifadesi, Türkçeye anlam odaklı çevrilmiş bulunmaktadır. Çevirmen, söz konusu ifade için Türkçedeki yakın anlamlısı olan 'adalet yerini bulmalı' deyimini kullanmıştır. 347 Birebir çeviri, Bk. dipnot 346. 348 Arapça metinde geçen "lā rādda liḳaḍā'ih" ifadesi, Türkçede 'olan oldu artık' ya da bir musibet karşısında Allah'ın kulların üzerine yazdığını kabullenmeyi dile getirmek' amacıyla söylenen bir söz. Metinden, ifadenin 'olan oldu artık' anlamının vurgulandığı anlaşılmaktadır. Bundan hareketle çevirmen, bu maksadı göz önünde bulundurarak çevirisini anlam adaklı yaparak metinde geçen 'geri dönmem mümkün değil' ifadesini kullanmayı tercih etmiştir. 349 Kaynak metindeki "messehu'l-cunūn / T: cinnet dokunmak" deyimsel ifadesi, Türkçede 'cinleri tepesine çıkmak' veya 'cinleri tepesinde' gibi yapılarda karşılık bulur. Çevirmen 'cinleri tepesinde' ifadesini yeğlemeiştir (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 155 Allah rızası için mutsuzluğumuzu باهلل ال تزدنا تعاسة ! kalıp yapı Allah rızası kalıp yapı daha fazla باهلل )عليك( bi'llāhī lā 350 bi'llāhī ('aleyk) (ünlem) artırma! için* (ünlem) tuzidnā te'āsa [149/21-22] و ال يهمه فى شيء أن يندك المعبدعلى 'mabet çöküp يندك المعبد على من فيه! içindekilerle kültür odaklı bir birlikte yerle bir من فيه ve lā dünya yıkılsa ifade olacakmış, onun yehummuhū fī yendekku'l- umurunda deyim hiç umrunda şey'in en ma'bedu 'alā (deyim) değil* 351 değil!' yendekke'l- men fīhī ma'bedu 'alā [150/8-9] men fīhī من المحتوم أن ليس من المحتوم أن mine'l- kalıp yapı işten atılmak birleşik eylem maḥtūmi en işinden atıldığın ترفت، .. daha kesin değil. leyse mine'l- maḥtūmi en tek ögeli bir 150/15] رفت] turfett sözcük kesin birleşik eylem rufite ol(ma)mak (eylem) ال سبب فى الدنيا كلها dünyada senin takındığın tutumu يبرر موقفك، .. برر موقفه haklı çıkaracak (b-nin) lā sebebe fi'd- barrara birleşik eylem hiçbir gerekçe tutumunu haklı birleşik eylem dunyā küllihā mavḳifuhu yok. çıkarmak yuberriru mavḳifak [150/20-21] حتى سمارة اقتنعت hatta Semâra bile اقتنع برأي )فالن( برأينا، .. bizim görüşümüze (b-nin) ḥattā Semâra iḳtana'a birleşik eylem hak verdi. görüşüne hak birleşik eylem 352 iḳtana'at bi're'yi (fulān) vermek* [150/21-22] bi're'yinā 350 Arapça metinde eksiltili olarak geçen "bi'llāhī / T: Allah için" ifadesi, Türkçeye –çevirmenin tercihine göre– 'Allah rızası için' yapısıyla karşılanmıştır. 351 Burada Arapça metindeki 'yendekku'l-ma'bedu 'alā men fīhī' deyimsel ifadesi, Türkçede 'dünya yıkılsa umurunda değil' yapısında karşılık bulsa da çevirmen, söz konusu ifadeyi Türkçeye aynen aktarma yoluna gider. Bunun sebebi, çevirmenin Arapça deyimin içindeki betimleyi göstermek ve Mısır kültüründeki dilsel ve anlatımsal özellikleri Türk okuyucusunun kafasında canlandırmak istemesidir (birebir çeviri/ yabancılaştırma yoluyla çeviri). 352 Burada "iḳtana'a bi're'yi / T: birinin görüşüne ikna olmak" ifadesi, Türkçeye 'görüşümüze hak verdi' yapısıyla çevrilmesi uygun görülmüştür. 156 فلتدك السماوات على األرض قبل أن أسمح 'çılgın bir لمدمن مجنون بأن uyuşturucu bağımlısının يدمر مستقبلى. فلتدك السماوات geleceğimi feltudekku's- kültür odaklı bir على األرض karartmasına izin gök kubbe semāvātu 'ala'l- ifade feltudekku's- vereceğime, başımıza deyim arḍi ḳabla en semāvātu (deyim) gökkubbe yıkılsın* 353 asmaḥa li 'ala'l-arḍi başımıza yıkılsın mudminin daha iyi. mecnunin bi en yudemmira [151/1-2] mustaḳbalī فلتدك السماوات على األرض قبل أن أسمح 'çılgın bir لمدمن مجنون بأن uyuşturucu bağımlısının يدمر مستقبلى. geleceğimi feltudekku's- tek ögeli bir karartmasına izin سمح semāvātu 'ala'l- sözcük vereceğime, izin vermek birleşik eylem arḍi ḳabla en samaḥa (eylem) gökkubbe asmaḥa li başımıza yıkılsın mudminin daha iyi. mecnunin bi en yudemmira [151/1-2] mustaḳbalī 'ne söylemek ماذا تريدين يا رأس istiyorsun sen ya, رأس البلوى البلوى؟ deyim musibetlerin baş baş belası deyim māz̠ā turidīne yā ra'su'l-belvā sorumlusu!' ra'se'l-belvā [151/5] كارثة . . ستقع كارثة 'felaket... felaket فتقتلعنا جميعا . . olacak ve وقعت الكارثة kāris̠a .. seteḳa'u hepimizi felaket olmak/ vaḳa'ati'l- deyim birleşik eylem kāris̠atun öldürecek.' gerçekleşmek kāris̠a feteḳteli'unā [151/12] cemī'en 'sakin olun, kültür odaklı bir kelime-i şahadet kelime-i şahadet وحد هللا وحدوا هللا ! getirin!' 354 birleşik eylem veḥḥidu'llāh veḥḥidı'-llāh ifade getirmek* [151/13-14] 353 Kaynak metindeki "feltudekku's-semāvātu 'ala'l-arḍi / T: gökler yerle bir olsun" ifadesi, genelde tehdit ya da öfke çerçevesinde söylendiğinde, dünya yıkılsa bile kararımdan dönmeyeceğim anlamına gelmektedir. Çevirmen, söz konusu ifadenin Türkçeye birebir çevrilmesini uygun görüp 'gök kubbe başımıza yıkılsın' yapısıyla ifade etmiştir. 354 Arapçada "veḥḥidı'-llāh" ifadesi, 'Allah'tan başka bir tanrının olmadığını söyle' anlamına gelip genelde öfkeye kapılmış birilerini yatıştırmak ve sakin olmasını sağlamak amacıyla kullanılan bir söz. Bu doğrultuda, çevirmen kaynak dildeki ifadenin anlam boyutunu önemseyerek aktarım sırasında 'kelimeişahadet getirmek' yapısını yeterli bulmayıp cümlenin başında ‘sakin olun’ eklemesinde bulunur. 157 öyleyse Allah seni kültür odaklı bir دينك و دين أھلك ! دينك و دين أھلك ! ve sülaleni ifade Allah dīnuke ve dīnu dīnuke ve dīnu kahretsin!' beddua kahretsin*355 ehlike ehlike (sövgü) [151/21] و بذل كل قوته بذل كل قوته للتخلص من أيديهم (olanca) gücünü bez̠ele külle birleşik eylem Recep, olanca birleşik eylem gücüyle ellerinden kullanmak دون جدوى. ḳuvvatihī kurtulmaya ve bez̠ele külle çalışsa da başarılı ḳuvvatihī li't- olamadı. taḫalluṣi min دون جدوى başarılı kalıp yapı 356 birleşik eylem eydīhim dūne dūne cedvā [152/1] ol(ma)mak* cedvā فانهال على أنيس سبا انهال عليه سبا )و ve Recep, Enis'e قذفا( و قذفا، .. sövüp saymaya fe'nhāla 'alā inhāla 'aleyhī deyim başladı. sövüp saymak deyim Enis'e sebben ve sebben (ve [152/8] ḳaz̠fan ḳaz̠fan) fakat onlar استماتوا فى الدفاع فلم ölümüne savunma استمات فى الدفاع يغلبهم. yaptıkları için, ölümüne istemātū fi'd- istemāta fi'd- birleşik eylem onlara üstünlük savunma birleşik eylem difā'i felem difā'i sağlayamıyordu. yapmak yaġlibahum [152/20-21] fakat onlar استماتوا فى الدفاع فلم ölümüne savunma tek ögeli bir يغلبهم. ,yaptıkları için غلب sözcük üstünlük istemātū fi'd- onlara üstünlük birleşik eylem ġalaba sağlamak difā'i felem (eylem) sağlayamıyordu. yaġlibahum [152/20-21] ثم ينتفض غضبا. sonra tekrar öfkeye انتفض غضبا s̠ümme deyim öfkeye büründü. intafaḍa bürünmek/ deyim yantafiḍu ġaḍaban [152/23] kapılmak* 357 ġaḍaban لندع الكالم حتى 'yüzer evden نغادر العوامة. çıkana kadar دع الكالم linede'a'l- konuşmayı birleşik eylem konuşmayı 358 birleşik eylem kelāma ḥattā da'i'l-kelāma bırakalım.' bırakmak* nuġādira'l- [152/27] a'vvāmati 355 Anlamsal çeviri. Arapça metindeki "dīnuke ve dīnu ehlike / T: senin dinin ve sülalenin dini" ifadesi, Türkçeye anlamsal odaklı çevrildiğinde 'Allah kahretsin' demektir. Çevirmen, metinde geçen 'Allah seni ve sülaleni kahretsin' ifadesini tecih etmiş bulunmaktadır. 356 Arapça metinde geçen "dūne cedvā" ifadesi, Türkçede 'faydası yok' demektir. Ancak çevirmen istenen anlamı aktarmak için 'başarılı olmak' yapısını tercih etmiştir. 357 Arapçada "intafaḍa ġaḍaban" deyimi, genelde birinin kapıldığı öfkenin çok çabuk ve beklenmedik şekilde gerçekleştiğini ifade etmek için kullanır. Adı geçen ifade, Türkçede 'öfkeye kapılmak' deyimiyle karşılanabilir. Burada çevirmen, eş anlamlısı olan 'öfkeye bürünmek' yapısını yeğlemiştir. 358 Birebir çeviri. 158 نظر كالھما إلى الليل خارج الشرفة her ikisi de مستسلما للصمت و balkonun الوحدة. dışındaki geceye استسلم للصمت naz̠ara kilāhumā bakarak sessizliğe sessizliğe istesleme li' ṣ- deyim 359 deyim ile'l-leyli ve yalnızlığa gömülmek* ṣamti ḫārici'ş-şurfati gömüldüler. musteslimen [153/5-6] li'ṣ-ṣamti ve'l- vaḥde فلم يخرج من صمته Enis خرج من صمته .. suskunluğunu suskunluğunu ḫaraca min deyim bozmayınca, ... 360 deyim felem yaḫruca bozmak* ṣamtihī min ṣamtih [153/14] خذھا فى الحال من يد 'hadi mübarek, مباركة لتسكن األلم. elden alıver يسكن آالمه ḫuzhā fi'l-ḥāli yusakkinu birleşik eylem hemen, ağrını ağrı dindirmek birleşik eylem min yedin dindirir.' ālāmahū mübārakatin li [153/17] tuskine'l-elem على أي حال ربنا 'her halükarda ربنا يستر Rabbimiz Allah ستر ! Rabbinā dua korudu!' dua 'alā eyyi ḥāl, korusun* 361 yestor Rabbinā satar [153/26] و أشعرته إثارة الموضوع باأللم من konunun tekrar ,gündeme gelmesi جديد .. (bir konuyu) أثار الموضوع deyim ağrılarını yeniden ve aş'arathū gündeme deyim as̠āra'l-mevḍū' depreştirdi; ... is̠āratu'l-mevḍū'i getirmek* 362 bi'l-elemi min [154/1] cedīd كان الموقف فوق 'o kadar güç bir ,durumdaydım ki )كان( فوق طاقته طاقتى فانهزمت. deyim dayanamadım ve gücü kāna'l-mavḳifu (kāna) fevḳa deyim yenildim." yet(me)mek* 363 fevḳa ṭāḳatī ṭāḳatihī fe'nhazamt [154/24-25] 359 Burada " istesleme li'ṣ-ṣamti / T: sessizliğe teslim olmak " deyimsel ifadesinin, Türkçeye 'sessizliğe gömülmek' deyimiyle karşılanması uygun görülmüştür. 360 Arapçada "ḫaraca min ṣamtihī / T: suskunluğundan çıkmak" ifadesi, susmayı bırakıp konuşmaya başlamak anlamına gelmektedir. Türkçedeki anlamsal karşılığı, 'suskunluğunu bozmak' deyimidir. 361 Burada "Rabbinā satar - T: Allah kapadı/ örttü" ifadesi, genelde endişe duyulan veya gerçekleşmesinden korkulan ciddi durumlarda Allah'tan yardım dilemek anlamında kullanılan bir söz. Türkçede en yakın anlamlısı 'Allah korusun' yapısıdır. Bu doğrultuda, çevirmenin tercihi metinde geçen 'Rabbimiz korudu' ifadesi olmuştur. 362 Kaynak metinde geçen " as̠āra'l-mevḍū' / T: konuyu coşturmak" ifadesi, Türkçede 'bir konuyu açmak' demektir. Çevirmen buna, Türkçede 'gündeme gelmek/getirmek' ifadesini uygun bulmuştur. 363 Arapçadaki "fevḳa ṭāḳatihī / T: gücünün üstünde" deyimsel ifadesi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçeye 'gücü yetmemek' yapısıyla aktarılabilir. Çevirmen buna metine geçen 'güç bir durumda (olmak)' ifadesini kullanmış bulunmaktadır. 159 فالذت بالصمت Semȃra, Enis'in yanıt beklediğini متجاھلة ترقبه، .. fe'lāz̠et الذ بالصمت görmezden sessizliğe deyim gelerek sessizliğe 364 deyim bi'ṣ-ṣamti lāza bi'ṣ-ṣamti bürünmek* büründü. mutecāhileten taraḳḳubahū [155/3] فالذت بالصمت Semȃra, Enis'in yanıt beklediğini متجاھلة ترقبه، .. tek ögeli bir fe'lāz̠et تجاھل görmezden sözcük görmezlikten gelerek sessizliğe *365 deyim tecāhala gelmek bi'ṣ-ṣamti (eylem) büründü. mutecāhileten taraḳḳubahū [155/3] فغضت من عينيها و ھى تسأله: فكيف ترى Semȃra bakışlarını yere النهاية؟ غض من عينيه indirerek sordu: feġaḍḍat min bakışını yere ġaḍḍa min birleşik eylem 'peki sonu nasıl birleşik eylem 'ayneyhā ve hiye indirmek 'aynehī görüyorsun?' tes'eluhū: fekeyfe tera'n- [155/31] nihāye و أن أقف موقفا جادا ..., etkisini ألمتحن أثره، .. denemek için وقف موقفا )جادا( ve en aḳıfa ciddi bir tavır vaḳafa mavḳıfan deyim takınmak fikri tavır takınmak deyim mavḳıfan cādden geldi, ... (cādden) li'emteḥine [156/7] as̠aruhū sen benim' إنك تمثل بجثتى. مثل بجثته cesedimi inneke cesedini mes̠s̠ele bi deyim sürüklüyorsun.' birleşik eylem tumes̠s̠ilu bi sürüklemek* 366 cüs̠s̠etihī cüs̠s̠etī [156/10] ھاتى ما عندك 'hadi nen varsa بسرعة فإن القهوة koy artaya, çünkü على وشك . . . ! uyuşturuculu ortaya ھات ما عندك hātī mā 'indekī deyim kahve etkisini 367 deyim hāti mā 'indek koymak* bisu'r'atin fe göstermek üzere! inne'l-ḳahvete [156/16-17] 'alā veşki ... ! 364 Arapçada "lāza bi'ṣ-ṣamti / T: sessizlikle korunmak" deyimi, susmak eyleminin eş anlamlısıdır. Çevirmen, söz konusu ifade için Türkçe metinde 'sessizliğe bürünmek' ifadesini kullanmıştır (benzer anlam ve benzer biçimle çeviri). 365 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 366 Arapçada "mes̠s̠ele bi cüs̠s̠etihī" ifadesi, temel anlamda 'ölümünden sonra birine çektirilen maddi işkence türlerini' anlatmak için kullanılır. Ki eskiden Arap yarımadasında 'birinden öç almak amacıyla öldürmekle yetinilmeyip ölünün cesedi üzerine başka işkence türleri de uygulanırdı'. Deyimsel ifade oradan geldi. Burada ifadenin metindeki anlamı, 'manevi bir işkenceye sokmak' tır. Çevirmen buna, metinde geçen 'cesedini sürüklemek' ifadesini kullanır. 367 Arapça metinde geçen "hāti mā 'indek" ifadesi, genelde birinin konuşmasını söylemek veya anlatmasını istemek için kullanılır. söz konusu ifade, Türkçedeki 'hadi anlat bakayım' yapısına benzemektedir. Çevirmen buna, metinde geçen 'hadi nen varsa koy ortaya' ifadesini tercih etmiştir (anlamsal çeviri). 160 ھاتى ما عندك 'hadi nen varsa بسرعة فإن القهوة koy artaya, çünkü على وشك . . . ! uyuşturuculu etkisini hātī mā 'indekī .... yok kahve etkisini göstermek*368 deyim bisu'r'atin fe göstermek üzere! inne'l-ḳahvete [156/16-17] 'alā veşki ... ! عندما تكون صاعدا فإنك تتلقى إحساسا dönmedolap صاعدا بطريقة تلقائية yükselirken sen de . . ,kendiliğinden تلقى احساسا İ'ndemā tekūnu yükselme duyguya telaḳḳa birleşik eylem 369 birleşik eylem ṣā'idan fe'inneke duygusuna kapılmak* iḥsāsan tetelaḳḳa kapılırsın. iḥsāsan ṣā'idan [157/7-8] bi'ṭarīḳatin tilḳā'iyye من الركاب الهابطين من جاوز نفسه و 'alçalışta olanlar arasnda kendini حتى من أھلكها. جاوز نفسه aşanlar, hatta mine'r-rukkābi'l- cāveze birleşik eylem kendini helak kendini aşmak birleşik eylem hābitīna men nefsehū edenler bile var.' cāveze nefsehū ve ḥattā men [157/18-19] ehlekehā من الركاب الهابطين من جاوز نفسه و 'alçalışta olanlar arasnda kendini حتى من أھلكها. tek ögeli bir aşanlar, hatta أھلك mine'r-rukkābi'l- sözcük kendini helak helak etmek *370 birleşik eylem hābitīna men ehleke (eylem) edenler bile var.' cāveze nefsehū ve ḥattā men [157/18-19] ehlekehā أتستحق معاشا مناسبا 'Allah إذا ال سمح هللا رفت؟ göstermesin, işten kültür odaklı bir kültür odaklı bir ال سمح هللا etestaḥiḳḳu çıkartılırsan ifade Allah ifade me'āşan lā emeklilik hakkın göstermesin*371 münāsiban iz̠ā lā semaḥa'llāhū (dua) var mı?" (dua) semaḥa'llāhū [158/11] rufitte 368 Türkçe metinde geçen 'etkisini göstermek' ifadesi, kaynak metinde olmayıp sonradan çevirmen tarafından eklenmiş bulunmaktadır (ekleme yoluyla çeviri). 369 Arapçada "telaḳḳa iḥsāsan / T: duygu almak" ifadesinin, Türkçeye 'duyguya kapılmak' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 370 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri. 371 Burada "lā semaḥa'llāhū / T: Allah izin vermesin" ifadesi, Mısır kültüründe belayı reddetme ve olmamasını dilemek anlamında kullanılmaktadır. Söz konusu ifade, Türkçeye 'Allah göstermesin' yapısıyla aktarılır. 161 أتستحق معاشا مناسبا 'Allah إذا ال سمح هللا رفت؟ göstermesin, işten tek ögeli bir etestaḥiḳḳu ُرفِت çıkartılırsan sözcük işten me'āşan emeklilik hakkın birleşik eylem rufite çıkarılmak *372 münāsiban iz̠ā lā (eylem) var mı?" semaḥa'llāhū [158/11] rufitte و تقدم فى حذر و ھو يمد بصره إلى طريق sonra dikkatli bir ال نهاية له. şekilde ilerleyerek مد بصره ve teḳaddeme fī bakışlarını sonu }...A{ doğru ḥaz̠arin ve huve medde deyim olmayan bir yola bakışını birleşik eylem 373 yemuddu baṣarahū doğru çevirdi. çevirmek* baṣarahū ilā [158/14-15] ṭarīḳın lā nihāyata lehū 372 Arapçada "rufite" eylemi, tek ögeli bir sözcük olup Türkçeye 'işten çıkarılmak' ifadesiyle çevrilmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 373 Arapçada "medde baṣarahū / T: bakışını uzatmak" deyimi, genelde uzakta olan şeyi incelemek için ileriye doğru yapılan bakma eylemini ifade etmektedir. Adı geçen ifadenin, Türkçe metinde '}...A{ doğru bakışını çevirmek' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 162 ІІІ. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1 ÇEVİRİDE DEĞİŞTİRİLENLER Araştırmanın giriş bölümünde belirtildiği gibi Arapça-Türkçe çeviride kalıp ifadelerin aktarım bakımından incelenmesi bu tezin konusudur. Bu doğrultuda; çalışmada kaynak dil metninde (Arapça) kalıp niteliğindeki yapılar betimlenip Türkçedeki karşılıklarıyla birlikte incelenmiştir. Ancak çevirinin öznel ve anlam odaklı olması gerçeği çerçevesinde ara sıra anlam uğruna biçimsel değişikliklerle kaymalara rastlamak mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla "benzer anlam ve farklı biçimle çeviri" yönteminin ön plana çıkıldığı bu bölümde, iki hususun açıklanmasına odaklanılmıştır. Birincisi, kaynak metinde kalıp ya da söz birlikteliğinden oluşmasına karşın Türkçede tek ögeli sözcüklerle aktarılan ifadelerdir. Burada 'Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olup Türkçeye Tek Sözcükle Aktarılanlar' adı altında ele alınan bölümde, romandan alınan örneklerle "benzer anlam ve farklı biçimle çeviri" tekniği vurgulayan açıklamalar verilmiştir. İkinci bölümdeyse özgün metnin kalıp olmayan ifadelerin, erek dile kalıp özelliğini gösteren yapılarla aktarılması irdelenmiştir. Burada Türkçe metnin üzerinden geçerek kaynak metinde (Arapça) tek ögeli bir sözcük olarak geçen ve kalıp niteliğinde olmayan dil unsurlarının Türkçeye kalıplarla çevrilmesine 'Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olmayıp Türkçeye Kalıp Yapıyla Aktarılanlar' başlığı altında değinilmiştir. 1.1 Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olup Türkçeye Tek Sözcükle Aktarılanlar Çeviri, kaynak metnin iletisinin erek metne aktarılması ve öncelikli olarak iki dil arasında anlam transferi sağlama işlemidir. Bu amaç uğruna çeviride bazı değişiklik ve kaymaların yaşanması son derece olağan bir şeydir. Dolayısıyla çeviride kaynak dilde kalıp nitelikli yapıların erek dile kalıp olmayan yapılarla çevrilen örneklere zaman zaman rastlanabilir. Çalışmaya konu olan çeviride, Arapçadan Türkçeye aktarılırken kalıplaşmasından vazgeçen yapıların sayısı yaklaşık 15’i bulmaktadır. Bir kısmı çalışmanın ikinci bölümündeki tablolar üzerinden tanıtıldığı için Burada Arapça metinde kalıp niteliği gösterip Türkçeye tek ögeli sözcükle aktarılanlardan 11 örneğe yer vermekle yetinilmiştir. 