T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ Cilt: 13, Sayı: 2, 2004 s. 169-182 Dil Öğretimi, Dilbilgisi ve Arapça İsmail GÜLER Yrd. Doç. Dr.; U.Ü. İlâhiyat Fakültesi Özet Dil öğretimi alanında süre giden araştırmalar yapılmaktadır. İn- sanoğlu birçok konuda olduğu gibi bu konuya da son noktayı koymamıştır. Klasik gramer temelli öğretim yöntemlerine tepki o- larak geçtiğimiz yüzyıl ortalarında ileri sürülen yeni yöntemler de günümüzde eleştirilmiş, grameri bütünüyle dışlamış olmalarının bir eksiklik olduğu tespit edilmiştir. Bu yüzden öğrenilen yabancı dilde ileri düzeye çıkabilmede gramer bilgisinin kaçınılmaz oldu- ğu dile getirilmiştir. Özellikle Chomsky'nin dilbilimde yaptığı yeni- likler dil öğretimi alanına taşınınca bu alanda yapılan çalışmala- ) ikilisinin dilin toplumsal boyutunu göz ardı ettiği için uygulamada yeterli olmadığı saptaması üzerine hem dil inceleme hem de öğretme yöntemlerinde dilin toplumsal boyutunu vurgulayan yeni bir kavram communicative competence (iletişim ) yeni çalışmalara damgasını vurmuştur. Buradan hareketle de dil öğretiminde bağlamın önemi üzerine daha fazla durulur ol- muştur. Anahtar kelimeler: Arapça'nın öğretimi, gramer öğretimi, bağlam Abstract Language Teaching, Grammar and Arabic Language There are ongoing studies in language learning and teaching ar- eas. New approaches to language learning as a reaction to the classical methods have proven to be fruitful but insufficient due to their dismissal of the grammar knowledge, an indispensable part of language learning and teaching process. Especially Chomsky's contributions have opened new horizons to the lin- guistics and language learning areas. His two concepts “compe- tence” and “performance” as an explanation to language were accepted in the field. However, because Chomsky's approach was insufficient to explain the language phenomenon, a third concept “communicative competence” has been added to these two concepts by the sociolinguists. This concept has brought to the linguistic research area the importance of taking into consid- eration the language as a social phenomenon. Thanks to this de- velopment, new studies stressed the importance of the context in language learning. The significance of the context should be taken into consideration in the Arabic language learning and teaching process as well. Key Words: Arabic teaching, grammar teaching, context A- DİL ve KURALLAR Saussure dilden bahsederken birkaç yerde satranç örneğine başvurur. O, dil dizgesinin iç ve dış özelliklerinden bahsederken bu benzetmeyi kullanır ve dizgeyi değiştirme etkisine sahip her şeyin iç özelliği oluşturduğunu söyler. Örneğin oyunun İran kaynaklı olması bir dış özelliği, dizgeyi ve kuralları ilgilendiren ne varsa iç özelliği oluşturduğunu, taşların tahtadan veya fildişinden olmasının oyunu etkilemeyeceği, ancak taşların sayısının azaltılıp ya da artırılmasının kuralları da etkileyeceğini belirterek555 dilin dizgesel özelliğini vurgu- lar. Nasıl ki oyundaki her bir taşın tek başına özelliği oyunun kural- larını etkilemiyorsa dildeki parçaların kendilerine ait özellikleri de dil dizgesini etkilemez. Öte yandan her bir taşın veya her bir dil birimi- nin diğer taşlar veya birimlerle ilişkisi önemli olup karşılıklı ilişkiler içinde anlam ve değer kazanırlar. Bir başka yerde Saussure yine dil kullanımı ile satranç oyunu- nu birbirine benzeterek her birinin tutarlı bir dizge ifade ettiklerini 555 Saussure, Ferdinand de; Genel Dilbilim Dersleri, s. 26, 119 170 oyuna başlamadan önce de oyun sırasında da kurallarının var oldu- ğunu söyler.556 Aynı dili konuşan kişilerin nasıl ki birbirleri ile anlaşabilmeleri bazı kurallar çerçevesinde