T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI İLETİŞİM VE PROPAGANDA TEKNİKLERİ AÇISINDAN DİNİ GRUPLAR (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Gizem YAKIŞIR BURSA - 2019 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI İLETİŞİM VE PROPAGANDA TEKNİKLERİ AÇISINDAN DİNİ GRUPLAR (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Gizem YAKIŞIR Danışman: Prof. Dr. Vejdi BİLGİN BURSA - 2019 vi ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Gizem Yakışır Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Din Sosyolojisi Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : VIII + 154 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 2019 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Vejdi Bilgin İLETİŞİM VE PROPAGANDA TEKNİKLERİ AÇISINDAN DİNİ GRUPLAR Bu çalışmanın amacı, günümüzde varlığını sürdüren dört dini grubun kurumsal faaliyetlerini ve iletişim araçlarını kullanarak hedef kitlelerine ulaştırdıkları mesajlarının sosyolojik bir analizini yapmaktır. Birinci bölümde Antik Yunan’dan günümüze gelinceye kadar kullanılmış iletişim türleri, propagandanın tarihsel gelişimi ve propaganda teknikleri hakkında kuramsal bil- giler verilmiştir. Daha sonra faydalanılan iletişim araçlarının propagandadaki kullanımı, insanlar üzerindeki etkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra medya alanında gerçekleşen gelişmeler sonucunda kamusal alanda gözlenen değişimler ortaya konulmuş- tur. İkinci bölümde Menzil Cemaati, Erenköy Cemaati, Yeni Asya grubu ve Süley- mancılık’ın basım-yayın, medya, eğitim, sağlık, turizm, inşaat, dernek, vakıf gibi pek çok farklı alanda kurumsallaşmaları sonucunda, kuruldukları günden bu yana gerçekleştirdik- leri faaliyetler ve bu faaliyetler ile aktardıkları mesajlar değişen toplumsal yapı ile birlikte analiz edilmiştir. Anahtar Sözcükler: Dini Gruplar, İletişim, Kitle İletişimi, Propaganda, Medya vii ABSTRACT Name and Surname : Gizem Yakışır University : Bursa Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Philosophy and Religious Studies Branch : Sociology of Religion Degree Awarded : Master Page Number : VIII + 154 Degree Date : …. / …. / 2019 Supervisor : Prof. Dr. Vejdi Bilgin COMMUNICATION AND PROPAGANDA TECHNIQUES OF RELIGIOUS GROUPS The aim of this study is to make a sociological analysis of the messages conveyed to the target masses by using the corporate activities and communication tools of four religious groups which are still in existence today. In the first chapter, theoretical information about the types of communication, the historical development of propaganda and the propaganda techniques have been given. Then, the effects of the communication tools used in propaganda and their effects on people were tried to be put forward. In addition, changes in the public sphere have been introduced as a result of developments in the media. In the second chapter, the activities of Menzil Group, Erenköy Group, New Asia Group and Suleymanism, as a result of their institutionalization in many different fields such as publishing, media, education, health, tourism, construction, association, founda- tion, etc. and the messages they transmitted through these activities were analyzed toget- her with the changing social structure. Keywords: Religious Groups, Communication, Mass Communication, Propaganda, Media viii ÖNSÖZ İletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla kamusal alanda meydana gelen değişim toplumdaki pek çok unsur gibi dini grupları da etkilemiştir. İletişim araçlarının henüz toplumda yaygınlık kazanmadığı dönemde bu araçlara eleştirel bir şekilde yaklaşan dini gruplar, medya araçlarının toplumsal alandaki hâkimiyetiyle onları benimseme yoluna gitmişlerdir. Ancak dini gruplar, sahip oldukları medya araçlarıyla propagandalarını he- def kitlelerine aktarırken kendi anlam dünyalarına göre bir içerik ortaya koymaktadırlar. Bu hususta grupların web siteleri, sahip oldukları tüm araçların bir aradalığını sağlayan ortam olarak görülmektedir. Bu nedenle tezin şekillenmesinde özellikle internet orta- mında kendi yönettikleri web sitelerinin ve kullandıkları sosyal medya hesaplarının içe- riği etkili olmuştur. Öncelikle henüz lisans düzeyindeyken bu alana ilgi duymama vesile olan, daha o dönemden itibaren her konuda kendisine danışabilme imkânı sunan, yol gösteren ve yük- sek lisans sürecinde de bizzat tez danışmanım olan kıymetli hocam Prof. Dr. Vejdi Bil- gin’e çok teşekkür ederim. Gerek lisans/yüksek lisans döneminde ondan öğrendiklerimi gerekse tez konusu belirlemede ve tezi yazım sürecinde bu çalışmaya katkılarını hangi söz ile ifade etsem eksik kalır. Yine hem lisans hem de yüksek lisans döneminde ufkumu açan, hep daha fazlasını öğrenmeye ve bu konuda her zaman cesur olmaya teşvik eden değerli hocam Prof. Dr. Kemal Ataman’a, yüksek lisans döneminde tanıma imkânı bulduğum, ilmi birikimleri ve farklı konularda yaptırdıkları okumalar dolayısıyla öğrenim sürecimde yaptıkları katkılar dolayısıyla Prof. Dr. Abdurrahman Kurt ve Prof. Dr. İzzet Er hocalarıma teşekkür ederim. Bu süreçte beni yalnız bırakmayan, özellikle tez yazım sürecinde kaygılı anla- rımda motive eden, sevinçlerimizi üzüntülerimizi her an paylaştığımız değerli arkadaşım Elif Davun’a, diğer bölüm arkadaşlarım Dilek Şahin, Birgül Okcu, Elif Hoyladı ve İclal Algül’e teşekkür ederim. Özellikle Süleymancılık konusunda, bilgilerini aktaran ve tec- rübelerini paylaşan arkadaşım Haşim Özpolat’a çok teşekkür ederim. Tez çalışmam sü- resince desteğini hep hissettiğim, eleştirel yaklaşımıyla bakış açıma zenginlik katan, tezin son okumasında düşüncelerini paylaşan Mehmet Demir’e teşekkür ederim. Ve elbette ha- yatımın her anında hep yanımda olan, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, her zaman üzüntüme ve heyecanıma ortak olan kıymetli aileme teşekkürü bir borç bilirim. Gizem YAKIŞIR İzmir-2019 x İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ __________________________________________________________ viii İÇİNDEKİLER ______________________________________________________ x GİRİŞ _____________________________________________________________ 1 BİRİNCİ BÖLÜM İLETİŞİM VE PROPAGANDA A) İLETİŞİM _____________________________________________________ 4 1) Kişiler Arası İletişim ve Kitle İletişimi _____________________________ 4 2) Grup İçi İletişim ______________________________________________ 6 3) Kurumsal İletişim ve Yeni Medya ________________________________ 7 4) Görünürlüğün Dönüşümü _______________________________________ 8 5) Markalaşma ve Holdingleşme ___________________________________ 10 B) BİR İLETİŞİM BİÇİMİ OLARAK PROPAGANDA __________________ 11 1) Propaganda Kavramı ve Propagandanın Tanımı _____________________ 11 2) Propagandanın Tarihsel Gelişimi ________________________________ 16 3) Propaganda Türleri ___________________________________________ 19 3.1. Politik Propaganda ve Toplumsal Propaganda ___________________ 19 a) Politik Propaganda _________________________________________ 19 b) Toplumsal Propaganda _____________________________________ 20 3.2. Dikey Propaganda ve Yatay Propaganda _______________________ 22 3.3. Mantıksal Propaganda ve Duygusal Propaganda _________________ 23 4) Propaganda Oluşturma Teknikleri ________________________________ 24 4.1. Kaynağın Güvenilirliği _____________________________________ 26 a) Otoriteye Dayanma ________________________________________ 26 b) Biraderlik Tekniği _________________________________________ 28 4.2. Ön İkna _________________________________________________ 30 a) Tekrar __________________________________________________ 30 b) Kavramlar, Sloganlar ve Semboller ___________________________ 31 4.3. His Uyandırma ___________________________________________ 37 a) Korkuya Başvurma ve Günah Keçisi Belirleme __________________ 38 b) Suçluluk Hissi ____________________________________________ 40 5) Propaganda ve Halkla İlişkiler __________________________________ 40 6) Propaganda ve Eğitim _________________________________________ 43 7) Propaganda ve Reklam ________________________________________ 45 8) Propaganda ve Kitle İletişim Araçları _____________________________ 47 9) İkna _______________________________________________________ 57 İKİNCİ BÖLÜM DİNİ GRUPLARIN İLETİŞİM VE PROPAGANDA ARAÇLARI A) ARAÇLAR ___________________________________________________ 59 1) Doğrudan Araçlar ____________________________________________ 59 1.1. Yayınevi ve Kitaplar _______________________________________ 61 1.2. Dergi ve Gazete Yayıncılığı _________________________________ 67 1.3. Radyo ve Televizyon ______________________________________ 76 1.4. Web Siteleri ve Sosyal Medya _______________________________ 79 2) Dolaylı Araçlar ______________________________________________ 85 2.1. Yardım Dernekleri veya Diğer Dernekler ______________________ 85 2.2. Kur’an Kursları ve Öğrenci Yurtları ___________________________ 88 2.3. Özel Okullar ve Diğer Eğitim Merkezleri ______________________ 90 2.4. Turizm Şirketleri __________________________________________ 95 2.5. Hastaneler ve Benzeri Kuruluşlar _____________________________ 96 B) TEMALAR VE KONULAR _____________________________________ 98 1) Dini Otoritenin Yüceltilmesi ____________________________________ 98 2) Fıkhi Problemler ____________________________________________ 104 3) Tarih Şuuru ________________________________________________ 111 4) Modern Düşünce Hayat Tarzının Eleştirilmesi _____________________ 114 5) Kadın ve Aile _______________________________________________ 118 C) SUNUM BİÇİMLERİ _________________________________________ 121 1) Vaaz ______________________________________________________ 121 2) Soru Cevap ________________________________________________ 123 3) Dramatizasyon ______________________________________________ 124 4) Kıyafet ve Tuvalet ___________________________________________ 126 5) Ticari Satış _________________________________________________ 127 6) Etkinlikler _________________________________________________ 130 SONUÇ __________________________________________________________ 136 BİBLİYOGRAFYA ________________________________________________ 139 1 GİRİŞ Her dönemde insan yaşamının başköşesinde bulunan iletişim, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda hakkında en çok konuşulan kavramlardan biri olmuştur. İletişimin son iki yüzyılda bu kadar çok irdelenmesi, bu alanda yapılan icatlardan kaynaklanmaktadır. Do- layısıyla medya araçları, iletişimin kavramsal ve kurumsal bir şekilde ele alınmasının önemli sebeplerindendir. Matbaanın icadıyla başlayan değişim, kamusal alanı yapısal bir dönüşüme uğratmıştır. Toplumu derinden etkileyen bu dönüşümden dolayı medya araç- larının hayata etkisi iletişim alanıyla sınırlı kalmamış, sosyolojinin de konusu olmuştur. Bugün iletişim denildiğinde akla sadece bilgi alışverişi gelmemektedir. Günü- müzde propaganda, günlük yaşamın farkına varılmayacak kadar olağan bir parçası olduğu için iletişim ile birlikte anılmaktadır. Bu yüzden iletişim ve propaganda birbiriyle iç içe geçmiş iki kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık tarihine bakıldığında propagandanın da iletişim kavramı gibi bir geçmişe sahip olduğu görülmektedir. Bir arada yaşayan insan topluluklarının, iletişim yoluyla her dönemde birbirlerini ikna etme çabasına girmeleri yadsınmaz bir gerçektir. Geçmişte dini ya da siyasi liderler tarafından yapılan propaganda faaliyetleri, günümüzde neredeyse medya araçlarına sahip olan herkes tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle kurum- sal iletişimin ayrılmaz bir parçası olduğu görülmektedir. Değişen toplumsal düzende kit- leler halinde yaşayan insan topluluklarını bir araya getirme ve onları ikna etme görevi büyük oranda medya araçlarına yüklenmiş durumdadır. Özellikle pek çok aracı bir araya getirerek interaktif iletişime bile imkân tanıyan internet, bir araç olmaktan çıkmış, yeni bir kamusal ortam halini almıştır. Kamusal alanın yeni bir görünümü olan medya hem bireysel hem de grup biçi- mindeki aktörleri içinde bulunduran bir yapıya dönüşmüş, siyasi, ekonomik, toplumsal pek çok düşünce sosyal medya üzerinde paylaşılır ve buradan eyleme dönüştürülür ol- muştur. O nedenle medyanın kullanımı iletişim bilimi kadar Sosyoloji’nin de konusu ol- muştur. Klasik kullanımla tarikat/cemaat mi yoksa yeni görünümleriyle sivil toplum ör- gütü mü oldukları konusunda kararsız kalınan dini gruplar da medyanın aktif kullanıcısı haline geldiklerinden medya, genelde Din Sosyolojisi’nin özelde ise bu çalışmanın ko- nusu olmuştur. 2 Dini gruplar üzerine bugüne dek hem yüksek lisans hem de doktora düzeyinde akademik çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalar genel itibariyle tek bir gruba odaklanmakta, belli bir tema üzerinden grubun yapısını irdelemektedir. Örneğin M. Ali Kirman, Süleymancılık grubunu “Yeni dini cemaat örneği” olarak incelemiş; Emine Çak- mak çalışmasını Süleymancılık’ın dini eğitim metotlarıyla sınırlandırmıştır. Hüseyin Ars- lan, Yeni Asya grubunu Siyasal Bilimler alanında incelediğinden grubun doğrudan siya- set ile ilişkisini irdelemiş; Zeynep Erdem’in çalışması ise grubun gazetesi olan Yeni Asya’ya odaklanmıştır. Menzil Cemaati, Ali Rıza Kılıç tarafından din-devlet ilişkisi açı- sından incelenirken; Erenköy Cemaati, Barış Ermiş tarafından grubun siyasetle ilişkisi, Şeyda Midilli tarafından kadın sohbetleri, Emine Merve Aksoy tarafından ise gruba katı- lımı etkileyen sosyal faktörler açısından ele alınmıştır. Bu çalışmalarda dini grupların sa- hip oldukları medya araçlarına kısaca değinilmekte; inceleme alanları, basım yayın faali- yetleri ve görsel medyanın çok az bir kısmıyla sınırlandırılmaktadır. Bu nedenle incelenen grubun medya araçlarını kullanmaktaki temel motivasyonu göz ardı edilmekte, bu alan- daki kurumsal yapıları bütüncül bir şekilde ele alınmamaktadır. Bu çalışma, günümüzde büyük bir iletişim ağına sahip dört dini grubun (Erenköy Cemaati, Menzil Cemaati, Yeni Asya grubu ve Süleymancılık) sahip oldukları iletişim araçlarını ve bu araçlar vasıtasıyla gerçekleştirmekte oldukları kurumsal iletişimi, göster- gebilimsel yaklaşım ile çözümlemektedir. Dini grupların sahip oldukları araçlarda kulla- nılan semboller ve bu araçlara verilen isimler, sosyal inşacı-söylemsel yaklaşım kullanı- larak yorumlanmıştır. Bu yöntemler ile dini grupların kendilerini konumlandırdıkları ta- rihsel arka plan, bu arka plan üzerine inşa ettikleri ufuk aktarılmaya çalışılmıştır. Bu ça- lışmanın, toplumun çoğu kesimi tarafından tanınan ve yine toplumda pek çok üyesi bulu- nan dört dini grubun sahip oldukları kuruluşları ve medya araçlarını, kullandıkları isimler ve geliştirdikleri söylemler ile ortaya koyması, böylece grupların anlam dünyalarını ak- tarması sebebiyle alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir. İki bölümden meydana gelen bu çalışmanın ilk bölümünde öncelikle iletişim kav- ramı ve iletişim türleri üzerinde durulacaktır. Basım-yayın faaliyetlerinin başlamasıyla iletişim alanında ortaya çıkan değişimler ve bunun sonucunda kamusal alanda gerçekle- şen dönüşüm ele alınacaktır. Daha sonra tezin ana temasını teşkil eden propaganda kav- ramı ve ona tarih boyunca yüklenen anlamlar irdelenecektir. Özellikle Birinci Dünya Sa- 3 vaşı’ndan bu yana kullanılan propaganda teknikleri aktarılacak, o dönemde siyasal pro- paganda olarak adından söz ettiren kavramın nasıl toplumsal propagandaya dönüştüğü gösterilecektir. Propaganda kavramının tarih boyunca edindiği anlamlar ve medya araç- larıyla birlikte kullanılan teknikler, tezin ikinci bölümünün anlaşılması için oldukça önemlidir. İkinci bölümde ise dini grupların mesajlarını aktarmak için kullandıkları doğrudan ve dolaylı araçlar ele alınacak, dini grupların tarihsel gelişimleri göz önüne alınarak ak- tarılacaktır. Ancak burada tekrara düşülmemesi amacıyla diğer çalışmalarda olduğu gibi gruplar hakkında derin bir tarihi bilgi verilmeyecektir. Kullandıkları araçlar, sahip olduk- larını söyledikleri misyon, kullandıkları semboller ve geliştirdikleri retorik ile birlikte ir- delenecektir. Daha sonra hedef kitleleri ile kurdukları iletişimde öne çıkan temalar ve konular, kullandıkları propaganda teknikleri ile birlikte incelenecektir. Dini grupların sundukları anlam dünyası sadece söylem bazında olmadığından, mesajlarını verirken kul- landıkları sunum biçimleri ele alınacak, burada da yine göstergebilimsel yaklaşım ağır- lıklı bir inceleme yapılacaktır. 4 BİRİNCİ BÖLÜM İLETİŞİM VE PROPAGANDA A) İLETİŞİM İletişim en genel anlamda “bitkiler, makineler, insanlar, hayvanların kendi içle- rinde veya birbirleriyle ya da sinyaller ya da iletiler aracılığıyla gerçekleşen etkileşim süreci” şeklinde tanımlanmaktadır.1 İletişim dünyadaki bütün canlılar arasında gerçekle- şen bir eylemken, insanlar arasındaki iletişimi diğer canlılardan ayıran insanın tanımlama yeteneğidir.2 Bu da insanın bir kültür içerisinde yaşaması ve bu kültür ile bağlantılı olarak iletişimde bulunmasından kaynaklanmaktadır.3 1) Kişiler Arası İletişim ve Kitle İletişimi Kişiler arası iletişim, bireylerin doğrudan etkileşim halinde olduğu iletişim tarzı- dır. İletişimin bir ucunda bulunan kaynak kişi tarafından ortaya koyulan bir iletiye bir uyumu ya da en azından uyum sağlamayı denemesi söz konusudur. Uyumdan kasıt ise iletiye göre davranışın “ayarlanması”dır. Bu nedenle mesajın kavranması kişiler arası ile- tişimde esastır.4 Kişiler arası iletişimin pek çok sınıflandırması bulunmaktadır. Bunlardan en yalın olanı sözel ve sözel olmayan iletişim şeklindeki sınıflandırmadır. Sözel iletişim dil aracı- lığıyla; sözel olmayan iletişim ise jest, mimik ve vücut diliyle yapılan bilgi alışverişi ola- rak ifade edilebilir.5 Dolayısıyla başarılı bir kişiler arası iletişimde tarafların ortak kültür ve yaşantı deneyimlerine sahip olması bir gerekliliktir.6 Kentleşme, sanayileşme ve teknolojik gelişmeler kitle iletişimini ortaya çıkaran başlıca etmenlerdir. Özellikle nicelik olarak artan, nitelik olarak farklılaşan yeni medya araçları insanlar arasındaki mesafe algısını değiştirmiş, kişiler arası iletişimi daha geniş bir alana ulaştırmıştır. Kitle iletişimi de kişiler arası iletişimden bu noktada ayrılmaktadır. 1 Daniel Chandler, Rod Munday, Medya ve İletişim Sözlüğü, çev. Babacan Taşdemir, İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2018, s. 201. 2 Judith Lazar, İletişim Bilimi, çev. Cengiz Anık, 2. Baskı, Ankara: Vadi Yayınları, 2009, s. 53. 3 Ünsal Oskay, İletişimin ABC’si, 6. Baskı, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2017, s. 15. 4 Oskay, İletişimin ABC’si, s. 15. 5 Lazar, İletişim Bilimi, s. 54. 6 Haluk Gürgen, Örgütlerde İletişim Kalitesi, İstanbul: Der Yayınları, 1997, s. 83. 5 Kişiler arası iletişimde iletişim sürecindeki bireyler birbirlerini tanırken kitle ile- tişiminde bir dinleyici kitle söz konusudur, isimsizdirler ve farklı din, meslek, yaş, cinsi- yet ve sosyal tabaka olarak geniş bir alana yayıldıkları için birbirlerine benzemezler. Bu şekilde karakterize edilen bir hedef kitleye yönelik olan kitle iletişimi, örgütlüdür.7 Kişiler arası iletişimde iletiler belli kişiler için düzenlenir. Kitle iletişiminde hedef kitlenin kimliği belirsiz olduğu için, kullanılan iletişim araçlarının özelliklerine göre ile- tişim süreci şekillenmekle birlikte önemli olan mesajın iletileceği hızdır. Günümüzde sü- rekli bir enformasyon akışı mevcut olduğu için iletiler genellikle gündelik karakter taşır, dolayısıyla gelip geçicidir.8 Kitle iletişiminde genel olarak kavramlar üretilir ve dağıtılır; bireye herhangi bir sorumluluk yüklenilmez ve fakat seslenilen kitlenin kaynağa bağlanması amaçlanır; her- kese seslenilir, hizmet ve eğlence endüstrisini kapsar ve her toplumun kendine özgü be- nimsediği yasalar ile biçimlenir.9 Gündelik hayatta bireylerin medya araçlarıyla sürekli etkileşim halinde bulunma- sından dolayı kâr amacı güden/gütmeyen kuruluşlar, toplumsal ve dini gruplar mesajlarını iletmek için medya ilişkilerine önem vermektedirler. Bu nedenle pek çok kurumsal örgü- tün farklı medya araçlarını yönetmek için kurumsal iletişimde bulunması bir gereklilik halini almıştır.10 Kitle iletişimini, makro düzeyde hem dünya çapında hem de ülkemizde yaygın- laştıran önemli bir faktör de devletçi ekonomiden serbest ekonomiye geçiş ile elde edilen ekonomik güçtür. Ekonomik refahın artması, hem medya araçlarının üretim ve dağıtımını artırmış hem de yaygın örgütlü yapılar tarafından sahiplenilmesine imkân vererek oluşan pazarda kullanımını kolaylaştırmıştır.11 7 Gürgen, Örgütlerde İletişim Kalitesi, s. 61. 8 Gürgen, Örgütlerde İletişim Kalitesi, s. 62. 9 Gürgen, Örgütlerde İletişim Kalitesi, s. 62. 10 Aydemir Okay, Ayla Okay, Halkla İlişkiler ve Medya, 8. Baskı, İstanbul: Derin Yayınları, 2015, s. 4-5. 11 Suat Gezgin, “Gazeteciliğin Türkiye’deki Serüveni”, Tüm Yönleriyle Medya ve İletişim, ed. Metin Işık, Ayhan Erdem, Konya: Eğitim Kitabevi Yayınları, 2008, s. 24. 6 2) Grup İçi İletişim Toplumsal yaşamda en yalnız görülen kişi bile bir iletişim ağına sahiptir ve sosyal bir grup içinde bulunmaktadır. Sosyal grup, “Belirli bir amaç için bir araya gelen, üyele- rine aidiyet duygusu veren ve dışarıdan tanınabilen, üyeleri arasında iletişim ve temas olan, kendi içerisinde hiyerarşisi, normları bulunan, görece sürekli ve incelenebilen insan topluluğu” olarak tanımlanmaktadır.12 Judith Lazar en yalın haliyle grup içi iletişimi, “birbirlerine ileti gönderen ve bir- birlerinin iletilerini kabul eden belirli sayıdaki kişi arasında sürdürülen iletişim” şeklinde ifade etmektedir.13 Grup içi iletişim genel olarak formel ve informel iletişim şeklinde ele alınmaktadır. İnformel iletişim grup üyeleri arasında duygusal bir bağ oluşturmayı sağlayan or- tak bir dilin kullanılması ve normların benimsenmesiyle gerçekleştirilen bir iletişim türü- dür. İnformel iletişim, kişiler arasında bir bağlılık oluşturmakta ve mensubiyet duygusunu güçlendirmektedir. Grup içinde meydana gelen bağlılık ve dayanışma ise gruba dış dün- yaya karşı bir duruş kazandırmaktadır.14 Dolayısıyla grubun sürekliliğini sağlayan, içeri- sinde duygusal ortaklığı da barındıran grup içi iletişimdir. İletişim, grup içindeki etkin- liklere katılımı sağlarken bağlılığı da güçlendirmektedir. Tüm bireyler iletişim sürecine aynı biçimde katılmakla birlikte iletişimde daha aktif veya daha pasif olma durumlarına göre bir yer edinmektedirler.15 Gruptaki üye sayısının artışı bağlılığı olumsuz etkilemektedir.16 Bu nedenle bu tür bir oluşum, yapısı gereği bir lidere ihtiyaç duymaktadır. Lider genişleyen grubun bağlılı- ğını koruyarak devamlılığını sağlamasının yanı sıra, kurallara bağlılığıyla üyeler için canlı bir örnektir.17 Bu tür bir oluşumda üyeler arası iletişim yatay bir görünüm arz etse 12 Vejdi Bilgin, Bizi Kuşatan Toplum: Sosyolojiye Giriş, 4. Baskı, İstanbul: Düşünce Kitabevi Yayınları, 2013, s. 101. 13 Lazar, İletişim Bilimi, s. 56. 14 Lazar, İletişim Bilimi, s. 57. 15 Lazar, İletişim Bilimi, s. 58. 16 Nuran Hortaçsu, Grup İçi ve Gruplar Arası Süreçler, 2. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2014, s. 115. 17 Lazar, İletişim Bilimi, s. 58. 7 de sosyal statüsü yüksek olan kişilerin dikey yönde bir kişisel ağa sahip oldukları da göz- lenmektedir. Fakat böyle bir grup, genellikle aynı sosyal kökene sahip bireylerden oluş- maktadır.18 Formel iletişim ise informel iletişime göre daha düzenli, çerçevesi belli, kendine özgü bir ağı olan iletişim türüdür. En yaygın örneği işletmelerdeki iletişimdir. Grup üye- leri/çalışanlar arasındaki ilişki hiyerarşik ve oldukça işlevseldir. Gerek grup içi gerekse grup dışı iletişimde örgütün benimsediği bir jargon söz konusudur ve iletişimi kolaylaş- tırır. Formel iletişim ağı, informel iletişimde olduğu gibi kişiler arasında dayanışmayı sağlamakla birlikte üyelerin kişisel doyuma ulaşmalarında önemli bir unsurdur.19 3) Kurumsal İletişim ve Yeni Medya Günümüzde hem bireylerin hem de çeşitli örgütlerin/oluşumların fikir beyanına imkân veren medya araçları, alternatif ve aktivist yeni medya olarak isimlendirilmekte- dir.20 Bulunulan medya ortamını “yeni” kılan unsurlar temelde üç yaklaşımla ifade bul- maktadır. İlk yaklaşım, medyayı teknik özellikleriyle ele alarak duyulara göre kategorize etmektedir. İkinci yaklaşım, iletişimin hedefinde bulunan alıcının kim olduğu, mesajı na- sıl algıladığı ve ne gibi etkilerinin olduğuna eğilmektedir. Üçüncü yaklaşım ise yeni med- yanın mülkiyeti hususuna odaklanmakta ve yeni medyayı, ona erişme imkânı elde eden toplulukların amaçlarına ulaşmak için kullandıkları endüstriler olarak ele almaktadır.21 Geleneksel medyada kullanılan araçlar ve medya ortamı, bir iletişim olgusu olarak ele alınmaktadır. Günümüz medyası ise “yeni”leşirken medya ortamını amaç olmaktan çıkarmış, faydacı bir bakışla kendisini ifade etmeye yarayan bir araca dönüştürmüştür.22 Fakat yine de yeni medya araçlarını ele alırken amaç ve araç ayrımına gitmek pek de kolay değildir. Zira medya ortamı dönüşürken geleneksel medya araçlarını (telefon, ga- zete, televizyon, fotoğraf, mektup vb.) kendi içine alarak gelişmiştir.23 Oluşan platform bilişim toplumunun bir parçası olmakla kalmamış, “yeni kültürün ta kendisi” olmuştur.24 18 Lazar, İletişim Bilimi, s. 58. 19 Lazar, İletişim Bilimi, s. 59-61. 20 Leah A. Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, çev. İlkay Sevgi Temizalp, İstanbul: Epsilon Ya- yıncılık, 2016, s. 15. 21 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 16. 22 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 16. 23 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 17. 24 Yeşim Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, 3. Baskı, İstanbul: Derin Yayınları, 2015, s. 24. 8 Kullanılan medyanın yeni olarak nitelenmesine neden olan en önemli özelliği ise deği- şime sürekli açık olmasıdır.25 Yeni medya kısaca, “bilgi ve iletişim teknolojileri ve onların toplumsal bağlam- ları” şeklinde tanımlanabilir. Tanımda geçen toplumsal bağlam konunun mihenk taşı ol- makta ve üç bileşenden oluşmaktadır: “1) İnsanların anlam paylaşımı ve iletişim yetilerini genişleten ve imkân veren maddi yapılar ve araçlar; 2) İnsanların bu araçları kullanmak ve geliştirmek üzere kalkıştıkları iletişim eylemleri ve pratikleri; 3) Bu yapılar ve pratik- ler çerçevesinde insanların yarattığı ve inşa ettiği daha geniş toplumsal düzenlemeler ve örgütsel formlar.”26 Kısaca kullanılan araçlar, araçların kullanımıyla ortaya koyulan pra- tikler ve bunlar üzerine inşa edilen toplumsal düzenlemeler toplumsal bağlamı oluşturan temel unsurlardır. Yeni medyayı alternatif/aktivist yapan yanı ise kültürü veya ana akım medyayı içine alması ya da eleştirmesi değil, onlara müdahalesi ve onları yeniden inşa etmesidir.27 Halkla ilişkiler uygulayıcıları, hedef kitleyle doğrudan iletişime girebildiği bu ortama ge- leneksel uygulamaları aktararak yaşam alanı oluşturmaya odaklanmıştır.28 4) Görünürlüğün Dönüşümü Jürgen Habermas, ekonomideki değişimin kamusal olanı doğrudan etkilediğini “Kamunun yapısal dönüşümü, devlet ve ekonominin dönüşümünün yatağında akar.”29 sözüyle ortaya koymaktadır. Alvin Toffler, endüstri toplumunu üç kavram üzerinden açıklamaktadır. Endüstri toplumlarındaki enerji, üretim ve dağıtım sistemlerine “teknos- fer” adını veren Toffler, her teknosferin kendine özgü bir “sosyosfer”e ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir. Toplumlardaki iletişim ağını ise “enfosfer” kavramıyla ele almakta, en- düstrinin gelişimiyle bireysel ve kitlesel mesajların dağıtımı için bir enformasyon ağının oluşturulduğunu ifade etmektedir. Ona göre enfosfer, kişisel davranışları ekonomik üre- timle birleştirmekte, bu nedenle teknosfer ve sosyosferle iç içe bulunmaktadır.30 25 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 19. 26 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 19. 27 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 28. 28 Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, s. 85. 29 Jürgen Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, çev. Tanıl Bora, Mithat Sancar, 14. Baskı, İstanbul: İletişim, 2017, s. 25. 30 Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, çev. Selim Yeniçeri, İstanbul: Koridor Yayıncılık, 2018, s. 47. 9 Günümüz toplumunda teknosferin değişimiyle şekillenen sosyosferde diğer sos- yal kurumlar gibi din kurumu da değişimden etkilenmiştir. Değişim öncelikle dilde görü- nürlük kazanmış; siyasal kuramcılar dini inancı, “dini kanaat/düşünce” şeklinde ifade eder olmuşlardır. Dildeki bu değişim, aslında kamuoyu kavramının bir yansımasıdır ve “public opinion”ın siyasal alanla sınırlı olmadığının bir ifadesidir.31 16. yüzyılda “saray”ı, burjuva toplumunda “devlet”i, 17. yüzyılda basın faaliyet- leriyle “hedef kitle”yi temsil eden “kamu” kavramı32, kitle iletişim araçlarının yaygınlaş- masıyla Albig, Childs, Ogle gibi “public opinion” araştırmacıları tarafından “grup” keli- mesinin yerine kullanılır hale gelmiştir.33 Kamuoyu kavramına farklı alanlar açısından bakıldığında siyasal bilimlerde “kitle”, sosyolojide “grup olayı”, sosyal psikolojide ise “kişisel kanaat” anlamı yüklendiği görülmektedir. Fakat nihayetinde kamuoyunun siyasal alandaki kullanımı daha yaygındır.34 Sanayileşme sürecinde geleneksel şehir yaşamından kentlere göç eden insanlar özel hayatlarındaki insani ilişkileri bulamamış, “kamusallığın girdabına kapıl(mış)”lar- dır.35 Kitle insanına dönüşen şehir insanı, temelde güvenlik arayışı nedeniyle, kendine yakın bulduğu yapılanmalara dahil olarak şahsi alanını oluşturma yoluna gitmiştir.36 Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla kamusallık hem bir nüfuz edinmenin hem de insan- ların davranışlarını etkilemenin amaç edinildiği bir arena halini almıştır.37 Zira toplum, kitlelerin onayını almakta rekabet içinde olan bir “örgüt toplumu”na dönüşmüştür.38 Birinci Dünya Savaşı esnasında propaganda ve kitle iletişim araçlarının etkisi, sa- vaş akabinde kamuoyu konusunda farkındalığı arttırmıştır.39 İlerleyen süreçte medya gö- rünürlüğü, farklı kamusallıklar için bir gereklilik halini almıştır. Artan kitle iletişimiyle 31 John Stuart Mill, Özgürlük Üzerine, çev. Tuğçe Kanbur, 3. Baskı, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2018, s. 151. 32 Arsev Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, 4. Baskı, İstanbul: Bağlam Yayınları, 2013, s. 43. 33 Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, s. 46-47. 34 Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, s. 57. 35 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 275. 36 Zygmunt Bauman, Cemaatler, çev. Nurdan Soysal, İstanbul: Say Yayınları, 2016, s. 8. 37 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 32. 38 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 36. 39 Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, s. 30. 10 farklı kamuların faaliyetleri ev içine kadar girmiş ve kişilerin boş zamanları dahil hayat- larının hemen her alanını şekillendirir olmuştur.40 Medya araçlarına erişilebilirliğin art- ması kamusal alanda ciddi rekabete neden olmuş, böylece farklı kamular medya aracılı- ğıyla görünürlük yarışına girmiştir.41 5) Markalaşma ve Holdingleşme Markalaşma, Alvin Toffler tarafından “İkinci Dalga” olarak ifade edilen Endüstri Devrimi sonrasında meydana gelen toplumun karakteristik özelliklerinden olan mağaza zincirlerinin oluşmasının bir sonucudur.42 Kavram, “Bir şirket, ürün veya hizmetin, tüke- ticilerin zihninde ayırt edici bir kimlik kazandıkları -belirli değerler, yaşam tarzları ve anlamlarla bağlantılı hale geldikleri- pazarlama süreci” şeklinde tanımlanmaktadır.43 Kurumsal ve örgütsel iletişimin hâkim olduğu günümüz toplumunda markalaşma, sembolik ve retorik bir değer ifade etmektedir.44 Marka, örgüte bir iletişim sistemi sağla- makta ve böylece kullanılan iletişim araçları ile iletilecek mesajın içeriği belirlenmekte- dir.45 Bu tür bir olgu ise Marshall McLuhan’ın “Araç, mesajdır” söylemini akla getirmek- tedir. McLuhan’a göre her aracın, kişisel ve sosyal sonuçları bulunmakta; kullanılan araç, bir tutum değişikliği sağlamaktadır.46 Dolayısıyla herhangi bir aracın ifade ettiği en önemli mesaj, bu aracın insan hayatı üzerinde nasıl bir etkide bulunduğudur.47 Markalaşma, sosyal gruplara kamusal alanda bir kimlik kazandırarak özerkleşme sağlamakta, kültürel bir meydan okumayı mümkün kılmaktadır.48 İletişimin merkezi ko- numda olduğu enformasyon toplumunda bu meydan okuma Melucci tarafından “kültürel yenilenme” şeklinde isimlendirilmiştir.49 Bu bakış açısına göre sahip olunan kültür, kul- lanılan araçlar aracılığıyla kolektif bir şekilde marka tarafından temsil edilen topluluğun 40 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 276. 41 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 76-77. 42 Toffler, Üçüncü Dalga, s. 38. 43 Chandler, Munday, Medya ve İletişim Sözlüğü, s. 267. 44 Seda Çakar Mengü, Kurumsal İletişim ve Profesyonel Markalar, İstanbul: Derin Yayınları, 2016, s. 2. 45 Mengü, Kurumsal İletişim ve Profesyonel Markalar, s. 3. 46 Marshall McLuhan, Understanding Media: The Extensions of Man, London: Sphere Books, 1967, s. 7- 8. 47 Dan Laughey, Medya Çalışmaları, çev. Ali Toprak, İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2010, s. 26. 48 Ali Yaşar Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, İstanbul: Sentez Yayıncılık, 2014, s. 228-229. 49 Alberto Melucci, “Toplumsal Hareketler ve Gündelik Yaşamın Demokratikleşmesi”, Birikim, S. 24, İstanbul: Birikim Yayınları, 1991, s. 57. 11 kendilerini yeniden inşa etmelerini sağlayarak gündelik hayatı şekillendirmelerini müm- kün kılmaktadır.50 Günümüz “hareketler”inin bir “karakter” olarak değil de “işaretler” olarak var olduğunu dile getiren Melucci, hareketlerin işleyişlerini, ana akım kültür kod- larına karşı sembolik karşı çıkışlarla gerçekleştirdiklerini ifade etmektedir.51 Holdingleşme, bir markanın pek çok alanda faaliyet gösterir hale gelmesine de- nilmektedir. Holdingleşme, bütünleşme, çeşitleme ve uluslararasılaşma olmak üzere üç süreçten meydana gelmektedir. Bütünleşme, bir şirketin aynı işi yapan başka bir şirketle birleşmesi (yatay bütünleşme) şeklinde olabileceği gibi, yine başka bir şirketle birleşme yoluyla faaliyet alanını genişletmesi (dikey bütünleşme) şeklinde olabilmektedir. Çeşit- leme, holdingleşme ile benzer anlamdadır ve şirketin televizyon, radyo, internet ağları, okullar, hastaneler, tatil yerlerine sahip olması gibi geniş bir faaliyet alanını ifade etmek- tedir. Uluslararasılaşma ise farklı isimlerle adlandırılmış olsa da şirketin farklı ülke ve kıtalarda varlık göstermesidir.52 B) BİR İLETİŞİM BİÇİMİ OLARAK PROPAGANDA Propagandanın kullanımı bir güç gösterisi ve iletişim biçimi olarak yüzyıllar ön- cesine uzansa da bilimsel olarak inceleme konusu yapılması yeni bir gelişmedir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında siyasi liderler tarafından yoğun bir şekilde kullanılan pro- paganda tekniklerinden dolayı kavram 20. yüzyılda siyasal bilimlerin ve sosyolojinin in- celeme konusu olmuştur. Kitle iletişim araçlarının 20. yüzyıldaki gelişimiyle propagan- danın gündelik hayatta farkına varılamayacak şekilde olağanlaşması, iletişim ve propa- gandanın birlikte incelenmesini gerekli kılmıştır. 1) Propaganda Kavramı ve Propagandanın Tanımı Propaganda kelimesi Latince propagare sözcüğünden türetilmiş olup yeni bitki- lerin yetiştirilmesi için bitki filizlerinin toprağa dikilmesi anlamına gelmektedir. Bu açı- dan propaganda kelimesi, belli düşünceleri ortaya çıkarmak ve yaymak olarak ifade edi- lebilir.53 J.A.C. Brown’ın kelimenin barındırdığı anlama yaptığı vurgu önemlidir. Yayılan 50 Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, s. 230. 51 Melucci, “Toplumsal Hareketler ve Gündelik Yaşamın Demokratikleşmesi”, s. 57. 52 Laughey, Medya Çalışmaları, s. 80-81. 53 Nejdet Atabek, “Propaganda ve Toplumsal Kontrol”, Konya, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Aka- demik Dergisi C. 2, S. 4 (2003), s. 5. 12 inanç ya da düşünceler kendiliğinden ortaya çıkmayıp başkaları tarafından yetiştirilmiş ya da yapay bir şekilde oluşturulmuş düşüncelerdir.54 Propaganda, bir düşünce doğrultusunda insanları etkilemek amacıyla çağın tüm iletişim araçlarını ve imkanlarını kullanarak özellikle de duygulara hitap ederek gerçek- leştirilen bir iletişim yöntemidir.55 TDK tarafından yaymaca olarak dilimize kazandırılan kelime, “Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma” şeklinde tanımlanmaktadır.56 Halkla ilişkiler ve pazarlama alanının öncüsü olarak kabul edilen Edward Bernays Propaganda adlı eserinde propaganda kavramının Funk and Wagnalls’ Dictionary’de dört şekilde tanımlandığını ifade etmiştir. 1. Bir kardinaller topluluğu, yabancı heyet yöneticileri; ayrıca, 1627 yılında Roma’da Papa VIII. Urban tarafından misyoner rahiplerin eğitimi için kurulan okul; Sacred College de Propaganda Fide. 2. Dolayısıyla, bir doktrin veya sistemi yayma amacındaki her kurum veya düzen/tasarı. 3. Bir görüş veya bir hareket tarzı için halk desteğini elde etme yönünde sistemli bir şekilde sarf edilen çaba. 4. Bir propaganda aracılığıyla ileri sürülen ilkeler. Çalışmada kelimenin eskiden güzel bir anlamı olmasına karşın İngiliz dilinde son derece saptırılmış bir anlam ifade ettiği üzerinde durulmaktadır. Kelimenin anlamındaki değişime, 1812-1815 yılları arasındaki ABD ile Büyük Britanya arasındaki savaşın neden olduğu gösterilmektedir.57 The Scientific American’da yapılan bu tespit üzerine propa- gandayı yapanlar nazarında kelime olumlu bir anlam alırken, propagandaya maruz kalanlar tarafından olumsuz bir anlam yüklenildiği söylenebilir. Bernays’a göre modern propaganda, kamunun bir kuruluş, fikir veya grupla ilişkilerini etkilemek amacıyla olaylar meydana getir- mek veya mevcut olanı şekillendirmek için gösterdiği tutarlı ve sürekli bir çabadır.58 54 J.A.C. Brown, Siyasal Propaganda, çev. Yusuf Yazar, İstanbul: Ağaç Yayıncılık, 1992, s. 11. 55 Arsev Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, Ankara: Bağlam Yayıncılık, 2002, s. 19. 56 http://www.tdk.org.tr/?option=com_karsilik&view=karsilik&kategori1=abecesel&kelime2=P, (15.03.2019). 57 Edward Bernays, Propaganda, New York: Horace Liveright, 1928, s. 21. 58 Bernays, Propaganda, s. 25. 13 Yanlış bilgilendirmenin tarihteki bilinen ilk örnekleri Atinalılar ile İranlılar ara- sında görüldüğünden propagandanın yanıltıcı niteliği modern propagandaya has bir özel- lik değildir.59 Fakat Birinci Dünya Savaşı’nda propaganda tekniklerinin yaygın olarak kullanılmasıyla tamamen olumsuz anlam yüklenen kavram, kelimenin anlamı üzerinde duran araştırmalar vesilesiyle bu olumsuz çağrışımdan arındırılmaya çalışılmıştır. Arın- dırma faaliyetleri sonucunda, “belli çıkarları olan bireylerin ya da grupların, başkalarının kanaatlerini ve davranışlarını etkilemek amacıyla, önceden tasarlayarak, ikna ve telkin yöntemlerini kullanarak yaptıkları eylem” tanımında görüş birliğine varılmıştır.60 Propaganda ile ilgili ilk çalışmalardan biri olan Propaganda Technique in the World War’da Laswell tarafından kavram, “anlamlı semboller, ya da… öyküler, söylen- tiler, haberler, resimler ve toplumsal iletişimin diğer biçimleriyle düşüncelerin denetimi” olarak tanımlanmıştır.61 Sembollerin insanları ikna sürecindeki etki gücünden dolayı ta- nımda sembollerden bahsedilmesi iknanın somutlaşmış bir görünümünün olduğuna da işaret etmektedir. Albig ise “belirli bir veya bir dizi doktrini yaymak için gerçekleştirilen herhangi bir örgütlü ya da düzenli grup çalışması” şeklinde niteleyerek propagandayı “bir ikna etme girişimi” olarak tanımlamaktadır.62 Propagandaya farklı bir perspektiften bakan Doob’a göre propaganda tanımlan- ması zor bir olgudur. Ona göre propagandanın tanımının yapılmamasının nedeni ya isten- miyor oluşu ya da böyle bir tanım yapmanın imkansızlığıdır.63 Fakat tanımlamaya bu olumsuz bakışına rağmen kendisi de bir propaganda tanımı yapmıştır ve iknanın psikoloji üzerindeki etkisine işaret ettiği için Doob’un tanımı da dikkate değerdir. Doob’a göre propaganda “ilgili kişi (ya da kişilerin) telkin vasıtasıyla gruplarının tutumlarını ve so- 59 Garth S. Jowett, Victoria O’Donnell, Propaganda ve İkna, çev. Rana Kahraman Duru vd., İstanbul: Artes Yayınları, 2017, s. 84. 60 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 20. 61 Harold Laswell, Propaganda Technique in the World War, s. 9’dan aktaran: Bektaş, Siyasal Propa- ganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 20. 62 William Albig, Modern Public Opinion, s. 29’dan aktaran: Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Ev- rimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 21-22. 63 Leonard W. Doob, “Propaganda”, s. 375’ten aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 27. 14 nuçta da bu grupların hareketlerini kontrolları altına almak için yaptıkları sistematik faa- liyetleri”dir.64 O, propagandayı maksatlı ve maksatsız olarak sınıflandırır. Maksatlı pro- paganda belli bir grubu belli hedefler doğrultusunda sistemli bir şekilde tüm teknikleri kullanarak ikna etme girişimi olarak ifade edilebilir. Maksatsız propaganda ise yine belli kişi veya grupları ikna etmeyi amaç edinmekle birlikte propagandacının bir propaganda faaliyeti gerçekleştirdiğinin farkında olmaması şeklinde tanımlanabilir. Propagandanın etkisi, bir düşünceyi yaymak için en uygun stratejiye başvurma- sına ve bunu bulunduğu zamanla sınırlandırmayarak sürekli ve sistemli kılmasına bağlı- dır.65 Jowett ve O’Donnel’e göre propaganda, dil ve çeşitli görüntüler kullanılarak oluş- turulan “amacı önceden belirlenmiş yönlendirici iletişim teşebbüsü”dür.66 Bu nedenle propagandanın odak noktası algılardır ve insanların hem kendilerinden hem de çevrele- rinden bilgi toplayarak oluşturulmaktadır. Brown’a göre propaganda, belli bir gruba belirli bir inancı benimsetmek için uy- gulanan bir telkindir. Telkinin etkili olabilmesi için propagandacının muhatap aldığı kit- lenin inançlarını, örf ve adetlerini dikkate alması gerekir.67 Propaganda kelimesi hem me- sajın kendisini hem de iletişim yöntem ve sürecini ifade ederken telkin, mesajın ileti- minde, düşüncenin benimsetilmesinde takip edilen yolu ifade etmektedir. Telkinin gücü- nün fark edilmesi propagandacılar için önemli bir gelişme olmuştur. Telkin, insan toplu- luklarının sürüleşme güdüsünü harekete geçirmede kullanılarak insanlar arasında düşün- sel bir tecritlenmenin yapılmasına imkân sağlamıştır.68 Böylece grup bilinci sağlamada etkili olan telkin yoluyla propaganda, grup içi ve grup dışı tutumların oluşmasında belir- gin bir rol almıştır. 64 Brown, Siyasal Propaganda, s. 23. 65 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 30. 66 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 31. 67 Fatma Geçikli, “Geçmişten Günümüze Propaganda Kavramı”, İstanbul, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, S. 9 (1999), s. 268. 68 Terence H. Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, çev. Ünsal Oskay, Ankara, An- kara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 35, S. 1 (1980), s. 291. 15 Propaganda, Evil and Good adlı eserinde R.J.R.G. Wreford propagandayı, pro- pagandacının niyetine bakmaksızın sadece “ilgi çekici” yönünü esas alarak “kanaatin sa- tışı” olarak ele almıştır. Propagandayı “çirkin” bir kelime olarak gören yazar, kavramı “ilgi çekici enformasyon ve kanaat yayma işlemi” şeklinde ifade etmiştir.69 Jowett ve O’Donnell kendilerinden önce propagandanın teknik yönü veya psiko- lojik etkileri üzerinden tanımlandığını öne sürerek propagandayı bir iletişim biçimi olarak ele almaktadırlar. Günümüzde de kabul edilen bir tanım olarak onlara göre propaganda, “kasıtlı ve sistemli olarak algıları şekillendirme, idrakı manipüle etme girişimi olmakla beraber propagandacının amacına ulaşmasını kolaylaştıran doğrudan bir eylem”dir.70 Ta- nımdan da anlaşılacağı üzere esasında propaganda, hedef kitleyi istenilen bir davranış biçimine yönlendirmeyi amaçlar. Bu yönlendirme kimi zaman tahrik edici bir canlılıkla yapılırken kimi zaman da tamamen doğru bilgilerle yapılan bir meydan okuma şeklini alabilir.71 Propaganda ile ilgili çalışmaları inceledikten sonra beynelmilel topluluklar ara- sında gerçekleştirilen iletişim sürecini göz önünde bulunduran Qualter yeni bir tanım önermektedir. Qualter’e göre propaganda, “bir bireyin veya grubun başka bireylerin veya grupların tutumlarını belirleyip biçimlendirmek, kontrol altına almak veya değiştirmek için, haberleşme araçlarından yararlanarak ve bu bireylerin veya grupların belirli bir du- rum veya konumdaki tepkilerinin kendi amaçlarına uygun tepkiler şeklinde olacağını umarak giriştikleri bilinçli bir faaliyet” şeklinde tanımlanabilir.72 Tanımda en dikkat çeken nokta şüphesiz “bilinçli bir faaliyet” olmasıdır. Propa- ganda, propagandayı yapan kişinin kişileri veya grupları bir düşünce/doktrini benimse- mesini sağlamak ya da benimsenen bir inanışı pekiştirmek amacıyla yaptığı bir girişimdir. Bireyler veya gruplar üzerinde tutum değişikliği sağlamak iletişim sürecinde alıcı konu- mundaki hedef kitleyi gösterirken tanım, bu hedef kitleyi grup içi ve grup dışı şeklinde ele almayı mümkün kılmaktadır. Propaganda bireyler üzerinde etkide bulunurken de esa- sında kitlelere hitap etmektedir. “Biz” şeklinde bir grup bilinci oluşturarak belirlenen top- 69 R.J.R.G. Wreford, Propaganda, Evil and Good, s. 524-24’ten aktaran: Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 259. 70 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 30. 71 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 43. 72 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 279. 