163 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri حركة دائرية تتسلى بالعبث. beyhude bir hareket. 1 ḥaraka dā'iriyye tetesellā bi'l-a'bas̠i [19/ 28] Kaynak metinde geçen [tetesellā bi'l-a'bas̠] ifadesi, Arapçada kalıp olup 'absürtlük ile eğlenmek/ kafa bulmak' anlamına gelmektedir. Bahsi geçen ifadenin metindeki Türkçe Karşılığı 'beyhude' olarak geçmektedir. Arapçada kalıp yapı olduğu halde Türkçeye tek sözcük (sıfat) ile çevrilen bu örnekte çevirinin bağlam yardımıyla anlam odaklı yapıldığını görüyoruz. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri فابتسمت ابتسامة باردة، .. Leyla, soğuk bir gülümsemeyle ... 2 febtesemet ibtisāmatan bāride [27/3] "febtesemet ibtisāmatan / T: tebessüm etmek" yapısı, Arapçada birleşik eylemken Türkçede 'gülümseme' ifadesiyle aktarılmıştır. Yine burada çevirmenin tercihine göre söz konusu ifade, erek dilde (Türkçe) tek ögeli bir sözcükle çevrilmesi uygun görülmüştür. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri و أعاد أنيس على أسماعهم الحديث الذى دار بينه و Enis onlara öğleyin kendisiyle بين الرجل ظهر اليوم، .. Abduh Amca arasında geçen 3 ve a'āda Enis 'alā asmāi'himi'l-ḥadīs̠e'l- konuşmayı anlatınca, ... lezī dāra beynehū ve beyne'r-reculi [30/15] ẓuhra'l-yevmi Arapçadaki "a'āda 'alā mesāmi'ihī" yapısının Türkçedeki biçimsel karşılığı 'kulak(lar)ına olup bitenleri yeniden dinletmek' tir. Türkçede öyle bir kullanım olmadığı için çevirmen, söz konusu ifadeyi Türkçeye 'anlatmak' eylemiyle aktarma yoluna gider (anlamsal çeviri). 164 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri إن العالم فى حاجة إلى رجل فى عمالقيته لتستقر siyasi istikrara kavuşması için سياسته . . dünyaya onun gibi dev bir adam 4 gerek, ... inne'l-āleme fī ḥācetin ile raculin fī 'imlāḳiyyatihī litastaḳirra siyāsetuhū [30/17] Yine bu örnekte, kaynak dilin kalıp ifadesinin Türkçe bağlama tek ögeli bir sözcükle aktarıldığı görülmektedir. Burada çevirmen, "fī ḥācetin ile - T: ihtiyacı olmak / gereksinim duymak" Arapça ifadesini Türkçeye 'gerek' sözcüğüyle aktarmayı yeğlemiş bulunmaktadır. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri و تبادلت معهم القبالت. ..., herkesle öpüştü. 5 ve tebādelet ma'ahumu'l-ḳubulāt [32/18] Arapçadaki "tebādele'l-ḳubulāti / T: öpücük değişimi yapmak" ifadesi, kalıp nitelikte olup Türkçedeki karşılığı 'öpüşmek' eylemi bulunmaktadır. Kaynak metinde kalıp olmasına rağmen, söz konusu ifade Türkçede eylemin karşılıklı yapıldığını ifade eden işteş çatılı eylemle karşılanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri ساخر جدا و خفيف الروح. son derece alaylı ve espritüel biridir. 6 sāḫirun cidden ve ḫafīfu'r-rūḥ [94/ 24] Arapça metindeki "ḫafīfu'r-rūḥ" deyimi, Türkçede 'cana yakın' yapısında karşılık bulur. Yalnız çevirmenin tercihine göre Türkçe metinde tek ögeli olan 'espritüel' ifadesiyle gösterilmesi uygun görülmüştür. 165 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri وجد مهربه فى الجوزة و الجنس و الفن الهالمى الذى kaçışı uyuşturucuda, sekste, içindeki يفضح ما تنطوى عليه جوانحه من إنحالل و إباحية. sözülmeyi ve ahlaki dejenerasyonu ifşa eden, herhangi bir amacı ve 7 vecede mahrabahū fi'l-gōza ve'l-cins-u çizgisi olmayan "jelatin" sanatta ve'l-fenn-i'l-hulāmi elleẕi yafḍaḥu mā bulmuştur. tanṭavī 'aleyhī cevāniḥuhū min inḥilāl'ın ve ibāḥiyye [96/ 6-7] Bu örnekteyse Arapça metinde geçen "ṭanṭavī 'aleyhī cevāniḥuhū / T: kanatları saklamak" değimsel yapının, Türkçede 'içindeki' ifadesiyle karşılandığı görülmektedir. Sözü geçen Arapça deyimi, birinin kendi içinde sakladığı şeyi ya da içinde bulunanı ifade etmek için kullanılmaktadır. Çevirmen, bunun farkına vararak Türkçe metinde geçen 'içindeki' ifadesini bağlama uygun bulmuştur. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri قطعوا طريق الهرم فى دقائق ثم انعطفوا نحو طريق Piramitler Caddesi'ni birkaç سقارة، .. dakikada geçip Sakkȃra yoluna 8 döndüler. ḳaṭa'ū ṭarīḳa'l-harami fī daḳā'iḳi s̠ümme in'aṭafū naḥva ṭarīḳi Sakkȃra [122/ 9-10] Arapça metinde verilen "ḳaṭa'ū'ṭ-ṭarīḳa / T: yol almak" ifadesi, çevirmenin tercihine göre anlamsal odaklı çevrilerek Türkçe bağlama tek ögeli bir sözcük olan 'geçmek' eylemiyle aktarılmıştır. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri و قالت سنية كامل لرجب: ھدىء السرعة. Seniyye Kâmil, Recep'e "yavaşla," 9 dedi. ve ḳālet Seniyye Kâmil li'Recep: haddi'i's-sur'ata [122/21] Bu örnekte de yine "haddi'i's-sur'ata - T: vites yavaşlatmak/ azaltmak" Arapça kalıbı çevirmenin tercihine göre 'yavaşla' eylemiyle ifade edilmiştir. 166 Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri و جرفه غضب مفاجىء .. beklenmedik bir şekilde öfkelendi ... 10 ve cerefehū ġaḍab-un mufāci' [137/22] Burada "cerefehū'l-ġaḍab / T: öfke görürdü" Arapça ifadesi, Türkçede 'öfkeye kapılmak' yapısıyla karşılanabilir. Buradaysa çevirmen, tek ögeli olan 'öfkelenmek' eylemini tercih eder. Bağlam İçinde Arapça İfade Türkçe Çeviri ... sonra yutkunarak sözünü sürdürdü و ازدرد ريقه ثم استطرد: 11 ve izdarada rīḳahū s̠ümme istaṭrada [148/14] "izdarada rīḳahū" Arapça kalıbının Türkçedeki karşılığı 'yutkunmak' eylemidir. 1.2 Kaynak Dilde Kalıp Yapı Olmayıp Türkçeye Kalıp Yapıyla Aktarılanlar Arapçayla Türkçe gibi farklı dil gruplarına ait ve dil özellikleri aynı olmayan diller arasında aktarma yapmak, kesin olarak beraberinde bazı değişikliklerle kaymalar getirmektedir. Bu da son derece olağan bir şeydir. Bu başlık altında, Arapça mindeki tek ögeli sözcüklerin Türkçeye kalıpla aktarıldığı örneklerle gösterilmiştir. Arapçaya karşın Türkçede (yapmak-etmek-kılmak vb.) eylemlerle kurulu kalıpların sık sık kullanıldığı için bu bölümde çokça örnek verilmiştir. Burada da romandaki bölüm sayısı kadar 18 tablo dizilmiştir. Gerektiğinde dipnotla verilerek açıklama yapılmıştır. Tekrarın önüne geçmek için çalışmanın ikinci bölümündeki tablolarda geçen ifadelere olabildiğince yer verilmemeye çalışılmıştır. Tablolarda çıkarılan her ifadeyi bir sıraya alarak toplam 364 örnek verilmiştir. Her tabloda 4 sütun dizilmiştir. İlk sütunda, Arapça ifadenin geçtiği bağlam söz konusu olmuştur. Burada ifadenin Arap alfabesiyle yazıldığı biçim, altında okunuşu transkrpsiyonlu olarak Latin alfabesiyle gösterilmiştir. İkinci sütunda "Türkçe Çeviri" bağlığı altında, çevirmenin tercihine göre yapılan aktarmaya yer verilmiştir. Üzerine çalışılan ifade altı çizili geçmiştir. üçüncü sütunda, söz konusu ifade ayrı yazılarak gösterilmiştir. Dördüncü sütundaysa sınıflandırma çalışması yapılmıştır. 167 2 TABLOLAR TABLO 1 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma حركة تموجية بطيئة و لكنها Ağır ağır, dalga dalga ذات أثر حاسم. gelen ama gittikçe 1 ḥareke temevvuciye ilerleyen bir hareket. dalga dalga (gelmek) birleşik eylem baṭī'a ve lākinnehā ẕāte [15/18] es̱erun ḥāsim ماحيا جميع القسمات و ... bütün yüz hatlarını المالمح. 2 yok ederek... yok etmek birleşik eylem māḥiyen cemī'l- [16/2] ḳasemāti ve'l-melāmiḥ احتفاءا بمالحظة الرئيس و Şef'in dikkatini takdir takdir etmek*1 ve görüşünün تأييدا لها. 3 doğruluğunu tasdik iḥtifā'en bi birleşik eylem edercesine... mulāḥaẓati'r-re'īs-i ve tasdik etmek te'yyīden lehā [16/10] o zaman yıldızlar da و إذن فلتشهد النجوم على ذلك. 4 buna tanık olsun. ve iẕen fe'l-teşhedu'n- tanık olmak birleşik eylem nucūm-u 'alā ẕālike [16/11] معجزة تخترق الفضاء Fezayı füzesiz delip الخارجى بغير صاروخ. 5 geçen bir mucizeyim. mu'cize teḫtariḳu'l- delip geçmek birleşik eylem feḍā'l-ḫāriciyye bi- [16/28-29] ġayri ṣārūḫin عارضا لعينيه ظهر قارب Enise'e alabora olmuş bir kayığın sırtı gibi مقلوب، .. 6 göründü ... alabora olmak birleşik eylem 'āriḍan li'ayneyhī ẓahra ḳārebin maḳlūb [17/11-12] أي خطإ يمكن أن يتسرب Sunduğu raporda acaba farkında للبيان الذى نقله؟ 7 olmadan hangi hatayı eyye ḫata'in yumkinu hata yapmak birleşik eylem yapmış olabilirdi? en yeteserrebe li'l- beyāni'l-leẕī naḳalhū [17/16] ..., aklı karışmış bir قلب األوراق فى ذھول، .. halde kağıtları evirip 8 ḳallaba'l-avraḳa fī çevirdi, ... evirip çevirmek deyim ẕuhūlin [17/28] 1 Eksilti yoluyla çeviri. 168 ..., çünkü uyuşturucunun ... ألنك مسطول ! 9 etkisiyle kendinden kendinden geçmek*2 deyim li'enneke masṭūl geçmiştin! [18/21] ..., ama çalışma من حقى أن أطالبك بأن تمتنع saatlerinde وقت العمل عن البلبعة .. uyuşturucudan uzak 10 Min ḥaḳḳī en uṭālibuke durmanı istemek uzak durmak deyim bi en temteni'e vakte'l- benim de hakkımdır. a'meli 'ani'l-balba'ati [18/25-26] حقق لى ھذا الرجاء المتواضع ..., benim bu mutevazı .. 11 isteğimi yerine getir ... yerine getirmek deyim ḥaḳḳıḳ li'd hāẕa'r- [18/28] recā'e'l-mutevāḍı' sen oldum olası إنك المريض األبدى .. 12 hastasın zaten. inneke'l-marīḍ-u'l- oldum olası eylem birlikteliği ebedī [18/31] ثم ندت عن يديه المغطاتين بشعيرات بيضاء شعثاء حركة sonra keçe keçe olmuş, üstü beyaz kıllarla وعيد. 13 kaplı elleriyle tehdit s̱ümme neden 'an keçe keçe olmak birleşik eylem eder bir hareket yaptı. yedeyhī'l-muġaṭṭāteyni bi şu'ayratın beyḍā'a [19/8-9] şa's̱ā'e ḥareketi ve'īdin ثم ندت عن يديه المغطاتين بشعيرات بيضاء شعثاء حركة sonra keçe keçe olmuş, üstü beyaz kıllarla وعيد. kaplı elleriyle tehdit s̱ümme neden 'an hareket yapmak birleşik eylem eder bir hareket yaptı. yedeyhī'l-muġaṭṭāteyni bi şu'ayratın beyḍā'a [19/8-9] şa's̱ā'e ḥareketi ve'īdin 2 Arapçada 'keyif verici maddeler tüketerek kendinden geçmiş' anlamını güden "masṭūl" sözcüğü, Mısır kültürüne dayalı bir ifade olup Türkçede 'kendinden geçmek' deyimiyle karşılanabilmektedir. Çevirmen, bu anlamı Türk okuyucusuna aktarmak için Türkçe metne 'uyuşturucu etkisiyle' eklemesinde bulunmaya gereksinim duymuştur (ekleme yoluyla çeviri). 169 ثم ندت عن يديه المغطاتين بشعيرات بيضاء شعثاء حركة sonra keçe keçe olmuş, üstü beyaz kıllarla وعيد. kaplı elleriyle tehdit s̱ümme neden 'an tehdit etmek birleşik eylem eder bir hareket yaptı. yedeyhī'l-muġaṭṭāteyni bi şu'ayratın beyḍā'a [19/8-9] şa's̱ā'e ḥareketi ve'īdin 'esrar âlemi yaptığın متى تفرق بين الحكومة و yerle resmi dairenin esrar içilen küçük yer الغرزة ؟! 14 farkını bakalım ne kültür odaklı bir mete tufarriḳu beyne'l- zaman öğreneceksin!' (esrar ocağı)*3 ifade ḥukumeti ve'l-ġurza [19/17-18] تجاھلهم و جلس ينظر إلى O, onları görmezden فنجان القهوة. gelerek yerine oturup 15 tecāhalehüm ve celese kahve fincanına baktı. görmezden gelmek deyim yanẓura ilā fincāni'l- [19/20] ḳahveti حركة دائرية ثمرتها الحتمية Semeresi kaçınılmaz olarak baş dönmesi الدوار. 16 olan dairesel bir ḥareke dā'iriyye başı dönmek birleşik eylem hareket. s̱emeretuhā'l- ḥatmiyetu'd-duvār [19/28-29] şevk ve heyecanla و كلمات مشتعلة بالحماس ... yanıp tutuşan birtakım 17 ve kelimātun muştai'le sözcükler, ... yanıp tutuşmak deyim bi'l-ḥamās [20/1] كلما عثروا على على آدمي فى Mercuşta veya el- Cemâliye'de ele مرجوش أو الجمالية .. 18 geçirdikleri her insanı, kullemā 'as̱arū 'alā ele geçirmek deyim ... 'ādemiyyin fī Mergūş avv'il-Cemmāliyye [20/5-6] و تضيع الضحايا وسط ھتاف çılgınca atılan sevinç naraları arasında الفرح المجنون .. 19 kurbanlar can veriyor, ve taḍī'u'ḍ-ḍaḥāya can vermek deyim ... vaseṭa hitāfi'l-faraḥi'l- mecnūn [20/7] 3 Kaynak Metinde geçen "el-ġorza" sözcüğü, Arapçada esrarın içildiği mekanı işaret eder: esrar ocağı. Söz konusu ifadenin, Türkçe karşılığı muhtemelen bulunmamaktadır. Çevirmen bu ifadeyi anlaşılır kılmak için 'esrȃr ȃlemi' eklemesinden yararlanır. Aslında öne çıkması gereken, esrar içilen küçük bir yer ifadesidir. Buna bağlı olarak açıklayıcı nitelikte olan 'esrȃr ȃlemi', anlamı netleştirmek ve Türk okuyucusuna kavratmak için kullanılmıştır (anlamsal çeviri / ekleme yoluyla çeviri). 170 evladını yitiren bir و تصرخ الثكلى: .. 20 anne, ... evladını yitirmek birleşik eylem ve teṣruḫu's̱-s̱eklā [20/8] merhamet ediniz, ey الرحمة يا ملوك 21 krallar, ... merhamet etmek birleşik eylem er-raḥmatu yā mulūk [20/8] hayal görmenin yerini و حل الصداع مكان الخيال .. 22 bağ ağrısı almıştı, ... ve ḥalle'ṣ-ṣudā'u hayal görmek birleşik eylem mekān'el-ḥayāl [20/11] 171 TABLO 2 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma فراغ إلى اليمين احتلته عوامة ... sağında, ... bir yüzer دھرا .. evin bir süre işgal 23 ferāġun ile'l-yemīni ettiği bir boşluk, ... işgal etmek birleşik eylem iḥtellethū 'avvametun [20/17-18] dehren bu esintinin şefkatli مستسلما للمساتها الحانية dokunuşlarına 24 musteslimen li kendisini bıraktı. kendini bırakmak* 4 birleşik eylem lemesātihā el-ḥāniye [21/10] yüksek sesle âh و تنهد بصوت مسموع .. 25 çekince, ... ve tenehhede bi ṣavtın âh çekmek deyim mesmū'ın [21/15] belki bu kırışıklıkların (...) ,derinliğinden و ربما أرھبه عمق الحفائر. 26 Enis'te saygınlık saygınlık ve rubbemā erhebehū 5 birleşik eylem uyandırmıştı. uyandırmak* 'omḳu'l-ḥefā'iru [21/23-26] bu yüzden, (...) Enis لذلك يحب كثيرا محادثته .. Zeki onunla sohbet 27 liẕālike yuḥibbu etmeyi çok seviyordu. sohbet etmek birleşik eylem kes̱īren muḥādes̱etuh [22/1-2] ansızın aklına gelen şu soruyu bir türlü و ألح عليه سؤال مباغت: .. 28 zihninden atamıyordu: 6 ve elleḥā 'aleyhī su'ālun aklına gelmek* deyim ... mubāġit [22/8] ansızın aklına gelen şu soruyu bir türlü yok zihninden atamıyordu: zihninden birleşik eylem ... at(ma)mak *7 [22/8] 4 Teslim olmak (anlamsal çeviri). 5 Korkutmak (anlamsal çeviri). 6 Israr etmek. Arapça metinde 'gelmek' anlamında kullanılmıştır. Çevirmen de anlamsal odaklı çevirerek Türkçede 'aklına gelmek' deyimini kullanmıştır. 7 Arapça metinde olmayıp çeviri sırasında eklenmesi uygun görülmüştür (ekleme yoluyla çeviri). 172 ترى ھل يوجد للمعز لدين هللا الفاطمى ورثة يمكن أن يطالبوا Acaba Fatımi Sultan Muiz li-Dinillah'ın, bir ذات يوم بملكية القاھرة؟ gün Kahire'nin turā hel yuvcedu li'l- 29 mülkiyet hakkını talep Mu'izz-i li-dīni'l-lāhi'l- talep etmek birleşik eylem edebilecek mirasçıları Fāṭımī veres̱etun var mıdır? yumkin en yuṭālibū ẕāte yevmin bi [22/9-10] milkiyyet-i'l-Kāhire ... hava tanklarını يتفقد الفناطيس 30 kontrol ediyor, ... kontrol etmek birleşik eylem yetefaḳḳadu'l-fenāṭīse [22/24-25] يجذب العوامة بحبالها تبعا ..., duruma göre yüzer لألحوال فتطيعه، .. evi iplerinden çekerek 31 8 yecẕibu'l-'avvāmete bi hareket ettiriyor, ... hareket ettirmek* birleşik eylem ḥibālihā tibe'en li'l- [22/25] aḥvāli fe'tuṭī'ahū teşekkür ederim! eyvallah تشكر! 32 kültür odaklı bir tuşkar [23/4] sağ olasın*9 ifade .pek çok el değştirdi تتابع عليها كثيرون 33 el değiştirmek deyim tetāba'a 'aleyhā kes̱īrūn [23/17] bir kadına en son ne متى عشقت امرأة آخر مرة؟ 34 zaman âşık oldun? metā 'aşıḳta imra'atan âşık olmak birleşik eylem āḫir marra [23/27-28] و بعد العشق ألم تجد شيئا aşktan sonra seni mutlu edebilecek bir يسرك؟ 35 şey bulamadın mı? mutlu etmek birleşik eylem ve ba'ada'l-'işḳa elem tecid şey'en yesurruke [23/30] Ezan okurken sesin جميل صوتك و أنت تؤذن .. 36 çok güzel. cemīlun ṣavtuke ve Ezan okumak birleşik eylem ente tu'eẕẕin [24/1] 8 Arapça metinde geçen "tuṭī'ahū / T: itaat etmek" eylemi, Türkçeye -çevirmenin tercihine göre- bağlam yardımıyla anlam odaklı çevrilerek 'hareket ettirmek' yapısıyla aktarılmıştır. 9 Arapçada tek ögeli bir sözcük olup Mısır kültüründe teşekkür anlamını ifade eden "tuşkar" ifadesi, Türkçede 'teşekkür ederim' yapısına benzemektedir. Ancak adı geçen ifadenin, normal teşekkür ifadelerinden farklı olarak Arapçada daha çok halk arasında ve oldukça sınırlı eğitim düzeyine sahip insanlar tarafından kullanılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu ifade, Türkçede 'eyvallah' ya da 'sağ olasın' yapılarına anlamca daha yakın durmaktadır. 173 أو تغيب لتعود بفتاة من فتيات veya bir hayat kadını الليل. getirmek üzere gözden 37 avv teġībe li te'ūde bi kaybolduğunda ... gözden kaybolmak deyim fetātin min feteyāti'l- [24/3-4] leyli ... ,bir kahkaha attı فقهقه .. 38 kahkaha atmak deyim feḳahḳaha [24/6] ..., ama bir cevap و لكنه لم يجب. 39 vermedi. cevap vermek birleşik eylem ve lākinnehū lem yucib [24/6] إن اإلفراط وحده كان السبب Halifelerin çoğunun فى أن أكثر الخلفاء لم يعمروا uzun yaşamamasının طويال. tek sebebinin her 40 inne'l-ifrāṭa vehdehū şeyde aşırıya gitmeleri aşırıya (aşırı) gitmek deyim kāne's-sebebe fī enne ... eks̱ere'l-ḫulefā'a lem [24/14-15] yu'ammirū ṭavīlan ... bel vermiş hurma كنخلة مقوسة .. 41 ağacı gibi ... bel vermek*10 deyim ke'naḫlatin muḳavvese [24/17] eğer sen bu hayatı sevmemiş olsaydın, bu لو لم تحب ھذه الحياة لهجرتها. 42 yüzer evi terk ederdin, lev lem tuḥibbe hāẕihī terk etmek birleşik eylem ... al-ḥayata lehecertehā [24/24-25] فاقترب منه مستطلعا آخر gitmezden önce son talimatlarını sormak تعليماته قبل أن يذھب. 43 üzere yakınına 11 fe'ḳtaraba minhū yakınına gelmek* birleşik eylem gelmişti. mustaṭli'an ta'limātihī ḳabla en yeẕhebe [25/2] 10 Kamburlaşmak. 11 Arapça metinde geçen "iḳtaraba" ifadesi, Türkçede 'yakınlaşmak' eyleminde karşılık bulur. Çevirmen buna, onun eş anlamlısı olan 'yakınına gelmek' yapısını tercih etmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 174 TABLO 3 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma nargilr ve levazımatı جمعت الجوزة و لوازمها. 44 hazır edildi. 12 cumi'atu'l-gōza ve hazır et(il)mek* birleşik eylem levāzimihā [25/18] Enis Zeki, sininin تربع أنيس وراء الصينية .. arkasına bağdaş kurup 45 tereba'a Enis verā'a'ṣ- oturmuş, ... bağdaş kurmak birleşik eylem ṣıniyye [25/21] مضت إلى الشرفة و ھى تحييه balkona geçip neşeli بمرح .. bir şekilde ona selam 46 maḍat ile'ş-şurfet-i ve verince, ... selam vermek birleşik eylem hiye tuḥayyīhī bi [26/6] maraḥin عانس فى الخامسة و الثالثين otuz beş yaşındaydı... .. 47 hiç evlilik yapmamıştı. evlilik yapmamak*13 birleşik eylem 'ānis fi'l-ḫāmiseti ve's̠- [26/8-11] s̠elāsīn ترجمت عشرين صفحة tam yirmi büyük boy فولسكاب. 