ASPICULURIS TETRAPTERA ĠLE DOĞAL ENFEKTE FARELERDE ROSMARINUS OFICINALIS L. (BĠBERĠYE) VE ROSMARĠNĠK ASĠDĠN ANTĠHELMĠNTĠK ETKĠSĠNĠN ARAġTIRILMASI Buket EYLEK T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ ASPICULURIS TETRAPTERA ĠLE DOĞAL ENFEKTE FARELERDE ROSMARINUS OFICINALIS L. (BĠBERĠYE) VE ROSMARĠNĠK ASĠDĠN ANTĠHELMĠNTĠK ETKĠSĠNĠN ARAġTIRILMASI Buket EYLEK 0000-0002-4431-5317 Prof. Dr. Hikmet Sami YILDIRIMHAN (DanıĢman) YÜKSEK LĠSANS TEZĠ BĠYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI BURSA – 2021 Her Hakkı Saklıdır U.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalıĢmasında;  tez içindeki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,  görsel, iĢitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu,  baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda ilgili eserlere bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu,  atıfta bulunduğum eserlerin tümünü kaynak olarak gösterdiğimi,  kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı,  ve bu tezin herhangi bir bölümünü bu üniversite veya baĢka bir üniversitede baĢka bir tez çalıĢması olarak sunmadığımı beyan ederim. 15/03/2021 Buket EYLEK ÖZET Yüksek Lisans Tezi ASPICULURIS TETRAPTERA ĠLE DOĞAL ENFEKTE FARELERDE ROSMARINUS OFICINALIS L. (BĠBERĠYE) VE ROSMARĠNĠK ASĠDĠN ANTĠHELMĠNTĠK ETKĠSĠNĠN ARAġTIRILMASI Buket EYLEK Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı DanıĢman: Prof. Dr. Hikmet Sami YILDIRIMHAN Bu çalıĢmada Rosmarinus officinalis L. (Biberiye ) bitkisinin ve bu bitkinin bir bileĢeni olan Rosmarinik asidin doğal enfekte farelerde Aspiculuris tetraptera’ya karĢı antihelmintik etkisi araĢtırılmıĢtır. Aspiculuris tetraptera ile doğal enfekte 90 adet Balb/c fare dıĢkı flotasyon yöntemi ile bakılarak tespit edilmiĢtir. Rosmarinus officinalis‟in 3 dozuna bakılmıĢtır. Enfekte fareler 6 gruba ayrıldı. 1.Grup Biberiye bitkisinin yaprak ekstraktı 250 mg/kg, 2.grup R. officinalis 500 mg/kg, 3.grup R. officinalis 1000 mg/kg, 4.grup Rosmarinik asit, 5.grup, albendazol, 6.grup serum fiyolojik‟dir. Bütün gruplar 7 gün boyunca gavajla beslenmiĢtir. 8.gün tüm hayvanlar ötanazi yapılarak içerdikleri parazit sayılarına bakıldı. Etkinlik yüzdesi ve p değerleri hesaplandı. Etki değerleri albendazolün %89,1399, rosmarinik asidin % -8,17, 250 mg/kg biberiye dozunun %25,44, 500 mg/kg biberiye dozunun %46,54, 1000 mg/kg biberiye dozunun %7,16‟dır. Albendazol en yüksek, rosmarinik asit ise en düĢük etki değerine sahiptir. P değerlerinde ise grup 2, önemli (p˂0,05), grup 3, 4, 5 ve 6 da önemsiz (p˃0,05) olduğu görüldü. Anahtar Kelimeler: Antihelmintik etki, Aspiculuris tetraptera, Fare, Biberiye, Rosmarinus officinalis, Rosmarinik asit, 2015, vii + 149 sayfa. i ABSTRACT MSc Thesis INVESTIGATING THE ANTHELMINTIC EFFECTS OF ROSMARINUS OFFICINALIS L. AND ROSMARINIC ASID IN MICE NATURALLY INFECTED WITH ASPICULURIS TETRAPTERA Buket EYLEK Bursa Uludağ University Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Biology Supervisor: Prof. Dr. Hikmet Sami YILDIRIMHAN In this study, the anthelmintic effect of Rosmarinic asid, a component of Rosmarinus officinalis L. (Rosemary) plant and rosemary against Aspiculuris tetraptera in naturally infected mice was investigated. The faeces of 90 Balb/c mice, naturally infected with Asiculuris tetraptera, were determined by examining the feces by flotation method. Three doses of R. officinalis were examined. Infected mice were divided into 6 groups. Leaf extract of 1st group Rosemary plant 250 mg/kg, 2nd group R. officinalis 500 mg/kg, 3rd group R. officinalis 1000 mg/kg, 4th group Rosmarinic asid, 5th group albendazole, 6th group serum phiological. All groups were gavaged for 7 days. On the 8th day, all animals were euthanized and the number of parasites they contained was measured. Percentage of activity and p values were calculated. The effect values were % 89, 1399 of albendazole, % -8, 17 of Rosmarinic asid, % 25,44 of a 250 mg/kg Rosemary dose, % 46,54 of a 500 mg/kg Rosemary dose and % 7,16 of a 1000 mg/kg Rosemary dose. Albendazole has the highest effect value and Rosmarinic asid has the lowest effect value. P values were found to be significant in group 2 (p˂0,05), and insignificant in group 3, 4, 5, and 6 (p˃0,05). Key words: Anthelmintic effect, Aspiculuris tetraptera, Mouse, Rosemary, Rosmarinic Asid, Rosmarinus officinalis 2015, vii + 149 pages. ii TEġEKKÜR Yüksek Lisans eğitimim boyunca önerileriyle beni daima yönlendiren, ilgi ve desteğini benden esirgemeyen tez danıĢmanım değerli hocam Sayın Prof. Dr. Hikmet Sami YILDIRIMHAN‟a , Tez konum boyunca deney aĢamaları boyunca ve deneysel sonuçların yorumlanmasında her zaman değerli fikir ve önerilerinden faydalandığım değerli hocam Sayın Prof. Dr. Bayram ġENLĠK‟e, Yüksek Lisan eğitimim boyunca bilgilerini benden hiç esirgemeyen her zaman her konuda yardımcı olan değerli hocam Sayın Prof. Dr. Muhlis ÖZKAN‟a Yüksek Lisans eğitimim boyunca tüm içtenliği ile ilgi ve desteğini esirgemeyen her konuda yanımda olan değerli hocam Sayın Dr. Öğr. Üyesi RahĢen S. KAYA‟ya Tezimde bulunan bitki materyali ve hayvanların doz belirleme aĢamasında yardımlarını benden esirgemeyen değerli hocam Sayın AraĢ. Gör. Dr. Mehmet SARIMAHMUT‟a Bursa Uludağ Üniversitesi Deney Hayvanları YetiĢtirme ve AraĢtırma Merkezi‟nden almıĢ olduğu hayvanların çalıĢılmasında yardımlarını esirgemeyen değerli Hocam Sayın Vet. Hek. Faruk KÜÇÜKYILDIZ‟a Tez konumda bulunan Biberiye bitkisinin ve Rosmarinik asidin çalıĢılmasında bilgi birikimini ve yardımlarını benden esirgemeyen Merhum Sayın Prof. Dr. Hulusi MALYER‟e sonsuz teĢekkür ederim. Mekanınız cennet olsun hocam. Yüksek Lisansım boyunca benden tüm desteğini ve yardımlarını esirgemeyen her daim yanımda olan ve beni destekleyen Beyhan ve Ġsmail EYLEK‟e her zaman beni destekleyen ve yanımda olan arkadaĢlarım Dilek VATANSEVER, Mine DURMUġ, Zehra Nur DÜZEN, laboratuvar arkadaĢım Muhammad Asad KAMRAN‟a ve yardımlarını benden esirgemeyen Nurhan SÜMER‟e sonsuz teĢekkürlerimi sunarım. Buket EYLEK 15/03/2021 iii ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET……………………………………………………………………………………..i ABSTRACT ...................................................................................................................... ii TEġEKKÜR ..................................................................................................................... iii SĠMGELER ve KISALTMALAR DĠZĠNĠ ....................................................................... v ġEKĠLLER DĠZĠNĠ .......................................................................................................... vi ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ ................................................................................................... vii 1. GĠRĠġ…….. .................................................................................................................. 1 2. KAYNAK ARAġTIRMASI ......................................................................................... 5 2.1. Rosmarinus officinalis ile ilgili yapılmıĢ çalıĢmalar ................................................. 5 2.2. Rosmarinik Asit ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar .................................................... 9 2.3. Albendazol ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar .......................................................... 10 3. MATERYAL ve YÖNTEM ........................................................................................ 11 3.1. Materyal ................................................................................................................... 11 3.1.1. Lamiaceae (Labiatae, Ballıbabagiller) familyasının genel özellikleri .................. 11 3.1.2. Rosmarinus officinalis L. (Biberye ) ..................................................................... 12 3.1.3. Rosmarinus officinalis „in sistematikteki yeri ....................................................... 13 3.1.4. Rosmarinus officinalis‟in kimyasal bileĢeni ......................................................... 13 3.1.5. Rosmarinik Asit .................................................................................................... 15 3.1.6. Helmintler hakkında genel bilgi ............................................................................ 16 3.1.7. Aspiculuris tetraptera............................................................................................ 16 3.1.8. Albendazol ............................................................................................................ 18 3.2. Yöntem.. ................................................................................................................... 20 3.2.1. Bitki Materyali ...................................................................................................... 20 3.2.2. Deney Hayvanları.................................................................................................. 20 3.2.3. Yüzdürme Tekniği ................................................................................................ 20 3.2.4. McMaster Lamında Parazit Sayımı ....................................................................... 21 3.2.5. Deney grupları ....................................................................................................... 22 3.2.6. Bitki ekstrelerinin uygulanması ............................................................................ 22 3.2.7. Nekropsi ................................................................................................................ 22 3.2.8. Etken maddelerin etkinlik yüzdelerinin hesaplanması .......................................... 22 3.2.9. Ġstatiksel Analiz ..................................................................................................... 23 4. BULGULAR ............................................................................................................... 24 4.1. A. tetraptera yumurtalarının sayımı ......................................................................... 24 4.2. Etken maddelerin etkinlik yüzdeleri ........................................................................ 