1 TÜRKİYE YÜZEY ARAŞTIRMALARI WEBİNARLARI 4 Güncel Araştırmalar ve Yaklaşımlar 25-26-27 Mart 2022 BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI Bursa – 2022 2 Bursa Uludağ Üniversitesi Yayınları TÜRKİYE YÜZEY ARAŞTIRMALARI WEBİNARLARI 4 Güncel Araştırmalar ve Yaklaşımlar Yayına Hazırlayanlar: Prof. Dr. Mustafa Şahin Murat BAŞLAR Doç. Dr. Erkan FİDAN Dr. Serkan GÜNDÜZ Dr. Mehmet Ali YILMAZ Dr. Ali ALTIN Fikret ALKAN Bursa - 2022 ISBN: 978-605-74203-7-4 Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. 3 DÜZENLEYENLER ❖ T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ❖ Bursa Uludağ Üniversitesi, Arkeoloji Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ARAM) ❖ Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ❖ Uşak Üniversitesi ❖ Lidya Bölgesi Arkeolojisi Uygulama ve Araştırma Merkezi ❖ Arkeologlar Derneği Bursa Şubesi ❖ Arkeolojihaber BİLİM KURULU ❖ Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN, Bursa Uludağ Üniversitesi (Başkan) ❖ Prof. Dr. Rainer M. CZICHON, Uşak Üniversitesi ❖ Prof. Dr. Ralf H. BECKS, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ❖ Prof. Dr. Klara KUZMOVA, Trnava Üniversitesi, Slovakya ❖ Prof. Dr. Philppo BATTISTONI, Pisa Üniversitesi, İtalya ❖ Prof. Dr. Werner JOBST, Avusturya Bilimler Akademisi, Avusturya ❖ Doç. Dr. Erkan FİDAN, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ❖ Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali YILMAZ, Uşak Üniversitesi ❖ Dr. Öğr. Üyesi Serkan GÜNDÜZ, Bursa Uludağ Üniversitesi ❖ Dr. A. Ali ALTIN, Bursa Uludağ Üniversitesi ❖ Dr. Philip BES, DAI-TransPergMicro/Independent Researcher ❖ Bernhard LUDWIG, DAI- İstanbul ❖ Xun YANG, Freie Universität, Berlin 4 ONLINE YAYIN KURULU ❖ Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN, BUÜ Arkeoloji Bölümü ve Arkeologlar Derneği Bursa Şubesi Başkanı ❖ Murat BAŞLAR, Arkeolojihaber Editörü ❖ Doç. Dr. Erkan FİDAN, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ❖ Dr. Serkan GÜNDÜZ, BUÜ Arkeoloji Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ❖ Dr. Mehmet Ali YILMAZ, Uşak Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ❖ Dr. A. Ali ALTIN, BUÜ Arkeoloji Bölümü ❖ Fikret ALKAN, Arkeolog, Arkeolojihaber Blog Yazarı 5 SUNUŞ Son yıllarda Türk arkeolojisi alanında önemli atılımlar gerçekleştirilmiş, bu atılımlar doğrultusunda kazı ve araştırmaların sayısı kadar nitelikleri de artmıştır. Bu bağlamda, yeni dönem kazı ve araştırmalarımızda, Bakanlığımızca belirlenen politikalar kapsamında, sayıca çok, mali ve idari açıdan yeterli, bilimsel yönden kurumsallaşmış kazılar hedeflenmiştir. Bugüne kadar yapılan ve halen sürdürülmekte olan arkeolojik kazılar ve araştırmalar, bölgenin hem siyasi tarihinin aydınlatılmasına hem de materyal kültürünün anlaşılmasına ilişkin son derece önemli veriler sunmuştur. Bu verilerin bilim insanları arasında paylaşılması da büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda Türkiye Arkeoloji Araştırmaları Webinarları serisi önemli katkı sağlamaktadır. “Güncel Araştırmalar ve Yaklaşımlar” başlığı ile 25-26-27 Mart 2022 tarihleri arasında dördüncüsü gerçekleştirilen seride ülkemizin insanlık tarihi açısından büyük öneme sahip potansiyeli bir defa daha gözler önüne serilmiş ve uzmanlar arasında bilgi alışverişi imkânı sağlanmıştır. Bu tür konulu webinar etkinlikleri hem bilime hem de eğitime katkı sağlar nitelikte çalışmalar olacağı gibi; sunumu gerçekleştirilmiş bölge çalışmalarını içinde barındıracak olan bu kaynağın da meraklılarına bir rehber olacağı düşünülmektedir. Emeği geçenlere ve katılımcılara bir defa daha teşekkür ederim. Yahya COŞKUN Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı 6 ÖNSÖZ Bursa Uludağ Üniversitesi, Arkeoloji Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Arkeologlar Derneği Bursa Şubesi, Arkeoloji-Haber ve Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü iş birliğinde düzenlediğimiz “TÜRKİYE YÜZEY ARAŞTIRMALARI WEBİNARI” başlıklı çevrimiçi toplantıların dördüncüsünün konusunu “Güncel Araştırmalar ve Yaklaşımlar” olarak belirledik. Amacımız, bilim insanlarımızın son yıllarda gerçekleştirdikleri özellikle arazi çalışmalarında elde ettikleri güncel bilgileri bizlerle paylaşılmalarına aracılık etmektir. Her zaman olduğu gibi webinarımız bir açılış oturumu ile başlamıştır. Bu defaki konumuzu “Müzelerde Eğitim ve Çocuklar İçin Kültürel Miras” olarak belirledik. Bilindiği gibi, son yıllarda müzelerimizin yenilenmesi konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığımız çok büyük yatırımlar yapmakta, ülkemiz Şanlıurfa’dan Hatay’a, Aydın’dan Troya’ya ülkemiz birbirinden güzel ve modern müzeler ile donatılmaktadır. Elbette yeni ve modern binalarda sergilenen eserler, eğer bu çalışmalar müze eğitimleri ile desteklenmiyorsa tek başlarına pek fazla bir anlam ifade etmemektedir. Genel Müdürlüğümüz, bir taraftan hummalı bir çalışma ile yurt dışına kaçırılan eserlerimizi geri getirmeye çalışırken, ki özellikle son yıllarda gerçekte ait oldukları yerlere dönen eserler gözle görülür oranda artmıştır, diğer taraftan müzelerimize ziyaretçi çekebilmek adına eğitim faaliyetlerine ağırlık vermeye başlamıştır. Birtakım müze eğitim etkinlikleri ve yayınlar ile özellikle hedef kitle olarak seçilen çocuk ve gençler müzelerimize çekilmeye çalışılmaktadır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Mardin Müzesi, Troya Müzesi veya Kocaeli Müzesi müzelerde eğitim faaliyetleri konusunda öncülük eden müzelerimizden sadece birkaçıdır. Bu gelişmelere bizler de seyirci kalmayarak webinarın açılış oturumunda çocuklar için müzelerde eğitim konusuna odaklandık. Elbette davetli konuşmacılarımızı da bu konu ile ilgili aktif görev alanlar arasından tercih ettik. Açılış konuşmasını eğitim konusunun en başındaki isimlerden birisi olan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcımız Sayın M. Yahya Coşkun yapmıştır. Daha sonra Müzeler Dairesi Başkanımız Sayın Bülent Gönültaş Türkiye müzelerimizde eğitim faaliyetlerini genel hatları ile bizlere tanıtmış, örnek müze olarak seçtiğimiz Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Sayın Yusuf Kıraç, ülkemizde eğitim konusunda en başarılı müzelerimizden birisinde düzenlenen etkinlikler konusunda bizleri bilgilendirmiştir. Kültür varlıklarımızın tanıtılması ve içselleştirilmesi konusunda kazılarımızda da çok güzel çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda öncülerden birisi TÜBİTAK’ın 4004 – Doğa Eğitimi ve Bilim Okulları Programı kapsamında desteklenen “Çevremdeki Antik Yaşamı Tanıyorum” projesi olmuştur. Bodrum/Gümüşlük’de Myndos antik kentinde başkanlığımızda yürütülen kazılar esnada 2009-2010 yıllarında üst üste iki defa başarı ile yürütülen projede, birinci ve ikinci kademe öğrencileri hedef kitle olarak seçilmiştir. Bu eğitimlerde özellikle Gümüşlük’te yaşayan çocuklara, yaşadıkları coğrafya, tarih ve kültür bilinci verilmeye çalışılarak antik kentlerine sahip çıkmalarına vesile olmaya çalışmıştık. Daha sonra artarak devam eden benzeri eğitim çalışmaları arasında özellikle sürdürülebilir duruma getirilmesi açısından Yeşilova Höyüğü kazıları ülkemizdeki en iyilerden birisi olarak ön plana çıkmıştır. Bu nedenle açılış webinarımıza 7 akademik çalışmalar açısından örnek olarak kazı başkanı Sayın Doç. Dr. Zafer Derin’i davet ettik. Ben yeri gelmişken önemli bulduğum bir konuyu burada gündeme taşımak istiyorum. Müzelere gençlerimizi çekme konusunda sürdürülmekte olan eğitim faaliyetleri elbette yadsınamaz. Ama bu konunun sürdürülebilir hale gelmesi konusunda gençlerimizin içine doğdukları uygarlıkları da yakından tanımasında fayda görmekteyiz. Diğer bir ifade ile en azından ilköğretim 3. Kademeye, eski adıyla liselerimize, konacak Anadolu Uygarlıkları dersi önemli rol oynayacaktır. Bizim lise yıllarımızda olan bu ders daha sonra her nedense müfredattan çıkartıldı. Biz, Bursa Uludağ Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü olarak Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu’na “Anadolu Uygarlıkları” dersi açılması konusunda farklı zamanlarda iki defa başvuruda bulunduysak da maalesef talebimiz olumlu karşılanmadı ve ret cevabı aldık. Belki Bakanlığımızın bu konuyu bir defa daha gündeme getirmesi faydalı ve etkili olacaktır. Bu tür kültür dersleri hem genç bireylerimizin doğup büyüdükleri toprakların kültür ve medeniyetlerini öğrenmelerine yardımcı olacak, hem de yörelerinde bulunan müzelerimize karşı ilginin artmasına katkı sağlayacaktır. Hatta aşina olacakları bilgi ve deneyimleri ile müzelerimizi daha istekli ve bilinçli ziyaret edeceklerdir. Ülkemizin değişik bölgelerinde alan araştırması yapan bilim insanlarımız, webinarlarımızdan dördüncüsüne de olumlu yanıt vererek, kendi çalışmaları ile ilgili bilgi ve deneyimlerini bizlerle paylaşmak üzere başvuruda bulunmuşlar ve 26-27 Mart 2022 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz 4. webinarda özellikle kronolojik olarak sıralanan 12 oturumda birbirinden önemli 47 bildiri ortaya çıkmıştır. Katkılarından dolayı bilim insanlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Webinarlar serisinde aramızda yer alan ve bizlere destekte bulunan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinden Doç. Dr. Erkan Fidan’a, Uşak Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Yılmaz’a, Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Serkan Gündüz’e, Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi A. Ali Altın’a, Arkeolojihaber yönetim kurulu başkanı Sayın Murat Başlar’a, Arkeolog Fikret Alkan’a, teknik masada Sayın Fatih Talı ve Koray Erdoğan’a bir defa daha gönülden teşekkür etmek istiyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına daha önceki üç webinarda da açılış konuşmalarında bizimle birlikte yer alarak webinarlar serimize destekte bulunan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcımız Sayın M. Yahya Coşkun’a, açılış oturumunda birbirinden güzel sunumlarla bizlere destekte bulunan Sayın Bülent Gönültaş, Sayın Yusuf Kıraç ve Sayın Doç. Dr. Zafer Derin’e ayrıca teşekkür etmek istiyoruz Prof. Dr. Mustafa Şahin Webinar Bilim Kurulu Başkanı 8 MÜZELERDE EĞİTİM VE ÇOCUKLAR İÇİN KÜLTÜREL MİRAS Müzeler; halkın sanat ve kültürel geçmişini tanıması ve sahiplenmesi için insanlığın ortak mirası olan kültür ve tabiat varlıklarını tespit eden, bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koleksiyonlar oluşturan, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, halkın kültür ve tabiat varlıkları konusundaki eğitimini, sanatsal zevkini ve dünya görüşünü geliştirmede tesirli olan daimî kuruluşlardır. Ülkemizin de üyesi bulunduğu Milletlerarası Müzeler Konseyinin (ICOM) 2007 tarihinde genel kurul tarafından kabul edilen ve günümüzde de geçerliliğini koruyan tüzüğüne göre (Eğitim, araştırma ve keyif alma gibi amaçlarla insan ve çevresine ait somut ve somut olmayan mirasın toplandığı, korunduğu, araştırıldığı, paylaşıldığı ve sergilendiği; halka açık, toplumun ve gelişiminin hizmetinde, kâr amacı gütmeyen ve de sürekliliği olan bir kurumdur - ICOM, 2007) müzelerin günümüzdeki amaçlarından birisi de eğitimdir. Bu doğrultuda ülkemizde birçok müze hem kurum içi hem de kurum dışı eğitici faaliyet ve organizasyonlar ile toplumun her kesiminden ziyaretçi için onların ilgi ve ihtiyaçlarına uygun eğitim hizmeti sunmaktadır. Ülkemizde müzecilik ve koruma bilinci son yıllarda büyük oranda gelişim göstermeye başlamıştır. Özellikle okul çağındaki gençlerimizin belirli programlar dâhilinde yıl içerisinde müzelerimizle birlikte gerçekleştirdikleri uygulamalı görsel içerikli etkinliklerde bu durum izlenebilmektedir. Zira günümüzde müzelerin teşhir ve tanzim unsurlarının yanında “eğitim ve iletişim” işlevi de öne çıkmaktadır. Artık hemen her müzemizde çocuk şenlikleri, atölye çalışmaları, drama gösterileri, seminerler, konferanslar, geçici sergiler ile kültürel amaçlı geziler yapılarak çocuklarımıza müze ve kültürel değerlerimizin korunması bilinci aşılanmaktadır. Bakanlığımıza bağlı müzelerin, yaşantılara dayalı çok yönlü öğrenme ve yaşam alanları olarak etkin kullanımı müzelerin eğitim işlevinin her geçen gün önem kazanması sonucunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, okul öncesi gruplardan yetişkin gruplara kadar her yaş grubunun müzelerimizde gerçekleştirdikleri uygulamalı