48 sayfa çeviri yaptım. çeviri yapmak birleşik eylem tercemtu 'işrīne ṣafḥa [26/23] fuluskāb و راح يعرض بإمرأة عابدة aşk kölesi bir kadından للحب. 49 söz etmeye başladı. söz etmek birleşik eylem ve rāḥa ya'riḍu b'imra'a [26/33] 'ābide li'-ḥubb Leyla soğuk bir و قالت بسخرية مقلدة نبرته gülümsemeyle ve de السابقة: .. onun az önceki alaylı 50 ve ḳālet bi suḫriyetin ses tonunu taklit taklit etmek birleşik eylem muḳallideten ederek: (...) dedi. nabratehu's-sābiḳa [27/3-4] 12 Burada özgün metinde verilen "cumi'at / T: toplanmak" eylemi, anlamına göre çevrilerek Türkçe bağlamda 'hazır edilmek' yapısıyla ifade edilmiştir. 13 Arapçada " 'ānis " sözcüğünün Türkçe karşılığı 'evde kalmak' deyimidir. Çevirmen, bu ifade için Türkçede 'evlilik yapmamak' birlikteliğini yeğlemiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 175 فآمن بأنها ال تقاس فى لهوھا بامرأة مثل فيكتوريا ملكة bu yüzden, müziplikte العصر المحافظ المشحون onu, geleneklerle dolu tutucu çağın kraliçesi بالتقاليد. Victoria ile mukayese 51 fe'āmene bi ennehā lā etmemek emin olmak birleşik eylem tuḳāsu fī lehvihā gerektiğinden emin bi'mra'atın mis̱li oldu. Victoria meliket-i'l- 'aṣrı'l-muḥāfızı'l- [27/8-10] meşḥūn bi't-teḳālīd فآمن بأنها ال تقاس فى لهوھا بامرأة مثل فيكتوريا ملكة bu yüzden, müziplikte العصر المحافظ المشحون onu, geleneklerle dolu tutucu çağın kraliçesi بالتقاليد. Victoria ile mukayese fe'āmene bi ennehā lā etmemek mukayese et(me)mek birleşik eylem tuḳāsu fī lehvihā gerektiğinden emin bi'mra'atın mis̱li oldu. Viktoria meliket-i'l- 'aṣrı'l-muḥāfızı'l- [27/8-10] meşḥūn bi't-teḳālīd و لما ألح عليها بعينيه أجابت: bakışlarıyla ısrar .. edince, Leyla 52 ve lemmā alaḥḥā cevapladı: ... ısrar etmek birleşik eylem 'aleyhā bi'ayneyhī [27/13] ecābet و خالد نفسه ورثك بعد ھجر aslında sen Halit'e, Recep seni terk رجب لك. 53 ettikten sonra miras ve ḫālid-un nefsehū miras yemek* 14 deyim kaldın. veris̱eki ba'da hacri Receb-in lek [27/23-24] و طرحت مسألة غاية فى ve oldukça felsefi bir الفلسفة، .. 54 bilmeceye yol açmıştı. yol açmak*15 deyim ve ṭaraḥat mes'eleten fī [28/4] ġāyeti'l-felsefe و إنها لذلك ال يمكن أن تذعن dostluklarına rağmen لرغبته ھو على رغم صداقتهما Enis'in isteğine و إال كانت بغيا. karşılık veremezmiş, 55 karşılık ve innehā li-ẕālike lā aksi takdirde fahişe birleşik eylem ver(me)mek*16 yumkinu en tuẕ'ine olurmuş. li'raġbatihī ve illā kānet [28/5-6] beġiyyen 14 Kaynak metindeki v"eris̱e" eylemi, Türkçedeki 'miras yemek' ifadesine benzemektedir. çevirmenin tercihine göre Türkçe bağlamda geçen 'miras kalmak' yapısının kullanılması uygun görülmüştür. 15 Önermek (anlamsal çeviri). 16 Arapça metinde geçen "tuẕ'inu / T: kabullenmek" eylemi, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'karşılık vermek' yapısıyla aktarılmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 176 فرأى األصدقاء يتتابعون فى ..., arkadaşlarının enerjik bir halde peş حيوية، .. 56 peşe geldiklerini fe ra'ā'l-aṣdıḳā'a peş peşe gelmek birleşik eylem gördü. yetetābe'ūne fī ḥayaviyye [28/19] Enis tahmin yürüterek فأجاب أنيس و ھو يخمن: .. 57 cevapladı: ... fe'ecābe Enis ve huve tahmin yürütmrk birleşik eylem yuḫamminu [28/26] و لكنى سمعت أنباء مذھلة حقا ama ben gerçekten .. hayret verici bazı 58 ve lākinnī sami'tu haberler duydum. hayret verici (olmak) birleşik eylem enbā'en muẕhileten [29/10] ḥaḳḳan ne kadar da çok laf ما أكثر ما نسمع .. 59 dolaşıyor, ... laf dolaşmak*17 deyim mā aks̱ere mā nesma' [29/12] başka bir şey neden فماذا يهمكم؟ 60 umrunuzda olsun ki? umurunda ol(ma)mak birleşik eylem femāẕā yehummuküm [28/18] اسمعوا ما حصل لى اليوم مع bugün Genel Müdür'le المدير العام .. başımdan geçeni 61 isma'ū mā ḥaṣala liye'l- anlatayım size. başından geçemk deyim yevme ma'al-mudīri'l- [29/21] 'ām Nil Nehri, ..., و اختقى النيل .. 62 görünmez olmuştu. görünmez olmak birleşik eylem ve iḫtefe'n-Nīl [29/27-30] و أسوأ ما يمكن أن تتوقع ھو bekleyebileceğin tek أن تنتهى السهرة .. kötü şey, gecenin sona 63 ve esve'u mā yumkinu erivermesi; ... sona ermek birleşik eylem en tetevaḳḳa'u huve en [30/1] tentehi's-sehretu و إال ما ترك لنا امرأة لنهنأ بها aksi takdirde ondan .. bize hoş vakit 64 geçireceğimiz bir Ve illā mā tereke lenā hoş vakit geçirmek birleşik eylem kadın düşmezdi. imra'atan li nehne'e bihā [30/13-14] 17 Kaynak metindeki "nesma' / T: duymak" eylemi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçede 'laf dolaşmak' yapısıyla ifade edilmiştir (benzer anlam ve farklı yoluyla çeviri). 177 hiçbir şeyi kafaya فقال ال تكترث لشيء. 65 takma. fe ḳāla lā tekteris̱ li kafaya takmak deyim şey'in [30/27] .kasıla kasıla yürü تبختر 66 kasıla kasıla yürümek birleşik eylem tebeḫtere [31/3] Enis Bey felsefe أنيس بك يتفلسف. 67 yapıyor. felsefe yapmak birleşik eylem Enis Beik yetefelsef [31/8] ,artık fıkra mıkra yok لم يعد ھناك من نكات .. 68 ... lem ye'ud hunāke min fıkra mıkra ikileme nükātin [31/13] و تواصل الحديث بين sarhoşlar arasındaki konuşmalar, hiç aldırış المساطيل بال مباالة .. 69 etmeksizin devam ve tevāṣala'l-ḥadīs̱-u devam etmek birleşik eylem edince, ... beyne'l-mesāṭīl-i bilā mubālāt [31/18] و قرر أن ينتظر ما يحدث بال Enis de olacakları hiç مباالة. umursamadan 70 ve ḳarrara en yantaẓira beklemeye karar verdi. karar vermek birleşik eylem mā yeḥdus̱e bilā [30/19] mubālāt sonra geriye dönerek ثم تراجع و اختفى. 71 gözden kayboldu. gözden kaybolmak deyim s̱ümme terāce'a ve'ḫtefā [31/21-22] و ھو ال يخلو كذلك من الرقص orası da, aynı şekilde, و الغناء .. dans ve şarkıdan hiç 72 ve huve lā yeḫlū yoksun kalmaz. yoksun kalmak deyim keẕālike mine'r-raḳṣı [31/31] ve'l-ġinā' bundan sonra ilk و أول ما خطر لى بعد ذلك .. 73 aklıma gelen şey, ... ve evvele mā ḫaṭara lī aklına gelmek deyim ba'da ẕālike [33/9] و لو كنت تهتم بالحب لكان لك şayet aşka meşke ilgi منه ما تشاء و أكثر. duyacak olsaydın, 74 velev künte tehtemme dilediğini fazlasıyla ilgi duymak birleşik eylem bi'l-ḥubbi le-kāne leke elde ederdin. minhu mā teşā'a ve [33/19-20] eks̱ere 178 و لو كنت تهتم بالحب لكان لك şayet aşka meşke ilgi منه ما تشاء و أكثر. duyacak olsaydın, velev künte tehtemme dilediğini fazlasıyla aşk meşk ikileme bi'l-ḥubbi le-kāne leke elde ederdin. minhu mā teşā'a ve [33/19-20] eks̱ere 179 TABLO 4 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و انتبه إلى وجود سنية كامل Seniyye Kâmil'in ألول مرة .. orada olduğunu ilk kez 75 ve intebehe ile vucūd-i fark edip ... fark etmek birleşik eylem Seniyye Kâmil-i li [35/14] evveli marra Recep daha sonra Sena'ya Seniyye'yş ثم راح يقدمها يقدمها قائال: .. 76 takdim ederek dedi ki: s̱ümme rāḥa takdim etmek* 18 birleşik eylem ... yuḳaddimuhā ḳā'ilen [35/17] tek bir kez olsun ... لم يخن زوجه مرة واحدة، .. 77 eşine ihanet etmemiş! lem yeḫun zevcehū ihanet et(me)mek birleşik eylem marratan vāḥide [36/15-16] و سوف ينجح فى إدراكه ذات ..., bir gece onu idak ليلة، .. 78 etmeyi başaracak. idrak etmek*19 birleşik eylem ve sevfe yenceḥū fī [36/23-24] idrākihī ẕāte leyle و أحب أن أخبرك بأنه يحلم sana şunu söylemek ,isterim ki bu adam كثيرا بمدينة فاضلة خيالية، .. çoğu zaman erdemli 79 ve uḥibbu en uḫbireki bir kent'in düşünü düş kurmak birleşik eylem bi ennehū yeḥlumu kuruyor. kes̱īren bi-medīne fāḍıla ḫayāliyye [36/29-30] ..., ama en belirgin و لكن اإلباحية من سماتها özelliklerinden birinin cinsellikte sınır الظاھرة.. 80 cinsellikte sınır tanımama olduğunu 20 birleşik eylem ve lākinne'l-ibāḥiyyet-e tanımamak* söyleyebilirim. min simātiha'ẓ-ẓāhire [37/8-9] تساءل مصطفى راشد محركا Mustafa Râşit, âdem تفاحة آدم: .. 81 tesā'ele Mustafa Râşid elmasını hareket hareket ettirmek birleşik eylem muḥarriken tuffāḥata ettirerek sordu: ... âdem 18 Tanıştırmak. 19 Yetişmek/ ulaşmak. 20 Kaynak metinde geçen "ibāḥiyye" ifadesi, genelde 'porno' sözcüğüyle çevrilmektedir. Çevirmen, söz konusu ifadeyi anlam odaklı çevirerek Türkçe bağlama 'cinsellikte sınır tanımama' yapısını daha uygun bulmuştur. 180 Sena tedirgin olmuş و بدت سناء قلقة. 82 görünüyordu. tedirgin olmak birleşik eylem ve bedet Senâ ḳaliḳa [38/8] onların işleri, bizi و لديها ما يشغلها عن إزعاجنا rahatsız edemeyecek .. 83 kadar başlarından işi başından aşkın deyim ve ledeyhā mā aşkın. (olmak) yeşġaluhā 'an iz'ācinā [38/21-22] onların işleri, bizi و لديها ما يشغلها عن إزعاجنا rahatsız edemeyecek .. kadar başlarından rahatsız etmek birleşik eylem ve ledeyhā mā aşkın. yeşġaluhā 'an iz'ācinā [38/21-22] فقال أنيس لنفسه إنه يخاف فى Enis, onun aslında الحقيقة على ابنته، .. kendi kızı için endişe 84 feḳāla li-nefsihī innehū ettiğini düşündü. endişe etmek birleşik eylem yeḫāfu fi'l-ḥaḳīḳati 'ala [38/31] ibnetih ..., şayet benim kızım و لو عاشت ابنتى لكانت قرينة hayatta olsaydı, şimdi لسناء. 85 Sena ile aynı yaşta hayatta olmak deyim ve lev 'āşet ibnetī le- olacaktı, ... kānet ḳarīneten li-Senâ [39/1-2] ona ad vermememeiz يستحسن أال نسميه، .. 86 daha iyi olacak. yusteḥsenu el-lā ad vermek birleşik eylem nusemmīh [39/7] و ال أستبعد أن أسمع نفس الصوت و ھو يأمرنى بعمل aynı eserin, bana خارق يذھل له من ال يؤمن mucizelere inanmayanları bile بالمعجزات. şaşkına çevirecek 87 ve lā esteb'idu en olağanüstü bir şey şaşkına çevirmek deyim esme'e nefse'ṣ-ṣavti ve yapmayı emredeceği huve ye'murunī gece çok uzakta değil. bi'amalin ḫārıḳun yeẕhelu lehū men lā [39/9-10] yu'minu bi'l-mu'cizāt ders çalışmaya vakit و ھل تجدين وقتا للمذاكرة؟ 88 bulabiliyor musun? ve hel tecidīne vaḳtan ders çalışmak birleşik eylem li'l-muẕākere [39/15-16] Recep buna yanıt فأجاب رجب: .. 89 verdi: ... yanıt vermek birleşik eylem fe'ecābe Recep [39/17] 181 فقاطعه رجب: اسكت يا Recep sözünü keserek: رجعى، .. 90 'sus gerici!' dedi. sözünü kesmek deyim fe'ḳāṭa'ahū Recep: iskut [39/25] yā rec'ī izin ver de yüzünü دعينى أدرس وجهك، .. 91 inceleyeyim. izin vermek*21 birleşik eylem de'īnī edrisu vechek [39/28] يجب أن نهنىء أنفسنا جميعا، hep beraber kendimizi .. tebrik etmemiz, (...) 92 gerekiyor. tebrik etmek birleşik eylem yecibu en nuhenni' enfusenā cemī'en [40/21-22] الساعة يمكن أن نقول إن şu an itibarıyla diyebilirim ki faşizm الفاشية قد اندحرت تماما، .. 93 kesin olarak hezimete şu an itibarıyla*22es-sā'at-e yumkinu en kalıp yapı uğramış, ... naḳūle enne'l-fāşiyet-e ḳad indeḥarat tamāmen [40/22-23] الساعة يمكن أن نقول إن şu an itibarıyla diyebilirim ki faşizm الفاشية قد اندحرت تماما، .. kesin olarak hezimete es-sā'at-e yumkinu en hezimete uğramak deyim uğramış, ... naḳūle enne'l-fāşiyet-e ḳad indeḥarat tamāmen [40/22-23] و أن بديهيات إقليدس قد Öklid'in aksiyomları artık geçerliliğini تالشت. 94 geçerliliğini yitirmiştir. 23 birleşik eylem ve enne bedīhiyyāt-i yitirmek* İklīdis ḳad telāşet [40/24] Halit özür dileyerek فقال متأسفا : .. 95 (...) diye karşılık verdi. özür dilemek deyim feḳāla mute'essifen [40/28-29] .Allah kahretsin اللعنة. 96 Allah kahretsin*24 bir ilenme sözü el-la'na [40/31] 21 Arapça metinde geçen "de'īnī / T: bırakmak" ifadesi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçeye 'izin vermek' yapısıyla aktarılmıştır. 22 Şimdi. 23 Arapça metinde geçen "telāşet" eylemi, Türkçede 'yok olmak' ifadesine benzemektedir. Çevirmen buna, Türkçede 'geçerliliğini yitirmek' yapısını yeğlemiş bulunmaktadaır. 24 Arapçada "el-la'na/ T: lanet" ifadesinin, Türkçede 'Allah kahretsin' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 182 و ذات يوم دفعت إلى معركة bir gün, iki düşman دامية و أنا أخلص بين arasında arabuluculuk متخاصمين. yaparken kendimi 97 ve ẕāte yevm duf'itu ilā kanlı bir savaşın içinde arabuluculuk yapmak birleşik eylem ma'reketin ve enā buldum. uḫallıṣu beyne [41/6-7] mutaḫāṣımeyni و راح يتأمل نقوش الصينية النحاسية المرسومة على ھيئة ..., iç içe geçmiş دوائر متداخلة .. dairelerle bezeli bakır 98 ve rāḥa yete'emmel tepsinin işlemelerini iç içe geçmek birleşik eylem nuḳūş-a'ṣ-ṣiniyyet-i'n- incelemeye koyuldu. nuḥāsiyye el-mersūme [41/10-11] 'alā hey'eti devā'ır-ın mutedāḫile yeni sevgililer fısıltıyla و تناجى العروسان: .. 99 konuşuyorlardı: ... fısıltıyla konuşmak*25 birleşik eylem ve tenāca'l-a'rusān [41/18-19] و لم يبدع اإلنسان ما ھو insanoğlu saçmalıktan أصدق من المهزلة. daha gerçek bir şey 100 ve lem yubdi'u'l-insānu icat etmemiştir. icat etmek birleşik eylem mā huve aṣdaḳu mine'l- [41/27] mehẕele durum hoşuna أال يعجبك الحال؟ 101 gitmiyor mu? hoşuna gitmek deyim elā yu'cibuke'l-ḥāl [42/6] جاءته نسمة عطرة من حديقة ... kasrın bahçesinden mis gibi bir esinti القصر. 102 26 geldi. mis gibi* deyim cā'ethū neseme 'aṭıra min ḥadīḳati'l-ḳaṣr [42/23-24] böyle olunca 'şimdi فقلت: قد ھلكت. 103 mahvoldum', dedin mahvolmak birleşik eylem feāḳulte: ḳad helektu [43/1-2] 25 Fısıl fısıl/ fısıldayarak konuşmak. 26 Hoş kokulu. 183 TABLO 5 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma ..., soğuk bir duş بعد دش بارد .. 104 aldıktan sonra ... duş almak birleşik eylem ba'da duşş-ın bārid-in [43/16] لو فى اإلمكان أن يدعو المدير şayet Genel Müdür'ü العام إلى العوامة .. yüzer eve davet etmesi 105 levv fi'l-imkāni en mümkün olabilseydi ... davet etmek birleşik eylem yed'ū'l-mudīre'l-'āmi [43/19-20] ile'l-a'vvāmeti لو فى اإلمكان أن يدعو المدير şayet Genel Müdür'ü العام إلى العوامة .. yüzer eve davet etmesi levv fi'l-imkāni en mümkün olabilseydi ... mümkün olmak birleşik eylem yed'ū'l-mudīre'l-'āmi [43/19-20] ile'l-a'vvāmeti و الستل من قبضتها البرنزية ... ve bronz avuçlarından can أشواكها المؤذية. 106 acıtan dikenleri çekip ve l'estelle min çekip çıkarmak* 27 deyim çıkartabilirdi. ḳabḍatihā'l-brunziyyeti eşvākehā el-mu'ẕiyyeti [43/21-22] و الستل من قبضتها البرنزية ... ve bronz avuçlarından can أشواكها المؤذية. acıtan dikenleri çekip 28 ve l'estelle min can acıtmak* deyim çıkartabilirdi. ḳabḍatihā'l-brunziyyeti eşvākehā el-mu'ẕiyyeti [43/21-22] سمارة بهجت ترغب فى زيارة Semâra Bhçet, yüzer evi ziyaret etmek العوامة! 107 istiyor. ziyaret etmek birleşik eylem Semâra Behcet terġabu fī ziyāreti'l-a'vvame [44/13-14] ..., hatta Enis bile, her حتى أنيس نفسه و إن لم يكف ne kadar nargileyi عن العمل. 108 hazırlamaktan elini elini çekmek*29 deyim ḥattā Enis nefsehū ve in çekmese de ... lem yekuffu 'ani'l-a'mel [44/15-16] 27 Deyim temel anlamıyla kullanılmışır: çıkarmak. 28 Eziyet verici. 29 Arapçada "yekuffu / T: bırakmak" eylemi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçede 'elini çekmek' yapısıyla karşılanmıştır. 184 Ahmet Nasr, yine söze فقال أحمد نصر أيضا : .. 109 girerek: .. 30 feḳāla Ahmed Nasr-u söze girmek* birleşik eylem ayḍan [45/9] Ali es-Seyyid, bu kez (...) :üstüne basa basa فقال بتوكيد: .. 110 dedi. üstüne basmak deyim feḳāla bitevkīd [45/17-18] اعترض السؤال أفكارھم فى bu soru, beklenmedik ve can sıkıcı biçimde تطفل مزعج، .. 111 onların düşüncelerini 31 i'taraḍa's-su'āl-u allak bullak etmek* birleşik eylem allak bullak etti, ... afkārahum fī teṭaffulın muz'ic [45/26-27] فقال على السيد موجها خطابه للجميع دون توقف عند مقاطعة Ali es-Seyyid, Enis'in أنيس: .. araya girişine 112 feḳāla Ali es-Seyyid aldırmaksızın, herkese araya girmek*32 deyim muveccihen ḫiṭābehū hitaben konuştu: ... li'l-cemī'i dūne [46/14-15] tevaḳḳuf 'inde muḳāṭa'ati Enis و لكن على السيد اعترض ancak Ali es-Seyyid قائال؟ .. 113 karşı çıktı: ... ve lākinne Ali es- karşı çıkmak deyim Seyyid-u i'taraḍa [46/5] ḳā'ilen kendisine ahlaksız bir ال تقبل أن تعامل كامرأة kadın gibi muamele مستهترة .. 114 edilmesini asla kabul kabul etmek birleşik eylem lā taḳbalu en tu'āmele etmez. ke'imratın mustehtire [46/23-24] kendisine ahlaksız bir ال تقبل أن تعامل كامرأة kadın gibi muamele مستهترة .. edilmesini asla kabul muamele et(il)mek birleşik eylem lā taḳbalu en tu'āmele etmez. ke'imratın mustehtire [46/23-24] 30 Söze karışmak. 31 Anlamsal çeviri. Burada Arapça metindeki " i'taraḍa / T: engel olmak " eylemi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçe bağlamdaki 'allak bullak etti' ifadesiyle karşılanmıştır. 32 Burada deyim, 'sözünü kesmek' anlamında kullanılmıştır. 185 و معروف أنها رفضت زواجا azıcık maaşına rağmen برجوازيا فاخرا على رغم hâli vaktinde yerinde مرتبها الصغير. bir burjuvanın 115 ve ma'rūfun ennehā evlenme teklifini geri geri çevirmek*33 birleşik eylem rafaḍat zevācen çevirdiği herkesçe burjuvāziyyen fāḫiren bilinen bir şey. 'alā roġmi murettebehā [47/7-8] aṣ-ṣaġīr و معروف أنها رفضت زواجا azıcık maaşına rağmen برجوازيا فاخرا على رغم hâli vaktinde yerinde مرتبها الصغير. bir burjuvanın ve ma'rūfun ennehā evlenme teklifini geri hâli vaktinde yerinde deyim rafaḍat zevācen çevirdiği herkesçe burjuvāziyyen fāḫiren bilinen bir şey. 'alā roġmi murettebehā [47/7-8] aṣ-ṣaġīr eğer kalbinden hareket ederek hakkında إذا صح الحكم عليها من قلبها hüküm verecek فهى فتاة متطرفة .. olursak, o zaman onun 116 iẕā ṣaḥḥa'l-ḥukm-u uç fikirlere sahip bir hüküm vermek birleşik eylem 'aleyhā min ḳalbihā kız olduğunu fehiye fetāt muteṭarrıfa söylememiz gerek. [47/13-15] eğer kalbinden hareket ederek hakkında إذا صح الحكم عليها من قلبها hüküm verecek فهى فتاة متطرفة .. olursak, o zaman onun uç fikirlere sahip iẕā ṣaḥḥa'l- ḥukm-u uç fikirlere sahip bir 34 birleşik eylem olmak* 'aleyhā min ḳalbihā kız olduğunu fehiye fetāt muteṭarrıfa söylememiz gerek. [47/13-15] ماذا يضطركم إلى استضافة ..., tehlikeli bir kadını امرأة خطرة .. konuk etmeye sizi 117 māẕā yaḍṭarruküm ilā mecbur eden nedir? mecbur etmek birleşik eylem istiḍāfeti imra'atın [47/25] ḫaṭıra ماذا يضطركم إلى استضافة ..., tehlikeli bir kadını امرأة خطرة .. konuk etmeye sizi māẕā yaḍṭarruküm ilā mecbur eden nedir? konuk etmek birleşik eylem istiḍāfeti imra'atın [47/25] ḫaṭıra 33 Reddetmek. 34 Aşırı gitmek. 186 فإذا شئتم دعوتها إلى ھنا eğer isterseniz telefon açıp onu buraya davet بالتليفون .. 118 edebilirim. telefon açmak birleşik eylem fe'iẕā şi'tüm da'avtuhā ilā hunā bi't-tilifōn [47/29] ھل أخبرتها بأن الذى يجمعنا ona, bizi burada bir ھا ھنا ھو الحوت؟ araya getirenin yunus 119 hel aḫbertehā bi'enne'l- olduğunu söyledin mi? bir araya getirmek deyim leẕī yecme'unā hunā [47/30-31] huve'l-ḥūt 187 TABLO 6 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و لكن رجب القاضى أشار إلى ..., Recep el-Kâdȋ, أنيس قائال باستهانة: .. Enis'e umursamaz bir 120 ve lākinne Recep el- tavırla işaret ederek: ... işaret etmek birleşik eylem Kâdȋ aşāra ilā Enȋs'in [48/11-12] ḳā'ilen bi'stihāne ..., bütün erkekler وقف الرجال جميعا. 121 ayağa kalktı. ayağa kalkmak*35 deyim vaḳafa'r-ricāl-u cemī'en [48/17] ..., ancak dişiliği de و لكن أنوثتها جذابة بال عائق. tam manasıyla baştan 122 baştan çıkartıcı ve lākinne unūs̱etuhā çıkartıcıydı. deyim (olmak)*36 ceẕẕāba bilā 'āiḳ-ın [48/26] gerçek mi söylüyorsun, yoksa رأي أم مجاملة؟ 123 iltifat mı ediyorsun? iltifat etmek birleşik eylem ra'yyun em mucāmele [49/18-19] دون أن تمر باألرشيف أو ..., ama ne arşive uğruyor, ne de gelen تسجل فى دفتر الوارد. 124 evrak defterine kayda dūne en temurra bi'l- kayda girmek birleşik eylem giriyor. arşīv avv tuseccele fī defter-i'l-vārid-i [49/28-29] hikayenin و قد استحق منذ نشرھا أن yayımlandığı günden يدعى بحق خالد الحنش! itibaren Halit, 125 ve ḳad isteḥaḳḳa gerçekten 'piton Halit' hak etmek birleşik eylem munẕu neşrihā en yud'ā diye çağrılmayı hak bi ḥaḳḳ-ın Ḫālid-u'l- etti! ḥaneş [50/1-2] ilginç ve heyecan قصة غريبة و مثيرة. 126 verici bir hikaye. heyecan verici birleşik eylem ḳıṣṣa ġarība ve mus̱īre (olmak) [50/] bunun üzerine Recep فقال رجب: .. 127 lafa girdi: ... lafa girmek*37 birleşik eylem feḳāla Recep [50/9] 35 Durmak. 36 Arapça metinde "ceẕẕāba - T: çekici/ alımlı" ifadesinin, Türkçeye anlam odaklı çevrilmerek 'baştan çıkartıcı' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 37 Demek/ söylemek. 188 Sana bunu söyleyen قلبك الذى حدثك أم وشايات kalbin miydi, yoksa على السيد؟ bunlar, Ali es- 128 ḳalbuki'l-leẕī ḥaddes̱eki Seyyid'in ara bozucu ara bozucu sözler birleşik sözcük emm vişāyāt-u Ali es- sözleri mi? Seyyid [50/19-20] ..., beni de öyle kabul اعتبرنى كذلك، .. 129 et, .. kabul etmek birleşik sözcük i'tebirnī keẕālik [51/1] حمل أنيس المجمرة إلى عتبة الشرفة بعد أن زودھا بقطع من Enis, birkaç kömür ilave ettikten sonra فحم. mangalı balkonun 130 ḥamele Enis-u'l- eşiğine taşıyıp ... ilave etmek*38 birleşik eylem mecmerete ilā 'atebeti'ş-şurfeti ba'da [51/3] en zeveddehā bi ḳıṭaın min feḥm ثم تالقت أجنحتها مكونة موجة راقصة نقية شفافة مكللة kanatları birleşerek ,... األطراف بزرقة خيالية، .. şeffaf, duru, uçları s̱ümme telāḳat hayal maviliğiyle 131 ecniḥetuhā taçlanmış, dans eden dans etmek birleşik eylem mukevvineten bir dalga oluşturdu. mevceten rāḳıṣa naḳıyya şeffāfa [51/9-10] mukelileten'l-aṭrāfa bi zurḳatın ḫayāliyye kadınlar çığlık atmaya و صرخت أصوات نسائية .. 132 başlayınca ... ve ṣaraḫat aṣvāt-un çığlık atmak deyim nisāiyee [51/12] و اعترف فيما بينه و بين نفسه içinden, ateşe olan بإعجابه غير المحدود بالنار. sonsuz hayranlığını 133 ve'terefe fīmā beynehū itiraf etti. itiraf etmek birleşik eylem ve beyne nefsehū bi i'cābihi ġayri'l-meḥdūdi [51/13] bi'n-nār 38 Donatmak (anlamsal çeviri). 189 hayır, hayır. insanlar ال . . ال، ال يجوز الحكم على hakkında, boş vakitlerinde ne الناس فى أوقات فراغهم . . 134 yaptıklarına bakarak değerlendirme lā lā lā yecūzu'l-ḥukmu 39 birleşik eylem değerlendirme yapmak yapmak* 'ala'n-nās-i fī avḳāt-i doğru değildir. ferāġıhım [51/28-29] و مقاالت الكاتب تتكفل ... : kaldı ki yazarın makaleleri, onu ele بالكشف عنه . . 135 vermek için yeterlidir, ve maḳālāt-ı'l-kātib-i ele vermek* 40 deyim ... tetekeffelu bi'l-keşfi 'anhū [52/4-5] و لكن ھذه الفتاة صادقة ama bu genç kız, ne yazık ki doğruyu لألسف! 136 söylüyor. doğruyu söylemek birleşik eylem ve lākin hāẕhī'l-fetāt-u ṣādıḳa li'l-esef [52/10-11] على حين تحلم أكثرية الكاتبين ..., ama aslında باإلقتناء و اإلثراء و ليالى yazarların büyük bir bölümü servet األنس فى المعمورة .. edinmeyi, zengin 137 'alā ḥīni teḥlumu olmayı ve Ma'mûra'da hayal etmek birleşik eylem eks̱eriyyetu'l-kātibīn-i eğlence gecelerini bi'l-ıḳtınā' ve'l-is̱rā' ve hayal ediyor, ... leyāli'l-ons-i fi'l- ma'mūra [52/13-14] على حين تحلم أكثرية الكاتبين ..., ama aslında باإلقتناء و اإلثراء و ليالى yazarların büyük bir bölümü servet األنس فى المعمورة .. edinmeyi, zengin 'alā ḥīni teḥlumu 41 olmayı ve Ma'mûra'da servet edinmek* birleşik eylem eks̱eriyyetu'l-kātibīn-i eğlence gecelerini bi'l-ıḳtınā' ve'l-is̱rā' ve hayal ediyor, ... leyāli'l-ons-i fi'l- ma'mūra [52/13-14] على حين تحلم أكثرية الكاتبين ..., ama aslında باإلقتناء و اإلثراء و ليالى yazarların büyük bir bölümü servet األنس فى المعمورة .. edinmeyi, zengin 'alā ḥīni teḥlumu olmayı ve Ma'mûra'da zengin olmak birleşik eylem eks̱eriyyetu'l-kātibīn-i eğlence gecelerini bi'l-ıḳtınā' ve'l-is̱rā' ve hayal ediyor, ... leyāli'l-ons-i fi'l- ma'mūra [52/13-14] 39 Arapçada "el-ḥukmu" sözcüğü, Türkçede 'hüküm' ifadesine benzemektedir. Ancak çevirmen, söz konusu ifadeyi anlam odaklı çevirerek Türkçe bağlamda 'değerlendirme yapmak' yapısını yeğlemiş bulunmaktadır. 40 Kaynak metindeki "keşf / T: göstermek" sözcüğü, Türkçeye anlam odaklı olarak 'ele vermek' deyimiyle çevrilmiştir. 41 Arapçada "el-ıḳtınā' - T: sahip olmak/ elinde bulundurmak" ifadesi, Türkçede anlamsal çeviri yoluyla 'servet edinmek' yapısıyla karşılanmıştır. 190 كال، و لكننا نندفع إليها إذا hayır, ama birileri bizim yaşam عرض أحدھم بحالنا. biçimimize taş atınca 138 kellā ve lākinnenā 42 bunları konuşmaya mecbur kalmak* birleşik eylem nendefi'u ileyhā iẕā mecbur kalıyoruz. 'araḍa aḥaduhum bi ḥālinā [52/18-19] كال، و لكننا نندفع إليها إذا hayır, ama birileri bizim yaşam عرض أحدھم بحالنا. biçimimize taş atınca kellā ve lākinnenā 43 bunları konuşmaya taş atmak* deyim nendefi'u ileyhā iẕā mecbur kalıyoruz. 'araḍa aḥaduhum bi ḥālinā [52/18-19] ھل اجتمع ھؤالء األصدقاء - acaba bu arkadaşlar, كما يجتمعون الليلة- بثياب bu gece yaptıkları gibi, مختلفة فى العصر الرومانى؟ Roma çağında da 139 hel ictema'a hāulā'il- farklı giysilerle bir bir araya gelmek deyim aṣdıḳā' kemā araya gelmişler miydi? yectemi'ūne'l-leylete bi [53/10-11] s̱iyābi'l-'aṣrı'r-Rumānī و متى تشاجر آدم -بعد الهبوط Adem , -cennetten من الجنة- مع حواء ألول مرة؟ düştükten sonra- 140 ve mete teşācere Âdem Havva ile ilk kez ne kavga etmek birleşik eylem -ba'da'l-hubūt-i mine'l- zaman kavga etti? cenneti- ma'a ḥavvā' [53/16-17] li'evvel-i merre Semâra, bunun وافقت بهزة من رأسها على gerçekten mutluluk verici bir toplantı أنها جلسة سعيدة حقا، .. 141 olduğunu mutluluk verici vāfaḳat bi hezze min birleşik eylem onaylarcasına başını (olmak) re'sihā 'alā ennehā celse salladı. se'īde ḥaḳḳan [54/1-2] bazen güldürü قد ينفعنا أحيانا كمادة لضحكنا. malzemesi olarak 142 ḳad yenfe'unā aḥyānen işimize yarayabiliyor. işe yaramak deyim kemādde liḍaḥikinā [54/17] نحن ال ننتمى لشيء إال ھذه bizim bu yüzer evden başka mensubu العوامة . . 143 olduğumuz hiçbir şey naḥnū lā nentemī mensup olmak birleşik eylem yok. lişey'in ilā hāẕihī al'- avvāme [54/22-23] 42 Kaynak metindeki "indefe'e / T: atılmak" eyleminin, anlamsal çeviri yoluyla Türkçe bağlamda 'mecbur kalmak' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 43 Benzer anlam ve farklı biçimle çeviri / anlamsal çeviri. 191 ... bizim hiçbir tasamız فال ھم لنا . . 144 olmaz. tasası olmak birleşik eylem felā hamme lenā [54/27] و ھذه الزائرة مثيرة من قبل أن bu ziyaretçi kadın, تتكلم. daha ağzını açmadan 145 ve hāẕihī ez-zāire heyecan veriyor. heyecan vermek deyim mus̱īre min ḳabli en [55/16] tetekellem و ھذه الزائرة مثيرة من قبل أن bu ziyaretçi kadın, تتكلم. daha ağzını açmadan ve hāẕihī ez-zāire heyecan veriyor. ağzını açmak* 44 deyim mus̱īre min ḳabli en [55/16] tetekellem 'ya sinema?' diye فسأل رجب محتجا: .. sordu Recep, sitem 146 45 fes'ele Recep edercesine. sitem etmek* birleşik eylem muḥteccen [55/20] ... sanki onu ilk kez فكأنها اكتشفته .. 147 keşfetmişçesine. keşfetmek birleşik eylem feke'ennehā ikteşefethū [55/31-32] Mustafa Râşit, Enis'i و قال مصطفى راشد معتذرا (...) :mazur göstererek عنه: .. 148 dedi. mazur göstermek* 46 birleşik eylem ve ḳāla Mustafa Râşid mu'teẕiren 'anhū [56/7-8] kimsenin yardımcı و ھو ال يسمح ألحد بمساعدته. olmasına müsaade 149 ve huve lā yesmeḥu etmez. müsaade etmek birleşik eylem li'aḥedin bi'musāedetih [56/10-11] kimsenin yardımcı و ھو ال يسمح ألحد بمساعدته. olmasına müsaade ve huve lā yesmeḥu etmez. yardımcı olmak birleşik eylem li'aḥedin bi'musāedetih [56/10-11] 44 Konuşmak. 45 Kaynak metindeki "muḥteccen / T: protesto ederek" ifadesi, Türkçeye anlam odaklı olarak 'sitem etmek' yapısıyla aktarılmıştır. 46 Arapçada "i'taẕara / T: özür dilemek" eylemi, bağlamdaki konumu ve cümledeki diğer ögelerle kurduğu ilişkiye göre 'birinin adına özür dilemek' anlamına denk gelmektedir. Bu doğrultuda çevirmen, söz konusu ifadenin Türkçede 'mazur göstermek' yapısıyla aktarılmasını uygun bulmuştur. 192 و عظام الزائرة الجديدة مترعة bu yeni ziyaretçinin kemikleri, rahatsız بنخاع مترع . . 150 edici türden ilikle ve 'iẓāmi'z-zāiret-i'l- rahatsız edici (olmak) birleşik eylem doluydu. cedīdeti mutra'a bi nuḫā'ın mutra' [56/30] ... : artık bu آن لنا أن نكف عن الهذيان، .. saçmalamalara bir son 151 47 āne lenā en nekuffe verelim, ... son vermek* deyim 'ani'l-heẕeyān [57/1-2] benimle mı dalga أتسخر منى يا أستاذ رجب؟! geçiyorsunuz Recep 152 etesḫeru minnī yā ustāẕ Bey? dalga geçmek deyim Receb [57/7-8] حلت اللعنة التى تجعل لكل her şey için bir son شيء نهاية. hazırlayan lanet, yerini 153 48 ḥalletu'l-la'netu'l-letī aldı. yerini almak* deyim tec'elu li kulli şey'in [57/14] nihāye gece balkonun و الليل يرامقه خارج الشرقة. ötesinden ona göz 154 ve'l-leylu yurāmıḳuhū kırpıyor. göz kırpmak birleşik eylem ḫāricu'ş-şurfeti [57/18] Sabah namazı için و قد توضأت لصالة الفجر. 155 abdest almıştım. ve ḳad tavaḍḍa'tu abdest almak birleşik eylem li'ṣlāti'l-fecri [57/28] yıldızlardan bizim إذا لم يكن فى النجوم من يعنى gezegenimizi gözlem برصد كوكبنا و دراسة أحوالنا altında tutmaya ve tuhaf hallerimizi الغريبة فنحن ضائعون. 156 incelemeye özen iẕā lem yekun fi'n- özen göstermek birleşik eylem gösteren biri yoksa nucūmi men ye'nī şayet, biz hiçiz bi'raṣdi kevkebenā ve demektir. dirāseti aḥvālinā [58/5-7] 47 Arapça metinde görülen "nekuffe" eylemi, Türkçede bir şeyi bırakmak ya da yapmamak gibi anlamlara denk gelebilir. Çevirmen buna, çeviri metinde geçen 'son vermek' ifadesini yeğlemiş bulunmaktadır (anlamsal çeviri). 48 Gerçekleşmek. 193 yıldızlardan bizim إذا لم يكن فى النجوم من يعنى gezegenimizi gözlem برصد كوكبنا و دراسة أحوالنا altında tutmaya ve tuhaf hallerimizi الغريبة فنحن ضائعون. incelemeye özen iẕā lem yekun fi'n- gözlem altında tutmak deyim gösteren biri yoksa nucūmi men ye'nī şayet, biz hiçiz bi'raṣdi kevkebenā ve demektir. dirāseti aḥvālinā [58/5-7] مما يرجح معه الرأي القائل بعدم وجود حياة بالمعنى ..., en azından gerçek manada bir yaşamın الصحيح على األقل. olmadığına ilişki 157 mimmā yuracciḥu görüşe haklılık haklılık kazandırmak birleşik eylem ma'ahu'r-ra'ye'l-ḳāile kazandırıyor. bi'adem vicūdi ḥayātın bi'l-ma'na'ṣ-ṣaḥīḥi 'ala'l- [58/22-23] aḳall Biz bu hayatı و قد أوغلنا فى الفهم حتى anlamaya o kadar أدركنا أال معنى، .. derinden daldık ki 158 ve ḳad avġalnā fi'l- hiçbir anlamı idrak etmek birleşik eylem fehmi ḥattā edreknā olmadığını idrak ettik. enlā ma'nā [58/27-28] و ال أحد يستطيع التكهن بما ... ve böyle hiç kimse ileride olacaklarla سيكون. 159 ilgili kehanette ve lā aḥede yesteṭī'u't- kehanette bulunmak birleşik eylem bulunamayacak. tekehhune bimā seyekūn [58/29-30] 194 TABLO 7 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و لكن ھزة خفيفة رقصت ancak hafif bir sarsıntı بالعوامة فتساءل عن القادم yüzer evi sallayınca, المبكر، .. sabahın köründe kimin 160 ve lākin hazza ḫafīfa gelmiş olabileceğini sabahın körü* 49 birleşik sözcük raḳaṣat bi'l-avvāmeti merak etti. fetesāel 'ani'l-ḳādım-i'l- [59/14-15] mubekkir اقتربت منه باسمة و ھو ينظر Semâra, Enis'in şaşkın إليها بدھشة حتى تصافحا. bakışları arasında iḳtarabat minhū 161 gülümseyerek ona bāsimeten ve huve el sıkışmak birleşik eylem yaklaştı ve el sıkıştılar. yanẓuru ileyhā bi'dehşetin ḥattā [59/18-19] teṣāfahā ... Enis bu duruma gerçekten sevinmiş bir فرحب بها مسرورا بحق. 162 halde ona hoş geldin feraḥḥaba bihā hoş geldin etmek birleşik eylem etti. mesrūran bi'ḥaḳḳ [59/20-21] Enis ona oturmayı .. ثم دعاھا إلى الجلوس .. 163 teklif etti, ... 50 s̱ümme de'āhā ile'l- teklif etmek* birleşik eylem cilūs-i [60/4-5] ثم رحب مرة أخرى بزيارتها ... bir hafta aradan السعيدة المبكرة بعد غيبة sonra bu memnuniyet verici erken ziyareti أسبوع. 164 memnuniyet verici dolayısıyla bir kez birleşik eylem s̱ümme raḥḥaba (olmak) daha hoş geldin etti. bi'ziyāretihā es-seīde ba'da ġaybati isbū' [60/8-9] Enis henüz cevap و قبل أن يجيب اعتذرت بنبرة vermeden özel متراجعة عن تطفلها .. hayatına burnunu 165 ve ḳabla en yucībehā sokmuş olmaktan geri burnunu sokmak deyim i'taẕarat bi'nabratın adım atan bir tonla muterāci'a 'an özür dileyerek, ... teṭaffulihā [60/17-18] 49 Arapça metinde geçen " mubekkir / T: erkenci " sözcüğü, Türkçeye benzer bir anlam taşıyan 'sabahın köründe' ifadesiyle aktarılmıştır. 50 Burada verilen "de'ā / T: davet etmek" Arapça ifadesi, bağlamdan hareketle 'teklif etmek' yapısıyla çevrilmesi uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 195 Enis henüz cevap و قبل أن يجيب اعتذرت بنبرة vermeden özel متراجعة عن تطفلها .. hayatına burnunu ve ḳabla en yucībehā sokmuş olmaktan geri geri adım atmak deyim i'taẕarat bi'nabratın adım atan bir tonla muterāci'a 'an özür dileyerek, ... teṭaffulihā [60/17-18] و تذكر بضيق أنه لم يكد يبدأ içi daralarak henüz yoluluğa الرحلة بعد. 166 başlayamadığını ve teẕekkere bi'ḍīḳ-ın içi daralmak deyim anladı. ennehū lem yeked yebde'u'r-riḥlete ba'd [60/27-28] و لكنها أعربت عن مشاعرھا ..., ama Semâra بصمت غير قصير. duygularını uzunca bir 167 ve lākinnehā a'rabat 'an suskunlukla ifade etti. ifade etmek birleşik eylem meşāirihā bi'ṣamt-ın [60/29-30] ġayri ḳaṣīr ya 'hayır' diyordu ,... و بدا مستنكرا أو ھازئا، .. 168 ya da alay ediyordu. ve bedā mustenkiren alay etmek birleşik eylem avv hāzien [60/34] و لحظ أنيس نظرة سناء Enis, Sena'nın saçının المتسللة من تحت خصالت bukleleri altından شعرھا إلى سمارة فابتسم. gizliden gizliye 169 51 birleşik sözcük ve laḥiẓa Enis naẓrat-a Semâra'yı süzdüğünü gizliden gizliye* (zarf) Senâ-i'l-mutesellile min fark edince gülümsedi. teḥti ḫuṣulāti şa'rihā ilā [63/2-3] Semâra-ta fe'btesem ..., nargilenin و سكت كل شيء إال القرقرة. fokurtusu dışında çıt 170 52 ve sekete küllü şey'in çıkmıyordu. çıt çıkmak* birleşik eylem illa'l-ḳarḳara [63/7] و أما عن اإلشاعات فهى ال dedikoduların haddi dedikodu birleşik sözcük تحصى. 171 hesabı yok. ve ammā 'ani'l-işā'āt [63/9-10] fehiye lā tuḥṣā haddi hesabı yok deyim 51 Arapça metindeki "mutesellile" sıfatı, Türkçede 'gizliden gizliye' yapısında karşılık bulur. Şu var ki çevirmen, söz konusu ifadeyi Arapça bağlamda geçen "naẓra/ T: bakış" sözcüğüyle birleştirerek aktarma yoluna gitmiş. Böylece Türkçe metinde zarf tümleci olan 'gizliden gizliye' ve 'süzmek' eyleminden oluşan bir eylem birlikteliği (gizliden gizliye süzmek) söz konusu olmuştur. 52 Özgün metnin "sekete / T: susmak" ifadesi, Türkçeye benzer bir anlam taşıyan 'çıt çıkmamak' yapısıyla karşılanmıştır. 196 و ھناك الهاوية التى يرقد على dünya uçurumun حافتها العالم و اللحوم و kenarına gelmiş, et başını alıp gitmek*53 deyim fiyatları almış başını الجمعيات التعاونية، .. gidiyor, devlet gıda 172 ve hunāke'l-hāviyetu'l- kooperatifleri bin bir letī yarḳudu 'alā sorunla boğuşuyorken ḥāffetihā al'ālem ve'l- ... bin bir sorunla luḥūm ve'l-cem'iyyāti't- 54 birleşik sözcük boğuşmak* te'āvuniyye [63/10-12] و اكتظاظ الطرقات بالسيارات ..., yolların özel arabalarla dolup الخاصة. 173 taşıması. dolup taşımak deyim ve'ktıẓāẓ-ı'ṭ-ṭuruḳāti bi's-seyyārāti'l-ḫāṣṣa [63/13] ..., sonra duman ثم يتبخر دخانا، .. duman uçup gidecek: 174 55 s̱ümme yatabaḫḫaru ... uçup gitmek* deyim duḫḫānen [63/15] و شعارنا القديم: لو لم أكن Eski sloganımız: 'şayet var olmak birleşik eylem var olmasaydım, var لتمنيت أن أكون. 175 olmayı temenni ve şi'ārunā el-ḳadīm ederdim' idi. levv lem ekün temenni etmek birleşik eylem le'temenneytū en ekūn [63/17] و ذات مرة تساقط الغبار على bir keresinde سطح األرض فنشأت الحياة. yeryüzüne toz yağmış 176 ve ẕāte merre ve böylece yaşam meydana gelmek deyim tesāḳatu'l-ġubāru 'alā meydana gelmiştir. saṭḥi'l-arḍ-i feneşe'etul- [63/21-22] ḥayāt المهم أن نحافظ على . . على önemli olan, şeyi ...muhafaza etmektir ماذا؟ 177 şeyi... neyi muhafaza el-muhimmu en muhafaza etmek birleşik eylem etmek? nuḥāfıẓa 'alā .. 'alā māẕā [64/2-3] فقال خالد و كان واضحا أنه Hait Azzûz, (...), dedi, يعنى ليلى زيدان؟ .. açıkça Leyla'yı 178 feḳāla Ḫālid ve kāne kastederek. kasetmek birleşik eylem vāḍıḥun ennehū ya'nī [64/8-10] Leylâ Zeydân 53 Türkçe bağlamda görülen 'başını alıp gitmek' deyimi, kaynak metinde olmayıp sonradan Türkçe metne eklenmiştir (ekleme yoluyla çeviri). Burada çevirmen, açıklamalı bir çeviri yöntemi benimseyip kaynak metnin derin yapısındaki anlamı öne çıkararak Türkçe metinde yüzey yapıda kullanmıştır. 54 Kaynak metinde olmayıp çevirmen tarafından sonradan Türkçe metne eklenmiştir (ekleme yoluyla çeviri). Bk. dipnot 55. 55 Burada Arapça metinde geçen "yatabaḫḫaru / T: buharlaşmak" eylemi, yok olma durumu anlatıyor. Çevirmen bu bağlamda, Türkçede 'uçup gitmek' deyimini kullanma yoluna etmiştir. 197 bahçenin o kokuları, تسكر كالشذا المنتشر من خلف tıpkı hanımların kulak آذان الهوانم. arkalarından yayılan 179 tuskiru ke'ş-şeẕā el- parfüm gibi insanı mest etmek* 56 birleşik eylem munteşiru ke'āẕān-i'l- mest ediyordu. hevānimi [64/21-22] أعنى الهم األول الذى يشغل hekes zihnini meşgul الشخص. 