16 luluğun tamamında bir tutum değişikliği veya bir tutumun sürdürülebilirliği hedeflen- mektedir. Dolayısıyla propaganda daha fazla kişiye ulaşma çabası güttüğünden niceliği önceleyen bir faaliyettir. İstenilen bir görüş etrafında birleşmeyi amaçladığından süreç değil sonuç odaklıdır. Bir kişi veya grubun iletişim biçimini anlamak ve diğer iletişim tekniklerinden ayırt edebilmek için propagandanın tanımı önemlidir. Yapılan tanımlara genel olarak ba- kıldığında, propagandanın tek yönlü bir iletişim olduğu, belli bir mesajın/doktrinin iletil- mesinin hedeflendiği, etkili olmak için çağın tüm teknik araçlarının kullanıldığı, çeşitli sembollerle düşüncelerin zihinlerde somutlaştırıldığı, süreklilik isteyen, duyguları hare- kete geçirerek insanları etkilemeyi amaçlayan bir iletişim süreci olduğu görülmektedir. Propagandayı tüm bu olumsuz yargılardan arındırma çabalarının sonucunda kime propagandacı denilebileceği sorusuna da yanıt vermek çalışmamız için faydalı olacaktır. Qualter’e göre bir kimse, belli bir topluluğun inanç ve davranışları üzerinde etkide bulun- mayı amaçlıyorsa bu kişi propagandacı olarak nitelendirilebilir.73 Propagandacı bir ko- nuyla ilgili tartışmaya girdiğinde, bir yanıt bulma çabasına girmez, onun yanıtı zaten be- lirlidir.74 Propagandacının gündemi, hedef kitlenin sahip olduğu hassasiyetlere hitap ede- rek kitleyi, savunduğu doktrin doğrultusunda harekete geçirmektir. 2) Propagandanın Tarihsel Gelişimi Propaganda, insanların topluluk halinde yaşamaya başlamalarından bu yana gün- lük hayatta hüküm süren bir faaliyettir. İnsan medeniyetinin ilk dönemlerinde sözlü ileti- şimin egemen olduğu kültürlerde (Aztek ve Maya gibi) propaganda, tabiat olaylarına yük- lenen anlamlar, insan dışı varlıklarla ilgili çeşitli semboller ve rüya yorumları aracılığıyla oluşturulmuştur.75 Bu dönemde yöneticilerin seçkinliğini ifade etmek amacıyla kullanılan sembollerin ve imajların liderler veya liderlere bağlı dinî kişilikler tarafından üretilip yay- gınlaştırılması, tek yönlü bir iletişim sürecinin olduğunu göstermektedir.76 73 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 283. 74 Brown, Siyasal Propaganda, s. 14. 75 Rabia Kayapınar, “Propaganda ve İnanç: De Vita Duodecim Caesarum”, Ankara, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 34, S. 57 (2015), s. 71. 76 Anthony Pratkanis, Elliot Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, çev. Nagihan Haliloğlu, İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2008, s. 13. 17 Antik Yunan’da ise propaganda söze dayalı ikna yöntemini ifade eden retorikle farklı bir biçim alarak varlığını devam ettirmiştir.77 Sofistler bir şeyin bilgisinin göreceli olduğunu düşündükleri için iknayı bir gereklilik olarak görmüşlerdir. Onlara göre “en iyi”ye ulaşmak için retorik kullanılarak bir tartışma ortamı oluşturulabilir ve bir eylemin lehte ve aleyhte olan yönleri ortaya çıkarılabilirdi. Mutlak hakikate ancak felsefî incele- meyle ulaşılabileceğini düşünen Platon ise Sofistlerin bu yöntemini tehlikeli bulmuş ve zihinleri karıştıracağını ifade etmiştir. 78 Bu iki düşünce tarzını Aristoteles Retorik adlı eserinde mezcetmiştir. Ona göre hakikate akıl ve mantık ile ulaşılmakla birlikte bunu her- kesin yapması mümkün değildir. Bu nedenle Aristoteles’e göre mantıksal düşünme biçi- minden yoksun insanların hakikate ulaşması için ikna sanatı bir gerekliliktir.79 Tarih boyunca çeşitli isim ve tekniklerle uygulanan propaganda bir kurum olarak 1622 yılında Papa XV. Gregory tarafından kurulan Sacra Congregatio de Propaganda Fide (İtikatı Yayma Cemiyeti) ile vücud bulmuştur.80 Sacra Congregatio propaganda et- kinlikleri için kurulan ilk yapı olmamakla birlikte özellikle propaganda faaliyeti gösteren ve özel bir isimle anılan ilk kuruluştur. Papalığa bağlı resmi bir organ olan kuruluşun amacı Roma Katolik Kilisesi’nin inancını yaymak ve pekiştirmektir. Bunu yaparken de temel prensibi insanların gönüllü olarak kilisenin itikadını benimsemesini sağlamaktır.81 Çünkü bilinçli bir şekilde hareket eden misyonerlere göre, başka inançlara sahip kişiler dışarıdan bir müdahale olmaksızın Hristiyanlığı öğrenemeyeceklerdir.82 Kilise tarafından kurulan bu resmi kuruluştan sonra kilisenin faaliyetlerinde bi- reysel çabanın yerini sistemli faaliyetler almıştır.1627’de Papa VIII. Urban tarafından misyonerler için Collegium Urbanum kurulmuştur. Tek tek bireylerin değil bir topluluğun düşüncesini etkileme girişimi olan propaganda faaliyetleri için kurulan bu kuruluşun he- def kitlesi “Amerikalar’daki puta tapanlar” ile “Avrupa’daki protestan halklar” olmuş- tur.83 Bu nedenle propaganda kelimesine Katolikler olumlu anlam yüklerken Protestanlar tersi bir yaklaşımı benimsemişlerdir. 77 Atabek, “Propaganda ve Toplumsal Kontrol”, s. 6. 78 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 15. 79 Aristoteles, Retorik, çev. Mehmet H. Doğan, 16. Baskı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2018, s. 40. 80 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 255. 81 Atabek, “Propaganda ve Toplumsal Kontrol”, s. 6. 82 Brown, Siyasal Propaganda, s. 11. 83 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 256. 18 Propaganda kelimesi yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü üzere başlangıçta propaganda eylemini gerçekleştirilen örgütleri ifade etmek için kullanılmış; sistemli bir şekilde kullanımının yaygınlaşmasıyla doktrinin kendisinin bir ifadesi olarak ele alınmış, sonraki zamanlarda ise kullanılan teknikleri göstermek için tanımlanır olmuştur.84 Ku- rumsallaştığı yıllarda tamamen bir dini anlayışa insanları çekme amacını güden propa- ganda, Fransız Devrimi’nden sonra siyasal propaganda olarak politika alanında kendini göstermiştir. Bir doktrini insanlara benimsetmek için tarihte ilk defa meclis, devrim ko- miteleri ve kulüpleri eliyle çeşitli şenlikler, toplu gösteriler, yürüyüşler, düzenlenerek tüm propaganda kaynakları kullanılmıştır.85 Basım-yayın alanında teknik imkanların geliş- mesi ve ulaşım ağlarının yaygınlaşması propagandanın kitaplar, ilanlar, dergiler aracılı- ğıyla daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır.86 Qualter, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla propaganda için uygun koşulların da oluştuğunu ifade ederek propagandanın 19. yüzyılda çağdaş kabul edilebilecek bir olgu olduğunu söylemektedir. Reklamcılıkta kullanılan yöntemlerin politikaya uygulanması ise propagandayı bu asırda bir sanat haline getirmiştir.87 Propagandanın tüm yönleriyle kendini gösterdiği dönem ise şüphesiz 20. yüzyıl başlarıdır. Ulaşım ağının yaygınlaşması ve kitle iletişim araçlarının gelişmesi, değişen toplumsal yapıya ulaşmada önemli bir faktör olmuş ve propagandaya farklı bir boyut ka- zandırmıştır. Lenin ve Hitler gibi liderlerin kullanımıyla değişen yapısı, kavramın psiko- lojik savaş yöntemleriyle anılmasına neden olmuştur.88 Tarihsel arka planını göz önünde bulundurduğumuzda propagandanın çizgisel bir gelişim gösterdiği söylenemez.89 Propaganda faaliyetlerinin özellikle farklı inanç ve düşüncelerin ortaya çıktığı ya da yaygınlık kazandığı dönemlerde sistemli olarak uygulandığını söyleyebiliriz. Birinci Dünya Savaşı’nda propaganda genel olarak rakibe karşı taktik oluşturma, rakibi kandırma, kendi taraftarlarını ise teskin etme amacıyla kullanılmış, savaş sonrasında gelişen teknoloji ile özellikle uluslararası radyo yayınlarının yaygınlaşması ve insan psikolojisini etkilemesinin farkına varıl- ması propagandayı güçlendirmiştir.90 Ulus-devletlerle oluşan yeni toplumsal yapıda meydana ge- 84 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 256. 85 Jean-Marie Domenach, Politika ve Propaganda, çev. Tahsin Yücel, 2. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınları, 1995, s. 26. 86 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 80-81. 87 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 257. 88 Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş, 22. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2017, s. 28. 89 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 83. 90 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 316. 19 len sevgi ve güven eksikliklerini gidermedeki gücüyle propaganda faaliyetleri, gücü elinde bu- lunduranlar için vazgeçilemez olmuştur.91 Politik sahadaki rekabetin etkisi de propagandanın bu gelişiminde oldukça etkilidir. Dolayısıyla 19. yüzyılda modern bir güç olarak politik alanda ortaya çıkan propaganda 20. yüzyılda sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın ayrılmaz bir parçası olmuştur. 3) Propaganda Türleri 3.1. Politik Propaganda ve Toplumsal Propaganda a) Politik Propaganda İnsanlar arasında liderlik için rekabetin olduğu zamanlardan beri propaganda kav- ramsal olarak ele alınmamışsa da hep var olmuştur. Her çağda insanlar, etkilemek iste- dikleri kişilere savlarını ulaştırabilmek için bulundukları çağa özgü araç ve yöntemleri kullanmışlardır. Propaganda, Kilise’nin kurumsal bir faaliyet haline getirmesiyle sistem- leşmiş ve 18. asra kadar kelimenin kullanımı kilisenin terminolojisiyle sınırlı kalmıştır. Fransız Devrimi’yle yayılan düşünce akımlarından dolayı bu asırdan itibaren dinsel anla- mından uzaklaşmış, farklı bir manaya bürünmüştür. Barlett’in politik alanı esas alan ta- nımlamasına göre “propaganda, toplumun görüş ve davranışını, kişilerin belirli bir görüşü benimsemelerini sağlayacak biçimde etkileme girişimi”dir.92 Değer yüklü olmayışıyla ta- nım, bir iletişim yöntemi olarak propagandayı nesnel bir dille ifade etmektedir. Ancak propagandanın o dönemde oluşturduğu algıyı gözler önüne sermesi açısında W. T. Brande’in tanımı da önemlidir. Ona göre propaganda “çağdaş siyaset dilinde, çoğu yöne- timlerin dehşet ve nefretle karşıladıkları ilke ve düşünceleri yaymak için kurulmuş gizli örgütleri ifade etmekte kullanılmaktadır.” Bundan dolayı 17. ve 18. yüzyıllarda İngiliz dilinde propaganda hakkında pek bir şey yazılmamış, fakat takip eden yüzyılda siyaset bilimcilerin en çok başvurdukları kavramlardan biri haline gelmiştir.93 Propagandanın anlamındaki bu değişim modern zamanlarda insanları sert bir şe- kilde eleştirmeyi sağlayan bir silah olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu sila- hın etkisiyle karşıt görüşler zaman zaman zayıf duruma düşürülebilmiştir. Bu etkinin al- 91 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 82. 92 Barlett, Political Propaganda’dan aktaran: Domenach, Politika ve Propaganda, s. 17. 93 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 257. 20 tında yatan faktörlerden biri teknolojinin gelişmesi, diğeri de geliştirilen ikna yöntemler- dir. Dolayısıyla bu faaliyetler modern devlet yapısının sebebi değil sonucu olarak göste- rilebilir.94 19. yüzyılda sanayileşme sonucu, değişen toplumsal yapıyla vurgulanan sınıf bi- linci, sınıf farklılaşmalarının iyice görünürlük kazanmasına neden olmuştur. Eşitlikçi de- mokrasi de bu farklılaşmaya bir çözüm olma umuduyla ortaya çıkmıştır. Böylece gruplara yönelik propagandanın da azalacağı ve bireyleri ikna etmenin önem kazanacağı düşünül- müştür. Ancak beklenen olmamış, toplumsal değişimin sonucu olarak birey, yaşamını sürdürebilmek için bir gruba mensubiyet ihtiyacı duymuştur. Bu oluşumlar kitle toplu- munu meydana getirmiş ve kitlelere ulaşma ve onları ikna etmede propagandadan fayda- lanılmıştır. Seleflerinin propagandayı kullanarak elde ettikleri başarı, sonraki yöneticilere de propaganda tekniklerini kullanmak için örnek teşkil etmiştir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında bir politikayı savunmak ya da karşı tarafın politikasını eleştirmek için kamuoyu, bir politika aracı haline gelmiştir.95 Değişen yönetim düzeninde aksi pek de mümkün görünmemektedir. Günümüzde bir yöneticinin başarısı halk desteğini elde et- mesiyle ölçüldüğünden, propaganda halktan onay almak için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Qualter’ın deyişiyle “bir zamanlar satın alınmakta olan seçmenlerin bugün ikna edilerek kazanılması” söz konusudur.96 Dolayısıyla zamanımızda propaganda yapmak, siyasi yaşamda kalmak için bir zaruret olarak görülmektedir. b) Toplumsal Propaganda Toplumsal propaganda, politik propagandaya göre daha geniş bir alana ve muğlak bir niteliğe sahiptir. Sosyo-kültürel sermayeyi kullanarak, belirli bir inancı/doktrini veya yaşam biçimini insanlara benimsetmeyi amaçlar. Ellul toplumsal propagandayı, “bir top- lumun mümkün olan en fazla sayıda bireyi kendisiyle bütünleştirme, üyelerinin davranış- larını belirli bir kalıp çerçevesinde birleştirme, kendi yaşam biçimini dışarıda yayarak 94 Brown, Siyasal Propaganda, s. 12-13. 95 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 20. 96 Qualter, “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, s. 286. 21 kendini diğer gruplara kabul ettirme amaçlarıyla gerçekleştirdiği eylemlerin toplamı” şeklinde tanımlamaktadır.97 Ellul’a göre Ortaçağ’da kilise tarafından yapılan Hristiyanlık propagandası bunun en güzel örneğidir.98 Başlangıçta kilisenin Protestanlığa karşı başlattığı eylem, zamanla din ve devlet adamlarının karşılıklı çıkarları doğrultusunda birlikte uygulanmış ve yapılan eylem misyonerlik şeklinde kavramlaştırılmıştır. Latince “missio” kelimesinden türetilen misyon, “görev, yetki” anlamlarına gelirken, misyoner “görevli olan kişi” şeklinde tanım- lanmıştır.99 Misyoner, kilise veya dini bir grup tarafından Hristiyanlığı farklı toplumlara yaymak için görevlendirilen kişidir. Misyon kelimesi genel bir anlam ifade etmekle bir- likte özellikle dini, kültürel ve diplomatik alanlarda kullanılmaktadır. Bugün herhangi bir oluşum veya kuruluş hakkında bilgi edinmek istediğimizde ‘misyonumuz’ şeklinde açık- lamalarla karşılaşmaktayız. Bu şekilde, farklı şehir veya ülkelerde oluşum veya kuruluşun temsili sağlanmaktadır. Kilisenin yaptığı faaliyetler kullandığı yöntem ve teknikler nedeniyle politik pro- paganda ile benzerlikler göstermektedir. Eylemlerinin propaganda yerine misyonerlik kavramıyla ifade edilmesinin sebebinin, anlamsal bir arındırma olduğu söylenebilir. Sendikalar, kadın haklarını savunan oluşumlar, sağlık kuruluşları, hükümetler vb. toplumsal propagandayı kullanarak toplumsal davranışları etkilemeyi amaçlayan kuru- luşlar içinde gösterilebilir. Bu propaganda türü siyasal propagandaya nazaran daha az ha- reket ve bağlılık içermektedir. Bununla birlikte kilise gibi dini oluşumların bir aidiyet bilinci kazandırdığı bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bağlılık konusu propagandayı yapan örgüte göre değişebilmekte ve yukarıda da değindiğimiz gibi yer yer siyasal propagan- daya yakın bir görünüm sergileyebilmektedir. Toplumsal propaganda ile politik propaganda arasındaki ayırt edici özelliklerin- den biri, toplumsal olanın gönüllülük esasına dayanıyor olmasıdır. Burada politik propa- gandada olduğu gibi bir politikacı kimliğine sahip olma gerekliliği yoktur. Herhangi bir 97 Jacques Ellul, Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes, New York: Knopf, 1965, s. 62-63. 98 Ellul, Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes, s. 62-63. 99 Şinasi Gündüz, “Misyonerlik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 2005, C. 30, s. 193. 22 meslek grubunda olan kimseler ortak bir hedef için bir araya gelerek kitlelere hitap eder- ler.100 Bu nedenle toplumsal propaganda kadın hakları, kürtaj konusu, hayvan hakları, işçi hakları gibi kamuoyunu ilgilendiren konularda yapılmaktadır. Dolayısıyla, toplumsal propagandayı kullanan kişi veya oluşumlar birbirinden farklı sosyal sınıflara, meslek gruplarına hitap etmekte, bir kuram yerine bir yaşam biçimini yaymayı hedeflemektedir- ler.101 3.2. Dikey Propaganda ve Yatay Propaganda Propaganda denildiğinde ilk akla gelen dikey propagandadır. Bir siyasi ya da dini liderin kendi otoritesini kullanarak insanları etkilemeyi amaçlaması bu kapsama girer. Dolayısıyla yukarıdan aşağıya doğru bir iletişim söz konusudur. Genellikle toplumun ta- mamını hedef kitlesi olarak belirler.102 Uygulaması kolay olduğundan siyaset alanında en fazla karşılaşılan propaganda türüdür. Ancak etkisi kısa sürer, sürekli tekrar gerektirir. Goebbels’in propaganda teknikleri bu tür propagandanın tarihte en bilinen örneğidir. Yatay propaganda ise hem siyasal hem de toplumsal alanda faaliyet gösteren pro- pagandanın modern bir biçimidir. Dikey propagandadan farkı, grup içinde bir hiyerarşi- nin bulunmaması, ilkesel olarak tüm üyelerinin eşit düzeyde görülmesidir. Burada lider bir konu hakkında düşüncesini ortaya koyan veya bir tartışmayı canlandıran kişi olarak grubun diğer üyeleri gibi bir üyedir. Siyaset alanında Çin Halk Cumhuriyeti, toplumsal alanda da sosyal gruplar bu tür propagandayı yapan oluşumlara örnek verilebilir.103 Yatay propaganda üyelik esasına dayalı olduğu için üyeler arasında samimi bir diyalog söz konusudur. Daha çok mantığa dayandığı için eğitsel ve öğretici faaliyetlerde kullanılmaktadır. Bu nedenle genellikle daha küçük gruplarda varlık gösterir. Dikey pro- pagandaya göre etki etmesi uzun zaman alır fakat örgütlü bir iletişim süreci olduğundan tesiri uzun sürer.104 Kısaca, dikey propaganda tek yönlü iletişime dayanırken yatay pro- paganda insan örgütleri içerisinde gerçekleştiğinden çift yönlü iletişimi esas alır. 100 Oğuz Akyüz, Misyonerlerin Faaliyetleri ve Propaganda Teknikleri, İstanbul: Neden Kitap Yayıncılık, 2007, s. 71. 101 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 199. 102 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 202. 103 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 202. 104 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 202. 23 Günümüzde bir doktrini, dini inancı veya benzer yaşam biçimlerini benimseyen oluşumların grup içi iletişim faaliyetlerinin bir kısmının yatay propaganda kapsamına gir- diği söylenebilir. Bu tür oluşumların özellikle medya araçları aracılığıyla hem grup üye- lerinin gruba bağlılıklarını devam ettirme ve pekiştirmede hem de rekabet ortamında di- ğer gruplardan kendilerini ayırmada dikey ve yatay propagandadan yararlandıkları görül- mektedir. 3.3. Mantıksal Propaganda ve Duygusal Propaganda Propagandanın bu türleri arasında ayrım yaparken genellikle bilgi ile propaganda arasındaki farklılığa dikkat çekilmektedir. Bilgi daha çok aklıselim ve deneyim üzerinden gerçek olguları ortaya koyarken propaganda hislere hitap eder ve anlık gerçeklikleri ses- lendirir. Ancak ne bilgi ve propaganda ne de mantıksal ve duygusal propagandalar ara- sında ayrım yapmak bu kadar kolay değildir. Olgulara, istatistiklere ve ekonomik verilere dayanan propaganda, mantıksal pro- paganda olarak nitelendirilebilir. Özellikle savaş zamanlarında düşmana karşı üstünlük sağlandığında teslim olma veya silah bırakma çağrısı başarılı propaganda teknikleridir. Bu tür propagandanın yöntemi mantıksal olgulara dayanarak akıl dışı sonuçlara götür- meye imkân tanımasıdır. Bu nedenle mantıksal olarak nitelendirilse de kişiyi istenilen yönde kanalize ettiği için neticede yine propagandadır.105 Propagandanın tanımından itibaren en çok vurgulanan yönü duygulara hitap et- mesidir. Propaganda kitlelere yönelik bir iletişim biçimi olduğu için en çok faydalandığı faktörlerden biri kitlelerin duygularıdır. Propaganda faaliyetlerinin önde gelen ismi Hitler kitlelerin sayısının arttıkça duygulu ve kadınsı özellik gösterdiklerini ifade ederek duy- gusal propagandanın önemine dikkat çekmektedir. Tarihteki bir diğer önemli isim Papa II. Urban, kutsal savaşa katılacak kimseleri vahşet hikâyeleriyle savaşa hazırlamıştır.106 Propaganda tekniklerini incelerken propagandanın duygulara hitap eden yönü daha de- taylı bir şekilde ele alınacaktır. 105 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 203. 106 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 98. 24 4) Propaganda Oluşturma Teknikleri Propaganda, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda psikolojik savaş, beyin yıkama gibi kavramlarla açıklanmıştır. Fakat bunlar bir teknik olmaktan ziyade propagandanın farklı yönlerini ifade eden kavramlardır. Esas itibariyle propaganda teknikleri içinde bu- lundukları dönemin yapısal ve teknik özelliklerine göre hep yapılagelmişlerdir. Bugün propaganda üzerine bu kadar detaylı araştırmalar yapılıyor olmasının nedeni çok fazla insanı aynı anda harekete geçirmesinden kaynaklanmaktadır. Propagandanın amacı bir düşünce üzerine tartışma açmak ya da bir görüşü irdele- mek değildir. Propagandanın temel hedefi inandırmaktır. Özellikle savaş yıllarında pro- paganda, her gün yürütülmekte olan bir savaştır ve tek gayesi “yenmek için inandır- mak”tır.107 Propaganda çok farklı şekillerde ortaya konabilir ve sınırsız kaynağa sahiptir. Konu hakkında Nazi Propaganda Bakanı Goebbels’in sözleri kayda değerdir: “Propa- ganda yapmak, her yerde hatta tramvayda bile düşüncelerden söz etmektir. Propaganda, çeşitleriyle de, durumlara uymadaki esnekliğiyle de, etkileriyle de sınırsızdır.”108 Dolayı- sıyla Goebbels propaganda tekniklerinden çok amacına dikkat çekmektedir. Ona göre propagandanın amacı kitlelerin fethedilmesidir. Modern propagandanın oluşumuna kadar ikna, retorikle eşdeğer kabul edilmiş- tir.109 Platon kötü bir şeyi iyi olarak gösterebilme potansiyelinden dolayı retoriğe eleştirel yaklaşmıştır. Platon retorik konusunda kaynağın ahlaki özellikleri üzerinde durmuş, ah- laki amaca ve gerçeklik bilgisine sahip olmayanların böyle bir ikna yöntemini hiç kullan- mamaları gerektiğini ifade etmiştir.110 Sistemli bir ikna teorisi ortaya koyan ilk kişi olarak Aristoteles, Retorik adlı çalış- masında retoriğin ahlaki boyutundan çok bir konuşma tarzı olduğuna dikkat çekmiştir.111 Aristoteles çalışmada bir hakikati aktarmayı değil, ikna yollarını keşfetmeyi amaçlamak- tadır. Ona göre retorik ve diyalektik, bir konunun bilimsel olarak tam bir incelemesi olmayıp bir konuda kanıt sağlama melekeleridir. Retorik ve diyalektiği bir sanat olarak kabul eden Aristoteles, retoriğin bir törel amaç barındırdığını ifade etmekte ve retoriği 107 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 50. 108 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 51. 109 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 67. 110 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 68. 111 Aristoteles, Retorik, s. 33. 25 “belli bir durumda, elde var olan inandırma yollarını kullanma yetisi” olarak tanımlamak- tadır. Buna göre tarihte retorisyenlere en güzel örnek Sofistlerdir.112 Retorik ile propa- ganda amaç yönünden burada birbirine yaklaşmaktadır. Çünkü propagandanın amacı kay- nağın fikirlerini hedef kitleye tanıtmasıdır. Bu tanıtımla birlikte kamuoyunun oluşumu ve yönetimi mümkün hale gelmektedir. Diyalektik ise diyalektisyenin sahip olduğu yetisi sayesinde tümellere ulaşmayı amaçlayan bir yöntemdir.113 Her ikisi de tartışmalı konuları ele alırken retorik, karmaşık bir tartışmayı eğitim düzeyi fark etmeksizin insanlara kanıtlamayı ve onları ikna etmeyi amaçlar. Bu nedenle retorik örnekleri kullanırken diyalektik tümevarım yöntemini esas alır. Aslında Aristoteles’e göre örnek de bir tümevarımdır ve bu iki yöntem en çok örnek- lerden ve kıyaslardan yararlanır.114 Retoriğin bir ikna sanatı olarak propagandadan bazı yönlerden ayrıştığını öne sü- ren çalışmalar da bulunmaktadır. Bu düşünceye sahip olanlara göre modern propaganda hitabet sanatından farklı bir yapıya sahiptir. Hitabet tarihi farklı ikna tekniklerini kullanıp etiği temel alırken, modern propaganda çıkara dayalıdır ve bir kuramdan ziyade Hitler’in Kavgam kitabı ya da Goebbels’in günlükleri gibi kılavuz kitapları temel almaktadır.115 Fakat yine de retorik sanatını anlamadan propagandayı anlamak pek mümkün görünme- mektedir. Aristoteles’e göre iknaya dayalı bir iletişim sürecinin temelinde konuşmacının ki- şisel karakteri(ethos), dinleyenlerin coşkularını harekete geçirme gücü(pathos) ve inandı- rıcı kanıtlar yoluyla bir mesajı delillendirerek sunma(logos) bulunmaktadır.116 Romalı avukat ve hatip Cicero ise, Aristoteles’in retoriğini kabul etmekle birlikte kendi anlayışına göre ‘hatibin görevleri’ni şu şekilde açıklamaktadır: “Hoşa gitmek” (hatibin güven tesisi), “öğretmek” (mantıklı bir mesaj vermek) ve “şevke getirmek” (muhatabı duygusal an- lamda etkilemek).117 112 Aristoteles, Retorik, s. 37. 113 İsmet Şahin, “Diyalektik: Platon Aristoteles Kant Hegel”, s. 5. https://www.acade- mia.edu/11747945/D%C4%B0YALEKT%C4%B0K_Platon_Aristoteles_Kant_Hegel, (18.11.2018). 114 Aristoteles, Retorik, s. 39. 115 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 72. 116 Aristoteles, Retorik, s. 19, 38. 117 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 60-61. 26 Pek çok tekniğin kullanıldığı propaganda sürecini bu iki önemli ismin düşüncele- rini de göz önünde bulundurarak üç ana strateji şeklinde ele alıp çeşitlendirmek mümkün- dür. Fakat burada çalışmamız gereği bu stratejileri sadece kitlelere seslenen bir hatibin konuşması olarak görmemek; bir kitap, dergi, radyo veya televizyon programı, bir sosyal medya aracı ile gerçekleştirilen çoklu mesaj içeriklerinin de bu kapsamda incelenebilece- ğini ifade etmek gerekmektedir. 4.1. Kaynağın Güvenilirliği İletişim sürecinde kaynağın güvenilirliği iletişimin temel ilkelerindendir. İkna sa- natında kaynağın niyetine vurgu yapan Aristoteles, güvenilirliği bir ikna yöntemi olarak ele almıştır.118 Propagandada bulunan kaynak, “[a]lıcının kendi endişelerini, gerginliklerini, is- teklerini ve umutlarını ifade eden biri”dir.119 Dinleyiciler yani hedef kitle hitabetin ta- mamlayıcı unsurudur ve iletişimin merkezinde bulunur. Dinleyiciler konuşmayı konuş- macının güvenilir olduğu ön kabulüyle dinlediklerinde ya da herhangi bir eseri güvenilir olarak nitelediklerinde verilen mesajlara ikna olmaları kolaylaşır. ‘Güvenilir’ nitelemesi aynı zamanda bir imaj oluşumunu da beraberinde getirir. İyi bir imaj, liderin hedef kitle- sinin gözünde önemli bir konum elde etmesini sağlar. Kaynak gündemi belirleyen kişidir ve bunu yaparken de içinde bulunduğu topluluğun sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik ya- pısını dikkate almak durumundadır. Bu minvalde kaynağın insanlarda güven oluşturma- sını sağlayan çeşitli teknikler bulunmaktadır. a) Otoriteye Dayanma Otorite kavramı burada, Weber’in ele aldığı şekliyle bir ‘karizma’ya sahip kişi ya da eser için kullanılmaktadır.120 İnsan, geleceğe doğru bir yaşam idealiyle ve geçmiş ile bağını koparmadan bir oluş içinde yaşayarak kendi anlam dünyasını kuran ve yaşamını bu dünya içinde sürdüren bir varlıktır. İnsanı yönlendirmek için geçmişte yaşamış önemli kişilere dayanmak ve gelecekte gerçekleşecek ortak düşler oluşturmak propaganda ya- 118 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 69. 119 Paul Keckskemeti, “Propaganda”, s. 844-870’ten aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 65. 120 Max Weber, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, çev. Özer Ozankaya, Ankara: İmge Kitabevi, 1995, s. 352. 27 panların faydalandığı ikna biçimleridir. Otoriteye dayanma, kitle toplumunda muhayyi- lede bulunma yönü zayıflamış insanları bir düşüncede, inançta birleştirmek için oldukça elverişlidir. Çünkü muhayyile, insanın geçmiş ile gelecek arasında bağlantı kurmasını sağlayan melekesidir. Kitle toplumunda muhayyile, bir liderin söylemleri aracılığıyla gerçekleşir ve böylece geçmiş ile gelecek arasındaki bağlantı dışarıdan bir müdahaleyle sürdürülür. Do- menach’ın ifadesiyle “Tıpkı düş gibi, propaganda da bir başka yaşam sürmemize katkıda bulunur”.121 Propaganda kaynağı bu yönüyle tüm kaygıları, arzuları ve umutlarıyla mu- hataplarının temsilcisidir ve propagandanın büyüsü de buradadır. Mesajı veren kişi eğer toplum tarafından yeterince tanınmıyorsa ya da imajını güç- lendirmek istiyorsa, hedef kitlede değer gören bir isme referansla kendini ifade eder veya mesajlarında o kişinin sözlerinden alıntılar yapar. Aynı teknik mesajını daha etkin kılmak için de söz konusudur. Özellikle hedef kitlenin net bir görüşünün olmadığı veya tam tersi görüşe sahip olduğu bir konuda geçmiş mirasa gönderme ile iknaya başvurulur. Böyle- likle propagandaya yönelik bir güven sağlanır veya pekiştirilir. Son zamanlarda sıklıkla karşılaşılan “Atatürk yaşasaydı … derdi” gibi ifade ka- lıpları bu tekniğe örnek verilebilir. Yine siyasi bir liderin Fatih Sultan Mehmed’i, II. Ab- dülhamid’i; dini bir liderin Gazzalî’yi Necip Fazıl’ı örnek göstererek gittiği yolu anlat- ması ya da Humeyni’nin kendisini Peygamber torunuyla özdeşleştirerek ifade etmesi bu bağlamda ele alınabilir. Kendisini Hz. Hasan’a değil de Hz. Hüseyin’e benzetmesi122 ise benimsediği misyonu göstermektedir. Savaş propagandasında yine lideri övmek amacıyla pankartlarda otoriteye başvurma tekniğinden faydalanılmıştır. “Allahu Akbar, Khomeini Rahbar” (Allah büyüktür ve Humeyni liderdir) sözü,123 Humeyni’nin Allah’ın dinini ya- şatmaktaki davasını ve Allah’ın yüceliğinden güç aldığını ifade etmektedir. “Lebbeyk Ya 121 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 92. 122 Peter Chelkowski, Hamid Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, çev. Anıl Birer, İstanbul: The Kitap Yayınları, 2018, s. 220. 123 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 286. 28 Humeyni!”124 gibi ifadelerin kullanımı da sıradan bir insana kutsal bir misyon kazandır- maktadır. Çalışmamız açısından önem arz eden tasavvuf alanında tarikat geleneğindeki mürşid silsileleri otoriteye dayanmanın en iyi örneklerindendir. b) Biraderlik Tekniği Sendikal faaliyetlerin revaçta olduğu bir dönemde Fransa’da yaşamını sürdüren Gustave Le Bon, kitle psikolojisi ile ilgili çeşitli çalışmalarda bulunmuş, içinde bulundu- ğumuz çağa “Kitleler Çağı” adını vermiştir.125 Le Bon, belli bir kolektif ruh taşıyan olu- şumlara “psikolojik kitle” şeklinde ifade etmiştir. Ona göre “Psikolojik kitle, bir an için birbiriyle kaynaşmış, farklı (heterogene) unsurlardan toplanma geçici bir mahluk gibi- dir.”126 Le Bon’a göre kitleyi oluşturan bireyler birbirlerinden ne kadar farklılık arz ederse etsin kitlesel bir harekette bulunduklarında kolektif bir ruha sahip olmaktadırlar. O, böyle bir yapının üç özellik taşıdığını öne sürmektedir. Bunlar isimsizlik (anonimlik), düşünsel etkileşim ve telkine kabiliyetli olmaktır.127 Propagandayı en etkin kullanma biçimlerinden biri birlik duygusu oluşturmaktır. Aynı duygu durumunu paylaşmak grup bilincini oluşturan önemli etkenlerdendir. Özel- likle bir etiket altında bir araya gelen insanlar üzerine yapılan çalışmalarda, birlikte uzun bir geçmişleri olmamasına rağmen insanların böyle bir etiketi paylaşmaları, akraba gibi davrandıklarını ortaya koymuştur.128 Bazı tesirli kelimelerin kullanılmasının kitlelere ön ikna aşamasında bir anlam dünyası sunması gibi böyle bir etiket de ortak bir anlam dün- yası içinde bulunmayı sağlamaktadır. Bu teknikle grup içindeki birlik ve beraberliğe aşırı vurgu yapılırken grubun dışındakilerin farklılığı büyütülmekte ve “biz” ayrımı oluşturu- larak yapılan eylemler o gruba özgü kılınmaktadır.129 Toplumsal bir grup, insana sunulan hazır bir anlam dünyasıdır. Eğer halihazırda bir grup yoksa propagandayı yapan lider konumundaki kişi grubu oluşturmak için ya yeni ayrımlar oluşturur ya da geçmişteki ayrımları gün yüzüne çıkarır.130 Her iki yöntem de 124 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 287. 125 Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, çev. Hasan Can, Ankara: Tutku Yayınevi, 2014, s. 13. 126 Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 27. 127 Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 29-30. 128 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 250. 129 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 251. 130 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 253. 29 aidiyet için bir çerçeve oluşturur. Bu çerçevenin içinde bulunan kişiler duygusal yönden birbirlerinden etkilenirler. Böyle bir etkileşimi Le Bon, “kitlelerin düşünsel aynılaşması- nın psikolojik kanunu”131 şeklinde tanımlarken; Espinas, “ruhsal bulaşma yasası” olarak ifade etmektedir. Arı toplumları üzerine yapılan bir incelemede kovandaki hareketliliği nöbetçi arının davranışlarının oluşturduğu tespit edilmiştir. Hayvan sürüleri üzerine ya- pılan bu gibi tespitlerin benzer şekilde insan topluluklarında da görüldüğü farklı çalışma- larla ortaya konulmuştur. Buna göre liderin yapmış olduğu bir söylem veya davranış, grup üyelerinin de düşünce veya davranışı haline gelmektedir. Nihayetinde kitle dışarıdan ge- len seslere kulağını kapatır ve birbirlerinden etkilenerek davranışlarını şekillendirirler. Grup üyeleri arasında bir tümlük izlenimi veren bu teknik “bulaşma yasası” olarak ifade edilmektedir. Grup dışındaki insanları bile etkileyerek onlara katılmalarını sağlayabilen kitle yürüyüşleri, bulaşma yasasının işlevselliğini gösteren en iyi örnektir.132 Günümüz kitle toplumunda insanların kendi düşüncelerini doğrudan ortaya ko- yamamaları, bir karizmatik liderin arkasından gitmeyi kolaylaştırmaktadır. Bir gruba yeni katılım sonucunda oluşan bağlılık, davayı yüklenen liderin bir kahraman gibi algılanma- sına neden olmaktadır. Bağlılık, kişiyi onun gibi hareket etme isteğine götürdüğünden iletişim kişisel sürükleme tarzında gerçekleşmektedir. Böyle bir ilişki tarzı Domenach’ın ifadesiyle “örneğin bulaşması”dır. Ona göre “[g]ücünü yitirmiş, kendi kendinden kuşku- lanır olmuş çağdaş kitle, kendisinden kaçan bir mutluluğun gizine ulaşmış görünen, kah- ramanlık susuzluğunu gideren kimselerin, “örneklerin”, bilenlerin, geleceği avuçlarında tutanların çekimine kapılıyor kendiliğinden”. Bu tespit üzerine verdiği örnek ise aynı il- keleri bir kardeşlik havası içinde benimseyen Katolik kilisesidir.133 Böyle bir oluşum ki- lise yapılanmasından ibaret değildir. Kaldı ki, böyle bir analizi sadece Domenach yapma- mıştır. Bauman da Cemaatler kitabında yeni toplumsal yapının oluşumunda modern in- sanın yoksunluklarını dile getirmektedir.134 Toplumsal değişimin gerçekleştiği zaman- larda gelenekten yoksunlaşma kitleleri propagandaya açık hale getirmektedir. Dolayısıyla burada propagandanın işlevi, yoksunluk içindeki edilgen insanların, etkenlerin arkasın- 131 Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 26. 132 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 71. 133 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 71. 134 Bauman, Cemaatler, s. 8. 30 dan gitmelerini sağlamaktır. Le Bon ise tek nedenin bu olmadığını, bizatihi bir kitle ol- manın kişileri telkine yatkın hale getirdiğini ileri sürmektedir. Ona göre propaganda, bir nevi hipnoz etkisi göstermektedir.135 Biraderlik tekniğinde yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü üzere lider ile öz- deşleşmeye başvurularak ikna gerçekleştirilmektedir. “İkna eden kişi, dinleyici kitlesin- deki üyelerin dilini konuşan iç sesleridir.”136 Dolayısıyla ikna, kaynak ile alıcı arasında ortak duyguların, simgeler ve fikirlerin paylaşımıyla gerçekleştiğinden özdeşleşme, ikna eden ile edilenler arasındaki ilişkiyi güçlendirmektedir. 4.2. Ön İkna Muhatabı bir konu hakkında olumlu ya da olumsuz yönde etkilemek için gerçek- leştirilen ilk aşamadır. Ön iknanın gerçekleştirilebilmesi için hitap edilen kitlenin tarihi ve kültürel yapısının, inançlarının iyi bilinmesi gerekmektedir. Propaganda ulusal söy- lemler, geleneksel önyargılar, kuşkular veya nefretler üzerine inşa edilmektedir. Kitleye hitap eden kişi, mesaj vereceği konu hakkında insanların ne düşündüklerini, konunun top- lumda nasıl ele alındığını ve hangi yönlerinin tartışmaya açık olduğunu iyi bir şekilde analiz eden kişidir. Burada hedef kitlenin kaynağa olan güveni en önemli etkendir. Propagandanın ön ikna sürecinde izlenen teknikler ise mesajın sürekli tekrarı ile seçilen sloganlar ve sembollerdir. a) Tekrar Propaganda teknikleri içerisinde en fazla üzerinde durulan konu tekrardır. Bu, anahtar bir kelimenin, bir sloganın tekrarı olabileceği gibi bir temanın tekrar edilerek iş- lenmesi de olabilir. İnsanları sözel veya simgesel sembollere karşı istenilen şekilde yön- lendirmeyi sürekli tekrarlarla yapmak mümkündür. Goebbels İngilizlerin, sloganlarını sık sık değiştirdikleri için propagandalarının başarılı olamadığını söylemektedir.137 Goebbels’e göre sık tekrar edilen bilginin, tekrar edilmeyene göre daha doğru ol- duğu algısı oluşmaktadır. Bir sembol veya nesne ile ne sıklıkta karşılaşılırsa o denli cazip 135 Le Bon, Kitleler Psikolojisi, s. 30-31. 136 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 66. 137 Leonard W. Doob, “Goebbels’in Propaganda İlkeleri”, çev. Ünsal Oskay, s. 359, http://dergiler.an- kara.edu.tr/dergiler/42/418/4641.pdf, (18.11.2018). 31 geldiği çeşitli araştırmalarla ortaya konulmuştur. Asırlar önce tekrarın neden olduğu aşi- nalığın Yunan hikayecisi Ezop tarafından bayağı görülmesine karşın sık tekrar, günü- müzde reklamcılığın en çok başvurduğu tekniklerden biridir. Aşinalık Ezop’un düşündü- ğünün aksine tercihleri reklamcılık açısından olumlu etkilemektedir.138 Reklamcılık ve propaganda arasındaki ilişki çalışmanın ilerleyen sayfalarında ele alınacağından bu kı- sımda reklamcılığa daha fazla değinilmeyecektir. Bir konuşmayı ya da herhangi bir iletişim aracılığıyla iletilecek mesajı sorularla zenginleştirmek de tekrarla desteklenen başka bir ön ikna tekniğidir.139 Sorular insanların dikkatini çekmede ve istenilen yönde güdülemede oldukça etkili araçlardır. Bir sorunun sorulma biçimi insanın karar verme mekanizmasını şekillendirme gücüne sahiptir. Kısa fakat kitle üzerinde yanıta etkisi olan sorular tekrar edilebilme olanağı ile birlikte propa- gandanın gücünü arttırmaktadır. b) Kavramlar, Sloganlar ve Semboller Propagandanın temelinde toplumun benimsediği kültürel efsane ve klişeler bulun- maktadır ve propagandanın icra edildiği dönemle bağlantı kurularak bu efsane ve klişeler mesajı güçlendirmektedir. Herkes tarafından benimsenmiş imgelerin kültürde yer edin- miş olmasından dolayı da propaganda ayrımını yapmak zorlaşmaktadır. Propagandanın mahareti de aslında budur. Propagandanın en çok başvurduğu mesaj içeriklerinden biri gelecek vurgusudur. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda savaşlarla, büyük değişimlerle karşı karşıya kalan toplum- lar propaganda ile yeni düşlere yönlendirilmişlerdir. Elbette bunda insanın geleceğe dö- nük yaşamasının etkisi vardır. Toplumda önemli olan simgesel kişiler, düşünce kalıpları, bir inançla bağlantılı kavramlar seçilip sloganlaştırılarak ve sürekli tekrarlanarak hedef kitleyi ikna etmede kullanılmaktadırlar. Hedef kitlenin geçmişte benimsediği bir düşünce veya sözcük üzerinden bu şekilde bildirimde bulunma “aşılama yasası” olarak ifade edil- mektedir.140 Aşılama kuralıyla zamanın önemli olaylarını ayrıntılı bir şekilde ele almak yerine dikkat çeken genellemelerde bulunulmakta, kitleler tarafından kabul gören keli- meler kullanılarak düşünceleri etkilemek mümkün hale gelmektedir. 138 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 208-209. 139 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 115. 140 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 113. 32 Kelimelere ve kavramlara anlamlar yüklenmesi insanın düşünme yetisinin bir so- nucudur ve kavramlarla oluşturulan beklenti, insan zihninde gerçekliğe dönüşebilmekte- dir. Kelimeler ve kavramlar aracılığıyla hedef kitleye bir dünya tanımı sunulmakta ve bu tanım etiketlerle hafızalara kazınmaktadır. Birkaç kelimeden oluşturulan parola, gerçek- leştirilmek istenen amacı ifade ederken; slogan, kitlelerin duygularına hitap ederek tutku- larını, coşkularını, kin veya nefretlerini harekete geçirmektedir. Bu nedenle kelimeler ön iknayı sağlayan en önemli araçlardır ve insanın sosyal dünyasını tanımlayıp oluşturmakta, hayal dünyasını etkileyerek hareketlerini belirlemektedir. Eğer istenir ve yoğun bir şe- kilde ele alınırsa bir karenin bile aslında bir çember olduğunun kabul ettirilebileceğini düşünürken Goebbels, “Bir kare ve bir çember nedir ki? Sadece kelimeler ve kelimeler gizli fikirleri sarmalayıncaya dek yoğrulabilirler.”141 demektedir. Goebbels’in stratejisi somut bir örnek olması açısından da önemlidir. O, Hitler’in liderliğinde Enformasyon Bakanlığını yürütürken ‘Führer’ kelimesinin basın tarafından başka devlet adamları için kullanılmasını yasakladığını, bir kelimenin ya da kavramın tek bir kişiyi ya da olayı çağrıştırması gerektiğini ifade etmektedir.142 Diğer insanlara üstün- lüğünü ifade etmesi ve dini kültür açısından öneminden dolayı Humeyni için kullanılan “İmam” unvanı da benzer bir önemi haizdir. Bu unvan teist bir inanışta bir insan için kullanılabilecek en yüksek mertebeyi vermesinin yanı sıra Şii inancı gereği onun hatasız- lığının da ifadesi olmuştur.143 Mesajı uygun sembollerle ve hedef kitleye tesir edeceği bilinen anahtar kelime- lerle zenginleştirmek mesajın kabul edilebilirliğini arttırmaktadır. Heidegger “her imle- nim bir ilişkidir” derken her simgenin mutlaka bir düşünce ile ilişkili olduğuna ve insan- ların anlam dünyası ile alakasının önemine dikkat çekmiştir.144 İnsan zihnini süratle ha- rekete geçirmeyi sağlayan en etkili araçlardan biri sembollerdir. Sembollere olan bu ilgi- 141 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 90-91. 142 Doob, “Goebbels’in Propaganda İlkeleri”, s. 359. 143 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 85. 144 Martin Heidegger, Varlık ve Zaman, çev. Kaan H. Ökten, 2. Baskı, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2011, s. 80. 33 sinden dolayı Ernst Cassirer insanın tarihte zaman zaman “animal symbolicum” (sembo- lik hayvan) şeklinde tanımlamaktadır.145 Sözel ifade sembollere dönüştürüldüğünde “ka- rizmatik an” zuhur etmekte ve propaganda da en büyük etkisini rutinler arasında ortaya çıkan bu anda açığa çıkarmaktadır.146 Ayrıca semboller kültürde kalıcılığı sağlayan güçlü unsurlardır. Güç ve ihtişamı göstermede mimarinin etkisini fark eden Mısır firavunları sfenks ve piramitleri kullana- rak bu yapılar üzerinden propagandalarını hem somutlaştırmış hem de kişiselleştirmişler- dir. Uygarlığın gelişimiyle birlikte tapınaklar, devasa heykeller ve pek çok büyük yapılar propagandanın “ikonografisi” haline gelmiştir.147 İkonlar dinlerin ya da dini hareketlerin en çok kullandığı sembollerdendir. Hristi- yanlık’taki İsa ve Meryem ikonografilerinin yanı sıra, Şiilik’te Hz. Ali ve Hz. Hüseyin resimleri, İran İslam Devrimi’nde Ayetullah Humeyni’nin sakallı ve sarıklı görüntüsü öne çıkan ikonlardır. Bir mesajın içeriğine göre bir bayrak, bir amblem ya da önemli bir anıtın/eserin kullanılması, insanlarda mesajın vakit ayırmaya değer olduğu algısı oluşturmaktadır. Aynı zamanda bunlar, kaynağa ve iletiye olan güveni arttırmaktadır. Bir kuruluşun, tele- vizyon kanalının, dergisinin isimlendirilmesi, mesajına uygun logolar oluşturulup kulla- nılması aracın mesaj olarak kabulünü ortaya koymaktadır. Gündelik hayatta dolaşımı en fazla olan bir araç olarak para da propaganda rolünü icra etmektedir. Kullanılan semboller aynı zamanda bir konsept oluşturmakta ve bu da kolektif hafızanın devamlılığını sağla- maktadır. Kolektif hafıza burada, geçmişten bahisle içinde yaşanılan dönemi etkilemeye yarayan bir propaganda eylemi olarak görülebilir.148 Bir sınıfa veya gruba aidiyeti simgeleyen giyim tarzı sembolik bir kimlik ortaya koymaktadır. Uygarlık tarihi boyunca yönetici sınıfa mensup insanların kılık kıyafetleri, kullandıkları renkler, törensel davranışları kendi konumlarının meşruluğunu gösteren önemli ritüellerdir ve sembolik kimliğin tezahürünün en açık örnekleridir. Benimsenen doktrinin mesajını yaymak amacıyla bir propaganda tekniği olarak sembolik kimliğin kullanımını iki boyutuyla ele alabiliriz. Öncelikle aynı tarz kıyafet giyen kimselerin, 145 Ernst Cassirer, İnsan Üstüne Bir Deneme, çev. Necla Arat, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1997, s. 42. 146 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 33. 147 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 83-84. 148 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 262. 34 içinde bulundukları sınıf veya gruba ait oldukları bilincini kuvvetlendirmektedir. İkinci olarak da o sınıf veya grubun dışarıda kalan insanlara karşı sınıfın veya grubun imajını ortaya koymakta, gözlemciye yaşam tarzına dair mesajlar vermektedir.149 Sembolik kimlik toplumda çeşitli imgelerle imajlarla görünürlük kazanır. Fran- sızca “image” kelimesinden dilimize geçen imaj, “duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıması” olarak tanımlanmaktadır.150 İmaj, görsel temsilin olmazsa olmazıdır. Bir insanın tavır, tutum ve davranışları, görüntüsü nasıl imaj olarak ifade edi- liyorsa, seçilen bir ikon, sembol de imaj olarak ifade edilebilir. Bir niyetle oluşturulan imaj, gösterge oluşuyla bir mesaj verir ve o imajda kendinden bir şeyler bulan insanların onu yorumlamasına imkân tanır. Çünkü her imaj içinde bulunduğu kültürden izler taşır. Hristiyanlığın yükselişinde başvurulan teknikler incelendiğinde dini propagan- dada imge ve duyguların mahir bir şekilde kullanımı görülmektedir. İmgeler geleneksel mesajlara yeni anlamlar yüklemede etkili araçlar olmuşlardır. Dini hikayeler, tapınaklar- daki figürler, bireyleri öne çıkaran benzetmeler (Simon “balıkçı” gibi.) mesajlarda duygu aktarımını güçlendirmek için bir arada kullanılmıştır. Hristiyan propagandasının en önemli özelliği insanlığın sözü olduğu için kolay anlaşılır olmasıdır. Dinin mesajının maddeleştirilerek temel ilkeler halinde sunulması kabulünü kolaylaştırmıştır. Yayılma- sını hızlandıran faktör ise hücresel bir propaganda anlayışı geliştirmiş olmalarıdır. Küçük gruplar tarafından oluşturulan mesajlar yine bu gruplar arası iletişim yoluyla tüm dünyaya yayılma imkânı bulmuştur.151 Hristiyanlığın en önemli sembolü olan haç, Hz. İsa’nın ölümünden üç asır sonra Hristiyanlar tarafından oluşturulmuştur. Çarmıh, bakire ve çocuk, boynuzlu ve kuyruklu şeytan, aslan ve kuzu gibi semboller Hristiyanlığın başarıya ulaştığı yıllarda benimsenmiş olup günümüzde de dinin önemli temsilleri olarak müntesipleri arasında anlamlarını sür- dürmektedirler. Bir düzen gözetmeksizin belli yerlere yazılan graffiti de artan sayılarını ve güçlerini göstermek amacıyla Hristiyanlar tarafından güçlü bir propaganda aracı ola- rak kullanılmıştır.152 149 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 8. 150 http://tdk.gov.tr/?option=com_karsilik&view=karsilik&kategori1=abecesel&kelime2=İ, (11.03.2019). 151 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 94-95. 152 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 95-96. 