I T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ESKİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI ERZURUMLU MÜLHİMÎ ve ŞEHEN-ŞEH-NÂME-İ MURÂDÎ MESNEVİSİ (DOKTORA TEZİ) Kadir ALPER Danışman Yard. Doç. Dr. Sadettin EĞRİ II TEZ ONAY SAYFASI T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda 711141004 numaralı Kadir ALPER’ in hazırladığı “Erzurumlu Mülhimî ve Şehen-şeh–nâme-i Murâdî Mesnevisi” konulu Doktora Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, ...../...../ 20.... günü ……… - ………..saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin (başarılı/başarısız) olduğuna …………………………(oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Sadettin EĞRİ Prof. Dr. Coşkun AK Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Doç. Dr. İsmet ŞANLI Doç.Dr. Cafer ÇİFTÇİ Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Yrd. Doç. Özlem ERCAN ....../......./ 20..... III ÖZET Yazar : Kadir ALPER Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : Türk Dili Ve Edebiyatı Bilim Dalı : Eski Türk Edebiyatı Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : VIII + Mezuniyet Tarihi : …. /…. / 2012 Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Sadettin EĞRİ Erzurumlu Mülhimî ve Şehen-şeh-nâme-i Murâdî Mesnevîsi Çalışmada, öncelikle 17. yüzyıl âlim ve şairlerinden Şehnameci Erzurumlu İbrahim Mülhimî’nin Şehen-şeh-nâme-i Murâdî’ adlı eseri yerli ve yabancı kataloglar taranarak elde edilen iki nüsha üzerinden edisyon-kritik yapılarak çevriyazıya aktarma amaçlandı. İki nüshanın karşılaştırılmasıyla nüshalarda bulunmayan beyitler konu akışına göre uygun yerlere konuldu ve bu farklılıklar dipnotlarda gösterildi. Metin doğru bir şekilde oluşturulduktan sonra eldeki malumatlar ışığında Mülhimî’nin hayatı ve edebî kişiliği ortaya konulmaya çalışıldı. Bazı biyografik eserlerdeki eksik ve hatalı bilgiler düzeltilerek şairin eserindeki verilerle kapsamlı bir malumat ortaya konmaya çalışıldı. Âlim, müderris, müverrih ve şehnameci vasıfları olan şairin diğer eserleri hakkında da kısa bilgi verilmeye çalışıldı. Bu aşamadan sonra eseri meydana getiren bablar ana hatlarıyla özetlenme yoluna gidildi. Bir sonraki aşamada eser, şekil ve muhteva özellikleri bakımından incelenildi. Bu kısımda klasik mesnevi planına göre şeklen incelenen eserin içeriği de tahkiye edilme yönüyle incelendi. Devamında Şehnamecilik geleneği içinde Firdevsî, Ganizâde Nâdirî ve Mülhimî arasında tahkiye unsurları ile ilgili genel bir değerlendirme yapıldı. Diğer bölümde ise Mülhimî’nin Şehen-şeh-nâmesi şehnamecilik geleneği içinde değerlendiridi Sonuç kısmında ise çalışmanın bir değerlendirmesi yapılarak Mülhimî’nin edebiyat tarihimizdeki yeri belirtilmeye çalışıldı. Anahtar Sözcükler 17. Yüzyıl Mülhimî Şeh-nâmecilik Mesnevî IV ABSTRACT Yazar : Kadir ALPER Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı : Eski Türk Edebiyatı Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : VIII + Mezuniyet Tarihi : …. /…. / 2012 Tez Danışman(lar)ı : In this study primarily Şehen-şeh-nâme-i Murâdî, one of the literary works of Şehnameci İbrahim Mülhimi, who is one of the scholars and poets of 17th century from Erzurum, has been aimed to be transferred into a transcription by doing edition-criticism out of two editions that have been obtained by analysing both local and foreign catalogues. With the comparision of the two editions, the verses which are not found in the editions have been placed in the suitable positions according to topic flow. And also, these differences have been showed in footnotes. After the text has been formed correctly, Mülhimi’s life and his literary personage has been tried to be introduced. Besides, by correcting the missing and faulty information in some biographical works, it has been possible to put forward some extensive data thanks to the information in the poet’s work. Some short information too has been given about the other works of the poet, who at the same time has some other qualifications like being ‘alim, müderris, müverrih and şehnameci’. After this process, the chapters which create the work have been tried to be summarized.In the next step the work has been studied in terms of its form and content. In this part the work, which has been studied in form, has also been studied for its content in a narrative way. In the next section Mülhimî’s work ‘Şehen- şeh-name’ has been analyzed by considering the form called ‘sehnâmecilik’. Key Words: 17 th Century, Mülhimî, Şehnâmecilik, Masnawî V ÖN SÖZ Osmanlı İmparatorluğunun gerileme dönemine girdiği XVII. Yüzyıl; bunun aksine bilim, sanat ve edebiyatta çok verimli bir dönemdir. Kuralları tamamen oturmuş klasik edebiyatın bu yüzyılında, değişik üslup arayışları da görülmeye başlamıştır. Eşya ve hadiselerin hikmet açısından değerlendirilmesi bu yüzyılın şairlerinden Nabî’de ekolleşirken Nef’î, Nâilî, Neşatî’de de Hint üslubu belirgin bir hal almıştır. Nabî gazelleriyle Nef’î de kasideleriyle öne çıkmış mesnevide ise bu dönemde Nev’i-zâde Atâî söz sahibi olmuştur. Yine bu asır mesnevi yazarı ve şehnamecilerinden, incelemeye konu olanŞehen- şeh-nâme-i Murâdî adlıeserinmüellifi İbrahim Mülhimî de eseriyle dikkat çekmektedir. Bu çalışma İbrahim Mülhimî ve Eserinin incelenmesini içermektedir. Giriş ve dört bölümden oluşan tezin birinci bölümüşairin hayatı ve edebî kişiliği başlıklarından oluşmaktadır. Bu bölümde ilk olarak şairin hayatı ayrıntılı olarak ele alındı. Hem biyografik eserler ile Osmanlı tarihini anlatan eserlerden hem de şairin eserinden elde edilen malumatlardan yararlanılarak şairin hayatı hakkında en güncel bilgi oluşturulmaya çalışılmıştır. Eserleri başlığı altında şairin eserleri hakkında bulunan bilgiler derlenmeye çalışılmış; yeri tespit edilen eserlerin bazıları hakkında bulunduğu kütüphanelerle ilgili künyeler verilmiştir. Edebi Kişiliği başlığı altındaki bölümde ise şairin edebi şahsiyeti; biyografik eser müelliflerinin ve şairin kendi şiiri hakkında yaptığı yorumlarınçerçevesinde ortaya çıkan malumatlarla değerlendirilmiştir. İkinci bölümde Mülhimî’nin Şehen-şeh-nâme-i Murâdî’sinin biçim, içerik özellikleri bulunmaktadır. Bu bölümde eserin nazım şekli, vezin, kafiye-redif yapısı, dil ve anlatımı ile ilgili tespitler yer almaktadır. II. Bölümün muhteva özellikleri kısmında ise eserin tahkiye unsurları açısından içeriği ve teşkili açısından içeriği incelemeleri bâb başlıkları, bâb özetleri ile birlikte bulunmaktadır. Üçüncü bölümde şeh-nâme, şeh- nâmecilik geleneği, şeh-nâme benzeri eserlere genel bir bakış ve Mülhimî’nin Şehen- şeh-nâme-i Murâdîadlı eserinin gelenek içindeki konumunu gösteren istatistikî bilgiler bulunmakta, devamında ise geleneğin başlatıcısı diyebileceğimiz Firdevsî ile XVII. Yüzyıl şeh-nâmecilerinden Ganizâde Nadirî ve İbrahim Mülhimî’nin eserlerinin tahkiye unsurları açısından bir mukayese denemesi yapılmaktadır. VI Üçüncü bölümün sonunda çalışmayı değerlendiren bir sonuç kısmı tanzim edilmiştir. Son bölümde Nüsha tavsifi, metin, örnek sayfalar ve metnin dizini yer almaktadır. Doktora süreci boyunca bilgilerinden ve tecrübelerinden istifade ettiğim, tez danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Sadettin EĞRİ’ye ve Gazi Üniversitesinde başladığım çalışmamda maddi-manevi desteğini yanımda gördüğüm Prof. Dr. Ahmet MERMER’e teşekkürlerimi arz ederim. VII İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ............................................................................................................ II ÖZET ...................................................................................................................................... III ABSTRACT ............................................................................................................................ IV ÖN SÖZ .................................................................................................................................... V İÇİNDEKİLER .................................................................................................................... VII KISALTMALAR ..................................................................................................................... X TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ ............................................................................................. XI GİRİŞ ......................................................................................................................................... 1 I.BÖLÜM .................................................................................................................................. 3 MÜLHİMÎ’NİN HAYATI-ESERİ-EDEBÎ KİŞİLİĞİ ............................................................ 3 A.MÜLHİMÎ’NİN HAYATI .................................................................................................. 3 B. EDEBÎ KİŞİLİĞİ ................................................................................................................ 3 C. ESERLERİ .......................................................................................................................... 9 I. Mensur Eserler .............................................................................................................. 9 a. Târih-i Rum ü Efrenc ........................................................................................................................... 9 b. Murâd-nâme ......................................................................................................................................... 9 c. Arapça Risaleler ve Ta’ilkât ............................................................................................................... 10 II. Manzum Eserler .............................................................................................................. 10 a.Divan ................................................................................................................................................... 10 b.Fetihnâme-i Karaboğdan ..................................................................................................................... 10 II. BÖLÜM ............................................................................................................................. 13 A. MÜLHİMÎ’NİN ŞEHEN-ŞEH-NÂME-İ MURÂDÎ MESNEVİSİ ŞEKİL ÖZELLİKLERİ ..................................................................................................................... 13 1.Nazım Şekli ........................................................................................................................ 13 2. Vezin .................................................................................................................................. 16 3. Kafiye ve Redif ................................................................................................................. 22 4. Beyit Sayısı ........................................................................................................................ 26 5. Dil ve Anlatımı .................................................................................................................. 27 5. 1. Deyimler ve Veciz Sözler .............................................................................................................. 32 6. Metnin Bölüm Başlıkları ................................................................................................. 40 a. Giriş Bölümü ...................................................................................................................................... 40 b. Konunun İşlendiği Bölüm .................................................................................................................. 