1 GİRİŞ “Müşterinin vaadlerle dikkati çekilir ve hizmetten memnun kaldığı için sadık olur. Pazarlama vaatte bulunur fakat memnuniyeti ancak tüm işletme sağlayabilir.”1 Philip Kotler Amaç, ulaşılmak istenen bir sonuçtur.2 Başka bir deyişle insanların hedefleri, istekleri, arzuları ve idealleri vardır ve insanlar bunlara ulaşabilmek için bazı şeyler yaparlar ve de bazı şeylerden kaçınırlar. Bireyler amaçlarına ulaşabilmek için bazen sadece kendi gayretleri ile, dönüşüm unsurlarını kullanarak, girdileri bir değer katmak suretiyle çıktılara dönüştürebildiği gibi çoğu zaman da bu amaçlarına ulaşabilmek için başka bireylerle birlikte hareket etmeye muhtaçtırlar. Bu türden amaçlar bir bireyin tek başına sahip olamayacağı ve gerçekleştiremeyeceği dönüşüm unsurlarına ihtiyaç duyar. İşletme sistemi açısından bakıldığında “amaçlar” artık bireylerin değil işletmelerin “amaçları” olmaktadır. İşletmelerin insan kaynağı unsuru kendi amacını ancak işletmenin amaçlarına ulaşabilmesi ile gerçekleştirmektedir. Bazen de işletme amaçları önceden bilinmesine rağmen, çalışanların işletmeye karşı tutumları, beklentileri ve hayal kırıklıkları çalışanları kendilerine ilişkin amaçlar oluşturmaya yöneltir.3 İşte bu noktada işletme “amaçları”na nasıl ulaşacaktır? İşletme amaçlarına birbiriyle bağlantısı ve etkileşimi olmayan, düzensiz ve dağınık faaliyetlerle, kısacası “şans eseri” ulaşabilir mi? Cevap hayır ise, işletmelerin düzenli yaklaşımı sağlayarak çıkar sahiplerinin amaçlarını sürekli gerçekleştirecek 1 Peppard, Joe ve Rowland, Philip, The Essence of Business Process Reengineering, Printice Hall, 1995, s. 47 2 Efil, İsmail, İşletmelerde Yönetim ve Organizasyon, Altıncı Baskı, Bursa, Alfa Basın Yayın, 1999, s.3 3 Efil , a.g.e., s.117 2 bir yapıya ihtiyacı vardır. Bir işletmenin amacına ulaşacağından emin olması için ihtiyaç duyduğu şey “İşletme Yönetim Sistemi” dir. İşletmelerin başarısı şans eseri olmadığına göre işletmeler yönetilmelidir. Başarı dağınık ve düzensiz bir yaklaşımla ya da şans eseri yakalanamaz. Dolayısıyla işletmenin başarısı için bir yönetim sistemine ihtiyaç vardır. Bu yönetim sisteminin başarısı ise, parçaların birbiriyle uyumlu çalıştığı, planlamaların yapıldığı, gidişatın izlendiği ve gerekli geri beslemelerin yapıldığı ve bu şekilde sürekli bir iyileşmenin sağlandığı sistemci bir yaklaşım ile mümkündür. Çalışanlar bir kuruluşun parçasıdır ve kendilerine tarif edilen işleri yaparak, belli faaliyetleri yürüterek iş hayatına devam ederler. Bu sebeple, çalışanların da içinde bulunduğu ve sadece bir fonksiyonunun belli faaliyetlerini üstlendiği işletmeyi başka hangi unsurların oluşturduğunun bilinmesi gerekir. Yöneticiler işletmesi için bu unsurların farkında olmalı ve işletmesini bir yönetim sistemini esas alarak yönetmelidir. İşletmede üst yönetim tarafından yapılmadığı takdirde başka kimsenin yapmayacağı ya da yapamayacağı işler vardır. Bunlar politikaları belirlemek, çekirdek değerler takımını oluşturmak, işletmenin uzun dönem hedeflerini belirlemek gibi işlerdir. Her ne kadar faaliyetler personeller tarafından yürütülse de müşteriye sunulan ürün/hizmetin kalitesi ile ilgili nihai sorumluluk üst yönetime aittir.4 İşletme sistemi üzerinde kafa yormak ve çalışmak yöneticilerin görevidir. Ayrıca işletmelerde herkes kendi işine odaklandığından tüm kuruluş sisteminin tamamı ancak Genel Müdür düzeyindeki bir bakış noktasından görülebilir. Fakat, en üst düzey yönetici de kuruluşa tepeden bakma noktasında donanımlı değil ise, işletme sistemini ve işletmenin de içinde bulunduğu üst sistemi (supra sistemi) anlayıp kuruluşun bu üst sistemdeki yerini tam olarak kavrayamıyorsa ve o da gündelik rutin işler arasında kaybolup gitmiş ise işletmeyi bir sistem olarak kim görecektir, bütüncül olarak nasıl kavrayacaktır? Görüldüğü gibi ilk bakışta soyut ve gereksiz gibi görülen “İşletme Yönetim Sistemi” yaklaşımı aslında bir kuruluşun en temel yapısıdır ve her sistem gibi işletmelerin sistemi de tasarlanmalıdır. Oysa kuruluşların önemli bir kısmı işletmesini tasarlamadı, onu tarihsel süreci içerisinde, ihtiyaca binaen yapılan ekleme, çıkarma ve düzeltmelerle öylece bugünkü haliyle buldu. Öyleyse üst yöneticilerin ilk yapması gereken şey “benim işletmemin 4 Quality Management Systems-Guidelines for enterprises in developing countries, ISO, Geneva, 1993, s.16 3 Yönetim Sistemi ne olmalıdır?” sorusuna cevap vermektir. Bu işletmenin bugünkü halinin de sorgulanmaya başlandığı noktadır. Yani İşletme Sistemini oluşturan süreçlerin yeniden tasarlanması gerektiğinin fark edildiği noktadır. Bir sistem olarak ele alındığında, her işletme dış çevresinden aldığı çeşitli girdileri belli teknoloji düzeyindeki üretim süreci içinde değiştirir ve elde ettiği çıktıyı yine dış çevresine verir. Girdi-Süreç-Çıktı şeklindeki bu akış ne kadar sürekli ve düzenli ise işletme o kadar başarılı olacaktır5. Tüm işletmeler formel veya informel bir yönetim sistemine sahiptir. Formel yönetim sistemleri de genellikle dış zorlamalarla veya müşterilere ve topluma reklam amacıyla (örneğin ISO 9000 sistemi) kurulmaktadır. Halbuki işletmelerin yapması gereken şey, kuruluşunu bir iş süreçleri sistemi olarak görmesi ve amaçlarına ulaşmak için bu süreçleri yönetmesidir. Ancak işletmeler çoğunlukla süreçleri bölümler ile karıştırmakta ve Satış süreci, Satınalma süreci, Üretim süreci, Pazarlama süreci gibi fonksiyonel bölüm adlarından türetilmiş süreçler ile ve mevcut organizasyon yapısını değiştirmeden işlerine eskisi gibi devam etmeye çalışmaktadırlar. Buna ek olarak iş süreçleri (business processes) operasyonel çalışma süreçleri (work processes) ile karıştırılmaktadır. Yapılması gereken şey, işletmeleri amaçlarına ulaştıracak iş süreçlerini tesbit etmektir ve bu unsurları (sistemin unsurlarını) işletmeleri amaçlarına ulaştıran bir sistem oluşturacak şekilde birbiriyle ilişkilendirmektir. Bu yaklaşım Hoshin Kanri (politikaların açılımı) yaklaşımının iş süreçleri sistemine bakışı ile kısmen örtüşmektedir. Hoshin Kanri yaklaşımı da sistemi, işi ana hedeflerine ulaştıracak olan koordine edilmiş süreçler kümesi olarak görmektedir6. Bu süreçler Planlama Süreci, Müşteri ile İlişkiler Süreci, Siparişin Yerine Getirilmesi Süreci vb. süreçlerdir. Örneğin Siparişin Yerine Getirilmesi Süreci fonksiyonel organizasyonların pek çok fonksiyonunu ( Pazarlama, Planlama, Tasarım ve Ar-Ge, Satınalma, Üretim ve Satış bölümleri gibi) birden ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bir sorun da işletmeler iş süreçlerini esas alarak re- organizasyona gittiğinde ortaya çıkmaktadır. İşletmeler ise çoğunlukla (ISO 9001:2000 versiyonunun da etkisiyle) fonksiyonel organizasyon yapısını koruyarak süreç yaklaşımını bu yapıya monte etmeye çalışmaktadır. Halbuki bir kuruluşun 5 Sağlam, Utku İşletmelerin Yönetim Sistemlerinde yeniden yapılanma modelindeki temel yaklaşımlar ve Türkiyedeki uygulama koşullarına yönelik bir model tasarımı, Yıldız Teknik Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2000, İstanbul, s.83 6 Akao, Yoji, Hoshin Kanri-Yönetim Pusulası, BZD Yayıncılık, 1999, İstanbul, s.20 4 birbiriyle bağlantılı iş süreçlerini yöneteceği bir sistemi en baştan tasarlaması ve uygulaması gerekir. İşte bu sistem işletmelerin Yönetim Sistemi olacaktır. ISO 9004:2000 standardının 4.1 maddesinde de belirtildiği gibi “Başarı, ilgili tarafların ihtiyaçları dikkate alınarak, kuruluşun performansının etkinliği ve veriminin sürekli iyileştirilmesi için tasarımlanmış bir yönetim sisteminin uygulanmasından ve sürdürülmesinden elde edilir.”7 Bir işletmenin temelde ilgili tarafları şunlardır: Müşteriler, Çalışanlar, Paydaşlar, Tedarikçiler, Toplum, Devlet. Dolayısıyla kuruluşlar öncelikle ilgili tarafların istek ve beklentilerini belirlemeli, nihayetinde ise ilgili tarafların bu istek ve beklentilerini karşılamalıdır. İşte ilgili tarafların istek ve beklentilerini “karşılanmış istek ve beklentilere” dönüştüren yapı “İşletme Yönetim Sistemi”dir. Bunun modelde şematik gösterimi tezimizin “BİR GELİŞTİRME ÖNERİSİ OLARAK İŞ SÜREÇLERİ TABANLI İŞLETME YÖNETİM SİSTEMİ TEKNİK SPESİFİKASYONU VE UNSURLARI” bölümünde verilmektedir. Bu çalışmanın amacı bir işletme yönetim sistemi modelini unsurları ile birlikte ortaya koymaktır. Ben, bu geliştirme önerisinin yapılacak eleştiri ve iyileştirmelerle daha sonra bir “İşletme Yönetim Sistemi Standardı”na dönüşeceğini umuyorum. Nasıl ki müşteri memnuniyetini sağlamak için bir “Kalite Yönetim Sistemi Standardı-ISO 9001” var ise müşteri odaklı olmak kaydıyla, kuruluşların hem müşterilerinin hem de diğer ilgili tarafların, yani paydaşların, çalışanların- (örneğin çalışanlar için beklentiler iyi bir yönetimle yönetilmeleri, kişisel gelişim ve eğitim fırsatları elde edebilmeleri, çalışma hayatının kalitesinin artması ve işin bir eğlenceye dönüşmesidir)8- tedarikçilerin, toplumun vb. ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak, rakipleri için rekabet stratejisini belirleyen ve tüm işletmenin faaliyetlerini kapsayan bir sisteminde olması gerekliliği Giriş’te açıklanmıştır. İşte işletme sisteminin unsurlarını jenerik olarak tanımlamayı hedefleyen bu teknik spesifikasyonun, gelecekte oluşturulması muhtemel bir “İŞLETME YÖNETİM SİSTEMİ STANDARDI”na temel teşkil etmesi umulmaktadır. Bu çalışmada, geliştirilmeye çalışılan modeli somut hale getirebilmek için öncelikle “işletme yönetim sistemini oluşturan unsurlar nelerdir” sorusu ile yola çıkılmıştır. Bu noktada bir işletmeyi oluşturan tüm süreçler tek tek ele alınmış ve 7 TS EN ISO 9004:2000 Kalite Yönetim Sistemleri- Performans İyileştirmeleri İçin Kılavuz, 2001, TSE , s.3 8 Deming, Edwards W. , The New Economics for Industry , Government , Education. , İkinci baskı, 2000, s.51 5 farklı kaynaklardan o sürece ait unsurlar tespit edilmiştir. Örneğin, oluşturulacak olan model işletme sistemini hedeflediğinden, işletme yönetim sisteminin bir alt sistemi olan kalite yönetimi alt sistemi, ISO 9001 standardında ifade edildiği biçimde ve öz şekilde (unsurları ilgili süreçlere dağıtılmış ve toplamda iki sayfayı geçmeyecek şekilde) kısaltılmış ve sadece kalite sisteminin ana hatlarıyla temel unsurlarına yer verilmiştir. ISO 9001 standardı olduğu gibi alınmamıştır. İşletme sisteminin kalite alt sistemi haricindeki diğer alt sistemleri ise süreç yaklaşımının benimsenmesi suretiyle ilgili süreçlerinde tasarlanarak belirtilmiştir. Örneğin İş Yönetimi Süreci, Finansal Yönetim Süreci, Kaynak Yönetimi Süreci, Amacın Gerçekleştirilmesi Süreci süreç yaklaşımı ile üçüncü bölümdeki teknik spesifikasyon içinde unsurları ile birlikte tasarlanmıştır. Bu şekilde, bir “İş Süreçleri Tabanlı İşletme Yönetim Sistemi Teknik Spesifikasyonu” geliştirilmeye çalışılmıştır. İşletme yönetim sistemi modeli oluşturulurken sistemi oluşturan unsurların jenerik (öz ve genel için geçerli) olarak ifade edilmesine özen gösterilmiştir. Bu tezin yazarına göre sistemi oluşturan unsurlar jenerik olarak tanımlandığında öyle sanıldığı gibi çok fazla yer tutmamaktadır. Örneğin zaten jenerik ifade edilmiş olan ISO 9001 standardı ana unsurları ile birlikte kısaltıldığında iki sayfayı geçmeyen bir metin haline gelmiştir. Kalite Yönetim Sistemi haricindeki diğer alt sistemler ve süreçlere ait unsurlarda eklendiğinde toplam otuzbeş sayfa civarında yönetilebilir ve uygulanabilir bir metin ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu güne kadar yapılan çalışmalara bakıldığında genelde süreç yönetimi üzerine odaklanılmış ve süreçlerin yeniden yapılandırılması, süreç iyileştirmeleri, değişim mühendisliği gibi kavramlardan hareketle belli süreçlerin nasıl daha etkin ve verimli olabileceği üzerinde düşünülmüştür. Tüm bu çalışmalarda dikkati çeken nokta çalışmaların işletmenin bir sistem olarak görülmesine yeterli önemi vermemesi ve bu çalışmalarda ağırlığın sistemin içindeki bir iki sürece verilmesi ya da genel olarak süreç iyileştirmelerinin nasıl yapılacağının metodolojisinin ortaya konması olmuştur. Örneğin iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması metodolojisi detaylı bir şekilde işlendiği ve süreç yeniden yapılandırmasının farklı süreçlere kazandırdıkları yenilik ve gelişmeler irdelendiği halde bu süreçlerin bir sistem olarak nasıl yapılandırılması gerektiği üzerinde çok fazla durulmamış,9 ya da yönetim 9 Bilir, Cansen, İş süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve bir uygulama, İstanbul Üniversitesi , Yüksek Lisans Tezi, 2001 6 sistemlerinde yeniden yapılanma yaklaşımları irdelendiği halde bunlar birkaç süreç düzeyinde kalmıştır.10 Sistem yaklaşımı ile işletmeleri inceleyen tezler de vardır ancak bu tezler genelde sistem ve sistem yaklaşımının kuramsal temelleri üzerinde durmuştur.11 Literatürde işletmeyi bir sistem olarak ele alan tezlerden en dikkat çekeni Nuriye Köseler’in hazırladığı “Sistem Yaklaşımı Açısından Üretim Sistemi” isimli tezdir.12 Tezde işletme bir sistem olarak ele alınmış ve bu yaklaşımla bir kağıt üretim fabrikasının üretim sistemi analiz edilmiştir. Ancak bu tez de sadece bir alt sistem olan üretim sistemini detaylı olarak analiz etmiş diğer alt sistemlere ise sınırlı bir şekilde değinmiştir. Yapılan çalışmalarda işletme sisteminin jenerik süreçlerinin ve bu süreçlerin unsurlarının ne olduğunun fazla irdelenmediği göze batmaktadır. Bu nedenle bir iş süreçleri tabanlı işletme yönetim sistemi teknik spesifikasyonunun geliştirilmesine ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Bu teknik spesifikasyonu ve işletme yönetim sistemini geliştirirken anahtar soru şudur: Bir işletmenin yönetim sistemini hangi unsurlar oluşturur? Bu soruya verilecek jenerik cevaplar işletme yönetim sistemininin “gereklerini” (requirements) oluşturur. Gereklerden kasıt işletmenin hangi faaliyeti yerine getirmesi veya hangi sonucu üretmesi gerektiğini belirten “şartlar”dır. Modeli oluştururken ve teknik spesifikasyonu hazırlarken “yukarıdan-aşağıya” yaklaşımı (top-down approach) benimsenmiştir. Yani öncelikle model kurgulanmış ve teknik spesifikasyonun temel süreçleri belirlenmiş daha sonra bu süreçlerin detaylarının (unsurlarının) ne olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmanın faydalarına değinecek olursak, bir alt sistem olan kalite yönetim sistemi standardı ISO 9001’in dünyada 500.000’den fazla kuruluş tarafından uygulandığı dikkate alındığında ve tüm işletmelerin işletmenin tamamını kapsayan formel bir yönetim sistemine sahip olması gerektiği düşünüldüğünde bu tezde ortaya konulan ve bir işletmenin tüm alt sistemlerini ve süreçlerini kapsayan geliştirme önerisinin ve hazırlanan teknik spesifikasyonun iş hayatında etkili olacağı düşünülmektedir. 10 Sağlam, a.g.e. 11 Bayramlı, Tanju, Değişim İhtiyacı Karşısında Sistem Yaklaşımı ve 1. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığında Uygulama, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1998 Yıldız, Dilek, Yönetimde Sistem Yaklaşımı ve Modelleme, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1990, s.30 12 Köseler, Nuriye, Sistem Yaklaşımı Açısından Üretim Sistemi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1987 7 Kalite alt sistemine ait ISO 9001 standardının uygulanmasının dünyanın üretim ve hizmet seviyesinin iyileşmesine yaptığı katkı açıktır. Bu husus, uygulayan kuruluşların tecrübesi ile de sabittir. Bu geliştirme önerisi ise bir işletmenin bazı bölümlerini veya süreçlerini değil işletmenin tümünü kapsamaktadır. Dolayısıyla bu yönetim sistemi teknik spesifikasyonu, bir yönetim sistemi ihtiyacında olacak küçük veya büyük, tek kişinin çalıştığı bir şahıs işletmesinden onbinlerce çalışanı olan uluslararası kuruluşlara kadar her işletmeye uygulanabilecek jenerik bir yönetim sistemi modelinin ilk adımı olacaktır. Bu teknik spesifikasyonun yapılacak eleştirilerle iyileşmesi ve ”işletmelerin yönetim sisteminin temeli olmak” amacına ulaşması beklenmektedir. Herhangi bir işletme ve yönetim eğitimi almamış, tecrübeye dayalı olarak gündelik işlerini yürüten küçük bir işletmenin sahiplerinin bile müracaat edeceği ve firmasını yapılandıracağı bir yönetim sistemi teknik spesifikasyonu bulunması ve bu spesifikasyonun işletmelerde uygulanması işletmelerin sürekli iyileşmesine ciddi katkıda bulunacaktır. Bu sonuca ulaşabilmek amacıyla işletmeler akademik çevrelerden gerek duydukları eğitim ve danışmanlıkları alabilecek ve bu teknik spesifikasyona göre belgelendirilebileceklerdir. Bu teknik spesifikasyonun işletmelerde uygulanmaya çalışılması ile işletme bilimi dünyasından işletmelere bilgi transfer edilmesine daha fazla ihtiyaç duyulacaktır. Sonuç olarak bu geliştirme önerisi çalışmasının uzun vadede nihai hedefi olan, işletmelerin amaçlarına ulaşmada kullanacağı düzenli ve sistematik bir yaklaşımın uygulanması özelde Türkiye’nin genelde tüm dünyanın kaynaklarının daha verimli kullanılmasına katkıda bulunacaktır. 