25 5. TARTIġMA ve SONUÇ ............................................................................................. 27 KAYNAKLAR ............................................................................................................... 30 ÖZGEÇMĠġ.. .................................................................................................................. 37 iv SĠMGELER ve KISALTMALAR DĠZĠNĠ Simgeler Açıklama α Alfa β Beta μg/ml Mikrogram/mililitre μm Mikrometre Cl Klor cm Santimetre gr Gram L Litre mg/kg Miligram/Kilogram ml Mililitre mm Milimetre Na Sodyum pH Potansiyel hidrojen v ġEKĠLLER DĠZĠNĠ Sayfa ġekil 3.1. R. officinalis‟in (biberiye) genel görünümü .................................................... 13 ġekil 3.2. Rosmarinik Asidin kimyasal açılımı ............................................................... 16 ġekil 3.3. A. tetraptera .................................................................................................... 18 ġekil 3.4. A.tetraptera‟nın ön kısım görüntüsü ............................................................... 18 ġekil 3.5. Albendazol açık formülü................................................................................. 19 vi ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ Sayfa Çizelge 3.1. R. officinalis bileĢenleri .............................................................................. 15 Çizelge 4.1. A.tetraptera ile doğal enfekte farelerde R.officinalis, Rosmarinik Asit, Albendazol ve Kontrol grubuna ait 7 günlük yumurta sayıları ................. 24 Çizelge 4.2. 8.Gün sonundaki R.officinalis, Rosmarinik Asit, Albendazol ve Kontrol grubuna bakılarak tespit edilen A.tetraptera sayılarının ortalamaları ....... 25 Çizelge 4.3. Etken maddelerin etkinlik yüzdeleri ........................................................... 26 vii 1. GĠRĠġ Parazitler, bir diğer canlının içinde veya üzerinde yaĢayıp zarar veren ve besinlerini bulunduğu canlıdan sağlayan organizmalardır. II. Dünya SavaĢı sırasında ve sonrasında çok fazla paraziter hastalığın çıkmasından dolayı bu canlılar önem kazanmıĢtır. Her yıl dünyada parazit kaynaklı hastalıklardan yaklaĢık iki milyar insan etkilenmektedir. Az geliĢmiĢ olan ülkelerde daha çok rastlanmakla birlikte günümüzde turizm, toplu ulaĢım ve göçlere bağlı olarak da hastalıkların yayılma hızını etkilemektedir. Parazit enfeksiyonların tanısında birçok yöntem vardır ancak en çok dıĢkıdan bakılarak incelemeler yapılır (Korkmaz 2006). ÇeĢitli hastalıklara sebep olan bu parazitlerden korunmak için tedaviye yönelik araĢtırmalar önem kazanmıĢtır. Veteriner, Tıp, Biyoloji, Parazitoloji ve Zooloji gibi alanlarda çalıĢmalar yapan kiĢiler tarafından Helmintoloji bilim dalı geliĢtirilmiĢtir (Ünlü 2005). Günümüzde çok sayıda parazit türü bulunmakta olup bunların çoğunu helmintler oluĢturmaktadır (Avcıoğlu 2007). Helmintler solucan, kurtçuk olarak isimlendirilen bağırsak parazitleridir (Ünlü 2005). Özellikle bağırsak helmintleri dünya nüfusunun yarısından fazlasında görülerek insan sağlığını olumsuz etkilemektedir (Korkmaz 2006). Helmint parazitleri insanlığın ilk dönemlerinden beri doğada var olduğu ve o dönemlerden beri insan ve hayvanlarda hastalıklara sebep olmaktadır (Korkmaz 2012). Dünyada insanların 1/3‟ünün helmintler ile enfekte olduğu bildirilmektedir (Rückerl 2018). Bu parazitlerin insanlara bulaĢması 3 yolla olmaktadır. Bunlar; yumurtalarının bir Ģekilde yiyeceklere bulaĢması, topraktaki yumurtalarının insanlar tarafından alınması ve toprakta kuruyan yumurtaların rüzgâr yoluyla bulaĢması Ģeklindedir (Esatgil UlutaĢ 2008). Bağırsak helmintleri çok yoğun olmadığında belirti göstermemekle birlikte bazen de sindirim sisteminde primer hastalıklara benzer bir Ģekilde belirti göstermektedirler. Akut pankreatik, sepsis gibi ağır hasarlara yol açmakla birlikte uzun vadede geliĢme geriliği, malasorpsiyon ve anemi görülmektedir (Gül ve Nazlıgül 2008). Ayrıca yapılan çalıĢmalarda helmint enfeksiyonları ile alerjik hastalıklar arasında ters bir iliĢki olduğu kanısına varılmıĢtır. Alerjik reaksiyonlar helmintlerin geliĢimini engellemektedir. Konağın immun yanıtı regülatuar T hücreleri ile baskılanmaktadır (Zeyrek-Yıldız Zeyrek 2006). Vücudumuz sürekli yabancı antijenlere maruz kalmaktadır ve bu antijenlerle savaĢmanın çeĢitli yöntemleri bulunmaktadır (BaĢkan-Bülbül 2013). Regülatuar T hücreleri otoimmun hastalıkların 1 önlenmesinden sorumlu hücrelerdir (Tarlan 2012). Güney Amerika‟da Ģiddetli helmint enfeksiyonuna maruz kalan çocuklarda yapılmıĢ olan bir çalıĢmada helmint enfeksiyonu olmayan çocuklara göre ev tozu akarlarının enfeksiyonu çok düĢük çıkmıĢtır. Bu durum da yoğun helmint enfeksiyonlarının alerjik hastalıklardan koruduğu sonucunu varılmıĢtır (Zeyrek-Yıldız Zeyrek 2006). Bu hastalıklara yönelik çeĢitli tedavi yöntemleri geliĢtirilmiĢtir (Avcıoğlu 2007). Çok eskilerden beri helmintlerden kaynaklanan hastalıklar da parazit ilacı ile tedavi edilmektedir (Avcıoğlu 2007). Her ilacın etki ettiği parazit, helmint türü farklıdır. Bunun nedeni ise vücut yapısı, yaĢam döngüsü, geliĢiminin farklı olmasından kaynaklanmaktadır (Öztop 1996). Bu ilaçlar gerek dokulara gerekse gastrointestinal sisteme yerleĢmiĢ eriĢkin ve larval helmintlerin uzaklaĢtırılmasını sağlamaktadır (Korkmaz 2012). Bu hastalıkların tedavisinde kullanılan parazit düĢürücü ilaçlara da antihelmintik ilaç denir. Ġvermectin, albendazol, mebendazol, nitazoksanid yaygın olarak kullanılan ilaçlardandır (Korkmaz 2012). Ayrıca Niklozamid, Piperazin gibi birçok etki eden ilaç da bulunmaktadır. Nematodlarda çoğunlukla albendazol türevleri kullanılmakta olup özellikle A.tetrapreta gibi nematodlarda etkisini göstermektedir (Öztop 1996). A. tetraptera da farelerde görülen helmint türlerindendir (ġenlik ve ark. 2005). Çok eski yıllardan beri insan ve hayvan sağlığı ile ilgili çeĢitli çalıĢmalar yapılmakta ve bu çalıĢmalarda deney hayvanlarına ihtiyaç duyulmaktadır (Beyhan ve ark. 2010). Tıp ve biyoloji gibi çalıĢmaların çoğunda fare ve rat baĢta olmak üzere kullanılan deney hayvanlarıdır (Beyhan ve ark. 2013). A. tetraptera deney hayvanlarının doğal bağırsak helmintlerindendir (ġenlik ve ark. 2005). Bu hastalıklardan korunmak için genellikle ilaçlar kullanılmakta ancak bu ilaçlar immun sistemde hasarlara, ekonomik sorunlara, ilaç kullanımının artmasına ve çevre kirliliği gibi birçok sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca çok fazla antibiyotik ve ilaç kullanımından dolayı son zamanlarda antibiyotiklere dirençli mikroorganizmalar geliĢmiĢ ve bu da enfeksiyon riskinin artmasına sebep olmuĢtur (BölükbaĢ ve Doğanay 2007). Bu durum doğal antimikrobiyel özellik gösteren tıbbi bitkilerin kullanımında artıĢa neden olmuĢtur. Bu tıbbi bitkilerin kullanılması da yapılmıĢ olan bilimsel çalıĢmalarda gösterilmiĢtir (ÇeliktaĢ 2010). Bu nedenle bu ilaçların kullanımı günümüzde azalmaya baĢlamaktadır. Bunun yerine doğal yoldan tedavi alternatifleri geliĢmeye baĢlamıĢtır. 2 Yüzyıllardır kullanılan tıbbi bitkilere karĢı önem artmıĢtır (Malayoğlu-Basmacıoğlu 2010). Son zamanlarda, hem ekonomik açıdan hem de kullanılan ilaçların yan etkilerini önlemek açısından tıbbi bitkilere olan önem artmıĢtır. Tıbbi bitkilerin yararları ve insan sağlığı açısından önemi çok eski zamanlardan beri araĢtırılmaktadır. Bu bitkiler hastalıkların tedavisinde kullanılmaya baĢlanmıĢ ve önem kazanmıĢtır. Hastalıkların tedavisinde kullanıldığı için son zamanlarda tıbbi bitkilerin önem kazanarak çaylarda, gıdalarda ve bitkisel ilaç olarak kullanımları artmıĢtır. Ancak bu bitkilerin etken bileĢiklerinin bilinmesi ve ona göre tedavide kullanılması gerekmektedir (Gökçen- Özçay 2017). Ülkemizde tıbbi bitki ve bu bitkilerden elde edilen uçucu yağ açısından önemli bir coğrafik konuma sahiptir. Uçucu yağlar bitkinin cinsine ve uçucu yağın bitkide bulunduğu yere göre değiĢiklik göstermektedir. Uçucu yağlar; bitkinin kök, gövde, yaprak, meyve ve çiçek gibi kısımlarından elde edilmektedir. Bitkilerden uçucu yağ elde edilmesi klasik ve geliĢmiĢ ekstraksiyon yöntemleri kullanılarak elde edilmektedir (Yaman ve KuleaĢan 2016). Ekstraksiyon iĢlemi, bir çözücü kullanılarak bu çözücünün ekstre edilecek bitki içerisinden geçmesi sağlanarak bitki içerisindeki çözünebilir maddelerin çıkartılması iĢlemidir (Öztekin ve Soysal). Genel olarak ekstraksiyon bir çözücü içerisinde elde edilen uçucu yağlardır (Yaylı 2013). Tıbbi ve aromatik uçucu yağ bakımından zengin bitkilerden birisi de Biberiye (R. officinalis)‟dir. Eski dönemlerden beri gıdalarda ve hastalıkların tedavisinde kullanılan Biberiye günümüzde de eczacılık, gıda, kozmetik gibi alanlarda da kullanılmaktadır. Biberiye bitkisinin yaprak kısmından faydalanılmakta olup yaprak ekstresinden hem in vitro hem de in vivo olarak çalıĢmalar yapılmıĢtır (Cerit 2008). Yapılan çalıĢmalarda Biberiye ekstresinin antibakteriyel, antioksidan, antiviral ve bağıĢıklık sistemini güçlendirici etkilerinden bahsedilmiĢtir (Malayoğlu Basmacıoğlu 2010). Biberiye yapraklarından elde edilen ekstrede, karnosol, karnosik asit, Rosmarinik asit ve rosmanol gibi bileĢikler bulunmakta olup, bunların antioksidan etki gösterdikleri bildirilmektedir (Özaslan 2017). Ġn vitro olarak yapılmıĢ olan çalıĢmalarda Rosmarinik 3 asidin antioksidan, antibakteriyel, antiviral, antialerjik etkiler gösterirken, in vivo olarak antialerjik ve antikanserojenik etki görülmüĢtür (Bulduk ve Gökce 2017). Tıbbi bitkilerden elde edilen ekstrelerin birçok etkilerinin bulunmasının yanı sıra birçok bitkinin parazit düĢürücü özelliği de yapılan çalıĢmalarda belirtilmiĢtir. Bu etkilerinin yanında yapılan bir çalıĢmada Biberiye ekstresinin balıklarda antihelmintik etkisinin olduğunu da gözlemlemiĢtir (Zoral ve ark. 2017). Yapılan baĢka bir çalıĢmada hidatik kist hastalığına sebep olan Echinococcus granulosus‟a karĢı Biberiye ekstresinin etki gösterdiği görülmüĢtür (Albani ve ark. 2014). Bu nedenle artık antihelmintik ilaçlar yerine bitki ekstrelerinin kullanılması ilaçların vermiĢ olduğu yan etkileri ortadan kaldırarak tedavinin doğal yoldan yapılabilmesini sağlamaktadır. Halk arasında Biberiyenin pek çok hastalığa etkisi olduğu ifade edilmektedir. Bunlar arasında parazit düĢürücü özelliğinin de olduğu söylenmektedir. Bu nedenle Biberiye bitkisinin çalıĢılması düĢünülmüĢtür. Biberiye ekstresinin kullanılmasının amacı bitkinin saflaĢtırılarak ve içerisindeki etken maddelerin çözülerek verilebilmesidir. Biberiye ekstresinin yanı sıra içerisindeki etken maddelerden hangisinin antihelmintik özellik gösterdiğini araĢtırmak amacıyla Biberiyenin içeriğinde bulunan birçok çalıĢma ve etkilerinin bulunması nedeniyle Rosmarinik asidin etkisine bakılacaktır. Bu çalıĢmada da Biberiye bitkisinin yaprak ekstresi ile Rosmarinik asidin antihelmintik etkisinin karĢılaĢtırmalı olarak ortaya çıkarılması amaçlanmıĢtır. 