T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE VE DĠN BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI DĠN PSĠKOLOJĠSĠ BĠLĠM DALI DĠNÎ DEĞĠġĠM LĠTERATÜR TEMELLĠ TEORĠK BĠR ARAġTIRMA (Yüksek Lisans Tezi) Yurdagül ĠPEK BURSA - 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE VE DĠN BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI DĠN PSĠKOLOJĠSĠ BĠLĠM DALI DĠNÎ DEĞĠġĠM LĠTERATÜR TEMELLĠ TEORĠK BĠR ARAġTIRMA (Yüksek Lisans Tezi) Yurdagül ĠPEK DanıĢman: Doç. Dr. M. Naci KULA BURSA - 2022 YEMĠN METNĠ Yüksek Lisans Tezi/ÇalıĢması olarak sunduğum “Dinî DeğiĢim: Literatür Temelli Teorik Bir AraĢtırma” baĢlıklı çalıĢmanın bilimsel araĢtırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımca yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına Ģerefim üzerine yemin ederim. 05.07.2022 Tarih ve Ġmza Adı Soyadı : Yurdagül ĠPEK Öğrenci No : 701721049 Ana Bilim/Anasanat Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Programı : Din Psikolojisi Statüsü : Yüksek Lisans ii SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ve Din BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 05/07/2022 Tez Başlığı / Konusu: Dinî Değişim: Literatür Temelli Teorik Bir Araştırma Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 95 sayfalık kısmına ilişkin, 05/07/2022 tarihinde şahsım tarafından Turnitin. adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 9‘dur. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 05.07.2022 Yurdagül İPEK Adı Soyadı: Öğrenci No: 701721049 Anabilim Dalı: Felsefe ve Din Bilimleri Programı: Din Psikolojisi Statüsü: Y.Lisans Danışman Doç. Dr. Mustafa Naci KULA, 05.07.2022 * Turnitin programına Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane web sayfasından ulaşılabilir. iii TEZ ONAY SAYFASI T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Din Psikolojisi Bilim Dalı‟nda 701721049 numaralı Yurdagül ĠPEK‟ in hazırladığı “Dinî DeğiĢim: Literatür Temelli Teorik Bir AraĢtırma” konulu yüksek lisans tezi ile ilgili tez savunma sınavı, 05/08/2022 tarihi 11:00-12:00 saatleri arasında yapılmıĢ, sorulan sorulara alınan cevaplar sonucunda adayın tezinin / çalıĢmasının …….(baĢarılı/baĢarısız) olduğuna ………… (oy birliği/oy çokluğu) ile karar verilmiĢtir. Üye Tez DanıĢmanı ve Sınav Komisyonu BaĢkanı Doç. Dr. Mustafa Naci KULA Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Üye Prof. Dr. Ġbrahim GÜRSES Prof. Dr. Muammer CENGĠL Bursa Uludağ Üniversitesi Hitit Üniversitesi 05/08/2022 iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Yurdagül ĠPEK Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Ana Bilim Dalı : Felsefe ve Din Bilimleri Bilim Dalı : Din Psikolojisi Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xii + 127 Mezuniyet Tarihi : ……/……./20...... Tez DanıĢman(lar)ı : Doç. Dr. M. Naci KULA DĠNÎ DEĞĠġĠM: LĠTERATÜR TEMELLĠ TEORĠK BĠR ARAġTIRMA Bu araĢtırma, dinî değiĢim tecrübesini kavramsal ve kuramsal açıdan anlamayı hedeflemektedir. AraĢtırmada konu ile ilgili Türkçe ve Ġngilizce kaynaklardan yararlanılmıĢtır. Birinci bölümde kavramsal çerçeve çizilmiĢtir. Batıdaki ilk dinî değiĢim araĢtırmaları Hıristiyanlık (Katolik, Ortodoks ve Protestan) dâhilindeki geçiĢler üzerine Paul’un din değiĢtirme tecrübesi prototip alınarak incelenmiĢtir. Bu araĢtırmacılar, dinî değiĢimin aniden ve dramatik bir Ģekilde görüldüğü çalıĢmalara odaklanmıĢlardır. Zamanın ruhu değiĢtikçe dinî değiĢim çalıĢmalarında alan geniĢlemiĢtir. ÇağdaĢ dinî değiĢim araĢtırmacıları yeni dinî ve manevî akımlara, Batı kökenli olmayan ve Hıristiyan ise de mezhepsel nitelikli radikal gruplara odaklanmaktadırlar. Bununla birlikte çağdaĢ araĢtırmacılar dinî deneyimlerin yitirilmesi veya yeni bir dinî deneyime duyulan ilgi ile baĢlayan dinden ayrılma sürecini de araĢtırma alanlarına dâhil etmiĢtir. Dinî değiĢim, yönü itibariyle incelendiğinde; içten içe, dinden dine, dıĢtan içe ve içten dıĢa doğru gerçekleĢir. Dinî değiĢim, zaman itibariyle incelendiğinde; ani gerçekleĢen dinî değiĢim, kademeli dinî değiĢim, toplumdan kaynaklı dinî değiĢim olarak ele alınır. Ġkinci bölümde, üç temel psikoloji ekolünün kısa tarihi, din ve dinî değiĢime yaklaĢımları ele alınmıĢtır. Bu bilgiler ıĢığında üçüncü bölümde Türkiye’de yapılan dinî değiĢim araĢtırmalarının bulguları psikolojideki üç temel kuramın yaklaĢımları ile değerlendirilmeye çalıĢılmıĢtır. AraĢtırmalardaki bulguların çoğunlukla yeni-davranıĢçılık ekolünün sosyal- biliĢsel yaklaĢımları ve hümanist yaklaĢımları içerdiği sonucuna varılmıĢtır. Anahtar Kelimeler: Ġhtidâ, hidâyet, religious change, religious conversion, deconversion v ABSTRACT Name and Surname : Yurdagül ĠPEK University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Philosophy and Religious Sciences Branch : Psychology of Religion Page Number : x i i + 1 2 7 Degree Awarded : Master Degree Date : …../….../20…. Supervisor/s : Assoc. Prof. M. Naci KULA RELĠGĠOUS CHANGE: A LĠTERATURE BASED THEORETĠCAL RESEARCH This research aims to understand the experience of religious change from a conceptual and theoretical perspective. Turkish and English resources related to the subject were used in the research. In the first part, the conceptual framework is drawn. The first studies of religious change in the West were examined by taking Paul's conversion experience as a prototype on transitions within Christianity (Catholic, Orthodox, and Protestant). These researchers focused on studies in which religious change was seen suddenly and dramatically. As the spirit of the time changed, the field of religious change studies expanded. Contemporary religious change researchers focus on new religious and spiritual movements, non-Western and Christian, yet denominational, radical groups. However, contemporary researchers have included the process of leaving religion, which begins with the loss of religious experiences or the interest in a new religious experience, into their research areas. When religious change is examined in terms of its direction, it takes place from inside to outside, from religion to religion, from outside to inside and from inside to outside. When religious change is examined over time; Sudden religious change, gradual religious change, is considered as a religious change originating from society. In the second part, the brief history of the three main psychology schools, their approaches to religion and religious change are discussed. In the third part the findings of studies on religious changes conducted in Turkey were evaluated according to three main approaches in the psychology of religion. It was concluded that the findings in the studies mostly included the social-cognitive approaches of the neo-behavioralism school and the humanist approaches. Key Words: Ġhtidâ, hidâyet, religious change, religious conversion, deconversion vi ÖNSÖZ Rahmân ve Rahîm olan Allah‟ın adıyla… Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah‟a mahsustur. Yüce ahlâkın ve eĢsiz faziletlerin rehberi Hazreti Muhammed Mustafa‟yı ve ehl-i beytini, ashabını sonsuz salât ve selâmlarla ta‟zîm ve tekrîm ederim. YaratılmıĢların en Ģereflisi olan insanın dinî değiĢimini anlamaya gayret etmek benim için oldukça meĢakkatliydi. ÇalıĢma sürecimde motivasyonum, sadaka-i câriye olarak din psikolojisi alanına faydalı katkılarda bulunma isteği oldu. Bu gayretimi nihâyete erdirmemde bana yardımcı olan kıymetli danıĢmanım M. Naci KULA‟ya teĢekkürlerimi sunarım. Emekli olmalarına rağmen bana zamanını ayıran Hayati HÖKELEKLĠ hocama ve bilgilerini benimle paylaĢmaya devam eden değerli hocam Ahmet ALBAYRAK‟a, öğrencilerine her zaman kapısı açık olan Sevde DÜZGÜNER hocama, araĢtırma sürecinde e-maillerime geri dönüĢ yapan Ralph W. HOOD, JR.‟a, Heinz STREIB‟a ve onun vesilesi ile tanıĢtığım değerli hocam Sakin ÖZIġIK‟a, Ġngilizce metinlerde desteğini esirgemeyen Mustafa SUBAġI ve Hakan SARI‟ya, kıymetli arkadaĢım Hatice YAVUZARSLAN baĢta olmak üzere varlıkları ve yardımlarıyla bana güç veren güzel arkadaĢlarıma teĢekkürlerimi sunuyorum. Yüksek lisans eğitimim ve tez sürecimi destekleyen Gebze Fatih Ġmam Hatip Ortaokulu müdürüm Rahmi SOYLU ve Pendik Ömer Nasuhi Bilmen Ġmam Hatip Ortaokulu müdürüm ġenol KILIÇASLAN‟a, dualarıyla iĢlerimi kolaylaĢtıran güzel kalpli öğrencilerime ve beni motive eden öğretmen arkadaĢlarıma teĢekkürlerimi sunuyorum. Son olarak dualarını her dâim hissettiğim kıymetli büyüklerime, Celâl dedem ve Gülhoca anneme, bugünlere gelmemde büyük emekleri olan canım annem ve babama, sabırları ve destekleri için kardeĢlerime cân-ı gönülden teĢekkürü borç bilirim. Gayretimin ilim hayatına faydalı olmasını dilerim. BaĢarı Allah‟tandır. Yurdagül ĠPEK Ferah, 2022 vii ĠÇĠNDEKĠLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... iv ÖZET................................................................................................................................. v ABSTRACT ..................................................................................................................... vi ÖNSÖZ ........................................................................................................................... vii ĠÇĠNDEKĠLER ............................................................................................................. viii TABLOLAR ..................................................................................................................... x ġEKĠLLER ....................................................................................................................... xi KISALTMALAR ............................................................................................................ xii GĠRĠġ ................................................................................................................................ 1 A. AraĢtırmanın Konusu ................................................................................................... 2 B. AraĢtırmanın Amacı Ve Önemi .................................................................................... 2 C. AraĢtırmanın Yöntemi .................................................................................................. 2 D. Literatür Taraması ........................................................................................................ 4 1. Batıda YapılmıĢ Dinî DeğiĢim AraĢtırmaları ........................................................ 4 2. Türkiye‟de YapılmıĢ Dinî DeğiĢim AraĢtırmaları .............................................. 10 I. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE ....................................................... 19 A. DĠNÎ DEĞĠġĠM ĠLE ĠLĠġKĠLĠ KAVRAMLAR ....................................................... 19 1. Ġslâm Dininde Dinî DeğiĢim ile ĠliĢkili Kavramlar ............................................. 19 a. Din ................................................................................................................... 19 b. Tövbe............................................................................................................... 21 c. Hidâyet ............................................................................................................ 22 d. Ġhtidâ ............................................................................................................... 24 e. Ridde ve Ġrtidat ................................................................................................ 25 2. Batı Literatüründeki Kavramlar .......................................................................... 25 a. Conversion ...................................................................................................... 25 (1) Dinî DeğiĢim KavramsallaĢtırmaları ve Kuramsal YaklaĢımlar ............... 27 (a) Geleneksel Paradigmayı OluĢturan Teoriler ........................................ 27 (b) ÇağdaĢ Paradigmayı OluĢturan Teoriler .............................................. 30 (2) Conversion Kavramı Hakkında Sık Rastlanan Kafa KarıĢıklıkları ........... 33 (a) Dinî DeğiĢim ve Manevî DönüĢüm Deneyimleri ................................. 33 viii (b) Tüm Dinî DeğiĢikliklerin Dinî DeğiĢim Olmadığı GörüĢü .................. 38 b. Deconversion................................................................................................... 39 (1) Deconversion ile Ġlgili Yapılan Ampirik AraĢtırmalar .............................. 42 B. DĠNÎ DEĞĠġĠMĠN YÖN VE ZAMAN BOYUTU .................................................... 49 1. Yönü Ġtibariyle Dinî DeğiĢim ............................................................................. 49 a. Ġçten Ġçe Dinî DeğiĢim .................................................................................... 49 b. Dinden Dine Dinî DeğiĢim.............................................................................. 50 c. DıĢtan Ġçe Dinî DeğiĢim .................................................................................. 50 d. Ġçten DıĢa Dinî DeğiĢim .................................................................................. 50 2. Zaman Ġtibariyle Dinî DeğiĢim ........................................................................... 51 a. Âni GerçekleĢen Dinî DeğiĢim........................................................................ 51 b. YavaĢ YavaĢ GerçekleĢen Dinî DeğiĢim ........................................................ 52 c. Toplumdan Kaynaklanan Dinî DeğiĢim .......................................................... 53 II. TEMEL EKOLLERDE DĠNÎ DEĞĠġĠM .............................................................. 54 A. Temel Ekoller Öncesi Atmosfere Kısa Bir BakıĢ ...................................................... 54 1. DavranıĢçılık, Din ve Dinî DeğiĢim .................................................................... 55 2. Psikodinamik Ekol, Din ve Dinî DeğiĢim ........................................................... 61 3. Hümanist Psikoloji, Din ve Dinî DeğiĢim .......................................................... 73 III. TÜRKĠYE’DE YAPILAN DĠNÎ DEĞĠġĠM TEZLERĠNĠN KURAMLAR BAĞLAMINDA DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ............................................................... 80 A. DavranıĢçılık Ekolü Çerçevesinde Değerlendirme .................................................... 82 B. Psikodinamik Ekol Çerçevesinde Değerlendirme ...................................................... 97 C. Hümanist Ekol Çerçevesinde Değerlendirme .......................................................... 101 SONUÇ ......................................................................................................................... 107 KAYNAKLAR ............................................................................................................. 111 EKLER .......................................................................................................................... 124 ix TABLOLAR Tablo 1: Klasik ve ÇağdaĢ Paradigma Arasındaki Farklar ............................................. 33 Tablo 2: Din DeğiĢtirme ve Manevî DönüĢüm için BütünleĢtirici Bir Model ............... 37 Tablo 3: Freud‟un Sisteminde Savunma Mekanizmaları ................................................ 63 Tablo 4: Erikson‟un Epigenetik ġeması .......................................................................... 72 Tablo 5: Türkiye‟de Yapılan Dinî DeğiĢim Tezleri ........................................................ 80 x ġEKĠLLER ġekil 1: Dinden Ayrılma Sahneleri ................................................................................. 44 ġekil 2: Dinî Alanda Göç/Yer DeğiĢtirme ...................................................................... 46 xi KISALTMALAR a.mlf. : Aynı müellif bk. : Bakınız çev. : Çeviren ed. : Editör hk. : Hakkında ISAM : Ġslam AraĢtırmaları Merkezi KSÜ : KahramanmaraĢ Sütçü Ġmam Üniversitesi vd. : Ve diğerleri xii GĠRĠġ 19. yüzyıl sonlarından itibaren din psikolojisinin en önemli araĢtırma alanını dinî tecrübeler oluĢturmaktadır. Bu tecrübeler ile inanan kiĢinin aĢkın bir gerçeklikle bağlantılı olmasını sağlayan farklı Ģiddet ve yoğunluklara sahip içsel dinî yaĢantılar 1 kastedilmektedir. William James‟in The Varieties of Religious Experience (Dinsel Deneyimin ÇeĢitleri) kitabında dinî değiĢim dinî bir tecrübe olarak ele alınmıĢtır. Ġnsan, derûnundan kaynaklanan veya kendisi dıĢında bir sebepten dolayı dinî duygusunun yoğunluğunda veya dinî davranıĢlarında tutarlı bir yol gözetmeyebilir. Bu değiĢim hâlini davranıĢlarına yansıtmayabilir. Bundan dolayı kiĢinin iç dünyasında gerçekleĢen bu tecrübeyi incelemek ve araĢtırmak oldukça zordur. Bireyin dinî değiĢiminin incelenmesinin imkânı, dinî Ģuurun gözlemlenebilir bir hâl alması durumudur. Bu Ģuurun insana sağladığı hareketler, davranıĢlar ve değiĢmeler objektif 2 gözlem yapılmasını sağlar. Örneğin; kiĢi dinî tercihini değiĢtirdikten veya hâlihazırda inanmıĢ olduğu dini hayatının merkezine aldıktan sonra manevî anlamda bir önceki hayatına göre daha güçlü olur, karĢılaĢtığı zorluklara karĢı bakıĢ açısını değiĢtirir, inandığı yeni dinin dinî vecibelerini yerine getirir, günlük hayatındaki alıĢkanlıklarını değiĢtirir ve kendisine yeni bir çevre oluĢturur. Aynı Ģekilde kiĢinin dinî inkârı da olaylara bakıĢ açısına, davranıĢlarına ve sosyal çevresine yansır. KiĢinin derûnunda yaĢadığı dinî değiĢim tecrübesinin bu ve bunun gibi birçok dıĢavurumu, deneyimin incelenme ve araĢtırılma imkânını sağlamaktadır. Din psikolojisi, kiĢinin hayatındaki bu dıĢavurumları ele almaktadır. Dine inanan, giyim Ģeklinden yeme içme alıĢkanlıklarına kadar her konudaki kararında dine yer veren, dinin kendisine huzur verdiğini söyleyen kiĢi ile herhangi bir dine inanmadığını, bundan 1 Nils G. Holm, Din Psikolojisine GiriĢ (Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 2004), 43. 2 Osman Pazarlı, Din Psikolojisi (Ġstanbul: Remzi Kitabevi, 1968), 121. Dinî Ģuur: KiĢinin hangi dine inandığını, niçin inandığını veya inanmadığını bilmesi ve sahip olduğu dinî tutum, düĢünce, davranıĢ, tören ve ritüellerden biliĢsel süreçlerle farkında olma hâlidir. Halil Apaydın, Din Psikolojisi Terimler Sözlüğü (Ġstanbul: Bilimkent Yayınları, 2016), 79. Pazarlı, ihtidâ ve hidâyet deneyiminin, Ģuurun kemale ermesi ile gözlemlenebilir olacağından bahsetmiĢtir. Biz bu hâli, dinî değiĢim kavramı ile genel bir durum hâli olarak belirttik.) 1 dolayı dinî ilkelere hayatında yer vermediğini hatta dinin karĢısında olduğunu söyleyen 3 kiĢinin durumu din psikolojisinin çalıĢma alanına girer. Bu deneyimler incelenirken deneyimlerin psikolojik özelliklerinin neler olduğunu, hangi aĢamalardan geçerek oluĢtuğunu, bu deneyimler esnasında kiĢide hangi ruhsal hallerin ortaya çıktığını ve bu 4 ruhsal hallerin oluĢumunda hangi motivlerin etkili olduğu araĢtırılmaktadır. A. AraĢtırmanın Konusu AraĢtırmamızın konusu öncelikle Ġslâm kültüründe yer alan dinî değiĢim ile ilgili kavramları açıklamak ve Batıdaki dinî değiĢim deneyimlerinin kavramsal ve kuramsal çerçevesini ortaya koymaktır. Bununla birlikte; psikodinamik, davranıĢçı ve hümanist üç temel ekolün tarihi seyri, din ve dinî değiĢime bakıĢ açısını ele alarak bu bilgilerden hareketle Türkiye akademisinde din psikolojisi bilim dalı sahasında yer alan dinî değiĢim çalıĢmalarının bulgularını yorumlamak ve bu çalıĢmaların hangi kuramın yaklaĢımlarını içerdiklerini tespit etmektir. B. AraĢtırmanın Amacı ve Önemi Dinî değiĢim ile iliĢkili kavramların benzerlik ve farklılığını, ayrıĢan ve iliĢkilendirilen noktalarını anlaĢılır kılarak bu bağlamda yapılan tartıĢmaları ve öne sürülen önerileri ele almaktır. Ayrıca genelde dinî değiĢim; özelde dine dönüĢ, din değiĢtirme ve dinî inkâr çalıĢmalarının din psikolojisi sahasında seyrini ortaya koymaktır. AraĢtırmamız, gelecekteki dinî değiĢim çalıĢmalarına kavramsal ve kuramsal açıdan yardımcı olacak bilgileri ele aldığı için oldukça önemli bir araĢtırmadır. C. AraĢtırmanın Yöntemi Bireylerin yaratıcı, kutsal, aĢkın ve manevî olan ile iliĢkileri neticesinde ilk insandan itibaren insanlar dinî değiĢimi tecrübe etmektedirler. Din ile insan arasındaki iliĢkinin 3 Ali Köse - Ali Ayten, Din Psikolojisi (Ġstanbul: TimaĢ Yayınları, 2012), 18. 4 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi (Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2019), 33. 2 boyutları birçok ilim adamı tarafından tartıĢılmıĢtır. Bu tecrübe, bilimsel metotlarla 20. yüzyılın baĢlarında Batılı bilim adamları tarafından incelenmeye baĢlanmıĢtır. Genelde dinî değiĢim, özelde ise din değiĢtirme tartıĢılagelmiĢtir. Dinî değiĢim, din psikolojisi dalının neredeyse tüm alt alanlarıyla iliĢkilidir. KiĢinin dinî yaĢayıĢındaki değiĢimleri, dindarlığı, mâneviyatı ve sosyal hayatı, geliĢim dönemlerindeki din ile bağlantılı manevî değiĢimleri, bilhassa inanç ve inançsızlıkla olan yakın iliĢkisi ve ölüm psikolojisi ile etkileĢim içerisindedir. Nitel araĢtırma; “sosyal olguları bağlı oldukları ve içinde yer aldıkları ortamda doğal görünümleriyle gözlem, görüĢme ya da belgeleri değerlendirmek yoluyla bilgi edinme 5 ve bu bilgileri analiz ederek kuram geliĢtirme” olarak tanımlanmaktadır. Nitel araĢtırmanın temellerini oluĢturan disiplinlerin amacı, kiĢinin davranıĢını bulundukları 6 ortam dahilinde ve bağlamsal olarak anlamaktır. AraĢtırmacının amacı, araĢtırma konusu ile alakalı var olan bilgileri toparlamak ve değerlendirmek; bu bilgilerden hareketle incelediği konu ile ilgili araĢtırılmamıĢ ve 7 açıklığa kavuĢmamıĢ problemlerin bilgilerine ulaĢmaktır. Bu amaçlar doğrultusunda çalıĢmamızda dinî değiĢim tecrübesi ile ilgili literatürdeki eserler, anlayıcı bir yaklaĢımla, kaynak tarama yöntemi kullanılarak araĢtırılmıĢtır. Konu ile iliĢkili anahtar kelimeler belirlenerek yurt içi ve yurt dıĢı din psikolojisi alanında yazılmıĢ kitaplar ve akademik çalıĢmalar detaylı bir Ģekilde incelenmiĢtir. AraĢtırma esnasında Bursa Uludağ Üniversitesi e-Kütüphanesi aracılığıyla birçok açık eriĢimden, İSAM kütüphanesi ve kitabevlerinden, Dergipark, Tübitak, Ulakbim ve Yöktez üzerinden ilgili tez, makale ve kitaplara eriĢilmiĢtir. Kaynaklardan elde edilen bilgiler toplanıp fiĢlenmiĢ ve değerlendirilmiĢtir. ÇalıĢmamızın bütün aĢamalarında bilimsel ölçütlere uygun hareket etmeye özen gösterilmiĢtir. 5 A. Hamdi Ġslamoğlu - Ümit Alnıaçık, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri (Ġstanbul: Beta Yayıncılık, 2016), 219. 6 Ali Yıldırım - Hasan ġimĢek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2016), 37. 7 Zeki Arslantürk, Sosyal Bilimciler için Araştırma Metod ve Teknikleri (Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2001), 83. 3 Ayrıca çalıĢmamızın üçüncü bölümü oluĢturulurken dinî değiĢimin din değiĢtirme, dine dönüĢ ve dinî inkâr yönlerini içeren din psikolojisi literatürü içerisinde bulunan çalıĢmalar incelenmiĢtir. AraĢtırmacıların bulguları; psikodinamik, davranıĢçı ve hümanist kuramların yaklaĢımlarına göre yorumlanmaya gayret edilmiĢtir. AraĢtırmanın sonucunda dinî değiĢimin, bireydeki içsel ve dıĢsal faktörlerin etkileĢimli olduğu bir kiĢilik ve zihinsel Ģema değiĢimi olduğu kanaatine varılmıĢtır. D. Literatür Taraması 1. Batıda Yapılmış Dinî Değişim Araştırmaları 19. yüzyılın sonlarında Amerika‟da G. Stanley Hall, William James, Edwin D. Starbuck; Almanya‟da Wilhelm Wundt tarafından din, psikolojik olarak incelenmeye baĢlanmıĢtır. 1881‟in ilk aylarında Harvard Üniversitesi‟nde G. Stanley Hall çeĢitli 8 konferanslarında din değiĢtirme olgusunu değerlendirmiĢtir. Hall‟ın ele aldığı bu materyallerin çoğu daha sonra yayınlanan klasik iki ciltlik ergenlik çağı çalıĢmasına 9 dâhil edilmiĢtir. Hall‟ı takiben Clark Üniversitesi‟nden öğrencileri olan James H. Leuba ve Edwin D. 10 Starbuck, ilk araĢtırmalarında dinî değiĢim tecrübelerini incelemiĢlerdir. Leuba 1896 yılında “Dinî Olguların Psikolojisi Üzerine AraĢtırmalar” (Studies in the Psychology of 11 Religious Phenomena) adlı bir makale yayınlamıĢtır. Pratt‟ın “esaslı değerdeki ilk büyük makale” olarak tanımladığı bu makalenin konusu en dikkat çekici dinî olgulardan biri olan din değiĢtirme üzerinedir. Leuba bu makalesi için gerekli bilgileri din değiĢtirmiĢ seçkin liderlerin açıklamalarından ve anket yoluyla elde etmiĢtir. Bu doküman analizleri ve ampirik veriler ıĢığında din değiĢtirme ile sonuçlanan olumsuz 8 Ralph W. Hood vd., The Psychology of Religion (Newyork: The Guilford Press, 2009), 206. 9 Granville Stanley Hall, Adolescense: Its Psychology and Its Relation to Physiology, Anthropology, Sociology, Sex, Crime, Religion and Education (VolsI&II) (Newyork: D. Appleton and Company, 1904). 10 Clark Üniversitesi‟ndeki bahsi geçen öncü isimler ve çalıĢmaları sayesinde Clark Din Psikolojisi Ekolü olarak isimlendiren bir ekol ortaya çıkmıĢtır. 11 James H. Leuba, “A Study in The Psychology of Religious Phenomena”, The American Journal of Psychology 7/3 (Nisan 1986), 309-385. 4 psikolojik durumları ve bunalım sonrası halleri analiz etmiĢtir. Ayrıca “coĢkun mü‟minin zihinsel durumu”nu yani iman halini betimlemiĢtir. Bireyin din değiĢtirme tecrübesinden önceki aĢama olan kendiliğinden teslimiyetin gerekli olduğunu vurgulamıĢtır. Bu aĢama sonucunda gerçekleĢen baĢka bir dine âni ve pasif bir geçiĢin yapısını ortaya koymuĢtur. Diğer çeĢitli kaynaklardan özellikle de din değiĢtiren liderlerin açıklamalarından anket yolu ile veriler elde etmiĢtir. Hıristiyanlığın inanç, gerekçe gibi öğretilerinin psikolojik temellerini incelemiĢtir. Leuba tüm bu süreci, 12 natüralist bakıĢ açısıyla ele almıĢ ve doğaüstü müdahale düĢüncesine yer vermemiĢtir. Leuba‟yı, Starbuck 1899 yılında yayınlanan “Din Psikolojisi: Dinî ġuurun GeliĢmesi Üzerine Ampirik Bir AraĢtırma” (The Psychology of Religion an Empirical Study of the Growth of Religious Consciousness) isimli çalıĢması takip etmiĢtir. AraĢtırmasında bireydeki dinî geliĢimin bazı temel özelliklerini yoğun bir biçimde gösteren din 13 değiĢtirme tecrübesini ele almıĢtır. Starbuck gerek bu çalıĢmasında ve gerekse diğer çalıĢmalarında, “conversion” tecrübesinin olağan bir ergenlik dönemi olgusu olduğu ve çocukluğun küçük evreninden daha geniĢ ve ruhsal olgunluk yaĢamına geçiĢe özgü 14 olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. George A. Coe (1900) “Manevî YaĢam: Din Bilimi AraĢtırmaları” (The Spiritual Life: Studies in the Science of Religion) adlı kitabında bireyin içsel din tecrübesinin ve çevresindeki dinî süreçlerin, psikolojik yöntemlerin mümkün kıldığı ölçüde hassasiyetle gözlemlenmesini önermiĢtir. Fiziksel ve zihinsel geliĢimi dikkate alarak belirgin dinî 15 uyanıĢ deneyimleri ve gençlikte dinî duygular üzerine araĢtırmalar yapmıĢtır. Coe‟nun inanç değiĢtirme ve dinî duygu konusu ile ilgili kitabı olması bakımından Starbuck‟ın din psikolojisi yaklaĢımı ile yakın bir çizgide olduğu görülmüĢtür. Starbuck ile Coe, birbirinden bağımsız olarak gerçekleĢtirdikleri araĢtırmalardan benzer sonuçlara 12 Üzeyir Ok, “James Bisset Pratt‟in Din Psikolojisi Adlı Makalesinin Çevirisi ve Bir Değerlendirme” Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (Eylül 1996), 267. 13 Edwin D. Starbuck, The Psychology of Religion (London: The Walter Scott, 1899); Edwin D. Starbuck, “A Study of Conversion”, The American Journal of Psychology 8/2 (Jan 1897), 268-308. 14 William James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, çev. Ġsmail Hakkı Yılmaz (Ġstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2017), 213. 15 George A. Coe, The Spiritual Life: Studies in the Science of Religion (New York: Eaton & Mains, 1900). 5 16 ulaĢmıĢtır. Ayrıca George A. Coe (1916) “The Psychology of Religion” (Din 17 Psikolojisi) adlı eserinin bir bölümünü conversion olgusuna ayırmıĢtır. Din psikolojisine ve din değiĢtirme çalıĢmalarına en önemli katkıyı sağlayan William James‟in (1902), dinî olguların büyük bir bölümüne yer verdiği “Dinsel Deneyimin ÇeĢitleri: Ġnsan Doğası Üzerine Bir Ġnceleme” (The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature) adlı eseridir. 1901-1902 yıllarında Edinburgh‟ta “Gifford Konferansı” (Gifford Lecture) olarak verdiği dersler daha sonra kitap olarak basılmıĢtır. Kitabının 9. ve 10. bölümleri conversion olgusundan bahsetmektedir. Eser, ampirik bir bakıĢ açısına sahiptir. Anket cevapları ile dinî liderlerin ve dinî yapıları dikkat çeken, 18 normalin ötesinde geliĢim gösteren bireylerin biyografilerine de dayanmaktadır. Yukarıda bahsi geçen psikologlar araĢtırmalarını Hıristiyan (Katolik, Protestan, Ortodokslar) topluluklar üzerinde yapmıĢlardır. Katolik olan birisinin Protestan, Protestan olan birisinin Ortodoks olması veya tam tersi dinî değiĢimleri 19 incelemiĢlerdir. Ġlk araĢtırmacılar âni geliĢen dinî değiĢime odaklanma eğilimindedir. Fakat James‟in öğrencisi Pratt (1920) gibi bu tür aniden geliĢen vakaların din değiĢtirme 20 modeli geliĢtirmenin temeli olarak seçilmesine karĢı çıkan araĢtırmacılar da olmuĢtur. Örneğin, James‟in Harvard‟daki öğrencilerinden Pratt (1920) aĢamalı bir Ģekilde din 21 değiĢtiren bireylere odaklanmıĢtır. Bu bireylerin deneyimleri belli bir zaman aralığında gerçekleĢmiĢtir ve bu deneyimler entelektüel bir arayıĢ gerektirmiĢtir. Yine bu deneyimlerin Hıristiyanlık ve diğer dinî geleneklerdeki din değiĢtirme örüntüsünü 22 daha gerçekçi bir biçimde yansıttığı öne sürülmüĢtür. Pratt; Ġtalya, Hindistan, Rusya, Ġngiltere ve Amerika‟da yaptığı uzun araĢtırmaları “Dinî Bilinç: Psikolojik Bir AraĢtırma” (The Religious Consciousness: A Psychological Study) kitabında 16 Ok, “James Bisset Pratt‟in Din Psikolojisi Adlı Makalesinin Çevirisi ve Bir Değerlendirme”, 270. 17 George A. Coe, The Psychology of Religion (Chicago: The University of Chicago Press, 1916). 18 William James, The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature (Londra: Longmans, Green & Co), 1902. 19 Pazarlı, Din Psikolojisi, 123. 20 James Bisset Pratt, The Religious Consciousness: A Psychological Study (New York: Macmillan, 1920). 21 Pratt, The Religious Consciousness: A Psychological Study, 122-147. 22 Hood vd., The Psychology of Religion, 207. 6 yayımlamıĢtır. Katolik ve Ortodoks mezhepleri ile Hindistan‟daki mezhepler arasındaki 23 din değiĢtirme tecrübelerini incelemiĢtir. Bu dönemden 1950-1960 yıllarına kadar Batı‟da Amerikalı psikologlar farklı dinlere bağlı insanlar arasında iletiĢimin az olmasından ve baĢka bir dine geçiĢ hadisesinin çok nadir görülmesinden dolayı din değiĢtirme vakalarını Hıristiyanlık çerçevesinde incelemiĢlerdir. Günahkârlık ve suçluluk duygusu, dindar olan toplum ile bütünleĢme isteği gibi motivasyonların insanları Tanrı‟ya teslimiyete götüren motivasyonlar 24 olduğundan bahsetmiĢlerdir. 1970‟li yıllardan itibaren Batı‟da hem Hıristiyanlığın kendi içerisindeki mevcut dinî sistemlerdeki geleneğinin o zamana kadar vermiĢ olduğu cevapları daha mutlak bir Ģekilde yeniden düzenleyen akımlar hem de mevcut gelenekler dıĢında aynı sorulara 25 yeni cevaplar sunan Doğu kaynaklı dinî akımlar yayılmaya baĢlamıĢtır. ABD‟deki ve Batı Avrupa‟daki tarikatlar ve bu yeni akımların insanları cezbetmesi, Ortadoğu‟da ve diğer bölgelerde Ġslâm‟ın yeniden diriliĢi, Hıristiyanlığın karizmatik hareket ve kurtuluĢ teologları tarafından yeniden canlandırılması, Budizm‟in köklerinin olduğu topraklarda yeni baharı yaĢaması gibi hadiseler akademisyenleri din değiĢtirme sürecinin doğasını 26 yeniden incelemeye teĢvik etmiĢtir. 1990‟lı yıllara kadar Batı akademisindeki din değiĢtirmeye yönelik birçok çalıĢma, din değiĢtirme vakalarının çağdaĢ Protestan Hıristiyanların tanıklıklarındaki örtük kalıpları izlediğini kabul etme eğilimindeydi. Bu örüntü Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır: âni, coĢkulu, mânevî, geri döndürülemez ve kusursuz. Ġlerleyen zamanlarda bilim insanları din değiĢtirme olgusunu daha yakından incelemiĢler ve bu süreçte en önemli Ģeylerden birinin din değiĢtirmenin aslında bir kültürel, dinî ve tarihî bağlamdan diğerine önemli 23 Pazarlı, Din Psikolojisi, 123. 24 Ali Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar (Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 2019), 14. 25 Ali Köse, Milenyum Tarikatları (Ġstanbul: TimaĢ Yayınları, 2019), 16. 26 Lewis R. Rambo, Understanding Religious Conversion (New Haven and London: Yale Universty Press, 1993), 1. 7 27 ölçüde farklılık gösterdiğini keĢfetmiĢlerdir. Amerikalı bir Müslümanın Hıristiyanlığa geçiĢ deneyimi, Çinli bir Taocunun Budizm‟e geçiĢinden çok farklı olması buna bir örnektir. Âni, coĢkulu, geri döndürülemez ve kusursuz olan örtük Hıristiyan din değiĢtirme modelinden uzaklaĢan bilim insanları, din değiĢtirmenin aniden meydana gelen bir olaydan ziyade bir süreç olduğunu öne sürmeye 28 baĢlamıĢlardır. Örneğin, Rambo (1993) “Din DeğiĢtirmeyi Anlamak” (Understanding Religious Conversion) isimli kitabında “Din değiĢtirme sürecini insanlar için deneyimlenebilir kılan faktörler nelerdir? Farklı din değiĢtirme süreçlerini nasıl açıklarız? Nasıl (ve belki niçin) din değiĢtirme olgusunun niteliğini sorgularız?” gibi inancın imkânına yönelik sorularla bilimsel bir çaba gösterdiğini belirtmiĢtir. AraĢtırma alanını, Moonculuk‟u benimseyen kadın ve erkekler (Unification Church), Hıristiyan olmuĢ Yahudiler ve Yahudi olmuĢ Hıristiyanlar, Hıristiyanlığı benimsemiĢ seküler Japonlar, dini geçmiĢi olan veya hiç olmayan Hıristiyan olmuĢ Çinlilerden oluĢturmuĢtur. Japonya ve Kore‟ye din değiĢtirme deneyimlerini ve algısını karĢılaĢtırmak amacıyla seyahatlerde bulunmuĢtur. Ayrıca Yahudilik ve Hıristiyanlık arasında çift yönlü olarak din değiĢtirenlerin yanı sıra Ortodoks Yahudiliği benimsemiĢ seküler Yahudilerle de röportaj yapmıĢtır. Rambo, kitabının ön sözünde hakiki (genuine) din değiĢtirmeyi “Tanrı‟nın gücüyle kiĢinin tam bir dönüĢümü” olarak görmüĢtür. Bu dönüĢüm (transformation), sosyal, kültürel, kiĢisel ve dinî güçlerin aracılığı sayesinde meydana 29 gelirken din değiĢtirmenin kökten (radical) olması gerektiğine inandığını belirtmiĢtir. Rambo din değiĢtirme araĢtırmalarının kültürel, sosyal, kiĢisel ve dinî sistem bileĢenlerini içermesi gerektiğini ve değiĢim deneyiminin anlaĢılabilmesi için sosyoloji, psikoloji, antropoloji ve din disiplinlerinin hesaba katılmasını önermiĢtir. Rambo‟nun bütüncül model (holistic model) adı altında belirttiği bu önerilerini 2014 yılında Charles 27 bk. Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian (ed.), The Oxford Handbook of Religious Conversion (New York: Oxford University Press, 2014). 28 Chad M. Bauman, “Appreciation, Analysis, and Critique: The Oxford Handbook of Religious Conversion and the Future of Conversion Studies”, Pastoral Psychol 67 (April 2018), 196. 29 Lewis R. Rambo, “Preface”, Understanding of Conversion (New Haven and London: Yale Universty Press, 1993), 12. 