35 Devletler ya da soylu aileler arasında yapılan evlilikler sembolik olarak ifade edi- lebilecek bir başka propaganda biçimidir. Başka bir sözleşmeye gerek kalmaksızın fethe- dilen yerlerdeki halkları uzlaştırmada evliliklerden faydalanılmıştır.153 Günümüzde ünlü iş adamları, siyasi partiler ya da dini grup liderlerinin çocuklarının evliliklerinin haber değeri taşıması evliliğin hala etkin bir propaganda biçimi olduğunu göstermektedir. Zaman zaman vefat eden önemli bir devlet başkanının veya toplumda değer gör- müş bir din adamının cenaze töreni de simgesel anlamda bir propaganda etkinliği olarak kullanılabilmektedir. Diğer dinlere mensup kimseler için cenaze töreninin yapıldığı yer, defnedildiği kabristan; Müslüman kimseler için cenaze namazının kılındığı cami, hem o gruba ait kimseler hem de grubun dışında kalanlar için mesaj yüklü etkinliklerdir. Ön iknayı sağlayan bir başka teknik de analojiler ve metaforlarla bir tema oluştur- maktır.154 Analoji yöntemi Aristoteles retoriğinde kıyası akla getirmektedir. Bu teknikle, örnekler arasında benzerlikler kurarak düşünce aktarımı sağlanmaktadır. Günümüzde ya- şayan bir liderle tarihte önemli bir başka liderin kıyaslanması ya da güncel bir olayın geçmişteki başka bir olayla bağlantı kurularak aktarılması iknaya olanak sağlamaktadır. Tarihte Başkan Bush’un Saddam’ı Hitler’e benzetmesi ve “Saddam Hitler’dir” metaforu bu yöntemin başarılı bir örneğidir. Bir kişi ya da olay ile ilgili yapılan tanım, benzetme ya da sınıflandırma, kişiye yahut olaya dair hareket tarzını şekillendirmektedir. Çalışmamızın temelini oluşturan propaganda kavramının bir metafor olarak kul- lanımı da benzer şekilde bir hareket tarzını açığa çıkarmaktadır. Metaforlar gündelik ha- yatta dilimizde, düşüncemizde, kullandığımız kavramlarda ve hatta eylemlerimizde ken- disini göstermektedir. Metafor, “bir forma en az iki içeriğin sığdırılması” şeklinde tanım- lanabilir.155 Aslında metafor bir tür kavramı yoruma açma girişimidir ve “bir metafor, bize daima gerçeklik hakkında yeni bir şeyler söyler”.156 Örneğin “Propaganda işgaldir” denildiğinde cümleye bir niyet yüklenir ve propaganda, sakınılması gereken bir şey olur. “Propaganda eğitim tekniğidir” ifadesinde ise kavram, farklı bir işlevi icra etmektedir. Metaforun eyleme dönüklüğü ise “Senin için önemli olan bir kanaatin var” ya da “Diğer 153 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 85-86. 154 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 103. 155 George Lakoff, Mark Johnson, Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil, çev. Gökhan Yavuz Demir, 2. Baskı, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015, s. 10. 156 Lakoff, Johnson, Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil, s. 10. 36 katılımcı seninle aynı kanaatte değil” cümlelerinde görülmektedir. Birinci cümle, cümle- nin sahibini bir noktada mevzilendirirken, diğer cümle farklı bir mevziin varlığını ortaya koymaktadır.157 Günümüzde propaganda kimi yönleriyle siyasi olmaktan ziyade şiirsel bir anlatıya sahiptir. Bu nedenle bu başlık altında ele alınan kelimeler ve semboller modern propa- gandanın bel kemiğini oluşturmaktadır. Resimler, şarkılar, bayraklar kaynak ile hedef kitle arasındaki mesafeleri azaltmakta, birlik duygusunu kuvvetlendirmektedir. Oluşturu- lan kardeşlik görüntüsü ve kurtuluş umuduyla “[s]evinçten yoksun kalmış bütün bir dünya, söylenler imparatorluğunun eline düş(mektedir)”. 158 Propaganda katılımı sağla- mak için şiirden teknik anlamda beslenmektedir. Söz, imgeler ve bunların arasındaki uyum, insanları istenilen noktaya çeken büyülü bir dünya sunmaktadır. Her insan topluluğunda karşılaşılan mitler propaganda faaliyetlerinde de oldukça geniş bir yer edinmektedir. Levi-Strauss mitler üzerine incelemede bulunurken mit ve tarihi birlikte ele alır ve mit ile tarihin birbirinden farkının olmadığını ifade eder.159 Ona göre mitler geleceği şimdiye ve geçmişe bağlamaya yarar ve tarihin işlevi de bundan farklı değildir. Bu anlayışa göre yazısız toplumlarda yaygın olan mit, yazının kullanı- mıyla tarihe dönüşmektedir. Bu nedenle bir ulus oluşturulurken (örneğin Amerikan ulusu) mitlerin propaganda değeri oldukça yüksektir ve her ulusun inandığı efsaneler bulunmak- tadır.160 Mitlerin gerçekleşmiş ya da gerçekleşmemiş olaylardan oluşmuş olması çok da önemli değildir. Bazen toplumsal kültürden, tarihteki ortak hatıralardan, dini hassasiyet- lerden ödünç alınan olay abartılı anlatılarla mite dönüşürken bazen de yaşanmamış bir ‘gerçeğin’ oluşmasına imkân verir. Çünkü mitsel bir bakış, kendine özgü bir gerçeklik ön kabulüne dayanır. Propagandanın temelini oluşturan mit söylemlerde ya da kitaplarda ele alınmasının yanı sıra pullar, posterler ve sembollerde işlenerek bir anlam birliği sağla- nır.161 Tüm bu teknikler hedef kitleyi büyülü bir dünyada konumlandırmayı sağlayarak ön iknada bulunmakta ve böylece propagandanın etkisini artırmaktadırlar. 157 Lakoff, Johnson, Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil, s. 117. 158 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 91. 159 Claude Levi-Strauss, Mit ve Anlam, çev. Gökhan Yavuz Demir, İstanbul: İthaki Yayınları, 2013, s. 75. 160 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 119. 161 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 34. 37 4.3. His Uyandırma Mesajını bulunduğu şartlar içinde güvenilir bir imaj ile ortaya koyan kişinin dikkat etmesi gereken hususlardan biri muhatap kitlenin mesaja vereceği tepkidir. Hem Aristo- teles hem de Cicero’nun iletişim sürecinde hatiplere uyarılarında bu konuya verdikleri önem görülmektedir. Verilen mesajın duyguları hareket ettirici yönü iyi hesaplandığında mesajın etkisi istenilen yönde artmaktadır. Bundan dolayı kaynağın mesajı oluştururken insanların duygusal iniş-çıkışlarının farkında olması, toplumda hangi kavramlara ne gibi anlamların yüklenildiğini bilmesi gerekmektedir. Çünkü duyguları harekete geçirecek un- surların başında ön yargılar gelir. Ön yargı, toplumun bir konu hakkındaki hazırbulunuş- luğunu ifade etmektedir.162 Ön yargılara yönelik mesajlarla kitlelerde bir coşkunluk hali oluşturulmaktadır. Böyle bir coşkunluk hali aslında kişisel yargılara bir çağrıdır ve me- sajın kabulünü kolaylaştırmaktadır.163 Üstelik duygusal coşkunluğu harekete geçirme, kitle toplumunda insanlar nezdinde kaynağın otoritesini de sağlamlaştırmaktadır. Mesajın mantıklı olması şevke getirmek hususunda dikkat edilmesi gereken bir detaydır. Çünkü kitlelerin her şeyi olduğu gibi kabul edip coştuğu veya nefret gösterdiği söylenemez. Konuşmacının çeşitli materyallerle mesajını desteklemesi gerekmektedir. Bu materyal bir siyasetçi için bir yasa, sözleşme veya anayasa olabilirken, dini lider için kutsal kitap, bilim insanı için ispat edilmiş bir teori olabilmektedir. Mesajın güvenilirliği kaynağın güvenilirliği ile de doğrudan irtibatlıdır. Bir söylem aracılığı ile duygusal tepki bir kez oluşturulduktan sonra çeşitli araç ve yöntemlerle defalarca tekrar ettirilir. Aynı içerikteki söyleme verilen aynı tepkiler za- manla alışkanlığa dönüşmekte ve bir davranış kalıbı oluşmaktadır. Propagandanın amacı da bu davranışları oluşturmak veya oluşmuş davranışları istenilen şekilde yönlendirmek- tir. Davranış değişikliği pek kolay olmadığından propagandacı hem bilgilendirici hem de ikna edici iletişim tekniklerini kullanmaktadır.164 Günümüzde “canlı kampanyalar” olarak ifade edilen bir iletişim biçimi yaygın olarak kullanılmaktadır. Canlı kampanya, duygusal zekamıza hitap eden, insana hayal etme imkânı veren ve ilgi alanımıza giren mesajların çeşitli araçlarla aktarımını sağlayan 162 Hans-Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem, C. 2, çev. Hüsamettin Arslan, İsmail Yavuzcan, Edt. Ekrem Ayyıldız, İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2009, s. 27. 163 Aristoteles, Retorik, s. 33. 164 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 79. 38 bir yöntemdir.165 İletişim sürecinde sürekli tekrar ettiğimiz bağlama uygunluk, canlı kam- panyalarda ayrıca önem arz etmektedir. Hisleri harekete geçirmek için uygun mekân ve zamanda doğru bir imajla iletişimde bulunmak, hedef kitlenin bir konuya odaklanmasını sağlamakta ve istenilen tarafa yönlendirilmesini mümkün kılmaktadır. Mevcut şartlara göre bir mesaj oluşturmak burada iletişimin olmazsa olmazıdır. Hislere hitap eden bir mesaj hem hedefi ikna etmekte hem de mesajın hatırda kalma süresini arttırmaktadır.166 Çeşitli hikâyeler, mitler, kıssalar zihinlerde uzun süre yer ettiği için canlı kampanyalarda kullanılan en etkili içeriklerdendir. Özellikle rekabetin yoğun olduğu, birçok kaynağın bulunduğu bir alanda canlı kampanya kitlelerin ilgisini çekmede sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. İnsan toplulukla- rında istatistik bilgilerden ziyade canlı, kişisel örnekler daha fazla ilgi uyandırmaktadır.167 Canlı kampanya, “uykuda olan hafızaları” uyandırmayı, hatıraları canlandırmayı ve ge- rektiğinde yeniden düzenlemeyi amaçlayan propaganda faaliyetleri168 için etkili bir yön- temdir. Parti liderlerinin mitingleri, çeşitli dernek veya vakıfların halka açık seminerleri, konferansları, sempozyumları, internet aracılığıyla yayınlanan konuşmalar, sohbetler ile- tişimde canlılık ve süreklilik için başvurulan faaliyetlerdir. Bu iletişim biçimleri aynı za- manda halkla ilişkilerin de temelini oluşturmaktadır. a) Korkuya Başvurma ve Günah Keçisi Belirleme Her toplumun bulunduğu dönem içinde karşıt olduğu düşünceler, yapılar söz ko- nusudur. İnsanlar sevmedikleri; düşüncelerine, yaşam biçimlerine uzak veya yabancı ge- len şeylerden sakınırlar. Hisleri uyandırmayla da ilişkili olan bir teknik olarak korku uyandırma, eğer aşırıya kaçmadan kullanılırsa iknada etkili bir teknik olmaktadır. Korku, insanın bir eylemi yapması için muharrik güce sahiptir. Ayrıca tek bir tehdide odaklanıl- masını sağlayarak başka bir görüş üzerine düşünülmesini de engellemektedir. Korkuya başvurma hem siyasi hem de dini alanda en fazla başvurulan teknikler- den biridir. Bir siyasetçinin, bir politikanın ya da yasanın hayata geçirilmemesi halinde topluma vereceği zararı ele alan mesajlar vermesi ya da kutsal bir kitabın istenmeyen davranışların sonucunda gidilecek yer olarak cehennemi göstermesi de sık başvurulan 165 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 197-198. 166 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 199-200. 167 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 201. 168 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 39. 39 tekniklerdendir. Domenach bu tekniği ele alırken propagandanın dünyasal amaçlar için anlatım ve yayılma yönünden dinlerin ruhbilim ve tekniğini kullandığını ifade etmekte- dir.169 Nasıl ki, insan günah işlemekten sakındığında cennet hayatını elde edecekse, aynı şekilde bir politika ya da yasa uygulandığında toplum mevcut durumdan daha iyi bir du- ruma erişecektir. Dolayısıyla korku uyandıran mesajlarla belli direktifler verilerek hedef kitlenin istenilen yönde hareket etmesi sağlanmaktadır. Sadece korku salmak mesajın benimsenmesi ve mesaja uygun davranışta bulunul- ması için yeterli değildir. Çok fazla korkuya başvurulan mesajlar alıcıda istenilen karşılığı bulamayabilmektedir.170 Bu nedenle içinde korku unsuru barındıran mesaj kitleye akta- rıldıktan sonra korkuyu azaltacak ya da ortadan kaldıracak içerikte muhataba uygun ola- naklardan ya da düşsel anlatılardan yararlanılmakta, “korku çekiciliği” (korku uyan- dırma) dengelenmektedir.171 Teknik, rakip olarak nitelendirilebilecek bir düşünce ya da davranışa karşı hedef kitleyi istenilen yönde kanalize etmek için kullanıldığında rakip kitlenin gözünde günah keçisi olarak vasıflandırılmaktadır. Böyle bir mesajda bu iki teknik birbiriyle iç içe geç- mektedir. Kitle ruhunun yönetiminde somut düşmanlar oluşturmak ya da mevcut rakip- lere işaret etmek oldukça etkilidir. Belirsizlik durumu insan tabiatını olumsuz etkilediğin- den mesajın da etkisini azaltmaktadır. Bundan dolayı belirgin bir şekilde hedef gösterile- meyen büyük bir çoğunluktan ziyade bir doktrini ya da herkes tarafından tanınan bir kişiyi düşman olarak nitelemek daha etkili olmaktadır. Günah keçisi gösterilen kişi veya nes- neye kitlenin bakışı önemlidir. Örneğin Hitler, doğrudan kiliseyi hedef göstermek yerine “devlet düşmanı bir papazlar kliğiyle” savaştığını söylemiştir.172 Propaganda bir süreç dahilinde yürütüldüğünden odak, içinde bulunulan koşullara göre farklılaşabilmektedir. Savunulan düşünceye karşı bir tehdit belirlendiğinde odak de- ğişikliği olasıdır. Ayrıca savunulan inanç veya doktrinin karşısında bir günah keçisi be- lirlendikten sonra ona benzer herhangi farklı bir görüş de onunla aynı biçimde ele alın- makta ve her ikisi birden reddedilmektedir. Bu teknik ise daha önce biraderlik tekniğinde 169 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 28. 170 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 243. 171 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 224; ayrıca “korku çekiciliği” kavramı için bkz. Şükrü Balcı, “Negatif Siyasal Reklamlarda İkna Edici Mesaj Stratejisi Olarak Korku Çekiciliği Kullanımı”, Konya, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17 (2007), s. 75. 172 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 58. 40 de ifade edilen “bulaştırma yöntemi”dir.173 İran İslam Devrimi’nde Humeyni’nin politi- kası bu tekniğe örnek teşkil eder. Humeyni, öncelikle Hüseyin ve Yezid ayrımında bir günah keçisi belirlemiş, daha sonra da Yezid’i Şah ve Amerikalılar ile eş gösteren bir söylem oluşturmuştur. Bayraklar, simgeler, üniformalar vs. burada da önemli bir etkiye sahiptir. Bunlar rakibe karşı birliğin bir göstergesidir ve Domenach’ın ifadesiyle propa- ganda için partinin ya da grubun orada var olduğunu ifade eden bir “güç iklimi” oluştur- maktadırlar.174 b) Suçluluk Hissi Suçluluk duygusu aileler, öğretmenler, politikacılar ve din adamları tarafından sıklıkla başvurulan ikna tekniklerinden biridir.175 Propaganda tekniği olarak kullanımı ise hayatta yapılan küçük hataların büyütülerek kitlelere sunulması şeklinde olmaktadır. Bu teknikle çocuğun istenmeyen bir eylemde bulunması veya bir dindarın yapmış olduğu bir hatası kaynak tarafından olumsuz bir mesajla ona fark ettirilir ve diğer his uyandırma teknikleri gibi hedefin psikolojisini istenilen yönde kanalize etmesi sağlanır. Böylece yaptığı hatanın farkına vardırılan kişi onu telafi etmek zorunda bırakılır. Suçluluk hissinin başarısı üç nedenden kaynaklanmaktadır. Öncelikle muhatabın suçunu kendisine fark ettirirken sempatik bir tavır sergilenir ve hedefin üzüntüsü payla- şılır. İkinci olarak hatanın düzeltilmesi gerektiği hissi uyandırılır.176 Üçüncü olarak da hedefte, zedelenen imajı tamir etme mecburiyeti oluşturulur. Böylece suçluluk psikolojisi içindeki hedef ikna edilmeye açık hale gelir.177 Bir papazın veya vaizin hedefteki kilise veya cemaati bir duyguda birleştirirken günah kavramı üzerinden bu suçluluk hissini ha- rekete geçirdiği görülmektedir. Kilisenin günah çıkarma mekanizmasında da böyle bir suçluluk hissinin etkili olduğu söylenebilir. Bağışlanan günah vesilesiyle kiliseye karşı oluşan borçluluk duygusu, kişilerin kilise ile olan bağını kuvvetlendirmektedir. 5) Propaganda ve Halkla İlişkiler Propaganda gibi halkla ilişkiler de yönetici ve yönetilenlerin mevcudiyetinden beri olagelen fakat bir disiplin olarak kabul edilişi yeni olan bir alandır. Propagandanın 173 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 59. 174 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 78. 175 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 259. 176 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 264. 177 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 265. 41 kurumsallaşması zaman olarak Ortaçağ’a tekabül ederken halkla ilişkiler çok daha yeni- dir. Propaganda çalışmasıyla hatırlayacağımız Edward L. Bernays, tarihte halkla ilişkiler danışmanlığı yapan ilk kişidir. Bu nedenle kendisi modern halkla ilişkilerin kurucusu ola- rak kabul edilmektedir.178 Halkla ilişkilerin ilk örneklerini Antik Yunan ve Roma uygarlıklarında görmek mümkündür. Yöneticiler tarafından düzenlenen ortamlarda halkı düşünmeye yönlendir- mek için filozof ve bilginlerin halk önünde tartışmalar yapmaları bir halkla ilişkiler uy- gulamasıdır. Sonraki dönemlerde hakanların, padişahların ve diğer yönetici sınıfların çe- şitli törenlerle halk ile gerçekleştirdikleri iletişim süreci yine bu kapsamda örnek olarak verilebilir. Halkla ilişkilerin bir iletişim biçimi olarak uzun süredir kullanılıyor olmasına rağ- men kavramlaşmasının yeni olması tarihsel süreçle ilintilidir. 1900’lere kadar kullanılan halkla ilişkiler yöntemleri propaganda olarak anılırken I. Dünya Savaşı’nda radyo aracı- lığıyla hem ulusal hem de uluslararası sahada kullanılan abartılı dil, yanıltıcı bilgiler pro- pagandaya tamamen olumsuz bir anlam yüklenilmesine neden olmuştur. Bundan dolayı bir kamuoyu oluşturmak ve bu kamuoyunu belirlenen hedefe yönlendirmek için halkla ilişkiler kavramı ilk olarak ABD’de ortaya çıkmıştır.179 Özellikle 1929 ekonomik bunalımının izlerini kaldırmada halkla iletişim faaliyet- lerinden faydalanılmıştır. Halkla ilişkilerin Avrupa’da uygulanmaya başlamasında da sa- vaşların sona ermesiyle özel ve kamu kuruluşlarının toplumsal sorumluluk bilinciyle ha- reket etmeleri etkili olmuştur. Türkiye’de ise halkla ilişkiler 1960’larda başlamış, sosyo- ekonomik hayattaki gelişmelerle 80’li yıllarda yoğunlaşmıştır.180 Halkla ilişkiler kavramını Lee kısaca “inandırma sanatı”, Bernays ise “ikna etme mühendisliği”181 şeklinde açıklarken propaganda ve halkla ilişkiler arasındaki yakınlık da gözler önüne serilmektedir. Ancak değişen reklamcılık faaliyetleri halkla ilişkiler alanını 178 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 247. 179 Ahmet Ayhan, Propaganda Nedir?: Propaganda ve Halkla İlişkiler Ekseninde A.B.D. Dış Politikası, İstanbul: Literatürk, 2007, s. 100. 180 Alpay Ataol, Halkla İlişkiler: Örgütlerin Temsil Edilmesinde Kavramsal Bir Model, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1991, s. 30-31. 181 Bernays, Propaganda, s. 21. 42 da etkilemiştir ve bugünkü anlamıyla “yeni halkla ilişkiler” meydana gelmiştir.182 Bu- günkü işlevleri itibariyle halkla ilişkiler, “bir örgütün, toplumdaki kişiler ve gruplar ile etkileşim içine girerek, eylemlerini açıklamasını; toplumun desteğini kazanmasını ve on- lardan gelebilecek tepkilerle yeni düzenlemelere gitmesini sağlayan yönetim işlevi” şek- linde tanımlanabilir.183 Örgüt kelimesi, özel veya kamusal kuruluşları kapsamaktadır. Örgütsel yapılan- malar da bir süreklilik içerisinde değişime uğramışlardır. Eski zamanlarda örgütün işlevi tamamen onu yöneten kişinin istekleri ile sınırlı kalmıştır. Günümüzde ise örgütlerin de- vamlılığı teknik ve ekonomik gelişmelere açıklığı ve sağladığı faydalara bağlı olarak dü- şünülmektedir. Tarihte insana yönelik anlayışların değişimine paralel olarak örgüt yaşa- mında da psiko-sosyal durumlar göz önünde bulundurulmaya başlanmış ve ilişkiler buna göre düzenlenmiştir. Günümüzde örgüt yaşamının devamlılığı için çevrenin istek ve bek- lentileri ile örgütün amaçlarının uyum içerisinde olması gerekmektedir. Dolayısıyla bir anlamda hedef kitle olan çevrenin istek ve beklentileri, yönetici istekleri, teknik ve eko- nomik verimlilik, psiko-sosyal uyum gibi pek çok faktör, örgütün yaşaması için bir har- moni oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu harmoniyi sağlayan da halkla ilişkiler ol- maktadır.184 Halkla ilişkiler faaliyetlerinin en önemli işlevlerinden biri temsil konusudur. Tem- sil işlevi örgütte aşağıdan yukarıya doğru güçlenmekle birlikte örgüt içindeki tüm kişileri kapsamaktadır.185 Başka örgütlerin yöneticileri veya çalışanlarıyla, müşterilerle ya da ör- güt dışındaki herhangi bir kişi veya kuruluşla sürdürülen ilişkilerde temsil, örgütü ilgilen- diren bir olgu olarak görülmektedir. Halkla ilişkileri gerekli kılan bu unsurlar, halkla ilişkilerin yalnızca teknik araçları kullanmaktan ibaret olmadığını, karşılıklı iletişim ve etkileşim esasına dayandığını gös- termektedir. Endüstriyel gelişme, yaşam ve eğitim düzeyi, iletişim özgürlüğü ve kitle iletişim araçları, bütçe ve iletişim sürecindeki insan sayısı halkla ilişkileri şekillendiren faktörlerin başlıcalarıdır. Bu faktörleri dikkate alarak örgütler, ya örgütte bir halkla ilişkiler birimi 182 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 248. 183 Ataol, Halkla İlişkiler: Örgütlerin Temsil Edilmesinde Kavramsal Bir Model, s. 6. 184 Ataol, Halkla İlişkiler: Örgütlerin Temsil Edilmesinde Kavramsal Bir Model, s. 7. 185 Ataol, Halkla İlişkiler: Örgütlerin Temsil Edilmesinde Kavramsal Bir Model, s. 8. 43 oluşturarak ya halkla ilişkiler danışmanlarından yararlanarak ya da halkla ilişkiler çalış- malarını bir danışmanlık firmasına devrederek halkla ilişkileri gerçekleştirirler. Kısaca hastane, okul, şirket, banka, sendika, vakıf, dernek, siyasi parti gibi çeşitli örgütlü oluşumlar/kuruluşlar, ihtiyaçlarını gidermek ve amaçlarını gerçekleştirmek için kendilerine özgü bir işlevsellikle halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Propaganda ile halkla ilişkiler arasındaki farklar maddeler halinde şöyle sırala- nabilir: • Halkla ilişkiler tartışmalara açık olduğu için demokratik bir iletişim süreci ve or- tamı oluştururken, propaganda tartışmaya kapalı olduğu için buyurgan bir tutuma sahip- tir. • Halkla ilişkiler gerçekleri açıklamakla yetinirken propaganda sürekli tekrar eden bir dil kullanarak kitleleri ikna etmeye çalışır. • İletişim süreci halkla ilişkilerde çift yönlü gerçekleşirken propagandada tek yön- lüdür. Propaganda duygulara hitap ettiğinden abartılı bir dil kullanılır. • Halkla ilişkiler bir kuruluşun başlangıcından itibaren gerçekleştirilen sürekli bir iletişim sürecidir. Propaganda ise dönemseldir ve kullandığı tekniklerle kitlelerin dikka- tini tek bir yöne çekmeyi hedefler. • Halkla ilişkiler açık bir iletişim sürecidir, kitleleri yanıltmak gibi bir amacı yoktur. Propaganda ise yanıltıcıdır, iletinin arka planındaki gerçekleri görmek mümkün olmaya- bilir.186 6) Propaganda ve Eğitim Everett Martin, propaganda ve eğitimin yöntem ve amaç açısından bir farkının olmadığını iddia ederken ikisi arasındaki ayrımın birinin yavaş bir gelişim sürdürürken diğerinin hızlıca sonuç odaklı olduğunu söylemektedir. Ona göre eğitimci insanlara nasıl düşüneceklerini öğretirken, propagandacı ne düşüneceklerini kabul ettirir. Eğitimci kişi- sel sorumluluğu geliştirmek için uğraşırken propagandacı kitleye odaklanmaktadır.187 186 Mete Çamdereli, Ana Çizgileriyle Halkla İlişkiler, İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2004, s. 40-41. 187 Jay Black, “Semantics and Ethics of Propaganda”, Journal of Mass Media Ethics, y.y., 2001, s. 122. http://www-bcf.usc.edu/~stables/black.pdf, (11.03.2019). 44 Domenach ise eğitimin daha nesnel ölçütlere sahip, propagandanın ise doğrudan takipçi kazanmak niyetiyle yapılan faaliyetler olduğu kanaatindedir.188 Propaganda ve eğitim üzerine düşünenler her zaman bu kadar net ayrımlarda bu- lunmamışlardır. E. Griffith propaganda ve eğitimi birbirinin yerine kullanmış189, Sovyet- ler’de propaganda, eğitim (doktrine etme) faaliyeti olarak görülmüştür.190 Jowett & O’Donnell, propaganda ve bilgi ayrımına giderek propagandayı “bilgi- lendirici iletişim” olarak ele alırlar. Bilgilendirici iletişim nötr bir iletişim süreci olarak görünse de üst bir konumda olmayı gerekli kılar. Bu nedenle propagandanın da bir bilgi- lendirici iletişim olduğunu fakat amaçlarında farklılık bulunduğunu söylemektedirler. Propagandada rekabete dayanan bir teşvik söz konusudur ve propagandası yapılan olu- şuma katılımı amaçlamaktadır.191 Cizvitlerin eğitim anlayışı ve yöntemleri propaganda- nın eğitim faaliyeti olarak nasıl kullanıldığını göstermektedir. Kurucu Loyola takipçile- rini mistik bir havaya bürümüş, duygusal mesajlarla düşünce değiştirme, tekrar oluşturma yoluna gitmiş ve böylece tam bir bağlılık talep etmiştir. Örgütün insanlar üzerindeki et- kisinin farkına varan Katolik Kilisesi, Protestanlık’a karşı Cizvitler’i misyonerlik faali- yetleri için kullanmış ve Güney Amerika ve Asya’da Cizvitler aracılığıyla genişleme sağ- lamıştır.192 Eğitimin bir propaganda biçimi olarak kullanılmasını İran İslam Cumhuriyeti uy- gulamalarında da görmek mümkündür. Devrimi gerçekleştirilenlerin eğitimdeki amacı “Batılı taraftarları”nı “İslam yanlısı” haline getirmek olmuştur. Düşmanların hedefinin çocukları İslam’dan döndürmek olduğunu ileri sürerek her tür propagandada sıkça baş- vurulan düşman gösterme tekniğini uygulamışlar, çocuklar ile Humeyni arasındaki iliş- kiyi güçlendirerek çocukların propaganda mekanizmasına dahil olmasını sağlamışlar- dır.193 Siyasi güce insan kazandırmak için yapılan bu faaliyetler tarih boyunca çeşitli olu- şumlara taraftar ya da dini gruplara mürid kazandırmak için etkin bir şekilde kullanılmış- tır. 188 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 18. 189 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 58. 190 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 103. 191 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 57. 192 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 107-108. 193 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 247. 45 Başka bir açıdan bakacak olursak, eğitim kurumlarında belli bir ders müfredatı takip ediliyor olsa da öğretmenlerin sunduğu bakış açısı öğrencilerin olaylara, hayata dair tutum ve davranışlarını değiştirebilmektedir. Düşüncesiyle, tavır ve davranışlarıyla, gi- yim kuşamıyla çok yönlü olarak eğitilen öğrenciler, o hareketin en önemli temsilcileri olabilmekte ve hareketin lideri tarafından bir propaganda aracı olarak kullanılabilmekte- dirler.194 7) Propaganda ve Reklam Reklam iletişim açısından, bir ürün ya da hizmet hakkında bilgi verilme, duyu- rulma ya da ikna etme amacı taşıyan iletişim biçimidir.195 Reklamcılık, semboller, slo- ganlar ve açıklamalar ile bilinçli olarak oluşturulan iletilerin alıcıyı istenilen bir görüşe yönlendirmek, karşılığında bir ürünü satın aldırmak, bir partiye oy vermek gibi dönütler almak maksadıyla kaynak tarafından kullanılan tekniklerin tümüdür. Bir başka ifadeyle reklamcılık, “iletişimcinin istediği şekilde belli mesajları, sembolleri ve tatları tüketiciye ulaştırma”dır. Bu nedenle çoğu propaganda tanımı içerisinde reklamın işlevine dair un- surlar da bulunmaktadır.196 Domenach’a göre propaganda ile reklam Yeni Çağ’a kadar birbirinden pek ayrıl- mayan iletişim biçimleri idi. Tek yönlü bir süreç olarak işlediğinden ve görünürlüğü sağ- ladığından reklam, propagandanın temel kaynaklarından sayılmıştır. Bu nedenle gelişim- leri de paralellik göstermektedir. Tarihte Sezar, XIV. Louis gibi liderlerin propagandaları, kişisel reklamlar olarak ele alınmaktadır.197 Zira Caesars planı, günümüzdeki reklam kampanyalarına benzer şekilde tüm sembolleri, bir “kuramsal sembol”de birleştirerek oluşturulmuştur.198 İlk zamanlarda bilgilendirici yönü ağır basan reklam faaliyetleri zamanla esinle- yici bir misyon benimsemiştir. Psikoloji alanındaki çalışmalardan yararlanarak sloganlar, tekrarlar ve etkileyici görüntüler ile reklamlar, insanları duygusal yönden etkilemeye 194 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 264. 195 Tülin Durukan, İsmail Gökdeniz, Kenan Mehmet Ekici, İşletmelerde Reklamcılık ve Propaganda Yö- netimi, der. Kürşad Zorlu, Ankara: Savaş Yayınevi, 2009, s. 5. 196 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 191. 197 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 24. 198 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 87. 46 odaklanmıştır. Reklamın insanlarda bıraktığı etki politika alanında fark edilince aynı tek- nikler politik propagandaya da uygulanmaya başlanmıştır.199 Siyasi reklam kampanya- ları, propaganda ile reklamcılığı birbirine yaklaştıran en önemli etkinliklerdendir. Sis- temli bir şekilde yürütüldükleri için etkileri fazladır fakat teknolojinin tüm imkânlarından faydalanılması gerektiğinden maliyeti yüksektir.200 Batı demokrasilerinde yapılan propa- ganda faaliyetlerinin siyasal reklamcılık olarak ifade edilmesi bundan kaynaklanmakta- dır.201 Reklam, sanayi toplumunun ortaya çıkmasıyla en çok başvurulan propaganda bi- çimi olarak ifade edilebilir.202 Reklamcılık ve propaganda faaliyetlerinin gelişmesinde tüketim toplumunun ortaya çıkması gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur. Jowett&O’Donnell’e göre reklamcılık, “tüketim merkezli toplumumuzda satışları artır- manın birincil pekiştireci”dir.203 Ticari rekabet ortamında reklamın sağladığı fayda, poli- tik alanda propaganda ile sağlanmıştır. Propagandanın bu etkisi politik alanla sınırlı kal- mamış, propaganda, kilise kurumu ve toplumsal hareketler tarafından da başvurulan ile- tişim biçimi olmuştur. Böyle bir rekabet ortamında, reklamın karşılığının “inanç açıkla- ması”, bir markanın karşılığının “simge”, tecim sloganını karşılayan kavramın ise “politik slogan” olduğu söylenebilir.204 Kuruluşlar veya düşünceler arasındaki rekabet dolayısıyla hedef kitle bir müşteri olarak görülmekte ve kitlenin ilgisini çekmek amaçlanmaktadır. Özellikle demokrasinin benimsendiği toplumlarda her alanda rekabet ortamının oluşabilmesinden dolayı propa- ganda ondan aldığı teknikleri kullanmasıyla reklama yaklaşmaktadır.205 Reklamcılığı di- ğer ikna yöntemlerinden ayıran unsur, hedef kitlenin ilgilenmediği durum ve nesneleri bir cazibe haline getirmesidir.206 Propaganda ile reklamın birbirinden ayrıldığı nokta ise pro- pagandanın tecimsel olmak yerine politik bir amaç gütmesidir. 199 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 25. 200 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 31. 201 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 32. 202 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 118. 203 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 192. 204 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 24. 205 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 18. 206 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 192. 47 Pek çok aracı kullanma imkânından dolayı reklamcılık, kurumsal propaganda iş- levinde bulunmakta ve bu sayede halkla ilişkiler vazifesi de görmektedir. Dahası propa- gandası yapılmak istenen nesne, kişi veya kuruluşun sahip olduğu özellikler uygun slo- ganlarla ilişkilendirilerek “ambalaj”lanabilmektedirler.207 Dolayısıyla ürünler gibi siya- setçiler, okullar, dernekler, kısaca imajlar satışa sunulmaktadır. Ambalaj, iletilmesi iste- nen içerikle hedef kitleyi ikna etmeyi sağlarken, olumsuz karşılanabilecek özelliklerini kamufle etme imkânı verir. İzlenen bu yol reklamcılığa bir “girişimcilik” karakteri de kazandırmaktadır.208 Böylelikle propagandada bulunan kişi veya kuruluşlar faaliyetlerini hedef kitleye sunma imkânı bulmakta ve taraftar toplamaktadırlar. 8) Propaganda ve Kitle İletişim Araçları Ortaçağ’da yapılan propaganda, siyasi veya dini otorite tarafından benimsenen ideolojinin veya inancın mutlak ‘gerçek’ olarak öğretilmesi için kullanılırken eğitim faa- liyetlerine benzer bir nitelik taşır ve açıktır. Toplumsal değişime baktığımızda 18. yüzyıl, benimsenen inançlar temelinde daha bireyci bir yaşam tarzı göstermiş, 19. yüzyılda or- taya çıkan yeni fikirler ise daha toplumcu, ekonomik ve politik bir yaşam tarzı ortaya koymuştur. Her konu hakkında bir uzman görüşünün gerekli görülmesi, insanın mantık dışı kabul edilmesi, Rousseau’nun demokrasi doktrini, Marx ve Engels’in sınıf mücadelesi ile ilgili ortaya koydukları düşünceler bu yeni kitle toplumunun oluşmasına zemin hazırla- mıştır.209 Kitleye yapılan bu vurgu onun pek çok açıdan incelenmesini gerekli kılmış, propaganda, kamuoyu görüşü ve pazarlama araştırmalarına dair analizler “kitle yönlen- dirmesi ajansları” olarak tanımlanmıştır.210 Böylece kitle iletişim araçları bireylerin top- lumsallaşma sürecinde de rol sahibi olmuştur. Bu nedenle toplum bilimleri üzerine çalı- şanlar ve iletişimciler, kitle medyasının saymış olduğumuz alanlardaki etkisini inceleyen araştırmalarını yoğunlaştırmışlardır. 18. yüzyıl toplumunda sahip olunan fikirler küçük gruplar içinde yüz yüze tartış- malar şeklinde savunulurken yayılma etkisi oldukça sınırlıydı. Ancak kitle toplumu ola- rak ifade edilen 19. yüzyıl toplumuna baktığımızda fikirlerin çok daha hızlı yayıldığını 207 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 185. 208 Bektaş, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uygulamaları, s. 119. 209 Brown, Siyasal Propaganda, s. 41. 210 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 215. 48 ve büyük kalabalıklara ulaştığını görmekteyiz. Önceki toplumlarda bir fikri aktaran ve dinleyen sayısının birbirine yakın miktarda olduğu görülürken iletişim araç ve teknikle- rinin geliştiği kitle toplumunda bir kişi ya da grup büyük kalabalıklara ulaşmaktadır. Bu- radaki iletişimde kalabalıkların görüş beyan etme imkânı yok gibidir.211 Her araç yeni bir kitleye seslenme imkânı sunmaktadır. Kitle araçlarının kullanı- mıyla propaganda barışçıl bir ikna yöntemi olarak görülmektedir. Kitle iletişim araçları istenilen yönde ulaşılabilir bir topluluk oluşturarak mesajı sınırlandırmaksızın verme imkânı sunmaktadır.212 Aynı zamanda farklı medya araçları farklı ihtiyaçları karşılamak- tadır. Medya araçlarıyla insanlar bir yandan bilgilendirilme, bir yandan da yönlendirilme ihtiyaçlarını karşılama olanağı bulmaktadırlar. Bu nedenle Katz kitle iletişimini kültürel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçların giderildiği bir sistem olarak görmektedir.213 Doob, hedef kitlede bir ruh hali oluşturmak için aşinası olmadıkları bir öğretiyi yaymaya “altpropaganda” demektedir. L. John Martin ise altpropagandayı “kolaylaştırıcı iletişim” şeklinde isimlendirmiştir.214 Bu, doğrudan propaganda olarak kabul edilmese de muhtemel bir propaganda girişimi için dostane bir ortam hazırlayan iletişim türüdür. Amaç, hedef kitlede kaynak konumundaki kişi veya kişilere karşı bir yakınlık duygusu- nun oluşumunu sağlamaktır. Böylece duygusal bir bağ oluşturarak dost kazanma hedef- lenmektedir. Bir ulusun başka ulusları belgesel filmlerine konu etmesi, onlar için belli kaynakları erişir kılması kolaylaştırıcı iletişimin en açık şeklidir. Savaş veya çatışma dö- nemlerinden sonra okullar, iş imkânı sunan ticari kuruluşlar vs. inşa ederek topluma yar- dım etmek, halkta bağlılık oluşturmaya çalışmak kolaylaştırıcı propagandanın bir diğer biçimidir.215 Sandra Ball-Rokeach’ın “bağımlılık modeli”ne göre çok fazla bilgi karmaşasının olduğu günümüz toplumunda insanlar bilmedikleri bir konuda bilgi edinebilmek için medyayı kullanır ve oradaki bilgilere güvenirler. Üstelik bağımlılık teorisine göre kentsel sanayi toplumları medyaya bağımlı halde yaşamaktadırlar. Değişim ve çatışmanın yoğun 211 Brown, Siyasal Propaganda, s. 42. 212 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 132. 213 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 244. 214 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 52. 215 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 55. 49 olduğu dönemlerde bağlılık oranı da artmaktadır. Böyle zamanlarda medya bilgilendir- menin yanı sıra yönlendirme işlevi de görmektedir.216 Domenach propagandayı kitleye yönelik bir dil olarak nitelerken, kullanılan söz ve sembollerin basın, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarını kullanarak eyleme geçtiğini ifade etmektedir.217 McQuail ise medyanın “halka ulaşması garanti olan tek ka- nal” olduğu kanaatindedir. Ona göre hedef kitleye iletilen mesaj, yeni düşünceler oluştur- maktan çok mevcut olan meyli etkinleştirme ya da pekiştirme işlevi görmektedir.218 Lippmann medya araçlarının hayali bir dünya çizdiğini ve neye inanmamız ya da ne yapmamız gerektiğini, medya aracılığıyla edindiğimiz “kafamızdaki resimler”in etki- lediğini ifade etmektedir.219 Kitle iletişim araçlarını yönetenler tarafından sunulan imaj- lar, ulaşılmak istenen hedef olarak kabul edildiğinden insanların seçimlerinde belirleyici etkiye sahiptir. Bu nedenle medya araçlarının kullanımıyla birlikte propagandanın yeni bir görünüm kazandığı söylenebilir. Kitle iletişim mesajlarını propaganda için elverişli hale getiren unsurlardan biri “heuristik”lerdir. Heuristik, ambalajlanan ürün ya da hizmete yaklaşımda kullanılan bir sorun çözme tekniğidir.220 Hatta ambalajlar da tüketimi yönlendirmek amacıyla kullanı- lan heuristik araçlardır ve “insanlar da ambalajlanabilir”.221 Kitle iletişim araçlarının iş- levi de bu ambalajlama işidir ve insanları ses, görüntü, sembol ya da sloganlarla çeşitli şekillerde etkileyerek verilen mesaj üzerine çok fazla düşünmeden mesajın kabul edilme- sini kolaylaştırırlar. Mesela kadınlara ve erkeklere özgü olmak üzere aynı markaya ait farklı dergilerin çıkarılması bir heuristiktir. Uygun semboller ve içeriklerle düzenlenen dergi hedef kitlesini belirlemekte ve tercihleri etkilemektedir. Propaganda yapmada eğitim seviyesi hem kullanılan araçları hem de yöntemleri belirleyici unsur olmaktadır. Eğitim düzeyi azaldıkça propaganda materyalindeki kelime sayısı azalmakta, mesaj kitleye resimler ve semboller ile aktarılmaktadır.222 İyi eğitimli 216 S. J. Ball-Rokeach, M. L. DeFleur, “A dependency model of mass-media effects”, Communication Re- search, 3, s. 3-21’den aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 243-244. 217 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 18-19. 218 D. McQuail, Mass communication theory, s. 530’dan aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 236. 219 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 92. 220 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 183. 221 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 185. 222 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 39. 50 kimseler çift taraflı iletişimin kullanıldığı propagandadan etkilenirken daha az eğitimli kimseler tek taraflı propagandadan daha çok etkilenmektedirler.223 Yeni yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde medya araçlarının düşünce şekillendirmede çok güçlü etkiye sahip olduğuna inanılırken zamanla yapılan araştırmalar bunun kişisel özelliklerle çok daha alakalı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca medya araçları ile yapılan propagandanın yeni düşünceler oluşturmaktan çok mevcut düşünceleri pekiştirdiği görülmüştür. Medyanın etkisi de aslında hedef kitle tarafından lider olarak kabul edilen kişilerin mesajlarından kaynaklanmaktadır. Medya burada, sınırları ortadan kaldırarak yüz yüze iletişimin sağla- dığı faydayı sağlamaktadır.224 Söylev/Hitabet: Hem kişisel propagandada bulunmak hem de kitlelere hitap et- mek için en uygun yöntemdir. Maliyeti düşük ve çok sayıda insana hitap etme imkanı sağladığı için en çok başvurulan yöntemlerden biri söylev vermektir. Propagandacı ile kitle arasında mekansal ortaklık gerektirmesi geçmişte yöntemin bir eksikliği olarak gö- rülmüş olmakla birlikte gelişen kitle iletişim araçlarıyla etkinliğini artırarak sürdürmeye devam eden bir yöntemdir. Kalabalıklara seslenmek için yapılan siyasi, toplumsal gösteriler bu başlık altında ele alınabilir. Ayrıca dini liderlerin vermiş oldukları vaaz ve hutbeler sözel iletişimin kit- leler üzerindeki en etkili formlarıdır. Sözel ifade teknolojinin gelişimiyle sınırlarını ge- nişletmiş, kasetler ve cd’lerle daha fazla kitleye hitap etme imkanı elde etmiştir. Günü- müzde bu tür konuşmalar internete taşınmıştır; ses kayıtları ve daha çok videolar aracılı- ğıyla hedef kitle ile iletişime geçilmektedir. Cuma hutbesi İslam kültüründe önemli ileti- şim biçimlerinden olduğu için vaaz kasetleri İran İslam Devrimi’nde de kullanılan araç- lardan olmuştur.225 Matbaayı etkin kullanımıyla bilinen Luther de öğretilerini vaazlar, ilahiler ve şiirler yoluyla duygulara da hitap ederek yaymıştır.226 Basılı Yazı: Maliyetinin yüksek olması ve okumasının zaman alması gibi durum- lar söz konusu olsa da en yaygın araçlardan biri kitaptır. Gerek siyasi propagandada (Ko- münist Manifesto, Mein Kampf) gerekse kişisel propagandalarda kuşkusuz en çok kulla- nılan araçtır. Kitapları etkili kılan husus, düşünce ya da doktrinleri ayrıntılı bir şekilde ele 223 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 220. 224 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 221-222. 225 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 202. 226 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 106. 51 almasıdır. Adeta “ters giden bir şeyler var” düşüncesindeki hedef kitleye sunulmuş reçe- telerdir.227 Çeşitli edebi türlerde yazılan kitaplar aynı zamanda okuyuculara bir yaşam biçimi sunarak hedef kitleyi istenilen yöne sevk edebilmektedir.228 Ancak gücü, hedef kitlenin okuma-yazma bilme oranıyla sınırlıdır. Yaygın olarak kullanılan diğer bir araç da gazetedir. Özellikle gazetenin yaygın- laşması, her gün kitlelere ulaşma imkânı sunması ve istenilen şekilde içerik oluşturulabil- mesinden dolayı pek çok oluşum tarafından kullanılmaktadır. Matbaanın gelişimiyle yay- gınlık kazanan gazete en etkili araçlardan biri olmuş ve Hegel tarafından “yeni insanın sabah duası” olarak ifade edilmiştir.229 Gazetelerin ilk çıktığı yıllarda tarafsızlık gibi bir kaygılarının olmamasından dolayı, hedef kitlenin önyargılarına göre mesajlar vermiştir ve bu da propaganda aracı olarak görülmesinde etkili olmuştur.230 Okuyucunun gazete seçimi onun savunduğu görüşü, yaşam biçimini ele veren bir işaret olmuş, gazeteye bir imaj yüklenmiş, bu imaj okuyucusuna da yansıtılmıştır. Fiyatının düşük, yayılımının ko- lay ve hızlı olması, ayrıca abonelik imkânı ve tiraj gibi etkenler gazeteyi önemli bir araç haline getirmiştir. Gelişen teknoloji ile internet ortamında da yer edinen gazete anlık ha- ber güncellemeleri ile etkili bir iletişim ve propaganda aracı olarak varlığını sürdürmek- tedir. Daha spesifik konulara eğildiği ve bir konuyu çok yönlü ele alma imkânı bulun- duğu için bir diğer araç da dergilerdir. Dergiler haftalık, aylık gibi farklı zaman periyot- larında basılarak hedef kitleyle iletişime geçme imkânı sunmaktadır. Broşürler, afişler, bildiriler ise reklamcılık ve propaganda tekniklerinin bir ara- dalığını sağlayan diğer yazılı araçlardır. Belli sloganlar, kısa mesajlar ve sembolik ifade- lerle özet bilgi sunan bu gibi araçlar siyasal reklamcılığın önemli materyalleridir.231 Mat- baanın icadından önce el yazısı ve çizimlerle daha az kullanılırken matbaanın icadıyla propaganda faaliyetlerinde kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Örneğin Luther kendi doktrinini yaymak amacıyla broşür ve afişlerden faydalanmış, bu araçlarla yetinmemiş, Wittenberg Kilisesi’nin kapısına “Doksan beş tezi”ni 1 Kasım yortusunun arefesinde asa- rak propaganda faaliyetinin en ses getiren adımını gerçekleştirmiştir. Bu sayede kendi 227 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 143. 228 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 104. 229 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 21. 230 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 131. 231 Ayhan, Propaganda Nedir?: Propaganda ve Halkla İlişkiler Ekseninde A.B.D. Dış Politikası, s. 123. 52 çabasını bir “toplum hareketi”ne dönüştürebilmiştir.232 Afişlerde kullanılan renkler, slo- ganlar ve semboller mesajın cazibesini arttırmakta ve afişi görenlerin hafızalarında neleri götüreceklerini belirlemektedir.233 Takvim, siyasi ve kültürel değişimlerde bir kimliği sembolize eden araçlardan bi- ridir ve bu nedenle propaganda faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Takvim, kabul edilen başlangıç tarihi, kullanılan alfabe, içerdiği resimler ve yazılar ile hedef kitleye içeriği zengin bir mesaj verir. Karikatür, resim, gravür sanat alanına ait çalışmalar propagandayı güçlendiren araçlardır. Karikatür ve diğer görsel araçlara 18. asır propaganda faaliyetlerinde halk ile doğrudan iletişime geçmek amacıyla sıklıkla başvurulmuş, özellikle karikatür, resmin bir kitle iletişim aracı olarak benimsenmesini sağlamıştır. Resmin propagandaya en önemli katkısı olayları, mekanları, anları ve insanları belli bir metotla bir araya getirip somutlaş- tırmasıdır. Resim bir hikâyenin aktarımından çok sembollerin ve kinayelerin aktarımıdır, her dönemde yeniden yorumlama imkânı kendisine mündemiç olduğundan mesajın can- lılığını sürdürmesini sağlar ve saldırgan bir şekilde kullanıma imkân verir. Bu özelliğin- den dolayı Robert Philippe çizimin yan anlam üretmede ve daha zengin içerik sunmada fotoğraftan üstün olduğunu ifade eder.234 Çizgiler kültürel birikim ile bir anlam kazanır ve hedef kitleye anlamı her seferinde yeniden üretme imkânı verir. Çizimle yapılan kod- lama geçmişle bağlantı kurulmasını sağlar.235 Bu nedenle siyasi propagandanın en etkili araçlarından biri olarak varlığını sürdürmekte, zaman zaman dinle ilgili dünyayı etkileyen mesajlar da ortaya koymaktadır. Resim, bir ikna sanatı haline geldiği için içerdiği söz ve sembollerin incelenmesi bir gereklilik halini almıştır. Sanatçı desteği kitleleri etkilemek isteyen kimseler için her zaman ihtiyaç duyu- lan bir faktör olmuş, bu nedenle devlet adamları çeşitli alanlardaki sanatçıları tarih bo- yunca himaye etmiş, dini gruplar ise bağlıları arasında bulunan sanatçılardan faydalan- masını bilmiştir 232 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 107. 233 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 291. 234 Robert Philippe, Political graphics: Art as a weapon, s.9’dan aktaran Jowett, O’Donnell, a.g.e., s. 110. 235 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 179. 