8 BİRİNCİ BÖLÜM İŞLETMELERDE SİSTEM YAKLAŞIMI Hepimiz bir bütünün parçasıyız.13 Alexander Pope 1.1 İşletmelerin Sistem Yaklaşımı ile Tanımlanması Yöneticiler sorun belirleyiş, seziş, önleyiş ve çözüm üretim uzmanı olarak düşünen, düşünceyi uygulamaya koyan ve başarılı sonuçlar alan insanlardır.14 Yöneticiler fonksiyonlarını yerine getirirken birtakım yeteneklere sahip olmalıdırlar. Yöneticilerin; • Profesyonellik • Empatik Düşünebilme • Tolerans • İkna ve Telkin • Fırsat sezme • İletişim 13 Carrubba, Eugene R.,- Gordon, Ronald D., Product Assurance Princibles, ASQC, 1988, s.11 14 Marşap, Akın, Yönetsel Sistem- Yeni binyılın özgüncü açılım ve politikaları, Öncü basımevi, birinci baskı, 2000, s.1 9 • Sorun Çözme • Temsil • Bütünleştirme ve Koordinasyon • Kendini Yenileme • Rasyonellik ve Etkinlik • Kavramsal Düşünebilme15 • Stratejik Düşünme • Risk Alabilme16 • ve Sistemci Düşünme gibi yeteneklere ihtiyacı vardır. Yöneticilerin ihtiyaç duyduğu yeteneklerin en önemlisi sistemleri uygulayabilme yeteneğidir. İşletmeler büyüdükçe karmaşıklaşır ve yetenekli yöneticiliğe olan ihtiyaç her zamankinden fazla hale gelir. İşletmeleri karmaşık sistemler olarak görmek ve nasıl sistematik düşünüleceğini öğrenmek yöneticilerin işletmelerdeki bu karmaşıklığı kavramasına ve yönetim süreçlerini etkin hale getirmesine yardımcı olacaktır. İşletme sistemini anlamak çalışanlara işletmeye yaptıkları katkının ne olduğunu bilme imkanı sağlar. Çalışan, ortak bir amaca ulaşmak için iş arkadaşları ile birlikte yaptığı katkıyı bilir.17 Eski bir Hint hikayesi vardır: Körler ve Fil. Körlerden ilki filin gövdesine dokundu elleriyle ve; “Bu bir duvar” dedi, ikinci kör filin hortumuna dokundu ve “Hayır bu bir yılan” dedi. Üçüncü kör, filin düz dişine dokundu ve “Bu bir keskin mızrak” dedi. Her üçü de dokundukları kısma bağlı olarak fili farklı algıladı. Hepsi kendince doğruyu söylüyordu belki ancak üçünün de dokunduğu şey aynı fildi. Yani üçü de yanılıyordu. Bütün parçalardan farklıydı. İşletmeler içinde aynı şeyi söyleyebiliriz. Yöneticiler ve çalışanlar tüm işletme sistemini anlamakta zorlanırlar ve çoğunlukla işletmelerini kendi çalıştıkları bölümün prizmasından görürler. İşletme büyüdükçe küreselleşir ve uzmanlaşma düzeyi yükselir. Uzmanlaşma düzeyi yükseldikçe çalışanlar kendi faaliyetlerinin çevrelediği iş ortamını işin merkezi olarak görürler ve dolayısıyla da tüm sistemi yani “Fil”in tamamını görmek ve kavramak zorlaşır.18 15 Marşap, a.g.e.,s.40 16 George, Stephan – Weimerkskirch, Arnold, Total Qualiy Management- Strategies and Techniques proven at today’s most successful companies, John Wiley&Sons, NewYork, 1994, s.29 17 Anderson, Richard C. Business Systems: The fabric of management, California, 1974, s.1 18 Fasser, Yefim- Brettner, Donald, Management for Quality in High Technology Enterprises, Wiley Interscience, New York, NY. 2002 10 Filin tamamını görmek noktasında Deming, sistemin tamamının elde edeceği kazanç için küçük bir maliyete katlanmak gerektiğini belirtmiştir. Buna Detroit News firmasının yemekhanesini örnek verir. Yemekhanede daha iyi yemekler çıkartmak suretiyle çalışanların dışarıda yemek yemesi gönüllü olarak önlenmiş böylelikle çalışanlar yolda kaybettiği vakti şirkette çalışmaya kullanmışlardır. Yemek başına 60 cent fazla ödense bile şirketin mesaiden kazancı çok daha fazla olmuştur.19 Sistem düşüncesinde bakış açısı çok önemlidir. Bu bakış açısını da paradigmalarımız şekillendirir. İşletmeye bakış açımız neyse işletmemizde ona göre şekillenir. İşletmelerin bakış açısı işletmenin iç ve dış çevresine uygun olmalı ve çalışanların ihtiyaçlarıyla örtüşmelidir. Örneğin, bakış açınız “Biz bir aileyiz” ise işletmenin şekillenmesinde aile sisteminin unsurları etkili olacaktır.20 Watson’a göre işletme ortak amaçlara ve hedeflere ulaşmak için bir arada bulunan kişilerin bir ağıdır .21 Bu bakış ise işletmeyi bir makinadan ziyade bir toplum olarak görmemiz sonucuna yol açacaktır. Lowenthal ise işletmeyi “planlanan eldeğiştirmeleri gerçekleştirmek amacıyla, içerisinde bireylerin ve faaliyetlerin katkılarının koordine edildiği bir yapıdır” şeklinde tanımlar. 22 Edwards Deming’in “Yeni Ekonomi” kitabında işletmeler senfoni orkestrasına benzetilmektedir. Herbir müzisyen kendisi için solo çalmaz, dinleyicinin kulağını yakalamaya uğraşır. Birbirlerine destek verirler, takımdırlar ve birey olarak da ülkenin en iyi müzisyeni olmaya gayret ederler. Ancak senfoniler yalnızca orkestralar tarafından çalınabilir. Tüm müzisyenlerin ortak bir amacı vardır. Bu da parçaların birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. Sistemin not olarak on üzerinden on alabilmesi için tüm parçaların en az on alması gereklidir.23 Yani bütün, ancak parçaları kadar iyi olabilir.24 Bu durum ilginçtir. Sistem parçaların toplam enerjisinden daha fazla enerjiye sahip iken (sinerji), sistemin kalitesini en düşük kalitedeki parça belirlemektedir. Örneğin bir otomobil parçalarının toplamından daha büyükken sorunlu bir parçasından da daha sorunludur. 19 Deming, Edwards W. The New Economics for Industry , Government Education. , İkinci baskı, 2000, s.53 20 Fasser, - Brettner, a.g.e., s.4 21 Watson, Gregory H. Business Systems Engineering- Managing Breakthrough Changes for Productivity and Profit, John Wiley&Sons, NewYork. 1994, s.99 22 Lowenthal, Jeffrey N, Reengineering the Organization, ASQC Quality Press, Milwaukee, 1994, s.3 23 Deming, W.Edwards, The New Economics, Massachussetts Institute of Technology, Center for Advanced Educational Services, Cambridge, MA, 1994, s.95 24 Carraba ve Gordon, a.g.e., s.66 11 Sistemi oluşturan parçaların teker teker görevlerini iyi yapmaları sistemin iyi çalıştığı anlamına gelmez. Özetleyecek olursak; sistemin temel amacı: Yaşamak,25 Yaşamak için Büyümek, Büyümek için Çevreye Uyum Sağlamak’tır.26 1.2 Sistemin Anlamı Sistem kelimesinin orijini yunanca kelime “sunistanai” – bir arada tutmaya sebeb olmak- kelimesine dayanır.27 Sözlükte ise sistem kelimesi ilk olarak 1619 yılında ortaya çıkmış ve “örgütlenmiş veya bağlı nesnelerin bir grubu” olarak tanımlanmıştır.28 Sistem nedir? Sistem, içinde yaşadığımız evren kadar büyük, bir tek atom kadar ise küçük olabilmektedir. Aile, eğitim ve işletmeler gibi sosyal sistemler içinde yaşar ve çalışırız. Otomobil, uçak, bilgisayar, televizyon, telefon ve benzeri fiziksel sistemleri tasarlar ve üretiriz. Sistem her yerdedir. Sistem her tarafımızdadır. İlginç olan durum ise, her tarafımızda olan bu sistemlerin ortak ilkelerinin pek çoğumuz tarafından bilinmemesidir. Bu sebeble öncelikle “sistem” kavramı üzerinde düşünmek gerekir. James A. Sonn, sistemi “Bir amacı gerçekleştirmek için birbiriyle etkileşen parçaların bir takımı” olarak tanımlar.29 Buna göre iş de bir sistemdir. Parçaları ise pazarlama, imalat, satış, araştırma, sevkiyat, muhasebe ve insan kaynakları gibi parçalardır ve birlikte çalışırlar. İşletmelerde parçaları bir araya getiren ve entegre eden şey paylaşılan kurallar ve değerler, gruplar arası etkileşimler, takım çalışmaları, sistem prosedürleri, ortaya konan politikalar ve fonksiyonların, üretim programlarının ve operasyonların senkronizasyonudur. Örgütlemede ise yetki ilişkileri ve emir-komuta zinciri bu entegrasyonu ve düzeni sağlar.30 Kuruluşun amacı ilgili taraflara değer yaratmaktır. Bu paydaşlara kâr, müşterilere ise memnun etmiş ürün/hizmet olarak somutlaşır. 