T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI DOKTORA TEZİ Nazan ATALAY ALGAN BURSA - 2022 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI DOKTORA TEZİ Nazan ATALAY ALGAN DANIŞMAN Dr. Öğr. Üyesi Eren GÜNDÜZ BURSA - 2022 TEZ ONAY SAYFASI T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, İslam Hukuku Bilim Dalı’nda 711523005 numaralı Nazan ATALAY ALGAN’ın hazırladığı “İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI” konulu DOKTORA çalışması ile ilgili tez savunma sınavı …. /…. /…… günü …… - ………. saatleri arasında yapılmıştır. Sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının (başarılı / başarısız) olduğuna (oybirliği / oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı) Dr. Öğr. Üyesi Eren GÜNDÜZ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Ali KAYA Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. M. Akif KILAVUZ Bursa Uludağ Üniversitesi Üye Prof. Dr. Recep CİCİ İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Üye Prof. Dr. Orhan ÇEKER Necmettin Erbakan Üniversitesi …. /…. / ……. SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 12/01/2022 Tez Başlığı / Konusu: İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlarından oluşan toplam 348 sayfalık kısmına ilişkin, 12/01/2022. tarihinde şahsım tarafından Turnitin adlı intihal tespit programından (Turnitin)* aşağıda belirtilen filtrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı % 13 ‘tür. Uygulanan filtrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları’nı inceledim ve bu Uygulama Esasları’nda belirtilen azami benzerlik oranlarına göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Tarih ve İmza Adı Soyadı: Nazan ATALAY ALGAN Öğrenci No: 711523005 Anabilim Dalı: Temel İslam Bilimleri İslam Hukuku Bilim Dalı Programı: tezli Statüsü: Y.Lisans Doktora Dr. Öğr. Üyesi Eren GÜNDÜZ Danışman (Adı, Soyad, Tarih) 12/01/2022 * Turnitin programına Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane web sayfasından ulaşılabilir. YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “İslam Hukukunda Yaşlı Bakımı” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. .…./…../2022 Adı Soyadı: Nazan ATALAY ALGAN Öğrenci No: 711523005 Anabilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Programı: İslam Hukuku Tezin Türü: Doktora ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Nazan Atalay Algan Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Bilim Dalı : İslam Hukuku Tezin Niteliği : Doktora Tezi Mezuniyet Tarihi : …. / …. / ……. Tez Danışmanı :Dr. Öğr. Üyesi Eren Gündüz İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI İnsan ömrünün hızla uzadığı ve nüfusun büyük bir bölümünü yaşlıların oluşturduğu günümüzde bakım konusu hassasiyetle ele alınması ve incelenmesi gereken bir mesele olmuştur. Tarih boyunca yaşlılara bulundukları toplumun şartları çerçevesinde bakılmış, bakım meselesi bugünkü boyutta bir problem boyutuna ulaşmamıştır. Ancak günümüzde yaşlı nüfusun hızlı bir şekilde artışı, yaşam koşullarının değişmesi gibi faktörler dünya genelinde bir problem haline gelen bakım meselesinin yeniden ele alınmasını ve yaşlı bakımı ile alakalı sorumlulukları bilmeyi icap ettirmiştir. Konunun İslam Hukuku açısından ele alınarak incelenmesinin gerekliliği saikiyle araştırmayı uygun gördüğümüz “İslam Hukukunda Yaşlı Bakımı” konusu giriş, üç bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın amacı, önemi, metodu ve kaynakları tanıtılmıştır. Birinci bölümde yaşlı ve bakım kavramları irdelenerek yaşlı bakımından kastın ne olduğu konusunda bilgi verilmiştir. İkinci bölümde İslam Hukukunda yaşlı bakımının temel ilkeleri ve bakım esnasında meydana gelen durumlar irdelenmiştir. Üçüncü bölümde İslam Hukukunda yaşlı bakımı ile alakalı sorumluluklar üzerinde durularak araştırma tamamlanmıştır. Sonuç bölümündeyse araştırma boyunca elde edilen bulgular özetlenerek önerilere yer verilmiştir. Böylece yaşlıların İslam Hukukuna göre bakılma haklarının olup olmadığı varsa bununla mükellef olanların kimler olduğu ve kendilerine ne tür sorumluluklar yüklendiği temel kaynaklar ışığında tespit edilmiştir. Araştırma neticesinde yaşlı bakımının dinî ve hukukî bir yükümlülük olmasının dışında her şeyden önce insanî ve ahlâkî bir sorumluluk olduğu, ancak ne din, ne de hukukun bu mükellefiyeti insanların vicdanına terk etmeyerek gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdiği ve bireyleri dinî-hukukî olarak bu sorumluluğun yerine getirilmesi noktasında zorladığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Sözcükler: İslam Hukuku, Yaşlı, Yaşlılık, Bakım, Sorumluluk. vi ABSTRACT Name and surname : Nazan Atalay Algan University : Bursa Uludağ University Institute : Institute of Social Sciences Field : Islamic Sciences Subfield : Islamic Law Degree awarded : PhD. Date of degree awarded : …. / …. / …….. Supervisor : Asst. Prof. Eren Gündüz ELDERLY CARE IN ISLAMIC LAW The issue of care has become an issue that needs to be handled and examined sensitively in today's world where the human lifespan is rapidly increasing and the majority of the population is composed of the elderly. Throughout history, the elderly have been cared for within the framework of the conditions of the society they live in, and the issue of care has not been considered as a problem. However, today, factors such as the rapid increase in the elderly population and the change in living conditions necessitate reconsidering the issue of care, which has become a worldwide problem, and knowing the responsibilities related to the care of the elderly. The subject of "Elderly Care in Islamic Law", which we consider appropriate to research because of the necessity of examining the subject in terms of Islamic Law, consists of an introduction, three parts and a conclusion. In the introduction part, the aim, importance, method and sources of the research are introduced. In the first chapter, the concepts of the elderly and care are examined and information about what is meant by the elderly is given. In the second part, the basic principles of elderly care in Islamic Law and the situations that occur during care are examined. In the third part, the research has been completed by focusing on the responsibilities related to the care of the elderly in Islamic Law. In the conclusion part, the findings obtained during the research are summarized and suggestions are given. Thus, it has been determined in the light of basic sources whether the elderly have the right to be cared for in accordance with Islamic Law, who are responsible for this, and what kind of responsibilities they have. As a result of the research, it has been concluded that apart from being a religious and legal obligation, elder care is primarily a human and moral responsibility, and not only religion but also law have made the necessary arrangements not to leave this obligation to the conscience of the people and compel individuals to fulfill this responsibility as sharia and law. Keywords: Islamic Law, Elderly, Aging, Care, Responsibility vii ÖNSÖZ Yaşlılık, insan ömrünün son merhalesi ölümden önceki son duraktır. Yaşamın son döneminde İslam’ın yaşlıya verdiği değer saygınlıktır. Yaşlı bakımı ile alakalı İslamî öğreti küçüklüğümüzde onların bize baktığı ve emek harcadığı gibi yaşlanıp da başkalarının yardımına ve bakımına ihtiyaç duydukları bir dönemde bizlerin de onlara aynı özen ve ihtimamı göstermemizdir. Bu bakım, ihtimam ve özen; yalnız yaşlı ana baba ile de sınırlı değil aksine kişinin etrafında muhtaç durumda olan akraba, komşu ve toplumda bakıma ihtiyaç duyan kimsesiz yaşlılara da bakılmasını tavsiye etmesi ve yaşlılara özel bir konum ihdas etmesidir. Ancak günümüzde değişen hayat şartları pek çok şey gibi yaşlıya ve yaşlılığa bakışı da değiştirmiştir. Kendilerine büyük bir saygı ve özveri gösterilen yaşlıların günümüzde ve gelecekte sayıca kalabalık bir kesim oluşturacak olması ve bakım yükünü üstlenen üretken genç nüfusun hızla azalması, özellikle yaşlı bakımı açısından ilerde büyük problemlere sebep olacağa benzemektedir. Bu nedenle İslam’ın insana ve bilhassa yoksunluk döneminde bulunan yaşlılara bakış açısı, onların bakımı ile ilgili ilkelerin bilinmesi ve uygulanması, yaşlıların bakımından mükellef tutulan kimselerin yerine getirmek durumunda oldukları sorumlulukların neler olduğunun bilinmesi önem arz etmektedir. Bu araştırma sayıları gün geçtikçe artan yaşlıların bakımı konusunu İslam hukuku çerçevesinde ele alarak hayatının son dönemini yaşayan bu kimselerin bakım haklarının olup olmadığını varsa bununla kimin veya kimlerin mükellef olduğunu ve bu sorumlulukların neleri içerdiği gibi merak edilen soruların cevabını ortaya koymak için hazırlanmıştır. Araştırmanın amacı hayatın her alanını düzenleyen İslam hukukunun yaşlı bakımı ile alakalı düzenlemelerini ve sistemini ortaya koyarak günümüz uygulamalarına ışık tutmaktır. Konu ile alakalı klasik kaynaklarda özel bir bölüm veya başlık olmadığı gibi ilk dönem âlimleri tarafından yazılan müstakil bir eser de tespit edilememiştir. Bu durum araştırmanın bilgi toplama safhasında birtakım sıkıntılar yaşanmasına, bilgilerin farklı başlıklar altında yer alabilme ihtimalinden dolayı hacimli eserlerin baştan sona incelenmesine neden olmuştur. Aynı şekilde bakım konusunun oldukça komplike ve arka planı geniş bir kavram olması, yaşlıya bakan kişilerin bakımla alakalı sorumluluklarının çeşitli alanları ilgilendirmesi ve geniş bir sahayı kapsaması gibi etkenler, konunun pek çok ayrıntılı hükmü içermesi de düşünülünce çalışmanın ne derece büyük bir gayret ve titizlik gerektirdiğini göstermektedir. Araştırmanın güncel bir boyut içermesi ve günümüzde bu alanda yapılan veya yapılması gereken hukukî düzenlemelerin tetkikini gerekli kılması da çalışmanın zorlukları arasında sayılabilir. Mevcut durumda yaşlılarla alakalı birtakım araştırmalar yapılmış olmakla birlikte konunun daha çok İslam nazarında yaşlıların hukukî durumlarının tespiti ve ibadetlerdeki hükümler çerçevesinde ele alındığı, yaşlı bakımı ile alakalı hükümlerin ve bakımla mükellef olanların görev ve sorumluluklarının ortaya konmamış olduğu görülür. Bu araştırmada ise önceki çalışmalardan farklı ve daha kapsamlı, sistematik ve yaşlı bakımını tüm yönleriyle ortaya koymayı amaçlayan ve yaşlılara karşı görev ve sorumlulukları dinî, ahlâkî-sosyal, ekonomik ve tıbbî yönleriyle inceleyen farklı bir format ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. viii Giriş kısmında araştırmanın konusu, önemi, amacı ve metodu tanıtılarak çalışmanın hazırlanmasında yararlanılan kaynak ve araştırmalardan söz edilmiştir. Birinci bölümde İslam hukukunda yaşlı ve bakım tabirleri ile bunlarla ilişkili kavramlar ele alınmıştır. Bu bağlamda yaş, yaşlı, yaşlılık, yaşlılığın başlangıç sınırı, belirti ve özellikleri, geçmişten günümüze yaşlılık ve yaşlı bakımı, yaşlılığın demografik özellikleri ve bakım çeşitleri genel olarak incelenmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde yaşlı bakımının temel ilkeleri ve bakım esnasında meydana gelen durumlar ele alınarak konu çerçevesinde yaşlıların bakım hakkına dayanak teşkil eden ilkeler ortaya konmuş, bakımla mükellef olan kimselerin tespiti yapılmıştır. Sonrasında, bakım esnasında söz konusu olabilecek halvet/ mahremiyet, bakma/dokunma, selamlaşma ve konuşma ile ihmal ve istismar durumlarından söz edilmiştir. Üçüncü bölümde ise İslam hukukunda yaşlı bakımı ile alakalı dinî, ahlâkî-sosyal, ekonomik ve tıbbî görev ve sorumluluklar ayrıntılı bir şekilde ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ortaya konmasında yardımlarını ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen çok değerli danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Eren Gündüz ve (ilk danışmanım) Prof Dr. Recep Cici’ye, aynı şekilde yardım ve rehberliklerini eksik etmeyen tez izleme komitesi üyeleri Prof. Dr. Ali Kaya ve Prof. Dr. Akif Kılavuz hocalarıma, yardım ve desteğini her daim üzerimde hissettiğim değerli hocam Prof. Dr. Orhan Çeker’e ve Dr. Öğr. Üyesi İlir Rruga’ya teşekkürlerimi arz ediyorum. Yetişmemde ve eğitimimde her daim yanımda olan sevgili anne ve babama, çalışmam boyunca desteğini her daim hissettiğim, zahmetime katlanan ve fedakârlıklarını eksik etmeyen eşime ve çocuklarıma da ayrıca teşekkür ediyorum. Çalışmanın bu konuda yapılacak yeni araştırmalara yol gösterici olmasını diliyorum. Kusur ve eksiklik benden, muvaffakiyet ise Allah’tandır. Nazan ATALAY ALGAN BURSA-2022 ix İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... ii YEMİN METNİ ............................................................................................................. iv ÖZET ................................................................................................................................ v ABSTRACT .................................................................................................................... vi ÖNSÖZ ........................................................................................................................... vii İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. ix KISALTMALAR ......................................................................................................... xiii GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ 1. YAŞLI ...................................................................................................................... 