4 2. KAYNAK ARAġTIRMASI 2.1. Rosmarinus officinalis ile ilgili yapılmıĢ çalıĢmalar Al-Hader ve ark. (1994) tarafından yapılan çalıĢmada R. officinalis‟in yapraklarından elde edilen uçucu yağın glikoz ve insülin seviyeleri üzerindeki etkisi araĢtırılmıĢtır. Yapılan çalıĢma sonucunda ise R.officinalis‟in insülün seviyesini azalttığı belirtilmiĢtir. Al-Sereiti ve ark. (1999), Biberiye özü trake ve bağırsaklarda bulunan düz kasları gevĢeterek antitümerojenik ve kolleretik etkiye sahip olmasının yanında antispazmodik ve solunum bozukluklarında da etkili olduğunu belirtmiĢtir. Lahlou ve Berrada (2003), 3 farklı kökene ait biberiye esansiyel yağlarının Pediculus humanus capitis bitinin sirkelerine in vitro olarak öldürücü etkisini Rabat, Errachidia, Oujda kökenli olmak üzere 3 farklı kökende esansiyel yağının etkisine bakılmıĢtır. Tabat kökenli kemotipin en etkili olduğu 2.olarak Errachidia ve en son da Oujda kökenli kemotipin etkili olduğu belirtilmiĢtir. Cerit (2008), Biberiye E. coli, Enterobacter aerogenes ve Pseudomonas fluorescens’i inhibe ettiği Lactobiacillus plantarum gibi laktik asit üreten bakterilerin de asit oluĢumunu engelleyerek antimikrobial etki göstermektedir. ÇeliktaĢ (2010), bu çalıĢmada R. officinalis‟in antifungal etkisi araĢtırılmıĢtır. Ancak antifungal kullanım için biberiyenin uygun olmadığı belirtilmiĢtir. Malayoğlu-Basmacıoğlu (2010), tarafından Biberiyenin yapraklarından elde edilen ekstrenin antioksidan etkisi ilk defa Rac ve Ostric-Matijasevic‟e ithafen Yanishlieva ve ark. tarafından bildrilmiĢtir. Melo ve ark. (2011), R. officinalis‟in 1,8-Cineole, α-Pinene, Camphor, Verbenone, Camphene, Limonene, β-Myrcene, β-Caryophyllene bileĢenlere sahip olduğunu belirtip 125, 250 ve 500 mg/kg dozlarındaki in vitro ve in vivo olarak lökosit göçünü azaltıcı etkisini araĢtırmıĢlardır. Sonucunda ise antiinflamatuar etkisinin daha çok çalıĢmalarda var olduğunu ve lökosit göçünü inhibe ettiğini belirtmiĢlerdir. 5 ġenel (2013), bu çalıĢmada R. officinalis‟in bitki ekstraktlarının Tuta absoluta üzerine etkisi araĢtırılmıĢtır. YapılmıĢ olan çalıĢmanın sonucunda R. officinalis T.absoluta‟nın yumurta bırakmasını engellediği belirtilmiĢtir. Yaylı (2013), antibakteriyel ve antifungal etkinin yanı sıra dolaĢım sistemini uyarıcı, egzama ve akne tedavisinde de biberiyenin etkili olduğundan bahsetmiĢtir. Albani ve ark. (2014) bu çalıĢmada R.officinalis ve birkaç bitkinin kistik ekinokokkoz üzerine etkisi in vitro olarak araĢtırılmıĢtır. Sonucunda ise R.officinalis‟in hücre sayısında azalmaya sebep olduğu, larval büyümeyi baskıladığı, Echinooccus granulosus üzerinde inhibe edici özelliğinin olduğu belirtilmiĢtir. Salman-Yorulmaz ve ark. (2014), R. officinalis ekstraktının iki noktalı kırmızı örümcek olan Tetranychus urticae üzerindeki etkisi araĢtırılmıĢtır. Tetranychus urticae sebze, meyve ve süs bitkileri üzerinde bulunan bir zararlıdır. Yumurta nimf ve ergin dönemlerindeki etkisine bakılmıĢtır. Sonucunda biberiye ekstraktının pestisitlere karĢı alternatif olarak kullanılabileceği belirtilmiĢtir. Benedec ve ark. (2015), bu çalıĢmada R.officinalis ve birçok bitkide antimikrobiyal etkisine bakılmıĢtır. Antimikrobiyal test sonucunda L. monocytogenes, S.aureus, C. Albicans‟a karĢı aktivite gösterdiğini belirtmiĢlerdir. Kökçü ve ark. (2015) Biberiye‟nin kullanılan kısmının yapraklarının olduğunu ayrıca hafızayı güçlendirici ve migrene karĢı etkisinin olduğundan bahsetmiĢlerdir. Uçar ve ark. (2015) Biberiye‟nin etkilerinden bahsetmiĢ ve bunların sindirim uyarıcı, idrar söktürücü, yaraları iyileĢtirici etkisinin yanı sıra antibakteriyel, antifungal, insektisit ve antioksidan özellik gösterdiğini belirtmiĢlerdir. Yaptıkları çalıĢmada ise Biberiye‟nin antimikrobiyal etkisini araĢtırmıĢlardır. P.aeruginosa üzerinde bir tek etkili olmadığı ancak S.aureus, E.faecalis, E.coli gibi birçok bitkide etkisinin olduğunu belirtmiĢlerdir. BaĢkaya ve ark. (2016) tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada biberiyenin uçucu yağının bitkinin hangi organında daha fazla olduğunu araĢtırmıĢlardır. Bitkinin yaprak kısmının 6 uçucu yağ için en verimli olduğu ve de dönem olarak da sonbahar döneminde yapraklardaki uçucu yağ miktarının daha verimli olduğunu belirtmiĢlerdir. Antioksidan içeriğinin bitkinin diğer organlarına göre yine yapraklarda daha yüksek olduğunu belirtmektedirler. Moore ve ark. (2016), R. officinalis‟in antikanser etkisine bakılmıĢtır. R. officinalis ekstresinin in vitro olarak 0,1–500 µg/mL in vivo olarak da 1 mg/mL −3333.3 mg/kg/day olarak geniĢ bir doz aralığına sahip olduğunu belirtmiĢlerdir. ÇalıĢma sonucunda ise R. officinalis ekstresinin antikanser özellik gösterdiğine varılmıĢtır. Yılmaz ve Gökduman (2016), Biberiye yapraklarında bulunan uçucu yağ oranı ile ilgili yapmıĢ oldukları çalıĢmada yapraklardaki nem oranı azaldıkça uçucu yağ oranının da azaldığını belirtmiĢlerdir. Pereira ve ark. (2017) tarafından yapılmıĢ olan bu çalıĢmada R. officinalis uçucu yağının in vitro olarak Leishmania ve Trypanosoma parazitlerine karĢı etki gösterdiği açıklamıĢtır. Ayrıca toksisite olarak da incelenen R.officinalis‟in düĢük toksisite gösterdiği belirtilmiĢtir. Rahbardar ve ark. (2017), yapmıĢ oldukları çalıĢmada Biberiyenin antiinflamatuar etkisini araĢtırmıĢlardır. R. officinalis‟i 14 gün boyunca 400 mg/kg sıçanlara uygulamıĢlardır. YapmıĢ oldukları deney sonucunda R. officinalis‟in antiinflamatuar etkiyi azalttığı yönünde bir sonuca varmıĢlardır. Amaral ve ark. (2018), sıçanlarda yapmıĢ oldukları çalıĢmada etanolün neden olduğu akut bağırsak hasarına karĢı R. officinalis ekstresinin etkilerini araĢtırmıĢlardır. Bu çalıĢmada hayvan ve insan sağlığı korumak için kullanılabilecek alternatif bir ilaç ve besin kaynağı olabileceği belirtilmiĢtir. Sıçanlara oral gavaj yoluyla 500-1000 mg/kg dozunda R. officinalis ekstresi verilmiĢtir. Sonuç olarak bağırsak koruması için R. officinalis‟in antioksidan ve inflamatuar etkilerinin umut verici olduğundan bahsedilmiĢtir. 7 Mengiste ve ark. (2018), ise bu çalıĢmada R. officinalis‟in farelerde ve tavĢanlarda cilt tahriĢi, akut ve subakut olarak oral yoldan toksik etkisine bakmıĢlardır. Farelere 28 gün boyunca gavajla biberiye uçucu yağı verilmiĢtir. Akut dermal ve orak toksisite için 2000 mg/kg dozda, subakut çalıĢmada ise gavajla 1000 mg/kg dozda verilmiĢ olup sonucunda ise herhangi bir ölüm görülmemiĢtir. Ve R. officinalis uçucu yağının toksik bir etkiye sahip olmadığını belirtmiĢlerdir. Varadyova ve ark. (2018), Haemonchus contortus üzerine R. officinalis ve birçok bitki ekstraktının antihelmintik etkisi araĢtırılmıĢtır. Ovisidal ve larvasidal etkilerine bakılmıĢtır. Ancak diğer bitkilere oranla biberiyenin etkisi daha az görülmüĢtür. Sulu biberiye özütü LTD‟de en düĢük antihelmintik etki gösterdiği belirtilmiĢtir. Ahamad ve ark. (2019), yaptıkları çalıĢmada R. officinalis ekstresinin hem kanser tedavisinde hem de diabetes mellitus tedavisinde etkili olabileceğini belirtmiĢlerdir. Kaab-Ben ve ark. (2019), yapmıĢ oldukları çalıĢmada biyoçeĢitlilik açısından önemli bitkileri korumak için biyolojik ajanların ve kimyasal olarak zararlı pestisitlerin etkisini azaltmak ve önlemek için R. officinalis‟in antifungal ve herbisidal etkisini araĢtırmıĢlardır. ÇalıĢmanın sonucunda R. officinalis uçucu yağının çevre dostu pestisit olarak kullanılabileceğini belirtmiĢlerdir. Yiğit ve ark. (2019), Culex pipiens Linnaeus üzerine bir araĢtırma yapmıĢlardır. R. officinalis‟in Culex pipiens larvaları üzerindeki öldürücü etkisine bakmıĢlardır. R. officinalis ekstresini 5 gün boyunca vererek ölüm oranını tespit etmiĢlerdir. Ve R. officinalis‟in ölüm oranının %90 ve üzeri olduğu belirtilmiĢtir. Al-Megrin (2020), bu çalıĢmada ise R. officinalis‟in sinir sistemi üzerinde bozukluğa sebep olan herpes virüsü üzerindeki etkisi araĢtırılmıĢtır. Ġn vitro olarak etkisine bakılmıĢtır. Biberiye ekstraktlarının 50 mg/ml dozunun HSV-1 ve HSV-2 virüsünün plak oluĢumunu engellediğini açıklamıĢlardır. Ve R. officinalis ekstresinin herpes virüsü için terapötük ajan olarak kullanılabileceğini belirtmiĢlerdir. Mravcakova, D ve ark. (2020), tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada R. officinalis ve birçok bitki birlikte bir bağırsak nematodu olan Haemonchus contortus üzerindeki 8 etkisini koyunlar üzerinde araĢtırmıĢlardır. Arka bağırsak florası bozuk olan hayvanlarda bitkilerin etkisine bakılmıĢ ancak Haemonchus contortus nematod yüzünden bağırsak florasının bozulmadığını tespit etmiĢlerdir. Xiaojlie ve ark. (2020), bu çalıĢmada ise 9 bitkinin yapraklarında bulunan uçucu yağ oranları karĢılaĢtırılmıĢtır. R. officinalis‟de 35 uçucu bileĢen bulunmuĢtur. Ve en yüksek uçucu terpen konsatrasyonunun biberiye olduğunu belirtmiĢlerdir. 