25 Flood, Robert L. ve Carson, Ewartz, Dealing With Complexity: an introduction and application of systems science, Plenum Press, New York, 1993, s.80 26 Fasser, - Brettner, a.g.e., s.6 27 Senge, Peter- Ross, Richard- Smith, Bayan- Roberts, Charlotte ve Kleiner, Art, The fifth discipline Fieldbook, 1994, s.90 28 Hitomi, K., Manufacturing Systems Engineering, ,1979, s.6 29 Sonn, James A., Information Technology in Business- Principles, Practices and Opportunities, Printice Hall International Edition, 1995, s.19 30 August, W Smith, Management Systems: Analyses and Applications, CBS College Publishing, New York. 1982, s.44 12 Benyamin S. Blanchard ve Wolter J. Fabryaky ise sistemin üç kısımdan oluştuğunu ifade eder. Bunlar31 : 1) Parçalar: Yani sistemin süreçleri, girdileri, çıktıları gibi operasyonel kısımları, 2) Özellikler: Sisteme ait parçaların özellikleri; ki bu özellikler sistemi karakterize eder, 3) İlişkiler: Parçalar ile özellikler arasındaki bağlantılardır. Parçalar ve ilişkiler noktasından bakıldığında sistem matematik olarak formüle edebilir. Sistemin matematik ifadesi S= (E, R) şeklindedir. Burada S sistemi, E parçaların takımını, R ise ilişkilerin takımını ifade eder. Sistemde pek çok parça vardır dolaysıyla E= e1 , e2 , ………en dir. Aynı şekilde sistemde pek çok ilişki vardır dolayısıyla R= r1 , r2 , …………rn dir.32 Jery FitzGerald ve Ardra FitzGerald’a göre ise sistem “Belli bir hedefi gerçekleştirmek veya bir faaliyeti yürütmek için bir araya gelen birbiriyle ilintili prosedürlerin bir ağı”dır.33 Alp Esin sistemi “birbiri ile ilintili ve etkileşim içindeki öğeler kümesi” olarak tanımlamıştır.34 Sistem, ortak bir amaca ulaşmak için birlikte çalışan parçalar grubudur. Örneğin bilgisayar, matematik ve mantıksal işlemler yapabilmek için biraraya gelen parçaların bir sistemidir. Fiziksel unsurların insan unsuru ile birleşmesi sonucu da sistem oluşabilir. Örneğin bilgisayar destekli tasarım bir bilgisayar, bilgisayar programı(CAD) ve mühendisin oluşturduğu bir sistemdir. Yönetim ise kaynakları kullanarak iş faaliyetlerini düzenleyen bir sistemdir. Ailemiz birlikte huzur içinde yaşadığımız sistemdir. Örnekler daha da çoğaltılabilir. 1.2.1 Sistem Kavramı Sistem kavramı hakkında belirtilenlerden önce, sistemi neyin karakterize ettiğine değinilmesi gerekir. Bence, sistemi şu üç şey karakterize eder. � Sistem bir amacı (purpose) olan yapıdır. 31 Blanchard, Benyamin S. -Fabryaky Wolter J., Systems Engineering and Analysis, Printice Hall Int. Ed., İkinci Baskı, 1990, s.2 32 Schoderberk, Peter P.- Kefalas, Asterios G. ve Schoderberk, Charles G., Management Systems: Conceptual Considerations, Business Publications, Dallas, 1975, s.113 33 FitzGerald , Jery ve FitzGerald Ardra, Fundemantals of Systems Analysis, Üçüncü Baskı, John Wiley&Sons yayını, 1989 34 Esin, Alp, ISO 9001:2000 Işığında Hizmette Toplam Kalite, METU Pres, 2002, s.74 13 � Sistem birbiriyle ilintili ve etkileşimli unsurlardan (elements) oluşur. � Sistemin tasarımlanması (design) gerekir. Hitchins amacı, faaliyetlerin yürütülmesi için ulaşılan hedeflerin toplamı olarak tanımlamıştır.35 Burton Grad vd.‘ne göre amaç nihai olarak bir kuruluşun yöneldiği iş ile ilgili çevresine yapmak istediği katkılardır.36 Siegert ise tüm sistemlerin şu ortak karakteristiklere sahip olduğunu belirtir:37 • Bir sistem pek çok farklı öğenin birleşmesinden oluşur. Büyük bir sistemin küçük sistemlerden oluşmasını önleyecek bir faktör yoktur. • Sistemin öğeleri birbiriyle ilişkili, etkileşimli ve birbirine bağlıdır. Bir parça diğer parçaya güvenir. • Sistemin unsurları kolektif bir bütünü oluşturur. Parçaların ortak bir amacı vardır ve bu amaca ulaşmak için birlikte çalışırlar. • Sistem düzenli ve uyumlu bir şekilde çalışır. Kendine zarar veremez. Kendi içinde çekişmez. • Sistemin öğeleri ile sistem aynı şey değildirler. Öğeler sistemin parçalarıdır, sistem tarafından harcanmazlar. Sistemin öğeleri, bağımsız olarak, sistemin amacı için bir şey ifade etmezler. Bir işletme kendi bölüm veya fonkisiyonlarının toplamı değildir. Parçaların birbiriyle bağlantısı, uyumluluğu, birinin diğerine etkisi, ortak değerler, paylaşılan vizyon, tedarikçiler, müşteriler ve paydaşlar kuruluş ile toplamı arasındaki farkı oluşturur. Parçaların birbiriyle ilişkisine dikkat etmeksizin parçaların ayrı ayrı işlerini iyi yapmaları sistemin tamamının en iyi sonuçları ortaya koyacağını garanti etmez. Parçaların, ilişkilerin ve etkileşimlerinin önemini kavramak değişik kültürler ve dünyaya yayılmış işletmeler ile çalışma ihtiyacından dolayı küresel iş ortamında her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. İşletme sistemi öyle karmaşıklaşmıştır ki bir parçasının işleyişini iyi bilmek yeterli değildir artık. İşletmenin unsurlarının (bölümlerinin, şubelerinin, ortaklıklarının vb.) birbiriyle etkileşimini ve ilişkisini bilmek işletmenin bir parçasını iyi bilmekten daha önemli 35 Hitchins, Derek K., Putting Systems to work, 1992, s.12 36 Grad, Burton -Holstein, David ve Glans, Thomas B., Management Systems , İkinci Baskı, 1979, s.5 37 Siegert, Paul P., Systems and General Management, American Management Assosiation, Amerika, 1972, s.1 14 hale gelmiştir. İşte bu yüzden sistem yaklaşımı ve sistem düşüncesi yöneticiler için hayati öneme sahip hale gelmiştir.38 1.2.2 Sistem Yaklaşımı Sistem yaklaşımı organizasyonda ve yönetimde bütüncül bir çerçeve getirmiştir. Sistem yaklaşımı işletmeyi çevresiyle etkileşim içinde ve parçaların birbiriyle ilişkili ve etkileşimli olduğu dinamik bir bütün olarak görür. İşletmenin bir amacı ve alt sistemlerinin de yine bir alt amacı vardır.39 İşletmeyi bir sistem olarak görmek demek onu birbiriyle etkileşimli parçaların karmaşık bir takımı olarak görmek demektir. Bu karmaşık takım çevresine, çevresi de bu karmaşık takıma yani sisteme etki eder. Yönetimde sistem yaklaşımının kullanılması şu yararları beraberinde getirir:40 • Klasik yönetim teorisinin katılığından ve kapalılığından kurtulmak ve organizasyonları daha kapsamlı bir şekilde incelemek mümkün olmuştur. • Alt sistemlerin analizi ve tanınması yerine alt sistemler arasındaki ilişkilerin incelenmesi önem kazanmıştır. • Yönetici görevini yalnızca kendi fonksiyonu açısından yorumlamaktan kurtulmuş, kendi sisteminin bağlı bulunduğu diğer sistemleri ve çevre koşullarını da dikkate almak zorunda kalmıştır. • Kapalı sistem anlayışında içe dönük olan yönetici, açık sistemde dinamik ve belirsiz durumlarla karşı karşıyadır. Yönetici çevresel ilişkileri belirlemek, buna göre organizasyon yapısını alt sistemlerin amaçları ile uyumlu bir şekilde kurmak olanağına kavuşmuştur. • Yöneticiye kendi sisteminin amaçlarını daha geniş bir sistemin amaçları ile ilişkilendirme fırsatı vermiştir. • Yönetici alt sistemleri değerlerken alt sistemlerin ana sisteme yaptıkları katkıyı belirleme olanağına kavuşmuştur. Bir sistemin incelenmesi karşılıklı birbirine bağımlı değişkenlerin analizi ile mümkündür. Bir organizasyon, sistem olarak birbirine bağımlı, birbirini ve tüm sistemi etkileyen alt sistemlerden oluşur ve sistemin temel parçaları birey, biçimsel 38 Fasser,- Bretner, a.g.e. 39 Marşap, a.g.e., s.44 40 Bayramlı, Tanju, Değişim İhtiyacı Karşısında Sistem Yaklaşımı ve 1. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığında Uygulama, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1998, s.34 15 organizasyon, doğal organizasyon, rol ve statü ve fiziksel çevredir.41 Bu parçalar arasındaki karşılıklı ilişkiyi sağlayan süreçler ise iletişim, karar verme, parçalar arası iç denge ve parçaların çevreyle olan dış dengesinin sürdürülmesidir 42 Schoderberk v.d. sistemleri, karmaşıklığına göre dokuz kategoride sınıflandırmıştır. Bu sıralamaya karmaşıklık hiyerarşisi de denmektedir.43 Seviye 1: İskelet. Bu, statik yapının seviyesidir. Sistemin dinamik davranışını konuşmadan evvel onun statik ilişkilerini tanımlamak gereklidir. Bu ise fonksiyon, pozisyon, yapı veya ilişkiler ile tanımlanır. Örneğin bireyin anatomisi ya da yıldızların güneş sistemindeki yeri gibi. Seviye 2: Saat Düzeni. Bu, hareketi önceden belirli en basit dinamik sistemin seviyesidir. Güneş sisteminin hareketi, fizik ve kimya teorileri bu sınıftandır. Denge konumunu arayan, makineler gibi, sistemler de bu sınıftandır. Seviye 3: Sibernetik. Bu, belirli sınırlar dahilinde verilen denge konumunun korunmasını ifade eder. Termostat gibi mühendislik türü kontrol ya da vücut sıcaklığının korunması gibi fizyolojik kontrol bu sınıftandır. Burada amaca yönelme vardır ancak amacın değiştirilmesi söz konusu değildir. Seviye 4: Açık Sistem. Bu seviye, mevcut yapının kendini koruması ile ilgilidir ve dolayısıyla malzeme ve enerji girişine güvenir. Kendini koruma ve yeniden üretme ile karakterize edilir. İnsandaki hücreler bu türdendir. Seviye 5: Genetik-Toplumsal. Bu seviye, fabrikalar ile benzeşir ve iş bölümü ile karakterize edilir. Bilgiyi elde eden pek çok mekanizma vardır ancak bilgiyi kabul etme ve gereğini yapma konusunda yeterince gelişmemiştir. Seviye 6: Hayvan Seviyesi. Bu seviyenin karakteristik özelliği haraketlilik, amaca yönelik olma ve farkındalıktır. Bilgiyi alır, yapılandırır ve depolar. Seviye 7: İnsan Seviyesi. Hayvan seviyesine ek olarak bilinç vardır. Yani sadece farkında değildir aynı zamanda farkında olduğunun da farkındadır. Bilgiyi toplar, amacı formüle eder. İnsan hem hayatın gereğini yapar hem de hayata dair planlar kurar. Seviye 8: Sosyal Organizasyon. İnsanlar izole olarak değil toplum içinde yaşarlar. Toplumun tarihinden etkilenir ve onu etkilerler. 