15 1.1. YAŞ-YAŞLI ......................................................................................................... 15 1.1.1. Arap Dilinde Yaşlı Kelimesi Yerine Kullanılan Kavramlar .......................... 17 1.1.2. Türk Dilinde Yaşlı Kelimesi Yerine Kullanılan Kavramlar ........................... 33 1.1.3. Batı Dillerinde Yaşlı Kelimesi Yerine Kullanılan Kavramlar ....................... 36 1.2. YAŞLILIK ........................................................................................................ 38 1.2.1. Hukukta Yaşlılık ............................................................................................ 39 1.2.1.1. İslam Hukukunun Temel Kaynaklarında Yaşlı ve Yaşlılık .................... 39 1.2.1.1.1. Kur’an’da Yaşlı Kavramı ve Yaşlılık ............................................... 39 1.2.1.1.2. Sünnet’te Yaşlı Kavramı ve Yaşlılık ................................................ 42 1.2.1.2. İslam Hukukçularına Göre Yaşlı ve Yaşlılık .......................................... 47 1.2.1.2.1. Klasik Dönem Hukukçularına Göre Yaşlı ve Yaşlılık ..................... 47 1.2.1.2.2. Modern Dönem Hukukçu ve Âlimlerine Göre Yaşlı ve Yaşlılık ..... 49 1.2.1.3. Modern Hukukta Yaşlı ve Yaşlılık ..................................................... 52 1.2.2. Yaşlı Biliminde Yaşlılık ............................................................................ 62 1.2.2.1. Gerontolojinin Yaşlılık Tanımı ............................................................. 64 1.2.2.2. Geriatrinin Yaşlılık Tanımı ..................................................................... 65 x 1.3. YAŞLILIKLA ALAKALI DİĞER DURUMLAR .............................................. 66 1.3.1. Yaşlılığın Başlangıç Sınırı ............................................................................. 66 1.3.2. Belirtileri ve Özellikleri ................................................................................. 72 1.3.2.1. Yaşlılığa Bağlı Fizyolojik Değişimler ................................................ 72 1.3.2.2. Yaşlılığa Bağlı Zihinsel-Psikolojik Değişimler .................................. 74 1.3.2.3. Yaşlılığa Bağlı Sosyo-Ekonomik Değişimler ..................................... 76 1.3.3. Geçmişten Günümüze Yaşlılık ve Yaşlı Bakımı ....................................... 78 1.3.3.1. İlkel Toplumlarda Yaşlılık ve Yaşlı Bakımı ........................................... 78 1.3.3.2. Geleneksel Toplumlarda Yaşlılık ve Yaşlı Bakımı ................................. 80 1.3.3.3. Modern Toplumlarda Yaşlılık ve Yaşlı Bakımını Problem Haline Getiren Durumlar .............................................................................................................. 84 1.3.4. Yaşlılığın Demografik Yapısı ....................................................................... 87 1.3.4.1. Dünyada Yaşlı Nüfus .......................................................................... 87 1.3.4.2. Türkiye’de Yaşlı Nüfus ....................................................................... 88 2. BAKIM ....................................................................................................................... 90 2.1. TARİFİ ................................................................................................................. 90 2.2. BAKIMLA İLGİLİ KAVRAMLAR .................................................................... 92 2.2.1.Bakıma Muhtaçlık........................................................................................... 92 2.2.2. Bakıma Muhtaç Yaşlı .................................................................................... 93 2.2.3. Özel Bakım .................................................................................................... 94 2.2.4. Bakım Veren Kişi / Bakıcı ............................................................................. 94 2.3. YAŞLI BAKIMININ ÇEŞİTLERİ ..................................................................... 97 2.3.1. Bakımın Gerçekleştirileceği Yer Açısından Bakım Çeşitleri ........................ 97 2.3.2. İhtiyaç Açısından Bakım Çeşitleri ............................................................... 102 İKİNCİ BÖLÜM İSLAM HUKUKUNDA YAŞLILARIN BAKIM HAKKI VE BAKIM ESNASINDA MEYDANA GELEN DURUMLAR 1. İSLAM HUKUKUNDA YAŞLILARIN BAKIM HAKKI ...................................... 109 1.1. YAŞLILARIN BAKIM HAKKININ DAYANDIĞI ESASLAR ...................... 109 1.1.1. Bakıma Dayanak Oluşturan Dinî Esaslar .................................................... 109 xi 1.1.2. Bakıma Dayanak Oluşturan Geleneksel ve Kültürel Yapı .......................... 118 1.1.3. Bakıma Dayanak Oluşturan Yasal Düzenlemeler ....................................... 122 1.2. YAŞLI BAKIMIYLA MÜKELLEF OLANLAR .............................................. 125 1.2.1. Kişinin Kendisi ............................................................................................ 128 1.2.2. Ailesi ............................................................................................................ 129 1.2.3. Akrabaları .................................................................................................... 140 1.2.4. Komşuları..................................................................................................... 142 1.2.5. Toplumu ....................................................................................................... 146 1.2.6. Devlet ........................................................................................................... 150 1.2.6.1. İslam Kültüründeki Uygulamalar .......................................................... 152 1.2.6.2. Modern Dönemdeki Uygulamalar......................................................... 158 2. YAŞLI BAKIMI ESNASINDA MEYDANA GELEN DURUMLAR VE TAHLİLİ ....................................................................................................................... 172 2.1. MAHREMİYET VE HALVET .......................................................................... 173 2.2. BAKMA VE DOKUNMA ................................................................................ 188 2.3. SELAMLAŞMA VE KONUŞMA .................................................................... 195 2.4. İHMAL VE İSTİSMAR .................................................................................... 202 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMI İLE ALAKALI DİNÎ, AHLÂKÎ- SOSYAL, EKONOMİK ve TIBBÎ SORUMLULUKLAR 1. DİNÎ SORUMLULUK .......................................................................................... 213 1.1. Temizlik .......................................................................................................... 215 1.2. Temel İbadetler ................................................................................................... 222 1.3. Diğer İbadetler .................................................................................................... 249 2. AHLÂKÎ - SOSYAL GÖREV ve SORUMLULUKLAR ..................................... 258 2.1. BAKIM YÜKÜMLÜLERİNİN YAŞLILARA YÖNELİK GÖREVLERİ ....... 260 2.1.1. İyilik ve İtaat ................................................................................................ 262 2.1.2. İlgi Göstermek ve İkramda Bulunmak......................................................... 268 2.1.3. Ziyaret Etmek .............................................................................................. 270 xii 2.1.4. Sosyal Hayata Dâhil Etmek ......................................................................... 272 2.1.5. Eğitim Desteği Verilmesi............................................................................. 274 2.2. YAŞLILARIN BAKIM YÜKÜMLÜLERİNE YÖNELİK GÖREVLERİ ........ 276 2.2.1. Güzel Bir Üslûp Kullanmak ........................................................................ 277 2.2.2. Sabırlı Olmak ............................................................................................... 277 2.2.3. Durumu Hakkında Doğru ve Yeterli Bilgi Vermek..................................... 278 2.2.4. Ölümü Sürekli Dile Getirmemek ................................................................. 279 2.2.5. Makul İsteklerde Bulunmak......................................................................... 280 3. EKONOMİK SORUMLULUKLAR ..................................................................... 287 3.1. NAFAKA SORUMLULUĞU ............................................................................ 288 3.1.1. Usulün Nafakası ........................................................................................... 296 3.1.2. Usul Dışındaki Bakıma Muhtaç Yaşlıların Nafakası ................................... 304 3.2. YAŞLILARIN MALİ İŞLEM VE MÜKELLEFİYETLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMELERİNE YARDIMCI OLMA SORUMLULUĞU ................ 309 3.3. YAŞLILIK MAAŞI VE ÇEŞİTLİ SİGORTALARDAN FAYDALANMA İMKÂNI SAĞLANMASI ......................................................................................... 310 4. TIBBÎ SORUMLULUK ........................................................................................ 313 4.1. YAŞLI SAĞLIĞININ ÖNEMSENMESİ VE ÖNCELENMESİ SORUMLULUĞU .................................................................................................... 314 4.2. BAKIM VE TEDAVİ UYGULAMALARINDAN KAYNAKLI SORUMLULUK ....................................................................................................... 318 SONUÇ ......................................................................................................................... 328 KAYNAKÇA ............................................................................................................... 335 ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................. 