8 Farhadian ile editörlüğünü yapmıĢ olduğu “Oxford Din DeğiĢtirme El Kitabı” (The Oxford Handbook of Religious Conversion) baĢlıklı kitapta bilim alanına kazandırdığı görülmektedir. Bu kitap, dinî değiĢim sürecinin birçok perspektiften incelenmesi bakımından öncü bir çalıĢmadır. Kitaptaki ana fikirlerden biri, din değiĢtirme; psikolojik, sosyal, kültürel, politik ve dinî alanları da kapsadığından bu süreci analiz 30 edebilmek için yeni yollara ihtiyaç duyulduğudur. Ayrıca mümkün olduğu kadar çok 31 dinin araĢtırma alanına dahil edilmesi gerektiğini öne sürmüĢlerdir. Bu elkitabı bilinçli ve bütüncül din değiĢtirme üzerine çok disiplinli ve disiplinlerarası araĢtırmayı 32 desteklemekte ve bunun bir örneği olarak görülmektedir. Bununla birlikte Batı‟daki son dönem araĢtırmacılardan Pargament (1996), dinî 33 değiĢimi baĢa çıkma perspektifinden ele almıĢtır. Paloutzian ve diğer araĢtırmacılar (1999), din değiĢtirme ve kiĢilik değiĢimi arasındaki iliĢkiyi inceleyen araĢtırmalar da 34 yapmıĢlardır. Bununla birlikte Paloutzian (2005), dinî değiĢim ve manevî dönüĢümü 35 anlam sistemi unsurları içerisinde yeniden değerlendirmeyi önermiĢtir. Son olarak Almanya‟da Streib (2008) ve ekibi, biyografik analizlerle bağlantılı bir anlatı çerçevesinde dinden ayrılma sürecini sistematik olarak incelemek için nitel ve nicel 36 yöntemlerin karma bir yöntemle kullanılmasını önermiĢlerdir. 30 Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian, “Introduction”, ed. Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian, The Oxford Handbook of Religious Conversion (New York: Oxford University Press, 2014), 2. 31 Rambo - Farhadian, “Introduction”, 12. 32 Ines W. Jindra, “Toward an Integrative Theory of Religious Conversion: A Review Essay of the Oxford Handbook of Religious Conversion by Lewis R. Rambo and Charles F. Farhadian (2014)”, Pastoral Psychol 65 (Haziran 2016), 330. 33 Kenneth I. Pargament, Psychology of Religion and Coping: Theory, Research, and Practice (New York: Guilford Press). 34 Raymond F. Paloutzian vd., “Religious Conversion and Personality Change”, Journal of Personality 67/6 (December 1999), 1047-1079. 35 Raymond F. Paloutzian, “Religious Conversion and Spiritual Transformation: A Meaning-System Analysis”, Handbook of the Psychology of Religion and Spirituality, ed. Raymond F. Paloutzian - Crystal L. Park (New York: Guilford Press, 2005), 331-347. 36 Heinz Streib vd., Deconversion: Qualitative and Quantitative Results from Cross-Cultural Research in Germany and United States (Germany: Vandenhoeck&Ruprecht, 2009). 9 2. Türkiye’de Yapılmış Dinî Değişim Araştırmaları Dinî değiĢimin din değiĢtirme yönü ile ilgili ilk doktora tezi, Din Değiştirmede Psiko- Sosyolojik Etkenler baĢlığı ile 1979 yılında Hüseyin Peker tarafından çalıĢılmıĢtır. 37 AraĢtırmada 28 mühtedî ile mülakat yapılmıĢtır. Konu ile ilgili yaĢantısı yazılı olarak basın yayın organlarında (kitap, makale vb.) yer alan 82 din değiĢtirme hadisesi incelenmiĢtir. Ayrıca müftülüklerde yer alan din değiĢtirme nedenlerini iyi bir Ģekilde açıklamıĢ olan 12 mühtedînin dilekçesi psikolojik yöntemlerle incelenmiĢtir. Peker, bireyin din değiĢtirmesinde etkili olan motivlerini incelediği çalıĢmasında, Müslüman olan Hıristiyan ve Musevîler ile mülakata yer vermiĢ, incelediği dokümanlar arasında Müslüman iken Hıristiyan olan mürted verilerinden de faydalanmıĢtır. Yani o dinler arası geçiĢlerde herhangi bir sınırlamada bulunmayarak hadisenin genel motiv kaynağına odaklanmıĢtır. Peker, bireyin bulunduğu dinden uzaklaĢma motivleri olarak; “bulunduğu dinden tatmin olmama” ve “din adamlarının olumsuz davranıĢları” gibi sonuçlara ulaĢmıĢtır. Bireyin yeni girdiği dine yaklaĢtırıcı etken olarak; “girdiği yeni din akıl ve mantığına uygun bulma, dinine bağlı kiĢilerin olumlu davranıĢları, bir kimseyi sevme, topluma uyma isteği, toplumdaki kiĢilerin beğenisini kazanma isteği, ayıplanma ve hor görülme korkusu” motivlerini destekleyen bulgular ortaya koymuĢtur. Ayrıca, kiĢilik farklılıkları da bu deneyimleri kendine özgü deneyimler olarak kılmıĢtır. AraĢtırma, din değiĢtirme hadisesinin psiko-sosyal motivlerini ortaya koyması bakımından ve din psikolojisi alanında bir sonraki çalıĢmalara öncülük etmesi bakımından oldukça önem arz etmektedir. Ali Köse (1994), Peker‟in çalıĢmasından 18 yıl sonra Londra Üniversitesi‟nde Conversion to Islam: A study of Native British Converts to Islam: A Study of Native 38 British Converts baĢlıklı doktora tezini hazırlamıĢtır. Bu eser “Neden Ġslam‟ı Seçiyorlar? Müslüman Olan Ġngilizler üzerine Psiko-sosyolojik Bir Ġnceleme” adıyla 37 Hüseyin Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1979). 38 Ali Köse, Conversion to Islam: A Study of Native British Converts (London: Universitye of London, King‟s College Department of Theology & Religious Studies, Ph.D. Dissertation, 1994). 10 39 1997 yılında Diyanet Vakfı ĠSAM Yayınevi tarafından Türkçe olarak yayımlanmıĢtır. AraĢtırma, Müslüman bir ülkede yaĢamayan mühtedîleri kapsamlı ve sistematik açıdan 40 ele alan ilk çalıĢma olması itibariyle önem arz etmektedir. Köse, 50‟si erkek 20‟si kadın olmak üzere 70 Ġngiliz mühtedî ile mülakat gerçekleĢtirmiĢtir. Ġngiltere‟de ikâmet eden göçmen ve Ġngiliz Müslümanların tarihçeleri ve dinî kuruluĢlar ile ilgili bilgiler aktarmıĢtır. Ardından göçmen Müslümanların hangi tebliğ metotlarını tercih ettikleri hakkında sosyolojik bir çerçeve çizdikten sonra mühtedîlerin ihtidâ deneyimlerini çocukluk ve ergenlik devresi, ihtidâ süreci ve motivleri, ihtidâ sonrası değiĢim olmak üzere üç aĢamada incelemiĢtir. Bu çalıĢmada, din değiĢtirme tecrübesinde mühtedî aktif bir rol oynadığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Mühtedî, bilinçli veya bilinçsiz bir Ģekilde değerlerini yeniden gözden geçirmiĢ, hayatını yeni bir inanç ve değerler bütünü ile ĢekillendirmiĢtir. Ayrıca Köse, ihtidâ sürecinin baĢlangıcının duygusal temeller, geliĢiminin ve sonucunun ise entelektüel temellere dayandığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Ali Rıza Aydın (1995) “Dinî Ġnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri” baĢlıklı doktora tezinde kiĢinin dinî inkâr davranıĢının psiko-sosyal nedenlerinin bilinmesini ve dinî değerleri inkâr edenlerin, inkâr etmesine sebep olan faktörleri ve bu süreçte hangi psikolojik 41 aĢamalardan geçerek inkâra ulaĢtıklarını belirlemeyi amaçlamaktadır. AraĢtırma, alandaki dinin inkâr boyutunu alanda ilk kez ele alan çalıĢma olduğu için oldukça önem arz etmektedir. AraĢtırmanın örneklemi, 1993-1994 yılları arasında Samsun, Ankara ve Ġstanbul illerinde yaĢayan ve dinî değerleri inkâr eden 152 kiĢiden oluĢmaktadır. AraĢtırmacı, araĢtırmasının teorik kısmında dinin inkârında etkili olan faktörleri iç ve dıĢ faktörler olarak ele almıĢtır. Sonrasında anket yoluyla elde edilen bulgular ve yorumlara yer vermiĢtir. Elde edilen bulgulara göre katılımcıların dinî değerlere karĢı inkârcı tutumlarının oluĢmasında zihinsel geliĢmenin ve okunan kitapların etkisinin fazla olduğu tespit edilmiĢtir. Aile, öğretmen ve içerisinde bulundukları grupların etkisinin ise az olduğu sonucuna varılmıĢtır. Katılımcıların almıĢ oldukları dinî bilgiler 39 Köse‟nin çalıĢması ilk kez 1996 yılında Londra‟da yayımlandı. bk. Ali Köse, Conversion to Islam: A Study of Native British Converts (New York: Kegan Paul International, 1996). 40 GülüĢan Göcen - BüĢra Gügen, “Türkiye‟de Din Psikolojisi Alanında Ġhtida Üzerine Yapılan AraĢtırmaların Ġçerik ve Yöntem Bakımından Ġncelenmesi”, İslâmi İlimler Dergisi 12/3 (2017), 62. 41 Ali Rıza Aydın, Dini İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri (Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1995). 11 bir süre sonra kendilerinde dinî bir çatıĢma meydana getirmiĢ bunun sonucunda katılımcılar inkârcı bir davranıĢ sergilemiĢlerdir. Ġslâmi uygulamaların dünyadaki bir takım tezahürlerini ile dindarların tutum ve davranıĢları da katılımcıları olumsuz yönde etkileyen faktörler arasında yer almıĢtır. Orhan Gürsu (1999), Günümüzde Tasavvuf Yoluyla Ġslâm‟a YöneliĢin Sosyo- Psikolojik Analizi yüksek lisans tezi ile Belçika, Hollanda, Almanya ve Fransa‟da ve 42 Yeni Zelandalı mühtedîlerle mülakatlar gerçekleĢtirmiĢtir. AraĢtırma, mistik ihtidâların özellikleri ve Batı‟daki ihtidâ hadiselerinde manevî hareketlerin etkisini araĢtırması bakımından önem arz etmektedir. Heon Choul Kim (2003), 2001 yılının Ocak ve Mart ayları arasında Güney Kore‟de Ġslâm‟ı seçen Kore Müslümanlarının din değiĢtirmesine sebep olan psiko-sosyal 43 faktörleri incelemiĢtir. Kore toplumunda Ġslâm algısı ve mühtedîlerin neden Ġslâm‟ı seçtiğini anlama üzerine yapılan bu araĢtırma, 68 kiĢi ile yürütülmüĢtür. AraĢtırmada duygusal tecrübelerden kaynaklandığını ileri süren pasivist yaklaĢım ile kiĢinin bizzat kendisinin entelektüel bir arayıĢa girdiğini savunan aktivist yaklaĢım göz önünde bulundurulmuĢtur. AraĢtırma Uzak Doğu‟daki mühtedîler üzerine yapılan ilk araĢtırma olması bakımından önem arz etmektedir. Celal Çayır (2008), Türkiye‟de Din DeğiĢtirip Hıristiyanlığa GeçiĢin Psiko-Sosyal Etkenleri doktora tezi ile Türkiye‟de Hıristiyanlığa (Protestanlığa) geçiĢin psiko-sosyal 44 etkenlerini araĢtırmak için 90 kiĢiye anket uygulamıĢtır. Katılımcıların bir kısmı ile de mülakat gerçekleĢtirmiĢtir. Mülakatlar gönüllü kiĢilerin katılımıyla yapılmıĢtır. AraĢtırmanın teorik bölümünde din değiĢtirme ile kiĢilik arasındaki iliĢkilerden bahsedilmiĢ ve örneklemin kiĢisel özellikleri üzerinde durulmuĢtur. Bireylerin hangi yollarla ve niçin din değiĢtirdiği ile ilgili süreçleri inceleyen çalıĢmaların az sayıda 42 Orhan Gürsu, Günümüzde Tasavvuf Yoluyla İslam‟a Yönelişin Sosyo-Psikolojik Analizi (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999). 43 Heon Choul Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı (Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2001). 44 Celal Çayır, Türkiye’de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2008). 12 olması; Türk toplumunda Hıristiyanlığa geçiĢ, din eğitiminde yaĢanan problemler, dinî sosyalleĢmeyi etkileyen etkenler, sosyal ve kültürel hayatta teĢekkül eden değiĢimlerin din değiĢtirmeyle iliĢkisini ele alması bakımından bu çalıĢma önem arz etmektedir. Müslüman kültür içerisinde yetiĢmiĢ bir bireyin din değiĢtirmesine neden olan psikolojik, sosyolojik ve kültürel etkenler konusunda alana önemli katkılarda bulunan ilk çalıĢmalar arasında yerini almıĢtır. Çayır, yaptığı araĢtırma sonucunda din değiĢtiren kiĢileri dört gruba ayırmıĢtır: Birinci grup, “gizli din taĢıyan” yani Müslüman olmadığı hâlde MüslümanmıĢ gibi davranan kimselerden oluĢmaktadır. Ġkinci grup, Ġslâm‟ı yeterince tanıyamamıĢ, Ġslâmî yaĢamdan uzak bir çevrede yetiĢmiĢ kimselerdir. Üçüncü grup, Katolik veya Ortodoks iken Protestan misyonerlerinin faaliyeti sonucu Hıristiyan olan -aynı din içerisinde kalıp mezhep değiĢtiren- kimselerdir. Dördüncü grup, önceki dini Ġslâm olup daha sonra Hıristiyan dinine geçenlerden; beĢinci grup ise Ateist iken din değiĢtiren kiĢilerden oluĢmaktadır. Çayır‟ın bu gruplandırması, Türkiye‟de din değiĢtiren bireylerin dinî göç sahası içerisinde hangi yönden bir dine geçildiğini göstermesi bakımından önemlidir. AraĢtırma, din değiĢtirme hadisesini, daha önceki çalıĢmalardan da faydalanarak, din değiĢtirme öncesi süreç, din değiĢtirme süreci, din değiĢtirme sonrası süreç olmak üzere üç baĢlık altında incelemiĢtir. Çayır, araĢtırmasında, bulunduğu dinî inançtan ayrılarak Hıristiyanlığa geçiĢ sürecinde örneklemin pasif karakterli olduğu ve kademeli din değiĢtirme hadisesi gerçekleĢtiği, din değiĢtiren kiĢilerin çoğunluğunun demokratik bir aile yapısına sahip olduğu, din değiĢtirmede etnik ve dinî farklılığın önemli bir etken olduğu, büyük çoğunluğunun dinî bir eğitim aldığı, din değiĢtirmede Ģehir hayatının ve genel ağın önemli etkenler olduğu gibi sonuçlara ulaĢmıĢtır. Tuba Bosnalı (2003), Din Psikolojisi Açısından Dine DönüĢün Bireyin KiĢilik GeliĢimine Etkisi yüksek lisans tezi ile dine dönüĢ ve kiĢilik kavramlarının semantik 45 tahlillerini yapmıĢtır. ÇalıĢmada, dine dönüĢ deneyimi esnasında, insanın ruhsal dünyasını yansıtan bilgi ve olaylara belirli bir bakıĢ açısı kazandırdığı düĢünülen dinî 45 Tuba Bosnalı, Din Psikolojisi Açısından Dine Dönüşün Bireyin Kişilik Gelişimine Etkisi (Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2003). 13 metinler incelenmiĢtir. Dine dönüĢ öncesi ve sonrası davranıĢların çözümlemesinde fenomonolojik yorumlama yapılmıĢtır. ÇalıĢmada elde edilen veriler, dine dönüĢün ve dinî değerlerde yoğunlaĢmanın kiĢiliği güçlü duruma getireceği inancıyla pragmatik bir yorum ile düzenlenmiĢtir. AraĢtırmada, sağlıklı bir dine dönüĢ yaĢanıp dinî değer ve inançlara gereken özen gösterildiğinde, toplumda psikolojik ve ahlâkî anlamda kiĢilik sahibi bireylerin yer alacağına ve dinin zihinsel, toplumsal, duygusal problemlere sunduğu çözümler doğrultusunda dindar bir kiĢiliğe sahip olan fertlerin daha güçlü bir kiĢilik geliĢtireceği sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ayrıca adalet, samimiyet, sadakat, tevazu, itaat gibi hasletlerle kiĢinin dine dönüĢünde hakikati daha kolay onaylama anlamında bir paralellik bulunduğunu saptamıĢtır. KiĢilerin vicdan ve akılları ile hakikati kolay bir Ģekilde onaylayamamasının altında yatan sebebin ise kiĢiliklerinin dinî-ahlâkî hidâyetle güçlenmemesi olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. Zainab Ajoke Oshun (2010), Hıristiyanlıktan Ġslâm‟a Ġslâm‟dan Hıristiyanlığa GeçiĢin Psiko-Sosyal Sebepleri Nijerya Örneği Üzerine Bir AraĢtırma yüksek lisans tezi ile Yoruba halkını ve bu halk üzerinde gözlemlenen dinî değiĢimi din değiĢtirme boyutu 46 üzerinden ele almıĢtır. AraĢtırmada, 11 Eylül‟den sonra Ġslâm dininden Hıristiyanlığa geçiĢin arttığı, din değiĢtirdikten sonra eski dine geri dönüĢün yaĢanmadığı, yeni dine geçiĢte en önemli etkenin arkadaĢ olduğu, ebeveynleri farklı dinlere mensup çocukların annelerinin dinini yaĢamayı tercih ettikleri sonuçlarına ulaĢılmıĢtır. AraĢtırmanın hem Afrika‟da gerçekleĢmiĢ olması hem de araĢtırmaya katılanların büyük bir kısmının Müslüman ve Hıristiyanların eĢit olduğu bir toplumda yaĢıyor olması oldukça önem arz etmektedir. Mecit Altun (2012), Müslüman olan Almanlar Üzerine Psiko-Sosyal Bir Ġnceleme yüksek lisans tezi ile kavramsal çerçevenin ardından Almanya‟daki dinî ortam ve dinî 47 hayat ile ilgili bilgi verilmiĢtir. ÇalıĢmada mülakat yöntemi aracılığıyla mühtedîlerin 46 Zainab Ajoke Oshun, Hıristiyanlıktan İslam‟a İslam‟dan Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Sebepleri Nijerya Örneği Üzerine Bir Araştırma (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010). 47 Mecit Altun, Müslüman Olan Almanlar Üzerine Psiko-Sosyal Bir İnceleme (Adana: Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012). 14 Ġslâm dinine girmesine sebep olan psiko-sosyal nedenler ve din değiĢtirme sonrası yaĢanan değiĢim ortaya koymuĢtur. Mülakat 20 kiĢi ile gerçekleĢmiĢtir. AraĢtırmanın sonucunda mühtedîlerin dinî grupların çalıĢmalarını ön plana çıkardığı herhangi bir beyana rastlanmamıĢtır. Din değiĢtiren kiĢilerin araĢtırma, hazırlık ve değerlendirme yaparak dinî değiĢimlerini bir süreç içerisinde gerçekleĢtiği ve belirli bir zaman sürecinde yeni dini içselleĢtirmeye zaman ayırdıkları anlaĢılmıĢtır. Entelektüel ilgi, bireyin hayatında değiĢim yapma arzusu, manevî doyumsuzluk gibi birçok unsurun kiĢinin din değiĢtirmesinde etkili olduğu görülmüĢtür. Din değiĢtirmenin kiĢiye özel ve kiĢinin kendi Ģartlarında gerçekleĢtiği bir olgu olduğuna ve din değiĢtiren bazı kiĢilerin hayatı derinden değiĢirken bazılarının ise yüzeysel bir değiĢim yaĢadığı tespit edilmiĢtir. Ġlir Rahimi (2013), Kosova‟da Din DeğiĢtirmenin Psiko-Sosyolojik Etkenleri isimli Kosova‟da yaĢayan Müslüman asıllı Arnavutların kendi dinlerinden uzaklaĢarak Hıristiyan olduklarını incelediği yüksek lisans tezinde, din değiĢtirme ile ilgili konuları ve din değiĢtirmeye neden olan faktörleri incelemiĢ, din değiĢtirme sonrasında kiĢide 48 meydana gelen değiĢimleri tespit etmiĢtir. Böylece, Kosovalı Arnavut halkının aile ve sosyo-kültürel yapısı, toplumsal iliĢki biçimleri, dinî kimlik geliĢimi ve dinî sosyalleĢme ile ilgili sorunları hakkında önemli veriler elde etmeyi hedeflemiĢtir. AraĢtırmanın sonucunda dinî arayıĢ içerisinde olmayan Müslümanların, Misyonerler tarafından gerçekleĢtirilen yoğun propaganda, ikna çalıĢmaları ve diğer etkiler sonucunda Protestan oldukları ortaya konmuĢtur. Kenan Sevinç (2016), Psikososyal Açıdan Ġnançsızlığın OluĢum ve GeliĢimi doktora tezi ile 2014 yılında 2548 katılımcıyla ABD‟de ve 2015 yılında ise 502 katılımcıyla Türkiye‟de anket, 2014-2015 yılları arasında ise 32 Türk ve yabancı katılımcıyla 49 mülakat gerçekleĢtirmiĢtir. Ġnançsızlığın geliĢiminde çevresel ve duygusal etkenlerin entelektüel etkenleri öncelediği, sonradan inançsız olanların inançsız büyüyenlere göre daha düĢük eğitim düzeyine sahip olduğu, inançsızların inançsızlıklarının gerekçesi 48 Ġlir Rahimi, Kosova‟da Din Değiştirmenin Psiko-Sosyolojik Etkenleri (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2013). 49 Kenan Sevinç, Psikososyal Açıdan İnançsızlığın Oluşum ve Gelişimi (Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2016). 15 olarak entelektüel sebepleri gösterme eğiliminde bulundukları sonuçlarını ortaya koymuĢtur. Elif Gündüz (2019), Din DeğiĢtirme ve RadikalleĢme ĠliĢkisi: Alman Mühtedîler Üzerine Nitel Bir AraĢtırma yüksek lisans tezi ile Almanya‟daki mühtedîlerde 50 radikalleĢme eğilimi olma durumunu tespit etmiĢtir. Gündüz, araĢtırmasında din değiĢtirme tipleri ve radikalleĢme iliĢkisi, din değiĢtirme süreci ve bu süreçte radikalleĢmeye iten sebepler üzerinde durmuĢtur. 22 mühtedînin katılımıyla gerçekleĢen mülakatlarda, mühtedîlerin radikalleĢme eğiliminin belirli düzeylerde sınırlı kaldığı ve katılımcıların radikal olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varmıĢtır. Emrah Kotoriç (2019), Bosna Hersek‟te Din DeğiĢtirme ve Dini DönüĢümde Psiko- Sosyal Etkenler (Tuzla Örneği) yüksek lisans tezi ile din değiĢtirme ve dini değiĢimde 51 psiko-sosyal etkenleri ele almıĢtır. AraĢtırmada savaĢ dönemi sonrası Bosna Hersek‟te yaĢanan savaĢ sonrasında ortaya çıkan dindarlaĢma ve bu süreç içerisinde ortaya çıkan belirli akımlar ele alınmıĢtır. Dinî değiĢimde Selefîlik akımının 35 kiĢilik bir grup üzerindeki psiko-sosyal etkenleri mülakat yapılarak incelenmeye çalıĢılmıĢtır. Gözlem ve mülakat sonucunda, dinî değiĢim tecrübesi yaĢamıĢ olan insanların bir gruba, cemaate, tarikata ya da görüĢ ayrılığına bağlı olma eğiliminde olmadıkları anlaĢılmıĢtır. Kotoriç, araĢtırma sonucunda dinî değiĢim yaĢayan kiĢileri üç grupta değerlendirmiĢtir: Birinci grup, savaĢtan önce dinini özgürce yaĢayamayan bireylerden oluĢmaktadır. SavaĢ bitiminde ve dinî değiĢim destekleyen faaliyetlerin etkisiyle inançlarını rahatlıkla ortaya koyabilmiĢlerdir. Ġkinci grup, savaĢ zamanında doğan insanlardan oluĢmaktadır. Çoğu yetim olan bu insanların Ġslâm‟ı daha yeni tanımaya baĢladıkları süreçte Arapların yaptıkları yardım ve destek projelerilerinin etkisi, dinî eğitim kursları ve benzeri çalıĢmalarda geçirilen vaktin etkisiyle dinî değiĢim yaĢamıĢlardır. Üçüncü grup ise mühtedîlerin dinî bilgileri edinme sürecinde devlet kurumlarına baĢvurup gerekli 50 Elif Gündüz, Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi: Alman Mühtedîler Üzerine Nitel Bir Araştırma (Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019). 51 Emrah Kotoriç, Bosna Hersek‟te Din Değiştirme ve Dini Dönüşümde Psiko-Sosyal Etkenler (Tuzla Örneği) (Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019). 16 bilgileri alamayan ve ilgisiz bırakılan insanlardan oluĢmaktadır. Bu kiĢiler, Selefîlik ile karĢılaĢmıĢ ve onların ilgisi sonucunda bu görüĢü benimsemiĢlerdir. Dinî değiĢim konusu ile ilgili önemli çalıĢmalardan biri de Kayıklık‟ın (2017) 52 editörlüğünü yapmıĢ olduğu ArayıĢ DeğiĢim ve Din adlı eserdir. Eser, dinî değiĢim olgusunu farklı kültürlerden çeĢitli yönleriyle örnekler vererek ele alması bakımından oldukça önem arz etmektedir. Kitap, Kayıklık‟ın Bireysel YaĢamda Dinsel DeğiĢim adlı 53 makalesi ile konuya iliĢkin teorik bir çerçeve çizerek baĢlamaktadır. Ardından yine Kayıklık‟a ait Gazâlî‟de Dinsel YaĢayıĢın Evrimi bölümünde Gazzâli‟nin iç değiĢiminin 54 geliĢim aĢamalarını psikolojik bir bakıĢ açısıyla incelenmiĢtir. Hem bireysel dokümanlardan yararlanılarak dinî yaĢayıĢın incelenmesi hem de merkezinde Müslüman bir âlimin derûnunda gerçekleĢen değiĢimin incelenmiĢ olması bakımından bu bölüm oldukça dikkat çekicidir. Ardından Yapıcı‟ya ait BuruĢuk Nefisten Ütüsüz Ruha: Didem Madak‟ta DeğiĢimin Ġzini Sürmek adlı bölüm yer almaktadır. Bölümde yazar, Didem Mamak‟ın Ģiirlerinde kutsala yolculuğunun değiĢim izlerini sürmektedir. 55 Bu bölümleri takiben Necip Fazıl Kısakürek‟te Dinsel DeğiĢim, Muhammed Esed‟de Dinî DeğiĢimin Psikolojik Analizi, Malcolm X: Krizlerin Potasında Bir Aksiyoner, Müslümanlıktan Hıristiyanlığa GeçiĢin Sebepleri Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir 56 Ġnceleme ve Dinî Ġnkarın Psikolojik Kaynakları Turan Dursun Örneği yer almaktadır. 52 Hasan Kayıklık (ed.), Arayış Değişim ve Din (Adana: Karahan Kitabevi, 2017). 53 Hasan Kayıklık, “Bireysel YaĢamda Dinsel DeğiĢim”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 7-30. 54 Hasan Kayıklık, “Gazâli‟de Dinsel YaĢayıĢın Evrimi”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 31-54. 55 Asım Yapıcı, “BuruĢuk Nefisten Ütüsüz Ruha: Didem Madak‟ta DeğiĢimin Ġzini Sürmek”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 55-67. 56 Nesibe Esen, “Necip Fazıl Kısakürek‟te Dinsel DeğiĢim”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 69-102; Saffet Kartopu, “Muhammed Esed‟de Dinî DeğiĢimin Psikolojik Analizi”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 103-143; Mehmet Atalay, “Malcolm X: Krizlerin Potasında Bir Aksiyoner”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 69-102; Asım Yapıcı, “Müslümanlıktan Hıristiyanlığa GeçiĢin Sebepleri Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir Ġnceleme”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 189-238; Hasan Kayıklık, “Dinî Ġnkârın Psikolojik Kaynakları Turan Dursun Örneği”, Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık (Adana: Karahan Kitabevi, 2017), 239-254. 17 Görüldüğü üzere yurtiçinde yapılmıĢ araĢtırmalarda dinî değiĢimin din değiĢtirme yönüne daha çok ağırlık verilmiĢ; dine dönüĢ ve dinî inkâr yönünde çok az çalıĢma yapılmıĢtır. Bir sonraki bölümde dinî değiĢim ile ilgili kavramları ele almaya gayret 57 edeceğiz. 57 AraĢtırmamız esnasında hidâyete erme sürecinin oluĢumu ve sonuçları ile ilgili yapılan bir makale çalıĢmasına da rastlanılmıĢtır: AraĢtırmada Ġslâm kültürü içerisinde doğup hayatlarının belirli bir döneminde dinden uzaklaĢmıĢ bireylerin hidâyet deneyimleri 27 kiĢiyle yapılan mülakat yoluyla psiko-sosyal açıdan incelenmiĢtir. Bu çalıĢma ile çocukluğunda formel dinî eğitim almamıĢ katılımcılar dayak yeme, kovulma, batıl inançlara Ģahit olma gibi durumların kendilerinde dinî memnuniyetsizliğe sebep olduğunu belirtmiĢtir. Kadın katılımcıların bazıları, kültürel ve dinî değerlerle desteklenmiĢ olumsuz kadın imajından dolayı gençliğinde dinden uzaklaĢtıklarını belirtmiĢlerdir. Çoğunluğu erkek olmak üzere, katılımcılar hidâyet öncesindeki bağımlılıklarından kurtulma kararı aldıklarını belirtmiĢlerdir. AraĢtırmada, hidâyete erme sürecisince entelektüel motivin ön plana çıktığı, iyi dindarlarla ve dinî gruplarla karĢılaĢma gibi faktörlerin de etkili olduğu görülmüĢtür. Ali Ayten vd., “Formation and Consequences of the Conversion Process: A Qualitative Study of Adult Converts”, İlahiyat Studies A Journal on Islamic and Religious Studies 10/2 (December 2019). 18 I. KAVRAMSAL ve KURAMSAL ÇERÇEVE A. Dinî DeğiĢim ile ĠliĢkili Kavramlar 1. İslâm Dininde Dinî Değişim ile İlişkili Kavramlar a. Din Arapça bir kelime olan ve çoğunlukla belirli inanç sistemlerini ifade eden din terimi, Arap dilinde “yol, hayat tarzı, hesap günü, kanun, hüküm” gibi çeĢitli anlamlarda kullanılmaktadır. Bu anlamlara göre din, “insanın her türlü inancını, düĢüncesini, tavır ve davranıĢlarını ifade eden, insanın yaĢam tarzı ya da yaĢamında izlediği yol” Ģeklinde tanımlanabilir. Batı dillerinde ise dinin karĢılığı olan religion kavramının nasıl anlaĢılması gerektiği konusunda farklı görüĢler vardır. Dinin ne olduğuna dair yaygın kanı, dinin, “insanın Tanrı, metafizik âlem ya da kutsala yönelik duygu, düĢünce ve 58 davranıĢlarını ifade eden sistem” olduğudur. Din, ne olduğu, hangi bileĢenleri içerdiği, insan hayatındaki yeri ve iĢlevi açısından ilk zamanlardan itibaren tartıĢılan bir kavramdır. Zaman değiĢtikçe din, toplum ve insan da değiĢim göstermiĢ, birey bu değiĢimde kendi rolünü üstlenmiĢtir. Her çağın her toplumun her dinin hatta her dindarın kendine özgü din tanımı olduğu gibi her din biliminin de kendi perspektifi içerisinde sunduğu bir din tanımı vardır. Örneğin, etnolog ve antropologlardan din konusu ile ilgilenenlerin çoğunluğu dinin tarifi konusuna eğilmiĢlerdir. Ġngiliz antropoloğu E. B. Taylor dini “ruhi varlıklara inanç” Ģeklinde açıklamıĢtır. Sosyologlar dinin tarifi konusunda, dinin özüne ve fonksiyonel bir din anlayıĢına yönelik tanımlar yapmıĢlardır. August Comte, dini “Daha müspet düĢünce Ģekilleri karĢısında silinip ortadan kaybolmaya mahkûm bir ilkel ve büyüsel düĢünce tarzı” olarak, Durkheim ise “Kutsal Ģeylerle ilgili inanç ve amellerden meydana gelen 58 ġinasi Gündüz (ed.), Yaşayan Dünya Dinleri (Ankara: Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, 2007), 19. 19 ve bu inanç ve amellerin ona bağlananları mânevî bir birlik meydana getiren bir 59 cemaatte birleĢtirdiği dayanıĢmalı bir sistem” olarak tanımlamıĢtır. Din kavramını din psikolojisi açıdan incelediğimizde ise özsel, iĢlevsel ve hem özsel hem de iĢlevsel açıdan ele alındığını görmekteyiz. Özsel tanımlardaki bakıĢ açısı, dinî olguları kültür içerisinde kendine has bir gerçeklik olarak görür. Bu bakıĢ açısına göre, dinin sahip olduğu unsurlar dokunulmazdır ve baĢka kültürlere indirgenemezler. Dinin esasında tabiatüstü ile bir iliĢki vardır. Bundan dolayı özsel bakıĢ açısı tabiatüstü ve kutsal olduğuna inanılan bir varlığı temel alır. Dindar insanın kendisinin ötesinde nesnel bir gerçeklik olan yaratıcısı ile kurduğu iliĢkide hissettiği, içsel ve Ģahsî bir gerçekliktir. Böylece din, dindar insanın hayatında kendisini belli tarzda ve ölçüde inanç ve uygulamalar, duygu ve tecrübeler, düĢünce ve tasavvurlar, tutum ve davranıĢlar yoluyla 60 belirgin kılar. William James‟e göre bu iliĢki “doğrudan kalpten kalbe, ruhtan ruha ve 61 insanla yaratıcı arasındadır.” ĠĢlevsel tanımlar, dinin, dindarların bireysel ve toplumsal hayatlarında gözlemlenebilen birçok etki ve iĢlevinden bahseder. Örneğin Erich Fromm dini “Bir grup tarafından paylaĢılan ve kiĢiye kendine bir yön bulmasını sağlayacak bir zemin ve bir tapınma 62 nesnesi sunan düĢünceler ve eylemler sistemi.” olarak tanımlamıĢtır. Fromm burada tüm ideolojilere veya insanî tutkulu bağlanma biçimlerine din denilebileceği sonucuna varmıĢtır. Bu tarz iĢlevsel tanımlarda dinin belli bir özelliği veya iĢlevi odak noktasına 63 alınarak, bütün bir dinî sistemin düzenlenme gayreti dikkat çekmektedir. Dinin özsel ve iĢlevsel özelliklerini birleĢtiren bir tanımı antropolog olan Geertz‟de görüyoruz. Geertz‟e göre, 59 Ünver Günay, Din Sosyolojisi (Ġstanbul: Ġnsan Yayınları 2012), 218-223. 60 Hayati Hökelekli, “Din, Dindarlık ve Boyutları”, Din Psikolojisi, ed. Hayati Hökelekli (EskiĢehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları 2010), 26. 61 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 41. 62 Erich Fromm, Psikanaliz ve Din, çev. Elif Erten (Ġstanbul: Say Yayınları, 2021), 31-35. 63 Hökelekli, “Din, Dindarlık ve Boyutları”, 27. 20 “Din, varoluĢ konusunda genel mahiyette kavramlar dile getiren ve insanlarda güçlü, derin, kalıcı motivasyonlar ve ruhî eğilimler uyandıracak tarzda etkide bulunan bir semboller sistemidir. Dile getirdiği kavramlara öyle bir gerçeklik özelliği sağlar ki, bunların etkisiyle yaĢanan motivasyonlar ve ruhî eğilimler ancak 64 gerçeğe dayanmakla gözükürler” Geertz‟in tanımı, genel mahiyetteki kavramlar ile tabiatüstü varlık veya varlıklarla kurulan iliĢkiden, semboller ile söz ve ifadeler, ibadet ve ayinler, eĢya ve mabetler ile dini görünür kılan temsillerinden ve ayrıca dinin insan üzerindeki etkisinden ve 65 faydasından da bahsettiği için önemlidir. Dinde var olan özellikleri üç maddeyle açıklamak toparlayıcı olacaktır: a) Her dinde, her Ģeyden aĢkın ve kuvvetli olduğuna inanılan bir varlığın ya da varlıkların kabulünün ve inancın hareket noktasını oluĢturduğu, b) Her dinde bir inananın var olması. Dinin o inananın hayatında görünüm kazanması, c) Ġnananın, inanılana karĢı yerine getirmekle yükümlü hissettiği görevlerin, taleplerin varlığıdır. Bunlar, ibadetler, dinî ve ahlâkî fiiller vb. olabilir 66. b. Tövbe Arapça‟da tövbe (tevb, metâb) “geri dönmek, rücu etmek, dönüĢ yapmak” 67 anlamındadır. Din terminolojisinde tövbe; bireyin dininin uygun görmediği 68 davranıĢları terk etmesi ve bir daha o davranıĢı yapmayacağına dair söz vermesidir. Tövbe ile bağlantılı bir kavram olarak günah ise kutsal olduğuna inanılan doğaüstü varlık alanlarıyla ilgili dinî bir kavramdır. Kutsalın olduğu her yerde onun ile ilgili emir ve yasaklar da bulunur. Günah, bu emirlere karĢı gelinmesi ve yasakların çiğnenmesi ile 64 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010), 69. 65 Hökelekli, Din Psikolojisi, 70. 66 Kerim Yavuz, “Din Psikolojisinin AraĢtırma Alanları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (Haziran 1982), 88. 67 Bekir Topaloğlu, “Tövbe”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 68 Peker, Din Psikolojisi, 131. 21 69 gerçekleĢen dinî, ahlâkî ve vicdanî açıdan sorumluluğu olan bir olgudur. KiĢi, böyle bir sorumluluğu yerine getirmediği zaman suçluluk hisseder. Tövbe, kiĢinin bu “günahkârlık” duygusunu hafifletmesi ve üzerinden atabilmesi için savunma 70 mekanizması iĢlevi görür. 71 Ġsfahânî’ye göre, tövbe en güzel Ģekilde günahı terk etmektir. Tövbeyi dinî bir davranıĢ yapan en önemli nokta, Allah‟ın istemediği bir hareketi yapmıĢ olması nedeniyle kiĢinin, Allah eli arasının açıldığı Ģuuruna varması ve Allah‟ın rızasını 72 kazanmak için bu hareketten vazgeçmesidir. Gazzâlî tövbeyi fiil, hâl ve ilimden meydana gelen üç aĢama ile geliĢen ve birleĢen bir mânadan ibaret görmüĢtür: Ġnanan kiĢi, günahlarının Allah ile arasında bir perde olduğunu kesin olarak bilir ve bu hâl ile kalbinde acı meydana gelir. Eğer Allah ile arasındaki bu perdeye kiĢinin kendi yaptıkları sebep olduysa kiĢi yaptığı eylemlerden dolayı piĢmanlık hisseder. Bu hâlin Ģimdiki zamanla alakası kiĢinin yapmıĢ olduğu günahı terk etmesidir. Gelecek ile alakası ise sevdiği Allah ile arasında bulunan perdeye sebep olan günahı terk etmeye hayatının sonuna kadar azimli olmasıdır. GeçmiĢ ile alakasına gelince, o da eğer yapabiliyorsa hatalarını ve eksiklerini telafi etmesidir. Örneğin; namaz kılmayan birinin namazlarını kaza etmesi gibi. Ancak, tövbe ettiği konu 73 telafisi yapılamayacak bir Ģey ise kiĢi piĢmanlıkla affolunur. c. Hidâyet Hidâyet (hüdâ, hedy) “doğru yola girmek, doğru yolu göstermek” anlamında mastar, “doğru yol, kılavuzluk” anlamında isim olarak kullanılır. “Amaca ulaĢtıracak yolu 69 Ömer Faruk Harman, “Günah”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 70 Ali Köse, “Günah”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 71 Rağıb el-Ġsfahani, Müfredat, çev. Mustafa Yıldız (Ġstanbul: Çıra Yayınları, 2017), “T-V-B”, 187. 72 Hüseyin Peker, “Tövbe, Dine DönüĢ ve Din DeğiĢtirme”, Din Psikolojisi, ed. Hayati Hökelekli (EskiĢehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010), 216. 73 Ebû Hâmid Muhammed el- Gazzâlî, İhyâ-u Ulûmi‟d-Dîn, çev. Mehmet A. Müftüoğlu (Ġstanbul: Çelik Yayınevi, 2016), 7/10. 22 74 gösterme, bu yol için kılavuzluk etme” olarak tanımlanabilir. Hidâyetin, Ġslâm dininin kutsal kitabı olan Kur‟ân‟ı Kerîm‟in ilk sûresinde “Bize doğru yolu göster.” Ģeklinde 75 talep edilen bir yol olarak sunulduğunu görürüz. Ġsfahânî, Allah‟ın insana hidâyet etmesini dört merhalede inceler: Birincisi, fıtrî hidâyet olarak adlandırabileceğimiz, bütün insanların gücü nispetinde faydalandığı hidâyettir. Buna delîl olarak Ģu âyet verilebilir: “Firavun, „Rabbiniz de kimmiş ey Musa?‟ dedi. O da, „Bizim Rabbimiz her şeye hılkatini (varlık ve özelliğini) 76 veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi.” Ġkincisi, peygamberlerin vesilesiyle gönderilmiĢ, vahiy ile insanlara yapılan çağrı ve öğretim Ģekli olan hidâyettir: “Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren öncüler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı zekât vermeyi vahyettik. 77 Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.” Üçüncüsü, sadece hidâyete erenlerin mazhar olduğudur: “Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini arttırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından 78 daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.” Son olarak ise âhirette cennete götürecek hidâyettir: “(Cennette) onların altından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: „Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah‟a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten Rabbimizin elçileri 74 Yusuf ġevki Yavuz, “Hidâyet”, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 75 Kur‟ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, çev. Hayrettin Karaman vd. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007), el-Fâtiha 1/6. 76 Tâhâ 20/49-50. 77 el-Enbiyâ 21/73. 78 Meryem 19/76. 23 gerçeği getirmişler.