41 Seymen, Oya Aytemiz, İşletmelerde yeniden yapılanma, 2000, s.45 42 Seymen, a.g.e, s.45 43 Schoderberk, - Kefalas,- Schoderberk, a.g.e, s.24 16 Seviye 9: Aşkınlık. Bu, farkında olup da bilmediklerimiz ve cevabını bulamadıklarımızla alakalıdır. Sistemde vardırlar ancak karmaşıklığı dolayısıyla tanımlamamız zordur. Sistemleri tanımlayan bazı karakteristikler vardır. Bu karakteristikler sistemi anlamamıza ve analiz etmemize yardımcı olurlar. Tüm sistemler için ortak karakteristikleri Schoderberk v.d. şu şekilde sıralamıştır:44 1) Parçaların, özelliklerin ve olayların birbiriyle bağlantısı ve etkisi 2) Bütüncüllük: Analitik değil bütüncül yaklaşım 3) Amaca Yönelik Olma: Sistemdeki etkileşimler sonuca ulaşmamızı sağlar. 4) Girdiler ve Çıktılar 5) Dönüştürme Süreci: Girdileri çıktılara dönüştürür. 6) Entropi 7) Kontrol ve Düzenleme 8) Hiyerarşi 9) Farklılaşma: Uzman birimlerin işleri sistem fonksiyonlarınca yürütülür. 10) Eşsonuçluluk: Aynı sonuca farklı nedenler yol açabilir. İşletmeler çevresinden çeşitli girdileri alan ve bu girdileri kaynaklar yardımıyla çıktılara dönüştüren ve bu çıktılar sayesinde tekrar kaynak sağlayarak bu kaynakları ilgili taraflara dağıtan ve kendisi için tekrar kullanan insan yapısı sistemlerdir. Çevreyle olan etkileşimleri nedeniyle açık sistemlerdir.45 Açık sistemin özellikleri şunlardır:46 • Açık sistemler çevrelerinden madde-enerji almaktadırlar. Örneğin işletmeler çevreden malzeme, enerji, personel ve bilgi gibi girdileri alırlar. • Açık sistemler girdileri kendi içlerinde bir değişimden geçirirler. Örneğin işletmeler girdileri çıktılara dönüştüren sistemlerdir. • Bu madde ve enerji alışverişi periyodik bir nitelik taşır. Yani çevreye verilen madde ve enerjiyle açık sistemin faaliyeti bitmez ya da sistem başka bir faaliyete geçmez. Çevreye verilen çıktının karşılığında yeni madde-enerji sağlanır. 44 Schoderberk, - Kefalas,- Schoderberk, a.g.e, s.15 45 Marşap, a.g.e., s.44 46 Yıldız, a.g.e., s.25 17 • Açık sistemler varlıklarını sürdürmek için entropiye karşı durmalıdır. Bu ise çevreden sisteme enerji transferi ile mümkündür. Bu enerji; yeni insan kaynağı, eğitim, geri bildirimle sağlanan düzeltici faaliyetler gibi sistemi sürekli iyileştirecek ve böylelikle entropiden kurtaracak dışarıdan bir katkıdır (Negatif entropidir!). � Bir açık sistem olan işletme, iç ve dış çevre ile etkileşimde bulunmaz ise kapalı sistem olur, entropisi zamanla artar, faaliyetleri tıkanır ve sonuçta ölür. Ancak işletme geri beslemeyi kullanarak, girdi, dönüşüm süreci ve çıktılarında uyum sağlayıcı değişiklikleri yapar ve negatif entropi üretirse söz konusu süreç yeni bir dinamik denge düzeyine kavuşarak yaşamını sağlıklı sürdürebilir.47 • Açık sistemlerde farklılaşma ve karmaşıklaşmaya eğilim vardır. Artan bir işbölümü ve uzmanlaşma ile işletme faaliyetlerini artırma ve büyüme eğilimi gösterir. • Açık sistemler farklı koşullar altında başlayıp ayrı ayrı yollar da izleseler yine aynı amaca ulaşabilirler (Eşsonuçluluk). Oysa kapalı sistemlerin alacağı son durum başlangıçtaki koşullarla belirlenmiştir. Açık sistemler çevrelerinden enerji alırlar, bu enerjiyi çıktıları oluşturmak için kullanırlar, çıktıyı çevresine ihraç ederler, böylece yeniden girdi alarak devri daim sağlarlar, düzensizliğe karşı koyma eğilimi taşırlar-negatif entropi-, geri besleme mekanizması sayesinde sürekli kontrol ve iyileşme sağlarlar, zaman içinde etkileşimler sayesinde farklılaşırlar ve aynı amaca farklı girdiler ve değişik süreçler yardımıyla ulaşabilirler.48 Kirchmer’e göre işletmeler, içerisinde - örgütsel unsurlar (görevler, sorumlu personeller, varlıklar, somut parçalar, bilgiler), - ilişkiler bulunması ve zamanı ve mekanı düzenlemeleri nedeniyle sistem olarak görülebilirler49 Yolles ise işletme bir açık sistem olarak ele alındığında bu sistemin yapısını oluşturan kavramları şöyle tanımlar:50 47 Bayramlı, a.g.e., s.24 48 Marşap, a.g.e., s.48 49 Kirchmer, Matthias, Business Process Oriented Implementation of Standard Software, Springer, 1999, s.3 18 • Girdiler: Hammaddeler, para, insan kaynakları, cihazlar, bilgi, çevrenin yasal otoritesi • Çıktılar: Ürünler, hizmetler, işletme faaliyetlerinin çıktısı olan fikirler; işletme temel çıktılarını çevresine verir ve kendi bir kısım çıktısını da dahili olarak kullanır. • Teknoloji: Aletler, makineler, kaynakları çıktılara dönüştüren teknikler; Bu teknikler zihinsel (yargı faaliyeti gibi), sosyal, kimyasal, fiziksel, mekanik ve elektronik olabilir. Not:Yolles burada teknolojiyi “dönüştürücü” olarak ele almıştır. • Çevre: İşletmenin temel faaliyetleri ve teknolojileri ile doğrudan ilgili olan ve tüm dış kuruluşları ve şartları içeren işletmenin faaliyet çevresi. • Amaçlar ve Stratejiler: İşletmenin karar alıcılarının ulaşmak istediği gelecekteki durumlar. Amaçlar, stratejiler, planlar bu kapsamdadır. • Davranışlar ve Süreçler: Davranış kalıpları, etkileşimler ve bireyler ve grupların arasındaki ilişkiler; ortaklıklar, anlaşmazlıklar, iletişim, ödül verme, etkileme ve güç ilişkileri, amaç koyma, bilgi toplama, kendini eleştirme, değerlendirme, grupla öğrenme. • Kültür: Paylaşılan normlar, değerler, inanışlar, varsayımlar ve bunları ortaya koyan semboller, törenler, işletmeye ait hikayeler ve dil, işlerin yürütülüş tarzı, değişime verilen önem, ast-üst ilişkileri ve çevrenin tabiatı. • Biçim: Bu ilk olarak yapıdan oluşan şeydir ve bireyler, gruplar ve birimler arası yıllardır süregelen ilişkilerdir. İkinci olarak süreçlerden oluşur ve çalışma prosedürleri, insan kaynakları mekanizmaları bu türdendir. İşletmeleri bu şekilde görmek ve konuya böyle yaklaşmak işletme sistemi yaklaşımının temelidir. Örgütsel tasarımda etkili olan bir kanun “law of requisite variety” ya da “principle of requisite variety” kavramıdır. Yani işletmeler en az karşılaşacağı problemin çeşitliliğine eşit sayıda çözümlere sahip olmalıdır. Bu ise yöneticilerin kurumdaki bütün farklılıkları proaktif olarak barındırması gerektiğini savunur. Fakat yöneticiler genelde bunun tam tersini yaparlar. Daha fazla konsensüs uğruna farklılıkları azaltmaya çalışırlar. Örneğin işletmenin planlamalarını yapacak grup genelde aynı bölümde çalışan benzer düşüncelere sahip personeller arasından seçilir. 50 Yolles, Mourice, Management Systems: a viable approach, Pitman Publishing, London, 1999, s.14 19 Halbuki bu grup şirketteki farklı yapıdaki fayda sahipleri arasından grubun nihai olarak başetmekle yükümlü olduğu problemin karmaşıklığına uygun çeşitlilikte seçilmelidir.51 W. Ashby’nin dediği gibi karmaşık sorunlar karmaşık çözümler gerektirir. Ya da bir başka deyişle karmaşıklıkla ancak farklılıklar yoluyla başa çıkılabilir (“law of requisite variety”). Bir kurum tek başına bu karmaşıklığın üstesinden gelemez. Dolayısıyla belirsizlikten etkilenen “tüm sistem” değişim sürecine dahil edilmelidir. Bunlara paydaşlar ve diğer kurumlar da dahildir. Değişimle başa çıkabilmek için “tüm sistem yaklaşımı” gereklidir. Tüm sistemi ele aldığımızda işletmenin farklı unsurlarını dikkate almamız gerekir. Örgütsel yapının ve davranışların farklı unsurları vardır. C.L.Lai v.d.’ne göre örgütsel davranışı etkileyen yapının unsurları; kültür, gelenekler, kurallar, iletişim yetenekleri, prosedürler ve süreçlerdir.52 İşletmelerdeki problemlerle başa çıkabilmek için tüm ilgili tarafların ve etkilenenlerin katılımı gereklidir. Etkilenenlerin katılımına belediyelerde vatandaşların katılımı, sağlık sektöründe hastaların ve diğer etkilenenlerin katılımı örnek verilebilir. Değişik kurum ve kullanıcıların katılımı kurumsal değişime engel yaratabilecek problem, çelişki ve karmaşıklıkların ortaya konmasını sağlayacaktır. Firmaların değişimi gerçekleştirebilmeleri için bir dönüşüm ekibine sahip olması ve bu ekibin değişim için yetkiye ve kurum içi bir güce sahip olmaları ve kurum içinde etkin bir iletişim kurmaları gerekmektedir. Tüm sistemi ele almada çoklu bir yaklaşım gereklidir. Bu çoklu yaklaşım belli bir problem etrafında odaklanan çıkarlar topluluğunu oluşturur. Bundan amaç değişiklikten etkilenenlerin değişimi planlarken aktif rol oynamasını sağlamaktır. Karşımızda ise her şeyin her şeyle bağlantısının olduğu ve bütünün parçalarına ayrıştırılamadığı bir sistem durmaktadır. Bütün sistem merkezi tasarlanmadığında acil rekabet stratejilerini üretecek şekilde kendiliğinden örgütlenir. Düzen ile düzensizliğin arasında kalmış sistemlerin düzenli davranışı aşağıdan yukarıya bir süreçle sergilediğini görürüz.53 Leroy White tüm sistemi örgütlemek için Owen’in “açık uzay teknolojisi” tekniğini kullanmayı teklif eder. Bu teknik değişimin insan enerjisinin odaklandığı ve 51 White, Leroy , “Changing the whole system in the puplic sector” , Journal of Organasational Change Management, Vol.13, No:2, MCB University Press, 2000, s.162-177, 52 Lai, C.L.