etkinlikler ön plana çıkmaktadır. Çağdaş müzecilik anlayışı doğrultusunda kültürel değerlerin yaşatılması, korunması, estetik ve sanatsal zevklerin geliştirilmesi amacı ile müzelerde çocuk şenlikleri, atölye çalışmaları, drama gösterileri, el sanatları kursları, seminer ve konferanslar düzenlenmektedir. Bakanlığımıza bağlı müzelerde “Müzeler Okuldur” düşüncesinden yola çıkarak periyodik aralıklarla çocuk, genç ve yetişkinlere yönelik yıl içerisinde yüzlerce etkinlik yapılmaktadır. Müzelerde Eğitim Etkinlikleri Katılımcılar - Okul Öncesi Gruplar - İlk ve Ortaokul Öğrencileri - Lise ve Üniversite Öğrencileri - Özel Eğitim Öğrencileri - Yetişkin Bireyler - Çocuklu Aileler - Yaşlılar - Akademisyenler - Kurum ve Kuruluşlar 9 Müzelerde Eğitim Etkinlikleri - Müze Ziyaretleri (Müzecilik, arkeoloji ve sanat tarihi hakkında bilgi ve eserlerin tanıtılması) - Drama ve Tiyatro - Eğitsel Sergiler - Eğitsel Oyunlar - Atölye Çalışmaları - Eserler Odağında Hikâye Anlatıcılığı - Seminer ve Konferanslar - Özel gün ve haftalarda farkındalık yaratma amaçlı eğitsel etkinlikler ve kutlama programları - Örgün eğitimdeki öğrenciler için müzeleri ve eserlerini öğrenme kaynakları olarak kullanıma açma (Çizim ve Sergi çalışmaları) - Farklı kurum ve kuruluşlar ile iş birliği ve eğitim çalışmaları - Müzeler dışında örgün eğitim kurumlarında müzecilik, kültürel miras, kaçakçılık vb. konularda eğitim sunumları Müzelerde Müzik Etkinlikleri - Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleştirilen konser etkinlikleri - Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin konser etkinlikleri - Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin konser etkinlikleri Müzelerde Eğitsel Tasarım Yaklaşımlar - Teknolojik Ekipman Kullanımı (Dokunmatik ekranlarda eserlerden ilham alınarak hazırlanmış eğitsel oyunlar) - Sinevizyon Odalarında canlandırma videolar - Canlandırma Örnekleri - Eser Yalnızlaştırma (Ziyaretçi dikkatini çekme, merak uyandırma ve öğrenmeye teşvik) - Audio rehberler ile eserler hakkında ayrıntılı bilgi edinme Kazanım ve Faydalar - Refah, bilgili ve ilgili bir toplum yaratmaya katkı sağlama - Toplu kitle eğitimine katkı - Tüm bilim dallarına sağlayabileceği eğitimsel katkı - Multidisipliner ve interdisipliner çalışmalara kaynak sağlama ve teşvik - Farklı ırk, dil, din, kültür vb. tüm hususlarda birleştirici eğitimsel rol ve tüm ulusların ve kültürlerin temsil ve tanınmasına katkı - Hayat boyu öğrenme ilkesine zemin sağlama ve gayri resmi öğrenme kurumu olarak bunu teşvik - Sosyokültürel öğrenme ortamları yaratma - Örgün eğitim öğrencilerini kendi müfredatlarında destekleme ve bunun yansıra öğrencileri aktif katılıma teşvik etme, geleneksel sınıf ortamlarını eğlenceli ve keyifli ortamlara dönüştürme ve öğrencilerin öğrenme için motivasyonlarının artmasına vesile olma - Öğrencilerin edindikleri bilgiyi sindirmelerine, yorumlama, düşünme ve böylece kalıcı bilgiler ile öğrenme deneyimleri yaşamalarına zemin sağlama - Görsel, işitsel veya doctrinal gibi farklı türde öğrenenler için bireysel ihtiyaçlarına uygun çeşitlilikte aktif öğrenme ortamları sağlama 10 - Soyut öğrenmenin bağlamsallaştırılmasına kaynak oluşturma ve anlamlı öğrenme ile yaratıcı düşünceyi teşvik - Öğrencilere önceden edindikleri bilgileri pekiştirme ve sonra öğrenecekleri bilgiler için önceden zemin oluşturma fırsatları sağlama - Sosyal bir varlık olarak kendilerini ifade etme, duygu ve düşünce paylaşımı, farklı fikirlere saygı-hoşgörü bilinci oluşturma, topluluk içerisinde iletişim becerileri kazanma vb. birçok hususta katılımcılara fırsatlar sağlama - Bireylere kültür, sanat ve bilim ile meşgul olma fırsatları sağlama, modern dünyadaki değişimleri takip etme ve adaptasyon sürecinde destek olma. Yukarıda özetlenen bilgiler ışığında neredeyse tüm müzelerimizde bu faaliyetler yürütülmektedir. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzemiz, Cumhuriyet Müzemiz, Tunceli Müzemiz, Edirne, Antalya, Alanya, Milas, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mersin, Kayseri, Çorum, Tire, Sivas, Kars, Kocaeli, Troya Müzemiz, Batman Müzemizi örnek olarak gösterebiliriz. Bakanlığımız denetiminde faaliyet gösteren özel müzelerimiz içerisinde de bu tarz faaliyetleri ile ön plana çıkan müzeler mevcut elbette. İstanbul Oyuncak Müzesi, Ankara Cin Ali Müzesi, Etimesgut Türk Tarihi Müzesi, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi gibi pek çok müzeyi buna örnek olarak verebiliriz. Bülent Gönültaş Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Dairesi Başkanı 11 PROGRAM 25 Mart Cuma 21.00 Açılış Konuşmaları Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN – Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Yahya COŞKUN – Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Açılış Oturumu - Müzelerde Eğitim ve Çocuklar İçin Kültürel Miras Moderatör: Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN Konuşmacılar Bülent GÖNÜLTAŞ – Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Dairesi Başkanı Yusuf KIRAÇ – Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Doç. Dr. Zafer DERİN – Yeşilova Höyüğü Kazı Başkanı: Turizme ve Çocuklara Yönelik Bir Kültür ve Turizm Bakanlığı-Belediye-Üniversite İşbirliği Örneği, Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi 26 Mart Cumartesi I. Oturum Moderatör: Emre GÜLDOĞAN 10.00 - 10.20 Kendale Hecala: Yukarı Dicle Havzasında Yeni Bir Neolitik ve Erken Kalkolitik Dönem Yerleşimi, Şakir CAN - Şeyma ÇİFTÇİ 10.20 - 10.40 Yukarı Dicle Havzasında Çanak Çömleksiz Neolitik B Mimarisinde Devamlılık ve Değişim: Gre Fılla Örneği, Özlem EKİNBAŞ CAN 10.40 - 11.00 Yukarı Dicle Havzasında Neolitik Çağ Yerleşimlerinin Yontmataş Endüstrileri: Gre Fılla ve Kendale Hecala (Diyarbakır) Örneği, Zeynep Beyza AĞIRSOY 11.00 - 11.20 Neolitik Dönemden Demir Çağ Sonuna Kadar Aşağı Garzan Havzası Yerleşim Stratejisindeki Değişimlerin CBS Tabanlı Sistematik Analizi, Savaş SARIALTUN 11.20 - 11.40 Soru-Cevap 12 II. Oturum Moderatör: Abdulkadir ÖZDEMİR 12.00 - 12.20 Tunceli İli Arkeolojik Yüzey Araştırması 2021 Yılı Sonuçları, Yasemin YILMAZ - Mehmet Ali POLAT 12.20 - 12.40 Şanlıurfa İli Viranşehir İlçesinde Yeni Bir Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Araştırması Projesi: Sefertepe, Emre GÜLDOĞAN 12.40 - 13.00 Bilecik Bahçelievler: Batı Anadolu’da Neolitik Dönem İçin Öncü Bir Yerleşme, Erkan FİDAN 13.00 - 13.20 Macarlı Abdullah Bey’den Günümüze Yarımburgaz Mağarası ve Yeni Galeriler - Şengül AYDINGÜN - Emre KURUÇAYIRLI - Metin ALBUKREK - Haldun AYDINGÜN - Bülent ERDEM 13.20 - 13.40 Soru-Cevap III. Oturum Moderatör: Erkan FİDAN 14.00 - 14.20 Tarihöncesinden Günümüze: Şeref Höyük / Komama ve Çevresi Yüzey Araştırması, Ralf BECKS 14.20 - 14.40 Eskişehir İli Seyitgazi ve Han İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırmaları, Yusuf POLAT - Rahşan TAMSÜ POLAT 14.40 - 15.00 Seyitömer Höyük; Hedefleri, Planlaması, Gerçekleştirilmesi Ve Etkileri: 33 Yıldır Aralıklarla Devam Eden Bir Kurtarma Kazısı, Nazan ÜNAN 15.00 - 15.20 Elazığ Prehistorik Dönem Arkeolojik Yüzey Araştırması (EPAS): İkinci Sezon, Abdulkadir ÖZDEMİR - Ayşe ÖZDEMİR 15.20 – 15.40 Soru-Cevap IV. Oturum Moderatör: Mehmet Ali YILMAZ 16.00 - 16.20 Bilinmeyen Yönleriyle Kayalıdere, Sabahattin ERDOĞAN - Murat ŞEN 16.20 - 16.40 Samsun Bölgesi Kıyı Kesimi Beyaz Boya Bezemeli Keramik Geleneği, C. Gizem TIRIL-ÖZBİLGİN - Atila TÜRKER 16.40 - 17.00 Trabzon Bölgesinde Yeni Arkeolojik Verilerin Değerlendirilmesi, Hülya ÇALIŞKAN AKGÜL - Ekrem SARALIOĞLU - Sinan KILIÇ Serkan DEMİREL, Erkan YILMAZ 17.00 - 17.20 Akçadağ (Malatya) Demir Çağı Yerleşim Modelleri, Sevgi DÖNMEZ 17.20 - 17.40 Soru-Cevap 13 V. Oturum Moderatör: Atila TÜRKER 18.00 - 18.20 Geniş Bölgelerde Paleolitik Çağ Yüzey Araştırmaları İçin Yöntem Önerisi, Berkay DİNÇER 18.20 - 18.40 Muş/Varto - Tepeköy Höyük Kazıları: Tunç Çağları ve Bu Çağların Kültürel Devamlılık Sorunu, Yunus ÇİFTÇİ - Sabahattin ERDOĞAN 18.40 - 19.00 Van Gölü Havzası’nın Güneyi: Yeni Arkeolojik Gözlemler, Gulan AYAZ 19.00 - 19.20 Erzurum-Pulur Höyük'te Yeni Dönem Kazı Çalışmaları ve Doğu Anadolu Arkeolojisine Katkıları, Rabia AKARSU 19.20 - 19.40 Ağrı Dağı Araştırmaları Doğubayazıt-Iğdır, Ayhan YARDIMCIEL 19.20 - 19.40 Soru-Cevap VI. Oturum Moderatör: Şengül AYDINGÜN 21.00 - 21.20 Tarsus-Gözlükule Kazıları Tarihi, Aslı ÖZYAR - Elif ÜNLÜ - Türkan PİLAVCI - Serdar YALÇIN 21.20 - 21.40 Mukiş Krallığı’nın Merkez-Kırsal Dinamikleri: MÖ 2. Binyılda Amik Ovası, Murat AKAR - Müge BULU - Ulaş AVŞAR - Tara INGMAN - Aslıhan YENER 21.40 - 22.00 Assur ve Hitit Devletlerinin Sosyal Arkeoloji Bağlamında Karşılaştırmalı Analizi, Engin KEKEÇ 22.00 - 22.20 Soru-Cevap 27 Mart Pazar VII. Oturum Moderatör: Serkan GÜNDÜZ 10.00 - 10.20 Bathonea'daki Vikingler, Haldun AYDINGÜN 10.20 - 10.40 Arkeolojik Buluntulara Göre Alinda Antik Kenti ve Çevresinde Kültler, Murat ÇEKİLMEZ 10.40 - 11.00 Arkeolojik Belgelemede Yeni Yaklaşımlar, Koray ERDOĞAN 11.00 - 11.20 Soru-Cevap 14 VIII. Oturum Moderatör: Fikret ALKAN 12.00 - 12.20 Rhodos Peraia’sında Lider Bir Koinon: Amos, Mehmet GÜRBÜZER 12.20 - 12.40 Phoenix Antik Kenti ve Çevresi Arkeolojik Yüzey Araştırmaları, Asil YAMAN 12.40 - 13.00 Kuzey Pisidia Yüzey Araştırması, Fikret ÖZCAN 13.00 - 13.20 Dağlık Pisidya'da Bir Koloni Kenti: Kremna / Başlarken, Ayça POLAT BECKS 13.20 - 13.40 Soru-Cevap IX. Oturum Moderatör: Ali ALTIN 14.00 - 14.20 Larisa (Buruncuk) Nekropolü: Peyzaj Kurgusu ve Toplumsal Aidiyete İlişkin Düşünceler, Ozan YILDIRIM 14.20 - 14.40 Klaros Kutsal Alanında Güncel Araştırmalar ve Yeni Projeler, Onur ZUNAL 14.40 - 15.00 Klaros Kutsal Alanı Onur Anıtları ve Mimari Organizasyonu, Melis TATLI 15.00 - 15.20 Klaros YK Sektörü Roma Dönemi Kaliteli Seramik Grupları: İlk Gözlemler, Hakan AYCAN 15.20 - 15.40 Soru-Cevap X. Oturum Moderatör: Koray ERDOĞAN 16.00 - 16.20 Olba Kentinde Son Dönem Araştırmalar Işığında Yeni Sonuçlar, Yavuz YEĞİN 16.20 - 16.40 Boğsak’ta (Silifke, Mersin) Arkeoloji ve Kültürel Miras, Günder VARİNLİOĞLU 16.40 - 17.00 Harran Gün Işığına Çıkarken, Mehmet ÖNAL 17.00 - 17.20 Roma-Parth Sınırında Bir Yerleşim: Perre Antik Kenti, Kahraman YAĞIZ 17.20 - 17.40 Soru-Cevap 15 XI. Oturum Moderatör: Asuman BALDIRAN 18.00 - 18.20 Kocaeli ve Çevresinin Stratejik Önemi ve Antik Yolları: Yeni Keşifler, Ayşe ÇALIK ROSS 18.20 - 18.40 Bartın İli Yüzey Araştırması (BİYA), Fatma BAĞDATLI ÇAM 18.40 - 19.00 Yalova/Altınova'daki İznik Yolu Güzergâhındaki Tarihi Eserler ve Yerleşimler, Selçuk SEÇKİN 19.00 - 19.20 Aizanoi 2011-2020 Sezonları Kazı ve Araştırmaları ile Ulaşılan Sonuçlar, Elif ÖZER 19.20 - 19.40 Soru-Cevap XII. Oturum Moderatör: Mustafa ŞAHİN 21.00 - 21.20 Malazgirt Savaş Alanının Tarihi Tespiti ve Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi, Adnan ÇEVİK 21.20 - 21.40 Turabdin Bölgesi 2020 Yılı Arkeolojik Yüzey Araştırma Sonuçları, Tahsin KORKUT 21.40 - 22.00 Anamur Mamure Kalesi Kazı ve Restorasyon Çalışması, Sinan ÖZCAN 22.00 - 22.20 2019-2020 Yılı Iasos Çalışmaları, Asuman BALDIRAN 22.20 - 22.40 Soru-Cevap Kapanış/Değerlendirme 16 İçindekiler Bildiriler yazar soyadlarına göre dizilmiştir. SUNUŞ Yahya COŞKUN .......................................................................................................................... 5 ÖNSÖZ Mustafa ŞAHİN ......................................................................................................................... 6 MÜZELERDE EĞİTİM VE ÇOCUKLAR İÇİN KÜLTÜREL MİRAS Bülent GÖNÜLTAŞ ..................................... 8 PROGRAM .............................................................................................................................................. 11 YUKARI DİCLE HAVZASINDA NEOLİTİK ÇAĞ YERLEŞİMLERİNİN YONTMATAŞ ENDÜSTRİLERİ: GRE FILLA VE KENDALE HECALA (DİYARBAKIR) ÖRNEĞİ Zeynep Beyza AĞIRSOY ............................................... 19 MUKİŞ KRALLIĞI’NIN MERKEZ-KIRSAL DİNAMİKLERİ: MÖ 2. BİNYILDA AMİK OVASI Murat AKAR ...... 20 ERZURUM-PULUR HÖYÜK'TE YENİ DÖNEM KAZI ÇALIŞMALARI VE DOĞU ANADOLU ARKEOLOJİSİNE KATKILARI Rabia AKARSU ..................................................................................................................... 