‟ Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık 79 ona vâris kılındınız diye seslenilir.” Ġsfahânî, bu Ģekilde sıralanan dört hidâyet türünün her birini bir sonraki merhaleye bağlamaktadır. Birincisini bulamayanın ikincisini de bulamayacağını, ikinci aĢamaya ulaĢamayanın üçüncüsü ve dördüncüsüne eriĢemeyeceğini söylemektedir. Aynı Ģekilde insanın sadece birinci aĢamada olup diğerlerine eriĢememesi de mümkündür. Bu hidâyetler içerisinde sadece ikinci aĢamada yer alan hidâyet türü insana nispet edilmiĢtir 80 o da yukarıda bahsettiğimiz gibi davet etmek, tanıtmak ve yol göstermekten ibarettir. Din psikolojisinde hidâyet, bireyin hayatında gerçekleĢen derin bir karıĢıklıktan sonra hislerinde ve fikirlerinde meydana gelen değiĢmeyi ifade eder. ġuuru bu dereceye ulaĢmıĢ olan kimse o zamana kadar görülmemiĢ büyük bir irade kuvveti, yüksek bir kavrayıĢ ve anlayıĢ kabiliyetine sahip olur. Bir nevi ideal değiĢtirmek olan hidâyet; 81 bireyin tavır ve hareketlerinde köklü bir değiĢim gerçekleĢtirir. Hidâyete eren kiĢi, eski inançlarının yerine yeni inançlar ve davranıĢlar kazanarak, farklı bir istikamete yönelir. Dinî inançlarını hayatının merkezine alarak sosyal yaĢamını dinine göre düzenlemeye dikkat eder ve görevlerini itinalı bir Ģekilde yerine getirmeye çalıĢır. Hidâyete erme süreci aynı zamanda dindarlaĢmak olarak da ifade edilebilir. Pek çok etkenin sebep olabileceği hidâyet sürecinde insanların yaĢadıkları olumlu ya da olumsuz olaylar, onları düĢünmeye ve sorgulamaya sevk edebilir. Dine dönüĢte tövbe önemli bir merhaledir. Birey tövbe ile hayatını dinî ilkelere göre yeniden düzenleyebilir ve 82 geçmiĢteki hatalarını tekrar etmemek üzere kesin bir irade gösterebilir. d. İhtidâ Sözlükte “doğru yolu bulmak; yol göstermek” anlamlarına gelen Hüdâ (hedy, hidâyet) kökünden türemiĢtir. Ġhtidâ, kiĢinin baĢka bir dine mensupken veya inançsızken Ġslâm 79 el-A‟râf 7/43. 80 Yavuz, “Hidâyet”. 81 Pazarlı, Din Psikolojisi, 121. 82 Köse - Ayten, Din Psikolojisi, 138-139. 24 83 dinini benimseme durumudur. Ġhtidâ eden kimseye mühtedî denir. Kur‟ân‟a göre ihtidâ, kiĢinin hayatını Ġslâm‟a göre biçimlendirmesi durumudur yani kiĢinin arınmaya niyetlenmesi ve hüdâya tâbi olmayı istemektir. Buna göre hidâyet olaylarına “dine 84 dönüĢ”, ihtidâ olaylarına ise “din değiĢtirme” diyebilmekteyiz. Din psikolojisinde, hidâyet ve ihtidâ tecrübesinin her ikisi de temelde değiĢmeyi ve bir hâlden baĢka bir hâle geçiĢi ifade etmekle birlikte birbirine benzer ruhsal iĢleyiĢe 85 sahiptirler. e. Ridde ve İrtidat Sözlükte “dönmek, geri çevirmek, kabul etmemek” anlamlarına gelen redd ve irtidat, Ġslâm kültüründe, Müslüman bir kiĢinin kendi iradesiyle Ġslâm dininden çıkmasını ifade 86 etmektedir. Ġrtidat eden erkeğe mürted, kadına mürtedde denir. 2. Batı Literatüründeki Kavramlar a. Conversion Batı literatüründe yer alan dinî değiĢim çalıĢmalarını incelediğimizde bu araĢtırmaların çoğunlukla “religious conversion” kavramı çatısında toplandığı görülmektedir. Conversion kelimesinin sözlükteki ilk anlamı değiĢtirme, dönüĢtürme, çevirme, bir 87 eylemin ya da sürecin baĢka bir forma dönüĢmesidir. Bununla birlikte “from, to” ile de din değiĢtirme, dönme, ihtidâ; bir insanın tümü ile yeni bir dinî inancı ya da yeni bir 83 Ali Köse, “Ġhtidâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 84 Ahmet Albayrak, “Conversion”, The Qur‟an an Encyclopedia, ed. Oliver Leaman (London and New York: Routledge Taylor & Francis Group, 2006), 152. 85 Pazarlı, Din Psikolojisi, 121. 86 Ġrfan Ġnce, “Ridde”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (EriĢim 5 ġubat 2022). 87 Andrew Delahunty vd., Collins Cobuild English Language Dictionary, ed. John Sinclair (London: William Collins, 1988), “Conversion”, 311. 25 88 siyasal görüĢü vb. kabul etmesi anlamına gelmektedir. Din değiĢtiren bireye convert denir. Ġslâm dinini sonradan benimseyen insanların birçoğu Kur‟an-ı Kerim‟de yer alan taahhütten (el-Arâf 7/172) ve “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsî yapar.” hadis-i Ģerifinden hareketle kendilerini 89 aslına dönen revert olarak adlandırmaktadırlar. Oldukça geniĢ bir muhtevaya sahip olan conversion kelimesi; kökü itibariyle bir hâlden baĢka bir hâle geçiĢi, tam ve bütün olarak değiĢmeyi, bir hadisenin baĢka bir hadiseye dönüĢümünü ifade etmektedir. Conversion kavramı, psikoloji ve sosyolojide; siyasi, sosyal ya da estetik alanda bir “kanaat değiĢikliğini” belirtmek için de kullanılabilmektedir. Psikoloji bilimi içerisinde bu kelime, tam bir değiĢmeyi ve bir 90 inanç sisteminden diğerine geçmeyi ifade eder. Bu değiĢim, uzun bir zamana 91 yayılabilir ya da ani olarak da gerçekleĢebilir. Batı din psikolojisi literatüründe, bireyin hem bir dönem ihmal ettiği dinine tekrar yoğunlaĢması hem de baĢka bir dini veya farklı bir mezhebi tercih etmesi durumu conversion kavramıyla ifade 92 edilmektedir. Böylece herhangi bir alanda fikir veya karar değiĢimini ifade eden conversion kelimesi religious (dinî / dinsel) sıfatı ile nitelendirildiğinde bu değiĢimin sınırları çizilmiĢ olur. Dinî conversion çalıĢmalarında bu kavram; dinî fikirler ve davranıĢlarla ilgili kayda değer bir yön değiĢimini içeren “manevî büyüme ve 93 geliĢme” ,“bir dinî gelenekten diğer bir dini geleneğe, ya da aynı dini gelenek içinde 94 bir mezhepten diğer mezhebe geçme tecrübesi” , “dini inanç ve uygulamaların 88 James Cookley vd., Longman-Metro Büyük İngilizce Sözlük, ed. Paul Procter (Ġstanbul: Metro Kitap 1993) “Conversion”, 305. 89 Köse - Ayten, Din Psikolojisi, 144. 90 Hökelekli, Din Psikolojisi, 290. 91 Walter Houston Clark, The Psychology of Religion (New York: Macmillan, 1958), 190. 92 Köse - Ayten, Din Psikolojisi, 38. 93 Clark, The Psychology of Religion, 191. 94 Çayır, Türkiye’de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 2. 26 95 yoğunlaĢması” , bir dinden baĢka bir dine ya da bir dinden din dıĢı bir inanca geçiĢ söz 96 konusu olduğundan “inanç değiĢimi” anlamlarında kullanılmaktadır. Görüldüğü üzere “conversion” kavramı hakkında ortak bir tanımda ittifak edilememiĢ 97 olsa da bütün tanımların baĢlangıç noktası “değiĢim”dir. Çünkü “conversion” kelimesi her türlü değiĢimi ifade etmektedir. Ancak değiĢimin yönünü dikkate alarak niteleyici 98 bazı kelimeler ile birlikte de kullanılabilir. DeğiĢim, “bir zaman dilimi içindeki 99 değiĢikliklerin bütünü” anlamına gelmektedir. Teolojik bir kelime olarak “conversion” Hıristiyan geleneğinde sıklıkla kullanılsa da genel olarak dinî değiĢim (religious 100 change) kavramını ifade eder hâle gelmiĢtir. Öyleyse en basit ifadeyle dinî değiĢim tecrübesini yaĢamıĢ bir kimseden söz edildiğinde, din inancında zamanla farklılık olmuĢ kimseden bahsetmiĢ olunur. Bu değiĢim dinî değerleri ve yaratıcıyı inkar etme, inanılan dine olan ilginin artması, aynı din içerisinde farklı bir gruba geçme veya baĢka bir dinî inanca bağlanma Ģeklinde görülebilmektedir. Önemli olan bu değiĢimi hangi yön ile iliĢkilendirdiğimizdir. (1) Dinî Değişim Kavramsallaştırmaları ve Kuramsal Yaklaşımlar Batı literatüründe ilk dönemden itibaren psikoloji ve din psikolojisi alanlarında hâkim olan dinî değiĢim tecrübesinin ele alınıĢ biçimi bakımından iki baĢlıkta inceleyeceğiz: (a) Geleneksel Paradigmayı Oluşturan Teoriler Ġlk psikologlar dinî değiĢim deneyimini incelerken özel mektuplar, itiraflar gibi kiĢisel belgeler ile otobiyografik ve biyografik materyaller, anketler, röportajlar ve kamuya 95 Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian, “Converting Stages of Religious Change”, Religious Conversion: Contemporary Practices a Controversies, ed. Christopher Lamb - M. Darrol Bryant (London: Cassell, 1999), 23. 96 Sevinç, İnançsızlık Psikolojisi (Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2017), 34. 97 Rambo, Understanding Religious Conversion, 2. 98 Hayati Hökelekli, Dinî Değişim hk. (Kısa Mesaj 20 Haziran 2022, Alıcı Yurdagül Ġpek). 99 Güncel Türkçe Sözlük, “DeğiĢim” (EriĢim 01 Temmuz 2022). 100 Rambo - Farhadian, “Converting Stages of Religious Change”, 23. 27 açık itirafların analizi gibi çeĢitli yöntemler kullanmıĢtır. Çoğu psikolog din değiĢtirmeyi, özün radikal bir dönüşümü olarak tanımlamıĢtır. Bu tanımlar içsel 101 süreçleri vurgulamaktadır. Din değiĢtirme kavramının muhtevası içinde doğduğu kültürden etkilenmiĢtir. Geleneksel paradigma büyük oranda bütün dinî değiĢimlerin tipik bir örneği olarak ġam yolunda Paul‟un din değiĢtirmesine iliĢkin Protestan anlayıĢa dayanmıĢtır. Böylece Paul‟un deneyimi prototip olarak kullanılmıĢ ve Batı Avrupa kültürünün insanları için 102 yeni deneyimleri anlamada önemli bir temel oluĢturmuĢtur. Geleneksel araĢtırma paradigması, dinî değiĢimin nedenlerini dıĢsal, karĢı konulmaz, 103 doğaüstü ve değiĢimin sonuçlarını geri alınamaz mahiyette görür. Dinî değiĢim deneyimi mantıklı olmaktan çok âni, dramatik ve duygusaldır. Din değiĢtiren birey, dıĢ güçlerin etki ettiği pasif bir fâildir. Din değiĢtirme (conversion) benliğin dramatik bir dönüĢümünü zorunlu kılar. Dinî değiĢim tecrübesi inançları anında değiĢtirir ve ardından yeni inançlara uygun davranıĢlar geliĢtirilmesi beklenir. Bu deneyim kiĢinin 104 hayatını tamamen değiĢtirir. Ayrıca, bu deneyim kiĢi için günah ve suçluluk yüklerine karĢı güven veren bir limandır. Bu limanda kendini bulan bireyin, mutluluk verici bir rahatlamaya ve huzura kavuĢması beklenir. Geleneksel araĢtırma paradigmasının öncülerinden William James‟in “Dinsel Deneyimin ÇeĢitleri: Ġnsan Doğası Üzerine Bir Ġnceleme” (The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature) baĢlıklı kitabının iki bölümünde “conversion” baĢlığı altında dinî değiĢim tecrübesini incelediğinden bahsetmiĢtik. James, kiĢinin dua, zikir gibi bireysel ibadetlerini kapsayan boyutunu bireysel din olarak tanımlamıĢtır. Bireysel dinde “iliĢki doğrudan kalpten kalbe, ruhtan ruhadır ve insanla yaratıcısı 101 Hood vd., The Psychology of Religion, 209. 102 James T. Richardson, “The Active vs. Passive Convert: Paradigm Conflict in Conversion/Recruitment Research”, Journal for the Scientific Study of Religion 24/2 (June 1985), 164. 103 Daniel W. Snook vd. “Issues in The Sociology and Psychology of Religious Conversion”, Pastoral Psychology 68 (April 2019), 224. 104 Richardson, “The Active vs. Passive Convert”, 164-165. 28 105 arasındadır.” James, bir kez doğma (the once - born) ve iki kez doğma (twice - born) kavramları ile bireysel dini incelemiĢtir. Bir kez doğmada Tanrı daha çok merhamet sıfatıyla bilinir ve Tanrı‟nın istekleri hayat boyunca huzurla ve huĢû içerisinde yerine getirilir. Ġkinci kez doğmada ise birey, Tanrı‟nın taleplerinden uzak bir hayat yaĢarken yeni bir ruhî bir doğum yaĢar. Böylece yaĢadıklarını gözden geçirerek zihinsel bir değiĢim tecrübe edebilir. Bu değiĢim ya mistik bir yönelim içerisinde ya da bireyin ihmal ettiği dine dönmesi veya baĢka bir dinî inanca yönelmesi Ģeklinde 106 gerçekleĢebilir. Böylece James‟a göre: “Hidayete ermek, yenilenmek, inayete ulaĢmak, dini yaĢamak, güvence kazanmak gibi ifadeler daha önce bölünmüĢ, yanlıĢ bir değersizliği ve mutsuzluğu seçmiĢ benliğin, dinsel gerçeklere daha sıkı tutunmak suretiyle yavaĢ yavaĢ veya birden birleĢmesini, doğru olan değeri ve mutluluğu seçmesini anlatan ifadelerden 107 bazılarıdır.” Bununla birlikte James, değiĢimi bireyin bilincindeki kiĢisel yaĢam gücünün merkeziyle iliĢkilendirerek açıklamıĢtır. Ona göre kiĢinin gerçek benliğinde, yaĢamsal gücün merkezinde tamamen farklı bir düzen bulunur. YaĢamın akıĢı içinde bireyin ilgileri sürekli değiĢmekte ve bu ilgilere bağlı olarak düĢünce düzenlerinde daha merkezî olandan daha çevresele doğru ya da daha çevresel olandan daha merkezî bilinç bölümlerine doğru değiĢiklikler meydana gelebilmektedir. James bu durumu Ģöyle açıklar: “KiĢinin gerçek benliğinde, yaĢamsal gücün merkezinde tamamen farklı bir düzen bulunur. YaĢamın akıĢı içinde ilgilerimiz sürekli değiĢir ve buna bağlı olarak düĢünce düzenlerimizde daha merkezi olandan daha çevresele doğru, daha çevresel olandan daha merkezi bilinç kısımlarına doğru yer değiĢiklikleri meydana gelir. Bu tür değiĢimlere neden olan Ģey duygusal heyecanın değiĢme biçimidir. Bize sıcak ve hayati gelen Ģeyler yarın soğuyabilir. Diğer bölümler bize alanın sıcak 105 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 40. 106 Ali Ayten, Psikoloji ve Din (Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 2012), 29. 107 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 210. 29 tarafından görünüyormuĢ gibi gelir, kiĢisel arzu ve irade bu sıcak bölümlerden hücuma geçer. Özetle bunlar faal yaĢamsal gücümüzün merkezleri iken, soğuk bölümlerse soğukluklarıyla orantılı olarak kendilerine ilgisiz ve hareketsiz olmamıza yol açar. (…) Duygusal ilgide büyük iniĢ çıkıĢlar meydana gelebilir ve sıcak yerler tıpkı kıvılcımların alev alev yanan kâğıt üstünde hızla ilerlemesi gibi kiĢinin önünden hızla kayabilir. Bu durumda ortaya dalgalı ve bölünmüĢ benlik çıkar. Ya da heyecan ve ısının odağı, yani hedeflenen nokta belli bir düzenin içine kalıcı olarak yerleĢebilir; iĢte o zaman, eğer değiĢiklik dinsel bir değiĢiklik ise ve 108 bir bunalım sonucu veya birdenbire meydana gelmiĢse buna ihtidâ adını veririz.” Böylece, James‟e göre bireyin dinî bir değiĢim yaĢadığının söylenebilmesi için dinî fikirlerin bilinçte merkezî konuma geçerek kiĢinin aktif hayatî gücünün daimî merkezini oluĢturması gerekir. (b) Çağdaş Paradigmayı Oluşturan Teoriler Geleneksel paradigmaya karĢılık çağdaĢ paradigmada süreç kademeli olarak gerçekleĢmektedir. Bu paradigma, din değiĢtiren bireyleri kendi dinî dönüĢümlerinde aktif olarak tanımlamakla beraber kiĢinin kendini gerçekleĢtirme sürecini de dikkate 109 almaktadır. Geleneksel paradigma din değiĢtirme deneyimini tek bir prototip çerçevesinde incelemiĢtir. Buna karĢılık çağdaĢ paradigma, din değiĢtirmenin niçin 110 meydana geldiğine dair birden fazla görüĢ sunmaktadır. Rambo, modern dinî değiĢim çalıĢmalarının öncüsü olarak kabul edilmektedir. O, dinî değiĢimin çeĢitli Ģekillerde gerçekleĢtiğinden bahsetmektedir. Ona göre bu değiĢim, herhangi bir inanç sistemine bağlı olmama durumundan bir inanca bağlılığı veyahut bir inanç sistemine bağlılıktan baĢka bir inanç sistemine geçiĢi ifade edebilmektedir. Bununla birlikte aynı inanç sistemi içerisinde bir yönelimden diğerine basit bir değiĢim 108 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 209-210. 109 Brian J. Zinnbauer - Kenneth I. Pargament, “Spiritual Conversion: A Study of Religious Change Among College Students”, Journal for the Scientific Study of Religion, 37/1 (Mar 1998), 162. 110 Rambo, Understanding Religious Conversion; Lewis R. Rambo, “Theories of Conversion: Understanding and Interpreting Religious Change”, Social Compass 46/3 (September 1999), 259-271. 30 olarak da ifade edilebilmektedir. Dini değiĢim, olayları rastlantısal olarak yorumlamaktan Tanrı‟nın takdiri olduğuna kanaat getirmeye doğru kiĢinin yaĢama yönelik kiĢisel yöneliminin değiĢmesini içerebilmektedir. Aynı zamanda dini değiĢim, alıĢılmıĢ ibadetlere güvenmekten Tanrı‟nın varlığına dair daha derin bir inanca güvenmeye ve tehdit edici, cezalandırıcı, yargılayıcı bir Tanrı inancından sevgi dolu, destekleyici ve maksimum iyiliği arzulayan bir Tanrı inancına geçmeyi de içerisinde barındırabilmektedir. Bu kavram hayatın manevî bir dönüĢümü anlamına da gelmektedir. Böylelikle o, dünya ile bağlantılı her Ģeyi bir kötülük ve yanılsama olarak görmek yerine artık tüm yaratılıĢı Tanrı‟nın gücünün ve lütfunun bir tezahürü olarak görmeye baĢlamaktır. Ahireti elde etmek için nefse karĢı koymak, kiĢisel haz arayıĢı yerine insanları memnun eden Ģeyin Tanrı‟nın koyduğu kural olduğu konusunda kararlı olmaktır. DönüĢüm yaĢayan birey, kiĢisel mutluluğuna odaklı yaĢam sürmekten, herkes için her Ģeyin adaletli olması ve paylaĢılması gibi kaygılar taĢımaya baĢlar. Son olarak ise manevî coĢkudan uzak olanları, yeni bir yoğun ilgi, bağlılık ve katılım düzeyine taĢıyabilecek radikal bir ivme değiĢikliği anlamına gelir.111 Rambo‟nun tanımı, hem çağdaĢ paradigmanın dinî değiĢime nasıl yaklaĢtığı hakkında bize fikir vermekte hem de dinî değiĢimin gerçekleĢebileceği mümkün yönlerinin tablosunu sunmaktadır. ÇağdaĢ paradigmada, bağlamsal ve durumsal faktörler, sonucu 112 din değiĢtirmeye giden sürecin katkıda bulunanları olarak incelenmektedir. Rambo din değiĢtirme deneyimini; insanların, olayların, ideolojilerin, kurumların, beklentilerin ve yönelimlerin içinde olduğu dinamik bir güç alanında meydana gelen değiĢim süreci 113 olarak değerlendirmektedir. Ayrıca din değiĢtiren bireyin istekleri, ihtiyaçları ve yönelimleri arasındaki etkileĢimlerin, geçtiği dinî grubun doğasının ve bu süreçlerin gerçekleĢtiği belirli bir sosyal matrisin ürünüdür. DeğiĢim, tek bir olay değil zaman içerisinde bir süreç dahilinde gerçekleĢmektedir. KiĢinin çevresiyle iliĢkileri, beklentileri ve durumları değiĢimden etkilenmekte ve bu durumlar da değiĢimi 111 Rambo, Understanding Religious Conversion, 2. 112 Zinnbauer - Pargament, “Spiritual Conversion: A Study of Religious Change Among College Students”, 162. 113 Rambo, Understanding Religious Conversion, 5. 31 etkilemektedir. DeğiĢimin tek bir nedeni, dahil olduğu tek bir süreci ve bu sürecin de 114 tek bir basit sonucu yoktur. ÇağdaĢ paradigma Ģu beĢ özelliğe sahiptir: 1- AraĢtırmalar, psikologlar veya psikolojik yönelimli sosyal psikologlardan ziyade öncelikle sosyologlar ve antropologlar veya sosyolojik odaklı sosyal psikologlar tarafından gerçekleĢtirilir. 2- AraĢtırmaların çoğu Batı kökenli olmayan yeni dinî ve mânevî akımlara ve onların etkisine (Örneğin; Hıristiyan ise, genellikle mezhepsel nitelikli kökten dinci/radikal gruplara) odaklanır. 3- AraĢtırmalar genellikle daha çok katılımcı gözlem ve benzeri tekniklerle belirli bir süre boyunca incelenen tekli veya çoklu gruplarla yapılabilir. AraĢtırmacı, katılımcılarla hem yapılandırılmıĢ (structured) hem de yapılandırılmamıĢ (unstructured) görüĢmeler yapar. 4- AraĢtırma, genellikle âni değiĢimden ziyade kademeli değiĢim üzerine odaklanmaktadır. 5- Son olarak din değiĢtiren ve yeni dinî hareketlere katılan daha sonra da yeni dinî hareketlerden de çıkarak dinsizleĢen bireylerin dinden ayrılma süreci (deconversion) incelenir. 115 114 Rambo, Understanding Religious Conversion, 7. 115 Hood vd., The Psychology of Religion, 216. 32 Tablo 1: Klasik ve Çağdaş Paradigma Arasındaki Farklar Klasik Paradigma ÇağdaĢ Paradigma Din değiĢtirme ansızın geliĢir. Din değiĢtirme ve dinî dönüĢüm/transformation kademelidir. Orta ergenlikten geç ergenliğe Geç ergenlikten erken yetiĢkinliğe Duygusal, öneriye dayalı Entelektüel, rasyonel Pasif Aktif Günah ve suçluluktan kurtulma Anlam ve amaç arama Bireyin sadece kendi içsel süreçlerini KiĢiler arası (interpsychological) süreçleri vurgular. vurgular. Kaynak: Hood vd., The Psychology of Religion, 216. (2) Conversion Kavramı Hakkında Sık Rastlanan Kafa Karışıklıkları Bugüne kadar yapılan psikoloji ve sosyoloji alanlarındaki çalıĢmaların da gösterdiği gibi dinî değiĢimin ne olduğu hakkında fikir birliği sağlanamamıĢtır. Conversion kavramının ne ifade ettiği konusunda fikir ayrılıkları olmuĢsa da bazı bilim insanları dinî değiĢimin ne olmadığı konusunda birbirlerine benzer görüĢler öne sürmüĢlerdir. (a) Dinî Değişim ve Manevî Dönüşüm Deneyimleri Kavramsal kafa karıĢıklıklarından belki en önemlisi din ve mâneviyat kavramının birbiriyle hangi çizgilerde buluĢtuğu ve hangi çizgilerde ayrıldığı konusundaki görüĢ ayrılıklarından kaynaklanmaktadır. Bazı araĢtırmacılar, manevî dönüĢüm ve din değiĢtirmenin birbirinden farklı olduğunu ileri sürmüĢlerdir. Onlara göre; din, bireylerin toplu tecrübeler yaĢadığı, yapılandırılmıĢ inançlar ve kökleĢmiĢ uygulamalar sistemidir. Mâneviyat ise bireyin aĢkın bir manevî gücü tecrübe etmesi ve ona bağlanması için kiĢisel, öznel ve esnek bir araçtır. Din kurumsal katılım ve organizasyonlarla; mâneviyat ise kiĢinin ilgisi, bireysel gayreti ve inançlarının aĢkınlığı ile ilgilenir. Mâneviyat, din değiĢtirmenin bir bileĢenidir. Pargament, manevî dönüĢümü benliğin manevî güçle özdeĢleĢtiği bir tür dinî dönüĢüm olarak tanımlamıĢtır. Manevi dönüĢüm, kiĢinin stres 33 döneminin ardından radikal bir değiĢimi gerektirmesi yönüyle klasik araĢtırma paradigmasıyla; din değiĢtiren kiĢinin yaĢam zorluklarını çözmek için aktif olarak 116 değiĢim deneyimini araması yönüyle de çağdaĢ araĢtırma paradigmasıyla uyumludur. Maneviyat, genel olarak dindarlıkta ve özel olarak din değiĢtirmede gereklidir ama 117 yeterli değildir. Zamanın ruhu (zeitgest) ile araĢtırmacıların maneviyat araĢtırmalarına yönelmesi birçok tanım çeĢitliliğini de beraberinde getirmiĢtir. Biz burada bu tanımlardan sadece birkaçına yer vereceğiz. Öncelikle maneviyatın sözlük anlamı “maddi olmayan, manevi 118 Ģeyler” ve “yürek gücü, moral” olarak tanımlanmıĢtır. Literatürde ise maneviyat, “kiĢisel veya grup halinde kutsal arayıĢı”, “kutsal arayıĢ”, “varoluĢsal anlam arayıĢı”, “hem dini kurumların içinde hem de dıĢında ırk, inanç ve kültür aidiyet farketmeksizin tüm erkek ve kadınların kalbinde bulunan kutsalın öznel deneyimi” anlamlarında 119 görülmektedir. Yukarıdaki bölümde din kavramını ayrıntılı bir Ģekilde ele almaya gayret ederek dinin birçok tanımına yer vermiĢtik. Tek bir tanımla hatırlayacak olursak din, “öteden beri insan davranıĢına yön veren kutsal veya doğaüstü bir veya birden çok güç ve yaratıcı 120 kavramına dayanan inançlar, semboller ve törenler sistemidir.” Psikologlar, 1900‟lü yılların ortalarına kadar dinî kapsayıcı bir kavram olarak ele alarak din, dindarlık ve 116 Zinnbauer - Pargament, “Spiritual Conversion: A Study of Religios Change Amang College Students”, 162. 117 Snook vd, “Issues in The Sociology and Psychology of Religious Conversion”, 225. 118 Güncel Türkçe Sözlük, “Maneviyat” (EriĢim 30 Haziran 2022). 119 Brian J. Zinnbauer – Kenneth I. Pargament, “Religiousness and Spirituality” ed. Raymond F. Paloutzian - Crystal L. Park (New York: Guilford Press, 2005), 35-36; Derek Doyle, “Have We Looked Beyond the Physical and Psychosocial?”, Journal of Pain and Symptom Management 7/5 (July 1992), 303; Frances Vaughan, “Spiritual Issues in Psychotherapy”, Journal of Transpersonal Psychology 23/2 (1991), 105. 120 Selçuk Budak, Psikoloji Sözlüğü (Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 2009), 205. 34 121 mâneviyatı açıkça ayırmamıĢlardır. Sonraki süreçlerde araĢtırmalardan elde edilen bulgular, araĢtırmacıları maneviyat kavramını farklı kapsam ve bağlam içerisinde 122 incelemeye yönlendirmiĢtir. Aslında din ve maneviyat kavramını birbirinden ayıran özellikler aynı zamanda onların birbiri ile kesiĢtikleri yönlerdir. Din ve mâneviyat tanımlarının her ikisi de, kutsal arayıĢından kaynaklanan öznel duygu, düĢünce ve 123 davranıĢları kapsamaktadır. Dindar bireyin inanç, ibadet ve deneyimlerinde kutsal 124 arayıĢı söz konusuysa bu deneyimler aynı zamanda manevîdir. Örneğin, Zinnbauer ve Pargament; “anlam”, “arayıĢ” ve “kutsal” kavramlarını dindarlık ile mâneviyat 125 arasındaki önemli ortak noktalar olarak belirlemiĢlerdir. Mâneviyat, dinin içerisinde yer alan unsurları içerdiği gibi dinden ayrıldığı yanları da vardır. Pargament dini, geleneksel yaklaĢımın ifade ettiği gibi hem bireysel hem de kurumsal unsurları içeren maneviyattan daha “geniĢ Ģeritli (broad-band) bir yapı” olarak 126 tanımlamıĢtır. ÇağdaĢ yaklaĢım ise dini daha çok sadece kurumsal olanla ilgisi olan 127 “dar Ģeritli (narrow-band) bir yapı” olarak görmektedir. 121 Burada dindarlık kavramından özetle bahsetmek yerinde olacaktır. Dindarlık, belirli bir dinin inanç ve öğretilerinin belirli bir zaman ve Ģartlarda, belirli bir kiĢi, grup veya toplum tarafından yaĢanmasını ifade etmektedir. Hem kiĢinin günlük hayatında dinî inancının, ilgisinin ve dini ile ilgili etkinliklere ayırdığı zamanın düzeyini hem de bireysel ve grup seviyesinde yapılaĢmıĢ formlarını içermektedir. Bireylerin gündelik yaĢantısında dinine verdiği ehemmiyeti, inanma ve bağlanma derecesini gösterir. Ġnsanlar, dinlerine farklı derecelerde bağlanırlar veya çeĢitli unsurlardan kendilerince din anlayıĢı oluĢtururlar. Dindarlığın bazı özellikleri Ģu Ģekildedir: 1) Dindarlığın tek bir formu yoktur ve sabit bir durum değildir. Çocuk, genç, yetiĢkin, yaĢlı, muhafazakâr, seküler vb. gibi kiĢilere göre ve gruplara göre değiĢen dinamik yapılı bir süreçtir. 2) Bireylerin ve grupların hayatlarında birçok faktöre bağlı olarak dine bağlanma, dinî inanç ve değerlere kendini verme, yaĢantı ve uygulamaya dönüĢtürmenin değiĢen ve geliĢen dereceleri bulunmaktadır. Bazı özel olaylar ve doğal felaketler, toplumsal baskı, dindar bir Ģahıs ya da kaynakla karĢılaĢma, rüya veya ilham gibi yeni bir tecrübe yaĢama gibi durumlar dinî bağlılığı arttırabilir veya azaltabilir. 3) Hayatın geniĢ alanında dindarlığın etkilerini görmek mümkündür. Ġnanç ve ibadetler, ahlâk, değer ve tutumlar, duygu, bilgi, toplumsal ilgi ve iliĢkiler, tutum ve davranıĢlar gibi. Hökelekli, Din Psikolojisi, 45. 122 Sevde Düzgüner, Maneviyat Algısı ve Yansımaları (Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2021), 32. 123 Ayten, Din Psikolojisi, 21-23. 124 Peter C. Hill vd., “Din ve Maneviyatı KavramlaĢtırma: BirleĢme ve Ayrılma Noktaları”, çev. Nurten Kimter, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 3 (June 2015), 97. 125 Zinnbauer - Pargament, “Religiousness and Spirituality”, 33-34. 126 Kenneth I. Pargament, “The Psychology of Religion and Spirituality? Yes and No”, The International Journal for the Psychology of Religion 9/1 (1999), 13. 127 Brian J. Zinnbauer vd., “The Emerging Meanings of Religiousness and Spirituality: Problems and Prospects”, Journal of Personality 67/6 (December 1999), 899. 35 Benzer Ģekilde, mâneviyat kavramı, kurumsallaĢmıĢ dini terk eden, “mânevî bir arayıĢ” veya “mânevî bir yolculuk” olarak nitelendirilen, “geleneksel ibadet Ģekillerini reddeden” ve “kurumsal dinin üstünde doğrudan manevî tecrübeye önem veren” New 128 Age gibi dinî akımlara bağlı grup üyeleri tarafından benimsenmiĢtir. Örneğin; Roof‟un, II. Dünya savaĢından sonra aĢırı nüfus patlamasının olduğu 1946-1965 yıllarında doğan bireyler üzerine yapmıĢ olduğu araĢtırmada, çoğu katılımcının 1960- 1970‟lerde kurumsal dinini terk ettiğine dair veriler elde etmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Amerika‟nın dinî manzarasının yeniden yapılandırıldığı sonraki yıllarda Roof, “New Age” dinine katılımların olduğunu ve hatta daha fazlasının dinden uzaklaĢtığını ortaya koymuĢtur. Roof, bu nesilden pek çok kiĢinin manevi bir destan 129 yetiĢtirdiğini belirtmektedir. Zinnbauer ve arkadaĢları tarafından din adamları ve hemĢirelerin karĢılıklı olarak incelendiği araĢtırmada maneviyatın insanlar için farklı 130 anlamlar ifade ettiği sonucuna ulaĢılmıĢtır. Zinnbauer (1997) ve arkadaĢlarının yapmıĢ olduğu araĢtırmada kendilerini “mânevî ve dindar olmayan” olarak ifade eden grup ile Roof (1993)‟un “son derece aktif arayıcılar” olarak tanımladığı kiĢiler arasında benzerlikler olduğu görülmüĢtür. Örneğin; iki grubun da kendilerini “mânevî” fakat “dindar” olmayan olarak ifade etmeleri, geleneksel kurumlaĢmıĢ dini reddetmeleri, New 131 Age inanç ve pratikleri ile ilgilenmeleri gibi farklılıklardan bahsedilebilmektedir. Böylece çağdaĢ araĢtırmacılar, kademeli olarak yeni dinî hareketlere geçiĢ ve dinî kurumların dıĢındaki manevî değiĢime odaklanarak yönlendirilmiĢtir. Birçok araĢtırmacı tipolojilerin yanı sıra dinî değiĢim sürecinin (conversion) veya manevî 132 dönüĢümün (transformation) modellerini sunmuĢlardır. Bu modellerin çoğunluğu dinî 128 Hill vd., “Din ve Maneviyat KavramsallaĢtırma: BirleĢme ve Ayrılma Noktaları”, 97. 129 Wade Clark Roof, A Generation of Seekers: The Spiritual Journeys of The Baby Boom Generation, (San Francisco: Harper 1993), 243. 130 Brian J. Zinnbauer, “Capturing The Meanings of Religiousness and Spirituality: One Way Down From A Definitional Tower of Babel”, Research in the Social Scientific Study of Religion 13 (2003), 51. 131 Hill vd., “Din ve Maneviyat KavramsallaĢtırma: BirleĢme ve Ayrılma Noktaları”, 98. 132 John Lofland - Rodney Stark, “Becoming a World-Saver: A Theory of Conversion to a Deviant Perspective”, American Sociological Review 30/6 (December 1965), 862-875; Rambo, Understanding Religious Conversion; Brock Kilbourne - James T. Richardson, “Paradigm Conflict, Types of Conversion, and Conversion Theories”, Sociological Analysis 50/1 (March 1989), 1-21; Richardson “The Active vs. Passive Convert”; Margaret Masterman, “The Nature of a Paradigm”, Criticism and the Growth of Knowledge, ed. Imre Lakatos - Alan Musgrave (Cambridge, UK: Cambridge University Press). 36 değiĢimin ve mânevî dönüĢümün çeĢitli faktörlerin dikkate alınması gereken karmaĢık süreçler içerdiği konusunda hemfikirdir. Bu faktörler genel anlamda dört baĢlık altında tanımlanmıĢtır: Bağlam (Context); Hızlandırıcı (Precipitating) Olaylar; Destekleyici Etkinlikler, Katılım/Kararlılık veya Katılım/Bağlanma (Commitment). Bu; açık bir Ģekilde, yeni paradigmanın, özellikle boylamsal yöntemlerin kullanıldığı disiplinler 133 arası iĢ birliği açısından benimsenmesi gereken bir alandır. Tablo 2: Din Değiştirme ve Manevî Dönüşüm için Bütünleştirici Bir Model Sürecin Yönleri Bu AĢamada Değerlendirilmesi Gereken Faktörler Dinî değiĢimi ve manevî dönüĢümü kolaylaĢtıran AĢama 1: Bağlam kültürel, kiĢisel, sosyolojik ve teolojik faktörleri içerir. KiĢisel, sosyal veya her ikisi birden kapsayacak Ģekilde AĢama 2: Kriz/Bunalım olabilir. Birey tarafından bilinçli olarak gerçekleĢtirilen AĢama 3: ArayıĢ aktivitedir. Alternatif mânevî veya dinî seçeneğin kabulü yani bu seçeneklere açık olma durumudur. KiĢi seçeneklerin AĢama 4: KarĢılaĢma varlığını takdir ederek hesaba katar. Bu durum birey (advocate/taraftar) veya kurum (Misyonerlik Faaliyeti) tarafından kolaylaĢtırılabilir. Yeni dinî/manevî seçenekle birçok düzeyde geniĢletilmiĢ (extended) bağlantı (engagement). Yani AĢama 5: EtkileĢim kiĢi burada aktiftir, bağlılık kalbe inmemiĢ ama farklı sosyal dinî aktiviteleri birlikte yapma durumu söz konusudur. AĢama 6:Katılım/Bağlılık Yeni manevî veya dinî gerçeklikle özdeĢleĢme halidir. (Commintment) Yeni bağlılığın bir sonucu olarak inançları, davranıĢları AĢama 7: Sonuçlar ve kimliği kapsayan, din değiĢtirme veya mânevî dönüĢüm deneyimidir. Kaynak: Hood vd., The Psychology of Religion, 242. AnlaĢıldığı üzere dinî değiĢim ve manevî dönüĢüm her zaman bir bağlam içerisinde meydana gelmektedir. Bağlam kavramı, dinî değiĢim ya da mânevî dönüĢümü mümkün kılan tarihî, sosyal, kültürel ve kiĢiler arası durumları dâhil edecek kadar geniĢ ve 133 Hood vd., The Psychology of Religion, 225. 37 134 belirsizdir. Fakat bağlam yani altyapının hazır olması bireyin baĢka bir dine girmesini gerekli kılmamaktadır. Ġkinci aĢamada görülen bireysel bir motivasyonun veya sosyal bir itici gücün olması gerekmektedir. Birey, dinî grupta faaliyet gösteren bir arkadaĢı tarafından gruba dahil edilebilmektedir veya yaĢamda kiĢinin hayatında meydana gelen evlilik gibi geliĢmeler de bu süreci destekleyebilmektedir. Yukarıdaki tabloda din değiĢtirme hadisesi son aĢamada gerçekleĢmekte fakat manevî dönüĢümün aĢama aĢama geliĢmekte olduğu söylenebilir. (b) Tüm Dinî Değişikliklerin Dinî Değişim Olmadığı Görüşü Dine iliĢkin bütün değiĢikliklerin din değiĢtirme olarak görülemeyeceğini benimseyen bilim insanları, hangi dinî değiĢikliklerin din değiĢtirme deneyimi kapsamında değerlendirileceği hakkında bazı fikirler ileri sürmüĢlerdir. Travisano (1970), yaĢam akıĢında kimliğin birbirinden doğduğu (yüksek lisans öğrencisinin doktoraya devam etmesi veya bir kocanın baba olması gibi) kiĢinin hayatında çok az aksaklığa sebep olan 135 değiĢimlerin din değiĢtirme tecrübesindeki değiĢimden farklı olduğunu savunur. Çünkü din değiĢtirme, kiĢinin yoğun bir süreçten geçerek radikal dönüĢümün gerçekleĢtiği sancılı içsel mücadeledir. KiĢi; değiĢimi üzerine uzun uzun düĢünür, değiĢime karar verdiğinde hem kendisi hem de baĢkaları tarafından yeni veya önceki halinden farklı biri olarak tanımlanır, yeni bir söylem evrenine sahip olur. Örneğin; William James, değiĢimin kalıcı olması gerektiğini Ģu örnekle açıklamıĢtır: ABD baĢkanı kampa gitmek için kıyafetlerini ve ilgilendiği alanı değiĢtirirken aynı zamanda düĢünce düzenini de değiĢtirir. BaĢkanlık alanıyla ilgili olan bütün ilgileri zihinsel arka plana atar ve yerine doğa içerisindeki alıĢkanlık ve ilgilerini getirir. James‟a göre baĢkan, bir daha siyasetle ilgilenmese ve bulunduğu yerde kalmaya devam etse birçok açıdan etkisi devam eden bir değiĢim geçirirdi. Bundan dolayı böylesi hedefler arasında 134 Hood vd., The Psychology of Religion, 227. 135 Travisano, Berger‟in “conversion” kavramındaki dinî çağrıĢımı sebebiyle “alternation” kavramını kullanmayı tercih etmesi ile ilgili iki kavram arasındaki farklılıklardan bahsetmektedir. Böylece Travisano‟nun hangi deneyimlerin “conversion” olarak değerlendirilebileceği görüĢlerini elde etmekteyiz. Alternation kavramı hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Peter L. Berger, Invitation to Sociology: A Humanistic Perspective (Garden City: Doubleday, 1963), 51. 38 ortaya çıkan geçici ve sıradan kiĢilik değiĢiklikleri dinî değiĢim olarak ifade 136 edilmemektedir. Ayrıca Travisano‟ya göre dindar bir kiĢinin ailesi ile kiliseye gitmesi, ardından seküler arkadaĢları ile dinî olmayan bir kimliğe bürünmesi kiĢinin kimliğindeki bütün sosyal rollerini etkisi altına alan kalıcı bir değiĢim olarak görülmemelidir. Bunlar entelektüel açıdan radikal değiĢiklik içermeyen, hayatın olağan akıĢının bir parçası olan ve nisbeten 137 kolay gerçekleĢen yaĢamsal değiĢikliklerdir. Son olarak bir kiĢinin yeni dâhil olduğu dinî sistemin tamamen yeni bir gelenek olması Ģart değildir. Kutsal inançlar pekâlâ kiĢinin daha önceki hayatında tali bir konumda olup merkeze kayabilir. Böylece kiĢinin 138 bilincinin dönüĢüme uğraması sonucu hak inanca geçiĢ yaĢanır. b. Deconversion Dinî değiĢim, en baĢından itibaren din psikolojisinde din değiĢtirme için kullanılan bir terim olsa da Batı‟da yeni dinî hareketlerin ortaya çıkıĢı ve dinden ayrılmanın (religious disaffiliation) artması ile birlikte, dinden çıkma (religious exist) ve deconversion olarak da giderek artan bir ilgi görmüĢtür. Din psikolojisi ve sosyolojisinde yerleĢik olmayan deconversion kavramına ihtiyacın olduğunu öne süren Streib ve arkadaĢları, Batı literatüründeki apostasy (irtidat/eski dini sistemi terk etme), defection (eski bir dini inancı terk ederek aktif bir Ģekilde ona karĢı çıkma) kelimelerinin insanları suçlayıcı ifadeler olduğunu belirterek; deconversion kavramının dini terk etmenin çağrıĢtırdığı 139 aĢırı olumsuz havayı ortadan kaldırdığını savunmaktadırlar. Onlara göre deconversion kavramı, daha az ön yargıya imkân tanır ve yeni bir inanca ve bağlılığa 140 geçiĢ (conversion) ile aynı meĢruiyete sahiptir. Streib‟e göre, deconversion kelimesinin kavramsallaĢtırılmasının baĢlangıç noktası olarak John D. Barbour‟un 136 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 208. 137 Travisano, “Alternation and Conversion as Qualitatively Different Transformations”, 598-602. 138 David A. Snow - Richard Machalek, “The Convert As a Social Type” Sociological Theory 1 (January 1983), 279. 139 “Apostasy” kavramı hakkında ayrıca bk. Ali Osman Kurt, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm‟da Din Değiştirme (Ġstanbul: Gökkubbe Yayınevi, 2004 ), 25. 140 Heinz Streib vd., Deconversion, 17. 