uzlaşma sonucu sağlanabiliyorsa, yabancı bir dilde anlaşabilmek için de o dilin kurallarını bilmek gerekecek, kişisel ve keyfi bir söz dizimi, kelimeler bilinse bile ne anadilde ne de yabancı bir dilde iletişimi sağlamaya yetmeyecektir. Dilde kurallar iki anlamda kullanılmaktadır; bir dili konuşan kişi kuralları bilmese de uygulamada kuralcıdır. Dili daha sonra kul- lanmak ya da sadece inceleyip çalışma ilkelerini tespit etmek amacıy- la dile yaklaşan ise kuramsal anlamda kuralcıdır. Ancak kuramsal anlamda kuralları tespit eden dilciler buldukları bu düzenliliklerin her kullanımda ve her zaman geçerli olmasını istediklerinden kulla- nımda bu kurallardan her türlü sapmayı bozulma olarak kabul et- mişler. Kullanım ise her türlü katı kurala rağmen değişerek gelişmiş- tir. Eski çağlardan beri tartışıla gelen dilde kurallılığın mı yoksa ay- kırılığın mı baskın olduğu tartışması bir son noktaya varmamıştır. Günümüz eşzamanlı dilbilimi dildeki mevcut durumu betimlemenin ötesine gitmemeyi bilimsel bir ilke olarak kabul edip sorunu kendi ölçeğinde çözmüştür. Kullanımı belirleyici kabul edip kuralın ona bağımlı olduğunu benimseyen bir Arap dilbilimcisi, Saussure’ün yukarıda geçen sat- ranç benzetmesine dayanarak kullanıcının oyuncuya benzediğini ve uygulamada kuralcı olduğunu, dilcinin ise oyuna ve oyuncuya dışa- rıdan bakarak bu kuralları çıkarıp tespit etmeye çabalayan ama ku- rallara müdahale etmeyen biri olması gerektiğini söyler.557 Buna karşın başka bir Arap dilbilimcisi dil sisteminin yani Saussure'cü anlamda dil (langue) incelemesinin kuralcı olmasını, kişisel dil kulla- nımı olan sözün (parole) ise betimleyici yaklaşımla incelenmesini savunmaktadır.558 B- KURALLAR ve ANLAM Bir dilin incelenmesinde onun sadece biçimsel yönünü oluştu- ran kurallar üzerinde gereğinden fazlaca durup, anlam ve bağlam yönünü göz ardı etmek doğru değildir. Ancak bir cümledeki kelimele- rin anlamları bilinmese de dizimsel ilişkilere (syntagmatic relations -göre o cümlenin dilbilgisel çözümlemesi yapılabilir. Ör (عالقات تتابعية / neğin aşağıdaki Türkçe örnek böyle çözümlenmiştir: Çumka lar böji leyin kezop ta fijös tüler. 556 Age, s. 94 557 Hassân, Temmâm; el-Luğa Beyne’l-Mi’yâriyye ve’l-Vasfiyye, s. 20 558 Humeyde, Mustafa; Nizâmu'l-İrtibât ve'r-Rabt fi Terkîbi'l-Cümleti'l-Arabiyye, s. 95 171 Burada sadece biçimlerine dayanılarak “çumka” birliği isim bö- lümüne, “böji” zaman zarfı, “kezop” da yer tamlayıcısı bölümlerine, “fijös” birliği ise fiil söz bölümüne ayrılabilir.559 Kelimelerin anlamı bilinmese de söz dizimi ve kelimelerin aldık- ları ekler yardımıyla bir cümleden yapısal bir anlam çıkarılabilir. Buna karşılık kelimelerin anlamları bilindiği halde onlara bitişik ek- ler koparılıp cümleye dağıtılırsa o zaman kelimelerin biçimsel ipuçla- rı kaybolacağından yapısal anlam da ortadan kalkar ve her birlik tek tek bilindiği halde cümlenin tüm anlamı çıkartılamaz. Örnek: dı okul leyin oyna çocuk da lar sabah İşte yabancı bir dildeki kelimeler tek tek anlaşıldıkları halde cümledeki genel anlamın kavranılamayışının sebebi budur: çünkü yapısal anlam kaçırılmıştır. Bu da bir dil bilmek için sadece kelimele- rin yetmediğini, aynı zamanda o dilin cümle yapısının da bilinmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.560 Konuşma bir kodlama, an- lama da bu kodun çözümü demekse kodlayan ve çözen tarafların belirli kurallar çerçevesinde anlaşmış olmaları gerekir. Eğer söyleyen ile dinleyen birtakım kurallarda anlaşmışlarsa o zaman birinin söy- lediğini öbürü anlayabilecektir. Aksi durumda aynı fikirleri başka kurallar ile anlatırlarsa yabancı dilde konuşmaya çalışan insanlar gibi, birbirleri ile anlaşamayacaklardır.561 Nitekim Temmam