359 xiii KISALTMALAR AÇSHB : Aile Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı as : aleyhisselâm a. yer. : aynı yer a.g.e. : adı geçen eser / tez akt. : aktaran b. : ibn /bin bk. : bakınız BM : Birleşmiş Milletler c. : cilt çev. : çeviren / tercüme eden DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi DİB : Diyanet İşleri Başkanlığı DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü DPT : Devlet Planlama Teşkilatı ed. : editör h. : hicrî haz. : hazırlayan H. no : hadis numarası Hz. : Hazreti Krş. : Karşılaştırınız md. : madde MÖ. : Milattan önce MS. : Milattan sonra nşr. : nâşir / neşreden OECD : Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ö. : ölüm ra : radıyallahu anh/anha sav : sallallahü aleyhi ve sellem sy. : sayı s. : sayfa ss. : sayfa sayısı / sayfalar arası SHÇEK : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu TCK : Türk Ceza Kanunu TDK : Türk Dil Kurumu TDV : Türkiye Diyanet Vakfı Thk. : tahkik TMK : Türk Medeni Kanunu TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu ts. : tarihsiz t.y : tarih yok vb. : ve benzeri vd. : ve diğerleri / ve devamı vs. : vesaire yay. : yayınları, yayınevi, yayıncılık YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu yy. : yüzyıl 1 GİRİŞ 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMİ İslam, Allah’ın yeryüzündeki halifesi sıfatına sahip olan insana büyük bir değer ve saygınlık atfetmiş,1 hayatın her alanında ve her aşamasında bakılmasını, gözetilmesini ve ihtiyaçlarının giderilmesini istemiştir. İnsanın anne karnında başlayan yolculuğu çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminden sonra yaşlılık süreci ile devam etmektedir. İnsanoğlu bu merhaleleri kat ederken farklı yetenekleri ve değişik aşamaları kendi yaşam çizgisinde bizzat tecrübe etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’te anlatılan bu durumu, uzun bir ömür yaşayan her insan kendi hayatında deneyimlemektedir. Güçsüz ve bakıma muhtaç bir çocukluktan bağımsızlığa ve bir şeyleri başarabilme mutluluğuna eren insan gençlik ve yetişkinlik döneminde hayatının en güçlü ve yetkin çağını yaşama şansına kavuşur. Ancak yıllar geçtikçe Allah’ın kendilerine uzun ömür verdiği kişiler bu yetkinlik ve bağımsızlık durumundan sonra tekrar güçsüzlüğü ve başkalarının bakımına ihtiyaç hissetme duygusunu tatmak durumunda kalabilirler. 20. asrın ikinci yarısından itibaren dünya genelinde belirgin bir şekilde görüldüğü üzere bebek ölümlerinin azalması, yaşam kalitesinin yükselmesi, sağlık olanaklarının iyileştirilmesi gibi pek çok etken yaşam süresinin uzamasını sağlamış ve demografik yapı yaşlıların lehine olacak şekilde genişleme göstermiştir. Bu nedenle başkalarının bakım ve gözetimine ihtiyaç duyan yaşlı sayısında ciddi bir artış gözlenmiştir.2 Yaşlılar tarih boyunca rakamsal olarak günümüzdeki kadar kalabalık olmamış ve var oldukları toplumun durumuna, örf adet ve geleneklerine göre farklı konumlarda bulunmuşlar ve kendilerine o çerçevede bakılmıştır. Bu nedenle asırlarca yaşlı bakımı günümüzdeki gibi problem teşkil edecek bir düzeye gelmemiştir. Ancak 20. yy’ın ikinci yarısından itibaren dünya genelinde yaşlı nüfusunun hızlı bir artışa şahitlik etmesi ve insanların yaşam 1 el-Bakara 2/30. Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’ân-ı Kerîm Meâli, çev. Halil Altuntaş - Muzaffer Şahin (Ankara: Yenigün Matbaacılık, 2011). 2 “Yapılan bir araştırmaya göre, 1950 yılında dünyada altmış yaşın üzerinde iki yüz milyon kişi yaşamaktayken, 2000 yılında bu sayı altı yüz milyonu bulmuştur. 2025 yılında ise bir milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde de yaşlı nüfus giderek artmaktadır. 2025 yılında tüm dünyadaki yaşlıların yaklaşık 2/3’ünün gelişmekte olan ülkelerde yaşayacağı tahmin edilmektedir.” Mehmet Akif Karan, “‘Biyolojik, Psikolojik ve Sosyal Açıdan Yaşlanma, Yaşlılık Dönemi ve Problemleri’”, Yaşlılık Dönemi ve Problemleri (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2007), 19-20. 2 tarzlarının değişerek bakım konusunda aktif bir rol alan kadınların çalışma hayatına girmesi, insanların dinî ve ahlâkî değerlerden uzaklaşması gibi sebeplerle bakım konusu problem teşkil etmeye başlamıştır. Önceleri pek dikkat çekmeyen yaşlılık ve yaşlı sayısındaki bu artış 20. yy’ın ikinci yarısından itibaren sosyal, siyasal, ekonomik ve sağlık gibi alanlarda gelecek için büyük bir tehdit oluşturma riskinden ötürü birçok kesimin dikkatini çekmiş ve bakım ekseninde yaşlıların durumunu yeniden ele almayı gerekli kılarak önemini hissettirmiştir. Son yıllarda yaşlı bakımı birçok bilim dalı tarafından konu edinilmiş ve çeşitli açılardan incelenmeye çalışılmıştır. Ancak yaşlılık ve yaşlıların bakımı çeşitli sosyal bilimler ve sosyal hizmetler, tıp, ekonomi, mimarlık gibi alanlarda yoğun olarak çalışılmasına rağmen konunun İslam Hukuku açısından eksik kaldığı görülmüştür.3 YÖK’ün tezler kataloğu tarandığında yaşlılarla alakalı yapılan 1370 tezden büyük çoğunluğunun sağlık ile ilgili olduğu, gerisinin de mimarlık, inşaat, ekonomi, sosyal hizmetler gibi alanlarda hazırlandığı, sadece 15 tanesinin din alanında yapıldığı, bunların da din eğitimi, din sosyolojisi ve din psikolojisi alanlarında çalışıldığı görülmektedir. Bunların dışında genel olarak bakıldığında ülkemizde İslam hukuku dalında yapılan çalışmaların daha çok kadın ve çocuk konusu etrafında toplandığı yaşlılarla alakalı ayrıntılı ve geniş çalışmaların yapılmadığı görülmektedir. Yaşlı bakımının problem haline geldiği gelişmiş ülkelerde ve Ortadoğu’da yaşlılık konusuna ülkemizden önce dikkat çekildiği ve konuyla alakalı çalışmalara önem verildiği görülür. Bu da konunun memleketimiz açısından henüz tazeliğini koruduğunu göstermektedir. Ulaşabildiğimiz bilgilere göre ilk dönem âlimleri derli toplu bir çalışma yapmamış, konu fıkhın çeşitli bablarında4 dağınık bir şekilde kalmıştır. Daha sonraki 3 Türkiye’de yaşlılıkla alakalı yapılan çalışmaların genelde şu dört başlık etrafında yoğunlaştığı ve dinî hukukî yönünün eksik kaldığı görülmektedir: a) Yaşlılığa yönelik sosyal politikalar ve sosyal hizmetler b) Yaşlılık ile ilgili demografi, aile, kuşaklararası dayanışma ve çatışmalar, sosyal çevre, yaşam aranjmanları gibi konularda sosyolojik incelemeler c) Yaşlılıkta sağlık, geriatrik çalışmalar, tıbbi etik, beslenme ve giyim d) Yaşlılıkta psikolojik ve psikiyatrik sorunların incelenmesi.” bk. Sibel Kalaycıoğlu vd., Yaşlılar ve Yaşlı Yakınları Açısından Yaşam Biçimi Tercihleri (Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi Raporları, 2003), 20-21. 4 Yaşlılarla alakalı konular fıkhın birçok mesele ve babında dağınık bir şekilde geçmektedir. Mesela ibadetlerle alakalı bilgilerin tahâret, salât, sıyâm, zekât, hac, kefâret, fitre ile alakalı başlıklar altında yer aldığı görülürken muâmelât ile alakalı bilgilerin teberruat, vasiyet, vakf; aile hukuku ile alakalı bilgilerin ise evlilik, talâk, îlâ başlıkları altında yer aldığı görülür. Yine ukûbât (suç ve ceza) ile alakalı bilgiler had, kısas, ta’zîr başlıkları altında yer alırken cihad ile alakalı bilgilerin de savaşlarda yaşlıların öldürülmesi, ahkâm-ı cizye gibi başlıklar altında olduğu görülür. 3 dönemlerde yaşlılık ve yaşlı bakımı konusu yer yer ele alınmış olmakla birlikte geniş ve mukayeseli bir çalışma ihtiyacının mevcudiyetini koruduğu belirtilmelidir. Bu nedenle İslam hukukunun temel kaynaklarından hareketle yaşlıya olan bakım ve gözetimin boyutlarının, ilkelerinin, bakımla yükümlü tutulanların ve bakımla alakalı sorumlulukların tetkik edilme ihtiyacı dolayısıyla mesele araştırma konusu olarak çalışılmak istenmiştir. “İslam hukukunda yaşlı bakımı” konusu kişinin, herhangi bir özür ve engel durumu olmaksızın sadece yaşın ilerlemesi neticesinde meydana gelen değişimler ve acziyet nedeniyle başkalarının bakımına ihtiyaç hissetmesi anlamında ele alındığından hastalık ve hastanın bakımı meselesi araştırma kapsamında yer almamaktadır. Çünkü hasta küçük büyük, genç yaşlı, herkesi kapsamaktadır. Araştırma ise sadece yaşlı bakımı ile alakalı hükümlerle sınırlı tutulmuştur. Bununla birlikte bazı meselelerde yaşlı bakımı, hasta bakımıyla benzerlik arzettiğinden, yeri geldikçe hastadan ve hasta bakımından da araştırma kapsamında gerektiği kadar söz edilmiştir. Ancak hasta ve hasta bakımı başlı başına ayrı bir araştırma konusu teşkil ettiği için5 başka çalışmalara bırakılarak araştırma sadece yaşlı bakımı ile sınırlandırılmıştır. Bu araştırmanın İslam hukuku alanında yaşlı bakımı ile alakalı var olan boşluğu kısmen de olsa dolduracağı ve alana katkı sunarak benzer konularda çalışma yapan araştırmacılara yol gösterici olacağı düşünülmektedir. 2. AMACI VE YÖNTEMİ İslam hukuku hayatın her alanını ve aşamasını düzenleyen ve hükümler barındıran bir hukuk sistemidir. İnsanın anne karnındaki halinden çocukluğu, gençliği, yetişkinliği ve yaşlılığı dâhil hayatın her safhasında insanın saygınlığını muhafaza ederek insanca bir hayat yaşaması için gereken tedbirleri almıştır. Bu çerçevede bakım konusu İslam hukukunda önemsenmiş ve insanın başıboş bırakılmadığı ona belirli sorumluluklar yüklendiği hatırlatılmıştır. Araştırmada insanın hayat merhalelerinden yaşlılık dönemi ele alınarak bu dönemi yaşayan kimselerin bakımlarının İslam hukuk sistematiğinde ne şekilde düzenlendiğinin, yaşlı bakımı ile alakalı ne tür hükümler konulduğunun, yaşlıların 5 Konuyla alakalı çalışmalara örnek olarak bk. Mustafa Türkan, Fıkıhta Hastalığın İbadetlere Etkisi, (Yüksek Lisans Tezi), Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2008; Orhan Çeker, “Fıkıh’ta Hasta”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7 (1997), 31-65; Ahmed Hamdi Yıldırım, İslam Hukukunda Hasta Hakları (İstanbul: Marmara Üniversitesi, Doktora Tezi, 2014). 4 bakılma haklarının olup olmadığının ve bakılma hakları varsa bundan kimlerin ne şekilde sorumlu olduğunun tespiti amaçlanmıştır. Araştırma ile ulaşılmak istenen temel hedef yaşlıların bakımla alakalı haklarını irdeleyerek bakımla mükellef tutulanları ve sorumluluklarını tespit edip ortaya koymaktır. Araştırmanın ulaşmak istediği yan hedefler ise şu şekilde özetlenebilir: -Yaşlı ve bakım kavramlarının incelenmesi, -İslam hukukunda yaşlı bakımı ifadesinden kastedilen mananın ortaya konması, -Yaşlı bakımı esnasında ortaya çıkan başlıca meselelerin (mahremiyet, ihmal ve istismar vs.) tespiti ve İslam hukuku açısından incelenmesi. Bu hedefler çerçevesinde İslam hukukunda yaşlıların konumu, onlara karşı yerine getirilmesi gereken sorumluluklar, İslam’ın onları hangi alanlarda ve ne şekilde gözettiği, bakım çerçevesine hangi tür bakım ve gözetimin gireceği temel kaynaklar ışığında tespit edilmeye çalışılacaktır. Konunun güncel olması hasebiyle günümüz uygulamaları ve politikaları da yol gösterici olacaktır. Böylece uygulanan politikaların İslam hukukunu ne kadar desteklediği veya ondan farklı olduğu gözler önüne serilmiş olacak ve hem fıkıh müktesebatındaki yaşlı bakımı ile alakalı durumlar, hem de modern dönemdeki yaşlı bakımı ile ilgili çalışmalar mukayeseli bir şekilde incelenerek elde edilen sonuçlar ortaya konmaya çalışılacaktır.6 Tez konusu çalışılırken yöntem olarak öncelikle literatür taraması yapılmış, konuyla ilişkili bazı ansiklopedi maddeleri ile Arapça-Türkçe-İngilizce makaleler okunarak ulaşılan kaynaklar incelenmiştir. Modern hukuktan da istifade ve gerekli mukayeseler yoluyla ortaya konan araştırmada takip edilen metot literatür tarama ve tahlil metodudur. Kur’an ve Sünnet’ten istidlal ile konuya açıklık getirilmeye çalışılmış olup tasviri bir yaklaşımla ortaya konan materyaller farklı yönleriyle ele alınmıştır. Konunun bir yönünü bakım meselesi teşkil ettiği ve bakım konusunun da geniş bir arka planı olması nedeniyle tıp, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, gerontoloji gibi çeşitli alanlara da 6 Modern hukuk bizim için asıl olmamakla birlikte konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olması amacıyla gerekli yerlerde modern hukuka atıflar yapılacaktır. 