21 TRABZON BÖLGESİNDE YENİ ARKEOLOJİK VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Hülya ÇALIŞKAN AKGÜL 23 VAN GÖLÜ HAVZASI’NIN GÜNEYİ: YENİ ARKEOLOJİK GÖZLEMLER Gulan AYAZ ................................... 24 KLAROS YK SEKTÖRÜ ROMA DÖNEMİ KALİTELİ SERAMİK GRUPLARI: İLK GÖZLEMLER Hakan AYCAN 25 MACARLI ABDULLAH BEY’DEN GÜNÜMÜZE YARIMBURGAZ MAĞARASI VE YENİ GALERİLER Şengül AYDINGÜN ............................................................................................................................................ 27 BATHONEA'DAKİ VİKİNGLER Haldun AYDINGÜN.................................................................................. 29 2019-2020 YILI IASOS ÇALIŞMALARI Asuman BALDIRAN .................................................................... 30 TARİHÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE: ŞEREF HÖYÜK / KOMAMA VE ÇEVRESİ YÜZEY ARAŞTIRMASI Ralf BECKS .................................................................................................................................................... 31 DAĞLIK PİSİDYA'DA BİR KOLONİ KENTİ: KREMNA / BAŞLARKEN B. Ayça POLAT BECKS ....................... 32 YUKARI DİCLE HAVZASINDA ÇANAK ÇÖMLEKSİZ NEOLİTİK B MİMARİSİNDE DEVAMLILIK VE DEĞİŞİM: GRE FILLA ÖRNEĞİ Özlem EKİNBAŞ CAN ............................................................................................. 34 KENDALE HECALA: YUKARI DİCLE HAVZASINDA YENİ BİR NEOLİTİK VE ERKEN KALKOLİTİK DÖNEM YERLEŞİMİ Şakir CAN ............................................................................................................................. 37 BARTIN İLİ VE İLÇELERİ YÜZEY ARAŞTIRMASI (BİYA) 2021 YILI TESPİTLERİ Fatma BAĞDATLI ÇAM ...... 38 ARKEOLOJİK BULUNTULARA GÖRE ALİNDA ANTİK KENTİ VE ÇEVRESİNDE KÜLTLER Murat ÇEKİLMEZ 40 17 MALAZGİRT SAVAŞ ALANININ TARİHİ TESPİTİ VE ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI PROJESİ Adnan ÇEVİK......................................................................................................................................... 41 MUŞ/VARTO - TEPEKÖY HÖYÜK KAZILARI: TUNÇ ÇAĞLARI VE BU ÇAĞLARIN KÜLTÜREL DEVAMLILIK SORUNU Yunus ÇİFTÇİ........................................................................................................................... 42 GENİŞ BÖLGELERDE PALEOLİTİK ÇAĞ YÜZEY ARAŞTIRMALARI İÇİN YÖNTEM ÖNERİSİ Berkay DİNÇER ..................................................................................................................................... 43 AKÇADAĞ (MALATYA) DEMİR ÇAĞI YERLEŞİM MODELLERİ Sevgi DÖNMEZ........................................ 44 BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE KAYALIDERE Sabahattin ERDOĞAN ........................................................... 46 ARKEOLOJİK BELGELEMEDE YENİ YAKLAŞIMLAR Koray ERDOĞAN ..................................................... 47 BİLECİK BAHÇELİEVLER: BATI ANADOLU’DA NEOLİTİK DÖNEM İÇİN ÖNCÜ BİR YERLEŞME Erkan FİDAN ......................................................................................................................................... 48 ŞANLIURFA İLİ VİRANŞEHİR İLÇESİNDE YENİ BİR ÇANAK ÇÖMLEKSİZ NEOLİTİK DÖNEM ARAŞTIRMASI PROJESİ: SEFERTEPE Emre GÜLDOĞAN ................................................................................................ 50 RHODOS PERAİA’SINDA LİDER BİR KOİNON: AMOS Mehmet GÜRBÜZER .......................................... 52 ASSUR ve HİTİT DEVLETLERİNİN SOSYAL ARKEOLOJİ BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ Engin KEKEÇ.......................................................................................................................................... 53 TURABDİN BÖLGESİ 2020 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMA SONUÇLARI Tahsin KORKUT ............ 54 HARRAN GÜN IŞIĞINA ÇIKARKEN Mehmet ÖNAL ................................................................................ 56 KUZEY PİSİDİA YÜZEY ARAŞTIRMASI Fikret ÖZCAN ............................................................................. 59 ANAMUR MAMURE KALESİ KAZI VE RESTORASYON ÇALIŞMASI Sinan ÖZCAN .................................... 61 ELAZIĞ PREHİSTORİK DÖNEM ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI (EPAS): İKİNCİ SEZON Abdulkadir ÖZDEMİR .......................................................................................................................... 63 AİZANOİ 2011-2020 SEZONLARI KAZI VE ARAŞTIRMALARI İLE ULAŞILAN SONUÇLAR Elif ÖZER.......... 65 TARSUS-GÖZLÜKULE KAZILARI TARİHİ Aslı ÖZYAR ............................................................................... 66 ESKİŞEHİR İLİ SEYİTGAZİ VE HAN İLÇELERİ ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARI Yusuf POLAT ............ 67 KOCAELİ VE ÇEVRESİNİN STRATEJİK ÖNEMİ VE ANTİK YOLLARI: YENİ KEŞİFLER Ayşe ÇALIK ROSS ...... 69 NEOLİTİK DÖNEMDEN DEMİR ÇAĞ SONUNA KADAR AŞAĞI GARZAN HAVZASI YERLEŞİM STRATEJİSİNDEKİ DEĞİŞİMLERİN CBS TABANLI SİSTEMATİK ANALİZİ Savaş SARIALTUN ..................... 70 YALOVA/ALTINOVA'DAKİ İZNİK YOLU GÜZERGÂHINDAKİ TARİHİ ESERLER VE YERLEŞİMLER Selçuk SEÇKİN ....................................................................................................................................... 72 18 KLAROS KUTSAL ALANI ONUR ANITLARI VE MİMARİ ORGANİZASYONU Melis TATLI .......................... 75 SAMSUN BÖLGESİ KIYI KESİMİ BEYAZ BOYA BEZEMELİ KERAMİK GELENEĞİ C. Gizem TIRIL ÖZBİLGİN ....................................................................................................................... 78 SEYİTÖMER HÖYÜK; HEDEFLERİ, PLANLAMASI, GERÇEKLEŞTİRİLMESİ VE ETKİLERİ: 33 YILDIR ARALIKLARLA DEVAM EDEN BİR KURTARMA KAZISI Nazan ÜNAN ....................................................... 79 BOĞSAK’TA (SİLİFKE, MERSİN) ARKEOLOJİ VE KÜLTÜREL MİRAS Günder VARİNLİOĞLU ..................... 80 ROMA-PARTH SINIRINDA BİR YERLEŞİM: PERRE ANTİK KENTİ Kahraman YAĞIZ ................................. 82 PHOENİX ANTİK KENTİ VE ÇEVRESİ ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARI Asil YAMAN ....................... 84 AĞRI DAĞI ARAŞTIRMALARI DOĞUBAYAZIT-IĞDIR Ayhan YARDIMCIEL .............................................. 86 OLBA KENTİNDE SON DÖNEM ARAŞTIRMALAR IŞIĞINDA YENİ SONUÇLAR Yavuz YEĞİN .................... 87 LARİSA (BURUNCUK) NEKROPOLÜ: PEYZAJ KURGUSU VE TOPLUMSAL AİDİYETE İLİŞKİN DÜŞÜNCELER Ozan YILDIRIM ...................................................................................................................................... 88 TUNCELİ İLİ ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI 2021 YILI SONUÇLARI Yasemin YILMAZ ...................... 90 KLAROS KUTSAL ALANINDA GÜNCEL ARAŞTIRMALAR VE YENİ PROJELER Onur ZUNAL ...................... 91 19 YUKARI DİCLE HAVZASINDA NEOLİTİK ÇAĞ YERLEŞİMLERİNİN YONTMATAŞ ENDÜSTRİLERİ: GRE FILLA VE KENDALE HECALA (DİYARBAKIR) ÖRNEĞİ Doktora Öğrencisi Zeynep Beyza AĞIRSOY, Ankara Üniversitesi zeynepbeyzaagirsoy@gmail.com Yukarı Dicle Havzası’nın kuzey kanadında yer alan Ambar Çayı, Dicle Nehrini besleyen önemli kollardan biridir. Ambar Çayı vadisi ve çevresindeki havza düzlükleri çağlar boyunca iskân sahası olarak kullanılmıştır. Bu sahada peyzaj avantajlarının yanı sıra Bingöl’den Diyarbakır Havzasına, oradan Mezopotamya’ya uzanan doğal yolların sağladığı avantajlar da bulunmaktadır. Vadi çevresindeki çözülmüş kalkerlerden arta kalan silis yumruları, yongalamaya elverişli hammadde kaynağıdır. Diyarbakır ili, Kocaköy ilçesi, Ambar Mahallesi’nin (köy) güneyindeki düzlüklerde bulunan Gre Fılla ve Kendale Hecala höyükleri 2018 yılından itibaren Ambar Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında araştırılmaktadır. Ambar Çayı’nın batısında yer alan Gre Fılla’da Çanak Çömleksiz Neolitik Döneme tarihlenen yerleşim tabakaları, kalibre edilmiş tarihlere göre MÖ 9300 -7000 yılları arasında kullanılmıştır. Gre Fılla’nın 800 m güneyinde, çayın doğusunda yer alan Kendale Hecala’da açığa çıkan Çanak Çömlekli Neolitik ve Erken Kalkolitik dönemlere tarihlendirilen tabakalar da kalibre edilmiş tarihlere göre MÖ 6900-4500 yılları arasında kullanılmıştır. Kamusal yapıları ve kalabalık nüfusuyla dikkat çeken Gre Fılla’da Çanak Çömleksiz Neolitik dönemde yoğun avcı toplayıcılık yapılmıştır. Bu durumu kanıtlar nitelikteki izler hem yontmataş endüstrisinde hem de hayvan kemikleri üzerinde gözlemlenmiştir. Gre Fılla’ya nazaran küçük bir kırsal yerleşim olarak tanımlanan Kendale Hecala’nın Çanak Çömlekli Neolitik döneminde ise daha içe dönük bir yaşam söz konusudur. Yerleşimin geçim ekonomisi, toplayıcılığın yanı sıra bitki ve hayvan ıslahına dayanmaktadır. Bu durumu kanıtlar nitelikteki izler yine yontmataş malzeme ve hayvan kemikleri üzerinde gözlemlenmiştir. Bu çalışmada Çanak Çömleksiz Neolitik dönem için Gre Fılla’nın, Çanak Çömlekli Neolitik dönem için Kendale Hecala’nın yontmataş malzemesi hammadde çeşitliliği, yongalama stratejileri ve yontmataş alet çeşitliliği bakımından karşılaştırmalı olarak değerlendirilerek, avcı toplayıcı bir toplulukla tarımcı bir topluluğun aktivitelerini tanımlayacak ipuçları tartışılacaktır. Her iki höyüğün yontmataş malzemesi tarafımızca makro gözlemler yoluyla incelenmiş olduğundan, burada aktarılacak veriler ön sonuçları içermektedir. 20 MUKİŞ KRALLIĞI’NIN MERKEZ-KIRSAL DİNAMİKLERİ: MÖ 2. BİNYILDA AMİK OVASI Murat AKAR, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi muratakar@mku.edu.tr Müge BULU, Koç Üniversitesi- Ulaş AVŞAR, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Anadolu, Yakındoğu ve Doğu Akdeniz bağlamları içerisinde bir tampon bölge olma özelliğini koruyan Hatay ilinin Amik Ovası, M.Ö. 2. binyılda krallıklardan imparatorluklara kadar uzanan sosyal, ekonomik ve politik süreçlerin bölgesel ölçekte kesintisiz olarak tanımlanabildiği zengin bir arkeolojik dokuya sahiptir. Mukiş Krallığı’nın başkenti Aççana Höyük, Eski Alalah kentinde yürütülen arkeolojik araştırmalara bağlı kesintisiz stratigrafik tabakalardan elde edilen maddi kalıntılar ve yazılı belgeler üzerinden öncesinde Yamhad Krallığı, akabinde Mitanni ve Hitit imparatorluklarına bağlanmış bir bölgenin sosyal ve ekonomik süreçlerinin şekillenmesinde rol oynayan faktörler çok noktalı ve çok yönlü bir araştırma projesi kapsamında tanımlanabilmiştir. Bölgesel ölçekteki değişimler yüzey araştırmaları üzerinden okunabilirken, yüksek kırsalda (Altınözü) Toprakhisar Höyük’te yürütülen araştırma-kurtarma kazılarıyla birlikte bölgenin sadece başkent Alalah üzerinden değil, aynı zamanda kırsal yerleşimleri bağlamında değerlendirilmesine olanak sağlanmıştır. Jeo-arkeolojik araştırmalar ekseninde elde edilen iklimsel ve çevresel kayıtların arkeolojik sonuçlarla olan bağımlı ilişkisinin de irdelendiği çok noktalı bu araştırma projesi kapsamında Amik Ovası’nın M.Ö. 2. binyıl dinamiklerine bölgesel ve noktasal ölçekte yüksek çözünürlüklü bir bakış açısı sunulmuştur. 21 ERZURUM-PULUR HÖYÜK'TE YENİ DÖNEM KAZI ÇALIŞMALARI VE DOĞU ANADOLU ARKEOLOJİSİNE KATKILARI Dr. Öğr. Üyesi Rabia AKARSU, Atatürk Üniversitesi ozcanrabia@gmail.com Erzurum şehrinde önemli bir kültür mirası olan Pulur Höyük’te 61 yıl aradan sonra arkeolojik kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ve maddi desteği ile Erzurum Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında ve Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde Dr. Öğr. Üyesi Rabia Akarsu’nun bilimsel koordinatörlüğünde 12 kişiden oluşan ekiple 2021 yılında başlatılmıştır. Pulur Höyük 2021 yılı kazı çalışmalarına ayrıca Erzurum Valiliği, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Erzurum Büyükşehir Belediyesi ve Aziziye Belediyesi de katkı ve destekte bulunmuştur. Pulur Höyük, Erzurum ilinin 20 km batısında, Aziziye ilçesine bağlı Ömertepe Mahallesi’ndedir. Oldukça geniş bir alana yayılım gösteren Pulur Höyüğün konisini kapsayan alan 140x120 m, en geniş yayılımını kapsayan alan ise 600x500 m boyutlarına sahiptir. Aynı zamanda Koşay dönemi kazılarında höyüğün 17 metre yükseklikte olduğu belirtilirken, günümüzde bu yüksekliğin 15 metreye düştüğü tespit edilmiştir. Pulur Höyük’te 2021 yılı kazı çalışmaları, 1960 yılında Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Üniversitesi’nin desteklediği, Hamit Zübeyr Koşay ve Hermann Vary tarafından yapılan kısa süreli kazı çalışmalarından sonraki ikinci dönem kazılarını oluşturmaktadır. Günümüz araştırma tekniklerinin uygulandığı Pulur Höyük’te farklı bilim dalları ile gerçekleştirilen disiplinler arası cbilimsel çalışmalar ile Doğu Anadolu Arkeolojisi’nde Kalkolitik Çağ’dan itibaren bilgi boşluğunun doldurulması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda Pulur Höyük’te yeniden başlayan arkeolojik kazı çalışmalarında höyüğün batı kesiminde yoğunlaşılmıştır. 