Hassan da Arapça örneklerden hareketle ay- nı düşünceyi dile getirmekte ve saçma da olsa biçimden ve dizilişten hareketle kelimelerin görevsel anlamlarının çıkarılabileceğini ileri sürmektedir. Ancak bu yöntem özellikle sessiz harflerden oluşan ve kelimelerin iç sesleri kalıplara göre son sesleri de irâb kurallarına göre söylenen Arapça gibi bir dil için pek de geçerli değildir. Zira gö- revleri farklı olup biçimleri aynı olabilen kelimelerin bulunduğu veya kuralların izin vermesi dolayısıyla dizilişin esnek olduğu bu dilde kelimelerin sözlük anlamlarının bilinmemesi durumunda doğru bir gramer çözümlemesi yapılamaması, yani kelimelerin görevsel anlam- larının bile doğru tespit edilememesi sonucunu doğurur. Bundan dolayı Hassân’ın saçma cümle örneklerini tahlil etmesi kimi dilcilerce saçma bulunmuştur.562 Öyleyse gramer kuralları, her ne kadar dilin kullanımı ile ilgili genel bir izlenim verseler de iletişim kurabilmek ve o dili toplumsal bağlamda kullanabilmek için yeterli değildir. Doğru cümleler kurabilmek için kurallara ihtiyacımız olduğu kesim ama 559 Başkan, Özcan; Lengüistik Metodu, s. 102 560 Age, s. 103 561 Age, s. 120 562 Kabâve, Fahruddîn; et-Tahlîlu’n-Nahvî, s. 107–108 172 anlamlı cümleler kurabilmek için de anlamlı kelimelere ve bu kelime- lerin hangi bağlamlarda kullanıldığı bilgisine ihtiyacımız olacaktır. Anlam, zihnimizde ancak biz anlamı dile getirirken dilimizin bi- çimsel özelliklerine uyarak bunu gerçekleştiriyoruz. Her dil, dışa vurmak istediği anlamları kendine özgü biçimsel kalıplarla dile getir- diğinden kurala uymak o dilin sadece biçimsel yönünü göz önünde bulundurmak demek oluyor. Kelimelerin içeriklerinden haberdar olmadan kurallara göre cümleler oluşturmak, Searle’ün “Çin Odasında” bulunan ve elindeki anlamlarını bilmediği Çince simgeleri dizerek dışarıya veren kişinin yaptığı şeye benzer.563 Dolayısıyla sözdizimi tek başına yeterli değil- dir.564 Dilin varlığının temel amacının iletişim olması565 onun anlam- dan soyutlanarak düşünülememesi gerektiğini ortaya koyar. C- DİL ÖĞRETİMİNDE KURALLAR Kimi dilciler gramer öğretiminin açıktan yapılmasına karşı çı- karlar. Onlara göre bir çocuk anadilini nasıl doğal ortamda öğreni- yorsa yabancı dil de benzer doğal ortamlar oluşturularak verilmelidir. Buna karşın günümüzde yapılan diğer araştırmalar566 yetişkinlerin yabancı bir dili böyle öğrenmediklerini göstermektedir. Çünkü çocuk zihinsel ve bilişsel gelişimine paralel olarak anadilini öğrenirken bir yetişkin yabancı dil öğreniminde aynı aşamalardan geçmez. O bilişsel gelişimini tamamlamış uygulamalı öğretimin yanında, kuramsal öğ- retime de hazır hale gelmiş demektir. Bir dilin kuralları da o dilin tüm örneklerini sayıp dökmektense yetişkin bir zihnin daha kolay kavrayabilmesi için sayılı örnekten hareketle yapılmış genellemeler- den ibaret olduğuna göre yabancı dili öğretirken o dili öğrenmede kolaylık sağlayacak kuralların verilmesi, o dili bir yetişkinin daha kolay öğrenmesini sağlayacaktır. Örneğin İngilizce’de kurala uyma- yan zayıf fiillerin diğer hallerinin bilinmesi tek tek öğrenmeye dayalı iken, kurallı fillerde bu söz konusu değildir. Öyleyse yüzlerce fiili tek tek öğretmektense bunlar ikinci ve üçüncü hallerinde sürekli aynı eki alırlar demek öğretimi kolaylaştırır mı, yoksa zorlaştırır mı? Ayrıca anadilini veya yabancı dili öğrenme aşamasında dilbilgi- sinin programdan tamamen dışlandığı yöntemlerle öğretim yapılan ülkelerde bunun olumsuz sonuçları da yaşanmaktadır. Amerika’da beş yıl İngilizce öğretmenliği yaptıktan sonra “It’s” ile “its” in arasın- daki farkı anlayabilen öğretmenler, bir okulu ziyaretinde bir öğrenci- den “patates” kelimesinin çoğulunu yazmasını