5 müracaat edilmiştir. Bu alanlarda yaşlı bakımı ile alakalı yapılan çalışmalar incelenerek İslam hukuku ile benzer ve farklı yönlerinin tespitine çalışılmıştır. Ülkemizde ağırlıklı olarak Hanefî ve Şâfiî mezhebine mensup insanlar yaşamasına rağmen araştırmada belli bir mezhebe bağlı kalınmamış, diğer mezheplerin kaynak ve görüşlerine de yer verilmiştir. Tezde tek bir mezhebin görüşlerini ortaya koymaktan ziyade İslam hukukunun bu konudaki genel düşünce yapısının tespiti amaçlanmıştır. Çünkü bizim de benimsediğimiz görüşe göre İslam hukuku tek bir mezhebin görüşünden ibaret değildir ve İslam hukuk kültürünü bütün mezheplerin görüşleri oluşturmaktadır. Bu nedenle tek bir mezhep içerisindeki görüş farklılıklarına da düşünce yapısı ve bakış açılarını yansıtabilmek adına yeri geldikçe değinilmiştir. Araştırmada zaman zaman modern hukuka yapılan atıflar ile konunun daha iyi anlaşılması ve gerekli mukayeselerin yapılabilmesi amaçlanmıştır. 3. KAYNAKLARI İslam hukukunda yaşlı bakımı konusu memleketimiz açısından fazla bir maziye sahip olmayan ve araştırılmaya ihtiyaç duyan meselelerden biridir. Görebildiğimiz kadarıyla ülkemizde İslam hukuku çerçevesinde yaşlı bakımı ile alakalı yazılmış müstakil bir eserin bulunmaması da bu durumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yaşlılığın 20. asrın ikinci yarısına kadar bir problem olarak ortaya konulup konuşulmaması, konuyla alakalı müstakil çalışmaların yapılmasını geciktiren bir faktör olmuştur. Nitekim yaşlı bakımı konusunun Batı ve Ortadoğu ülkelerinde, memleketimize nazaran daha erken dönemlerde araştırılmaya başlandığı ve konu ile alakalı müstakil çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Bu durum meselenin ülkemiz açısından tazeliğini koruduğunu göstermektedir. Yaşlılık ile alakalı eski-yeni müstakil çalışmalar kısaca şu şekilde tanıtılabilir: İmam Ebû Hâtim es-Sicistânî (ö. 255/869), el-Mu’ammerûn mine’l-‘Arab: Ulaşabildiğimiz kadarıyla yaşlılık ve yaşlılarla alakalı yazılan en eski eserdir. Araplardan yüz sene ve üzerinde yaşayanları anlattığı, onların tecrübelerini ve yaşlılıkla alakalı hikmetleri dile getirdiği eseridir. 6 Yahyâ b. Abdilvehhâb İbn Mende el-İsfahânî (ö. 512/1119), Cüz’ fîhi men ‘âşe mi’eten ve ‘işrîne seneten mine’s-sahâbe: Sahabeden 120 sene yaşayanların hayatlarını konu aldığı eseridir.7 Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1201), Tenbîhu’l-nâimu’l-ğamr ale mevâsimu’l- ‘umr8; Kitabu’l-birr ve’s-sıla (ebeveyne yönelik görevlere dair rivayetlerin bir derlemesidir); el-Shib wa al-khidhab (ağaran saç ve saç boyama anlamına gelmektedir): İbnü’l-Cevzî bu eserlerinde yaşlılık dönemini tahlil etmiş ancak yaşlı bakımı ile alakalı ahkâma değinmemiştir. Ayrıca İbn Ebü’d-Dünyâ’nın (ö. 281/894) el-ʿÖmr ve’ş-şeyb,9 İmam İbn Ebû Âsım b. Amr’ın (d. 287/900) Khidhab ve Ebü’l-Kâsım İbn Asâkir’in (ö. 571/1176) el-Khidhab adlı eserleri vardır.10 Erken dönemde yaşlanma ve yaşlılar konusunda ele alınan eserlerden bazıları arasında zikredilebilecek bu eserler, saçın beyazlaması ve boyanması mevzuu ile alakalı olup bu eserlerde de yaşlı bakımı konusunun ele alınmadığı görülmektedir. İbn Sînâ (ö. 428/1037), el-Kânûn fi’t-tıb (The Canon of Medicine): Yaşlılıkla alakalı eski kitaplar arasında yer alan ve 1025 yılında yazılan bu eserde yaşlı bakımı konusuna da yer verilmiş ancak burada yaşlı bakımı meselesi tamamen tıbbî açıdan ele alınmış, sağlık ile alakalı önerilere ve çeşitli tedavi yöntemlerine yer verilmiştir. Modern dönemde de yaşlılarla alakalı eserler yazıldığı görülmektedir. Bunlar arasında araştırmamızda da çokça istifade ettiğimiz ve zikre değer olanlardan bazıları şunlardır: Sa’düddin Müs’ad el-Hilâlî, Kadâyâ ve ahkâmü’l-müsinnîni'l-mu'âsıra: Yaşlıların ibadet, muâmelât ve ukûbât gibi fıkhın neredeyse her konusundaki hukukî durumlarını ortaya çıkarmak amacıyla yazılan eseridir. 7 Eserle alakalı ayrıntılı bilgi için bk. Selman Başaran, “İbn Mende, Ebû Zekeriyyâ”, TDV İslâm Ansiklopedisi (TDV Yayınları, 1999). 8 Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerinin değerini bilip ona göre davranılması gerektiğine ilişkin öğütleri içerir (nşr. Arefe Hilmi Abbas, Kahire ts., Darü’l-Hadis). Hersekli Mehmed Kamil Bey eseri bazı ilavelerle birlikte Îkazü’l-İhvân adıyla Türkçeye çevirmiştir (İstanbul 1302, 1304). 9 Neşr: Necm Abdurrahman Halef, Riyad 1412/1992. 10 Benaouda Bensaid - Fadila Grine, “Yaşlılık ve Yaşlı Bakımı: İslami Bir Bakış Açısı”, Uluslararası Kültür ve Aksiyoloji Felsefesi Dergisi 11/1 (2014), 8. 7 Şeyh Ganim, Ahkâmü’l-müsinnîn: Ganim’in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı ve ağırlıklı olarak yaşlıların ibadetlerdeki durumunu tespit etmek amacıyla ortaya koyduğu çalışması. Bu iki eser yaşlılarla alakalı kapsamlı çalışmalar olmakla birlikte yaşlı bakımını özel olarak ele alan ve inceleyen çalışmalar değillerdir. Şeyh Muhammed Nasır es-Südhan’ın Riâyetü’l-müsinnîn isimli çalışması ile Yusuf el-Karadâvî’nin Hukûku’ş-Şuyûh ve’l-Müsinnîn fî Zav'i'ş-şerîati’l- İslâmiyye isimli çalışmaları da yaşlı bakımı konusunda faydalı bilgiler içermesi ve yol gösterici olması açısından bolca istifade edilen çalışmalar olmuşlardır. Fadl b. Murad’ın el-Mukaddime fî fıkhi’l-asr isimli eseri11 de güncel birçok konuyu (sağlık, insan hakları, sosyal ve kültürel konular) barındırdığından yaşlılarla alakalı güncel birtakım bilgilerin tespiti konusunda yararlandığımız bir eser olmuştur. Ancak bu kadar kapsamlı ve her alana değinen kitabın gençlik fıkhı, kadınlar fıkhı, insan hakları fıkhı, tıb, siyaset, iktisat gibi pek çok konuda başlık açmakla birlikte yaşlılar fıkhı şeklinde bir başlık açmamış olmasının şaşırtıcı olduğu belirtilmelidir. Ülkemizde genel olarak yaşlıları konu edinen çalışmalar arasında şunlar zikredilebilir: Osman Aldemir, Kur’an ve Sünnet’te Yaşlılar; Faruk Beşer, Sosyal İslam (yaşlılarla alakalı bölümü), M. Akif Kılavuz, Yaşlanma Dönemi Din Eğitimi, Nurgül Kocakoç, Türk Hukukunda Yaşlı Hakları,12 İsmail Tufan,13 Antik Çağdan Günümüze Yaşlılık ve Yaşlanma, Cafer Tufan Yazıcıoğlu, Yaşlılık Hukuku. Arap dünyasında da riâyetül müsinnîn veya benzer isimlerle yazılmış çalışma veya makaleler olmakla birlikte14 konunun İslam hukuku kaynakları çerçevesinde ve bakım 11 Eser hakkında bk. Eren Gündüz, “Dr. Fadl b. Abdullah Murad, el-Mukaddime fi Fıkhi’l-asr, el-Cilü’l- cedid, I-II, San’a 1435/2014, 1100 s.”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi 30 (2017), 677-680. 12 Sağlık hukuku alanında yapılmış yüksek lisans tezinin yayınlanmış halidir. Tez bilgileri için bk. Kocakoç, Türk Hukukunda Yaşlı Hakları (İzmir: İzmir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sağlık Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2015.) 13 Yaşlılarla alakalı birçok çalışması bulunan yazarın araştırmamızda en çok bu eserinden istifade edilmiştir. 14 Örnek olarak bk. Kemal İbrahim, Kibâru’s-sinn ve riâyetühüm fi’l-İslâm ve ilmi’n-nefs, Dâru’n-Neşr li’l- Câmiat, 2009; Ahmet Abdullah el-Bâtılî, Riâyetü’l-müsinnîn fi’s-sünneti’n-nebeviyyeti, Dâru’l-Hadâra, 2005; Old Age and Elderly Care: An Islamic Perspective Cultura, International Journal of Philosophy of Culture and Asiology, 11(1), 2014, 141-163; Benaouda Bensaid - Fadila Grine, “Yaşlılık ve Yaşlı Bakımı: İslami Bir Bakış Açısı”, Uluslararası Kültür ve Aksiyoloji Felsefesi Dergisi 11/1 (2014); Heyfa 8 sorumluluğunu etraflıca ortaya koyacak bir tarzda işlenmemesi konunun ana kaynaklar çerçevesinde ve etraflıca işlenmesine bizleri sevk etmiştir. Araştırmamız farklı açılardan birçok hususu barındırdığından kaynak açısından çok geniş bir yelpazeden istifade edilmesini zorunlu kılmıştır. Bu nedenle çalışmada İslam hukukunun temel kaynaklarını teşkil eden Kur’an, sünnet, farklı mezhepleri temsil gücü yüksek birçok fıkıh kitabı, sözlükler, siyer kaynakları, sosyal bilimler ve tıb alanına ait eserler meselenin arka planını görme, mukayese edebilme ve uygulamalı örneklere değinebilme imkânı sunması dolayısıyla incelenmiştir. Benzer şekilde yaşlılık bilimi ile alakalı birçok araştırma, tez, makale, ansiklopedi maddesi ile internet sayfasından istifade edilmiştir. Tezi hazırlarken mevzu bahis konularla alakalı Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan âyetlere gereken atıflar yapılarak ilgili hususların belirtilmesine çalışılmıştır. Tezde yer verilen âyet meâlleri, Halil Altuntaş ve Muzaffer Şahin tarafından hazırlanan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2011 Ankara basımlı Kur’ân-ı Kerîm meâli esas alınarak verilmiştir. Bu sebeple sûre adı ve âyet numarası dışında ayrıca kaynak gösterme yoluna gidilmemiştir. Yaşlı kelimesi yerine kullanılan kavramların tespiti, insanın başıboş bırakılmadığı, her insanın sorumluluk sahibi olması gerektiği ve belirli şeylerden mükellef tutulduğu, insanların birbirinden sorumlu oldukları, ibadetlerle alakalı tanınan ruhsatlar, savaş hukuku, nafaka gibi değişik konular da araştırma kapsamında incelenmesi gereken ve âyetlerde değinilen konulardır. Bu tür âyetlerin hem kastettiği mana hem de nüzul sebebi, kapsamı, anlamı, bağlamı ve âlimlerin görüşleri ile ihtilafları görmek için tefsir kaynaklarına da müracaat edilmiştir. Ancak bu kaynaklar seçilirken fıkıhçı yönünün ön planda olduğu bilinen âlimlerin eserlerine daha çok başvurulmuştur. Bunlar arasında Cessâs ismiyle meşhur Hanefî fakihi ve müfessir Ebû Bekr er-Râzî (ö. 370/981)’nin ahkâm âyetlerin tefsirine dair yazmış olduğu Ahkâmü’l-Kur’an sayılabilir. Aynı şekilde mensup olduğu Mâlikî mezhebi tarafından büyük bir değer ve itibar atfedilen, diğer mezhep âlimlerince de kabul görmüş ve tefsir ile fıkıhta muteber bir kaynak olarak değerlendirilen İbnü’l-Arabî’nin (ö. 543/1148) Ahkamü’l-Kur’an’ından yararlanılmıştır. Yine Mâlikî mezhebine mensup olup eserinde sıklıkla İbnü’l-Arabî’nin eserinden Muhammed Zebîdî, “Riâyetü’l-müsinnîn fi teşri‘il-İslâmî”, Mecelletü külliyeti't-terbiyyeti'l-esâsî 75 (2012), 155-196. 9 nakillerde bulunan Kurtubî’nin (ö. 671/1272) el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’an adlı eserinden de istifade edilmiştir. Ayrıca tefsirinde hem rivayet hem dirâyet metotlarını kullandığını ifade ederek yazılanlardan farklı bir tarzda eser ortaya koyduğunu ifade eden ve fıkıhçı kişiliği münasebetiyle fıkhî hükümler içeren âyetlerin tefsirine daha fazla ağırlık veren Şevkânî’nin (ö. 1250/1834) Fethu’l-kadîr’inden yararlanılmıştır. Çokça istifade edilen başka bir kaynak da Şâfiî fakih, müfessir, muhaddis ve tarihçi Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in (ö. 774/1373) rivayet tefsirleri arasında önemli bir yer işgal eden ve defalarca basılan Tefsîrü'l Kur'âni'l Azîm isimli eseridir. Mu’tezile âlimlerinden Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) ağırlıklı olarak dirâyet metoduyla kaleme aldığı el-Keşşâf isimli eseri de yaşlı kavramının ortaya konmasında ve yaşlılık döneminin özelliklerinin tespitinde yol gösterici olmuştur. Ayrıca tezde istifade edilen fıkıh kaynaklarında, konu ile alakalı âyetlere ve bunlarla alakalı malûmata da yeri geldikçe değinilmiş olup burada zikri geçmeyen birçok kaynağa da ihtiyaç duyuldukça müracaat edilmiştir. Tezde yararlanılan diğer bir literatür türü de hadis kaynaklarıdır. Özellikle Hz. Peygamber ve ashabının yaşlılık dönemleri, yaşlılara bakışı, yaşlı bakımı ile alakalı uygulamaları ve bu uygulamalar neticesinde ortaya çıkan sonuçlar; bakımla ilgili öğretilerin tespiti ve somut örneklerin ortaya konması amacıyla bu literatürden istifade edilmiştir. Hadis kaynaklarında söz konusu bilgileri ihtiva eden rivayetler çeşitli kitap ve bab isimleri altında zikredilmiştir. Mesela güvenilir hadisleri toplamasıyla meşhur hadisçi Buhârî,15 yaşlı konusuna üç bab ayırmıştır: bâb el-kebîr, bâb fadlü’l-kebîr, bâb yubda’ el- ekber bi’l-kelâm ve’s-suâl. Bunun dışında diğer bilgilerin de farklı bab başlıkları altında toplandığı görülür. Tezde istifade edilen hadis kaynaklarının başında Buhârî’nin (ö. 256/870) el-Câmiu’s-sahîh’i, Müslim’in (ö. 261/875) el-Câmiu’s-sahîh’i ve Kütüb-i tis‘a külliyatını oluşturan diğer hadis kaynakları yer alır. Nevevî’nin (ö. 676/1277) el- Minhâc’ından büyük ölçüde istifade eden Şevkânî’nin (ö.1250/1834) yazmış olduğu Neylü’l-evtâr, rivayetlerle alakalı değerlendirmelerin yapılması yönünden istifade edilen kaynaklar arasında yer alır. Aynı şekilde Buhârî şerhlerinin en mükemmeli olarak addedilen ve hadislerle alakalı fıkhî hükümleri ayrıntılı bir şekilde veren İbn Hacer el- Askalânî’nin (ö. 852/1449) Fethu’l-bârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî isimli eseri ile Şâfiî 15 Muhammed b. İsmâil Buhârî, el-Câmiu’s-sahîh, thk. Muhibbuddin el-Hatib vd. (Kahire: Matbaatü’s- Selefiyye, 1400). 