53 Tiyatro/Drama: Matbaanın icadıyla yazı ne kadar etkin bir propaganda aracı olsa da halk arasında sözlü kültür daha yaygın olduğundan propagandada sözlü ve görsel ile- tişim her dönemde etkili olmuştur. Özellikle tiyatro, okuma yazma oranının az olduğu bir zamanda oldukça etkili bir iletişim biçimi olmuştur.236 Tiyatro bir fikri yaşatmanın en etkili biçimlerindendir. Aristoteles oyunun amacı- nın “yeniden yaratmak” olduğunu ifade ederken, Gadamer’de oyun yaşamın sahnede cid- diyetle ele alınmasıdır.237 Oyun, oyunculardan bağımsız, rollerin her dönemde ciddiyetle yeniden yorumlanmasını sağlar ve bir ayin gibi oyuncular ile seyirci arasında duygu ve düşünce birlikteliği oluşturur. Bu nedenle de içerdiği mesajlarıyla her dönemde kullanılan bir propaganda aracı olmuştur. İran İslam Cumhuriyeti’nde ta’ziyeh olarak adlandırılan dramalarla Kerbela hadisesini Hz. Hüseyin’in fedakârlığını esas alarak hedef kitlenin gö- zünde canlandırmışlardır. Üstelik pek çok propaganda aracında da kullanılmakta olan ye- şil (Hz. Hüseyin) ve kırmızı (Yezid) renklerini kostümlerde kullanmış, propaganda faali- yetlerinde devamlılığı sağlamışlardır.238 Radyo: Yazılı basının yaygınlaşmasıyla geri plana atılan sözlü kültür radyo ile yeniden varlık imkânı bulmuştur. Artan radyo istasyonları, erişiminin uygun olması, okuma-yazma becerisi gerektirmemesi, herhangi bir işle meşgul iken dinleme imkânının bulunması gibi nedenlerden dolayı radyo etkili bir iletişim aracıdır. Bu nedenle radyo savaş propagandalarının en önemli aracı olmuş ve bilgi aktarmanın dışına çıkarak ikna odaklı mesajların ileticisi haline gelmiştir.239 Radyoya asıl gücünü veren ise duygu yüklü insan sesinin dinleyiciye ulaşma imkânıdır. Bu özelliğiyle radyo, mesajı kanıtlamaya ihtiyaç duymaksızın iknayı sağla- mıştır. Ayrıca mesajın kaynağının açık olması nedeniyle yaygın olarak kullanılan bir be- yaz propaganda aracı olmuştur. Lenin radyoyu, “kağıtsız ve sınırları olmayan bir gazete” olarak tanımlamaktadır.240 Bir yayının bir kitle tarafından toplu olarak dinlenilmesi, bir azınlığın büyük kitlelere seslenişini sağlamasının yanı sıra bir topluluk tarafından bir ayin gibi aynı anda dinlenilme imkânı sunması mesajın etkisini artırmıştır.241 Radyoda müzik 236 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 106. 237 Hans-George Gadamer, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, çev. Fatih Tepe- başılı, 2. Baskı, Konya: Çizgi Yayınevi, 2017, s. 40-41. 238 Gadamer, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, s. 80. 239 Huriye Kuruoğlu, Propaganda ve Özgürlük Aracı Olarak Radyo, İstanbul: Nobel Yayın, 2006, s. 12. 240 J. Hale, Radio Power, s. 16-17’den aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 165. 241 Domenach, Politika ve Propaganda, s. 52. 54 kullanarak dinleyiciyi etkileme Almanlar ile başlamış, müzikler arasına haber bültenleri ve özel yayınlar konularak yayıncılık faaliyeti geliştirilmiştir.242 İstasyon sayısının art- ması ve belki daha da önemlisi farklı dillerde yayınlar yapılması radyo propagandasının ulaştığı hinterlandı genişletmiştir.243 Radyo yayıncılığının ilk yılları politik söylemlerin propagandasını yapmakla geçse de ilerleyen yıllarda dini içerik ile siyasi içerik birbirinden ayrılamaz hale gelmiştir. Uluslararası ilk kurumsal dini radyo yayını ise 1931’de Vatikan radyosu ile başlamıştır. Radio Cairo kanallarından birini İslami öğretilere ayırmış (Voice of the Holy Kuran), bir dönem günde bir saat Filistin Kurtuluş Örgütü’nün propagandasını yapmıştır. BBC gibi kanallar bile Arap dinleyicilere seslenmek adına yayınlarında Kur’an dinletilerine yer vermiştir.244 Bu tarz girişimler bir altpropaganda/kolaylaştırıcı iletişim olarak da görüle- bilir. Bu tür girişimler için en önemli etken hedef kitlenin iyi tanınmasıdır. Televizyon ve Sinema: Radyonun insan konuşması ile sağladığı ikna gücüne gö- rüntünün de eklenmesiyle televizyon, konuşmacının varlığını gözler önüne getirmektedir. Görüntüyle aktarılan imajlar sözlü ve yazılı ifadelerden daha güvenilir kabul edilmekte- dir. Üstelik gösterimden önce kitlenin manipüle edilmiş olup olmamasının bir önemi yok- tur.245 Bu nedenle televizyon imajın en iyi şekilde gösterilmesini sağlayan bir araçtır. Su- nulan imaj hedef kitleyi etkisi altına alan bir inanç sistemi oluşturmaktadır.246 Çeşitli for- matlarda yapılan programlar ve diziler hedef kitleye bir yaşam biçimi sunmaktadır. İnsan zihninin görsel bir veriyi gerçeklik olarak algılaması çok daha kolay olduğundan izleyi- ciler, seyir halinde oldukları programların propaganda içeriğini fark etmeksizin katılımcı olarak etkisi altında kalmaktadırlar.247 Böylece televizyon, farklı kanallar aracılığıyla dünyaya açılan bir pencere fonksiyonu görmektedir.248 Gelişen teknoloji ile televizyon kamuoyunda bir gündem oluşturma aracı haline gelmiştir. Gündelik hayatta bulunan düşünce ve yaşam biçimlerindeki farklılık kanallar 242 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 167. 243 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 170. 244 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 171. 245 Doob, “Goebbels’in Propaganda İlkeleri”, s. 347. 246 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 94. 247 Brian Groombridge, Televizyon ve Toplum, çev. Ayseli Usluata, İstanbul: İstanbul Reklam Yayınları, 1976, s. 18. 248 Groombridge, Televizyon ve Toplum, s. 41. 55 vasıtasıyla televizyonda da görünürlük kazanmış, çeşitli kesimlere görünme imkânı sun- masından dolayı varlığını kabul ettirmiştir. Evlerde yaygın olarak kullanılan bir araç ol- ması da propaganda amacı güden kişi ve kurumlar tarafından tercih sebebi olmaktadır. Ayrıca canlı yayın, uydu yayıncılığı, istenilen yayınların tekrar tekrar gösterimi gibi ola- naklar sunması bir propaganda aracı olarak televizyonu diğer medya araçlarından daha avantajlı duruma getirmektedir. Humeyni radyo ve televizyonu “halk üniversitesi” olarak ifade etmiş, devrimin ideolojisini yaymak için onlara pedagojik bir misyon yüklemiştir. Ona göre bu iki araçla öğretmenlerin öğrencilere muamele ettiği gibi halka muamele edilmeli ve “insanları fay- dalı şeylerle beslemek” görevi yüklenmeliydi. O, radyo ve televizyonun insanları isteni- len yönde şekillendireceğinin farkındaydı ve “Radyo hariç, dindar bir hatip, etrafını çev- releyen dört duvarın ötesine ulaşamaz.” sözünde teknoloji aracılığıyla sınırları aşmayı amaçladığı gözlenmektedir. Bu faaliyetlerin özünde insanların bu araçlara çok fazla mey- letmesi gerçeği bulunmaktaydı. Hatta yabancı basına karşı yabancı dilde yayın yapılma- sını ve radyonun yönlendirilmesi gerektiğini ifade etmiş, daha da ileri gidip ona kutsallık atfetmiş; bu araçlara okullardan ve bazı bakanlıklardan daha fazla önem vermiştir.249 Sinema, medya araçlarıyla hedef kitleye mesaj iletimini sağlayan en etkili yön- temdir. İnsanların sinema izlemek için ekranın karşısına geçtiğinde zihinlerinin açık ol- ması zaten zengin olan içeriğin hedef kitleye geçişini hem kolaylaştırmakta hem de me- sajın etkisini arttırmaktadır.250 Sinema insanların günlük davranışlarını seyretme imkânı sunduğundan izleyenler kendilerine yansıtılan yaşam biçimlerinden etkilenmekte, za- manla aşinalık kazanarak kendi hayatlarına entegre etmektedirler. Aynı zamanda evde veya sinema salonlarında dikkat çekici görüntü, efekt ve müziklerle insanların birlikte aynı duyguları paylaşmasını sağlamakta bu özelliğinden dolayı “ayin” olarak ifade edil- mektedir.251 Ancak yaşam biçiminde oldukça etkili olan sinemanın hedef kitlede büyük ideolojik değişimlerde çok da etkili olmadığı araştırmalarda görülmüştür.252 Filmler bil- 249 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 262-264. 250 G. P. Nye, “Our madness increases as our emergency shrinks”, Vital Speeches, 7, s. 722’den aktaran: Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 152. 251 Eric Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, çev. Halime Yücel, 5. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2016, s. 340. 252 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 160. 56 ginin yayılmasında etkisini sürdürmekle birlikte yüksek bütçeli filmlerin yaygınlık ka- zanması ve gösterimi hususunda sinema sektöründe bir organizasyon sisteminin olması her isteyenin film yapma olanağını zorlaştırmıştır.253 Bu nedenle daha küçük çaplı hare- ketler sinema yerine internet üzerinden video ve canlı yayın faaliyetlerine başvurmuşlar- dır. İnternet: İnternet günümüzde en demokrat iletişim aracı olarak kabul edilmekte- dir.254 Son zamanlarda internet diğer kitle iletişim araçlarının yerini almış, hatta kendile- rine özel web siteleri edinerek radyo, gazete, tv gibi araçlar internete taşınmışlardır. Yay- gın olarak kullanılmalarından dolayı sosyal medya şeklinde adlandırılan siteleriyle inter- net, toplumdaki çeşitli düşünceleri yansıtan bir platform olarak kabul edilmektedir. Bil- gilerin her an güncellenebiliyor olması, ulaşılabilirlik, maliyetinin az olması ve mesajı alanların anlık geribildirimlerde bulunabilmesi gibi nedenler interneti cazip kılmaktadır. İnternet siteleri arasında Facebook ile Twitter oldukça önemli bir konumdadır. Twitter ilk zamanlar bütün görüşlerin eşit olarak ifade edilebildiği bir yer olarak görülür- ken yaygınlaştıkça “ses otoriteleri” (toplumda ün kazanmış isimler)’nin itibar ve popü- lerliğinin artmasını sağlayan bir mecraya dönüşmüştür.255 İnternet, kullanımı sadece insanların hayal güçleriyle sınırlanabilen bir araçtır. Bu nedenle interneti aktif bir şekilde kullanmak isteyen oluşumlar web şirketleri ile iş birliğine girmekte, görseller ve videolar ile insanları etkilemeyi amaçlamaktadırlar. Bir mesajı internet ortamında paylaştıktan sonra mesajın hızla ve geniş bir kitleye yayılmasını sağlamak için “alevleme” yöntemini kullanmaktadırlar. Alevleme genellikle, söylentile- rin yayılmasını sağlayan bir internet terimi256 olarak kullanılsa da günümüzde Twitter, Facebook ve Youtube gibi ortamlarda farklı şekilde kullanılabilmektedir. Örneğin takipçi sayısı fazla olan bir profil, bir mesajı hedef kitlesiyle paylaştığında bu mesaj saniyeler içerisinde pek çok kişi tarafından paylaşılmakta, Twitter gündeminde ilk on içerisinde yer alabilmektedir. Orada görünürlük kazanan mesaj taraftarları ve karşıtları tarafından söy- lentiler de eklenerek daha fazla paylaşılmakta ve Twitter gündeminde birinci sıraya yük- selebilmektedir. 253 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 164. 254 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 201. 255 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 204. 256 Pratkanis, Aronson, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali, s. 124. 57 9) İkna 20. yüzyılda propaganda, toplumu bir tür ikna etme biçimi olduğundan toplum bilimi çalışmalarının araştırma konusu olmuştur. Propaganda üzerine yapılan iletişim araştırmaları, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra daha çok “ikna” kavramı üzerine odaklan- mıştır.257 İkna, iletişimin bir alt kümesi olarak kabul edilmektedir. İkna sanatı, bir söylemi analitik düşünmek için değil; sembolize ederek bireyleri ikna etmekle birlikte değiştirmek için kullanılmaktadır. İkna etme sanatı, toplumsal bir bellek oluşturan, kültürün oluşu- munu sağlayan, karaktere şekil veren davranışlar bileşimidir. Bir ikna biçimi olarak pro- paganda faaliyetleri “rutin süren bir tarih içinde karizmatik bir anın patlaması ile yeniden büyülenmenin yükseltilmiş anları” olarak ifade bulmaktadır.258 İknanın propagandadan farkı, bir etkileşim içerisinde gerçekleşmesidir. İkna, karşılıklı ihtiyaç ve bu ihtiyaçların karşılanmasıyla oluşan memnuniyet ilişkisine dayanmaktadır. İkna süreci, hedef kitlenin tepkisini şekillendirmekle başlamaktadır. Bu süreci öğretmen ile öğrenci arasındaki öğ- retim sürecine benzetebiliriz. Kaynak, hedef kitleye verdiği mesaj doğrultusunda kitlenin nasıl davranması gerektiğini öğretmektedir. Yapılan retorik ile hedef kitlenin mesaja olumlu tutum sergilemesi amaçlanırken kaynak da kitlenin verdiği tepkilere ihtiyaç duy- maktadır.259 İknanın bir etkileşim süreci olarak ifade edilmesi de bu karşılıklı iletişimden kaynaklanmaktadır. İknanın bir biçimi, tepki pekiştirmedir. Mesajın içeriğine zaten olumlu tutum ser- gileyen kitlenin duygusal gereksinimlerine seslenilerek ikna gerçekleştirilmektedir. Tepki pekiştirme, iknanın en yaygın biçimidir. Toplumda yapılması istenen bağışlar, et- kinlikler, yardımlar, kısaca gayret, zaman ve maddiyat gerektiren faaliyetler iknanın bu biçimiyle gerçekleştirilmektedir.260 Tepki değişimi, iknanın etkinlik gösterdiği diğer bir biçimdir. İknanın bu iki bi- çimi propagandayla oldukça benzer işlevlere sahiptir. Propaganda var olan bir tepkiyi pekiştirebildiği gibi, mevcut olan tavrı, aksi şekilde değiştirebilmektedir. Pekiştirme ve değiştirme etkisinden dolayı Laswell propagandayı “toplumsal dayanışmanın … yeni örs 257 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 209. 258 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 33. 259 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 59. 260 Jowett, O’Donnell, Propaganda ve İkna, s. 60-61. 58 ve çekici” olarak nitelemektedir. Ona göre propaganda “binlerce hatta milyonlarca insanı nefret, umut ve azim etrafında birleştirebil[mekte]” ve “mücadeleci coşkuyu bir çelik ha- line dönüştürebil[mektedir].”261 İknada da amaç hedef kitleyi analitik düşünmeye sevk etmek değildir, sembolik ve duygusal yönlerine dokunarak etkilemektir. Böyle bir ikna da kitleyi sembolik anlatı- larla büyüleyerek söz konusu olabilir ve bu beraberinde büyük bir değişimi de getirebilir. İnsanın düşünce yapısı bir şeye inanmak istediğinde o şeye göre mantığını da şekillendi- rebilmektedir ve sembolik dil de bu yüzden iknada önemlidir.262 Bu bölümde tarihsel gelişimi, diğer iletişim biçimleriyle olan benzerlik ve farklı- lıklarıyla ele alınan propaganda kavramı, ikinci bölümde incelenen dini grupların sahip olduğu araçların, sembol ve söylemlerin çözümlenmesinde temel dinamik olacaktır. Bu nedenle bir iletişim biçimi olarak propagandanın, dini gruplar tarafından sosyal yaşam- daki kullanımını görmek amacıyla diğer iletişim biçimleri ile ilişkisine ve yaygın olarak kullanılan propaganda tekniklerine vakıf olmak çalışmanın anlaşılması açısından büyük bir öneme sahiptir. 261 Laswell, Propaganda Technique in the Worl War, s.220-221’den aktaran: Jowett, O’Donnell, Propa- ganda ve İkna, s. 212. 262 Chelkowski, Dabashi, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhuriyeti’nde Propaganda Sanatı, s. 33. 59 İKİNCİ BÖLÜM DİNİ GRUPLARIN İLETİŞİM VE PROPAGANDA ARAÇLARI A) ARAÇLAR 1950’lerden bu yana değişen toplumsal yaşamı ekonomideki davranış değişiklik- leriyle açıklayan Fransız filozof Guy Debord ekonominin toplumsal yaşam üzerindeki etkisinin önceleri var olmadan sahip olmaya dönüştüğünü, günümüzde ise gibi görünür olmaya geçiş gösterdiğini ifade etmektedir.1 Ona göre “Gösteri, öyle bir birikim aşama- sındaki sermayedir ki imaj haline gelir.”2 Günümüzde gösteri, klasik ve yeni medya ara- cılığıyla insanlara bir hayat biçimi sunmak, o hayat biçimini benimsemelerini ve sürdür- melerini sağlamak için üretilen bir gerçekliktir. Gösteriye dahil olan hedef kitle hangi aracın kullanıldığı pek de fark etmeksizin sunulan mesajı bir izleyici konumunda kabul etmekte, böylece kitle ile iletişim her ortamda sürdürülme imkânı bulmaktadır. Gösterinin egemen olduğu günümüz toplumunda medya araçlarına makro sevi- yede bir propaganda aracı olarak işlev yüklenmekte iken; mikro seviyede bu araçlar daha yerel ve kişilerarası iletişimi sağlamaları dolayısıyla grup üyeleri arasında sadakat bağları oluşturmada kullanılmaktadır. Bu nedenle bilhassa yeni medya sembolik bir ilişkiye can vermektedir.3 Bunu da doğrudan veya dolaylı iletişim aracılığıyla gerçekleştirmektedir. 1) Doğrudan Araçlar Dini grupların medya araçlarını kullanırken yaptıkları bir çeşit “kültür bozumu” (culture jam) olarak ifade edilebilir. Lievrouw kültür bozumunu, “popüler kültürün eğ- lence, reklamcılık, sanat ve müzik, edebiyat ve sinema gibi unsurlarını ödünç al(ma), bunları yorumla(ma) ve yıkmaya çalış(ma)” şeklinde açıklamaktadır.4 Bu çalışmada kül- tür bozumu, dini grupların, ana akım tarafından kullandığı araçları kullanarak kendi “an- latı fabrikası”nı oluşturmasını ve kendi düşünce yapılarına uygun içerikler üretmelerini 1 Guy Debord, The Society of the Spectacle, çev. D. Nicholson-Smith, 1994, s. 13, https://theanarchist- library.org/library/guy-debord-the-society-of-the-spectacle.pdf, (23/7/2018). 2 Debord, The Society of the Spectacle, s. 17. 3 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 159. 4 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 28. 60 ifade etmektedir.5 Böylece kültür bozumu, popüler kültürün şeklini almakta ancak benim- sediği kültürü eleştirmekte ve kendine göre biçimlendirmektir.6 Dolayısıyla dini grupların önce karşı oldukları medya araçlarını sonradan benimsemeleri, bu araçlar ile kendilerine özgü logolar, sloganlar ve ürünler oluşturmaları ve bunları ticari kaygıyla değil de değer- ler uğruna yapmaları kültür bozumuna işaret etmektedir.7 Herhangi bir dini grup geleneksel veya yeni medya araçlarını kullanırken kendi farklılıklarını, benimsedikleri türler ile ortaya koymaktadır. “Tür, belirli bir topluluğun üyeleri arasında ya da belirli bir durumda kullanışlı / veya anlamlı olan bir ifade ya da iletişim biçimidir.”8 Benimsenen türler kültürün bir ürünü oldukları için bir topluluk veya toplumsal bağlam yaratmaya hizmet ederek mesajın sürdürülebilirliğini sağlamaktadırlar. Böylece oluşturulan tür, aslında bir tema olarak farklı medya araçlarına aktarılma imkânı doğurmakta ve mesajın yayılımını artırmaktadır.9 Tür, bir nevi kültürel sermayenin yan- sımasıdır ve “belirli bir türün tanınması, belirli bir topluluğa olan aidiyetin de işaretidir”.10 Yayınevi, vakıf, şirket vb. kurma faaliyetinde bulunan dini gruplar, kurdukları bu oluşumlara isim verirken sembolik anlamlar da yüklemişlerdir. Ernst Cassirer’in ifade- siyle “Simgesel ifade ileriye ve geriye dönük bakışa olanak tanır, çünkü ‘ayrım’ın konu- lup bırakılmaması, ayrıca bilinçle sabitlenmesi yalnızca simge sayesinde” mümkün ol- maktadır. Cassirer’e göre simge, düşünceyi kalıcılaştıran temel unsurdur.11 Gadamer ise simgeyi “kendimizin yeniden tanınma imkanının işlenilmesi” olarak ifade etmektedir.12 Bir sembol üzerine yüklenen tarihsel anlam, iletişim için bir ön başarı sağlamaktadır.13 Bu nedenle dini gruplar kurmuş oldukları şirketlerde, yapmış oldukları yayınlarda kul- landıkları isim ve sembollere büyük özen göstermişlerdir. Grupların kullandıkları propa- ganda araçlarını incelerken bu hususa özellikle dikkat edilecek, kullanılan kavram ve sembollere yüklenen anlamlar yorumlanmaya çalışılacaktır. 5 Kalle Lasn, Kültür Bozumu, çev. Cem Pekman, Ahmet Ilgaz, İstanbul: Bağımsız Yayınlar, 2004, s. 138. 6 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 79. 7 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 32. 8 Lasn, Kültür Bozumu, s. 142. 9 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 30. 10 Kevin Crowstone, Marie Williams, “Reproduced and Emergent Genres of Communication on the World Wide Web”, s. 203, https://surface.syr.edu/cgi/viewcontent.cgi?referer=https://www.go- ogle.com/&httpsredir=1&article=1092&context=istpub, (23/07/2018). 11 Ernst Cassirer, Dil ve Mit, çev. Onur Kuzgun, İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2018, s. 48. 12 Gadamer, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, s. 21. 13 Gadamer, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, s. 21. 61 1.1. Yayınevi ve Kitaplar Kamusallığın alt yapısını değişime uğratan önemli hususların başında basılı medya araçlarının yaygınlaşması gelmektedir.14 İlk zamanlar gücü elinde bulunduran kimselerin sahip olduğu araçlar, zamanla demokratik zeminin oluşması ve ekonomik ser- mayenin artmasıyla farklı çevreler tarafından da ulaşılır hale gelmiştir. Dolayısıyla dini grupların kamusal alanda varlıklarını ortaya koydukları sahaların başında yayıncılık faa- liyeti gelmektedir ve geçmişte üyeleriyle daha çok basılı yayın yoluyla iletişime geçmiş- lerdir. Fotoğraf 1: Erkam Yayınları’nın logosu Erkam Yayınları’nın sahibi Erenköy Cemaati’nin, ismini seçerken, Hz. Muham- med’in nübüvvetinin gizli tebliğ döneminde önemli bir yeri olan Daru’l-Erkam’ı esas al- dığı görülmektedir. Yayınevi aldığı isimle misyonunu tanıtmakta, izleyeceği usul hak- kında bilgi vermektedir. Daru’l-Erkam nasıl gizli tebliğ dönemini akıllara getiriyorsa Er- kam Yayınları da aldığı isimle, gerektiğinde davasını bir gizlilikle sürdürebilen, sosyal yaşamda eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü bir mekân olmaktadır. İslam’ı tebliğ etmenin zor olduğu zamanlarda Daru’l-Erkam’ın üstlendiği misyon gibi Erkam Yayın- ları’nın da iyi-kötü, tüm koşullarda var olmayı hedeflediği yorumu yapılabilir. 15 E ve Y harflerinden oluşturulan logo da bacası bulunan bir ev yahut minaresi bulunan bir mescid görüntüsü vermektedir. Gruba ait olan Altınoluk’ta Dursun Aksoy ile yapılan bir mülakatta Aksoy, yayı- nevinin kuruluş amacının, Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun Osmanlı Türkçesi ile yazıl- dığı için istinsah edilmesi ve okunması zor olan eserlerinin yeni yazı ile yazılıp basılması olduğunu ifade etmiştir. Musa Topbaş’ın “Kimisi namazla terakki eder. Bazısının oruç tutmak çok hoşuna gider. Bazıları irfanla, bazıları neşriyatla. Hele bu zamanda neşriyat 14 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 291. 15 http://www.islamveihsan.com/darul-erkam-nedir.html, (13.03.2019). 62 en önde gelen hizmetlerdendir.”16 sözü, grubun dönemin şartlarını göz önünde bulundu- rarak yayıncılık faaliyetine verdikleri önemi göstermektedir. Basılan ilk eserin Halid bin Velid adında olması ayrıca dikkate şayandır. Bilindiği üzere Halid bin Velid, İslam fütu- hatında önemli bir isimdir ve Erkam Yayınları ile yeni bir alana açılan grubun, İslâmi tebliğde yayınevi aracılığıyla çağının fetih anlayışını uygulamayı amaçladığı görülmek- tedir.17 Yayınlanan eserler ya doğrudan Erkam Yayınları ya da Altınoluk dergisi için oluş- turulan kütüphane dolayısıyla Altınoluk ismiyle çıkarılmaktadır. Erkam Yayınları slogan olarak “Kitaplardan Kitaba Ulaşsın Yolunuz” cümlesini kullanmakla, maksatlarının Kutsal Kitab’ı anlamak olduğunu gösterirken, yayınlarının da bu yönde olacağını ifade etmektedir. Kitab’a yapılan vurgu, dini grubun Kur’an merkezli bir din anlayışını benimsediğine işaret etmektedir. Ancak burada Kur’an’ın merkeze alın- masından kastedilen Kur’ancılık değildir. Grubun faaliyetlerinin bütününe bakıldığında, İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Peygamber sünnetinin merkezi ko- numda olduğu bir din anlayışına sahip oldukları anlaşılmaktadır. Liderlerin yayın içerikleri incelendiğinde pek çok farklı alanla ilgili eser verdikleri görülmektedir. Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun eserleri arasında tefsir çalışmaları önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle kimi çalışmalarda grubun tefsir merkezli bir anlayışa sahip olduğu söylenmektedir.18 Fakat yukarıda da ifade edildiği gibi bundan anlaşılması gereken Kur’ancılık değil, Kur’an’ın anlaşılmasına verilen önemdir. Ramazanoğlu’nun Musahabe adıyla yayımlanan 6 ciltlik eseri ile Musa Topbaş’ın Altınoluk Sohbetleri isimli külliyatı, grubun söze, peygamberî tebliğ yöntemine verdiği önemi göstermekte; dolayı- sıyla yayınlar da günümüz şartlarında daha çok sayıda kişiye hitap etmek maksadıyla sözlü geleneğin yazıya dökülmüş ifadesi olmaktadır. Mevcut lider Osman Nuri Topbaş, 16 Sadık Dana, Allah Dostunun Dünyasından: Hacı Musa Topbaş Efendi ile Sohbetler, İstanbul: Erkam Yayınları, 1999, s. 103. 17 http://www.islamveihsan.com/erkam-yayinevi-nasil-kuruldu.html, (13.03.2019). 18 Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, 11. Baskı, İstanbul: Metis Yayınları, 2014, s. 60. 63 Nebiler Silsilesi, Gençlerle Tarih Yolculuğu, Osmanlı başlıklı kitaplarının yanı sıra tasav- vuf yolunun esaslarına ilişkin öğütler ve Nakşibendilik tarîkatinin önde gelen isimlerine dair eserlerle hedef kitlesine ulaşmaktadır. Fotoğraf 2: Çamlıca Yayınları’nın logosu Kendilerini Süleymanlılar şeklinde isimlendiren ancak Din Sosyolojisi literatü- ründe Süleymancılık olarak ifade edilen grup, çalışma boyunca Süleymancılık ismiyle ele alınacaktır. Süleymancılık grubuna ait olan Çamlıca Basım Yayın’ın ismi, Süleyman Hilmi Tunahan’ın İstanbul Çamlıca’da açmış olduğu Kur’an kursundan gelmektedir. “Doğru bilgi doğru kaynaktan alınır” sloganıyla faaliyette bulunan yayınevi çoğunlukla tarih alanında eserler yayınlamaktadır. Yayınevinin internet sitesinde Yedikıta dergisine bilhassa vurgu yapılmakta, arşiv temelli titiz bir çalışmanın ürünü olduğu belirtilerek der- ginin içeriği detaylı bir şekilde ziyaretçiye sunulmaktadır.19 Çamlıca Basım Yayın tarafından basılan kitapların çoğunlukla araştırma ve ince- leme alanında olduğu görülmekte; bu alandaki kitapların muhtevası ise genelde Selçuklu ve Osmanlı Devleti döneminde gerçekleşen olaylardan oluşmaktadır. Öne çıkan Osmanlı padişahları için ciltli ayrı bir seri bulunmakla birlikte farklı başlıklar altında yine padi- şahların hayatına dair eserler basılmaktadır. İslam tarihine yönelik eserler, Hz. Muham- med ve Dört Halife dönemi şeklinde sınıflandırılmıştır. Yayınevinin Nadir Eserler Kitap- lığı adındaki alt markası ise hadis, hukuk ve kelam alanında eserler vermektedir. Grubun kitap satış platformu olan Çamlıca Kitap’ta Süleyman Hilmi Tunahan’a ait eserler aratıldığında Kur’an Harf ve Harekeleri ile Silsile-i Sadat’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) görüntülenmektedir. Kitapların ilki Tunahan’ın kendisine aitken; ikinci kitap, liderlerini bir silsileye dayandırma isteğinde olduğu anlaşılan grubun oluşturduğu bir heyete aittir. Sitede Silsile-i Sadat’ın 33. ve Son Halkası Süleyman Hilmi 19 https://www.camlicabasim.com/hakkimizda/, (13.03.2019). 64 Tunahan (k.s.) kitabının İngilizce ve Arapça çevirileri de satışa sunulmaktadır.20 Sitede Risale-i Kibrit-i Ahmet ve Risale-i İksir-i Ulum adlı risalelerin bulunmaması dikkat çeki- cidir. Daha önce Süleymancılık ile ilgili yapılan akademik çalışmalarda bahsedilen ancak Süleyman Hilmi Tunahan’a aidiyeti netleştirilemeyen bu iki makalenin21 yayınevinin bastığı eserler arasında bulunmayışı, grubun bu makalelerle ilgili tutumunu ortaya koy- duğu söylenebilir. Tunahan’ın kendisinden sonra okumaları için talebelerine bir kitap ya- zıp bırakmamasının sebebi olarak Nurcuların Risale-i Nur Külliyatı’nı Kur’an’dan üstün tutmaları örnek verilmekte, talebelerinin aynı hataya düşmesini istemediği gösterilmek- tedir.22 Fotoğraf 3: Semerkand Yayınları’nın logosu Menzil Cemaati’ne ait olan Semerkand Yayınları, grubun şirketlerinin de çatı is- midir. Semerkand Şirketler Grubu’nun diğer şirket faaliyetlerine bakıldığında, “mekânın poetikası”nın grubun kurumsal işleyişinin her kolunda sergilendiği görülmektedir. Gas- ton Bachelard’ın deyişiyle bir konut olan ruhumuz imgelemden beslenir ve sembolik de olsa ikamet edilen yer, sahip olduğu değerleri açığa çıkarır, onunla konumlanan kişinin ne olup olmadığını somutlaştırır.23 20 https://www.camlicakitap.com/arama?q=Süleyman+Hilmi+Tunahan, (15.04.2019). 21 Emine Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, (Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, s. 45; ayrıca bkz. Mustafa Aydın, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, C. 6, 5. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2018, s. 317. 22 Âdem Efe, Dini Gruplar Sosyolojisi (Isparta Örneği), İstanbul: Dönem Yayıncılık, 2013, s. 252. 23 Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, çev. Alp Tümertekin, 4. Baskı, İstanbul: İthaki Yayınları, 2017, s. 30. 65 Yayınevinin ismi, İslam tarihinde önemli bir yer olan Semerkant şehrinden gel- mektedir ve şirketin faaliyetleri ile mekanlaştırılan coğrafyanın birbiriyle örtüştüğü gö- rülmektedir. Semerkant, tarihte ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle bir ilim ve sanat şehri olmuş, İslam topraklarındaki en kaliteli kâğıt orada üretilmiştir. Özellikle iti- kad ve ilmihal konularına yer veren grubun marka ismi, Eş’ari ve Maturidi mütekellim ve muhaddislerin çıkmış olduğu bir coğrafya olan Semerkant ile paralellik arz etmekte- dir.24 Aslında Kürt bir aile tarafından kurulan şirketin isminin bir Türk şehrinden alın- ması, grubun içinde bulunduğu milletin değerlerini benimsediğinin, Semerkand’ın Eş’ari ve Maturidi geleneği bir arada bulundurması gibi farklı kimlikleri bir arada bulundurabil- meyi hedeflediğinin göstergesidir. Grubun kullanmış olduğu logo, gruptaki mürid – mür- şid ilişkisinin sembolik bir anlatımıdır. Yayınevinin isminin baş harfinden elde edilen logo, iki kalbin birleşiminden oluşmakta, müridin mürşide ittisalini (temasını, bağlılığını) sembolize etmektedir. Fotoğraf 4: Yeni Asya Neşriyat’ın logosu Yeni Asya grubuna ait olan Yeni Asya Neşriyat’ın, isimlendirmede kendisine coğ- rafya olarak Asya’yı seçmesi; grubun, Asya’nın tarihi geçmişini sahiplenmesi ve o temel üzerine inşa etmesi anlamına gelmektedir. Grubun karizmatik lideri Said Nursi’ye göre Asya vahyin, Avrupa ise felsefenin merkezidir ve böylece Nursi’nin talebeleri gazete ile vahdani hakikatlerin bayraktarlığını yapmayı amaçlamaktadırlar.25 “Yeni” Asya şeklin- deki niteleme ise grubun gelecek ve değişim odaklı bakış açısının göstergesidir. Zira grup 24 Osman Aydınlı, “Semerkant”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 2009, C. 36, s. 483. 25 Hüseyin Arslan, Dini Gruplar ve Siyaset: Yeni Asya Grubu Örneği, (Doktora Tezi), Ankara: Gazi Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s. 80-81. 66 “müceddidlik” anlayışını benimsemektedir. Logosunda bulunan kitap ve onu okuyan in- san, grubun otorite figürü olan Risale-i Nur’a işaret etmektedir. Yeni Asya Neşriyat, web sitesinin yayınevini tanıttığı bölümünde, Said Nursi’den yapılan “Hüküm ve kuvvet, il- min eline geçecek. Beşer bütün kuvvetini ilimden alacak.” alıntısıyla grubun dünya gö- rüşünün esasını belirtmekte, gelecekte entelektüel bayrağın el değiştireceğine işaret et- mektedir. Grubun yayın faaliyetlerinin ilk sırasında Risale-i Nur Külliyatı bulunmakta; ayrıca siyaset, tarih, aile hakkında kitaplar basıldığı görülmektedir. Gruplara ait yayınevleri incelendiğinde özellikle Semerkand Yayınları ve Çamlıca Basım Yayın’ın yayın metotları benzerlik göstermekte, yayın içeriklerine göre farklı isimlerle markalaştıkları görülmektedir. Semerkand Yayın Grubu çatısı altında Semer- kand Yayınları, Semerkand Çocuk, Mostar, Eşik, Haşimi, Hacegan, Şadırvan isimleriyle; Çamlıca Basım Yayın çatısı altında ise Çamlıca, Çamlıca Çocuk, Çamlıca Genç, Fazilet Çocuk, Fazilet Neşriyat, Hasbahçe, İnsan ve Hayat, Nadir Eserler Kitaplığı, Sarayburnu Yayınevi bulunmaktadır. Kullanılan isimler yine grupların kendilerini temellendirdikleri tarihi bağlamın bir tezahürüdür. Yeni Asya Grubu, Bizim Aile Kitaplığı, Can Kardeş Ya- yınları şeklinde ayrılırken; Erkam Yayınları yalnızca Altınoluk için ayrı bir yayın politi- kası benimsemektedir. Dolayısıyla Yeni Asya ve Erkam Yayınları’nın, sadece yayınla- dıkları dergilerin kitaplığını oluşturmak amacıyla farklı isimlerde yayın faaliyetinde bu- lundukları söylenebilir. Süleymancılık diğer gruplardan farklı olarak sahip olduğu ders- haneler dolayısıyla İsabet Yayınları altında eğitime yönelik yayınlar da yapmaktadır.26 Dergi, kitap basımlarının yanı sıra incelediğimiz dört grubun her birinin kendi ya- yınevi aracılığıyla çıkardığı takvimleri bulunmaktadır. Süleymancılık, Fazilet Neşriyat etiketiyle çıkarılmaya başlandığı için Fazilet Takvimi ismini kullanırken diğer gruplar da takvimlerini mevcut yayınevlerinin isimleriyle adlandırmaktadırlar. Namaz vakitlerini, önemli gün ve geceleri düzenlemesi, grubun benimsediği anlayışı metinlerde işlemesi açısından takvimlerin her biri farklı metin içerikleriyle aynı amaca hizmet etmektedir. Namaz vakitlerini ehl-i sünnet içtihadına göre belirlediklerini ifade eden yayınevlerinin, takvimleri aracılığıyla aidiyet pekiştirdikleri, oluşturdukları takvimleri grup kimliklerini yansıtmanın bir aracı olarak kullandıkları görülmektedir. 26 https://isabetyayinlari.com, (18.04.2019). 67 1.2. Dergi ve Gazete Yayıncılığı Gazete ve dergiler, gündelik yaşamdaki zaman-mekân bağlantısını kopararak he- def kitlenin mekânsız eşzamanlılığı keşfetmesini sağlayan araçlardır.27 Sohbet havasında bir içeriği mümkün kılmasıyla ise mekânsız eş zamanlılıkta sözlü kültürün samimiyetini iletişim medyasına aktarmakta ve aidiyet duygusunu beslemektedir. Hedef kitlenin geç- miş duygusu, dergi ve gazete aracılığıyla dolayımlı sembolik biçimlere bağlanmakta; za- man ve mekânda ortak bir köken ve kader paylaşımı mümkün kılınmaktadır.28 Günlük, haftalık, aylık periyotlarla sunulan sayılarıyla bu araçları takip etmek; gündelik hayatı oluşturan rutinler haline gelmekte, eylemde sürekliliği sağlamaktadırlar.29 Günümüz dünyasında farklı çevreler tarafından çıkarılan ve dindar insanlara hitap etmeyen dergi ve gazete yayınları, dini grup mensuplarının güvenle kabul edebileceği yayınlara ihtiyaç duymalarına neden olmuştur. Bu nedenle dini grupların 20. yüzyılda en fazla kullandıkları iletişim araçlarının dergi ve gazeteler olduğu söylenebilir. Dergi ma- kalelerindeki sohbet havası, yüz yüze muhabbetin yakınlığını verdiği için dergiler, ileti- şimde sürekliliği sağlayan elverişli araçlardır. Yazılı basının diğer iletişim araçlarına göre hem basımının hem de hedef kitle tarafından alımının ekonomik ve kolay olması da yay- gınlaşmalarında oldukça etkilidir. Grupların kurmuş oldukları yayınevleri gibi çıkardıkları dergilere verilen isimle- rin de genellikle bir mekân ile ilişkilendirildikleri görülmektedir. İkamet edilen her mekân kendinde ev kavramının özünü barındırdığı için, oluşturulan sembolik mekân “biz”i mey- dana getirerek grup üyelerinin aynı çatı altında bulunmasını sağlamakta ve böylece mu- hayyile ile yaşanan an mezcedilmektedir.30 Mekân, burada hedef kitleye korunaklı bir 27 John B. Thompson, Medya ve Modernite, çev. Serdar Öztürk, İstanbul: Kırmızı Yayınları, 2008, s. 57. 28 Thompson, Medya ve Modernite, s. 61. 29 Thompson, Medya ve Modernite, s. 68. 30 Bachelard, Mekânın Poetikası, s. 35. 68 alan sunmakta, “peteklerinin binlerce gözünde, zamanı sıkıştırılmış olarak tut(tuğu için)” tabiatı gereği geleceğe dönük olan insana istikrar sağlamaktadır.31 Fotoğraf 5: Altınoluk dergisinin logosu Erenköy Cemaati’ne ait olan Altınoluk, İslam dininin en önemli simgesi olan Kabe’nin damındaki altın ile kaplanmış oluktan ismini almıştır. Dergi, bütün Müslüman- ların Kabe’nin etrafında bir araya gelmesi ve orada “ümmet ufku”nun oluşması düşünce- sinden yola çıkarak “Altınoluk’ta buluşalım” sloganıyla mekânlaştırılmıştır.32 “Bir Gönül Çağrısı” alt başlığı, derginin tasavvufi yönünü ön plana çıkarırken “aylık mecmua” ifa- desi grubun geleneğe olan bağlılığına işaret etmektedir. Derginin takdim yazısının son cümlesi okuyucunun idrak ettiği zamanı, “Altınoluk ayı” şeklinde tanımlayarak okuyu- cunun vaktini derginin yeni sayısı ile çevrelemekte, zaman yönetimine müdahalede bu- lunmaktadır.33 Altınoluk, Erkam Yayınları’nın kurulmasından bir süre sonra çıkarılmaya başlan- mıştır. İlk sayısı 1986 yılında çıkmaya başlayan derginin, 1986 Mart - 1992 Şubat tarih aralığındaki sayıları 48, 1992 Mart – 2002 Şubat tarih aralığındakiler 56, devam eden tarihlerdeki sayıları ise 64 sayfa olarak basılmıştır.34 Günümüzde dergiye ait bir internet sitesi bulunmakta, hem derginin güncel sayısı hem de ilk çıktığı tarihten bu yana sürege- len sayılarının arşivi okuyucuya sunulmaktadır. Derginin yazar kadrosuna bakıldığında ilk sayısından bu yana akademisyenleri de bünyesinde barındırdığı görülmektedir. Raşit Küçük, Hasan Kâmil Yılmaz, Abdülaziz Bayındır, İsmail Lütfi Çakan bu isimlerden birkaçıdır. 31 Bachelard, Mekânın Poetikası, s. 39. 32 https://www.altinoluk.com.tr/hakkimizda, (13.03.2019). 33 Ahmet Taşgetiren, “Takdim”, Altınoluk, S. 11, Ocak 1987, s. 1; ayrıca derginin takdim yazılarını kaleme alan isim için bkz. Taşgetiren, “En Sancılı Zamanların Yazıları” https://medium.com/@AhmetTasgeti- ren/en-sancılı-zamanların-yazıları-2419b1f8d9c7, (09.03.2019). 34 http://katalog.idp.org.tr/dergiler/190/altinoluk, (13.03.2019). 69 Altınoluk dergisi yıllık abonelik karşılığında her ay kadınlar için Şebnem, çocuklar için Altın Çocuk dergilerini ve o yıl için kararlaştırılan bir kitabı okuyucularına armağan etmektedir. Dergi, yayın hayatının yirmi sekizinci yılında yirmi sekiz cilt eser armağa- nıyla övünmekte, dergi ve hediye kitaplarla okuyucusuna bir kütüphane kazandırdığını belirtmektedir.35 Yedikıta ve Semerkand’a baktığımızda benzer bir hediye kitap kültürü- nün olduğu görülmektedir. Hasan Kâmil Yılmaz gibi Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bünyesinde çalışan bir ismin yazar kadrosunda bulunmasının yanı sıra grubun, DİB’in kutlu doğum gibi etkinlik haftalarını benimsediği ve DİB’in sloganı olan “Din Samimiyettir” sözünü ayın kapağı yaptığı görülmektedir.36 Altınoluk dergisi de toplumsal ve siyasi olayları işlemekte “Din Toplum Politika” gibi başlıkların bulunduğu sayılara imza atmaktadır.37 Grubun, Altınoluk’tan bağımsız fakat yine Erkam Yayınları tarafından çıkarılan Genç adındaki dergisi, farklı iletişim kanallarıyla gençlere özel bir platform sunmaktadır. Dergi, belli bir yaş aralığındaki insanlar yerine “ümidini kaybetmemiş, gözlerindeki ışıl- tıyı korumuş” olan tüm yaş gruplarını hedef kitlesi olarak belirlemiştir.38 Yazar kadrosuna ve işlenen konulara bakıldığında da bu anlayışın hâkim olduğu görülmektedir. Dergide hem Türkiye hem de dünya gündemi irdelenmekte, İslami bir anlam dünyasına göre şe- killenen modern hayat okuyucuya sunulmaktadır. Dergi içeriği incelendiğinde, derginin mutlaka Youtube’da yer alması gerektiğiyle ilgili bir röportaj39 ve “Bizim Amerika’daki Gibi Garajlarımız Yok” sloganıyla reklamı yapılan Fabrikafa,40 iyi bir içselleştirme ör- neği ve bir kültür bozumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Fotoğraf 6: Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi’nin logosu 35 Taşgetiren, “Aziz Okuyucu”, Altınoluk, S. 337, Mart 2014, s. 1. 36 Taşgetiren, “Aziz Okuyucu”, Altınoluk, S. 338, Nisan 2014, s. 1. 37 Altınoluk, S. 170, Nisan 2000. 38 http://gencdergisi.com/yazar1-genc.html, (05.03.2019). 39 Genç, S. 142, Temmuz 2018. 40 https://www.youtube.com/watch?v=fY0Bwc1oftw, (05.03.2019). 70 Süleymancılık’a ait olan Yedikıta, tarihi ve kültürel konuları işleyen bir dergidir. İsmini ise ulaşmak istediği hinterlanttan almaktadır. Dergi, “milli ve manevi değerler” vurgusuyla döneminin siyasi anlayışını benimsemiş görünmektedir.41 Derginin içeriği in- celendiğinde kullanılan başlıkların Osmanlı kültürünü yansıtmayı amaçladığı gözlenmek- tedir. Grubun geçmişte Ufuk, Yeni Sabah ve Anadolu isimlerinde gazeteler çıkardığı bi- linmekte olup,42 günümüzde gazete çıkarmayı sürdürmedikleri görülmektedir. Yedikıta, 2008 yılında yayın hayatına başlamış, 2008 ve 2009 yıllarında sabit bir kapak tasarımı ile basılmıştır. Dergi, 2010 yılında hem yayında çeşitliliğe hem de yılın ikinci yarısında dergi tasarımında yeniliğe gitmiştir. Derginin ilk sayısında “ictimai ilim- ler merkezli bir yayın çizgisi” takip edileceği, İbnü’l-Esir’in “ümmü’l-ulum” olarak ifade ettiği tarih ilminin yerinin ise daha özel olacağı belirtilmiştir. Ayrıca tarihin tekerrür ettiği düşüncesiyle önceki örneklerin bilinmesinin ahlâki açıdan kişileri geliştireceği hususuna işaret edilmiş, tarih ve kültür dergisi olmasının temeline ahlâk gelişimi koyulmuştur.43 Dergi, 2010 yılında İnsan ve Hayat adlı bir eki, 2016 yılında ise Çamlıca Çocuk adında müstakil bir dergiyi süreli yayınlarına eklemiştir. İnsan ve Hayat da sonraki sayılarda müstakil bir dergi halini almıştır. Kurumsal iletişimin yenilikçi anlayışına sahip olan dergi, yüzüncü sayısında “100. sayımızda yeni yüzümüzle” sloganıyla gençlere hitap eden Genç Hayat dergisine hayat vermiştir.44 Yedikıta ile İnsan ve Hayat dergilerinin e-dergi formatı bulunurken, Genç Hayat ve Çamlıca Çocuk dergileri yalnız basılı yayın yoluyla takip edilmektedir. Yayın- larında en çok eğitime vurgu yapan grubun alternatif çocuk yayınlarına sahip olduğu gö- rülmektedir. Çamlıca Çocuk, Rüzgâr Gülü isimli bir ek ile farklılık sunarken, grup bir de Ekim 2018 itibariyle üç ay süreli olarak Çamlıca Kids adıyla İngilizce bir dergi çıkarmaya başlamıştır. Grubun diğer dergilerinde değil de çocuk dergisinde dilde çeşitliliğe gitme- sinin altında, Batı’ya önceden göç eden kitlelerin çocuklarının Türkçe hususundaki ye- tersizliklerinin gözetildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dergi, Türkiye dışındaki çocukla- rın anlam dünyalarına da katkı sağlayabilme maksadıyla bir ihtiyaca çözüm olarak çıka- rılmaktadır. 41 http://yedikita.com.tr/hakkimizda/, (05.03.2019). 42 Efe, Dini Gruplar Sosyolojisi (Isparta Örneği), s. 264. 43 Ömer Faruk Yılmaz, “Yedikıta’dan”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 1, Eylül 2008, s. 3. 44 İnsan ve Hayat, S. 100, Haziran 2018. 71 Yedikıta dergisinin internet sitesi de bulunmakla birlikte makalelerin tamamı si- tede yayınlanmamakta, okuyucuya bir ön izleme olanağı sunulmaktadır. Özellikle son iki asrın tartışmalı konuları ve isimleri gerek dosya konusu olarak gerekse makale içeriği şeklinde gündeme getirilmektedir. 2010 Eylül sayısında içerik açısından bir yeniliğe gi- den derginin okuyucusuna tekrar hatırlattığı “Geçmişe dair hiçbir güzellik gözünüzden kaçmasın, asırları kat eden geçmiş sizden uzak kalmasın!” düsturu, oluşturulan anlam dünyasını açık bir şekilde ifade etmektedir.45 Dergi Marshall Planı, İttihâd-ı İslâm gibi siyasi konulara da değinmekte, zaman zaman kapak sayfasına bu tür başlıkları taşımak- tadır. Dergide en dikkat çeken husus, işlenen her konunun bir şekilde Osmanlı Devleti tarihsel bağlamında ele alınmış olmasıdır. Siyasi, tarihi, edebi, sanatsal konuların yanı sıra dergide dosya konusuyla ilgili sorulardan oluşmuş “Testgâh” başlıklı bir bölüm ve bulmaca sayfası bulunmaktadır. Der- ginin internet sitesinde de bulmaca için ayrı bir butonun bulunması ve ödüllendirmeler yapılması, okuyucuyla interaktif iletişimde bulunmak amacıyla bu tür etkinliklere önem verildiğini göstermektedir. Önceleri mektuplar, son zamanlarda ise sosyal medya aracılı- ğıyla her ay “Sosyal Dergi” başlığı altında okuyucuların Twitter, Facebook, Instagram paylaşımlarının dergiye taşınması da bu minvalde değerlendirilebilir.46 Bunların yanı sıra farklı oluşumlar veya gruplar tarafından düzenlenen tarih ve edebiyat alanlarındaki kon- ferans, sempozyum gibi etkinlikler dergi aracılığıyla zaman zaman okuyucuya duyurul- maktadır.47 İnsan ve Hayat (Aktüel Kültür Dergisi) ise sağlık, eğitim, yemek, teknoloji, iba- detler gibi gündelik hayatla doğrudan ilgili konuları ele alan makaleler içermektedir. Ör- neğin derginin 33. sayısında işlenen “İnsanın Çocukla ve Çocuksuz İmtihanı Tüp Bebek” dosya konusu, tıbbi ve dini yönleriyle ele alınmakta, konu ile ilgili olarak peygamberlerin hayatlarından örnekler verilmekte; gruba ait olan Hisar Hospital’ın doktorlarıyla yapılan röportajlarla okuyucunun bilinçlendirilmesi amaçlanmaktadır.48 “Simgeler ve Semboller Çağında Sinema” başlıklı bir yazıda, İslâmi (ezani) saatin yerini batılı dünyanın saat anlayışının almasının boş zaman kavramını ortaya çıkardığına 45 Selman Kılınç, “Editörden”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 25, Eylül 2010, s. 5. 46 “Sosyal Dergi”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 93, Mayıs 2016, s. 6. 47 “Gelecek Programlar”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 105, Mayıs 2017, s. 11. 48 Ömer Demir, Hüseyin Güney, “İnsanın Çocukla ve Çocuksuz İmtihanı Tüp Bebek”, İnsan ve Hayat, S. 33, Kasım 2012, s. 12. 72 değinilmekte, bunun üzerine yaşam biçiminde meydana gelen değişim ifade edilmektedir. Televizyon ve sinema sektörünün gelişip yaygınlaşmasıyla medya araçlarının bir propa- ganda aracı olarak kullanıldıkları ifade edilmektedir. Bundan dolayı yayınların içeriğin- deki simge ve sembollerin farkında olmaları, çocukları bu tür yayınlardan uzak tutmaları konusunda yetişkinler uyarılmaktadır.49 Derginin 44. sayısında ise futbol dosya konusu yapılmış, oyun hem seyirci hem de futbolcu açısından ele alınmış; futbolun nasıl bir af- yon, futbolcuların da bu doğrultuda nasıl heba edilmiş hayatlarının olduğu yazılarak gü- nümüz futbol kültürü eleştirilmiştir.50 Bunların yanı sıra dergide sık sık çeşitli veçhele- riyle eğitim konusuna değinilmekte; benzetmeler, tarihten anekdotlarla okuyucuya bu alanda farklı bakış açıları kazandırılmaya çalışılmaktadır. İnsan ve Hayat, “Soy Ağacı”nı dosya konusu olarak belirlediği 56. sayısında özel- likle büyük şehirlere göçle oluşan akrabalık bağlarındaki zayıflığa dikkat çekmektedir. Çağımızda dini gruplara duyulan gereksinimin temelinde bulunan olguya51 bir dini gru- bun değinmesi, toplumun içinde bulunduğu sosyal değişimin farkında olduklarının bir göstergesidir. “Kendi ile Selfie” başlıklı öyküleyici makale, “self” kelimesinin sözlük an- lamlarını inceleyerek bir kültür panoraması sunmaktadır. “Doğu görür, fakat susar; Batı, görmez; ancak konuşur” sözüyle fotoğraf kültürüne işaret eden yazıda, Batı’nın Doğu üzerinden kazandığı Pulitzer ödüllerine işaret edilerek selfie kültürü olumsuzlanmakta- dır.52 Selfie aslında burada bir semboldür ve bu kelime üzerinden “self” odaklı Batı kül- türünün benimsenmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. “Başka Bayramımız Mı Var?” başlıklı makale ile bayram tatillerinin seküler bir şekilde değerlendirilmemesi gerektiği hususunda okuyucu uyarılmaktadır.53 “Kitaba Dokunmak” adlı başka bir makalede ise “Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez.” (Vakıa, 56/79) ayetiyle Kur’an’a abdestsiz dokunmanın yanlışlığı üzerinde durulmuş ve makalede “İnsanın diyesi geliyor ki Bırak duvarda asılı kalsın” şeklinde geleneksel din anlayışının benimsendiği bir yorum yapılmıştır.54 49 Mustafa Gündüz, “Simgeler ve Semboller Çağında Sinema”, İnsan ve Hayat, S. 33, Kasım 2012, s. 36. 50 Kemal Aydın, Sercan Türkan, “Ümidin, Acının ve Hüznün Çocukları Futbol Oyuncakları”, İnsan ve Hayat, S. 44, Ekim 2013, s. 10-16. 51 Ümit Yüksel, Mehmet Huzeyfe Sırlı, “Yakınlık”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014, s. 1. 52 Ümit Yüksel, “Kendi ile Selfie”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014, s. 48-49. 53 Cemile Özdemir, “Başka Bayramımız Mı Var?”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014, s. 19. 54 Sadık Canlar, “Kitaba Dokunmak”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014, s. 25. 