istediğinde çocuk doğ- 563 Searle, John; Akıllar, Beyinler ve Bilim, s. 44 564 Age, s. 47 565 Günay, Doğan; Dil ve İletişim, s. 10 566 Singleton, David; Age and Second Language Acquisition, s. 79 173 ru yazdığı halde kendi yanlışında ısrar eden politikacılar yetişmiş- tir.567 Yine yaygın olarak kabul edilmektedir ki yabancı bir dili öğre- nenler ve özellikle yetişkinler dili doğal ortamında öğrenmiş olsalar da üst düzey dilbilgisel yeterliğe ulaşamamaktadırlar.568 Yine gramer öğretiminin açıktan yapılmadığı sınıflarda öğrenci- ler basit yapıların kurallarını verilen malzemeden kolayca çıkarabi- lirken, karmaşık yapıların kurallarını çıkarabilmeleri ve dilde ileri düzeylere yükselebilmeleri çok çeşitli ve bol materyalin sağlanmasına bağlıdır. Bu da okullarda olduğu gibi sınırlı sürelerde ve sınırlı im- kânlarla eğitim verilen yerlerde ileri düzeyde dil öğretilmesinde bü- yük açmazlar oluşturmaktadır.569 Yine yapılan deneysel çalışmalar, hedef dille iletişim imkânlarının bolca bulunduğu ortamlarda bile öğrenilen dilde yüksek düzeyde doğruluğu sağlamak için açıktan yapılan biçimsel öğretime gereksinim olduğunu göstermektedir. Yine bu çalışmaların ortaya koyduğuna göre öğrenciler anlama yönelik alıştırmalardan önce almış bulundukları biçimsel bilgilerden fayda- lanmaktadırlar. 570 Yabancı dil öğrenmede kuralların öğrenci tarafından tümeva- rım yöntemiyle çıkarılmasını beklemek aynı zamanda onun yanlış ve aşırı genellemelerde bulunmasına yol açmak anlamına da gelir. Çün- kü tümevarım bir anlamda genelleme yapabilmektir. Fakat öte yan- dan bir dilin önce kurallarını öğrenip sonra konuşmaya başlayan kişi de dilde bulunmayan yapıları uydurabilir. Öyle ise hem kurallar hem de kullanım dengeli olarak verilebilmeli, biri diğerine feda edilmeme- lidir. Günümüzde iletişim ağırlıklı dil öğretim yöntemleri yanında, biçim ağırlıklı yöntemler de önemini yitirmiş değildir. Dil öğretiminde her ikisinin de gerekliliğini vurgulayan çalışmalar yapılmaktadır.571 Hatta iletişimsel dil öğretimi ortamlarında gramerin hissettirilmeden öğretilmesini savunanlar dil öğrenen kişinin kullanımdan hareketle daha sonra biçimsel kuralların farkına varmasını normal karşıla- makta, dolaylı da olsa biçimin dil öğrenimindeki önemini kabul et- mektedirler. 572 Ayrıca ‘doğal yöntem’ taraftarlarının iddia ettikleri gibi çocuklar dili sadece büyükleri taklit ederek öğrenmeyip zihinle- 567 Sezer, Ayhan; Anadili Öğretiminde Dilbilgisinin Yeri, s. 113–114 568 Ellis, Rod; Place of Grammar Instruction in L2 Curriculum, s. 18 569 Fotos, Sandra; Structure-Based Interactive Tasks for the EFL Grammar Learner, s. 136 570 Agm, s. 137 571 Bkz. Chen, Tsai-Yu; In Search of an Effective Grammar Teaching Model. 572 CHEN, CHIEN-YU; Formal Grammar Instruction And the Role of Grammar in the EFL Classroom 174 rinde bunu sistemleştirdikleri onların bazı kuralları aşırı genelleme- lerle kullanmalarından da anlaşılmaktadır.573 Öyle gözüküyor ki sorun dil öğretiminde gramerin verilip veril- memesinden daha öte nasıl verilmesi gerektiği noktasında odaklan- maktadır.574 Gramer ve kullanım söz konusu olduğunda dört tür öğretim- den bahsedilebilir; 1- Sadece gramer temelli, 2- Gramer temelli ama kullanım da hedeflenmiş, 3- Kullanım temelli, gramer de hedeflenmiş, 4- Sadece kullanım temelli öğretim575 Birinci ve dördüncü yöntemlerin etkili olduğunda herhangi bir kanıt yokken ikinci ve üçüncü yöntemlerle başarılı olunacağına dair yeterli deneyim ve kanıt bulunmaktadır. Öyleyse gramer öğretiminde ne yapı ne de kullanım ihmal edilmelidir.576 Dilbilgisinin ikincil ö- nemde olması gerektiğini söyleyenlerde onun dil öğretimindeki vaz- geçilmezliğini her zaman kabul etmektedirler. Buna göre