39 141 (1994) Versions of Deconversion (Dinden Ayrılma Çeşitleri) eseri önemlidir. Barbour, deconversion kavramını geniĢ anlamıyla “dini inancın kaybı veya yokluğu” anlamına gelecek Ģekilde kullanır ve çoğu deconversion tecrübelerinde meydana gelen dört kriter ile dinden ayrılma kriterlerini Ģu Ģekilde çizer: 1) Bir inanç sisteminin gerçekliği ile ilgili entelektüel Ģüphe veya inanç sistemini inkâr. 2) Ahlâkî eleĢtiri (Dinî bir grubun tüm yaĢam tarzının da reddedilmesi). 3) Keder, suçluluk, yalnızlık ve umutsuzluktan oluĢan duygusal ıstırap. 4) Dinî topluluktan ayrılma. Bu kriterler arasında tecrübî boyutun da olması gerektiğini belirten Streib, dinî deneyimlerin yitirilmesi ya da yeni bir dinî deneyime duyulan ilginin, deconversion sürecinin erken dönemlerinde ortaya çıktığını ve bu sürecin entelektüel Ģüphe ve inkâr, ahlâkî eleĢtiri kadar önemli bir deconversion unsuru olabileceğini öne sürmüĢtür. Bundan dolayı Streib sıralamaya “belirli dini deneyimlerin kaybı”nı da eklemiĢtir. Streib‟e göre, deconversionun bireyler arasındaki ortak yönlerinin geniĢletilmiĢ bir tanım öğeleri listesi Ģu Ģekildedir: 1) Belirli dinî deneyimlerin kaybı (Tecrübî/YaĢantısal Boyut): YaĢamda anlam ve amaç bulma kaybı, Tanrı deneyimi kaybı, güven ve korku kaybı. 2) Ġdeolojik boyut: Entelektüel Ģüphe, inkâr veya belirli inançlarla anlaĢmazlık. 3) Ahlâkî eleĢtiri (Ritualistik Boyut): Belirli emirlerin reddedilmesi ve/veya yeni bir ahlâkî yargı düzeyinin uygulanması. 4) Duygusal ıstırap (Sonuçsal Boyut): Sosyal destek, istikrar ve güven duygusu kaybını içerebilir. 141 John D. Barbour, Versions of Deconversion: Autobiography and the Loss of Faith (Charlottes and London: University of Virginia Press, 1994). 40 5) Dinî topluluktan ayrılma: Toplantılara katılmaktan veya dinî uygulamalara uymaktan geri çekilmekten ibaret olabilecek topluluktan ayrıĢmak; nihayetinde üyeliğin feshi.142 Streib‟e göre, bu beĢ faktör deconversionun dine olan bağlılığın sona erdirilmesi olarak indirgenmesini engeller. Çünkü birey topluluktan uzaklaĢtığında veya koptuğunda bu onun bağlı olduğu dinden resmi olarak ayrıldığı anlamına gelmemektir. Örneğin; birey, dindeki üyeliğini resmî olarak sonlandırmadan da katılımdan tamamen çekilebilir. Bu Ġslâm gibi resmî üyeliğin olmadığı dinler içerisindeki dinî değiĢimi anlamak açısından önemlidir. Ayrıca, deconversion bir dinî organizasyondan diğerine geçme Ģeklinde olabileceği gibi aynı din içerisinde de gerçekleĢebilir hatta dinden tamamen çıkıĢı da 143 ifade edebilir. Tüm bunlardan hareketle Streib ve arkadaĢları, deconversion kavramını, eskiyi terk ederek farklı bir Ģey aramaya odaklanmayla beraber; kiĢinin dinî kimliğini yeniden yazmasını, inanç sistemini ve dünya görüĢlerini gözden geçirmesini, düĢünme Ģeklini, ahlâkî yargısını ve otoriteyle baĢa çıkma biçimini yeniden yapılandırmasını içeren 144 yaĢam olaylarıyla birlikte geliĢen dinî yöneliminin değiĢimi olarak tanımlamıĢlardır. Ġnsanların kurumsal bir dinî inançtan özelleĢtirilmiĢ bir dinî inanca geçtiği veya dinî alandan tamamen çıktığı durumlar söz konusudur. Conversion araĢtırmalarının ön planında yeni bir inanca ve bağlılığa geçiĢ vardır. Arka planda daha az görünen ve yoğun bir Ģekilde bulunan önceki inanç sistemini, dinî uygulamaları ve dinî bir cemaate olan bağlılığı terk etme süreci vardır. Bu nedenle Streib ve arkadaĢları, deconversion olarak adlandırılan “disaffiliation processes/dinden ayrılma süreçleri”nin conversion kadar eski olduğunu iddia etmekte ve biyografik değiĢim sürecine odaklanmaktadırlar. Streib ve arkadaĢları, bireylerin dinden ayrıldığı bu aktif süreci “Ġnsanlar neden dinden 142 Heinz Streib - Barbara Keller, “The Variety of Deconversion Experiences: Contours of a Concept in Respect to Emprical Research” Archiv Für Religionspysychologie/Archive for the Psychology of Religion 26 (January 2004), 190-191. 143 Heinz Streib, “Deconversion”, The Oxford Handbook of Religious Conversion, ed. Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian (New York: Oxford University Press, 2014), 271-296. 144 Streib vd., Deconversion, 23. 41 ayrılıyor?” ve “Dinden ayrılma süreci (religious deconversion) bireyleri, toplumu ve toplulukları nasıl etkiliyor?”, “Dinden ayrılma sürecinin (deconversion) akabinde inanç 145 tiplerine ne oluyor?” gibi sorularla ele alarak incelemiĢlerdir. (1) Deconversion ile İlgili Yapılan Ampirik Araştırmalar Bireyi herhangi bir dinî inancı kabule götüren psikolojik süreçler ile ters yönden inancı redde götüren dinî değiĢim süreçlerinin yapısal açıdan benzer olduğu düĢünülmektedir. Bundan dolayı deconversion araĢtırması conversion araĢtırmalarından doğmuĢtur denilmektir. Bu araĢtırmaların özünde James Fowler‟in (1981) inanç gelişim teorisi 146 vardır. Streib (2001); geliĢim psikolojisindeki araĢtırmaları daha yakından takiben Fowler‟in inanç geliĢimi teorisini ilerleterek hayat boyu deneyimlerin öznel dini yorumlarını kapsayan ve böylece çok geniĢ inanç ve din kavramını koruyan “dinî 147 tarzlar” modeli öne sürmüĢtür. Streib ve arkadaĢları, deconversion araĢtırmalarında açık uçlu anlatı mülakatları, yarı yapılandırılmıĢ inanç geliĢimi mülakatları, anket ve 148 ölçeklerden aldıkları hem nitel hem de nicel verileri kullanmaktadırlar. Örneğin; ABD ve Almanya‟da yaĢayan dinden ayrılanlar örnekleminde yapmıĢ oldukları kültürler arası araĢtırmada, bu yöntemlerin verilerinden hareketle dinî gruplardan ayrılanların bir tipolojisini oluĢturmuĢlardır. AraĢtırmaya, baĢlangıçta fundamentalist yeni dinî (muhalif) gruplardan dinden ayrılanlara odaklanarak, ardından uyumlu 145 Streib vd., Deconversion, 17. 146 Bu konuda bk. Ali Ulvi Mehmedoğlu, İnanç Psikolojisine Giriş (Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2013); Üzeyir Ok, Ġnanç Psikolojisi: YaĢamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu GeliĢimi (Ġstanbul: Ġlahiyat Yayınları, 2007); Ali Ulvi Mehmedoğlu – Adem Aygün, “James W. Fowler ve Ġnanç GeliĢim Teorisi”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6 (1), 117-139; Sakin ÖzıĢık, “Fowler‟den Streib‟a Ġnanç GeliĢimi Teorisinin Evrimi”, Din Psikolojisi: Teori, Güncel Araştırmalar ve Yeni Eğilimler, ed. Zeynep Sağır (Ġstanbul: Dem Yayınları, 2020), 45-75. 147 Ramona Bullik vd., “Development in Religious and Non-Religious Biographies from a Cross-Cultural Perspective”, Journal of Empirical Theology 33 (2020), 3; ÖzıĢık, “Fowler‟den Streib‟a Ġnanç GeliĢimi Teorisinin Evrimi”, 57. 148 Bu bölüm, demografik sorular (katılımcıların kendilerini en iyi tanımlayan seçeneklerin hangisi olduğuna dair “Maneviden daha dindarım”, “Dindardan daha maneviyim”, “EĢit derecede dindarım ve maneviyim”, “Ne dindar ne de maneviyim” seçenekleri de dâhil edilmiĢtir), BeĢ Büyük KiĢilik Faktör Ölçeği, (The Big Five Personality Factor Instrument), C. Ryff‟ın Psikolojik Ġyi OluĢ ve GeliĢim Ölçeği (The Osychological Well-Being and Growth Scale), Dinsel Fundamentalizm Ölçeği (Religious Fundamentalism Scale- RF) ve Sağ Otoriterlik Ölçeği (Right-Wing-Authoritarianism Scale), Dinî ġema Ölçeği‟nden (The Religious Schema Scale-RSS) oluĢmaktadır. 42 149 (accommodating) ve entegre dinî örgütlerden dinden ayrılanlar dâhil edilmiĢtir. AraĢtırmanın kültürler arası olmasının yanı sıra ilgi çeken diğer yanı ise mensup olunan dinden ayrılanlar ile ayrıldıkları dinî gelenek içinde kalan kiĢiler arasındaki farkın etkili bir Ģekilde araĢtırılabilmesine olanak sağlamak için dinî gelenek içerisinde bulunan üyeler de araĢtırılmaya dâhil edilmiĢ ve kapsamlı bir anket kullanılarak aynı zamanda da sınırlı sayıda inanç geliĢimi mülakatları uygulanmıĢtır. Her bir dinî gelenek içerisinde bulunan üyelerden on kiĢiye anket ve bu on üyeden üçüyle de inanç geliĢimi mülakatı gerçekleĢtirilmiĢtir. Böylelikle dinden ayrılan bireylerin inanç geliĢiminin kiĢisel boyutlarını, bu bireylerin bağlarını kopardığı grupların veya kiliselerin inanç geliĢiminin boyutuyla karĢılaĢtırmıĢlardır. KiĢilik, psikolojik iyi oluĢ, köktenci ve otoriteryan tutumlar üzerine veri toplamıĢlar ve dinden ayrılan bireylerin eskiden ait oldukları topluluklarından ne gibi farklılıklarının olduğunu da bulmayı hedeflemiĢlerdir. Dinden ayrılan 129 birey ve gelenek içinden 1.067 üyenin anket verileri ve dinden ayrılan 99 birey, gelenek içinden 177 üye ile inanç geliĢimi mülakatlarının yapısal-niceliksel değerlendirmesini yapmıĢlar ve dinden ayrılmanın (deconversion) ne olduğuyla ilgili önemli sonuçlar elde etmiĢlerdir. Nitekim dinden ayrılmaların çoğunun seküler bir çıkış olduğu ve onu takiben de kişiselleşmiş bir çıkış gerçekleĢtiği ortaya konmuĢtur. Kısacası, bu çalıĢma bireylerin uzaklaĢarak ayrıldıkları dinî yapılanmalara dair sağlam bir analiz sunmaktadır. Ayrıca dinden ayrılanlar ve inananlar arasında inanç geliĢim düzeylerinin kapsamlı bir karĢılaĢtırmasını ve kiĢilik, psikolojik iyi oluĢ ve kökten dinci/otoriter tutumlar üzerine toplanan verilere göre dinden ayrılanlar ve inananlar arasında anlayıĢ farklılıklarını içermektedir. ÇalıĢmada elde edilen bazı bulgular ilgi çekicidir. Dinden ayrılan bireylerin deneyime açıklık puanlarının yüksek olduğu ve kendilerini “dindar olmaya kıyasla daha spiritüel” veya “ne dindar ne de spiritüel” olarak tanımlamaya 149 Streib vd., dinî kuruluĢları, Bütünleşmiş (Integrated) KuruluĢlar, Muhalif (Oppositional) KuruluĢlar ve Uyumlu (Accommodating) KuruluĢlar olarak üç tipolojide ele almıĢlardır. Entegre kuruluĢlar (adı konulmuĢ, resmiyeti olan ve insanların üzerinde ittifak ettiği): Roma Katolik Kilisesi, Lutheran Kilisesi ve Reform Yahudiliği; Muhalif (Oppositional) KuruluĢlar (Toplumla gergin): Moonculuk (Unification Church), Tanrı‟nın Çocukları (The Family/Children of God) ve Scientology/Teknolojik Din (Church of Scientology); Uyumlu (Accommodating-Toplumla gergin ama uzlaĢmaya çalıĢan) KuruluĢlar: Pentokestal Kiliseler (Pentecostal Church) ve Yedinci Gün Adventistleri (Seventh Day Adventists). 43 eğilimli oldukları görülmüĢtür. Yine kültürler arası farklılıklar da bulunmuĢtur. Amerikalı olup dinden ayrılan bireylerin özerklik, değiĢim ve kiĢisel geliĢim puanları daha yüksekken; Alman olup dinden ayrılan bireylerin dıĢadönüklük, duygusal 150 dengelilik, yaĢamın anlamı ve öz kabul puanları daha düĢüktür. Streib ve arkadaĢlarının araĢtırmalarında inceledikleri potansiyel dinden ayrılma sahneleri Ģunlardır: Şekil 1: Dinden Ayrılma Sahneleri Kaynak: Streib vd., Deconversion, 27. a) SekülerleĢen ÇıkıĢ: Din ile ilgili inanç ve pratiklerin ve dinî kuruluĢa olan üyeliğin sona erdiği çıkıĢ. b) Muhalif ÇıkıĢ: Farklı bir inanç sistemi benimseme veya farklı dinî pratikler ile ilgilenme/katılma veya daha yüksek gerilimli, daha muhalif dinî kuruluĢa bağlanılan çıkıĢ. 150 Andrea Nica, “Review of Deconversion: Qualitative and Quantitative Results from Cross-Cultural Research in Germany and the USA”, Secularism and Nonreligion 5/2 (January 2016), 2. 44 c) Dinî Alan Ġçerisindeki DeğiĢim: Benzer bir inanç ve ritüel sistemine sahip ve entegrasyon açısından hiçbir fark olmayan dinî kuruluĢa geçiĢ. d) BütünleĢtirici ÇıkıĢ: Entegre veya daha uyumlu bir dinî organizasyonda farklı bir inanç sistemini benimsemek veya farklı ritüellere katılmak ve bir kuruluĢa bağlı olmak. (Bir dine bağlıyken baĢka bir dinin ritüellerine katılmak ve namaz kılan birinin yoga veya meditasyon yapması gibi.) e) KiĢiselleĢmiĢ ÇıkıĢ: Dinî kuruma olan üyelik sona erer fakat özel, bireysel inanç ve dinî pratikler devam eder. Bu çeĢit ayrılıĢta birey dinî inancını kiĢiselleĢtirir. Bireyin pozisyonunu kendisinin belirlediği, kendi mâneviyatını kendisinin oluĢturduğu dinden ayrılma biçimidir. f) Heretik ÇıkıĢ: Yeni bir topluluğa bağlılık olmaksızın yeni inanç sistem(ler)inin veya farklı dini uygulamalara (senkretistik, görünmez din, mânevî arayıĢ) katılımın bireysel bir Ģekilde benimsenmesidir. Bu dinden ayrılma biçiminde birey, mezhebin liderine meydan okuyacak Ģekilde çıkar. 45 Şekil 2: Dinî Alanda Göç/Yer Değiştirme Kaynak: Streib vd., Deconversion, 27. Bu tablo ile ilgili Streib, “Dinden ayrılmak, dinî alan içinde farklı bir yere yönelmek veya dinî çerçeveden çıkmak olarak görülebilir. Pierre Bourdieu‟ya atıfla, dinî alan, farklı kurumsal düzey veya emtiadan çok çeĢitli dinî aktörlerin cemaatin dikkatini ve samimiyetini celbetmeye çabaladığı bir arena olarak anlaĢılabilir. Bunu sadece bir adım daha ileriye götürerek dinî alanı iki bölüme ayırıyorum: Ġlk bölüm açık kurumsal yapıların olduğu (kilise, tarikat vb.), diğer bölüm ise dinî alanın teĢkilatsız bölümü olarak adlandırdığım kurumsal yapıların olmadığı bölümdür. Özetle dinden ayrılmanın yörüngesinin çeĢitliliği dinî alan içinde ve dıĢında farklı yönelimler 151 olarak değerlendirilebilir.” 151 Streib, “Deconversion”, 271-296. 46 diyerek bu Ģeklin dinden çıkma yönelimlerini de içeren ideal dinî alan çerçevesini sunduğunu belirtmektedir. Yukarıda bahsedilen tipolojileri tabloya göre değerlendirdiğimizde, dinden ayrılma sürecinde tipolojiler ayrılmanın çıkıĢ noktası olan dinî organizasyon ve göçün yönüne göre değiĢiklik göstermektedir. ÇıkıĢ noktaları; toplumla uyumlu, entegre ve muhalif olan dinî kuruluĢlardır. Entegre, dinî geçiĢ ve muhalif çıkıĢlar dinî alan içerisinde göçü; sekülerleĢen, özelleĢtirme, heresi çıkıĢ ise dini alan dıĢarısına olan göçü ifade etmektedir. Merkezinde tarikat, mezhep, cemaatler, kâhin, karizmatik liderler tarafından oluĢturmuĢ organizasyonlardan, lidere meydan okuyacak Ģekilde ve kendi mâneviyatını kendisinin oluĢturabileceği Ģekilde iki türlü dinî alandan çıkıĢ söz konusudur. Kendi yaĢam ve anlam dünyasını kurumsal din alanı içerisinde kurgulamak isteyen kiĢi, kilise gibi dinî organizasyonlara geçiĢ yapar. Ayrıca, dinî alanın tamamen dıĢına çıkıĢ da gerçekleĢebilir. Burada tension yani gerilim, bireyin ulaĢmak istediği hedefe Ģartlar uygun olmadığı için ulaĢamayınca ya Ģartları değiĢtirmesi ya da kendini o duruma adapte etmeye çalıĢmasından kaynaklanan bir gerilimdir. Merkezinde kilise gibi resmî kurum, rahip gibi resmi dinî liderin olduğu dinî organizasyondan da entegre çıkıĢ hariç diğer çıkıĢ tiplerinin geçiĢi gerçekleĢmektedir. Ancak bu tabloda, dinî faaliyet alanına (religious scenes) geçiĢ tipleri gösterilmiĢse de o alandan çıkıĢ tiplerine yer verilmediği de fark edilmektedir. Burada Streib ve ekibinin, ABD ve Almanya‟da yaĢayan dinden ayrılanlar örneğinde yapmıĢ oldukları karĢılaĢtırmalı kültürler arası araĢtırmada, Mehmet isimli gencin 152 deneyimlediği dinden ayrılma (deconversion) sürecinden de bahsetmek istiyoruz. Almanya‟da Türk göçmen olan, Sünni bir ailede yetiĢen Mehmet‟in deneyiminin en önemli parçası “farklı” olmaktır. Öz geleneğinde kalarak dinî değiĢim yaĢayan Mehmet‟in deneyiminin özelliği, entelektüel Ģüphe ve dinî deneyim kaybıdır. Lise yıllarında domuz eti yememek, camiye gitmek, oruç tutmak vb. gibi Ģeylerin artık öneminin olmadığını düĢünen Mehmet, hayatının bir döneminde özel dikkat gösterdiği değerlerin bir anda yok olduğunu ifade etmiĢtir. Eğitim kariyeri, Mehmet‟in dünya 152 Streib vd., Deconversion, 133-137. 47 görüĢünü ve dinini eleĢtirel olarak yeniden değerlendirmeye zemin hazırlamıĢtır. O, zamanla Allah‟ı, dinini ve dinî cemaati hakkında daha eleĢtirel düĢünmeye baĢlamıĢtır. Kendini ne dinsiz (heaten) ne de Ateist olarak tanımlamıĢ, ikisi arasında bir Ģey olduğunu belirtmiĢtir. Bazı dinî kalıpları hâlâ takip edip onları önemli ve ciddi bulsa da dinine karĢı herhangi bir yükümlülüğünün olmadığını düĢünen Mehmet‟in, lisede felsefi ve sosyolojik din eleĢtirisi de dâhil olmak üzere Batı kültür geleneğiyle karĢılaĢması, dinî Ģüpheye ve ailesinin, çevresinin dinî inançlarının sorgulanmasına neden olmuĢtur. Mehmet‟in bu çıkıĢı seküler çıkıĢa örnektir fakat o dine olan ilgisini tamamen terk etmiĢ de değildir. O, Ġslâm‟a kendi sentez ve yorumuyla yeniden dönme ve sadık bir Müslüman olma olasılığına da açık kapı bırakmıĢtır. Ġnsanların dinden ayrılma süreçlerini biyografik olarak inceleyen örneklerden biri de Bullik, ÖzıĢık ve Steppacher‟in (2020) yapmıĢ olduğu araĢtırmadır. Yazarlar, Hassan ve Petra adında ülkesini terk ederek baĢka bir ülkede sosyalleĢen iki vakayı incelemiĢlerdir. Hassan, Kürt Sünni bir ailede “çok normal bir Müslüman” olarak yetiĢmiĢtir. 18 yaĢındayken ülkesini terk ederek Suriye‟den Almanya‟ya göç yolculuğu baĢlamıĢtır. Organize bir dine karĢı mesafeli bir tutum sergileyen Hassan, kendini herhangi bir dinî topluluğa ait olmadığını belirtmekle birlikte Tanrı‟ya ve ilahi bir varlığa inanan, dindar olarak da kendini tanımlamayı reddetmektedir. Petra ise 40 yaĢlarının ortasında olup 18 yaĢında ayrıldığı Doğu Almanya‟da doğmuĢtur. Dindar bir ailede büyüyen Petra, kendini practical Ateist olarak tanımlıyor. Hassan gibi Petra da dinî bir bağı olmadığını belirtiyor ve kendisini Ateist olarak tanımlasa da kendini mânevî bir kiĢi (spiritual person) olarak gördüğünü de iddia ediyor. AraĢtırmacılar, Hassan ve Petra‟nın dinden ayrılma motivasyonlarını, organize veya entegre dinden özelleĢtirilmiĢ, bireysel bir mâneviyata geçiĢini kişiselleşmiş çıkış olarak tanımlamıĢlardır. Her iki birey de hem ülkelerini terk ederek bir yolculuk yaĢamıĢlar hem de içsel süreçlerinde ayrı bir yolculuk yaĢamıĢlardır. AraĢtırmacılar, “Öznel düzeyde dinî geliĢim ne anlama gelir? Biyografik (yaĢam-Ģekli, grafisi) zorluklarla yüzleĢecekleri zaman, inançlarını nasıl uyguladıkları açısından nasıl bir geliĢme gözlemlenebilir?” gibi sorulara cevap aramıĢlardır. Onlar, bir kültürel/dinî bağlamdan diğerine yapmıĢ oldukları yolculukları ile dinî yolculuklarını paralel olarak nitel, 48 153 biyografik bir yaklaĢımla incelemiĢlerdir. Biyografik iki vaka farklı kültürlerden gelmiĢ olsalar da dinî yolculuklarında ortak yönlerin de olduğunu göstermeyi amaçlamıĢlardır. Ġki vakanın karĢılaĢtırılmasında, her ikisinde de özgürlük hissinin kendi ülkelerini terk etmelerinin motive ettiği görülmüĢtür. Her ikisi de dindar ailelerde büyümüĢtür ve dinî bağlamın dıĢına çıkmıĢlardır. Ve her ikisi de dinî sorunlara bireysel bir duruĢ sergilemiĢlerdir. Hassan, yeni deneyimlere açık ve hâlâ kendi kiĢisel mâneviyatını bulmaya çalıĢan biri iken; Petra‟da, seküler bir arayıĢ söz konusudur. Hassan ve Petra, bu arayıĢı sonuçlandırmamıĢlar hâlâ dinî arayıĢ yolunda aktif birer 154 yolcu olarak kendilerini görmekteler ve yeni deneyimlere açıklar. Bir dine giriĢ sürecinin incelenmesi kadar bir dinden ayrılıĢ sürecinin incelenmesi de önemlidir. Conversion deneyimlerinin genelde baĢlangıç noktası, bir dinsizlikten bir dine giriĢ ya da baĢka bir dinden diğerine geçiĢ, dıĢarıdan içeriye ya da içerideki hareketliliğe odaklanırken deconversion çalıĢmaları ayrılma süreçlerine ve ne yöne gerçekleĢtiğine dair devam eden süreçlere odaklanır. B. Dinî DeğiĢimin Yön ve Zaman Boyutu 1. Yönü İtibariyle Dinî Değişim a. İçten İçe Dinî Değişim Ġnanan bir varlık olan insanın zamanla inancında az ya da çok değiĢimler olabilir. Ġçten içe doğru olan bu değiĢim bireyin kabul ettiği din sınırları çerçevesinde gerçekleĢen bir süreçtir. Ġnanan kiĢi, inandığı değerlere sadece inandığını ifade ederek bağlı kalabileceği gibi bu dinî değer ve öğretileri hayatının merkezine alarak duygu, düĢünce ve 153 YaĢam incelemesi, iliĢkiler, değerler (values), bağlılık, din ve dünya görüĢü baĢlıklarından oluĢan yarı-yapılandırılmıĢ 25 sorudan oluĢan bir inanç geliĢim mülakatıdır. (Faith Development Interview/FDI). 154 Bullik vd., “Development in Religious and Non-Religious Biographies from a Cross-Cultural Perspective”, 1-18. 49 davranıĢlarında dini bütün bir yaklaĢım da gösterebilir. Bununla birlikte duygu, düĢünce 155 ve davranıĢlarını bu yönde daha da dinîleĢtirebilir. b. Dinden Dine Dinî Değişim DeğiĢimin bu yönü, inanan insanın inandığı değerleri terk ederek, baĢka bir dinin değerlerini ve öğretilerini kabul etmesidir. c. Dıştan İçe Dinî Değişim Ġnançsızlık; Tanrı‟nın, doğaüstü olan bir varlığın reddedilmesi demektir. Ġnançsız olan 156 kimse dinî öğreti ve dinin özünü oluĢturan temelleri kabul etmemektedir. Bu düĢüncelere sahip olan bir bireyin, Tanrı‟yı, tabiatüstünü aĢan bir gücü, belirli bir dini kabul etmesi ve ona bağlanması dıĢtan içe doğru gerçekleĢen dinî değiĢimdir. d. İçten Dışa Dinî Değişim Dinî değiĢim, bireyin dine olan bağlılığının ve ilgisinin artması bu ilginin her zaman dinî alana yakın yönde seyretme süreci değildir. Clark (1961), dinî değiĢimin dinden uzaklaĢma Ģeklinde de tezahür edebileceğini belirtir. Bu yönde gerçekleĢen değiĢim 157 “karĢı-değiĢim” (counter-conversion) kavramıyla ifade edilmektedir. Ġçten dıĢa değiĢim, bir dinden çıkmak ve artık herhangi bir dinî inanca sahip olmamak demektir. 155 Kayıklık, Arayış, Değişim ve Din, 12. 156 Peker, Din Psikolojisi, 85. 157 Pratt, The Religious Consciousness, 126; Clark, The Psychology of Religion, 201. 50 2. Zaman İtibariyle Dinî Değişim a. Âni Gerçekleşen Dinî Değişim Dinî değiĢimin bir anda ortaya çıktığı durumlardır. Bu değiĢim, âni değiĢim (sudden conversion), kendinden geçme değiĢimi (self-surrender conversion), bunalım değiĢimi 158 (crisis conversion) kavramları ile ifade edilmektedir. Starbuck, incelediği âni vakalardan hareketle iki tür dinî değiĢim yaĢayan tipten bahsetmektedir: Bilincin ve iradenin daha etkin olduğu iradi tip ve bilinçaltının ve gayri iradi etkinin daha fazla olduğu kendini teslim eden tip. Kendini teslim eden tip değiĢimi, Starbuck‟ın odaklandığı “teslimiyet eğilimli insanların dönüĢümü”dür. (conversions of 159 self-surrender) ve günah duygusuyla ortaya çıkar, âniden üstesinden gelinir. James, kademeli dönüĢüm olasılığını kabul etmiĢse de dinî ruhun apaçık ve aĢırı olduğu örnekleri dikkate değer bularak krizlerin hızlandırdığı âni dönüĢüme odaklanmıĢtır. James, kendini teslim eden tip örneklerini iradi ihtidâ tip örneklerinden her zaman daha 160 ilginç bulmaktadır. James; insanın öfke, kaygı, korku, umutsuzluk gibi istenmeyen duygulardan ya onlara teslim olarak ya da bu duyguların verdiği buhrandan yorulup onları bırakmak zorunda kaldığında kurtulacağından bahsetmektedir. Ona göre, bireyin beyninin geçici duyarsızlaĢtığı böyle bir kriz anında “hasta ruhun bencil kaygısı” ortadan kalkarsa “iman ruhunun coĢkulu güveni” kiĢinin içine sızar. Bu ruh, kontrolü ele alırsa bir daha 158 Kayıklık, “Bireysel YaĢamda Dinsel DeğiĢim”, 16. 159 Starbuck, The Psychology of Religion, 116-117. 160 Bu iki tip arasında çok köklü ayrım yapılmamaktadır. Nitekim Starbuck, en iradi din değiĢtirme tiplerinde dahi kendini teslim ettiği bir sürecin yaĢandığından bahsetmektedir. Günahlardan kaçan dinî değiĢim yaĢayan kiĢi olumlu idealine ulaĢmak için en nihayetinde kiĢisel iradesini bir kenara bırakarak baĢladığı iĢi bitirmek için Tanrıyı vesile kılacak ve kendini ona teslim etmek zorunda kalacaktır. Bu bakıĢ açısına göre boyun eğme; bireyin benliğini yeni yaĢama adayarak, onu yeni bir kiĢiliğin merkezi yapmasıdır. James bu süreci çiçeklenme sembolü ile açıklar. KiĢisel yaĢam gücünün yeni merkezi bilinçaltında çiçek gibi açmaya hazır hale geldiğinde yapılabilecek tek Ģey çiçeğin kendi kendine açılmasına izin verilmesidir. James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 219-223. 51 161 bırakmayacaktır. Çünkü James‟e göre, aĢk, kıskançlık, suçluluk duygusu, korku, piĢmanlık gibi Ģiddetli olaylar bilinçsel yeni düzenlemelere ortam hazırlamada son derece etkilidir. Ayrıca o bilinçaltı ya da yarı bilinçli bir Ģekilde kazanılmıĢ yeni bilgiler tarafından, güdülerin ve eğilimlerin “zamanın hayal bile edilemeyen dokunuĢuyla” dönüĢmesinin de değiĢimde hızlandırıcı bir etkisi olduğu görüĢündedir. Sahip olunan güçlü duygunun yitirilmesiyle yaĢam gücü en üst noktaya ulaĢır. Bu yüce duygu durumu, kiĢinin kendine özgü bir Tanrısal lütuf algısı ile birleĢerek “tıpkı bir sel gibi 162 bütün engelleri yıkıp her yeri istila ettiği” vakalar âni dönüĢüm vakalarıdır. Bununla birlikte bağlanma teorisini dinî değiĢim ile iliĢkilendiren önemli araĢtırmalar da yapılmıĢtır. Kirkpatrick ve Shaven (1990), kaçınmalı bağlanma ile annelerine bağlı olduklarını söyleyen katılımcıların yaklaĢık %28‟inin ergenlik döneminde âni bir dinî değiĢim tecrübesi yaĢadıklarını belirtmiĢtir. AraĢtırmalarda âni değiĢim tecrübesini yaĢayan katılımcıların çoğunluğu, değiĢim tecrübelerinin duygusal bir karmaĢa ve kriz dönemini hızlandırıcı faktör olarak bildirmiĢ olmaları da âni değiĢim sürecinin arka 163 planında duygusallığın olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. b. Yavaş Yavaş Gerçekleşen Dinî Değişim Starbuck; bir müzik öğretmeninin öğrencilerine gösterdiği Ģeyi yapamamalarından dolayı onlara “Denemeyi bırakın, kendiliğinden olacaktır!” dediğini bizlere aktararak yukarıda da belirttiğimiz üzere zihinsel sonuçlara giden iki yoldan bahsetmiĢtir: Biri bilinçli ve iradi, diğeri ise bilinç dıĢı ve gayri iradi. Dinî değiĢim sürecinde, iradi tipte yenilenme yoluyla değiĢim genel olarak yavaĢ yavaĢ meydana gelmekte, yeni bir ahlâkî 164 ve ruhsal alıĢkanlık düzeninin kısım kısım kurulmasıyla gerçekleĢmektedir. 161 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 225. 162 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 229. 163 Lee A. Kirkpatrick - Phillip R. Shaver, “Attachment Theory and Religion: Chilhood Attachments, Religious Beliefs, and Conversion” Journal for the Scientific Study of Religion, 29/3 (Sep 1990), 326- 327. 164 James, Dinsel Deneyimin Çeşitleri, 220. 52 Kademeli dinî değiĢimin gerçekleĢtiği zaman aralığı birkaç günden veya birkaç yıla kadar uzanabilmektedir. Bu dönemde kiĢi, yaĢamının çeĢitli yönlerini yeniden değerlendirir ve geçerli bir alternatif olarak dinî bir görüĢü düĢünmeye baĢlamaktadır. Kademli değiĢimde birey, hayatın bazı temel sorularını sorarak entelektüel bir arayıĢ sürecinden geçer ve zihnindeki sorulara cevaplar bulma yoluna girmektedir. Bu süreçte kiĢi karĢılaĢtığı entelektüel sorunları çözerek bir inancı veya dinî sistemi reddetme noktasından onu kabul etme noktasına geçer ve kiĢi bu çizgiyi ne zaman geçtiğinin 165 farkında olmaktadır. Âni dinî değiĢimler gibi kademeli dinî değiĢimler de dinî bağlamda büyük bir benlik (self) değiĢikliği ile sonuçlanır. Ancak kademeli dinî değiĢimler fark edilemeyecek Ģekillerde gerçekleĢir. Tek bir olayla özdeĢleĢtirilmemeleri nedeniyle de genellikle ampirik olarak ayırt 166 edilebilmektedirler. c. Toplumdan Kaynaklanan Dinî Değişim Dinî toplumsallaĢmanın psikolojik olarak açıklaması sosyal öğrenme teorisi ile açıklanır. Doğduğu evin Tanrı tasavvurundan ve dinî yaĢayıĢından veya yaĢamayıĢından etkilenen çocuğun dinî değiĢim süreci de bu etkiler bağlamında geliĢim gösterecektir. Birey, içerisinde bulunduğu toplumun dinî inançlarını pekiĢtirme ya da örnek alma yoluyla öğrenecektir. Öğrenilen bu dinî davranıĢlar aile tarafından desteklenerek güçlendirilecek ya da anne ve babasını, öğretmenini hatta büyükanne, dede gibi değer 167 verdiği kiĢilerin dinî davranıĢlarını taklit ederek çocuk dindarlaĢacaktır. 165 Raymond F. Paloutzian, Invitation to the Psychology of Religion (New York: The Guilford Press, 1996), 225. 166 Hood vd., The Psychology of Religion, 215. 167 Kayıklık, Arayış, Değişim ve Din, 18. 53 II. TEMEL EKOLLERDE DĠNÎ DEĞĠġĠM A. Temel Ekoller Öncesi Atmosfere Kısa Bir BakıĢ Resmî ve akademik bir bilim psikolojinin kurucusu olan Wilhelm Wundt, ilk laboratuvarı 1879‟da Almanya Leipzig‟de kurmuĢtur. Wundt, ilk dergiyi yayına 168 hazırlamıĢ ve deneysel psikolojisinin resmi kurucusu olmuĢtur. Wundt, 1873 ve 1874 yıllarında iki bölüm halinde basılan “Fizyolojik Psikolojinin Ġlkeleri” (Grundzüge der Physiologischen Psychologie) kitabında psikolojinin kendine has problemleri ve 169 deneyleme metotlarından bahsetmiĢtir. Wundt taraftarı psikolojinin ana konusu, bilinçtir. Ona göre psikolojinin hedefi bilinçli tecrübeleri öğelerine indirgemek 170 olmalıdır. Psikoloji biliminin bağımsız bir bilim dalı olma çalıĢmaları Wundt‟un öğrencisi E. B. Titchener tarafından geliĢtirilerek yapısalcılık adı altında ortaya konmuĢtur. Titchener‟a göre psikolojinin asıl vazifesi bilinçli tecrübeleri incelerken 171 zihnin yapısını veya hakikatini keĢfetmektir. 20. yüzyıl ile Amerika‟da bilinç süreçlerinin yapısı veya içeriğinden çok bilinç süreçlerinin nasıl iĢlediği yönüne odaklı çalıĢmalar gerçekleĢmiĢtir. Din değiĢtirme alanında önemli düĢüncelere sahip William James, zihnin nasıl iĢlediğini inceleyen iĢlevsel psikolojinin en önemli öncüsüdür. Her ne kadar James, bir psikoloji sistemi oluĢturmamıĢ ve iĢlevsel psikolojiyi kurmamıĢsa da yaĢadığı dönemde Amerikan psikolojisine dâhil olan iĢlevsel düĢünceyi etkileyecek parlak fikirlere sahip olmuĢtur. Daha sonraları iĢlevselci psikologlar, Wundt ve Titchener‟ın ortaya koydukları üzerinden değiĢiklik yaparak yeni düĢünceler ortaya koymuĢlardır. John Dewey ve James Rowland Angel, iĢlevselciliğin kurulmasında doğrudan katkı sağlamıĢlardır. 168 Duane P. Schultz - Sydney Ellen Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, çev. Yasemin Aslay (Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 2020), 131; Kemal Sayar - Mehmet Dinç, Psikolojiye Giriş (Ġstanbul: Dem Yayınları, 2013), 11. 169 19. Yüzyılın ortalarında “fizyolojik” kelimesi Almancada “deneysel” kelimesiyle eĢanlamlı olarak kullanılmaktadır. 170 Frank J. Bruno, Psikoloji Tarihine Giriş, çev. Nesrin Hisli (Ġzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 10, 1982), 54. 171 Sayar - Dinç, Psikolojiye Giriş, 11. 54 Amerika‟da hâlen iĢlevselciliğin etkileri görülüyor olsa da günümüze ayrı bir düĢünce 172 ekolü olarak ulaĢmamıĢtır. 1. Davranışçılık, Din ve Dinî Değişim Yukarıda da bahsettiğimiz gibi psikoloji tarihinin ilk ekollerinden olan yapısalcılık bilinci yapı bakımından; iĢlevselcilik ise bilinci iĢlev bakımından ele alarak her ikisi de psikolojinin konusunun bilinçli deneyimler üzerinde olduğuna dair hemfikir 173 olmuĢlardır. Yapısalcılık ile iĢlevselciliğin sadece bilinçli deneyimleri incelemesinin aksine Kuzey Amerika kaynaklı davranıĢçılık ekolü, nesnel bir bilim olmak için imge, ruh ve bilinç gibi kavram ve terimleri tamamen reddetmiĢ; bu kavramların bilimsel olarak incelenemeyeceğini savunarak devrim niteliğinde fikirler ortaya koymuĢlardır. Psikolojinin bilim haline gelebilmesi için gözlenebilir, ölçülebilir ve fenomenlerin doğa bilimlerinde kullanılan objektif ve bilimsel yöntemlerle incelenmesini savunmuĢlardır. Bundan dolayı davranıĢçılık ekolü bilim adamları sadece gözlemlenebilir olan davranıĢları incelemiĢ; organizma ve çevre iliĢkilerinin insan ve hayvanlarda aynı 174 olduğunu ileri sürmüĢlerdir. Ekolün kurucusu olan John B. Watson 1913 yılında Psikoloji Eleştirileri dergisindeki yayınlanladığı “Psychology as the Behaviorist Views It” (Bir DavranıĢçının Gözünden 175 Psikoloji) adlı makalesiyle iç gözlem metodunu reddederek gözlemlenebilir 176 davranıĢların tarafsız ve bilimsel olarak analiz edilmesinin önemini vurgulamıĢtır: 172 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 257- 281. 173 Sevde Düzgüner, Dine Psikolojik Yaklaşımda Değişimin Dinamikleri (Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2008), 72. 174 Sayar - Dinç, Psikolojiye Giriş, 13. 175 John B. Watson, “Psychology as the Behaviorist Views It”. Psychological Review 20/2 (1913) 158- 177. Ġç gözlem metodu: 1897‟de Almanya‟nın Leipzig Ģehrinde ilk psikoloji laboratuvarının kuran Wilhelm Wundt duyum ve algılarını iç gözlem metoduyla incelemekteydi. Bu metot, deneklerin kendi içlerine bakarak duyum ve algılarını ifade etmeleri yoluyla bilinçli zihin süreçlerinin keĢfedilmesini hedefleyen bir yöntemdir. 176 Rod Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, çev. Tamer GeniĢ (Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 2009), 13. 55 Bununla birlikte Watson ekolü kurmadan önce davranıĢçılığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan çalıĢmalar yapılmaktaydı. Örneğin; Edward Lee Thorndike, iĢlevselcilerin nesnelleĢmeye yönelik giriĢimlerini destekleyerek gözlenebilir davranıĢlar üzerine odaklı, nesnel ve mekanik bir öğrenme teorisi tasarlamaktaydı. Ona göre öğrenme, sübjektif fikirler yönünden değil, uyarıcı ve tepki arasındaki somut bağ açısından yorumlanmalıdır. Thorndike, davranıĢı araĢtırmak için onu en basit elementleri olan uyarıcı-tepki birimlerine ayırmak gerektiğini de vurgulamıĢtır. Ayrıca Thorndike, yapmıĢ olduğu araĢtırmalarla etki yasasını ortaya koymuĢtur. Etki yasası, kendisini takiben sonuçları olumlu gelen davranıĢları pekiĢtirdiğini, sonuçları olumsuz gelen 177 davranıĢları ise zayıflattığını ifade etmektedir. 1905 yılında etki yasası olarak resmiyet kazanan bir tepki eğiliminin yerleşmesi ya da yok olması durumu, 1930‟larda insan denekler ile yeniden incelenmiĢtir. Etki yasası, belirli bir durumda verilen herhangi bir tepkinin bu durumla zihinde birleĢtirildiğini (çağrıĢtırdığını) belirtir. Bu tepki bir durumda ne kadar çok kullanılırsa tepkinin o durumla birleĢtirilmesi de o kadar güçlü olur. Bir tepkinin uzun süre kullanılmaması ise bu çağrıĢımın zayıflamasına neden olur. Daha sonraları Thorndike, bir tepkiyi ödüllendirmenin bu tepkiyi güçlendirdiğini; tepkiyi cezalandırmanın ise kıyaslanabilir olumsuz bir etkiye sebep olmadığını ortaya koymuĢ, ödüle odaklı etki yasasını tekrar incelemeye almıĢtır. Sonraları Amerikan psikolojisinde öğrenme teorisi ile ilgili yeni öğrenme teorileri ve modelleri ortaya çıkmıĢtır ancak Thorndike‟ın öğrenme ve çağrıĢım alanında yapmıĢ 178 olduğu katkılarının değeri hâlâ önemini korumaktadır. DavranıĢçıların önde gelen isimlerinden Pavlov, psikoloji tarihinde hayatî bir öneme sahip olan şartlı tepkileri araĢtırmıĢtır. Bu kavram, Pavlov‟un sindirim bezleri üzerine yaptığı çalıĢmasından elde ettiği tesadüfî bir keĢiften türetilmiĢtir. Pavlov, köpeğin ağzına bir yiyecek parçası konulduğunda istemsizce salgılanan salyanın iĢlevleriyle ilgilenmekteydi. Pavlov, deney esnasında, elindeki küçük bir ekmek parçasını köpeğe yemesi için vermeden önce gösterdiğinde köpeğin yiyecek tabağını görür görmez salgı salgıladığını anlamıĢtır. Oysa ki tüm köpekler yiyeceği yerken salya salgılamaktadır. 177 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 214. 178 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 389. 