180 a'nī el-hemmu'l- eden en öncelikli şeyi meşgul etmek birleşik eylem evvelu'l-leẕī yeşġelu'ş- söylesin. şaḫṣ buradaki atmofere و عليك أن تتحدى جونا . . karşı senin pes 181 57 ve 'aleykī en teteḥeddī etmemen lazım, ... pes etmek* birleşik eylem cevvenā [65/16-16] .peki, öyle olsun ... ليكن، .. 181 öyle olsun kalıp yapı liyekün [65/18] böyle yapabilmeyi أود ذلك . . 182 arzu ederim. arzu etmek birleşik eylem eveddū ẕālike [65/26] aklımız başımızdayken و لو انتحرنا بعقولنا، .. 183 intihar edersek, ... ve lavv intaḥarnā aklı başında (olmak) deyim bi'uḳūlinā [66/11] aklımız başımızdayken و لو انتحرنا بعقولنا، .. intihar edersek, ... ve lavv intaḥarnā intihar etmek birleşik eylem bi'uḳūlinā [66/11] ..., o zaman aklı و قد نسمو به على أنفسنا . . kendimizden daha 184 ve ḳad nesmū bihī 'alā üstün tutmuş oluruz. üstün tutmak deyim enfusinā [66/12-13] و جميع ھؤالء الساخرين bu alaycıların, dalga ,geçenlerin tümü تكوينات ذرية. 185 önemsiz küçük 58 ve cemī'i hāulāi's- dalga geçmek* deyim varlıklarıdr. sāḫirīn tevīnāt-ın ẕerriye [66/25] 56 Arapça bağlamdaki "tuskir / T: sarhoş etmek" eylemi, Türkçeye anlam odaklı olarak 'mest etmek' yapısıyla aktarılmıştır. 57 Kaynak metinde geçen "teteḥeddī / T: meydan okumak" Arapça ifadesi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçeye 'pes etmemek' yapısıyla aktarılmıştır. 58 Arapça metindeki "sāḫirīn" ifadesi, Türkçede alaycı demektir. Çevirmen, anlamı pekiştirmek adına Türkçe metinde görülen 'dalga geçenler' eklemesinde bulunmuştur (ekleme yoluyla çeviri). 198 ..., onun sesi tereddüt فتردد صوته قائال: .. eder bir tonla dedi ki: 186 fetereddede ṣavtuhū ... tereddüt etmek birleşik eylem ḳāilen [67/17-18] benim öncelikli ھمى األول ھو الستر! meselem, itibarımı 187 59 hemmi'l-evvel-u korumak. itibarını korumak* birleşik eylem huve's-setru [67/19] ھو مثال مسلم ! يصلى و mesela bir Müslüman'dır, namaz يصوم، .. 188 kılar, oruç tutar; ... namaz kılmak birleşik eylem huve mes̱elen müslim yuṣallī ve yaṣūm [67/21] ھو مثال مسلم ! يصلى و Mesela bir Müslüman'dır, namaz يصوم، .. kılar, oruç tutar; ... oruç tutmak birleşik eylem huve mes̱elen müslim yuṣallī ve yaṣūm [67/21] و لكن على السيد أراد أن يثأر ama Ali es-Seyyid لنفسه قائال: .. öcünü almak isteyerek 189 ve lākinne Ali es- dedi ki: ... öcünü almak deyim Seyyid arāda en yes̱'ere [68/30-31] linefsihī ḳāilen الفلسفة التى تجمع بين السرقة Jean Genet'nin yaptığı و السجن و الشذوذ الجنسي gibi hırsızlık, hapis ve على طريقة جينية. cinsel sapkınlık 190 el-felsefet-u'l-letī arasında ilişki kuran ilişki kurmak birleşik eylem tecma'u beyne's-sariḳati felsefenin çağdaş ve's-secn-i ve'ş- anlamında. şuẕūẕi'l-cinsiyy 'alā [69/18-19] ṭarīḳat-ın cīniyye hiç duraksamadan و دون تردد أجاب: أن أرافقك! yanıtladı: seninle dost 191 ve dūne tereddüd hayatı yaşamak! dost hayatı yaşamak birleşik eylem ecābe: en urāfıḳak [69/30] Recep kendini و قال رجب باندفاع: و لكن . . tutamayarak: 'ama...' 192 kendini ve ḳāla Recep dedi deyim tut(ma)mak*60 bi'ndifā'ın: ve lākin [70/1-2] 59 Arapça metinde geçen "setru / T: örtünmek" sözcüğü, özellikle Mısır kültürüne dayalı bir ifade olup kötü duruma düşmemek, rezil olmamak ve saygı görerek yaşamak gibi anlamlara denk gelmektedir. Çevirmen, söz konusu ifadeyi Türkçeye 'itibarımı korumak' birlikteliğini kullanarak aktarma yoluna gider (anlamsal çeviri). 60 Arapça metindeki " indifā' / T: atılganlık " sözcüğü, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'kendini tutamayarak' ifadesiyle aktarılması tercih edilmiştir. 199 و قال أحمد نصر .. و إن Ahmet Nasr, ..., العبث يقتصر عادة على absürtlüğün genel األدمغة، .. olarak sadece beyinle 193 ve ḳāla Ahmed Nasr .. sınırla kaldığını; ... sınırlı kalmak birleşik eylem ve inne'l-'abes̱-e söyledi. yaḳtaṣıru 'ādeten 'ala'l- [70/19-27] edmiġe و لكي يبقى اإلنسان إنسانا فعليه أن يثور و لو كل سنة ... insanın insan olarak kalabilmesi için her yıl مرة! . . bir kere bile olsa 194 ve likeyy yabḳā el- mutlaka isyan etmesi isyan etmek birleşik eylem insān-u insānen gerektiğini söyledi. fe'aleyhī en yes̱ūra ve levv külli senet-in [71/3-4] marra و رمقت سناء رجب بنظرة Sena Recep'e sert bir bakış atınca, Recep قاسية، فقال مالطفا: .. 195 onun gönlünü almak ve ramaḳat Senâ gönlünü almak deyim için: (...) ded. Receb-e bi naẓrat-ın ḳāsiye feḳla mulāṭıfan [71/29-30] ... ,kuşlar göç etti ,... و ھاجرت الطيور .. 196 göç etmek birleşik eylem ve hāceret aṭ-ṭuyūr [72/14] ..., hayvanlar telef و ھلك الحيوان .. 197 oldu, ... telef olmak birleşik eylem ve heleke'l-ḥeyevān [72/14] ... mücadele etmekten قالوا ليس أمامنا إال أن نقاتل .. başka seçeneğimiz 198 ḳālū leyse amāmenā yok. mücadele etmek* 61 birleşik eylem illā en nuḳātile [72/26] .hayaletler kol geziyor و انتشرت األشباح .. 199 kol gezmek*62 deyim ve'nteşeretu'l-aşbāḥ [72/28] 61 Kaynak metinde geçen "nuḳātile / T: savaşmak" Arapça ifadesi, Türkçeye anlamsal çeviri yoluyla 'mücadele etmek' yapısıyla aktarılmıştır. 62 Anlamsal çeviri. Arapça metinde görülen "inteşere / T: yaymak" eylemi, Türkçe bağlamda geçen 'kol gezmek' deyimiyle aktarılmıştır (çevirmenin tercihi). 200 TABLO 8 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma bütün varlık huzura و يطمئن الوجود، .. 200 eriyor. huzura ermek*63 Birleşik eylem ve yaṭmainnu'l-vucūd [73/1] Leyla Zeydan, و قالت ليلى زيدان مراعاة Sena'nın duygularını لشعور سناء: .. 201 dikkate alarak: (...), dikkate almak deyim ve ḳālet Leylâ Zeydân dedi. murā'ātan li'şu'ūri Senâ [73/16] ama ben buna hiç و لكنى لم أكترث لذلك، .. 202 kulak asmadım, ... 64 ve lākinnī lem ekteris̱ kulak asmak* deyim li'ẕālik [73/17] فأجابها بهدوء بغيض: ال توجد Recep, sinir bozucu bir ',sükûnetle: 'müzik yok موسيقى. 203 diye karşılık verdi. sinir bozucu (olmak) deyim fe'ecābehā bi'hudū'in baġīḍ: lā tuvadu musīḳa [73/21] şayet gezegenler bir و لو كانت األفالك تسير فى doğru üzerinde خط مستقيم لتغير نظام الغرزة. seyrediyor olsaydı, 204 ve levv kānet el-eflāku uyuşturucu mekânının seyretmek*65 birleşik eylem tesīru fī ḫaṭṭın sistemi de değişik musteḳīmin leteġayyara olurdu. niẓām-i'l-ġorza [73/27-28] hava saldırılarının أتذكر كيف كان البدر مرھقا yapıldığı gece ayın ne فى ليالى الغارات؟ kadar da yorgun 205 eteẕkur keyfe kāne'l- olduğunu hatırlıyor hava saldırısı birleşik sözcük bedru murhıḳan fī musun? leyāli'l-ġārāti [74/9-10] ھا ھو ذا البارع يتوثب لغزوة işte yetenekli savaşçı, جديدة، .. yeni bir savaş için öne 206 hā huve ẕa'l-bāri'u atılıyor ... öne atılmak birleşik eylem yeteves̱s̱ebu li'ġazva [74/10-11] cedīde 63 Tatmin olmak (anlamsal çeviri). 64 Önem vermemek (anlamsal çeviri). 65 Yürümek/ yol almak anlamında kullanılmıştır. 201 :Ali es-Seyyid iç çekti فتأوه على السيد قائال: .. 207 ... fete'evvehe Ali es- iç çekmek deyim Seyyid ḳāilen [75/26] و لم ينبس بكلمة أحد، .. 208 kimse tek laf etmedi. ve lem yenbis bi'kelime laf etmek birleşik eylem [76/18] aḥad-un و أخيرا خاطب مصطفى راشد Mustafa Râşit, Sena'ya سناء برقة قائال: .. nazik bir şekilde hitap 209 ve aḫīren ḫāṭaba etti: ... hitap etmek birleşik eylem Mustafa Râşid Senâ'a [76/21] bi'rıḳḳatın ḳāilen و حتى العصر الواقعى hatta gerçekçi dönem bile son nefeslerini يحتضر. 210 son nefesini yaşamak/ yaşıyor. deyim ve ḥattā'l-aṣra'l-vāḳı'iy vermek yaḥtaḍıru [76/22-23] فقال على السيد: أؤكد لك أنه Ali es-Seyyid: seni ذاھب لمقابلة منتج! . . temin ederim ki bir 211 feḳāla Ali es-Seyyid prodüktörle görüşmeye temin etmek*66 birleşik eylem u'ekkidu lekī ennehū gidiyordur! ... dedi. ẕāhibun li'muḳābelet-i [76/28-30] muntic fakat sen yine de و لكن ال تنسى عموما أنك mesleği kadın avcılığı صادقت رجال حرفته النساء! olan biriyle arkadaş 212 ve lākin lā tenseyy olduğunu aklından aklından çıkarmamak deyim ennekī ṣādaḳti reculen çıkarma! ḥirfetehu'n-nisā' [76/29-30] Ali es-Seyyid: (...) فقال على السيد: .. 213 diye yorum yaptı. yorum yapmak*67 birleşik eylem feḳāla Ali es-Seyyid [77/23-24] Halit Azzûz: (...) diye فقال خالد عزوز: .. 214 öneride bulundu. öneride bulunmak*68 birleşik eylem feḳāla Ḫâlid Azzûz [77/25-26] و انكشف المجهول تحت ضوء ay ışığının altında, bilinmez olan açığa القمر. 215 çıktı. açığa çıkmak deyim ve'nkeşefe'l-mechūl-u taḥta ḍav'i'l-ḳamar [78/15] 66 Güven vermek. 67 Kaynak metinde geçen "ḳāla" eylemi, Türkçede demek ya da söylemek gibi ifadelerde karşılık bulur. Çevirmen ise anlamsal bir çeviri yaparak Türkçe bağlamda görülen 'yorum yapmak' ifadesini tercih etmiştir. 68 Burada da "ḳāla – T: demek/ söylemek" eylemi, çevirmenin tercihine göre Türkçe bağlamda geçen 'öneride bulunmak' yapısıyla aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 202 و قال آخر إن الوقت ينقضى bazıları da zamanın بسرعة مذھلة. korkunç bir hızla akıp 216 ve ḳāla āḫar-un inne'l- gittiğini söyledi. akıp gitmek deyim vaḳt-e yanḳaḍī [78/18] bi'sur'atin muẓhile .gözleri bağlı boğa و الثور المغمى. 217 gözü bağlı*69 birleşik sözcük ve's̱-s̱evru'l-meġmī [78/20] كيف يمكن الثقة بشيء بعد bundan sonra herhangi bir şeye nasıl güven ذلك؟. 218 duyabileceğiz? güven duymak birleşik eylem keyfe yumkinu's̱-s̱ıḳata bi'şey'in ba'da ẕālik [78/23-24] tembel tembel bir و تمطت حركة متكاسلة. 219 hareketlenme başladı. ve temaṭṭat ḥareke tembel tembel ikileme mutekāsile [78/28] Enis ona mu'assel'in شكا إليه رداءة المعسل .. berbatlığından dert 220 şekā ileyhī redāat-i'l- yanınca, ... dert yanmak* 70 deyim mu'assil [78/29-30] benimle neden flört لماذا ال تغازلنى؟ 221 etmiyorsun? flört etmek birleşik eylem limāẕā lā tuġāzulunī [79/28] 69 Burada, 'gözü bağlı' ifadesi temel anlamıyla kullanılmıştır (gözü bağlanmış). 70 Arapçada "şekā / T: şikayet etmek" Arapça ifadesi, Türkçeye 'dert yanmak' deyimiyle aktarılması uygun görülmüştür. 203 TABLO 9 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma bekleyiş öyle bir duygu yaratıyor ki و االنتظار شعور مؤرق .. 222 insanın uykusunu ve'l-intiẓār şu'ūr duygu yaratmak* 71 birleşik eylem kaçırıyor. muarrıḳ [81/2-3] bekleyiş öyle bir duygu yaratıyor ki و االنتظار شعور مؤرق .. insanın uykusunu ve'l-intiẓār şu'ūr uykusunu kaçırmak deyim kaçırıyor. muarrıḳ [81/2-3] فال النيل يؤنسك و ال أسراب ...; ne Nil sana huzur الحمام األبيض. veriyor, ne de beyaz 223 72 fela'n-Nîl-u yu'nisuk güvercin sürüleri. huzur vermek* birleşik eylem velā esrābu'l-ḥamāmi'l- [81/4-5] abyaḍ و ما دام ذلك كذلك فحتى فعل durum böyle olduğu الخير يعقبه الندم. sürece, hayır işlerinden 224 ve mā dāma ẕālike sonra bile artık pişmanlık duymak birleşik eylem keẕālik feḥattā fi'lu'- pişmanlık duyuluyor. ḫayr-i ya'ḳubuhu'n- [81/8-9] nedem öğle uykusundan و قبيل القيلولة سمعت إلى hemen önce نابليون و ھو يتهم اإلنجليز Napolyon'un, بقتله بالسم البطىء. kendisinin azar azar 225 ve ḳubeyli'l-ḳaylūlet-i zehirlenerek sorumlu tutmak*73 deyim semi'tu ilā Napolyon ve öldürülmesinden huve yettehimu'l-İngilîz İngilizler sorumlu bi'ḳatlihī bi's-summi'l- tuttuğunu duydum. baṭī' [81/16-18] 71 Özgün metinde verilen "şu'ūr / T: duygu" söcüğü, Türkçe bağlamda 'duygu yaratmak' birlikteliğiyle ifade edilmiştir (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 72 Vahşetini/ yalnızlığını gidermek. 73 Suçlamak. 204 öğle uykusundan و قبيل القيلولة سمعت إلى hemen önce نابليون و ھو يتهم اإلنجليز Napolyon'un, بقتله بالسم البطىء. kendisinin azar azar ve ḳubeyli'l-ḳaylūlet-i zehirlenerek azar azar*74 ikileme semi'tu ilā Napolyon ve öldürülmesinden huve yettehimu'l-İngilîz İngilizler sorumlu bi'ḳatlihī bi's-summi'l- tuttuğunu duydum. baṭī' [81/16-18] و بدا رجب غير مباليا و ھو Recep esrara övgüler يثنى على )الصنف(. düzerek meseleyi 226 ve bedā Recep ġayri umursamaz göründü. övgü düzmek birleşik eylem mubāliyen ve huve [81/29] yus̱nī 'ala'ṣ-ṣanf yaşının küçüklüğünü و لم تراع حداثة سنها. 227 hiç hesaba katmadın. ve lem turā'i ḥadās̱ete hesaba katmak* 75 deyim sinnihā [81/31-32] و لمح قسوة ثلجية فى ابتسامة Recep'in alaylı gülümsemesinde رجب التهكمية. soğuk bir 228 ve lemeḥā ḳasveten merhametsizlik gözüne gözüne ilişmek deyim s̱elciyye fī ibtisāmet-i ilişti. Recebbi't- tehekkümiyye [82/17-18] reddetmekte neden لماذا تصرين على رفضها؟ 229 ısrar ediyorsun ki? limāẕā tuṣırrīne 'alā reddetmek birleşik eylem rafḍıhā [83/12-13] bazıları niçin onun "kendinden geçirme" لماذا يعشق أناس غيبوبتها؟ 230 etkisine mest limāẕā ya'şaḳu unās-un kendinden geçmek* 76 deyim oluyorlardı? ġaybūbetehā [83/18-19] bunun üzerine Mustafa فقال مصطفى راشد متحديا: .. Râşit meydan okudu: 231 feḳāla Mustafa Râşid ... meydan okumak birleşik eylem mutaḥaddiyen [83/31] 74 Çevirmen, Kaynak dildeki "baṭī' / T: yavaş" Arapça sıfatı için Türkçe bağlamda 'zehirlenerek' eylemiyle birliktelik oluşturan 'azar azar' ifadesini karşılık olarak kullanmıştır (benzer anlam ve farklı biçimle çeviri). 75 Anlayış göstermek (anlamsal çeviri). 76 Kaynak metnin "ġaybūbe" sözcüğü, Türkçede bayılış ifadesine benzemektedir. çevirmen, söz konusu ifadeyi anlamsal çeviri yoluyla 'kendinden geçirme' yapısıyla aktarmıştır. 205 إننا نواجه ھمومنا حياتنا bizler günlük yaşamımızın اليومية بكل ھمة. sıkıntılarına, 232 innenā nuvācihū aklıselimle göğüs göğüs germek deyim humūma ḥayātinā el- geriyoruz. yevmiyyeti bi'külli himme [84/15] إنها تفضل دور الواعظة: قال 'vaize rolünü tercih رجب. 233 ediyor,' dedi Recep. tercih etmek birleşik eylem innehā tufaḍḍılu [85/1] devre'l-vā'iẓa و انصرف عنها إلى ما بين Enis, ondan yüz يديه. 234 çevirip işine döndü. yüz çevirmek*77 deyim ve'nṣarafa 'anhā ilā mā [85/3] beyni yedeyhī و كيف يمكن أن ننسطل فى böyle sürekli sıcak takipte olacaksa, biz مطاردة مستمرة حامية؟ 235 uyuşturucudan kafayı (uyuşturucudan) ve keyfe yumkinu en 78 deyim nasıl bulabiliriz ki? kafayı bulmak* nansaṭıla fī muṭārada mustemirre ḥāmiye [85/6-7] و كيف يمكن أن ننسطل فى böyle sürekli sıcak takipte olacaksa, biz مطاردة مستمرة حامية؟ uyuşturucudan kafayı 79 ve keyfe yumkinu en takipte olmak* birleşik eylem nasıl bulabiliriz ki? nansaṭıla fī muṭārada mustemirre ḥāmiye [85/6-7] و لما يئست منه تحولت إلى Semâra, Enis'ten مصطفى قائلة: ümidini kesince 236 ve lemmā ye'iset minhū Mustafa'ya döndü: ... ümidini kesmek deyim taḥavvalat ilā Mustafa [85/8] ḳāileten و السياسة الكونية ال يجوز أن evrene ilişkin siyaset de ihmal تهمل أيضاً؟ 237 edilemeyecek, değil ve's-şiyasetu'l-kevniyye ihmal et(il)mek birleşik eylem mi? lā yecūzu en tuhmala ayḍan [85/16-17] 77 Arapça metindeki " ınṣarafa / T: ayrılmak " eylemi, burada belli bir konuya dair konuşanlara ve konuşulanlara ilgi göstermemeyi ifade etmektedir. Dolayısıyla çevirmen, söz konusu ifadeyi Türkçeye anlam odaklı olarak 'yüz çevirmek' yapısıyla çevirme yoluna gider (anlamsal çeviri). 78 Kendinden geçmek (anlamsal çeviri). 79 Arapçada "muṭārada" sözcüğü, Türkçede 'kovalama' ya da 'manevra' gibi ifadelerde karşılık bulduğu halde çevirmen, Türkçe bağlamda 'takipte olmak' yapısını kullanarak anlamsal bir çeviri yoluna gitmiştir. 206 إنك تأسفين على وقتنا الضائع sen bizim bu gece âleminde yitip giden فى السهرات .. 238 zamanımıza innekī te'sefīne 'alā yitip gitmek birleşik eylem üzülüyorsun ... vaḳtinā a'ḍ-ḍāi'i fi's- seharāt [85/20-21] و راحوا يتساءلون كيف birbirlerine nasıl يبدأون؟ و كيف ينظمون başlayacaklarını; kendilerini nasıl أنفسهم؟ .. 239 düzene sokacaklarını ve rāḥū yetesā'elūne düzene sokmak deyim ... sordular. keyfe yebde'ūne ve keyfe yunaẓẓımūne [85/30-31] enfesehum [86/1-3] ...; sosyalist ideallerini, و كيف يحققون أسس bu idealleri, ihanet االشتراكية على أسس شعبية etmeden ve halka ديمقراطية ال زيف فيها و ال baskı yapmadan demokratik, halkçı قهر؟ 240 temeller üzerinde nasıl hayata geçirmek*80 deyim ve keyfe yuḥaḳıḳūne'l- hayata geçireceklerini; iştirākiyyete 'alā ususin ... sordular. şa'biyye dimoḳrāṭıyye lā zeyfun fihā velā ḳahr [85/31-32] [86/1-3] ...; sosyalist ideallerini, و كيف يحققون أسس bu idealleri, ihanet االشتراكية على أسس شعبية etmeden ve halka ديمقراطية ال زيف فيها و ال baskı yapmadan demokratik, halkçı قهر؟ temeller üzerinde nasıl baskı yapmak*81 birleşik eylem ve keyfe yuḥaḳıḳūne'l- hayata geçireceklerini; iştirākiyyete 'alā ususin ... sordu. şa'biyye dimoḳrāṭıyye lā zeyfun fihā velā ḳahr [85/31-32] [86/1-3] و كيف بعد ذلك يعالجون ...; savaş gibi, ırk مشكالت العالم كالحرب و ayrımcılığı gibi dünyanın sorunlarını التفرقة العنصرية؟ 241 nasıl ortadan 82 ve keyfe ba'da ẕālike ortadan kaldırmak* deyim kaldıracaklarını yu'ālicūna muşkilāti'- sordular. 'ālemi ke'l-ḥarbi ve't- tafrıḳa al-'unṣuriyye [86/2-3] 80 Gerçekleştirmek. 81 Kaynak metinde geçen "ḳahr / T: kahır" sözcüğü, Türkçeye anlam odaklı olarak 'baskı yapmak' ifadesiyle aktarılması uygun görülmüştür (anlamsal çeviri). 82 Arapçada "yu'ālicu / T: tedavi etmek" eylemi, yukarıda geçtiği bağlama göre bir sorunun nedenlerini araştırıp çözüm yolunu bulmaya çalışmak gibi anlama denk gelmektedir. Çevirmen bu bağlamda, anlamsal bir çeviri yoluna giderek Türkçede 'ortadan kaldırmak' ifadesini kullanır. 207 و لم تتوقف الجوزة عن الدوران و ال سمارة عن ne nargilenin dönüşü dur durak bildi, ne de الضحك. 242 Semâra'nın ve lem tatavaḳḳaf el- dur durak yok deyim kahkahaları. gōza 'ani'd-deverān velā Semâra 'ani'ḍ- [86/11-12] ḍaḥik و صحا على صوت سمارة و Enis, Semâra'nın (...) :topluluğa hitaben ھى تسأل الجماعة: .. 243 diye soran sesiyle 83 ve ṣaḥā 'alā ṣavt-i kendine gelmek* deyim kendine geldi. Semâra ve hiye tes'elu'l-cemā'a [86/23-24] و يوما ما كدت أھلك أنا و ...: bir gün ben ve Enis, devrimci bir gösteride أنيس فى مظاھرة ثورية! 244 neredeyse canımızdan ve yevmen mā kidttu canından olmak deyim oluyorduk, ... ehleku enā ve Enis fī muẓāhara s̱evriyye [87/4-5] إنك تهرب بالمطلق من Sen, Mutlak'ı bahane المسئولية. ederek sorumluluktan 245 inneke tahrabu bi'l- kaçıyorsun. bahane etmek* 84 birleşik eylem muṭlaḳi mine'l- [87/10-11] mes'ūliyeti أليس األفضل يا عزيزتى أن aşkın tadını çıkartsak نستمتع بالحب؟ daha iyi olmaz mı 246 eleyse'l-afḍala yā Sevgili Matmazel? tadını çıkarmak deyim 'azīzetī en nestemti'a [88/4] bi'l-ḥubb .ben asla şaka yapmam أنا ال أھزل أبدا. 247 şaka yapmak birleşik eylem enā lā ehzelu ebeden [88/16] أتسلمين لى نفسك إذا عاھدتك ciddi olacağıma dair ,sana söz versem على اإليمان بالجدية؟ 