dilbilgisi salt biçimsel bir düzenek değil, belirli işlevleri yerine getiren bir dü- zen olarak algılanmaktadır. Temel amaç iletişim olduğuna göre, dil- bilgisi çalışması da ancak iletişime katkıda bulunduğu ölçüde yarar- lıdır. Üstelik en iyi genellemeler dilde olduğuna göre dilbilgisinden vazgeçilemez.577 D- ARAPÇA ÖĞRETİMİ ve KURALLAR Gramer iki ayrı anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan ilki ku- ralları bilmek, ikincisi ise bu kuralları uygulamaktır. Anadili konu- şucuları çoğu zaman kuralı bilmeseler de dili doğal ortamında öğren- dikleri için uygulamayı doğru yapabilirler. Öte yandan yabancılar öğrendikleri yeni dilin kurallarını bilseler de bunları uygulayamaya- bilirler.578 Eskiler gramerin sadece kural bilgisinden ibaret olmadığını, konunun bir de beceri yönü bulunduğunu ta işin başında vurgula- mışlar, Yunanlılar gramere “tekhne grammatike / gramer sanatı” ve Latinler “ars grammatica / gramer sanatı” adını vererek gramerin bu 573 Varasteh, M.; Grammar, s. 261 574 Agm, s. 262 575 Keskil, Gül; Teaching Grammar, s. 15 576 Age, s. 16 577 Kocaman, Ahmet, Yabancı Dil Öğretiminde Yeni Yönelimler, s. 119 578 Keskil, age, s. 4 175 yönünü dile getirmişlerdir. Antik Yunanca gramerini yazan Trakyalı Dionisos (M.Ö. 190–170) kitabına "Tekhne Grammatike" adını vermiş olup, ona göre dilbilgisi eğitim programının bir bölümüdür. Kendine özgü pedagojik yöntemleri vardır. Felsefi tartışmalarla değil mekanik olarak öğrenilecek bir konudur.579 Aynı biçimde Araplar da gramerin beceri yönünü vurgulamak üzere ona “sınâcatu’l-icrab” demişlerdir. Rusça, Fince ve Arapça gibi bükümlü dillerde gramer, dil hak- kında bilgi olduğu kadar dili kullanma anlamına da gelmektedir.580 Bu dillerde kurallar diğer dillerde olduğu gibi olmuş bitmiş bir dil üzerinde çözümleler yapmak değil dili kullanma ve öğrenmede zaman tasarrufu sağlamaktır.581 Arapça'nın kurallarının toplamına nahiv denmekte ve nahvin tanımı yapılırken bu kelimenin kökünün ifade ettiği anlam yitirilme- mekte ve nahiv “Arapların dili kullandığı gibi kullanmaktır”582 biçi- minde açıklanmaktadır. Dili Arapların kullandığı gibi kullanabilmek öncelikli olarak bir bilgiyi gerektirecektir. Bu bilgi ya bütün kullanımların tek tek zihin- de mevcut olması yani ezberlenmiş olması demektir ki bu, kullanım bilgisine giden yolu uzatmak anlamına gelecektir. Öte yandan Arap- ların benzer noktalarda dili nasıl kullandıklarına dair elde bazı for- müller yani dil kuralları olması bir yabancı için kullanıma giden yo- lun kısaltılması demektir. Dili doğal ortamında öğrenen çocuklar için de aynı durum geçerlidir. Bir çocuk benzer kullanım biçimlerini top- layarak öğretim almadan da bazı kurallara kendiliğinden varabilir. Hatta bazen benzer biçimlerin hep düzenli olduğunu sanarak dilbi- limde "aşırı genelleme" dediğimiz hatalı noktalara bile varabilir. Kişi dili kullanma bilgisine sadece soyut kurallardan hareketle varmak isterse bu durumda da dilde olmayan saçma kullanım biçimlerine ulaşabilir. Öyleyse doğru bir iletişim için dilin kurallarını bilmek ka- dar bunları uygulayabilmek ve toplumsal bağlamda kullanımını bil- menin de gerekli olduğu ortadadır. Arap alfabesinin sessiz harflerden oluşması nedeniyle öncelikli olarak her bir kelimenin tek başına nasıl okunacağı ile ilgili kuralla- rın (sarf) gündeme gelmesi, ardından bu kelimelerin cümle içindeki görevlerine göre son harflerinin değişik biçimlerde seslendirilmesi (irab) nahvin iki ana başlık altında ele alınmasını gerektirmiştir. Sessiz harf ve kelimelerden kurulu cümlelerden oluşan Arapça'ya bu özelliği diğer dillerde bulunmayan bir zorluk daha eklemiştir. 