2021 yılı çalışmalarından elde edilen önemli sonuçlardan birisi, Koşay dönemi kazılarında tabaka olarak ortaya konamamış olan Erken Demir Çağı’na ait arkeolojik izlerin tespit edilmesi olmuştur. İkinci olarak ise, Karaz kültürünün az bilinen mimarisine yönelik arkeolojik izlere ulaşılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle ilerleyen senelerde devam edecek olan kazı çalışmalarında Erzurum Ovası’nda ve parçası olduğu Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde anahtar yerleşim olma niteliği taşıyan Pulur Höyük’te arkeolojik bulguların açığa çıkarılmasına ve araştırılmasına devam edilecektir. 22 23 TRABZON BÖLGESİNDE YENİ ARKEOLOJİK VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Hülya ÇALIŞKAN AKGÜL, Karadeniz Teknik Üniversitesi hulyaakgul@ktu.edu.tr Sinan KILIÇ, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Serkan KILIÇ, Karadeniz Teknik Üniversitesi Erkan YILMAZ, Ankara Üniversitesi 2018 yılında başlayan Trabzon İli Protohistorik Dönem Yüzey Araştırması Projesinin (TYAP- YA016101(2018)) üçüncü sezonunu oluşturan 2021 yılı arazi çalışmaları Eylül ayında, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin ve Trabzon’daki yerel kurumların desteği ve ekip üyelerinin özverili çalışmaları ile gerçekleştirilmiştir. Bu sezondaki çalışma sahası, Trabzon ilinin batı yarısını oluşturan Maçka, Düzköy, Akçaabat, Tonya, Şalpazarı ve Beşikdüzü ilçelerini içermektedir. 2021 yılında Tonya’da çakmaktaşı ve obsidyen yontmataş buluntuların saptandığı yeni bir mağara tespit edilmiştir. 2019 yılında Düzköy ilçesinde Koskarlı Mağarası’nın saptanmasının ardından yeni bir mağaranın tespit edilmesi, bölge prehistoryasının artan önemini ortaya koymaktadır. Yine 2019 yılında Maçka ilçesi Kalecik Kalesi’nde tespit ettiğimiz Erken Demir Çağı’na tarihlenir nitelikteki çanak çömlek buluntu repertuarına yeni veriler dâhil edilmiştir. Trabzon ilinin en batısındaki ilçelerde kaya mezarı olarak tanımlanan buluntu alanları ile karşılaşılmıştır. Üçüncü sezon, arazi çalışmalarının yanı sıra uzaktan algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri tekniklerinin daha fazla uygulandığı bir çalışma sezonu olmuştur. Söz konusu teknikler sayesinde, bölge arazisinin zorlu şartlarından dolayı arazide elde edilen sınırlı verilere yenileri eklenmiştir. Bu çalışmada, 20 gün süren arazi çalışmalarında incelenen 49 adet buluntu alanı ve elde edilen veriler ele alınacaktır. mailto:hulyaakgul@ktu.edu.tr 24 VAN GÖLÜ HAVZASI’NIN GÜNEYİ: YENİ ARKEOLOJİK GÖZLEMLER Dr. Gulan AYAZ, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi gulanayaz@gmail.com Van Gölü Havzası’nın ve Van il merkezinin güneyinde Gevaş, Bahçesaray, Çatak, Gürpınar ve Başkale ilçeleri yer almaktadır. Söz konusu ilçeler güneyindeki Dağlık Şırnak ve güneydoğusundaki Hakkâri ile birlikte oldukça sarp bir topografyaya sahiptir. Van Gölü Havzası’nın güneyinden itibaren başlayan bu sarp topografyanın ana karakteristiğini Doğu Toroslar oluşturur. Güneydoğu Torosların devamı olarak Botan Çayı’nın kuzey doğusundan itibaren Doğu Toroslar olarak devam eden silsileler; kuzeyde Hizan’dan (Bitlis) başlayarak doğuda Bahçesaray, Gevaş (Van); güneyde Eruh, Pervari (Siirt) ve Uludere, Beytüşşebap (Şırnak) güneydoğu uçta Hakkâri’de Zagros üçgenine kadar inen (yaklaşık 115x230 km’lik bir alan) geniş bir coğrafyayı kaplar. Tüm bu geniş dağlık coğrafya içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle Gevaş, Bahçesaray ve Çatak ilçeleri ile sınırlanan bir alanda 2021 yılında yüzey araştırmalarına başlanmıştır. Orta Demir Çağ’da Urartu Krallığı ve Assur İmparatorluğu arasında tampon bölge konumundaki Doğu Toros silsilelerinin hâkim olduğu dağlık alandaki bilimsel çalışmalara iki önemli sorudan hareket edilerek başlanmıştır. İlki Urartu’nun güney sınırına ilişkin veriler elde edilebilir mi? İkincisi son yıllarda arkeolojik peyzajı dirheler ile çizilen Dağlık Şırnak bölümünün hemen kuzeyinde konumlanan Çatak ve Bahçesaray ilçelerinde dirhe türü yapıların izleri sürülerek kuzey sınırları çizilebilir mi? Çatak ilçesinden başlanılan saha çalışmalarının ilk sonuçları sorulara cevap oluşturabilecek nitelikte verilere ulaşılabileceğini göstermiştir. Urartu ve Assur arasındaki sarp dağ silsilelerinin hâkim olduğu coğrafyayı işaret eden Assur yazıtları ve Assur kabartmalarının yeni arkeolojik verilerle desteklenebileceğini söylemek olasıdır. Kuzeyde Van Gölü havzası ile Urartu coğrafyasına batıda ise Botan havzası ile Assur yayılım alanına açılan Çatak kale ve dirhe türü yapıların içi içe geçtiği bir görünüm sergilemektedir. 25 KLAROS YK SEKTÖRÜ ROMA DÖNEMİ KALİTELİ SERAMİK GRUPLARI: İLK GÖZLEMLER Arş. Gör. Hakan AYCAN, Ege Üniversitesi aycan.hakan@ege.edu.tr Klaros Kutsal Alanı, kuruluşundan terk edilişine değin önemli bir dini merkez olmuştur. Kuruluşunun hemen ardından yaşanan popülarite artışı, arkeolojik olarak en iyi biçimde, bahsedilen artışın zirveye ulaştığı Roma döneminde gözlenebilmektedir. Bu noktada, Roma döneminde aktif olarak kullanılmış Yapı Konutları (YK) Sektörü, ön plana çıkmakt adır. Bir yönetici sınıfın ikamet ettiği, zaman zaman ise önemli kimselerin misafir edildiği düşünülen komplekse ait zengin arkeolojik materyal arasında, Roma seramikleri dikkati çekmektedir. Roma seramikleri içinde, literatürde “fine ware” olarak tanımlanan seramik grupları üzerine yapılan ilk çalışmalar sonucunda, bu gruplara yönelik olarak zengin bir repertuar tespit edilmiştir. İncelenen seramikler arasında; doğu sigillatalardan A, B ve C grupları, İtalyan Sigillata gruplarından Arezzo ve Puteoli’de üretilmiş örnekler vardır. Kırmızı astarlı seramikler arasında ise, Phokaia, Afrika ve Açık Renkli Seramik grupları yer almaktadır. Bahsedilen gruplar dışında, kil ve astar özellikleriyle diğer tüm gruplardan ayrılan ve yerel üretimi düşündüren örnekler de mevcuttur. Tüm grupların yoğunluğu, Klaros’un, bu grupların üretim merkezlerine olan mesafesi ile paralellik göstermektedir. Diğer yandan yakınlık-uzaklık ilişkisinin ötesinde, Klaros’a İtalya ve Afrika gibi daha uzak merkezlerden gelen örnekler ayrıca önem taşımaktadır. Sonuç olarak, gerek bazı mekânlarında kronolojik bir stratigrafiye sahip YK Sektörü özelinde, gerek de Roma döneminde oldukça önemli bir noktada yer alan Klaros Kutsal Alanı genelinde, farklı açılardan değerlendirmeler yapmaya izin verecek veriler incelenmeye başlanmıştır. İlerleyen dönemlerde sürdürülecek çalışmalar, bir yandan Roma döneminde Klaros’a dair mevcut verileri artırırken, diğer yandan Roma seramik çalışmalarının terminolojik, tipolojik ve kronolojik alanlarına katkı sağlayacaktır. 26 Resim 1: Klaros Genel Vaziyet Planı ve YK Sektörü Resim 2: Seramik gruplarından örnekler; yukarıdan aşağıya birinci sırada İtalyan sigillatalar, ikinci sırada A, B ve C grubu sigillatalar, üçüncü sırada yerel (?) sigillata ve Phokaia Kırmızı Astarlı Seramiği, en altta Afrika Kırmızı Astarlı Seramiği ve Açık Renkli Seramik örneği. 27 MACARLI ABDULLAH BEY’DEN GÜNÜMÜZE YARIMBURGAZ MAĞARASI VE YENİ GALERİLER Prof. Dr. Şengül AYDINGÜN, Kocaeli Üniversitesi sengul19@gmail.com Dr. Emre KURUÇAYIRLI, Boğaziçi Üniversitesi Dr. Metin ALBUKREK, GALERİ Mağara Araştırma Grubu Dr. Öğr. Görevlisi Haldun AYDINGÜN, Kocaeli Üniversitesi Bülent ERDEM, GALERİ Mağara Araştırma Grubu Karl Eduard Hammerschmidt (1801-1874), diğer adıyla Macarlı Abdullah Bey, 1850 yılında Türkiye’ye geldikten sonra Türkiye jeolojisi, entomolojisi ve paleontolojisi konusundaki önemli araştırmalar ve yayınlar yapmış, koleksiyonlar oluşturmuş bir hekim ve doğa bilimcidir. Mekteb- i Tıbbiye-yi Şahane’de jeoloji eğitimini başlatan ve bu okul bünyesinde bir Doğa Tarihi Müzesi kuran da kendisidir. Verhandlungen der kaiserlich-königlichen geologischen Reichsanstalt’ın (Avusturya-Macaristan İmparatorluk Jeoloji Dairesi Oturumları) 30 Eylül 1869 tarihli raporu içinde yayımlanan makalesinde (“Die Umgebung des See’s Kütschücktschekmetché in Rumelien”) Küçükçekmece Gölü çevresinde Yarımburgaz Mağarası hakkında ilk bilimsel raporu hazırlamış ve insan eliyle mağarada oluşturulmuş kilise düzenlemesi ile lahitlerden bahsetmiştir. Abdullah Bey 1870 ve 1874 yıllarında da mağarayı detaylı incelemiş ve bu yazılar Trakya’da ilk Arkeolojik çalışmalarının da başlangıcı olmuştur. Abdullah Bey’in yazılarının ardından 1900 yılında Bousquet, 1921 yılında Harun Reşit Kocahan, 1927 yılında Hovasse, 1932 yılında Hubbard, Yarımburgaz Mağarası hakkında yazılar ve araştırmalar gerçekleştirmişlerdir. Bu çalışmalarda mağaranın jeolojik yapısı öne çıkmıştır. Hovasse ilk kez mağaranın haritalandırmasını yapan ve içindeki resimlerden yola çıkarak mağarada orta tunç çağının varlığına işaret eden kişidir. Hubbart ise mağaranın tarihöncesi insanlar tarafından kullanıldığı belirten kişidir. Mağarada arkeologlarca ilk çalışma 1959 yılında Şevket Aziz Kansu tarafından yapılmıştır. 1964/65 yıllarında İsmail Kılıç Kökten ve Necati Dolunay’ın katılımıyla yapılan çalışmalarda mağaranın Orta Paleolitik dönem yerleşkesi olduğu düşünülmüştür. Mehmet Özdoğan 1986 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi adına Dr. Alpay Pasinli’nin başkanlığında bir kurtarma kazısı başlatarak mağaradaki tarihöncesi dönem tabakalaşmalarını tespit etmiştir. Kazıyı, 1988-1990 arasında yine müze başkanlığında Güven Arsebük yönetmiştir. Böylece mağaranın günümüzden 384.000 yıl öncesine uzanan insanlık tarihine ait izleri belgelenmiştir. 2007 yılından itibaren İstanbul Tarihöncesi Çağlar Yüzey Araştırması projemiz kapsamında mağarada zaman zaman Türkiye Mağaracılık Federasyonundan Galeri Mağara grubuyla incelemeler yapılmaktadır. Bu çalışmalarda daha çok tahribatlar belgelenmiştir. Ancak, 2021 yılı çalışmalarımızda mağaranın bilinen galerileri dışında farklı galerilere sahip olduğu anlaşılmıştır. Galeri Mağara grubunca zor şartlarda ulaşılabilen bu galerilerin sarkıt ve dikitlerle dolu olduğu tespit edilmiştir. 28 Resim 1: Macarlı Miralay Abdullah Bey (Karl Eduard Hammerschmidt (1801-1874) Resim 2: Yeni belirlenen galerilerden birisi. 29 BATHONEA'DAKİ VİKİNGLER Dr. Haldun AYDINGÜN, Onsekiz Mart Üniversitesi haldunaydingun@hotmail.com Orta Çağ'ın 9., 10. ve 11. yüzyıllarında Bizans ile Kuzey halkları (İskandinavlar, Vikingler, Rhos/Rus ve Varanglılar) arasında yoğun ticari ve kültürel ilişkiler gelişmişti. Doğu Avrupa ve Baltık Denizi bölgesini Konstantinopolis'e bağlayan, Bizans mallarının ve kültürel yapı ile dini fikirlerin kuzeye ulaştığı iki ana rota bulunmaktaydı ve bu rotalar aynı zamanda Orta Çağ Kuzey Avrupa uygarlığının temellerini oluşturmuştu. Kuzey halkları (Viking ve Varangianlar), popüler kültürümüzde sıkça tasvir edildiği gibi savaşçıydılar ve bu yüzyıllarda Konstantinopolis'e birden fazla saldırı düzenlediler. Bu halklar aynı zamanda Bizans’ın zengin ve çeşitli mallarını ülkelerine götürmek isteyen hevesli tüccarlardı. Ortaçağ kroniklerinde kuzey halklarının Konstantinopolis’e ziyaretlerine dair yeterli kanıtlar bulunmaktadır. Bu kaynaklarda Viking ve Varangianların savaşçı olarak artan ünleri nedeniyle Bizans İmparatorluk Muhafız alaylarında “Varang Muhafızları” adı altında dahil oldukları da bilinmektedir. Ancak, Ayasofya'nın tırabzanına kazınmış küçük bir grafiti dışında, Konstantinopolis'teki varlıklarının, ziyaretlerinin ve kalışlarının maddi kanıtları neredeyse yoktur. Küçükçekmece Gölü'nün Avcılar kıyılarında Bathonea kazılarında yürütülen çalışmalarda bölgede kuzeylilerin varlığını kanıtlayan çok sayıda küçük buluntuya ulaşılmıştır. Vikinglerin ve bugünkü Rusların atası olan Varangianların Konstantinopolis’le yapmak istedikleri ticari ilişkileri belirli prosedürler içermekteydi. Bizanslı yetkililer, kuzeyli tüccarları aynı anda 30'dan fazla olmayan birey ile kente silahsız ve yalnızca şafaktan alacakaranlığa kadar kalacak biçimde mal alışverişi yapmalarına izin veriliyordu. Bu grupların gece boyunca şehirde kalmalarına izinleri yoktu. Kuzeyli tüccarlara kent surlarının dışında, gemilerini yanaştırıp gecelemeleri için ne çok yakın ne de çok uzak olmayan bir yer gösterilmişti. Böylece bir Viking/Rus/Varangian geçici konaklama merkezi oluşturulmuştu. Bathonea kazılarında ortaya çıkarılan buluntular ve liman tesisleri bu bölgeyi işaret ediyor olabilir. 