2.2. Rosmarinik Asit ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar Al-Sereiti ve ark. (1999), Biberiye bileĢenlerinden olan ve önemli etkiye sahip olan Rosmarinik asidin bronĢiyal astım, peptit ülser, ateroskleroz, hepatotoksisite ve inflamatuar hastalıklarında etkili olduğu sonucuna varmıĢlardır. Petersen ve ark. (2003), çalıĢmalarında Rosmarinik asidin kimyager Scarpati ve Oriente (1958) tarafından saf bir bileĢik olarak elde edildiğinden ve ayrıca kimyasal sentezinin de ilk defa Albrecht tarafından 1991‟de gerçekleĢtirildiğinden bahsetmiĢtir. De Oliveira ve ark. (2012), tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada etanol hasarına maruz kalan Dna‟nın Rosmarinik asit tarafından koruyucu bir ajan olarak kullanılması araĢtırılmıĢtır. Farelerde genetoksisitesi bakılmıĢ olan çalıĢma sonucunda Rosmarinik asidin hasarı önlediği ve azalttığı belirtilmiĢtir. Stansbury (2014), tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada Biberiyenin önemli bileĢeni olan Rosmarinik asidin anti-inflamatuar ve antioksidan alerjik ve astım tedavilerinde kullanılabileceği ayrıca serbest radikalleri baskıladığı da açıklanmıĢtır. Moore ve ark. (2016), çalıĢmalarında Rosmarinik asidin antikanser etkisini araĢtırmıĢlardır. Ġn vitro ve in vivo çalıĢmalar yapılmıĢ olup sonucunda Rosmarinik asidin antikanser etkiye sahip olduğunu belirtmiĢlerdir. Bulduk ve Gökce (2017), tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada ise biberiye de bulunan Rosmarinik asit, karnozol ve karnosik asidin antioksidan etkiye sahip olduğu belirtilmiĢtir. Ġn vitro olarak antibakteriyel, anti-kanserojen, antiviral etkilere sahip 9 olduğunu, in vivo olarak da antitromboz antikanserojenik ve antialerjik etkileri olduğu belirtilmektedir. Rahbardar ve ark. (2017), Rosmarinik asidi 14 gün boyunca 40 mg/kg dozunda sıçanlara uygulamıĢlardır. Sonucunda ise Rosmarinik asidin antiinflamatuar etkiyi azalttığını belirtmiĢlerdir. Çin (2018), tarafından yapılmıĢ olan çalıĢmada sıçanlara bir gruba Rosmarinik asit, etanol ve serum fizyolojik, diğer bir gruba etanol ve serum fizyolojik, en son gruba ise sadece serum fizyolojik vermiĢlerdir. Rosmarinik asit 20 mg/kg dozunda verilmiĢtir. ÇalıĢma sonucunda Rosmarinik asitin kist ve abse oluĢumunu azaltmak için yararlı olabileceği belirtilmiĢtir. 2.3.Albendazol ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar Öztop (1996), Albendazolün hidatik kist hastalığına sebep olan E. granulosus‟un tedavisinde etkili olduğu ayrıca Taenia saginata enfeksiyonuna karĢı 3 gün süreyle kullanılan 400 mg/kg dozunun etkili olacağını belirtmiĢtir. Yarsan ve ark. (1999) Swiss albino farelerde albendezolün immun yanıt sistemine etkisi üzerine bir araĢtırma yapmıĢlardır. Dört grup olacak Ģekilde albendazolün farklı dozlarını uygulamıĢlardır. Albendazolün kullanımının geniĢ ölçekli olduğu belirtilmiĢtir. Özellikle de hümoral immun sistemi baskıladığı ve immun sistemi uyararak paraziter enfeksiyonları önlediğini belirtmiĢlerdir. Yıldız ve Doğanay (2001) tarafından farelerde Strobilocercus fasciolaris’e karĢı albendozolün etkisini araĢtırmıĢlardır. 15 mg/kg dozda albendozol verildikten sonra S.fasciolaris geliĢimine koruyucu etkisinin olduğunu kist geliĢimini tamamen durdurduğunu saptamıĢlardır. 10 3. MATERYAL ve YÖNTEM 3.1. Materyal 3.1.1. Lamiaceae (Labiatae, Ballıbabagiller) familyasının genel özellikleri Lamiaceae familyası adını eski Latinceden ya da Lamium benzeri Ģeklinden almıĢtır (Ġpek 2018). Hemen hemen her yerde yayılıĢ gösteren bu familya da 250 cins ve 7000 tür bulunmakta olup bunlarda 45 cins 574 türü ülkemizde görülmektedir. Akdeniz, Avustralya ve Güney Amerika‟da yoğun olarak yayılıĢ göstermektedir. Bu familyadaki üyeler genellikle bütün habitatlarda yetiĢmekte olup ülkemizde ise baĢlıca Akdeniz‟de görülmektedir. Türkiye Lamiaceae familyası bakımından zengin bir bölge olup endemik türlerde Türkiye‟de 3.sırada yer almaktadır bulunmaktadır. Bu endemik türler daha çok Toroslarda ve Amanoslarda görülmektedir (Vatansever 2014). Bir ya da çok yıllık otsu bitkilerdir. Otsu gövde sahip olup dört köĢeli gövdesi aromatiktir ve salgı tüyleri bulunur. Bu familya için karakteristik olan pul Ģeklinde epiderma üzerindeki salgı tüylerinde uçucu yağ bulundururlar (Öz-Aslan 2017). Gövdelerinin dört köĢeli olması, yaprakların parçalı, dekusat ve çoğunlukla basit diziliĢli olması, çiçeklerin zigamorf ve bilabiat olması, uçucu yağlarının salgı tüylerinde olması, salgı tüylerinin ise pul Ģeklinde olup sapı tek ve baĢının 8 hücreli olması ile diğer familyalardan ayrılırlar (Sönmez 2016). Bu familya üyelerinin içerdikleri esaniyel yağlar, flavonoid, sekonder metobolitler, aromatik ve uçucu yağ içermelerinden dolayı parfümeri, gıda ve tıp alanlarında ekonomik öneme sahiptir. Aromatik ve uçucu yağ parfümeri ve farmakolojide elde edilen eterik yağ ise baharat olarak kullanılmaktadır (Öz-Aslan 2017). Yiyeceklerin koruyucusu olarak kullanılmaktadırlar çünkü bu familyaya ait bitkiler bazı bakterilerin ve mayaların geliĢimini engellemektedir (PiĢkin 2007). Son zamanlarda familyadan bazıları tıbbi amaçlı olarak kullanılmaktadır (Ġpek 2018). Daha çok çay ve baharat olarak kullanılan bu bitkiler halk arasında da yayınlaĢmıĢtır (Öz-Aslan 2017). 11 3.1.2. Rosmarinus officinalis L. (Biberiye ) Lamiaceae familyasından olan Biberiye bitkisi kuĢdili, hasalbal isimleriyle de bilinmektedir (BaĢkaya ve ark. 2016). Rosmarinus Latince kökenli olup “denizin çiği” anlamına gelmektedir (Cerit 2008). Tarla, üzüm bağlarının kenarlarında, orman içinde geniĢ bir yayılıma sahiptir (Malayoğlu-Basmacığlu 2010). R. officinalis‟in önemli bir özelliği de biberiye türleri arasında kültürü yapılan en önemli tür olmasıdır (Yılmaz ve Gökduman 2016). Mersin ve Adana da kuru Biberiye yaprağı üretilmekte olup ülkemizde ekimi ve kültürü yapılmamaktadır. Ancak yapan ülkeler mevcuttur. Bunlardan bazıları Fransa, Yunanistan, Ġtalya ve Ġspanyadır (Malayoğlu-Basmacığlu 2010). Biberiye karakteristik olarak Akdeniz bölgesinde yetiĢmekte olup çok yıllık bir bitkidir. 50-100 cm boyunda, yapraklarını kıĢın dökmeyen, boyu 2 metreye kadar ulaĢabilmektedir. Gövde dört köĢeli olup ince, çok dallı ve lifsi yapıdadır. Yaprakları sürekli yeĢildir. Yapraklar birbiriyle karĢılıklı olup dar, Ģeritsi ve sert uçları ise küttür. Yaprakların alt yüzeyinde tüylü oluklar bu olukların içinde de gözenekler bulunur. Bu gözenekler bitkinin solunumunu sağlamaktadır. Bu gözenekleri koruyabilmek içinde yaprakların kenarları alt tarafa doğru kıvrıktır ve çok sayıda gri-yeĢil renkli tüyler bulunmaktadır. Yapraklar diplerden çıkar üst kısımlarda da dalların ucunda kümeler halinde çiçekler bulunmaktadır. Ġlkbaharın baĢlangıcında ve kıĢ sonunda çiçeklenmeye baĢlayan bitki mavi, mor, beyaz ve eflatun renklerindedir. Çiçeklerinde bulunan nektaryum ve kıĢ aylarında çiçekli olması arılar için tozlaĢmaya yardımcı olmaktadır (Vatansever 2014). R. officinalis‟in genel görünümü aĢağıda verilmiĢtir (ġekil 3.1.). 12 ġekil 3.1. Rosmarinus officinalis‟in (Biberiye) genel görünümü (Vatansever 2014) 3.1.3. Rosmarinus officinalis ‘in sistematikteki yeri Regnum : Plantae Divisio : Spermatophyta (Phanerogamae) Subdivisio : Angiospermae Classis : Dicotyledoneae Subclassis : Gamopetalae Ordo : Lamiales Familia : Lamiaceae (Labiatae) Species : Rosmarinus officinalis L. sp. PI.23 (1753)-Biberiye (Vatansever, 2014) 3.1.4. Rosmarinus officinalis’in kimyasal bileĢeni Biberiyenin içerdiği uçucu yağ miktarı diğer birçok bitkide olduğu gibi birçok etkene bağlı olarak değiĢmektedir. Ġklim, sıcaklık, çevre, bitkinin yaĢına, organlarına ve geliĢme dönemine göre değiĢiklik göstermektedir (Kaya ve Ergönül 2015). Bitkiye özgü özellikler ise yapısında bulunan uçucu yağlar, tat ve renk veren alkoloidler, karetonoidler, esansiyel yağlar, flavonoidler, sekonder metobolitler her bitkinin kendine has karakteristik özellik kazanmasını sağlar (Cerit 2008). Biberiye halk arasında da önemli bir yere sahiptir. Romatizmal ağrı ve mide ağrısı için eskiden beri kullanılmaktadır (Rahbardar ve ark. 2017). 13 Uçucu yağlar bitkilerin kök, gövde, yaprak, meyve gibi kısımlarından elde edilen oda sıcaklığında sıvı olup buharlaĢabilen, açık sarı ya da renksiz, uçucu ve güzel kokulu kristalleĢebilen karıĢımlardır. Bu nedenle uçucu yağ, esansiyel yağ ve eterik yağ gibi çeĢitli Ģekilde isimlendirilirler. Uçucu yağlar bitkilerden damıtma, mekanik ve ekstraksiyon yöntemleriyle elde edilmekte olup her bitkiye göre bu yöntemler değiĢiklik göstermektedir (Yaylı 2013). Uçucu yağlarlar çeĢitli bileĢenlere sahip kompleks karıĢımlardır. Ġçerdikleri etken maddelerinden dolayı çeĢitli biyolojik aktiviteye sahiptir (Yılmaz ve Gökduman 2016). Biberiye ve ekstresi hem in vitro hem de in vivo olarak çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢ olup hayvanlar üzerinde doz belirlemeleri de yapılmıĢtır. Ġn vitro olarak 0,1–500 µg/mL in vivo olarak da 1 mg/mL −3333,3 mg/kg/day olarak geniĢ bir doz aralığına sahip olduğunu belirtilmiĢtir (Moore ve ark. 2016). Antifungal, antimikrobiyal ve antioksidan etkileri bulunmaktadır. Uçucu yağların sahip oldukları bileĢikler hücre zarında bulunan fosfolipit tabakasının geçirgenliğini artırarak hücre dıĢına çıkmasına neden olarak mikroorganizmalara etki ederler. Bitkilerin çiçek, yaprak, meyve gibi organlarında bulunabilir. Bu durum tüm organlarında da bulunabildiği gibi bitkinin ait olduğu familyaya göre de değiĢiklik göstermektedir. Bazı bitkilerin salgı tüylerinde bazı bitkilerin salgı ceplerinde bulunabilmektedir. Biberiyenin ait olduğu familyada uçucu yağlar yapraklardaki salgı tüylerinde yoğun olarak bulunmaktadır. Yapraklarında bulunan uçucu yağlar kültür koĢullarında ve doğal koĢullarda farklılık göstermektedir. Kültür koĢullarında %0,3-0,9, doğal koĢullarda ise %1,0-2,5 arasındadır. Yapraklardaki uçucu yağ miktarı nem miktarına da bağlı olup nem azaldıkça uçucu yağ miktarı da azalmaktadır (Yılmaz ve Gökduman 2016). Ayrıca R. officinalis birçok bitkiden daha yüksek uçucu terpen konsantrasyonuna sahip bir bitkidir (Xiaojlie ve ark. 2020). Uçucu yağındaki etken bileĢikler 1,8-cineole, α-pinene, camphor, verbenone, camphene, limonene, β-Myrcene, β-Caryophyllene bulunmaktadır (Melo ve ark. 2011). Ayrıca ek olarak kafur, borneol, linalol, α-terpineol bileĢenleri de bulunmaktadır (Cerit 2008). Biberiye bileĢenleri tabloda verilmiĢtir (Çizelge 3.1.). Biberiyenin yapraklarından ekstraksiyon yöntemiyle elde edilen ekstrede Karnozik asit ve Rosmarinik asit önemli ana etken bileĢenlerdir. 