10 mezhebinde önemli bir yeri olan Nevevî’nin eserlerinden de istifade edildiğini belirtmek gerekir. Araştırmaya temel teşkil eden ve tezi benzer konulardan ayıran önemli bir literatür ve temel başvuru kaynağı olarak, yaşlı bakımı ile alakalı ahkâm ve sorumlulukların tespit edildiği eski ve yeni fıkıh eserlerini özellikle belirtmek gerekmektedir. Ancak bu kaynakların sayıca çok ve bilgilerin sınırsız olması, tezin sınırlarının ve süresinin ise kısıtlı olduğu göz önünde tutulunca bu kaynakların hepsine başvurma imkânının olmadığı ortaya çıkar. Bu nedenle araştırmada tek bir mezhebe bağlı kalınmadan farklı mezhepleri temsil gücü yüksek belli başlı kaynaklardan istifade etme yoluna gidilmiştir. Farklı mezheplerin kaynaklarından istifade edilen araştırmada en fazla başvurulan eserler kısaca şu şekildedir: Hanefî fıkhı çerçevesinde en fazla müracaat edilen eserler arasında; Alâeddin Semerkandî’nin (ö. 539/1144) Tuhfetü’l-fukahâ’sı üzerine bir şerh olarak düşünülmüş olmakla birlikte klasik anlamda bir şerh olmayıp aslında yepyeni bir sistemle yazılan ve birçok konuda yol gösterici, önemli bir kaynak olan Kâsânî’nin (ö. 587/1191) Bedâʾiʿu’s- sanâʾiʿsi yer alır. Yaşlı bakımı esnasında ortaya çıkan ve fıkhî hükmünün tespiti gereken mahremiyet, halvet, avret, musafaha gibi konularla yaşlıların ibadetlerdeki durumu ve nafaka sorumluluğunun tespiti açısından eserden çokça istifade edilmiştir. Yine tezimizin iki ve üçüncü bölümlerinin hazırlanmasında çokça müracaat ettiğimiz kaynaklar arasında Serahsî’nin (ö. 483/1090) el-Mebsût’u ile Merğinânî’nin (ö. 593/1197) el-Hidâye şerhu Bidâyeti’l-mübtedî isimli eseri ile bu kitabın şerhleri arasında yer alan İbnü’l Hümâm’ın (ö. 861/1457) Fethu’l-kadîr isimli eserleri yer alır. Hanefî mezhebi’nin mütûn-i erbaa olarak bilinen dört temel metninden biri olan ve Ebû Hanîfe’nin fıkhî görüşlerini derlemesi yönündeki istek üzerine fıkha yeni başlayanlar için kaleme alınan Mevsılî’nin (ö. 683/1284) Muhtâr’ı ile yine kendisinin şerhi el-İhtiyâr da temel başvuru kaynakları arasında yer almıştır. Yaşlıların ibadetlerdeki durumunu ve ibadetlerle alakalı bakım sorumluluğunu tespit etmede bizlere yol gösterici olan başka bir kaynak da Osmanlı âlimi ve müftüsü olan Molla Hüsrev’in (ö. 885/1480) Dürerü’l-hükkâm isimli eseridir. Son dönem Hanefî fakihlerinin önde gelenlerinden İbn Âbidîn’în (ö. 1252/1836) eserin telifinde neredeyse bütün Hanefî kaynaklarından ve diğer mezheplerin temel kaynaklarından yararlandığı ve başvurduğu eserlerdeki yanlışları da düzelttiği, el- Haskefî’nin (ö. 1088/1677) ed-Dürrü’l-muhtâr isimli şerhine yazdığı bir hâşiye olan 11 ancak ele aldığı konuların genişliği ve ayrıntılı bir şekilde sunması nedeniyle başlı başına temel bir kaynak olabilecek Reddü’l-muhtâr isimli eseri zikretmemek olmaz. İbn Âbidîn’in Hâşiyesi olarak da tanınan bu eserden muhtevası ve ele aldığı konuların zenginliği bakımından araştırmanın birçok yerinde istifade edilmiştir. Son olarak hakkını teslim etme adına yaralanılan iki kaynağa daha işaret etmek isteriz. Biri, Hindistan’da 1664-1672 yılları arasında âlimler heyetinin çalışmasıyla kaleme alınan Âlemgiriyye veya diğer adıyla Fetavâ-i Hindiyye isimli eserdir. Diğeri ise son dönem âlimlerinden, Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Diyanet İşleri Başkanı, fıkıh ve tefsir bilgini olan Ömer Nasûhi Bilmen’in (1883-1971) Büyük İslâm İlmihali’dir. Aynı müellifin Türkiye’de İslam hukuku sahasında telif edilmiş ilk kapsamlı eser ünvanına sahip Hukūk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmusu da istifade edilen eserler arasında bulunmaktadır. Tezde yararlanılan diğer önemli kaynaklar arasında Şâfiî fıkıh kaynakları da yer alır. Özellikle ülkemizde de çokça mensubu olan Şâfiî mezhebinin kaynaklarının tanınması ve bilinmesi bu anlamda ayrıca önemli görülmüştür. Bu bağlamda Şâfiî mezhebinin kurucusu olan İmam Şâfiî’nin (ö. 204/820) cedid dönemi fıkıh düşüncesini ayrıntılı biçimde yansıtan ve mezhebin ana kaynağını oluşturan el-Üm isimli eserinden Şâfiî mezhebinde yaşlı kavramının ortaya konması ve yaşlıların ibadet durumlarındaki hükümlerin tespiti konusunda istifade edilmiştir. Siyaset ve ahlâk nazariyeleriyle tanınan Şâfiî fakih Mâverdî’nin (ö. 450/1058) el-Hâvi’l-kebîr isimli eseri, yeni meselelere dair hükümlerle zenginleştirilip farklı görüşlerin izah edilip tartışılması nedeniyle bir ilm-i hilâf özelliği taşıması bakımından farklı bakış açıları kazandırması yönüyle başvurulan bir eser olmuştur. Şâfiî fıkhının ana kaynaklarından birini temsil eden, mezhepteki temel hükümleri ve ihtilafları delilleriyle ele alan, Şâfiî’nin son dönem görüşlerinin esas alınarak Şâfiî fıkıh doktrininin ortaya konmaya çalışıldığı Ebu İshak eş-Şîrâzî’nin (ö. 476/1083) el-Mühezzeb fi fıkhi’l-İmam eş-Şâfiî isimli eseri ile Nevevî’nin bu esere yazdığı el-Mecmu’ isimli şerhi ve Ravzatü’t-tâlibîn isimli eserleri de çokça müracaat edilen kaynaklar arasındadır. Yine Nevevî’nin Minhâcü’t-tâlibîn’i üzerine Hatib eş- Şirbîni’nin (ö. 977/1570) yazdığı bir şerh olan ve ülkemizde de Soner Duman tarafından Türkçeye kazandırılan bir eser olan Muğni’l-muhtâc zikre değer eserler arasında yer alır. Son olarak yine Nevevî’nin Minhâcü’t-tâlibîn isimli eserine Remlî’nin (ö.1004/1596) yazdığı bir şerh olan Nihâyetü’l-muhtâc’ı da yaşlı bakımı ile alakalı ekonomik sorumluluğun ortaya konmasında yararlanılan bir eser olmuştur. 12 Mâlikî fıkhı kapsamında da istifade edilen birçok kaynak bulunmaktadır. Bunlar arasında en fazla müracaat edilen kaynaklardan biri meşşâî okulunun son temsilcisi, filozof, hekim ve fakih İbn Rüşd el-Hafîd’in (ö. 595/1198) Mâlikî fıkhına dair günümüze ulaşan ve mezhepler arası karşılaştırmalı bir fıkıh kitabı olan Bidayetü’l-müctehid’dir. Mâlikî mezhebinin en önemli kaynakları arasında olan Karâfi’nin (ö. 684/1285) ez-Zahîre isimli eseri ile Abdirrahmân el-Hattâb er-Ruaynî (el-Mağribî)’nin (ö. 954/1547) Mevâhibü’l-celîl isimli eserleri de bakımla alakalı sorumluluklara ve özellikle yaşlıların ibadetlerdeki durumu ile alakalı hükümlerin tespitine yardımcı olan eserler olmuştur. Hanbelî kaynakları da araştırmaya temel teşkil eden literatür arasında yer almaktadır. Mezhebin imamı Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) en hacimli hadis külliyatından biri olan16 el-Müsned’i bir hadis kitabı olmakla birlikte mezhebin görüşlerini yansıtması bakımından önemli olup kaynaklar arasında yer almıştır. İbn Kudâme’nin (ö. 620/1223) el-Mukni‘ isimli eseri ve buna, yeğeni Ebü’l-Ferec İbn Kudâme (ö. 682/1283) tarafından yazılan eş-Şerhu’l-kebîr isimli şerh de Hanbelîlerin yaşlı ve bakımla alakalı görüşlerinin tespiti noktasında istifade edilen kaynaklar arasında zikredilebilir. Bunlar dışında İbn Kudâme’nin el-Muğnî, Buhûtî’nin (ö. 1051/1641) Keşşâfü’l-kınâ‘, Merdâvî’nin (ö. 885/1480) el-İnsâf ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin (ö. 751/1350) Zâdü’l-me‘âd’ı da araştırmanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde yararlanılan kaynaklar arasında yer almıştır. Dört temel mezhep dışında araştırmada müracaat edilen ve İslam hukuk literatürü arasında yer alan başka kaynaklar da mevcuttur. Bunlar arasında Zâhirî İbn Hazm’ın (ö. 456/1064) el-Muhallâ, Ebû Ubeyd’in (ö. 224/838) Kitâbü’l-Emvâl, Ebû Yûsuf’un (ö. 182/798) Kitâbü’l-Harâc, Emîr es-San‘ânî’nin (ö. 1182/1768) Sübülü’s-selâm, Aynî’nin (ö. 855/1451)ʿUmdetü’l-kārî’si zikredilmeye değer kaynaklar arasında yer almaktadır. İslam hukuk düşüncesinde yaşlı bakımının ve bakımla alakalı sorumlulukların tespiti noktasında bu eserler çokça yararlı olmuştur. Araştırmada yer yer kavâid kitaplarına da müracaat etmek durumunda kalınmıştır. Bu alanda incelenen kaynaklar arasında İbn Nüceym’in (ö. 970/1563) el-Eşbâh ve’n- nezâir’i, Süyûtî’nin (ö. 911/1505) el-Eşbâh ve’n-nezâir’i ve Şâtıbî’nin (ö. 790/1388) el- Muvâfakât isimli eseri sayılabilir. Yaşlı kavramının ve yaşlı bakımı esnasında ortaya 16 Diğeri Bakî b. Mahled (ö. 276/889)’in el-Müsned isimli eseridir. 13 çıkan çeşitli durumların tahlili ve bunlarla alakalı hükümlerin ortaya konması noktasında bu eserlerden istifade edilmiştir. Tezde geçen yaş, yaşlı, yaşlılık ve bunlarla alakalı kelimelerin, bakım, nafaka gibi kavramların anlamları çeşitli sözlükler ve dil kitaplarından hareketle açıklanmaya gayret edilmiştir. Tezde istifade edilen bu tür eserlerden bazıları şunlardır: Râgıb el-İsfahânî (ö. 502/1108) el-Müfredât fî garîbi’l-Kur’an; İbn Manzûr (ö. 711/1311), Lisânü’l-Arab; Seyyid Şerîf el-Cürcânî (ö. 816/1413), Kitâbu’t-Ta’rîfât; Ali Seyyar, Bakım Terimleri Sözlüğü ve Ali Seyyar-Yusuf Genç (ortak çalışma), Sosyal Hizmet Terimleri.17 Konunun bir ayağını bakım meselesi teşkil ettiği için yaşlıların psikolojik, fizyolojik ve yaşam beklentileri ile doyumlarını anlatan tıbbî, sosyal ve geriatrik eserlere yani modern çalışmalara da başvurulmuş olup kaynaklar arasında yer almaları sağlanmıştır. Unutulmamalıdır ki bakım konusu birçok etkeni bünyesinde barındırmakta olup, sonuca varmak için olayların arka planını görmeye ve incelemeye de ihtiyaç duymaktadır. Bu sebeple araştırmanın yaşlıyı hem maddî hem manevî anlamda ele alan ve problemlerine çözüm sunmaya gayret gösteren bir çalışma olmasına özen gösterilmiştir. Bu nedenle okunan eserler arasında Cicero’nun (MÖ.106-43) İhtiyarlık ve Erikson’un (1902-1994) İnsan’ın 8 Çağı adlı eserleri yer alır. Bu eserler yaşlılığı ve yaşlıyı tanımaya, yaşlıların ruhsal ve fiziksel durumlarını anlamaya yardımcı olacak bilgiler ihtiva etmeleri sebebiyle istifade edilen eserler arasında yer alır. Ali Seyyar’ın Sosyal Hizmetlerde Manevî Bakım, Tufan’ın başta Antik Çağdan Günümüze Yaşlanma ve Yaşlılık isimli eseri olmak üzere birçok eser genel olarak istifade edilen çalışmalar arasında yer almıştır. 2006’da İstanbul’da düzenlenen sempozyumda sunulan bildirileri bir araya getiren Yaşlılık Dönemi ve Problemleri isimli derleme (2007, ed. M. Faruk Bayraktar) de yol göstericiliği ve yaşlılıkla alakalı genel durumu ortaya koyması bakımından temel müracaat kaynakları arasında yer almıştır. Tezi hazırlarken zikri geçen kaynaklar dışında birçok kıymetli araştırma, kanun maddeleri ve yaşlılarla alakalı yazılan tez, makale ve internet sitelerinden de yararlanılmıştır. Son olarak çokça müracaat edilen kaynaklar arasında bazı kavram ve bilgilere en kısa ve sağlam yoldan ulaşmayı sağlayan Türkiye Diyanet Vakfı İslâm 17 Ali Seyyar - Yusuf Genç, Sosyal Hizmet Terimleri (Ansiklopedik Sosyal Pedagojik Çalışma Sözlüğü) (Sakarya: Sakarya Yayınevi, 2010). 14 Ansiklopedisi’nin zikredilmesi mümkündür. Aynı şekilde Al-Manhâl, Mecelletü’l-Ezher gibi yabancı veritabanı ve dergilerde yer alan makaleler de tez bağlamında ihtiyaç duyulan bilgilere kolayca ulaşılması açısından faydalı olmuştur. 15 BİRİNCİ BÖLÜM İSLAM HUKUKUNDA YAŞLI BAKIMININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ İslam Hukukunda yaşlı bakımı konusunun ele alınıp incelenebilmesi için öncelikle yaşlı ve bakım kavramlarının ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple çalışmada yaş, yaşlı ve yaşlılık kelimeleri başta olmak üzere yaşlılığın ne zaman başladığı, yaşlılık döneminin belirtileri ve özellikleri, geçmişten günümüze yaşlılık ve yaşlı bakımının nasıl olduğu, dünyada yaşlı nüfusun demografik özellikleri ve yaşlılıkla alakalı gelişen bilim dallarından söz edilecektir. Daha sonra bakım ve bakımla alakalı kavramlar incelenerek araştırmada “bakım” kelimesinden neyin kastedildiği ifade edilmeye çalışılacaktır. 