40 c. Bitiş Bölümü ...................................................................................................................................... 49 B. ŞEHİN-ŞEH-NÂME-İ MURÂDÎ’NİN İÇERİK ÖZELLİKLERİ .................................... 50 1. Tahkiye Unsurları Açısından İçerik ............................................................................... 50 a. İsimler ve Kişiler .............................................................................................................. 50 a.1Gerçek Kahramanlar.......................................................................................................................... 51 1.Peygamberler ve Din Büyükleri .......................................................................................................... 51 Hz. Muhammed ...................................................................................................................................... 51 Dört Halife ............................................................................................................................................. 52 Hz. Ebubekir .......................................................................................................................................... 52 Hz. Ömer ................................................................................................................................................ 52 Hz. Osman ............................................................................................................................................. 53 Hz. Ali .................................................................................................................................................... 54 Hz. Âdem ............................................................................................................................................... 54 Hz. İbrahim ............................................................................................................................................ 55 Hz. Yakub – Hz. Yusuf .......................................................................................................................... 55 Belkıs ..................................................................................................................................................... 56 Hz. Davûd .............................................................................................................................................. 56 Hz. Süleyman ......................................................................................................................................... 56 VIII Hz. Yunus .............................................................................................................................................. 58 Hz. Nuh .................................................................................................................................................. 59 Ebu Hanife ............................................................................................................................................. 59 Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ................................................................................................................... 60 Hızır ....................................................................................................................................................... 61 Hz. İlyas ................................................................................................................................................. 61 Şem’un ve Neccar .................................................................................................................................. 62 Hatem ..................................................................................................................................................... 62 2.Filozoflar ............................................................................................................................................. 63 Aristo, Eflatûn ........................................................................................................................................ 63 3.Padişah, Han ve Şahlar ........................................................................................................................ 63 3.a. Padişahlar ........................................................................................................................................ 63 I. Osman ................................................................................................................................................. 64 II. Mehmed ............................................................................................................................................. 64 I. Selim ve Kanuni Sultan Süleyman...................................................................................................... 64 II.Selim [Sarı] ........................................................................................................................................ 65 I. Ahmet ................................................................................................................................................. 65 II. Osman ............................................................................................................................................... 66 IV. Murad............................................................................................................................................... 67 I.İbrahim ................................................................................................................................................ 69 3.b. Kırım Hanları: ................................................................................................................................. 69 III. Mehmed Giray Han .......................................................................................................................... 69 Şahin Giray Han ..................................................................................................................................... 70 Canbek Giray ......................................................................................................................................... 70 İnayet Giray Han .................................................................................................................................... 70 Azimet Giray I. ...................................................................................................................................... 71 Hüsâm Giray .......................................................................................................................................... 71 3.b. Safevî Hükümdarı: Şah Abbas ........................................................................................................ 71 3.c. Diğer Tarihî Şahsiyetler: İskender, Dara, Sencer, Kılıçarslan, Çingiz (Cengiz Han), Dağıstân Hânı, Genc Osman, Kârun, Zerdüşt, Nakkaş-ı Çin .......................................................................................... 72 İskender .................................................................................................................................................. 72 Dara........................................................................................................................................................ 73 Sencer .................................................................................................................................................... 74 Kılıçaslan ............................................................................................................................................... 74 Çingiz (Cengiz Han) .............................................................................................................................. 74 4.Vezirler, Paşalar, Kale Komutanları ................................................................................................... 75 Abaza Mehmed Paşa .............................................................................................................................. 75 Bayram Paşa .......................................................................................................................................... 76 Çerkes Mehmed Paşa ............................................................................................................................. 77 Gürcü Mehmed Paşa .............................................................................................................................. 77 Hafız Ahmed Paşa ................................................................................................................................. 77 Halil Paşa ............................................................................................................................................... 78 Hüseyin Paşa .......................................................................................................................................... 78 İlyas Paşa ............................................................................................................................................... 78 (Sarı) Kenan Paşa................................................................................................................................... 79 Küçük Ahmed Paşa ................................................................................................................................ 79 Mahmud Paşa ......................................................................................................................................... 79 Murtaza Paşa (Nogay)............................................................................................................................ 79 Mustafa Paşa (Kemankeş Kara ) ............................................................................................................ 79 Osman Paşa ............................................................................................................................................ 80 Receb Paşa ............................................................................................................................................. 80 Sinan Paşa .............................................................................................................................................. 80 Tayyar Mehmed Paşa ............................................................................................................................. 80 5.Bey ya da Aşiret Reisleri, Aşiret Adları .............................................................................................. 81 6.Şairler .................................................................................................................................................. 81 Firdevsî .................................................................................................................................................. 82 Nizâmî .................................................................................................................................................... 83 Hatifî ...................................................................................................................................................... 84 Enverî ..................................................................................................................................................... 84 Örfî ve Ârifî ........................................................................................................................................... 