30 2019-2020 YILI IASOS ÇALIŞMALARI Prof. Dr. Asuman BALDIRAN, Selçuk Üniversitesi abaldiran@gmail.com Her yıl olduğu gibi Iasos Antik Kenti kazı çalışmalarımız alanda oluşan yoğun çalı ve bitki temizliği ile başlamıştır. Antik kentin önemli yapılarından biri olan Mozaikli Villa I olarak adlandırdığımız yapı ilk olarak D. Levi tarafından 1968 yılında tespit edilip, bu alandaki çalışmalar 1970- 1971 tarihleri arasında yapılmıştır. Mozaikli Villa I, antik kent merkezinden uzakta, yarımadanın güney yönündeki doğuya bakan yamaçta inşa edilmiştir. Yapı MS 2. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bazı odalarının duvarlarında freskler, zeminlerinde ise mozaik bezeme bulunan yapıda, birbiri ile bağlantılı 4 oda pastas’a ve büyük bir peristil’e açılmaktadır. Öncelikle bu yapının daha önceki yıllarda yapılmış olan ancak periyodik bakımları yapılmadığı için çürümüş olan koruma çatısındaki bozulmaların tespiti yapılmıştır. Doğal olarak çürüme ve yer yer oluşan çökmeler sonucunda koruma çatısı mozaik ve freskleri koruyamadığı için, bir uzman raporu ile yapılması gereken işlemler belirlenmiştir. Bu çalışmaya yönelik olarak aldığımız uzman raporu doğrultusunda proje hazırlama aşamasına geçilmiştir. Yarımadadaki tepenin kuzeydoğu yamacına inşa edilmiş, antik kentin diğer bir önemli yapısı olan tiyatronun rölöve ve restitüsyon çalışmalarına başlanmıştır. Ne yazık ki tiyatronun oturma sıralarını oluşturan bloklar günümüzde mevcut değildir. Bu bloklar Osmanlı Hükümeti zamanında dalgakıran ve liman dolgusu için gemilerle İstanbu’a taşınmıştır. Tiyatrodan günümüze ulaşabilen kısımlar, oldukça sağlam bir şekilde görülebilen analemma duvarlarıdır. Bu duvarların inşa tekniğine göre tiyatro MÖ 4.yüzyıla tarihlenmektedir. Yapıda MÖ 179-146 yılları arasında onarım çalışmalarının yapıldığına ilişkin bilgiler, kuzeybatı analemma duvarının alt kısmındaki yazıttan anlaşılmaktadır. Agora’da, agoranın güney ve doğu stoaları’nın birleştiği köşeye yakın bir alanda gerçekleştirdiğimiz kazı çalışmalarında, üst tabakalardan Doğu Roma Dönemi’nin sonlarına tarihlendirdiğimiz sırlı seramik parçaları ortaya çıkmıştır. Devam eden çalışmalar sırasında ikisi envanterlik özellik taşıyan altı adet sikke kaydedilmiştir. Buradaki açmada, alt tabakalarda Klasik Dönem’e tarihlendirilen, siyah sırlı, formu belirlenemeyen seramik parçaları ele geçmiştir. Ayrıca aynı açmada iri, palamut cinsine benzer balıkların kemiklerinden, işlenmiş oyun taşları, kemik kesici alet sapı ve bronz bir fibula parçası da buluntular arasında yer almaktadır. 31 TARİHÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE: ŞEREF HÖYÜK / KOMAMA VE ÇEVRESİ YÜZEY ARAŞTIRMASI Prof. Dr. Ralf BECKS, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ralfbecks@mehmetakif.edu.tr Göller Yöresinin güneybatısında yer alan Şeref Höyük, yörenin en büyük höyüklerinden biri olup, Geç Kalkolitik Dönemden başlayan neredeyse kesintisiz tabakalanması Roma Dönemine dek devam eder. Civarda bulunan yazıtlar yardımıyla Augustus’un kurduğu Roma Koloni kenti Komama, Şeref Höyüğe yerleştirilmektedir. Höyük yolların kavşağında konumu ile stratejik öneme sahiptir. Burası Antik dönemde Milyadeis olarak da bilinmektedir. 2014’ten bu yana yürüttüğümüz Şeref Höyük Yüzey Araştırması çerçevesinde, yerleşim Prehistorik Dönemlerden itibaren geniş bir zaman diliminde, egemenlik alanıyla bir arada ele almaktayız. Bu sayede bölgedeki yerleşim sistemleri ve hiyerarşisinin anlaşılması, arazi kullanımında zaman içerisinde meydana gelen değişimlerin gözlenmesi mümkün olmaktadır. 2021 yılı çalışmaları yaklaşık bir ay sürmüştür. Bu yıl yapılan araştırmalar daha çok Höyüğe konsantre olmuştur. Jeofizik ölçümler ve intensiv metodla yürütülen araştırmalar ile Şeref Höyüğün toprak altı kalıntılarının anlaşılması ve kullanım aralığı tespiti gibi başlıklar üzerinde durulmuştur. Höyükte önceden belirlenen çeşitli kısımlarda özellikle Jeoradar yöntemi ile yapılan taramalar pek çok yapı kalıntısını gözler önüne sermiştir. Yüzeyde hiçbir emarenin gözlenmediği höyüğün mimarisine dair güçlü veriler elde edilmiştir. 2021 yılında Şeref Höyük üzerinde sistematik intensiv araştırmaya devam edildi. 20 x 20 metrelik karelajlar halinde toplamalar yapılarak binlerce keramik parçası, çatı kiremiti ve benzeri malzeme istatistiksel anlamda değerlendirildi. Bu yıl yaklaşık 40 plankarede malzeme toplanmıştır. Çalıştığımız alanlarda en erken buluntular Erken Tunç Çağı’na aittir. Özellikle boyalı keramikler ile ön plana çıkan Demir Çağı buluntuları dikkati çeker. Yüzeyde ayrıca aralarında sikke, dokuma aletleri gibi çok sayıda küçük buluntu ele geçmiştir. 2021 yılında özellikle egemenlik alanında tespit edilen yazıtların okunması ve belgelenmesi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca egemenlik alanında ekstensiv metodla yürüttüğümüz tespit ve belgelemeler kapsamında yapılan çalışmalara devam edilmiştir. 32 DAĞLIK PİSİDYA'DA BİR KOLONİ KENTİ: KREMNA / BAŞLARKEN Prof. Dr. B. Ayça POLAT BECKS, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi aycapolat@mehmetakif.edu.tr Pisidia’nın Hellenistik kökenli önemli kentlerinden biri olan Kremna günümüzde Burdur’un Bucak İlçesi yakınlarında kalır. Dağlık çevrede yer alan kent yüksek kayalık bir plato üzerine konumlanır. Hemen doğusundan geçen Kestros Vadisi’ni kontrol altında tutan kent, doğu güzergâhında Pisidia’nın Pamphylia’ya açılan kapısıdır. Roma İmparatorluk Döneminde Augustus tarafından, Pisidia Bölgesini kontrol altında tutmak, kuzey-güney bağlantısını sağlayan Via Sebaste güzergâhını korumak ve doğudan -Kilikia ve Pamphylia’nın kuzeydoğusundan- gelen savaşçı Homonad kavimlerine karşı bölge savunmasını güçlendirmek amacıyla “Colonia Iulia Augusta Felix Cremna” adıyla Roma Kolonisi ilan edilmiştir. Bugün Kremna’ya bakıldığında Erken Roma İmparatorluk Dönemi’nin kent plancılığı ve mimarisine dair önemli izler görmek mümkündür. Hadrianus zamanında tüm güneybatı Anadolu kentleri gibi Kremna’da da ciddi yapı faaliyetleri gözlenir. Bu dönemde kente Bazilika-Forum kompleksi inşa edilmiştir. Kremna’nın her iki tarafı dükkânlarla sınırlı, en az 230 m. uzunluğa sahip sütunlu caddesi, kentteki iki agora ile birlikte Roma Döneminde kentte zengin bir sosyal-ekonomik yaşantı olduğunu gözler önüne serer. Kremna’da yapılan kazılar 1970’lerde Prof. Dr. Jale İnan tarafından gerçekleştirilen kısa süreli kurtarma kazıları ile sınırlı kalmıştır. Pisidia ve güneybatı Anadolu arkeolojisi içerisinde Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemleri şehirciliği, anıtsal mimarisi, sivil mimarisi, kent savunması, heykeltıraşlık, keramik üretimi gibi konularda önemli bilgi kaynağı olan Kremna’nın bilimsel bir bakış açısıyla ele alınıp araştırılması amacıyla 2021 yılından itibaren bilimsel kazılara başlanmıştır. İlk sezonlarda öncelikle var olanın belgelemeye yönelik çalışmalar yürütülmesi planlanmıştır. 2021 yılında yüzey temizliği sonrası ölçüm ve plan çıkartılması çalışmaları yürütülmüştür. Ayrıca hem kazılar öncesi sağlıklı planlama yapılabilmesi hem de kentin arkeolojik potansiyelinin anlaşılabilmesi amacıyla önceden belirlenen alanlarda Jeofizik taramalar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yapı bazlı orthofotolar hazırlanmıştır. Yapı elemanlarının belgelenmesine başlanarak manuel çizimler yanı sıra, lazer tarayıcıdan faydalanılmıştır. Ayrıca flora araştırmaları kapsamında botanik çeşitliliğinin belgelenmesine yönelik adımlar atılmış ve bitki türleri tespit edilmiştir. Bu makalede 2021 yılında yaptığımız ilk tespitler ve yeni bir kazıya başlarken Hellenistik-Roma Dönemi kentinin bilimsel potansiyelini anlatılacaktır. 33 Resim 1: Kremna Hamam kompleksi temizlik sonrası Resim 2: Kremna güney kent kapısı, temizlik sonrası 34 YUKARI DİCLE HAVZASINDA ÇANAK ÇÖMLEKSİZ NEOLİTİK B MİMARİSİNDE DEVAMLILIK VE DEĞİŞİM: GRE FILLA ÖRNEĞİ Doktora Öğrencisi Özlem EKİNBAŞ CAN, Kocaeli Üniversitesi ozlemekinbas@gmail.com Yukarı Dicle Havzası’nın kuzey kenarında yer alan ve Ambar Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında 2018 yılından bu yana kazılan Gre Fılla’da 0,5 ha alanda 7-8 m yükseklikte arkeolojik dolgu bulunmaktadır. Yerleşimin ana evresini oluşturan Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem tabakaları, kalibre edilmiş tarihlere göre MÖ 9300-7500 yılları arasına aittir. Çanak Çömleksiz Neolitik B evresine tarihlenen oval ve köşeleri yuvarlatılmış dörtgen planlı çukur yapıların yanı sıra hücre planlı, payandalı, geniş tek odalı, tabanları taş döşeli yapılardan, dal örgü duvarlı ve ahşap direkli kerpiç yapılara kadar uzanan bir çeşitlilik gösteren mimari anlayış, karmaşık bir yapıya sahiptir. Yapıların tamamına yakını yaklaşık aynı aks üzerinde bir ya da birden çok kez yeniden inşa edilmiştir. Dörtgen yapılar çok tabakalı olmalarının yanı sıra, Çanak Çömleksiz Neolitik B evresi boyunca eski yapıların terk edilerek üzerlerine farklı yapıların inşa edildiği, devamlılık ve değişim gösteren alt evreler oluşturmuştur. Erken ÇÇNB evresinde yapılar küçük boyutlu ve az odalı, Orta ÇÇNB evresinde daha geniş alan kaplayan ve yeni plan tasarımları göstermesine karşın eski plan şemalarının sürdüğü yapılardan oluşmuş, geç ÇÇNB evresinde daha büyük alan kaplayan çok odalı yapılara dönüşmüştür. Devamlılığın yerleşimin uzun süre aynı topluluk tarafından kullanılmış olabileceğini düşündürmesine karşın, değişimin bin yılı aşkın süre zarfında bu topluluğun yaşam tarzındaki değişime işaret edebileceği değerlendirilmektedir. Bu çalışmada yerleşim sakinlerinin yaşam alanlarını düzenleme biçimleri ve mekânsal bağlamları mimari üzerinden sorgulanacak ve çözümleme önerileri tartışılacaktır. 35 Resim 1: Stelli yuvarlak planlı Yapı 15 1a: Yapı 15 doğu duvarda yer alan niş 1b: Yapı 15 içerisinde doğu payeler arasında yer alan taş sunaklar, domuz heykelleri ile beraber insan heykeli 2: Yapı 8 2a: Yapı 8 içerisinde ele geçen malahitler 2b: Yapı 8 kuzey payeler arasında açığa çıkarılan fallus heykeli 36 Resim 2: a: Hücre planlı yapı örneği b: Payandalı yapı örneği 37 KENDALE HECALA: YUKARI DİCLE HAVZASINDA YENİ BİR NEOLİTİK VE ERKEN KALKOLİTİK DÖNEM YERLEŞİMİ Doktora Öğrencileri Şakir CAN- Şeyma ÇİFTÇİ, Kocaeli Üniversitesi cansakircs@hotmail.com Yukarı Dicle Havzasının kuzey kenarında yer alan küçük boyutlu bir yerleşim olan Kendale Hecala, Ambar Barajı Kurtarma Projesi kapsamında 2018 yılından beri kazılmaktadır. Höyükte Orta Çağ, Erken Kalkolitik (Ubeyd) ve Geç Neolitik dönemlere tarihlenen yerleşim katmanları açığa çıkmıştır. Radyokarbon tarihlerine göre Geç Neolitik dönem MÖ 6700-5100, Erken Kalkolitik dönem ise MÖ 5100-4500 yıllarına tarihlenen yerleşim katmanlarında yerleşim planlaması önemli bir değişime uğramadığından, bu süre zarfında yerleşimi aynı topluluğun kullanmış olabileceği düşünülmektedir. Geç Neolitik dönemde taş temelsiz pisé duvarlı tek ya da iki mekânlı konutlar, Erken Kalkolitik dönemde taş temelli, birkaç odalı yapılar kullanılmıştır. Bu yapıların duvarlarında inşa malzemesi olarak kullanılmış ve iyi şekilde korunmuş ahşaplar açığa çıkarılmıştır. Yapıların içinde ve dışında açığa çıkan bir ve birden fazla ocak eğimli ve düz olmak üzere iki tiptedir. Yerleşimin hemen her döneminde açığa çıkarılan bebek ve çocuklara ait basit toprak mezarlarda herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Küçük buluntu arasında en önemli grubu oluşturan seramik verilerine göre yerli kültür Geç Neolitik ve Erken Kalkolitik dönemler boyunca devamlılık göstermektedir. Buna göre, havzanın kuzey kenarındaki yerleşim, Dicle vadisinden farklı olarak yerel kültürünü değiştirmeyen yerel bir topluluk tarafından kullanılmıştır. Orta Çağa ait yapıların taş temelleri korunmuş olup, çok az sayıda buluntu ele geçmesi ve yapıların özensiz oluşu, mevsimlik bir yerleşime işaret etmektedir. Bebeklerin çömlek mezarlara gömülmesi de burayı kullanan kırsal topluluğun eski geleneklerini sürdürdüğünü göstermiştir. 