1. YAŞLI Araştırmada, yaşlı kelimesini açıklamadan önce kelimenin türediği “yaş” kavramı üzerinde durulacak, daha sonra yaşlı kelimesi ve yaşlı kelimesi yerine kullanılan kavramlar incelenecektir. 1.1. YAŞ-YAŞLI Yaş, Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde farklı biçimlerde tarif edilmiştir: “Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman, sin. Hayatın çeşitli evrelerinden her biri, çağ. Bir kurum, bir kuruluş, düzen vb.nin kurulduğundan bu yana geçen zaman.”18 Yaş kelimesinin şu şekilde tarif edildiği de görülür: “Ferdin, doğum gününden itibaren belli bir güne kadar geçirdiği zaman. İnsanın yaşamış olduğu yılların, ayların ve günlerin sayısıdır.”19 Tarifte dikkat çeken bir husus, TDK’nin yaş kelimesinin anlamlarını verirken sin kelimesine yer vermiş olmasıdır ki bu kelime, yaş kelimesinin mukabili olarak Arapçada kullanılan kelimeler arasında yer almaktadır. Modern Arapçada yaşlı kelimesini ifade etmek üzere kullanılan müsinn kelimesi de sin kelimesinden türemiştir. TDK’nin tarifi, akla kronolojik ve biyolojik yaş tariflerini getirir ve kelimenin aslında kronolojik yaş tarif 18 tdk.gov.tr/sozluk.gov.tr, erişim: 09.09.2020. 19 Seyyar - Genç, Sosyal Hizmet Terimleri, 838; Ali Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri (İstanbul: Değişim Yayınları, 2007), 1101. 16 edilirken kullanıldığı görülür. Başka bir deyişle yaş, kronolojik ve biyolojik yaş olmak üzere iki biçimde açıklanabilir. Kronolojik yaş ya da takvim yaşı olarak ifade edilen yaş, insanın doğduğu zamandan içinde bulunduğu zamana kadar geçen yılların toplamı olarak tarif edilirken20 biyolojik yaş, içinde bulunulan yaş basamağının zaman birimi olarak ifade edilmesidir. Başka bir deyişle biyolojik yaş, insanların fiziksel yapısı ve organlarının anatomik çalışmaları sonucu ortaya çıkan ve daha çok nitelik belirleyen, gözlenebilen, fiziksel yapının yıpranma derecesine göre gösterdiği yaşı ifade eder.21 Burada kronolojik ve biyolojik yaş arasındaki farklılık kronolojik yaşın nesnel olması ve herkes için aynı biçimde işlemesidir.22 Biyolojik yaş ise genelde kişilerin dış görünüşüne göre, tahmin edilebilen veya niteliksel olarak belli bir yaşta göstermesi durumudur ki bu, her zaman kronolojik yaş ile orantılı olmayabilir ve kişiden kişiye farklılık gösterebilir.23 Bu durum 70-80 yaşında olup hala dipdiri, canlı kanlı olan insanlar ile henüz altmışına girmediği halde bakıma muhtaç bir duruma düşen insanların varlığından da anlaşılabilmektedir. Bu sebeple Türkiye’de gerontolojinin (yaşlı bilimi) kurucularından olan Tufan,24 takvimsel yaşın en çok kullanılan yaş türü olmasına rağmen yaşlılığı ifade etme gücü açısından en zayıfının bu olduğunu, hatta hiçbir işe yaramadığını ifade etmektedir.25 Yaşlı kelimesinin TDK sözlüğündeki karşılığı ise şu şekildedir: “Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse).”26 Yaşlı kelimesinin diğer karşılıkları ise; “Olgunluk çağında olan, tecrübeli, güngörmüş, canlılığını kaybetmiş, ihtiyar” kelimeleridir.27 Görüldüğü gibi iki anlam da ortak bir paydaya sahip olup yaşlı denilince ömrünün sonlarına ulaşmış, yaşam becerileri azalan ve buna bağlı olarak çevre ile ilişkisi güçleşmeye başlayan kişi akla gelir. Genç ve Seyyar da buna benzer bir şekilde yaşlı kelimesinin bedenî, zihnî ve 20 Şengül Hablemitoğlu - Emine Özmete, Yaşlı Refahı: Yaşlılar İçin Sosyal Hizmet (Ankara: Kilit Yayınları, 2010), 16. 21 Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri, 1101; Ali Seyyar, Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik Sözlük) (Sakarya: Sakarya Yayıncılık, 2008), 617. 22 İslam hukukunda yaş belirlenirken hicrî yılın esas alındığı gözden uzak tutulmamalıdır. 23 Bülent Karakuş, Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Hizmetler, Kurumsal Yaşlı Bakımı Ve Kurumsal Yaşlı Bakımında İllerin Durumu (Ankara: Ertem Basım Yayın, 2018), 22. 24 Tufan, kitabında pek çok yaş tanımı ve çeşidi olduğuna dikkat çeker. Mesela Takvimsel, İdari, Biyolojik, Hukuksal, İşlevsel, Sosyal, Etik, Bilişsel, Dinsel, Tarihsel, Kişisel yaş. Ayrıntılı bilgi için bk. İsmail Tufan, Türkiye’de Yaşlılığın Yapısal Değişimi (İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2014), 11-13. 25 Tufan, Yaşlılığın Yapısal Değişimi, 12. 26 tdk.gov.tr/sozluk.gov.tr, erişim: 09.09.2020. 27 Nevin Kardaş vd., Örnekleri İle Türkçe Sözlük (İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2000), IV:3518.s 17 ruhî açılardan çeşitli oranlarda fonksiyon kaybına uğramış olan insanları kapsadığını dile getirirler.28 Ancak yine de yaşlı denilince yaşlılığın sadece olumsuz yönlerini üzerinde taşıyan kişi anlaşılmamalı, aynı zamanda verilen anlamlarda da görüldüğü gibi güngörmüş, tecrübeli, hayatın kendisine kazandırdıkları sayesinde bilgisi, kültürü artmış, ufku genişlemiş ve saygın bir kişi olduğu da akla gelmelidir. Yani yaşlı yaşadığı hayatın durumuna ve sosyal statüsüne, fiziksel ve ekonomik imkânlarına göre farklı şekillerde tanımlanmaya müsait olduğundan bu kelime üzerinde ortak bir tanım yapılamadığı söylenebilir. Yaşlı ile alakalı çeşitli meslek gruplarının (fakihler, hukukçular ve tıpçılar gibi) tarifleri aşağıda ayrıntılı bir şekilde verileceği için burada bu tariflerle yetinilecektir. Yaşlı kavramının mahiyetini ve sınırlarını netleştirmek için Arap dilinde yaşlı kavramı yerine kullanılan kelimelerin incelenmesine çalışılacaktır. Daha sonra Arap toplumu dışındaki kültürlerin yaşlıya olan bakışını görmek ve yaşlının toplumdaki yeri ve önemini kavrayabilmek amacıyla çeşitli dillerde yaşlı kelimesi yerine kullanılan kelimeler ve manaları tetkik edilecektir. 1.1.1. Arap Dilinde Yaşlı Kelimesi Yerine Kullanılan Kavramlar Arap dilinde yaşlı kelimesinin mukabili olarak müsinn, şeyh, kiber, acûz, erzelü’l- ‘umur, vehene’l-azm, şeybe, za‘f,29 herim (هرم) ve kehl kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir. Bu başlık altında bu kelimeler ayrı ayrı incelenerek yaşlı kavramının Arap dilindeki muhtevası ortaya konmaya çalışılacaktır. Müsinn: Modern Arapçada kullanılan bir tabir olan “Müsinn” kelimesini Araplar yaşı büyüyen kimse için kullanırlar. Bu manada esenne’r-raculü, yani yaşı büyüdü derler.30 Müsinn, yaşı büyüyen ve ömrü uzayan kimsedir. Dişi kulllanımı müsinne iken çoğulu mesannun ve esnân.31 Kur’ân-ı Kerîm’de müsinn kelimesi geçmez. Ancak açık veya kapalı olarak bu kelimenin eş anlamlılarını görmek mümkündür.32 Hadislerde de 28 Seyyar - Genç, Sosyal Hizmet Terimleri, 840. 29 Raudlotul Firdaus Fatah Yasin, “Riâyetü’l-müsinnîn fi mansûri’l-Kur’ân ve’s-sünneti dirâsetun mu’âsıratun”, GJAT 6/1 (Haziran 2016), 144. 30 Ebü’l-Fazl İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, thk. Abdullah Ali el-Kebir vd. (Kahire: Dâru’l-meârif, ts.), c. III: 2122. 31 Sa’düddin Müs’ad Hilâlî, Kadâyâ ve ahkâmü’l-müsinnîni’l-mu’âsıra (Kahire: Mektebetü Vehbe, 2011), 19-20; Ebu Abdullah İyasî, “Riâyetü’l-müsinnîn fi’ş-şeri’ati’l-İslâmiyye: Fevâid ve Ahkâm”, www. alukah. net. 32 Müsinn kelimesinin müradifleri şunlardır: 1) Şeyh 2) Kiber 3) Acûz 4) Erzelü’l-‘umur. Yaşlılık kastedilerek kullanılan kelimeler: Vehene’l-azm, Şeybe, Za‘f. Bunlar dışında erzelü’l-‘umur’la aynı 18 müsinn kelimesi geçmemekle birlikte müradif kullanımlarının bulunduğu görülmektedir.33 Şeyh: Sözlükte yaşlanmış, yaşı ilerlemiş, üzerinde yaşlanma belirtileri olan, saçı sakalı beyazlayan ve yaşı görünen kimsedir.34 Çoğulu şuyûh, eşyah ve meşâyih olup olgunluk (kehl) döneminden sonra, ihtiyarlıktan (herem - هرم) önceki dönemdir ve elli ile üzeri yaşlarda35 olanlar hakkında kullanılır.36 Şeyh sadece yaşlı demek olmayıp yaşlıların fazlaca tecrübe ve bilgilerinin olmasından dolayı saygın, bilge ve örnek gibi anlamları da ihtiva eder.37 Arap dilinde; yaşlı, kocamış, saygı ve hürmete layık kimse anlamında çeşitli şekillerde kullanılan şeyh kelimesinin Türkçede de saygın, muhterem kimse, mübarek insan, tarikat pîri gibi anlamlarda kullanıldığı görülür. Aynı zamanda hadis rivayet eden kimseler ile din ve fıkıh bilginlerini ifade etmek için de kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlılarda padişaha vekâlet ederek ilmiye sınıfını temsil eden, din işlerinden sorumlu kimselere İslam’ın reisi, başı manasında şeyhülislâm dendiği bilinmektedir. Benzer bir şekilde şeyhûhat da yaşlılık, kocalık ve ihtiyarlık anlamlarına gelir.38 Yaşlı kelimesini ifade etmede şeyh-i fânî, pîr veya pîr-i fânî gibi kavramlar da rastlanılan kullanımlar arasında olup şeyh-i fâni (şeyhün kebîr), oruç tutmaktan devamlı bir şekilde acziyet içinde olan ve bu nedenle fidye veren kimseler için kullanılır.39 Nesefî manada kullanılan herem kelimesi ile daha çok yetişkinlikten sonraki olgunluk dönemini, yaşlılıktan bir önceki aşamayı ifade etmek için kullanılan kehl kelimeleri de Arap dilinde kullanılan kavramlardır. Kısacası insan hayatı dönemlere ayrılacak olursa çocukluk-gençlik-yetişkinlik-olgunluk yani kehl, yaşlılık (müsinn, şeyh, acûz), ihtiyarlık ya da ileri yaşlılık dediğimiz herem veya erzelü’l-‘umur aşaması gelir. 33 Şeyh, herim, erzelü’l-‘umur, kehl vb. 34 Râgıb İsfahânî, el-Müfredât fî garîbi’l-Kur’ân, çev. Abdülbaki Güneş - Mehmet Yolcu (İstanbul: Çıra Yayınları, 2010), 569; İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. IV: 2373; Luvîs Ma’lûf Yesûî, el-Müncid ( fi’l- lügati ve’l-edeb ve’l ulûm) (Beyrut: Dâru’l-Me’arif, 2005), 410. 35 Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc’da kırk yaşını geçen erkek için “şeyh” kadın için de “şeyha” kelimelerinin kullanıldığını ifade etmektedir. (Şeyh Şemseddin Muhammed b. Hatîb Şirbînî, Muğni’l-muhtâc ilâ ma’rifeti me’ânî elfâzi’l-Minhâc (Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, 1997), c. I: 415.) 36 İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. IV: 2373; Muhtâr Fevzi Neal, Mevsuâtu’l-elfâzı’l-Kur’an (Haleb: Mektebetu Dâri’t-Türâs, 2003), 442; Şa’ban Abdülâti Atiyye vd., el-Mu’cemü’l-vasît (Mısır: Mektebetü’ş-Şurûku’d-Devliyye, 2004), 502. 37 el-İsfahânî, el-Müfredât, 569; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. IV: 2373-2374; Casim Avcı, “Şeyh”, TDV İslam Ansiklopedisi (İstanbul, 2010), 39/49; Osman Aldemir, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’te Yaşlanma ve Yaşlılık (İstanbul: Beyan Yayınları, 2014), 162. 38 Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük (İstanbul: İz Yayıncılık, 1996), 1024. 39 Ebü’l-Hüseyn Ahmed Kudûrî, Muhtasaru’l-Kudûrî fî fıkhi’l-hanefî, thk. Kâmil Muhammed Uveyza (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1997), 64; Ebû Zekeriyyâ Nevevî, Kitabu’l-mecmu’ şerhu’l-Mühezzeb lil Şirazi, thk. Muhammed Necib el-Muti’i (Cidde: Mektebetü’l-İrşad, ts.), c. VI: 261; Allame el-Hümam Şeyh Nizam vd., el-Fetâva’l-Hindiyye (el-Âlemgîriyye), thk. Abdullatif Hasan Abdurrahman (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2000), c. I: 228. 19 (ö. 710/1310) şeyh-i fânî için, gücünü kaybetmiş olan yaşlı tanımlamasında bulunur.40 İbn Nüceym (ö. 970/1563) de aynı şekilde kuvveti biten yani gücünü kaybetmiş olan ölene kadar her gün eksilme içinde olan kimse olarak tarif eder.41 Pîr-i fânî ise kuvveti kalmayan yahut ölümü yaklaşan geçkin ihtiyardır. Onun için fukahâ onu ölünceye kadar her gün noksanlaşan diye tarif etmişlerdir.42 Şeyh kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de dört yerde geçmekte olup üç yerde tekil43 bir yerde çoğul44 şekilde ve sözlük anlamına uygun olarak kullanılmıştır. Aynı şekilde hadis kaynaklarında bu manada pek çok yerde zikredilmektedir. Mesela “Yaşı sebebiyle bir ihtiyara saygı gösteren gence Allah Teâla, yaşlılığında ona hürmet edecek kimseler gönderir.”45 hadisinde ihtiyar kelimesi şeyh kelimesi ile ifade edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de dört yerde geçen şeyh kelimesini iki yerde kebîr kelimesi takip etmektedir. Bunlar, Kasas sûresi 23. âyet ile Yûsuf sûresi 78. âyette zikredilen şeyhun kebîr/çok yaşlı ifadeleridir. İlk âyetin söylendiği çerçeve incelendiğinde Medyen suyuna varan Hz. Musa’nın orada koyunlarını sulamak amacıyla bekleyen iki kız kardeş46 görmesi ve onlara neden beklediklerini sorduğunda, çobanların çekilmelerini beklediklerini ve babalarının çok yaşlı olduğunu söyleyerek eski gücünde olmadığını ifade ettikleri söz için, “şeyhun kebîr” tabirini kullandıkları göze çarpar. Bu ifade (el- Kasas 28/23) Elmalılı’nın tefsirinde “... babamız büyük bir pîr’dir”47 şeklinde geçmektedir. Şeyhun kebîr tabirinin kullanıldığı diğer âyet Yûsuf kıssası anlatılırken kardeşi Bünyamin’i diğer kardeşlerinin önünde alıkoyan Yûsuf’a kardeşlerinin, onlara merhamet 40 Muhammed Amimu’l-İhsan Birketi, el-Ta’rifat el-fıkhiyye (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2003), 125. 