56 Ama bu köpek, tabağı görmesi ile yiyeceğin tadı arasında bir iliĢki kurarak tabağı görür görmez salya salgılamaktaydı. Pavlov öğrenme söz konusu olan bu tepkiye de koşullu davranım adını vermiĢtir. Öğrenme söz konusu olmayan tepkiyi ise doğuştan veya 179 koşulsuz davranım adıyla ifade etmiĢtir. DavranıĢçılar, yalnızca nesnel gözlemler yoluyla etki ve tepki açısından nesnel olarak betimlenebilecek gözlemlenebilir davranıĢsal etkinliklerle ilgilenmiĢtir. Ruhsal hayatı Ģartlı reflekslerle açıklamaya çalıĢarak ve psikoloji biliminden bilinci dıĢarıda bırakarak bütün psikolojik olayları alıĢkanlığa bağlamıĢlardır. Watson, davranıĢçılığın organizmanın bir bütün olarak tüm davranıĢlarıyla ilgilendiğini iddia etmiĢtir. Tepkiler öğrenilmiş veya öğrenilmemiş; açık veya gizil olmak üzere iki Ģekilde sınıflandırılmıĢtır. Açık tepkiler ortada olan yani doğrudan gözlemlenebilen tepkilerdir. Örtük tepkiler olan iç organların hareketi, iç salgı bezi salgıları ise organizmanın içinde gerçekleĢmektedir. Gizil davranıĢ ise Watson‟a göre her Ģey potansiyel olarak gözlenebilir olmalıdır ve organizmanın içindeki tepkiler, türlü aletlerin kullanılması ile potansiyel olarak gözlenebilir hâle getirilebilmektedir.1930 yılında davranıĢçılığın ikinci aĢaması olan yeni davranıĢçılık (neobehaviorism) Edward Tolman, Edwin Guthrie, Clark Hull ve B. F. Skinner önderliğinde 1960 tarihine kadar sürmüĢtür. Yeni davranıĢçılardan Tolman, tüm organizmanın toplam tepkileri ile ilgilenmiĢ ve tüm davranıĢların bir amaç doğrultusunda olduğunu savunmuĢtur. Ara değişken kavramı ise psikolojiye en faydalı olan katkısıdır. Tolman‟ın bu kavramıyla psikolojinin gözlenemeyen içsel süreç ve durumlar hakkında daha nesnel ve doğru ifadeler 180 kullanılması olanağı sağlanmıĢtır. Ayrıca Tolman, fareler üzerinden yaptığı araĢtırmasında, farelerin etraflarını keĢfederken öğrenmenin meydana geldiğini tespit ederek gizli zihinsel süreçleri ortaya koymuĢ ve böylece insanlardaki biliĢsel süreç 181 çalıĢmalarının temelini oluĢturmuĢtur. 179 Rita L. Atkinson vd., Psikolojiye Giriş I, çev. Kemal Atakay vd. (Ġstanbul: Sosyal Yayınları, 1995), 269. 180 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 436-468. 181 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 223. 57 B. F. Skinner koĢullanmayı edimsel koşullanma kavramı ile tasvir etmiĢtir. Edimsel koĢullanmanın anlaĢılabilmesi için Skinner‟ın tepkisel davranış kavramının bilinmesi gerekmektedir. Yukarıda Pavlovcu koĢullanma durumundan bahsetmiĢtik. Klasik koĢullamadaki davranıĢlar gibi uyarana direkt bir tepki verilmesine Skinner, tepkisel davranış adını vermektedir. Edimsel koşullanma ise sonuçların denetimindedir. DavranıĢ öncelikle belirli bir uyarana tepki olarak değil kendiliğinden meydana gelmektedir. Ancak davranıĢ bir kez ortaya çıktığında tekrarlanması ise onun sonuçlarına bağlıdır. Örneğin; yemeğinden memnun kalınmayan bir restoranın tekrar 182 tercih edilme ihtimalinin düĢük olması gibi. Skinner, davranıĢın sonucundaki ödül veya cezanın davranıĢın daha sonra tekrar gerçekleĢmesindeki etkisini incelemiĢtir. DavranıĢın gerçekleĢmesinin ardından gelen sonuca yani ödüle ya da cezaya bağlı olduğunu ortaya koymuĢtur. Burada önemli olan pekiĢtirmenin davranıĢın hemen ardından gerçekleĢtirilmesidir. PekiĢtirmeler davranıĢın ardından meydana gelerek o davranıĢın tekrarlanma ihtimalini arttırırken cezalandırma ise o davranıĢın tekrarlanma ihtimalini azaltmaktadır. Olumlu pekiĢtiriciler, bir davranıĢın tekrar gerçekleĢmesini sağlarken; olumsuz pekiĢtirme ise ortadan kaldırıldığı zaman kendinden önce gerçekleĢen tepkinin yeniden oluĢma ihtimalini arttıran rahatsız 183 edici uyarıcılardır. Yeni davranıĢçılardan Albert Bandura ve Julian Rotter, davranıĢı bilinci dıĢarıda bırakmadan gözlemlemiĢlerdir. Bandura, ilk zamanlar sosyal davranışçılık dediği daha sonra ise sosyal bilişsel teori adını verdiği bir davranıĢçılık türünü ortaya koymuĢtur. Bu yaklaĢım; inançlar, beklentiler ve eğitim gibi düĢünme süreçlerinin, dıĢa ait pekiĢtirme tarifelerinin üzerinde etkili olduğunu ileri sürmüĢtür. Ona göre davranıĢsal tepkiler, istemsiz bir Ģekilde dıĢ bir uyarıcı yoluyla baĢlatılmamaktadır. Uyarıcıya verilen tepkiler kendi kendini harekete geçirmektektedir. KiĢi, pekiĢtirilen Ģeyin idrakindedir ve aynı davrandıĢı tekrar ettiğinde aynı ödülün geleceğini ümit ettiği için bir dıĢ uyarıcı tarafından davranıĢı değiĢtirebilmektedir. Ayrıca, Bandura davranıĢların 182 Atkinson vd., Psikolojiye Giriş I, 277. 183 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 218. 58 pekiĢtirilme sonucu değiĢtiği konusunda Skinner ile aynı düĢünceye sahip olsa da neredeyse tüm davranıĢ türlerinin direkt tecrübe edilen pekiĢtirmenin olmadığı zamanlarda da öğrenilebileceğinden bahsetmektedir. Buradan anlaĢılan, insan her daim sadece kendi kendisini pekiĢtirerek değil, diğer insanların davranımlarını ve bu davranımların neticesini gözlemleyerek dolaylı pekiştirmeler aracılığıyla da öğrenmektedir. Bandura, kiĢide, örnekler veya dolaylı pekiĢtirmeler yoluyla diğer insanlarda gözlemlenen ya da insanın bizâtihi kendisinin deneyimlemediği sonuçları, tahmin etme veya değerlendirme kabiliyetinin varlığını kabul etmektedir. Böylelikle insan, denemediği davranıĢların sonuçlarını sadece zihninde tasarlayıp canlandırarak de davranıĢlarını düzenleyebilmektedir. Ġnsanlar, direkt pekiĢtirme yaĢayarak öğrenmeden, baĢka insanları gözlemleyerek yani model alma yoluyla kendi davranıĢını onların davranıĢına benzetme yoluyla öğrenebilmektedir. Skinner‟a göre “pekiĢtireçleri kontrol edebilen davranıĢı da kontrol edebilir” iken Bandura “bir toplumda kimin model olacağını kontrol eden, davranıĢı da kontrol ediyor demektir” görüĢünü 184 savunmaktadır. Görüldüğü üzere Tolman‟ın fareler üzerinde yaptığı deneyde etrafı keĢfederken öğrenmenin gerçekleĢtiğini ortaya koyduğu gibi Bandura da insanların gözlemleyerek öğrendiğini ve öğrendiklerinin çoğunun gözlem yolu ile gerçekleĢtiğini ortaya koymuĢtur. Pek çok “biliĢsel süreci gerektiren gözlemsel öğrenme”, Skinner‟ın “gözlemlenebilir ve biliĢsel olmayan davranıĢlara odaklanma” görüĢünün tam 185 tersidir. DavranıĢçılar, yüksek zihinsel süreçlerin varlığını reddederek insan davranıĢlarını açıklayabilmek için laboratuvar hayvanları üzerinde yapılan çalıĢmalardan elde edilen verilerden yararlanmaktadırlar. Organizmanın çevresiyle bağlantılı olan bütün görülebilir davranıĢlarla ilgilenen davranıĢçılar, genel olarak dinî davranıĢları da diğer davranıĢlar gibi uyarıcılar sonucunda ortaya çıkan fizyolojik tepkinin bir sonucu olarak ele alırlar. Tepki oluĢturan uyarıcıların da çok az bölümü, dinî metafizik etkisiyle 184 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 505. 185 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 223. 59 186 oluĢmaktadır. Böylelikle imge, ruh ve bilinç gibi zihinsel süreçlerin bilimsel olarak incelenebileceğini inkâr eden davranıĢçılık ekolü, davranıĢları dıĢ uyarıcılara verilen tepkiler olarak gördüğü gibi dinî davranıĢları da uyarıcılardan dolayı ortaya çıkan tepkinin sonucu olarak yorumlamıĢlardır. Onlara göre insanın doğuĢtan Tanrı bilgisiyle doğduğu açıklanabilir bir durum değildir. Çocuklarda baĢlayan dinî davranıĢlar, resmi dinî eğitim ve anne babasından edindiği dinî bilgiler ile sosyal baskılardan etkisiyle ortaya çıkmaktadır. DavranıĢçılığın kurucusu J. B. Watson makale ve kitaplarında dinden çok az bahsetmiĢ ve dini, etkileme pozisyonundaki tüm din adamları için kullandığı kavram olan “Ģifa vericilerin” fark ettiği bir kontrol vasıtası; dinî alıĢkanlık sistemini de korku yoluyla kuĢaktan kuĢağa nakledilen öğrenilmiĢ bir davranıĢ olarak 187 görmektedir. Din değiĢtirmeyi açıklamak için yapılan çalıĢmalardaki en önemli isimlerden biri Ġngiliz psikiyatr William Sargant‟tır. Sargant (1957), “Battle for the Mind” (Zihin Mücadelesi) isimli kitabında bahsettiği üzere Pavlov‟un klasik şartlanma kuramını din değiĢtirme fenomenini açıklamak için kullanmıĢtır. Ġster insanda ister hayvanda olsun, beyin Ģiddetli stres altında kaldığında ortaya çıkan davranıĢ değiĢiklikleri bireylerin kalıtsal mizacına ve çevreye kademeli bir uyumla oluĢturduğu koĢullu davranıĢ kalıplarına 188 bağlıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Pavlov, deney köpeklerini bir uyarana karĢı ĢartlandırmıĢ; Ģartlandırdığı bu uyarıcıya yakın bir uyarana karĢı tepki vermemeyi yani ayırt etme refleksini kazandırmıĢtır. Deneyin ilerleyen safhalarında bu iki uyaran arasındaki farkı aĢamalı olarak daha da aza indirgeyen Pavlov, deney köpeklerinin bu ince farkı da ayırt etmesini beklemiĢtir. Bu uygulama esnasında, ayırt etme kapasite 189 eĢiği aĢırı uyarıldığı için deneklerde beklenmeyen tepkiler ortaya çıkmıĢtır. Watson‟a göre bu duruma benzer olarak insanlarda da sonucu din değiĢtirme olan düĢüncel süreçlerde farklılıklara sebep olan tepkiler ortaya çıkabilmektedir. Din değiĢtirme; öfke, 186 Düzgüner, Dine Psikolojik Yaklaşımda Değişimin Dinamikleri, 78. 187 Muammer Cengil, Davranışçılık Ekolünün Dine Yaklaşımı (Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2002), 61. 188 William Sargant, Battle For the Mind: A Physiology of Conversion and Brain-Washing (Newyork: Doubleday&Company, 1957), 92. 189 Robert S. Woodwort - Mary R. Sheehan, Contemporary Schools of Psychology (New York: The Ronald Press Company, 1964), 77. 60 korku, stres gibi duyguların ileri seviyede harekete geçirildiği takdirde bireylerin ortamdan kolay etkilenebilir bir kimse hâline gelmesiyle âni ve dramatik bir tecrübe 190 olarak deneyimlenebilmektedir. 2. Psikodinamik Ekol, Din ve Dinî Değişim 1800’lü yılların bilim dünyasında insan davranıĢlarının bilinç dıĢı güçlerden etkilendiğini öne süren, kiĢilik teorisinin yolunu açan çok önemli yöntem ve kavramlar ortaya çıkmıĢtır. Sigmund Freud, bazı hastalarının fiziksel Ģikâyetlerinin görünürde herhangi bir sebebinin olmadığından ve hastalıklarının sebebinin bilinçdıĢı psikolojik güçlerden kaynaklandığını iddia etmiĢti. Freud’un öncülük ettiği bu yaklaĢım, -onun fizyoloji alanında sürdürdüğü çalıĢmalarından farklı olarak- akıl hastalıklarını hipnoz yöntemi ile tedavi eden nörologlar ile çalıĢmasından sonra klinik gözlemleriyle 191 geliĢtirdiği psikanaliz yöntemi ve kiĢilik geliĢim teorisinden oluĢmaktadır. Aslında psikanaliz, ilk olarak nevrotik rahatsızlıkların serbest çağrışım ve rüya analizi yoluyla sebeplerini bulmaya çalıĢmak için kullanılan psikoterapi tekniğidir. Freud‟un düĢüncelerini geliĢtirerek sistemleĢtirmesi, geliĢtirdiği bu yöntemlerin nasıl ve niçin etkin olduğunu araĢtırması ve teorik temeller üretmesi psikanalizi bir kiĢilik sistemine 192 dönüĢtürmüĢtür. Freud‟un düĢünce sisteminde içgüdüler önemli bir kavramdır. KiĢilik dinamiğini ileri doğru sürükleyen lokomotif faktörleri ve bireyin zihinsel enerji yayan biyolojik güçlerini ifade etmektedir. Bu içgüdüler, bedendeki uyarımın kaynağı ile ilgili olmakla birlikte amaçları cinsellik, yeme ya da içme gibi faaliyetler ile uyarımın yok edilmesi ya 193 194 da azaltılmasıdır. “Fiziksel enerji ile zihinsel betimlemenin bir birleĢimi” olan içgüdüleri Freud, yaşam içgüdüleri ve ölüm içgüdüleri olmak üzere iki kategoriye ayırmıĢtır. YaĢam içgüdüleri; açlık, susuzluk, cinsellik gibi kiĢinin kendisini korumaya 190 Sargant, Battle For the Mind: A Physiology of Conversion and Brain-Washing, 92. 191 Sayar - Dinç, Psikolojiye Giriş, 14. 192 Ali Ayten, Psikoloji ve Din (Ġstanbul: Ġz Yayınları, 2012), 47. 193 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 607. 194 Ian Craib, Psikanaliz Nedir? çev. Ali Kılıçlıoğlu (Ġstanbul: Say Yayınları, 2004), 37. 61 ve insan türünün devamını sağlamaya yönelik faaliyetleri içermekte olmakla birlikte bunlar “libido” yoluyla ortaya konan, yaĢamın devamlılığını sağlayacak yaratıcı güçler ve enerji Ģekilleridir. Ölüm içgüdüsü ise yıkıcı bir güçtür ve intiharda görüldüğü gibi içe yöneliktir. Aynı zamanda saldırganlık ve nefrette görüldüğü gibi dıĢa yönelik de 195 olabilir. YaĢam ve ölüm içgüdüleri birbirine alternatif oluĢturarak biri diğerini harekete geçirir ya da etkisiz bırakır. Her ne kadar üreme içgüdüsü hayatın devamını 196 sağlıyor olsa da ölüm içgüdüsü nedeniyle hiçbir canlı sonsuza dek yaĢayamaz. Freud, ilk çalıĢmalarında psiĢik hayatın iki bölümden oluĢtuğuna dair inancını bilinç ve bilinçaltı kavramları ile ifade etmiĢtir. Buzdağının görünebilen parçasına benzeyen küçük ve önemsiz olan bilinçli bölüm bütün kiĢiliğin görünen fakat yüzeysel yanını temsil etmektedir. Bütün insan davranıĢlarının arkasındaki dürtüsel güç olan içgüdüleri kapsayan bölüm ise geniĢ ve güçlü olan bilinçaltıdır. Ayrıca Freud, bilinç öncesinin de var olduğunu kabul ederek, bu bölümdeki materyallerin aktif olarak bastırılmadığını ve kolaylıkla çağrılabildiğini belirtmiĢtir. Sonraları Freud, bilinç-bilinçaltı ayırımlarını yeniden inceleyerek zihinsel aygıtın yapıları olan id, ego ve süperegoyu ilk kez ortaya 197 koymuĢtur. Böylelikle Freud, zihinsel süreçleri id, ego ve süperego olmak üzere üç bölümde incelemiĢtir. Ġlk bölüm olan id, haz ilkesine göre hareket eder. Ġd, cinsellik ve saldırganlık güdülerine sahip, bebeklik zamanından itibaren geliĢen enerji kaynağıdır. Hazzın peĢinden gitmek ve biyolojik ihtiyaçlarını karĢılamak ister. Ego, id ve süperego arasındaki çatıĢmada arabulucu olan ikinci bölümdür. Ego, gerçeklik ilkesine göre hareket eder. Ġdin isteklerini gerçekleĢtirmenin güvenli ve sosyal olarak gerçekleĢebileceği bir ortam ve süperegonun sınırlamalarına uygun yollar arar. Süperego, erken çocukluk zamanında egodan geliĢir. Ġdin isteklerini kontrol eden koruyucu konumundadır. Süperego, yalnızca insanın davranıĢlarını değil çevresindeki eylemleri de gözetleyerek değerlendiren bir yapıya sahiptir. Süperegonun bilinçli bir parçası olarak vicdan, egoyu denetleyerek yargılayan bir ahlak savunucusudur. Örneğin, 195 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 607. 196 Calvin Hall, Freudyen Psikolojiye Giriş, çev. Ersan Devrim (Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 1999), 70- 73. 197 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 608. 62 suçluluk duygusu ego ile süperego arasındaki tartıĢmadan doğmaktadır. Bir insanın 198 kiĢilik yapısı ise bu üç unsurdan hangisinin baskın olduğuna göre değiĢmektedir. Anksiyete, egonun tehdit edildiğinin ikazıdır. Anksiyete, dünyadaki gerçek tehlikelerin korkusundan kaynaklanan nesnel anksiyete ve bu anksiyeteden meydana gelen nörotik anksiyete ve ahlâkî anksiyete olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu durum, insan davranıĢlarında gerilime neden olur ve bireyin anksiyetenin verdiği bu gerilim hâlini azaltmaya motive eden bir güç iĢlevi görür. Freud, egonun anksiyeteye karĢı bazı koruyucu savunma geliĢtirdiğini öne sürmüĢtür. Bu savunma mekanizmaları, var olan 199 Ģeylerin bilinçaltında gerçek anlamından uzaklaĢtırılması ve karĢı koyulmasıdır. Tablo 3: Freud‟un Sisteminde Savunma Mekanizmaları Travmatik bir olayı veya bir dıĢ tehdidi yalanlamaktır. Örneğin, Ġnkâr ölümcül hastalığı olan birisinin ölümün yakınlığını inkâr etmesi gibi. Id‟den gelen içgüdüleri tehdit edici veya o an mevcut olmayan bir Yön DeğiĢtirme nesneden daha uygun bir nesneye yöneltmektir. Örneğin, birisinin düĢmanlık duygularını patronundan çocuğuna yöneltmesi gibi. Rahatsız edici bir güdüyü bir baĢkasına atfetmektir. Örneğin; aslında Yansıtma sizin profesörden değil, onun sizden nefret ettiğini söylemek gibi. Bir davranıĢı daha kabul edilebilir ve daha az tehdit edici hâle getirmek Mantığa Bürüme amacıyla yeniden yorumlamaktır. Örneğin, birisinin atılmıĢ olduğu iĢinin gerçekte hiç de iyi bir iĢ olmadığını ileri sürmesi gibi. KiĢinin rahatsız edici güdüsünü, tam tersini ifade ederek saklamasıdır. KarĢıt Tepki Örneğin; cinsel arzularından rahatsız olan birisinin pornografi karĢıtı GeliĢtirme hâline gelmesi gibi. KiĢinin, hayatının daha az rahatsız edici ve daha az düĢ kırıklıklarının Gerileme yaĢandığı dönemlerine geri dönmesi ve o güvenli dönemin özelliği olan çocuksu ve bağımlı davranıĢları sergilemesidir. Anksiyeteye sebep olan herhangi bir Ģeyin varlığını inkâr etmek, bir Bastırma baĢka deyiĢle, rahatsızlık verici algı ve anıların bir kısmını bilinçten uzaklaĢtırmaktır. Ġd‟den gelen dürtüleri ve içgüdüsel enerjiyi sosyal olarak kabul edilebilir davranıĢlara yöneltmek yoluyla değiĢtirmektir. Örneğin, Yüceltme cinsel enerjiyi sanatsal olarak yaratıcılığı olan davranıĢlara dönüĢtürmek gibi. Kaynak: Schultz - Schultz, Modern Psikolojinin Tarihi, 611. 198 Hall, Freudyen Psikolojiye Giriş, 29. 199 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 611. 63 Bunlara ek olarak, özdeşim kurma mekanizmasında kiĢi anksiyeteye neden olan durum ile karĢılaĢtığında takdir edilen ve güçlü görülen birisi gibi davranır, o kiĢiyi taklit eder. Bastırma, anksiyeteyi tetikleyen dürtü veya düĢüncenin bilinçten çıkarılmasıdır. Saplanma mekanizmasında ise kiĢinin geliĢiminin sonraki aĢamanın anksiyete 200 duygusuyla dolu olmasından dolayı ilk geliĢim evrelerinden birinde kalmasıdır. Freud‟a göre kiĢilik, beĢ psikoseksüel aĢamadan geçer ve bu aĢamaların her biri çocuğun istekleri ve bu istekleri gerçekleĢtiren ebeveyni arasındaki çatıĢmalarla baĢa çıkmayı öğrenme Ģekli ile geliĢir. Bu süreçte, ilk üç aĢamadan herhangi birinde çocuğun isteklerinin tatmin edilmesi ya da tatmin edilmemesi hatta çok aĢırı tatmin edilmesi bireyin herhangi bir psikoseksüel aĢamaya saplanmasına sebep olur. Bu durum, çocuğun ilerideki duygu ve davranıĢlarında bozukluğa yol açar ya da çocuğun kiĢiliğinin geliĢimini tamamlamasına engel olur. AnlaĢıldığı üzere bu ilk beĢ yıl kiĢilik geliĢimi açısından en önemli yıllardır ve bu aĢamalar ile bireyin ilerleyen yıllardaki kiĢiliği, sosyal ve duygusal problemleri birbiriyle iliĢkilidir. ġimdi bu aĢamalara bir göz atalım: Oral Dönem: Erken bebeklik olan bu dönem hayatın ilk 18 ayını kapsamaktadır. Bu dönemde bebek ağız yoluyla keyif alır. Bu döneme saplanan kiĢi fazla yemek yiyerek, sigara içerek, böbürlenerek oral tatmin aramaya devam eder. Anal Dönem: Geç bebeklik olan bu dönem 1.5-3 yaĢ arasındadır. Tuvalet eğitimi bu yaĢ aralığında gerçekleĢtiği için keyif alma güdüsü anüse ve onun çıkarma iĢlevine odaklanır. Tutma ve çıkarma davranıĢlarındaki saplantı ilerleyen yaĢlarda kendini fazla tertipli, cimri, cömert ya da pasaklı biri olma ile kendini gösterir. Fallik Dönem: 3-6 yaĢ arasını kapsayan erken çocukluk dönemidir. Çocuğun keyif alma güdüsü genital bölgededir. Bu aĢamada kız çocuklarında farklı, erkek çocuklarında farklı sorunlara yol açan oedipus kompleksi meydana gelir. Çocuğun karĢı cinsten 200 Schultz - Schultz, Modern Psikolojinin Tarihi, 611. 64 ebeveyne olan ilgisi artar. Erkek çocuğu; annesine karĢı cinsel hisler geliĢtirir ve babasına karĢı kıskançlık, nefret gibi duygular besler. Çocuk bu duygularının üstesinden babasıyla özdeĢim kurarak gelir. Kız çocuğu ise bir penise sahip olmadığını fark ettiğinde Freud‟un penis kıskançlığı olarak adlandırdığı eksikliği fark eder ve bu durumun üstesinden annesiyle özdeĢim kurarak gelir. Bu kompleks elektra kompleksi olarak da adlandırılır. Gizil Dönem: 6. yaĢtan baĢlayarak ergenliğe kadar devam eden orta ve geç çocukluk dönemidir. Bu dönemde çocuk cinsel dürtülerini bastırır, cinsellik dıĢı faaliyetlerde 201 bulunarak sosyal ve entelektüel becerilerini geliĢtirmeye gayret eder. Genital Dönem: Ergenlikte baĢlayarak yetiĢkinlik boyunca devam eden genital dönemde birey aile bağımlılığından uzaklaĢır ve çevreyle olgun iliĢkiler geliĢtirmeyi 202 öğrenir. Freud‟a göre birey eğer ilk üç aĢamadaki çatıĢmalarının üstesinden baĢarılı 203 bir Ģekilde gelmiĢse yetiĢkinlik döneminde sağlıklı ve olgun iliĢkiler kurar. Jung, psikanalizde Freud‟tan sonra gelen en önemli isimdir. O, baĢlangıçta psikanalize ilgi duysa da bir süre sonra kendi sistemini kurmuĢtur. Freud, libidoyu cinsel ağırlıklı bir kavram olarak nitelemiĢ fakat Jung libidoyu “genelleĢtirilmiĢ bir hayat enerjisi” olarak ele almıĢtır. Jung ve Freud‟un ayrıldıkları diğer nokta, bireyin kiĢiliğini etkileyen güçlerin yönüyle ilgilidir. Jung, bireyi Freud gibi çocukluk yaĢantılarının bir kurbanı olarak görmemiĢ, bireyin geçmiĢi kadar geleceğe yönelik hedefleri, ümitleri ve tutkuları tarafından Ģekillendirildiğine inanmıĢtır. Ayrıldıkları üçüncü nokta ise Jung, bilinçaltına Freud‟tan daha fazla vurgu yapmıĢtır. Jung, bilinçaltının yanında bilincin ikincil bir değere sahip olduğunu kabul etmektedir. Bundan dolayı psiĢe terimini üç seviyeden oluĢtuğu söylenen zihinle ilgili olarak kullanmıĢtır: Bilinç, kiĢisel bilinçaltı ve kollektif bilinçaltı. PsiĢe, bir adaya benzetilecek olursa eğer adanın görülebilen kısmı bilinç (unconsccious), görülebilen parçadan daha büyük olan ve su altında kaldığı için 201 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 438-439. 202 Köse - Ayten, Din Psikolojisi, 30. 203 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 439. 65 görülemeyen kısımlar ise kiĢisel bilinçaltı ve kolektif bilinçaltıdır. KiĢisel bilinçaltı (personal unconscious) anılardan, dürtülerden, arzulardan ve bireyin hayatında bastırmıĢ ve unutmuĢ olduğu tecrübelerden oluĢmaktadır. KiĢisel bilinçaltının altında ise psiĢenin en derin seviyesi olan kolektif bilinçaltı (collective unconscious) bulunmaktadır. Bu kısım, birey tarafından bilinmez ve tüm nesillerin birikimli deneyimlerini kapsamaktadır. Arketipler, kolektif bilinçteki kalıtsal eğilimlerdir ve kiĢiyi benzer durumlarla karĢılaĢan ataları ile benzer Ģekilde davranmasını hazırlayan zihinsel 204 deneyimlerin daha önceden var olan belirleyicileridir. Jung‟a göre kolektif bilinç dıĢındaki arketipler, bireylerin eylemlerinde izleyeceği yolu 205 gösterir ve insanın kaderini tayin edicidir. Jung‟un sistemindeki “tamlık, birlik ve bütünlük arketipi” olan benlik (self) bireyleĢme sürecininin amacının sembolüdür. Jung‟a göre din ve bireyleĢme dinî uyanıĢ isteği, ruhsal bütünlük veya benlik isteğiyle aynı olması bakımından ortak hedefe sahiptir. Her ikisi de “yeniden doğuĢ” olarak 206 deneyimlenen psikolojik bütünlük ile ilgili ortak amaca sahiptirler. Freud, din ile ilgili görüĢlerini ilk olarak “Obsessive Acts and Religious Practices” (Saplantılı DavranıĢlar ve Dinî Ġbadetler) isimli makalesinde ele alarak ibadetler ve 207 nörotik davranıĢlar arasında kurmuĢ olduğu benzerliklere yer vermiĢtir. Freud, dinin hakikati ile ilgilenmemiĢ, onu psikodinamik teori kapsamında indirgemeci bir yaklaĢımla değerlendirmiĢtir. Bununla birlikte kitaplarında dinin saplantılı obsesyon, çocukluk arzularının tatmini ve bazen de bir yanılsama (illusion) olduğunu 208 belirtmiĢtir. Freud‟un, din üzerine yazdığı en önemli eseri Totem ve Tabu‟da dinin ilkel kaynaklarını belirlemeye çalıĢmıĢtır. Psikanalizin, nevroz rahatsızlığı olan insanların psikolojilerinin bulguları ile antropolojinin ilkel insanlardan elde ettiği bulgular arasında benzerlikler 204 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 644-646. 205 Ayten, Psikoloji ve Din, 87. 206 James Forsyth, Psikolojik Din Kuramları, çev. Metin Güven vd., ed. Mustafa Ulu (Kayseri: Kimlik Yayınları, 2017), 107. 207 Sigmund Freud, Dinin Kökenleri, çev. Selçuk Budak (Ġstanbul: Öteki Yayınları, 2006), 27. 208 Ayten, Psikoloji ve Din, 53. 66 209 olduğunu görerek insanlığın ortak bir “totemik” süreçten geçtiğini iddia etmiĢtir. Antropolojinin bulgularından faydalanarak kabilelerin tecrübelerini incelemiĢ ve görüĢlerini ortaya koymuĢtur. Ona göre sanatın ve edebiyatın kaynağında olduğu gibi dinî tecrübelerin kaynağında da oedipus kompleksi vardır. Bu ilkel kabileler güçlü ve gücüyle her istediğini gerçekleĢtiren, kabiledeki tüm kadınlara sahip olan bir babanın hâkimiyeti altında gruplara ayrılmıĢ bir Ģekilde yaĢarlar. Babanın hâkimiyeti zayıfladığında oğullar kendilerini cinsel yönden engelleyen babalarını onun yerine geçmek istedikleri için öldürürler. Babalarını öldürdükleri için piĢmanlık duyan oğullar aynı olayın kendi baĢlarına gelmemesi için öldürmeyi ve aynı aileden kadınlarla evlenmelerini yasaklamıĢlardır. Zamanla klanlar halinde yaĢamaya baĢlayan oğullar güçlü bir hayvanı babanın yerine totem olarak belirler. Yıllar geçtikçe totem babanın yerini almaktan çıkar ve Tanrının prototipi haline gelmiĢtir. Freud‟a göre babanın yerine konulan güçlü ve korkulan bir hayvanı totem olarak belirleyip o toteme tapınma ve anma törenleri düzenleme gibi kuralları bulunan totemizm insanlığın ilk dinidir. Ona göre totemizmdeki öldürmeme ve anneye sahip olma tabuları Oedipal arzuya karĢılık 210 gelmektedir. Freud‟a göre din, insanın kendi dıĢındaki tabiat güçlerine ve kendi iç güdülerine karĢı çaresizliğinden kaynaklanmıĢtır. Ġnsan tehlikeli, müdahale edilemeyen ve anlaĢılması imkânsız olan güçler karĢısında anılarına döner ve çocukluğundaki bilgeliğin, 211 düĢüncenin ve gücün simgesi olan babasına, korunma duygusuna sarınır. AnlaĢıldığı üzere insan; korku, çaresiz kalınan olaylar, olumsuz duygular, felaketlerle baĢa çıkabilmek için güçlü bir baba figürüne ihtiyaç duyar ve bu ihtiyaç zamanla Tanrı arzusunu meydana getirir. Tanrı, insanın ona atfettiği bir imajdır. Ona göre insan, oedipus kompleksli çocukluğundan çıkana kadar bir Tanrı yanılsamasına sahip olmaya 212 devam edecek ve bu durumdan da ancak bilim ile kurtulacaktır. 209 Ali Köse, Freud ve Din (Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 2011), 83. 210 Ayten, Psikoloji ve Din, 56. 211 Fromm, Psikanaliz ve Din, 22. 212 Köse, Freud ve Din, 120-131. 67 Freud, çocuğun dinî inanç ve pratiklerinde anne ve baba ile olan iliĢkisinin önemli bir etkisi olduğunu savunmaktadır. O, din değiĢtirmeyi de psikodinamik bir yaklaĢımla ele almaktadır. Bu yaklaĢım, âni ve dramatik olarak gerçekleĢen din değiĢtirme deneyiminin anlaĢılmasında çocuğun anne, baba veya bakıcısına yönelik sahip olduğu 213 yoğun duygusal bağlanmanın olasılığını göz önünde bulundurur. Freud, din değiĢtirme ile ilgili yazısını Amerikalı genç bir doktorun mezun olacağı sene yaĢadığı dinî değiĢim deneyiminden dolayı kaleme almıĢtır: “Genç doktor, bir öğleden sonra kadavra odasından geçerken tatlı yüzlü ihtiyar bir kadının cesedinin kadavra odasına doğru götürüldüğünü gördüm. Bu görüntü bende öyle bir etki bıraktı ki „Tanrı yoktur, eğer olsaydı, bu tatlı yaşlı kadının kadavra odasına götürülmesine izin vermezdi!‟ dedim. O öğleden sonra eve döndüğümde kadavra odasındaki manzarayı gördüğümde hissettiğim duygu, kiliseye gitmeyi bırakmama neden olmuĢtu. Ben bu konuyu düĢünürken bir ses ruhuma „Atacağım adımı düĢünmeliyim.‟ diye seslendi. Ruhum bu iç sese, “Hıristiyanlığın gerçek ve Ġncil‟in Tanrı sözü olduğunu kesin olarak bilseydim, o zaman onu kabul ederdim.‟ diyerek yanıt verdi. Sonraki birkaç gün içinde Tanrı; Kutsal kitabın kendi sözü olduğunu, Ġsa Mesih hakkındaki öğretilerin doğru ve Ġsa‟nın tek umuduğumuz olduğunu bana bildirdi. Bu olayı düĢünürken kendisini uyaran ve attığı bu adımı tekrar gözden geçirmesini söyleyen bir ses duyar. Böyle açık bir vahiyden sonra Ġncil‟i Tanrı‟nın sözü ve Ġsa Mesih‟i kurtarıcım olarak kabul ettim” Freud‟a göre bu deneyim Oedipal durumla bağlantılıdır. Ona göre kadavra odasına götürülen kadının cesedinin görüntüsü genç adama annesini hatırlatmıĢtır. Bu durum genç adamın içinde Oedipus kompleksten doğan annesine karĢı bir özlem uyandırmıĢ ve babasına karĢı öfke duygusunu açığa çıkarmıĢtır. Genç adamın Baba ve Tanrı hakkındaki fikirleri henüz geniĢ ölçüde ayrılmamıĢtır. Öyle ki babasını yok etme arzusu bilinçli olmayarak Tanrı‟nın varlığından Ģüphe duyma Ģeklinde ortaya çıkmıĢ ve annesi yerine koyduğu kadına yapılan kötü muameleye Tanrı‟nın izin vermesi sebebiyle 213 Benjamin-Beit Hallahmi - Michael Argyle, The Psychology of Religious Behavior, Belief and Experience (London and New York: Routledge 1997), 117. 68 öfkesini haklı çıkarmıĢtır. Bu süreçten sonra kiĢinin içsel dünyasındaki çatıĢma kendisini iç sesler olarak ortaya çıkarmıĢ ve mücadelenin sonunda Oedipus kompleksinin kaderi tarafından önceden belirlenmiĢ bir sonuca ulaĢmıĢtır: Baba Tanrı‟nın iradesine tam teslimiyet. Böylece genç adam inanmıĢ ve her Ģeyi kabul etmiĢtir 214 Köse bu deneyim ile ilgili Ģu yorumu yapmıĢtır: “Freud‟a göre bu tür dinî duygular anneyi babadan kurtarmaya yönelik yeniden uyanmıĢ Oedipal arzuların bilinçli yansımaları olduğu müddetçe, bunlar kiĢiye aĢırı endiĢe yükler ve bu endiĢe uzun süre varlığını sürdüremez. Bu yoğun endiĢe (veya hafakan) genç adamın babasının misillemede bulunacağı Ģeklindeki çocukça korkusundan kaynaklanır ve endiĢe „Tanrı‟ya karĢı koyma!‟ Ģeklinde uyarılar yapan iç sesler hâlinde kendisini sergiler. Oedipal evrede çocuğun babaya karĢı yürüttüğü mücadele zaten erkek çocuğun babasına teslim olması ile çözülmüĢtür. Dinî Ģüphelerle din sahasına transfer edilen bu yeni dürtü de Oedipal durumun bir tekrarıdır ve nihayette aynı Ģekilde sonuçlanmıĢtır. ġüpheler Tanrı‟ya karĢı gelinmemesi konusunda iç seslerle bastırılmıĢ ve genç doktor çocukluğunun dinî öğretilerini kabul etmeye, Tanrı‟nın emrine girmeye mecbur kalmıĢtır. Dolayısıyla Freud, „conversion‟u endiĢeyi azaltmak için kullanılan bir savunma mekanizması olarak görür. Bu süreçte hayalî bir babaya tümüyle teslim olma duygusu babaya karĢı bilinçsiz olan öfkenin yerini alır. ġüpheler ve ardından gelen değiĢmeler ikinci dereceden olaylardır, geçmiĢten gelen ihtiyaçların yan ürünüdür. Dolayısıyla conversion, yetiĢkinlikte tekrar ortaya çıkan, çocuklukta babaya olan öfke ile ondan gelmesi beklenen misilleme arasında oluĢan çatıĢmalardan doğan endiĢeyi kontrol etme teĢebbüsüdür. Kısacası, Freud‟un teorisine göre insanın tanrı anlayıĢı ile baba anlayıĢı birbiriyle bağlantılı olduğundan daha önce tecrübe edilen öfke ve isyan bu defa ateist bir Ģekil almaktadır. Fakat her Ģeye kâdir olan Tanrı korkusuyla 215 kiĢi inanca dönmesi gerektiği hissine kapılır.” Jung, bilimsel bir tavır takınan psikoloğun, ebedî ve biricik hakikati iddia eden her türlü inancı bir kenara bırakarak dinî problemin insanî yanına gözlerini çevirmesi gerektiğini 214 Sigmund Freud, “A Religious Experience”, The Standard Edition of the Complete Psychological Work of S. Freud, ed. James Stracey (London: The Hogarth Press, 1961), 169-172. 215 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 75. 69 söylemiĢtir. Ona göre, psikolog inançların ne yaptığı ile değil, özgün dinî deneyimler ile ilgilenmelidir. Bu bağlamda Jung, Psikanaliz ve Din adlı kitabında dini bir zihin durumu olarak tanımlamıĢtır.: “Bana göre din, „religio‟ kavramının orijinal kullanımı ile mütekabiliyet arz eder bir biçimde formüle edilebilen insan zihninin biricik tutumudur. ġöyle ki, „güçler‟ olarak anlaĢılan ruhlar, Ģeytanlar, tanrılar, yasalar, idealar, idealler veyahut da her ne ad verirse versin insanın dünyasında ciddiye alacağı kadar önemsediği güçlü, tehlikeli, yardımcı ya da kendini feda edercesine seveceği ve tapacağı kadar da anlamlı ve güzel bulduğu Ģeylerin, muayyen dinamik etmenlerin dikkatli bir 216 gözlemi ve hesaba katılmasıdır.” Ardından din değiĢtirme ile ilgili din kavramından, kutsalın deneyimiyle değiĢen bir bilince mahsus tutumu Ģekillendiren Ģey olarak bahsetmiĢtir: “Din terimi ile itikadı kastetmediğimi açıklığa kavuĢturmak istiyorum. Bununla beraber Ģurası bir gerçektir ki bütün itikatlar bir yandan numinosum deneyimine dayalı öte yandan da, pistis‟e yani, sadakate ve güven ile numinous‟un belirli deneyimlerinden sonra bilinçteki değiĢimlere gösterilen güven ve itimada bağlıdır: Paul‟un din değiĢtirmesi bunun canlı bir örneğidir. „Din‟ terimi, denilebilir ki, numinosum deneyimiyle değiĢebilen bilince mahsus tutumu Ģekillendiren Ģeydir.” Jung, bilinç ile bilinç dıĢı arasında bir gerilimin var olduğunu kabul etmekle birlikte bilinç dıĢının ifade edilmesinde farklı bir yol izlemektedir. Freud‟a göre bilinç dıĢı, bireysel ve içgüdüseldir. Jung‟a göre bilinç dıĢı; anıların ve iliĢkilerin bastırılmıĢ olduğu, duyguların bulunduğu kiĢisel bilinç dıĢı ve onun da derininde insanlığın aynı psiĢik tarihî deposu olan kolektif bilinç dıĢının var olduğu iki bölümden 217 oluĢmaktadır. Jung, dinden kolektif bilinçdıĢına ait bir olgu olarak bahsetmektedir. Bireysel dinin öznel biçimlerini ise bütün insanlığın din biçimlerinde görüldüğü gibi kolektif bilinç dıĢındaki dünyevi ve uzamsal dıĢavurumları olarak değerlendirmektedir. 216 Carl Gustav Jung, Din ve Psikoloji, çev. Cengiz ġiĢman (Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 1993), 20. 217 Ayten, Psikoloji ve Din, 76. 70 Jung‟a göre, din değiĢtirme gibi derunî tecrübeler, bireyi “bireysel tecrübeyi sürekli etkileyen ve büyük bir depo olan atasal tecrübe birikimiyle karĢılaĢtırmaktadır.” Jung‟a göre din, insanın yüzyıllarca kolektif bilinç dıĢında gizlediği en ulvî insanlık birikimine açılan bir geçittir. Din ise arketipler vasıtasıyla bilincin ötesinde bir maksat ve bakıĢ ile 218 bireyin ruhundaki derinliklerini görünür hale getirir. Ayrıca Freud‟un yaĢamın maksadını ihmal ederek bilinçaltı dürtülere odaklanmasına 219 karĢılık “kendini gerçekleĢtirme” kavramını ilk kez Jung kullanmıĢtır. Bireyleşme (individuation) ile aynı anlamda kullanılan bu kavram, kiĢiliğin dengeye ve bütünlüğe yönelik geliĢimini ifade etmektedir. BireyleĢme, tek tek bireylerin geliĢmesini ve özelleĢmesini hedefleyen genel bir sürece iĢaret etmektedir. Jung, bireyleĢme sürecini, karĢıt ve tamamlayıcı nitelikleri barındırması açısından iki hayat evresine bağlı olarak iki aĢama halinde ele almaktadır. Ġlk aĢama, hayatın ilk yarısını oluĢturmaktadır. Bedensel gücün yaĢ ilerledikçe arttığı ve buna paralel olarak yetiĢkin hayatına hazırlığın devam ettiği ‚ “biyolojik yönelimli” bir süreçtir. Bu süreçte benliğin inĢası, dıĢ dünya ile iletiĢim, kiĢilik tipinin oluĢumu, ben ve personanın geliĢimini ifade etmektedir. Ġkinci aĢama ise, içgüdülerin toplumsal değerlere göre düzenlendiği, kültürün içselleĢtirdiği ve toplumsal rollerin ön plana çıktığı “kültür yönelimli” olan süreçtir. Ġkinci aĢama, bireyin iç dünyasına, kozmik gerçekliğe yolculuğunu zorunlu kılar ve hayatın anlamına ulaĢmayı ifade etmektedir. Jung bu süreci, insanın, hayatın ilk yarısından bizzat kendi olduğu ikinci yarısına geçiĢini, tabiattan kültüre; içgüdüden 220 mâneviyata evrilmesi olarak tanımlamaktadır. Birey bu süreci tamamlayabilmek için, bilinç dıĢındaki dinî iĢlevlerle de karĢı karĢıya gelir. Bu karĢılaĢma ile gücünü inançtan alan ve doğrudan tecrübe edilen sarsılmaz bir bilgiye ulaĢır. KiĢiliğinde sağlam bir dönüĢüm meydana getiren bu sürecin sonunda dinlerin öğretilerinde yer alan ve ideal olarak gördüğü değerlere ulaĢır. KiĢinin 35-40 yaĢ ve sonrası kendisine yönelmesi 218 Ayten, Din Psikolojisi, 73. 219 Abdülkerim Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din: Logoterapik Bir Araştırma (Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 2018), 52. 220 Abdülkerim Bahadır, Jung ve Din (Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 2007), 158-164. 