38 BARTIN İLİ VE İLÇELERİ YÜZEY ARAŞTIRMASI (BİYA) 2021 YILI TESPİTLERİ Fatma BAĞDATLI ÇAM*, Bartın Üniversitesi fatmabagdatli@yahoo.com T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ‘nün izni ile yürütülmekte olan Bartın İli ve İlçeleri Yüzey Araştırması kapsamında, araştırma sorularının cevaplanması amacıyla 2021 yılı çalışmaları tamamlanmıştır. 2019 yılı çalışmaları sırasında, Bartın Liman bölgesi olası Parthenios/Parthenia Kome antik kentinin liman yerleşimi olması açısından önemli olduğu düşünülen bölgede, Geç Antik /Bizans Dönemine tarihlenebilecek duvar örgü sistemleri ve devşirme malzemeler, olasılıkla bir liman yerleşiminin varlığını kanıtladığı düşünülmüştü. Yine 2019 yılında Bartın limanından, nehir kıyısından güneye şehir merkezine uzanan vadiye hâkim konumda yer alan Kocareis Köyü büyük boyutlu lahitleri ve köy merkezindeki mimari buluntularla olası Parthenios/Parthenia Kome yerleşimi olabileceği konusunda kanıtlar sunduğu ortaya çıkmıştı. 2021 yılı çalışmalarında Bartın Boğazının güneyinde yer alan söz konusu alanda, çok daha kapsamlı bir araştırma planı oluşturularak, Kocareis ve Akgöz Köylerinin konumlandığı Manastır Tepe ve devamındaki Küçük Manastır Tepe’nin kuzeyindeki yerleşim alanları, güneyinde yer alan vadi içerisinde Dallıca Köyü ve mahallerinde tespitler yapılmıştır. Elde edilen veriler, söz konusu söz konusu vadiyi sınırlayan tepelik alanın tamamının nekropol alanı olarak kullanıldığı ve Kocareis Köyünün batısında Gagiller Mahallesinde, Bartın Nehri kıyısında yerleşime dair en kesin kanıtların tespit edilmesi, bir önceki sezonda muhtemel olduğunu düşündüğümüz Parthenia Kome (Parthenios) kentinin konumunu belirlediğimizi ortaya çıkarmaktadır. Bu alanın çok daha erken dönemlerden itibaren yerleşim gördüğünün ve en olası yerleşim alanı olduğunun kanıtı olarak aynı bölgede olasılıkla Tunç (Kalkolitik?) Döneme işaret eden höyük (tepe üstü yerleşim?) tespit edilmiştir. Dallıca Köyünün hemen doğusunda Kaman Köyü sınırlarında, dağın yamaçlarındaki üç adet kaya mezarı (Kaman Mağaraları) Parthenios ile Amastris arasındaki ana yol güzergâhının dışında kullanılan yol güzergâhının belirlenmesinde önemli kanıtlardır. Amasra sektöründe, Amastris hinterlandı içerisinde yer alan Bostanlar Köyündeki kaya mezarı, taş ocağı (işlik?) ve olası kaya anıtı dışında, geçtiğimiz yıllarda tespit edilen Amastris’e uzanan antik yolun devamı konusunda da önemli tespitler gerçekleştirilmiştir. Bu alanda hem antik yol güzergâhlarının tespiti ve aynı zamanda Amastris kentinin hinterlandı içerisindeki yerleşimler ile ilgili bilgiler elde edilmiştir. 2021 Yılı çalışmalarının bir diğer sonucu, Ulus bölgesinde ve Küre Dağları Milli Parkı sınırları içerisindeki dağlık alanda yapılan tespitler yardımıyla da iç Paphlagonia Bölgesinin yerleşim dokusuna yönelik önemli ipuçlarına ulaşılmıştır. 2022 yılı çalışmalarında Pathenia Kome yerleşim alanının yanı sıra önemli sektörlerden biri olarak Ulus Bölgesine odaklanması da planlanmaktadır. Böylece iç bölgelerdeki yerleşim * Araştırmaya destek veren Mükerrem KÜRÜM, Handan BİLİCİ, İzzettin ELALMIŞ, Ercan VERİM, Ali BORA, Sinan PAKSOY, Bülent ÖZTÜRK, Seher AKGÜN, Umut BOSTANCI, Suhal SAĞLAN, Erkan ALKAÇ’a teşekkürlerimizi sunarız. 39 dokuları tanımlanabilecek ve kıyı bölgeleri ile aralarındaki olası yol ağlarının tespit edilebileceği anlaşılmaktadır. 40 ARKEOLOJİK BULUNTULARA GÖRE ALİNDA ANTİK KENTİ VE ÇEVRESİNDE KÜLTLER Doç. Dr. Murat ÇEKİLMEZ, Adnan Menderes Üniversitesi mcekilmez@gmail.com Bu bildiride, Aydın ili, Karpuzlu ilçe merkezinde yer alan Alinda antik kenti ve çevresindeki arkeolojik araştırmalarda elde edilen tanrı ve tanrıça kültleriyle ilgili veriler değerlendirilmiştir. Alinda kent merkezi, Orta Mahalle ve Tütünlük Mahallesi’nin batısında, doğusunda Kale Tepe, güneyinde Kireçlik Tepe, kuzeyinde Maldanlık Tepe ve batısındaki Çiçekli Tepe arasındaki yüksek ve eğimli tepelerde konumlanmıştır. 16. yüzyıldan itibaren kent ve çevresi hakkında araştırmalar yapılmakla birlikte günümüzde arkeolojik yüzey araştırmalarına devam edilmektedir. Kentteki kültlerle ilgili ilk verilere kataloglarda rastlanmıştır. G. Mendel, 1914 yılında yayınlanan eserinde Aydın vilayeti, Çine kazasına bağlı Demirji’den bulunan bir Zeus heykelini kataloğuna dâhil etmiştir. Buluntu yerine bakıldığında bu eserin eskiden Demircidere olarak adlandırılan Karpuzlu’nun kent merkezindeki Alinda’dan bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu eser kentte bir Zeus kültünün olabileceğini göstermiştir. 2013 yılında G. Bockisch – P. Ruggendorfer ve L. Zabrana, Alinda’da dini yaşam, tapınak ve altarlarla ilgili son verileri değerlendirmiştir. Araştırmacılar erken dönemde Aphrodite ve Adonis kültü olabileceği üzerinde durmuştur. Yazıtlara göre Demeter ya da başka tanrıçalarla ilgili kültler olabileceği anlatılmaktadır. Bunun dışında Karpuzlu’daki Orta Mahalle’de, Zeus Labraundos’a adanmış üzerinde labrys bulunan bir altar ve diğer buluntular tespit edilmiştir. Aşağı şehirde yapılan çalışmalarda ele alınan tapınak ve temenos detaylı olarak araştırılmıştır. Bu araştırmaya göre İ.Ö. 4. yüzyıl özellikleri gösteren tapınağın Zeus’a adanmış olabileceği belirtilmektedir. Daha önceki yayınlarda belirtilen bu kutsal alan dışında son yapılan araştırmalarda elde edilen veriler ve antik çağ yazarlarının anlatımlarıyla birlikte kentte başka kültlerin de olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kentteki Zeus kültü yanında Demeter ve kızı Persepheone ile birlikte Zeus’un yer altı dünyasını temsil eden ikonografisiyle birlikte değerlendirilen yeni bir kült alanı saptanmıştır. Karia Bölgesi’nde Hekatomnos Sülesi’nin hüküm sürdüğü İ.Ö. 4. yüzyıl ve sonrasına tarihlenen bu yeni kült alanıyla birlikte bölgede bu sülale dönemindeki kutsal alanların yapılanması üzerinde durulmuştur. Zaten daha önce yapılan araştırmalarda Stratonikeia – Mylasa – Labraunda ve Alinda kentlerini birbirine bağlayan kutsal bir yol saptanmıştır. Labraunda Zeus Kutsal alanından çevredeki yerleşimlere bağlanan kutsal yol olduğu bilinmektedir. Zeus kültü dışında Alinda kültleri özellikle yakınındaki Alabanda Apollon ve Zeus Tapınağı, Labraunda Zeus Kült Alanı ve Amyzon Apollon – Artemis Tapınağı ve kültüyle birlikte değerlendirilmiştir. 41 MALAZGİRT SAVAŞ ALANININ TARİHİ TESPİTİ VE ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMASI PROJESİ Prof. Dr. Adnan ÇEVİK, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi cadnan@mu.edu.tr “Malazgirt Savaş Alanının Tarihi Tespiti ve Arkeolojik Yüzey Araştırması” projesi kapsamında 2020 yılından itibaren farklı disiplinlerden oluşan proje ekibi çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmalarda yüzey araştırmaları, sondaj kazıları, dijital arkeoloji çalışmaları, jeofizik ve coğrafi çalışmalar gibi saha da yapılan çalışmaların yanı sıra malzemelerin (küçük buluntuların) tasnifi ve tarihi metinlerin karşılaştırmalı okumaları gibi masa başında da yürütülen çalışmalar gerçekleştirilmektedir. 2020 yılında kazıları başlayan Ziyarettepe mezarlık alanında 2021 yılında da kazılar devam etmiştir. Bu kazılar sonucunda taş sanduka tipi mezarlar açılmış ve mezarlardan karbon 14 örnekler alınmıştır. Öngörüldüğü üzere bu alandan alınan karbon 14 testleri sonucunda mezarlık alanın geniş bir zaman diliminde kullanım gördüğü tespit edilmiştir. 2021 yılı yaz sezonunda Malazgirt Ovasındaki eski yol hatlarında yapılan sondaj kazıları sonucunda elde edilen bulgular ve bulguların savaş ilişkisi anlaşılmaya çalışmıştır. Söz konusu iki kazı alanı eski Ahlat ve eski Patnos yolları üzerinden seçilmiş ve bu tarihi yolların geçmişte de kullanıldığı düşünülmüştür. Çividüzü ve Üçtepe kazılarında 1 X 1 metrelik sondajlar açılmış ve çok sayıda metal eser ele geçmiştir. Ele geçen özellikle metal eserler bu alanların işlevleri hakkında bilgiler sunmuştur. Savaşın maddi kanıtları olduğu düşünülen bu eserlerin ok uçları, at nalı parçaları, caltrop, ve mızrak parçaları oluşturmaktadır. Malazgirt Savaşı’nın tarihi metinlerdeki anlatıları ile ilgili uzman bir ekip tarafından gerekli çeviriler ve çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Ancak savaş ile ilgili doğru bilgilerin bulunması ve bu bilgiler ile saha çalışmalarının desteklenmesi için karşılaştırmalı metin okumalar yapılmakta ve metinler arasında bağlantılar ve farklılıklar ortaya çıkarılmaktadır. Metinlerin satır aralarındaki özellikle coğrafi detaylar savaş alanının tespiti ile ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. Bu yüzden saha çalışmalarındaki detaylı ve titiz çalışmalar masa başında da sürdürülmekte, savaş ile ilgili karanlıkta kalmış detaylar aydınlatılmaya çalışılmaktadır. 42 MUŞ/VARTO- TEPEKÖY HÖYÜK KAZILARI: TUNÇ ÇAĞLARI VE BU ÇAĞLARIN KÜLTÜREL DEVAMLILIK SORUNU Dr. Yunus ÇİFTÇİ- Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ERDOĞAN, Yüzüncü Yıl Üniversitesi cftc.yns@gmail.com Tepeköy Höyüğü, Muş ili Varto İlçesi Tepeköy köyünün hemen kuzeydoğusunda, Erzurum Muş karayolunun 40. kilometresinde yer almaktadır. Şu an Alparslan II Barajı’nın suları altında olan höyükte kazılar ve C14 tarihleme yöntemi neticesinde 5 kültür tabakası ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan en erken tabakalar Erken Tunç (Erken Transkafkasya Kültürü) ve Orta Tunç Çağlarına aittir. Tepeköy Höyük’ün de Erken Tunç Çağı, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erken Transkafkasya Kültürü olarak adlandırılan, geniş bir alana ve zamana yayılan bir dönemi kapsamaktadır. Höyükte bu kültüre ait, kültürle özdeşleşmiş birçok kanıt olmasının yanında aynı dönemde ve aynı yerleşimde farklı kültürlere ait izlerde ele geçmiştir. Höyüğün Orta Tunç Çağı tabakası ise öne sürülen birçok önerinin tersi sonuçlar vermiştir. Genellikle bu dönem kültürlerinin pastoral- göçebe yaşam sürdükleri, çoğunlukla hayvancılıkla uğraştıkları gibi öneriler yapılmıştır. Ancak Tepeköy Höyük’te yapılan kazılarda yaklaşık 3,00 m kalınlığa ulaşan ve üç yapı katından oluşan kültür tabakası ortaya çıkarılmıştır. Dönemin geniş alana yayılan mimari öğeleri, dini-inanç- ritüel göstergeleri, ocakları, depolama birimleri ve diğer buluntu gruplarıyla Orta Tunç kültür ya da kültürlerinin yerleşik hayatına kanıtlar elde edilmiştir. Geç Tunç Çağı’na ait höyükte somut veriler ele geçmemesine karşın, Erken Demir Çağı’nın varlığı Tunç Çağı’nın sonlarında yerleşimin terk edildiğini ve çoğunlukla Orta Tunç Çağı için öne sürülen pastoral-göçebe yaşam biçiminin aslında bu dönemde etkin olduğunu akla getirmektedir. Tepeköy Höyük ilk olarak Erken Tunç Çağı’nda Erken Transkafkasya Kültürü ile yerleşim görmüş, çağın II. evresinden itibaren farklı bulguların Erken Transkafkasya Kültürü bulguları ile birlikte ele geçmeye başlamasıyla durum değişmeye başlamıştır. Özellikle Erken Tunç Çağı sonunda artan bu farklı malzemeler Orta Tunç tabakasında hem benzer hem de daha kaliteli ve çeşitli ele geçmiştir. Bu durum höyükte kültürel bir devamlılığın olduğunu göstermekle birlikte bazı sorulara cevap verirken yeni soruları da akla getirmektedir. 43 GENİŞ BÖLGELERDE PALEOLİTİK ÇAĞ YÜZEY ARAŞTIRMALARI İÇİN YÖNTEM ÖNERİSİ Doç. Dr. Berkay DİNÇER, İstanbul Üniversitesi berkay.dincer@istanbul.edu.tr Ülkemizde bugüne dek gerçekleştirilmiş Paleolitik Çağ’a yönelik araştırmalar Paleolitik Çağ arkeolojik varlıklarının sistematik olarak belgelenmesini sağlayamamıştır. 