73 Fotoğraf 7: Semerkand dergisinin logosu Menzil Cemaati’ne ait Semerkand dergisinin dosya konularına bakıldığında sık sık kapağa taşıdığı konulardan ilmihal merkezli bir din anlayışı sergilediği ve okuyucu- sunun bu konuda dikkatini çekmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Son zamanlarda derginin “Bitmeyen Millî Mücadele”, “Neden Bir ve Beraber Değiliz”, “15 Temmuz ve Ötesi”, “Yeniden İslam Toplumu” gibi dosya konuları ile siyasi ve sosyal açıdan birlik ve bera- berliği vurgulayan konulara yer verdiği görülmektedir. Semerkand’ın başyazılarını grubun mevcut lideri (mürşid) yerine oğlu Muham- med Mübarek Elhüseyni kaleme almaktadır. Yazıların büyük çoğunluğunun ayet ve ha- dislerden iktibasla oluşturulduğu görülmektedir. Altınoluk’ta karşılaşılan, vefat etmiş ki- şilerin yazıları için ayrılmış köşe hadisesi, Semerkand’da da söz konusudur. Fakat diğer dergide vefat ettiği halde yazıları devam ettirilenler dergâhın mürşid silsilesinde yer alan isimlerken, burada yaşatılan kişi dergâhın sadece müntesibi olan emekli asker Mehmet Ildırar’dır. Dergide işlenen konular diğer grupların dergileriyle paralellik göstermektedir. Ör- neğin Zaman dosya konulu sayısında “Kitab ve Sünnete dayalı bir zaman anlayışı”ndan bahsedilmekte ve zamanı kullanmada müflis olunmaması gerektiği hatırlatılmaktadır. Burada da Batılılaşma hareketi eleştirilmekte, miladi takvim ve alafranga saat uygulama- sının yanlışlığı dile getirilmektedir. Makalenin devamında ise “Kıyamete ayarlı saat” re- toriğiyle oluşturulan alt başlık ile önemli olanın zamanın idrakiyle yaşamak olduğu, bu idrak olmadıkça takvim değişse de bir anlam ifade etmeyeceği belirtilerek günümüz şart- larının benimsendiği görülmektedir.55 Dini grupların yayınlarına süreç odaklı bakıldığında kullanılan dilde değişime rastlanmaktadır. Örneğin Semerkand dergisi, 2017 Haziran sayısında dergi kapağında “Selim ve Münib Kalp”, “Özü Başka Sözü Başka Münafıklar” gibi dini terminolojinin 55 Ahmet Nafiz Yaşar, “Müslüman Zamanı”, Semerkand, S. 224, Ağustos 2017. 74 ağırlıklı olduğu bir dil kullanırken sonraları dilde sadeleşmeye gitmiş, “İç Sıkıntısı Kalp Huzuru”, “Dil Edebi”, “Nezaketimiz Nerede?”56 gibi daha sade ve toplumsal bir dil kul- lanmaya başlamıştır. Bu değişim dergilerin içeriğine de yansımakta, metinlerde sosyolo- jik bakışın yoğunluk kazandığı görülmektedir. Ayrıca okuyucuya sunulan düşünce, za- man zaman Batılı bir düşünürden veya bir Türk aydınından yapılan alıntılarla pekiştiril- mektedir. Örneğin Yeni Asya’da yayınlanan ve Cemil Meriç’in ağzından aktarılan “Dini ve Metodu Bediüzzaman’dan Öğren” başlıklı yazıda toplum tarafından önemsenen bir ismin kaynak gösterilerek otoriteye dayanma metodunun uygulandığı ve böylelikle me- sajın etkisinin artırılmak istendiği görülmektedir.57 Diğer dini gruplar dergi merkezli bir yayın anlayışıyla kamusal alanda görünürlük kazanırken Nurculuk’un Yeni Asya grubu, Yeni Asya gazetesini mekân olarak belirlemiş- tir. Gazetenin kuruluş tarihi, 1962 yılına kadar götürülmektedir. Haftalık gazete olarak İrşad ismiyle medyada var olan grup, dönemin şartlarından dolayı defalarca kapatılan gazetelerini farklı isimlerle yeniden okuyucuyla buluşturmuştur. İhlas, Zülfikar, Uhuvvet, Hareket, Vahdet, İttihat neredeyse aynı yıllar içerisinde grubun çıkardığı gazetelerin isim- leridir. Grup, Yeni Asya ismini ilk kez 1970 yılında kullanmış fakat bu gazete de kapatı- lınca isim değişikliğine gidilerek gazete, Yeni Nesil şeklinde adlandırılmıştır. Yeni Ne- sil’in kapatılmasıyla Tasvir olarak isimlendirilen gazete, 1990 itibariyle yeniden Yeni Asya adıyla çıkarılmaya başlanmıştır.58 Çeşitli medya araçlarında verdikleri bilgilerde grubun gazeteyi bir tebliğ aracı ola- rak gördüğü ve dini gruplarda sıklıkla vurgu yapılan bir “dava”nın ürünü olduğu ifade edilmektedir.59 Yeni Asya gazetesinin web sitesinde gruba ait diğer iletişim araçlarının bağlantısının olması da gazetenin, grubun iletişim araçları arasında merkezi konumda ol- duğunu göstermektedir. “Gerçekten Haber Verir” sloganıyla günlük haberleri okuyucu- suna ileten gazete, internet sitesinde bulunan Grup, gazetede “Asya’nın Bahtının Miftahı, 56 Semerkand, S. 237, Eylül 2018. 57 Yeni Asya, “Cemil Meriç: Dini ve Metodu Bediüzzaman’dan Öğren”, http://www.yeni- asya.com.tr/dizi/cemil-meric-dini-ve-metodu-bediuzzaman-dan-ogren_476608, (05.03.2019). 58 http://www.risaleinurenstitusu.org/gazetelerimiz/#more-2125, (05.03.2019). 59 http://www.yeniasya-international.de/neden-yeni-asya/, (05.03.2019). 75 Meşveret ve Şuradır” alt başlığıyla sahip oldukları düsturu açık bir şekilde ifade etmek- tedir.60 Gayelerinin sahip oldukları çizgiden şaşmadan mahşerde Allah’ın huzuruna var- mak olduğunu ifade eden gazete, dini terminolojiyi kullanmaktan çekinmeyen bir duruşa sahiptir.61 Farklı anlayıştaki Nurcular tarafından Risale-i Nur Külliyatı dışında yayın faali- yetlerinde bulunmasıyla eleştirilen grup, yayın faaliyetlerini Said Nursi’ye atfedilen mü- ceddidlik özelliğiyle bağdaştırmaktadır. Gruba göre Said Nursi’nin kalbine matbuat lisa- nıyla konuşmanın gerekliliği ihtar edilmiştir. Grup, medya araçlarını kullanarak Risale-i Nur’un tecdid misyonunu yerine getirmektedir.62 Grubun dergisi Köprü’nün semantiğine bakıldığında yine bir anlam dünyası üze- rine inşa edildiği hemen fark edilecektir. Dünyada bir anlam dünyasına sahip olan tek varlık olan insan için fenomenolojik açıdan köprü, “kendine özgü bir tarzda, Yeryüzü ve Gökyüzünü, Tanrısal olanları ve Ölümlüleri kendinde bir araya topla(yan)” bir yapı ola- rak ifade edilmektedir. Dolayısıyla köprü, bu dünyada yaşayan farklı düşüncedeki insan- ları ve bu dünyayı kapsayıcı bir şekilde kuşatan Varlık’ı bir araya getiren bir semboldür.63 Böylece köprü metaforu ile derginin, grup üyeleri ve grup dışındaki hedef kitle için bir köprü inşa ettiği, farklılıkları bir araya getiren bir mekân olduğu söylenebilir. Derginin 126. sayısında işlenen Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama konusu hakkındaki editör yazısı, Köprü’nün bahsi geçen işlevine vurgu yapmaktadır. Özellikle “Birarada yaşama olgusu; farklı inanç, kültür, gelenek, ırk ve zihin haritalarına sahip fertlerden olu- şan toplumların barış ve huzur içinde yaşamasını sağlayan Kur’ânî bir yaklaşımdır.” ifa- desi, benimsenen düsturu ortaya koyarken Köprü dergisi ve konuyla ilgili yapılan kong- reler, ötekileştirici, dışlayıcı ve otoriter anlayışlara karşı bir set çekmeyi hedeflemekte- dir.64 Derginin makaleleri, akademik bir formata sahip olmasıyla diğer grupların yayın- ladıkları dergilerden farklılık göstermektedir. İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra ABD, İngiltere, Almanya, Avusturya ve Avustralya’da temsilcilikleri bulunan derginin editör 60 http://www.yeniasya.com.tr, (05.03.2019). 61 http://www.yeniasya-international.de/neden-yeni-asya/, (05.03.2019). 62 http://www.euronur.tv/matbuat-lisaniyla-konusmak-lazim-geldigi-kalbime-ihtar-edildi/, (05.03.2019). 63 Köprü metaforu için bkz. Martin Heidegger, “İnşa Etmek Oturmak Düşünmek”, çev. Erdal Yıldız vd., Kutadgubilig, 6, (Ekim 2004), s. 50. 64 Ahmet Dursun, “Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama”, Köprü, S. 126, (Yaz 2014), s. 1. 76 yazısı okuyuculara Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde sunulmaktadır. Makalelerde işlenen konuların sosyo-politik, felsefi, dini içerikli olduğu görülmektedir. 1.3. Radyo ve Televizyon Radyo, diğer iletişim araçlarına kıyasla kurulumu ve ulaşılması açısından uygun ve ucuz olduğu için demokratik bir araç olarak nitelendirilmektedir.65 Radyo, tarihte hem yeniliklerin duyurulmasını hem de benimsenmesini sağlayıcı bir işleve sahip olmuş, bu nedenle de sosyal değişme için önemli bir araç olarak görülmüştür.66 Ancak radyo her zaman değişimi kolaylaştıran bir araç olmamış; gerektiğinde var olan anlayışı sağlamlaş- tıran, değişime karşı hâkim anlayışı ayakta tutan bir bariyer de olmuştur.67 Televizyon evlerdeki konumuyla yeni bir kamusallık biçimi oluşturarak kamu- sallık ve görünürlüğü yan yana getirmesiyle “geleneksel biraradalık kamusallığı”nı çağ- rıştırmaktadır.68 Televizyon, takip edilen şahısları hedef kitle için “canlı” olarak görünür kılmakta, iletiye verilen dikkat seviyesini yükseltmektedir.69 Böylece medya dolayımıyla kazanılan görünürlük, sadece bilgi aktarımını sağlamamakta, gündelik yaşamın bir par- çası haline gelerek kaynak ile hedef kitle arasında simbiyotik bir ilişkiye olanak tanımak- tadır.70 Ancak bireylerin gündelik hayatlarındaki bağlamın dışında bir içerik sunması, te- levizyon kamusallığını önceki kamusallıktan farklı kılmaktadır.71 Radyo ve televizyon, okuma yazmanın yeterince yaygın olmadığı toplumlarda veya farklı kimliklere sahip toplulukların haklarını aramaları ve kültürlerini sürdürmele- rinde kullanılmıştır. Tarihi tecrübeye bakıldığında İslami yaşam tarzını savunan gerek siyasi gerek dini hareketlerde radyo ve televizyona, “gerçek İslam”ı aktarma misyonu yüklenmektedir. Bu anlayışa göre, eğer sanat, spor, kültür gibi farklı alanlardan bahsedi- lecekse bunlar da medya araçlarında İslami bir şekilde ele alınıp aktarılmalıdır. 65 Kuruoğlu, Propaganda ve Özgürlük Aracı Olarak Radyo, s. 1. 66 Kuruoğlu, Propaganda ve Özgürlük Aracı Olarak Radyo, s. 2. 67 Kuruoğlu, Propaganda ve Özgürlük Aracı Olarak Radyo, s. 4. 68 Thompson, Medya ve Modernite, s. 197. 69 Thompson, Medya ve Modernite, s. 209. 70 Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, s. 279. 71 Thompson, Medya ve Modernite, s. 198. 77 Tarihsel süreç içerisinde farklı kamusallıklar arasında alt kültür olarak bulunan dini gruplar hem ekonomi hem de söylem bazında başat kültür tarafından getirilen sınır- lamalar ile Foucaultcu anlamda bir “dışlama”72 ya maruz kaldıkları ve kenara itildikleri görülmektedir. Ancak ilerleyen dönemde ekonomi alanında ve söylemde güç elde eden dini gruplar, ortaya çıktıkları ilk zamanlar tepki gösterdikleri medya araçlarını, farklı program içerikleriyle donatarak benimsemişlerdir. Aslında bu, parçalanmış anlam dün- yası içerisinde bir yer edinme arayışıdır.73 Doğrudan bireylere hitap eden yayın-basım araçlarına kıyasla görsel medya, bir “siz” oluşturarak kitleye hitap etmekte, bu nedenle de iletişimde daha etkili olmaktadır. “Hayatı kolaylaştıran otoriteler” olarak görülen ile- tişim araçları özel hayatı yeniden şekillendirme gücüne sahip oldukları için74 dini gruplar da bu araçlardan faydalanmaktadırlar. Dünya çapında yaygın bir aktivist medya projesi olan Indymedia’nın “Medyadan nefret etme-onu ele geçir” sloganı, ana akım medyaya karşı olan oluşumların medya araç- larına yönelik tepkilerinin değişmesine güzel bir örnektir.75 Bu minvalde dini gruplar kendi medya içeriklerini kendileri oluşturuyor olsalar da yayın akışında sundukları rek- lam gibi tüketimi özendirici yayınlar, kültür üstü medya dilini benimsediklerini göster- mektedir. Bu nedenle dini gruplar, “melez kültürler”in bir tezahürü olarak var olmakta- dırlar.76 Hiçbir yerde olma ve hiçbir şeye ait olmama şeklinde tanımlanan “melez kültür” kavramı “karışmakla ilgilidir” 77 ve dini grupların, küresel düzen içerisinde bir yer edinme sorunu içerisinde olduklarını, arzu ettikleri toplumsal düzeni ve anlam dünyasını inşa ede- mediklerini göstermektedir. Fotoğraf 8: Semerkand Radyo’nun logosu 72 Dışlama için bkz. Michel Foucault, İktidarın Gözü, çev. Işık Ergüden, 4. Baskı, İstanbul: Ayrıntı Ya- yınları, 2015, s. 216-217. 73 Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, s. 274. 74 Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, s. 291-293. 75 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 125. 76 Thompson, Medya ve Modernite, s. 259-260. 77 Zygmunt Bauman, Akışkan Hayat, çev. Akın Emre Pilgir, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018, s. 42-43. 78 Menzil Cemaati 2003 yılında Radyo Onbeş adıyla radyoculuk faaliyetine başla- mış, grubun yönettiği kuruluşların bir marka altında toplanması sonucunda radyonun is- mini Semerkand Radyo olarak değiştirmiştir. Radyo, “Hayatın kalbine…” sloganıyla din- leyicilerine dini-tasavvufi sohbetler, tarih, kültür-sanat, müzik, aktüel haber alanlarında programlar sunmaktadır.78 Bizim Petek adlı programda çocuklara iki kadın tarafından hi- kayeler, masallar anlatılmakta, bilmeceler sorulup oyunlar oynatılmaktadır. Evin Sesi adlı program ile kadınlara yönelik yayınlar yapılmakta, kadın-erkek mahremiyetinden ev de- korasyonuna kadar aile ve yaşam ile ilgili pek çok konu işlenmektedir.79 Farklı ortamlar- daki etkinliklerinde tiyatroyu bir propaganda aracı olarak kullanan grubun, radyo kana- lında da bir süre radyo tiyatrosu formatında mesajını aktardığı görülmektedir.80 Televizyonun insanlara etkisinin radyodan çok daha fazla olduğunun farkında olan grup, 2010 yılında Semerkand TV adıyla yayıncılık faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. Televizyonculuk hususundaki idealleri diğer dini gruplarla benzerdir. Yayın grubunun kendi ifadesiyle, grup tarafından “insanın yaratılış amacını bir an olsun aklından çıkar- madan, genel geçer televizyon dilinin esiri olmak yerine kendi has anlayışını toplumsal- laştırmaya çalışan bir yayıncılık” amaçlanmaktadır.81 “Kalbe doğru, kalpten ‘doğru’” slo- ganıyla grubun varoluş esasına işaret edilmekte, kalpten gelen “sahih bilgi” vurgulan- maktadır. Televizyon programlarının, içerik bakımından radyo programlarından daha zengin olduğu görülmektedir. Programlar Çocuk Kuşağı, Dini Programlar, Kadın Kuşağı ve Kültürel Programlar başlıklarıyla kategorilere ayrılmıştır.82 Menzil’de Bir Sultan prog- ramı doğrudan grubun önceki lideri Muhammed Raşit’in hayatını anlatmakta, Yüzyılın Alimleri isimli program yine tarikatteki önemli isimleri izleyiciye tanıtmaktadır. Fotoğraf 9: Erkam Radyo’nun logosu 78 http://www.semerkand.com.tr/semerkand-radyo/, (05.03.2019). 79 https://www.semerkandradyo.com.tr/program-detayi/evin-sesi/67, (05.03.2019). 80 https://www.semerkandradyo.com.tr/program-detayi/radyo-tiyatrosu/58, (05.03.2019). 81 http://www.semerkand.com.tr/semerkand-tv/, (05.03.2019). 82 http://www.semerkandtv.com.tr/programlar#kadin-kusagi, (05.03.2019). 79 Erenköy Cemaati kurumsal kimliğini radyo yayınında da sürdürmekte, Erkam Radyo ismiyle iletişim faaliyetinde bulunmaktadır. İnternet sitesinde “Bir Gönül Çağrısı” sloganını benimseyen radyo, hedef kitlesiyle iletişimde duygulara öncelik vermektedir. Osman Nuri Topbaş’ın vermiş olduğu sohbetlerin radyo yayınına aktarılmasıyla gerçek- leştirilen Gönül Bahçesinden adlı program bu anlayışı devam ettirmektedir. Programda Topbaş, tarihi bağlama da dikkat ederek tematik sohbetlerde bulunmakta, belli bir mekânda yapmış olduğu sohbetleri radyo aracılığıyla daha fazla kişiye ulaştırmaktadır. Grubun öne çıkan isimlerinden Ahmet Taşgetiren, Eğitim Konuşmaları ve İslam’dan Ha- yata Ölçüler adlı programlarla radyo yayınında bulunmaktadır. İlim, sanat, aile, tarih, eği- tim, ekonomi, ülke ve dünya gündemine dair pek çok konuda yayın yapan radyo, akade- misyenlerin yanı sıra dindar camiada son dönemde oldukça görünürlük kazanan Ebubekir Sifil, Nureddin Yıldız gibi isimlere de bünyesinde yer vermektedir. Süleymancılık ve Yeni Asya grupları ise radyo ve televizyonculuk alanında her- hangi bir faaliyette bulunmamaktadır. Tercüman gazetesiyle yaptığı ropörtajda Kemal Kacar, televizyonu hiçbir açıdan tasvip etmediklerini ifade etmektedir. Ropörtajın deva- mında, bu bakış açısının, televizyonda müstehcen yayınlara da yer veriliyor olmasından kaynaklandığı görülmektedir.83 1.4. Web Siteleri ve Sosyal Medya Mektup yazma, telefon aracılığıyla konuşma gibi etkileşim biçimleri “dolayımlı etkileşim” olarak ifade edilirken; web tabanlı iletişim, “yarı dolayımlı etkileşim” şeklinde adlandırılmaktadır.84 Yarı dolayımlı etkileşim, sembolik bir içeriğe sahip olduğu için bi- reylerin iletişim ve bu sembolleri alımlama sürecinde sosyal bir durum sağlamaktadır. 83 https://gerceksuleymanhilmitunahan.blogspot.com/2015/04/merhum-kemal-kacar-ile-tercuman-gaze- tesinin-yaptigi-mulakat-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-suleyman-hilmi-tunahan-suleymanci- lar-cemaati-humeyni-musluman-degildi-flort-etmek-haramdir-said-i-nursi-mesrutiyet-abdulhamid- han-nazli-ilicak-.html?fbclid=IwAR2_Gb5XAMgaMByiglJqXfLTaH- yixL0kecPK5exgXv7yBYR08UpghIlz7hY, (23.03.2019). 84 Thompson, Medya ve Modernite, s. 132-133. 80 Mesajın her bir alıcısı kendi muhayyilesi çerçevesinde kod açımında bulunduğu yani ile- tiye anlam yüklediği için yarı dolayımlı etkileşim monolojik özelliklidir.85 İletiyi oluştu- ran taraf, hedef kitleye imaj ve enformasyon sunarak ortama nüfuz etmektedir.86 Gelene- ğin sembolik içeriği, iletişim medyasına aktarılarak benliğin oluşma sürecine katılmakta, gelenek de böylece kişiler üzerindeki varlığını devam ettirmektedir.87 Günümüzde toplulukların oluşmasında fiziksel mekân yerine haberleşmenin önem kazandığı bir gerçektir. Web tabanlı iletişim, etkili bir mekân oluşturma ortamı sağlamakta, iletişim araçlarını tek bir platformda bir araya getirerek erişimi kolaylaştırıp iletişimi hızlandırmaktadır. Web siteleri sadece istenilen zamanda veri yüklemeyi ve ve- riye ulaşımı kolaylaştırmakla kalmayıp uluslararası tanıtıma da imkân vermektedir.88 İn- celediğimiz dini gruplara baktığımızda aktif şekilde kullanılan web siteleri aracılığıyla hem sahip oldukları araçların bir aradalığını sağladıkları hem de ziyaretçilere bütünüyle bir anlam dünyası sundukları görülmektedir. Dini grupların yeni medyayı kullanmaktaki en önemli nedenleri, medyanın sosyal bir rekabet ortamında “aynı anda her yerde olma”yı mümkün kılmasıdır. Yeni medya, her yerde ve herkes tarafından aynı oranda kullanılan bir şey olmamasına rağmen kullanıcı- lara her zaman ve her yerde görünürlük89 kazandırmaktadır. Toplumsal katılım için fizik- sel mekan ortaklığının bir ölçü olmamasının yanı sıra, elektronik topluluklarda, iletişime katılım var olmakla eş değer görülmektedir.90 Sanal ortamdaki katılım, aynı zamanda gru- bun çevrimdışı faaliyetlerini de desteklemektedir.91 Flickr, Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal paylaşım ağları “sosyal ağ temelli sanal topluluklar” şeklinde ifade edil- mekte,92 bu ortamlarda bireyler “aidiyet duygusunu yeniden inşa etmekte”, bilgi erişimini kolaylaştırmaktadırlar.93 Sanal mekanlarda gerçekleştirilen kurumsal iletişim bir yandan 85 Thompson, Medya ve Modernite, s. 134. 86 Thompson, Medya ve Modernite, s. 179. 87 Thompson, Medya ve Modernite, s. 274-275. 88 Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, s. 88. 89 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 21. 90 Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, s. 66. 91 Mutlu Binark, Koray Löker, Sivil Toplum Örgütleri İçin Bilişim Rehberi, Ankara: STGM, 2011, s. 16, http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/b/i/bilisimkitapweb.pdf, (01.08.2018). 92 Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, s. 67. 93 Güçdemir, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, s. 70. 81 kitleye ulaşmayı ve onları etkilemeyi kolaylaştırırken diğer yandan da kurumun ve mar- kanın değerini arttırmaktadır.94 Grupların sahip olduğu Web sitelerinin ve diğer iletişim araçlarının isimlerini ve kullanılan sembolleri, daha çok edebiyat incelemelerinde görülen poetik imge vasıtasıyla değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Zira “Poetik hayalin hep bir bağlamı vardır. Bu bağ- lam hayali yorumlarken onu poetik logostan başka bir dile çevirir.” ve poetik imge, bir hayale kapı aralar. Kullanılan logo ve isim, web sitesinde ziyaretçiyi, diğer iletişim araç- larında okuyucuyu/izleyiciyi sembol üzerinden imgelem oluşturmaya sürükler ve böylece “Hayal kuran bilinç, sahip olduğu bu yaratıcılık dolayısıyla çok basit ama çok da saf bir biçimde bir köken haline gelir.”95 Bu nedenle web siteleri, postmodern medya kültüründe, imgelerin heryerdeliğini sağlayan en önemli araçlardır.96 Web sitesi, Facebook, Twitter, Instagram gibi farklı mekanlarda görünürlük elde eden gruplar, hedef kitlelerindeki bireylerin tercihlerine göre bir etkileşimde bulunurlar. Sosyal medya, geleneksel iletişim ortamının tek yönlü iletişim modelinin aksine çift yön- lülüğüyle kaynak ve alıcı arasında etkileşimi mümkün kılmaktadır. Hedef kitlenin ileti- şime etkisi, etkileşim (beğen/paylaş) butonlarını kullanımında ve böylece iletişim süre- cine “katılarak” daha çok ne tür içerikleri görmek istediğini belirleyebilmesinde yatmak- tadır. Yeni medyanın hedef kitleyi pasiflikten çıkardığı esas nokta ise anlık bir paylaşımla iletinin eyleme dönüşmesini mümkün kılmasıdır.97 Dini grupların son zamanlarda en fazla faydalandığı medya ortamlarının başında YouTube gelmektedir. “Broadcast Yourself” (kendini yayınla) sloganıyla özellikle alt- kültürler ve bireysel girişimciler için önemli bir ortam sunan YouTube, kendi televizyon kanalları olsun ya da olmasın dini grupların sohbet, vaaz gibi etkinliklerini grup üyelerine ulaştırma imkânı sağlamakta, geleneksel mekân anlayışındaki sınırları ortadan kaldır- maktadır. Yeni medya araçlarıyla sağlanan mobilizasyon, bir propaganda tekniği olan canlı kampanyalara imkân vermekte ve özellikle grup içi ilişkilerin ve grup liderinin gücünü 94 H. Buluthan Çetintaş, Kurumsal İletişim Stratejisi ve Kurumsal Bloglar, Konya: Eğitim Yayınevi, 2014, s. 3. 95 Bachelard, Mekânın Poetikası, s. 15-16. 96 Dan Laughey, Medya Çalışmaları, s. 97. 97 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 22. 82 genişleterek gruba hareket sağlamaktadır. Toplumsal hayatta görüşleri benimsenen dini lider, sosyal medyaya taşınmakta, bir “itibar sermayesi” barındıran bu mecrada itibarını sürdürmekte ve artırmaktadır. Böylece çevrimdışı olan ile çevrimiçi olan bir araya geti- rilmekte ve medya aracılığıyla mobilizasyon sağlanmaktadır.98 Zira sosyal medya, kimlik odaklı yapısıyla diğer toplumsal gruplarda olduğu gibi dini grupların da aktivizmini güç- lendirmektedir.99 Fotoğraf 10: www.islamveihsan.com internet sitesi Erenköy Cemaati’nin aktif olarak kullandığı resmi internet sitesi www.islamveih- san.com’dur. Grubun, sitenin ismine de uygun olarak tercih ettiği “İslam’dan İhsana” slo- ganıyla, ziyaretçilerine, Müslümanlığın ilk aşaması olan İslam’ın şartlarının kabulünden ihsan derecesine ulaşmak için bir çağrıda bulunduğu söylenebilir. Sitenin logosunda kul- lanılan yeşil ile renklendirilmiş cami simgesi Mescid-i Nebevi’yi anımsatmakta, grup Ins- tagram paylaşımlarında da genel olarak Mescid-i Nebevi’yi içeren görseller kullanmak- tadır. Logoda bulunan çiçek simgesi ise hem latif bir görünüm sağlamakta hem de Hüdayi Vakfı gibi grubun diğer kuruluşları arasında bir bağlantı kurarak, markalaşan grubun lo- gosu haline gelmektedir. 98 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 162. 99 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 35. 83 Sitenin “Hakkımızda” kısmında, internet ortamında bulunuş amaçlarının, yaygın olarak kullanılan bir araç aracılığıyla “emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker” düsturu- nun sorumluluğunu yerine getirmek olduğu görülmektedir.100 Sitenin ana sayfasında en üst kısımda “Kur’anımız”, “Peygamberimiz”, “Tarihimiz”, “Hayatımız”, “Çocuğumuz” gibi bölümler bulunmakta; kullanılan retorikle siteyi ziyaret edenlere biraderlik tekniği uygulanmakta, “biz” duygusu aşılanmaktadır. İnternet sitesinin isminin hemen altında yer alan kısımda “Anasayfa” butonunun yanında “İslam”, “İman” ve “İhsan” butonları yer almakta ve butonların isimleri bize İslam’ın temel esaslarını içeren Cibril Hadisi’ni anım- satmaktadır.101 Bahsedilen bölümün devamında “Dualar ve Zikirler”, “İlim”, “Tefekkür”, “Hizmet”, “Güncel” başlıklı butonlar bulunmakta; “İlim” başlığı incelendiğinde genel- likle tıbbi bilgilerin işlendiği görülmektedir. “Hizmet” kısmında “Vakıf” ismi altında Hü- dayi Vakfı’nın faaliyetleri, “İnfak” kısmında ise yardımlaşmaya teşvik edici mesajlar gö- rüntülenmektedir. Sitede kullanım kolaylığı açısından en başta sahibi olduğu ve dindar camiada ol- dukça yaygın olarak dinlenen Erkam Radyo, hemen yanında sitenin Apple ve Android marka teknoloji araçlarına göre uygulamaları (application), tam bir tv formatında işlemi- yor olsa da gruba ait olan İlam TV”nin, sitenin Facebook, Twitter, Instagram, Youtube, Vimeo bağlantılarının kısa yolları bulunmaktadır. Dolayısıyla grubun, web siteleri arası bağlantılar aracılığıyla kurumsal iletişimi etkili bir şekilde kullandığı söylenebilir. Erenköy Cemaati’nin mevcut lideri Osman Nuri Topbaş’ın kendi ismine özel açıl- mış ayrı bir internet sitesi de bulunmaktadır.102 www.islamveihsan.com web sitesinde li- dere dair bir köşe oluşturmak yerine başka bir sitenin oluşturulması ilgi çekicidir. Bu, dini grubun, liderinin karizmasından beslenmek yerine kurumsal bir şekilde var olma yolunu seçtiğini göstermektedir. Zira Topbaş’ın hayatı, eserleri, makaleleri şahsi internet sitesi üzerinden sunulmakta, liderin otoritesi ayrı bir şekilde sembolize edilmektedir. “Eserleri” başlığını incelediğimizde bazı eserlerinin kırk farklı dile çevrildiği görülmektedir. Eser- lerinin en çok çevrildiği diller sırasıyla Azerice, Arapça, Rusça, İngilizce, Arnavutça’dır. Bir Doğu Afrika dili olan Svahilice’nin Almanca ve Fransızca gibi dillerden daha çok esere sahip olması dikkate şayandır. Eserlerin tercüme edildiği diller, dini grubun hedef 100 http://www.islamveihsan.com/hakkimizda, (19.03.2019). 101 http://www.islamveihsan.com, (19.03.2019). 102 Bkz. http://www.osmannuritopbas.com, (19.03.2019). 84 kitlesinin yayılım coğrafyası ile ilgili bilgi verebilmektedir.103 Yabancı dillerdeki eserle- rin bağlantısına tıklandığında sayfa menüsü o dilde görüntülenmekte, sitenin birçok farklı dilde kullanımına imkân tanınmaktadır. Yabancı dillerdeki eserlerin internet ortamında pdf’leri ziyaretçilere sunulurken, Türkçe eserlerde ziyaretçiler bir bağlantı ile Erkam Ya- yınları’nın online satış sitesine yönlendirilmektedirler. Liderin Türkçe eserlerinin isimlerine bakıldığında Altın Silsile, Şah-ı Nakşibend, Halid-i Bağdadi, İmam-ı Rabbani, Beyazid-i Bistami, Cağfer-i Sadık gibi Nakşibendiliğin önde gelen isimlerine mahsus kitaplar kaleme aldığı görülmektedir. Bu isimler, dini gru- bun hangi silsileye dayandığını göstermekte ve propagandasını Nakşibendilik geleneği- nin otorite isimlerine dayandırdığını ortaya koymaktadır.104 Grubun kurucu lideri olarak bilinen Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun hayatı incelendiğinde de Ramazan Oğul- ları’ndan Nureddin Şekur yoluyla Halid bin Velid’e bağlandığının ifade edilmesi benzer tavra işaret etmektedir.105 Yeni Asya grubu, geleneksel medya araçlarındaki propaganda faaliyetlerini Yeni Asya gazetesini merkeze alarak ortaya koyduğu gibi yeni medyada da benzer bir harekette bulunmaktadır. Yeni Asya gazetesinin internet sitesinin alt bölümündeki bağlantılı siteler kısmında gruba ait olan şirket ve oluşumlar, bağlantı linkleriyle ziyaretçilere sunulmak- tadır. Menzil Cemaati’ne ait olan www.semerkand.com.tr, “Aydınlık Bir Hayata Doğru” sloganıyla grubun bütün şirketlerini hedef kitlesine tek bir platformda sunmakta- dır. İletişim araçlarını Medya Grubu ve Yayın Grubu şeklinde ayıran grup, kurumsal ile- tişimi başarılı bir şekilde kullanmaktadır. Grup, www.semerkandonline.de ve www.erol- medien.de uzantısıyla Almanya’da bulunan hedef kitlesine erişim sağlamaktadır. Genel olarak grupların iletişim araçları incelendiğinde, her derginin kendine ait bir web sitesi bulunmaktadır. Erenköy Cemaati’ne ait Altınoluk, Şebnem ve Altın Çocuk; Menzil Cemaati’ne ait Semerkand, Semerkand Aile, Semerkand Çocuk, Mostar, Genç Okur; Süleymancılar’a ait olan Yedikıta ile İnsan ve Hayat; Yeni Asya grubuna ait Köprü, 103 http://www.osmannuritopbas.com/tum-dillerde-eserleri.html, (19.03.2019). 104 http://www.osmannuritopbas.com/portfolio-category/turkce-eserleri, (19.03.2019). 105 http://www.islamveihsan.com/mahmud-sami-ramazanoglu-kimdir.html, (19.03.2019). 85 Bizim Aile, Genç Yorum, Can Kardeş basılı yayınları dışında web siteleri de olan başlıca dergi yayınlarıdır. Yeni medyayı kitle medyasının bir adım önüne geçiren unsur gündem belirleme- deki gücüdür.106 Bu nedenle kişisel web sitelerinin yanı sıra dini grupların önde gelen bazı isimleri kişisel Twitter hesabına sahiptir. Menzil Cemaati şeyhinin oğlu Muhammed Saki el-Huseyni Twitter hesabını bizzat kendisi kullanırken, Erenköy Cemaati’nin lideri Osman Nuri Topbaş’ın hesabının başkaları tarafından yönetildiği anlaşılmaktadır.107 2) Dolaylı Araçlar 2.1. Yardım Dernekleri veya Diğer Dernekler Kamusallığın yapısal dönüşümüyle birlikte sivil toplum örgütleri ve dernekler toplumsal alanda yaygınlık kazanmıştır. Genellikle gönüllülük esasıyla üye olunan bu yapılar hem kuruluş kolaylığı hem de legal bir şekilde görünürlük elde etme imkânı sun- duğu için dini grupların da sosyal hayatta var olma biçimlerinden biri olmuştur. Erenköy Cemaati’ne ait olan Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, “Şefkat ve Merhametin Müesseseleştiği Mekân” sloganıyla faaliyette bulunmaktadır. Aziz Mahmud Hüdayi’nin vakfında gözettiği ilkeleri sürdürme iddiasında olan grup, “ihtiyaç sahiplerine sığınak, gariplere barınak, yetim ve öksüzlere sıcak bir kucak” olma yolunda hareket ettiklerini ifade etmektedir.108 Resmi olarak 4 Ocak 1986 tarihinde faaliyete geçen vakıf, kendisini “derya gönüllü hayır sahipleri” ile “yıkılmış gönüller” arasında bir köprü olarak konum- landırmaktadır.109 Toplumun maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap vermeyi amaç edinen Hüdayi Vakfı, İslam kültürünü tüm insanlığa tanıtmayı, kurumsal yapısıyla iyi bir örnek olmayı vizyon olarak belirlemiştir. Bilhassa insan yetiştirmeye eğilen vakıf, sahip olunması ge- reken değerleri yeni nesillere aşılamayı misyon olarak benimsemiş, vakıf altında bir eği- tim müessesine hayat vermiş, başka müesseselerle de iş birliğinde bulunmuştur. Hatıra- tında Topbaş ailesinden farklı isimlerle anılarını kaleme alan Ali Özek, Topbaş ailesinin yaptıkları yardımlarla kendi nazarında “Hızır”a denk olduğunu ifade etmekte, Hüdayi 106 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 165. 107 Bkz. https://twitter.com/osmannuritopbas, (19.03.2019). 108 http://hudayivakfi.org/hakkimizda.html, (19.03.2019). 109 http://hudayivakfi.org/hakkimizda.html, (19.03.2019). 86 Vakfı’nın devam eden faaliyetleri de ailenin bu özelliklerini devam ettirdiğini göstermek- tedir.110 Kurumsal bir ara yüze sahip olan vakfın sitesi, faaliyetlerini İnsani Yardım, Kur- ban, Eğitim, Basın-Yayın, Sosyal ve Kültürel Hizmetlerimiz şeklinde kategorilere ayır- mış, tasavvufi “hizmet” anlayışını ön plana çıkarmıştır. Vakıf, faaliyetlerini bağışlarla sürdürmektedir ve bağış için verilen banka hesap numaraları incelendiğinde “İslâmi/Fa- izsiz Bankacılık” sistemine sahip kuruluşlar ile çalıştığı görülmektedir. Gruba ait olduğu anlaşılan bir de dernek bulunmaktadır. Uluslararası Genç Der- neği, faaliyetlerinde eğitim alanına öncelik vermiş bir kuruluştur. Merkezi İstanbul, Üs- küdar’da bulunan derneğin açık adresi Aziz Mahmut Hüdayi Mah. şeklinde olurken bu- rada da adres, kimliğe işaret etmektedir. “Yerelin özgürlüğünü ancak küreye talip bir ba- kış açısı verebilir” düşüncesiyle yüzünü dünyaya dönen dernek, “ebedi gençlik”e ulaş- mayı hedeflemektedir.111 Dernek adıyla kurulmaları ise hem gönüllü hizmet anlayışını benimsemelerinden hem de devletin dönem dönem baskıcı olabilen gücüne karşı bir özerklik alanı oluşturmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Dernek, liseli öğrencilere yönelik yaz kampları düzenlemekte, bunu da erkek öğ- renci kriteriyle sınırlandırarak geleneksel davranış kodlarını devam ettirmektedir. Ancak “Genç Gönüllü Hanımlar” başlığıyla kızlara yönelik faaliyetleri de söz konusudur. Genç- lik ve Spor Bakanlığı desteğiyle “Genç ve Beytülmakdis” gibi tarihi şuuru canlı tutacak gönüllülük projelerine iştirak etmektedir.112 “Dünya Bizi Bekliyor” sloganıyla gelişme- miş ülkelere yardım faaliyetlerinde bulunan dernek ismine yüklediği “Ebedi (Gençlik)” anlamı gibi “Sonsuzluk Seferleri” başlığıyla bu ülkelere tematik yardım seferleri düzen- lemektedir. Başvuru kriterlerinde bulunan “profesyonel fotoğraf çekme becerisi” ya da “video kaydı yapan ve montajlama yeteneği olanlar” şeklindeki kabul öncelikleri, yapılan yardımların yanı sıra bunların medyaya servis edilmesine verilen önemi de ortaya koy- maktadır.113 110 Ramazan Yıldırım, Medreseden Üniversite’ye Ali Özek, İstanbul: Düşün Yayıncılık, 2012, s. 294. 111 http://www.gencdernegi.org/hakkimizda.html, (19.03.2019). 112 http://gencdernegi.org/163-genc-ve-beytulmakdis.html, (19.03.2019). 113 http://gencdernegi.org/158-sonsuzluk-seferleri.html, (19.03.2019). 87 Erenköy Cemaati’nin kurumsal yapısı incelendiğinde grubun daha çok erkek üye- leri aracılığıyla görünürlük kazandığı gözlenmektedir. Ancak araştırmaları biraz derinleş- tirince kadınlara özel bir oluşumun da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Zarafet Eğitim Dayanışma ve Kültür Merkezi çatısı altında faaliyetlerini yürüten kadın üyelerin bilhassa eğitim konusuna yoğunlaştıkları görülmektedir. Kuruluşun, www.islamveihsan.com ad- resinde bağlantısı bulunmayan bir web sitesi bulunmaktadır. Web sitesinin duyurular kıs- mında gerek Zarafet Öğretmen Akademi Başvuruları gerekse Rehber Geliştirme Prog- ramı (REGEP) başvuruları, kuruluşun, eğitim verecek kişileri henüz yetiştirmekte olduğu intibaını uyandırmaktadır. Akademi, İlahiyat ve Eğitim Fakültesi mezunlarını başvuruya davet ederken; REGEP, eğitim sonunda MEB onaylı 7-11 yaş aile eğitimi sertifikası ile meslek edindirmeyi hedeflemektedir. Kuruluşun web sitesindeki içerik ve kurumsal bil- gilerinin eksikliği, kurumsallaşmanın henüz tamamlanmamış olduğunu göstermekte- dir.114 Ancak Instagram hesabından yapılan paylaşımlar, kuruluşun görünürlük mekânı olarak Instagram’ı seçtiğini ortaya koymaktadır.115 Menzil Cemaati’ne ait olan Beşir Derneği, “Kamu Yararına Çalışan Uluslararası İnsani Yardım Derneği” olarak kamusallığın dönüşümünde kendisine yer edinmiş bir ya- pıya sahiptir. 2013 yılında kurulan dernek bağış kategorilerini, Genel, Kurban ve Zekât Bağışı, Ramazan Yardımları, Kampanyalara Yardım Bağışı şeklinde belirlemiştir. Der- nek her bir yardım kampanyası için bir web sitesi oluşturmuş, yardımlarla ilgili bilgilen- dirici içeriklerle sayfaları donatmıştır. Kızılay iş birliğiyle “Kan Kardeşim: Bir Damla Bin Umut” gibi bağış kampanyalarının yanı sıra toplu sünnet organizasyonları, su kuyu- ları açma projesi, Somali’de yetimhane ve okul projesi, meslek edindirme projesi gibi faali- yetlerle yüzünü dünyaya dönmüş bir sivil toplum örgütü olduğu görülmektedir. Banka hesabı olarak ise İslâmi bankacılık sistemine sahip olan özel bankalar ile devlet bankalarının hem normal hem de katılım sistemine ait hesapları bağışçılara sunulmaktadır. Beşir Derneği, yardım amacıyla sponsorluk faaliyetlerinde de bulunmaktadır. Ye- tim ve mülteci çocukları konu alan Beni Bırakma filmine sponsor olan dernek, iletişim araçları aracılığıyla takipçilerini hem bu konuda bilinçlendirme yoluna gitmiş hem de si- nemaya seyirci çekmeye çalışmıştır.116 Ayrıca “Geleceğimize Sahip Çıkalım, Gençleri 114 http://zarafetegitim.com, (19.03.2019). 115 https://www.instagram.com/zarafetkulturmerkezi/?hl=tr, (19.03.2019). 116 Semerkand Aile, S. 156, Eylül 2018, s. 22-25. 88 Madde Bağımlılığından Koruyalım” ismindeki bir projeyle dernek, gençlik kulüpleri de aç- maktadır. Akmer Gençlik ve Spor Kulübü ismiyle açılan merkez, gençlerin çeşitli aktivite- lerde bulunmasını sağlayarak sanattan spora gelişimlerini desteklemeyi amaçlamaktadır.117 Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı, 1993 yılından bu yana varlığını sür- düren bir kuruluştur. Vakfın merkezi İstanbul, Cağaloğlu’nda bulunmaktadır. Milli, ah- laki, dini, tarihi esaslara bağlı şahsiyetler yetiştirmeyi amaçladığını belirten vakıf, faali- yetlerini bağışlar ile sürdürmektedir.118 Diğer dini gruplar kurumsal markaları altında vakıf/dernek faaliyetlerinde bulunur- ken Süleymancılık bu alandaki misyonunu farklı bir isimle gerçekleştirmektedir. Gruba ait çeşitli kuruluşlarla bağlantılarından anlaşıldığı üzere grup, Diversity-Farklılık Derneği adıyla yardım faaliyetlerinde bulunmaktadır. Grubun diğer kuruluşları gibi derneğin mer- kezi İstanbul Ümraniye’dedir. 2000’lerde gönüllü kişiler aracılığıyla başlayan Afrika ülke- lerine yardım faaliyetleri, 2011 yılında kurumsal kimlik kazanmış, dernek 3 kıtada 112 ül- keye ulaşmıştır. Yardım projeleri su kuyusu açma, sağlık ve eğitim alanında ulaşılan böl- gelere fayda sağlama şeklinde olup Beşir Derneği’nin faaliyetleriyle benzerlik göstermek- tedir. Eğitim faaliyetlerinde temelde öğrencilerin yiyecek ve barınma ihtiyaçlarını karşıla- yarak “güzel bir ahlaki nesil” yetiştirmeyi hedeflemektedirler.119 Banka hesaplarının ara- sında katılım bankalarının yanı sıra devlet bankaları ve Şekerbank bulunmaktadır. 2.2. Kur’an Kursları ve Öğrenci Yurtları Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik politikası devletin kuruluşunun ilk yıllarında halkı bir “değer boşluğu” sorunuyla karşı karşıya bırakmıştır.120 Bu nedenle çoğunluk olarak toplumun alt sınıfından oluşan kesim dini hayatı sürdürebilmek maksadıyla alter- natif arayışına girmiş, bu dönemde bazı kişiler ön plana çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim’in okunuşunun unutulmaya yüz tuttuğu düşüncesiyle çocuklara ve gençlere Kur’an öğretmeyi amaçlayan isimlerin başında Süleyman Hilmi Tunahan gel- mektedir. Tunahan, maddi durumu yerinde olan Müslümanların sağladığı imkanlarla, ev- lerde ve bazı mekanlarda birçok talebe yetiştirmiştir.121 Tunahan’ın geride bıraktığı tek 117 https://www.besir.org.tr/Detay/TR%7Cakmer-genclik-ve-spor-kulubu-acildi-606.html, (19.03.2019). 118 https://www.yav.org.tr, (19.03.2019). 119 https://www.diversitydernegi.org/manset/yarinlara-bir-isik-da-siz-tutun/, (20.03.2019). 120 Şerif Mardin, Din ve İdeoloji, 25. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2017, s. 38. 121 Çakır, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, s. 135. 89 eserin Yepyeni Usul ve Tertiple Kuran Harf ve Harekeleri olması Kur’an eğitimine ver- diği önemi göstermektedir. Ruşen Çakır bu durumu, aracın (Kur’an öğretme) amacın (ta- savvuf) yerine geçmesi şeklinde yorumlamıştır.122 Ancak tarihe dönüp bakıldığında ara- cın harekete hem bir meşruiyet kazandırdığı hem de grubun günümüzde Kur’an kursları aracılığıyla varlığını sürdürmesini sağladığı görülmektedir. Faaliyetlerini 1946 yılına kadar gizli bir şekilde yürüten grup, 1946 yılında Kur’an kurslarının resmiyet kazanmasıyla birlikte kurumsallaşmaya başlamıştır. Grup, Kur’an kursu sayısının artmasıyla Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri Federasyonu çatısı altında dernekleşmeye gitmiştir. Grubun yurt ve pansiyon hizmetleri böylece der- nekler aracılığıyla devam etmiştir.123 Günümüzde Türkiye’nin her yerinde yurtlar aracı- lığıyla Kur’an kursu faaliyetleri devam etmektedir. Diğer gruplara göre daha kapalı olarak nitelendirilen Süleymancılık, yurtlarda öğ- rencilere Kur’an eğitiminin yanı sıra ilmihal dersi de vermektedir. Kurslarda ilmihal ders- leri temel düzeyde yani öğrencilerin ibadetlerini yapabilecekleri kadar verilmektedir. Bu- ralarda Kur’an ve ilmihal derslerinin yanı sıra haftalık sohbetler düzenlenmektedir. Ay- rıca kurslarda rabıta ve zikir gibi tasavvufi ritüellerin mevcut olduğu da görülmektedir. Grup üyeleri tarafından yapılan rabıtanın Nakşi gelenekten esinlenerek oluşturulduğu an- laşılmaktadır. Aynı şekilde grup tarafından benimsenen zikir metodu da Nakşi geleneğin esas aldığı şekliyle hafi(gizli) olarak yapılmakta, zikir esnasında kelime-i tevhid, İhlas ve Fatiha gibi sureler okunmaktadır.124 Erenköy Cemaati’ne ait Kur’an Kursları internet sitesinde Alemdağ Erkek Kur’an Kursu, Aziz Mahmud Hüdayi Kız Kur’an Kursu, Gülistan Kız Kur’an Kursu olarak be- lirtilmiştir. Gruba ait öğrenci yurtları ise Hüdayi Vakfı çatısı altında yürütülmektedir. Vakfın internet sitesinde Öğrenci Yurtları ve Konuk Evleri başlığıyla yurtların ziyaretçi- lere teşhir edildiği ve İstanbul’la sınırlı olduğu görülmektedir.125 Alemdağ Erkek Kur’an Kursu’nun internet sitesinde kursta Kur’an’ı yüzüne okuma ve hafızlık şeklinde iki tür öğretim yapıldığı belirtilmektedir. Ayrıca yıl içerisinde itikad, ibadet, siyer, adab-ı mua- 122 Çakır, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, s. 137. 123 Çakır, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, s. 140-141. 124 Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, s. 32-40. 125 http://hudayivakfi.org/ogrenci-yurtlari-ve-konuk-evleri.html, (20.03.2019). 90 şeret, peygamberler tarihi, islam büyükleri, musiki gibi derslerin okutulduğu ifade edil- mektedir. Bunların yanı sıra kursta çeşitli yarışmalar düzenlenmekte, dini içerikli kültürel faaliyetlere yer verilmektedir.126 Gruba ait kız Kur’an kurslarına özel bir internet sitesi ise bulunmamaktadır. 2.3. Özel Okullar ve Diğer Eğitim Merkezleri “İkinci Dalga” toplumlarının bir özelliği olan zorunlu eğitim,127 toplumun tüm katmanlarını harmanlayarak tek tip insan yetiştirmeyi amaç edinmiştir.128 Bu nedenle top- lumun farklı ekonomik seviyeye ve farklı kültürel anlayışa sahip çevreleri devlet eliyle gerçekleştirilen zorunlu eğitime olumsuz anlam yüklemiş ve çeşitli alternatifler üretmiş- lerdir. Günümüzde küçük gruplar yerine kitlelerin, çizgidışılığın bir biçimi olduklarını ifade eden Michel De Certeau, çizgidışılığı, “kültür üretmeyenlerin kültürel bir etkinliği” şeklinde tanımlamaktadır.129 Egemen kültürün içinde küçük bir parçayı oluşturan kitleler, zaman içerisinde fırsat arayışına girmekte; hâkim kültürün stratejilerine karşılık taktiksel davranışlarla kendileri için bir yer edinme gayretinde bulunmaktadırlar.130 Türkiye tarihinde zaman zaman gündem olan yabancı okullar ya da özel okullar gibi konular bu minvalde değerlendirilebilir. Etnik azınlıklar, hâkim kültürden ayrılan farklı çevreler, fırsat bulduklarında nasıl okullaşma yoluna gitmişlerse, araştırmamıza konu olan dini gruplar da çoğunlukla aynı anlayışı benimsemişlerdir. Grupların eğitim faaliyetlerinin temelinde, eğitimin, karakter şekillendirmedeki öneminin etkili olduğu söylenebilir. Çünkü eğitim, insana hem bir bakış açısı kazandırmakta hem de duyguları istendik bir şekilde harekete geçirerek anlam dünyası inşa etmektedir.131 Faaliyetlerini eğitim alanında yoğunlaştıran Süleymancılık’a ait birçok eğitim ku- ruluşu bulunmaktadır. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde bulunan Boğazhisar Eğitim Kurum- ları, 2008 yılında kurulmuş olup, bulunduğu muhite hitap eden bir görünüme sahiptir. 126 http://www.alemdagkurankursu.com/tarihce/, (23.04.2019). 127 Toffler, Üçüncü Dalga, s. 39. 128 John Taylor Gatto, Eğitim Bir Kitle İmha Silahı: Zorunlu Eğitimin Karanlık Dünyasında Bir Yolculuk, çev. Mehmet Ali Özkan, İstanbul: Edam, 2016, s. 34. 129 Michel De Certeau, Gündelik Hayatın Keşfi-I: Eylem, Uygulama, Üretim Sanatları, çev. Lale Arslan Özcan, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2008, s. 51. 130 De Certeau, Gündelik Hayatın Keşfi-I: Eylem, Uygulama, Üretim Sanatları, s. 54. 131 Mill, Özgürlük Üzerine, s. 132. 91 Okulun resmî web sitesinde ismini Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sindeki “Boğaz Hi- sarı” anlatısından aldığı yazmaktadır. Bu tamlama, grubun kurumsal markalarından biri olan “Hisar”a da gönderme yapmakta ve diğer araçlarındaki tarihi angajmanı devam et- tirmektedir. “Dünya Ölçeğinde Nitelikli İnsan Yetiştirme Eğitim Modeli” ismiyle ken- dine ait patentli eğitim modeline sahip olan okul, modern eğitim anlayışını benimse- mekte; maddi ve manevi kazanımları birleştiren bir program sunmaktadır.132 Yine Süleymancılık’a ait ve daha geniş bir eğitim ağına sahip olan İsabet Okulları, İstanbul’daki şubelerinin yanı sıra Kayseri, Konya, İzmir ve Aydın’da varlık göstermekte- dir. Önceden dershane olarak faaliyet gösterdiği görülen kuruluşun yasa değişikliğiyle okula dönüştürüldüğü, isminin de dershane mantığıyla “İsabet” olarak konulduğu anlaşıl- maktadır. Boğazhisar’da olduğu gibi, kendine özgü bir eğitim modeline sahip olan kuruluş, karakter eğitimine daha çok vurgu yapmaktadır. “Dünyayı yeniden tanımlayan eğitim-öğ- retim sistemi” ile kendi anlam dünyasına göre bir eğitim sunduğunu vurgulamaktadır.133 İsabet Okulları’nın çözüm ortakları arasında da yer alan Marathon School, grubun İngiltere’de varlığını sürdürmesini sağlayan aracıdır. Eylül 2009 yılında kurulan kuruluş, “24 Saat Eğitim” anlayışıyla yatılı eğitim hizmeti vermekte, Doğu ile Batı’yı bir araya getiren bir eğitim anlayışı sunmaktadır. Grubun karakter eğitimine olan vurgusu burada da devam etmekte, “taze, doğal, sağlıklı ve helal gıda” açıklaması grubun kimliğini ortaya koymaktadır.134 “Neden Marathon School Seçilmeli?” başlığında, “akademik yeterlik, karakter gelişimi, kültürel ve dini inançların gelişimi, yüksek kaliteli ve sade bir yatılı ortam” içeriğiyle kuruluşun ayırt edici özelliklerine dikkat çekilmekte, kurumsal kimliği ortaya konulmaktadır.135 Aslında bir dernek olan fakat tamamen eğitim amacıyla kurulduğu için bu başlık altında ele alınan Tüm Üstün Zekalılar Derneği (TÜZDER), Süleymancılık’ın kendi an- layışını net bir şekilde ifade ettiği sivil toplum örgütlerinden biridir. “Çocuğunuzu keşfe- din” sloganıyla, ilhamını “Enderun”dan ve “Gulamhane”lerden aldığını ifade eden der- nek, Osmanlı’yla tarihi bağını sürdürmekte, milli ve kültürel değerler ekseninde gönüllü- lük esasına dayanan çalışmalarda bulunmaktadır. Üstün zekalı çocukların yanı sıra tüm 132 https://bogazhisar.com.tr/hakkinda/, (20.03.2019). 133 https://www.isabetokullari.com.tr/hakkimizda, (20.03.2019). 134 http://marathonschool.com/about-us/our-mission/, (20.03.2019). 135 http://marathonschool.com/about-us/why-choose-marathon/, (20.03.2019). 