248 kendini bana teslim etusellimīne lī nefsekī söz vermek birleşik eylem eder misin? iẕā 'āhedtukī 'alā'l- imāni bi'l-ciddiye [88/21-22] و ھى لم تقاوم و لكنها لم Semâra karşı koymadı, ama karşılık da تستجب. 249 vermedi. karşı koymak deyim ve hiye lem tuḳāvım ve lākinnehā lem testecib [88/26] 83 Kaynak metindeki "ṣaḥā / T: uyanmak" eylemi, anlamsal odaklı çevrilerek Türkçe bağlama 'kendine gelmek' deyimiyle aktarılmıştır. 84 Türkçe bağlamda verilen 'bahane etmek' ifadesi, Kaynak dil metninde geçmeyip sonradan Türkçe metne eklenmesi uygun görülmüştür (ekleme yoluyla çeviri). 208 سوف يستأنف تجربة التشريح bir zamanlar başarısız التى فشل فيها قديما و يشق قلبا olduğu otopsi مغلقا. deneyimine şimdi 250 sevfe yeste'nifu yeniden başlayacak ve başarısız olmak birleşik eylem tecrubete't-teşrīḥi'l-letī kapalı bir kalbi yarıp feşele fīhā ḳadīmen ve açacaktı. yeşuḳḳu ḳalban [90/4-5] muġlaḳan سوف يستأنف تجربة التشريح bir zamanlar başarısız التى فشل فيها قديما و يشق قلبا olduğu otopsi مغلقا. deneyimine şimdi sevfe yeste'nifu yeniden başlayacak ve yarıp açmak birleşik eylem tecrubete't-teşrīḥi'l-letī kapalı bir kalbi yarıp feşele fīhā ḳadīmen ve açacaktı. yeşuḳḳu ḳalban [90/4-5] muġlaḳan إنها قوية و تحب أن تستأثر o güçlü bir kadın ve بكل شيء. her şeye hâkim olmak 251 85 innehā ḳaviyye ve istiyor. hâkim olmak* birleşik eylem tuḥibbu en teste's̱ire [90/23] bi'külli şey' 85 Arapça metinde geçen "teste's̱ire" ifadesi, bir şeyi kendine mal etmek demektir. Çevirmen, anlamına göre çeviri yaparak söz konusu ifadeyi Türkçe bağlamda 'hâkim olmak' yapısıyla göstermiştir. 209 TABLO 10 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma bütün değerler yok و تموت القيم جميعا. 252 olur ... 86 ve temūt'ul-ḳıyem yok olmak* birleşik eylem cemī'en [91/13] إن اإلنسان قديما واجه العبث و ..., insanlar eskiden Absürt'le karşı karşıya خرج منه بالدين، .. 253 geldi ve bundan din inne'l-insāna ḳadīmen karşı karşıya gelmek birleşik eylem vasıtasıyla kurtuldu. vācaha'l-'abes̱e ve ḫaraca minhū bi'd-dīn [92/7-8] ..., herhangi bir Absürtlüğü de ima و ال يوحى بأي عبث؟ 254 etmez. ima etmek birleşik eylem ve lā yuvḥī bi'eyyi 'abes̱ [92/26-27] و العلم الحقيقى يفرض gerçek bilim, ahlakın أخالقيات فى عصر تدھور çöküş yaşadığı bir çağda birtakım yeni األخالق، .. 255 ahlaki değerleri şart şart koşmak deyim ve'l-'ilmu'l-ḥaḳīḳī koşar. yafrıḍu aḫlāḳıyyāti fī 'aṣri tedehvuri'l-aḫlāḳ [92/27-28] و يحسن بى أن أدون أفكارى و معلوماتى األساسية عن en iyisi mi hikâye شخصيات الرواية )بأسمائهم kişileri hakkindaki الحقيقية مؤقتا(. temel bilgilerimi ve ve yuḥsenu bī en düşüncelerimi – 256 udevvine efkārī ve şimdilik onların hakiki yazıya dökmek deyim ma'lūmātī el-esāsiyye isimlerini kullanarak – 'an şaḫṣıyyāti'r-rivāyeti yazıya dökeyim. (bi'esmāihimi'l- [93/26-28] ḥaḳīḳiyyeti mu'aḳḳatan) ... ta ki kadın حتى تكشفه البطلة أمام نفسه و kahraman, belki ربما فى سياق غرامه بها. kendisine olan aşkını 257 ḥattā tekşifehū al- kullanarak gerçek açığa çıkarmak*87 deyim baṭalatu amāme kişiliğini açığa nefsehū ve rubbemā fī çıkartana kadar. siyāḳ-ı ġarāmihī bihā [94/22-24] 86 Burada özgün metinde 'ölmek' anlamına gelen "temūt" eylemi, Türkçeye –çevirmenin tercihine göre– 'yok olmak' ifadesiyle aktarılır. 87 Göstermek/ açığa kavuşturmak. 210 متزوج من امرأة ال يحبها و لعله تزوج بها طمعا فى مرتبها sevmediği bir kadınla قبل كل شيء، .. evli, belki de onunla, mutezevvic min her şeyden önce 258 (bir şeyde) gözü imra'at-ın lā yuḥibbuhā maaşında gözü olduğu deyim olmak ve la'allahū tezevvece için evlenmiştir. bihā ṭama'an fī [94/28-29] murettebihā ḳabla külli şey' ذو مظهر براق بالثقافة و باطن ..., o da dıştan son أجوف متداع تفوح منه التعاسة derece kültürlü biri و النتانة. gibi görünüyor, ama 259 ẕū maẓhar-ın barraḳ-ın aslında içi boş, tutuk, içi boş birleşik sözcük bi's̱-s̱aḳāfa ve bāṭın-ın mutsuz ve pislik ecvef-ın mutedā'ın kokusu yayan biri. tefūḥu minhū a't-te'āsa [95/11-12] ve'n-netāna ..., kocasının evin efendisi olması .. امرأة تقليدية لترضى hususunda نوازعه المحافظة للسيادة، .. muhafazakâr 260 imra'a taḳlīdiyye li'turḍī eğilimlerine rıza rıza göstermek birleşik eylem nevāzi'ahū al-muḥāfıẓa gösteren klasik bir li's-siyāda kadın. [95/19-20] و يطارده اإلحساس بالتفاھة و önemsenmeyişlik, ihanete uğramışlık ve الخيانة و العبث .. 261 boşa oluşluk duygusu ve yuṭārıdahū al-iḥsās- peşini bırakmamak deyim peşini bırakmaz, ... u bi't-tefāha ve'l-ḫiyāna ve'l-'abes̱ [95/26-27] و يطارده اإلحساس بالتفاھة و önemsenmeyişlik, ihanete uğramışlık ve الخيانة و العبث .. boşa oluşluk duygusu ve yuṭārıdahū al-iḥsās- ihanete uğramak deyim peşini bırakmaz, ... u bi't-tefāha ve'l-ḫiyāna ve'l-'abes̱ [95/26-27] Arkadaşlarından farklı و ھو دون أصحابه عاطل، .. olarak, işsiz güçsüz 262 ve huve dūne aṣḥābihī biridir. işsiz güçsüz birleşik sözcük 'āṭıl [96/13] و ما زال يمارس مهنته فى ..., mesleğini Kom كوم حمادة .. Hammada kasabasında 263 88 ve mā zāle yumārısu hâlâ icra ediyor. icra etmek* birleşik eylem mihnetehū fī Kom [96/23] Ḥamada 88 Yapmak. 211 و ال يملك من الدنيا إال مكتبة dünyada sahip olduğu دسمة، .. tek şey, zengin bir 264 ve lā yemluku mine'd- kütüphanedir. sahip olmak birleşik eylem dunyā illā mektebeten [97/4] desime توحى ضخامة ھيكله بقوة كان İri yarı yapısı, onda يمكن أن توجد. buluabilecek gücü ele 265 tuvḥī ḍaḫāmetu veriyor. ele vermek* 89 deyim heykelih bi'ḳuvvetin kāne yumkinu en [97/8] tuvced و فر الصفحات الباقية حتى takip eden sayfaları الغالف فلم يعثر على كلمة çevire çevire kapak واحدة. sayfasına geldi, ama 266 ve farra'ṣ-ṣafaḥātı'l- tek bir kelimeye bile takip etmek birleşik eylem bāḳıya ḥatta'l-ġulāf-a rastlamadı. fe'lem ya's̱ura2alā [98/4-5] kelimetin vāḥide 89 Göstermek. 212 TABLO 11 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma önemli bazı şeyleri فقدت أشياء مهمة. 267 kaybettim. faḳadtu eşyā'a kaybetmek birleşik eylem muhimme [98/21] Enis, büyük bir و تفرغ للجوزة بهمة و نهم .. arzuyla nargilenin 268 (bir şeyin) başına ve tefarraġa li'l-gōza başına geçti. geçmek*90 deyim bi'himme ve nehem [99/13] 'hayır, fakat içinde ne كال و لكن غرقت المحتويات. var, ne yok hepsi sular 269 sular altına Kellā velākin ġaraḳat- altına gömülmüş.' 91 birleşik eylem gömülmek* i'l-muḥteveyāt [99-27-28] 'hayır, fakat içinde ne كال و لكن غرقت المحتويات. var, ne yok hepsi sular ne var ne yok*92Kellā velākin ġaraḳat- altına gömülmüş.' deyim i'l-muḥteveyāt [99-27-28] içindeki uçarı و قهقت شياطينه العابثة .. şeytanlar kahkaha 270 ve ḳahḳahat şeyāṭīnuhū bastı ... kahkaha basmak deyim al-'ābis̱e [100/18-19] kimseye belli etmediği تخيل اضطرابها الخفى .. huzursuzluğunu 271 teḫayyele ıḍṭırābahā al- tahayyül etti. tahayyül etmek birleşik eylem ḫafiyy [100/27-28] kimseye belli etmediği تخيل اضطرابها الخفى .. huzursuzluğunu teḫayyele ıḍṭırābahā al- tahayyül etti. belli et(me)mek* 93 birleşik eylem ḫafiyy [100/27-28] 90 Anlamsal çeviri. Arapça metinde geçen "tefarraġa / T: kendini vermek" eylemi, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'başına geçmek' deyimiyle karşılanması uygun görülmüştür. 91 Çevirmen, Arapçadaki "ġariḳat / T: boğulmak" eylemi, Türkçe bağlama 'sular altında gömülmek' ifadesiyle aktarma yoluna gitmiştir. 92 Arapça metinde geçen "muḥteveyāt" sözcüğü, Türkçeye benzer bir anlam taşıyan 'içinde ne var ne yok' ifadesiyle aktarılmıştır. 93 Kaynak metindeki "ḫafiyy / T: gizli" sıfatı, anlamına göre çevrilerek Türkçe bağlam içinde 'kimseye belli etmediği' ifadesiyle gösterilmesi tercih edilmiştir. 213 يجب أن نؤرخ حياة العوامة 'yüzer evin hayatına bu بهذه الليلة. geceyi bir tarih olarak 272 yecibu en nu'arriḫa mutlaka düşelim,' ... tarihe geçmek deyim ḥayāta'l-'avvāmet-i [101/1-2] bi'hāẕihī'l-leyleti أراھن على أن غبارة الليلة ...: bu geceki esrarın Moskova'dan kaçak مهربة من موسكو! 273 girmiş olduğuna bahse urāhinu 'alā enne bahse girmek deyim girerim, ... ġubārete'l-leyleti muharraba min Mosko [101/3-4] و ربما أنك بال عقيدة ألنك belki de baştan çıktığın منحل. 274 için hiçbir inancın yok. ve rubbemā enneke bilā baştan çıkmak deyim 'aḳīde li'enneke [101/8] munḥall Leyla'ya gelince o zannetiiği gibi bir أما ليلى فما ھى إال رائدة زائفة toplum için kendini منحلة مدمنة ال شهيدة كما feda eden bir kadın değil; sadece ve تتوھم! 275 dadece öncü (kendini) feda emmā Leylâ femā hiye 94 birleşik eylem bozuntusu bir etmek* illā rāide zāife kadındır; ahlaken mudmine lā şeḥīde çözülmüş, uyuşturucu kemā tetevehhem bağımlısı bir kadın! [101/9-11] Leyla'ya gelince o zannetiiği gibi bir أما ليلى فما ھى إال رائدة زائفة toplum için kendini منحلة مدمنة ال شهيدة كما feda eden bir kadın değil; sadece ve تتوھم! dadece öncü emmā Leylâ femā hiye zannetmek birleşik eylem bozuntusu bir illā rāide zāife kadındır; ahlaken mudmine lā şeḥīde çözülmüş, uyuşturucu kemā tetevehhem bağımlısı bir kadın! [101/9-11] 94 Özgün metinde verilen "şehide / T: şehit" sözcüğü, Türkçe bağlama anlamsal çeviri yoluyla 'kendini feda eden' ifadesiyle aktarılması çevirmence uygun görülmüştür. 214 buz gibi sessizlik o أوشك الوجوم أن يلتهم المرح، güzelim atmosferi .. 276 berbat etmek (buz gibi) sessizlik*95 deyim evşeke'l-vucūmu en üzereyken ... yeltehime'l-maraḥ [101/23] buz gibi sessizlik o أوشك الوجوم أن يلتهم المرح، güzelim atmosferi .. berbat etmek berbat etmek*96 birleşik eylem evşeke'l-vucūmu en üzereyken ... yeltehime'l-maraḥ [101/23] إنها ال تبالى برجل يهرب من o, boşluktan خوائه فى اإلدمان و الجنس . . uyuşturucuya ve sekse 277 feḳāla Enis: lā, innehā kaçan bir adama hiç değer ver(me)mek deyim lā tubālī bi'raculin değer vermez. yahrubu min ḫavāihī [101/29-30] fi'l-idmāni ve'l-cins و إنه سيشهد سهاد العاشقين بال kendisinin aşkı olmaksızın âşıkların عشق. 278 uykusuzluğuna ve innehū seyeşhedu tanıklık etmek birleşik eylem tanıklık edecekti. suhāda'l-'āşıḳīne bilā 'ışk [102/23] أف .. و ھل علينا من عمل 'yapacak başka işimiz bir sıkılma ifadesi سواه؟! 279 mi var canım?' öf*97 off .. ve hel 'aleynā min (ünlem) [103/13] 'amalin sivhū 'olur mu canım! Seks اخص ! إنه الخلق نفسه .. yaratılışın ta 280 iḫs ! innehu'l-ḫalḳu kendisidir.' olur mu canım*98 soru işareti nefsehū [103/15] on yıldır kimseyle إنه لم يهرج من عشرة أعوام .. dalga geçmedi, 281 innehū lem yuharric kimseyi kırmadı. dalga geçmek deyim min 'aşrat-i a'avāmın [103/21] 95 Kaynak metindeki "vucūm" ifadesi, genellikle Arapçada üzüntüyle endişe gibi kavramları betimlemek için kullanılır. buradaysa çevirmen, söz konusu ifadeyi anlamsal çeviri yoluyla 'buz gibi sessizlik' yapısıyla aktarmayı seçer. 96 Anlamsal çeviri. Arapça bağlamda görülen "yeltehim / büyük bir iştahla yemek" eylemi, metinde 'yok etmek' anlamında kullanılmıştır. Bu bağlamda çevirmen, 'berbat etmek' ifadesini kullanma yoluna gitmiştir. 97 Çeviride önemsenmemiştir (çıkarma yoluyla çeviri). 98 Arapça metinde geçen " iḫs " ifadesi, Mısır kültüründe söylenenleri reddetme ve tersine kanaat getirme anlamı vermektedir. Aktarım sırasında söz konusu ifade, bir telafi tekniği olarak anlam odaklı çevrilip 'olur mu canım' soru cümlesinden yararlanılmıştır (anlamsal çeviri). 215 ona mırıldanarak içini ناجاه مغمغما .. 282 döktü. içini dökmek deyim nācāhū muġamġıman [104/8] aşk, modası geçmiş الحب لعبة قديمة بالية .. 283 eski bir oyundur. 99 al-ḥubbu lu'ba ḳadīme modası geçmek* deyim bāliye [104/9] إن من كان ال يملك أضحى daha önce beş parası ,olmayanlar اآلن من األثرياء 284 zenginlerden oldular inne men kāne lā beş parası ol(ma)mak deyim şimdi ... yemluk aḍḥa'l-āne mine'l-es̱riyā' [104/24] و لكنك تترك الفساد ينهش lâkin bırakıyorsun kokuşmuşluk diz boyu البالد 285 100 olsun ülkede ... diz boyu olmak* deyim ve lākinneke tetruku'l- fesāda yenheşu'l-bilāda [105/2] 99 Arapça metinde geçen "bāliye - T: kadîm/eski" sıfatı, Türkçeye aynı anlama gelen 'modası geçmek' deyimiyle aktarılmıştır (çevirmenin tercihi). 100 Arapça metinde geçen "yenheş - T: yırtmak/ parçalamak" eylemi, metinde kokuşmuşluğun çokluğunu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Bu bağlamda çevirmen, anlamsal çeviri yaparak Türk kültüründe çokluk anlamını taşıyan 'diz boyu olmak' ifadesini kullanma yoluna gitmiştir. 216 TABLO 12 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma التفت فرأى سمارة واقفة فوق dönüp baktığında Semâra'yı balkonun عتبة الشرفة. 286 eşiğinde ayakta iltefete fera'ā Semâra dönüp bakmak birleşik eylem dikilirken gördü. vāḳıfa fevḳa 'atabati'ş- şurfa [105/10-11] التفت فرأى سمارة واقفة فوق dönüp baktığında Semâra'yı balkonun عتبة الشرفة. eşiğinde ayakta iltefete fera'ā Semâra ayakta dikilmek birleşik eylem dikilirken gördü. vāḳıfa fevḳa 'atabati'ş- şurfa [105/10-11] كال. و لكنك عثرت عليها hayır, ama sen onu bir' بطريقة ما. 287 şekilde ele geçirdin.' kellā ve lākinneke ele geçirmek deyim 'as̱artta 'aleyhā [106/3] bi'ṭarīḳatın mā eziyet etmek benim التعذيب ليس ھوايتى. 288 tarzım değil. eziyet etmek birleşik eylem et-ta'ẕību leyse hivāyetī [106/15] bu defter meselesini ifşa etmeyi mi ھل تنوى إفشاء سرھا؟ 289 düşünüyorsun? ifşa etmek birleşik eylem hel tenvī ifşā'a sırrihā [106/20-21] كم أنت ظريف و لكنى لن sen çok hoş birisin, ama ben senin hoşuna أعجبك . . 290 gitmem. hoşuna gitmek deyim kem ente ẓarīf-un ve lākinnī len u'cibuk [108/25] ال للهو أو للذة و لكن لهدف ..., ne eğlenmek için, تقدمى و ھو أن يعشن حياة ne de zevk almak için; أفضل! daha iyi bir hayat 291 lā li'lehvin avv li'leẕẕe yaşamak gibi ilerici bir zevk almak birleşik eylem ve lākin li'hedefin hedef için çalışırlar! taḳaddumiy ve huve en [109/2-3] ye'işne ḥayātan afḍal 217 عيب ھذه العوامة أنه ال يُعرف burada ciddiyetle بها الجد من الهزل. şakanın ayırt 292 'ayb-u hāẕihī el- edilemiyor oluşu, bu ayırt et(il)mek*101 birleşik eylem 'avvāmeti ennehū lā yüzer evin ayıbıdır. yu'rafu bihā el-ceddu [109/4-5] mine'l-hazli 101 Arapça bağlamda geçen "yu'rafu / T: öğrenilmek" eylemi, Türkçeye anlam odaklı çevrilerek 'ayırt edilemiyor' ifadesiyle gösterilmesi uygun görülmüştür (çevirmenin tercihi). 218 TABLO 13 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و لكن ضحكة معروفة ترامت ..., ama tanıdık bir gülme sesi kulaklarına إليهم. 293 çalındı. kulağına çalınmak* 102 deyim ve lākin ḍaḥike ma'rūfa terāmat ileyhim [109/24-25] onu buraya gelmeye أتعبنى حتى أذعن للمجىء، .. ikna edene kadar 294 103 at'abanī ḥattā aẕ'ana li'l- canım çıktı. canı çıkmak* deyim mecī' [110/5] onu buraya gelmeye أتعبنى حتى أذعن للمجىء، .. ikna edene kadar 104 at'abanī ḥattā aẕ'ana li'l- canım çıktı. ikna etmek* birleşik eylem mecī' [110/5] bana 'öyle baskın قال: كيف نقتحم على أناس yapar gibi birden insanların özel yaşam خلوتهم؟! 295 alanlarına nasıl baskın yapmak birleşik eylem ḳāla keyfe naḳtaḥimū gireriz?' dedi. 'alā unās-ın ḫalvetehum [110/6-7] و تجهم المجلس على رغم nargile aralarında turluyor olsa da دوران الجوزة، .. 296 herkesin suratından suratından düşen bin ve tecehheme'l-meclisu 105 deyim düşen bin parçaydı. parça (olmak)* 'alā raġmi deverāni'l- gōza [111/28-29] 102 Burada Arapça metinde görülen "terāmat / T: atılmak" eylemi, anlamına göre Türkçede 'duymak' eylemine benzemektedir. Çevirmen, adı geçen ifadeyi 'kulaklarına çalındı' deyimiyle aktarmayı yeğlemiştir. 103 Burada çevirmen, özgün metnin "at'abanī / T: yormak" eylemi için Türkçede 'canı çıkmak' deyimini seçer (anlamsal çeviri). 104 Kaynak metinde geçen "aẕ'ana" eylemi, genelde 'kabul etmek' ya da 'evet demek' gibi anlamlara denk gelmektedir. Buradaysa çevirmen, bağlam yardımıyla anlamsal çeviri yaparak söz konusu ifadeyi 'ikna etmek' yapısıyla aktarmayı seçer. 105 Anlamsal çeviri. 219 و أراد مصطفى راشد أن Mustafa Râşit, belki ينكش أنيس لعله يجدد ثورة dünkü çıkışını tekrarlar da ekibin األمس فيبدد وجوم المجلس .. üzerindeki uyuşukluğu ve arāda Mustafa Râşid 297 dağıtır düşüncesiyle en yenküşe Enis-e harekete geçirmek* 106 deyim Enis'i harekete l'allahū yuceddidu geçirmek istediyse de s̱evrete'l-emsi ... feyubeddidu vucūma'l- meclisi [111/12-13] و تنتظر األرض انتظارا ال yeryüzü, toprağının يعرف الجزع لتستمد من آمالنا gübresini bizim و مسراتنا أسمدة لتربتها. umutlarımızdan ve 298 ve tantaẓıru'l-arḍu sevinçlerimizden elde elde etmek birleşik eylem intıẓāran lā ya'rifu'l- etmek için korkusuzca ceza'a li'testemidde min beklemektedir. āmālinā ve meserrātinā [111/20-22] esmideten li'türbetihā و لما انتبه الصحاب إلى arkadaşlar onun kendini tamamen انهماكه الكلى فى سمارة ... 299 Semâra'ya kaptırdığını 107 ve lemmā intebehe aṣ- kendini kaptırmak* deyim fark edince ... ṣıḥāb-u ilā inhimākehī el-küllī fī Semâra [111/30-31] düşlerimizin içine' :... باهلل ال تفسد علينا الحلم. 300 etmeyin lütfen ya!' ... 108 billāhī lā tufsid içine etmek* deyim 'aleyna'l-ḥulme [112/3] و إن كان العبث جوھره الذى ya absürtlük erkeğin ,iliklerine işlemiş ال يتغير؟ 301 değiştirilemez 109 ve in kāna'l-'abas̱u iliklerine işlemek* deyim türdense? cevherehū el-leẕī lā yataġayyaru [112/11-12] Semâra alaylı alaylı و ضحكت سمارة ھازئة. 302 güldü. ve ḍaḥikat Semâra alaylı alaylı ikileme hāzieten [112/14] 106 Kaynak dil metninde yer alan "yenküş / T: karıştırmak" eylemi, özellikle Mısır kültüründe 'biriyle uğraşmak' anlamına denk gelmektedir. Çevirmenin tercihi ise Türkçe bağlamda verilen 'harekete geçirmek' ifadesi olmuştur. 107 Burada 'uğraşmaya başladığı bir işin etkisinde kalmak' anlamı söz konusudur. 108 Bozmak/ berbat etmek. 109 Yerleşmek/ temel tutmak. 