14 Çizelge 3.1. R. officinalis bileĢenleri (Melo ve ark. 2011) BileĢikler Oranlar 1,8-Cineole 15,74 α-Pinene 16,58 Camphor 27,59 Verbenone 2,58 Camphene 5,19 Limonene 5,91 β-Myrcene 10,02 β-Caryophyllene 3,10 3.1.5. Rosmarinik Asit Rosmarinik asit birçok bitkide bulunmasına karĢın ilk olarak R. officinalis‟den elde edilen bir bileĢiktir (Gonçalves ve ark. 2020). Biberiye‟den % 8 oranında elde edilmekte olan polifenol bir bileĢiktir. Rosmarinik asit ada çayı ve biftek otunda da keĢfedilmiĢtir (Çin 2018). Rosmarinik asidin kimyasal yapısı 3.4-diidroksifenillaktik asit ve kafeik asit gibi fenolik asitlerin birbirlerine ester bağı ile bağlanması sonucu oluĢan fenolik bir yapıdır. Rosmarinik asidin Biberiyede önemli bileĢiklerden biri olduğu ve antikanser özellik gösterdiğine yapılan çalıĢmalarda belirtilmiĢtir (Moore ve ark. 2016). Ayrıca antioksidan, antidiyabetik ve antiinflamasyon gibi etkilere sahip olduğu için terapötik ve ve gıda uygulamalarında sıklıkla kullanılmaktadır (Gonçalves ve ark. 2020). Rosmarinik asidin kimyasal açılımı verilmiĢtir (ġekil 3.2.). Kimyasal yapısı Rosmarinik asidin inflamatuar hastalıklar, astım, hepatotoksisite, ateroskleroz gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Ġn-vitro çalıĢmalarda anti-HIV-1, antioksidan, antibakteriyel, antiviral etkisini in-vivo çalıĢmalarda ise antitromboz, antialerjik ve antikanserojenik etki göstermiĢtir. Rosmarinik asit özellikle gastrointestinal sistemde ve deride etkisi göstererek emilimi yüksek bir bileĢendir (Bulduk ve Gökce 2017). Rosmarinik asit oral yoldan alındığında dolaĢıma katılmaktadır. DolaĢıma kalın bağırsakta hidrolize edilerek geçmektedir ve geçtiğinde de karnosik asit ve dihidroksifenil laktik asite etki ederek metabolizmada gerçekleĢen reaksiyonlara etki 15 etmektedir. Ayrıca bu fenolik asitler doku pH‟ınıda iyonize ettiği belirtilmektedir (Çin 2018). ġekil-3.2. Rosmarinik Asidin kimyasal açılımı (Vatansever 2014) 3.1.6. Helmintler hakkında genel bilgi Bağırsak boĢluğunda ya da vücut dokularında yaĢarlar. Vücut yapıları değiĢiklik göstermekte olup boyları birkaç milimetre ile birkaç metre arasında değiĢmektedir. YaĢamlarını zorunlu parazit olarak sürdürürler. Vücutlarının üzerinde deri görevi üstlenen kütikula adı verilen yapı bulunur. Bu kütikula sayesinde dıĢ ortamdan korunurlar. YaĢamlarını devam ettirebilmeleri için bir ya da daha fazla ara konağa ihtiyaç duyarlar. Bu deri üzerinde de konağa girmelerini ve besin almalarını sağlayan çengel, çekmen gibi çeĢitli organları bulunmaktadır (Göçmen 2008). A. tetraptera da farelerde görülen helmint türlerindendir (ġenlik ve ark. 2005). 3.1.7. Aspicularis tetraptera Aspiculuris cinsi ilk olarak 1821‟de Nitzsch tarafından sonra Mus musculus‟da tanımlanmıĢtır. Ardından 1924‟te Schulz tarafından yeniden tanımlanmıĢtır (Abdel- Gaber ve ark. 2018). Birçok Aspiculuris türü bulunmaktadır ve bunların ayrımını da ilk kez Quentin tarafından yapılmıĢtır. Ġlk olarak servikal alae‟nin arka ucunun yuvarlak ve sivri olmasına göre 2 gruba ayrılmıĢtır. 16 A. tetraptera nematodlardan Oxyuroid ailesine aittir (Mahdy 2017). Oxyuroid ailesinde de yaygın olarak görülen A. tetraptera M. musculus‟un çekum ve kolonunda bulunmaktadır (Abdel-Gaber ve ark. 2018). Vücutlarının ön tarafında bulunan dört parçalı kısımla ayırt edilmektedirler (Otto ve ark. 2015). 2 belirsiz labial papilla üç de geliĢmiĢ dudak bulunmakla birlikte yalnızca üst dudak mevcuttur. Belirgin bir servikal alae gerisinde oval Ģekilli soğanlı bir özofagal ampul bulunur. Alae bütün vücut boyunca uzanmaktadır. Yemek borusu ön ve arka olmak üzere 2 ayrı kısımdan oluĢmaktadır. Ön kısım uzun, silindirik ve kaslı arka kısım ise çıkıntılı bir kütikül ile sarılıdır. Uzun bir bağırsağa açılmakla birlikte diĢilerde anal bir açıklık ile erkeklerde ise kloakal bir açıklık ile dıĢa açılmaktadır (Khalil ve ark. 2014). Doğrudan bir yaĢam döngüsüne sahiptir. 21 ile 35 günlük dönemler arasında yutulan yumurtalar enfeksiyona neden olmaktadır (Omer ve ark. 2020). A. tetraptera çoğunlukla kalın bağırsağa yerleĢmekte olup geliĢim bozukluğu ve zayıflık gibi belirtiler göstermektedir (Beyhan ve ark. 2010). Enfeksiyonlarının belirlenmesi dıĢkı flotasyon yöntemi ile yapılmaktadır (Gürler ve Bakan 2016). Erkek bireyler 2-4 mm uzunluğundadır. 120-190 μm geniĢliğindedir (Hsu 1979). Kısa konik bir kuyruğa sahip olup 117-169 μm uzunluğundadır. Spikül ve gubernakuluma sahip değildir. DiĢi A.tetraptera’lar 3-4 mm uzunluğundadır. 215-275 μm geniĢliğine sahiptir (Hsu 1979). Kuyruk ise 445-605 μm uzunluğundadır (Burr ve ark. 2012). Kuyruk kütikulası enine çizgilerden oluĢur. Lateral alae sadece diĢilerde görülür. Vulva posterior konumlu olarak bulunmaktadır. Bağırsağın proksimal kısmında önde birbirine paralel 2 yumurtalığa sahiptir (Khalil ve ark. 2014). DiĢi bireyler geceleri yumurta bırakırlar. Yumurtaları yaklaĢık olarak 89-93 × 36-42 μm çapında olup bilateral simetrilidirler (Otto ve ark. 2015). Serbest bırakıldıkları zaman morula safhasındadır. Günlük 17 yumurta bırakmaktadırlar. 5 ile 8. günden sonra bulaĢıcı özellik göstermektedir (Pritchett 2007, 1980). Yumurtaları dıĢarıda oldukça kalıcı olup doğrudan bulaĢır. Yumurtalar dıĢkıyla geçer ve anüs etrafında birikmez bu nedenle selofan bant yöntemi A.tetraptera yumurtaları için uygun değildir (Kohn ve Clifford 2002). Larvalar ilk evrede bir hafta kadar kolonda submukozasında bulunur. Larva döneminin 3.evresinde kolonun lümenine gelerek yetiĢkin hale gelmektedirler (Omer ve ark. 2020). YetiĢkin olan A.tetraptera’lar kolonda bulunmaktadır. 17 A. tetraptera‟nın genel görünümü (ġekil 3.3.) ve mikroskopta çekilmiĢ görüntüsü verilmiĢtir (ġekil 3.4.) ġekil 3.3. A. tetraptera ( Pritchett, 2007, 1980) ġekil 3.4. Aspiculuris tetraptera’nın ön kısım görüntüsü 3.1.8. Albendazol Helmintlerin gastrointestinal sistemden ve dokulardan sağlayan ilaçlara antihelmintik ilaç denir. Birçok ilaç kullanılmaktadır bunlardan bir tanesi Albendazoldür (Korkmaz 2012). Albendazolün kimyasal açılımı verilmiĢtir (ġekil 3.5.). Albendazol 1975 yılında Gyurik ve Theoderides tarafından hazırlanmıĢtır ancak kullanılmaya baĢlanması 1981 18 yılında olup Wiliams, Stevensen, Pene ve arkadaĢları tarafından inceledikten sonra elde edilen bulgular 1982 yılında yayınlanmıĢtır. Absorbsiyonu yüksek olması nedeniyle tercih edilmektedir. Albendazolün 2 ara ürünü sülfoksit ve sülfondur. Albendazol vücuda alındıktan sonra karaciğerde sülfoksite dönüĢür ardından karaciğerden safraya ordan ince bağırsağa, bağırsakta tekrar emilip karaciğere tekrar geri dönmesine ve böylece etki süresinin de uzamasına neden olmaktadır. Helmintler karbonhidratları enerji kaynağı olarak kullanmaktadırlar. Albendazol hem eriĢkin bireylerde hem de larvalarda glukoz alınımını engeller glukoz alamadığında var olan glikojen depoları biter, bu durumda ATP üretimi azalır ve sonunda parazitleri etkisiz hale getirerek ölmesine neden olur (Öztop 1996). Albendazolün yapılan çalıĢmalarda hidatik kist hastalığında en çok yararlanılan ilaç olduğu ve parazit enfeksiyonlarını uyararak etki gösterdiğini açıklamıĢlardır (Yarsan ve ark. 1999). Albendazol, benzimidazol türevidir (Öztop 1996). Benzimidazol türevleri olan ilaçlar gastrointestinal nematodlarına karĢı güçlü bir aktiviteye sahiptir. Diğer ilaçlarla kıyaslandığında daha iyi etki gösterdiği ve yan etkisinin olmadığı belirtilmiĢtir (Wakelin 2000). Benzimidazol grubu mikrotübül oluĢumunu engeller. Hücre bölünmesi için mikrobütül oluĢumu gereklidir. Bu nedenle bu grup ilaçlarda mikrotübül oluĢumunu engelleyerek yetiĢkin ve larval bireylerin oluĢumunu engellemektedir (Pritchett 2007, 1980). ġekil 3.5. Albendazol Açık Formülü (Öztop 1996) 19 3.2. Yöntem 3.2.1. Bitki Materyali R. officinalis L. bitkisi Kale Naturel Bitkisel Ürün Gıda Kozm. ve Tarım Ürünleri LTD. ġTĠ. adlı firmadan, Rosmarinik asit ise EskiĢehir Anadolu Üniversitesi farmakoloji bölümünden temin edilmiĢtir. 3.2.2. Deney Hayvanları Bu çalıĢmada kullanılan fareler Uludağ Üniversitesi Deney Hayvanları AraĢtırma Merkezinden temin edilmiĢtir. ÇalıĢmaya baĢlamadan önce yapılacak araĢtırma Uludağ Üniversitesi deney hayvanları etik kurulu tarafından 2019 – 09 / 02 kararıyla onaylanmıĢtır. 90 Balb/c fareler kullanılmıĢ olup 25-30 gr. ağırlığındadırlar. KullanılmıĢ olan farelerin 47 tanesi diĢi 43 tanesi ise erkek bireyden oluĢur. Fareler 20-22℃ sıcaklıkta ve 12 saat aydınlık-karanlık olacak Ģekilde pelet gıda ve su içeren standart kafeslerde bulunmaktadır (Ayaz ve ark. 2015). 3.2.3. Yüzdürme Tekniği Helmintler konaklarının çeĢitli organ ve vücut bölgelerinde bulunmakta olup farklı yaĢam çemberine ve farklı büyüklüklere sahip canlılardır. Bu helmintleri teĢhis emek amacıyla çeĢitli yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemlerin amacı parazitin kendisinin, larvasının ya da yumurtasının teĢhis edilmesi esasına dayanmaktadır. Son zamanlarda serolojik ve moleküler biyolojik testler geliĢtirilmiĢtir ancak eski ve klasik yöntemler yaygın olarak hala kullanılmaktadır. Bu yöntemde amaç yumurtaların özgül ağırlığından daha fazla olan sıvılar kullanarak yumurtaları sıvı yüzeyinde yüzdürmektir. Parazit yumurtalarını incelemek amacıyla kullanılan bu sıvılara flotasyon sıvısı adı verilmektedir. Bu sıvılar parazit yumurta ve larvalarının sıvı yüzeyinde yüzmesini sağlar. Böylece özgül ağırlığı sıvıdan daha fazla olan dıĢkı partikülleri dibe çökerken yumurtaların özgül ağırlığı sıvıdan daha az olduğu için sıvı yüzeyinde kalır. Ancak sıvının özül ağırlığı bu aĢamada önemlidir. Eğer sıvının özgül ağırlığı fazla ise plazmoliz ve ozmoz oluĢumuna, az ise parazit yumurtalarının sıvı yüzeyinde yüzememesine sebep olur. ÇeĢitli flotasyon sıvıları bulunmakta olup 20 bunlardan en yaygını doymuĢ tuzlu sudur. DoymuĢ tuzlu su (NaCl) sıvısı 1 L. kaynayan su içerisine 450 gr. sofra tuzunun içerisine eklenmesiyle hazırlanır. Dipte tortu kalmayak hale gelinceye kadar çözelti karıĢtırılır. Daha sonra soğumaya bırakılır ve flotasyon sıvısı kullanlır. Özgül ağırlığı 1.20 olan bir sıvıdır, ve çoğunlukla nematod yumurtalarının sayımında kullanılmak için uygundur. A. tetraptera ile doğal enfekte farelerin seçimi yapılırken kullanılan yöntem flotasyon yöntemi kullanılan yüzdürme sıvısı ise doymuĢ tuzlu su flotasyon sıvısıdır. Bu yöntemde her gün Bursa Uludağ Üniversitesi Deney Hayvanları AraĢtırma Merkezinde bulunan farelerden bir miktar dıĢkı alınarak dıĢkı kabına konuldu. DıĢkıları alınan örnekler bir miktar tuzlu su içerisinde ezilecek hale gelene kadar bekletilir. Daha sonra bir baget yardımıyla homojen bir karıĢım elde edene kadar ezilir. Ezildikten sonra bir kaba süzülür. Süzüldükten sonra süzülen kabın üst kısmına kadar dolacak Ģekilde tuzlu su ile doldurulur. Üzerine yüzeyde kalacak Ģekilde lamel bırakılır ve 20 dakika beklenilir. Sonra lameller bir pens yardımı ile alınarak lam üzerine yerleĢtirildi ve ıĢık mikroskobunda incelendi. A. tetraptera yumurtası olanlar deneyde kullanılmak üzere ayrıldı. Ġstenilen sayıda fare elde ettikten sonra deney grupları oluĢturuldu (Tınar ve ark. 2006). 