92 öğrencilere potansiyellerini kullanabilmeleri amacıyla dernek tarafından kurumsal danış- manlık hizmeti verilmektedir.136 TÜZDER faaliyetlerini Dahi Park (Zekanın Uzay Çağı) ile iş birliği içinde yürütmekte, çocuklara sunulan farklı içerik ve tasarımdaki atölyelerde bilimsel faaliyetlerde bulunmaktadır.137 Fotoğraf 11 ve 12: TÜZDER bilim sınıfı TÜZDER ve Dahi Park’ın çalışmalarına ortaklık eden bir de şirket bulunmaktadır. “Zekayı Görünür Kılar” sloganıyla çocuk gelişimine yönelik ürünler hazırlayan Zetzeka adlı şirket, “Oyun Sadece Oyun Değildir” sloganın gereği Family Games, Maranda Ga- mes, Robotron (Robot is My Friend) markaları aracılığıyla çocuklara eğlenerek öğrenme metodunu sunmaktadır.138 Çamlıca Library, Çamlıca İlim Kültür ve Tarih Araştırmaları Merkezi bünyesinde hizmet eden bir kütüphanedir. Diğer kuruluşlarının aksine marka yanındaki ifadenin İn- gilizce olması, grubun küresel ifadeleri benimseyen kültürel melezliğini ortaya koymak- tadır. Dergide Enderun Mektebi’ni ele alan bir makalede “Kütüphanesiz Âlim Olunmaz” başlığının kullanılması, neden böyle bir yapıya gerek duyulduğunu ifade etmektedir. Kü- tüphane tarih, kültür, İslami ilimler, biyografi, mimari, sanat tarihi, eğitim gibi alanlara ait eserlerden oluşmaktadır. Bağış, mübadele ve satın alma yoluyla koleksiyonunu büyüt- meyi amaçlayan kütüphane, elektronik veritabanı da oluşturmayı planlamaktadır.139 Menzil Cemaati’ne ait olan Biltek Okulları 2002 yılında faaliyet göstermeye baş- lamıştır. Kademeli olarak gelişim kaydeden kuruluş önce anaokulu ve ilkokul, sonra or- taokul ve lise düzeyinde eğitim vermeye başlamıştır. Kurumsal bilgilerinde değerler eği- timine öncelik verdiği görülen kuruluş, “bilginin sevgiyle nakşedildiği”ni ifade ederek 136 http://www.tuzder.org/biz-kimiz, (20.03.2019). 137 https://dahipark.org/dahi-park-nedir/, (20.03.2019). 138 https://zetzeka.com, (20.03.2019). 139 https://www.camlicalibrary.org/hakkimizda/, (20.03.2019). 93 grubun kimliğini ortaya koymaktadır. Ancak markanın düsturunu ifade eden asıl argü- man, okulların genel müdürünün ziyaretçilere hitaben kaleme aldığı yazıdır. Resmi ko- nuşma üslubundan uzak bir biçimde kaleme alınan yazı, sohbet havasında diyaloğa açık bir metin olup, kurumsal kimliğe dair önemli anekdotlar barındırmaktadır. Bir özel okul- dan neler bekleneceğini üç madde halinde ortaya koyan yazıda “İyi ödev insanı yetiş- tirme” ile Protestan ahlakını yansıtan bir düşüncenin benimsendiği görülmektedir. Gru- bun temel sloganı olan “Hizmet nimettir” ifadesi ile “hayır”, “iyi niyet” gibi kavramların çokça kullanılması okulların gruba aidiyetinin bir işaretidir.140 Okulun İstanbul’da Üsküdar, Halkalı ve Pendik ilçelerinde, Ankara ve Bursa’da kampüsleri bulunmaktadır. Kuruluş eğitim faaliyetlerini Akademik Eğitim, Değerler Eği- timi, Sosyal Etkinlikler, Rehberlik ve Destek Hizmetleri şeklinde sıralamaktadır. Eğitim programında Süleymancılık’taki gibi bir eğitim modeli iddiası bulunmamaktadır. Değer- ler eğitiminde ise Siyer-i Nebi, Hz. Muhammed’e Şiir ve Mektup gibi yarışmalar düzen- lendiği görülmekte, peygamber merkezli bir değerler eğitimi verildiği anlaşılmaktadır. Okul, Beşir Derneği ve farklı kuruluşlar ile müşterek olarak Ağaç Dikme, Ni’yetim Beni Cennete Götürür, Kardeş Okul, Mavi Kapak, Atık Pil Projesi gibi projelerle sosyal so- rumluluk faaliyetlerinde bulunmaktadır. Ni’yetim Beni Cennete Götürür projesi, grubun “Niyet” düsturunu ifşa eden bir isimlendirmeye gidilmesiyle dikkat çekmektedir.141 Yeni Asya ise eğitim alanına özel okul yerine bir araştırma merkeziyle dahil ol- maktadır. Risale-i Nur Enstitüsü olarak isimlendirilen kuruluşun amacı, Risale-i Nur Kül- liyatı’nı ve müellifi Said Nursi’nin tanıtılmasını ve daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Bu nedenle kuruluş, çeşitli ilmi faaliyetlerde bulunmakta, yayınlar ve sempozyumlar aracılı- ğıyla mesajını iletmektedir. Enstitü’nün İstanbul ve Ankara’da olmak üzere iki şubesi bulunmaktadır. Erenköy Cemaati, Yeni Asya grubuna benzer bir şekilde okullaşma yerine ilim merkezleri ile eğitim faaliyetlerinde bulunmaktadır. Grubun İstanbul Tasavvuf Araştır- maları Merkezi (İSTAM), Hüdayi Uzaktan Eğitim Merkezi (HUZEM) ve Çilehane İlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM) eğitim alanındaki kuruluşlarıdır. Erenköy Cemaati, tama- 140 http://www.biltekokullari.com/tr/kurumsal/genel-mudur, (20.03.2019). 141 http://www.biltekokullari.com/tr/kurumsal/sosyal-sorumluluk, (20.03.2019). 94 men kendi kuruluşları ile iş ortaklığı yapan Süleymancılık’tan farklı olarak çeşitli üniver- site ve araştırma merkezleri ile iş birliği yapmakta, faaliyetlerini bilhassa akademik sa- hada sürdürmektedir. Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde Temel İslam Bilimleri alanında yüksek lisans yapan öğrencilere özel bir sınav yapılarak başarılı öğrencilere burs, destek dersleri ve kütüphaneden faydalanma, ücretsiz yemek gibi imkanlar sunulmaktadır. “İLAM Araştırmacıları” Aranıyor sloganından anlaşıldığı üzere grup seçilen öğrenciler- den kendi araştırmacı kadrosunu oluşturmayı amaçlamaktadır.142 Grup, kendi kurumsal faaliyetlerinin yanı sıra grup üyelerinin ilgisini çekecek konularda farklı kuruluşların du- yurularını da üyelerine aktarmaktadır. Bu faaliyetlerin de genellikle akademik saha ile ilgili olduğu göze çarpmaktadır.143 Eğitim faaliyetlerinin genel olarak Temel İslam Bilimleri ile ilgili olduğu görülen grup, Hüdayi İlahiyat Halkaları, İslami İlimler Medresesi: Suffe Meclisi isimleriyle bu alanda çalışmalar yapmaktadır. İlahiyat Halkaları, İstanbul’da ilahiyat öğrenimi gören öğrencilere mahsus olup eğitim faaliyetleri Anadolu yakasında Küçük Çamlıca’da, Av- rupa yakasında Gazanfer Ağa Medresesi’nde sürdürülmektedir. Gazanfer Ağa Medre- sesi’ne ait bir internet sitesi bulunmakta, logosundaki çiçek sembolünden Hüdayi Vakfı’na aidiyeti anlaşılmaktadır. İslami İlimler programında ise el-Edebü’l-Müfred, Ri- yazü’s-Salihin, el-Hediyyetü’l-Alaiyye gibi klasik kitaplar okutulmakta, klasik Arapça, tashih-i huruf, tefsir, fıkıh, akaid, tasavvuf derslerinin yanı sıra İslam Tarihine Müslü- manca Bakış, Kültür-Sanat Okumaları gibi seminerler düzenlenmektedir.144 Burada alan seçimine uygun ihtisas programları yapılmakta, böylece öğrenciler yüksek lisans ve dok- tora programlarına hazırlanmaktadırlar. Osmanlı medrese geleneğini devam ettirmeyi amaç edinen grup, İslami İlimler programının yanı sıra tarih, medeniyet ve kültürle ilgili seminerler düzenlemekte, hedef kitlesini “modern dünyanın dağınık gündemi”nden uzak tutmayı gaye edinmektedir.145 Eğitim alanına oldukça yoğunlaşan grup, ortaöğretim seviyesinde okullara sahip olmasa da liselilere özel oluşturduğu “Şahsiyet Akademisi” ile öğrencilerin okul dışında kalan zamanlarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Grup bu faaliyetlerini de İstanbul 142 http://www.islamveihsan.com/burslu-ilam-arastirmacilari-araniyor.html, (20.03.2019). 143 http://www.islamveihsan.com/lisansustu-uzman-arastirmaci-egitim-programi-basliyor.html, (20.03.2019). 144 http://gazanferagamedresesi.org/duyrular, (20.03.2019). 145 http://gazanferagamedresesi.org/hakkimizda.html, (20.03.2019). 95 özelinde gerçekleştirmekte, kuruluşun Üsküdar ve Fatih’te olmak üzere iki şubesi bulun- maktadır. Kendisini öğrenciler için ikinci bir okul olarak tanımlayan kuruluş, Osman Nuri Topbaş’ın “Hiç şüphesiz insanlar karakter ve şahsiyete hayran olur, karakter ve şahsiyetin peşinden giderler.” sözünü düstur edinerek “sekülerleşen toplumda firaset sahibi” kişiler yetiştirmeye odaklandığını ifade etmektedir.146 Kuruluşa ait internet sitesinde “Şahsiyet Başkanlığı” şeklinde isimlendirilen buton ile sloganik bir iletişim dili benimsendiğinden akla Goebbels’in propaganda tekniklerini getirmektedir.147 Ders müfredatına bakıldı- ğında, burada sanattan tarihe, dilden siyasete pek çok alanla ilgili dersler verildiği görül- mektedir. Sosyal etkinlik olarak tiyatro faaliyetlerinde de bulunan grubun oyuncu kadro- sunun Şahsiyet Akademisi’nden çıktığı anlaşılmaktadır. Zira müfredatta Tiyatro ve Skeç Atölyesi adında bir uygulama da bulunmaktadır.148 Kuruluşun bir de kadrosu gençlerden oluşan Araf adında bir edebiyat ve fikriyat dergisi vardır.149 Henüz şahsiyet oluşum aşa- masındaki gençlerin arada kalmış halini ya da İslam ümmetinin küreselleşen dünyadaki mevcut konumunu anlatması maksadıyla bu ismi almış olabileceği düşünülmektedir. Erenköy Cemaatinin eğitim faaliyetinde bulunan bütün kuruluşlarında dikkat çe- ken husus, faaliyetlerin tamamının erkek öğrencilere özel olmasıdır. Bu nedenle hocalar da erkeklerden oluşmakta, medrese tarzı bir eğitim anlayışı sürdürülmektedir. 2.4. Turizm Şirketleri Dindar insanların, seyahatleri esnasında ibadet vakitlerini gözetmesi temel bir ge- rekliliktir. Ancak günümüz şartlarında pek çok seyahat şirketi bu hassasiyetteki insanların taleplerine cevap vermemektedir. Bu nedenle dini grupların bu alanda kendi imkanları dahilinde belli bir tipte şirketleşmeye gittikleri görülmektedir. Bu amaçla kurulan şirket- ler hac-umre organizasyonları ve kültür gezileri düzenlemektedir. Bu tür organizasyonlar çoğunlukla grup odaklı olduğundan mahremiyet sınırı dilenildiği gibi çizilebilmekte, et- kinlik saatleri dini hayata engel olmayacak şekilde ayarlanmaktadır. Tüm bunlar bir kim- lik altında konforlu bir şekilde bir arada bulunmayı sağlamakta, grup üyelerinin memnu- niyetini artırmaktadır. 146 http://www.sahsiyetakademisi.com/hakkimizda, (20.03.2019). 147 http://www.sahsiyetakademisi.com/sahsiyet_baskanligi, (20.03.2019). 148 http://www.sahsiyetakademisi.com/dersler, (20.03.2019). 149 http://www.sahsiyetakademisi.com/m/Araf-Dergisi-Yayin-Hayatina-Basladi-h-104, (20.03.2019). 96 Süleymancılık grubunun turizm alanındaki şirketi olan İstanbul Hisar Turizm, “sünnet-i seniyyeye uygun” bir hac ve umre organizasyonu yapmayı amaçlamaktadır.150 Twitter kullanıcı hesapları incelendiğinde, önceleri adı Hizmet Turizm olan şirketin, gru- bun kurumsallaşmasıyla Hisar Turizm adını aldığı görülmektedir.151 Yeni ismin grubun şirketlerinin, belirli markalar altında toplanmak amacıyla değiştirildiği anlaşılmaktadır. “Devrin gelişen yeniliklerini takip eden, Peygamber efendimizin çizdiği yolda... amatör ruhu kaybetmeden, yüksek organize gücü ve insana hizmet anlayışı ile dünya standartla- rında referans bir turizm firması olma”yı amaç edinen şirket; “Tam Hizmet Tam İbadet” sloganıyla Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk Hava Yolları ve Internatio- nal Air Transport Association çözüm ortaklığında faaliyetlerini sürdürmektedir.152 Eko- nomik, gümüş, altın, butik ve kurumsal olarak adlandırılan paketlerle hac ve umre hiz- metinde bulunan şirket, kurulduğu 2014 yılından bu yana THY’den en çok hac ve umre yolcusu taşıyan firma unvanıyla dört kez ödül almıştır.153 Tarihi bilince önem veren grup, İstanbul Hisar Turizm ile hac ve umre organizasyonları haricinde yurt içi ve yurt dışında kültür turları da düzenlemektedir.154 Süleymancılık gibi Menzil Cemaati’nin de hac ve umre organizasyonları ve kültür turları düzenleyen bir turizm şirketi bulunmaktadır. İsmi Semerşah olan turizm şirketi “Huzura taşır” sloganıyla faaliyette bulunurken, müşteri değil misafir taşıdıklarını ifade etmektedir. Manevi değerlere bağlı kalarak hizmet etmeyi prensip edinen şirket, “Deği- şimi ve gelişimi ilke edinerek muhabbeti; bilgiye, marifete ve yaşamaya dönüştürme”yi amaçlamaktadır.155 2.5. Hastaneler ve Benzeri Kuruluşlar Sağlık hizmetlerinde mahremiyet konusu, genelde dindar insanların, özelde dini grupların problemlerinden biri olmuştur. Bu nedenle maddi imkanları artan dini gruplar, kendi din anlayışlarına göre yaşamayı sağlık alanında da sürdürmek amacıyla sağlık sek- töründe de varlık göstermişlerdir. Her grubun kendi hastanesi bulunmasa da kendilerine 150 https://hisarturizm.com.tr/kurumsal/, (20.03.2019). 151 https://twitter.com/HIZMETTURIZM, http://hisarturizm.com.tr, (20.03.2019). 152 https://hisarturizm.com.tr/kurumsal/, (20.03.2019). 153 http://hisarturizm.com.tr/turk-hava-yollarindan-hisar-turizme-liderlik-odulu/, (20.03.2019). 154 https://hisarturizm.com.tr/umre-turlari/kultur-turlari, (20.03.2019). 155 https://www.semersahturizm.com/hakkimizda/, (20.03.2019). 97 ait hastanesi olan dini grupların, din anlayışları ya da sahip oldukları vizyon doğrultu- sunda sergiledikleri tutumlar değişiklik göstermektedir. Menzil Cemaati’ne ait olan ve “Gelecek Güzel Gelecek” sloganıyla hizmet veren Emsey Hospital, Mayıs 2012’de Cumhurbaşkanının da katıldığı bir törenle halka açılmış- tır. Hastane İstanbul, Pendik’te bulunmaktadır. Grubun “hizmet” temelli anlayışı, hasta- nenin tanıtım videosunda da kendini göstermektedir. Bir şifahane olarak tanıtılan hastane, gelişmiş bir teknolojiye ve helikopter pistine sahiptir. Mahremiyete edilen dikkat dolayı- sıyla hastanenin kadın hastalıkları, çocuk sağlığı, tüp bebek gibi alanlara yönelik hizmeti öncelediği görülmektedir. Hastanenin kadın çalışanları tarafından oluşturulmuş bir Ka- dınlar Kulübü bulunmakta, toplumun gerçek mimarı olarak gördükleri kadınlara yönelik bilgilendirici seminerler düzenlemekte, çeşitli etkinliklerle birlikteliği kuvvetlendirmeyi amaçlamaktadırlar. Hastane normal, suit ve VIP odalarla ekonomik düzeyi farklılık gös- teren hastalara hizmet sunmaktadır. King suit şeklinde adlandırılan daire tasarımında oda- ların devlet başkanlarını, Arap şeyhlerini misafir etmek maksadıyla dizayn edildiği belir- tilmektedir. Hastanenin genel müdürü, grubun, sağlık sektöründe öncelikle Türkiye ge- nelinde on yılda on hastane yapmayı amaçladığını, Irak ve Suriye gibi ülkelerin de hedef pazarlar olduğunu ifade etmektedir.156 Fotoğraf 13 ve 14: Emsey Hospital’da suit odalar Süleymancılık’a ait olan Ümraniye’deki Sur Hastanesi ismini Hisar Intercontinen- tal Hospital olarak değiştirmiştir. Hastaneye verilen isimler grubun Yedikıta’daki düstu- runu devam ettirmekte, kıtalar arası bir hinterlanda vurgu yapmaktadır. Hastanenin inter- net sitesi, Türkçe ve İngilizce’nin yanı sıra Hollandaca dilinde ziyaretçiye sunulmaktadır. 156 https://www.emlaktasondakika.com/haber/genel/emsey-hospital-kurtkoyde-4-2-king-suit-hasta-odasi- var/32064, (20.03.2019). 98 Grubun diğer kuruluşları gibi hastanesi de İstanbul’un Çamlıca semtindedir. Hisar Hos- pital, oldukça gelişmiş bir teknolojiye sahip olup, süit odalarla hastalarına hizmet ver- mektedir. Ayrıca tıbbi hacamat uygulamasıyla hastane ortamında nebevi tıbbı da sürdür- mektedir. İnternet sitesindeki tanıtım görselleri incelendiğinde Hisar Hospital’da gele- neksel başörtülü dindar imajından uzak bir doktor profiline rastlanırken,157 Emsey Hos- pital’ın görsellerinde erkek doktor profilinin ağırlıklı olduğu ancak başörtülü kadın dok- torlara da yer verildiği görülmektedir.158 Süleymancılık grubunun, diğer iletişim araçla- rıyla verdiği mesajların aksine hastane profili oldukça modern bir görünüme sahiptir. Her iki hastane de ülkemizdeki birçok sigorta şirketiyle anlaşmaya sahiptir. Her iki hastanenin de web sitesi, Facebook, Twitter, Instagram hesaplarının yanı sıra Youtube kanalı bulun- makta, bu hesaplarda hastaları bilgilendirici paylaşımlar yapılmaktadır. Her iki hastane- nin de milli bayramlar ve önemli günlerle ilgili paylaşımlar yapmasının yanı sıra Emsey Hospital’ın hesaplarında Kurban Bayramı’nda beslenmeye, Aşure Günü’nde aşurenin faydalarına dair paylaşımlar da bulunmaktadır.159 B) TEMALAR VE KONULAR 1) Dini Otoritenin Yüceltilmesi Dini gruplarda en çok karşılaşılan propaganda tekniğinin otoriteye dayanma ol- duğu gözlenmektedir. Bu yöntem özellikle silsile aracılığıyla tarikatın yüceltilmesi şek- linde kullanılmaktadır. Silsilenin Hz. Peygamber soyuyla ya da bir sahabinin ismiyle baş- laması, o yolun (tarikat) gidilmesi gereken hakiki yollardan biri olduğunu göstermektedir. Türkiye’de kendisini tarikat olarak tanımlayan/tanımlamayan bütün dini gruplar, kendilerini Nakşibendilik ile bağlantılı bir silsile aracılığıyla hedef kitlelerine tanıtmak- tadırlar. Ancak çalışmada incelenen dini gruplar, otoriteye dayanma tekniğine daha çok silsilenin son ismi olarak gösterilen ve kurucu lider şeklinde kabul edilen kişileri yücel- tirken başvurmaktadırlar. Örneğin Erenköy Cemaati’nde Sami Efendi’nin, Nur Cemaat- lerinde ise Said Nursi’nin karizmatik kişiliği ön plana çıkarılmaktadır. 157 https://hisarhospital.com/doktorlar/, (20.03.2019). 158 https://www.emseyhospital.com.tr/tr/hekimlerimiz/?SayfaID=3, (20.03.2019). 159 https://www.instagram.com/emseyhospital/, https://www.instagram.com/hisarhospital/, (20.03.2019). 99 Erkam Yayınları bahsinde kısaca değinilen Mahmud Sami Ramazanoğlu, Eren- köy Cemaati’nin kurucu lideri olarak kabul edilmekte ve grubun onun vefatından sonraki faaliyetlerinde de isminin yaşatıldığı görülmektedir. Ramazanoğlu’nun doğumundan önce rivayete göre, annesinin kapıya gelen bir kadın vasıtasıyla hamileliğini öğrendiği ve “sol eğe kemiği üzerinde büyükçe bir ben bulunacak” büyük bir insanı dünyaya getireceği haber verilmektedir. Hukuk tahsilini “pekiyi” derecesiyle tamamlamasına rağmen kul hakkı endişesiyle kendi mesleğinden devam etmeyip muhasebeci olmayı seçmesi de zatın hikmetli bir yönü olarak sunulmaktadır.160 Grubun kurucu lideri Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun nesebi Halid bin Velid’e kadar götürülürken161, onun halefi olan Musa Topbaş’ınki, dedesi Ahmed Kudsi Efendi tarikiyle Nakşibendilik’in simge ismi Halid-i Bağdadi’ye dayandırılmaktadır.162 Musa Topbaş’ın Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Babanzade Ahmed Naim, Ömer Nasuhi Bilmen gibi döneminin önemli alimlerinden ders aldığı bilgisinden sonra Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun tesirinin çok daha fazla olduğu belirtilmekte, “vefatından sonra bile adeta onunla yaşa(dığı)” bundan dolayı da kendisinin “sahibü’l-vefa” diye anıldığı ifade edilmektedir.163 Böyle bir ilişki Hz. Muhammed’in vefatının ardından, Hz. Peygamber’in yaşamı boyunca yapmış olduğu davranışları kendi yaşamında devam ettirerek Peygamber sünnetini harfiyen uygulayan Abdullah bin Ömer’i akla getirmektedir. Erenköy Cemaati’nin silsileye verdiği önem, sahibi olduğu Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’nda da görülmektedir. Vakfın ismi tarihimizde hayır işleriyle öne çıkmış bir şahıs- tan gelmektedir. Osman Nuri Topbaş tarafından kaleme alınan Aziz Mahmut Hüdayi’nin hayatında, Hüdayi’nin soyunun Cüneyd-i Bağdadi’ye dayandığı için “Seyyid” olduğu ifade edilmekte, otoriteye dayanmada Ramazanoğlu’nun yanı sıra Hüdayi’nin karizmatik kişiliğinden de faydalanılmaktadır.164 Dini liderlerin yüceltilmesine en çok şahit olunan ortamlardan biri vefat şekilleri veya cenaze törenleridir. Vefat ediş biçimleri, cenaze törenleri, cenaze namazlarının kı- lındığı yer veya defnedildikleri mezarlık sembolik bir anlama sahip olabilmektedir. Bu- 160 http://www.islamveihsan.com/mahmud-sami-ramazanoglu-kimdir.html, (23.03.2019). 161 H. Kâmil Yılmaz, Altın Silsile, İstanbul: Erkam Yayınları, 1994, s. 225. 162 http://www.islamveihsan.com/musa-topbas-kimdir.html#_ftn46, (23.03.2019). 163 http://www.islamveihsan.com/musa-topbas-kimdir.html, (23.03.2019). 164 http://hudayivakfi.org/aziz-mahmud-hudayi-hazretlerinin-hayati.html, (23.03.2019). 100 nun bir örneği, Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun hayatında görülmektedir. Ramaza- noğlu, vefatına az bir zaman kala aile fertleriyle birlikte Medine’ye hicret etmiş ve fani hayatını orada tamamlamıştır. Rivayete göre Ramazanoğlu, vefat edeceğinin işaretini ön- ceden vermiştir: “Geçenlerde Azrail ile göz göze geldik. Güler yüzlü, takriben 40-45 yaş- larında, sakalsız, Mısırlı kisvesinde idi. Kendisine ısındım. Bu, ecelimin yaklaştığı husu- sunda bir ikaz olsa gerek. Azrail’in bakışları çok keskindi, ama neşeli idi. Sanki manevi bir tebşirat taşıyordu.”165 Zatın vefatının yaklaştığı, etrafındaki kişiler tarafından anlaşı- lınca defnedileceği yer gündeme geldiği, sevenleri tarafından Eyüp Sultan Camii Kabris- tanı’nda yer temin edildiği bilgisinin kendisine verildiği ifade edilmektedir. Ancak Ra- mazanoğlu’nun “Bizim reyimizi sorarsanız, gönlümüz Cennetü’l-Baki’yi ister” diyerek arzusunu yakınlarına bildirdiği söylenmektedir. Nitekim daha sonra Cennetü’l-Baki’de Hz. Osman ile Ebu Said el-Hudri’nin yakınına, Hz. Peygamber’in de ayak ucu kısmına defnedildiği belirtilmektedir.166 Hem Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun hem de Sadık Dânâ müstear ismiyle Musa Topbaş’ın ahirete irtihallerinden sonra da Altınoluk’taki köşelerinin devam ettirilmesi otorite isimlere verilen önemin bir tezahürüdür. Musa Topbaş’ın, Harun Reşid döneminde yaşamış Behlül Dânâ adındaki bir veliden ilhamla bu müstear ismi seçmiş olduğu düşü- nülmektedir.167 “Sadık Dânâ” ismi, Musa Topbaş’ın Sami Ramazanoğlu’na olan bağlılı- ğını göstermektedir. Çeşitli çalışmalarda bir tarikat mi yoksa bir cemaat mi olduğu net bir şekilde ifade edilemeyen Süleymancılık’ın168, dergilerinin henüz ikinci sayısında İmam-ı Rabbani’yi ve eserlerini kaleme alan bir yazı yayınlaması, grubun tasavvufi geleneği temel aldığını göstermektedir. Bölümün devamında belirtilen Osmanlı Devleti’nin İmam-ı Rabbani’ye hürmeti, grubun propagandasını temellendirdiği Osmanlı geleneğine de işaret etmekte- dir.169 Grubun lideri Süleyman Hilmi Tunahan’ın soyunun, “Fatih Sultan Mehmet’in “Tuna Hanı” atadığı İdris Bey’in soyundan geldiği” bilgisi bu tespiti teyit etmektedir.170 165 Sadık Dânâ, “Kendi Kalemlerinden Kısa Terceme-i Hal, Altınoluk, S. 162, Ağustos 1999, s. 12. 166 http://www.islamveihsan.com/mahmud-sami-ramazanoglu-kimdir.html, (23.03.2019). 167 Süleyman Uludağ, “Behlul-i Dânâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Di- yanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 1992, C. 5, s. 352-353. 168 Aydın, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, s. 308. 169 “Yedikıta’dan”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2008, s. 3. 170 Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, s. 134. 101 Aralık 1989’da Tercüman gazetesi ile yapılan mülakatta Kemal Kacar, “Süley- mancılık” sözünü tasvip etmediklerini, kendilerine “Süleyman Efendi’nin talebeleri” de- nilmesini uygun bulduklarını ifade etmekte, kendilerinin bir tarikat olmadığını belirtmek- tedir. Ancak burada da İmam-ı Rabbani ile yapılan bağlantı dikkat çekmektedir. Zira Ka- car, Süleyman Efendi’nin şahsen Nakşi olduğunu, Nakşiliğin hicri ikinci bin yıllarındaki en büyük temsilcisi olan İmam-ı Rabbani’ye ruhani nisbetle bağlı bulunduğunu açıkla- maktadır.171 Süleyman Hilmi Tunahan’ın karizmatik liderliği, tasavvuf alanında önem atfedi- len pek çok isim gibi babası tarafından görülen bir rüya ile başlatılmaktadır. Rüyaya göre oğlunun önemli bir geleceğe sahip olacağını düşünen baba, onun sıkı bir eğitimle hayata başlamasını sağlar.172 Tunahan’ın takipçileri tarafından karizmasını besleyen bazı anek- dotlar da söz konusudur. Tunahan’ın bir talebesi, verilen vazife nedeniyle Eyüp Sultan Camii’ne vaaz vermek için gittiğini, vaaz bitiminde de Eyüp Sultan ile karşılaştığını, Eyüp Sultan’ın Hz. Muhammed’den kendilerine selam getirdiğini, çalışmalarına devam etmelerini söylediğini aktarmaktadır. Durumun şaşkınlığını yaşayan talebe, rivayete göre bunu hocası Tunahan’a anlatmaya fırsat bulamadan, hocası talebesinin Eyüp Sultan ile karşılaşmasını ruhani bir şekilde öğrenmiş ve gönderilen selama icabette bulunmuştur.173 Tunahan’ın karizmasını pekiştiren bir başka olay ise bir cezalandırma olayında geçmek- tedir. Anlatılana göre, tutuklu bulunduğu sırada Tunahan, “Tabutluklar” olarak ifade edi- len bölüme kapatılır. Daha sonra Tunahan’ın ölmesi amacıyla yetkililer tarafından bulun- duğu yere su doldurulması talimatı verilir. Emrin verilmesinin üzerinden saatler geçme- sine rağmen su seviyesinin hiçbir şekilde artmayışı Tunahan’ın kerameti olarak anlaşılır ve bunun üzerine serbest bırakılır.174 Tunahan hakkında ortaya atılan bu tür bilgiler ve Kur’an okumayı üç gün gibi kısa bir sürede öğretmesi tarzında aktarılan rivayetler175, grubun otoriteyi yüceltmede kullandıkları argümanlardan bazılarıdır. 171 https://gerceksuleymanhilmitunahan.blogspot.com/2015/04/merhum-kemal-kacar-ile-tercuman-gaze- tesinin-yaptigi-mulakat-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-suleyman-hilmi-tunahan-suleymanci- lar-cemaati-humeyni-musluman-degildi-flort-etmek-haramdir-said-i-nursi-mesrutiyet-abdulhamid- han-nazli-ilicak-.html?fbclid=IwAR2_Gb5XAMgaMByiglJqXfLTaH- yixL0kecPK5exgXv7yBYR08UpghIlz7hY, (23.03.2019). 172 Aydın, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, s. 314. 173 Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, s. 89. 174 Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, 95-96. 175 Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, 93. 102 Karizmatik liderin ön plana çıkarılması, Menzil Cemaati tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Şah-ı Nakşibend’den başlayarak devam ettirilen silsile, Abdul- hakim el-Hüseyni ile grubun günümüzde liderliğini sürdüren aileye geçmektedir. Aile, Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in soyundan geldiği iddiasını el-Hüseyni kullanı- mıyla göstermekte, bu nedenle “Seyyid” tabiriyle nitelemektedirler.176 Abdülhakim el- Hüseyni’nin tarikata girmesi ise Suriye’de yaşayan bir mürşid olan Şah-ı Hazne’yi rüya- sında görmekle başlar. Anlatılana göre el-Hüseyni, Suriye’ye zatın yanına intisab etmek için gider fakat talebi kabul edilmez. Şah-ı Hazne ondan istihareye yatmasını ister. Ab- dülhakim el-Hüseyni denileni yapar ve bu defa rüyasında Muhammed Diyaüddin’in ken- disini Şah-ı Hazne’ye gönderdiğini görür ve ikinci kez Şah-ı Hazne’nin yolunu tutar. Bu rüya üzerine Abdülhakim el-Hüseyni’ye Şah-ı Hazne tarafından tarikat verilir ve böylece el-Hüseyni, mürşid silsilesine eklenir.177 Abdülhakim el-Hüseyni’den sonra grubun en çok ismi zikredilen mürşidi Muham- med Raşid Erol’dur. Erol, yaşadığı dönemin özellikleri ve grubun yayılımındaki yerinden dolayı liderler arasında ayrı bir öneme sahiptir. Semerkand TV’de “Menzil’de Bir Sultan” adıyla birkaç bölümden oluşan program, şahsın hayatını hedef kitleye aktarmaktadır. An- latılana göre Muhammed Raşid Erol, 7 yaşındayken Kur’an-ı Kerim’i hatmetmiş, Arapça- Türkçe sözlük, akaid ve Şafii İlmihali gibi temel ilimlerle ilgili kitapları bizzat babasıyla okumuştur.178 Babası onun mürşid olduğunda ne kadar etkili olacağını nazar gücüyle açıklamıştır. Ona göre oğlunun nazarı (bakışları) dağları delercesine olacaktır.179 Grubun anlayışına göre mürşid nazarı müridi etkisinde bırakan ve müridin derdine deva olan bir iletişim biçimidir, manevi bir güçtür. Nazarının kuvvetli olması liderin otoritesini güçlen- dirmektedir. Zira müritlere göre de mürşidin nazarı tedavi edici özelliğe sahiptir ve grupta mürşidin sohbetinden ziyade nazarından geçmeye önem verilmektedir.180 Liderin otoritesini güçlendirmede grup üyeleri arasında genellikle kerametlere yer verilmektedir. Grup liderleri hakkındaki kerametlerin en yaygını, liderin talep edenleri alkol bağımlılığından kurtarmadaki başarısıdır. Öyle ki bir dönem alkol içmeyi bırakan insanlara yaygın olarak “Niçin alkol almıyorsun, yoksa sen de mi Adıyaman’a gittin?” 176 https://www.youtube.com/watch?v=qhzdXhnUij4, (09.04.2019). 177 https://www.youtube.com/watch?v=VKeEIS55Kg8, (09.04.2019). 178 http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (23.03.2019). 179 https://www.youtube.com/watch?v=FFUz7SBVPFs, (09.04.2019). 180 Niyazi Usta, Menzil Nakşiliği: Sosyolojik Bir Araştırma, Ankara: Töre Yayıncılık, 1997, s. 80. 103 tarzı sorular yöneltilir olmuştur.181 Grup liderlerinin, insanları alkol bağımlılığından kur- tarması dışında kerametler gösterdikleri de rivayet edilmektedir. Örneğin bir üyenin an- nesinin ölümünü henüz Abdülhakim el-Hüseyni’ye söylememişken, el-Hüseyni tarafın- dan bilinmesi; başka bir grup üyesinin başından geçenleri henüz o dile getirmeden bilmesi ve başına gelen hal üzere açıklamalarda bulunması;182 dili tutulmuş bir fakihin ziyaret sonrasında dilinin çözülmesi183 grup üyelerine göre liderin mertebesinin yüksekliğine işa- ret eden kerametlerdir. Liderini yüceltme hususunda oldukça ön plana çıkan gruplardan biri Nurcu- luk’tur. Takipçileri tarafından yüzyılın önde gelen mütefekkiri olarak nitelenen Said Nursi, en çok zekâsı ve hafızasıyla yüceltilmektedir. Başkalarının yıllarını alan medrese eğitiminin Said Nursi’nin hayatında üç ay gibi kısa bir süreye tekabül etmesi otoritenin karizmasına yönelik yüceltmelerden biridir. İlmi sahadaki bu meziyetleri vesilesiyle ona Bediüzzaman (Çağın eşsiz güzelliği) lakabının verildiği bilgisi karizmayı daha da güç- lendirmektedir. Yazdığı eserlerinin basımını kendi ekonomik imkanlarıyla yapması, eser- lerini ücretsiz dağıtması onun ilim alanındaki gözü pekliğine, çeşitli resmi görev teklifle- rine iltifat etmeyip “manevi cihad”a devam etmesi ise kararlılığına işaret etmektedir.184 Yeni Asya Grubu, grubun karizmatik lider profilini Kur’an-ı Kerim ve Hz. Mu- hammed ile başlatmakta, Hz. Ali ve Gavs-ı Azam olarak nitelendirilen Said Nursi ile devam ettirmektedir.185 Liderlik hususunda Yeni Asya’nın mevcut lideri Mehmet Kutlu- lar’dan hiç bahsedilmeyip Said Nursi’de noktalanmasıyla ağabey geleneğinin sürdüğü ve fakat Said Nursi ile karizmatik lider pozisyonunun mühürlendiği anlaşılmaktadır. Bu yö- nüyle Nurculuk diğer dini gruplardan farklılaşmaktadır. Geleneksel silsile anlayışının yerine metin merkezli bir din anlayışı ortaya koyan Said Nursi, tarikat ya da diğer cemaatlerde silsilenin sahip olduğu karizmayı metne yük- lemiştir.186 Burada liderden geçen bir otorite aktarımı söz konusudur. Nurculuk’a göre 181 Abdullah Özbolat, “Kutsallaş(tır)manın Sosyolojisi: Dini Gruplar Örneği”, Dini Gruplar, Siyaset ve Bürokrasi Sempozyumu, ed. Kemal Ataman, İsmail Güler, Vejdi Bilgin, Bursa: Bursa Akademi, 2017, s. 168. 182 Usta, Menzil Nakşiliği: Sosyolojik Bir Araştırma, s. 74. 183 Özbolat, “Kutsallaş(tır)manın Sosyolojisi: Dini Gruplar Örneği”, s. 171. 184 http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/beyanat-ve-tenvirler/beyanat-ve-tenvirler/19, (23.03.2019). 185 http://www.risaleinurenstitusu.org/saglikli-iletisim-icin-risale-i-nur/#more-2248, (23.03.2019). 186 M. Hakan Yavuz, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, C. 6, 5. Baskı, İstanbul: İletişim Ya- yınları, 2018, s. 268. 104 Kur’an medeniyetini ihya edecek yegâne kaynak Risale-i Nur’dur. Zira Nur talebelerine göre Risale-i Nur’un dili, hipnotik dil kalıplarıyla, dünya iletişim dili olabilecek özellik- lere sahiptir.187 Bu anlayış Kur’an’ın mu’cizliğinin Risale-i Nur’a aktarımının bir ifadesi olarak da anlaşılabilir. Said Nursi’ye göre ortak aklın ve şuraların hâkim olduğu bir dö- nemde “Zaman şahsiyet zamanı değil, şahs-ı manevi zamanıdır.” Yaşadığı dönemin, ferdi değil cemaat olarak yaşanması gerektiğini düşünen Said Nursi, bu hususta Abdulkadir Geylani, İmam Gazzali, İmam Rabbani gibi şahısların “Ümmetin alimleri İsrailoğul- ları’nın peygamberleri mesabesindedirler.” sözünü tasdik eden fiillerde bulunduklarını ifade etmiştir. Ancak bahsi geçen isimlerin tarihi misyonunu, şahs-ı manevi olarak telakki ettiği Risale-i Nur’a yüklemiştir.188 Said Nursi’ye göre maddeciliğin hüküm sürdüğü ahir zamanda, şahıs odaklı ce- maat anlayışı devam etse, o şahsın iman kurtarmayı ve muhafaza etmeyi öncelemesi ge- rekir. Ancak ona göre bu da yeterli değildir. Bu yüzden metin merkezli bir din anlayışını benimsemektedir. Said Nursi’ye göre İslam’ı yaşatmak için üç vazifenin yerine getiril- mesi gerekmektedir. Bunlar iman, hayat ve şeriattir. Fakat ona göre ahir zamanda bunla- rın hepsini birlikte yapabilecek bir kimsenin olması mümkün değildir ve bu nedenle bir mehdi beklentisinde olmak faydasızdır.189 Risale-i Nur, Said Nursi’ye göre hiçbir aracı olmadan hem bireyi yetiştirme hem de ümmeti bir araya getirme işlevi gören bir metindir. Risale-i Nur merkezli bu anlayışa göre, birey kendi çabasıyla benliğini geliştirecek, bi- reylerin bir araya gelmesiyle oluşan toplumsal hayat da İslami bir düzene sahip olacaktır. 190 Bu husus, Risale-i Nur’dan sonra grubun en çok üzerinde durduğu “şura”ya işaret et- mekte, şura anlayışının merkezine de Risale-i Nur’un anlaşılıp yorumlanmasını almakta- dır. 2) Fıkhi Problemler Söz konusu din olduğunda, İslam’ın teşekkülünden günümüze gelinceye kadar en tartışmalı sahalardan biri fıkıh olmuştur. Benimsenen fıkhi görüşlere göre mezheplerin veya fıkıh ekollerinin oluştuğu tarihi gerçektir. Bunların yanı sıra kimi ihtilaflı hususlarda tartışmaların her dönem vuku bulduğu da vakidir. Bu nedenle dini gruplar, üyelerini bu 187 http://www.risaleinurenstitusu.org/saglikli-iletisim-icin-risale-i-nur/#more-2248, (23.03.2019). 188 http://www.sorularlasaidnursi.com/asir-sahis-ve-ferd-asri-degildir/, (23.03.2019). 189 http://www.sorularlasaidnursi.com/mehdi-i-al-i-resul-ve-sahs-i-manevi/, (23.03.2019). 190 Yavuz, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, s. 274. 105 hususta bilgilendirmek amacıyla çeşitli araç ve yöntemlerle kendi fıkhi anlayışlarını ak- tarmaktadırlar. Yeni Asya grubu, gazetenin internet sitesinde “Fıkıh Köşesi” başlıklı bir bağlantı oluşturmuş ve gerek kendi açıklamak istediği konuları gerekse ziyaretçilerden gelen so- ruları “Suallerinize Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif ve Risale-i Nur ışığında cevaplar…” sloganıyla açıklamayı vazife edinmiştir. Ancak ele alınan konulara bakıldığında fıkıh ka- dar akaid meselelerinin de işlendiği göze çarpmaktadır. “Ad Koymak, Dini Nikah ve Me- hir” başlıklı yazıda, bir çocuğa isim koyarken ezan okuma sünnetini bildiği halde terk eden kimselerin hesaba çekileceği ifade edilmektedir. Nikah konusunda ise resmi nikahın dini nikahı da kapsadığı, resmi nikah kıyılmışsa dini nikahın şart olmadığı belirtilmekte- dir.191 “Aşılama ile doğum” başlıklı yazıda, ilk ortaya çıktığı dönemde önyargı ile bakı- lan tüp bebek uygulamasına bakışın değiştiği, tıbbi bir müdahale ile çocuk sahibi olmaya cevaz verildiği görülmektedir.192 Dini grupların gündeminden düşmeyen bir fıkhi mesele de kadın sesinin namahremliği hususudur. Yeni Asya grubunun anlayışına göre “Namah- rem kadının sesinin haram oluşu, sözünü tahrik edici ve cazibeli şekilde kırıp dökerek inceltmesine ve dinleyenin niyetine bağlıdır.”193 İncelediğimiz gruplar arasında televiz- yon kanalına sahip tek grup olan Menzil Cemaati’nin TV programlarında kadınlara da yer vermesi, grubun, Yeni Asya ile benzer bir anlayışa sahip olduğunu göstermektedir. Müslümanlar arasında her Ramazan ayında tartışmalara neden olan imsak vakti de Fıkıh Köşesi’nde ele alınmaktadır. Bu konuda Yeni Asya’nın, Diyanet İşleri Başkan- lığı’nın uygulamasını isabetli bulduğu görülmektedir.194 Erenköy Cemaati’nin de konuyla ilgili fetvayı Diyanet Fetva Kurulu’ndan aldığı görülmektedir.195 Süleymancılık ise farklı bir anlayışı benimsemekte ve temkin vakti eklemektedir.196 Dua ile muska arasındaki farkın sorulduğu bir soruya verilen cevapta, duanın sözlü olduğu gibi yazılı da olabileceği ifade edilmektedir. Açıklamada, duanın bu şekline önceleri “nüsha” denildiği, sonraları ise muska adını aldığı; fakat muskanın helal kabul 191 http://www.fikih.info/ad-koymak-dini-nikah-ve-mehir/, (23.03.2019). 192 http://www.fikih.info/asilama-ile-dogum/, (23.03.2019). 193 http://www.fikih.info/seste-helallik-olcusu/, (23.03.2019). 194 http://www.fikih.info/imsak-ve-fecir-ne-zaman-baslar/, (23.03.2019). 195 http://www.islamveihsan.com/imsak-nedir-ne-zaman-baslar.html, (23.03.2019). 196 https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-ali-demirbas/88999.aspx, (23.03.2019). 106 edilen bu biçiminin sihir ve büyüden kesin bir şekilde ayrıldığı aktarılmaktadır.197 Dini grupların en çok üzerinde durdukları konulardan olan “cihad”a Yeni Asya’da da rastlan- maktadır. Ahir zamanın cihadının kalem ile olduğunun ifade edildiği yazıda, Kur’an’ın Kalem Suresi’nin yanı sıra Hz. Muhammed’in “Kıyamet günü âlimlerin mürekkebi, şe- hitlerin kanı ile tartılır. Âlimlerin mürekkebi üstün gelir.” hadisine atıfta bulunulmaktadır. Grubun en önemli cihad aracının ise genelde Risale-i Nur, özelde ise Yeni Asya gazetesi olduğu anlaşılmaktadır.198 Dini grupların uzak durdukları konulardan biri olan Noel konusunda, Hristiyan- larla iyi iletişim kurmanın lüzumu vurgulansa da bu tarz kutlamalara katılmamak gerek- tiği ifade edilmektedir.199 “Ahirete inanan ehl-i kitab ve inanıp amel etmeyen ehl-i iman” başlıklı yazıda tüm insanlığın Allah tarafından tövbeye davet edildiği belirtilerek, ehl-i kitab için de okur af dilemeye teşvik edilmektedir.200 “Hristiyanların durumu ne olacak?” sorusunun sorulması, soran kişilerin onları ehl-i necattan (kurtuluşa erenler) yapabilece- ğinin bir işareti olarak yorumlanmakta, Hristiyanların hidayete ermesi için Müslümanlara iş düştüğü belirtilmektedir.201 Yine Yeni Asya’ya ait olan www.fikih.info sitesinde “Kur’an’da recm cezası var mıdır?” sorusuna, Kur’an’da recm cezasının olmadığı, hadislerde olduğu yanıtı verilmek- tedir. Ancak birinin zinada bulunduğunu kanıtlamak için dört şahidin olması gerektiğin- den tarihte recm cezasının uygulanmadığı ifade edilmektedir.202 Hakkındaki hadislerin sıhhatinin tartışma konusu olduğu Mi’rac hadisesi hak- kında sorulan “Mi’rac hadisi Yahudi uydurması mıdır?” sorusuna karşılık ilahiyatçılara cephe alınmakta, yaptıkları “şüphe-perest”liğin ilim adamlığına yakışmadığı ifade edil- mekte ve ilahiyatçıların fitne tohumu attıkları söylenmektedir.203 Fıkıh Köşesi’nde dikkat çeken sorulardan biri de “Kur’an’ın bilimsel mu’cizele- rine Bediüzzaman’ın bakışı nasıldır?” sorusudur. “Peygamberleri teknoloji lideri ilan eden kitap: Risale-i Nur” başlığıyla yayımlanan sorunun yanıtında Said Nursi’nin süreci 197 http://www.fikih.info/dua-ile-muska-arasinda-ne-fark-vardir/, (23.03.2019). 198 http://www.fikih.info/yeni-asyanin-kilic-gibi-kalemle-cihadi/, (23.03.2019). 199 http://www.fikih.info/hiristiyanlarin-noelini-kutlamali-miyiz/, (23.03.2019). 200 http://www.fikih.info/ahirete-inanan-ehl-i-kitab-ve-inanip-amel-etmeyen-ehl-i-iman/, (23.03.2019). 201 http://www.fikih.info/hiristiyanlarin-durumu-ne-olacak/, (23.03.2019). 202 http://www.fikih.info/kuranda-recm-cezasi-var-midir/, (23.03.2019). 203 http://www.fikih.info/mirac-hadisi-yahudi-uydurmasi-midir/, (23.03.2019). 107 Hz. Âdem’den başlattığı görülmektedir. Ona göre Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesi mu- cizesiyle ona ve soyuna, “ilim ve irfan öğrenme, fen ve teknik elde etme, san’at yapma ve maarif alanında pek çok yüksek dereceler kazanma yolu” açılmıştır. Eşyanın isminin bilgisinden sonra ise Hz. İbrahim, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. İsa peygam- bere verilen mucizeler sıralanmaktadır. Ona göre Yasin Suresi’nin 41 ve 42. ayetleri trene ve diğer kara araçlarına; Nur Suresi’nin 35. ayeti ise açıkça elektriğe işaret etmektedir. Hz. Nuh’un gemi inşa etmesi, Hz. İdris’in terziliği, Hz. Yusuf’un saat yapması bu minval üzere getirilen açıklamalardır.204 Bu bakış açısı Said Nursi’nin yaşadığı dönemin din an- layışının bir tezahürü olarak görülebilir. Nitekim yaşadığı yıllar, bilim ve tekniğin hızlı bir gelişme gösterdiği ve Kur’an ayetlerinin bilim ve teknik perspektifinden anlaşılmaya çalışıldığı bir döneme tekabül etmektedir. Dindar insanlar ve dolayısıyla dini gruplar arasında tartışmalı konulardan biri de alkol satılan yerlerden alışverişte bulunma bahsidir. Fıkıh Köşesi’nde yöneltilen “Migros ve Carrefoure’dan Yeni Asya alınmaz mı?” sorusunun şekli bu tartışmayı gösterir nite- liktedir. Ancak olumsuz olarak sorulan bu soruya verilen yanıt aynı doğrultuda değildir. Bu tür marketlerden de gazetenin alınabileceği, hatta buralarda gazetenin bulunmasının farklı görüşte olanların da ilgisini çekebileceği ifade edilmektedir. Anlaşılacağı üzere ga- zete, satıldığı yerler itibariyle de propaganda faaliyetinde bulunmaktadır.205 Benzer bir yaklaşımın Süleymancılık’ta da görüldüğü bu meyanda ileri sürülebilir. Yedikıta’nın, Yaysat iş birliği ile dağıtım yaptığı süreçte Migros gibi alkol satılan marketlerde satış gerçekleştirdiği görülmektedir. Ancak günümüzde kitap mağazacılığının yaygınlaşma- sıyla Remzi Kitabevi, D&R, MOBO, T ve K gibi kitap mağazalarında satışa sunulmak- tadır.206 Dergilerin sadece Çamlıca Kitap aracılığıyla değil, zincir kitapçılar aracılığıyla hedef kitleye sunulması, çok farklı kesimlere ulaşma amacını göstermektedir. Yeni Asya’ya ait www.fikih.info sitesinde Ramazan Bayramı’na “Şeker Bay- ramı” demenin sakıncasının olup olmadığının sorgulandığı bir soruda Peygamber dönemi bayram uygulamasına gidilmekte ve Hz. Muhammed’in “Ramazan bayramında, sayıca tek olan birkaç hurma yemedikçe namaza gitme”diği bilgisi nakledilmektedir. Ta- 204 http://www.fikih.info/peygamberleri-teknoloji-lideri-ilan-eden-kitap-risale-i-nur/, (23.03.2019). 205 http://www.fikih.info/migros-ve-carrefourdan-yeni-asya-alinmaz-mi/, (23.03.2019). 206 https://yedikita.com.tr/satis-noktalari/, (23.03.2019). 108 biun’dan bazı kimselerin de hurma yoksa bal veya tatlı yemenin bayramda müstehap ka- bul edildiği görüşü aktarılmakta, “Şeker Bayramı” ifadesinin bu anlayıştan meydana gel- miş olabileceği ifade edilmektedir. Ancak onların bayramı o şekilde isimlendirmedikleri ve günümüzde böyle bir isimlendirmenin bayramı Ramazan’dan koparma kastı taşıdığına işaret edilmektedir.207 İslam toplumlarında Peygamber döneminden bu yana süregelen fıkhi konulardan biri yüzdeki, özellikle kaştaki tüylerdir. Dini gruplar bu konuda çoğunlukla “Allah döğme yapan ve yaptırana, yüzünün tüylerini yolan, güzel görünmek için dişlerinin arasını yon- tan ve böylelikle Allah’ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etmiştir.” hadisini benim- semişlerdir.208 Yeni Asya grubuna ait Bizim Aile dergisinde “Dindar Erkekler Nasıl Ka- dınları Beğenir?” başlıklı yazıda temizlik konusuna dikkat çekilmiştir.209 Erenköy Cemaati, www.islamveihsan.com’da “Sorularla İslam” şeklinde oluştur- duğu bölüm altında cemaatin dini anlayışını temsil edecek bir biçimde iman, İslam ve ihsana dair konulara yer vermiştir ve fıkhi meseleler bu hususta geniş yer tutmaktadır. Sorular, İlam TV kanalından Youtube aracılığıyla cevaplanmaktadır. Genellikle Müslü- manlar arasında gündemden düşmeyen sorulara cevap verildiği görülmektedir. “Kadının örtünme şekli nasıl olmalıdır” sorusu, Kur’an ayetleri ışığında, Ehl-i sünnetin esas kabul ettiği şekliyle açıklanmış, “hımar” kelimesinin “başörtüsü” anlamında kullanıldığı ifade edilmiştir. Kadının örtülü ve açık olması gereken yerler konusunu ise Hanefi mezhebi çerçevesinde açıklamaktadırlar.210 Taşıyıcı annelikle ilgili bir soruda Hz. Muhammed’e ait olduğu ifade edilen “Siz- den kimse kendi suyuyla başkasının tarlasını sulamasın.” hadisi ile açıklamada bulunul- muş, dinen caiz olmadığı ifade edilmiştir. Zuhr-i Ahir namazının kılınıp kılınmaması hu- susunda mezheplerin görüşleri verilmiş, birden çok yerde Cuma namazı kılınabileceğine dair İbn Rüşd’e atıfta bulunulmuştur.211 Dövme yaptırmak, Nisa Suresi 119. ayet esas alınarak fıtratı bozan davranışlardan görülmüş ve caiz olmadığı fetvası verilmiştir. Ancak deri altındaki dövmenin abdeste mâni olmadığı da ifade edilmiştir.212 Aynı konu Yeni 207 http://www.fikih.info/seker-bayrami-demenin-sakincasi-var-mi/, (23.03.2019). 208 Muhammed Fuad Abdülbaki, Buhari ve Müslim’in İttifak Ettiği Hadisler, Çev. Harun Yıldırım, İstan- bul: Sağlam Yayınevi, 2011, s. 806. 209 http://www.bizimaile.com/2018/12/dindar-erkekler-nasil-kadinlari-begenir-2/, (23.03.2019). 210 http://www.islamveihsan.com/kurana-gore-kadinin-ortunmesi-nasil-olmalidir.html, (23.03.2019). 211 http://www.islamveihsan.com/zuhri-ahir-namazi-kilmak-gerekir-mi.html, (23.03.2019). 212 http://www.islamveihsan.com/dovme-yaptirmak-abdeste-engel-midir.html, (23.03.2019). 109 Asya Grubunun Fıkıh Köşesi’nde de ele alınmış, benzer bir yaklaşım gösterilmiştir.213 “TV’de yapılan duaya ‘âmin’ demekle o duaya katılmış oluyor muyuz?” 214 şeklindeki soruyla, medyadaki programlara ve eylemlere interaktif bir şekilde katılımın gerçek de- neyimin yerine geçip geçmediği hususunda grup üyeleri arasında bir kafa karışıklığı ol- duğu anlaşılmaktadır. Katılım bankalarının kâr payı ile diğer bankaların faiz getirisinin aynı nitelikte olup olmadığının sorgulandığı bir videoda Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in konu hakkındaki yorumlarına yer verilmekte ve kâr payı ile faiz getirisinin miktar olarak yakın olmasının nedenlerine işaret edilmektedir.215 Grubun bağışlar için vermiş olduğu hesap numaraları İslami bankacılık hususundaki kanaatini ortaya koyar niteliktedir. “İstediğimiz zaman Hanefi veya Şafii mezhebine uyabilir miyiz?” sorusunun, İsmail Hakkı Bursevi’nin anla- yışı temel alınarak yanıtlandığı görülmektedir. Buna göre, mezhepler arasında keyfi tu- tumda bulunmak fasıklık olarak belirtilmiş, zaruret halinde fakihin fetvasıyla tercih yapı- labileceği ifade edilmiştir.216 Kabir azabına neden olan haller hadisler ile açıklanmış, ka- bir azabının varlığı kabul edilmiştir.217 “Rukye caiz midir?” sorusu, fayda ve zararın Al- lah’tan olduğuna inanılarak yapılırsa caiz olacağı şeklinde cevaplandırılırken yine hadis muhtevasına bağlı kalındığı görülmektedir.218 Dolayısıyla grubun fıkıh anlayışının hadis merkezli olduğu anlaşılmaktadır. Menzil Cemaati fıkhi meseleleri kitaplar, radyo ve televizyon programları aracılı- ğıyla ilmihal seviyesinde ele almaktadır. Semerkand Yayınları’ndan çıkan ilmihallere ba- kıldığında Mızraklı İlmihal, M. Asım Köksal’ın İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali ve Şafii İlmihali’nin olduğu görülmektedir.219 Grup üyelerinin ilmi- hal bilmesine önem veren grup, grup üyelerinden Şemseddin Bektaşoğlu’na ait, 2 ciltten oluşan Temel İlmihal Bilgileri’ni dergahlarda eğitim-öğretim amacıyla okutmakta, üye- lerine tartışmalı konulara girmeksizin temel seviyede bilgilendirmede bulunmaktadır. 213 http://www.fikih.info/dovme-uc-dinde-de-sakincalidir/, (23.03.2019). 214 http://www.islamveihsan.com/tvde-yapilan-duaya-amin-demekle-o-duaya-katilmis-oluyor-mu- yuz.html, (23.03.2019). 215 http://www.islamveihsan.com/katilim-bankalarin-kar-payi-ile-diger-bankalarin-faiz-getirisi-ayni-mi- dir.html, (23.03.2019). 216 http://www.islamveihsan.com/istedigimiz-zaman-hanefi-veya-safii-mezhebine-uyabilir-miyiz.html, (23.03.2019). 217 http://www.islamveihsan.com/kabir-azabina-sebep-olan-gunahlar-nelerdir.html, (23.03.2019). 