-Ip, W.H. ve Lee, W. B. “The system dynamics model for engineering services” , Managing Service Quality , Vol.11, No:3, MCB University Press. 2001, s.191-199 20 salıverildiği zaman gerçekleşeceğini kabul eder. Buna ulaşmak için her kesimin katıldığı, fikirlerin ve yargıların paylaşıldığı ve insanların sorumluluk almaya istekli oldukları açık bir forum düzenlenir. Burada sorunlar ortaya konur ve çözümü için sorumluluklar ele alınır. Örneğin “halkın sağlığını nasıl iyileştirebiliriz?” sorusu sorulur. Burada aksiyon planını destekleyecek kilit personellerin belirlenmesi de önemlidir. Çalışmanın detayları gazetede, derneklerde vs. etkilenenlere duyurulur. Gündemi katılımcılar belirlerler. Forum başında ise konu başlıkları belirlenir. Forum gruplara ayrılır. Herkes katkıda bulunacağı faaliyet noktalarının karşısını imzalar. Bu faaliyet noktalarındaki isimler otomatik olarak kendiliğinden örgütlenmiş bir grubu ortaya çıkarır. Bu grup da alt forumlarla açık uzay teknolojisi tekniğini kullanarak alt çıktılar üretir. Bu yaklaşım etkilenen çevrenin dikkatine sunularak çevreye uyumu sağlanır. İşte bu sunum, sistemin düzensizlik ucundaki bağlantısıdır. Yani işletme ile çevreyi normalde katılmayacakları bir işbirliği içine itmiştir. Sistem perspektifi ile bakmak ve tüm sistemi değiştirmeye çalışmak tüm işletmeyi ve toplumu ortak bir amaçta birleştirir ve onu inşa eder. Sistem teorisinde en temel nokta şudur; heterojenlik enerjiyi üretirken tam bir homojenlik entropiye yol açar. (Bu nokta ilgi çekicidir. Normalde teknik anlamda entropinin sebebi farklılık ve kaos iken sosyal sistemlerde bunun tam tersi olan benzerlik ve tutucu-düzenlilik entropiye yol açmaktadır.) Kapalı sistemler nihayetinde homojen bir görüş geliştirir. Kuruluştaki farklılıklar örgütsel sınırların yeni fikirlere açık olması sayesinde kazanılır. 1.2.3 Sistemi Belirleyen Kurallar Ondokuzuncu yüzyılda bilim adamları “Genel Sistem Teorisi” ile sistem yaklaşımını şekillendirmeye başlamışlardır. Bunlar en ünlüsü olan Friedrich Hegel(1170-1831) sistemi şu kuralların belirlediğini belirtmiştir:54 - Fonksiyonu yerine getiren bir bütün daima bileşenlerinin toplamının değerinden daha büyük bir değere sahiptir. - Bütün, bileşenlerin doğasını belirler. - Bileşenler, bütünden soyutlanarak incelendiklerinde yeterince anlaşılamazlar. - Bileşenler dinamik olarak birbirleri ile ilişkili veya bağımlıdır. 53 White, a.g.e. 21 Hegel felsefesi, parçaların bulundukları ilişkiler tarafından değişime uğratıldığını belirtir.55 Hegel’in bu yaklaşımı o günün şartlarında yeterince taraftar toplayamamıştır. Sistemler içinde bazı kurallar tanımlıdır ki o kurallar her türlü sistemi belirleyen şartlardır. Russel Ackoff’un ortaya koyduğu bu kurallar iki veya daha fazla parçanın bir sistem oluşturması için zorunlu olan kurallardır.56 1) “ Sistemin her bir unsurunun davranışının sistemin davranışına daima bir etkisi vardır.” Örneğin bilgisayardaki ana kartın, dirençlerin, disket sürücünün, güç kaynağının bilgisayarın çalışmasına etkisi vardır. Bir parçanın yanlış çalışması bilgisayarın performansını etkiler. Hatta bilgisayar çalışmaz. Amaç gerçekleşmez. Soyut sistemler de böyledir. Kalite Yönetim Sistemi ele alırsa görülecektir ki sistemin pekçok unsuru vardır. Döküman ve Veri Kontrolü yada daha jenerik ifadesiyle Bilgi Kontrolü, Uygun Olmayan Ürünün Kontrolü, Muayene ve Deney Durumu gibi unsurlar. Örneğin eğer muayene ve deney durumu ters uygulanırsa işletme müşteriye göndermesi gereken ürünleri hurdaya, hatalı ve uygun olmayan ürünleri de müşteriye gönderecektir. Yani sistemin amacının tam aksine bir durum söz konusu olacak ve sistem çökecektir. 2) “ Sistemin unsurlarının davranışı ile bu unsurların sisteme etkisi birbiriyle bağlantılıdır. Bu sistemin her bir unsurunun davranışı ile bu davranışın sistemi etkileme biçimi bir unsurun diğerine nasıl bağlı olduğu ile alakalıdır.” Örneğin bilgisayardaki bir parçanın sistem üzerinde bağımsız bir etkisi yoktur. Takılan disketin formatı disk sürücüyü etkiler. Disk sürücü ise bilgisayarın performansını etkiler.57 Kalite Yönetim Sisteminde de böyledir. Sistemin bir unsuru olan döküman ve veri kontrolünde bir problem olduğunda iş yaparken kullanılan bilgilerin doğru olmaması söz konusudur. Örneğin laboratuvar talimatında hata varsa bu, yapılan deneyin sonucunu değiştirecek, böylelikle uygun olmayan bir ürün uygunmuş gibi müşteriye sevkedilecektir. Sistemin nihai sonucuna başlangıçtaki bir hata bu şekilde etki etmektedir. 3) “Bir sistemin unsurları birbirine öyle bağlıdır ki bu unsurlardan bağımsız bir altgrup oluşturulamaz.” 54 Bayramlı, a.g.e., s 10 55 Schoderberk et.al, a.g.e., s.18 56 Fasser, -Bretner, a.g.e., s.22 57 Fasser, -Bretner, a.g.e. s.22 22 Dolayısıyla Ackoff’un dediği gibi sistem bağımsız parçalara ayrıştırılamayacak bir bütündür. Bu kuralın iki sonucu vardır. Birincisi sistemin her bir parçasının sistemden ayrıldığında kaybettiği özellikleri vardır. İkincisi her sistem parçaların hiçbirinin tek başına yapamayacağı bir gereği ifa eder. Örneğin bilgisayarın monitörü çıkarılırsa sistem eskisi gibi çalışamaz. Yazıcı sökülürse bilgisayar kendi başına yazamaz. Diğer yandan bilgisayar sistemi parçalarının kendi başlarına yapamayacağı işleri yapar, dünyanın herhangi bir yerinden sinyal alır, bunu çevirir ve ekranda gösterir, bilgileri yazdırır, müzik çalar, hesap yapar. Kalite Yönetim Sistemi de parçaların tek başına gerçekleştiremeyeceği bir amacı gerçekleştirir. Müşteri Memnuniyetini! Bilgisayar sisteminin yaptığı bu işler parçaların etkileşiminden dolayıdır. Parçaların ayrı ayrı çalışmasından dolayı değil. Dolayısıyla Ackoff’un dediği gibi “sistem ayrıştığında özelliklerini yitirir.” İşte bu yüzden “sistem analiz edilerek anlaşılamayacak bir bütündür.” Bu nokta çok önemlidir. Bu yüzden de sistemci düşünmeyi öğrenmek zorunludur. Bir sistemin sistem olabilmesi için yukarıdaki üç kurala uyması gerekir. Bu kuralların nasıl var olduğunu görebilmek için en iyi bilinen bir sistem (otomobil, şirket, aile, okul, bilgisayar vb.) ele alınıp üzerinde kafa yorulabilir. Sonuç olarak şu söylenebilir. Sistemi sistem yapan ve ona özellik kazandıran şey parçalar arasındaki etkileşimdir. Parçaların ayrı ayrı yaptığı işler değildir. Sistem parçalarına ayrılamayan bir bütündür. Siegert’e göre iyi sistemler kötü sistemlerden aşağıdaki özellikleri ile ayrılırlar. Bu özelliklerden birinin yokluğu sistemde sakatlık olduğu anlamına gelir. • Etkindirler: Amacını gerçekleştirecek şekilde, tasarlandıkları gibi çalışırlar. • Verimlidirler: İyi çalışırlar. Amacı ile uyumlu basit ve hedefe varacak şekilde çalışırlar. Gereksiz veya performansını azaltacak bir parçayı barındırmazlar. • Şeffaftırlar: Çalışmasına karşı en az direnci gösterecek şekildedirler. • Güvenilirlerdir: Tahmin edildiği gibi ve dışarıdan bir dikkat gerekmeksizin çalışırlar. • Tekrarlanabilirdirler: Verilen girdiler için her zaman aynı çıktıları üretirler. • Amaca Yöneliktirler: Başarısına ihtiyaç duyulur, başarısı kullanışlıdır, değerlidir, gereklidir. Başarısı şans eseri veya kaza ile değildir. 