3.2.4. McMaster Lamında Parazit Sayımı McMaster yöntemi standart bir method olup sıklıkla kullanılmaktadır. Avustralya‟da geliĢtirilen bu yöntem flotasyon sıvısının içinde seyreltilmiĢ olan dıĢkının belirli bir hacminin incelemesidir. McMaster lamı cam ya da plastik üst üste 2 lamdan oluĢmaktadır. Lam üzerinde ayrı ayrı 2 kare, bu kareler üzerinde ise iĢaretli alan bulunmaktadır. Bu karelerin derinliği 0.15 cm, kenarı 1 cm hacmi ise 0.15 ml‟dir. SeçilmiĢ olan enfekte farelerin gruplandırılmasında McMaster yöntemi kullanıldı. Bu yöntemde 1 grupta bulunan farelerden 1 gr. dıĢkı tartılarak alınır. Alınan dıĢkı tuzlu su içerisinde alınarak dıĢkıların ezilecek kıvama gelmesi beklenir. Daha sonra bir baget yardımıyla ezilir. 1 gr. dıĢkı 15 ml flotasyon sıvısı içerisinde homojen hale getirilir bu nedenle ezilen dıĢkı 15 ml olacak Ģekilde mezüre süzülür. Pipetle karıĢım karıĢtırıldıktan sonra McMaster lamının 2 gözüne de doldurulur ve mikroskopta incelenir (Tınar ve ark. 2006). 21 3.2.5. Deney grupları HazırlanmıĢ olan bitki ekstreleri verilmeden önce Balb/c fareler arasından parazitli olanlar ayrıldı. DıĢkısı alınacak olan fareler tekli olarak temiz kafeslere alındı. Bir gün bekledikten sonra pens yardımı ile dıĢkılar toplandı (ġenlik ve ark. 2005). AlınmıĢ olan örnekler laboratuvara getirilerek doymuĢ tuzlu su flotasyon sıvısında incelendi. Deney grupları oluĢturulurken McMaster lamında A. tetraptera yumurtaları sayılarak gruplar oluĢturuldu (Tınar ve ark. 2006). Deney 6 gruptan oluĢmaktadır. 1. gruba R. officinalis yaprak ekstresi 250 mg/kg, 2. gruba R. officinalis ekstresi 500 mg/kg, 3. gruba R. officinalis ekstresi 1000 mg/kg, 4. gruba Rosmarinik asit ekstresi 5 mg/kg, 5 gruba albendezol 10 mg/kg dozunda, 6. gruba ise %0,9 serum fizyolojik verilmiĢtir (Mahdy ve ark. 2017). 3.2.6. Bitki ekstrelerinin uygulanması R. officinalis ve Rosmarinik asit % 0,9 NaCl saline içerisinde çözüldü (Fetoni ve ark. 2018). Çözüldükten sonra verilecek dozlarda hazırlandıktan sonra 7 gün boyunca farelere verildi. Bitki ekstreleri hayvanlara gavajla verildi (Ayaz ve ark. 2015). 3.2.7. Nekropsi Yedi gün bitki ekstreleri ve ilaçlar verildikten sonra 8.gün ötonazi yapıldı. Dissekte edilen hayvanın bağırsakları açılarak A. tetraptera’lar stereoskopik mikroskopta incelenerek ĢiĢelere ayrıldı (Mahdy ve ark. 2017). 3.2.8. Etken Maddelerin Etkinlik Yüzdelerinin Hesaplanması Antihelmintik etkinlik oranının yüzdesi aĢağıdaki formüle göre belirlenmiĢtir (Burgu ve Karaer 2005). 22 3.2.9. Ġstatiksel Analiz Yumurta sayıları ve otopsideki bağırsak parazit sayılarına bakılarak gruplar arsındaki farklılık Mann–Whitney testi ile % 5 confidense aralığında kontrol edilmiĢtir. Analizler Minitab: 17.1.0 istatistik programında yapılmıĢtır. 23 4. BULGULAR 4.1. A. tetraptera yumurtalarının sayımı A. tetraptera yumurtaları McMaster yöntemi ile sayıldı. AĢağıdaki tabloda yumurta sayıları verilmiĢtir (Çizelge 4.2.) Çizelge 4.1. A. tetraptera ile doğal enfekte farelerde R.officinalis, Rosmarinik Asit, Albendazol ve Kontrol grubuna ait 7 günlük yumurta sayıları 0.Gün 1.Gün 2.Gün 3.Gün 4.Gün 5.Gün 6.Gün 7.Gün Biberiye 250 900 1500 1350 2150 400 800 1200 1100 mg/kg Biberiye 500 900 950 1400 2450 900 1300 1850 2400 mg/kg Biberiye 1000 200 1350 2100 2400 650 1500 1200 1050 mg/kg Rosmarinik 300 400 400 500 400 450 50 500 Asit Albendazol 250 400 500 350 450 300 500 50 Kontrol 1050 650 400 750 1950 900 650 2950 Grubu Yumurta sayılarına bakıldığında R. officinalis 250 mg/kg dozunda en yüksek artıĢ 3. gün 2150, en düĢük ise 4.gün görülmüĢtür. 0. güne göre 1. günde de bir artıĢ olup 4. ve 5. günlerde azalma gözlenmiĢtir ancak 6. ve 7. günlerde tekrar bir artıĢ olmuĢtur. R. officinalis 500 mg/kg dozunda en yüksek artıĢ 3. ve en son gün, en düĢük ise o. ve 4. günlerde görülmüĢtür. 4. gün bir azalma görülmüĢ ancak diğer günlerde yumurta sayısı tekrar artmıĢtır. R. officinalis 1000 mg/kg dozunda en düĢük 0. gün, en yüksek ise 3.gündür. 3. güne kadar bir artıĢ gözlenmiĢ olup 3. günden sonra azalma olmuĢtur. Rosmarinik asitte yumurta sayıları birbirine çok yakındır. En yüksek 3. ve 7. Günlerde en düĢük ise 6.gündür. Albendazol de 7. günde yumurta sayısında azalma görülmüĢtür. Diğer günlerdeki yumurta sayıları birbirine yakındır ancak en yüksek etki 2. günde olmuĢtur. Kontrol grubunda ise 7.gündeki yumurta sayısı diğer tüm etkiler yumurta 24 sayıları içinde en yüksektir. 4. günde de oldukça yüksektir. En düĢük etki ise 2. günde görülmüĢtür. Biberiye yaprak ekstresi 7 gün boyunca verildi. 7. Günün sonunda R. officinalis yaprak ekstresinin 250 mg/kg‟lık dozunda 11, R. officinalis 500 mg/kg‟lık dozunda 9, R. officinalis 1000 mg/kg‟lık dozunda 8, Rosmarinik asit 5 mg/kg dozunda 13, Albendazol‟de 15, kontrol grubunda ise 13 birey vardır. 0. günden itibaren farelerin içerdikleri A. tetraptera yumurta sayılarına bakıldı ve not edildi. Daha sonra ortalamarı alındı. AĢağıdaki tabloda yumurta sayılarının ortalamaları verilmiĢtir (Çizelge 4.3.). Grup 1‟de 185, grup 2‟de 133, grup 3„de 231, grup 4‟de 270, grup 5‟de 27, grup 6‟da ise 250‟dir. Çizelge 4.2. 8.Gün sonundaki R. officinalis, Rosmarinik Asit, Albendazol ve Kontrol grubuna bakılarak tespit edilen A.tetraptera sayılarının ortalamaları 8.gün sonundaki A.tetraptera sayılarının ortalamaları Rosmarinus officinalis 250 mg/kg (Grup 1) 185 Rosmarinus officinalis 500 mg/kg (Grup 2) 133 Rosmarinus officinalis 1000 mg/kg (Grup 3) 231 Rosmarinik Asit (Grup 4) 270 Albendazol (Grup 5) 27 Kontrol Grubu (Grup 6) 250 4.2. Etken Maddelerin Etkinlik Yüzdeleri A. tetraptera ortalamalarına bakıldıktan sonra Etki oranı ve p değerleri Minitab 17.1.0 istatistik programında hesaplandı (Çizelge 4.4.). Etki değerlerine bakıldığında Albendazol % 89, Rosmarinik asit % -8, R. officinalis 250 mg/kg‟lık dozunun % 25, R. officinalis 500 mg/kg‟lık dozunun % 46, R. officinalis 1000 mg/kg‟lık dozunun ise % 7‟dir. P değerlerine bakıldığına ise albendazol 0,0144, Rosmarinik asit 0,4601, R. officinalis 250 mg/kg‟lik dozunun 0,3246, R. officinalis 500 mg/kg‟lık dozunun 1,0000, R. officinalis 1000 mg/kg‟lık dozunun ise 0,5635dir. Etki oranlarına bakıldığında en yüksek değer albendazol de görülürken, en düĢük değer Rosmarinik asittedir. P değerlerinde ise en yüksek değer R. officinalis 500 mg/kg dozunda görülürken, en düĢük değer albendazol de görülmüĢtür. 25 Çizelge 4.3. Etken maddelerin etkinlik yüzdeleri Grup Etki Oranı P Değeri Kontrol grubu - - Albendazol %89,1399 0,0144 Rosmarinik Asit %-8,17 0,4601 Rosmarinus officinalis 250mg/kg %25,44 0,3246 Rosmarinus officinalis 500mg/kg %46,54 1,0000 Rosmarinus officinalis 1000mg/kg %7,16 0,5635 26 5. TARTIġMA ve SONUÇ Günümüzde teĢhis edilmiĢ olan çokça parazit türü bilinmektedir. Bunlardan büyük bir kısmını helmintler oluĢturmaktadır (Avcıoğlu 2007). Helmintler, bilateral simetrili geliĢmiĢ organ ve dokulara sahip çok hücreli kompleks canlılardır (Korkmaz 2012). Helmintler insan ve hayvanların vücutlarında yaĢayarak çeĢitli hastalıklara sebep olurlar (Göçmen 2008). Ġnsan ve hayvan sağlığı ile ilgili yapılan araĢtırmalarda model olarak deney hayvanları kullanılmaktadır. Bu deney hayvanlarını da kendilerine özgü helmint içerirler (ġenlik ve ark. 2005). Bu helmint enfeksiyonlarına karĢı çeĢitli antihelmintik ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçlar hem insan sağlığına hem de hayvan sağlığına ayrıca ekonomiye de olumsuz etkileri vardır (BölükbaĢ ve Doğanay 2007). Bu nedenle günümüzde artık bu ilaçlar yerine alternatif yöntem olarak tıbbi ve aromatik bitkiler kullanılmaya baĢlanmıĢtır (Malayoğlu-Basmacıoğlu 2010). Son yıllarda tıbbi bitkilere olan önem oldukça artmıĢtır. Tıbbı bitkiler alternatif tıpta da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu bitkiler arasında R. officinalis (Biberiye) de günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Birçok etkisi bulunan biberiyenin antioksidan ve antiinflamatuar açısından güçlü bir etkiye sahiptir (Gelen ve ark. 2017). Bunun yanında antibakteriyel, antiviral, antiosidan, bağıĢıklık sistemini güçlendirici sindirim sistemi, dolaĢım sistemi ve romatizmal hastalıklarda kullanımı yaygındır. YapılmıĢ olan çalıĢmalar sonucunda elde edilen bulgular, R. officinalis (Biberiye)‟in antimitotik ve antioksidan etkisini olduğunu ayrıca laboratuvar ortamlarında elde edilen uçucu yağların ticari olarak satılan hazır hallerinden daha yüksek etki gösterdiğini belirtmiĢtir (Öz-Aslan 2017). BaĢka bir çalıĢmada Streptokokzis tedavisi için kurutulmuĢ biberiye yapraklarını kullanmıĢlardır. Biberiye yapraklarının Streptokokzis enfeksiyonunu önemli ölçüde azalttığını belirtmiĢlerdir (Zilberg ve ark. 2010). Pediculus humanus capitis‟e karĢı da Biberiye‟nin öldürücü etkisinin olduğu belirtilmiĢtir (Lahlou ve Berrada 2003). Ayrıca R. officinalis‟in Echinooccus granulosus üzerinde inhibe edici özelliğinin olduğu, hücre sayısında azalmaya sebep olduğu ve larval büyümeyi baskıladığı belirtilmiĢtir (Albani ve ark. 2014). R. officinalis uçucu yağının in vitro olarak Leishmania ve Trypanosoma parazitlerine karĢı da etki gösterdiğini açıklamıĢlardır (Pereira ve ark. 2017). Haemonchus contortus üzerine R. 27 officinalis ekstraktının antihelmintik etkisi araĢtırılmıĢ olup ovisidal ve larvasidal etkilerine bakılmıĢtır. Ancak diğer bitkilere oranla biberiyenin etkisi daha az görülmüĢtür (Varadyova ve ark. 2018). Bir Monogenea olan Dactylogyrus minutus’a karĢı yapılmıĢ olan bir çalıĢmada ise Biberiye özütü verilmiĢtir. Hem in vitro hem de in vivo olarak balıklarda çalıĢılmıĢtır. Sonuç olarak Biberiyenin parazit düĢürücü etkisinin olduğunu antihelmintik etki gösterdiğini belirtmiĢlerdir. Ayrıca Biberiyenin antioksidan, antienflamatuar, antibakteriyel, antidiabetik ve antikanser etkiye sahip olduğu Baratta ve ark. (1998) tarafından gösterilmiĢtir (Zoral ve ark. 2017). Uçucu yağlar ve fenolik bileĢikler açısından zengindir. Camphor, β-pinene, ⍺-pinene, verbenone, 1,8-cineole, rosmarinik asit, karnosik asit gibi önemli bileĢikleri bulunmaktadır. Rosmarinik asit biberiyede bulunan önemli bir bileĢiktir ve yapılan çalıĢmalarda antioksidan, antimikrobiyal, antiviral, antitimör, antialerjik gibi birçok etkisi bulunaktadır (Vatansever 2014). Hem son zamanlarda tıbbi bitkilere olan önemin ve kullanımının artması hem de yapılan çalıĢmalarda Biberiye yaprak ekstresinin çeĢitli etkileri vardır. Yapılan ÇalıĢmalara bakıldığında Dactylogyrus minutus üzerinde antihelmintik etkiye sahip olan R. officinalis‟in (Biberiye), çalıĢmalarının çok fazla olmadığı görülmüĢtür (Zoral ve ark. 2017). Farklı bitkiler de yapılmıĢ olan çalıĢmalarda ise antihelmintik etki gösterdiği ve gastrointestinal parazit enfeksiyonlarını iyileĢtirici etkisinin olduğu görülmüĢtür. Nigella sativa, Cucurbita maxima, Urtica dioica ve Artemisia absinthium üzerinde çalıĢılmıĢtır. Bu bitkilerin A. tetraptera yumurtalarını düĢürdüğü belirtilmiĢtir. Nigella sativa yağının farelerde A. tetraptera üzerinde 250 µl/kg dozundaki antihelmintik etkisine bakılmıĢ olup parazit yumurtalarını azalttığı görülmüĢtür. 