218 http://www.islamveihsan.com/rukye-ile-tedavi-caiz-midir.html, (23.03.2019). 219 https://www.semerkandpazarlama.com/arama/ilmihal, (23.03.2019). 110 Süleymancılık’ın ise diğer gruplar gibi fıkhi meseleleri tartıştığı, soru-cevap yön- temiyle interaktif iletişime başvurduğu bir portalı bulunmamaktadır. Ancak grubun be- nimsediği birtakım düşünce ve uygulamaları göstermesi açısından Kemal Kacar’ın Ter- cüman ile yaptığı mülakatta bazı anekdotlar göze çarpmaktadır. Örneğin Kacar, kendisine müzik dinlemeyle ilgili yöneltilen soruya klasik müziğin dinlenebileceğini söylerken, po- püler müziğin şehveti, zevk ve hevayı beslediği için dinlemenin uygun olmadığını ifade etmiştir. Kacar’a göre İslam’ın amacı ve İslam inancının gereği, dünyadaki bu tür zevk- lerden ayrı kalarak ahirete hazırlanmaktır. “Dünyadan hiç zevk almayacak mısınız?” so- rusuna “Yiyoruz, içiyoruz, oturuyoruz, geziyoruz” şeklinde cevap vermesi, dünyaya dair yaşam anlayışını temel ihtiyaçlarla sınırlandırdığını göstermektedir. Süleymancılık’ın fıkhi meselelerde esas gündem oluşu, Kemal Kacar’ın darü’l- harp / darü’l-İslam ayrımına dayanmaktadır. Tercüman’a verdiği röportajda Kacar, Tür- kiye’de İslam ahlakının ve şeriatinin hâkim olmadığından yola çıkarak ülkenin darü’l- harp olduğunu ifade etmektedir. Bu hususu “Bir Müslüman Tüccar, Türkiye ‘darülharp’ olduğuna göre, faizle kredi alabilir ve faiz karşılığında para verebilir. Lakin, iki Müslü- man arasında hangi ortamda yaşarsanız yaşayın, isterseniz, İngiltere’de yaşayın, faizle para alıp verilmez.” şeklinde açıklamaktadır. Ayrıca darü’l-harpte kumar da oynanabile- ceğini, Cuma namazının farz olmadığını belirtmekte ancak kendilerinin Cuma namazını kıldıklarını ifade etmektedir. Süleymancılar tarafından dillendirilen, Türkiye’deki cami imamlarının arkasında namaz kılınmamasına dair görüş de bu döneme rastlamaktadır. Eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın, bu hususu Süleymancılık ile değil doğ- rudan Kemal Kacar’ın düşüncesiyle bağlantılı ele alışı ve günümüzde grubun bu tür ko- nularla ilgili açıklama ve tartışmalarda bulunmaması o döneme mahsus bir anlayış olduğu izlenimi vermektedir.220 Faiz konusundaki hüküm, Ebu Hanife’nin görüşleri arasında yer aldığından İsmailağa Cemaati gibi araştırmamızın dışında kalan dini gruplar tarafından da kabul edilmekte ve fakat Müslüman’ın Müslüman’a faiz ile para vermesini hiçbiri tec- viz etmemektedir.221 220 Osman Tiftikçi, 1960’lardan Günümüze Türkiye’de İslami Hareket (Resmi İslam, Cemaatler, Tevhidi Hareket), 2. Baskı, İstanbul: Ceylan Yayınları, 2014, s. 159. 221 https://www.youtube.com/watch?v=U2-EROj1lOU&t=4s, (23.03.2019). 111 3) Tarih Şuuru Her dini grup başta Asr-ı Saadet olmak üzere İslam Devletleri tecrübeleri üzerinde kendilerini tarihsel bir bağlama yerleştirmektedir. Kullandıkları kavramlar, söylemlerin- deki geçmişi yeniden inşa etme vurgusu, hayata bakışlarını, benimsedikleri vizyon ve misyonu belirlemektedir. Bu nedenle grupların tarih şuuru, anlam dünyalarını ve faaliyet- lerini anlamak adına önemli bir yer tutmaktadır. Tarih şuuruna bilhassa önem veren yayın organlarının başında Yedikıta gelmekte- dir. Hedef kitlelerine ulaşmakta kullandıkları az sayıdaki yayın araçlarından biri olan der- gide tamamen milli bilinç ile ilgili konular işlenmekte, çoğunlukla Selçuklu ve Osmanlı hakkında makaleler kaleme alınmaktadır. Sık sık “ecdad”a atıfta bulunulması, “malum ola ki!”, “her daim” gibi başlıklara yer verilmesi, “ecnebi lisanları” gibi Osmanlı Türkçe- sinde geçen kelimelerin tercih edilmesi, başlıkların hem Latin alfabesi hem de eski alfabe ile yazılması, kullanılan dilin de bu anlayışı yansıttığının işaretidir. Dergide yer yer Türk milliyetçiliğine dair anekdotlara rastlanmaktadır. Örneğin derginin 85. sayısının “Tarih Ambarı” köşesinde bir kitaptan şu alıntı yapılmaktadır: “At ‘doru’dur diğerleri renktir / Ok ‘ak kavak’tır diğerleri çöptür / Şehir sadece Rum’dur, diğerleri köydür / Binici Türk’tür, diğerleri yüktür.”222 Aynı sayının “Tarihi İtiraflar” kö- şesinde ise İtalyan tarihçi Paolo Giovio’nun “Türkler bizim askerlerimize göre üç sebep- ten ötürü üstündür: Komutanlarına derhal itaat ederler, savaşırken hayatlarını hiçe sayar- lar, sıkıntı halinde ille de ekmek istemez, arpa ve suyla dahi iktifa ederler.”223 Ancak derginin 52. sayısında, etnik kökeni farklı olan Ara Altun gibi bir sanat tarihçisinin Sel- çuklu üzerine incelemelerine yer verilmesi224, Bernard Lewis gibi isimlerin olumlu olum- suz yönleriyle dergide işlenmesi, derginin profesyonelliği ön plana çıkardığını göster- mektedir.225 Derginin daha ilk sayısında II. Abdülhamid’in İstanbul’da yaptırmayı planladığı köprünün posterinin hediye edilmesiyle semboller üzerinden his uyandırma metodu kul- 222 Selman Kılınç, “Tarih Ambarı”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015, s. 28. 223 “Tarihi İtiraflar”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015, s. 79. 224 Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 52, Aralık 2012. 225 Mustafa Gündüz, “Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 93, Mayıs 2016, s. 66. 112 lanılarak geçmişten günümüze de bir köprü kurulmaktadır. Ramazan ayında çıkarılan sa- yılarda konu, Osmanlı’da ramazan ve bayramın nasıl geçirildiği üzerinden, okulların açıl- dığı ay ise “Âmin Alayı” başlığı altında ele alınmaktadır.226 Dergide “Tarihte Bu Ay”, “Kaç Sene Geçti?” köşeleri ile Osmanlı Devleti dönemindeki önemli gelişmeler okuyu- cuya sunulmaktadır. Derginin ilk sayılarında olmayıp sonraki sayılarında devamlı hale gelen “İsimden Müsemmaya” köşesi ise bazı sözcüklerin ve nesnelerin isimlerinin nasıl ortaya çıktıklarını aktarmaktadır.227 Osmanlı’nın matbaa serüveninin kaleme alındığı sa- yıda, matbaanın geç gelmesinin nedenleri hususunda ulemanın etkisinin olduğu reddedi- lirken özellikle iki Katolik Macar’ın isminin verilmesi gecikmenin dini nedenlerle olma- dığı savını güçlendirmektedir.228 Başka bir sayıda Kolera hastalığı hakkındaki bir yazının “İngilizlerin Dünyaya Hediyesi” şeklinde başlıklandırılması229 propagandada düşman gösterme/günah keçisi metodunu hatırlatmaktadır. İki medeniyetin kıyası ve kültürümüzün üstünlüğü sürekli işlenen derginin 25. sayı- sında, Aksaray’daki Eğri Minare ile İtalya’daki Pisa Kulesi karşılaştırılmış ve Pisa Kulesi’nin teknik bir hatadan dolayı inşaat esnasında eğrilmeye başladığı, Eğri Minare’nin ise en başın- dan öyle planlandığı ifade edilerek medeniyetler arası rekabet öne çıkarılmıştır.230 Dergi zaman zaman toplum tarafından tanınan isimler ve çeşitli akademisyenler aracılığıyla hedef kitlesini bilinçlendirmek için seminerler ve konferanslar düzenlemek- tedir. Örneğin “Tecrübe Konuşuyor” adında bir yıldan fazla bir süre devam etmiş semi- nerler dizisinde her ay alanında önemli bir simayı okuyucularıyla buluşturmuştur. Prog- ramın akışını da yine kendi sayfalarından hedef kitlesine duyurmuştur. Katılımcılardan anlaşılacağı üzere, uzman kişiler sadece grup üyelerinden oluşmamaktadır.231 Yedikıta, neredeyse her sayısında tarih temelinde edebiyattan sanata birçok ko- nuyu işlemektedir. Bilhassa Selçuklu ve Osmanlı mimarisi ve o dönemlerden kalan sanat eserleri sık sık konu edilmekte, yapılan restorasyon faaliyetleri takip edilmektedir. Tarihi 226 Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 1, Eylül 2008; Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2008. 227 “İsimden Müsemmaya”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi. 228 Ahmet Uçar, “Osmanlıda İlk Matbaa Neden Geç Kuruldu?”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2018, s. 28. 229 Mesut Ayar, “İngilizlerin Dünyaya Hediyesi Kolera”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 52, Aralık 2012, s. 66. 230 Süleyman Gündar, “Sonradan Değil Temelden Eğri Minare”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 25, Eylül 2010, s. 44-45. 231 “Tecrübe Konuşuyor”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015, s. 68-69. 113 mirasa günümüzde gösterilmesi gereken özen, “Mukaddes Mekanlara Haraplık Yakış- maz” gibi başlıklarla Osmanlı’da kutsal yerlere verilen dikkat üzerinden gösterilmekte- dir.232 Bu tür metinlerde mekân, kitlesel hareketi canlı tutmanın bir aracıdır; zira “Mekân, eylemi çağırır.” 233 Böylece hedef kitle, tarihi somut bir şekilde alımlayarak ortak tarihten gelen bir duygudaşlık içerisinde bütünleşmekte, birlikte hareket etmeye hazır hale gel- mektedir. Yedikıta’da dikkat çeken hususlardan biri ise yedi rakamına yapılan vurgudur. Dergide, tarihi kişileri, olayları, eserleri aktarırken sürekli yedi rakamına işaret edilmek- tedir. Hem matbu makalelerde hem de derginin internet sitesinde “Yedikıta ile Keşfet” başlığı altında “Geçmişten Günümüze Yedi Ramazan Geleneği”, “Mimar Sinan’ın 7 Şa- heseri”, “İkinci Abdulhamid Han Hakkında 7 İtiraf”, “Bilime Yön Veren 7 Müslüman Âlim”, “İstanbul’un 7 Tepesi” gibi okurun dikkatini çekecek konulara yer verilmektedir. Burada yedi rakamının iki nedenle ön plana çıkarıldığı ifade edilebilir. Birincisi dergi isminin sembolik anlamda içerikte de devamlılığını sağlamak; ikincisi ve daha önemlisi ise asırlar boyunca farklı toplumlar tarafından yediye “Bilgeliğin Sütunları” anlamının yüklenmiş olmasıdır. Bu nedenle Eski Ahit yedi rakamının geçtiği olaylarla doludur ve “7 her şeyi içermesi açısından, Meseller’de Bilgeliğin 7 sütunu olarak övülür.”234 Osman Nuri Topbaş tarafından kaleme alınan Abide Şahsiyetler ve Müessesele- riyle Osmanlı incelendiğinde Osmanlı padişahlarının siyasi olaylar dışında rıza-yı ilahi için yaptıklarının anlatıldığı görülmektedir. Kitabın tanıtım yazısında Osmanlı Devleti, tarih kabristanında bir türbe olarak mekanlaştırılmış ve yazarının ifadesiyle “bize düşen, bu şanlı türbenin layık bir türbedarı olmak” şeklinde bir şuur benimsenmiştir.235 Rama- zan’a hazırlık ile ilgili bir sohbette yine geçmişe dayanılmakta, Osmanlı’da Ramazan’a nasıl hazırlanıldığından ve bu ayın nasıl ihya edildiğinden hareketle hedef kitleye mesaj- lar verilmektedir.236 Vakıflarla ilgili bilgi verilen bir videoda ise Osmanlı’daki vakıf an- layışından hareketle vakıf insanının nasıl olması gerektiği dinleyiciye aktarılmaktadır.237 232 Yasin Özkan, “Vesikalar Arasında”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 93, Mayıs 2016, s. 70-71. 233 Bachelard, Mekânın Poetikası, s. 42. 234 Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi, çev. Mustafa Küpüşoğlu, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 1998, s. 145. 235 Osman Nuri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, 2. Baskı, İstanbul: Erkam Yayın- ları, 2016. 236 https://www.youtube.com/watch?v=Ebf-e3Jd_zQ, (15.04.2019). 237 https://www.youtube.com/watch?v=tFQWirMxjqE, (15.04.2019). 114 Kısaca lider, gerek kitaplarında gerekse sohbetlerinde geleneği temel alarak mesajlarını aktarmaktadır. Semerkand dergisinin, grubun tarih şuurunu genel olarak Asr-ı Saadet’e dayandır- dığı görülmektedir. Menkıbe, mucize temelli anekdotlar, mistik bir tarih anlayışını yan- sıtmaktadır. Ancak grubun tarih şuurunu yansıtmak amacıyla kullandığı esas yayın aracı Mostar dergisidir. Derginin her sayısında tarihi ve siyasi konular işlenirken hem tarihten örnekler verilmekte hem de güncel konular ihmal edilmemektedir. 2018 Eylül sayısında bulunan “Hangi Tarih, Kimin Tarihi” başlıklı bir yazıda, sömürgecilerin, misyonerlik fa- aliyetleriyle kendi tarihlerini başka milletlere dayatmasının sonuçları üzerinde durulmuş- tur. Tarihin, toplumun hafızası olduğuna dair açıklamada ise Kierkegaard’dan alıntı ya- pılmış, Batı felsefesinin ve onun önemli düşünürlerinin reddedilmeyeceği belirtilmiştir. Yazının devamında bir kıyasa gidilmiş, Robin Hood üzerine birçok film, tiyatro, akade- mik çalışma yapılırken Köroğlu adına hiçbir çalışmanın yapılmamış olması ve Kral Art- hur’un “haşa… bir Kanuni, bir Alp Arslan imişçesine” destan kılınarak pazarlanmasından dem vurulmuştur.238 Tarih şuurunun en iyi edebi eserler yoluyla nesillere kazandırılaca- ğını ifade eden dergi, edebi tarih yazarlarının Fuat Köprülü, Osman Turan, Halil İnalcık gibi kaynaklardan beslenmesi gerektiğini, dünya çapında bir algı oluşturabilmesi için ise Batı kaynaklarını incelemesi gerektiğini okuyucuya iletmektedir.239 Gruba göre gerek fel- sefi şahsiyetlerde gerekse tarihi kaynaklarda faydalanılması gereken Batı, “Küreselleş- tikçe Batılılaşan Dünya” gibi yazılarla sakınılması gereken de bir şey olmaktadır.240 Gru- bun yüzünü dünyaya dönen vizyonu ve küresel ölçekli tarih şuuru, grubu, diğer dini grup- lardan ayrı bir yere konumlandırmaktadır. 4) Modern Düşünce Hayat Tarzının Eleştirilmesi Modernizmin getirdiği yaşam biçimi genelde tüm bireyleri, özelde dindar bireyi derinden etkilemiş; geleneksel, modern ve dini hayat tarzları arasında bir gerilim mey- dana getirmiştir. Türkiye’nin kuruluşundan 1960’lara kadar siyasi ve toplumsal şartlar itibariyle daha çok bireysel olarak yaşanan dini hayat, 1960’lardan sonra dini gruplara mensubiyetle cemaat dindarlığı şeklinde tezahür etmeye başlamıştır. Yaşadıkları döneme 238 Mostar, S. 163, Eylül 2018, s. 26-29. 239 Mostar, S. 163, Eylül 2018, s. 30-32. 240 İbrahim Aksu, “Küreselleştikçe Batılılaşan Dünya”, Mostar, S. 163, Eylül 2018, s. 38-41. 115 eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşan dini gruplar, modernleşen yaşam tarzına karşı “yeni” bir bilinç oluşturmaya çalışmışlardır.241 Yeni bir dini bilinç şüphesiz bir kültür içinde oluşmaktadır. Modern dünyada var olan dini gruplar, insanın beşerî varoluşu gereği bir “denge kurma faaliyeti” 242 içerisinde olmuşlar, dolayısıyla “toplumsal hayatın “pratik” altyapılarıyla sürekli bir diyalektik ilişki içerisinde”243 bulunmak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle dini grupların “dünya- kurma” çabaları244, eklektik bir biçimde vuku bulmuş; Batılı modern hayat eleştirisi “me- lez modernlikler”e yol açmıştır.245 Melez modernliklerin toplumsal hayattaki görünürlüğü, “Temsil, ekonomi politi- ğin izinden gider.”246 sözünde ifade bulduğu şekliyle ekonomik gücün elde edilmesiyle artmıştır. Fakat olay ve olgulara yaklaşım gruptan gruba, liderden lidere değişiklik gös- termektedir. Çalışma kapsamındaki dini grup liderlerinin söylemlerine bakıldığında, po- püler hatiplerin aksine ılımlı bir retorik kullandıkları görülmektedir. “Medya tartışma ala- nına girmez, sahneye koymadan başka bir şey değildir.”247 sözünden hareketle dini grup liderlerinin medyaya sadece bir “sahneye koyma” aracı olarak yaklaştıkları gözlenmek- tedir. Zira onlar tartışmadan ziyade benimsedikleri yaşam biçimini medya aracılığıyla üyelerine ulaştırmaktadırlar. Semerkand Aile’nin 2018 Eylül sayısının “Sade Yaşam Ruha Nefes Aldırır” man- şetiyle işlediği dosya konusunda dergi, endüstrileşme ile etkisi artan materyalist yaşam şeklini eleştirmekte, sufiliğin “bir hırka bir lokma” düsturunca “dünyaya karşı tavır” koy- mak gerektiğini ifade etmektedir. Sadeleşme konusu Batı kültürü üzerinden ele alın- makta, bu anlayışın Batı’dan önce kadim kültürümüzde bulunduğuna dikkat çekilmekte ve ilahi aşkın da bu yalınlıkla bağlantısı ortaya koyulmaktadır.248 Semerkand Aile’nin ev içi dekorasyonla ilgili yazılarına baktığımızda sadelikle birlikte aslında Batı tarzı ev dü- zenini içselleştirdiği de görülmektedir. Dergide kullanılan görseller, IKEA tarzı bir ev 241 Vejdi Bilgin, “Gelenek, Modernlik ve Din: Üç Rekabet Alanı”, Ankara, EskiYeni, S. 17, İlkbahar 2010, s. 26. 242 Peter L. Berger, Kutsal Şemsiye, çev. Ali Coşkun, 5. Baskı, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2015, s. 56. 243 Berger, Kutsal Şemsiye, s. 37. 244 Berger, Kutsal Şemsiye, s. 57. 245 Bilgin, “Gelenek, Modernlik ve Din: Üç Rekabet Alanı”, s. 21. 246 Laughey, Medya Çalışmaları, s. 83. 247 Maigret, Medya ve İletişim Sosyolojisi, s. 284. 248 Semerkand Aile, Eylül 2018, http://www.semerkandaile.com/2018/09/04/sade-yasam-ruha-nefes-aldi- rir/, (24.03.2019). 116 dekorasyonuna sahiptir. Küresel marka ile derginin benimsediği anlayış arasındaki fark, kullanılacak bazı eşyaların mağazalardan satın alınması yerine kadınların maharetli elle- rinden çıkmasına özendirilmesidir.249 Fotoğraf 15: Semerkand Aile, Eylül 2018 sayısından bir görsel Osman Nuri Topbaş bir sohbetinde anneler ve babalar gününü, materyalist dün- yanın mal satmak için ihdas ettiğini ifade etmekte; Müslüman anlayışındaki anne-babaya hürmetle bir ilgisinin bulunmadığını belirtmektedir.250 Yeni Asya grubu benzer bir yak- laşımı kadınlar günü hususunda göstermektedir. “Bir gün değil her gün kadınlar günü olmalı” başlıklı yazıda “Kadına değer vermek bir ahiret projesidir” denilmekte, mahşerde her ikisinin birlikte hesap vereceği ifade edilmektedir. Bu konuda Müslümanların değer- lerini gün ve haftalara sıkıştırmaması, sorumluluğunu her zaman bilmesi ve sevgisini ha- yat boyu göstermesi gerektiği anlayışı benimsenmektedir.251 Dini grupların yeni bir uygulamayla karşılaştıklarında göstermiş oldukları tepki- lerin de geçmiş zamana nazaran azaldığı gözlenmektedir. Fıkhi Meseleler sitesinde Yeni Asya grubunun konu edindiği Bitcoin, grubun toplumdaki yeni gelişmelere bakış açısını göstermesi yönünden önemlidir. İnternet ortamı dışında henüz bir varlığı olmayan uygu- lamaya mesafeli yaklaşılmakta, cevazı uygun görülmemekle birlikte ilerde nasıl bir varlık kazanacağının beklenilip görülmesi gerektiği ifade edilmektedir.252 Dergilerde modern hayat tarzının yanı sıra modern düşünce tarzının da eleştiril- diği görülmektedir. Mostar’ın Eylül 2018 sayısında yer alan “Köşeleri Kaptırmayın” baş- 249 https://www.semerkandaile.com/2018/06/01/sadelik-ve-duzen-nefes-aldirir/, (24.03.2019). 250 https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ, (24.03.2019). 251 http://www.fikih.info/bugun-degil-hergun-kadinin-gunu-olmali/, (24.03.2019). 252 http://www.fikih.info/bitcoin-gelirleri-caiz-midir/, (24.03.2019). 117 lıklı metin bu doğrultuda kaleme alınan yazılardan biridir. Yazıda modern düşünce tarzı- nın bir dayatması olarak görülen objektivite eleştirilmektedir. Aslında bu meyanda eleş- tirilen bir başka şey de üniversite ortamıdır. Yazara göre, hayattan kopuk ve yalıtılmış olan üniversite ortamı, bilgiden çok yoruma dayanmaktadır. Yazar bu nedenle, (iddia edi- lenin aksine) üniversitelerde tarafsızlığı aramanın abesle iştigal olduğu sonucuna varmak- tadır. Yazının devamında “bütün modern söylemlerin saldırı odağında din” olduğu söy- lenmekte; bu psikolojik baskıya sosyalleşme ihtiyacının da eklenmesinin, orta yol arayı- şına sebebiyet verdiği ifade edilmektedir. Bulunan orta yolun ise “dini asıl olmaktan çı- kararak bir sıfat haline getirmek” olduğu belirtilmektedir. İşaret edilen orta yolun “İslami sol” şeklinde örneklendirilmesi dikkat çekicidir. Hedef alınan grup yazıda böylece menfi bir şekilde isimlendirilmiş olup hedef gösterilmekte ve bu anlayışı sahiplenen kimselerin “Antikapitalist Müslüman olmayı Müslüman olmaktan daha çok önemse(dikleri)” söy- lenmektedir.253 Dindar camianın öne çıkan isimlerine sayfalarında yer veren Altınoluk dergisi, Kasım 2018 sayısında Yusuf Kaplan’a ait “Din’e Uyacağız, Din’i Kendimize Uydurma- yacağız” başlıklı yazısını yayınlayarak modernliğin getirdiği Kur’an yorumlarına karşı eleştirel bir tutum sergilemektedir.254 Aynı sayıda, Ahmet Taşgetiren’e ait makalede Kur’an’ın tarihselci yorumunu yapanlara bir çağrıda bulunulmakta, deizme işaret eden tartışmaların getireceği sonuçlara değinilmektedir. Taşgetiren’e göre tarihselci yaklaşı- mın Allah’ı ve Peygamber’ini tanzim etmeyi bir kenara bırakması, yorumlarından vaz- geçmeyeceklerse kendi Tanrı ve peygamberlerini oluşturması daha doğru bir hareket- tir.255 Tarihselcilik konusunu ele alan sayıda, Nureddin Yıldız ile yapılan röportajda konu enine boyuna tartışılmakta, yorumcu anlayışa karşı mücadele etme bir görev addedilmek- tedir. Kur’an’ın modern yorumlarına karşı yapılması gerekenin ise her şehre bir hadis enstitüsü açmak olduğu savunulmaktadır.256 253 Mustafa Yıldız, “Köşeleri Kaptırmayın”, Mostar, S. 163, Eylül 2018, s. 59. 254 Yusuf Kaplan, “Din’e Uyacağız, Din’i Kendimize Uydurmayacağız”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018, s. 5. 255 Taşgetiren, “Sağduyu Çağrısı”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018, s. 3. 256 Taşgetiren, “Hem İman Hem İfsad Sorunu”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018, s. 6. 118 Dini grupların her şehre bir hadis enstitüsü açarak farklı görüşteki dini eğitim ku- ruluşlarıyla mücadeleci bir yaklaşımı benimsemesi akla dini piyasalar teorisini getirmek- tedir.257 Eğitim alanı dini gruplar için hem insan kaynağı hem de kültürel sermaye elde etme açısından ayrı bir değer ifade etmektedir. Modern düşünce hayat tarzına eleştirel bir yaklaşımı benimseyen dini gruplar aslında modernitenin getirdiği kapitalist mantığı bir yerde benimsemekte, inanç ve yaşayışta diğerleriyle bir rekabete girmektedir. Sosyal fa- aliyetler ve eğitim kurumlarıyla kendilerini topluma arz etmekte, modern hayatla iç içe geçmiş bir içerik sunarak üye kazanmaya çalışmaktadırlar. Bilhassa modern düşünce ha- yat tarzını benimsediğini ileri sürdükleri İlahiyat fakültelerinin, dini grupların ötekisi ha- line geldiği görülmektedir. Söylemlerle oluşturdukları hayat tarzı neticesinde toplumda bir talep sağlamakta, her düzeyde eğitim kurumları inşa ederek oluşturdukları talebe arzda bulunmaktadırlar. 5) Kadın ve Aile Dini grupların sosyal hayatta en önem verdikleri kurum şüphesiz ailedir. Ailenin içinde de kadına ayrı bir değer atfedilmektedir. Toplumumuzun hem kültürel kodlarında hem de din anlayışında kadına evi çekip çevirme ve çocuk yetiştirme rolleri yüklenmiş olduğundan kadın, ailenin temeli olarak görülmektedir. Grupların kadın ve aile konusuna verdikleri önem ilk olarak çıkardıkları özel yayınlarda kendisini göstermektedir. Yeni Asya grubu, Bizim Aile adıyla çıkardığı dergiyi “Aylık Kadın Aile Dergisi” olarak tanımlamış, kadını ailenin merkezine yerleştirmiştir. Benzeri bir yaklaşım Menzil Cemaati’nde de görülmektedir. Gruba ait olan Semerkand Aile, kadın vurgusuyla ailevi konuları okuyucusuna sunmaktadır. “Sevdiklerinize Solmayan Bir Gül” sloganı ve kara- kalem bir gül imgesiyle oluşturulan imgelem okuyucuya Peygamberî bir sıcaklık ulaştır- mayı amaçlamaktadır. Erenköy Cemaati’nin önceden Altınoluk dergisinin eki olarak çı- kan Şebnem, günümüzde web sitesi aracılığıyla erişime sunulmaktadır. Şebnem, tümüyle kadın odaklıdır ve editör Ömer Faruk Demireşik ile grubun lideri Osman Nuri Topbaş haricinde kadın yazarlardan oluşan bir dergidir. Bir çiy tanesinden ismini alan dergi, bu- lunduğu döneme mütevazi bir katkı sağlamak maksadıyla bu ismi aldığını göstermekte, 257 Bryan S. Turner, “Din ve Çağdaş Sosyolojik Teoriler”, çev. Talip Demir, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 11, 2015, s. 209-210. 119 okuyucusunu ulaşılması gereken denize benzetmektedir.258 Süleymancılık grubu, İnsan ve Hayat adıyla doğrudan cinsiyet vurgusu yapmamakla birlikte dergide aile hayatına dair konuları işlemektedir. Semerkand TV’de “Hanımlar Buyurun” ve “Saliha Hanımlar” adlı programlar ta- mamen kadın ve aile ile ilgili hususları içermektedir. Kadın hakkında en temel problem- lerden biri, kadın ile erkeğe yüklenen misyonun değişmesidir. Bunu hem kadın ve erkek- lerin hormonal dengesindeki bozukluklar hem de fıtrata uygun yaşanmaması şeklinde ele almakta ve dolayısıyla fıtrata uygun olmayan evliliklerin zuhur ettiğini ifade etmektedir- ler. Programda Osmanlı’nın yıkımının ailenin yıkımıyla gerçekleştirildiği, tarihten örnek- lerle ifade edilmektedir. Toplumun merkezine aile, ailenin merkezine kadın yerleştirilir- ken, kadın, biyolojik anlamda hücreye benzetilmektedir. Nasıl ki kanserli bir hücre tüm vücudu zamanla etkisi altına alırsa kadının ahlakının da benzer bir şekilde önce aileyi sonra da toplumu etkileyeceği ifade edilmektedir. Modern hayatta aslında ceylan olması gereken kadının aslan postu giymek durumunda kaldığı belirtilerek kadın ve erkeğin rol- lerinin değiştiğine işaret edilmektedir.259 Saliha Hanımlar isimli programda ise sahabe neslinden olan kadınların hayatına değinilmekte, günümüz kadınlarına onların musibet- lere karşı göstermiş olduğu sabır ve sebattan örnekler verilmektedir. Semerkand Radyo’da “Haşimi Sohbetler” isimli programın bir bölümünde mev- cut şeyhin oğlu Seyyid Saki el-Hüseyni kadın ve aile konusuna yer vermekte, modern hayatın eşitlik anlayışının kadına ciddi bir eşitsizlik getirdiğini ifade etmektedir. Sohbette kadının bir meta gibi pazarlanıp satıldığını belirten el-Hüseyni, kadının rızkını erkeğin karşılamasının vacip olduğunu, kadının para kazanmanın peşine düşmemesi gerektiğini söylemektedir. Ona göre kadın ailede merkezi konumdadır ve bu nedenle geleneksel aile yapısı korunmalıdır. Sembolik anlatıma başvurarak ailenin güle benzetildiği sohbette, di- kenlerinin de onun varlığının bir gereği olduğu dile getirilmekte, artan boşanmaların önüne geçilmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır.260 Semerkand’ın 2018 Eylül sayısında çoğu bölümü kadın yazarlar tarafından ka- leme alınan derginin “Kadınlara Mahsus Haller” başlığının erkek bir yazar tarafından ya- 258 https://www.sebnemdergisi.com/hakkimizda, (24.03.2019). 259 http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/hanimlar-buyrun/9, (24.03.2019). 260 https://www.semerkandradyo.com.tr/dinle/arsiv, (24.03.2019). 120 zılması, yine Semerkand Yayınları’na ait Kadın ve Aile İlmihali’nin yazarının erkek ol- ması dikkat çekmektedir.261 Bu durum fıkhî konularda hâlâ erkeklerin söz sahibi olduk- larını ortaya koymaktadır. Dini gruplar arasında kadın ve aile konusunda dikkat edilen hususlardan biri dü- ğün merasimleridir. Topbaş’ın açıklamalarına göre “Müslüman düğünü” Kur’an tilaveti, salih kimselerin sohbeti ve duası ile yapılmalı, başka kültürlerin İslam’a uymayan uygu- lamalarından uzak durulmalıdır. Beyaz gelinlik ile beyaz kefen arasında kıyas yapan Top- baş’ın ifadelerinden hem kültürümüze sonradan entegre olan beyaz gelinliğin benimsendiği anlaşılmakta hem de evliliğin bir ömür sürmesi gerektiği düşüncesine ulaşılmaktadır. Top- lumda yaygınlık kazanan boşanmalar da böylelikle eleştirilmektedir. Boşanmaların artışı, manevi hayattaki noksanlıklarla açıklanmaktadır. Sohbette kâinat, umumi bir dershane ola- rak tanımlanırken; insanın evlilik hayatı, ilahi kudret sergisi şeklinde ifade edilmektedir.262 Erenköy Cemaati’nin haftalık cami sohbetlerinde zaman zaman kadın ve aile ko- nularına yer verildiği görülmektedir. Evlilikte ilk şartın sahih bir nikah olduğu ve maddi- manevi anlamda denklik gerektirdiği Topbaş’ın bilhassa üzerinde durduğu konulardır. Denklik konusunda Mevlana’dan örnek vererek sembolik bir anlatıma başvurmakta, ka- dın ve erkeği ayakkabı çiftine benzetip her ikisinin de kullanılabilmesi için aynı ölçüde olması gerektiğini belirtmektedir. Toplumsal hayatta kadın ve erkeğin konumuna yükle- nen anlam açısından söylenen şu söz kayda değerdir: “Bir erkeği terbiye edin, bir insanı yetiştirmiş olursunuz. Bir kadını terbiye edin; bir aileyi hatta toplumun büyük bir bölü- münü yetiştirmiş olursunuz.” Sohbette kadına yüklenilen anlamı gösteren bir başka ifade ise, “Her saliha kadın, erkek için mukaddes bir kalkandır. Kadın kendi başına ne gül olur ne de diken; yetiştirmesini bilirsen gül, tutmasını bilmezsen diken olur.” şeklindedir.263 Osman Nuri Topbaş’ın Genç dergisinde de yayınlanan bir yazısında sunulan me- deniyet tasavvurunun, kadın imgesi üzerinden, hem de bir İngiliz kadın yazarın sözleriyle desteklendiği görülmektedir. Lady Craven’den yapılan alıntıda kısaca Osmanlı toplu- munda bir erkeğin boynu dahi vurulsa, fıkıh gereği kadının haklarının, mücevherlerinin vs. kadına teslim edildiği vurgulanmaktadır.264 261 Bkz. Dilaver Selvi, Delil ve Örnekleriyle Kadın ve Aile İlmihali, İstanbul: Semerkand Yayınları, 2005. 262 https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ&t=544s, (25.03.2019). 263 https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ, (25.03.2019). 264 Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, s. 500-503. 121 Kemal Kacar’ın Tercüman gazetesi ile yaptığı mülakatta kadın-erkek eşitliği hak- kında yöneltilen bir soruya, her alanda eşitliğin olduğunu söylemenin anlamsız olacağı şeklinde cevap verdiği görülmektedir. Açıklamada kadın ve erkeğin ibadetlerde eşit ol- duğu fakat mirasta durumun değiştiği belirtilmektedir. Zira ona göre kadını veya kızı da- ima babası, kocası, ağabeyi himaye etmektedir. Burada erkek, üretici olarak konumlan- dırılırken kadının tüketici olduğu vurgulanmakta, eline geçen serveti çarçur edeceği ifade edilmektedir. Kadının çalışması konusunda ise eğer başını örtüyorsa hiçbir maninin ol- madığını söylemektedir. Erkeğin olduğu ortamda çalışması ise edebini muhafaza etme- sine bağlanmaktadır.265 Süleymancılık’ta dikkat çeken bir husus gruba mensup kişilerin çekmiş olduğu virdlerde kadın-erkek ayrımının yapılmasıdır. Grup içinde “Evrad-ı şerif” olarak adlan- dırılan ve Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlerden, Hz. Peygamber’in dualarından ve ona yapılan salatü selamlar ile bazı İslam büyüklerinin dualarından oluşan virdin kadınlar ta- rafından okunmasına izin verilmemektedir. Evrad-ı şerif, grubun içinde manevi eğitimi en üst seviyede olan kişiler tarafından okunmaktadır ve kadınlara ait ileri seviyelerdeki kurslarda bu virdi müsaadeli yaşlı grup üyeleri okumaktadır.266 C) SUNUM BİÇİMLERİ 1) Vaaz Dini grupların oluşum yıllarına bakıldığında insanlara çoğunlukla sohbet halkaları veya vaaz yoluyla ulaştıkları görülmektedir. Ancak her grup, içinde bulunduğu çevrenin sosyal, kültürel ve ekonomik koşullarına göre değişen hedef kitlelere sahiptir ve farklı içeriklerle hitap etmektedir. Sohbet ve vaazlarda konu genellikle sembolik anlatı ve örnekler ile desteklenmek- tedir. Kıssaların çok kullanılması ve sembolik anlatımın tercih edilmesi, bu tür anlatıların 265 https://gerceksuleymanhilmitunahan.blogspot.com/2015/04/merhum-kemal-kacar-ile-tercuman-gaze- tesinin-yaptigi-mulakat-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-suleyman-hilmi-tunahan-suleymanci- lar-cemaati-humeyni-musluman-degildi-flort-etmek-haramdir-said-i-nursi-mesrutiyet-abdulhamid- han-nazli-ilicak-.html?fbc- lid=IwAR1rU9y8f5SVR7r_N1zSCdcE192XNxZNL8lrkJKAv0ykv7Mm2wbIedJerJI, (25.03.2019). 266 Çakmak, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, s. 37. 122 keşf ve ilhama kapı aralamasından ve yorum çeşitliliğine imkân vermesinden kaynaklan- maktadır. Geçmişten hareketle yapılan bu anlatılar, dini grupların bir sosyal hareket ola- rak gündelik yaşamı, geçmişte yaşanmış olanı yeniden tesis ederek inşa etmeyi amaçla- dıklarını göstermektedir.267 Dini grupların hedeflediği “İslami toplum tasarımı”nda, “Me- dine Sözleşmesi geleceğin sivil toplumunun temeli” olarak alınmakta; Sarıbay’ın ifade- siyle “Medine Sözleşmesi, efsanevi bir geçmişi; sivil toplum ise ütopik bir geleceği sem- bolize etmektedir.”268 Dolayısıyla dini grupların kültürel melezliği toplum tasarımlarında da kendini göstermektedir. Bu bakış açısı üzerine geliştirilen söylem ise gündelik yaşama dair konuları duygulara hitap ederek ele almakta, kültürel bir popülizme başvurmaktadır. Sarıbay, dini hareketlerin mitik geçmiş ile ütopik geleceği bir araya getirip dini renge bürüdükleri bu yönelişi “İslami popülizm” şeklinde ifade etmektedir.269 Bahsedilen ka- rakteriyle dini gruplar popüler kültüre ait dili benimsemekte, duygularda aşırılığa başvur- maktadırlar. İnceleme gruplarımızdan biri olan Erenköy Cemaati’ne baktığımızda hukuk tah- sili görmüş bir kurucu lidere sahip olduğu görülmektedir. Hukuk eğitimi sonrası mesle- ğine devam etmek yerine ticaret alanında çalışarak geçimini sürdüren Mahmud Sami Ra- mazanoğlu, böylelikle farklı düzeydeki insanlara hitap edebilme olanağına sahip olmuş, sohbet halkasında ise genellikle ticaret ve ilim ehlinden kimseler bulunmuştur.270 Musa Topbaş, sohbeti, Hz. Peygamber’in Suffe’de sahabeyi eğitme metodu olarak icra ettiğini belirtmiş; kendisi de her fırsatta insanlarla sohbette bulunmayı ilke edinmiştir. “Gönlü Allah’a vermek” onun lisanında sohbetin bir sonucu olarak ifade bulmaktadır.271 Osman Nuri Topbaş, Üsküdar Çilehane Camii’nde vaaz ve sohbet geleneğini sür- dürmektedir. Topbaş, vaazlarında hem dini hem de güncel konulara değinmektedir. Ör- neğin Suriye’de savaşın olduğu süre zarfında yapmış olduğu bir sohbette “Haçlı seferi devam ediyor” şeklindeki retoriği,272 geçmiş ile şimdiki zamanı bir araya getirmektedir. Haçlı seferi şeklindeki kodlama, düşmanın geçmişten bugüne tek bir kaynaktan çıktığını 267 Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, s. 235. 268 Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, s. 234. 269 Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, s. 231. 270 http://www.islamveihsan.com/mahmud-sami-ramazanoglu-kimdir.html, (09.04.2019). 271 http://www.islamveihsan.com/musa-topbas-kimdir.html, (09.04.2019). 272 https://www.instagram.com/p/Be-hdjShRH6/?taken-by=islamveihsan, (09.04.2019). 123 göstermektedir. Böylece mevcut savaşın nedeninin İslam düşmanlığı olduğu vurgusunu yaparak hedef kitlesini tek bir duygu etrafında birleştirmektedir. Menzil Cemaati’nin propaganda metodunda vaaz ve sohbetlere pek yer verilme- mektedir. Grubun sabık lideri Muhammed Raşid Erol’un hayatını anlatan TV programı Menzil’de Bir Sultan’da liderin vaaz etmek ve hutbe okumak yerine istikametiyle örnek olduğu aktarılmaktadır. Erol’un çok az sohbet ettiği, tercihinin genellikle sükût etmek yönünde olduğu, gerektiğinde olaylar veya sorular üzerine açıklamalarda bulunduğu ifade edilmektedir. Grubun öne çıkan terbiye metodunun, vaaz veya sohbet değil, mürşidin mü- ridine nazarı (bakışı) olduğu görülmektedir. Sıralanan özelliklere bakıldığında irşadda Peygamberi bir metod (yaşayarak aktarma) benimsendiği ifade edilirken, hal ve tavırla- rıyla sahabevari bir hayat yaşanıldığı vurgulanmaktadır. 273 Nur Cemaati kendine özgü bir Namaz Tesbihatı’na, Menzil Cemaati zikir halka- sına sahipken Erenköy Cemaati’nin cemaate özgü bir duası ya da ritüeli bulunmamakta- dır. 2) Soru - Cevap Soru-cevap tekniği asırlar boyunca kullanılan en etkili iletişim tekniklerinden bi- ridir. Dini gruplar da gerek grup içi sohbetlerinde gerekse yaptıkları yayınlarda sık sık bu yönteme başvurmaktadırlar. Soru-cevap tekniğine başvuran grupların başında Yeni Asya gelmektedir. Yeni Asya gazetesinin internet sitesinde bulunan Sorularla Said Nursi bağlantısı, ziyaretçiyi başka bir siteye yönlendirmekte ve grupla ilgili bilgiler bu yöntemle hedef kitleye sunul- maktadır. Sorular genellikle gruba dışarıdan bakan bir kimsenin yönelteceği içerikte olup cevaplar risalelerden yapılmış alıntılardan oluşmaktadır. Dolayısıyla soruların cevabını bizzat Said Nursi vermektedir. “Muhakkak ki mü’minler kardeştir” ayetini grubun sınır- ları olarak belirleyen Said Nursi, kendilerini “her asırda üç yüz elli milyon” olan bir ce- miyetin efradı olarak görmektedir. Bu bakış açısı üzerine kendilerini, toplumun emniyet ve asayişinin muhafızları şeklinde tanımlamaktadırlar.274 273 http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (25.03.2019). 274 http://www.sorularlasaidnursi.com/risale-i-nurun-meslegi-hedefi-ve-programi-nedir/, (25.03.2019). 124 “Nur talebelerinin belli şahısları öne çıkararak hizmeti şahıslara bina etmesi müm- kün mü?” sorusuna karşılık Said Nursi, cemaatin bir lider etrafında toplanan bir grup ol- maması gerektiğini ifade etmiştir. O, cemaati “belli amaçlar ve hedefler etrafında bir araya gelen hizmet erlerinin beraberliği” şeklinde tanımlamaktadır. Hizmetten kastı ise iman ve Kur’an yolunda çalışmaktır ve ona göre bu, Nur talebelerinin “Risale-i Nurları neşrederek muhtaçlara ulaştırmak ve okunmasına çalışmak” şeklinde gerçekleşir.275 Erkam Yayınları’ndan çıkan Mevlâna İkliminde Gençlerle 12 Soru- Cevap, soru- cevap metoduyla oluşturulmuş bir kitaptır. www.islamveihsan.com internet sitesinde “Sorularla İslam” başlığı altında itikadi ve fıkhi konularla ilgili sorular yöneltilmekte, soruların cevapları yazılı veya video eklentisiyle ziyaretçiye iletilmektedir. Lider Osman Nuri Topbaş’ın yanı sıra gruptaki başka isimler tarafından sorular yanıtlanmaktadır. Soru-cevap tekniği ile kimi zaman okuyucuya dönük sorularla dergi yayınlarında da karşılaşılmaktadır. Şıklarında bir kavram ya da şahıs barındıran sorular aracılığıyla okuyucunun merakı cezbedilmekte, belli bir düşünme çabası sonunda bilgiye ulaşma keyfi bu yöntemle okuyucuya verilmekte ve dergi ile okuyucu diyalog içerisinde tutul- maktadır.276 3) Dramatizasyon Walter Lippmann, I. Dünya Savaşı sonrası savaşta kullanılan propaganda teknik- lerini incelerken belli düşünceye sahip kitlelerin davranışlarını açıklamak amacıyla “ste- reotype” kavramını kullanmıştır. “Stereotype”, hareket tarzımızı belirleyen davranışlar; belli olaylara bakışımızı, yükleyeceğimiz anlamı belirleyen kalıp yargılardır.277 Dolayı- sıyla farklı dini gruplara mensup kişilerin belli bir olguyu grup olarak farklı şekillerde algılamalarının nedeninin, zihinlerinde kodlanmış olan kalıp yargılar olduğu söylenebi- lir.278 Doğu-Batı, Osmanlı-Haçlı, Musa-Firavun gibi ayrımların yapılmasındaki maksat, hedef kitlenin dikkatini çekerek mesajın etkisini arttırmaktır. Aksi takdirde “Ortada bir düşman kalmayınca, öğretenler de öğrenenler de menzilde uykuya dalar” ve bu grup bi- lincinin de zayıflamasına neden olur.279 275 http://www.sorularlasaidnursi.com/hizmette-istikamet/, (25.03.2019). 276 Semerkand Aile, S. 156, Eylül 2018, s. 10-11. 277 Walter Lippmann, Public Opinion, s. 15’ten aktaran: Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, s. 31. 278 Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, s. 31. 279 Mill, Özgürlük Üzerine, s. 85. 125 Propaganda teknikleri konusunda his uyandırma başlığı altında incelenen korkuya başvurma ve günah keçisi belirleme ile suçluluk hissi, dini grupların en sık kullandığı dramatizasyon biçimleridir. Propagandanın bu biçimine ise daha çok sohbet, vaaz gibi duyguların hızlı bir şekilde aktif hale getirilebildiği sunum yöntemlerinde rastlanmakta- dır. Bu yöntemi popüler hatipler daha siyasi bir jargon kullanarak uygularken; inceledi- ğimiz grupların liderleri, dini kaynakların (Kur’an ve sünnet) örneklerle somutlaştırma yöntemini benimsemektedir. Geçmişte yaşamış milletlerden örnekler veren ya da günü- müzdeki kimi toplumların olumsuz özelliklerini ön plana çıkaran anlatımlar, düşman kar- şısında birlik ve beraberlik içerisinde olmaya olanak tanımaktadır. Haftalık sohbet ve vaazlar aracılığıyla grup üyelerine ulaşan Erenköy Cemaati li- deri Osman Nuri Topbaş, Youtube kanalında yayınlanan “Gerçek Mü’min Altı Korku İçindedir” başlıklı sohbetinde suçluluk hissi yoluyla belli davranış kalıplarını grup üyele- rine aktarmaktadır. İmanın son nefeste Allah tarafından alınması, her şeyin melekler ta- rafından yazılıyor olması, şeytanın insanın amellerini boşa çıkarması, insanın gaflet içe- risindeyken Azrail ile karşılaşması, dünyalıklar ile mağrur olup ahiretten gafil kalma, ço- luk çocuğa olan bağlılığın Allah’a olan bağlılıktan önce gelmesi gibi korkularla kitle salih amele teşvik edilmekte; bu meyanda salihlerle oturup kalkmak fazilet, onlara uymak farz olarak açıklanmaktadır.280 Topbaş’ın “Nefs Güçlendikçe Firavunlaşır” başlıklı sohbeti benzer bir his uyan- dırma metodudur. Burada his uyandırmanın günah keçisi belirleme metoduyla yapılması, hangi tür “stereotype”ten sakınmak gerektiğini ifade etmektedir. Sohbette Kur’an’daki farzlar zahiri (namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler) ve batıni (tefekkür, merhamet, cö- mertlik gibi davranışlar) şeklinde sınıflandırılırken, merhamet öne çıkarılıp hizmet anlamı yüklenerek “stereotype”leştirilmektedir. Topbaş’a göre arınmış bir ruh daima hizmet arar. Dolayısıyla Kur’ani merhamet kavramına yüklenen hizmet anlayışı, grup üyelerinin be- nimsemesi istenilen “stereotype”e dönüşür. Yeni Asya grubunun kullandığı Deccalizm ve Süfyanizm kavramları da birer ste- reotype örneğidir. Grubun Avrupa’ya açılan yüzünde adeta bir sözcü konumunda olan Ali Ferşadoğlu deccalizmi, “bütün seküler/dinsiz izmlerin, batıl ve sapıtmış dinsiz felsefi 280 https://www.youtube.com/watch?v=qIwVknwYd1s&t=365s, (25.03.2019). 126 akımların birleşmesinden hasıl olan dehşetli bir cereyan” şeklinde ifade etmektedir. Süf- yanizm ise tam bir imansızlık, manevi olana karşıtlık hali olarak tanımlanmaktadır.281 4) Kıyafet ve Tuvalet Kültür, bir şeyler grubu (kitaplar, TV programları vs.) değil de bir uygulamalar grubu olarak ele alındığında, “anlamın verilip alınması” süreci olarak ifade edilebilir. Do- layısıyla kültür sadece kavramları ve fikirleri değil; duyguları ve bağlılıkları da temsil etmektedir. Bir mesaj, resmi bir ileti şeklinde kasıtlı olarak ifade edilmese de bireyler arasında bir anlam üretimi ve iletimini mümkün kılmaktadır.282 Her türden anlam üretme ve iletme biçimleri “dil” paydasında ifade edilebilir. Çünkü diller “temsil sistemleridirler”. Vücut dilinin jest-mimikleri gibi, moda endüstrisi- nin giysi unsuru “bir şey söylemek” için anlamın aktarıldığı araçlar ya da sembollerdir.283 Dolayısıyla “Giyim kişinin hangi dili kimlere karşı sunduğu ile yakından alakalıdır.”284 Dini gruplar, dinin emrettiği örtünme biçiminin yanı sıra kimliklerini ortaya ko- yarak diğerlerinden ayrışmalarını sağlayan bir giyim tarzı ortaya koymaktadırlar. Ali Özek’in Mahmud Ustaosmanoğlu ile bu konuyla ilgili gerçekleştirdiği diyalog önemlidir. Özek’in “Medrese tahsili görmüş bir insansınız. Sakalı, çarşafı, şalvarı, sarığı İslam’ın esasından sayıp müritlere bunları mecbur etmenin dinde bir yeri olmadığını biliyorsunuz. Bunun sebebini açıklar mısınız?” sorusuna Ustaosmanoğlu’nun verdiği cevap “Bu tarikat ehlinin bize bağlılığını imtihan etmek için koyduğumuz bir ölçüdür. Yani bizim tarikatin alamet-i farikasıdır. Adam sakal bırakıyorsa, sarık takıyorsa, şalvar giyiyorsa, kadın da çarşaf giyiyorsa, demek ki bize bağlıdır. Bunu yapmak kolay değil. Bu bir bağlılık ölçü- südür. İslam’a da aykırı değildir.” şeklinde olmuştur. Özek’in Ebu Cehil’in de sakalı vardı, sünnet bu demek değildir tarzındaki spekülatif yorumlarına karşı Ustaosma- noğlu’nun “Başka türlü bu insanları bir arada tutmak mümkün olmaz” cevabı ise grupla- rın sembolleri, üyelerinin bir aradalığını sağlamak maksadıyla da kullandıkları şeklinde yorumlanabilir.285 281 http://www.yeniasya.com.tr/video/deccalizm-ve-sufyanizm-nedir_467025, (25.03.2019). 282 Stuart Hall, Temsil: Kültürel Temsiller ve Anlamlandırma Uygulamaları, çev. İdil Dündar, İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2017, s. 9. 283 Hall, Temsil: Kültürel Temsiller ve Anlamlandırma Uygulamaları, s. 12. 284 Fatma Barbarosoğlu, İmaj ve Takva, 14. Baskı, İstanbul: Profil Kitap, 2018, s. 117. 285 Yıldırım, Medreseden Üniversite’ye Ali Özek, s. 278-279. 127 Türkiye’de popüler oldukları 1990’larda Süleymancılık’ta kadınların başörtüsünü bağlama biçimleri ve erkeklerin sakal yerine bıyık bırakmayı tercih etmeleri ayırt edici bir özelliktir. Günümüzde bu şekilsel tutum devam ettirilse de özellikle hanımlarda şal bağlamanın yaygınlaşmasıyla bilinen başörtüsü bağlama şeklinin görünürlüğünün azal- dığı gözlenmektedir. Grup üyelerinin Arif Ahmet Denizolgun’un cenaze töreninde takmış olduğu mavi takkenin o dönem haberlere konu olduğu görülmektedir.286 Burada grup üyelerinin mavi takke aracılığıyla Süleyman Hilmi Tunahan’ın liderliğinde bir arada ol- duklarına işaret ettikleri söylenebilir. Zira dini grup liderlerinin cenaze törenleri, kamu- nun ilgisini çeken faaliyetler olduğu için cenaze aracılığıyla grup kimliği de ön plana çıkarılmaktadır. Menzil Cemaati üyelerine bakıldığında kılık kıyafet konusunda farklılıkların ol- duğu göze çarpmaktadır. Şeyh ve ailesi erkeklerde sarık, cübbe; kadınlarda çarşaf şek- linde olan geleneksel tarikat anlayışını devam ettirirken müritlerde heterojen bir durum söz konusudur. Grup üyeleriyle ilgili benzeri tutum Erenköy Cemaati’nde de gözlenmek- tedir. Ancak bu grupta liderin giyimi daha moderndir. Topbaş yakasız beyaz gömlek gi- yinmeyi tercih etmekte, başında da sarık yerine takke bulunmaktadır. 5) Ticari Satış Bir dini grubun kurumsal bir kimliğe bürünmesi, şirketleşerek piyasaya açılması ve bir iş jargonuna ve imajına sahip olması kültür bozumu olarak ifade edilir. Yapılan satışlarda amaç ticari kardan ziyade “kültürel hisseleri”ni artırmaktır.287 Bilhassa “Alt kültür işaretlerinin (giysi, müzik, vb.) kitlesel üretim ürünlerine dönüşmesi” kültür bozu- munun ticaret sahasındaki biçimidir.288 Dini gruplar, habitusları doğrultusunda belli bir biçimde yaşamayı, belli gıdaları ve markaları tüketmeyi üyelerine salık vermektedir. Süleymancılık’ın tüketim konusunda en çok dikkat ettiği konulardan biri, tavuk yetiştirme ve kesme usulleridir. Diğer markaların tavuk yetiştiriciliğinde grup üyelerine güven vermemesinden dolayı grup, Akdeniz Toros ismiyle bir şirket kurmuş, kendi ku- ruluşlarında da buradan üretilen şarküteri ürünlerinin tüketimini sağlamıştır. Grup üyeleri 286 http://www.gazetevatan.com/mavi-takkenin-sirri-cozuldu-984916-gundem/, (25.03.2019). 287 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 92. 288 Lievrouw, Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, s. 87. 