85 Mitolojik Kahramanlar ........................................................................................................................... 85 Diğer Kahramanlar ................................................................................................................................. 85 b.Olaylar ............................................................................................................................... 86 c.Yer ve Zaman .................................................................................................................... 86 IX 2. Firdevsî’nin Şeh-nâmesi, Ganizâde Nâdirî’nin Şeh-nâmesi Ve Mülhimî’nin Şehen- şeh-nâmesine Tahkiye Unsurları Açısından Genel Bir Bakış ..................................................... 88 Kişiler .................................................................................................................................................... 90 Olay Örgüsü ........................................................................................................................................... 94 Mekân .................................................................................................................................................... 95 Zaman .................................................................................................................................................... 97 Olay Anlatıcısı ..................................................................................................................................... 100 3.Eserin Oluşması Ve Bölümlenmesi Açısından İçerik ................................................... 103 a. Eserin Genel Görünümü ................................................................................................................... 103 1.[Giriş Bölümü - Farsça] .................................................................................................................... 103 2. Sebeb-i Telif ve Diğer Bablar [Şehen-şâh-nâme’nin Yazılma Sebebi ] ........................................... 104 3. [Temhîd - Mukaddeme ] .................................................................................................................. 108 4. [Dinin Şehen-şâhının Ve Sultanlar SultanınınTahta Oturması Hakkında] ....................................... 113 5. [Abaza (Mehmet Paşa) Cengi ve Abaza’nın Yakalanması Hakkında] ............................................. 114 6. [ Bağdad Kuşatması Hakkında] ....................................................................................................... 115 7. [Halil Paşa’nın Yetiştirmesi Olan Abaza’nın Halil Paşa’yı Aldatması Hakkında] ........................... 116 8. Der Binâ-yı Ka‘be-i Mu’azzama-yı Şerifhâ-yı Allahü Te’alâ [ Yüce Allah’ın Şerefli Kabesi Hakkında]............................................................................................................................................. 118 9. [ Şahin Giray’ın İltica Etmesi Hakkında] ......................................................................................... 118 10. [ Ma’noğlu’nun Kökünün Kazınması Hakkında] ........................................................................... 119 11. [ Rus’un Perişanlığı ve O Menhus Topluluğun Barış İstemesi Hakkında] ..................................... 121 12. [Hilekâr ve Fitneci Zeydîlerin (Çıkardığı) Yemen Olayı Hakkında] ............................................. 121 13. [Revan’ın Feth Edilmesi] ............................................................................................................... 122 14. [ Tebriz’in Alınarak Yağmalanması ] ............................................................................................. 124 15. [Tayyar Muhammed Paşa’nın Kerkük Kalesini Feth Etmesi] ........................................................ 125 16. [ Padişah’ın, Cennet Numûnesi İstanbul’a Dönüşü ] ..................................................................... 126 17. [ Revân Kalesinin Müslümanların (Osmanlıların) Elinden Çıkması ] .......................................... 127 19. [ Dinin Şehen-şehinin Esenlik Yurdu Bağdad’ı Kuşatmaya Karar Vermesi] ................................. 130 III.BÖLÜM ........................................................................................................................... 140 A. TÜRK EDEBİYATINDA ŞEH-NÂME İSMİYLE TELİF EDİLMİŞ ESERLERE GENEL BİR BAKIŞ VE ŞEHNAMECİLİK GELENEĞİ ............................................... 140 1. ŞEH-NÂME ve ŞEH-NÂMECİLİK GELENEĞİ .................................................. 140 ANADOLU VE OSMANLI SAHASINDA ŞEH-NÂMECİLİK ...................................................... 142 SONUÇ ................................................................................................................................. 156 KAYNAKÇA ........................................................................................................................ 159 IV. BÖLÜM .......................................................................................................................... 162 A- NÜSHA TAVSİFİ .......................................................................................................... 162 B- METİN ........................................................................................................................... 164 ŞEHEN-ŞÁH-NÁME-İ MURÁDÎ ....................................................................................... 164 C- ÖRNEK SAYFALAR ..................................................................................................... 596 KELİME VE KAVRAMLAR DİZİNİ ................................................................................ 597 X KISALTMALAR a.g.e: adı geçen eser a.g.m: aynı yer AÜ: Ankara Üniversitesi b. : beyit bkz. : bakınız C: Cilt Çev. : Çeviren DİA : Diyanet Vakfıİslam Ansiklopedisi Haz. :Hazırlayan İA: İslam Ansiklopedisi İÜ : İstanbul Üniversitesi KB: Kültür Bakanlığı L: Leiden MEB : Milli Eğitim Bakanlığı NO: Nuruosmaniye R: Revan s. : sayfa SBE: Sosyal Bilimler Enstitüsü sy: sayı OM: Osmanlı Müellifleri TDK : Türk Dil Kurumu TTK : Türk Tarih Kurumu UÜ: Uludağ Üniversitesi Üniv: Üniversite XI TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ 1 GİRİŞ İslam kültür dairesindeki milletlerin edebiyatlarında oldukça önemli bir yere sahip olan mesneviler, konu bütünlüğü içerisinde yapılan anlatılara uygunluğu ve ezberlenebilme gibi özellikleri sebebiyle mensur eserlere kıyasla daha fazla rağbet görmüştür. Bu özelliğinden ötürü çok uzun bir dönem uzun ya da kısa tahkiyeli manzum anlatımların neredeyse vazgeçilmez bir nazım biçimi olmuştur. Kur’anî bilgiler, kıssalar, efsane, masal ve mitolojik olaylar, dini-tasavvufî menkabeler, ahlakî- didaktik mevzular, halk hikâyeleri, tarihî ve millî hadiseler mesnevilerin genel anlamda konularını, muhtevalarını belirleyebilmektedirler. Klâsik Türk edebiyatının ilk dönemlerinde mesnevi konularının daha ziyade Arap ya da İran edebiyatlarındaki mesnevi konularından tercüme ya da uyarlama olduğu görülmektedir. Ancak özellikle XVII. yüzyıldan itibaren mesnevi konuları orijinal hale geldiği ve artık eskimiş konuların önceden olduğu gibi ilgi görmediği bilinmektedir. Anadolu sahasında teşekkül eden klasik edebiyat, bir dönem, özellikle Acem kaynaklı eserlerden yapılan çeviri ve adaptasyonlarla taklit süreci yaşamıştır. Daha sonra kültürel, etnoğrafik ve sosyolojik etkenler; mahallileşme ve millileşmeyi beraberinde getirmiştir. Bu süreçte orijinal telif eserler ortaya çıkmış, Klasik Türk edebiyatı tekâmül sürecini büyük ölçüde tamamlamıştır. Aynı tekâmül, klasik edebiyatı meydana getiren bütün unsurlarda kendini gösterdiği gibi tabiî olarak mesnevî edebiyatında da göstermiştir. İlk dönemdeki çeviri / tercüme eserler yerini zamanla kısmî tercüme eserlere bırakmış özellikle XVI. yüzyıldan itibaren de orijinal telif mesneviler daha çok görülmeye başlanmıştır. Ancak yukarıda bahsedilen kısmî tercüme denilen eserlerin bir yekün olarak hangi ölçüde “kısmen” tercüme edildiği sorusu uzun çalışmalarla ortaya konabilecek bir durumdur. Bununla birlikte klasik edebiyat bir nazire edebiyatıdır ve güçlü bir geleneği vardır. Bu gelenekte etkilenme, örnek alma kaçınılmazdır. Bazı eserler biçim ve konu olarak bir başka eserin çizgisinde olabildiği gibi bazıları da biçim ve eser ismi yönünden geleneğin çizgisinde olabildiği gibi muhteva yönünden orijinal olabilmektedir. İncelemeye konu olan Erzurumlu İbrahim Mülhimî’nin telif ettiği Şehen-şah- nâme-i Murâdî ise sebeb-i telif kısmında belirtildiği gibi “şehnamecilik geleneği” 2 çerçevesinde Firdevsî-i Tûsî’nin Şeh-nâmesi’nden esinlenerek meydana getirilmiş orijinal bir mesnevidir. Tarihi belge hükmünde olan her bir satır edebî bir kaygıyla kaleme alınmış ve şehnâmecilik halkasına dâhil olarak geleneğin bir parçası haline gelmiştir. Mülhimî’nin Şeh-nâmesi’nin bir hususiyeti de “ Şehnâme geleneği ”nin son halkasını oluşturmasıdır. Bundan sonra bu tarz anlatım yerini klasik vak’anüvisliğe bırakarak daha çok mensur formlar tercih edilmeye başlanmıştır. Osmanlı sarayında resmi şeh-nâmeci ünvanına sahip bir kişinin bulunması, söz konusu ünvana ve geleneğe verilen önemi göstermektedir. Çalışmada şeh-nâmecilik müessesesi içinde ortaya konan son manzum örneği metin olarak ortaya koyup muhtevasını açıklayarak gelenek içerisindeki yeri tayin edilmeye çalışıldı. Bundan sonra şeh-nâmecilik müessesesiyle ilgili yapılacak mukayeseli ve geniş kapsamlı çalışmalarla söz konusu yapının edebiyat ve tarih içindeki yeri ve kültür varlığına katkıları somut bir şekilde ortaya konabilecektir. 3 I.BÖLÜM MÜLHİMÎ’NİN HAYATI-ESERİ-EDEBÎ KİŞİLİĞİ A.MÜLHİMÎ’NİN HAYATI Mülhimî’nin adı İbrahim’dir. Doğum tarihi, ailesi, hayatı hakkında çok geniş bilgi bulunmayan şairin Erzurumlu olduğu isminin geçtiği tüm kaynaklarda belirtilir. 1 İbrahim Mülhimî; devrinin bazı önemli ulemasından öğrenim görerek kısa zamanda mülazım olmuş, müderrislik görevlerinde bulunmaya başlamıştır.2 Memleketi Erzurum ve daha sonrasında geldiği İstanbul’da Canbolad-zâde 3 hocası nâmıyla tanınmış; âlim, şâir ve müverrih vasıflarıyla anılmıştır.4 İstanbul’a tam olarak ne zaman geldiği bilinmeyen şair, burada sırasıyla 1039/1629’da Başçı İbrâhim Medresesine, 1040/1630’da Hüsrev Kethüda Medresesine, 1049/1639’da Dâvûd Paşa Medresesine, dört yıl sonra da Kılıç Alî Paşa Medresesine, 1055/1645’te Kadırga’da Mehmed Paşa Medresesine, 1056/1646’da Şeyhülislâm Zekeriyyâ Medresesine, bir yıl sonra Sahn-ı Semân’a, 1058/1648’de Zâl Mahmûd Paşa Medresesine, ölüm tarihi olarak belirtilen 1065/1650 yılında da Kara Mustafâ Paşa Medresesine müderris olmuştur. Matematikteki derin bilgisiyle de şöhret bulan İbrahim Mülhimî, 1065/1650 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. 5 B. EDEBÎ KİŞİLİĞİ Meşhur tarihçi Naîma eserinde, şairle ilgili olarak “…Canbolad-zâde hocası dimekle ma’rûf vü Mülhimî tahallüs ile mütearref fazl u ilm ü hüsn-i hulk ü kemâl-i 1 Mecdî Mehmed Efendi; Zeyl-i Şakâik-i Numâniye Haz. Abdülkadir Özcan, Çağrı Yay. İst.1998 c.3, s.189; Mustafa Naîma; Naîma Tarihi; Haz: Mehmet İpşirli; TTK Yay. Ank. 2007 c.3, s.1277; Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1343, Cilt.III, s.12-13; Franz Babinger, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri,(Çev. Coşkun Üçok, KB Yay. Ankara 1992 s.187 2 Mecdî, age , s.189 3 Burada sözü edilen Canbolad-zâde, Erzurum’da idam edilen Canboladoğlu Mustafa Paşa ( Ö. 1636) olması ihtimali yüksektir. [F. Babinger, a.g.e] 4 Bursalı Tahir, a.g.e., s.12: “Ulemâdan, şâir ve tarihçilerden olub “Canbolad-zâde hocası” adı ile tanınmıştır. 1060 (1650) tarihinde İstanbul’da vefat etti. Matematik (Riyaziye) ilimlerine vukufu vardı. Şiirde“Mülhemî” mahlasını kullanmıştır.” İfadelerini nakleder. 