23 İyi sistem düzeni, kötü sistem düzensizliği getirir.58 Siegert’e göre kötü sistem kendisini şu şekilde ortaya koyar;59 • Çalışanlar arasında konunun önemi ve geçerliliğine bakılmaksızın sürekli bir çekişme vardır. • Gecikmeler, sözde durmamalar bir hayat tarzı olmuştur. • İşletme ile temasın olduğu her alan ile ilgili müşteriden çok miktarda şikayet vardır. • Hangi işin kimin sorumluluğu olduğuna dair sürekli bir tartışma vardır. • Yüksek harcamalar ve kaynak israfı vardır. • Yöneticiler ve başarılı personelin kurumdan sık ayrıldıkları görülür. Tabi tersi düşünüldüğünde iyi bir sistemin şu şekilde kendini ortaya çıkardığını söyleyebiliriz:60 • Uyumlu ilişkiler • Uyulan planlar • Memnun müşteriler • İyi tanımlanmış çalışma ilişkileri • Makul maliyetler • En az personel ayrılışı Dr. Deming’in tanımlamasına göre “Sistem, amacını gerçekleştirmek için birlikte çalışan birbiriyle bağlantılı parçaların bir ağıdır” Bu ise canlı sistemi tanımlar. Makinaların kendileri için bir amacı yoktur. Makinalar canlıların amaçlarının aracıdırlar. Dr. Deming’e göre “Sistem yönetilmelidir. Çünkü kendi kendilerini yönetemezler. Kendi hallerine bırakılırlarsa bencilleşirler, birbirlerine rakip olurlar, birbirinden bağımsız çıkar grupları-merkezleri oluşur ve sistemi yok ederler.” İşletme yöneticileri, kuruluşlarının bir holdingin parçası olduğunu bilmelidir. İşletmenin bölümleri kendi amaçlarının tek bir ortak amaca hizmet etmekte birleştiğini, o amacın da müşterinin nihai ihtiyaçlarına hizmet etmek olduğunu bilmelidir. Sistemin parçaları bu ortak amaca hizmet edecek şekilde birlikte çalışmalıdır. Birbirlerine rakip olmamalıdır. İş hayatında işletmedeki çeşitli bölümlerin, takımların ve kişilerin birbiriyle rekabetinden dolayı bilgi paylaşımında, 58 Siegert, a.g.e., s.2 59 Siegert, a.g.e., s.4 60 Siegert, a.g.e., s.5 24 bilgi aktarımında ve örgütsel işbirliğinde sorunlar yaşandığı herkes tarafından bilinmektedir. Bir işletme ülkedeki en iyi mühendislere en iyi imalat imkanlarına ve en iyi pazarlama elemanlarına sahip olsa bile bunlar bir takım gibi çalışmadıkça orta düzey fakat takım olmayı bilen firmalar karşısında başarılı olamazlar.61 Bu durum bazı futbol takımları en iyi transferleri yapsa bile şampiyon olanın takım olanlar olduğunun yaşandığı gündelik hayatta da karşımızdadır. Bir sistemi yönetmeyi öğrenmek aslında işletmeyi bütüncül(holistik) bir yaklaşımla yönetmek demektir. Deming’in sistem felsefesinin yapı taşları şunlardır. • Bir sistem mutlaka değer yaratmalıdır. (Sonuç üretmelidir.) • Sistemin mutlaka bir amacı olmalıdır. Amaç yoksa sistem de yoktur. • Sistemin tüm parçalarını desteklemek, ihtiyacı olan enerjiyi vermek ve yönetmekten lider sorumludur. • Sistem yönetilmelidir. Kendi kendisini yönetemez. • Sistemi yönetmek için hem hayal gücü ve yenilikçilik hem de parçaların birbiriyle ilişkisini anlamak gereklidir. • Sistem kendi kendisini anlayamaz. Dışarıdan rehberliğe ihtiyacı vardır. • Sistem çevresini sürekli inceleme kabiliyetine sahip olmalıdır. • Sistemin başarısının anahtarı parçalarının birlikte ortaklaşa çalışmasıdır. Sistemin parçaları arasındaki rekabet yıkıcıdır. İşbirliği ise şarttır. Değer yaratan bir sistem kurmak için ulaşılması ciddiyet isteyen amaçlar koymak ve çalışanları bu amaçlara ulaşması için harekete geçirmek, çevreye tepki vermek ve yenilik ve yaratıcılığı teşvik için sistem yaklaşımını benimsemek gerekir. 1.3 İşletme Yapısının İlkeleri Genellikle sürekli iyileşme denince imalat süreçlerinin değişmesini, yeni techizat alımını, örgüt yapısınının yeniden yapılandırılmasını anlarız. Öyle ki bunlar müşteriyi memnun edecek, maliyetleri düşürecek ve ürün kalitesini iyileştirecektir. Ancak iyileşme denince örgütsel yapının iyileşmesini de düşünmek gerekir. Bu yapı, işletme içindeki tüm unsurların birbiriyle olan ilişkisini etkiler. Örgütsel yapı denince, işletmedeki birbiriyle bağlantılı fiziki ve soyut tüm sistemlerin varlığı ve çalışması ifade edilmektedir. Fabrikalar, bölümler, bilgi 61 Fasser, -Bretner, a.g.e. 25 sistemleri, bunların malzeme dağıtım sistemleri, bunların dökümantasyon ve politika sistemleri, eğitimleri, iletişim sistemleri, işletmeye rehberlik eden yönetsel ve liderlik felsefeleri anlaşılmaktadır. Tüm sistemlerin ve alt sistemlerin bu birbirine bağlantılı ve ilgili olma durumu bütünün parçalarının toplamından daha büyük olduğu bir yapıyı şekillendirir. İşletmeleri karşılaştırdığımızda hepsinin yaklaşık aynı sistemler takımına sahip olduğu görülmektedir. Hepsinin finansman sistemi, malzeme tedarik ve kontrolü, bilgi sistemleri, çalışma sistemleri vardır. Eğer işletmeler aynı işle uğraşıyorsa hepsinde aşağı yukarı aynı cihazlar, aynı operasyon akışları ile karşılaşırız. Öyleyse işletmeleri birbirinden ayıran şey nedir? O şey, işletmelerin görünmeyen kuruluş yapısıdır. Tıpkı bir kaleydeskoptaki gibi parçalar aynı olsa da aynı resmi çevirdikçe farklı görüntüler ve şekiller görülür. Bu ise parçaların birbiriyle olan yeni bağlantılarının sonucudur. Sonuç olarak bütün, parçaların toplamından daha fazla sonuçlar üretmiştir.62 Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler yardımıyla bir tuşa dokunulduğunda küresel dünya beyninin herhangi bir hücresindeki bilgiye ulaşılabilmektedir. Dünya mimarisi değiştiği gibi işletmeler de değişmek zorundadır. Zamanın yıkıcı etkisine karşı yaşamak ve başarmak için işletmeler bazı ilkeleri aklından çıkarmamalıdır.63 İşletme Yapısının Temeli Olan Bazı Önemli İlkeler; Müşteriye Değer Yaratmak: Bir işletmenin ilk ilkesi ve varlık nedeni- temel amacı budur. Nihai kullanıcıya değer yaratmaktır. Kesin Disiplin: İkinci ilke kesin disiplindir. Disiplin kelimesi burada insanlara, bölümlerimize ve diğer ilgili gruplara verdiğimiz sözleri tutmak anlamındadır. Türkçedeki ifadesiyle sözünün eri olmak demektir. Tedarikçinin müşteriye verdiği sözü tutması, bir bölümün aynı şirketteki başka bir bölüme verdiği sözü tutması gibi. Müşteriye söz verdiğimiz tarihte ürünümüzü teslim edemedik; çünkü tedarikçimiz girdileri zamanında teslim etmedi ya da çünkü mühendislik zamanında ürün değişikliğini bitirmedi. Bu söz tutma olmadığında sistem içinde gereksiz kayıplar ve gerilimler olmaktadır. 62 Fasser, -Bretner, a.g.e 63 Fasser, -Bretner, a.g.e 26 Basitlik: Üçüncü ilke basitliktir. Süreçlerimizdeki karmaşıklığı azaltacak basit çözümler gerekir. Bu, kalite seviyesini artırır. Döngü süresi, hatalar ve işletmeye alma süreleri azalır. İşte bu üç prensip işletme mimarisinin temelleridir. Nasıl ki bir mimar yapıyı kurmadan müşteri isteklerini bilmeli ise bir işletmenin yapılandırılmasında da bunlar temel taşlardır.64 1.4 Alt-Sistem Yaklaşımı ile İşletmeyi Tanımlamak Katz ve Kahn örgütlerin, işleyişleri açısından, beş temel alt sistemden meydana geldiğini ileri sürmektedir:65 1) Üretici ve teknik alt sistemler Örgütte girdileri alarak bunları çıktılara dönüştüren ve hizmet sağlayan bölümlerdir. Bu alt sistemin amacı örgütün üretimini gerçekleştirmek ve verimliliğini artırmaktır. 2) Koruyucu alt sistemler Koruyucu alt sistemler örgütün istikrarlı çalışması için çaba harcarlar. Örgütte çalışanları bir arada tutacak bir mekanizmayı oluşturur. Görevi örgütü bir bütün olarak tutmaktır. Faaliyetleri ise örgütün amaçlarının çalışanlara benimsetilmesi, eğitimler düzenlemesi, motivasyon, ödüllendirme ve cezalandırma gibi faaliyetlerdir. 3) Destekleyici alt sistemler Çevreyle alışverişini düzenler. Toplumsal desteğin sağlanması, kuruluşun toplumca meşru görülmesi gibi görevleri vardır. 4) Uyarlayıcı alt sistemler Örgütün iç sorunları ile ilgilenir. Çevrede olup biten gelişmeleri zamanında örgüte iletir. Örgüt bu değişikliklere göre iç faaliyetlerini yeniden düzenler. Görevleri ise çevreden bilgi alınması, planlama, araştırma gibi faaliyetlerden oluşur. 5) Yönetim alt sistemleri Bu sistemler öteki sistemlerin denetlenmesi, eşgüdümü ve yönetilmesi görevlerini yapar. Örgütün düzenli çalışmasını sağlar. Örgüte girdi sağlanması, üretim faaliyetleri ve çıktının dağıtılması ile ilgili yönetim fonksiyonlarını üstlenir. Örgütün alt sistemleri görevlerini yerine getirirken birtakım sorunlar ortaya çıkabilir. Üretim alt sistemi verimlilik ilkesinin öne alınmasını, koruyucu alt sistem 64 Fasser, -Bretner, a.g.e., s.18 27 istikrara önem verilmesini ve değişikliğe karşı direnilmesini, destekleyici ve uyarlayıcı alt sistemlerse örgüt içinde uyarlayıcı değişiklikler yapılmasını isteyebilir. Bütün bu isteklerin örgütün bütünlüğünü bozmadan uzlaştırılması gerekir. Bu ise yönetim alt sisteminin görevidir.66 Yeates v.d.’de kuruluşu bir sistem olarak görmekte ve üç alt sistemden oluştuğunu ifade etmektedir. Bunlar; - Pazarlama ve Satınalma alt sistemi - Üretim alt sistemi - Destek alt sistemidir. Destek alt sistemi muhasebe, personel ve yönetim alt sistemlerinden oluşur.67 İşletme sistemi gibi bireylerin oluşturduğu sistemler varlıklarını muhafaza edebilmek için beş fonksiyona sahip olmalıdır. Bu fonksiyonlar Uyum Sağlama, Düzenleme, İletişim, Değişim ve Yenilenme fonksiyonlarıdır. Uyum Sağlama işletmenin dinamik çevre ile olan ilişkisinde daha iyiye ulaşmak için sistemin amacına hizmet edilmesidir. Düzenleme (Regülasyon), sistemin kendi davranışını kontrol altında tutmaya yarayan mekanizmadır. İletişim, bilgilerin taşınması amacıyla sistemin birbirine bağlı parçaları arasında kurulan bir ağdır. Değişim, varlığı korumak için gerekli olan değişimin farkında olup bunu gerçekleştirmekle ilgilidir. Yenilenme ise bozunmaya ve çözülmeye olan tabii eğilimin yenilikçilik, yaratıcılık, sürekli iyileşme, örgütsel öğrenme ve kalite sayesinde büyüme ve gelişme ile engellenmesidir.68 1.5 Analitik Düşünme İle Sistemci Düşünmenin Karşılaştırılması 1.5.1 Analitik Düşünmek Sistem düşüncesini tanımlamadan önce analitik düşünmeyi tanımlamak gerekir. Böylece ikisi karşılaştırılabilir. Bir makina veya işletme anlaşılmaya çalışıldığında önce parçaların teker teker nasıl çalıştığı sonra da tüm sistemin nasıl çalıştığı görülmelidir. Yani, 1) Parçalar bütünden ayrılır. 