220 أما ھزلياتنا المحلية فتنتهى bizim yerli عادة بتغيير مفاجىء للممثل komedilerimize الهزلى فى شكل موعظة gelince, genellikle سخيفة، .. komedi sanatçısının, 303 emmā hazliyyātunā el- budalaca öğüt verir son bulmak deyim maḥalliye fetentehī halde beklenmedik 'ādeten bi'taġayyur-in değişimiyle son bulur. mufāci'in li'l-mumes̱s̱ili [113/10-12] fī şekli mav'ıẓa seḫīfe أما ھزلياتنا المحلية فتنتهى bizim yerli عادة بتغيير مفاجىء للممثل komedilerimize الهزلى فى شكل موعظة gelince, genellikle سخيفة، .. komedi sanatçısının, 110 emmā hazliyyātunā el- budalaca öğüt verir öğüt vermek* birleşik eylem maḥalliye fetentehī halde beklenmedik 'ādeten bi'taġayyur-in değişimiyle son bulur. mufāci'in li'l-mumes̱s̱ili [113/10-12] fī şekli mav'ıẓa seḫīfe و لذلك فالفصل الثالث يكون bu yüzden üçüncü عادة أضعف فصول المسرحية bölüm, genellikle tiyatro oyunun en zayıf و ھو يكتب فى الواقع للرقابة. bölümü olur ve aslında 304 ve liẕālik fe'l-faṣlu's̱- göz önünde sansür hususu göz deyim s̱ālis̱u 'ādeten aḍ'afu bulundur(ul)mak* 111 önünde bulundurularak fuṣūli'-masraḥiyye ve yazılır. huve yuktebu fi'l-vāḳı'i li'r-rıḳābeti [113/12-14] و التفت خالد نحو سمارة و Halit bakışlarını قال: .. 305 Semâra'ya çevirdi: ... bakışını çevirmek*112 birleşik eylem ve'ltefete Ḫâlid naḥva [113/15] Semâra ve ḳāl و أن مجانين من حولهم يهددونهم بالنسف فى أي ayrıca çevrelerindeki deliler onları her an لحظة. 306 havaya uçurmakla ve enne mecānīne min havaya uç(ur)mak deyim tehdit ediyorlar. ḥavlihim yuhadidūnehum bi'n- [114/2-3] nesfi fī eyyi laḥẓa 110 Burada özgün metnin ifadesi "mav'ıẓa - T: ders / ibret", Türkçe bağlama 'öğüt verir' yapısıyla aktarılması tercih edilmiştir. 111 Kaynak metindeki " li " eki, anlamsal yönden Türkçede 'için' ilgecine benzemektedir. Bunun yerine çevirmen, Türkçe bağlamda 'göz önünde bulundurularak' deyimsel ifadesini tercih etmiştir (ekleme yoluyla çeviri / anlamsal çeviri). 112 Dönüp bakmak. 221 ذلك أن أحدھم ال يكون bu da demektir ki, شخصية و لكنه يتكون من onlardan hiçbiri karakter olamaz, olsa عناصر متحللة كبناء متهدم، .. olsa, dağılmış ẕālike enne aḥaduhum 307 unsurlardan 113 lā yukevvin şaḫṣiyye olsa olsa* zarf müteşekkil bir şey ve lākinnehū olur, tıpki yerle bir yetekevven min 'anāṣır olmuş bir bina gibi. muteḥalilla ke'binā'in muteheddim [114/9-11] ذلك أن أحدھم ال يكون bu da demektir ki, شخصية و لكنه يتكون من onlardan hiçbiri karakter olamaz, olasa عناصر متحللة كبناء متهدم، .. olsa, dağılmış ẕālike enne aḥaduhum unsurlardan lā yukevvin şaḫṣiyye yerle bir olmak deyim müteşekkil bir şey ve lākinnehū olur, tıpki yerle bir yetekevven min 'anāṣır olmuş bir bina gibi. muteḥalilla ke'binā'in muteheddim [114/9-11] إنك توشك أن تنصحنى sen bana neredeyse edebiyattan بالعدول عن األدب. 308 vazgeçmemi tavsiye 114 inneke tuvşiku en tavsiye etmek* birleşik eylem edeceksin. tanṣaḥanī bi'l-'udūli 'ani'l-edeb [114/17-18] değerlendirmelerin و لما كان ال يوجد أساس للتقييم herhangi bir dayanağı olmayacağı için فلن يهزك من يخفضك .. aleyhinde yazarak seni 309 ve lemmā kāna lā aşağıya çekmeye aşağı çekmek deyim yuvced esās-un li't- çalışan kişi seni asla taḳyīm felen yahuzzaki sarsamayacak. men yaḫfıḍak [114/24-26] و الراجح أن العشق الجديد yeni aşk, büyük bir سيثمر قبلة فى الهزيع األخير olasılıkla, gecenin son من الليل تحت شجرة الجوافة. bölümünde, guava 310 ve'r-rāciḥu enne'l- ağacının altında bir meyve vermek deyim 'ışḳu'l-cedīd seyus̱mira öpücük şeklinde ḳubla fi'l-hezī'il-aḫīri meyvesini verecek. mine'l-lryli taḥta [115/6-8] şecereti'l-gevāfa 113 Arapçadaki "lākinnehū - T: ancak/ ama" ifadesi, Türkçeye 'olsa olsa' zarfıyla aktarılması yeğlenmiştir. 114 Burada "tanṣaḥanī - T: nasihat/ öğüt vermek" eylemi, kullanımsal ve işlevsel değerine göre çevrilerek Türkçede 'tavsiye etmek' ifadesiyle aktarılmış. 222 TABLO 14 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma ... kâfirlere lanet و لعن الكفار، .. 311 okudu. lanet okumak deyim ve la'ana'l-kuffāra [115/27] yaşlı adam böyle bir şeyin olabileceğine فضحك العجوز غير مصدق .. 312 ihtimal vermeyerek ihtimal feḍaḥ'ke'l-'acūzu ġayri deyim güldü. ver(me)mek* 115 muṣaddıḳın [116/1] و أعلن رجب عن عزمه على Recep, film başına رفع أجره فى الفلم إلى خمسة ücretini beş bin cüneyhe116 آالف جنيه، .. 313 yükseltmeye kararlı ve a'lana Receb 'an ilan etmek birleşik eylem olduğunu ilan edince 'azmihī 'alā raf'i ecrihī ... fi'l-film-i ilā ḫamseti 'ālāf-i cuneyh [117/1-2] Recep herhangi bir فابتسم دون أن يجيب، .. yanıt vermeksizin 314 fe'bteseme dūne en tebessüm edince ... tebessüm etmek birleşik eylem yucīb [117/15] أثر تردده فى النفوس تأثيرا duraksaması oradakiler عميقا. üzerinde derin bir etki 315 es̱s̱ere tereddüduhū yarattı. etki yaratmak birleşik eylem fi'n-nufūsi te's̱īren [118/23-24] 'amīḳan çünkü polis ajanları ,... .. ألن المخبرين يراقبونه. 316 onu takip ediyorlarmış. li'enne'l-muḫbirīne polis ajanı birleşik sözcük yurāḳıbūnehū [120/12] inanmai çünkü bu مؤامرة البتزاز أموالنا فال paralarımızı şantajla تصدقه. 317 almak için kurulmuş komplo kurmak deyim mu'āmara li'btizāz-i bir komplo. amvālinā felā tuṣadıḳuh [120/14-15] 115 Kaynak metinde geçen "muṣaddıḳ / inanarak" ifadesi, Türkçeye -çevirmenin tercihine göre- 'ihtimal vermeyerek' yapısıyla aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 116 Mısır para birimi (EGP). 223 bunun üzerine daha و تضاعف الحماس للرحلة önceden hiçbir التى جاءت بغير تدبير سابق. hazırlığı olmayan 318 ve teḍā'af el-ḥamās-u gezinti için heyecan ikiye katlanmak birleşik eylem li'riḥle el-letī cā'et ikiye katlandı. bi'ġayri tedbīrin sābıḳ [121/18-19] 224 TABLO 15 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma ال يجوز أن نترك و لى األمر velinimetimizi tek başına bırakmamız وحده. 319 doğru olmaz. tek başına birleşik sözcük lā yecūzu en netruke veliyyi'l-emri vaḥdehū [123/12] Semâra, sanki cırcır حولت رأسها نحو الحقول böceklerinin ve كأنما لتصغى إلى صرار الليل kurbağaların ötüşüne و الضفادع. kulak 320 ḥāvvlet re'sehā naḥva'l- veriyormuşçasına kulak vermek deyim ḥuḳūli ke'ennemā başını tarlara doğru li'tuṣġī ilā ṣırāri'l-leyli çevirdi. ve'ḍ-ḍafādı' [124/3-4] و ماذا تعنى أصواتنا seslerimiz haşereler للحشرات؟ 321 için ne anlam taşıyor? anlam taşımak birleşik eylem ve māẕā ta'nī aṣvātunā [124/16] li'l-ḥaşerāt o muhteşem أال تدرى كيف انطوى كازانوفا Casanova'nın dux kalesi'ndeki الهائل فى مكتبة الدوق؟ 322 kütüphanede kendi elā tedrī keyfe inṭavā kabuğuna çekilmek deyim kabuğuna çekildiğini Casanova el-hāil fī bilmiyor musun? mektebeti'd-dūḳ [124/18-19] و لكن بى شيطانا يثور على fakat içimdeki şeytan yerleşik kurallara الروتين . . 323 isyan ediyor. yerleşik kural* 117 ad birlikteliği ve lākin bī şeyṭān-un yes̱ūru 'ala'r-rutīn [125/3] .gözüm pek tutmadı لم أقتنع به. 324 gözü tutmak*118 deyim lem aḳtanı' bih [125/11] ..., ahlamalar inlemeler و انعصروا فى تأوه وحشى. içinde pestile 325 ve in'aṣarū fī te'evvuhin döndüler. pestile dönmek deyim vaḥşiyy [128/9-10] 117 Burada Arapça metinde görülen "rutīn / T: tekdüzelik" sözcüğü, Türkçeye 'yerleşik kurallar' ifadesiyle aktarılır. 118 Arapça bağlamda geçen "aḳtanı' / T: ikna olmak" eylemi, Türkçeye 'gözü tutmak' deyimiyle aktarılması tercih edilmiştir. 225 .onun işi bitti لقد انتهى. 326 işi bitmek*119 deyim laḳad intahā [128/23] انطلقت السيارة فى سرعة otomobil, makûl bir رزينة .. 327 hızla yola koyuldu. yola koyulmak deyim inṭalaḳat es-seyyāratu fī [129/20] sur'a rezīne و أغمض أنيس عينيه و لكنه رأى الشبح األسود و ھو يطير Enis gözlerini kapatınca havada uçan فى الهواء. 328 kara siluet geldi gözünün önüne ve aġmaḍa Enis 120 deyim gözlerinin önüne. gelmek* 'ayneyhī ve lāk'nnehū ra'a'ş-şabaḥa'l-esvede [129/22-23] ve huve yatṭru fī'l-havā' acaba hâlâ acı çekiyor ترى أما زال يتألم؟ 329 mudur? turā emā zāle acı çekmek deyim yete'ellem [129/23] 119 Ölmek. 120 Burada Arapça bağlamdaki "ra'ā / T: görmek" eylemi, Türkçeye hatırlamak anlamı ifade eden 'gözlerinin önüne geldi' deyimiyle aktarılmıştır (anlamsal çeviri). 226 TABLO 16 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma sırlarının kafasından و قال إن السر قد تبخر من buhar olup uçtuğunu رأسه فهو مفيق. ve dolayısıyla artık 330 aklı başında ve ḳāla ine's-sırra ḳad aklı başında olduğunu 121 deyim (olmak)* tabaḫḫara min re'sihī söyledi. fe'huve mufīḳ [131/14-15] و لما آمن بأنه إله حرم على kendisinin bir tanrı olduğuna inandığı الناس الملوخية. zamani insanlara 331 ve lemmā āmene mulûhiye yemeyi yasak etmek birleşik eylem bi'ennehū ilāḥun yasak etti. ḥarrama 'ala'n-nās'il- muluḫiyye [131/19-20] onlarla birlikte لماذا أذعنت للخروج معهم؟ gitmeye neden boyun 332 limāẕā aẕ'antu li'l- eğdim? boyun eğmek* 122 deyim ḫurūci ma'ahum [131/20-21] cihadının boşa أدرك أن جهاده عبث فانتحر. olduğunu anlayarak 333 edreke enne cihādehū intihar etmiş. boşuna olmak birleşik eylem 'abas̱-un fe'ntaḥara [132/12] و ترامى إليه من الحديقة Abduh Amca'nın صوت عم عبده لدى رجوعه و bahçeden eve ھو يبسمل، .. dönerken besmele 334 123 ve terāma ileyī ṣavt-u çeken sesi geldi kulağına gelmek* deyim 'Amm Abduh leda kulağına. rucū'ahu ve huve [133/1-2] yubasmil و ترامى إليه من الحديقة Abduh Amca'nın صوت عم عبده لدى رجوعه و bahçeden eve ھو يبسمل، .. dönerken besmele ve terāma ileyī ṣavt-u çeken sesi geldi besmele çekmek deyim 'Amm Abduh leda kulağına. rucū'ahu ve huve [133/1-2] yubasmil 121 Ayık. 122 Kabul etmek. 123 Bk. s. 219, dipnot 102. 227 و اعترضه جذع شجرة karşısına çıkan bir فاستوقفه لضخامته و غلظه .. ağaç gövdesi, iriliği ve 335 ve i'taraḍahū ciz'u kalınlığı dolayısıyla dikkatini çekmek*124 deyim şeceretin fe'stevḳafahū dikkatini çekti. li'ḍaḫāmetihī ve [134/20-21] ġılaẓuhū و جعل يضحك منها و يقول: ... ve 'biz sana '?söylemedik mi ألم نقل لك ؟! 336 diyerek Semâra'ya laf ve ca'ala yaḍḥaku laf atmak* 125 deyim atıp gülmeye başladı. minhā ve yaḳūlu elem naḳul lek [136/27-28] 124 Arapça metinde geçen "istavḳafa / T: durmasını gerektirmek" eylemi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçe bağlama 'dikkatini çekti' ifadesiyle aktarılması uygun görülmüştür. 125 Arapça metinde derin yapıda bırakılan ve bağlamdan anlaşılan 'laf atmak' ifadesi, Türkçeye aktarım sırasında yüzey yapıya çıkarılması uygun görülmüştür (ekleme yoluyla çeviri). 228 TABLO 17 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و بأنهم أخطئوا فى إغفال ... ve önerisine kulak asmamakla hata نصيحته. 337 ettiklerini söyledi. hata etmek birleşik eylem ve bi'ennehum aḫṭa'ū fī iġfāl-i naṣīḥatih [138/17-18] و بأنهم أخطئوا فى إغفال ... ve önerisine kulak asmamakla hata نصيحته. 338 ettiklerini söyledi. kulak asmamak deyim ve bi'ennehum aḫṭa'ū fī iġfāl-i naṣīḥatih [138/17-18] ,üzer ev bekçisiغ .. و اصطفوا خلفه كاألقزام ما köylü ve hizmetçi بين خفير عوامة و قروى و gibilerden oluşan خادم. cemaat de, onun 339 126 ve'ṣṭaffū ḫalfehū ke'l- arkasında adeta cüce saf tutmak* deyim aḳzāmi mā beyne ḫafīr- adamlar gibi saf i 'avvāme ve ḳaraviyy tutmuştu. ve ḫādim [139/7-8] سيقول لكل كائن إننى مدمن herkese benim yoldan çıkmış bir uyuşturucu منحل! 340 bağımlısı olduğumu se'yaḳūlu li'külli kāinin yoldan çıkmak deyim söyleyecektir. innenī mudmin-un muhḥall [141/18-19] كانت خرجة مشئومة، لماذا ... : çok uğursuz bir geziydi, dışarı çıkmak فكرتم فى الخروج ؟! 341 nerden aklınaıza kānet ḫarca meş'ūma aklına esmek deyim esmişti ki ?! liāẕā fekkertüm fi'l- ḫurūc [142/13-14] و نفخت سمارة قائلة: كيف 'arkamızda bir ölü '?varken nasıl unutalım ننسى و ورائنا قتيل ؟! 342 dedi adeta burnundan ve nafaḫat Semâra burnundan solumak deyim soluyarak. ḳāileten: keyfe nensā ve verā'anā ḳatīl [142/19-20] ترى أتسوء األمور أكثر مما acaba işler olduğundan daha da mı kötüye تسوء؟ 343 gidecek? kötüye gitmek deyim turā e'tesū'u'l-umūru aks̱ara mimmā tesū' [142/25-26] 126 Dizilmek. 229 خمنت ما سيحدث ھنا من قبل gelmeden önce burada أن أحضر، .. olacakları tahmin 344 ḫammentū mā etmiştim. tahmin etmek birleşik eylem seyeḥdus̱u hunā min [142/28] ḳabli en aḥḍura hepimiz üzgünüz, acap جميعنا محزونون معذبون، .. 345 çekiyoruz. cemī'unā maḥzūnūna azap çekmek deyim mu'aẕẕebūn [143/11-12] aramızda öldürmekten ليس بيننا من يحب القتل أو hoşlanan kimse yok, حتى يتصوره، .. hatta kimse böyle bir 346 127 leyse beynenā men şeyi aklının ucundan aklından geçirmek* deyim yuḥibbu'l-ḳatla avv bile geçirmez. ḥattā yataṣavvaruh [143/13-14] şayet bir ailesi olduğu إذا ظهر له أھل فسنجد وسيلة ortaya çıkarsa, o لتعويضهم، .. zaman onlarla 347 iẕā ẓahara lehū ehlün helalleşme yolu ortaya çıkmak deyim fe'senecide vesīleten buluruz. li'ta'vīḍahum [143/17-18] ortada bir sorumluluk و ھناك مسئولية ال أنكر، .. var, bunu inkâr 348 Ve hunāka mes'ūliyye etmiyorum. inkâr etmek birleşik eylem lā unkir [144/4] ..., ama bizler, senin و لكن ھل نهون عليك جميعا؟! gözünde bir değer 349 ve lākin hel nehūna taşımıyor muyuz? değer taşımamak* 128 birleşik eylem 'aleyki cemī'en [144/6] 127 Arapça metinde geçen "yataṣavvar / T: tasavvur etmek" eylemi, Türkçeye –çevirmenin tercihine göre– 'aklından geçirmek' deyimiyle çevrilmiştir (anlamsal çeviri). 128 Arap kültüründe, özellikle Mısır Arapçasında birinin hatırını kırıp da ona gereken değer verilmediğinde kullanılan "nehūna" ifadesi, Türkçede '(gözünde) değer taşımamak' yapısıyla aktarılması uygun görülmüştür. 230 TABLO 18 Arapça ifade Türkçe Çeviri Kalıp Yapı Sınıflandırma و أراد مصطفى أن يقترب Mustafa, teselli etmek için Enis'e yaklaşmak ليواسيه .. 350 istedi, ... teselli etmek birleşik eylem ve arāda Mustafa en yaḳtariba li'yuvāsīh [147/4] ..., Enis onun burnuna فنطحه أنيس فى أنفه .. 351 bir kafa attı, ... kafa atmak deyim fe'naṭaḥū Enis fī enfih [147/16] yüzer evimizde من يصدق أن ذلك يحدث فى bunların yaşanacağı عوامتنا ! 352 kimin aklına gelirdi aklına gelmek*129 deyim men yuṣaddıḳ en ẕālike ki? yaḥdus̱u fī 'avvāmetinā [148/3-4] يجب اإلبالغ عن الجريمة فورا suçu hemen ihbar .. 353 etmemiz lâzım. ihbar etmek birleşik eylem yecibu'l-iblāġ-u 'ani'l- [149/11] cerīmeti favran seni terk edip أتصورت حقا أن نتخلى عنك sıkıntınla baş başa bırakabileceğimizi فى محنتك؟ 354 baş başa bırakmak*130düşündün mü deyim ataṣavvarta en neteḫallā gerçekten? 'anke fī miḥnetik [150/14-15] ألم تفهم أنه مصمم على اإلنتقام onun benden intikam almaya kararlı منى؟ 355 olduğunu anlamadın elem tefheme ennehū intikam almak birleşik eylem mı? muṣammımun 'ala'l- intiḳami minnī [150/26] kana susamışlığı و وثب االفتراس من سحنته .. gözlerinden 356 131 ve ves̱ebe'l-iftirās-u fışkırıyordu. kana susamak* deyim min siḥnetihi [151/7] 129 Kaynak metinde geçen "yuṣaddıḳ / T: inanmak" eylemi, anlamsal çeviri yoluyla Türkçe bağlama 'aklına gelmek' deyimiyle aktarılması yeğlenmiştir. 130 Burada 'baş başa kalmak' deyimi, cümledeki 'terk etmek' eylemiyle birlikte kullanılmasından amaç terk anlamının üzerine vurgu yapmaktır (ekleme yoluyla çeviri). 131 Arapça metindeki "iftirās / T: yırtıcılık" ifadesi, Türkçeye anlamsal çeviri yoluyla 'kana susamışlık' yapısıyla karşılanması uygun görülmüştür. 231 و تركزت االنظار عليها bakışlar Semâra'nın واضحة فى حثها على الكالم و üzerinde yoğunlaştı. فى تحميلها مسئولية ما وقع Bu bakışlar ona açıkça معا. 'hadi konuş!' diyor ve 357 ve terekkezeru'l-anẓāru onu başa gelenin başa gelmek*132 deyim 'leyhā vāḍıḥatan fī sorumluluğunu ḥas̱s̱ihā 'ala'l-kelām ve üstlenmeye davet fī teḥmīlihā ediyordu. mes'ūliyyeti mā vaḳa'a [151/23-25] ma'an geri adım yok! ... . ال تراجع. أقسم لكم على ذلك! 'size yemin ediyorum, 358 lā terācu' uḳsım lekum dediğimi yapacağım.' yemin etmek birleşik eylem 'alā ẕālik [151/27-28] ھا ھو ذا يقف جامدا و ھو ,nefes nefese يلهث .. 359 hareketsiz durdu. hā huve ẕā yaḳıfu nefes nefese (kalmak) deyim cāmiden ve huve [152/22] yelhes̱ و برقت فى عينيه نظرة ..., gözlerinde çılgınca جنونية، .. 360 bir bakış peyda oldu. peyda olmak birleşik eylem ve bariḳat fī 'ayneyhī [152/23] naẓra cunūniyye اعتزمت أن أفك سالسل şayet sana vursaydı, العوامة لو كان عاد إلى yüzer evin zincirlerini ضربك! 361 çözmeyi kafaya kafaya koymak deyim i'tazamtu en efukke koymuştum! selāsile'l-'avvāmeti lavv [153/22-23] kāne 'āda ilā ḍarbik عذبنى كيف شئت، فإنى dilediğin gibi işkence et bana, zira ben bunu أستحقه و أكثر. 362 fazlasıyla hak 'aẓẓibnī keyfe şi'te işkence etmek birleşik eylem ediyorum. fe'innī astaḥıḳḳuhū ve eks̱er [155/15-16] hatta sen bile yenik و حتى أنت انهزمت ! 363 düştün. yenik düşmek deyim ve ḥattā entī inhazamtī [156/9] 132 Gerçekleşmek/ vuku bulmak. 232 iki ayağı üstünde تعلم كيف يسير على قدمين durarak nasıl فحرر يديه. yürüyeceğini öğrenip 364 133 te'allama keyfe yesīru ellerini serbeste serbeste çıkarmak* birleşik eylem 'alā ḳadameyni çıkardı. fe'ḥarrara yedeyhī [158/2-3] 133 Özgürleştirmek. 