5 Mecdî Efendi,a.g.e; s.189; F.Babinger, a.g.e. s.187 4 dervişlik ile mevsûfdur, ulûm-ı akliye ve nakliyede yegâne vü husûsan riyaziyâtda Ali Kuşcu’ya müdânî racûl-i fâzıl idi 6 …ifadelerini kullanır. Mecdî Efendi de yukarıdaki bilgilere benzer ifadelere ek olarak bazı risaleleri ve tarihe dair eserleri olduğunu, üç dilde Mülhimî mahlasıyla şiir söylediğini belirtir. 7 Erzurumlu İbrahim Mülhimî’nin isminin geçtiği tüm biyografik kaynaklarda onun müderrislik, hocalık vasfı öncelikle zikredilmektedir. Müellifin diğer özellikleri bu vasfından sonra anlatılır. Şair, döneminin önemli öğretim kurumlarında ders verebilecek derecede iyi eğitim görmüş bir âlimdir zira medrese ilimlerinin yanında edebiyat, tarih, matematik gibi farklı bilim dallarında bilgi sahibidir ve bilhassa matematikteki vukufiyetiyle Ali Kuşçu’ya benzetilirdi. Şairin şiirde kullandığı ismi olan mahlası, Mülhimî 8 ’ dir. Mülhimî, Arapça sıfat olan “mülhim” kelimesine yine Arapça nispet “î ”si eklenerek oluşturulmuş bir kelime olup “ilhâm edene ait”, “[birinin] içine [mânâ] doğurana ait” anlamlarına gelmektedir. Şairin bu mahlası neden tercih ettiğine dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak Mülhimî, mesnevisinde, şehen-şeh-nâme yazmasının padişaha ilham edildiği, onun kalbine doğrulduğunu ifade eder: Beşâret yeter sana Ey Mülhimî Ki oldun şehen-şâh-ı din mülhemi [270] Bu emir hatıra kim ikdâm ider Meger mülhem-i gayb ilhâm ider [271] 6 Naîmâ; a.g.e; c.3, s.1277 7 Mecdî: “…risâil ü ta’likâtı vü mülûk-ı Rûm u Efrenci mübeyyin, mufassal tarihi ve elsine-i selâsede Mülhimî tahallüs ile eş’ar iderdi” a.g.e; c.3 s.190 8 Naîma Tarihinin çevriyazıya aktarılmış basımında ve Babingerin Osmanlı Tarih Yazarlarında şairin “Mülhemî” olarak geçen mahlası, çalışılan her iki nüshada da harekelenerek “Mülhimî”biçiminde yazılmıştır. Âgâh Sırrı da orijinalinden Mülhimî biçiminde okumuştur. 5 Belki de şair, ilhâm neticesi şeh-nâme yazmak gibi çok önemli bir vazifeyle taltif edilme ilgisiyle bu mahlası tercih etmiş olabilir. Ancak bu konuda kesin bir yargıda bulunmak mümkün değildir. Şehen-şeh-nâme’de birkaç yerde Mülhimî olarak geçen mahlas bir yerde vezin gereği Mülhim olarak kullanılmıştır: Kabûliyle Mülhim olup şâdumân Zemín üzre seyr eyledi asumân [1733] Türkçenin yanı sıra Farsça, Arapça da şiir söylediği kaydedilen Mülhimî, Şehen- şâh-nâme’nin yaklaşık 9 varağını Farsça olarak kaleme almıştır. Şairin kaynaklarda bir divanının olduğu belirtilse de bu eser henüz ele geçmemiştir. Ayrıca Mülhimî, biyografik eserlerde, resmî sultan şeh-nâmecileri silsilesinin son halkasında anılır ki kendisinin yukarıda ifade edildiği gibiŞehen-şâh- nâme-i Murâdî adlı manzum bir eseri bulunmaktadır. Eserde I.Ahmet ve II. Osman’dan kısaca söz edilip, IV. Murad’ın cülûsundan Bağdat Seferi dönüşüne kadar bazı olaylar ayrıntılarıyla manzum olarak anlatılır. Müderrisliği ve şairliği ile birlikte vak’anüvist kimliği ile de bilinen Mülhimî, Târih-i Rûm ü Efrenc, Fetihnâme-i Karaboğdan ve bir Dünya Tarihi olarak nitelendirilebilecek Murâd-nâme isimli tarih konulu eserler telif etmiştir. 9 Biyografik eserlerde, müellif hakkında yukarıdaki bilgiler dışında sanatçı kimliği, şairliği ile ilgili hemen hiçbir bilgi bulunmamaktadır bu nedenle tezkire yazarlarının, diğer şairlerin Mülhimî’nin şiirleri hakkında neler düşündükleri tam olarak bilinememektedir. Ancak Naîma Tarihinde 10 Mülhimî’nin vefatından bir süre sonra bir Hint elçisinin kabulü esasında şairin isminin sultanın huzurunda anıldığına dair bir vakıa anlatılır: Âgâh Sırrı Levend, Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavât-nâmesi, TTK Yay .Ankara 2000, s.111; Babinger, a.g.e., 188; Bursalı Tahir, a.g.e. C.III; 10 Naîma, a.g.e. C.III,s.1484 6 Sultan tarafından pek çok iltifata mazhar olan Hint elçisi, duyduğu hoşnutluğunu anlatmak için “Merhum Mülhimî ne güzel söylemiş, hakkı tarif bundan ziyâde olmaz ” diyerek onun Farsça bir kıt’asını okur: Şa’b u Gavta vü Ebleh ü Soğd Der Cihân şöhreti çünân dâred Her dü boğaz-ı şehr-i Sitanbul Der cihân şöhreti çünân dâred 11 Bu olay, Mülhimî’nin ve Farsça şiirlerinin Hindistan’da dahi tanınıp bilindiğini göstermesi açısından önemlidir. Mesnevîsi ve yukarıdaki Farsça kıt’ası dışında elimizde bulunan iki beyit ya da bir kıt’a dörtlüğü olabilecek diğer bir örneğe baktığımızda Mülhimî’nin âşıkâne ve tasavvufî şiirler söyleyen bir şair olabileceği yönünde kanaat oluşmaktadır.12 Bu kanaati Naîma Tarihi’nde ve Zeyl-i Şakâik’de verilen bilgiler de doğrulamaktadır. Ayrıca Şehen-şâh-nâme-i Murâdî’nin Farsça telif edilmiş kısımlarında bulunan bazı beyitlerde de yine tasavvufî neşveyi yansıtan ibarelere tesadüf edilmektedir. 13 Bununla beraber şairin her fırsatta memduhu olan Sultan Murâd-ı Râbi‘ için kullandığı sıfatlar, “ şehen-şâh-ı dîn”, “ şehen-şâh-ı dîn ü dâd” “şehen-şâh-ı pâk-i’tikâd” gibi tabirler eğer resmî bir zorunluluk nedeniyle kullanılmadıysa, müellifin fikrî yapısının yansıması olmalıdır. Diğer taraftan Mülhimî’nin sözle, nazımla ilgili olarak eserinde geçen ifadeler de onun edebî kimliği hakkında bazı ipuçlarını ihtiva etmektedir: Diğer divan şairleri gibi kendini ve şiirini öven şairin ilham kaynağı Şehen-şâh-ı dindir ve mânâ itibarıyla kendisi, sultanın kalemidir (b.4545). Şehin cömertliğinin gülü, şairi bülbül etmiş; lutfunun şarabı da onu söyletmiştir. Şairin sözlerinin kıymeti sultanın cömertlik menbaındandır (b.4535). Mülhimî’nin nazmındaki inciler eğer şeb-çerağ olsalar bu durum, şair için ârdır (b.4545). Çünkü O, nazmının gerçekte nur olduğunu ve 11 Şa’b Gavta Ebleh ve Soğd / Cihânda bununla şöhret bulmuştur İstanbul boğazın iki yakası ile / Cihânda bununla şöhret bulmuştur 12 Bkz. Eserleri Bölümü: Divan 13 Bkz: (b.24, b.25, b26) 7 Şehen-şâh’ın övgüsünde bu nurun zuhur ettiğini söyler ( b.4544). Mülhimî, karaların ve denizlerin şehini övdüğü için sözleri inci ve gevher gibi kıymetlidir: Sözün cümle dürr ü güherdür senün Medih-i şeh-i bahr u berdür senün [4535] Diğer taraftan şairin ilhamla ilgili ifadeleri, şairi ve şiirini değerlendirme bakımından fikir verebilir. Mülhimî, padişahın emrini kabul eder etmez, kaleminden âb- ı hayvan akmaya başlar (b.4561). Şaire göre nazmının üstadı ilhamdır ve ilhama mazhar olan şiire de olmuş ya da olmamış denilmez. Çünkü iradeyle, çalışılarak ortaya konmuş bir şiir değildir. Zaten kalem de kağıt da böyle (tasvir ve tarifi) bir şiiri daha önce görmedikleri için kabul edemez, beğenemezler: Dinülmez buña puhte yâ hâmdur Ki bu nazmuñ üstâdı ilhâmdur [4567] Kabul eylemez nâme ta’rifimi Pesend eylemez hâme tavsifimi [4568] Müellifin eserini oluştururken ilham aldığı Firdevsî’den başka bildiği, etkilendiği İranlı şairler vardır. Ancak Mülhimî, şiir vadisinde bu şairlerden üstün olduğunu belirtir bir tavır takınmaktadır. İhâm ile, levh ü kalem tabirini kağıt ve kalemi de kast edecek şekilde kullanan şâir; bunları davasına şâhit tutar (çünkü) kendi şiirlerinin alemi (alameti, belirgin vasfı), ilimdir; Nizamî, Firdevsî, Hatifî, Ârifî onun şiirlerinin sırlarını anlarlar ve onun (Mülhimî) harika eserine baktıklarında kendi yazdıklarını karalarlar: Belâgatda nazmım ‘ilimdür ‘alem Şehâdet ider aña levh ü kalem [4551] 8 Nizâmî vü Firdevsî vü Hâtifî Ki esrâruñ anlar idi Ârifî [4552] Bu nakşa eger itseler bir nigâh İderlerdi defterlerini siyâh [4553] Mülhimî’nin nazmının değerini anlamak için Firdevsî’nin Şeh-nâmesi, Nizamî’nin İskender-nâmesi (delil olarak) eldedir, bu deliller insaf ile incelenirse, gerçek o zaman anlaşılır, Mülhimî’nin nazmının değeri bilinir: Nizâmí’nüñ İskender’e nâmesi Ol ikisünüñ dahi hengâmesi [4554] Dürür eldedür eylesünler nigâh Bu da‘vâya insâf olsun güvâh [4555] Örfî ve Enverî de şiir ikliminin iki öncüsüdür ve Mülhimî’nin bulunduğu (yazdığı) şiir vadisine ayak basmamışlardır. Onun tarzında kalem oynatmamışlardır. Ve şair, Mihr ü Mâh hikâyesine telmihle diğer şairlerin eserlerine benzemeyen, dinin şehen-şâhının gönle bahşettiği bu eserin henüz birincisini yazdığını belirterek ikincisini de yazmak istediğini söyler: Bunun nakş-ı sânisine olmak gerek Bu mâh ise ol mihr olmak gerek [4561] Ancak bu eser ele geçmemiştir. 9 C. ESERLERİ İbrahim Mülhimî’nin Osmanlı Müellifleri’nde eserleriyle ilgili olarak şu bilgiler bulunmaktadır: Müellifâtı gayr-ı matbû‘ olup ber-veche âtîdür: Târih-i Rûm ü Efrenc veŞeh-nâme fi hakk-i Sultân Murâd-ı Râbi [Şehen-şeh-nâme-i Murâdî ]ile Fünûn-ı Arabiye’ye dâir resâil ü ta’likât ve müretteb Divân. Murâd-nâme ismindeki tarihi-i umûmîsi Câm‘i-u’d-devl’ün me’hazlarındandur… 14 Osmanlı Müelliflerinde ismi geçen eserlerin dışında başka biyografik eserlerde müellife ait olduğu rivâyet edilen eserler bulunmaktadır: Murâd-nâme, Fetihnâme-i Karaboğdan. 15 I. Mensur Eserler a. Târih-i Rum ü Efrenc Tarihçi Nâimâ’nın bahsettiği ve Mülhimî’ye atf edilen bu eserle 16 ilgili başka kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanılmamakla birlikte, eser de ortada yoktur. Babinger, eserin kaybolmuş olabileceğini ileri sürmektedir. 17 b. Murâd-nâme Müellifin, Hz. Âdem’den kendi dönemine kadar olan önemli hadiseleri kronolojik olarak anlattığı mensur bir eserdir. Genel bir Dünya tarihidir. İçinde tabiî olarak dünya tarihinin bir kısmını oluşturan Osmanlı tarihi bölümü de mevcuttur. Burada Osmanlı tarihinin başlangıcından IV. Murad’ın 16 Şevval 1049’da ölümüne kadar olan vak’alar anlatılmıştır.18 Babinger’in Nâimâ’yı kaynak göstererek aktardığı bilgide, eserin uzun ismi Şeh-nâme fi hakk-i Sultân Murâd-ı Râbi olarak kayıtlıdır.19 14 Bursalı Tahir, a.g.e, C.III. s.13 15 Mecdî Mehmed, a.g.e, s.190 16 Naîma, Târihi C. II, s. 257; Babinger, a.g.e, s. 186-187. 17 Babinger, a.g.e, s.187 18 Nihal Atsız; Osmanlı Kütüphanelerinde Bilinmeyen Osmanlı Tarihleri,Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1957 s.10 19 Babinger, a.g.e. 188; Naîma, a.g.e. Cilt II, s.257 10 Murâd-nâme’nin şu ana kadar bulunan iki nüshasından biri Nuruosmaniye 2149’da bulunmaktadır. 252 varaklık bu eser 22 satırdan ibaret olup eksik kısmı bulunmamaktadır. Diğer nüsha ise yine aynı yerde Nuruosmaniye’de 4240’ta kayıtlıdır. Bu eser 187 varak 23 satırdan oluşmaktadır. c. Arapça Risaleler ve Ta’ilkât Şairliğinin yanında aynı zamanda medrese hocası olan İbrahim Mülhimî’nin biyografik eserlerde bahsedilen bu eserleri de henüz bulunamamıştır. II. Manzum Eserler a.Divan Mülhîmî, rivayetlerde müretteb 20 divan sahibi bir şâir olarak anılır ancak şâirin divanı elde bulunmamaktadır. Aşağıda şairin Zeyl-i Şakâik’te kaydedilen ve divanından olduğu ifade edilen birkaç mısraı görülmektedir 21 : mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün Libâsı müsteâr olmaz muhabbet ehline lâyık Kabâ-yı atlâs-ı çarha tenezzül mü ider âşık Bu cisr-i mâsivâdan geçmeyince menzile irmez Göze göstermek olmaz cûy-ı eşki âşık-ı sâdık b.Fetihnâme-i Karaboğdan Şair, Boğdan’ın fethi üzerine Fetih-nâme-i Karaboğdan ismiyle bir eser telif etmiştir. Ancak bu eser de divanı gibi kayıptır.22 c.Şehen-şeh-nâme-i Murâdî 20 Müretteb ibaresi sadece Osmanlı Müellifleri’nde yer almaktadır. 21 Mecdî Mehmed, a.g.e, s.190; .Bursalı Tahir, a.g.e, C.III. s.13 11 Mülhimî’nin IV. Murâd’ın doğduğu tarihten Bağdâd seferinden dönüşüne kadar geçen olayları anlattığı eseridir. 