579 Roy Harris, Tablot J. Taylor, Dil Bilimi Düşününde Dönüm Noktaları I, s. 47 580 Varasteh, M, agm, s. 267 581 Agm, s. 267 582 İbn Cinni, el-Hasais, I/35 ; “هو انتحاء سمت آالم العرب في تصرفه من إعراب وغيره ” 176 Bu nedenle Arapça bir metni okumaya kalkan bir kişinin metni doğru seslendirebilmesi buna bağlı olarak da onu doğru okuyup an- layabilmesi bazı kuralları önceden bilmesini gerektirmektedir.583 Arapça’nın bu özelliği kuralların artmasına ve kelimelere cümle içinde birden fazla işlevin yüklenebilmesine yol açmıştır. Bu da ku- ralların kişilere bağımlı olması sonucunu doğurmuştur. Sonuç olarak Arapça bir metnin doğru okunabilmesi bazı ön bilgilere,584 bu ön bilgilerin yerinde kullanılabilmesi metni anlamış olmaya, metni anlayabilmek de onun okunabilmesine dayalı olması gibi bir kısır döngü ve zorluk ortaya çıkmasına neden olmaktadır. KURALLARIN ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETİCİNİN ROLÜ Bugünkü sistemde dil öğretimi için yılda 800 saat ders yeterli görülmekte iken Arapça Rusça ve Japonca gibi diller söz konusu olduğunda bu sürenin yetmeyeceği ileri sürülmektedir.585 Ancak dil öğreniminde yeterli düzeye çıkmak için örgün eğitimdeki herhangi bir sürenin yeterli olmadığını, bunun hayat boyu süren bir çaba oldu- ğunu düşünenler göz önüne alındığında586 öğrencinin bir süre so- nunda kendi kendine çabalayarak yeterli düzeye çıkabilmesi için gerekli araçların kendisine kazandırılması söz konusu olmaktadır ki bu durumda öğreticiye büyük bir görev düşmektedir. Öğrenciye ba- ğımsızlık kazandırabilmek için etkili bir gramer dersinde yöntem ne olursa olsun başarı veya başarısızlıktaki sorumluluk öğreticinin o- muzlarındadır. Burada öğrencilere hedef dili oluşturan yapıların ne olduğu bilgisinin verilmesi yanında o dilin sisteminin bağımsız olarak nasıl çözümlenebileceğinin bilgisinin de verilmesi gerekir. Öğrencile- rin bağımsız bir çözümleyici olabilmesi ise öğreticilerin usta birer çözümleyici olmalarını gerektirir.587 DİL ÖĞRETİMİ VE BAĞLAM Dil öğretimi tarihi boyunca, gramer öğretimi kelime çekimleri ve sözdizimi ile sınırlı kalmıştır. Günümüzde dil öğretimi denince artık içine dilin söylem ve kullanım boyutları da girmektedir.588 Bu- gün gramerin cümleyi aşan daha üst metinsel ve sosyal bağlamlarda öğretilmesinin faydalı olacağına inanılmaktadır. 583 Maamouri, Mohamed, "Arabic Diglossia and its Impact on the Quality of Education in The Arab Region" 584 Kabave, Fahruddin, age, s. 108 585 Terence Odlin; Perspectives on Pedagogical Grammar, Introduction, s. 11–12 586 Age, s. 12 587 Age, s. 14 588 Little, David, Words and Their Properties, s. 99 177 Dilin sınırlı sayıda kelime ve kural ile ideal bir konuşucu tara- fından üretilebilen bir olgu olmasının ötesinde sosyal bir olgu oldu- ğunu vurgulayan “bu anlayışa göre dil kullanımında amaç yalnızca doğruluk değil, uygunluk ve geçerliktir. Asıl erek iletişim olduğundan, anlaşılırlık ve yerindelik, en az dilbilgisine uygunluk ölçüsünde ö- nemlidir. Bunun sonucu olarak dilde yanlışlara daha çok hoşgörü ile bakılmaktadır. Anadilinde bile yanlış yapıldığı düşünülerek yabancı dilde yanlışların kaçınılmazlığı kabul edilmektedir.”589 Ayrıca bir cümlenin farklı bağlamlarda farklı anlamlara gele- bilme olasılığını göz önünde bulunduran bu tür yeni yaklaşımlar bunun öğretime yansıtılması gereğini ileri sürmektedirler. Örneğin bir çocuğun "açım!" ifadesi sıradan bir durumu dile getirmesi ötesin- de okuldan geldikten sonra annesine karşılık söylenmişse yiyecek isteğini belirtir, eğer bu ifade çocuk yemeğini bitirdikten sonra söy- lenmişse daha fazla yiyecek isteği anlamına gelir. Şayet bir dilenci tarafından sokakta söylenmişse yiyecekten çok, para istediği anlamı- nı taşır. İşte metinden veya daha üst bir