71 tamamıyla insan psiĢesinde olup biten bir süreçtir. Jung‟a göre bu süreç her ne kadar 221 hem içerik hem sonuç itibariyle dinî olsa da aĢkın bir yönü yoktur. Ortaya koyduğu geliĢim kuramları genel kabul gören modern psikanalist Erik Erikson ise çocukluk döneminin önemli olduğunu söyleyen Freudyen görüĢü kabul eder ve diğer dönemlerin de geliĢim önemine sahip olduğunu belirtir. KiĢilik oluĢumu, çocukluk döneminden baĢlayarak ergenlik, yetiĢkinlik ve yaĢlılık dönemlerinde oluĢan birbirini karĢılıklı olarak etkilemesiyle Ģekillenir. GeliĢtirdiği sekiz evreli kiĢilik modelinde, her evre kendine özel bir psikodinamik gerilime ve bu gerilimi ortadan kaldıracak bir 222 değerin ürettiği çözüme sahiptir. Erikson‟un epigenetik Ģema adını verdiği tablo aĢağıdaki gibidir: Tablo 4: Erikson‟un Epigenetik Şeması Kazanılan Evre KarmaĢa Değer 1.Oral-Duyusal (yaklaĢık 1 yaĢ) Temel güvene karĢı güvensizlik Umut 2.Anal-kassal (2-3 yaĢ) Özerkliğe karĢı utanç ve Ģüphe Ġrade 3.ÜreyiĢsel-devimsel (4-5 yaĢ) GiriĢime karĢı aĢağılık/suçluluk Amaç duygusu 4.Latens (gizil) (6-11 yaĢ) Gayrete karĢı kararsızlık YarıĢ 5.Ergenlik (12-19 yaĢ) Kimliğe karĢı kimlik bocalaması Sadakat 6.Ġlk yetiĢkinlik (2—35 yaĢ) Yakınlığa karĢı uzaklık Sevgi 7.YetiĢkinlik (35-60 yaĢ) Üretkenliğe karĢı durgunluk Ġlgi 8.YaĢlılık (Olgunluk) (60+ yaĢ) Benlik bütünlüğüne karĢı umutsuzluk Bilgelik Kaynak: C. Daniel Batson vd., Din ve Birey, çev. Ali KuĢat - Abdulvahap TaĢtan (Kayseri: Kimlik Yayınları, 2017), 79; Ayten, Din Psikolojisi, 82. Önceki bölümüzde bahsettiğimiz üzere ilk dönem psikologlar dinî değiĢim hadisenin 14-15 yaĢlarındaki gençlerin tipik bir tecrübesi olarak görmüĢlerdir. Erikson, ergenlik dönemine fazlasıyla önem vermiĢtir. Ergen, kimlik bulma ve kimlik bunalımı 221 Ayten, Psikoloji ve Din, 79. 222 Ayten, Din Psikolojisi, 82. 72 mücadelesi içerisindedir. Kim olduğunu keĢfeden ergenin ideolojik görüĢlere sadakat kapasitesi kendisini gösterir. Bu aĢamada, bu zamana kadar edinilen dinî inançlardan 223 Ģüphe etme, farklı inançları benimseme ortaya çıkar. Bu dönemde ergen kendisine “Ben kimim? Hayatımın amacı nedir? Diğerleriyle iliĢkim nasıl olmalıdır? Ölümle nasıl 224 baĢ edebilirim?” gibi sorular yöneltir. Bu hususta din, genç bireyin varoluĢsal sorunlarıyla baĢa çıkmada yardımcı bir rol üstlenir. DeğiĢim ergenin, grup ya da toplum içinde kendini keĢfetmesine yardımcı olur. Bununla birlikte kimlik krizi ya da ideolojik karmaĢa esnasında bireye genel bir bakıĢ açısı, yön, gaye ve bireysel bütünlük kazandırabilir. Bu evrede değerler ve dinî konularda kararsız kalan genç yetiĢkin, moratoryum (geciktirme) sürecine girebilir. Böyle bir sürecin sonunda da genç yetiĢkin 225 dinî değiĢim tecrübesini deneyimleyebilir ve kimlik kazanabilir. 3. Hümanist Psikoloji, Din ve Dinî Değişim 1960‟ların ilk yıllarında Amerika‟da üçüncü güç veya hümanistik psikoloji olarak bilinen bir hareket geliĢmeye baĢlamıĢtır. Hümanist psikolojinin kurucusu önceleri davranıĢçı olan Abraham Maslow‟dur. Ancak yaĢadığı bazı kiĢisel deneyimlerinin bir sonucu olarak davranıĢçılığın insanı çok sınırlı bir açıdan ele aldığını fark ederek insanı sadece davranıĢlarını inceleyerek anlamanın mümkün olmadığını ve onu anlayabilmek için içgözlem yöntemi ile iç yapısını bilmek gerektiğini savunmuĢtur. Hümanist psikolojisinin ana temaları aĢağıdaki gibidir: a) Ġnsan koĢulları ile ilgili tüm etkenlerin incelenmesi, b) Özgür iradeye ve bireyin yaratıcı gücüne yoğunlaĢılması, c) Ġnsan tabiatının bütün olduğuna inanılması, d) Bilinç tecrübeleri ile yakından ilginilmesi226 223 Ayten, Din Psikolojisi, 83. 224 Batson vd., Din ve Birey, 91. 225 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 93-94. 226 Sayar - Dinç, Psikolojiye Giriş, 15-16. 73 Hümanist yaklaĢım, psikologların sadece ruhsal hastalıklar üzerine yoğunlaĢmasını eleĢtirmiĢ, neĢeli olma, hoĢnutluk, coĢku, Ģefkat ve cömertlik gibi niteliklerini önemsemeyerek insanın sahip olduğu erdem ve gücü görmezden geldiklerini öne sürmüĢlerdir. Bundan dolayı hümanist psikoloji, psikologların insan doğasının ihmal ettikleri yönleri üzerinde araĢtırmalar yapmaya niyetlenmiĢtir. Hümanist Psikolojinin manevî babası olan Maslow, insanın ulaĢabileceği en büyük baĢarıları incelemek istemiĢ ve bundan dolayı psikolojik açıdan iyi durumda olduğu gözlemlenen küçük bir grup insanla çalıĢarak onların normal ya da ortalama ruh sağlığına sahip insanlardan hangi açılardan ayrıldığını ortaya koymaya çalıĢmıĢtır. Maslow‟a göre bireylerde kendini gerçekleştirme (self-actualization) doğuĢtan sahip oldukları bir yönelimdir. Bu durum, insan en önemli gereksinimlerinden biridir . Ġnsanın kabiliyet ve henüz varlığı ortaya çıkmamıĢ olan yönünün geliĢmesini sağlayarak gerçekleĢtirmesini kapsamaktadır. Maslow, insanın sırasıyla doyurulması gereken ihtiyaçlarını fiziksel, güvenlik, ait olma ve sevgi, saygı ve kendini gerçekleĢtirme ihtiyaçları olarak önermiĢtir. Bireyin kendini gerçekleĢtirebilmesi için en alt seviyedeki ihtiyaçlarını karĢılamıĢ olması gerekmektedir. Böylece tatmin edilen her bir ihtiyaç kendisinden bir yukarıda bulunan diğer ihtiyacı 227 harekete geçirmektedir. Ancak üst düzeydeki ihtiyaçların hissedilmesi ve doyurulması için alt düzeydeki ihtiyaçların tamamen karĢılanmıĢ olmasına gerek yoktur. Bu ihtiyaçların belli ölçüde doyurulmasıyla ancak üst düzey ihtiyaçlar ortaya çıkabilir 228 ve doyurulabilmektedir. Her insanda doğuĢtan var olan bütünlük arzusu, insandaki tüm yetenek ve nitelikleri aktif olarak kullanmayı ve potansiyelini geliĢtirerek gerçekleĢtirmeyi kapsamaktadır. Her ne kadar tüm insanlarda doğuĢtan sağlıklı olmaya ve potansiyellerini gerçekleĢtirmeye yönelik “aktif bir irade” ve “dürtü” var ise de her insan kendini 227 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 670-673. 228 Banu Yazgan Ġnanç - Esef Ercüment Yerlikaya, Kişilik Kuramları (Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 2010), 306. 74 229 yeterince geliĢtirip gerçekleĢtiremez. Bundan dolayı birçok insan için kendini 230 gerçekleĢtirme bir arayıĢ, hasret ve henüz kazanılmamıĢ bir evredir. Maslow‟a göre kendini gerçekleĢtirmiĢ bireyde Ģu temel nitelikler vardır: 1) Gerçeği olduğu gibi kabul edebilme özellikleri vardır. 2) Kendisini, baĢkalarını ve doğayı olduğu gibi kabul edebilirler ve insanın zayıf yönlerine karĢı daha toleranslıdırlar. 3) DavranıĢlarında içten, sade ve doğaldırlar. 4) Kendi hayatları dıĢındaki problemler de ilgilenirler. 5) Yalnız yaĢamayı ve özel yaĢamı severler. 6) Çevreye karĢı daha az bağımlı ve büyük ölçüde bağımsızdırlar. 7) Hayatlarındaki güzellikleri hayranlıkla değerlendirme duyguları diridir. Günlük hayat içerisinde heyecan veren Ģeyler bulabilirler. 8) Bütün insanlıkla güçlü bir empati kurabilirler. 9) KiĢisel iliĢkilerinde, egolarının sınırlarını aĢabildikleri için insanlarla daha rahat ve sağlıklı iletiĢim içerisindedir. 10) Az sayıda ama derin ve doyurucu arkadaĢlıkları vardır. 11) Irk, dil, etnik grup, sınıf ayrımı yapmadan insanlarla arkadaĢ olabilirler. 12) Kuvvetli ahlâkî standartları vardır ve iyi ve kötü, doğru ve yanlıĢı ayırt etmekte zorluk yaĢamazlar. 13) Çocuklar gibi saf bir yaratıcılığa sahiptirler. 14) Belli bir hususta amaç ile ona götüren aracı ayırt edebilirler. 229 Ayten, Psikoloji ve Din, 124-129. 230 Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, çev. Okhan Gündüz (Ġstanbul: KuraldıĢı Yayıncılık, 2001), 170. 75 15) ArkadaĢça ve felsefî mizah anlayıĢları vardır. 231 16) Doruk deneyimler yaĢarlar. Kendini gerçekleĢtiren bireylerin özelliklerinden biri de yukarıda görüldüğü üzere doruk deneyim (peak experience)lerdir. Bu coĢku, her insanın hayatının belli bir döneminde yaĢayabileceği ama kendini gerçekleĢtirmiĢ bireylerin daha sık tecrübe ettiği ilâhi bir duygu yoğunluğudur. Bununla birlikte doruk deneyim yaĢayan bir kimse, kendini 232 gerçekleĢtiren bireydeki özelliklere kısa bir süreliğine de olsa sahip olmaktadır. Maslow, ilahi coĢkunun bireydeki etkisini Ģu Ģekilde açıklamaktadır: “Doruk deneyimler kiĢi üzerinde bazen anlık, bazen de süregelen etkiler yaratmaktadır. Bazen süregelen etkiler öylesine büyük ve derin olmaktadır ki, kiĢinin yaĢamının geri kalan kısmını büyük değiĢime uğramıĢ, tamamen değiĢik bir kiĢi olarak geçirmesini sağlamaktadır. Daha aktif etkileri ise tedavi edici özellikler taĢımaktadır. Bu etkiler çok büyük ve derin olmakla, minimal hatta etkisiz olmak arasında değiĢebilmektedir. Büyük dönüĢümler, büyük aydınlanmalar ve içgörüye ulaĢılan büyük anlar gibi terimlerle düĢünmeye alıĢık olduklarından, bu tür 233 değiĢimler inançlı kiĢiler tarafından kabul edilmesi daha kolay durumlarlardır.” Maslow, Dinler, Değerler ve Doruk deneyimler kitabında bu deneyimlerin dinî yönlerini ele almıĢtır. Maslow, doruk deneyim yaĢayan kiĢinin, insanın kainatın içerisinde olduğu, onun bütününü oluĢturan parçalardan biri olduğu ve kendisinin de ona ait olduğu düĢüncesinin onda kalıcı ve tedavi edici olumlu bir etki bıraktığını söylemiĢtir. Doruk deneyimler, inancını yitirmiĢ bir insana, kainatın anlamlı, bütün ve her Ģeyin tümüyle görülmesini mümkün kılan felsefî bir açıklama sağlamaktadır. Birey, tek ve kutsaldır. Bir baĢkası değerli olduğu gibi bireyin kendisi de değerlidir. Doruk 231 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 313-316. 232 Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, 104. 233 Abraham Maslow, Dinler, Değerler ve Doruk Deneyimler, çev. H. Koray Sönmez (Ġstanbul: KuraldıĢı Yayınları, 1996), 82. 76 deneyimlerde, dünya kötü ve istenmeyen bir yer olmanın aksine güzel ve kıymetli bir 234 yer olarak görülür. Hayattaki kötü Ģeyler de bütünün bir parçasıdır. Ayrıca Maslow‟un literatüründe yer alan plato deneyimler ise “sakin yaĢanan deneyimler”dir. Doruk deneyimlere nazaran daha çok deneyimlenmektedir. Doruk deneyimler, çoğu defa yeniden doğuş olarak nitelenebilirler. Plato deneyimler ise Ģiddeti daha az, doğal bir coĢku ve mutlulukla yaĢanan deneyimler olarak değerlendirilir. Yüksek plato deneyimlerine ulaĢabilmek için kiĢinin hayatı boyunca emek vermesi 235 gerekebilir. Dinî değiĢimi, anlam arayıĢı yönüyle ele aldığımızda Viktor E. Frankl‟ın insanın kendini gerçekleĢtirmenin ötesinde, amaç ve anlam ihtiyacının olduğunu ileri süren, 236 “anlam”ı merkez olarak ele aldığı Logoterapiden bahsetmemiz yerinde olacaktır. Psikanaliz, nevrozu belirli psikodinamiklerin neticesinde gerçekleĢtiğini ileri sürmektedir. Psikanaliz, sağlam bir “aktarım iliĢkisi” gibi öteki psikodinamikleri iĢin içine alarak tedavi etmeye gayret etmektedir. DavranıĢ terapisi ise nevrozu belirli öğrenme ya da Ģartlanma süreçleri ile iliĢkilendirmekte ve bu vaziyetteki bir rahatsızlığı tedavi etmek için yeniden öğrenmeye ya da yeniden Ģartlanmaya önem vermektedir. Logoterapi, bu yüzeyin ötesine geçerek insan boyutunu göz önüne alır ve kendini aşma (kendini unutabilme, kendini adama, varoluĢuna bir anlam verme yetisi) ve kendinden uzaklaşma (kendisiyle eğlenme, kendine gülme, kendi korkularıyla dalga geçme yetisi) 237 gibi insani potansiyelleri ortaya çıkaran kaynaklara ulaĢabilmektedir. Frankl‟a göre, yaĢamın anlamına dair soru sormak bir Ģekilde Tanrı ile ilgili soru sormaya dönüĢür ya da dinî soruları da beraberinde getirir. Böylece logoterapi, insanın anlam ihtiyacı için beĢerî sınırlar içerisinde anlam imkanları arayarak çözüm sunar. Din ise insanın anlam arayıĢı sürecinde aĢkın boyut ile iletiĢim kurabilmesi için doğuĢtan 234 Maslow, Dinler, Değerler ve Doruk Deneyimler, 75-79. 235 Maslow, Dinler, Değerler ve Doruk Deneyimler, 22-23. 236 Bu hakkında bk. Abdülkerim Bahadır, “Psikoterapi‟de Yeni Bir YaklaĢım: Logoterapi ve Viktor Frankl”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 9/1 (Ocak 2000). 237 Viktor E. Frankl, Duyulmayan Anlam Çığlığı, çev. Selçuk Budak (Ġstanbul: Totem Yayınları, 2019), 13. 77 238 var olan eğilimlerini deneyimleyebilme imkânı sağlar. Frankl‟a göre dinin amacı, ruhun kurtuluĢunu sağlamaktır. Dinî inanç son noktada üst anlama olan inançtır. Frankl‟ın tabiriyle son anlamdır ve logoterapinin üst-anlam istemi ile uğraĢması 239 meĢrûdur. Frankl, kendini aşma kavram ile kendini gerçekleĢtirme teorisinin çok daha ilerisinden bahsetmiĢtir. Frankl, insanî sınırlar dahilinde, insanın yücelmesi ve geliĢmesi anlamında ele alınan kendini gerçekleştirme teorisinin “kutsal” ile iliĢkisini vurgulamıĢtır. Böylelikle O, insanı eksiksiz ve kusursuz olma arayıĢında kendisinden öteye götürmüĢtür. Ona göre “insanın kendi dıĢında veya ötesinde bir Ģeye; bir insana, bir amaca veya inanca yönelmesi, bu uğurda kendini adaması” anlamındaki kendini aşma sürecinde göstereceği baĢarı sayesinde, varoluĢuna en büyük düzeyde anlam 240 kazandırmaktadır. Frankl, bireyin hayatın anlamını keĢfetmede izleyeceği üç yoldan bahsetmektedir: 1) Bir eser ortaya koyarak ya da çalıĢarak, 2) Bir Ģeyi deneyimleyerek ya da birisiyle etkileĢim kurarak, 3) GerçekleĢmesi ya da gerçekleĢmemesi elinde olmayan acılara yönelik bir tutum 241 geliĢtirerek. Frankl, insanın anlam arayıĢının bireyde içsel denge yerine içsel gerilim de oluĢturabileceğinden bahsetmektedir. Ġnsanda temel bir güdü olarak var olan anlam istemi, insanın o anda ne durumda olduğu ile ileride neye ulaĢması gerektiği arasındaki 242 amaçlarından doğan gerilimin varlığı ile ortaya çıkmaktadır. 238 Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, 47. 239 Viktor E. Frankl, Psikoterapi ve Din: Bilinçdışındaki Tanrı, çev. Zeynep TaĢkın (Ġstanbul: Say Yayınları, 2014), 71-76. 240 Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, 54. 241 Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, 125. 242 Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, 119. 78 Logoterapinin de önem verdiği ve dinî değiĢim sürecinde deneyimlenen bir diğer duygu, yaĢanan travmatik tecrübeler sonrası insanda doğan ümitsizlik duygusudur. Bu duyguyla baĢ edebilmek ve hayatına devam edebilmek için insan yaĢadığı bu durumu değiĢtiremediği için kendisini değiĢtirmeye karar verir. Birey, dinî değiĢim deneyiminin öncesinde yaĢadığı varoluĢsal krizleri ya da bazı travmatik olayları anlamlandırmak isteyebilmektedir. Örneğin; bireyin karĢılaĢtığı sıkıntılara karĢı isyan etme tutumu dinî değiĢim sonrası bu sıkıntıları mükafatlandırılacağı bir sınav olarak görmesine dönüĢebilmektedir. Din, bu durumda acı çeken bireye “ruhsal yardım eli” uzatır ve 243 sadece dinde bulabileceği “güvenlik” duygusunu verir. Böyle bir süreçte birey; anlam arayıĢı, varoluĢsal boĢluk, kendine mesafe koyma, açık fikirlilik, bireyin kendi ötesinde bir varoluĢa yönelmesi ile kendini aĢması gibi tecrübeleri deneyimlemektedir. Ayrıca Frankl‟a göre dindar olmayan insan anlam arayıĢını vicdanı huzura kavuĢtuğu anda sona erdirir. Çünkü inançsız insan için vicdan son mercidir, ona göre vicdanından 244 daha ilerisi yoktur. 243 Ayten, Psikoloji ve Din, 165. 244 Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, 44. 79 III. TÜRKĠYE’DE YAPILAN DĠNÎ DEĞĠġĠM TEZLERĠNĠN KURAMLAR BAĞLAMINDA DEĞERLENDĠRĠLMESĠ Ġnsanı, inandığı dinden baĢka bir dinî inancı benimsemeye veya dinî değerlerinde köklü bir değiĢikliğe yönlendiren çok farklı motivler vardır. Batılı din psikologları, araĢtırmalarında genellikle; putperest, farklı dinlerden, dinsiz kiĢi veya toplulukların Hıristiyanlığa geçiĢi ya da Hıristiyan mezhepleri arasındaki geçiĢlerini incelemektedirler. Bu araĢtırmalarda elde edilen motivler, diğer din ve kültür mensuplarının dine dönüĢ veya din değiĢtirme motivleri ile benzerlik gösterse de incelemeler yapılırken her dinin kendine has Ģartları ve özellikleri de göz önünde 245 bulundurulmalıdır. Din psikolojisi literatüründe yurt dıĢında gerçekleĢtirilmiĢ olan Ġslâm dini ile iliĢkili çalıĢmalar; farklı dinlerin, kültürlerin ve seküler yaklaĢımın hâkim olduğu toplumlarda yaĢayan ihtidâ etmiĢ bireyi anlamada oldukça önem arz etmektedir. Ülkemizde gerçekleĢtirilmiĢ olan dinî değiĢim çalıĢmaları ise Türk toplumu içerisinde yetiĢmiĢ bir bireyin dinî değiĢiminin kendine özgü dinî ve kültürel özelliklerin dikkate alınarak incelenmesi bakımından oldukça önemlidir. AĢağıdaki tabloda din psikolojisi alanında yurt içi ve yurt dıĢında çalıĢma yapan araĢtırmacıların çalıĢmalarına yer vermiĢtir: Tablo 5: Türkiye‟de Yapılan Dinî Değişim Tezleri DĠNî ÇALIġMANIN ÇALIġMANIN YIL YAZAR DEĞĠġĠM METOT TÜRÜ ADI YÖNÜ 2008 Doktora Tezi Celal Türkiye‟de Din Din Anket, Mülakat, Çayır DeğiĢtirip DeğiĢtirme Katılımcı Hıristiyanlığa Gözlem, KiĢisel GeçiĢin Psiko- Doküman Analizi Sosyal Etkenleri 1997 Doktora Tezi Ali Köse Conversion to Din Mülakat – Islam: A Study of DeğiĢtirme Katılımcı Gözlem Native British Converts 245 Hökelekli, Din Psikolojisi, 293. 80 1995 Doktora Tezi Ali Rıza Dinî Ġnkârın Dinî Ġnkâr Anket Aydın Psiko-Sosyal Mülakat Nedenleri 1979 Doktora Tezi Hüseyin Din DeğiĢtirmede Din Mülakat – Peker Psiko-Sosyolojik DeğiĢtirme Doküman Analizi Etkenler 2019 Yüksek Lisans Emrah Din DeğiĢtirme ve Din Mülakat Tezi Kotoriç Dini DönüĢümde DeğiĢtirme Psiko-Sosyal Etkenler (Tuzla Örneği) 2019 Yüksek Lisans Elif Din DeğiĢtirme ve Din Mülakat Tezi Gündüz RadikalleĢme DeğiĢtirme ĠliĢkisi: Alman Mühtedîler Üzerine Nitel Bir AraĢtırma 2013 Yüksek Lisans Ġlir Kosova‟da Din Din Mülakat Tezi Rahimi DeğiĢtirmenin DeğiĢtirme Psiko-Sosyolojik Etkenleri 2012 Yüksek Lisans Mecit Müslüman olan Din Mülakat Tezi Altun Almanlar Üzerine DeğiĢtirme Psiko-Sosyal Bir Ġnceleme Yüksek Lisans Zainab Hıristiyanlıktan Din Mülakat 2010 Tezi Ajoke Ġslâm‟a Ġslâm‟dan DeğiĢitirme Oshun Hıristiyanlığa GeçiĢin Psiko- Sosyal Sebepleri Nijerya Örneği Üzerine Bir AraĢtırma 2001 Yüksek Lisans Heon Din DeğiĢtirmenin Din Mülakat Tezi Choul Entelektüel Arka DeğiĢtirme Kim Planı (Güney Koreli Müslümanlar Üzerinde Bir Ġnceleme) 1999 Yüksek Lisans Orhan Günümüzde Din Mülakat- Tezi Gürsu Tasavvuf Yoluyla DeğiĢtirme Otobiyografi- Ġslam‟a YöneliĢin Katılımcı Gözlem Sosyo-Psikolojik Analizi 81 Bu araĢtırmalar bize Türkiye‟de dinî değiĢim alanındaki ilk çalıĢmaların ağırlıkla din değiĢtirme yönünde yapıldığını göstermektedir. ÇalıĢmalarda; farklı dinî inançlardan bireylerin Ġslâm‟a bağlanması, Müslüman kültür içerisinde büyümüĢ birinin Hıristiyanlığa geçiĢi veya bireyleri dinî inkâra götüren sebepler ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır. AraĢtırmaların çoğunluğunda din değiĢtirme süreci, psiko-sosyolojik açıdan bireyin dinî değiĢiminde nihaî bir karara vardığı ana kadar incelenmiĢ; bireyin din değiĢtirmesinden sonraki süreç de psiko-sosyolojik açıdan tahlil edilmiĢtir. AraĢtırmalarda elde edilmiĢ bulgulardan yola çıkıldığında, insanı dinî değiĢime yönlendiren birden fazla motivasyon olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu motivasyonlar arasında inanılan dinden tatmin olmama, kendi dininin uygun olmayan yönlerini ve baĢka dinin daha üstün esaslar içerdiğini öğrenme, baĢka dine bağlı bir kimse ile evlenme, baĢka dine bağlı bir toplumda yaĢamını sürdürenlerin toplumun kültürünü, gelenek ve göreneklerini benimseme, takdir edilme arzusu, topluma uyma isteği, dindarların ve din adamlarının olumsuz tutumları, dinî telkin ve maddi çıkarlardan bahsedileceği gibi entelektüel arayıĢ, kimlik bunalımı, dramatik tecrübeler, estetik 246 etkilenme ve mistik ihtidâdan söz edilebilir. Biz bu bölümümüzde, yukarıda bahsedilen araĢtırmalardaki dinî değiĢime sebep olan psiko-sosyal motivlerden elde edilen bulguları kuramlar dâhilinde incelemeye çalıĢtık. Böylece bu araĢtırmaların hangi kuramsal bakıĢ açısını destekleyen sonuçlara ulaĢtıklarını ortaya koymaya gayret edeceğiz. A. DavranıĢçılık Ekolü Çerçevesinde Değerlendirme DavranıĢçılık ekolündeki bilim insanları; bireyin çevresinde gerçekleĢen olayların, kendilerini ödüllendirmesi ya da cezalandırmasıyla iliĢkili olarak yeni davranıĢları nasıl 247 öğrendiklerini veya mevcut davranıĢı nasıl değiĢtirdiklerini incelemektedirler. 246 Peker, Din Psikolojisi, 202-223; Gürsü, Günümüzde Tasavvuf Yoluyla İslam‟a Yönelişin Sosyo- Psikolojik Analizi, 158. 247 Plotnik, Psikoloji‟ye Giriş, 8. 82 Klasik davranıĢçılar, bilinci ve bilinç hallerini araĢtırma alanlarına almamıĢ olsalar da yeni davranıĢçılardan Bandura (1986), davranıĢı incelerken bilinçli süreçleri göz ardı etmeyecek bir sosyal-biliĢsel teoriyi ortaya koymuĢtur. Sosyal biliĢsel teoriye göre çevresel olaylar, bireysel faktörler ve davranıĢlar birbirleriyle etkileĢim halindedir. Bu karĢılıklı neden sonuç iliĢkisi, bireylere kaderleri üzerinde etkili olma imkanı sağlar ve 248 kendi kendini yönetme sınırlarını belirler. Bandura; inançlar, beklentiler ve eğitim vb. gibi düĢünme süreçlerinin dıĢa ait pekiĢtirme tarifelerinin üzerinde etkili olduğunu ileri sürmüĢtür. Ona göre, insan her daim sadece kendi kendisini pekiĢtirerek değil, diğer insanların davranıĢlarını ve bu davranıĢlarının sonuçlarını gözlemleyerek dolaylı pekiştirmeler aracılığıyla da öğrenir. Bandura, örnekler veya dolaylı pekiĢtirmeler yoluyla diğer insanlarda gözlemlenen ya da insanın bizâtihi kendisinin tecrübe etmediği davranıĢların sonuçlarını tahmin etme veya değerlendirme kapasitesinin var olduğunu kabul eder. Böylelikle insan, denemediği davranıĢların sonuçlarını sadece hayal ederek, gözünde canlandırarak 249 davranıĢlarını düzenleyebilir. Ġlk dinî değiĢim araĢtırmacılarından olan Pratt (1920), bireyin sosyal çevresinden etkilenerek büyükbabalarının dinine değil de çevresindekilerin dininin bakıĢ açısını kopyalayabileceğinden bahseder. O, “Hepimiz taklitçiyiz; bu sadece kimi taklit edeceğimiz meselesidir.” der. Ona göre kiĢinin çevresinde annesinin dizinde öğretilenlerden farklı olarak prestijli dinî görüĢlere sahip 250 insanlar olduğu zaman eski inançların değiĢmeden korunması zordur. Peker (1979), çalıĢmasında, din değiĢtirmede “baĢka dine bağlı bir kimseyi sevme (evlenme)” motivinin katılımcıların %16‟lık bir kısmını etkilediği bulgularına 251 ulaĢmıĢtır. Köse (1997) de benzer Ģekilde katılımcıların %20‟sinin evlilik yoluyla ihtidâ ettiği bulgusunu elde etmiĢtir. Peker‟in araĢtırmasında ismi verilmeyen bir mühtedînin Ģöyle bir açıklamasına yer verilmiĢtir: 248 Albert Bandura, Social Foundations of Thought and Action: A Social Cognitive Theory (NJ: Prentice Hall, 1986), 11. 249 Schultz - Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, 505. 250 Pratt, The Religious Consciousness, 87; David M. Wulff, Psychology of Religion Classic and Contemporary (New York: The McGraw-Hill Companies, 1977), 501. 251 Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler, 125. 83 “Bir sene kadar önce, Ģimdi evlenecek olduğum kızla tanıĢtım. Ġkimiz de birbirimizi sevdik ve evlenmeye karar verdik. Sevgilim, Türkiye‟de evlenmemizi ve Müslüman olmamı istedi. Bana Ġslâmiyetin en son ve gerçek din olduğunu anlattı. Ben de, evlenebilmek için, kendim ve sevgilim için din değiĢtirerek Ġslâmiyet‟i kabul ettim. Ġslâmiyet hakkında pek bir Ģey bilmiyorum fakat bundan 252 sonra öğrenmeye çalıĢacağım.” Köse‟nin araĢtırmasında ise Sarah adlı mühtedî ihtidâ sürecini Ģöyle anlatmıĢtır: “BaĢlangıçta Ġslâm‟ı kabul etmedim. Ancak çocuklarım okul çağına geldiği zaman Ġslâm‟ı özümsedim. Onları din dersleri için camiye götürmeye baĢladım. Babalarının dininde yetiĢmeleri gerekiyordu. Bunu baĢlangıçta kabul etmiĢtim. Tüm bu süreç içinde ben de Ġslâm‟ı benimsedim. Zaten evliliğimden dolayı eski 253 dinimle bağım kopmuĢtu. Sonunda Ģehadet getirdim ve Müslüman oldum.” Bu tarz bir sosyal öğrenmenin gerçekleĢmesi için belirli Ģartlar vardır. Öncelikle davranıĢın, gözlemci tarafından dikkatli ve doğru bir Ģekilde algılanması gerekmektedir. Gözlemcinin Ģahit olduğu davranıĢı hatırlaması gerektiği için algıladığı davranıĢı uzun süreli belleğinde görsel ya da sözel olarak sembolleĢtirmesi ve depolaması gerekir. Hatırda tutma süreci Ģeklinde de adlandırılan bu süreçte bilgi, sözel kodlara dönüĢür ve 254 öğrenilen davranıĢın gerçekleĢmesini mümkün kılar. Köse‟nin de ifadesiyle, “Sebebi veya Ģekli ne olursa olsun birçok mühtedî bir 255 Müslüman veya gruptan etkilendiklerini söylemektedirler.” Bu etkilenme sürecini Ģu Ģekilde izah edebiliriz: BaĢka bir kimseyi severek evlenen kiĢi, ister dinin uygun gördüğü bir usulden dolayı din değiĢtirsin ister sevdiği kiĢinin dinî davranıĢlarından etkilenerek din değiĢtirsin; her iki karar tipinin arka planında gözlem, zihinsel kodlama ve düzenleme vardır ve bütün bunların neticesinde evlenme isteğinden kaynaklanan bir güdülenme sürecinin de etkisinin olabileceği kanısındayız. Nitekim kiĢi sevdiği insanın 252 Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler, 63. 253 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 155. 254 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 211. 255 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 260. 84 davranıĢlarını gözlemler, onu model alır ve eĢinin dinî tecrübelerini kendisi tecrübe etmediği halde bu dinî davranıĢı zihninde kendisi gerçekleĢtirmiĢ gibi değerlendirebilir. Ardından kendisi eĢinin dinine inanarak hayatının bundan sonraki sürecinde yeni bir dinî davranıĢ Ģekli oluĢturabilir. Peker (1979) araĢtırmasında, katılımcıların %16‟sının din değiĢtirme motivinin “topluma uyma” olduğu bulgusuna ulaĢmıĢtır. Birey, eğer kendi inandığı dinden baĢka bir dine bağlı kiĢilerden oluĢan bir toplumda yaĢamını sürdürüyorsa çevresindeki kiĢilerle uyum içerisinde olmak için din değiĢtirebilmektedir. Bu durum bireyin çevreden aldığı uyarıcılar ile yeni davranıĢ oluĢturması bakımından birey, çevre ve bireysel faktörler arasındaki bir etkileĢimden kaynaklanmaktadır. Peker‟in de ifade ettiği Ģekliyle, “baĢka bir dîne bağlı kiĢilerin olumlu davranıĢları” kiĢinin davranıĢlarını 256 yeniden düzenlemesine tesir etm. Peker‟in mülakat yaptığı mühtedîlerden biri hidâyet sürecini Ģu Ģekilde anlatmıĢtır: “EĢimle Ġngiltere‟de tanıĢarak evlendikten sonra Türkiye‟ye geldik. Buradaki müslümanların bana karĢı gösterdikleri yakın ilgi ve samîmi davranıĢları beni oldukça etkiledi. Ayrıca Ġslâmiyet‟e ait okumuĢ olduğum kitaplardan da Ġslâmiyet‟in en son, akla ve mantığa uygun bir din olduğunu öğrendim. Bu nedenle 257 din değiĢtirerek Ġslâmiyeti kabul ettim.” ÇalıĢmamızın bu kısmında din adamlarının olumsuz davranıĢlarının da bireyin davranıĢını düzenlemesinde etkili olduğundan bahsetmemiz gerekir. Örneğin Peker (1979), bireyi bulunduğu dinden uzaklaĢtıran bulgular arasında az da olsa (%2), din adamlarının kiĢisel çıkarlar elde etmek için din adına yargıda bulunmaları ve dinin emri olarak gösterdikleri prensipleri kendilerinin yerine getirmemesinden kaynaklı bireyde din görevlisine yönelik oluĢan nefret duygusunun din değiĢtirmeye sebep olduğu motivine ulaĢmıĢtır. Ayrıca Peker (1979), katılımcıların %6‟sının din değiĢtirme 256 Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler, 60 257 Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler, 60. 85 sürecinde “baĢka dine bağlı kiĢilerin olumlu davranıĢları”nın da etkili olduğu sonucuna 258 ulaĢmıĢtır. Benzer Ģekilde Kim (2003), mühtedîlerin ergenlik döneminde, dinî inanç sistemlerinin toplumdaki görünümü ve din adamlarının olumsuz davranıĢlarından dolayı ya dinden uzaklaĢmayı tercih ettiklerini ya da sadece ismen olacak Ģekilde bir dine bağlı kaldıkları 259 bulgusuna ulaĢmıĢtır. Bununla birlikte bireyin dinî değerleri inkârına sebep olan psiko-sosyal faktörleri inceleyen Aydın (1995), çalıĢmasının sonuçları arasında katılımcılarının %88,16‟sının dindarların tutum ve davranıĢlarının onları olumsuz yönde etkilediğini aktarmıĢtır. 260 Katılımcıların bu tutumuna sebep olan görünümlerden bazıları aĢağıdaki gibidir: “Söyledikleri ve yaptıkları aynı olmuyor.” “Sivas olayları. Beni korkutuyorlar. Hiç aynaya bakmıyorlar mı?” “Kendimi baskı altında hissediyorum.” “Dinî görevlerini yerine getirmeyenleri eleĢtirmeleri, hor görmeleri.” “YaĢamın gerçeklerine dayanamayanlar kendilerini dine veriyorlar.” “Müslümanlar, olayları hep Ģiddet yoluyla çözmeye çalıĢıyorlar.” Yukarıda belirtilen ihtidâ ve dinî değerleri inkâr tecrübelerinde çevresel uyarıcıların birey üzerinde etkisinin olduğunu görmekteyiz. Yapılan araĢtırmalarda din adamlarının 258 Peker, Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler, 80. 259 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 123. 260 Aydın, Dinî İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri, 100-105. 86 veya dindarların olumsuz tutumuyla bireylerin ne kadar sıklıkla karĢılaĢtığı irdelenmemiĢse de farklı bir çalıĢma olan Cengil (2002)‟in davranıĢçılık ve din üzerine ele aldığı araĢtırmasında ulaĢtığı sonuçlar bahsedilen bulguları değerlendirme hususunda önemlidir. Cengil, araĢtırmaya katılanların çevresindeki dindar insanların veya din görevlilerinin olumsuz sayılabilecek davranıĢlarıyla karĢılaĢma oranı ile katılımcı üzerindeki etkisi arasında anlamlı bir iliĢkiye rastlamamıĢtır. Bununla birlikte bireyin olumsuz bir davranıĢla sürekli karĢılaĢma ya da arada sırada karĢılaĢma durumunun etki bakımından katılımcı üzerinde farklılaĢmaya sebep olmadığını belirtmiĢtir. Bundan dolayı etki açısından ilk imajın önemli olduğu, kötü davranıĢla bir kere karĢılaĢıldıktan sonra bunun sürekli ya da ara sıra tekrar edecek olması arasında bir 261 farkın olmadığı görülmüĢtür. Nitekim ilerleyen paragraflarda bahsedeceğimiz Bandura‟nın Bobo Bebek deneyinde de çocukların saldırgan davranıĢları sergileyen adamı bir kez seyretmesi, onların bu saldırgan davranıĢları kendilerine özgü tarzda ortaya koymaları için yeterli olmuĢtur. Bununla birlikte Köse (1997), çevre kaynaklı olumsuz Ġslâm imajının karĢılaĢılan Müslümanlar sayesinde olumlu Ġslâm imajına dönüĢebileceğini belirtmiĢtir. ÇalıĢmada 262 mühtedîlerden biri Ģunu söylemiĢtir: “Ġyi bir Müslüman‟a rastlamıĢsanız o sizi etkiler. Size Ġslam‟dan bahsetmesi de gerekmez. Müslüman olduğunu bilmeseniz bile kendi kendinize „ne iyi bir insan‟ dersiniz. Medyadaki tüm negatif imaja rağmen bunu söyleyebilirsiniz.”263 Köse (1997), mühtedîlerden %37‟sinin Ġslâm ile ilk temasının “Müslümanlar ile konuĢma/sohbet” ve %23‟ünün ise “Bir Müslüman ülkeye seyahat” ile gerçekleĢtiğini 264 belirtmiĢtir. Benzer Ģekilde Kim (2003), mühtedîlerden %36,76‟sının Ġslâm ile ilk temasının Müslümanlar aracılığı ile olduğunu belirtmiĢtir. Ġslâm ile ilk temasın genel olarak üniversitede öğrencilik dönemlerinde olduğunu ve üniversitelerdeki din ve 261 Cengil, Davranışçılık Ekolünün Dine Yaklaşımı, 123. 262 Eserde mühtedî ismine yer verilmediği için yazılmamıĢtır. 263 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 119. 264 Köse, Neden İslâm‟ı Seçiyorlar, 149. 87 inançlara olan atmosferin Korelilerin din değiĢtirmesinde etkili olduğu bulgusunu elde etmiĢtir. Ayrıca mühtedîler, Ġslâm ile ilk temastan sonraki süreçten ihtidâ yaĢlarına kadar Ġslâm‟ı araĢtırmıĢlar ve birtakım ibadetleri de deneyimlemiĢlerdir. Mühtedîler, entelektüel sorgulamalarına toplumda var olan dinlerden aldıkları cevapları Ġslâm‟ın verdiği cevaplar ile karĢılaĢtırarak aktif bir arayıĢ içinde bulunmuĢlardır. Kim (2003), Ġslâm ile tanıĢmadan önce herhangi entelektüel sorgulama veya duygusal karmaĢa yaĢamayan Korelilerin de Ġslâm ile tanıĢtıktan sonra entelektüel bir arayıĢa girdiğini 265 belirtmiĢtir. Oshun (2010), araĢtırmasına katılanların %26,2‟sinin yeni dini ile arkadaĢları aracılığıyla tanıĢtıklarını belirtmiĢtir. Oshun, Ramazan ayında Müslüman arkadaĢına destek olan ve onunla birlikte oruç tutan Hıristiyan arkadaĢın veya bu duruma karĢılık olarak Noel‟de Hıristiyan arkadaĢını ziyarete giden Müslüman arkadaĢın arasındaki 266 sosyal etkileĢimi bu etkiye örnek olarak göstermiĢtir. Gündüz (2019) çalıĢmasında, katılımcılarının çoğunun eğitim hayatında ya da arkadaĢ çevrelerinin etkisiyle Ġslâm dinini araĢtırdığını belirtmiĢtir. Katılımcılarından Adelina (20) Müslüman arkadaĢını gözlemini Ģu Ģekilde ifade etmektedir: “Sınıfımızda Müslüman Türk bir çocuk vardı. Herkes onu çok severdi. O aynı zamanda gerçekten inançlı bir Müslümandı. Aslında bu benim için oldukça garipti çünkü Ġslam hakkında çok fazla önyargıya sahiptim. Ġslam‟ın kadınlara baskı uyguladığı gibi Ģeyler düĢünüyordum. Müslüman çocukla sürekli tartıĢıyorduk. Ġslam‟ın ne kadar kötü olduğunun farkındaydım ama bunu kanıtlayacak nedenlere ihtiyacım vardı. Ona Ġslam‟ın ne kadar kötü bir din olduğunu göstermek istiyordum. Sonra araĢtırmaya baĢladım ve sonunda Ġslam‟ı kabul ettim.” Hıristiyanlığa geçiĢin psiko-sosyal faktörlerini inceleyen Çayır (2008) ise katılımcıların %83,3‟lük kısmının Hıristiyanlığa olan ilgisinin Ģehirde baĢladığı bulgusunu elde 265 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 123. 266 Oshun, Hıristiyanlıktan İslam‟a İslam‟dan Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Sebepleri, 98. 88 267 etmiĢtir. Benzer Ģekilde Kim (2003), araĢtırmaya katılan Koreli mühtedîlerin %13,23‟ünün Ģehir veya büyükĢehirlerde yetiĢtiği ve %61,76‟sının büyükĢehirde ihtidâ 268 ettiğini belirtmiĢtir. Din değiĢtirme deneyiminde teolojik, psikolojik veya biliĢsel 269 süreçler çoğu zaman uygun toplumsal koĢullar oluĢtuğu zaman ortaya çıkmaktadır. Bu katılımcıların deneyimlerinde de görülmektedir ki Ģehir hayatı, din ve kültür bakımından çeĢitliliği ile bireyin daha fazla farklı din ve müntesipleriyle temasını arttırmakta ve böylece dinî değiĢimin gerçekleĢmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bandura‟ya göre insan, sadece davranıĢları değil duyguları da dolaylı olarak duyguları da öğrenebilir. Ġnsanların bir deneyim esnasındaki duygusal tepkileri, çevresinde onları 270 gözlemleyen insanları kolaylıkla etkileyebilir. BaĢkalarının yaĢadığı bu tarz deneyimlere Ģahit olan kiĢi; insana keyif, huzur, mutluluk, heyecan veya acı, kasvet, korku, huzursuzluk veren Ģeyleri kolay bir Ģekilde öğrenmiĢ olur. Dolaylı duygulanım adı verilen bu dolaylı yaĢantı çeĢidi, duygusal tepkilerin geliĢmesi ve düzenlenmesinde 271 oldukça önem arz etmektedir. Çayır (2008), çalıĢmasında katılımcıların %74‟ünün Ġslâm‟ın korku dini olduğu görüĢünü kabul ettiğini ifade etmiĢtir. Çayır, bu görüĢün, misyonerlerin propagandalarında Ġslâm‟ın korku dini, Hıristiyanlığın ise sevgi dini olduğuna dair 272 söylemlerinden kaynaklandığını belirtmektedir. Çayır‟ın ifadesiyle Misyonerler, Müslümanlara yönelik faaliyetlerinde, bu tür propagandaları “çok yoğun” bir Ģekilde yaparak yeni üye kazanmaya çalıĢmaktadırlar. Böylece bu duygusal tepkilere sürekli maruz kalan Müslümanlar zamanla korku hissettiren bir dinden uzaklaĢarak Misyonerlere sevgi ve güzel duyguları yaĢattığına inandıkları dine yönelebilir, 267 Çayır, Türkiye‟de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 219. 268 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 78. 269 M. Ali Kirman, “Din DeğiĢtirme Olgusuna Sosyolojik Bir YaklaĢım”, Dini Araştırmalar 6/18 (Haziran 2004), 83. 270 Albert Bandura, Social Learning Theory (NJ: Prentice-Hall, 1977), 126; Bandura, Social Foundations of Thought and Action, 307. 271 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 211; Ġsa Korkmaz, “Sosyal Öğrenme Kuramı”, Eğitim Psikolojisi Gelişim-Öğrenme-Öğretim, ed. Binnur YeĢilyaprak (Ankara: Pegem Yayıncılık, 2022), 246-269. 272 Çayır, Türkiye‟de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 211. 