4585 beyitten oluşan Şehen-şâh-nâme’nin birinci cildinin şu ana kadar biri Topkapı Müzesi Revan Kitaplığında diğeri de Leiden Üniversitesi Elyazma Eserler Kitaplığında olmak üzere iki nüshası tespit edilmiştir. Her iki nüshanında ilk ve son beyitleri aynıdır: Başı Be-nâm-ı Hüdâ-yı cihân-âferin Ber-ârende-i âsumân u zemin * * * Sonu: Vekâyi‘-nüvisi olup Mülhimî Şehen-şâh-nâme ola mülhemi Eserin, Topkapı nüshasının iç kapak kısmındaki “IV. Murad’ın emriyle anın fermân-ı vekâliyeti ma‘lum olarak yazılmışdır”cümlesinden pâdişahın emriyle yazdırıldığı anlaşılmaktadır. Bu bilgiyi eserin sebeb-i telif bölümündeki beyitler de doğrulamaktadır: O fermân vürûdıyle cân bahş olur Gedâ-yı direm-cûya kân bahş olur [265] Gedâya kerem şehden olmaz ba‘îd İder zerresin mihr-i rahşân bedîd [266] Beşâret yeter sana Ey Mülhimî Ki oldun şehen-şâh-ı dîn mülhemi [270] Bu emr-i hâzıra kim ikdâm ider Meger mülhem-i gayb ilhâm ider [271] Eser, Osmanlı şehnâmecilik geleneğinin son manzum örneği olarak bilinir. Müellif tarafından iki cilt olarak tasarlanmıştır. Bizim incelediğimiz eserin “Cild-i 22 Âgâh Sırrı Levend, a.g.e, s.111 12 evvel”i tabirinden anlaşılacağı üzere birinci cildidir. “Cild-i sânî” (ikinci cilt) ise şu ana kadar bulunamamıştır. Ancak bahsi geçen cildin Sultân IV. Murâd’ın Bağdat seferinden dönüşünden (1638 sonu), ölümüne kadar (16 Şevval1049/ 9.Şubat.1640) olan, takriben iki yıllık zaman dilimini anlattığı rivayet edilmektedir. 23 Yukarıdaki bilgilere uygun olarak Osmanlı Müellifleri’nde şu açıklamalar yer almaktadır: Sultan IV. Murad, saltanatı zamanı vukuatının manzum olarak yazılmasını Mülhemi’ye emreder. O da manzum olarak yazdığı tarihi Şehen-şâh-nâme ünvânıyla isimlendirerek takdim etmiştir. Bu eserde Dördüncü Murâd’ın doğumu itibar alınarak Birinci Sultân Mustafa zamanı beyan edildikten sonra Sultan Murad zamanı olaylara sözü getirerek Bağdâd Seferinden dönüşüne kadarki vukatlar yazılmıştır. Bağdâd Seferinden avdetinden sonra Sultan Murâd’ın vefatı ikinci cildinin nazmını tehir ettiği anlaşılıyor.Kitabın yalnız mukaddimesi Türkçe’dir. Diğer kısımlarının Farsça olmasının sebebi aşağıdaki beyitlerle beyan ediyor: Kemâl-i şehen-şâh-ı dîne nazar Olur Farisî Türkî’den sehl-ter [292] Mîzâc-ı hümâyûna Türkî zebân Değil Farsî gibi selîs u revân [293] Velî Rûm mülkünde her hâs u ‘âm Bilür söyleşür Türkî dilde kelâm [294] 24 Yukarıda da belirtildiği üzere eserin bir kısmı Farsça bir kısmı Türkçedir ancak Osmanlı Müelliflerindeki bilginin aksine Şehen-şâh-nâme’nin sadece mukaddime kısmı Farsça olup “ sebeb-i telif ” kısmından itibaren eser Türkçe olarak devam etmektedir. 23 Babinger, a.g.e. s.188 24 Bursalı Mehmet Tahir, a.g.e.Cilt.III, s.13 13 II. BÖLÜM A. MÜLHİMÎ’NİN ŞEHEN-ŞEH-NÂME-İ MURÂDÎ MESNEVİSİ ŞEKİL ÖZELLİKLERİ 1.Nazım Şekli Mülhimî’nin Şehen-şeh-nâme-i Murâdî’si, mesnevi biçiminde yazılmış bir nevi manzum tarihtir. Genel anlamda, mesnevi nazım şeklinin geleneksel tertibine uygun olarak kaleme alınan eserin bölüm başlıkları da yine gelenek çerçevesinde Farsçadır. 4585 beyit ve 212 bâbtan oluşan Şehen-şâh-nâme baştan sona bir mesnevidir. Anlatım aralarında eserde başka bir nazım biçimi kullanılmamıştır. Genellikle uzun ölçekli mesnevi kaleme alan müellifler, anlatımda tekdüzeliğe düşmemek için mesnevi metinlerinin arasına gazel ya da bendler yerleştirirlerdi. Bu şekilde anlatımabir canlılık ve farklılık kazandırmayı amaçlıyorlardı. Ancak Mülhimî, uzun denebilecek nitelikteki eserinde mesnevinin dışında başka bir nazım biçimi tercih etmemiştir. Fakat monotonluğa düşmemek ve okuyucu üzerindeki etkiyi canlı tutmak için olsa gerek, şair, metnin içine farklı nazım şekilleri yerine farklı anlatım biçimleri yerleştirmiştir. Sözgelimi hikaye ağırlıklı anlatımdan sonra betimleyici yönü ağır basan “ Der tarif- i…….” Şeklinde başlayan bâblar ya da olaydan olaya geçişlerde açıklayıcı ve özetleyici bir tutumla “Rücû be asl-ı sühan” adını verdiği bölümler tertip eden Mülhimî, farklı bir kompozisyon ortaya koymuştur. Diğer taraftan şair, mesnevi metnine bir başka mesnevi metni daha dâhil etmiştir ki o da “hâtime” bölümünden önce yer alan “sâkinâme”dir. Müellif, aşk, şarap, sâkî kavramları üzerinden dini-tasavvufî mahiyetteki düşüncelerini dile getirmektedir. Bu dahi daha önce bahsedilen tekdüzeliğe düşmeme gayretini ortaya koymaktadır. Buradan da anlaşıldığı üzere şair bu eserindemesnevi nazım biçiminden başka bir biçimi kullanmamıştır. Bu açıklamalara göre eser gerçekte 212 bâb değilir. “Der âğâz-ı dâstân” bölümünden itibaren ana olaylar dikkate alındığında 15 ana bâb bulunduğu diğer tüm bâbların bu 15 bâbın alt başlıkları olduğu görülmektedir. Verilen bilgiler ışığında eserin diğer şekil özellikleri aşağıdaki gibidir: 14 Eser; besmelenin Farsçası diyebileceğimiz “Be-nâm-ı Hüdâ-yı cihân-âferîn” cümlesiyle başlar. Allah’ın büyüklük ve kudretinin; isim ve sıfatlarından bazılarıyla övüldüğü bu giriş kısmı, bu yönüyle tevhîd ve münacât bölümlerini oluşturur. [1-56 ] Söz konusu bölümü “Der N’at-ı Seyyidü’l-Mürselîn” başlığı ile bir n’at takip etmektedir. [57- 113] Peygamber övgüsünden sonra sırasıyla dört halifenin övgüleri [114-153 ]ve son olarak da Sultan IV. Murâd’ın övgüsü [154-221] gelmektedir. Bu “övgü” başlıklarında dikkati çeken husus; memduhun öne çıkan özelliğinin ya da lakabının, ilgili kısmın başlığında yer almış olmasıdır. Sözgelimi, Hz. Muhammed:“Seyyidü’l-mürselîn” (peygamberlerin önderi, efendisi), Hz. Ebubekir: “Sıddık” (çok doğru sözlü olan), Hz. Ömer: “Fâruk” ( hak ile batılı birbirinden ayıran), Hz. Osman: “Zin-nûreyn”( iki nur sahibi), Hz.Ali de “Murtazâ” (Allah’ın razı olduğu- seçkin ) isimlendirmeleriyle tavsif edilmişlerdir. Övgüler silsilesinin son halkasında yer alan “Sultan IV. Murâd’ın övgüsü” bölümünün başlığında yine aynı anlayışla Sultan Murâd’dan “Dinin gâzi şehen-şâh”ı olarak söz edilmiştir. Yukarıda bahsedilen Hz. Peygamber ve dört halife övgüsü ilgili kısımlarda; Hz. Peygamberin üstün özellikleri ve ona yönelik sevgi, tasavvufî bir söylemle dile getirilmiş, hulefâ-i râşidin övgüsü de “ehl-i sünnet” bakış açısıyla ele alınmıştır. Diğer taraftan Sultan IV. Murâd için şehen-şeh “Şahların şahı” ünvanı din sözcüğüyle birlikte kullanılarak “onun halifeliği” (şehenşâh-ı dîn) vurgulanmıştır. Ayrıca İran hükümdarlarının ‘şâh’ unvanı ile anıldığı dikkate alınırsa “şahların şahı” adlandırması da karşı tarafı küçük görmek ve göstermek düşüncesine yönelik olmalıdır. Eser, sebeb-i telif bölümüne kadar Farsça, bu bölümden sonraki “der âğâz- dâstân” dan itibaren Türkçe olarak devam eder. Bu durumu şair şu şekilde açıklar: İde evvelen Fars tâ dâsıtân Velî dâsıtân ola Türkî zebân [ 296] Sebeb-i telifte eseri, padişahın isteği üzerine kaleme aldığını söyleyen Mülhimî, IV. Murâd’ın mizacına uygunluğu nedeniyle Şehen-şeh-nâme’yi Farsça yazmanın 15 yerinde olacağını söyler ancak Osmanlı ülkesinde herkesin Türkçe konuşup anlaştığı düşüncesinden hareketle (eserin geri kalan kısmını) Türkçe yazdığını işaret eder: Kemâl-i şehenşâh-ı dîne nazar Olur Fârisî Türkî’den sehl-ter [292] Mizâc-ı hümâyûna Türkî zebân Degül Fars gibi selîs ü revân [293] Velî Rûm mülkünde her hâs u ‘âm Bilür söyleşür Türkî dilde kelâm [294] Âgâz-ı Dâsıtan, eserin konusunu belirleyen tarihi olayların anlatılmaya başlandığı bölümdür. Şair, bu bölüme gösterişli bir girişle başlar. Bölümün ortalarında Zemîn ü zamân-ı nevâ-sâz ider Şehen-şâh-nâme ser-âğâz ider [304] beyitiyle asıl anlatımın başladığını duyurur. Buradan itibaren eserin sonuna kadar anlatılan olaylar, Sultan IV. Murâd’ın H.1018 / M.1610’da 25 dünyaya gelişinden Bağdâd Seferinden dönüşüne H.1049 / M.1639 kadar geçen 31 yıllık zaman dilimini kapsamaktadır. Müellif, olayları baştan sona hâkim anlatıcı kimliği ve resmî bakış açısıyla anlatır. Şairin olaylara yaklaşımı, olaylar ve kişiler karşısındaki tavrı, aynı zamanda devletin yaklaşımı ve tavrıdır. Somutlaştırmak gerekirse; Osmanlı-İran mücadelesinde resmî ve dinî çizgiyi “Sünnîler / Osmanlılar” temsil ederken bu çizginin karşısında ise şairin bakış açısıyla bed-mezheb (kötü yolda giden) olan Kızılbaşlar / Safevîler bulunmaktadır. 25 IV. Murad’ın doğum tarihi Uzunçarşılı Tarihinde H 1020 geçmesine karşın Mülhimî söz konusu tarihi H 1018 olarak vermektedir. ( Bkz. IV. Murâd) 16 2. Vezin Şehen-şâh-nâme-i Murâdî, Şeh-nâmecilik geleneğine uygun olarak aruzun mütekarib bahrinden Fe‘ûlün / Fe‘ûlün / Fe‘ûlün / Fe‘ûl kalıbıyla yazılmıştır. Eserde veznin mükemmel olarak kullanıldığı, tefilelerin kafiye ve redif vurgusuna uygun olarak tanzim edildiği, simetrik mısralarla beyitler teşkil edildiği örneklerin yanında bazı vezin kusurlarının bulunduğu örnekler de görülmektedir. Eserde müstensihin yazımından kaynaklandığı düşünülen söz konusu vezin kusurları26 dışında veznin tutarsız olduğu beyitler vardır: Bu Yunân zemîndür Sikender gerek Bu gencíneye heft-ser ejder gerek [398] Yukarıdaki beyitte vezin, ikinci mısraındaki heft kelimesi bir buçuk hece kabul edilmezse vezin tutarlı hale gelmektedir. Kavi tali‘ ü baht-ı Pervez’dür Şebi kadrdür rûzı nev-rûzdur [316] Yukarıdaki örneğin ilk mısraındaki “Pervez” sözcüğünün bir buçuk hece okunması da bir vezin kusuru oluşturmaktadır. Çünkü veznin bu şekilde tutması için ilgili kelime sözgelimi pervâz olması gerekirdi. Kelime pervez olduğuna göre “vez” hecesini bir buçuk saymak aruz hatasıdır. Anı anlamazlardı kim şehr-i yâr Gerek lâ-‘akâl ‘âkıl ü hüş-yâr [355] Yukarıdaki beyitte ise vasl-ı ayn bulunmaktadır. Bu çok tercih edilmeyen bir uygulamadır ve klasik şiirde kusur sayılmaktadır. Zira ayn sessiz bir harftir. Beyitte şair ulama yapmadığı takdirde med yapmalıdır, bu haldeyse vezin bozulmaktadır. Diğer 26 Veznin tutarsız olduğu beyitler metinde dipnotlar kısmında gösterilmiştir. İki nüshanın karşılaştırılmasıyla müstensih hataları bu şekilde belirtilmiştir. 17 taraftan eserde, uzun ölçekli anlatılar için kusur sayılamayacak, çok sayıda imâle bulunmaktadır. İmâlelerin bir kısmının belirli bazı Türkçe sözcükler üzerinde olduğu görülmektedir. Özellikle taş, baş, kızılbaş gibi son hecesinde “ş” ünsüzü bulunan sözcüklerde bu çeşit imâleler görülmektedir. Bu şekilde kelimeler üzerindeki vezin tasarrufu elbette Türkçeyi aruza uydurma gayretinin bir sonucudur ve belirli seslerde / harflerde bilinçli bir tercihle yapıldığı kanaati uyandırmaktadır: O mühre ki başında saklardı mâr Dil-i düşmene eylediler nisâr [788] Kesilmiş o başlar ki galtân idi O sahrâda rîk-i beyâbân idi [819] Kızılbaş-ı bî-din-i mezheb-tırâş O server ile eylediler savaş [852] Belâyı savarsak eger başdan Yatakdur bize geçmezüz taşdan [1360] İdüp baş dolabı çerh ihtiyâr Anı itdi leşkeriñe şehriyâr [3382] Bunuñ atdığı nîze ol tîrdür Mesâfetde ikisi de birdür [3197] O seróadd-i manãÿrdan geçdiler ‘Adÿyı hemÀn yediler içdiler[2090] Gicenüñ yedi sa‘atinde tamâm Çatup Üsküdâr’a tutuldı makâm [2431] 18 Meded-kârı mevkûf idi dağlara İki ay kalmışdı ol çağlara [2537] İmâle genelde Türkçe kelimeler üzerinde yapılır, ancak Mülhimî’nin mesnenvisinde Türkçe kelimelerin dışında da imâle örnekleri görülmektedir: Gubâre güneş saldı pertevine Tamâmen tutar yüz meh-i nevine [273] Teşebbüs hemân zeyl-i tevfikedür Refâkat hemân hayl-i tevfikedür [344] Yukarıda söz konusu edilen hata örnekler elbette sadece Mülhimî’ye has değildir. Başka klâsik şairler de Türkçe dışındaki kelimelerde imale yapmışlardır ancak bu genelde istisna düzeyinde küçük bir oranın dışına çıkmamıştır. Diğer bir örnek Türkçe kelimenin yine vezne uydurulmak amacıyla şeddeli olarak yazılması ve okunması şeklindedir: Budur elf-i sânide sâhib-kırân Olur yeddi iklîme hükmi revân [310] Halbuki yukarıdaki örnekler birlikte değerlendirildiğinde (b.309) daki “yedi” sözcüğünün ilk hecesi uzun okunarak vezin tutarlılığı sağlanabilirdi. Bazı durumlarda vezne uyma zarureti, ünlü harfle biten bir kelimeyi yine ünlü harfle başlayan bir kelime takip etmesi durumunda ikinci kelimenin ilk ünlüsünü düşürür. Bir aruz kusuru olarak görülmeyen bu durumun Mülhimî’de de örnekleri görülmektedir. Böyle örneklere özellikle “ki” bağlacından sonra gelen kelimelerde sıklıkla rastlanır. ki ala> k’ala K’ala heft iklîmden de harâc > ki ala heft iklîmden de harâc 19 ki ide> k’ide Şehen-şâh-nâme kodum ismini K’ide mahv şehnâmeler resmini [289] ne ola > n’ola N’ola keyf-i sahbâ virirse kelâm Dili aldı Cem destine oldu câm [277] [bkz: b. 277, b.1508, b.2896, b.4537] Ne idigün> n’eydügin Nedür söyleñüz n’eydügin müdde‘a Kabûle karin ise n’ola recâ [1509] Bazen med