1800’lü yılların sonundaki başlangıcından 2000’li yılların başına kadar Türkiye’de tespit edilmiş Paleolitik buluntu yerlerinin sayısı 200’ü geçmemiştir. TAY Projesi tarafından envanterlenen Paleolitik buluntu yerlerinin sayısı son 20 yılda büyük oranda artarak 562’ye ulaşmış olsa da yaklaşık 800 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip bu ülke için bu sayı olmuş olanı yansıtmakta yetersizdir. Son yıllarda, Burdur, Bursa, Denizli, Eskişehir, Kütahya, Malatya, Sakarya, Sivas, Tekirdağ ve Van gibi illerde doğrudan Paleolitik Çağ arkeolojisine yönelik yüzey araştırmaları sayısal olarak artmış ve çok sayıda yeni buluntu yeri tespit edilmiş olsa da Türkiye’de geçerliliği sınanabilir bir yöntemle yapılacak Paleolitik yüzey araştırmalarına ihtiyaç bulunmaktadır. Sayısı artmış olsa da ve 1960’lı yıllardan daha modern yöntemlerle yapılıyor olsalar da gerçekleştirilen bu yüzey araştırmalarında hangi bölgelerin, neden ve nasıl araştırıldığıyla ilgili sistematik bir yönelim olmadığı bilinmektedir. Bu çalışmada coğrafi bilgi sistemleri, uydu görüntüleri, topografik haritalar yardımı ile oluşturulmuş sistematik ve her yere uygulanabilir bir yöntem önerilecektir. Yöntemin esası 1980’li yıllarda P. Benedict tarafından yayınlanmış ülke çapında geçerli yöntem ile yoğun yüzey araştırması yöntemlerinden bir tanesi olan “dog-leash” yöntemine dayanmaktadır. Bu yöntem iki yöntemin avantajlarını ön plana çıkarıp dezavantajlarını mümkün olduğunda azaltmaktadır. Yöntem özellikle bir ilin Paleolitik Çağ arkeolojisi açısından sistematik olarak standart bir şekilde incelenebilmesine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Ancak aynı zamanda bu yöntem, ölçeğin ilden ilçeye veya ilden ülkeye gibi değiştirilerek hassasiyetinin arttırılıp azaltılabilmesi sayesinden de değişik alanlarda uygulanmaya uygundur. Buna göre bir il için her on kilometrede bir oluşturulan gözlem noktaları belirlenecektir ve her gözlem noktasında yaklaşık 1,7 km yürünecektir. Böylelikle standart bir örneklem elde edilebilecektir. 44 AKÇADAĞ (MALATYA) DEMİR ÇAĞI YERLEŞİM MODELLERİ Doç. Dr. Sevgi DÖNMEZ, İnönü Üniversitesi sevgi.donmez@inonu.edu.tr Akçadağ, bulunduğu konum itibariyle, Tohma Havzası aracılığıyla Orta Anadolu’ya, Malatya Ovası ve Yazıhan Ovası aracılığıyla Kuzeydoğu Anadolu’ya, Sultansuyu Havzası aracılığıyla güneydoğu ve Akdeniz Bölgesi’ne açılmaktadır. Nurhak Dağları’nın büyük bir kısmı Akçadağ’da yer almakta olup bölgede, Elbistan Ovası’na uzanan derin vadi geçitleri, akarsu kaynakları, yüksek plato ve yaylalar yer almaktadır. Bölge, Akçadağ Ovası ve Sultansuyu Havzası ile yerleşik tarım toplulukları için, yüksekliği 2500 metreyi geçen Nurhak Dağları ile de mobilize tarım toplulukları için uygun yerleşim ve hareket imkânı sunmaktadır. 2020-2021 yıllarında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni ile Akçadağ İlçesi’nde gerçekleştirilen yüzey araştırmasında, Demir Çağı’na tarihlendirdiğimiz 20’den fazla yerleşim yeri ve bunun yanı sıra Kuzeydoğu Anadolu’da karşımıza çıkan kurganlar ile benzer özellik taşıyan birçok kurgan tespit edilmiştir (Fig. 1-2). Akçadağ’da tespit edilen Demir Çağı yerleşimleri, yükselti durumu ve arazi koşullarına göre höyük yerleşimi, sırt yerleşimi ve kale yerleşimi özellikleri göstermektedir. Özellikle Erken Demir Çağı’na tarihlenen yerleşimlerin çoğu, deniz seviyesinden 1500 metrenin üstündeki yükseklikte yer almakta olup bu yerleşimlerin bulunduğu alanlar, Nurhak Dağları’nın hayvancılık için uygun yaylalarında ve doğal savunma imkânı sunan sarp kayalık alanlarda yer almaktadır. Erken Demir Çağı yerleşim karakteri taşıyan kale ve sırt yerleşimlerinin yakınlarında ya da yerleşim üzerinde kurgan olarak nitelendirebilecek çok sayıda yığma tespit edilmiştir. Bu çalışmada, Demir Çağı’nda yüksek yayla kültürleri ve yerleşik tarım kültürleri açısından Akçadağ Bölgesi’nin önemi, yerleşimlerin özellikleri ve araziyi kullanım biçimleri tartışılacaktır. 45 Resim 1 Resim 2 46 BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE KAYALIDERE Dr. Öğr. Üyesi Sabahattin ERDOĞAN- Uzman Murat ŞEN sabahattinerdogan@gmail.com Urartuların batıya açılan yol güzergâhları üzerindeki en önemli merkezlerden biri olan Kayalıdere Kalesi konumu itibariyle de bu bölgeleri kontrol eden önemli bir eyalet merkezi durumundadır. Kale, modern Varto İlçesi’nin güneydoğusunda, Murat Nehri’nin güneye doğru keskin bir dirsek yaptığı verimli arazilerde yer almaktadır. Urartu mimarisinde görüldüğü üzere etrafı masif bloklardan oluşan surlarla çevrili olan kalenin iki ana yerleşimi söz konusudur. Bu yerleşimlerden birincisi kayalıkların sarp olduğu yukarı kısma, diğeri ise nispeten daha az eğimli olan aşağı kısma inşa edilmiştir. Yukarı kısımda, kaya mezarı, stelli alan, tapınak ve depo mekânları yer almaktadır. Daha aşağıda ve nispeten daha az eğimli olan yükselti üzerindeki kalıntılar ise daha çok giriş ve servis amaçlı olduğu düşünülen birimlerden oluşmaktadır. Burney’in 1965 yılındaki tek sezonluk ilk dönem kazıları kaya mezarı, tapınak ve depo mekânlarında gerçekleştirilmiştir. Buluntu zenginliği ve verilerin niteliği açısından önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. İkinci dönem çalışmaları 2018 ve 2019 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda temizlik, konservasyon çalışmalarının yanı sıra, özellikle Aşağı Şehrin sur duvar hattını tespit etmeye yönelik sınırlı da olsa arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Küçük çaplı son dönem çalışmalarının en önemli sonuçları tarihlendirmeye yönelik veriler ve yeni tespit edilen stelli kült alanıdır. Hem ilk dönem hem de ikinci dönem çalışmalarında kalenin tarihlendirilmesine veya hangi kral tarafından inşa edildiğine yönelik herhangi bir yazılı belgeye ulaşılamamıştır. Sur ve tapınak mimarisi, duvar işçilikleri ve buluntulara dayandırılarak yapılan değerlendirmeler Urartu Krallığı’nın kuruluş dönemine işaret etmektedir. Bu kapsamda alınan karbon örneklerinden analizler yapılmıştır. Sonuçlar kalenin mimari planlama ve duvar işçiliğine de paralel bir biçimde, Urartu’nun M.Ö. 9. yüzyılın sonları ile 8. yüzyılın başı ile ilişkilendirilmesine olanak vermektedir. Çalışmaların bir diğer önemli sonucu Urartu kalelerinde Altıntepe ve Aznavurtepe’den bilinen stelli alanların benzeri, yeni bir stelli alanın tespitidir. Kalenin güneyinde ve çok odalı kaya mezarının ise hemen güneydoğusunda tespit edilen bu alan, kalenin farklı bir kült alanına da sahip olduğunu göstermektedir. Stelli alanın, Altıntepe örneğine benzer bir şekilde, oda mezarlarına yakın bir noktada olması; bu alanda sunu faaliyetlerinin gerçekleştirildiğini, açık hava tapınımını ve aynı zamanda ölü kültü ile alakalı bir faaliyetin olabileceğini göstermektedir. Ortaya çıkan yeni veriler Kayalıdere Kalesi’nin Urartular ve bölge açısından önemi, mimari gelişimi, tarihlendirilmesi ve Urartu kült alanlarının işlev ve çeşitliliği gibi bazı önemli sorunların çözümüne katkı sunmaktadır. 47 ARKEOLOJİK BELGELEMEDE YENİ YAKLAŞIMLAR Yüksek Lisans Öğrencisi Koray ERDOĞAN, Yıldız Teknik Üniversitesi koerdogan@outlook.com Bir toplumun yapısını ve varlığını gösteren bir unsur olarak kültürel miras, kültürel değerlerin ve ürünlerin kuşaklar arasında aktarılmasını esas alan bir kavramdır. Geçmişten bugüne kadar yaşamsal olguların belli çerçevelerde gelişim ve değişim süreçlerini daha iyi analiz etmek için 21. yüzyılın başından itibaren arkeolojik çalışmalarda yenilenen bakış açılarıyla ortaya çıkan çeşitli uygulamalar arkeolojide dijital dönüşümün temellerini oluşturmuştur. Arkeolojik buluntuların araştırmalarda kullanılma amacı ile ilgili fikirleri desteklemek ve kanıtlamak için nesnenin estetik kaygı, fonksiyonel alan, sanatsal içerik, teknolojik boyut ve kültürel yaşam üzerindeki etkileri açısından dikkate alınması önemlidir. Teknolojik boyutun detaylarından biri olan dijitalleştirme uygulamaları arkeolojik çalışmalar ve müzeler için birden çok konuda karar verme sürecini içermektedir. Arkeolojik çalışmalardaki dijitalleşme uygulamalarının büyük bir kısmı da belgeleme alanında olmuştur. Arkeolojik belgelemedeki yeni yaklaşımlarda teknolojik perspektifte önemli çalışmalar yapılmış ve hangi sonuçların ortaya çıktığını açıklamak üzere önemli bir disiplin alanı oluşturulmuştur. Eski yaklaşımlar nesneyi yalnızca bulunan eserlerin tanımlanmış kavramları ile ilgilenerek ve onları tipolojik olarak yorumlayarak değerlendirirken, teknolojik çalışmalar ile birlikte yaşanması dâhil mümkün olmayan anı göstererek, b akış açımıza kattığı somutlukla farklı ve öğretici etkisiyle dijital arkeoloji çalışmaları, yeni dünya düzeninde büyük önem arz etmektedir. Çalışmada, Dünya’da ve Türkiye’de arkeolojik verilerin dijitalleştirilmesi ve dijital koruma uygulamalarında rol alan kurumlar ile birlikte arkeolojik belgelemede yeni yaklaşımlar ve belgelemedeki dijital dönüşüme kuramsal yaklaşım incelenmiştir. Arkeolojide dijitalleştirme çalışmalarında güncel durum analizleri, planlama, uygulama belirleme ve sonuçlandırma ve sürdürülebilirlikle ilgili konularda eksiklikler tespit edilmiştir. Bu doğrultuda, arkeolojik belgelemede dijitalleşme ve dijital koruma modelleri ve uygulamalarından, araştırma modelinden yararlanılarak geliştirilen değerlendirme aracıyla, dijitalleştirme uygulamaları analiz edilmiştir. 48 BİLECİK BAHÇELİEVLER: BATI ANADOLU’DA NEOLİTİK DÖNEM İÇİN ÖNCÜ BİR YERLEŞME Doç. Dr. Erkan FİDAN, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi erkanfidan@gmail.com 2019-2021 yılları arasında kurtarma kazıları ile gün ışığına çıkarılan Bilecik Bahçelievler yerleşmesinde Batı Anadolu’da Neolitik Dönem’in başlangıcı ve gelişimi ile ilgili önemli bilgiler edinilmiştir. Bilecik Belediyesi ile TÜBİTAK arasında yapılan bir protokol kapsamında gerçekleştirilen karbon 14 yaş tayini analizleri sayesinde yerleşmenin yaklaşık olarak günümüzden 9200 ila 9000 sene önce kurulduğu ve günümüzden önce 8000’lere kadar da kesintisiz olarak iskân gördüğü anlaşılmıştır. Batı Anadolu için Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’in büyük oranda bütün evrelerini ve zamansal dizinini barındıran yerleşme ilk evreleriyle Batı Anadolu’da bilinen en eski açık hava yerleşmelerden bir tanesi konumundadır. Yerleşmenin erken evrelerden sonra Fikirtepe Kültürü’ne ilişkin buluntulara sahip olması ve en üst evrelerinde ise Geç Neolitik/Son Kalkolitik tabakalar barındırması, modern belgeleme yöntemleri kullanılarak kazılan bu yeni yerleşmeyi stratigrafik açıdan ön plana çıkarmaktadır. Kazı verileri üzerindeki araştırmalar ilerledikçe, Batı Anadolu’nun Neolitikleşmesi bağlamında evcilleştirme ve tarım gibi unsurlara ait yeni bulgulara ulaşılması hedeflenmektedir. 49 50 ŞANLIURFA İLİ VİRANŞEHİR İLÇESİNDE YENİ BİR ÇANAK ÇÖMLEKSİZ NEOLİTİK DÖNEM ARAŞTIRMASI PROJESİ: SEFERTEPE Doç. Dr. Emre GÜLDOĞAN, İstanbul Üniversitesi guldogan@istanbul.edu.tr Şanlıurfa ili, Viranşehir ilçesi, Eskikale köyü içerisinde yer alan Sefertepe yerleşiminde kazı çalışmaları, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile başlatılan Şanlıurfa İli Neolitik Çağ Araştırmaları “Taş Tepeler” Projesi kapsamında 2021 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığı ve İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Emre Güldoğan’ın bilimsel danışmanlığında başlamıştır. Sefertepe, Şanlıurfa ili içerisinde şimdiye kadar tespit edilen Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem yerleşimlerine göre kıyaslandığında lokasyon olarak en doğuda bulunmaktadır. Burada yapılacak kazı çalışmaları ve beraberindeki tarihlendirme çalışmalarının sonuçları hem Viranşehir ilçesi sınırları içerisinde Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e dair kültür izlerinin araştırılmasını, hem de Şanlıurfa ili içerisinde yer alan diğer Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem yerleşmeleri ile olan etkileşimi göstermesi adına önem taşımaktadır. Sefertepe kazısının şu ana kadar k i sonuçları göz önüne alındığında Göbeklitepe yerleşiminin II. tabakası ile Karahantepe ve Nevali Çori yerleşimleri ile gösterdiği benzerlikler, ilerleyen yıllarda ortaya çıkarılacak veriler ile birleştirildiğinde bölgedeki önemli Neolitik dönem yerleşim yerleri arasındaki ilişki ağına dair hipotezlerin oluşturulması noktasında katkı sağlayacaktır. Şu ana kadar açığa çıkarılan mimari öğeler göz önüne alındığında, yerleşmede çok iyi örülmüş duvar dizilerinin görülmesi dışında kompleks olarak tanımlanabilecek yapı grupları bulunmaktadır. Kompleks içerisinde yer alan mekânların bazılarının dörtgen formda inşa edilmiş ve oldukça düzgün duvar sıralarına sahip olduğu görülmektedir. Bu yapılar ilk değerlendirmelere göre PPNB evresine ait bir mimari plan göstermektedir. Düzgün dörtgen formdaki bu yapılar dışında, daha oval duvar hatlarına sahip olan yapıların PPNA-PPNB geçiş evresinin varlığını gösterdiğini düşünülmektedir. Bu mekânlar içerisinde ilk yıl kazı çalışmaları neticesinde biri T biçimli olmak üzere toplam 6 dikilitaş açığa çıkarılmıştır. Bu dikilitaşların bazıları üzerinde çeşitli formlarda bezemeler ve kabartmalar görülmüştür. Yontmataş, sürtmetaş ve kemik alet endüstrilerine ait örneklerin bulunduğu buluntu çeşitliliği içerisinde önem arz eden noktalardan birini de sembolik öğeler oluşturmaktadır. Bu noktada çeşitli formlarda boncuklar, kırık halde bulunan halka parçaları dışında çeşitli formlarda işlenmiş taş nesneler bulunmaktadır. 