128 çeşitli bayilikler yoluyla ülkemizin hemen her şehrinde bu ürünlere erişim imkânı bul- makta, Akdeniz Toros dışındaki markaları tercih etmemektedir. Yedikıta’da sıklıkla vurgulanan tarihi alışkanlıklardan bazılarının grup içerisinde kültür bozumuna uğradığı görülmektedir. Grup günümüzde gençler arasında hâkim ye- mek kültürüne dönüşen fast food kültürünü benimsemiş olup, “Biz sizin bildiğiniz piliç- lerden değiliz-%100 Yerli” sloganıyla Arden FC adında bir fast food zincirini ortaya çı- karmıştır. Arden, grubun Alihan Kuriş’ten önceki lideri Arif Denizolgun’un isim ve soy isminin ilk harflerinden oluşmaktadır. Yani grubun, lider ismi üzerinden markalaşmaya gittiği görülmektedir. Zincirin şubelerinin bir AVM’de açılması, grubun avm kültürüne adaptasyonunu ortaya koymaktadır. Ancak kuruluşun sitesinde “Neden İcap Ettik” gibi ifadelerle grubun dil üzerinden veya kullandığı dini içerikli grafiklerle geleneksel kimli- ğini sürdürdüğü görülmektedir. Boğazhisar ve İsabet Okulları’nın yemek saatlerinde veya öğrencileri ödüllendirmelerinde Arden FC ile iş birliği yapılmaktadır. Bu birliktelik sos- yal medya hesaplarında paylaşılmakta, böylece grup sahip olduğu markaların reklamını yapmaktadır.289 Fotoğraf 16-17: Arden FC’nin reklam ve Ramazan afişleri Fast food zincirinin haricinde Arden adıyla Türkiye’nin çoğu şehrinde bir de sü- permarketler zinciri bulunmaktadır. “Benim Marketim” sloganıyla şirket, müşteriye aidi- yet hissi aşılamakta; müşteri anlayışını, “müşteriden ziyada bizden biri” olarak ifade ede- rek biraderlik tekniğini kullanmaktadır. Grubun süpermarket zinciri oluşturmasının teme- linde sağlıklı ve helal gıda anlayışı bulunmakta, kaliteli ürünleri en uygun fiyata satmak 289 https://twitter.com/bogazhisar/status/847815869665341440, (25.03.2019). 129 amaçlanmaktadır.290 Fakat ürün açısından Akdeniz Toros dışında bir markalaşmaya gi- dilmediği görülmektedir. İlk şubesi 2002 yılında İstanbul-Çengelköy’de açılan marketin yoğunluklu olarak İstanbul olmak üzere, Kütahya, Ankara, Kocaeli, Konya illerinde de şubeleri bulunmaktadır.291 Ticari satış hususunda Menzil Cemaati’nin kendine özgü bir hizmet anlayışı söz konusudur. Menzil Köyü’nde bulunan market ve pastane, şeyhi ziyaret maksadıyla gelen müridlerin hizmet mekânı olmaktadır. Buralarda çalışmak gönüllülük esasına dayan- makta olup müridler karşılık beklemeden gelenlere hizmet etmekte, bunu da nefs eğitimi bilinciyle gerçekleştirmektedirler. Buralarda hizmette bulunmuş olmak, üyeler arasında bir meziyet olarak telakki edilmektedir. Menzil Cemaati’ne ait olan Nakış Gıda’nın ismini Nakşibendilik’ten gelen “nak- şetme” eyleminden aldığı söylenebilir. “Türkiye’nin Yeni Toptan Gıdacısı” sloganıyla piyasada kendisine yer edinen şirketin adresi İstanbul-Tuzla olarak gözükmektedir. Fakat şirket şubeler açarak yayılmak yerine dergahlar vasıtasıyla satışlarını grup üyeleri ara- sında gerçekleştirmektedir. Nakış Gıda altında şirkete ait pek çok gıda markası bulun- maktadır.292 Menzil Cemaati yukarıdaki faaliyetlerinin yanı sıra inşaat sektöründe de bulun- maktadır. İstanbul’da Semerkand Konutları, Adıyaman’da Buhara Evleri grubun bilinen projeleridir. Semerkand Konutları site şeklinde olup grup üyelerinin benimsedikleri ya- şam biçimini yaşamalarını sağlamak amacıyla inşa edilmektedir.293 Buhara Evleri ise “bir ziyaret köy projesi” olarak telakki edilmektedir. Evlerin katılım kataloğundaki açıklama- lardan Menzil’i ziyaret eden grup üyelerine VIP kalacak yer imkânı sağlandığı anlaşıl- maktadır. Yapının içerisinde market, giyim mağazaları, kreş, konferans salonu, mescit, doktor odası, termal havuz, yüzme havuzu gibi her ihtiyaca cevap veren bölümler bulun- maktadır.294 290 https://ardenmarket.com.tr/kurumsal/hakkimizda/, (25.03.2019). 291 https://ardenmarket.com.tr/magazalarimiz/, (25.03.2019). 292 http://nakisgida.com/media/NakisKatalog/NakisKatalog.html, (25.03.2019). 293 http://g8insaat.com.tr/DuyuruDetay.aspx?DuyuruID=4, (25.03.2019). 294 http://www.buharaevleri.com/katalog.pdf, (25.03.2019). 130 Bunlar dışında her dini grup kendi yayın faaliyetlerini gerçekleştirmekte ve bun- larla ilgili reelde iletişim noktaları, internette ise online satış aracılığıyla ticari faaliyetle- rini gerçekleştirmektedir. 6) Etkinlikler Araştırma konumuz olan dini gruplar, arka planda aslında birer sosyal grup olma- larından dolayı varlıklarını devam ettirmek için birtakım etkinliklere, ritüellere ihtiyaç duymaktadırlar. Bu faaliyetler hem grup içinde üyelerin bir aradalığını sağlayıp ilişkileri güçlendirirken hem de grup dışındaki insanların dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle şenlikler, yarışmalar, kermesler, tiyatrolar düzenlenmekte, bunların satışından bir yandan sermaye edinilirken diğer yandan da grubun reklamı yapılmaktadır. Süleymancılık, grup üyeleri ile iletişimini zaman zaman yaptığı çeşitli yarışma- larla pekiştirmektedir. Grup, İnsan ve Hayat dergisinin düzenlemiş olduğu Raptiye Fıkra Yarışması ile her yaştan okuyucusunu sosyal mesajlar veren fıkralar yazmaya çağırmış; ilk üç kişiye ödül verileceğini, en güzel fıkraların da derginin Raptiye köşesinde yayınla- nacağını duyurmuştur. Etkinliğin grup içi üyelerle sınırlandırılmadığı, çok daha fazla ki- şiye ulaşabilmesi amacıyla www.etkinlik.com.tr sitesine eklendiği görülmektedir.295 Yeni Asya grubu, düzenli olarak Risale-i Nur Kongresi ve Risale-i Nur Gençlik Şöleni icra etmektedir. Kongre Nur talebeleri arasında düzenlenmekte, kongrenin ardın- dan paneller yapılarak kamuoyuna kongrede görüşülen konular aktarılmaktadır. Panel so- nunda ise indirimli fiyatlarla gruba ait kitapların satışı yapılmakta, imza günü düzenlene- rek yazar-okur buluşması sağlanmaktadır.296 Gençlik şöleni ise Risale-i Nur üzerine dü- zenlenen bilgi yarışmaları ile interaktif bir şekilde gerçekleştirilmekte, yarışmaların ka- zananlarına çeşitli ödüller verilmektedir. Bu da grup içi iletişimi canlı tutmakta, yeni ne- sillerin Risale-i Nur ile ilişkisinin devam etmesini sağlamaktadır. Gençlik kongresinin içeriğinde sosyo-politik muhteva dikkat çekmektedir. Örneğin 2011 yılında düzenlenen Gençlik Kongresi’nin teması “İttihad-ı İslam” olarak seçilmiş, iman, eğitim, kültür-sanat konularının yanı sıra hürriyet ve adalet, siyaset, iktisat, milliyetçilik, toplumsal kurumlar 295 https://www.etkinlik.com.tr/raptiye-fikra-yarismasi-9035, (25.03.2019). 296 http://www.yeniasya.com.tr/gundem/13-risale-i-nur-kongresi-bugun-basliyor_456984, (25.03.2019). 131 gibi çalışma alanları belirlenmiştir.297 Kongrelere katılan gençler “Genç Saidler”, “Mu- habbet Fedaileri” şeklinde adlandırılarak gruba aidiyetleri pekiştirilmektedir.298 Fotoğraf 18: Risale-i Nur Gençlik Şöleni afişi (üstte) Fotoğraf 19: Hür Adam film afişi (yanda) Kongre içeriğinde, Bediüzzaman Tiyatrosu adıyla tiyatro etkinliği de bulunmak- tadır. Daha önce Hür Adam ismiyle beyaz perdeye taşınan Said Nursi’nin hayatının tiyat- roda da gösterime sokulduğu, Risale-i Nur Külliyatı’yla birlikte Said Nursi’nin otoritesi- nin de sürdürüldüğü görülmektedir. Fotoğraf 20: Tiyatro Külliyen logosu Erenköy Cemaati, Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde oynanan Ziyafet Sofrası, En Büyük Haber, Köprüden Önce Son Çıkış gibi oyunların www.islamveihsan.com web si- tesinden duyurusunu yapmakta, tiyatro aracılığıyla hedef kitlesine ulaşmaktadır.299 Oyun biletleri https://www.biletiva.com/TIYATRO_KULLIYEN adresinden satışa sunulmakta olup grup, grup dışındaki kimselere de ulaşma imkânı bulmaktadır. 297 http://www.yeniasya.com.tr/kultur-sanat/risale-i-nur-genclik-soleni-basliyor_102227, (25.03.2019). 298 http://www.yeniasya.com.tr/gundem/genc-muhabbet-fedaileri-solende-bulustu_398822, (25.03.2019). 299 http://www.islamveihsan.com/uskudarda-uc-oyun-sahnede.html, (25.03.2019). 132 Fotoğraf 21: Ziyafet Sofrası oyunu afişi Fotoğraf 22: Son Çıkış oyunu afişi Erenköy Cemaati, bir propaganda tekniği olarak sempozyumlar da düzenlemek- tedir. Üsküdar Belediyesi ile iş birliği halinde gerçekleştirilen Hüdayi Sempozyumu’nun yanı sıra Uluslararası İmam-ı Rabbani, Uluslararası Bahaeddin Nakşibend ve Nakşiben- dilik Sempozyumu gibi kültürel faaliyetlerde bulunduğu görülmektedir.300 Vakıf kendisinin düzenlediği sempozyumların yanı sıra başka kuruluşlar tarafın- dan düzenlenen sempozyumlara da dikkat çekmekte, web sitesinde duyurusunu yayınla- maktadır. Grubun dikkat çektiği konular arasında iman da önemli bir yer tuttuğu için Ekim 2018’de düzenlenen Uluslararası İmam Maturidi Çalıştayı hedef kitleye duyurulan çalışmalardan biridir.301. Menzil Cemaati, kurumsal kimliğini faaliyet gösterdiği etkinlik alanlarında da sürdürmektedir. Ser Organizasyon adı altında sanat gösterilerinde bulunan grup, gelene- ğin “asli unsurlarına bağlı olarak özünü muhafaza edip evrensel bir değer haline ge- tirme”yi amaçlamaktadır. Bu nedenle misyonunu “unutulmaya yüz tutan kültürel değer- lerimizin korunup en doğal haliyle yeniden Hak adına halkımızla buluşturulması” şek- linde belirlemiştir. 302 300 http://www.islamveihsan.com/naksibendilik-sempozyumu.html, http://www.naksibendiliksempoz- yumu.org, (25.03.2019). 301 http://www.islamveihsan.com/imam-maturidi-calistayi-duzenlenecek.html, (25.03.2019). 302 http://serorganizasyon.com/index#features, (25.03.2019). 133 Fotoğraf 23: Ser Organizasyon’un logosu. Ser Organizasyon’un etkinlikleri incelendiğinde Erenköy Cemaati gibi özellikle tiyatroya eğildiği görülmektedir. Dini grupların tiyatroya bu denli eğilmesinin altında Ga- damer’in oyun ve sembol için ifade ettiği “kendimizin yeniden tanınması imkânını sunu- yor oluşu” bulunabilir.303 Oyunların konusu ve içeriği, grubun din anlayışını açık bir şe- kilde yansıtmaktadır. Yapılan hatalardan dönmeyi, sık sık tövbe edilmesi gerektiğini vur- gulayan ve bu nedenle bir mürşid eliyle tövbe etmeyi esas ilkelerinden biri olarak ifade eden grup, “Özür Dilerim”, “Keşke Yapmasaydım” ve “Ben Kabul Ettim” adlı oyunlar ile bu düsturunu ortaya koymaktadır.304 Bu oyunlar, içerik açısından özellikle 1990’larda halk arasında alkol ve kumar gibi kötü alışkanlıklarını terk etmek isteyen insanların uğrak yeri olmasıyla meşhur olan Menzil hakkında toplumda yaygın olan kanaati göstermekte- dir. Ayrıca oyunların isimleri, grubun jargonunu da yansıtmaktadır. Zira isimlerde geçen ifadeler aynı zamanda mürşid ile yapılan tevbe adabına ait sözlerdir.305 Grup, sanatsal faaliyetlerde tiyatro haricinde orta oyunu, Hacivat ve Karagöz, Nasreddin Hoca gibi geleneksel sanatları devam ettirmektedir. Sözlü anlatımın egemen olduğu muhabbet gecelerinde kum sanatı, Kafkas oyunları gibi etkinliklerle hedef kitleye görsel içerik de sunarak farklı anlatı tarzlarını kullanmaktadır. Grubun Kardan Adam, Çatpat Profesör gibi çocuklara hitap eden oyunları da mevcuttur. Bunların yanı sıra son dönemde medyada oldukça yer kaplayan askerlik ve şehitlik ile ilgili programlar tiyatro 303 Gadamer, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, s. 21. 304 http://serorganizasyon.com/tiyatro/5, (25.03.2019). 305 http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (25.03.2019). 134 oyunlarında da yerini almıştır. “Kefensiz Yatanlar ‘Şüheda’” oyunu, Çanakkale Sa- vaşı’nın manevi yönüne dikkat çekerken, savaşın “dirilmenin kapısı” olarak ele alınması; grubun, günümüzde yaygın olan diriliş anlayışını benimsediğini ortaya koymaktadır.306 Fotoğraf 24: Muhabbet Geceleri afişi Fotoğraf 25: Tut Elimden oyunu afişi Organizasyon şirketi ayrıca dışarıdan talepler doğrultusunda düğün, toplantı, kon- ferans gibi faaliyetler için kadro ve teknik ekipman sağlamaktadır. Etkinliklerde bir de ilahi kadrosu bulunmakta, enstrüman olarak arbanenin kullanıldığı görülmektedir.307 Şirket, Semerkand Hayra Davet Şenliği adıyla Türkiye’nin pek çok şehrinde be- lediyeler ile iş birliği halinde etkinlikler düzenlemektedir. Şenliklerde konser, şiir dinle- tisi, kum sanatı gösterisi, çocuklara özel eğlence etkinliklerinin yanı sıra kermesler dü- zenlenmekte hem kültürel hem ticari faaliyetler birlikte yürütülmektedir. Menzil Cemaati’nin merkezi olan Adıyaman’ın Menzil Köyü’nde bulunan dergâh, grup üyelerinin liderleriyle bir araya geldiği yerlerin başında gelmektedir. Mür- şidi burada görmenin yanı sıra dergâhın bazı etkinlikleri de bulunmaktadır. Aynı tence- reden dağıtımı yapılmasına rağmen kimine tatlı kimine tuzlu geldiği ifade edilen bulgur çorbası ve küçük parçalar halinde şekil verilmiş ekmekler, grup üyeleri tarafından “Men- zil çorbası” ve “Menzil ekmeği” şeklinde anılmaktadır. Bunlar dergâhın bereket timsali olarak kabul edilmektedirler. Çorba orada ziyaret edenlere sunulurken, ekmek hem ziya- 306 http://serorganizasyon.com/tiyatro/14, (25.03.2019). 307 http://serorganizasyon.com/egitim, (25.03.2019). 135 rette bulunulan sürede orada tüketilmekte hem de oradan ayrılan kişiler tarafından yanla- rında götürülmektedir. Bu uygulama, hacıların Hac veya Umre dönüşü hurma ve zemzem ikram etmesi gibi bir adete dönüşmüştür. Dolayısıyla Menzil ekmeği, grubun Menzil dı- şındaki uzamlarda da insanlar üzerinde his uyandırarak etkinliğini gösterdiği bir sembol- dür.308 Fotoğraf 26: İnternette “Menzil ekmeği” ve “Menzil çorbası” etiketiyle paylaşılan görseller Kermes, genel olarak bütün dini gruplarda görülen etkinliklerden biridir. Dini gruplarda genellikle daha arka planda kalan kadınlar kermes faaliyetlerinde etkin rol oy- namaktadırlar. Menzil Cemaati dergâhlarda, Süleymancılık ise yurtlar aracılığıyla kermes faaliyetlerini sürdürmektedir. Genellikle grup içinde gerçekleşen kermesler ya üyeleri aracılığıyla ya da Semerkand İletişim Merkezi ve Çamlıca Kitap gibi kuruluşlara asılan ilanlar yoluyla grup dışındaki insanlara da duyurulmaktadır. 308 http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (25.03.2019). 136 SONUÇ 18. yüzyıldan 21. yüzyıla gelinceye dek toplumsal yapıda pek çok değişim meydana gelmiştir. Bunların en önemlilerinden biri kuşkusuz iletişim alanında gerçekleşmiştir. Öyle ki matbaanın icadı toplumsal yapıda bir dönüm noktası oluşturmuş, kamusallığın yapısal düzeni büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Kamusal alandaki değişim, basım-yayın faaliyetle- rinin artması sonucunda afiş, broşür, dergi, gazete, kitap gibi araçların yaygınlık kazanma- sıyla meydana gelmiştir. Bu araçlar, geleneksel yüz yüze iletişimin ulaşamadığı mesafeler- deki insanlara ulaşma imkânı sağlamış, bilgiye erişme biçimlerini değiştirmiştir. Matbaanın yaygınlık kazanmasıyla başlayan değişim, 20. yüzyılda medya araçla- rının toplumsal hayatta varlık göstermesiyle daha da hız kazanmıştır. Radyo, kitle kültü- rünün iyice benimsenmesini sağlarken, arkasından gelen televizyon görüntü aktarımıyla insanların yaşam biçimine dahi dokunabilen bir etkiye sahip olmuştur. Radyo ve televiz- yonun yaygınlık kazanması toplumsal hayatı derinden etkilemiş, bu araçları kullanan ki- şilerin geleneksel iletişim yollarıyla ulaştıkları insanlardan çok daha fazlasına ulaşma imkânı vermiştir. Bu nedenle radyo ve televizyon gibi iletişim araçları, toplumda sadece siyasi liderlerin ya da varlıklı kimselerin değil, bu araçlara sahip olan dini grupların da temel iletişim kaynakları haline gelmiştir. İletişim araçlarının Türkiye’deki yaygınlık ka- zanımına göre dini gruplar kendilerini öncelikle dergi, gazete ve radyo aracılığıyla medya ortamında göstermiştir. 1990’larda yaygınlık kazanan televizyon ise, medya araçlarının merkezinde olmuştur. Dönemin koşullarında farklı görüşleri ve yaşam biçimlerini insan- lara ulaştıran araç, genelde dindar insanlara özelde ise grup üyelerine özel içerik sunabil- mek amacıyla dini grupların da temel iletişim araçlarından biri halini almıştır. Aslında toplumda meydana gelen göçler, küreselleşen dünya düzeni ve bu nedenle yetersiz kalan yüz yüze iletişim bunu gerekli kılmıştır. Dolayısıyla sohbet halkaları, vaazlar yoluyla ger- çekleştirilen geleneksel iletişim de bu mecralara taşınmış, sözlü kültürün medya orta- mında sürdürülmesiyle mesafelerin getirdiği sınır ortadan kaldırılmıştır. Dini grupların medya alanındaki görünürlükleri dergi, gazete yayıncılığı, radyo ve televizyon programları ile sınırlı kalmamış, bu alandaki asıl serüvenleri bu araçlara sahip olduktan sonra başlamıştır. Yasal olarak cemaat ya da tarikat formunda toplumsal alanda varlık gösteremeyen dini gruplar, önce vakıflar ve dernekler aracılığıyla sonra da şirketleşme yoluyla kamusal yapının değişen düzenine ayak uydurmuşlardır. Bir taraftan 137 cemaat diğer taraftan kurumsal şirket formunda faaliyetlerini sürdüren gruplar, gerek sa- hip oldukları araçlar ile gerekse bu araçlarda oluşturdukları içeriklerle kültürel melezliğe sebebiyet vermişlerdir. Çalışmada incelenen dört dini grubun kamusal alanda iletişim araçlarını mekân olarak belirledikleri ve sahip oldukları medya araçlarını tek bir çatı altında toplayarak markalaşmaya gittikleri görülmektedir. Her birinin markalarını adlandırdıkları isimler, sahip oldukları logolar gelenekle bağlantı içerisinde bir anlam dünyası sunmaktadır. Araçlar aracılığıyla aktardıkları mesajlarda, anlatım tarzlarında da sahip oldukları anlam dünyalarının izleri sürülmektedir. Ancak kimlik düzeyinde sahip oldukları melezlik, ak- tardıkları mesajlarda da varlığını göstermektedir. Bir yandan modern yaşamın, küreselle- şen dünyanın toplumu olumsuz etkileyen yönlerine işaret eden dini gruplar, öte yandan yer yer bozuma uğratarak yer yer doğrudan kabulle eleştirdikleri kültürü benimsemekte- dirler. Örneğin modern yaşamın getirdiği tüketim kültürünü eleştirirken, yine bu yaşamın dayattığı reklam kültürünü yayın faaliyetlerinde sürdürmektedirler. Günümüzde grupların kurumsal kimliklerini gözler önüne serdiği esas ortam yeni medyadır. İnternet ortamının sunduğu, tüm araçları bir araya getirme imkanıyla dini grup- lar markalarını hem takipçilerine hem de grubun dışındaki insanlara tanıtmaktadırlar. Bu ortamda grupların belirledikleri vizyon ve misyon doğrultusunda her yönüyle kurumsal iletişimi gerçekleştirdikleri görülmektedir. Web sitelerinin yanı sıra sosyal medya orta- mında da varlık gösteren gruplar, bu mecraların sunduğu interaktif iletişimden ziyade ge- leneksel tek yönlü iletişim türünü sürdürmektedirler. Ancak zaman zaman ödüllü etkinlik- lerle hedef kitleyi iletişim sürecine aktif olarak dahil etmeye çalıştıkları da gözlenmektedir. Dini grupların propaganda faaliyetlerini gerçekleştirdikleri alan, medya araçla- rıyla sınırlı değildir. İncelenen grupların, birbirleriyle benzer faaliyetlerde bulunmalarının yanı sıra kurumsal kimliklerini farklı alanlarda sürdürdükleri de vakidir. Eğitim sektörü bu alanların başında gelmektedir. Eğitim, karakter oluşumunda ayrı bir öneme sahip ol- duğundan dini gruplar, sahip olmak istedikleri toplumsal düzeni oluşturmak amacıyla bu alana öncelikle önem vermektedirler. Yeni Asya grubu ve Erenköy Cemaati, eğitim faa- liyetlerini dernekler vasıtasıyla sürdürürken Süleymancılık grubunun ve Menzil Cema- ati’nin ciddi bir kurumsallaşmaya gittikleri görülmektedir. Menzil Cemaati ve Süleyman- cılık grubu kurumsal kimliklerini farklı alanlarda en çok genişleten dini gruplar olarak 138 göze çarpmaktadır. Zira bu iki grubun eğitim alanında gösterdikleri gayreti, kurumsal bir şekilde sağlık ve turizm alanlarında da sürdürdükleri görülmektedir. Grupların basım-ya- yın araçlarında hedef kitleleri için oluşturdukları anlam dünyasını, inşa ettikleri kuruluşlar aracılığıyla üyelerinin gündelik hayatta gerçekleştirebilmelerine gayret ettikleri anlaşıl- maktadır. Grupların kurumsal hizmetlerinin yanı sıra grup üyeleriyle iletişime geçme ola- naklarından biri de düzenledikleri etkinliklerdir. Zira akışkan yaşam, sürekli kendini ye- niden hatırlatmayı salık vermektedir. Dini gruplar da düzenledikleri, yarışmalar, kongre- ler, sergiledikleri oyunlar aracılığıyla kitlelerine mesajlarını aktarmakta ve zaman zaman bu etkinlikleri yineleyerek kendilerini hatırlatmaktadırlar. Ayrıca grup dışındaki insanla- rın da katılımına imkân veren etkinlikler, grubun kültürel faaliyetler ile daha çok insana ulaşarak büyümesini sağlamaktadır. Sonuç olarak Türkiye’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde kayda değer bir üye sayı- sına sahip olan dört dini grubun modern hayatta var olurken, reddettikleri yaşam biçim- lerini zaman zaman kültür bozumuna uğratarak benimsedikleri görülmektedir. Medya araçlarına ilk etapta eleştirel bir şekilde yaklaşan, ancak toplumsal yapının gerekli kılması sonucu kullanmaya başladıkları bu araçların sahip oldukları retorik ve biçimi benimseyen gruplar, buradan elde ettikleri maddi ve kültürel sermaye ile kamusal alanda kurumsal kimlikleriyle var olmuşlardır. Çalışmada incelenen dini gruplar, günümüzde bir yandan sivil toplum örgütü gibi bir yandan da şirketler grubu sahipliğinde faaliyetlerini sürdür- mektedirler. Grupların, sosyal hayatta etkinliklerini gerçekleştirirken siyasal ve toplumsal propaganda tekniklerini kullandıkları açıkça görülmektedir. Bu teknikleri kullanarak ver- dikleri mesajlar, geride kalan toplumsal düzeni nostaljik bir şekilde yeniden tesis etme isteğini sürdürürken; yürüttükleri faaliyetler modern yaşama entegre olduklarını göster- mektedir. 139 BİBLİYOGRAFYA ABDULBAKİ Muhammed Fuad, Buhari ve Müslim’in İttifak Ettiği Hadisler, Çev. Harun Yıldırım, İstanbul: Sağlam Yayınevi, 2011. AKSU İbrahim, “Küreselleştikçe Batılılaşan Dünya”, Mostar, S. 163, Eylül 2018. AKYÜZ Oğuz, Misyonerlerin Faaliyetleri ve Propaganda Teknikleri, İstanbul: Neden Kitap Yayıncılık, 2007. ARISTOTELES, Retorik, çev. Mehmet H. Doğan, 16. Baskı, İstanbul: Yapı Kredi Ya- yınları, 2018. ARSLAN Hüseyin, Dini Gruplar ve Siyaset: Yeni Asya Grubu Örneği, (Doktora Tezi), Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011. ATABEK Nejdet, “Propaganda ve Toplumsal Kontrol”, Selçuk Üniversitesi İletişim Fa- kültesi Akademik Dergisi, C. 2, S. 4, Konya, 2003, ss. 4-12. ATAOL Alpay, Halkla İlişkiler: Örgütlerin Temsil Edilmesinde Kavramsal Bir Model, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 1991. AYAR Mesut, “İngilizlerin Dünyaya Hediyesi Kolera”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 52, Aralık 2012. AYDIN Kemal, Sercan TÜRKAN, “Ümidin, Acının ve Hüznün Çocukları Futbol Oyun- cakları”, İnsan ve Hayat, S. 44, Ekim 2013. AYDIN Mustafa, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, C. 6, 5. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2018, ss. 314-322. AYDINLI Osman, “Semerkant”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 2009, C. 36, ss. 481-484. AYHAN Ahmet, Propaganda Nedir?: Propaganda ve Halkla İlişkiler Ekseninde A.B.D. Dış Politikası, İstanbul: Literatürk, 2007. BACHELARD Gaston, Mekânın Poetikası, çev. Alp Tümertekin, 4. Baskı, İstanbul: İt- haki Yayınları, 2017. 140 BALCI Şükrü, “Negatif Siyasal Reklamlarda İkna Edici Mesaj Stratejisi Olarak Korku Çekiciliği Kullanımı”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17, Konya, 2007, ss. 73-106. BARBAROSOĞLU Fatma, İmaj ve Takva, 14. Baskı, İstanbul: Profil Kitap, 2018. BAUMAN Zygmunt, Cemaatler, çev. Nurdan Soysal, İstanbul: Say Yayınları, 2016. BAUMAN Zygmunt, Akışkan Hayat, çev. Akın Emre Pilgir, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018. BEKTAŞ Arsev, Siyasal Propaganda: Tarihsel Evrimi ve Demokratik Toplumdaki Uy- gulamaları, Ankara: Bağlam Yayıncılık, 2002. BEKTAŞ Arsev, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, 4. Baskı, İstanbul: Bağlam Yayınları, 2013. BERGER Peter L., Kutsal Şemsiye, çev. Ali Coşkun, 5. Baskı, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2015. BERNAYS Edward, Propaganda, New York: Horace Liveright, 1928. BİLGİN Vejdi, “Gelenek, Modernlik ve Din: Üç Rekabet Alanı”, EskiYeni, S. 17, An- kara, İlkbahar 2010, ss. 19-27. BİLGİN Vejdi, Bizi Kuşatan Toplum: Sosyolojiye Giriş, 4. Baskı, İstanbul: Düşünce Ki- tabevi Yayınları, 2013. BROWN J.A.C., Siyasal Propaganda, çev. Yusuf Yazar, İstanbul: Ağaç Yayıncılık, 1992. CANLAR Sadık, “Kitaba Dokunmak”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014. CASSIRER Ernst, İnsan Üstüne Bir Deneme, çev. Necla Arat, İstanbul: Yapı Kredi Ya- yınları, 1997. CASSIRER Ernst, Dil ve Mit, çev. Onur Kuzgun, İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2018. CHANDLER Daniel, Rod MUNDAY, Medya ve İletişim Sözlüğü, çev. Babacan Taşde- mir, İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2018. CHELKOWSKI Peter, Hamid DABASHI, Bir Devrimi Sahnelemek: İran İslam Cumhu- riyeti’nde Propaganda Sanatı, çev. Anıl Birer, İstanbul: The Kitap Yayınları, 2018. 141 ÇAKIR Ruşen, Ayet ve Slogan: Türkiye’de İslami Oluşumlar, 11. Baskı, İstanbul: Metis Yayınları, 2014. ÇAKMAK Emine, Süleymancılık Cemaatinde Dini Eğitim Metotları, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. ÇAMDERELİ Mete, Ana Çizgileriyle Halkla İlişkiler, İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2004. ÇETİNTAŞ H. Buluthan, Kurumsal İletişim Stratejisi ve Kurumsal Bloglar, Konya: Eği- tim Yayınevi, 2014. DE CERTEAU Michel, Gündelik Hayatın Keşfi-I: Eylem, Uygulama, Üretim Sanatları, çev. Lale Arslan Özcan, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2008. DEMİR Ömer, Hüseyin GÜNEY, “İnsanın Çocukla ve Çocuksuz İmtihanı Tüp Bebek”, İnsan ve Hayat, S. 33, Kasım 2012. DOMENACH Jean-Marie, Politika ve Propaganda, çev. Tahsin Yücel, 2. Baskı, İstan- bul: Varlık Yayınları, 1995. DURSUN Ahmet, “Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama”, Köprü, S. 126, Yaz 2014. DURUKAN Tülin, İsmail GÖKDENİZ, Kenan Mehmet EKİCİ, İşletmelerde Reklamcılık ve Propaganda Yönetimi, der. Kürşad Zorlu, Ankara: Savaş Yayınevi, 2009. EFE Âdem, Dini Gruplar Sosyolojisi (Isparta Örneği), İstanbul: Dönem Yayıncılık, 2013. ELLUL Jacques, Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes, New York: Knopf, 1965. FOUCAULT Michel, İktidarın Gözü, çev. Işık Ergüden, 4. Baskı, İstanbul: Ayrıntı Ya- yınları, 2015. GADAMER Hans-Georg, Hakikat ve Yöntem, C. 2, çev. Hüsamettin Arslan, İsmail Ya- vuzcan, İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2009. GADAMER Hans-George, Güzelin Güncelliği: Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat, çev. Fatih Tepebaşılı, 2. Baskı, Konya: Çizgi Yayınevi, 2017. 142 GATTO John Taylor, Eğitim Bir Kitle İmha Silahı: Zorunlu Eğitimin Karanlık Dünya- sında Bir Yolculuk, çev. Mehmet Ali Özkan, İstanbul: Edam, 2016. GEÇİKLİ Fatma, “Geçmişten Günümüze Propaganda Kavramı”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, S. 9, İstanbul, 1999. GEZGİN Suat, “Gazeteciliğin Türkiye’deki Serüveni”, Tüm Yönleriyle Medya ve İletişim, ed. Metin Işık, Ayhan Erdem, Konya: Eğitim Kitabevi Yayınları, 2008. GROOMBRİDGE Brian, Televizyon ve Toplum, çev. Ayseli Usluata, İstanbul: İstanbul Reklam Yayınları, 1976. GÜÇDEMİR Yeşim, Sanal Ortamda İletişim: “Bir Halkla İlişkiler Perspektifi”, 3. Baskı, İstanbul: Derin Yayınları, 2015. GÜNDAR Süleyman, “Sonradan Değil Temelden Eğri Minare”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 25, Eylül 2010. GÜNDÜZ Mustafa, “Simgeler ve Semboller Çağında Sinema”, İnsan ve Hayat, S. 33, Kasım 2012. GÜNDÜZ Mustafa, “Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları”, Yedikıta Tarih ve Kültür Der- gisi, S. 93, Mayıs 2016. GÜNDÜZ Şinasi, “Misyonerlik”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 30, İs- tanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 2005, ss. 193-199. GÜRGEN Haluk, Örgütlerde İletişim Kalitesi, İstanbul: Der Yayınları, 1997. HABERMAS Jürgen, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, çev. Tanıl Bora, Mithat Sancar, 14. Baskı, İstanbul: İletişim, 2017. HALL Stuart, Temsil: Kültürel Temsiller ve Anlamlandırma Uygulamaları, çev. İdil Dün- dar, İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2017. HEIDEGGER Martin, Varlık ve Zaman, çev. Kaan H. Ökten, 2. Baskı, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2011. HEIDEGGER Martin, “İnşa Etmek Oturmak Düşünmek”, çev. Erdal Yıldız vd., Kutad- gubilig, 6, Ekim 2004, ss. 45-68. 143 HORTAÇSU Nuran, Grup İçi ve Gruplar Arası Süreçler, 2. Baskı, Ankara: İmge Kita- bevi, 2014. JOWETT Garth S., Victoria O’DONNELL, Propaganda ve İkna, çev. Rana Kahraman Duru vd., İstanbul: Artes Yayınları, 2017. KAPLAN Yusuf, “Din’e Uyacağız, Din’i Kendimize Uydurmayacağız”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018. KAYAPINAR Rabia, “Propaganda ve İnanç: De Vita Duodecim Caesarum”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 34, S. 57, Ankara, 2015, ss. 65-88. KILINÇ Selman, “Editörden”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 25, Eylül 2010. KILINÇ Selman, “Tarih Ambarı”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015. KURUOĞLU Huriye, Propaganda ve Özgürlük Aracı Olarak Radyo, İstanbul: Nobel Yayın, 2006. LAKOFF George, Mark JOHNSON, Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil, çev. Gökhan Ya- vuz Demir, 2. Baskı, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015. LASN Kalle, Kültür Bozumu, çev. Cem Pekman, Ahmet Ilgaz, İstanbul: Bağımsız Ya- yınlar, 2004. LAUGHEY Dan, Medya Çalışmaları, çev. Ali Toprak, İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2010. LAZAR Judith, İletişim Bilimi, çev. Cengiz Anık, 2. Baskı, Ankara: Vadi Yayınları, 2009. LE BON Gustave, Kitleler Psikolojisi, çev. Hasan Can, Ankara: Tutku Yayınevi, 2014. LEVI-STRAUSS Claude, Mit ve Anlam, çev. Gökhan Yavuz Demir, İstanbul: İthaki Ya- yınları, 2013. LIEVROUW Leah A., Alternatif ve Aktivist Yeni Medya, çev. İlkay Sevgi Temizalp, İs- tanbul: Epsilon Yayıncılık, 2016. MAIGRET Eric, Medya ve İletişim Sosyolojisi, çev. Halime Yücel, 5. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2016. MARDİN Şerif, Din ve İdeoloji, 25. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2017. 144 MCLUHAN Marshall, Understanding Media: The Extensions of Man, London: Sphere Books, 1967. MELUCCI Alberto, “Toplumsal Hareketler ve Gündelik Yaşamın Demokratikleşmesi”, Birikim, S. 24, İstanbul: Birikim Yayınları, 1991. MENGÜ Seda Çakar, Kurumsal İletişim ve Profesyonel Markalar, İstanbul: Derin Ya- yınları, 2016. MILL John Stuart, Özgürlük Üzerine, çev. Tuğçe Kanbur, 3. Baskı, İstanbul: Litera Ya- yıncılık, 2018. OKAY Aydemir, Ayla OKAY, Halkla İlişkiler ve Medya, 8. Baskı, İstanbul: Derin Ya- yınları, 2015. OSKAY Ünsal, İletişimin ABC’si, 6. Baskı, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2017. ÖZBOLAT Abdullah, “Kutsallaş(tır)manın Sosyolojisi: Dini Gruplar Örneği”, Dini Gruplar, Siyaset ve Bürokrasi Sempozyumu, ed. Kemal Ataman, İsmail Güler, Vejdi Bilgin, Bursa: Bursa Akademi, 2017, ss. 161-181. ÖZDEMİR Cemile, “Başka Bayramımız Mı Var?”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014. ÖZKAN Yasin, “Vesikalar Arasında”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 93, Mayıs 2016. PRATKANIS Anthony, Elliot ARONSON, Propaganda Çağı: İknanın Gündelik Kulla- nımı ve Suistimali, çev. Nagihan Haliloğlu, İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2008. QUALTER Terence H., “Propaganda Teorisi ve Propagandanın Gelişimi”, çev. Ünsal Oskay, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 35, S. 1, Ankara, 1980, ss. 255-307. SADIK Dânâ, Allah Dostunun Dünyasından: Hacı Musa Topbaş Efendi ile Sohbetler, İstanbul: Erkam Yayınları, 1999, ss. 180-181. SADIK Dânâ, “Kendi Kalemlerinden Kısa Terceme-i Hal, Altınoluk, S. 162, Ağustos 1999. SARIBAY Ali Yaşar, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, İstanbul: Sentez Yayıncılık, 2014. 145 SCHIMMEL Annemarie, Sayıların Gizemi, çev. Mustafa Küpüşoğlu, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 1998. SELVİ Dilaver, Delil ve Örnekleriyle Kadın ve Aile İlmihali, İstanbul: Semerkand Ya- yınları, 2005. TARHAN Nevzat, Psikolojik Savaş, 22. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2017. TAŞGETİREN Ahmet, “Takdim”, Altınoluk, S. 11, Ocak 1987. TAŞGETİREN Ahmet, “Aziz Okuyucu”, Altınoluk, S. 337, Mart 2014. TAŞGETİREN Ahmet, “Aziz Okuyucu”, Altınoluk, S. 338, Nisan 2014. TAŞGETİREN Ahmet, “Sağduyu Çağrısı”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018. TAŞGETİREN Ahmet, “Hem İman Hem İfsad Sorunu”, Altınoluk, S. 393, Kasım 2018. THOMPSON John B., Medya ve Modernite, çev. Serdar Öztürk, İstanbul: Kırmızı Ya- yınları, 2008. TİFTİKÇİ Osman, 1960’lardan Günümüze Türkiye’de İslami Hareket (Resmi İslam, Ce- maatler, Tevhidi Hareket), 2. Baskı, İstanbul: Ceylan Yayınları, 2014. TOFFLER Alvin, Üçüncü Dalga, çev. Selim Yeniçeri, İstanbul: Koridor Yayıncılık, 2018. TOPBAŞ Osman Nuri, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, 2. Baskı, İstanbul: Erkam Yayınları, 2016. TURNER Bryan S., “Din ve Çağdaş Sosyolojik Teoriler”, çev. Talip Demir, Şırnak Üni- versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 11, 2015, ss. 201-220. UÇAR Ahmet, “Osmanlıda İlk Matbaa Neden Geç Kuruldu?”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2018. ULUDAĞ Süleyman, “Behlul-i Dânâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 1992, ss. 352-353. USTA Niyazi, Menzil Nakşiliği: Sosyolojik Bir Araştırma, Ankara: Töre Yayıncılık, 1997. WEBER Max, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, çev. Özer Ozankaya, An- kara: İmge Kitabevi, 1995. 146 YAŞAR Ahmet Nafiz, “Müslüman Zamanı”, Semerkand, S. 224, Ağustos 2017. YAVUZ M. Hakan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: İslamcılık, C. 6, 5. Baskı, İstan- bul: İletişim Yayınları, 2018, ss. 264-294. YILDIRIM Ramazan, Medreseden Üniversite’ye Ali Özek, İstanbul: Düşün Yayıncılık, 2012. YILDIZ Mustafa, “Köşeleri Kaptırmayın”, Mostar, S. 163, Eylül 2018. YILMAZ H. Kâmil, Altın Silsile, İstanbul: Erkam Yayınları, 1994. YILMAZ Ömer Faruk, “Yedikıta’dan”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 1, Eylül 2008. YÜKSEL Ümit, “Kendi ile Selfie”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014. YÜKSEL Ümit, Mehmet Huzeyfe SIRLI, “Yakınlık”, İnsan ve Hayat, S. 56, Ekim 2014. SÜRELİ YAYINLAR: Altınoluk, S. 170, Nisan 2000. “Gelecek Programlar”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 105, Mayıs 2017. Genç, S. 142, Temmuz 2018. İnsan ve Hayat, S. 100, Haziran 2018. “İsimden Müsemmaya”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi. Mostar, S. 163, Eylül 2018. Semerkand, S. 237, Eylül 2018. Semerkand Aile, S. 156, Eylül 2018. “Sosyal Dergi”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 93, Mayıs 2016. “Tarihi İtiraflar”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015. “Tecrübe Konuşuyor”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 85, Eylül 2015. “Yedikıta’dan”, Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2008. Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 1, Eylül 2008. Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 2, Ekim 2008. 147 Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, S. 52, Aralık 2012. İNTERNET KAYNAKLARI: BİNARK Mutlu, Koray LÖKER, Sivil Toplum Örgütleri İçin Bilişim Rehberi, Ankara: STGM, 2011, s. 16, http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/b/i/bilisimkitapweb.pdf, (01.08.2018). BLACK Jay, “Semantics and Ethics of Propaganda”, Journal of Mass Media Ethics, y.y., 2001, ss. 121-137, http://www-bcf.usc.edu/~stables/black.pdf, (11.03.2019). CROWSTONE Kevin, Marie WILLIAMS, “Reproduced and Emergent Genres of Com- munication on the World Wide Web”, ss. 201-215, https://surface.syr.edu/cgi/vi- ewcontent.cgi?referer=https://www.google.com/&httpsredir=1&article=1092&con- text=istpub, (23/07/2018). DOOB, Leonard W., “Goebbels’in Propaganda İlkeleri”, çev. Ünsal Oskay, ss. 337-366, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/418/4641.pdf, (18.11.2018). DEBORD Guy, The Society of the Spectacle, çev. D. Nicholson-Smith, 1994, https://theanarchistlibrary.org/library/guy-debord-the-society-of-the-spectacle.pdf, (23/7/2018). ŞAHİN İsmet, “Diyalektik: Platon Aristoteles Kant Hegel”, ss. 1-8, https://www.acade- mia.edu/11747945/D%C4%B0YALEKT%C4%B0K_Platon_Aristote- les_Kant_Hegel, (18.11.2018). Semerkand Aile, Eylül 2018, http://www.semerkandaile.com/2018/09/04/sade-yasam- ruha-nefes-aldirir/, (24.03.2019). TAŞGETİREN Ahmet, “En Sancılı Zamanların Yazıları” https://medium.com/@Ah- metTasgetiren/en-sancılı-zamanların-yazıları-2419b1f8d9c7, (09.03.2019). Yeni Asya, “Cemil Meriç: Dini ve Metodu Bediüzzaman’dan Öğren”, http://www.yeni- asya.com.tr/dizi/cemil-meric-dini-ve-metodu-bediuzzaman-dan-ogren_476608, (05.03.2019). https://ardenmarket.com.tr/kurumsal/hakkimizda/, (25.03.2019). https://ardenmarket.com.tr/magazalarimiz/, (25.03.2019). https://bogazhisar.com.tr/hakkinda/, (20.03.2019). 148 https://dahipark.org/dahi-park-nedir/, (20.03.2019). http://gazanferagamedresesi.org/duyrular, (20.03.2019). http://gazanferagamedresesi.org/hakkimizda.html, (20.03.2019). http://gencdergisi.com/yazar1-genc.html, (05.03.2019). http://gencdernegi.org/163-genc-ve-beytulmakdis.html, (19.03.2019). http://gencdernegi.org/158-sonsuzluk-seferleri.html, (19.03.2019). https://gerceksuleymanhilmitunahan.blogspot.com/2015/04/merhum-kemal-kacar-ile- tercuman-gazetesinin-yaptigi-mulakat-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya- suleyman-hilmi-tunahan-suleymancilar-cemaati-humeyni-musluman-degildi-flort- etmek-haramdir-said-i-nursi-mesrutiyet-abdulhamid-han-nazli-ilicak-.html?fbc- lid=IwAR2_Gb5XAMgaMByiglJqXfLTaHyixL0kecPK5exgXv7yBYR08Upg- hIlz7hY, (23.03.2019). http://g8insaat.com.tr/DuyuruDetay.aspx?DuyuruID=4, (25.03.2019). https://hisarhospital.com/doktorlar/, (20.03.2019). https://hisarturizm.com.tr/kurumsal/, (20.03.2019). http://hisarturizm.com.tr/turk-hava-yollarindan-hisar-turizme-liderlik-odulu/, (20.03.2019). https://hisarturizm.com.tr/umre-turlari/kultur-turlari, (20.03.2019). http://hudayivakfi.org/aziz-mahmud-hudayi-hazretlerinin-hayati.html (23.03.2019). http://hudayivakfi.org/hakkimizda.html, (19.03.2019). http://hudayivakfi.org/ogrenci-yurtlari-ve-konuk-evleri.html, (20.03.2019). https://isabetyayinlari.com, (18.04.2019). http://katalog.idp.org.tr/dergiler/190/altinoluk, (13.03.2019). http://nakisgida.com/media/NakisKatalog/NakisKatalog.html, (25.03.2019). http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (23.03.2019). http://serorganizasyon.com/egitim, (25.03.2019). 149 http://serorganizasyon.com/index#features, (25.03.2019). http://serorganizasyon.com/tiyatro/5, (25.03.2019). http://serorganizasyon.com/tiyatro/14, (25.03.2019). https://twitter.com/HIZMETTURIZM, http://hisarturizm.com.tr, (20.03.2019). https://yedikita.com.tr/satis-noktalari/, (23.03.2019). http://zarafetegitim.com, (19.03.2019). https://zetzeka.com, (20.03.2019). http://www.alemdagkurankursu.com/tarihce/, (23.04.2019). https://www.altinoluk.com.tr/hakkimizda, (13.03.2019). http://www.biltekokullari.com/tr/kurumsal/genel-mudur, (20.03.2019). http://www.biltekokullari.com/tr/kurumsal/sosyal-sorumluluk, (20.03.2019). http://www.bizimaile.com/2018/12/dindar-erkekler-nasil-kadinlari-begenir-2/, (23.03.2019). https://www.besir.org.tr/Detay/TR%7Cakmer-genclik-ve-spor-kulubu-acildi-606.html, (19.03.2019). http://www.buharaevleri.com/katalog.pdf, (25.03.2019). https://www.camlicabasim.com/hakkimizda/, (13.03.2019). https://www.camlicakitap.com/arama?q=Süleyman+Hilmi+Tunahan, (15.04.2019). https://www.camlicalibrary.org/hakkimizda/, (20.03.2019). https://www.diversitydernegi.org/manset/yarinlara-bir-isik-da-siz-tutun/, (20.03.2019). https://www.emlaktasondakika.com/haber/genel/emsey-hospital-kurtkoyde-4-2-king- suit-hasta-odasi-var/32064, (20.03.2019). https://www.emseyhospital.com.tr/tr/hekimlerimiz/?SayfaID=3, (20.03.2019). https://www.etkinlik.com.tr/raptiye-fikra-yarismasi-9035, (25.03.2019). http://www.euronur.tv/matbuat-lisaniyla-konusmak-lazim-geldigi-kalbime-ihtar-edildi/, (05.03.2019). 150 http://www.fikih.info/ad-koymak-dini-nikah-ve-mehir/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/ahirete-inanan-ehl-i-kitab-ve-inanip-amel-etmeyen-ehl-i-iman/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/asilama-ile-dogum/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/bitcoin-gelirleri-caiz-midir/, (24.03.2019). http://www.fikih.info/bugun-degil-hergun-kadinin-gunu-olmali/, (24.03.2019). http://www.fikih.info/dovme-uc-dinde-de-sakincalidir/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/dua-ile-muska-arasinda-ne-fark-vardir/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/hiristiyanlarin-durumu-ne-olacak/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/hiristiyanlarin-noelini-kutlamali-miyiz/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/imsak-ve-fecir-ne-zaman-baslar/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/kuranda-recm-cezasi-var-midir/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/migros-ve-carrefourdan-yeni-asya-alinmaz-mi/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/mirac-hadisi-yahudi-uydurmasi-midir/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/peygamberleri-teknoloji-lideri-ilan-eden-kitap-risale-i-nur/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/seker-bayrami-demenin-sakincasi-var-mi/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/seste-helallik-olcusu/, (23.03.2019). http://www.fikih.info/yeni-asyanin-kilic-gibi-kalemle-cihadi/, (23.03.2019). http://www.gazetevatan.com/mavi-takkenin-sirri-cozuldu-984916-gundem/, (25.03.2019). http://www.gencdernegi.org/hakkimizda.html, (19.03.2019). https://www.instagram.com/emseyhospital/, (20.03.2019). https://www.instagram.com/hisarhospital/, (20.03.2019). https://www.instagram.com/p/Be-hdjShRH6/?taken-by=islamveihsan, (09.04.2019). https://www.instagram.com/zarafetkulturmerkezi/?hl=tr, (19.03.2019). 151 https://www.isabetokullari.com.tr/hakkimizda, (20.03.2019). http://www.islamveihsan.com, (19.03.2019). http://www.islamveihsan.com/burslu-ilam-arastirmacilari-araniyor.html, (20.03.2019). http://www.islamveihsan.com/darul-erkam-nedir.html, (13.03.2019). http://www.islamveihsan.com/dovme-yaptirmak-abdeste-engel-midir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/erkam-yayinevi-nasil-kuruldu.html, (13.03.2019). http://www.islamveihsan.com/hakkimizda, (19.03.2019). http://www.islamveihsan.com/imsak-nedir-ne-zaman-baslar.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/istedigimiz-zaman-hanefi-veya-safii-mezhebine-uyabilir- miyiz.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/kabir-azabina-sebep-olan-gunahlar-nelerdir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/katilim-bankalarin-kar-payi-ile-diger-bankalarin-faiz-ge- tirisi-ayni-midir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/kurana-gore-kadinin-ortunmesi-nasil-olmalidir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/lisansustu-uzman-arastirmaci-egitim-programi-basli- yor.html, (20.03.2019). http://www.islamveihsan.com/mahmud-sami-ramazanoglu-kimdir.html, (19.03.2019). http://www.islamveihsan.com/musa-topbas-kimdir.html#_ftn46, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/musa-topbas-kimdir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/rukye-ile-tedavi-caiz-midir.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/tvde-yapilan-duaya-amin-demekle-o-duaya-katilmis-olu- yor-muyuz.html, (23.03.2019). http://www.islamveihsan.com/uskudarda-uc-oyun-sahnede.html, (25.03.2019). http://www.islamveihsan.com/zuhri-ahir-namazi-kilmak-gerekir-mi.html, (23.03.2019). 152 http://marathonschool.com/about-us/our-mission/, (20.03.2019). http://marathonschool.com/about-us/why-choose-marathon/, (20.03.2019). http://www.osmannuritopbas.com, (19.03.2019). http://www.osmannuritopbas.com/portfolio-category/turkce-eserleri, (19.03.2019). http://www.osmannuritopbas.com/tum-dillerde-eserleri.html, (19.03.2019). http://www.risaleinurenstitusu.org/gazetelerimiz/#more-2125, (05.03.2019). http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/beyanat-ve-tenvirler/beyanat-ve-tenvirler/19, (23.03.2019). http://www.risaleinurenstitusu.org/saglikli-iletisim-icin-risale-i-nur/#more-2248, (23.03.2019). http://www.sahsiyetakademisi.com/dersler, (20.03.2019). http://www.sahsiyetakademisi.com/hakkimizda, (20.03.2019). http://www.sahsiyetakademisi.com/m/Araf-Dergisi-Yayin-Hayatina-Basladi-h-104, (20.03.2019). http://www.sahsiyetakademisi.com/sahsiyet_baskanligi, (20.03.2019). https://www.sebnemdergisi.com/hakkimizda, (24.03.2019). http://www.semerkand.com.tr/semerkand-radyo/, (05.03.2019). http://www.semerkand.com.tr/semerkand-tv/, (05.03.2019). https://www.semerkandpazarlama.com/arama/ilmihal, (23.03.2019). https://www.semerkandradyo.com.tr/dinle/arsiv, (24.03.2019). https://www.semerkandradyo.com.tr/program-detayi/evin-sesi/67, (05.03.2019). https://www.semerkandradyo.com.tr/program-detayi/radyo-tiyatrosu/58, (05.03.2019). http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/hanimlar-buyrun/9, (24.03.2019). http://semerkandtv.com.tr/program-detayi/menzil-de-bir-sultan/7, (25.03.2019). http://www.semerkandtv.com.tr/programlar#kadin-kusagi, (05.03.2019). https://www.semersahturizm.com/hakkimizda/, (20.03.2019). 153 http://www.sorularlasaidnursi.com/asir-sahis-ve-ferd-asri-degildir/, (23.03.2019). http://www.sorularlasaidnursi.com/hizmette-istikamet/, (25.03.2019). http://www.sorularlasaidnursi.com/mehdi-i-al-i-resul-ve-sahs-i-manevi/, (23.03.2019). http://www.sorularlasaidnursi.com/risale-i-nurun-meslegi-hedefi-ve-programi-nedir/, (25.03.2019). http://www.tdk.org.tr/?option=com_karsilik&view=karsilik&kategori1=abecesel&ke- lime2=P, (15.03.2019). http://tdk.gov.tr/?option=com_karsilik&view=karsilik&kategori1=abecesel&kelime2=İ, (11.03.2019). https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-ali-demirbas/88999.aspx, (23.03.2019). http://www.tuzder.org/biz-kimiz, (20.03.2019). https://twitter.com/bogazhisar/status/847815869665341440, (25.03.2019). https://www.yav.org.tr, (19.03.2019). http://yedikita.com.tr/hakkimizda/, (05.03.2019). http://www.yeniasya.com.tr, (05.03.2019). http://www.yeniasya.com.tr/gundem/13-risale-i-nur-kongresi-bugun-basliyor_456984, (25.03.2019). http://www.yeniasya.com.tr/gundem/genc-muhabbet-fedaileri-solende-bulustu_398822, (25.03.2019). http://www.yeniasya.com.tr/kultur-sanat/risale-i-nur-genclik-soleni-basliyor_102227, (25.03.2019). http://www.yeniasya.com.tr/video/deccalizm-ve-sufyanizm-nedir_467025, (25.03.2019). http://www.yeniasya-international.de/neden-yeni-asya/, (05.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=fY0Bwc1oftw, (05.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=U2-EROj1lOU&t=4s, (23.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ, (24.03.2019). 154 https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ&t=544s, (25.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=k-SysCvNpBQ, (25.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=qIwVknwYd1s&t=365s, (25.03.2019). https://www.youtube.com/watch?v=qhzdXhnUij4, (09.04.2019). https://www.youtube.com/watch?v=VKeEIS55Kg8, (09.04.2019). https://www.youtube.com/watch?v=FFUz7SBVPFs, (09.04.2019). https://www.youtube.com/watch?v=Ebf-e3Jd_zQ, (15.04.2019). https://www.youtube.com/watch?v=tFQWirMxjqE, (15.04.2019).