bağlamdan koparılmış bu cümle, kelime anlamları bilinse de bağlamda verdiği tam anlamı ve- remeyecektir.590 Bu açıdan klasik anlamdaki cümle temelli gramer öğretimi yerine bağlamdan koparılmamış biçimde verilmesinin daha uygun olduğu kabul edilmektedir. Dili, bağlamı göz ardı ederek sadece dilbilgisi kurallarını vere- rek öğretmek yeterli olmamaktadır. Zira dilbilgisi kuralları bir dildeki kelimelerin dizilişindeki doğruluğu tespit etmekle yetinip, kelimeler bir araya geldiğinde hangi dizilişlerin doğru olduğunu söylemektedir. Günümüz dilbilimi kavramlarıyla ifade edecek olursak dilbilgisi di- zimsel/yatay ilişkileri (syntagmatic relations / عالقات تتابعية) kurala bağlamaktadır. Ancak bir dili kullanabilmek sadece kelimelerin bu bir araya gelişiyle ilgili kuralları bilmek değil, ayrıca dizisel/dikey ilişkileri (paradigmatic relations / عالقات أفقية) de bilmek demektir. Yani bir cümlede bir kelimeyi yerine koyarken göz önünde bulundurduğumuz 'diğer kelimelerle uygunluğu' şartına ek olarak farklı anlamlar elde edebilmek için o kelimenin yerine getirilmesi uygun diğer kelimelerin neler olabileceğini de bilmek gerekir ki bunu bize dilbilgisi kuralları değil kullanım öğretmektedir. Dizisel ilişkilerin önemini Arapça'dan (ضرب) kelimesinin diğer kelimelerle oluşturabildiği terkipleri ve kazandığı anlamları göstere- rek örneklendirebiliriz:591 589 Kocaman, Ahmet, agm, s. 117 590 Celce-Murcia, Marianne, Why It Makes Sense to Teach Grammar in Context and Through Discourse, s. 119 591 Hassan, Temmam, el-Luğatu'l-Arabiyye, s. 324 178 Cezalandırma ضرب زيد عمرا Anma ضرب اهللا مثال Kurma, yapma ضرب له قبة Basma ضرب العملة Belirleme ضرب له موعدا Yürüme ضرب في األرض Hesaplama ضرب خمسة في ستة Görüldüğü gibi bir fiilin sadece sözcük anlamı verilmekle onun kullanımları gösterilmiş olamamaktadır. Elden geldiğince farklı bağ- lamlarda kullanımı gösterilebilmelidir. Yukarıda da değindiğimiz gibi dilin iletişimsel yönünün daha da vurgulandığı günümüz araştırmalarında bu yön öğretimde de önalana çıkarılmaktadır. Buna göre bağlamdan kopuk cümlelerde dilbilgisi kural ve konularını vermek yerine metinsel ve sosyal bağ- lamı da gözeterek dilin gramer ötesi kullanımının verilmesine çaba- lanmaktadır. Buna Arapça'dan bir örnek vermek gerekirse; bu dilde de kelime ve klasik tarifiyle cümleyi aşan anlamsal yapılar bulun- maktadır. Örneğin kurallara göre üç temel fiil grubu vardır ki bunlar mazi, muzari ve emirdir. Bu fiil kalıplarının ifade ettiği zamanlar ise geçmiş, geniş ve gelecek zamanla sınırlıdır. Karmaşık zamanlar ise bu kalıplarla değil ancak bağlam ile verilebilir. Özellikle günümüzde yapılan çalışmalarda Arapça'nın bu özel- liği açıklanmaktadır. Bunlardan Temmâm Hassan'a göre mazi, muzari ve emir kalıplarının ifade ettiği zamanlar kalıpla sınırlı geniş çerçeveli zamanlardır. Hassân bu kalıpların dile getirdiği zamana "ez- zemenu's-sarfî" demektedir. Fiillerin ifade ettiği zamanların tam ola- rak bağlamda ortaya çıktığını belirtip buna da "ez-zemenu'n-nahvî" diyerek fiillerin gerçek anlamlarını anlaşılmasında bağlamın önemini vurgulamaktadır.592 Hatta Hassân eski gramercilerin bağlamda an- lamı gelecek zamana dönmüş olsa dahi sadece kalıba bağlı kalarak fiili mazi, anlamı geçmiş zamana dönmüş olan fiili de muzari olarak değerlendirdiklerini, bunun da bir eksiklik olduğunu söylemekte ve fiilin gerçek zamanını tespit için sözel (makâlî) ve durumsal (hâlî) bağlamın önemini vurgulayarak bunların göz önünde bulundurul- ması gerekliliğinin altını çizmekte593 ve kalıp esas alındığında üç olan zamanların bağlam esas alınınca on altıya çıktığını belirtmektedir.594 592 Age, s. 240 vd. 593 Age, s. 242–243 594 Age, s. 256 179 Bağlamın önemine