yapılabilecek yerlerde yapılmadığı görülür ancak sonu “nun” ile biten kelimelerde yapılan bu uygulama gelenekte kusur olarak görülmemekte bilakis med yapılmaması gelenek olarak yerleşmiştir: Çalar nevbet-i penci sultânlarun Bu hânende mihmân olur hânlarun [419] Bu şâhîler aldı o şâhîleri Nihengân yedi tut ki mâhîleri [3568] Şiirde bazen ulama ile med arasında tercih yapma zarureti ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda ulama yapmak yerine med yapmak küçük de olsa bir kusur sayılabilir: Uğurlardı bir dîv engüşteri Gulüv itdiler şimdi div ü peri [358] 20 Cebininde rahşân ider nûr-ı baht Budur ba‘de şâh-ı dihîm ü taht [332] Eserde, klasik edebiyatta vezin kusuru olarak sayılan, Arapça ve Farsçada uzun okunması gereken bir hecenin kısa okunmasıyla meydana gelen ‘zihaf’ az da olsa görülür. Ancak bazen üst üste iki zihaf yapılması divan şairi için ciddi kusurdur: Biribirin iclâsın cem‘ itdiler Vücûd-ı habîsini kam‘ itdiler [364] Yukarıdaki beyitte iki imâle üst üste aynı tefilede yapılırken ardından da bir zihaf yapılması divan şiirinde ciddi bir vezin ve âhenk kusuru olarak görülür. Zihaf, bazen belli seslerde, hatta aynı kelimeler üzerinde yapıldığında tasarrufun bilinçli bir şekilde olduğunu düşündürüyor, aşağıdaki örneklerde dikkati çeken husus genelde bu tarz zihafların î ünlüsü üzerinde yapılması ve çoğu defa nispet i’si ya da bir izafet öncesi yer alan î’de görülmesidir. Bu durum, Klasik Türk şiiri geleneğinde sıklıkla rastlanan bir zihaf örneği olduğundan, diğer zihaflar kadar önemli bir aruz kusuru olarak değerlendirilmemektedir. Kemâl-i şehen-şâh-ı dîne nazar Olur Fârisî Türkî’den sehl-ter [292] Velî Rûm mülkünde her hâs u ‘âm Bilür söyleşür Türkî dilde kelâm [293] Eserde veznin, vezni oluşturan tefilelerin yerinde kullanıldığı ve klasik edebiyatın nitelikli şairlerinde görülen mısralar arasındaki simetri ve paralelizminin estetik uygulamalarını sıklıkla görmek mümkündür: ‘İnâyet hidâyet ider âdeme Sa’âdet delâlet ider âdeme [222] 21 Batar hâke yeksân olur dâneler Biter hûşe ma‘mûr olur hâneler [237] Metâ‘-ı hüner kâsid olmaz hele Mizâc-ı güher fâsid olmaz hele [240] Vezâret ki Âsaf makâmıdur ol Sadâret ki devlet nizâmıdur ol [366] Fünûnda faziletle mevsûflar Hünerde kemâliyle ma’rûflar [322] Med, genelde pekiştirmek, abartmak, vurgulamak için kullanılmaktadır. Medin çokluk eki ile birlikte kullanılması onun bu yönünü daha da artırmaktadır. Şairin bu (b.321) ve benzer uygulamalarında (b.252 vb.) hem âhenk hem de anlam dikkate alınmıştır. Bir diğer örnek de aynı türden ekler üzerinde yapılan, paralel imâlelerdir. Aşağıdaki beyitte böyle bir örnek bulunmaktadır: Peder rahmetüñle ganîdür püser Senüñ nusretüñle şeh-i bahr u ber [336] Beyitte görüldüğü gibi vasıta eklerinde paralel imâle âhenk sağlamaktadır. Sonuç olarak iyi eğitim almış bir şair olan Mülhimî estetik anlamda paralel mısralar çerçevesinde çok güzel vezin tatbiki yapmıştır. Hatta bazı yerlerde imâleleri sözü edilen paralel mısralarda yaparak bunda da âhengi öne çıkarmıştır. Bunun yanında divan şairlerinde pek olmaması beklenen zihaflı türden hatalı vezinlere şiirlerinde zaman zaman rastlanmaktadır. 22 3. Kafiye ve Redif Şairin kafiye tercihleri yarım, tam ve zengin olmak üzere üç çeşittir. Mesnevi gibi çok beyitli anlatılarda bu tür kafiye tasarrufları görülebilmektedir. Ayrıca kafiyenin kullanılmadığı bazı beyitler de dikkati çekmektedir. Müellif, bu tür beyitlerde âhengi, kafiye kullanmadan sadece redifaracılığı ile sağlamaya çalışmıştır. Bir başka söyleyişle, şair, redif olarak belirlediği ek ya da kelimelerin ardını kafiye oluşturabilecek seslerle doldurmamıştır: İdüp Şâh Mahmûd’a ser-nâmesi Otuz yılda yazdıysa Şeh-nâmesi [283] Selîm ü Süleymân’ı görmüşdü dehr Selîm ü Süleymân budur didi dehr [313] Garaz dasıtân-ı şehen-şâhdur Ne tezkir-i ahvâl-i her şâhdur [347] Ne gördüyse her fende bildi hemân Ne bildiyse hâtırda tutdı hemân [325] Sühende saña pişrev eglemem Seni gayrıya pey-rev olsun dimem [341] Divan şairlerinde pek rastlanmayan ancak Mülhimî’nin uzun ölçekli mesnevisinde az da olsa rastlanılan kafiyesiz (yukarıda) ve yarım kafiyeli (b.260;b.263) beyit örneklerinin yanında ses ve ahenk zenginliği olarak nitelenebilecek mısra başı kafiye ve redif önekleri de görülebilmektedir. Bilinen en eski Türk şiir örneklerinde kafiye ve redifler mısra başında idi ancak süreç içerisinde mısra sonlarına kaymıştır. Ve mısra sonlarında aranması bir nevi kural 23 olmuştur. 27 Ancak mısra başı kafiye (ön kafiye) tamamen terk edilmemiş, mısra sonu kafiyeleriyle birlikte kullanılır olmuştur. Yaygın olan kafiye ve redif anlayışına göre kafiye de redif de mısra sonlarında bulunabileceği kabul edilmekte mısra başındaki kelime tekrarları da tekrir olarak düşünülmektedir. Halbuki tekrir bir söz sanatıdır, redif ise ses ve görev temelli bir ahenk unsuru olduğundan kafiyenin bir nevidir. O halde mısra başındaki ses tekrarları da redifin sınırlarına dâhil edilmesi yanlış olmaz. 28 Yukarıda belirtildiği üzere eserde, âhengin redifle sağlandığı kafiyesiz beyitlerden başka mısra başı kafiyesi veya redifi diyebileceğimiz örnekler de vardır. Bunlara ilişkin örnekler aşağıda verilmiştir: Kimi tîğ-i tîz ile olmuş dü-nim Kimi zahm kârıyla bi-vehm ü bim [3935] Kimi küşte olmuş kimi nim-cân Kimi dest ü pâ-bestedür bim-i cân [3936] Kimi bî-ser ü kimi bî-pâ idi Kimi zahm-dâr-ı ser-â-pâ idi [3937] ………………… Eger külhanum âteş it külhanum Eger gülşenüm pür gül it gülşenüm [4448] Eger ehl-i ‘ilmüm kemâl isterüm Eger ãufiyüm vecd ü hâl isterüm [4449] Eger derd-mendem devâ vir baña Eger hod-perestem fenâ vir baña [4450] 27 Yaşar Aydemir- Halil Çeltik; Redife Farklı Bir Bakış:Divan Şiirinde Ön Kafiye ve Ön Redif, Ahmet Yesevi University Board of Trustees; Summer / 2008 -Number 46: 193[ Örnekler İçin Bkz, Reşid Rahmeti ARAT, Eski Türk Şiiri, TTK Yayınları, Ankara1991] 28 Yaşar Aydemir- Halil Çeltik; a.g.m, s.193 24 Eger zerreyem âfitâb it beni Eger katreyem bahr-yâb it beni [4451] Eger zâhidem ref‘i pindâr kıl Eger fâsıkam def‘-i âzâr kıl [4452] Eger ‘ârifem eyle vahdet-taleb Eger ‘âşıkam eyle vuslat-taleb [4453] …. O ma‘ni-nüvis-i hadis-i resûl O fetevada rahcân-ı nukûl [4103] O ma‘nî-res-i nazm-ı mu‘ciz-nümâ O dil nûr ez feyz-i sırr-ı Hüdâ [4103] Mısra başı kafiye ve redifin yanında eserde, Fuzulî ve Bakî’de sıkça görülen mısralar arası paralel kelime ve kelime grupları ile beyit teşkil etme ya da kısa adıyla “simetri ve paralelizm” 29 uygulamalarının örnekleri de görülmektedir: İki sadr-ı sâhib-vakâra dahi İki bedr-i kâmil ‘ayâre dahi [3991] ….. Üşüp Kantemirli kamu üstine Düşüp Kantemirli kamu üstine [2609] Kafiye ve redifin eserdeki kelimeler üzerindeki uygulamalarına bakıldığında, şairin kafiye oluştururken daha çok Arapça kelimeleri tercih ettiği görülmektedir. Bu anlamda %51 olan Arapça kelimeleri %28’le Farsça kelimeler takip etmektedir. Kafiyelerdeki Türkçe kelimelerin oranı ise yalnızca %6’dır. (Grafik 1) 29 Cem Dilçin, Divan Şiirindeki Paralel Ve Ortak Sözyapılarından Metin Eleştirisinde Yararlanma, Türkoloji. Dergisi, C.13, S.1, 1999, s.34-66. 25 Grafik 1 Şairin bu tercihi, klâsik edebiyatın XVII. Yy’daki genel hususiyetlerinin bir yansıması olarak görülebileceği gibi onun müderris kimliğinin ve üç dilde şiir tertip etme vasıflarının bir neticesi olarak da düşünülebilir. Eserdeki Türkçe, Farsça ve Arapça kelimelerden oluşan rediflerin oranının grafik olarak somutlaştırılması şöyledir ( Grafik 2): Arapça Farsça Türkçe Arapça- Farsça Farsça- Türkçe Yüzdelik Oran 51% 28% 6% 12% 3% Kafiyeyi Oluşturan Kelimeler 26 Grafik 2 Yukarıdaki tablolarda öne çıkan husus, şairin kafiye tercihleri Arapça ve Farsça ağırlıklı sözcükler iken redif tercihlerinde ise büyük oranda Türkçe sözcükleri tercih etmesidir. Redifler, özelde beyitlerin genelde şiirin yönlendiricisi konumunda olduğundan şairin, sebeb-i telifteki Türkçe yazma gerekçesini, vurguyu ve anlaşılırlığı bu şekilde sağlamaya çalıştığı düşünülebilir. 4. Beyit Sayısı İki nüshanın karşılaştırılması sonucu Şehen-şeh-nâme-i Murâdî’nin beyit sayısı 4585 olmuştur. Baştan itibaren 221 beyit Farsça geri kalan 4364 beyiti Türkçedir. L nüshasında R nüshasından 18 beyit farklıdır. R nüshasında olup L’de olmayan beyit sayısı 10’dur. Bu farklılıklar teşkil edilen metinde dipnotlarda gösterilmiştir. Türkçe Farsça Arapça Türkçe- Arapça Birleşik Sözcük Türkçe- Farsça Birleşik Sözcükler Yüzdelik Oran 77% 9% 3% 8% 3% Şairin Rediflerdeki Kelime Tasarrufu 27 5. Dil ve Anlatımı Mülhimî’nin mesnevisine genel olarak bakıldığında şairin dilinin belli bazı bölümler dışında açık ve anlaşılır olduğu görülmektedir. Farsça yazma imkân ve ortamına rağmen anlaşılır olmak için eserinin 9. varağından sonrasını Türkçe yazdığını belirten (b.295) şairin olay anlatımlarında yalın, münâcât bölümlerinde ve bazı önemli olayların anlatıldığı bâb başlarında hayli süslü bir dil kullandığı görülmektedir: Der Âgâz-ı Dâsıtân Nevâyin nevâ-senc-i destân-ı nev Gülistân-neverd ü gülistân-ı nev [300] Kalem-gîr-i dîvân-ı nazm-âverî ‘İlim-dâr-ı şâh-ı sühan-güsterí [301] . . . Ceng-i Âbâza vü Girihten-i Û Gel ey mürg-ı destân-zen- hoş-sadâ Nev-âvâze-i gülsitân-ı nevâ [480] Ney-i kilki sâz-ı hoş-âvâz kıl Hüseynî hevâsıyla şeh-nâz kıl [481] … Der Münâcât Ki ey Kâdir-i mutlak-ı kâm-kâr Şikesti dürüsti kün ü kâr-zâr [2537] Resânende-i ârzû-yı kesân Nevâzende-i hâtır-ı bendegân [2538] Şair; bazen Arapça- Farsça ibareler, ekler kullanabilmektedir; 28 Mahal teng olur fursatı fevt hayf Ki fursat ‘aziz-est el-vakt-i seyf [391] Bazen de sadece yüklemi Türkçe olanbeyitler görülmektedir Budur pey-rev-i çâr yâr-ı Hüdâ Be-sıdk u be-‘ilm ü be-‘adl ü hayâ [409] 45312 kelimeden oluşan Mesnevî’nin tekrarlarıyla birlikte, çekimleri hariç madde başı olarak alınan kelime sayısı, Farsça telif edilen bölüm dahil olmak üzere, 4247, farklı tamlama sayısı 2716‘dır. Mecaz ve deyimlerdeki farklı manalar da dikkate alındığında Mülhimî’nin sadece mesnevîsinin kelime dünyasında asgari 4500-5000 civarında kelime olduğu söylenilebilir. Divanı ve diğer eserleri üzerinde yapılacak kelime analizleriyle bu rakamların daha da artabilmesi mümkündür. Mülhimî’nin duygu ve düşünce dünyasının sınırlarını da tayin eden bu rakam üç dilde şiir yazan ve müderris olan bir şair için makûl bir seviyedir. Şairin kullandığı 4247 farklı kelimenin- tekrarlar hâriç- %51’i Arapça, %27’si Farsça, % 21.9’u Türkçe ve % 0.1’de Rumca kökenlidir (bkz. Grafik:3). Sıklıkla tekrar edilen kelimelerin çoğunluğunu yardımcı fiiller oluşturmaktadır. Bu da eserde yoğunlukla tercih edilen Türkçe dışındaki kelimelerin gerek temel cümlede gerekse yan cümleciklerde yüklem yapılmasıyla ilgili bir durumdur. Bilindiği üzere Türkçede yeni kelime, kavram ihtiyacında kelime kök ya da gövdelerine ekler getirilerek kelime türetme yoluna gidilir. Türkçe dışındaki dillerden giren kelimelerden yeni kelimeler türetilemediği durumlarda ise yardımcı eylemlere başvurulur. Yalnız başına “olmak” kelimesi ve yardımcı eylemi çekimleriyle birlikte 2063, “itmek” 788, “eylemek” 602 kez tekrarlanmıştır. Farsça şiirleri dışarıda tutulursa eserdeki fiillerin tamamı Türkçedir. Mesnevide kullanılan kelimelere etimolojik yönden çeşitliğine bakıldığında aşağıdaki grafik ortaya çıkmaktadır: (Grafik 3) 29 Grafik 3 Mülhimî eserinin yaklaşık 9 varağını Farsça yazmasına rağmen genelinde Arapça kelimeleri ziyadesiyle tercih ettiği görülmektedir. İkinci olarak Farsça son sırada ise Türkçe kelimeler görülmektedir. Arapça’dan giren kelime ve kavramların büyük çoğunluğunun günlük hayatta kullanılan kelimeler olduğu dikkat çekmektedir. Eserde Farsça kelimelerin Arapça kelimelere oranla anlaşılırlığı daha fazla etkilediği söylenebilir. Söze kıymet veren sultanın (IV.Murad’ın) ilimdârı olan Mülhimî’nin şiirlerinin alemi, ilimdir. Şairin İranlı şairlerden üstün olduğunu söylediği husus bu olmalıdır. Tahkiye içerisinde sebep-sonuç, amaç-sonuç ( b.839, b.889, b.1564, b.1946, b.2028, b.2938, b.2025, b.2362, b.4180) ilgisi kurmaya özen gösteren şair; masal, efsane ve mitolojik unsurları gerçek olayların etrafında ustalıkla kompoze etmiştir. (bkz. Teşbih ve mecaz dünyası) Mülhimî bu kompozisyonu meydana getirirken, kendi ifadesiyle, Mâni’yi utandıracak şekilde canlı tasvirler yapmaktadır: Arapça Farsça Türkçe Rumca 51% 27% 21.9% 0.1% Kelimelerin Etimolojik Oranı 30 Kalem oldı Mâni’ye haclet-resân Ki tasvirine virdi ma‘nide cân [4550] Eger Mâni bu naúşa itse nazar Nukûşından asla komazdı eser [2900] Eserin bölüm adlandırmalarına bakıldığında bu özellik açıkça görülmektedir. 