51 Resim 1: Sefertepe Genel Görünüm 52 RHODOS PERAİA’SINDA LİDER BİR KOİNON: AMOS Dr. Öğr. Üyesi Mehmet GÜRBÜZER, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi mgurbuzer@mu.edu.tr Günümüzde Muğla’nın Marmaris ilçesi, Turunç mahallesi, Kumlubük mevkiindeki Asarcık burnu üzerinde yer alan Amos, antik dönem boyunca Karia Khersonesos’unun (Bozburun Yarımadası) önde gelen yerleşimlerinden biri olmuştur. Bir koinon’a liderlik yaptığı bilinen Amos’un sınırları çok daha geniş bir alana yayılmaktadır. Amos’a dair oldukça kısıtlı tarihsel kaynaklar içerisindeki en erken kayıtlar MÖ 5. yüzyılı işaret etmektedir. Attika-Delos Deniz Birliği’ne üye olan kent, İÖ 428’de birliğe 0,38 talent vergi ödemiştir. MÖ 4. yüzyılın başından itibaren Rhodos Peraea’sına (Birleşik Peraia) bağlı bir deme (muhtemelen Lindos’un deme’si) olan Amos güçlü tarım ekonomisi ile önemli bir kırsal yerleşim olarak tarih boyunca kendini var etmeyi başarmıştır. G.E. Bean’in 1948’de gerçekleştirdiği kazı, Amos’taki tek arazi çalışması olma özelliği taşımaktaydı. 2019’da başlayıp, halen devam eden yüzey araştırması ile birlikte, 2020 ve 2021 yıllarında Marmaris Müze Müdürlüğü başkanlığında yürütülen kazılar, kent tarihini aydınlatmaktadır. Bu sunum ile Amos ve çevresinde sürdürülen yüzey araştırmasına ait verilerin ve kazı bulgularının paylaşılması amaçlanmaktadır. 2020 ve 2021 yılları yüzey araştırması verileri çoğunlukla kentin tarım teraslarının dağılımını ve bunların kira kontratları ile olan bağlantılarından hareketle arazi kullanımını içermektedir. Yüzey araştırmasında tespit edilen koinon’a bağlı kome’ler ile bunların oluşturduğu Amos Koinon’u sınırı, sunumun bir diğer içeriğini teşkil etmektedir. Kazı çalışmaları ile ilgili olarak da kent nekropolisindeki bir platform mezara ve akropolisteki tapınağa ait bulguların aktarılması hedeflenmektedir. Karia Khersonesos’una özgün tarzda bir aile mezarı olarak tasarlandığı anlaşılan mezar MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiş ve MS 2. yüzyıla kadar yaklaşık dört yüz yıl kullanım görmüştür. Kremasyon ve inhumasyon gömülerin bir arada yer aldığı mezarda toplam 10 gömü alanı bulunmaktadır. Akropolisteki mevcut tapınak MÖ 4. yüzyıla ait olup, ilk evresi MÖ 6. yüzyılda inşa edilmiştir. Tapınaktan önce aynı noktada var olduğu tespit edilen ve MÖ 10. yüzyıla ait apsidal yapı ve bununla bağlantılı seramikler, Amos tarihinin Erken Demir Çağı’na kadar uzandığını ortaya koymaktadır. 53 ASSUR ve HİTİT DEVLETLERİNİN SOSYAL ARKEOLOJİ BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ Araştırma Görevlisi Engin KEKEÇ, Kocaeli Üniversitesi engin.kekec@gmail.com Platon’dan beri tartışılan devlet kavramı ile devletleşme kuramlarında ülkelerin konumu, halkın çıkarları ve yöneticilerin hırsları devletin düzenlenme biçiminde belirleyici olmuştur. Çevresel ve beşerî etkiler altında insan toplulukları içinde mesleki uzmanlıkların belirginleşmesi, kurumsallaşma ve standartlaşmayla kendini gösteren devletin ortaya çıkış gerekçesi, güvenlik kaygısı, üretim ekonomisini ayakta tutma çabası, ailenin gelişmesi ve kuvvetlerin çatışması gibi üzerinde tartışmaların devam ettiği çeşitli kuramlarla açıklanmaya çalışılmıştır. MÖ 2. binde Kuzey Mezopotamya’ya egemen olan Eski ve Orta Assur krallığı ile Anadolu’ya egemen olan Hitit krallığının kuruluş ve gelişim aşamaları karşılaştırıldığında, coğrafi koşulların devletleri biçimlendirişi görünür hale gelmektedir. Hitit krallığının Orta Anadolu’nun dağlık coğrafyasından Anadolu’nun, Assur Krallığının da Güneydoğu Toros Dağlarının güneyinde kalan düzlüklerden Kuzey Mezopotamya’nın büyük bölümüne yayılması, iki farklı hareket noktasından başarıya ulaşılabileceğini göstermiştir. Bu çalışma kapsamında, bu başarının arka planında coğrafyaya uyumun rolü sorgulanmıştır. MÖ 2. binin ilk çeyreğinde Eski Assur Krallığının Anadolu’daki küçük krallıklarla kurduğu güçlü ticaret sistemi Eski Assur krallığı ve tüccarları tarafından yönetilmiş, yerel krallıklar ve yerel tüccarlar bu işleyiş içinde kendine farklı boyutlarda yer bulmuştur. Anadolu’daki Kuşşara kralı Anitta’nın tüm ticaret kolonilerini zapt ederek bu düzeni değiştirmesi Eski Assur krallığının sonunu getirirken, Anadolu’da bir merkezi yapının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hitit krallığı bu ticaret sistemini tekeline almak için ana ticaret yollarının kesiştiği Kuzey Suriye’ye egemen olmuş, ticaret devlet ve tüccarları tarafından yönetilmiş, Orta Assur krallığının bu bölgeye girmemesi için siyasi ilişkiler üzerinden ticari ambargolar uygulanmıştır. Siyasi ve ticari gelişmelerin yanı sıra, toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin yapısı, toplumsal sınıflaşma, eşitsizlik ve toplumlararası kültürel alışverişin niteliği, devletlerin biçimlendirici kuvvetleri olmuştur. Coğrafya ve geçim kaynakları açısından sosyal tarih ve sosyal arkeoloji yaklaşımları ile her iki devletin kendine özgü unsurları arasındaki karşılıklı ilişkiler dikkate alınmıştır. Buna göre siyasal bir olgunun sosyal bir yaklaşımla ele alınması, beşerî ve coğrafi avantaj ve dezavantajların ortaya çıkarılması bakımından önemli sayılmıştır. 54 TURABDİN BÖLGESİ 2020 YILI ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMA SONUÇLARI Dr. Öğr. Üyesi Tahsin KORKUT, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tahsinkorkut@hotmail.com Bulunduğu konum itibariyle geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Mezopotamya bölgesi, dinlerin, dillerin ve kültürlerin kaynaşma noktası haline gelmiştir. Mardin’in sınırlarına dâhil olduğu ve “Yukarı Mezopotamya” olarak adlandırılan bölge, tarihi coğrafyası, sosyo-kültürel yapısı, bünyesinde barındırdığı çok sayıda taşınır ve taşınmaz kültür varlığı ile zengin bir bölge olma özelliğini günümüze kadar sürdürmeyi başarmıştır. Mardin ve civarında, tarihi çağlar boyunca farklı inançlara mensup topluluklar bir arada yaşamıştır. Pagan dönemlere ait inançların yanı sıra günümüzde az da olsa Ezidilik, Hristiyanlık ve İslam inancına mensup insanların bir arada yaşadığı bölge, bu açıdan dinlerin ve kültürlerin buluştuğu bir inanç coğrafyası olma özelliği kazanmıştır. Mardin ve civarı, Hristiyanlık inancının oldukça erken dönemlerde yayılım göstermeye başladığı bir bölgedir. Çok sayıda Hristiyan din adamının münzevi bir hayat yaşadığı ve dini inançlarını yaymak amacıyla birçok manastır ve kilise inşa ettiği bölge, Süryaniler açısından kutsal olarak görülen ve Turabdin olarak adlandırılan tarihi coğrafyanın büyük bir kısmını bünyesinde barındırmaktadır. Turabdin sınırları içerisinde kalan Mardin İli Dargeçit İlçesi'nde manastır ve kilise gibi birçok dini mimari yapı kültürel varlığını sürdürmektedir. 55 Resim 1: Dargeçit, Deyro D’salibo Manastırı Resim 2: Dargeçit, Deyro D’salibo Manastırı, Kilisesi 56 HARRAN GÜN IŞIĞINA ÇIKARKEN Prof. Dr. Mehmet ÖNAL, Harran Üniversitesi monal@harran.edu.tr Harran Ören Yeri’nde 2021 yılında Harran kazı ekibi olarak İçkale, Saray Caddesi ve çevresi ile Harran Ulu Cami olmak üzere 3 farklı yerde arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları yapıldı. Bunlardan ilki Harran İçkale’de yapılan çalışmalardır. İçkale’de kaleyi şehirle birbirini bağlayan hendek üstündeki köprünün kalıntılarını ortaya çıkarmak için, kalenin batı ana kapısının ön kısmındaki hendekte arkeolojik kazı yapıldı. Burada kapıya ait mimari parçalar ile Eyyubilere ait kale onarım kitabesi bulundu. Ayrıca, bu alanda 2. köprünün de ayakları meydana çıkarıldı. İçkale’deki diğer kazı yeri, II. kat çekirdek yapıda gerçekleşti. Çekirdek yapının güneyinde iri bir hol ile bu hole bağlanan dört odadan birinin kazı sı tamamlandı. 2021 yılındaki diğer çalışma Harran Ulu Cami’nin 50m kuzeyindeki Saray Caddesi ve çevresinde yapıldı. Bu çalışmada Musul kapısına bağlanan caddenin bir bölümü meydana çıkarıldı. Tabanı çay taşı döşeli bu caddenin güneyinde dükkânlara, kuzeyi nde ise anıtsal bir yapıya rastlanıldı. Medrese olduğu düşünülen bu anıtsal yapının kapısı, koridoru ve caddeye açılan 3 dükkânı tamamen, küçük odaları, mescidi ve eyvanı kısmen meydana çıkarıldı. Diğer çalışma yeri ise Harran Ulu Cami’nin birinci sahınının batısında gerçekleşti. Ziyaretçi Yürüme Yolu Projesi kapsamında yapılan bu kazı çalışmasında 1 sahın ve taş merdiven tamamen meydana çıkarılarak, anılan projenin kazı sahvası tamamlanmış oldu. Harran’da gün ışığına çıkarılan kalıntılara restoratörler tarafından ilk müdahaleler gerçekleşti. Kazı Evi’nde küçük buluntuların temizliği, konservasyonu, numaralanması, çizimi, fotoğraflanması ve bilgilerin arşivlenmesi yapıldı. 57 Resim 1: Saray Caddesi ve çevresinin görünümü, Harran 2021. 58 Resim 2: İçkale 2. katındaki holün kazısından görünüm, Harran 2021. 59 KUZEY PİSİDİA YÜZEY ARAŞTIRMASI Prof. Dr. Fikret ÖZCAN, Süleyman Demirel Üniversitesi fikretozcan@sdu.edu.tr Isparta ili ve ilçeleri Eğirdir, Aksu ilçeleri sahasında bulunan antik yerleşmelerde 2013 yılından bu yana yürütülen yüzey araştırmalarında yapılan tespitlere dayalı olarak değişik sorulara cevap aranmıştır. Mallos, Parlais, Prostanna, Tymbriada ve Antik Dönem adı henüz bilinmeyen Kapıkaya kentleri ve bu kentlerin teritoriumlarında yapılan araştırmalar sonucunda bu yerleşmelerin Hellenistik Dönem öncesi olmadığı, tüm yerleşmelerin yüksek yerlere kurulduğu, her birinin su kaynaklarından uzak olmadığı ortak nokta olarak tespit edilmiştir. Kentlerin Pisidia bölge güvenliği için kurulduğu, ancak eş zamanlı olarak kendi güvenliklerini sağlayacak askeri niteliği ön plana çıkan kırsal yerleşmeler (Yuvalı -Dreskene, Sandalion, Yalakasar, İnler Mevkii, Bağacık, Senitli Yayla, Deliklitaş, Tynada) kurduğu da tespit edilmiştir. Kome niteliğindeki bu kırsal yerleşmeler Erken İmparatorluk Dönemi’nden itibaren nüfus olarak hayli büyümüştür. Bunun nedeni kırsal yerleşmelerin bulundukları çevrede sulu tarım (Eğirdir-Kovada havzası, Yılanlı Ova, Deliklitaş), orman ürünleri, küçük-büyükbaş hayvan yetiştirme, maden işletme (Mallos, Tynada) olanaklarına sahip olmalarıdır. Kentler ve kırsal yerleşmeler İnler Mevkii haricinde 11-12. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Oldukça eğimli bir dağ yamacına kurulmuş olan İnler Mevkii ise Geç Antik Dönem’de yakınlarındaki daha uygun bir yere taşınmıştır. Savunma ve bölge güvenliği amacıyla Prostanna- Adada- Kapıkaya üçgeninde kurulmuş bir yer olan Yuvalı- Dreskene yerleşmesi ise Geç Antik Dönem’de oldukça büyümüştür. Bu yerleşme Geç Antik Dönem’de bir küçük kent büyüklüğüne ulaşmış olup burada dağınık yerleşme modeli tercih edilmiştir. Geç Antik Dönem’de Mallos, Kapıkaya, Dreskene gibi antik kent ve yerleşmelerde kiliselerin hâkim yerlere veya agora yakınında yapılmış olduğu gözlenmiştir. Erken Bizans Dönemi’nde ise kent veya yerleşme dışında kilise, manastır veya şapel gibi dini yapıların çoğalması dikkat çeker. Çalışma yürüttüğümüz sahada büyük ve küçük ölçekli antik yerleşme sayısının günümüz yerleşmelerinden daha fazla olduğu söylenebilir. Daha yakından incelenen Tymbrida antik kenti teritoriumundaki yerleşmelerin büyüklüğünden yola çıkarak aynı sahada yaşayan insan sayısının günümüzdekinden çok daha fazla olduğu öne sürülebilir. Kırsaldan merkezlere göç, tarım sahalarının belli alanla sınırlanması, hayvancılığın azalması buna yol açan nedenlerden bazılarıdır. 60 Resim 1: İnler Mevkii, Sur duvarı Resim 2: Tynada, Roma İmparatorluk Dönemi Tapınağı 61 ANAMUR MAMURE KALESİ KAZI VE RESTORASYON ÇALIŞMASI Uzman Arkeolog Sinan ÖZCAN, Dumlupınar Üniversitesi sinanozcan6@gmail.com Mersin-Antalya karayolu üzerinde, Anamur'un 6 km. güneydoğusunda, deniz kenarında yer alan Mamure Kalesi'nin oturumu 23.500 m² dir. Mamure Kalesinin pek çok Anadolu kalesi gibi antik temeller üzerine inşa edildiği ve kalenin bulunduğu yerde M.S. 3. - 4. yüzyıllarda bir Roma yerleşimi olduğu iddia edilmektedir. Bu antik kentin adı “Rygmonia” olarak adlandırılmıştır. Anamur Mamure Kalesi, iç kale ve dış kaleden oluşan yerleşim alanı içindeki kaleler içinde değerlendir