41 Kemâlüddîn İbnü’l- Hümâm, Şerhu Fethu’l-Kadîr (Beyrut: Darü’l-kütüb el-İlmiyye, 2003), c. II: 363; Zeynüddin İbn Nüceym, el-Bahrü’r-râik şerhu kenzü’d-dekâik (Mısır: Maatbaatü’l-İlmiyye, t.siz), c. II: 308; Ebü’l-İhlâs Şürünbülâli, Nûrü’l-Îzâh mea Meraki’l-Fellah (Pakistan: Mektebetü’l-Medine, 2011), 347-348; Ahmed b. Abdülganî İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr ‘ale’d-Dürri’l-muhtâr şerhi Tenviri’l ebsâr, thk. Âdil Ahmed Abdulmevcûd - Ali Muhammed Muavvaz (Beyrut: Darü’l-kütüb el-ilmiyye, 1994), c. III: 410. 42 İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, c. III: 410. 43 Hûd 11/72; Yûsuf 12/78; el-Kasas 28/23. 44 el-Mü’min 40/67. 45 Ebû Îsâ Muhammed Tirmizî, Sünen (Riyad: Mektebetü’l-Me’arif, ts.). “Birr”, 75. 46 Kur’ân-ı Kerîm’de bir açıklama olmamakla birlikte çeşitli rivayetlerden anlaşılan, bu kızların Şuayb Peygamber’in kızları olduğudur. bk. Seyyid Kutub, Fî zılâli’l-Kur’ân (Kahire: Dâru’ş-Şark, 2003), c. V: 2686 vd; Sevgi Tütün, “Kur’an’da Erzeli’l-ʽumur ve Yaşlılık Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 20/2 (Aralık 2016), 311-314. 47 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili: Yeni Meâlli Türkçe Tefsir (İstanbul: Eser Neşriyat, 1979), c. V: 3724 vd. 20 etmesi amacıyla, babalarının çok yaşlı bir ihtiyar olduğunu söyledikleri âyetlerde şu sözlerle gelmiştir: “Onlar, Yûsuf ’a: ‘Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz, biz senin iyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanlardan olduğunu görüyoruz’ dediler.”48 Şeyh kelimesinin müstakil ve müfret olarak kullanıldığı Hûd 11/72 ise Hz. İbrâhim’e bir oğlunun olacağı melekler tarafından müjdelenince karısının bunu duyarak şaşırması ve şaşkınlığını “Vay başıma gelenler! Ben bir koca karı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” şeklindeki sözleridir. Bazı tefsir kitapları bu sözleri söyleyen Hz. İbrâhim’in karısı Sâre ile İbrahim’in yaşları hakkında kesin olmamakla birlikte bazı bilgiler verir. Buna göre İbrahim’in o sıralarda yüz veya yüz yirmi yaşlarında iken karısının da doksan ya da doksan sekiz yaşında yahut ondan birkaç yaş küçük olduğu söylenmiştir.49 Bu konudaki son âyet ise insanın yaratılış evrelerinin anlatıldığı el-Mü’min 40/67 olup meâlen şöyledir: “O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar.” Râzî âyetin insan hayatını üç aşamaya ayırdığını ve bunların çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık mertebeleri olduğunu söyleyerek ömrün son çağı olan yaşlılıkta zayıflık ve noksanlığın baş gösterdiğine ve geriye doğru dönüşün başladığına dikkat çekmektedir.50 Şeyh kelimesinin kullanımına hadislerde de rastlanmakta olup “yaşın ileri dönemlerinde olma ve üzerinde yaşlılık alametlerinin görülmesi” şeklinde sözlük anlamına uygun manalarda kullanıldığı görülür. Mesela Peygamber’e vahyin geldiği ilk dönemlerde eşi Hz. Hatice’nin yönlendirmesiyle yaşlı bir bilgin olan Varaka’ya51 gidip 48 Yûsuf, 12/78. 49 Ebü’l-Kâsım Mahmûd Zemahşerî, el-Keşşâf, thk. Adil Ahmed Abdulmevcud - Ali Muhammed Muavviz (Riyad: Mektebetü’l- Ubeykan, 1998), c. III: 217; Muhammed b. Ahmed Kurtubî, el-Câmi' li-ahkâmi’l- Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türki (Beyrut: Müessesetü’r-risale, 2006), c. XI: 169; Nâsırüddîn Ebû Muhammed Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl (Mısır: Darü’l-Kütüb alarabiya, t.siz), c. III: 122. 50 Tütün, “Kur’an’da Erzeli’l-ʽumur”, 311-314. 51 Varaka b. Nevfel (ö. 610). 21 danışılması olayından bahsedilirken şeyh kelimesinin kebîr kelimesiyle birlikte kullanıldığı görülür. Görüldüğü gibi Arap dilinde yaşlı, kocamış, saygı ve hürmete layık kimse anlamında çeşitli şekillerde kullanılan şeyh kelimesi Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde yetişkinlik ve güçlülük döneminden sonra zayıflık ve noksanlık merhalesine ulaşan kimse için kullanılmaktadır. Rûm 54. âyetin tefsiriyle alakalı İbn Kesîr şöyle der: “Yani, daha sonra noksanlıklar başlar. Önce olgunlaşır, sonra yaşlanır, sonra ihtiyarlar. Bu, kuvvetten sonraki yaşlılıktır. Azmi, hareketi ve gücü-kuvveti azalır. Saçları beyazlar, iç ve dış özellikleri değişir.”52 Ancak bu fiziksel özelliklere rağmen yine de Kur’an’ın şeyh kelimesini kullanırken yaşlıya atfettiği saygıyı, değeri ve yaşlının hayat tecrübesini, bilgisini göz önünde tuttuğu dikkat çekmektedir. Kiber: Arapçada müsinn kelimesinin müradiflerinden olan kiber kelimesi, Kur’an’da 6 yerde geçmektedir. Bu âyetler el-Bakara 2/266; Âl-i-İmrân 3/40, İbrâhîm 14/39, el-Hicr 15/54, el-İsrâ 17/23, Meryem 19/8. Söz konusu âyetlerin hepsinde ve hadislerdeki kullanımında53 kiber kelimesinden maksat Râgıb el-İsfahânî’nin (ö. V./XI. yy) de belirttiği gibi zaman esas alınarak söylenince, onun yaşı daha büyük anlamında olup gençliğin zıddı, yaşlılık, yaşın ileri bir döneminde olunmasıdır.54 Bu âyetlerden ilki olan Bakara 266. âyette, yapılan iyiliği başa kakarak amellerini boşa çıkaran insanların durumu tasvir edilirken, o kişinin aciz ve muhtaç bir duruma düşüşünü ifade etmek için kiber kelimesi kullanılmıştır. Kiber kelimesinin kullanıldığı yerler arasında ileri yaşında olup çocuk sahibi olamamış, kendisinde yaşlılığın izleri bariz bir şekilde görünen ve buna rağmen Allah’tan çocuk isteyen iki peygamberin (Hz. İbrâhim ve Hz. Zekeriyyâ’nın) durumlarını Allah’a arz ettikleri ve kendilerine çocuk müjdelenince de şaşkınlıklarını ve şükranlarını ifade ettikleri âyetler yer alır.55 52 Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tefsîrü’l Kur’âni’l azîm, thk. Mustafa Seyyid Muhammed - Muhammed Seyyid Reşad vd (Kahire: Mektebetü Evlâdü’ş-Şeyh, 2000), c. XI: 40. 53 Hadisteki kullanımlarından birine örnek olarak Varaka b. Nevfel hakkında şeyhün kebîr tabirinin kullanımı hatırlanabilir. Yaygın olarak bilinen başka bir örnek de “sizden biriniz namaz kıldırdığında hafif tutsun, arkasında hasta, yaşlı vb. olabilir.” hadisinde yaşlı anlamına gelmek üzere kebîr kelimesinin kullanılmasıdır. Bk. Ahmed İbn Hanbel, Müsned (Kahire: Dâru’l-Hadis, 1995), c. IX: 442. 54 İsfahânî, el-Müfredât, 887; İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. V: 3808. 55 Bu âyetler ve yer aldıkları sûreler: Âl-i İmrân, 3/40; İbrâhîm, 14/39; Hicr, 15/54; Meryem, 19/8. 22 Kiber kelimesinin kullanıldığı başka bir âyet ise kiber kelimesinin çoğul hali olan küberâ/büyükler şeklinde geldiği el-Ahzâb sûresi 67’dir. Burada kübera kelimesi “Yine şöyle diyecekler: Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.” şeklinde geçen cümlede, atalarını kastederek söylenmiş olmakla birlikte atalarının yaşça büyük olduğu göz önünde tutulunca yaşlıların kastedildiği anlaşılabilir. Görüldüğü gibi Arap dilinde yaşlı kelimesi anlamında kullanılan kiber kelimesi de zaman esas alınarak söylendiğinde “onun yaşı daha büyük” anlamında olup gençliğin zıddı, yaşlılık, yaşın ileri bir döneminde olunması anlamlarında kullanılmaktadır. Acûz: Arap dilinde “yaşlı” manasında kullanılan kelimelerden biri olan acûz kelimesi, kadın ve erkeklerden yaşı büyüyen kimse için zayıfladı ve bir iş yapmaya güç yetiremiyor anlamında kullanılmaktadır. Çoğulu; ‘ucûz, ‘aceze ve ‘acâiz’dir.56 Kur’ân-ı Kerîm’de dört yerde geçen acûz kelimesi, iki âyette Hz. İbrâhim’in eşi hakkında (Hûd 11/72; ez-Zâriyât 51/29), iki âyette de Lût Peygamber’in eşi (eş-Şuarâ 26/171; es-Saffât 37/135) hakkında kullanılmıştır. Acûz kelimesi, onların ileri yaşta oldukları, yaşlılığın fiziki özelliklerini üzerlerinde taşıdıkları ve bir şey yapmaktan aciz bir duruma düştüklerini ifade edecek şekilde gelmiştir. Hûd sûresi 72. âyette, çocuk müjdesini duyan Sare’nin: “Vay başıma gelenler! Ben bir koca karı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” şeklindeki tepkisi, yaş olarak artık çocuk doğuramayacak kadar yaşlı ve güçten düşmüş bir halde olduğunu gösterir. Bu hali en güzel anlatan kelime de yaşlı manasındaki acûz kelimesi olmuştur.57 Zâriyât sûresi 29. âyet de aynı manada olmakla birlikte orada acûz kelimesini “akîm” kelimesi takip eder. “Ben kısır bir koca karıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” Lût Peygamber’in eşi hakkındaki âyetlerde de acûz kelimesi ile onun yaşının ileri olduğu anlatılmıştır. Sünnet’te de acûz kelimesi, evli olsun bekâr olsun, yaşı büyük olan kadınlar için kullanılmıştır.58 Bu konudaki en meşhur hadislerden biri, Hz. Peygamber’e gelerek, kendisinin cennete girmesi için dua talebinde bulunan yaşlı bir kadına Hz. Peygamber’in, 56 İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. IV: 2817; Yesûî, el-Müncid, 488. 57 Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, c. XI: 168. 58 Acûze’nin yaşı ile alakalı şu bilgiler de mevcuttur: Mücâhid acûzenin 99, İbn İshak da 90 yaşındaki kimse olduğunu söylemiştir. bk. Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, c. XI: 168. 23 “yaşlılar cennete giremez” dediği hadistir.59 Yaşlı kadın çok üzülünce Hz. Peygamber olaya açıklık getirmiş ve insanlardan, “Allah’ın kadınları cennete yaşlı olarak değil, genç halde girdireceğini” ona söylemelerini istemiştir. Arapçada sadece kadınları ifade etmek için kullanılan bir diğer tabir de kavâid kelimesi olup bu kelimenin tekili “kâid” (yaşlı kadın)’dir.60 Nûr 24/60’da: “Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” âyetinde kavâid kelimesinin acûz kelimesi ile aynı manaya gelerek yaşlı kadını tarif etmek için kullanıldığı görülür. Mescid-i Nebevî vaizlerinden Cezairî (ö. 2018) de, doğurma ve hayızdan kesildikleri için (oturdukları için) bu ismin verildiğini söyler.61 Görüldüğü gibi Arap dilinde yaşlı kelimesi yerine kullanılan tabirlerden bir diğeri olan acûz kelimesi de kadın ve erkeklerden yaşı büyüyen kimse için, “zayıfladı ve bir iş yapmaya güç yetiremiyor” anlamında kullanılır. Aynı şekilde Arap dilinde sadece yaşlı kadınlar için birtakım kullanımların olduğu göze çarpmakta ve acûze, kavâid gibi kelimelerin yaşlı kadını ifade etmek için kullanıldığı görülmektedir. Erzelü’l-‘Umur: İhtiyarlık halini, yaşlılığın uç noktasını, ömrün en zor ve en güç dönemini, son merhalesini dile getiren bir kavramdır. Bu tabirdeki erzel kelimesinin aslı r-z-l (rezil, rezalet) kelimesidir ki o da aşağılanmayı hak eden, kötü, çirkin, bozuk, istenmeyen, tasvip edilmeyen, uzak durulan, terkedilen, vazgeçilen şey, faziletin zıddı manalarına gelir. Çoğulu erzâl, ruzâl ve ruzûl’dur.62 Buradan hareketle erzelü’l-‘umur da ihtiyarlık, aklını kullanamayacak derecede bunama,63 düşkünlük, elden ayaktan düşme hali manalarına gelir. Çünkü insanın kuvveti ve aklı zayıflar, eksilir ve bu durum onu bunaklığa sevk eder. Eski çocukluk haline dönerek yaşlılıktan önce bildiği şeyleri bilmez hale gelir.64 Nitekim bu kavramın geçtiği âyet ve hadisler de bu manayı desteklemektedir. 59 Ebü’l-Kâsım Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, thk. Ebu Muaz Tarık İbn Avz - Ebu’l-Fazl Abdul Muhsin İbn İbrahim (Kahire: Dâru’l-Harameyn, 1995), c. V: 357. 60 İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. V: 3689. 61 Ebû Bekîr Cabîr Cezâirî, Eyseru’t-tefâsîr li kelâmi’l-aliyyi’l-kebir, 3. bs., Medine: Mektebetü’l-Ulum vel Hükkam, 1418, c. III: 588. 