214 bölüm başlığının biri isimlendirilmeyen besmele, hamdele bölümü olmak üzere kalan 213 bölümün 82’si doğrudan canlı tasvir / betimlemelerin yapıldığı ve “tarif” başlıklarıyla adlandırıldığı kısımlardır. Şaire göre anlatımın bir ölçüsü vardır bu sebeple gerek olay gerek tasvir bahislerinde sözü uzatmak istemez. Okunmaz dırâz itme her menkıbe Yeter tûtiye olıcak mertebe [348] Her menkıbe okunmaz bunun için “sözü uzatma” diyen Mülhimî’nin 4585 beyitlik eseri kendinden bir önceki şeh-nâmeci Ganizâde Nâdirî’nin 1956 beyitlik Şeh-nâmesi’nden yaklaşık iki buçuk kat uzundur. I. Ahmed ve II. Osman zamanı olaylarını anlatan Ganizâde Şehnâmesi’ninŞehen-şâh–nâme-i Murâdî’ye göre bu ölçüde kısa oluşu dönemlerindeki olayların yoğunluğu, büyük başarıların azlık çokluk durumu ve şairlerin tercihiyle alakalı olmalıdır. Mülhimî, üç dilde şiir söylemeye kâdir bir şairdir. Şehen-şeh-nâme’sinde bu üç dilin imkÂnlarını kullandığı görülmektedir. Yaklaşık ilk 9 varağı Farsça olan Şehen- şeh-nâme’nin muhtelif yerlerinde de mülemmâ denilebilecek Türkçe- Farsça beyitler bulunmaktadır. Mekes olsa her çend bîş ez şumâr Tokunmaz ider bâd-zen târ u mâr [1335] 31 Sitâde süvârân-ı nîze be-muşt Zemîni sinân eyledi hâr-puşt 30 [2251] Mülemmâ denilebilecek yukarıdaki beyitlerin yanında Türkçe devam edip giden anlatımın içinde tamamen Farsça beyitler görülebilmektedir: Be-ser-i hod âhen ser-â-ser yelân Giriftend-i rûy-ı zemîn râ çünân 31 [2252] Ki ger ez hevâ süzen endahtend Der âhen heme cây ki sâhtend 32 [2253] 30 Mola yerinde askerlerin mızrakları kirpinin okları gibi yeryüzünü kapladı 31 Baştan ayağa demir zırhlar giyen pehivan gibi yiğitler yeryüzünü tuttular. 32 Havadan ateş yağıyordu, her yer demirdendi… 32 5. 1. Deyimler ve Veciz Sözler Metinde, eskilerin “cevâmiü’l-kelîm” dedikleri, az sözle çok manalar ifade eden, halk kültürünün zengin örneklerini aksettiren deyimler ve veciz ifadeler oldukça yer tutmaktadır. Ancak bazı deyimlerde birtakım Türkçe kelimelerin yerini Farsça ya da Arapça eş anlamlılarının almış olması dikkat çekici bir durumdur: Ayağını uzatmak > pâyın dırâz etmek [449] Dünyayı dar etmek > Âlemi teng itmek [629] Kıyamet kopması > Yevmü’l-hisâbın kopması [555] Ümit kesmek > Ümidini kat‘ etmek [691] Eserde Kullanılan Deyimler ve Beyit Numaraları Ah çekmek 3481 Akın salmak 2570 Aklını almak 552 Aklını başına getirmek 541 Aman bulmak 3918 Aman istemek1217 Aman vermek 1217 / 1447/ 1520/ 3122/ 3907 Ara açmak 382 Arayı açmak 1279 Ardına düşmek 2559 / 2782 Âşikâr etmek 274 Aşikar etmek 2935 Âşikar etmek 637 Ayağını uzatmak/ payın dıraz etmek 449 Ayak basmak 2438 / 3493 / 3811 Ayak basmak 730 / 3493 Ayak üstüne gelmek 1843 33 Ayak üzere gelmek 2668 Ayak/ kadem basmak 941 Ayakların baş; başlar ayak olması 371 Ayaktan düşmek 1161 Ayaktan düşmek 846 Bağrını baş etmek 3583 Bahş etmek 1281/ 4561 Baskın vermek 955 Baş almak 1210 Baş göstermek 845 Baş koymak 730 / 2935 Başı göğe ermek 2405 Başına ateş yağmak 2871 Başına gün doğmak 951/ 2959/ 3205 Başına kopmak362 Başına üşmek 490 / 984 Başına yığmak 1191 Başını almak 1338 Baştan çıkmak 920 / 1578 Baştan olmak 2162 Baştan savmak 1360 Bela olmak 2560 Beli bükülmek 792 / 820 Bende olmak 1059 Benzine kan gelmek 1510 Berk kılmak 919 Birbirine uğramak 566 Boynunu vurmak 442/ 1219 Bülbül etmek 1929 Can almak 780 / 845/ 976 / 3726 Can atmak 588 / 998 / 1603/ 1644/ 2092 / 2615 /4250 34 Can olmak 2882 Can vermek 2162/ 2329 / 3550 / 3922/ 4550 Can yakmak361 Cana od düşmek 953 Canı çıkayazmak 1337 Canı yerine gelmek 1510 Canına ateş düşmek 1567 Canını almak 600 Canını kurtarmak 1381 Cennete dönmek 485 Cezâsını bulmak362 Cünbişe gelmek 554 / 597 / 1982 Çak eylemek 4233 Çâre bilmek/ bulmak 382 Dağ üstü bağ görmek 1102 Dâma çekmek 1291 Dâma düşmek 1290 Dar etmek 452 Dem vurmak 737 Dergaha yüz tutmak 1053 Derip devşirmek 1128 Dırâz etmek348 Dikeni gül etmek 478 Dikensiz gülistana dönmek 1404 Dili kesilmek 3228 Dili tutulmak 3228 Doğruyu koyup eğriye râm olmak 499 Dönüp bakmak 577 Düğün evine varmışa dönmek 1287 Dünyayı dar etmek / Âlemi teng itmek 629 Düşmanı bozmak 956 35 Ecel olmak 845 Eğriyi doğru sanmak495 El atından uymak 1118 El urmak 394 / 404 El vermek 1440 El vurmak 383 / 781 / 1124/1251 Elden çıkmak 595 Ele girmek 411 / 1998 / 3925 Eli değmek 1502 Eli erişmek 4189 Eli kesilmek 1084 Elini kesmek 1671 Elini kesmek 457 Ettiğini bulmak 964 Ettiğini bulmak 353 Evlerini başına yıkmak 2286 Feleğin yar olması 2959 Fikri gitmek 541 Firar etmek 452/ 584 / 596 / 778 / 945 / 1022/ 1051 / 1471 Fitne salmak 632 Gadr olmak 506 Gam çeker 280 Gark olmak 601 Gayret vermek 1541 Geceyi gündüze katmak 591 Göğsünü döğmek 1744 Göğsünü dövmek 3481 Gönül vermek 2549 Gönülde yer etmek 791 Göz açdırmamak 745 / 1035 /1615 / 2129 Göz dikmek 4018 36 Göz ermek 704 Göze dokunmak 791 Gözetip durmak 424 Gözi göñlü açılmak 484 Gözü alışmak 1079 Gözünü dikmek 577 Gözünü yummamak 2043 Gulüv etmek358 Gün doğmadan neler doğar 374 Haber almak 507/ 525 / 750/ 835 / 836 / 942/ 975/1115 /1230/1337 / 2553/ 2557/ 2565 / 2775 Haber göndermek 988 / 999 Haber salmak 3590 Haber vermek 702/ 2706 Haddini aşmak/ haddinden güzer etmek 1167 Halel getirmek 394 Hamle etmek 455 Harap olmak 395 Hata etmek 564 Helak olmak 715 Hesaba getirmemek 1038 Hesabı tüketmek 520 Hezîmet vermek 576 Hizmet etmek 496 / 921 / 1024 Hizmet görmek 1225 Hurûc etmek 384 Hutûr itmek 260 Huzuru canına batmak 1428 Israr etmek 689 İbret almak 1098 İcazet vermek 1287 37 İntikam almak 623 / 763 / 1041 / 1076 /1123 İstikamet yoluna gitmek 669 İtibar etmek 281 İz sürmek 1213 Kalbura dönmek 790 Kalem çekmek 961 Kanına girmek 1428 Kara yerlere girmek 1646 Karar vermek 528 Karşı koymak 3473 Kayd u bend etmek 552 Kendüyi virmek 249 Kerem görmek 1052 Kılıç baàlamak 397 Kılıç görmek 444 Kılıç koymak 1466 Kılıçtan geçmek 2169 Kıyamet kopması /Yevmü’l-hisabın kopması 555 Kolu kanadı kırılmak 981 Kökü kazılmak 1154 Kökünü kazımak 1311/ 1547 Kötek yemek 3133 Kul kul olmak 3460 Kul olmak 4526 Kulak tutmak 1001 Kurban olmak 611 Kuru başını korumak 1357 Kuş uçurmamak 1345 Mecal vermek 453 Medh etmek 284 38 Mekan tutmak 3448 Mum olmak 444 Murâdına ermek 412 Muvâfuk esmek 250 Mülkü hâli koymak 360 Nakş etmek 4561/ 4562 Namdan geçmek 1266 Ne idüğünü bilmek 353 Ne yirde ne gökde bir Àdem 247 Nedamet çekmek 715 Revaç bulmak 357 Revan olmak-etmek 310 / 350 / 597 / 624 / 628 / 643 / 653 /670 / 838 / 883 / 938/ 939/1253/1272/1316/1327/ 1562/ 2084/ 2247/ 2275/ 2329 / 2342/ 2364 / 2382/ 2408/2430/ 2457 / 2468/ 2546/ 2566/ 3033/ 3043/ 4174/ 4563 Ruhunu şad etmek 612 Saba (Yel) gibi geçmek 972 Sağ olmak 610 / 2551 Sel almış kovana dönmek 2114 Selama durmak 1782 / 1820/ 2016 /3027/3036 Ser vermek 236 Sesini kesmek 1270 Sesini kesmek 450 Sözü ağzından kapmak 1505 Sözü kesmek 1205 Sözün tutmak 370 Su gibi akmak 594 Şan vermek 611 Şeref vermek 912 T‘alim etmek 326 /551 Taştan taşa çalmak 1116 Taştan taşa vurmak 806 39 Te’åír etmek 356 Telef etmek 497/ 920 Terk kılmak 919 Tesellí bulmak345 Uhdesinden gelmek 261 Ümidini kesmek 378 Ümit kesmek / Ümidini kat‘ etmek 691 Üstüne gelmek 2597 Üstüne varmak 976 Veda etmek 502 Vehme düşmek 930 Vire eylemek 751 / 2374 / 3438 Yaka yırtmak 3478 Yakıp yıkmak 837 Yele vermek 3042 Yer vermek 365 Yerden bitmek 854 Yere geçmek 449 Yere girmek 2279 Yeri dar olmak /Mahal teng 391 Yeri göğü tutmak 1782 Yeryüzünü tutmak 767 / 768 Yola düşmek 2550 Yola koymak 963 Yuyup yaykamak 1131/1132/ 2931 Yüz egmek 299/419 Yüz sürmek 500 / 756 / 1053/ 1512/ 1554/1896 /1975/ 2179/ 2193/ 2213/ 2450 / 3132 Yüz tutmak 273 / 1576 / 3526 / 4156 Yüzünü yere sürmek 447 / 3862 Zar etmek 491 Zincire vurmak 4013 40 6. Metnin Bölüm Başlıkları a. Giriş Bölümü 1.0. [Besmele-Tevhid-Münacâat] 2.1. Der-N’at-ı Seyyidü’l Mürselîn [ Peygamberlerin Efendisinin Övgüsü Hakkında] 2.2. Der-Medh-i Sıddîk Radiyallâhu ‘Anh [Sıddık - (Ebu Bekir) Allah Ondan Razı Olsun-ın Övgüsü Hakkında] 2.3.Der-Medh-i Fâruk Radiyallâhu ‘Anh [Fâruk (Ömer R.A) Övgüsü Hakkında] 2.4. Der-Medh-i Zinnûreyn Radiyallâhu ‘Anh [İki Nur Sahibi (Osman R.A)’nin Övgüsüne Dair ] 2.5. Der-Medh-i ‘Alîyyü’l-Murtazâ Radiyallâhu ‘Anh [Râzı Olunan Ali’nin R.A Övgüsü Hakkında] 2.6. Der-Medh-i Şehen-şâh-Dîn Sultân Murâd Hân Gâzî [ Dinin Gâzi Şehen-şâhı Sultan Murâd Hân’ın Övgüsü] 3.0. Der-Sebeb-i Te‘lif-i Şehen-şâh [ Şehen-şâh-nâme’nin Telif Sebebi Hakkında] b. Konunun İşlendiği Bölüm 1. Der-Âğâz-ı Dâstân [ Destânın Başlangıcı] 2. Der-Temhîd [ Sunuş Hakkında] 3. Der-Cülûs-ı Sultân-ı Selâtin-i Şehen-şâh-ı Dîn [ Sultanlar Sultanı Dinin Şahlar Şâhı (Sultan Murâd)’nın Tahta Oturması Hakkında] 4. Der-Ceng-i Âbâza vü Gurihten-i Û [Abaza Savaşı ve Onun Kaçması Hakkında] 5. Der-Muhâsara-yı Bağdâd [Bağdat’ın Kuşatılması Hakkında] 4.1. Der-Ferîb Horden-i Halil Pâşâ Ez Nemek-Horde-i Hod-Âbâza Pâşâ [Halil Paşa’nın Yetiştirmesi Olan Abâza Paşa’dan Hile Görmesi] 4.2. Der-Birûn Âverden-i Âbâza Pâşâ Ez Kal’a-yı Erzurûm Çarh-âsâ[ Abâza Paşa’yı Erzurum Kalesinden Felek Misâli Çıkarma Hakkında] 41 4.3. Der-Ta’rif-i Ceyş [Ordunun Anlatılması Hakkında] 4.4. Der-Ta’rif-i Top-ı Kal’a-Kûb[ Kaleleri Yıkan Topların Tarifi Hakkında] 4.5. Rücu‘-ı Be- Asl-ı Sühen[ Sözün Aslına Dönüş] 5.1. Der-Şikest-i Leşker-i Kızılbâş u Hîsâr Kerden-i Kal’a-yı Evbâş [Kızılbaş Askerinin Yenilmesi ve Ayak Takımının Kalesinin Hisara Dönüştürülmesi Hakkında] 5.2. Der-Ta’rif-i Kâr-Zâr [Savaşın Anlatımı Hakkında] 5.3. Rücu‘-ı Be- Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüş] 6. Der-Binâ-yı Ka‘be-i Mu’azzama-yı Şerifhâ-yı Allahü Te’alâ [Yüce Allah’ın Şerefli Görkemli Kâbe Binası Hakkında] 7. Der-Hilâf-ı Muhammed Giray vü Şahin Girây vü Kuşte Şoden Muhammed vü Esir Şoden-i Şahin Girây [Muhammed Giray ile Şahin Girây’ın Muhalefeti ve Muhammed’in Ölüp Şahin Girây’ın Esir Olması Hakkında] 7.1. Der-Sebeb-i Tevehhüm-i Muhammed Girây vü Şahin Girây [Muhammed Girây vü Şahin Girây’ın Vehme Düşmelerinin Sebebi Hakkında] 7.2. Rücu‘-ı Be Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 7.3. Der Ta’rif-i Tonanma-yı Hûmayûn [Saadetli Padişahın Donanması Hakkında] 7.4. Rûcü’-ı Be-Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 7.5. Der-İlticâ Kerden-i Şâhin Girây [Şâhin Girây’ın İlticâ Etmesi Hakkında] 5.4. Der-Nişân-ı Gubâr-aşûb ü Reft ü Rub-ı Hâşâk-ı Nâ-Hûb [Karışıklık Tozu İşareti ve Çirkin Çöpün Süpürülmekle Gitmesi Hakkında] 5.5. Der- Giriften ü Kuşten-i İlyâs Pâşâ [ İlyas Paşa’nın Yakalanıp Öldürülmesi] 5.6. Der -İmdâd-ı Kal’a-yı Vân vü Girihten-i Sürh-Serân [Van Kalesine Yardım ve Kızılbaşların Kaçması Hakkında] 5.7. Der-Ta’rif-i Ceyş…[Ordunun Tarif Edilmesi Hakkında] 5.8. Rücu’-ı Be-Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 8. Der-Ez Bih u Bün Kenden-i İbn Ma’n [İbn-i Ma ‘n’ın Kökünün ve Temelinin Kazınması Hakkında] 42 7.6. Der-Hâksâr-ı Rûs ü Be-Taleb-i Sulh-Üftâden Ân Gürûh-ı Menhûs [Rus’un Perişanlık İçinde Kalması ve O Uğursuz Güruhun Barış İsteğinde Bulunması Hakkında] 9. Der-Vak’a-yı Yemen Ez Zeydiyân-ı Pür Mekr ü Fi(t)en [ Hile ve Fitne Fenni İle Dolu Zeydîlerin Çıkardığı Yemen Olayı] 5.9. Der-Feth-i Revân Be-Bâzû-yı Pür-Zûr-ı Sâhib-Kırân [ Bahtiyar Sultan’ın (IV.Murad)’ın Kuvvetli Pazusuyla Revân’ın Fethi] 5.10. Der-Hareket-âmeden-i Leşker [Ordunun Harekete Geçmesi Hakkında] 5.11. Rücu’-ı Be Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.12. Der-Ta’rif-i Tûphâ-yı Kal’a-kûb [ Kaleleri Yıkan Toplar Hakkında] 5.13. Rücu’-ı Be Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.14. Der-Ta’rif-i Fındukhâ-yı Tûp ü Levâzum-ı Sefer[ Sefer Levazımatı ve Top Mermileri Hakkında] 5.15. Rücu’-ı Be Asl-ı Sühen[ Sözün Aslına Dönüşü] 5.16. Der-Âmâdegi-i Sevâri [ Atlıların Gelmesi Hakkında] 5.17. Der-Münâcât [ Dua Edilmesi] 5.18. Der-Ta’rif-i Süvârî [ Atlılar Hakkında] 5.19. Der-Ta’rif-i Tabl-hâne [ Davulhâne Hakkında] 5.20. Der-Ta’rif-i ‘Alemhâ vü Bayrakhâ [ Bayrak ve Sancakların Tarifi] 5.21. Der-Ta’rif-i Libâs-ı Ceng-i Şehen-şâh-ı Din [ Dinin Şahlar Şahı’nın Ceng Elbisesinin Tarifi] 5.22. Der-İstâ-yı Süvârân-ı İslâm [ İslâm Süvarilerin Durması Hakkında] 5.23. Der-Ta’rif-i Cenibethâ [Yük Hayvanlarını Tarif Hakkında] 5.24. Der-Ta’rif-i Silâhdâr ü Çuhâdâr [Silâhdâr ü Çuhâdârlar Hakkında] 5.25. Der-Ta’rif-i Vüzerâ vü Ulemâ [Vezirler ve Âlimler Hakkında] 5.26. Der-Ta’rif-i Mahfil-i Şerif [ Şerefli Meclisin Tarifi Hakkında] 5.27. Der-Ta ‘rif-i Solakhâ vü Peykhâ [ Solaklar ve Peykler Hakkında] 5.28. Der-Ta‘rif-i Selâm [ Selamın Anlatılması Hakkında] 5.29. Der-Ta’rif-i Şâdûmânî [ Mutluluğun Tarifi Hakkında] 5.30. Der-Ta’rif-i Keştî [ Geminin Tarifi Hakkında] 43 5.31. Der-Ameden-i Ez Bahr [ Denizden Geliş Hakkında] 5.32. Der-Tarif-i Bârgâh [ Divan’ın Tarifi Hakkında] 5.33. Rücû‘-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.34. Der-Ta’rif-i Esnâf-ı Ceyş [Asker Sınıflarının Tarifi Hakkında] 5.35. Rucu‘-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.36. Der-Fezâyiş-i Ceyş [ Askerin Çokluğu Hakkında] 5.37. Der-Ta’rif-i Evliyâ-yı Konya [ Konya Evliyalarını Tarif Hakkında] 5.38. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 5.39. Der-Ta’rif-i Bahâr [ Bahar Mevsinin Anlatılması Hakkında] 5.40.Der-Ta’rif Tekasüf ü İzdihâm [Kalabalık ve Kalabalığın İzdihamı Hakkında] 5.41. Rücu’-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 5.42. Der-Ta’rif-i İlm-i Şerif [ Şerefli İlmin Tarifi Hakkında] 5.43. Der-Ta’rif-i Arz-ı Leşker [ Ordunun Genişliğinin Tarifi Hakkında] 5.44. Der-Ta’rif-i Selâm-ı Hümâyûn [Kutlu Selamın Tarifi Hakkında] 5.45. Der-Ta’rif-i Kesret [ Çokluğun Tasviri Hakkında] 5.46. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.47.Der-Rihten-i Ceyş-i Be-Deşt-i Revân [Askerin Revan Sahrasına Akması Bahsi ] 5.48. Der-Teşbih-i Kal’a [ Kalenin Tasviri ] 5.49.Der-Mübâlağa-Endûh-ı Leşker [Askerin Kalabalığının Mübalağası Hakkında] 5.50. Der-Hisâr-ı Kal’a [ Kale Hisarı Hakkında] 5.51. Der-Yaften-i Kızılbâş Şehen-şâh-ı Din Râ [Kızılbaş’ın Dinin Şahlar Şahını Bulması (Anlaması)] 5.52. Der-Teslîm-i Kızılbâş Be Kal’a-yı Vân [Kızılbaşların Van Kalesini Teslimi Bahsinde] 5.53. Der-Teslîm-i Kal‘a-yı Revân [ Revan Kalesinin Teslimi Hakkında] 5.54. Birûn Ameden-i Ber-Emir Güne [ Emir Gune’nin Dışarı Çıkmasına Dair] 5.55. Der-Aheng-i Gâret-i Tebriz-i Dil-Âviz 44 [ Gönül Çeken Tebriz’in Yağması Ahengi Hakkında] 5.56. Der-Ta’rif-i Süvâr-ı Leşker [ Atlı Askerlerin Tarifi Hakkında] 5.57. Der-‘Ubûr-ı Rûd-hâne-i Aras [ Aras Irmağının Geçilmesi] 5.58. Der-Ta’rif-i Harâbî [ Harap Olanların Durumu Hakkında] 5.59. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.60. Der-Ameden-i İlçiyân [ Elçilerin Gelmesi Hakkında] 5.61. Rücû-ı Hümâyûn [ Padişahın Dönüşü Hakkında] 5.62. Der-Ta’rif-i Sermâ [ Soğuğun Tarifi Hakkında ] 5.63. Rücû’-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.64. Der-Feth Kerden-i Muhammed Paşa-yı Tayyâr Kal’a-yı Kerkük-Râ [ Tayyar Mehmed Paşa’nın Kerkük Kalesini Fethetmesi] 5.65. Der-Bedest-Âverden-i Kal’a-yı Akıska [ Ahıska Kalesi’nin Ele Geçirilmesi] 5.66. Der-Ric’at-ı Hümâyûn-ı Be İstânbûl-ı Behişt-Nümûn [ Padişah’ın Cennet Görünümlü İstanbul’a Dönmesi Hakkında] 5.67. Der-Ta’rif-i Keştî [ Geminin Tarifi Hakkında] 5.68. Der-Ta’rif-i Kerrenây [Kerrenay Çalgısı Hakkında] 5.69. Der-Dest-Bûs-ı ‘Ulemâ [ Âlimlerin El Öpmesi Hakkında] 5.70. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 5.71. Der-Ta’rif-i Keştî [ Geminin Tarifi Hakkında] 5.72. Der-Şâdûmânî [ Mutluluk Hakkında] 5.73. Der-İstaden-i Be-Selâm [ Selam Durmaya Dair] 10. Der-Birûn Reften-i Kal‘a-yı İrevân Ez Dest-i İslâmîyân [ Revan Kalesinin Müslümanların Elinden Çıkması] 10.1. Der-Ahkâm-Kerden-i Vezîr Kıla‘-yı Serhad-Râ [Sınır Kaleleleri Vezirinin Hükmetmesine Dair ] 11. Der ‘Ukûk Kerden-i ‘İnâyet- Giray u Yaften-i Cezâ-yı Sezâ-yı Hîş [ İnâyet Giray’ın Âsi Olması ve Kendine Yakışır Cezayı Bulmasına Dair] 10.2. Der Te’dib-i Bân Erdel ü Halâs Şûden-i Û Ez Pençe-i Ecel [Erdel Beyi’nin Terbiye Edilmesi ve Onun Ecelin Elinden Kurtulması] Hüseyin Hasan-Siret İbn- 45 i Nasuh Dilir-i Talebkâr-ı Feth ü Fütûh [Fetihler Arzulayan Hasan Hüseyin Karekterli Yiğit Nasuhoğlu’nun Kurtulması ve Islah Olması] 10.3. ‘Azimet-i Sultân-ı Selâtin-i İslâm Be-Teshîr-i Bağdad-ı Dârü’s-Selam [ Selam Yurdu Bağdad’ı Kuşatmak İçin İslam Sultanlarının Sultanının Sefere Çıkması] 10.4. Der-Ta’rif-i Tûp-ı Kal’a-Kûb [ Kale Döven Topların Tarifi Hakkında] 10.5. Der-Ta’rif-i Gelülehâ-yı Tûp u Barût [Barut ve Top Mermileri Hakkında] 10.6. Rûcu’-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.7. Der-Ta’rif-i Birûn-Âmeden-i Leşker [ Askerin Dışarı Çıkması Hakkında] 10.8. Der-Münâcât [ Dua Edilmesi ] 10.9. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.10. Der-Ta‘rif-i Tuğ-ı Pür Fürûğ [ Parıldayan Tuğun Anlatılması] 10.11. Der-Ta‘rif-i Otağ [Otağın Tasvirine Dair ] 10.12. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Sühen [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.13. Der-Birûn-Ameden-i Sâhib- Kırân [ Padişahın Dışarı Çıkması] 10.14. Der-Ta’rif-i Der-Ameden [ Gelişinin Anlatılması] 10.15. Der-Ta’rif-i Libâs-ı Ceng [ Savaş Elbisesinin Tarif Edilmesi] 10.16. Der-Ta’rif-İ Piyâdegân-ı Hâs [ Has Piyadelerin Anlatılması] 10.17. Der-Ta’rif-i Mahfil ü ‘İlm-i Hazret-i Sâhib-Kırân [Padişah Hazretlerinin Sancak ve Meclisinin anlatılması] 10.18. Der-Ta ‘rîf-i Cenibethâ [ Yük Hayvanlarının Tarifi ] 10.19. Der-Ta‘rîf-i Vüzerâ [ Vezirlerin Anlatılması Hakkında] 10.20. Der-Ta’rîf-i ‘Ulemâ [ Âlimlerin Anlatılması Hakkında] 10.21. Der-Ta ‘rîf-i Şâdûmânî [ Mutluluğun Anlatılması ] 10.22. Der-Ta ‘rîf-i Keştî [ Gemi’nin anlatıması Hakkında] 10.23. Der-Ta’rîf-i Bahâr[ Baharın Tasvirine Dair] 10.24. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.25. Der-Ta’rîf-i Saf-ârâsten [ Saf Bağlamanın Tarifine Dair] 10.26. Der-Ta ‘rîf-i Sipâhî [ Askerin Tarifi Hakkında] 46 10.27. Der-Ta‘rif-i Du-Ser-‘askeri [ İki Kumandanın Tarifi Hakkında] 10.28. Der-Ta ‘rîf-i Gulâmân-ı Hâs [ Has Hizmetkârlar Hakkında] 10.29. Der-Ta‘rîf-i Yeniçeri [ Yeniçerilerin Tarifi Hakkında] 10.30. Der-Ta ‘rîf-i Nize-bâzî-i Şehen-Şâh-ı Din [ Dinin Şahlar Şahının Mızrak Oyunu Oynamasına Dair] 10.31. Der-Ta ‘rîf-i Cirid-bâz-ı Şehriyâr [ Sultanın Cirit Oynaması Hakkında] 10.32. Rücu‘-ı ‘Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.33. Der-Ta’rîf-i Bârân [Yağmurun Anlatımı Hakkında] 10.34. Rücu‘-ı Be Asl-ı Sühen[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.35. Der-Ta‘rîf-i Nize-bâzî-i Şehen-Şâh-i Dîn [Dinin Şahlar Şahının Mızrak Oyunu Oynamasına Dair] 10.36. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.37. Der-Ta ‘rîf-i Leşker-i Rumİli [ Rumeli Askeri Hakkında] 10.38. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.39. Der-Ta ‘rîf-i Siyâset [ Siyasetin Tarifine Dair] 10.40. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.41. Der-Ta‘rîf-i İzdiyâd-ı Leşker [ Askerin Çoğalmasının Anlatılması] 10.42. Der-Ta’rif-i Germâ [ Sıcaklığın Tarifi Hakkında] 10.43. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.44. Der-Ta’rif-i Leşker-i Mısr [ Mısır Askerinin Tarifi Hakkında] 10.45. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.46. Der-Ta’rif-i Nîze-Gûzerâniden [ Mızraklıların Tarifine Dair] 10.47. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.48. Der-Ta’rif-i Merdümân Derviş Muhammed [ Derviş Mehmed’in Halkının Anlatılması] 10.49. Der-Rücu‘-ı Be Asl-ı Sühan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.50. Der-Ta’rif-i Kesret-i Leşker [ Askerin Çokluğunu Tarif Hakkında] 10.51. Rücu‘-ı Be Asl-ı Sühan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.52. Der-Mübâlâğa-yı Besyâri Leşker [Askerin Aşırı Fazlalığının Anlatılması] 10.53. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 47 10.54. Der-Kuşten-i Dilhâ-yı Düşmen [Düşmanın Gönüllerinin Öldürülmesi] 10.55. Der-Ameden-i Resûl-i Şâh-ı Hind [ Hind Şah’ının Elçisinin Gelmesi] 10.56. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.57. Der-Nize-güzârâniden Ez Siper [Siperden Mızrak Aşıranlara Dair] 10.59. Rücu‘ Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.60. Der-Ta’rif-i Alây-nümûden [Alay Gösterimi Hakkında] 10.61. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.62. Der-Ta’rif-i Tophâ-yı Kal’a-Kub [ Kale Yıkann Topların Tarifine Dair] 10.63. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.64. Der-Ta’rif-i Nigehbânî-i Tüfenkçiyân [ Tüfekçi Gözcülerin Tarifi Hakkında] 10.65. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Sühen[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.66. Der-Ta’rif-i Ân Gürûh [ O Topluluk Hakkında] 10.67. Rücu‘-ı Be Asl-ı Sühen[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.68. Der-Gulüvv-i Bahadırân-ı Be Giriften-i Hisâr [ Yiğitlerin Hisarı Ele Geçirmek İçin Saldırmalarına Dair] 10.69. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.70. Der Şehâdet-i Vezîr-i Merhûm Muhammed Pâşâ [ Merhum Vezir Mehmed Paşa’nın Şehâdeti Hakkında] 10.71. Rücu‘-ı Be Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.72. Der-Münâcât [ Dua Hakkında] 10.73. Der-Meşveret-i Serahser Berây-ı Teslim-i Kal’a [ Kızılbaşların Kaleyi Teslim İçin Meşvereti Hakkında] 10.74. Der-Ameden-i Resûl-i Der Taleb-i Emân [ Elçilerin Barış İsteğiyle Gelmesine Dair] 10.75. Revân Şuden-i Bektaş Hân Be Dergâh-ı Sâhib-Kırân [Bektaş Han’ın Padişah’ın Huzuruna Gitmesi Hakkında] 10.76. Der İstâdegân-ı Piyâdegân [ Piyade Askerlerinin Duruşu Hakkında] 10.77. Der İstâden-i Sevârân [ Süvarilerin Duruşu Hakkında] 10.78. Der Tertib-i Sitâdegân-ı Divân [ Divan’da Oturanların Düzeni Hakkında] 48 10.79. Be-Tazarru’ Der-Ameden-i Bektaş Hân [Bektaş Han’ın Affedilmek Amacıyla Gelmesi] 10.80. Pasuh-Dâden-i Sâhib-Kırân [ Sultanın Cevap Vermesi Hakkında ] 10.81. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.82. Der-Bend-âverden-i Serân-ı Kızılbaş [ Kızılbaşların [ Kızılbaşların Reislerinin Tutulması Hakkında] 10.83. Der-Beyân-ı Bakiyye’s-Suyûf [ Kılıç Artıklarının Anlatılması Hakkında] 10.84. Der-Sıfat-ı Küşte-gân [ Öldürülenlerin Görünüşü Hakkında] 10.85. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.86. Der-Tehniyet-i Feth [ Fethin Tebriği Hakkında] 10.87. Der-Ta’rif-i Hazân [ Sonbahar Hakkında] 10.88. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.89. Der-Ta’rif-i Silâhdâr [ Silahdar’ın Tarifi Hakkında] 10.90. Der-Ta’rif-i Silâhdâr Pâşâ vü Silâhdâr Beg [ Silahdar Paşa ve Silâhdâr Bey Hakkında] 10.91. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan [ Sözün Aslına Dönüşü] 10.92. Der-Ta’rif-i Ebu Hanife Radiallahu Anh [ Ebu Hanife(Allah Ondan Razı Olsun )’ın Tarifi Hakkında 10.93. Der-Tâ’rif-i Şeyhu’l-İslâm [ Şeyhülislam’ın Tarifi Hakkında] 10.94. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.95. Ric’at-ı Hümayûn Ez-Bağdâd-ı Behişt-âbâd [Padişah’ın Cennet Şehir Bağdad’dan Dönüşü Hakkında] 10.96. Der-a’rif-i Esb [Atın Tasviri Hakkında] 10.97. Rücu‘-ı Be-Asl-ı Suhan[ Sözün Aslına Dönüşü] 10.98. Der-Ta’rif-i Şitâ [ Kışın Tasvirine Dair] 10.99. Teveccüh-ı Şehen-Şâh-ı Dîn Be-Dârü’l-Mülk-i Kostantin [ Dinin Şahlar Şahının, İstanbul’a Yönelmesine Dair] 10.100. Der-Ta’rif-i Baştarde [ Baştarde Gemisinin Tarifi Hakkında] 10.101