89 Misyonerleri referans alarak kendileri de yeni bir dinde bu duyguları deneyimleme eğilimi göstermek isteyebilirler. Ayrıca Çayır, etnik ve dinî farklılıkların din değiĢtirmeyi hazırlayan süreçte önemli olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. Çünkü katılımcıların %20‟si önceki dinlerinde Müslüman-Alevî kesimini oluĢturmaktadır. Çayır, çoğu katılımcının Müslüman-Sünnilerin olduğu bir toplumda azınlık psikolojisi içinde hissettiklerini ve birtakım sebeplerden dolayı Müslümanlığa karĢı bilinçli veya 273 bilinçsiz mesafeli olduklarını belirtmiĢtir. Sosyal biliĢsel teoriye göre kiĢi, kendi davranıĢlarını gözlemleyip oluĢturduğu ilkelerle bir karĢılaĢtırma yaparak yargıda bulunur ve zamanı geldiğinde davranıĢlarını ilkelerine uyarlamak için değiĢtirir. Teoride bu durum öz düzenleme olarak adlandırılır. KiĢinin davranıĢlarının düzenlenmesinde hem içsel faktörler hem de dıĢsal faktörler etkilidir. DıĢsal faktörler bireye, kendi davranıĢlarını değerlendirmek için bir standart sağlar. Bireyin hangi standartları seçeceği kiĢisel faktörlerle sonuçlanacak olsa da aile, arkadaĢ, okul ortamı veyahut toplum gibi kendisini çevreleyen etkenlerce sunulan bir seçim 274 yapacaktır. Köse (1997), Ġngiliz mühtedîlerle yapmıĢ olduğu mülakatlarda, dinden uzaklaĢarak seküler hale gelen Ġngiliz toplumunun din ile ilgili genel atmosferinin etkisiyle mühtedîlerin çocukluktan öğrendikleri dinî bilgileri nispeten de olsa ergenlik devresinde reddettikleri veya dinî düĢünceleri bir süreliğine ertelemeye karar verdikleri sonucuna ulaĢmıĢtır: “Gittiğim okul tamamen seküler bir okuldu. Ġngiltere‟deki çoğu insan gibi ben de hiçbir zaman Hıristiyanlığı kabul veya reddetme imkânı bulamadım, çünkü din bana sunulmadı. Genç neslin durumu genelde budur. Kimse Hıristiyanlığın ne olduğunu tam anlamıyla bilmez. Ne okul, ne aile, ne de toplum dini insanlara tanıtmaktadır. Bunun sebebi de kısmen seküler bakıĢ açısı, kısmen de Anglo- Sakson kültürün din konusundaki zayıflığıdır. Ġnsanlar din üzerine konuĢmaktan 273 Çayır, Türkiye‟de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 196. 274 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 206. 90 pek hoĢlanmazlar. Özellikle kültürlü ve eğitim görmüĢ kesimlerde din konuĢma 275 konusu değildir, dolayısıyla çocuklar ve gençler de konuĢmazlar.” Katılımcılardan Jason‟un bu ifadesi, okul eğitimi ve toplumun dine yaklaĢımının, gençler üzerinde de dini ciddiye almama, onu önemsememe gibi davranıĢlarda etkili olduğunu göstermektedir. Mühtedîlerden önceki yaĢamında Ġngiliz Kilisesi papazı, ardından Katolik daha sonra da Yahudi olan Abraham Carmel‟in çocukluğunda yaĢamıĢ olduğu hadise de bu duruma baĢka bir örnektir: “Bir gün Ġngilizce öğretmenimiz sırayla herkese büyüyünce ne olmak istediğini soruyordu. Kimisi Ģoför, kimisi denizci, kimisi polis olmak istediğini söyledi. Ben de „din adamı olmak istiyorum‟ dedim. Tüm sınıf kahkahaya boğuldu. Öğretmen de arkadaĢlarıma katılmaktan geri kalmadı.”276 Köse (1997), toplumun aĢırı seküler yapısının mühtedîleri yeni dinî arayıĢlara yönlendirdiğini belirtmiĢtir. Bizim yorumumuz, kiĢi kendi davranıĢlarını gözden geçirdiğinde, kendi ilkeleri ile toplumun ona sunduğu seküler ve materyalist yaĢamı kıyasladıktan sonra yeni bir dini tercih ederek bir öz düzenleme gerçekleĢtirir. Çünkü öz düzenlemede içsel pekiĢtirme dıĢsal pekiĢtirmeden daha etkili olmasına rağmen kiĢi 277 bazı durumlarda dıĢsal teĢviklere de ihtiyaç duyabilmektedir. Köse (1997), yazılı ve görsel medyada Ġslâm‟a dair olumsuz yayınlar yapılmasının mühtedîlerin %41‟inin Ġslâm öncesi hayatlarında Müslümanlar ile ilgili kesin olarak negatif bir imaja sahip olmalarına sebep olduğunu belirtmiĢtir. Dinî değerleri inkârın psiko-sosyal nedenlerini araĢtıran Aydın (1995) çalıĢmasında, katılımcıların %43,42‟si kitle iletiĢim araçlarının kendilerini dinî değerlere karĢı olumsuz etkilediğini 275 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 79. 276 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 79. 277 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 206. 91 belirtmiĢtir. Dinî değiĢimin ihtidâ ve irtidat boyutunun her ikisinde de aynı etkiyi görme ve aynı etkiye maruz kalan kiĢilerin verdikleri nihaî kararı karĢılaĢtırma açısından oldukça önemlidir. Nitekim sosyal biliĢsel teoride birey sadece çevresiyle etkileĢim içinde değildir, bireysel faktörler de bu etkileĢime dâhildir. Görüldüğü gibi aynı etki, bireylerde bu faktörlerden dolayı farklı davranıĢlar oluĢturabilir. Ayrıca Köse‟nin ve Aydın‟ın ulaĢtığı bu sonuçları Bandura‟nın sosyal-biliĢsel teorisiyle iliĢkilendirmeden hemen önce Tolman‟ın “gizil öğrenme” kavramı ile de açıklayabiliriz. Gizil öğrenme, öğrenme sürecinin deney esnasında kendini göstermeyen ama daha sonraki bir zamanda 278 öğrenilen davranıĢın ortaya çıktığı durumlardır. Medya tarafından Ġslâm ile ilgili olumsuz etki uyandıracak televizyon programı, haber, görsel ve yazılara maruz kalan bireyler, bir süre sonra izlediklerinin veya gördüklerinin etkisinde kaldığının farkında olmaksızın Müslümanlara ya da Ġslâm‟a karĢı ön yargılı bir davranıĢ sergileyebilir. Nitekim mühtedîlerden Simon, bu önyargılı durumu aĢağıdaki gibi belirtmiĢtir: “Ġnsanlar benim, yani bir Ġngiliz‟in Müslüman olmasını anlamakta zorluk çekiyorlar. Çünkü onlar medya tarafından Ġslâm‟a karĢı programlanıyorlar. Dolayısıyla „Bu adam nasıl Müslüman olabilir?‟ diyorlar. ġu andaki iĢimde iki yıldır çalıĢıyorum. Ama bu iĢe girdikten sonra altı ay kadar iĢ yerindekilere Müslüman olduğumu söylemedim. Önce kiĢi olarak beni tanımalarını istedim. 279 Hemen söyleseydim iliĢkilerimiz Ģimdiki gibi olmayacaktı.” Bununla birlikte Tolman‟ın biliĢsel süreç çalıĢmalarının temelini oluĢturmasını takiben Bandura (1965) ve arkadaĢları, sosyal biliĢsel teorisinin meĢhur Bobo Bebek deneyinde bir yetiĢkinin saldırgan davranıĢlarını izleyerek çocukların da aynı saldırgan davranıĢları sergilediklerini göstermek istemiĢlerdir. Bandura deney ile ilgili Ģunları ifade ediyor: “Gözleme yönelik yaptığım ilk araĢtırmalar sosyal model alma yoluyla saldırganlığın öğrenilmesi merkezliydi. Deneyimizde, okul öncesi dönemdeki çocuklar yetiĢkin birini, hacıyatmazı garip bir Ģekilde döverken gözlemlediler. YetiĢkin, hacıyatmaza bir çekiçle vurdu, havaya fırlattı, defalarca tekme attı ve 278 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı (Ġstanbul: Remzi Kitabevi, 2014), 164. 279 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 118. 92 aĢağı fırlatarak dövdü. Bu davranıĢlara nefret içerikli sözler de eĢlik etti. Daha sonra çocuklar, çeĢitli oyuncaklarla dolu olan bir oyun odasına tek baĢına bırakıldılar. Saldırgan modeli gözlemleyen çocuklar büyük oranda bu davranıĢı benimsemiĢlerdi. Hatta hacıyatmaza saldırmak için yeni yöntemler bile geliĢtirmiĢlerdi. YetiĢkin modeli gözlemlemeyen çocuklar ise daha az agresiftiler ve modelin yaptığı gibi alıĢılmamıĢ bir Ģekilde hacıyatmaza hiç vurmadılar. Saldırgan modeli izlemeye maruz bırakılan çocuklar silahlara karĢı daha fazla ilgi gösterdiler. Halbuki yetiĢkin model onları hiç kullanmamıĢtı bile. Bu araĢtırmayı yaptığımız dönemde bir baĢkasını saldırgan davranıĢlar sergilerken seyretmenin bireyin saldırgan içgüdülerini boĢalttığına dair yaygın bir inanıĢ vardı. Gördüğünüz gibi saldırgan davranıĢ modeline maruz kalmanın katarsis sağlayan bir tarafı yoktur. Televizyonda gösterilen Ģiddetin 4 temel etkisi vardır. Saldırgan davranıĢ biçimlerini öğretir, saldırganlığın davranıĢsal kontrolünü azaltır duyarsızlaĢtırır, izleyenleri insanın acımasızlığına alıĢtırır ve izleyenlerin gerçeklik algılarını Ģekillendirir. ĠletiĢim teknolojisindeki inanılmaz ilerlemeyle birlikte sembolik çevredeki gözleme dayalı öğrenme insanların gündelik hayatlarında giderek daha güçlü bir role sahip olmaya baĢladı. Ġnsanların tutumları, değerleri ve davranıĢ tarzları dünyanın her tarafında model alınmaktadır. Sonuç olarak, televizyondan model alma politik ve sosyal değiĢimin etkili bir aracı hale gelmiĢtir. ġu an daha 280 gerçekleĢtirdikleri sırada toplumsal çatıĢmalara ait global yayınlara sahibiz.” Benzer Ģekilde Kim (2003), Kore‟de mühtedîlerin %63,23‟ünün ihtidâ öncesi Ġslâm imajı olumsuz olduğunu ifade etmiĢtir. Mühtedîlerden Lee bu durumu aĢağıdaki gibi belirtmiĢtir: “Önceden Ġslâm hakkında çok yanlıĢ olan bir önyargım vardı. Bu önyargım kilisedeki papazlar veya medya tarafından bilinçsiz bir Ģekilde kafamda oluĢturulmuĢtu. Sonradan Ġslâm adını duyunca, hemen aklıma Ģu cümle geliyordu. 280 Psikoloji Videoları, “Bandura‟nın Anlatımıyla Bobo Doll Deneyi ve Sosyal Öğrenme Kuramı”, Youtube (08 Aralık 2018), 00:00:01-00:02:40. 93 „Bir elde kılıç ve diğer elde Kur‟ân olduğu halde „Haçlı SavaĢları‟nda 281 Hristiyanların çoğunu öldüren aptal bir din…” Gündüz (2019), katılımcılarından Felix (26) medya üzerinden Ġslam ile ilgili edindiği 282 düĢüncelerini Ģöyle ifade eder: “14 yaĢındayken internette sanırım Irak ve Afganistan‟daki bazı sözde cihatçı hareketlerin videolarını izledim ve o zaman “Tamam, iĢte Ġslam bu. Ġslam Ģiddet ve nefret içeren berbat bir din diye düĢündüm. Uzun bir süre Ġslam‟dan ve Müslümanlardan nefret ettim.” Aydın (1995), katılımcıların %43,42‟si dünyada var olan kötülüklerin dinî değerlere karĢı tutumlarını olumsuz yönde etkilediğinin belirtmiĢtir. Katılımcıların yaĢadıkları 283 olaylara dair verdikleri bilgilerden bazıları aĢağıdaki gibidir: “Dinî mercilere gelen din adamlarının sosyal yaĢantıları ve sosyal hayattaki dinî görev dıĢı hâl ve hareketleri.” “Siyasî olaylar.” “Çevresel zorlamalar ve yobazlıklar.” “Mollalar, Sivas olayları, öğretmenlerin baskısı.” “Sarıklı insanların açık bayanlara ters davranıĢları.” Katılımcıların dinî değerlere olumsuz bir tutum sergilemelerinde etken olan, dünyada 284 var olan kötülüklere verdikleri cevaplardan bazıları aĢağıdaki gibidir: 281 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 58. 282 Gündüz, Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi, 86. 283 Aydın, Dinî İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri, 90. 94 “SavaĢlar ve insan kıyımları.” “SavaĢlar, doğal afetler, açlık vs.” “Bosna‟da katledilen Müslümanlara Allah‟ın niye yardım etmediği?” Aydın (1995), katılımcılardan %81,58‟inin Ġslâmî uygulamaların dünyadaki görünümlerinin dinî değerlere karĢı tutumlarının olumsuz yönde etkilediği sonucuna ulaĢılmıĢtır. Katılımcıların bu tutumuna sebep olan görünümlerden bazıları aĢağıdaki gibidir: “Ġran‟daki uygulamalar. Ġslâm‟a söz söyleyen herhangi biri hakkında ölüm fetvasının verilmesi.” “Ġslâmi değerlerin uygulandığı ülkelerde kadınların aĢağılanması.” “Günümüzde Ģiddet içeren Ġslâmi uygulamalara tanık olduk. Baskıcı talepler, insanlar üzerinde ağır yaptırımlar bana hiç anlamlı gelmiyor.” “Dine aĢırı bağlı kiĢilerin yaptıkları hareketler, demokratik ve lâik düzeni yıkmaya çalıĢmaları beni Allah hariç olmak üzere dinden daha çok soğutmuĢtur.” “Sadece belirli bir çevrenin zorla kabullendirilmek istenmesini gözlemek olumlu etki bırakır mı sanıyorsunuz?” Sosyal-biliĢsel kuramın önemle üzerinde durduğu bir diğer ilkesi tesadüfi olaylar ve karşılaşmalardır. Bandura (1998) tesadüfi karĢılaĢmaları, birbirini tanımayan kiĢilerin kasıt olmaksızın karĢılaĢmaları Ģeklinde tanımlamıĢtır. KiĢi, günlük hayatında bu tarz karĢılaĢmaları sürekli olarak deneyimlemekte hatta bu tesadüfi karĢılaĢmalar ile 284 Aydın, Dinî İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri, 93-99. 95 285 hayatında yeni bir yaĢam yörüngesi baĢlamaktadır. Bu ilkeyi destekleyen deneyimleri Gürsu (1999)‟un araĢtırmasında görüyoruz: “Benim imdat iĢaretim, ben daha Bilimsel AraĢtırmalar Milli Merkezi‟nde iken duyuldu. Müdür odasındaydım. Esaslı dostlarımdan birinin geldiğini gördüm. Kendisini on beĢ yıldır görememiĢtim. Çok tanınmıĢ bir Müslüman‟dı…Yanımdan ayrılırken, bana küçük bir kitap uzattı ve Ģöyle dedi. “Sizin dini meselelere her zaman ilgi duyduğunuzu biliyorum. ġu kitabı bir okuyun, bu, bizim büyük üstadımız Ġkbal‟in önemli bir eseridir.” Kendisine, teĢekkür ederek kitabı masamın üzerine bıraktım. Derken kitabın üstü çok geçmeden evraklarla örtüldü. O sıralar gerçekten çok yoğundum. Bir müddet sonra, nihayet bu meĢhur kitabı açtım. Eser “Ġslam‟da Dini DüĢüncenin Yeniden ĠnĢası” baĢlığını taĢıyordu ve ingilizce idi. Sadece bir göz atayım dedim, fakat daha ilk sayfalardan itibaren kitap beni iyice sardı. Bir anda, benim bütün sorularıma cevap verdiği hissine kapıldım. Onda, onca arzulanan o evrenselliği buldum. Esas itibariyle Vahy‟in ancak bir tane olabileceği, iki kere ikinin her yerde dört ettiği ve ister Aztekler‟in harfleriyle yazılmıĢ olsunlar, ister Çince, isterse Arapça bütün bu rakamların her zaman tek ve aynı hakikati ifade ettikleri düĢüncesine rastladım o kitapta. Evet, tek bir hakikat. Zaten 286 Kur‟an da baĢka bir Ģey demiyor ki.” Gürsu (1999), insanların, ziyaret ettikleri zikir ve sohbet ortamlarındaki atmosferden etkilenerek dinî değiĢim yaĢadığını Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir: “Çoğu insan için daha Ġslâm‟a girmeden önce bile ziyaret edilen bir tasavvuf grubu, izlenen zikir meclisi fertte ruhanî duyguların ortaya çıkmasına, ferdin mânevî bir atmosfere sürüklenmesine neden olur. Birçok mühtedî sadece zikir meclisini izlemekle din değiĢtirmeye karar hale gelmiĢtir. Sûfilerdeki sıcak atmosferin varlığı ve yine kardeĢlik duyguları mühtedîlerin etkilendikleri 287 özelliklerdir.” 285 Albert Bandura, “Exploration of Fortuitous Determinants of Life Paths” Psychological Inquiry 9/2 (1998), 95. 286 Gürsu, Günümüzde Tasavvuf Yoluyla İslam‟a Yönelişin Sosyo-Psikolojik Analizi, 92. 287 Gürsu, Günümüzde Tasavvuf Yoluyla İslam‟a Yönelişin Sosyo-Psikolojik Analizi, 155. 96 Altun (2012), katılımcılarından mistik bir deneyimle ile Müslüman olan Brigitte‟nin karĢılaĢmasını bize Ģöyle aktarıyor: “Ben Türkiye‟ye tatil için gitmiĢtim. Bulunduğumuz yerde, küçük bir kasaba camisi vardı. Bir gün orada bulunan camiyi ziyaret ettim. Cami küçük bir yapıydı, çok sade bir ibadet yeriydi. Ben orada çok etkilendim, bir tuhaf hal yaĢadım, bir Ģeyler hissettim. Bir süre konuĢamadım ve öyle kalakaldım. YaĢadıklarımı yanımda bulunan arkadaĢlarıma da açıklayamadım. O tecrübe benim için duygusal 288 ve akıl dıĢı bir Ģeydi.” Brigette tatil için geldiği bir yerde niyetlenilmemiĢ bir karĢılaĢma ile Ġslâm dinine ilgi duyuyor, ardından Kur‟an-ı Kerim‟i okuyup aynı hisleri tekrar hissettiğinde Müslüman olmaya karar veriyor. Brigette‟nin manevî ve zihinsel dünyası bu karĢılaĢmadan sonra değiĢmiĢse de dinî görüĢleri tamamen yaĢadığı rastlantısal karĢılaĢmanın etkisiyle olmamıĢtır. DavranıĢ, kiĢinin sahip olduğu bireysel özellikler ve çevre arasındaki 289 gerçekleĢen etkileĢim önemlidir. Brigette de deneyimini karĢısında pasif bir rol izlememiĢ, araĢtırmaya yönelmiĢ ve kararını öyle vermiĢtir. B. Psikodinamik Ekol Çerçevesinde Değerlendirme Freud‟un Amerikalı genç bir doktorun dinî değiĢim tecrübesini, babasına duyduğu öfkeden yola çıkarak psikodinamik bir yaklaĢımla ele aldığından bahsetmiĢtik. Freud, insanların Tanrı ile olan iliĢkisinin her zaman biyolojik babasıyla dalgalanan ve değiĢen iliĢkisine göre modellendiğini savunmuĢtur. Psikanalitik görüĢe göre ebeveynler tarafından uğratılan kaçınılmaz hayal kırıklıkları, dinî inançlara duyulan ihtiyacının kaynağıdır. Her Ģeye gücü yeten ve koĢulsuz koruyucu olarak algılanan figürler tarafından hayal kırıklığına uğrayan çocuklar, bu algı ve beklentileri yeni bir üstün 288 Altun, Müslüman olan Almanlar Üzerine Psiko-Sosyal Bir İnceleme, 69. 289 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 214. 97 figüre aktarırlar. Böylece çocuğun yenilmez bir güç tarafından mutlak korunma isteği, 290 yetiĢkinin dinî inançlarında yaĢamaktadır. Freud‟u takip eden psikanalistlerin din değiĢtirme dinamiklerini kiĢiliğin içindeki asıl güçlerin bir yansıması olarak yorumladığı bu yaklaĢımda; id, ego ve süperego bir çatıĢma halindedir. Ġnsanlar acil ve güçlü arzuların hazzına eğilimleriyle yönelse dahi süperego (vicdan, kültür ve din) bu eğilime bir sınırlama getirmektedir. Çocukluk çağındaki olgunlaĢma serüveni insan ırkı evriminin tekrarı olarak görülmektedir. Bu yönelime göre; din değiĢtirme süreçleri, hayat ve ölüm içgüdüsünün sürekli çatıĢmasında “kırılgan uzlaĢmalar”dır. Anne, baba ve bebek arasında geçen dram din değiĢtirme deneyiminde tekrarlanmaktadır. Suçluluk, keder, duygusal yoksunluklar, 291 acılar ve arzular; kiĢiyi haz sağlayan dinî ritüellere ve inançlara sürüklemektedir. Bu yaklaĢım çerçevesinde yapılan bazı psikanalitik çalıĢmalar; yardımcı, koruyucu ve güçlü baba duygusunu tatmayan insanlara din değiĢtirme hadisesinin bu duyguyu verdiği tezini ortaya koymuĢtur. Allison (1969), ergenlik döneminde âni ve dramatik dinî değiĢim deneyiminin yetiĢkinliğe geçiĢ sürecindeki rolüne odaklandığı araĢtırmasında deneklerin çoğunluğunun babalarının alkolik veya intihar eden kimseler olduğunu ortaya koymuĢtur. AraĢtırmadan elde edilen bulgular, dine yönelmenin gençleri güçlü hissettirdiğini ortaya koymuĢtur. Ayrıca zayıf, etkisiz veya olmayan baba imajının yerini iyiliksever, koruyucu, güçlü ve sağlam bir baba figürünün temsili ile 292 değiĢmesi ergenin yetiĢkinliğe geçiĢinde kolaylaĢtırıcı bir rol oynamıĢtır. C.Ullman (1982), araĢtırmasında “din değiĢtirme tecrübesini yaĢayanların, bu tecrübeyi yaĢamayanlara göre çocukluk döneminde daha çok duygusal karmaĢa yaĢadıkları” ve “ergenlik döneminde din değiĢtirme tecrübesini yaĢayanların, bu tecrübeyi yaĢamayanlara göre daha fazla kiĢisel stres ve uyum sorunu yaĢadıkları” hipotezini test etmek için 20 erkek ve 20 kadından oluĢan 40 kiĢi ile araĢtırma yapmıĢtır. Ullman 290 Chana Ullman, The Transformed Self: The Psychology of Religious Conversion (New York: Springer+Business Media, 1989), 46-47. 291 Lewis R. Rambo, “Din DeğiĢtirme Teorileri: Dinî DeğiĢimi Anlama ve Yorumlama”, çev. Hatice Gül, KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi 17 (Haziran 2011), 215-216. 292 Joel Allison, “Religious Conversion: Regression and Progression in an Adolescent Experience, Journal for the Scientific Study of Religion 8/1 (1969), 23-31. 98 araĢtırmasında, din değiĢtirme deneyimini yaĢayan katılımcıların %77‟sinin babalarıyla son derece sorunlu iliĢkiler yaĢadıklarını belirtmiĢtir. Bununla birlikte çocukluk döneminde aile içi Ģiddet, kavga ve intihar giriĢimine tanıklık gibi birtakım travmatik hadiseler yaĢadıklarını ifade etmiĢlerdir. Ayrıca katılımcıların %80‟i din değiĢtirmeden 293 hemen önceki dönemde yoğun duygusal karmaĢa yaĢadıklarını belirtmiĢlerdir. Çayır (2008), araĢtırmasında katılımcıların %58,9‟lük kesiminin çocukluk döneminde babaları ile iliĢkilerinin mesafeli olduğunu, %70‟inin anneleri ile iliĢkisinin çok yakın bir seviyede olduğunu belirtmiĢtir. Yine bu örneklemde, erkeklerin dine ve Ġslâm‟a karĢı 294 tutumları kadınlara göre daha olumsuzdur. Çayır, baba ile mesafeli iliĢkiyi “dolaylı olarak iyi olmayan” Ģeklinde değerlendirmiĢtir. Çayır‟ın elde ettiği bulgular bireyin dinî değiĢimine katkı sağlıyor olsa dahi içsel ve dıĢsal birçok faktörün etkisi vardır ve değiĢim âni değil, kademeli bir Ģekilde propaganda ve ikna yoluyla gerçekleĢmiĢtir. Aynı Ģekilde Köse (1997) araĢtırmasında, din değiĢtiren mühtedîlerin %19‟u ihtidâ dönemi öncesinde ya boĢandığını ya da iliĢkisinin ayrılıkla sonuçlandığını görmüĢtür. %13‟ünün 16 yaĢından önce ebeveynlerinden birisi vefat etmiĢtir. %7‟si ciddi bir hastalığa maruz kalmıĢtır. %1,4‟ü uzun süren bir hapishane dönemi yaĢamıĢtır. Bu mühtedîlerden %11‟i duygusal stresi çok Ģiddetli bir Ģekilde yaĢadıklarını ve tedaviye baĢvurduklarını söylemiĢlerdir. Bu duygusal buhranlı süreçler bireyi zorluklarla baĢ edebilmesi için dine yöneltmiĢ ve içerisinde bulunduğu dinden duygusal anlamda tatmin olamadığında baĢka bir dinî arayıĢa yöneltmiĢ olabilir. Örnek olarak mühtedî Charlie‟nin tecrübesine bakalım: “Evliliğimizin sona ermesi çok çirkin oldu. Her iki taraf kendisinin haklı olduğunu söylüyor, diğerini suçluyordu. Bir de baktım ki, bana inanmam gerektiği öğretilen birçok Hıristiyan değeri uygulamaya konulmuyordu. EĢim Hıristiyanlığın önerdiği evliliğin hayat boyu olması ilkesini çiğnemiĢ ve zina yapmıĢtı. Zina ortağı olan adama saldırdım ve bir yıl hapis yattım. Hıristiyan olduklarını söyleyen ve benim 293 Chana Ullman, “Cognitive and Emotional Antecendes of Religious Conversion”, Journal of Personality and Social Psychology 43/1 (1982), 183-192. 294 Çayır, Türkiye‟de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 251. 99 tarafımda yer alması gereken kilise ve arkadaĢlarım eĢimi değil beni suçluyorlar, 295 boĢanmamın en iyi yol olduğundan bahsediyorlardı.” Köse (1997)‟nin araĢtırmasında mühtedîler hem mutlu bir çocukluk dönemi geçirmiĢler hem de duygusal süreç ile baĢlayan dinî arayıĢa entelektüel sorgulamalar eĢlik etmiĢtir. DeğiĢim âni değil, kademeli; birey süreçte pasif değil, aktiftir. Köse‟nin ihtidâ öncesi duygusal deneyim yaĢanmasına dair elde ettiği bulgular psikodinamik yaklaĢım içeriyor gibi gözükse de çocuklukta ebeveyn ile olan sorunlar, boĢanma ve hastalık gibi ruh sağlığını etkileyen üzücü olaylar neticesinde kiĢi hayatın anlamını yeniden düĢünmeye 296 baĢlamıĢtır. Entelektüel bir gayretin devreye girdiği bu süreçte birey yaĢadıklarını anlamlandırmak istemektir. Burada Yapıcı‟nın (2007) kiĢinin din değiĢtirmesinin arka planında var olan “yeterli sebep” ve “gerekli sebepler” ayrımı akla gelmektedir. Yapıcı‟ya göre gerekli sebepler var olsa dâhi yeterli sebep ortaya çıkmadıkça din değiĢtirme gerçekleĢmeyecektir. Bu durumda gerekli sebepler sadece kiĢinin din 297 değiĢtirme kararına daha çabuk varmasına yardımcı olacaktır. Yapılan araĢtırmalarda görüldüğü üzere kiĢinin çocuklukta yaĢamıĢ olduğu travmatik hadiseler, ebeveyn ile ilgili sorunlar veya din değiĢtirme öncesinde yaĢanan zor süreçler din değiĢtirmenin “yeterli sebebi” olarak karĢımıza çıkmamaktadır. Bu sebeplerin, din değiĢtiren bireyin çocukluk dininden baĢka bir dinde ya da herhangi bir dine inanmayı tamamen reddetmesinde, kendini ve hayatını yeniden anlamlandırma yolculuğunu kolaylaĢtırcı birer “gerekli sebepler” olarak var oldukları kanısına varmaktayız. Örneğin Gündüz (2019), katılımcılarından Marie (19) ve Nana (27)‟nin söyledikleri bu süreci anlamamızda bize yardımcı oluyor: 295 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 123. 296 Köse, “Ġhtidâ”. 297 Yapıcı, “Müslümanlıktan Hıristiyanlığa GeçiĢin Sebepleri Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir Ġnceleme”, 192. 100 “Annem rahatsızlandı ve kısa bir süre sonra da vefat etti. Din değiĢtirmenin hemen öncesinde vefat etti. Bunun din değiĢtirmeme yardımcı olduğunu sanmıyorum ya da son 298 dokunuĢu yapmıĢ da olabilir, bilemiyorum.” Nana (27) ise: “Çocukluğum zor geçti ama sanırım bu kadar zor geçmeseydi Müslüman olmazdım.” 299 C. Hümanist Ekol Çerçevesinde Değerlendirme Hümanist yaklaĢıma göre insan tabiatı psikolojik geliĢim, büyüme ve sağlıklı bir denge 300 içerisinde olmaya eğilimlidir. Maslow, Freud‟un davranıĢların altında bilinç dıĢı nedenlerin olduğu bilinen nedensellik ilkesini kabul etmemekle birlikte bireyin uğrunda çabaladığı geleceğe dönük amaçlar üzerinde durmaktadır. Yani Maslow‟a göre davranıĢları bilinç dıĢı geçmiĢ değil, bireyin gelecekteki hedef ve beklentileri 301 belirlemektedir. Frankl ise insanın anlam arayıĢının bireyde içsel denge yerine içsel gerilim de oluĢturabileceğinden bahsetmektedir. Ġnsanda temel bir güdü olarak var olan anlam istemi, insanın o anda ne durumda olduğu ile ileride neye ulaĢması gerektiği 302 arasındaki amaçlarından doğan gerilimin varlığı ile ortaya çıkmaktadır. Ona göre 303 “anlam arayıĢı insan olmanın ayırt edici bir özelliğidir.” Bu yaklaĢım, dinî değiĢim sürecinde bireye daha zengin kendini gerçekleĢtirme deneyimi sağladığını ve bireyin 304 dönüĢümden kaynaklanan faydalı sonuçlar elde ettiğini vurgulamaktadır. Köse (1997), mühtedîlerden %49‟unun “anlamsızlık”, “bir hedefi olmama” ve “kendini eksik hissetme” gibi duygulara sahip olduklarını belirtmiĢtir. Bahsi geçen bu duygular 298 Gündüz, Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi, 64. 299 Gündüz, Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi, 72. 300 Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, 437. 301 Yazgan Ġnanç - Yerlikaya, Kişilik Kuramları, 310. 302 Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, 119. 303 Frankl, Duyulmayan Anlam Çığlığı, 27. 304 Rambo, Understanding of Conversion, 37. 101 ihtidânın ön belirtilerinden biridir. Örneğin; mühtedîlerden Tim kendisini aĢağıdaki gibi ifade etmiĢtir: “Hayata anlam verecek, kendim varoluĢ hakkında temel kabul ettiğim soruları cevaplandıracak bir din, bir izah, bir hayat tarzı, bir felsefe arıyordum. Üniversitede 305 felsefe okumuĢtum ve bu da beni din sahasına götürmüĢtü.” Frankl, Maslow‟un ihtiyaçlar piramidindeki alt basamakların doyurulmadığı zaman anlam istemi gibi yüce bir ihtiyacın önceliğinin olmaması düĢüncesine katılmamaktadır. Ölüm kamplarında ya da ölüm döĢeğinde, Frankl‟ın tabiriyle, “nihai anlam açlığının su yüzüne çıktığını kim inkâr edebilir?” Ölüm döĢeğinde olmadan dahi bir gün ölecek olmanın farkındalığı da kiĢide anlam istemi uyandırabilmektedir. Örneğin Köse‟nin araĢtırmasında Nick adlı mühtedî Ģöyle söylemiĢtir: “Hastalığıma kesin teĢhis konulmadan önce doktorlar muhtemel bir kanser tehlikesinden söz ettiler. Eğer kansersem altı aylık bir ömrümün kaldığını biliyordum. Bu tecrübe beni bir din arayıĢına iyice itti. Neyse, kesin teĢhis konuldu ve kanser olmadığım ortaya çıktı. Artık bu hastalığın beni öldürmeyeceğini biliyordum. Fakat yarın ölünebileceğinin de anlamıĢ, ölüm sonrası için hazır 306 olmak, bir Ģeyler yapmak gerektiğini düĢünmüĢtüm.” Çayır (2008); azınlık psikolojisi içerisinde olan Müslüman-Alevîlerin, Alevîlik hakkında bilgileri olmadan yetiĢmelerinin bir neticesi olarak büyük boĢluğa düĢtüklerini ve bundan dolayı sol örgütler ve farklı akımlar tarafından kendi amaçlarını 307 gerçekleĢtirmek için yanlıĢ yönlendirildiklerini belirtmiĢtir. Kim (2003)‟ün çalıĢmasında, entelektüel sorgulama sürecinden geçen 45 kiĢiden 11‟inin sorgulamaları varoluĢsal meseleler üzerinedir. Örneğin mühtedîlerden Seo, Ģöyle söylemiĢtir: 305 Köse, Neden İslam‟ı Seçiyorlar, 126. 306 Köse, Neden İslâm‟ı Seçiyorlar, 129. 307 Çayır, Türkiye‟de Din Değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri, 256. 102 “Lise dönemi benim bu dünyadaki varlığımın nedenini bulmak için zihnimin oldukça meĢgul olduğu günlerdi. Hayatım sonsuz üzüntü… Ağacından ayrılmıĢ bir yaprak gibi sağa sola savruluyor… Evet, öyle ki, benim hayatım rüzgar esince sağa sola savrulan yapraktan baĢka bir Ģey değil. Önümde yemek varsa, yiyorum, yoksa yemiyorum… Diğer varlıklar gibi yaĢıyorum. Fakat o zaman benim düĢüncem ve iradem ne anlama geliyor?... Günlerimin çoğu böyle sorulara cevap aramakla 308 geçiyordu.” Kim‟in çalıĢmasında mühtedîler, Ġslâm‟a girdikten sonra hayatın anlam ve amacı, hayata yeni bir bakıĢ açısıyla bakma gibi entelektüel değiĢimler yaĢamıĢlardır. Mühtedîler, bundan sonraki süreçte sorgulamalarından ve çatıĢmalarından kurtulmuĢ, yeni hayatında ne yapacağı konusunda kararlı bir tutum sergilemeye baĢlamıĢlardır. Ġhtidânın gerçekleĢmesi ile ümit, Ģükür, huzur gibi duyguların yoğun olduğu yeni bir dönem baĢlamıĢtır: “Ġslâm hayatıma ümit kazandırdı ve artık yürüyebilmem ve yiyebilmem için Allah‟a Ģükrediyorum. DüĢüncem, davranıĢım, giyimim, yemeğim vb. hepsini değiĢtirdim. Dua ediyorum, çalıĢıyorum, kızmıyorum, Allah‟a Ģükrediyorum, diğerlerini anlamaya ve iyilik yapmaya çalıĢıyorum… Bütün bu güzellikler 309 Ġslâm‟ın bana verdiği Ģeylerdir. Bu yüzden elhamdülillah diyorum.” Bununla birlikte Oshun‟un (2010) çalıĢmasında, Hıristiyan iken Müslüman olan ve Müslüman iken Hıristiyan olan katılımcılarından %81,5‟inin din değiĢtirdikten sonra sorunlarının çözüldüğünü ifade etmiĢlerdir. Din değiĢtiren katılımcılar, kendilerini daha mutlu ve huzurlu hissettiklerini, daha dindar bir yaĢam sürdüklerini, hayatlarının anlam kazandığını belirtmiĢlerdir. 310 “Karakterim değiĢti, insanlara saygı duymaya baĢladım.” 308 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 69. 309 Kim, Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı, 118. 310 Oshun, Hıristiyanlıktan İslam‟a İslam‟dan Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Sebepleri, 110. 103 “Kendime inancım arttı, artık kendime saygı duyuyorum.” “Ruhen daha iyi hissediyor ve ibadet ettikçe daha mutlu oluyorum.” “Daha anlamlı bir hayat yaĢamaya baĢladım.” 311 “Mutluluk ve gönül rahatlığı.” Benzer Ģekilde Rahimi (2013), din değiĢtiren Kosovalılar ile yapmıĢ olduğu araĢtırmasında katılımcılardan S.M.‟nin din değiĢtirdikten sonraki hislerini Ģu Ģekilde ifade etmektedir: “Ben Hıristiyan olmadan önce benim için hayat bir Ģey ifade etmezdi. Ama ben hayatımı anlamlandırmak istedim ve Hıristiyanlığa yöneldim. Hıristiyan olduktan sonra sanki anadan yeni doğmuĢ gibi oldum.”312 Rahimi‟nin (2013) çalıĢmasına göre katılımcıların din değiĢtirdikten sonraki süreçte katılımcıların hissettikleri Ģöyledir: “ġimdi seçtiğim din beni bu dünyada daha mutlu ediyor, baĢkasına karĢı daha sevimli bakıyorum, kendimi hayatta daha güvenli hissediyorum. Bunu Tanrıdan Kutsal Ruhtan alıyorum. Ruhen devamlı yükseliyorum. Daha mutevazi ve mutmainim. Kendimi daha çok barıĢçıl ve gerçekçi buluyorum.” “ġimdiki inancım beni mutlu ediyor, Ģimdi kendimi çok iyi hissediyorum.” “Ben Hıristiyandım ama protestanlığı seçince tekrar doğmuĢ gibi oldum. Protestanlığı seçince Tanrıya ve Ġsa Mesihe daha yakınlaĢtım. Ġncili okurken 311 Oshun, Hıristiyanlıktan İslam‟a İslam‟dan Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Sebepleri, 111. 312 Rahimi, Kosova‟da Din Değiştirmenin Psiko-Sosyolojik Etkenleri, 131. 104 Tanrıya her geçen süre içinde daha fazla yakınlaĢıp, Tanrı bana doğru yolu gösterdi. Ben bu dini seçmiĢ oldum ve bu dinle yaĢamaya devam ediyorum.” “Benim manevi hayatım hiçbir Ģey karĢılamamıĢ, benim kalbimde bir yangın vardı (bir 313 boĢluk) hiçbir zaman tüketilmedi.” Kotoriç (2019) ise katılımcılarından Ģu sözleri aktarmıĢtır: “Karanlıktı, Ģimdi ise aydınlık elhamdülillah.” “O kadar iyi hissediyorum ki dünyalara değiĢmem. Kendi evimin kraliçesiyim.” “En iyi his, Rabbimi tekrar tanımam. Ondan sonra sıkıntıya dair ne varsa O‟ndan geldiğine inanıyorsun. Çünkü insanlar kıyamet gününde, insanın baĢına gelen sıkıntıya mükâfatın büyüklüğünü görünce „Rabbim keĢke bana da sıkıntı verseydi‟ 314 diyecekler.” Frankl, insanın karĢılaĢtığı durumlara yönelik davranıĢ geliĢtirme gücünden ve “değiĢme yeteneği” gibi emsalsiz bir kabiliyete sahip olduğundan bahseder. Ġnsan, karĢılaĢtığı zorlukların üstesinden gelmeye çalıĢarak içinde bulunduğu durumu değiĢtirmek zorundadır. Elinden geleni yaptığı hâlde bu durumu değiĢtiremediğinde kendini değiĢtirme yeteneğiyle mevcut durumun üstesinden gelmek durumunda kalır. 315 Çünkü değiĢtiremediği bir durumla karĢılaĢmıĢsa kendini değiĢtirmekle sorumludur. Aydın (1995), katılımcıların neredeyse yarısının dinî değerlere yönelik kuĢku ve inkâr gibi olumsuz tutumları olmasına rağmen %74‟ünün dua ettiği sonucuna ulaĢmıĢtır. 313 Rahimi, Kosova‟da Din Değiştirmenin Psiko-Sosyolojik Etkenleri, 134. 314 Kotoriç, Bosna Hersek‟te Din Değiştirme ve Dini Dönüşümde Psiko-Sosyal Etkenler, 62. 315 Viktor E. Frankl, Zeiten der Entscheidung (Freiburg: Herder Verl, 1996), 2; Viktor E. Frankl - Franz Kreuzer, Im Anfang war der Sinn (von der Psychoanalyse zur Logotherapie ein Gespräch) (München: Piper Verlag, 1994), 34 akt. Bahadır, İnsanın Anlam Arayışı ve Din, 63. 105 Katılımcılarına hangi durumlarda dua ettikleri sorulduğunda alınan cevaplardan bazıları 316 aĢağıdaki gibidir: “Yatarken, yardıma ihtiyacım olduğunda.” “Zor durumlarda.” “Zor durumlarda dua ediyorum. Hiçbir insanın bana yardım edemeyeceği durumda yaratıcıya sığınıyorum.” “Korku anlarında.” “Kendimi çok çaresiz hissettiğimde, baĢka bir Ģey elimden gelmiyorsa Niye yaptığımı halen bilmiyorum. Sanırım çaresizlik.” Görüldüğü üzere, Türkiye‟de dinî değiĢim ile ilgili yapılmıĢ olan akademik çalıĢmaların bulgularının çoğunluğu yeni-davranıĢçılık ekolünün sosyal biliĢsel yaklaĢımlar ve hümanist ekolü kapsamında değerlendirilebilmektedir. Böylelikle yapmıĢ olduğumuz araĢtırmamız sonucunda dinî değiĢimin, bireydeki içsel ve dıĢsal faktörlerinin etkileĢimli olduğu bir kiĢilik ve zihinsel Ģema değiĢimi olduğu kanaatine varmaktayız. 316 Aydın, Dinî İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri, 66-67. 106 SONUÇ Dinî değiĢim, din psikologlarının yüzyılı aĢkın süredir üzerinde çalıĢtığı en seçkin konularından birisidir. 