233 SONUÇ Bu çalışmada Mısırlı yazar Necip Mahfuz'un, Arapça aslından Türkçeye "Sersera Fevka'n-Nîl / T: Nil Üzerinde Gevezelik" adı altında çevrilmiş eserindeki kalıp ifadelerin aktarımı incelenmiştir. Çalışmanın amacı doğrultusunda, Arapça-Türkçe çeviride kalıp yapı aktarımı bakımından örnek niteliğinde görülen söz konusu eserdeki kalıp yapıların çevirisi değerlendirilip aktarım sırasında yaşanan değişiklik ve çevirinin beraberinde getirdiği kaymalara değinilmiştir. Çeviri eser eleştirlel yaklaşımla değerlendirilmiş; bunu yaparken de bazı teknik ve stratejik çeviri yöntemleri üzerinden inceleme yoluna gidilmiştir. Eldeki çalışma, giriş ve sonuç dışında üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, genelde çevirinin kuramsalı, özeldeyse Arapça-Türkçe arasında yapılan çeviri sorunları ve çevirilerinde uygulanan bazı teknik yöntemler örneklerle tanıtılmıştır. İkinci bölümde, çalışmanın malzemesi olan romandaki Arapça kalıp yapılar, Türkçe karşılıklarıyla mukayese etmek yöntemiyle tablolar üzerinden verilmiştir. Burada kalıp ifade aktarımındaki biçim ve anlam düzeyinde yaşanan değişiklik ve kaymalar gösterilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümdeyse hem Arapça hem Türkçe dilleri için geçerli olarak anlamsal ve kullanımsal değişkeye bağlılık gibi nedenlerden dolayı, çeviride kalıp niteliğini yitiren yapılar söz konusu olmuştur. Burada özgün metinde kalıp olup erek metne tek ögeli bir sözcükle aktarılan ifade sayısı 15’i geçmezken özgeün metinde tek sözcüklü olup erek metne kalıpla aktarılan ifade sayısının 360’a çıkıldığı görülmüştür. İkinci ve üçüncü bölümlerde, gerektiğinde yer yer dipnot düşülerek çeviride kullanılan yöntemleri izah etmeye yönelik açıklamalara yer verilmiştir. Çevrilen eser, edebi nitelik gösterdiği için aktarmada büyük çoğunlukla anlamsal çeviri yöntemi ağır basmaktadır. Bunun yanı sıra, çıkarma, ekleme, eksilti, benzer anlam ve farklı biçimle çeviri, benzer anlam ve benzer biçimle çeviri, anlamsal çeviri, iletişimsel çeviri, uyarlama, açımlama, yabancılaştrma, öykünme ve benzeri olan çeviri teknikleri kullanılmıştır. Çalışmanın önceki bölümlerinde belirtildiği gibi çeviri, çevirmenin iki dil arasında kuru kuruya yaptığı bir aktarma değil özgün metnin içi ve dışındaki kültürel ve sosyal şartları göz önünde bulundurarak okuma, çözümleme ve yeniden yazma sonucu olarak verdiği bir emektir. Bu çerçevede çevirmenin, yaptığı her çeviriye parmak izleri 234 yansımaktadır. Hele de bu çalışmaya konu olan "Sersera Fevka'n-Nîl / T: Nil Üzerinde Gevezelik" gibi yazınsal metinlerde çevirmenin, yaratıcılık anlayışı, okuma birikimleri ve kendine özgü düşünsel konumu gibi bireysel özellikleri daha çok görülebilmektedir 134. Bundan yola çıkılarak bu çalışmada irdelenen konu ve değerlendirmelerin sonucunda dört noktaya değinilmesi uygun görülmüştür. Bunlar: 1. Birebir Eşleşmeler: Çevirmen ara sıra iki dildeki kültür benzerliğinden yararlanıp birebir çeviri yapma yoluna gitmiştir. Örneğin ‘bakış atmak’ deyimi, hem Arapça hem Türkçe için aynı anlamsal ve biçimsel değeri taşımakta, dolayısıyla birebir çevrilmesi son derece doğru ve mantıklı bir tavırdır. 2. Yanlış Aktarılanlar: Burada, kaynak ifadenin anlamını kaydıran yerinde olmayan üç aktarma örneği söz konusudur. Aşağıdaki tablo buna örnek gösterilebilir: Arapça İfade Türkçe Çeviri bir daha bu konuda ağzımı ويل لمن تحدثه نفسه بشيء من ذلك. 1 açmayacağım! veylun limen tuḥaddis̠uh nefsuhū bi şey'in min z̠ālik [39/20] bir kadının peşinde olması, görülmedik ليس بالغريب أن يوقع بامرأة ! 2 şey değil! leyse bi'l-ġarībi en yuvḳı'a b'imra'a [77/9] فنحن نعتبر جميع ما تقع عليه اليد فى العوامة من çünkü bizler, yüzer evde el altında القطاع العام! bulunan her şeyi kamu malı kabul 3 fe naḥnū na'tabiru cemī'e mā taḳa'u ederiz. 'aleyhi'l-yeddu fi'l-'avvāmeti mine'l- [107/30-31] ḳitāi'l-'āmm Bir numaralı örnekte, Arapça metinde geçen "veylun li / T: vay hâline" ve "ḥaddas̠athū nefsuhū bi / T: içinden geçmek" yapılarının, yukarıda verilen “bir daha bu konuda ağzımı açmayacağım” cümlesinde karşılık bulduğu düşünülmemektedir. Şu var 134 Aksit Göktürk, Çeviri: Dillerin Dili, 12. Baskı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2016. 235 ki söz konusu ifade için 'Olur mu öyle şey, aklımın ucundan bile geçmez’ gibi bir karşılık daha uygun olacaktı. İki numaralı örnekte, Arapça metinde geçen “avḳa'a b'imra'a / T: kız tavlamak” ifadesinin, Türkçede 'bir kadının peşinde olmak' yapısıyla karşılandığı görülmektedir. İfadeyi tam karşılamasa da çevirmen, anlamsal bir çeviri yoluna giderek adı geçen ifadenin bir sonucu olarak sözü edilen kadının konuşmaya konu olan erkeğe bağlanmasını anlatmak istemiş. Dolayısıyla bu değişikliğin yapılmasını gerekli görmüştür. Yine bu bağlamda kalıbın doğru biçimde aktarılmış bulunmamaktadır. Üç numaralı örnekteyse Arapçada 'el ne bulursa' veya 'ele ne geçerse' anlamındaki "vaḳa'at 'aleyhi'l-yeddu / T: üstüne el düşmek" deyiminin, Türkçede 'el altında bulunmak' yapısında yine karşılık bulduğu düşünülmemektedir. Söz konusu Arapça ifadeden maksat, bir şeyi ele geçirme çabasının olduğunu betimlemektir. Buradaysa Türkçede hazırda ya da kolayca alınabilen gibi anlamlara denk gelen ‘el altında bulunun’ ifadesinde bunu görmemekteyiz. 3. Kültür Odaklı İfade Aktarımı: Genelde bir dilde ifade zenginliği, anlamın kısa yoldan ulaşması ve anlatıma güzellik katmak gibi amaçlarla kullanılan deyim, atasözü, özdeyiş ve benzeri olan kalıp ifadeler, çoğunluka belli bir toplumun kültürü, geçmişte uzun yıllar boyunca yaşanmış tecrübe ve birikimlerinden beslenmiş dil yapılarıdır. Bu tür yapıların arasında, bir topluma özgü olup çevrilmesi epeyce güç olan ya da başka dillerde karşılığı bulunmayan belli sayıda ifade yer tutmaktadır. Bundan dolayı bu tür yapılar çevrilirken de erek dil kültüründen uygun bir eş değer bulmak gerekir (Bk. Çeviride Eşdeğerlik Sorunları ss. 9- 12). Burada dikkate değer iki hususu açıklamakta yarar vardır: a) Mısır Kültürüne Özgü İfade Aktarımı: Çalışmada incelenen eser belli bir dönemde Mısır’daki sorunsal duruma ışık tutmak amacıyla yazılmış, dolayısıyla ara sıra halk ağzında kalmış ve yazıya geçmemiş ifadelere yer verilmiştir. Arapçada söylemle yazım arasında büyük farklılıklar gösterdiği gerçeğini hesaba katarak standart Arapçada varlık gösteren ifadeler dışında açıklama kısmında 236 Mısır kültürüne dayalı olduğu gösterilmiş, ayrıca çoğunlukla onun için “kültür odaklı bir ifade” vasfı kullanılmıştır. Aşağıda verilen tablo buna örnek gösterilebilir: Arapça İfade Türkçe Çeviri !ne şok edici haber يا خبر أحمر ... yā ḫabar aḥmar [33/1] Bu örnekte, Arapça metinde geçen "yā ḫabar aḥmar/ ne kırmızı haber" ifadesi, Mısır kültürüne özgü olup Arapçada bir haber karşısında şok ya da şaşkınlık bildiren sözdür. Asıl değiş deyiş, (siyah/ beyaz) renklerinden bir tanesiyle birliktelik oluşturularak kullanılmalıdır. Ancak yazar bu cümlede rengi ironi amacıyla kırmızı yapmıştır. Çevirmense anlamına göre çevirerek söz konusu ifadeyi Türkçeye uyarlama yoluyla çevirmiştir. Ölçünlü Türkçede eylemin ‘şok etmek’ değil ‘şoke etmek’ biçiminde geçmesi gerekmektedir. Buna rağmen çevirmen, söz konusu ifadeyi ‘şok edici’ ifadesiyle karşılama yoluna gitmiştir. Burada çevirmenin, özgün metinde konuşma dilinde yazılan yapıyı Türkçeye halk ağzından yerleşmiş ‘şok edici’ ifadesiyle aktarmak istemesi muhtemeldir. b) Kur’ân-ı Kerim’den Alıntılanmış İfade Aktarımı: Burada bu tür ifadeler, Kur’ân-ı Kerim’den alıntılanmış olup kültür çerçevesinde – çoğunlukla atasözleri ve özdeyişlerin işlevini görerek – kullanılmıştır. Bunda Kur’ân-ı Kerim’in Arapça olarak indirilmesi, dolayısıyla Arap kültürünün de büyük ölçüde ondan etkilenmesinin etkisi vardır. Türkçedeyse Kur’ân-ı Kerim’in ifadeleri, Arapçaya göre daha dar çerçevede kullanılmış bulunmaktadır. Bu bağlamda birkaç örnek hariç özgün metinde bulunan kur’ânî ifadeler için bağlamdaki anlam ve kullanım amacına göre çevrilerek mealdeki karşılıklarıyla verilmeyip çevirmenin uygun gördüğü başka bir alternatif kullanılmıştır. Arapça İfade Türkçe Çeviri kavalı, hareket eden bir yılana dönüşen الزمار الذى انقلب مزماره إلى حية تسعى . . 1 kavalcının hikayesi. az-zammāru'l-lez̠ī inḳalaba mizmāruhū ilā ḥayyetin tes'ā [49/33] 237 model ve yöntem için bilim و ليكن لنا فى العلماء أسوة و منهج. 2 adamlarına bakalım. ve'l-yekün lenā fi'l-'ulemā-i usvetun ve menhecun [92/15] 'emirlerinize uyacağıma söz أعدكم بأن أصدع بما تأمرون. 3 veriyorum.' e'idukum bi en aṣda'u bi mā ta'murūn [129/ 4] Bir numaralı örnekte, Arapça metinde geçen “ḥayyetin tes'ā” ifadesi, Taha Suresi, 20. âyetine gönderme yapmaktadır : "Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş”. Bu bağlamda çevirmen, söz konusu ifade için Türkçe çeviride geçen ‘hareket eden bir yılana dönüşen’ ifadesini tercih etmiştir. İki numaralı örnekte, kaynak dil metninde görülen "li’yekün lenā fī .. usvetun" ifadesi, Kur'ân'daki Ahzâb Sûresi, 21. âyetine gönderme yapıyor: “Ant olsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır”. Yalnız metinde geçen ifade, Kur'an sözü vasfıyla değil kültüre dayalı bir kalıp olarak geçmiştir (Kur’ân’dan alıntılama). söz konusu ifadenin Türkçedeki anlamsal karşılığı 'örnek almak' deyimi bulunmaktadır. Çevirmense anlam odaklı bir çeviri yaparak Türkçe bağlamda verilen cümleyi daha uygun görmüştür (anlamsal çeviri). Üç numaralı örnekteyse "Sana emrolunanı açıkça ortaya koy ..." / Hicr Sûresindeki 94. âyetini çağrıştırmaktadır. Söz konusu Arapça ifade, anlam odaklı çevrilerek Türkçede 'emirlerinize uyacağım' yapısıyla karşılanmıştır. 4. “Etmek, Kılmak, Yapmak” Eylemleriyle Kurulu Yapılar: Bu çalışmanın üçüncü bölümünde, çeviride biçimsel değişiklikleri saptamak üzere “Çeviride Değiştirilenler” başlığı altında ‘benzer anlam ve farklı biçimle çeviri’ tekniği çerçevesinde, gerek Arapçada kalıp olup Türkçeye kalıp olmayan yapıyla aktarılan gerekse Arapçada tek sözcüklü olup Türkçeye kalıp yapıyla aktarılan örnekler irdelenmiştir. Özellikle Arapçada kalıp olmayıp Türkçeye kalıpla aktarılanlara sık sık rastlanmaktadır. Bunların çoğu kalıp özelliği gösteren birleşik eylemlerdir. Türkçede addan eylem yapmak ya da eylemden başka eylem yapmak için çok sayıda ek bulunmaktadır. Bununla birlikte;‘etmek’, ‘kılmak’ ve bazen de yardımcı eylem olarak kullanıldığında ‘yapmak’ eylemleri, adlara gelerek birleşik eylem olmalarını 238 sağlamaktadırlar. Çevirmen de Arapça metinde geçen bazı ifadelere karşılık bulmada bu tercihten yana olmuştur. Bunlardan:-  “Kılmak” eylemi: Arapça İfade Türkçe Çeviri Birleşik Eylem ,mesela bir Müslüman'dır ھو مثال مسلم ! يصلى و يصوم، .. 1 namaz kılar, oruç tutar; ... huve mes̱elen müslim namaz kılmak yuṣallī ve yaṣūm [67/21] NOT: “Yapmak” ve “etmek” eylemleriyle kurulmuş ifadelerin, çok sayıda örnekte görüldüğü için aşağıda birkaç örneği belirtmekle yetinilmiştir (bk. Üçüncü Bölüm, Tablolar, ss. 168-233).  “Yapmak” eylemi: Arapça İfade Türkçe Çeviri Birleşik Eylem tam yirmi büyük boy sayfa ترجمت عشرين صفحة فولسكاب. 1 çeviri yaptım. tercemtu 'işrīne ṣafḥa çeviri yapmak fuluskāb [26/23] .Enis Bey felsefe yapıyor أنيس بك يتفلسف. 2 felsefe yapmak Enis Beik yetefelsef [31/8] .ben asla şaka yapmam أنا ال أھزل أبدا. 3 şaka yapmak enā lā ehzelu ebeden [88/16] لذلك ال أستبعد أن يرجع يوما إلى bu yüzden bir gün esin ,kaynağı kuruduğunda اإليمان التقليدى إذا نضب معينه. geleneksel imana dönüş 4 liz̠ālike lā estebi'idu en yapmasını imkȃnsız dönüş yapmak yerci'a yevmen ile'l- görmüyorum. imāni't-taḳlīdī iz̠ā naḍaba ma'yanuhū [96/11-12] Tablonun bir numaralı örneğinde geçen “tercemtu” Arapça eylemi, Türkçeye tek ögeli olan ‘çevirmek’ eylemiyle aktarılabilirdi. Çevirmense buna ‘çeviri yapmak’ ifadesini yeğlemiştir. 239  “Etmek” eylemi: Arapça İfade Türkçe Çeviri Birleşik Eylem و أعلن رجب عن عزمه على رفع Recep, film başına ücretini أجره فى الفلم إلى خمسة آالف beş bin cüneyhe جنيه، .. 1 yükseltmeye kararlı ilan etmek ve a'lana Receb 'an 'azmihī olduğunu ilan edince ... 'alā raf'i ecrihī fi'l-film-i ilā [117/1-2] ḫamseti 'ālāf-i cuneyh ... ve önerisine kulak بأنهم أخطئوا فى إغفال نصيحته. asmamakla hata ettiklerini 2 ve bi'ennehum aḫṭa'ū fī söyledi. hata etmek iġfāl-i naṣīḥatih [138/17-18] خمنت ما سيحدث ھنا من قبل أن gelmeden önce burada olacakları tahmin أحضر، .. 3 etmiştim. tahmin etmek ḫammentū mā seyeḥdus̱u hunā min ḳabli en aḥḍura [142/28] geri adım yok! ... . 'size ال تراجع. أقسم لكم على ذلك! yemin ediyorum, dediğimi 4 lā terācu' uḳsım lekum 'alā yapacağım.' yemin etmek ẕālik [151/27-28] Yukarıdaki tablonun ilk üç örneğinde görülen ‘ilan etmek’, ‘hata etmek’ ve ‘tahmin etmek’ eylemleri, çevirmenin tercihine göre önerilen karşılıklardır. Gerçi adı geçen yapıları sırayla, duyurmak, yanılmak ve öngörmek eylemleriyle ifade etmesi daha uygun olacaktı. Sonuçta, bu çalışmanın ilk bölümünde belirtilen kuramsal bilgilerle çeviri yöntem ve teknikleri metin üzerinden değerlendirildiğinde Arapça aslından “Sersera Fevka’n- Nîl” eserinin, Türkçeye “Nil Üstünde Gevezelik” adı altında çevirisinin kalıp ifade aktarımı bakımından başarılı olduğu söylenebilir. 240 Kaynakça AK Coşkun, Türk Dili, 2. B, Ankara, Nobel Yayınevi, 2006. AKSOY N. Berrin, Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, Ankara, İmge Kitabevi, 2002. AKSOY Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-Ι (Atasözleri Sözlüğü), İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 1993. ──── , Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-ΙΙ (Deyimler Sözlüğü), İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 1993. ANÂNÎ Muhammed, Fennu’t-Terceme (Çeviri Sanatı), Mektebet’Libnân-i nâşirûn (Librairie du Liban Publishers), Kahire, İstanbul, 13. Baskı, 2014. BAKER Mona, In Other Words: A Coursebook On Translation, USA and Canada, Routledge, 1992. BEAUGRANDE Robert, Factors in a Theory of Poetic Translating, (çiz.) N. Berrin Aksoy, Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2002. BROECK Van den, equivalence in Translation theories, (çiz.) N. Berrin Aksoy, Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2002. CATFORD Jhon, A Linguistic Theory of Translation, London, Oxford University Press, 1965. ECE Ayşe, Edebiyat Çevirisinin ve Çevirmeninin İzinde, İstanbul, Sel Yayıncılık, 2010. GÖKTÜRK Akşit, Çeviri: Dillerin Dili, Yapı Kredi Yayınları, 12. Baskı, İstanbul, 2016. HENGİRMEN Mehmet, Türkçe Dilbilgisi, 8. Baskı, Ankara, Engin Yayınevi, 2005. ──── , Deyimler Sözlüğü, Engin Yayınevi, 2011. HOLMES James, Translated! Papers on Literary Translation and Translation Studies, 2. Baskı, Amsterdam, 1988. Jean-Paul Vinay, J. Darbelnet, “Competitive stylistics of French and English: a Methology for Translation (1995), (çiz. Mehmet Hakkı SUÇİN, Öteki Dilde Var Olmak, Say Yayınları, İstanbul, 2013. Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, (haz. Hayrettin KARAMAN, v.d.), 8. Baskı, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı, 2010. MAHFUZ Necip, Sersera Fevka'n-Ni (Nil Üstünde Gevezelik), 5. B., Kahire, dāru'ş- Şurūḳ, 2015. ──── , Sersera Fevka'n-Nil, (çev.) Rahmi Er, Nil Üstünde Gevezelik, Ankara, Hece Yayınları, 2015. MUTÇALI Serdar, Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul, Dağarcık Yayınları, 1995. ──── , Türkçe-Arapça Sözlük, İstanbul, Dağarcık Yayınları, 2004. NEWMARK Peter, Approaches to Translation, Prentice Hall International Ltd, 1988. NİDA Eugene, Towards a Science of Translating, Leiden: E. J. Brill, 1964. 241 NİDA Euguene, TABER Charles R., The Theory and Practice of Translation, Leiden: E.j. Brill. PARLATIR İsmail, ŞAHİN Hatice, Türk Dili, Bursa, Ekim Yayınevi, 2010. RABASSA Gregory, "The difficulty of Translating Literary Texts", (çiz.) N. Berrin Aksoy, Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi, İmge Kitabevi, Ankara, 2002. REİSS Katharina, Translation Critisim: Potentian and Limitations, (Çiz.) Mehmet Hakkı SUÇİN, Öteki Dilde Var Olmak, Say Yayınları, İstanbul, 2013. SUÇİN Mehmet Hakkı, Öteki Dilde Var Olmak: Arapça Çeviride Eşdeğerlik, Say Yayınları, İstanbul, 2. Baskı, 2013. ŞİMŞEK M. Sait, UZUN Tacettin, Arapça-Türkçe Deyimler-Kalıp İfadeler- Atasözleri Sözlüğü, Beyan Yayıncılık, İstanbul, 1991. ÜRÜN Ahmet Kâzım, Necip Mahfuz ve Toplumcu Gerçekçi Romanları, Çizgi Kitapevi, Konya, 2002. VERMEER J. Hans, Çeviride Skopos Kuramı (çev. Ayşe Handan Konar), İstanbul, Türkiye İş Bankası Yayınları. Başvurulan Makaleler: AYDIN Hasene, "Dilde En Az Çaba İlkesi Üzerine", Karaman, IJSES (International Journal of Social and Economic Sciences 1, 2011, s. 1-6). DOLET Etienne, "La manière de bien traduire d'une langue en aultre", National Library of France, 1540. HOLMES James, "The Name and Nature of Translation Studies", Copenhagen, August, 1988. JAKOBSON Roman, "On Linguistic Aspects of Translation", Cambridge, MA: Harvard University Press, 1959, ss. 232-239. MUSAOĞLU Mehman, "Türkçede çeviri ve Aktarma", Bilig, 2003, ss. 1-18. ÜSTÜNOVA Kerime, "Eksilti ya da Sıfır Tekrar", Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1999. ──── , Dil yazıları: "Türkiye Türkçesi ve Kirlilik-Ι; Türkiye Türkçesi ve Kirlilik-ΙΙ", 2. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2011. Başvurulan Tezler: ČAUŠEVIČ Amra, Karim Zaimovič “Tajna Džema Od Malina” Adlı Öykü Kitabında Deyimler, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa, 2015. 242 SUBAŞI Leylâ, Dilbilimi Açısından Deyim Kavramı ve Türkiye Türkçesindeki Örneklerin İncelenmesi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1988. YAZICI Mesut, Türkçede Necip Mahfuz, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1997. YİĞİT Murat, Arapçada Deyimler ve Kur’ân-ı Kerim’de Kullanımı, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2015. Elektronik Kaynaklar: http://cv.ankara.edu.tr/kisi.php?id=rer@ankara.edu.tr°er=1 http://mawdoo3.com/بحث_عن_نجيب_محفوظ_وأھم_أعماله http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3844 https://marefa.org/ )ثرثرة_فوق_النيل_)رواية Ḳāmūs’ul-Me’ānī Arapça-Arapça Sözlük, (https://www.almaany.com/). Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, (http://www.tdk.gov.tr/). 243 ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TEZ ÇOĞALTMA VE ELEKTRONİK YAYIMLAMA İZİN FORMU Yazar Adı Soyadı Abdelghafour MOHAMMED NECİP MAHFUZ’UN SERSERA FEVKA’N-NÎL “NİL ÜSTÜNDE GEVEZELİK” ADLI ESERİNDE Tez Adı ARAPÇA - TÜRKÇE ÇEVİRİDE KALIP İFADELERİN AKTARIM BAKIMINDAN İNCELENMESİ Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bili Dalı Anabilim Dalı (Türk Dili Bilim Dalı) Tez Türü Yüksek Lisans Tez Danışman(lar)ı Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA Tezimden fotokopi çekilmesine izin veriyorum Tezimin sadece içindekiler, özet, kaynakça ve Çoğaltma (Fotokopi Çekim) içeriğinin izni % 10 bölümünün fotokopi çekilmesine izin veriyorum Tezimden fotokopi çekilmesine izin vermiyorum Tezimin elektronik ortamda yayımlanmasına izin Yayımlama izni Veriyorum Hazırlamış olduğum tezimin belirttiğim hususlar dikkate alınarak, fikri mülkiyet haklarım saklı kalmak üzere Uludağ Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı tarafından hizmete sunulmasına izin verdiğimi beyan ederim. Tarih : İmza :