62 İsfahânî, el-Müfredât, 282; Yesûî, el-Müncid, 257. 63 Zemahşerî, el-Keşşâf, c. IV: 178. Ayrıntılı bilgi için bk. Tütün, “Kur’an’da Erzeli’l-ʽumur”, 300-310. Arapça sözlüklerde bunama kelimesinin karşılığı hirf kelimesidir. Hirf: “Yaşlılıktan dolayı aklın bozulmasıdır.” bk. İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, c. II: 1138. 64 Zemahşerî, el-Keşşâf, c. IV: 178; Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, c. XII: 374; Ebû Hayyân Endelüsî, el-Bahrü’l-muhît, thk. Adil Ahmet Abdulmevcud - Ali Muhammed el-Muavviz (Beyrut: 24 Kur’ân-ı Kerîm’de bu kavram iki yerde geçmekte olup bunlar en-Nahl 16/70 ve el-Hac 22/5’dir. Hac sûresi 5. âyette insanın doğum öncesi ve doğum sonrası hayat merhaleleri aşama aşama anlatılarak bebeklik, yetişkinlik döneminden sonra kiminin vefat ettirilirken kiminin de “…ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin...” denilerek erzelü’l-‘umur’a ulaştırıldığı haber verilmektedir.65 en-Nahl sûresi 70. âyet de aynı manada olup, “Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.” denilerek burada da erzelü’l-‘umur’un ifade ettiği yaşlılığın uç noktası, düşkünlük ve zihni noksanlığa işaret edilmiştir. İki âyette dikkat çeken başka bir yön de erzelü’l-‘umur’dan söz edilirken iki âyette de aynı cümlenin kullanılmış olmasıdır. “ ٰٓ أرَْذلَِ ن يرَُدُّ إِلَى ٱلْعمُُرِ لِكَىْ لََ يعَْلَمَ بعَْدَ عِلْمٍ وَمِنكُم مَّ ve minkum men yureddü ilâ erzeli’l-‘umur likey lâ ye’lemu be’de ilmin şey’en.” Hac : شَيْـًٔا sûresi, insanın fizyolojik gelişimine dikkat çekerek doğma, büyüme, gelişme dönemi, güç, akıl, bilgi ve tecrübe olarak zirveye ulaşma ve bunun peşinden gerileme dönemine ve gerilemenin zirvesi olan yaşlılığa işaret eder. İnsan bu dönemde bazı durumlarda yeni doğmuş bir bebek kadar düşkün, güçsüz, çaresiz ve sıkıntılı bir hale düşebilir. Şinkıtî bu âyetle alakalı erzelü’l-‘umur’da duyuların bozulduğunu, çocukluk zamanındaki yetersizliğin ve güçsüzlüğün kuvvete ve eşyayı idrake dönüşmesinin aksine buradaki bozulmanın düzelme ihtimalinin veya güçsüzlüğün ardından bir gücün gelmeyeceğini, o sebeple rezillik olarak adlandırıldığını ifade eder. Bu mananın pek çok âyette de söz konusu edildiği görülebilir: Mesela el-Hac 5, el-Mü’min 67, er-Rûm 54 ve el-Fâtır 11. âyetlerinde böyledir.66 Erzelü’l-‘umur’da kişide meydana gelen bozulma ve gerileme zihin ve hafıza yönünden de söz konusu olup tefsir kaynaklarında herem veya haref olarak67 ifade edilen şey bunamadır.68 Hz. Peygamber de: “Allah’ım, tembellikten, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts.), c. V: 498; İbn Kesîr, Tefsir, c. VIII: 330; Muhammed Emin Şinkıtî, Edvâ’ü’l-beyân fî îzâhi’l-Kur’ân bi’l Kur’ân (Cidde: Dâru’l-İlmi’l-Fevâid, ts.), c. V: 28. 65 Ebü’l-Kâsım Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, thk. Hamdi b. Abdulmecid Silefî (Mısır: Dâru’l-Hâdis, ts.), c. XVI: 465. 66 Endelüsî, Bahrü’l-muhît, c. V: 498; Şinkıtî, Edvâ’ü’l-beyân, c. V: 28; İyasî, “Riayetü’l-müsinnin”. 67 Zemahşerî, el-Keşşâf, c. IV: 178. 68 “Bunama (dementia), gitgide ilerleyen zihinsel bozulma, bellek yitimi, zaman ve mekân yönelimi bozukluğu ile belirlenen bir durumdur. Geriatri uzmanları, 65-75 yaşlarındakilerin yaklaşık %15’inin ve 75 yaşın üstündekilerin %25’inin değişik derecelerde bunamaya uğradıklarını belirtmektedirler. Genellikle bu bozukluk beş yıl içinde ölümle sonuçlanmaktadır.” Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi (Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm) (Ankara: İmge Kitapevi, 2004), 219; Mehmet Yaşar Buyacı, Yaşlılarda Dini Hayat (Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans, 2002), 55. 25 acizlikten, korkaklıktan ve ihtiyarlıktan sana sığınırım”69 derken herem kelimesini kullanmış ve erzelü’l-‘umurdaki bu bozulma ve düşkünlük haline ulaşmaktan Allah’a sığınmış, bu dönemin getirdiği olumsuzluklara dikkat çekmiştir.70 Yine erzelü’l-‘umurda bu zihnî gerilemenin yanında fizyolojik çöküş de bariz bir şekilde kendini gösterir. Bu dönemde kişinin bedeninde genel olarak bir zayıflık durumu, kemiklerde incelme, görme ve işitmede ciddi sıkıntılar, hatırlamada zorlanmalar ve zihni bir karışıklık, bulanıklık görülür. Böylece kişi çocukluk hali gibi bir hale bürünür. Yürümekte zorlanır, ayakları onu taşımakta güçlük geçer. İbn Abbas (ra) bu dönemi tarif ederken şunları söyler: “Aklı olmayan bir çocuk misali olur, ömrün en sefil dönemidir.”71 Zemahşerî de, unutmasındaki durumu bir çocuk gibidir. Öğrendiği bir şeyi akabinde unutur, ona sorulsa bilmez diyerek benzer şeyleri dile getirir.72 Yaşlılığın ileri dönemlerinde en sık görülen rahatsızlıklar arasında bunama, alzheimer, demans yer alır ve böylece kişi bilirken bilmez bir hale düşerek aklı çocuk seviyesine iner. Ancak bu dönemde kendine fiziksel ve zihinsel olarak itina gösteren ve bu olumsuzlukları yaşamayanların olduğu da görülür.73 Şinkıtî bu görüşte olup Tîn 5 ve 6. âyetlerin74 tefsirinden bu görüşe ulaşan âlimler olduğunu75 ve ilmiyle âmil olan âlimlere bu bunama ve ilmi kaybın uğramayacağı görüşünde olduklarını dile getirir.76 Nitekim büyük âlimlerin hayatı tetkik edilecek olursa çoğunun mezara kadar ilim ile meşgul oldukları ve zihinlerinde bulanıklığa yer verecek bir durumla karşılaşmadıkları görülür.77 Sağlıkla ve benzeri nedenler hariç tutulacak olursa insanların başarılarını ve buluşlarını ömürlerinin sonuna kadar devam ettirebilmelerinin mümkün olduğu görülmektedir. Mesela 77 yaşında başbakan olan Churchill, 92 yaşında kitap yazan Abbot, 84 yaşında olan ve yaşlılık araştırmalarına katılarak eserler kaleme alan 69 Buhârî, “Deâvât”, 42, 44; Müslîm İbn Haccâc, el-Câmiu’s-Sahîh (Riyad: Beytü’l-Efkâr, 1998). “Zikir”, 75; Süleymân b. el-Eş’as Ebû Dâvûd, Sünen (Riyad: Mektebetü’l-Me’arif, 1424). “İsti’aze”, 367; Tirmizî, Sünen. “De’âvât”, 13. 70 Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, c. XII: 375; Tütün, “Kur’an’da Erzeli’l-ʽumur”, 300-310. 71 Kurtubî, el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân, c. XII: 374; Yusuf Karadâvî, “Hukuku’l-şuyuh ve’l-müsinnin fi zav-il şeriati’l- İslâmiyye”, al-qaradawi.net, 2003, s. 4, al-qaradawi.net. 72 Zemahşerî, el-Keşşâf, c. III: 453; IV:178; Hilâlî, Kadâyâ ve ahkâmü’l-müsinnîn, 32. 73Ayşe Akgül, Yaşlılarda Sosyal Ve Manevi Bakım (Darülaceze Örneği) (İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2009), 18-19. 74 et-Tîn 95/5-6: “Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır.” 75 Mesela Endelüsî: “Bu kâfirler içindir, çünkü Müslümanın yaşı arttıkça ancak yüceliği artar.” demektedir. Katâde (ö. 117/735) de, Kur’ân’ı okuyanın erzelü’l-‘umura uğramayacağını söyler.” bk. Endelüsî, Bahrü’l-Muhît, c. V: 498. 76 Şinkıtî, Edvâ’ü’l-beyân, c. IX: 332-334. 77 Tufan da yaşlandıkça zekânın azaldığını düşünmenin yanlış olduğunu söyler. bk. İsmail Tufan, Antik Çağdan Günümüze Yaşlılık ve Yaşlanma (Ankara: Nobel Yayıncılık, 2016), 79.) 26 Erikson bu duruma örnek gösterilebilir.78 Aynı şekilde Fransız yazar Andre Mauroıs de bunu eserinde dile getirerek meslek sahibi ya da bilim insanı olarak yaşlanan insanların zihni yönden ölene kadar bunamadıkları ve bilinçlerinin açık olduğunu verdiği şu örnekle anlatmaya çalışır. “18. yy’ın başında, kare ve küp kökleri bulmak için yeni bir metot yayınlamış olan matematikçi Lagny, artık dostlarını tanımayacak bir hale gelmişken ve bilincini kaybetti sanılırken, yanında bulunanlardan biri ona doğru eğilerek, ‘Lagny, on ikinin karesi kaçtır?’ diye sorar. Lagny ‘yüz kırk dört’ diye cevapladığı anda ölür.”79 Ancak yaşlılığın ileri dönemlerinde aklî melekeleri yitirmekten kurtulmak bir şekilde mümkün olsa da fiziksel zayıflık ve kronik rahatsızlıklar büyük ölçüde hissedilecektir.80 İnsanın 8 Evresi isimli eserinde Erikson’un ileri yaşla alakalı görüşleri, sanki âyetlerde söz konusu edilen erzelü’l-‘umur’u açıklamaktadır. Erikson kendi gözlemlerinden de yola çıkarak bu merhaleyle ilgili şu tespitlerde bulunmaktadır: “80’li ve 90’lı yaşlardaki yaşlılık dönemi beraberinde yeni gereksinimler, yeniden değerlendirmeler ve gündelik zorluklar getirir. Sağlığına en çok dikkat eden insanlar bile bu dönemde güçsüzleşmeye ve eskiden olduğu gibi işlev görememeye başlarlar. Beden, gücü korumaya ve kontrolü sürdürmeye yönelik bütün çabalara rağmen özerkliğini yitirmeye devam eder. Sekizinci evrede kişiyi sık sık yoklayan umutsuzluk, 9. evrede yakın bir yoldaş halini alır çünkü ne gibi acil durumların veya fiziksel beceri kayıplarının eli kulağında olduğunu bilmek neredeyse imkânsızdır. Bağımsız hareket edebilme ve kontrol becerilerinde zorluklar baş gösterdiğinden benlik saygısı ve özgüven zayıflar. Bir zamanlar kişiye güç veren umut ve güven, artık eski günlerdeki gibi sağlam dayanaklar değildirler. Umutsuzluğu inançla ve yerinde bir tevazu ile yenmek, belki de izlenebilecek en bilgece yoldur.”81 Erikson’un bu sözleri konuyu güzel bir şekilde özetlemekte, bu dönemin bütün iç yüzünü gözler önüne sermekte ve yaşlılık kavramının muhtevası hakkında bilgiler sunmaktadır. 78 Onur, Gelişim Psikolojisi, 223. 79 Andre Maurois, Yaşama Sanatı, Hayatın Küçük Felsefesi, (1997), s.190-194’den akt. Aldemir, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’te Yaşlanma, 405. 80 Akgül, Sosyal ve Manevi Bakım, 18-19. 81 Erik H. Erikson, İnsanın 8 Evresi, çev. Gonca Akkaya (İstanbul: Okyanus Yayıncılık, 2019), 158. 27 Görüldüğü gibi sözlüklerde ihtiyarlık halini, yaşlılığın uç noktasını, ömrün en zor ve en güç dönemini, son merhalesini dile getiren bir kavram olan erzelü’l-‘umur, Arapçanın temel kaynakları olan Kur’an ve Sünnet’te de sözlük anlamının dışında olmayacak şekilde ihtiyarlık, aklını kullanamayacak derecede bunama, düşkünlük, elden ayaktan düşme hali manalarında kullanılmıştır. Vehene’l-azm: Arap dilinde yaşlılığı ifade etmek için kullanılan ifadelerden biri olan vehene’l-azm, kemiklerin zayıflamasını ifade eder. Kur’ân-ı Kerîm’de de dolaylı olarak yaşlılığı ifade etmek için sadece bir yerde, Meryem sûresi 19/4’de kullanılmış olup âyet meâlen şöyledir: “O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.” Yaşlı olmanın verdiği bir durum olarak kemiklerin zayıflaması ve güçsüzleşmesi burada “artık yaşlı biriyim” demek için kullanılmış ve yaşlılığın getirdiği güçsüzlük, noksanlık ve sıkıntılı duruma işaret edilmiştir. Bu tabirde geçen “vehene” kelimesi zayıflık, gevşeklik, bütün vücudun ve kemiklerin zayıflaması manasındadır. Kemiklerin zayıflamasında tek sebep yaşlılık değildir. Kişideki çeşitli hastalıklar, kaza, felç vs. gibi durumlar da kemiklerdeki zayıflığa neden olabilmektedir. Ancak burada kemiklerin zayıflamasından kastedilen ve işaret edilen şey yaşlılıktır. Bunu âyetin manasından ve “saçım sakalım ağardı” cümlesinin bu manayı tekidinden anlayabiliriz. İbn Kesîr de ilgili âyetin tefsirini yaparken “vehene’l azmu minnî” ifadesi ile alakalı olarak kemiklerin zayıfladığını ve gücün gittiğini söyler.82 Görüldüğü gibi yaşlı kelimesini ifade etmek ve yaşlılığa işaret etmek üzere Arap dilinde kullanılan kavramlardan biri olan vehene’l-azm yaşlılığın getirdiği gevşeme ve kemiklerin zayıflaması manalarında kullanılmıştır. Bu kullanım Kur’an’da Zekeriyyâ (as)’ın yaşlılıktaki durumunu ifade etmek için onun tarafından kullanılmış, hadislerde ise kullanımına rastlanmamakla birlikte ilgili âyetin açıklaması yapılırken âyet bağlamında söz konusu edilmiş olması mümkündür. Şeyb: Meryem sûresi 4. âyette meâli ve tefsiri verilen “işteale’r-ra’su şeyben” cümlesinde açıklanan şeyb kelimesi de yaşlılığı dolaylı olarak anlatan ve Kur’an’da üç defa83 geçen bir kavramdır. Sözlükte şîb, saçı beyazlamak manasına gelirken, “şeyb” saçı beyazlayan manasınadır. Saçı başı ağaran, ihtiyarlık dönemine giren kimseye “el-meşîbü” 82 İbn Kesîr, Tefsir, c. IX: 214. 83 Meryem 19/4; er-Rûm 30/54; el-Müzzemmil 73/17. 28 kelimesi kullanılmakla birlikte kadınlar bu sıfatla vasıflandırılmazlar. Kadınla