dair bir başka örnek; Arapça'daki (يا) ve (سالم) kelimeleridir. Bu kelimelerin ilki nida harfi, ikincisi de Allah'ın isim- lerinden biridir. Yani ikisini bir araya getirdiğimizde adlarından biriy- le Allah'ı anmış oluyoruz. Ancak bu iki kelime değişik toplumsal bağ- lamlarda değişik vurgularla birden çok anlama gelmektedir. Bu keli- meler değişik bağlamlarda üzülme, şüphelenme, alay etme, coşma, azarlama, beğenme gibi anlamlara gelir.595 SONUÇ Dil öğretimi ve öğrenimi alanındaki arayışlar devam etmekte, yeni yeni sonuçlara varılmaktadır. Bugün dil öğretiminde kullanılan araç gereç kadar, hedef kitle ve dilin hangi amaçla öğretildiğinin ö- nemi de vurgulanmaktadır. İşitsel-sözel temelli öğretimde hedef dilde konuşmada akıcılık sağlanmakla beraber akademik amaçlı dil öğre- timinde yeterliliği sağlamadığı ve gramer içerikli öğretimin dilde ileri düzeye çıkabilmede gerekli olduğu görülmekte fakat kuralların, keli- melerin ve cümlelerin bağlamdan koparılmadan verilmesinin daha uygun olduğu söylenmektedir. Bu söylenenlerin yabancı bir dil ola- rak Arapça'nın öğretilmesinde de geçerli ve gerekli olduğunu bu yazı çerçevesinde vurgulamaya çabaladık. 595 Age, s. 345 180 KAYNAKLAR BAŞKAN, ÖZCAN Lengüistik Metodu, İstanbul 2003 CELCE-MURCIA, Why It Makes Sense to Teach Grammar in MARİANNE Context and Through Discourse, ELI HINKEL and SANDRA FOTOS "New Perspectives on Grammar Teaching in Second Language Classrooms" London 2002. CHEN, TSAI-YU In Search of an Effective Grammar Teaching Model, Forum Vol 3 No 3 September 1995, çevrimiçi http://exchanges.state.gov/forum/vols/vol33/no3/p58.ht m (22.03.2005) CHIEN-YU, CHEN Formal Grammar Instruction And the Role of Grammar in the EFL Classroom, çevrimiçi, http://www.hkjtefl.org/1999-Chen- Formal.html (22.03.2005) DE SAUSSURE, Genel Dilbilim Dersleri, çev. Berke Vardar, FERDINAND Ankara 1985 ELLIS, ROD Place of Grammar Instruction in L2 Curriculum, "New Perspectives on Grammar Teaching in Second Language Classrooms" London 2002. FOTOS, SANDRA Structure-Based Interactive Tasks for the EFL Grammar Learner, "New Perspectives on Grammar Teaching in Second Language Classrooms" London 2002. GÜNAY, DOĞAN Dil ve İletişim, İstanbul 2004 HARRIS, ROY; Dil Bilimi Düşününde Dönüm Noktaları I, TAYLOR, TABLOT J. çevirenler: Eser E. TAYLAN ve CEM TAYLAN, Ankara 2002 HASSÂN, TEMMÂM el-Luğatu'l-Arabiyye Ma’nâhâ ve Mebnâhâ, ed-Daru'l-Beyda, ts. el-Luğa Beyne’l-Mi’yâriyye ve’l-Vasfiyye, Ka- hire 2001 HUMEYDE, Nizâmu'l-İrtibât ve'r-Rabt fi Terkîbi'l- MUSTAFA Cümleti'l-Arabiyye, Kahire 1997 İBN CİNNİ, el-Hasais, Muhammed Ali en-Neccar tahkiki, Kahire 1986 KABÂVE, et-Tahlîlu’n-Nahvî, Kahire 2002 FAHRUDDÎN KESKİL, GÜL Teaching Grammar Basic Aspects Different Views, Ankara 2000 KOCAMAN, AHMET Yabancı Dil Öğretiminde Yeni Yönelimler, “Türk Dili Dergisi Dil Öğretimi Özel Sayısı” Sayı 379–380 Ankara 1983. LITTLE, DAVID Words and Their Properties, Perspectives on Pedogogical Grammar, Cambridge University Press 1994. MAAMOURI, Arabic Diglossia and its Impact on the Quality of MOHAMED Education in The Arab Region, çevrimiçi http://www.worldbank.org/wbi/mdf/mdf2/papers/huma ndev/ education/maamouri.pdf (18.12.2003) ODLIN, TERENCE Introduction, Perspectives on Pedogogical Grammar, Cambridge University Press 1994 SEARLE, JOHN Akıllar, Beyinler ve Bilim, İstanbul 1994 SEZER, AYHAN Anadili Öğretiminde Dilbilgisinin Yeri, “Uygu- lamalı Dilbilim Açısından Türkçenin Görü- nümü” içinde, Dil Derneği, Ankara 1994 SINGLETON, DAVID Age and Second Language Acquisition, Annual Review of Applied Linguistics, sayı 21, Cambridge University Press 2001. VARASTEH, M. Grammar, çevrimiçi http://search.epnet.com (13.052004) 182