2 kontrol 2 tedavi grubu da çalıĢılmıĢ olup sonuçlar Mann-Whitney U testine göre yorumlanmıĢtır (Ayaz ve ark. 2007). Cucurbita maxima bitkisinin A. tetraptera üzerindeki antihelmintik etkisine de bakılmıĢ, Swiss albino farelerde selofan bant ve santrifüj flotasyon yöntemi kullanılarak A. tetraptera yumurtaları tespit edilmiĢtir. Kontrol grubu, ivermectin, ve Cucurbita maxima‟nin sulu ve matanolik ekstraktı 7 gün boyunca verilmiĢ olup Cucurbita maxima‟nın yüksek antihelmintik etkiye sahip olduğu görülmüĢtür (Ayaz ve ark. 2015). Urtica dioica bitkisinin metanol ekstraktının 250 µl/kg dozunda doğal enfekte fareler üzerinde çalıĢılmıĢ olup bitki yapraklarının antihelmintik etki gösterdiği 28 belirtilmiĢtir (Turel ve ark. 2008). Artemisia absinthium antihemintik bir bitkidir ancak Syphacia obvelata üzerinde antihelmintik etkisine bakılmıĢtır (Youssefi ve ark. 2012). ÇalıĢılmıĢ olan bu farklı bitkilerde farklı dozlar ve farklı ekstraktlar verilmiĢtir. Ancak kullanılan yumurta sayma yöntemleri ve sonuçların yorumlanmasında kullanılan testler benzer olup hepsinin ortak özelliği antihelmintik özelliklerinin araĢtırılmıĢ olmasıdır. Bu nedenle çalıĢmamızda Biberiyenin hem etnobotanik yönden zengin olması hem de antihelmintik çalıĢmaların çok fazla çalıĢma olmaması nedeniyle R. officinalis bitkisiyle çalıĢılmıĢtır. Ayrıca diğer çalıĢmalardan farklı olarak hem R. offcinalis hem de Rosmarinik asit ekstresine bakılmıĢ olup karĢılaĢtırmalı olarak sonuçlar incelenmiĢtir. R. officinalis yaprak ekstresinin 250, 500 ve 1000 mg/kg‟lık dozları ayrıca 5 mg/kg‟da Rosmarinik asit Balb/c farelere verilmiĢtir. Bu dozlar hem yapılmıĢ olan çalıĢmalardan ve R. officinalis‟in letal doz aralığından hem de kullanılmıĢ olan Balb/c farelere uygun olarak verilmiĢtir. Bir gruba Albendazol verilmiĢtir. Bir grup da kontrol grubudur. Çıkan A. tetraptera sayılarına bakılmıĢ ortalamaları alınmıĢ etki ve p değerlerine bakılmıĢtır. Ortalamalar alındığında ve kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında Albendazolün en yüksek oranda A. tetraptera bireylerini düĢürdüğü görülmüĢtür. R. officinalis ve Rosmarinik asit ekstreleri ile kontrol grubu karĢılaĢtırıldığında ise R. officinalis 500 mg/kg olan dozun 250 ve 1000 mg/kg olan dozlara kıyasla daha etkili olduğu Rosmarinik asitteki A. tetraptera bireylerinin ise R. officinalis dozlarına kıyasla daha fazla olduğu görülmüĢtür (Çizelge 4.4.). Albendazol verilen grubun önemli (p˂0.05), Rosmarinik asit ve R. officinalis‟in 3 dozunun da önemsiz (p˃0.05) olduğu görülmüĢtür. Sonuç olarak en yüksek etki oranı Albendazolün, en düĢük ise Rosmarinik asit olduğu görülmüĢtür. R. officinalis bitkisinin 250, 500 ve 1000 mg/kg dozları ile Rosmarinik asidin 5 mg/kg dozlarının etkisine bakılmıĢtır. Ancak ileride yapılacak olan çalıĢmalarda bu ekstrelerin hem farklı dozları, hem de farklı etken bileĢiklerine bakılarak etkisi araĢtırılmalıdır. Ayrıca bitki ekstresi elde etmek için kullanılan ekstraksiyon yöntemleri farklı olup hem bitkiye göre hem de kullanılan çözücüye göre değiĢiklik göstermektedir. Bu durumda da ekstrelerin etkisi değiĢebilecektir. 29 KAYNAKLAR Abdel-Gaber, R., Quraishy, S.A., Abdel-Ghaffar, F., Morsy, K., Saleh, R., Mehlhorn, H. 2018. Morphological re-description and 18 s rdna sequence confirmation of the pinworm A. tetraptera (nematoda, heteroxynematidae) ınfecting the laboratory mice Mus musculus. Journal of Nematology, 026. Ahamad, J., Uthirapathy, S. Ameen, M.Sh.M., Anwer, E.T. 2019. Essential oil composition and antidiabetic, anticancer, activity of Rosmarinus officinalis L. leaves from Erbil (Iraq). Journal of Essential Oil Bearing Plants, 22(6): 1544-1553. Albani, C.M., Denegri, G.M., Elissondo, M.C. 2014. Effect of different terpene- containing essential oils on the proliferation of Echinococcus granulosus larval cells. Hindawi Publishing Corporation, 7. Al-Hader, A.A., Hasan Z.A., Aqel, M.B. 1994. Hyperglycemic and insülin release inhibitory effects of Rosmarinus officinalis. Science Direct 43(3): 217-221. Al-Megrin, WA., ElSadhan, N.A., Metwally, D.M., Al-Talhi, R.A., El-Khadragy, M.F., Abdel-Hafez, L.J.M. 2020. Potential antiviral agents of Rosmarinus officinalis extract against herpes viruses 1 and 2. Bioscience Reports, 40. Al-Sereiti, M.R., Abu-Amer, K.M., Sen, P. 1999. Pharmacology of rosemary (Rosmarinus officinalis Linn.) and its therapeutic potentials. Indian J. Exp. Biol, 37(2): 124-30. Amaral, G.P., Dobrachinski, F., Carvalho, N.R., Barcelos, R.P., Silva, M.H., Lima- Portella, R., Fachinetto, R., Soares, F.A.A., Lugokenski, T.H., Dias, G.R.M. 2018. Multiple mechanistic action of Rosmarinus officinalis L. extract against ethanol effects in an acute model of intestinal damage. Biomedicine & Pharmacotherapy, 98: 454-459. Avcıoğlu, H. 2007. Üriner sistem helmintleri ve Türkiye‟ de yaygınlığı. Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg, 2(2): 44-49. Ayaz, E., Yılmaz, H., Ozbek, H., Tas, Z., Orunc, O. 2007. The effect of Nigella sativa oil against Aspiculuris tetraptera and Hymenolepis nana in naturally infected mice. Saudi Med J, 28(11): 1654-1657. Ayaz, E., Gökbulut, C., CoĢkun, H., Türker, A., Özsoy,ġ., Ceylan, K. 2015. Evaluation of the anthelmintic activity of pumpkin seeds (Cucurbita maxima) in mice naturally infected with Aspiculuris tetraptera. Journal of Pharmacognosy and Phytotherapy, 7(9): 189-193. BaĢkan-Bülbül, E. 2013. T hücre immunitesi. Türkderm-Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi Dergisi, 47(1): 18-23. 30 BaĢkaya, ġ., Bahadırlı, N.P., Ayanoğlu, F. 2016. Biberiye (Rosmarinus officinalis L.) bitkisinin uçucu yağ oranı, uçucu yağ bileĢenleri ve antioksidan içeriğinde morfogenetik ve ontogenetik varyabilite. Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 21(1): 12-20. Benedec, D., Hanganu, D., Oniga, H., Tiperciue, B., Vlase, L., Olah, N.K., Raita, O., Bischin, C., Silaghi-Dumitrescu, R. 2015. Assessment of Rosmarinic acid content in six Lamiaceae species extracts and their antioxidant and antimicrobial potential. Pak. J. Pharm. Sci., 28(6): 2297-2303. Beyhan, Y.E., Gürler, A.T., BölükbaĢ, C.S., Açıcı, M., Umur, ġ. 2010. Bazı laboratuvar hayvanlarında nekropsi ve dıĢkı bakısı ile saptanan helmintler. Türkiye Parazitoloji Dergisi, 34(2): 98–101. Beyhan, Y.E., Özkan-Taylan,A., Ġde, T. 2013. Laboratuvar fare, sıçan ve kobaylarında dıĢkı bakısı ile helmintlerin araĢtırılması. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, 24: 33-36. BölükbaĢ, C.S., Doğanay, A. 2007. Helmint enfeksiyonlarında alternatif kontrol yaklaĢımları. Türkiye Parazitoloji Dergisi, 31(4): 322-326. Bulduk, Ġ., Gökce, S. 2017. Yüzey yanıt metodolojisi ile biberiye yapraklarından rosmarinik asit ekstraksiyonunun optimizasyonu. Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, 5: 441-454. Burgu, A., Karaer, Z. 2005. Parazit Hastalıklarında Tedavi. Türkiye Parazitoloji Derneği, Ġzmir. Burr, H.N., Paluch, L.R., Roble, G.S., Lipman, N.S. 2012. Parasitic diseases: The laboratory rabbit, guinea pig, hamster, and other rodents, Editors: Suckow, M.A., Stevens, K.A., Wilson, R.P., Elsevier Inc., New York, NY, USA, pp: 839-863. Cerit, L.S. 2008. Bazı baharat uçucu yağlarının antimikrobiyal özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, PÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, Denizli. ÇeliktaĢ, M. 2010. Farklı bitki ekstraktlarının Aspergillus parasiticus geliĢimine etkisinin araĢtırılması. Yüksek Lisans Tezi, NKÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, Tekirdağ. Çin, B. 2018. Sıçanlarda yağ grefti modelinde Rosmarinik asit‟in antioksidan etkisi ve adipoz greft survisine etkisi. Tıpta Uzmanlık Tezi, SBÜ HaydarpaĢa Numune Sağlık Uygulama ve AraĢtırma Merkezi, Ġstanbul. De-Oliveira, N.C.D., Sarmento, M.S., Nunes, E.A., Porto, C.M., Pereira, P., Picada, J.N., Ferraz, A.B.F., Da-Silva, J., Marroni, N.P., Rosa, D.P., Bona, S.R., Rodrigues, G., Thiesen, F.V. 2012. Rosmarinic acid as a protective agent against genotoxicity of ethanol in mice. Elsevier Ltd., 50: 1208-1214. 31 Esatgil-UlutaĢ, M. 2008. Türkiye'de hidatidozis (ekinokokkozis) sorunu. İstanbul Üniv. Vet. Fak. Derg., 34 (2): 33-48. Fetoni, A.R., Eramo, S.L.M., Pino, A.D., Rolesi, R., Paciello, F., Grassi, C., Troiani, D., Paludetti, G. 2018. The Antioxidant Effect of Rosmarinic Acid by Different Delivery Routes in the Animal Model of Noise-Induced Hearing Loss. Otology & Neurotology, Inc., 39:378–386. Gonçalves, S., Mansinhos, I., Romano, A. 2020. Aromatic herbs: A source of compounds with antioxidant and neuroprotective effects,: Oxidative stress and dietary antioxidants in neurological diseases, Editors: Martin, C.R., Preedy, V.R., Academic Press, pp: 155-173. Gelen, V., Çelebi, F., ġengül, E., Çınar, A. 2017. The effect of Rosmarinus officinalis L. aqueous extract on gastric acid secretion in isolated rats stomach. Ven Vet J., 28(2): 95-99. Göçmen, B. 2008. Genel Parazitoloji. Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No: 168, Ġzmir, 338 s. Gökçen-Özçay, P. 2017. Rosmarinus officinalis L. bitkisi üzerinde fitoterapötik araĢtırmalar. Yüksek Lisans Tezi, GÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Farmakognozi Anabilim Dalı, Ankara. Gül, C., Nazlıgül, Y. 2008. Helmint enfeksiyonlarına güncel yaklaĢım. Dirim Tıp Gazetesi, 83: 40-48. Gürler, A.T., Bakan, N. 2016. Türkiye‟de laboratuvar hayvanlarında görülen helmintler. Turkiye Klinikleri J Lab Anim, 1(1): 41-8. Hsu, C.K. 1979. Parasitic Diseases: The laboratory rat, Acedemic Press, Inc., pp: 307- 328. Ġpek, H.O. 2018. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi herbaryum‟undaki (ank) salvia (lamıaceae) cinsinin revizyonu. Yüksek Lisans Tezi, AÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı, Ankara. Kaab-Ben, S.B., Hanafi M., Berhal, C., De-Clerck, C., Jijakli, H., Ksouri R., Rebey, I.B., Fauconnier, M.L. 2019. Rosmarinus officinalis essential oil as an effective antifungal and herbicidal agent. Spanish Journal of Agricultural Research, 17(2): 1006-9. Kaya, D., Ergönül-Günç, P. 2015. Uçucu yağları elde etme yöntemleri. Gıda, 40. Khalil, A. I., Lashein, G.H., Morsy, G.H., Abd El- Mottaleb, D.I. 2014. Oxyurids of wild and laboratory rodents from egypt. Life Science Journal, 11(3). 32 Kohn, D.F., Clifford, C.B. 2002. Biology and diseases of rats: Laboratory animal medicine, Elsevier Science, USA, pp: 121-158. Korkmaz, M. 2006. Barsak helmintleri. Ankem Derg., 20(2): 170-176. Korkmaz, M. 2012. Helmintlere karĢı kullanılan yeni ilaçlar. Ankem dergisi, 26(2): 121-126. Kökçü, B., Uysal, Ġ., Esen, O. 2015. Medicinal plants sold in Çanakkale/Turkey city center herbalists. Biological Diversity and Conservation, 8(3): 80-91. Lahlou, M., Berrada, R. 2003. Composition and niticidal activity of essantial oils of three chemotypes of Rosmarinus officinalis L. acclimatized in Morocco. Flavour and Fragrance Journal, 18(2): 124-127. Mahdy, O.A., Attia, M.M., Khattab, M.S., Saleh, N.M.K. 2017. In vivo effect of Carica papaya seeds extract on Aspiculuris tetraptera in mice (Mus musculus) colonies. Wulfenia Journal, 24(8): 149-164. Malayoğlu-Basmacıoğlu, H. 2010. Biberiyenin (Rosmarinus officinalis L.) antioksidan etkisi. Hayvansal Üretim, 51(2): 59-67. Melo, G.A.N., Grespan, R., Fonseca, J.P., Farinha, T.O., Bersani-Amado, C.A., Cuman, R.K.N., Silva, E.L., Romero, A.L. 2011. Rosmarinus officinalis L. essential oil ınhibits ın vivo and ın vitro leukocyte migration. Journal of Medıcınal Food, 14(9): 944-949. Mengiste, B., Dires, K., Lulekal, E., Arayaselassie, M., Zenebe, T., Feleke, G., Makonnen, E., Mekonnen, A. 2018. Acute skin irritation, acute and sub-acute oral toxicity studies of Rosmarinus officinalis essential oils in mice and rabbit. African Journal of Pharmacy and Pharmacology, 12(26): 389-396. Minitab 2013. 17.1.0. State collage, Pennsylvania, USA. Moore, J., Yousef, M., Tsiani, E. 2016. Anticancer effects of rosemary (Rosmarinus officinalis l.) extract and rosemary extract polyphenols. Nutrients, 8:731. Mravcakova, D., Kisidayova, S., Kopcakova, A., Pristas, P., Pisarcikova, J., .Bryszak, M., Cieslak, A., Varady, M., Varadyova, Z. 2020. Can the foregut nematode Haemonchus contortus and medicinal plants influence the fecal microbial community of the experimentally infected lambs?. Plos One, 15(6). Omer, S.A., Alghamdi, J.M., Alrajeh, A.H., Aldamigh, M., Mohammed, O.B. 2020. Morphological and molecular characterization of Aspiculuris tetraptera (nematoda: Heteroxynematidae) from Mus musculus (rodentia: Muridae) in Saudi Arabia. Bioscience Reports, 40. 33 Otto, G.M., Franklin, C.L., Clifford, C.B. 2015. Biology and diseases of rats: Laboratory animal medicine, Editor: Dennis Kohn, Elsevier Inc, San Diego, CA, USA pp: 151-196. Öz-Aslan, M.N. 2017. Balıkesir yöresinde doğal olarak yetiĢen biberiye ve fesleğen bitkilerine ait uçucu yağların antioksidan ve antimikotik özelliklerinin belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi, NKÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarımsal Biyoteknoloji Anabilim Dalı, Tekirdağ. Öztekin, S., Soysal, Y. Tıbbi ve aromatik bitkilerde ekstraksiyon yöntemleri. Tarımsal Mekanizasyon 18. Ulusal Kongresi, Tekirdağ. Öztop, A.Y. 1996. Taenia saginata laktat dehidrogenaz ve malat dehidrogenaz enzim aktivitelerine bazı antihelmintiklerin in vitro etkileri. Doktora Tezi, CÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Sivas. Pereira, P.S., Oliveira-Tintino, C.D.M., Silva, T.G., Maia, A.J., Tintino, S.R., Raulino, I.S.S., Vega, M.C., Rolón, M., Coronel, C., Barros, L.M., Duarte, A.E., Menezes, I.R.A., Coutinho, H.D.M. 2017. Trypanocide, antileishmania and cytotoxic activities of the essential oil from Rosmarinus officinalis L in vitro. Industrial Crops & Products, 109: 724-729. Petersen, M., SJ-Simmonds, M. 2003. Rosmarinic Asid. Phytochemistry, 62: 121-125. PiĢkin, Ç. 2007. Lamiaceae familyasına mensup bazı baharat bitkilerinin antimikrobiyal etkilerinin belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi, SÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı, Konya. Pritchett, K.R. 2007, 1980. Helminth parasites of laboratory mice: The mouse in biomedica, Editor: Williams, S., Dr. White, W. Elsevier Inc., pp: 552-561. Rahbardar, M.G., Amin, B., Mehri, S., Mirnajafi-Zadeh, S.J., Hosseinzadeh, H. 2017. Anti-inflammatory effects of ethanolic extract of Rosmarinus officinalis L. and rosmarinic acid in a rat model of neuropathic pain. Science Direct, 86: 441-449. Rückerl, D. 2018. Characterizing the activation, proliferation and ontogeny of murine macrophages in parasitic helminth infections: Macrophages, Editor: Rousselet, G., Methods in Molecular Biology, cilt 1784. Humana Press, New York, NY ., pp: 225- 241. Salman-Yorulmaz, S., SarıtaĢ, S., Ay, R., Kara, N. 2014. Acaricidal and ovicidal effects of sage (Salvia officinalis l.) and rosemary (Rosmarinus officinalis l.) (lamiaceae) extracts on Tetranychus urticae koch (acari: tetranychidae). Tarım Bilimleri Dergisi, 20: 358-367. ġenel, M. 2013. Bazı bitkisel ekstraktların Tuta absoluta (meyrick, 1917) (lepidoptera: gelechiidae)‟nın farklı biyolojik dönemlerine etkisi. Yüksek Lisans Tezi, AMÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Bitki Koruma Anabilim Dalı, Aydın. 34 ġenlik, B., Diker, A.Ġ., Küçükyıldız, F. 2005. Bazı laboratuvar hayvanlarında dıĢkı muayenesi ile saptanan helmintler. Türkiye Parazitoloji Dergisi, 29(2): 123-125. Sönmez, E. 2016. Ajuga postii Briq.ve Ajuga relicta P.H.Davis (Lamiaceae) türleri üzerine farmasötik botanik yönünden araĢtırmalar. Yüksek Lisans Tezi, AÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, EskiĢehir. Stansbury, J. 2014. Rosmarinic Acid as a novel agent in the treatment of allergies and asthma. Journal of Restorative Medicine, 3: 121. Tarlan, B. 2012. Retinoblastomda T regulatuar hücre infiltrasyonunun klinik ve histopatolojik bulgular üzerine etkiler. Uzmanlık Tezi, HÜ Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara. Tınar, R., Umur, ġ., Köroğlu, E., Güçlü, F., Ayaz, E., ġenlik, B., Muz, M.N. 2006. TeĢhis yöntemleri: Helmitoloji, Editör: Tınar, R., Nobel Akdemik Yayıncılık, s. 463- 533. Turel, I., Oto, G., Ayaz, E., Yilmaz, O., Mercan, U. 2008. Anthelmintic activity of Urtica dioica l. in mice naturally infected with Aspiculuris tetraptera. Journal of Animal and Veterinary Advances, 7(12): 1628-1630. Uçar, E., Köse-OdabaĢ, E., Özyiğit, Y., Turgut, K. 2015. Bazı tıbbi ve aromatik bitkilerde esansiyel yağların antimikrobiyal aktivitelerinin belirlenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 10(2): 118-124. Ünlü, H. 2005. Aydın yöresinde sokak köpeklerinde dıĢkı bakısına göre saptanan mide barsak helmintleri. Yüksek Lisans Tezi, AMÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Aydın. Varadyova, Z., Pisarcíkova, J., Mravcakova, D., Kisidayova, S., Babjak, M., Königova, A., Varady, M., Hodges, A., Vadlejch, J. 2018. Ovicidal and larvicidal activity of extracts from medicinal-plants against Haemonchus contortus. Experimental Parasitology, 195: 71-77. Vatansever, B. 2014. Prostat ve akciğer kanseri hücre hatlarında Rosmarinus officinalis l. (Biberiye) ekstresinin sitotoksik etkilerinin araĢtırılması. Yüksek Lisans Tezi, UÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı, Bursa. Wakelin, D. 2000. Helminths. Curr Opin Infect Dis, 13: 465-469. Xiaojlie, Z., Xiang-Yu, Z., Hang, F., Lei, Y., Xi-Feng, G. 2020. Comparative analysis on volatile terpenoids in nine aromatic plants of Lamiaceae. Bulletin of Botanical Research, 40(5): 696-705. Yaman, T., KuleaĢan, ġ. 2016. Uçucu yağ elde etmede geliĢmiĢ ekstraksiyon yöntemleri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 1: 78-83. 35 Yarsan, E., Tanyüksel, M., Babür, C., Kutlu, Ġ. 1999. Albendazol'un hümoral ve hücresel immun yanıt üzerine etkilerinin değerlendirilmesi. Turk Hij Den Biyol Derg, 56(2): 67-74. Yaylı, N. 2013. Uçucu yağlar ve tıbbi kullanımları. 1. Ġlaç Kimyası, Üretimi, Teknolojisi, Standardizasyonu Kongresi, 29-31 Mart 2013, Kimyagerler Derneği, Antalya. Yıldız, K., Doğanay, A. 2001. Deneysel enfekte beyaz farelerde Strobilocercus fasciolaris‟e albendazol ve praziquantel‟in etkisi. Turk J Vet Anim Sci, 25: 287-294. Yılmaz, D., Gökduman, M.E. 2016. Biberiye (Rosmarinus Officinalis) bitkisinin fiziko-mekanik özelliklerine nem içeriğinin etkisi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 33(1): 92-98. Yiğit, ġ., Saruhan, Ġ., Akça, Ġ. 2019. Farklı bitki ekstraktlarının Culex pipiens Linnaeus, 1758 (diptera: culicidae) larvalarına karĢı öldürücü etkilerinin belirlenmesi. Turkish Journal of Weed Science, 22(2): 169-174. Youssefi, M.R., Abuhosseini Tabari, M., Sadeghi Hashjin, G., Kouhi, M.K. 2012. Antiparasitic efficacy of worm wood (Artemisia absinthium) alcoholic extract on Syphacia obvolata. Iranian Journal of Veterinary Medicine, 6(1): 47-50. Zeyrek-Yıldız, F., Zeyrek, C.D. 2006. Alerjik hastalıklar ve parazitoz. Türkiye Parazitoloji Dergisi, 30(2), 135-140. Zilberg, D., Tal, A., Golan-Goldhirsh, A., Froyman, N., Abutbul, S., Dudai, N. 2010. Dried leaves of Rosmarinus officinalis as a treatment for streptococcosis in tilapia. Journal of Fish Diseases, 33: 361-369. Zoral, M.A., Futami, K., Endo, M., Maita, M., Katagiri, T. 2017. Anthelmintic activity of Rosmarinus officinalis against Dactylogyrus minutus (Monogenea) infections in Cyprinus carpio. Veterinary Parasitology, 247: 1-6. 36 ÖZGEÇMĠġ Adı Soyadı : Buket EYLEK Doğum Yeri ve Tarihi : Bursa /13.06.1991 Yabancı Dil : Ġngilizce Eğitim Durumu Lise : Çelebi Mehmet Lisesi Lisans : Bursa Uludağ Üniversitesi Yüksek Lisans :Bursa Uludağ Üniversitesi ÇalıĢtığı Kurum/Kurumlar : - ĠletiĢim (e-posta) : buketrd.88@hotmail.com Yayınları : 37