1881 yılında ABD‟de G. Stanley Hall‟ın derslerinde bu konuyu ele alması ile baĢlayan dinî değiĢim deneyimini inceleme çalıĢmaları; William James, James H. Leuba, E. D. Starbuck, George A. Coe gibi zamanın önde gelen psikologları tarafından incelenmiĢtir. Ġslâm kültüründe, dinî değiĢim ile ilgili kavramların -ihtidâ, hidâyet ve irtidat- çizgisi Kur‟ân-ı Kerîm‟deki anlamları doğrultusunda çizilmiĢtir. Batı literatürünü incelediğimizde dinî değiĢim araĢtırmalarının çoğunlukla teolojik bir kavram olarak Hıristiyan geleneğinde sıklıkla kullanılan “conversion” kavramı çatısı altında toplandığını görmekteyiz. Batı literatüründe “religious conversion” kavramının tanımı çok fazla olduğu için din değiĢtirme olgusu anlaĢılması zor bir kavram niteliğini taĢımaktadır. AraĢtırmacılar ortak bir tanımda ittifak edememiĢ olsalar da var olan bütün tanımların baĢlangıç noktası “değiĢim” deneyimidir. Çünkü tam ve bütün olarak değiĢmeyi ifade eden bu kavram bütün değiĢmeleri kapsamaktadır. Ancak değiĢimin yönünü dikkate alarak niteleyici bazı kelimeler ile birlikte de kullanılabilir. Öyleyse en basit ifadeyle dinî değiĢim tecrübesini yaĢamıĢ bir kimseden söz edildiğinde, din inancında zamanla farklılık olmuĢ kimseden bahsetmiĢ olunur. Bu değiĢim dinî değerleri ve yaratıcıyı inkar etme, inanılan dine olan ilginin artması, aynı din içerisinde farklı bir gruba geçme veya baĢka bir dinî inanca bağlanma Ģeklinde görülebilmektedir. Önemli olan bu değiĢimi hangi yön ile iliĢkilendirdiğimizdir. Batı‟da geleneksel dinî değiĢim araĢtırmalarında Paul‟un din değiĢtirme deneyimi prototip olarak görülmüĢtür. Bu çalıĢmalarda, âni ve dramatik bir Ģekilde gerçekleĢen dinî değiĢime odaklanılmıĢtır. Entelektüel bir arayıĢ içermeyen bu değiĢimde birey pasiftir ve deneyimiyle kökten bir değiĢim gerçekleĢir. Ġlerleyen zamanlarda Batı‟da hem Hıristiyanlığın kendi içerisindeki mevcut dinî sistemlerdeki geleneğin o zamana kadar vermiĢ olduğu cevapları daha mutlak bir Ģekilde yeniden düzenleyen akımlar hem de mevcut gelenekler dıĢında aynı sorulara yeni cevaplar sunan Doğu kaynaklı dinî akımlar yayılmaya baĢlamıĢtır. AraĢtırmacılar da zamanın ruhuna uygun olarak dinî 107 değiĢim olgusunu daha yakından incelemiĢlerdir. ÇağdaĢ araĢtırmacılar, dinî değiĢimi bir süreç olarak tanımlamıĢları ve bireyin dinî değiĢiminde aktif olarak rol aldğını kabul etmiĢlerdir. Bu paradigmaya göre değiĢim gönüllü ve bilinçli bir Ģekilde gerçekleĢmektedir. Batılı psikologlar “religious conversion” kavramının ne olduğu konusunda fikir birliği sağlayamamıĢlarsa da ne olmadığı konusunda ortak görüĢler sunmuĢlardır. Bunlardan biri din ve mâneviyat kavramının hangi çizgilerde buluĢup hangi çizgilerde ayrıldığı konusundaki görüĢ ayrılıklarından kaynaklanmaktadır. AraĢtırmacılar mâneviyatı dinî değiĢimin bir bileĢeni olarak görmüĢlerdir. Maneviyat, genel olarak dindarlıkta ve özel olarak din değiĢtirmede gereklidir ama yeterli değildir. Diğer bir görüĢ ise bütün dinî değiĢikliklerin dinî değiĢim olarak kabul edilmediği görüĢüdür. Dinî değiĢikliğin varlığından söz edilebilmesi için değiĢimin bireyin bilincinde benlik ve kimlik yoluyla kalıcı bir değiĢim içermesi gerekmektedir. Örneğin, dindar bir kiĢinin ailesi ile kiliseye gitmesi, ardından seküler arkadaĢları ile dinî olmayan bir kimliğe bürünmesi kiĢinin kimliğindeki bütün sosyal rollerini etkisi altına alan kalıcı bir dinî değiĢim ile karıĢtırılmamalıdır. Tanımlardaki ortak diğer unsur ise din değiĢtiren kiĢinin yaĢamında gözle görülür değiĢimler yaĢanmasıdır. Batı‟da yeni dinî hareketlerin ortaya çıkıĢı ve dinden ayrılmanın artması ile araĢtırmacılar dinden ayrılma tecrübeleri ile ilgilenmiĢlerdir. Bu tecrübeler “conversion” kavramından doğan “deconversion” kavramıdır. Almanya‟da Streib ve arkadaĢları, deconversion kavramını, bireyin eskiyi terk ederek farklı bir Ģey aramaya odaklanmasıyla beraber; dinî kimliğini yeniden yazmasını, inanç sistemini ve dünya görüĢlerini gözden geçirmesini, düĢünme Ģeklini, ahlâkî yargısını ve otoriteyle baĢa çıkma biçimini yeniden yapılandırmasını içeren yaĢam olaylarıyla birlikte geliĢen dinî yöneliminin değiĢimi Ģeklinde tanımlamıĢlardır. Günümüzde kiĢinin, kurumsal bir dinî inançtan özelleĢtirilmiĢ bir dinî inanca geçtiği veya dinî alandan tamamen çıktığı durumlar söz konusudur. Batıdaki dinî değiĢim araĢtırmalarının ön planında yeni bir inanca ve bağlılığa geçiĢ, arka planda ise daha az görünen ve yoğun bir Ģekilde bulunan önceki inanç sistemini, dinî uygulamaları ve dinî bir topluluğa olan bağlılığı terk etme süreci vardır. Deconversion araĢtırmacıları, dini terk etme sürecine odaklanmıĢtır. 108 Dinî değiĢim, yönü itibariyle incelendiğinde içten içe, dinden dine, dıĢtan içe ve içten dıĢa doğru gerçekleĢir. Ġçten içe dinî değiĢimde inanan kiĢi; inandığı değerlere sadece inandığını ifade ederek bağlı kalabilir, bu dinî değer ve öğretileri hayatının merkezine alabilir veya bu değerlere karĢı soğuk bir tavır sergileyebilir. Dinden dine dinî değiĢim, inanan insanın inandığı değerleri terk ederek, baĢka bir dinin değerlerini ve öğretilerini kabul etmesidir. DıĢtan içe dinî değiĢimde, Tanrı‟yı, doğaüstü bir varlığı reddeden kimsenin bir dini kabul etmesi ve ona bağlanması dıĢtan içe doğru gerçekleĢen dinî değiĢimdir. Ġçten dıĢa dinî değiĢim, bir dinden çıkmak ve artık herhangi bir dinî inanca sahip olmamak demektir. Dinî değiĢim, zaman itibari ile de incelenmektedir. Dinî değiĢimin bir anda ortaya çıktığı durumlar âni değiĢimdir. Kademeli gerçekleĢen dinî değiĢim, bireyin ortalama zamanını alır ve entelektüel bir arayıĢ süreci söz konusudur. Toplumdan kaynaklı dinî değiĢim ise sosyal öğrenme ile gerçekleĢir. DavranıĢçılık ekolündeki bilim insanları; bireyin çevresinde gerçekleĢen olayların, kendilerini ödüllendirmesine ya da cezalandırmasıyla iliĢkili olarak yeni davranıĢları nasıl öğrendiklerini ya da mevcut davranıĢı nasıl değiĢtirdiklerini incelemektedirler. Klasik davranıĢçılar, bilinci ve bilinç hallerini araĢtırma alanlarına almamıĢ olsalar da yeni davranıĢçılardan Bandura (1986), davranıĢı incelerken bilinçli süreçleri göz ardı etmeyecek bir sosyal-biliĢsel teoriyi ortaya koymuĢtur. Bu yaklaĢım düĢünme süreçlerinin, inançlar, beklentiler ve eğitim vb. dıĢa ait pekiĢtirme tarifelerinin üzerinde etkili olduğunu ileri sürmüĢtür. Psikodinamik yaklaĢıma göre dinî değiĢim süreçleri hayat ve ölüm içgüdüsünün sürekli çatıĢmasında “kırılgan uzlaĢmalar” olarak görülmektedir. Anne, baba ve bebek arasında geçen dram din değiĢtirme süreçlerinde tekrarlanmaktadır. Suçluluk, keder, duygusal yoksunluklar, acılar, arzular kiĢiye haz sağlayan dinî ritüellere ve inançlara sürüklemektedir. Hümanist yaklaĢıma göre dinî değiĢim hadisesinin bireye daha zengin kendini gerçekleĢtirme deneyimi sağladığını ve bireyin değiĢim kaynaklı faydalı sonuçlar elde ettiğini vurgulamaktadır. AraĢtırmamızda Türkiye‟de yapılmıĢ akademik çalıĢmalarda elde edilen bulguların çoğunluğunda yeni-davranıĢçılık ekolünün sosyal-biliĢsel yaklaĢımları ve hümanist 109 yaklaĢımları içerdiğini görmekteyiz. Böylelikle dinî değiĢimin, bireydeki içsel ve dıĢsal faktörlerinin etkileĢimli olduğu bir kiĢilik ve zihinsel Ģema değiĢimi olduğu kanaatine varmaktayız. Son olarak ise Türkiye‟de dinî değiĢim çalıĢmalarının Ġslam Tarihi, Dinler Tarihi, Kelam, Tasavvuf, Hadis ana bilim dalı disiplinleri arasında Türk kültürü içerisinde yetiĢmiĢ ya da mevcut dini Ġslâm olan bireyin dinî değiĢiminin seyrini ve tipolojisini oluĢturmak için önemli olacağı kanaatindeyiz. Örneğin; Ġslâm‟ın doğduğu ve geliĢtiği dönemlerden baĢlayarak bugüne kadar gerçekleĢen ihtidâ örneklerinin, irtidâtların ve dine dönüĢ deneyimlerinin tarihi, sosyolojik ve psikolojik bir bakıĢ açısıyla incelenmesinin oldukça önemli olduğunu düĢünmekteyiz. Bu araĢtırmaların Ġslâm‟a yeni geçiĢler veya Ġslâm dini, birey ve değiĢim üçlüsünün kendine özgü özellikleri hakkında önemli bilgiler sunacağı kanaatindeyiz. Bundan dolayı çalıĢmamızın “Ekler” bölümünde dinî değiĢim baĢlığı altında değerlendirebileceğini düĢündüğümüz disiplinler arası çalıĢmaları ortaya koymaya gayret ettik. ÇalıĢmamızın gelecekteki dinî değiĢim araĢtırmalarına katkı sağlamasını umut ederiz. 110 KAYNAKLAR Albayrak, Ahmet. “Conversion”. The Qur‟an an Encyclopedia. ed. Oliver Leaman. London and New York: Routledge Taylor & Francis Group, 2006, 152-154. Allison, Joel. “Religious Conversion: Regression and Progression in an Adolescent Experience”. Journal for the Scientific Study of Religion 8/1 (1969), 23-38. https://doi.org/10.2307/1385251 Altun, Mecit. Müslüman olan Almanlar Üzerine Psiko-Sosyal Bir İnceleme. Adana: Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012. Apaydın, Halil. Din Psikolojisi Terimler Sözlüğü. Ġstanbul: Bilimkent Yayınları, 2016. Arslantürk, Zeki. Sosyal Bilimciler için Araştırma Metod ve Teknikleri. Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 5. Basım, 2001. Atalay, Mehmet. “Malcolm X: Krizlerin Potasında Bir Aksiyoner”. Arayış, Değişim ve Din, ed. Hasan Kayıklık. 69-102. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Atkinson L. Rita vd. Psikolojiye Giriş I. çev. Kemal Atakay. Ġstanbul: Sosyal Yayınları, 1995. Aydın, Ali Rıza. Dini İnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1995. Ayten, Ali (ed.). Din Psikolojisi: Dine ve Maneviyata Psikolojik Yaklaşımlar. Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 3. Basım, 2013. Ayten, Ali vd. “Formation and Consequences of the Conversion Process: A Qualitative Study of Adult Converts”. İlahiyat Studies A Journal on Islamic and Religious Studies 10/2 (2019), 143-181. https://www.ilahiyatstudies.org/index.php/journal/ article /view/596 Ayten, Ali. Psikoloji ve Din. Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 3. Basım, 2012. Bahadır, Abdülkerim. Jung ve Din. Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 2007. 111 Bahadır, Abdülkerim. “Psikoterapi‟de Yeni Bir YaklaĢım: Logoterapi ve Viktor Frankl”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 9/1 (Ocak 2000). Bahadır, Abdülkerim. İnsanın Anlam Arayışı ve Din: Logoterapik Bir Araştırma. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 2018. Bandura, Albert. “Exploration of Fortuitous Determinants of Life Paths”. Psychological Inquiry 9/2 (1998), 95-99. https://www.jstor.org/stable/1449098 Bandura, Albert. Social Foundations of Thought and Action: A Social Cognitive Theory. NJ: Prentice Hall, 1986. Bandura, Albert. Social Learning Theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall, 1977. Barbour, John D. Versions of Deconversion: Autobiography and the Loss of Faith. Charlottes and London: University of Virginia Press, 1994. Batson, C. Daniel vd. Din ve Birey, çev. Ali KuĢat - Abdulvahap TaĢtan. Kayseri: Kimlik Yayınları, 2017. Bauman, Chad M. “Appreciation, Analysis, and Critique: The Oxford Handbook of Religious Conversion and the future of Conversion Studies”. Pastoral Psychol 67 (April 2018), 195-198. DOI:10.1007/s11089-016-0733-1 Berger, Peter L. Invitation to Sociology: A Humanistic Perspective. Garden City: Doubleday, 1963. Bosnalı, Tuba. Din Psikolojisi Açısından Dine Dönüşün Bireyin Kişilik Gelişimine Etkisi. Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2003. Bruno, Frank J. Psikoloji Tarihine Giriş. çev. Nesrin Hisli. Ġzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 10, 1982. Budak, Selçuk. Psikoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 4. Basım, 2009. Bullik, Ramona vd. “Development in Religious and Non-Religious Biographies from a Cross-Cultural Perspective”. Journal of Emprical Theology 33 (2020), 1-18. DOI:10.1163/15709256-12341398 112 Cengil, Muammer. Davranışçılık Ekolünün Dine Yaklaşımı. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2002. Clark, Walter Houston. The Psychology of Religion. New York: Macmillan, 1958. Coe, George Albert. The Psychology of Religion. Chicago: University of Chicago Press, 1916. Coe, George Albert. The Spiritual Life: Studies in the Science of Religion. New York: Eaton & Mains, 1990. Craib, Ian. Psikanaliz Nedir?. çev. Ali Kılıçlıoğlu. Ġstanbul: Say Yayınları, 2004. Crookley, James vd. Longman-Metro Büyük İngilizce Sözlük. Ed. Paul Procter. Ġstanbul: Metro Kitap, 1993. Cüceloğlu, Doğan. İnsan ve Davranışı. Ġstanbul: Remzi Kitabevi, 28. Basım, 2014. Çayır, Celal. Türkiye’de Din değiştirip Hıristiyanlığa Geçişin Psiko-Sosyal Etkenleri. Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2008. Delahunty, Andrew vd. Collins Cobuild English Language Dictionary. ed. John Sinclair. London: William Collins, 2. Basım, 1988. Doyle, Derek. “Have We Looked Beyond the Pysical and Psychosocial?”. Journal of pain and Symptom Management 7/5 (July 1992), 302-311. DOI: 10.1016/0885- 3924(92)90063-n Düzgüner, Sevde. Dine Psikolojik Yaklaşımda Değişimin Dinamikleri. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2008. Düzgüner, Sevde. Maneviyat Algısı ve Yansımaları. Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2021. Esen, Nesibe. “Necip Fazıl Kısakürek‟te Dinsel DeğiĢim”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 69-102. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Forsyth, James. Psikolojik Din Kuramları. çev. Metin Güven vd. ed. Mustafa Ulu. Kayseri: Kimlik Yayınları, 2017. 113 Frankl, Viktor E. Duyulmayan Anlam Çığlığı. çev. Selçuk Budak. Ġstanbul: Totem Yayınları, 2. Basım, 2019. Frankl, Viktor E. İnsanın Anlam Arayışı. çev. Selçuk Budak. Ġstanbul: Okuyanus Yayınevi, 21. Basım, 2015. Frankl, Viktor E. Psikoterapi ve Din: Bilinçdışındaki Tanrı. çev. Zeynep TaĢkın. Ġstanbul: Say Yayınları, 2014. Frankl, Viktor E.- Kreuzer, Franz. Im Anfang war der Sinn (von der Psychoanalyse zur Logotherapie ein Gespräch). München: Piper Verlag, 3. Basım, 1994. Frankl, Viktor. Zeiten der Entscheidung. Freiburg: Herder Verl, 8. Basım, 1996. Freud, Sigmund Dinin Kökenleri. çev. Selçuk Budak. Ġstanbul : Öteki Yayınları, 2006. Freud, Sigmund. “A Religious Experience”, The Standard Edition of the Complete Psychological Work of S. Freud, ed. James Stracey. 21/169-172. London: The Hogarth Press, 1961. Fromm, Erich. Psikanaliz ve Din. çev. Elif Erten. Ġstanbul: Say Yayınları 7. Basım, 2021. Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. İhyâ-u Ulûmi‟d-Dîn. çev. Mehmet A. Müftüoğlu. 8 Cilt. Ġstanbul: Çelik Yayınevi, 2016. Göcen, GülüĢan - Gügen, BüĢra. “Türkiye‟de Din Psikolojisi Alanında Ġhtida Üzerine Yapılan AraĢtırmaların Ġçerik ve Yöntem Bakımından Ġncelenmesi”. İslâmi İlimler Dergisi 12/3 (2017), 55-99. Günay, Ünver. Din Sosyolojisi. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 11. Basım, 2012. Güncel Türkçe Sözlük. 15 Ağustos 2021. https://sozluk.gov.tr/ Güncel Türkçe Sözlük. 30 Haziran 2022. https://sozluk.gov.tr/ Güncel Türkçe Sözlük. 01 Temmuz 2022. https://sozluk.gov.tr/ 114 Gündüz, Elif. Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi: Alman Mühtedîler Üzerine Nitel Bir Araştırma. Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019. Gündüz, ġinasi. (ed.). Yaşayan Dünya Dinleri. Ankara: Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, 2007. Gürsu, Orhan. Günümüzde Tasavvuf Yoluyla İslam‟a Yönelişin Sosyo-Psikolojik Analizi. Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999. Hall, Calvin. Freudyen Psikolojiye Giriş. çev. Ersan Devrim. Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 1999. Hall, Granville Stanley. Adolescense: Its Psychology and Its Relation to Physiology, Anthropology, Sociology, Sex, Crime, Religion and Education (Vols.I&II). Englewood Cliffs: Prentice-Hall, 1904. Hallahmi, Benjamin-Beit - Argyle, Michael. The Psychology of Religious Behavior, Belief and Experience. London and New York: Routledge, 1997. Harman, Ömer Faruk. “Günah”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/gunah Hill, Peter C. vd. “Din ve Maneviyat KavramsallaĢtırma: BirleĢme ve Ayrılma Noktaları”. çev. Nurten Kimter. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 3 (2013), 85-118. https://dergipark.org.tr/tr/download/article- file/46233 Holm, Nils G. Din Psikolojisine Giriş. çev. Abdülkerim Bahadır. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 2004. Hood, Ralph W. vd. The Psychology of Religion. Newyork: The Guilford Press, 4.Basım, 2009. Hökelekli, Hayati. “Din, Dindarlık ve Boyutları”. Din Psikolojisi. ed. Hayati Hökelekli. 25-44. EskiĢehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010. Hökelekli, Hayati. Din Psikolojisi. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 8. Basım, 2010. 115 Hökelekli, Hayati. Dinî Değişim hk. Kısa Mesaj 20 Haziran 2022, Alıcı Yurdagül Ġpek. Ġnce, Ġrfan. “Ridde”. Türkiye Diyanet Vakfı Ansikolopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/ridde Ġsfahanî, Râgıb. Müfredat. çev. Mustafa Yıldız. Ġstanbul: Çıra Yayınları, 2017. Ġslamoğlu, A. Hamdi - Alnıaçık, Ümit. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Ġstanbul: Beta Yayıncılık, 5. Basım, 2016. James, William. Dinsel Deneyimin Çeşitleri (İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme). çev. Ġsmail Hakkı Yılmaz. Ġstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2017. James, William. The Varieties of Religious Experience: A Study in Human Nature. London: Longmans, Green, And Co, 1902. Jindra, Ines W. “Toward an Integrative Theory of Religious Conversion: A Review Essay of The Oxford Handbook of Religious Conversion by Lewis R. Rambo and Charles F. Farhadian”, Pastoral Psychol 65 (June 2016), 329-343. https://doi.org/10.1007/s11089-014-0635-z Jung, Carl Gustav. Din ve Psikoloji. çev. Cengiz ġiĢman. Ġstanbul: Ġnsan Yayınları, 1993. Kartopu, Saffet. “Muhammed Esed‟de Dinî DeğiĢimin Psikolojik Analizi”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 103-143. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Kayıklık, Hasan (ed.). Arayış Değişim ve Din Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Kayıklık, Hasan. “Gazâli‟de Dinsel YaĢayıĢın Evrimi”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 31-54. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Kayıklık, Hasan. “Bireysel YaĢamda Dinsel DeğiĢim”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 7-30. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. 116 Kayıklık, Hasan. “Dinî Ġnkârın Psikolojik Kaynakları Turan Dursun Örneği”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 239-254. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Kilbourne, Brock - Richardson, James T. “Paradigm Conflict, Types of Conversion, and Conversion Theories”. Sociological Analysis 50/1 (March 1989), 1-21. https://doi.org/10.2307/3710915 Kim, Heon Choul. Din Değiştirmenin Entelektüel Arkaplanı. Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2001. Kirkpatrick, Lee A. - Shaver, Phillip R. “Attachment Theory and Religion: Chilhood Attachments, Religious Beliefs, and Conversion” Journal for the Scientific Study of Religion, 29/3 (Sep 1990) 315-334. https://doi.org/10.2307/1386461 Kirman, M.Ali. “Din DeğiĢtirme Olgusuna Sosyolojik Bir YaklaĢım”. Dini Araştırmalar 6/18 (Haziran 2004), 75-88. Korkmaz, Ġsa. “Sosyal Öğrenme Kuramı”. Eğitim Psikolojisi Gelişim-Öğrenme- Öğretim. Ed. Binnur YeĢilyaprak. 245-269. Ankara: Pegem Yayıncılık, 25. Basım, 2022. Kotoriç, Emrah. Bosna Hersek‟te Din Değiştirme ve Dini Dönüşümde Psiko-Sosyal Etkenler (Tuzla Örneği). Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019. Köse, Ali - Ayten, Ali. Din Psikolojisi. Ġstanbul: TimaĢ Yayınları, 2. Basım, 2012. Köse, Ali. “Ġhtidâ”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/ihtida Köse, Ali. “Günah”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/gunah#3-psikoloji Köse, Ali. Conversion to Islam: A Study of Native British Converts. New York: Kegan Paul International, 1996. Köse, Ali. Conversion to Islam: A Study of Native British Converts. London: Universitye of London, King‟s College Department of Theology & Religious Studies, Ph.D. Dissertation, 1994. 117 Köse, Ali. Freud ve Din. Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 3. Basım, 2011. Köse, Ali. Milenyum Tarikatları. Ġstanbul: TimaĢ Yayınları, 6. Basım, 2019. Köse, Ali. Neden İslam‟ı Seçiyorlar. Ġstanbul: Ġz Yayıncılık, 4. Basım, 2019. Kur‟ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli. çev. Karaman, Hayrettin vd. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 18. Basım, 2007. Kurt, Ali Osman. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm‟da Din Değiştirme. Ġstanbul: Gökkubbe Yayınevi, 2004. Leuba, James H. “A study In The Psychology of Religious Phenomena”. The American Journal of Psychology 7/3 (April 1986), 309-385. https://doi.org/10.2307/1411387 Lofland, John –Stark, Rodney “Becoming a World-Saver: A Theory of Conversion to a Deviant Perspective”. Ameican Sociological Review 30/6 (December 1965), 862-875. https://doi.org/10.2307/2090965 Maslow, Abraham. Dinler, Değerler ve Doruk Deneyimler. Ġstanbul: KuraldıĢı Yayınları, 1996. Maslow, Abraham. İnsan Olmanın Psikolojisi. çev. Okhan Gündüz. Ġstanbul: KuraldıĢı Yayıncılık, 2001. Masterman, Margaret. “The Nature of a Paradigm”. Criticism and the Growth of Knowledge. ed. Imre Lakatos - Alan Musgrave. 59-89. Cambridge, UK: Cambridge University Press. Mehmedoğlu, Ali Ulvi. İnanç Psikolojisine Giriş. Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2013. Mehmedoğlu, Ali Ulvi - Aygün, Adem. “James W. Fowler ve Ġnanç GeliĢim Teorisi”. Çukurova İlahiyat Fakültesi Dergisi 6 (1), 117-139. Monero, Antonio. Jung, Gods, and Modern Man. London: Sheldon Press, 1974. Nica, Andreea. “Review of Deconversion: Qualitative and Quantitative Results from Cross-Cultural Research in Germany and the USA”. Secularism and Nonreligion 5/2 (January 2016), 1-2. http://doi.org/10.5334/snr.67 118 Ok, Üzeyir. İnanç Psikolojisi: Yaşamı Anlamlandırma Biçiminin Hayat Boyu Gelişimi. Ġstanbul: Ġlahiyat Yayınları, 2007. Ok, Üzeyir. “James Bisset Pratt‟in Din Psikolojisi Adlı Makalesinin Çevirisi ve Bir Değerlendirme”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 1 (Eylül 1996), 267-278. https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuifd/issue/4314/255673 Oshun, Zainab Ajoke. Hıristiyanlıktan İslam‟a İslam‟dan Hıristiyanlığa Geçişin Psiko- Sosyal Sebepleri Nijerya Örneği Üzerine Bir Araştırma. Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010. ÖzıĢık, Sakin. “Fowler‟den Streib‟a Ġnanç GeliĢimi Teorisinin Evrimi”. Din Psikolojisi: Teori, Güncel Araştırmalar ve Yeni Eğilimler. ed. Zeynep Sağır. Ġstanbul: Dem Yayınları, 2020. Paloutzian, Raymond F. “Religious Conversion and Spiritual Transformation: A meaning-system analysis”. Handbook of the Psychology of Religion and Spirituality. ed. Raymond F. Paloutzian - Crystal L. Park. 331-347. New York: The Guilford Press, 2005. Paloutzian, Raymond F. Invitation to the Psychology of Religion. New York: The Guilford Press, 3. Edition, 1996. Paloutzian, Raymond F. vd., “Religious Conversion and Personality Change”. Journal of Personality 67/6 (December 1999), 1047-1079. https://doi.org/10.1111/1467- 6494.00082 Pargament, Kenneth I. “The Psychology of Religion and Spirituality? Yes and No”, The International Journal for the Psychology of Religion 9/1 (1999) 3-16. DOI: 10.1207/s15327582ijpr0901_2 Pazarlı, Osman. Din Psikolojisi. Ġstanbul: Remzi Kitabevi, 1968. Peker, Hüseyin. “Tövbe, Dine DönüĢ ve Din DeğiĢtirme”. Din Psikolojisi. ed. Hayati Hökelekli. 215-233. EskiĢehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010. Peker, Hüseyin. Din Değiştirmede Psiko-Sosyolojik Etkenler. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 1979. Peker, Hüseyin. Din Psikolojisi. Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 17. Basım, 2019. 119 Plotnik, Rod. Psikoloji‟ye Giriş. çev. Tamer GeniĢ. Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 2009. Pratt, James B. The Religious Consciousness: A Psychological Study. New York: Macmillan, 1920. Rahimi, Ġlir. Kosova‟da Din Değiştirmenin Psiko-Sosyolojik Etkenleri. Bursa: Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2013. Rambo, Lewis R. - Farhadian, Charles E. (ed.). The Oxford Handbook of Religious Conversion. New York: Oxford University Press, 2014. Rambo, Lewis R. - Farhadian, Charles E. “Converting Stages of Religious Change”. Contemporary Practices a Controversies. ed. Christopher Lamb - M. Darrol Bryant. 23-34. London: Cassell, 1999. Rambo, Lewis R. - Farhadian, Charles E. “Introduction”. The Oxford Handbook of Religious Conversion. ed. Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian. 1-22. New York: Oxford University Press, 2014. Rambo, Lewis R. “Din DeğiĢtirme Teorileri: Dinî DeğiĢimi Anlama ve Yorumlama”. çev. Hatice Gül. KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi 17 (Haziran 2011), 204-226. Rambo, Lewis R. “Preface”, Understanding of Conversion. New Haven and London: Yale Universty Press, 1993. Rambo, Lewis R. “Theories of Conversion: Understanding and Interpreting Religious Change”. Social Compass 46/3 (September 1999), 259-271. https://doi.org/10.1177/003776899046003003 Rambo, Lewis R. Understanding Religious Conversion. New Haven: Yale Universty Press, 1993. Richardson, James T. “The Active vs. Passive Convert: Paradigm Conflict in Conversion/Recruitment Research”. Journal for the Scientific Study of Religion 24/2 (June 1985), 163-179. Roof, Wade Clark. A Generation of Seekers: The Spiritual Journeys of The Baby Boom Generation. San Francisco: Harper, 1993. 120 Sargant, William. Battle for The Mind: A Physiology of Conversion and Brainwashing. Oxford: Doubleday & Co, 1957. Sayar, Kemal - Dinç, Mehmet. Psikolojiye Giriş. Ġstanbul: Dem Yayınları, 13. Schultz, Duane P. - Schultz, Sydney Ellen. Modern Psikoloji Tarihi. Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 8.Basım, 2020. Sevinç, Kenan. İnançsızlık Psikolojisi. Ġstanbul: Çamlıca Yayınları, 2017. Sevinç, Kenan. Psikososyal Açıdan İnançsızlığın Oluşum ve Gelişimi. Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2016. Snook, Daniel W. vd. “Issues in The Sociology and Psychology of Religious Conversion”. Pastoral Psychology 68 (April 2019), 223-240. https://doi.org/10.1007/s11089-018-0841-1 Snow, David A. - Machalek, Richard. “The Convert as a Social Type”. Sociological Theory 1 (January 1983), 259-289. https://doi.org/10.2307/202053 Starbuck, Edwin D. The Psychology of Religion. London: The Walter Scott, 1899. Starbuck, Edwin Diller. “A Study of Conversion”. The American Journal of Psychology 8/2 (Jan 1897), 268-308. https://doi.org/10.2307/1410942 Streib, Heinz - Keller, Barbara. “The Variety of Deconversion Experiences: Contours of a Concept in Respect to Emprical Research”. Archiv Für Religionspysychologie / Archive for the Psychology of Religion 26 (January 2004), 181-200. https://www.jstor.org/stable/23910046 Streib, Heinz vd. Deconversion: Qualitative and Quantitative Results from Cross- Cultural Research in Germany and United States. Germany: Vandenhoeck&Ruprecht, 2009. Streib, Heinz. “Deconversion”. The Oxford Handbook of Religious Conversion. ed. Lewis R. Rambo - Charles E. Farhadian. 271-296. New York: Oxford University Press, 2014. DOI:10.1093/oxfordhb/9780195338522.013.012 121 Topaloğlu, Bekir. “Tövbe”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/tovbe#1 Ullman, Chana. “Cognitive and Emotional Antecendes of Religious Conversin”. Journal of Personality and Social Psychology 43/1 (Spring 1982), 23- 38. https://doi.org/10.1037/0022-3514.43.1.183 Ullman, Chana. The Transformed Self: The Psychology of Religious Conversion. New York: Springer+Business Media, 1989. Vaughan, Frances. “Spiritual Issues in Psychotherapy”, Journal of Transpersonal Psychology 23/2, 105-119. https://www.atpweb.org/jtparchive/trps-23-91-02- 105.pdf Videoları, Psikoloji “Bandura‟nın Anlatımıyla Bobo Doll Deneyi ve Sosyal Öğrenme Kuramı”. Youtube. Yayın Tarihi 08 Aralık 2018. https://youtu.be/En7zdMkb41Y Watson, John B. “Psychology as the Behaviorist Views It”. Psychological Review 20/2 (1913) 158-177. https://doi.org/10.1037/h0074428 Woodwort, Robert S. - Sheehan, Mary R. Contemporary Schools of Psychology. NewYork: The Ronald Press Company, 3. Basım, 1964. Wulff, David M. Psychology of Religion Classic and Contemporary. New York: The McGraw-Hill Companies, 1977. Yapıcı, Asım. “BuruĢuk Nefisten Ütüsüz Ruha: Didem Madak‟ta DeğiĢimin Ġzini Sürmek”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 55-67. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Yapıcı, Asım. “Müslümanlıktan Hıristiyanlığa GeçiĢin Sebepleri Üzerine Sosyo- Psikolojik Bir Ġnceleme”. Arayış, Değişim ve Din. ed. Hasan Kayıklık. 189-238. Adana: Karahan Kitabevi, 2017. Yavuz, Kerim. “Din Psikolojisinin AraĢtırma Alanları”. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 0/1 (Haziran 1982). 87-108. 122 Yavuz, Yusuf ġevki. “Hidâyet”. Türkiye Diyanet Vakfı Ansikolopedisi. EriĢim 5 ġubat 2022. https://islamansiklopedisi.org.tr/hidayet Yazgan Ġnanç, Banu - Yerlikaya, Esef Ercüment. Kişilik Kuramları. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık, 16. Basım, 2010. Yıldırım, Ali - ġimĢek, Hasan. Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 10. Basım, 2016. Zinnbauer, Brian J – Pargament, Kenneth I. “Capturing the Meanings of Religiousness and Spirituality: One Way Down From a Definitional Tower of Babel”. Research in the Social Scientific Study of Religion 13 (2003), 23-55. Zinnbauer, Brian J. - Pargament, Kenneth I. “Spiritual Conversion: A Study of Religious Change Among College Students”. Journal for the Scientific Study of Religion 37/1 (Mar 1998), 161-180. https://doi.org/10.2307/1388035 Zinnbauer, Brian J. vd. “The Emerging Meanings of Religiousness and Spirituality: Problems and Prospects”. Journal of Personality 67/6 (December 1999), 889-919. DOI:10.1111/1467-6494.00077 Zinnbauer, Brian J.- Pargament, Kenneth I. “Religiousness and Spirituality”. Handbook of the Psychology of Religion and Spirituality. ed. Raymond F. Paloutzian - Crystal L. Park. 21-43. New York: The Guilford Press, 2005. 123 EKLER ÇalıĢıldığı ÇALIġMADA ÇALIġMANIN YIL YAZAR ÇALIġMANIN ADI Sosyal Bilim ĠNCELENEN DĠNĠ METOT TÜRÜ Alanı DEĞĠġĠM YÖNÜ Kadınların Dinî Gruplara Yönelim Öz Dine Bağlı Kalarak 2016 Doktora Tezi Fatma Baynal Nedenleri ve Dinî Grupların Psiko- Din Psikolojisi Mülakat DeğiĢim Sosyal ve Dinî/Mânevî Etkileri Türkiye‟de Hıristiyan Olan Y. Sinan Din Dökümantasyon Metodu- 2011 Doktora Tezi Müslümanlar: Psiko-Sosyolojik Bir Din DeğiĢtirme Zavalsız Sosyolojisi Katılımsız Gözlem-Anket-Mülakat AraĢtırma (1990-2010) Türkiye‟de Din DeğiĢtirip Anket- Mülakat- Katılımcı 2008 Doktora Tezi Celal Çayır Hıristiyanlığa GeçiĢin Psiko-Sosyal Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Gözlem- KiĢisel Doküman Analizi Etkenleri Mustafa Alish Din DeğiĢtirmenin Sosyolojik Din 2007 Doktora Tezi Din DeğiĢtirme Mülakat -Doküman Analizi Hadzhi Sonuçları (Bulgaristan Örneği) Sosyolojisi Conversion to Islam: A Study of 1997 Doktora Tezi Ali Köse Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Mülakat-Katılımcı Gözlem Native British Converts 1995 Doktora Tezi Ali Rıza Aydın Dini Ġnkârın Psiko-Sosyal Nedenleri Din Psikolojisi Dinden Ayrılma Anket Din DeğiĢtirmede Psiko-Sosyolojik 1979 Doktora Tezi Hüseyin Peker Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Mülakat -Doküman Analizi Etkenler Yüksek Lisans Dini Gruplar Bağlamında Sosyal Felsefe ve Din Öz Dine Bağlı Kalarak Yarı YapılandırılmıĢ Mülakat 2021 Merve Göktepe Tez Psikolojik Etki ve Uyma Bilimleri DeğiĢim Tekniği Muhammad Din DeğiĢtirme ve Kimliğin Yeniden Yüksek Lisans Din 2019 Nazirul Mubin ĠnĢası: Singapur‟daki Çinli Din DeğiĢtirme Mülakat Tezi Sosyolojisi Bin Abdul Moen Mühtediler Örneği Din DeğiĢtirme ve RadikalleĢme Yüksek Lisans 2019 Elif Gündüz ĠliĢkisi: Alman Mühtediler Üzerine Din Psikolojsi Din DeğiĢtirme Tezi Mülakat Nitel Bir AraĢtırma 124 ÇALIġMADA ÇALIġMANIN YIL YAZAR ÇALIġMANIN ADI ĠNCELENEN DĠNĠ METOT TÜRÜ DEĞĠġĠM TÜRÜ Bosna Hersek‟te Din DeğiĢtirme ve Öz Dine Bağlı Kalarak Yüksek Lisans 2019 Emrah Kotoriç Dini DönüĢümde Psiko-Sosyal Din Psikolojisi DeğiĢim-Din Mülakat-Katılımcı Gözlem Tezi Etkenler (Tuzla Örneği) DeğiĢtirme Bireylerin Dini Gruplara Katılma ve Yüksek Lisans Öz Dine Bağlı Kalarak Yarı YapılandırılmıĢ Mülakat 2019 Selma Dede Bağlanmalarındaki Psikolojik Din Psikolojisi Tezi DeğiĢim Tekniği- Katılımcı Gözlem Faktörler Yarı YapılandırılmıĢ Mülakat Yüksek Lisans Radikal Dini Gruplara Katılımın Öz Dine Bağlı Kalarak 2018 Ġbrahim Yıldırım Din Psikolojisi Tekniği-Ġçerik Analizi Tezi Psiko-Sosyal Analizi DeğiĢim Hidayete Eren Belçikalı Yüksek Lisans Din Mülakat 2017 Mümtaz Elmas Müslümanlar Üzerine Sosyolojik Bir Din DeğiĢtirme Tezi Sosyolojisi Anket- Katılımcı Gözlem AraĢtırma Belçika Anvers Örneği Yüksek Lisans Kosova‟da Din DeğiĢtirmenin Psiko- 2013 Ġlir Rahimi Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Doküman Ġncelemesi-Mülakat Tezi Sosyolojik Etkenleri Yüksek Lisans Müslüman Olan Almanlar Üzerine 2012 Mecit Altun Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Mülakat Tezi Psiko-Sosyal Bir Ġnceleme Türkiye‟de Din DeğiĢtirme Üzerine Yüksek Lisans AyĢe Kesen Din 2012 Yapılan ÇalıĢmaların Sosyolojik Din DeğiĢtirme Ġçerik Analizi Tezi Kurçak Sosyolojisi Analizi Yüksek Lisans Kazım Karabekir Kur‟an‟ın Ġnanç ve Ġnançsızlığa 2012 Din Psikolojsi Dinî DeğiĢim Kaynak Tarama Tezi Akbudak BakıĢı: Psikolojik Bir YaklaĢım Hıristiyanlıktan Ġslam‟a Ġslam‟dan Yüksek Lisans Zainab Ajoke 2010 Hıristiyanlığa GeçiĢin Psiko-Sosyal Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Anket Tezi Oshun Sebepleri 125 ÇALIġMADA ÇALIġMANIN YIL YAZAR ÇALIġMANIN ADI ĠNCELENEN DĠNĠ METOT TÜRÜ DEĞĠġĠM TÜRÜ Yüksek Lisans Din KarĢıtı Propaganda ve Dindarlık 2007 Ömer Akgül Din Psikolojisi Dinî DeğiĢim Anket Tezi (11 Eylül Örneği) Mülakat Yüksek Lisans Bayram Günümüz Türkiye‟sinde Din 2005 Din DeğiĢtirme Doküman incelemesi Tezi Sevinç HıristiyanlaĢma ve Türk Misyonerler Sosyolojisi Gözlem Bir Kelâm Problemi Olarak Dinden Dönmenin Sebepleri, Bu Sebeplerin ġahsi Dökümanlar Yüksek Lisans Süreyya 2004 Tarihte ve Günümüzde Ġslâm‟dan Kelam Din DeğiĢtirme (Ġrtidat) Anket Tezi Canbolat Dönmeyle ĠliĢkisi, Türkiye‟de Mülakat Hristiyan Olan Müslümanlar Örneği Din Psikolojisi Açısından Dine Yüksek Lisans Kaynak Taraması 2003 Tuba Bosnalı DönüĢün Bireyin KiĢilik GeliĢimine Din Psikolojisi Dine DönüĢ Tezi Doküman Analizi Etkisi Yüksek Lisans Dini Gruplara GiriĢ ve ÇıkıĢ Din Öz Dine Bağlı Kalarak 2002 Murat Kayacan Katılımcı Gözlem-Anket Tezi Motivleri Sosyolojisi Dinî DeğiĢim Din DeğiĢtirmenin Entelektüel Arka Yüksek Lisans 2001 Heon Choul Kim Planı (Güney Koreli Müslümanlar Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Mülakat Tezi Üzerinde Bir Ġnceleme) KarĢılaĢtırmalı Metot-Desktriptif Yüksek Lisans Yahudilik‟te, Hıristiyanlık‟ta ve 2000 Ali Osman Kurt Dinler Tarihi Dinden Ayrılma Metot-Fenomonolojik Metot- Tezi Ġslam‟da Ġrtidat Filoloji Günümüzde Tasavvuf Yoluyla Mülakat- Yüksek Lisans 1999 Orhan Gürsu Ġslam‟a YöneliĢin Sosyo-Psikolojik Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Otobiyografi- Tezi Analizi Katılımcı Gözlem Ali Ayten, Hatice Kılınçer, Formation and Consequences of the YapılandırılmıĢ Mülakat Tekniği- 2019 Makale Nuriman Ulu, Conversion Process: A Qualitative Din Psikolojisi Dine DönüĢ Ġçerik Analizi Nihal ĠĢbilen, Study of Adult Converts Hafize Albayrak 126 ÇALIġMADA ÇALIġMANIN YIL YAZAR ÇALIġMANIN ADI ĠNCELENEN DĠNĠ METOT TÜRÜ DEĞĠġĠM TÜRÜ Yarı YapılandırılmıĢ Mülakat Fatma Baynal Kadınların Dinî Gruplara Yönelme, Öz Dine Bağlı Kalarak 2015 Makale Din Psikolojisi Tekniği- Erkan Yaman Katılma ve Bağlanma Nedenleri Dinî DeğiĢim Gözlem Anket- 2014 Makale Yusuf Macit Dine DönüĢ Din Psikolojisi Dine DönüĢ Açık Uçlu Soru Din DeğiĢtirmede Cinsiyet Rolü: Din 2013 Makale Zekiye Demir Din DeğiĢtirme Anket Belçika Örneği Sosyolojisi Müslümanlıktan Hıristiyanlığa Otobiyografik öykülerin içerik 2007 Makale Asım Yapıcı GeçiĢin Sebepleri Üzerine Sosyo- Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme analizi Psikolojik Bir Ġnceleme Hayati Gençlerin Din DeğiĢtirip Hıristiyan Katılımcı Gözlem-Mülakat-Anket- 2006 Makale Hökelekli-Celal Olmasında Etkili Olan Psiko-Sosyal Din Psikolojisi Din DeğiĢtirme Doküman Analizi Çayır Etkenler Yaygın Din Eğitimi ve Sosyo- Eğitim 2006 Makale Ġrfan BaĢkurt Din DeğiĢtirme/Ġhtida ArĢiv Ġncelemesi – KiĢisel D.A. Psikolojik Açıdan Ġhtida Hadisesi Bilimleri Dini Ġnkarın Psikolojik Kaynakları 2006 Makale Hasan Kayıklık Din Psikolojisi Dinden Ayrılma KiĢisel Doküman Analizi Turan Dursun Örneği 2002 Makale Hasan Kayıklık Gazali‟de Dinsel YaĢayıĢın Evrimi Din Psikolojisi Dine DönüĢ KiĢisel Doküman Analizi Tablo belirlenirken konu çerçevesinde hazırlanan çalıĢmaların mülakat, anket, kiĢisel doküman analizi yöntemi ile hazırlananlarla sınırlandırılmıĢtır; istatistiki çalıĢmalara yer verilmemiĢtir. 127