65 Yıldız, a.g.e., s.20 66 Yıldız, a.g.e., s.22 67 Yeates, Don-Shields, Maura- Helmy, David, Systems Analysis and Design, Pitman Publishing, London, 1994, s.4 68 Cavaleri, Steven- Obloj, Krzystof , Management Systems: a global perspective, Steven Cavaleri, Krzystof Obloj, Wadsworth Publishing Company, 1993, s.16 28 2) Parçaların ayrı ayrı nasıl çalıştığı incelenir. 3) Daha sonra parçaları biraraya getirerek parçaların bütün içerisinde nasıl etkileştiği incelenir. İşte bu çeşit inceleme tarzına Analiz denir.69 Analitik metot dört sacayağı üzerine kuruludur:70 1) Zihni evrenin fiziksel ya da dış kısmı ile meşgul etmek. 2) Fenomenlerin parçalara ayrılması ve sonra yeniden toplanmasına vurgu yapmak. 3) Nedensel ilişkileri sayısallaştırma. 4) Her araştırıcının kesinliği son amaç olarak benimsemesi. 1.5.2 Sistem Düşüncesi Sistemci düşünme, bir bütünü görebilme disiplinidir.71 Sistemci düşünürlerin düşünme tarzı farklıdır. Sistemci düşünürlerin evreni dört sacayağı üzerine kuruludur.72 1) Organiklik: Organikliği bir kişinin anlayışının merkezine koyma felsefesi 2) Bütüncüllük: Düzeni, açıklığı, kendi kendini kontrolü, amaca yönelik olmayı, parçalar yerine bütüne odaklı olmayı gerektirir. 3) Modelleme: Sistemin davranışlarını açıklamak için gerçek fenomenlerden ilgili karakteristikleri çıkartmak, ilgili olmayanları atmak. 4) Anlama: a) hayatın, organiklik sistemi içinde, süregelen bir süreç olduğunu b) kişilerin bütünü kavramasının, parçaları anlaması ile değil, bütünü oluşturan süreçleri anlaması ile olacağını (ki bu nokta tezimiz için önemlidir. Çünkü tezde kuruluşun iş süreçlerinden oluşan bir sistem olduğu ifade edilmektedir.) c)gözlenen şeyin, gerçeğin kendisi değil, gözlemleyenin gerçeği kavramsallaştırması olduğudur. Sistemci düşünce parçaları biraraya getiren sentezci bir düşünme biçimidir. Analitik düşünme sürecinin tersine yürür. 1) Anlamaya çalışılan konunun da parçası olduğu üst sistemi belirlemek 2) Bu üst sistemin özelliklerini ve davranışlarını açıklamak 69 Fasser, -Bretner, a.g.e., s.28 70 Schoderberk et.al.,a.g.e., s.7 71 Balay, Refik- İpek, Cemallettin,- Demir, Kamile, Öğrenen Örgütler, Sandal, Ankara, 2004, s.40 72 Schoderberk et.al.,a.g.e., s.8 29 3) Açıklamaya çalışılan sistemin üst sistem içerisindeki rolünü ve fonksiyonunu belirlemek sistemci düşüncenin aşamalarıdır.73 Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, Kalite Yönetim Sistemi ele alınabilir. Eğer analitik düşünülüyorsa sistemin unsurları ayrı ayrı ele alınır. Örneğin Yönetimin Gözden Geçirmesi unsuru ne demektir? Nasıl işler? Gözden geçirmede hangi konular ele alınır vs.? Daha sonra bir başka unsur örneğin İç Tetkikler unsuru ele alınır ve onun da ne olduğu, nasıl işlediği, tetkikte nelere dikkat edilmesi gerektiği incelenir. Yani analitik düşünme parçaları böyle teker teker analiz eder. Yukarıdaki üçüncü adımla ilgili olarak da iç tetkiklerin yönetimin gözden geçirmesi unsurunun bir girdisi olduğunu ifade edilerek iki unsurun birbiri ile nasıl etkileştiği belirtilebilir. Aynı Kalite Yönetim Sistemi sistemci düşünme ile ele alınırsa; Önce bu sistemin İşletme Yönetim Sisteminin bir alt sistemi olduğunun farkına varılır. Yani pekçok amacı olan işletmenin amaçlarından biri olan “müşteri isteklerini düzenli olarak karşılayarak müşteri memnuniyetini sağlamak” amacına hizmet eden bir alt sistemdir Kalite Yönetim Sistemi. Örneğin işletmenin amaçlarından biri olan “paydaşlara değer yaratmak”, “büyümek”, “çalışanların refahının artırılması” ya da “yatırımın kârlılığı ve geri dönmesi” gibi amaçlar Kalite Yönetim Sisteminin doğrudan amacı değildir. İkinci olarak işte bu işletme üst sistemini, incelemek ve kavramak gerekir. Daha sonra da Kalite Yönetim Sisteminin bu üst sistem içindeki yeri anlaşılmalıdır. Sıra Kalite Yönetim Sisteminin İç Tetkikler unsuruna gelir. Bu unsur, sistemin ölçme boyutudur. Yani Dr. Deming’in PUKÖ döngüsündeki kontrol boyutudur. Yönetimin Gözden Geçirmesi ise sistemin önlem alma sürecinin temel taşıdır. Düzeltici ve Önleyici Faaliyetlerle birlikte sistemin önlem alma boyutudur. Bu önlem alma hem reaktif hem de proaktif olarak anlaşılmalıdır. Yani düzeltici faaliyetlerdeki gibi problem oluştuğunda bir daha oluşmayacak şekilde problemin sebebini ortadan kaldırmak veya önleyici faaliyetteki gibi problem oluşmadan tedbir almak veya proaktif yaklaşımla problem kavramına odaklanmadan inisiyatif kullanarak sistemde iyileştirici adımlar atmaktır. 73 Fasser, -Bretner, a.g.e., s.28 30 İşte analitik ve sistemci düşünmenin aynı sistemi ele alışındaki farklılıklar bunlardır. Analitik düşünme sayesinde ağaçları detaylı tanırken Afrika’da bir ormanın içerisinde tehlikede olunduğu unutulur. Sistemci düşünmede ise tehlikelerle dolu ormanda belli amaçlara hizmet eden ağaçlar olduğu bilinir. Sistemci düşünme ile analitik düşünme birbirini tamamlamalıdır. Analitik düşünme yapıya odaklanır. Parçaların nasıl çalıştığını ortaya koyar. Sistemci düşünce fonksiyona odaklanır, parçaların neden o şekilde çalıştığını ortaya koyar. Analitik düşünme bilgiyi, sistemik düşünme kavramayı sağlar. Analiz tanımlamaya, sentez açıklamaya yarar. Analiz parçaların içine doğru, sentez parçalardan dışa doğru bakar.74 1.6 Sistem Analizine Örnek - Kalite Yönetim Sistemi Herhangi bir sistemin ne olduğunu anlamak, sistemi analiz edebilmek ve bütünü kavrayabilmek o sistemin amacını gerçekleştirme yolunda birkaç saniye çalışabilmesi için neye ihtiyacı olduğunu görmek ile başlar. Yani sistemin çekirdeğini oluşturan ve o olmadığı takdirde diğer parçaların da anlamsız kalacağı çekirdeği görmek gerekir. Bu çekirdek nedir? Bunun daha rahat kavranabilmesi için günlük hayatta bir şekilde yer eden ve amacı insanları gideceği yere konforlu bir şekilde götürmek olan otomobil sistemini, iş hayatında yer eden ve amacı müşteri istek ve beklentilerini sürekli ve düzenli bir şekilde karşılayarak müşteri memnuniyetini sağlamak olan Kalite Yönetim Sistemi’ni ele almak ve yöntem netleştikten sonra bu tezin amacı olan, paydaşların ve etkilenenlerin çıkarlarını temin etmek amacındaki İşletme Yönetim Sistemini tezin son bölümünde irdeleyerek tüm işletme sisteminin unsurlarını ortaya koymak en doğru yol gibi görünmektedir. (Not: Bu bölümdeki numaralandırmalar ISO 9001:2000 standardındaki numaralandırmalardır.) Otomobil Sisteminin çekirdeği, aracın yakıtlı motoru ve tekerlekleridir. Motor tüm sistemlerin ihtiyacı olan enerjiyi temsil eder. Bir sistemde enerji yoksa sistem amacına ulaşamaz. Öyleyse tüm sistemler bir enerji ile beslenmelidir. Parçaların toplamını sistem yapan şey, parçaların nasıl birleştirildiği ve enerjilendirildiğidir.75 74 Fasser, -Bretner, a.g.e. 75 Hoyle, David, Quality System Development Handbook- A systems engineering approach, Butterworth Heinemann, 1998, s.115 31 Kalite Yönetim Sisteminin çekirdeği ise en temel Kalite Kontrol faaliyeti olan eski adıyla muayene ve deney yeni ismiyle “ürünün izlenmesi ve ölçülmesi”dir. Muayene ve deney faaliyetinin Kalite Sisteminin çekirdeği olmasının sebebi şudur. Küçük bir atelyede bir ürün üretildiği varsayılsın. Bu ürünün müşterinin istediği özellikte bir ürün olup olmadığı nasıl anlaşılır? Elbette ürün önceden belli olan kriterlere göre muayene edilerek ve gerekirse deneyden geçirilererek uygun olup olmadığı anlaşılır. Bu sistemin hizmet sektörü için de geçerli olduğu yani jenerik olduğu hatırlandığında bu muayene deney faaliyetinin daha geniş anlamı “sınama” faaliyetidir. Yani bir çıktının önceden belirlenen kriterlere uygunluğunun sınanmasıdır. Bu, deneyle de yapılabilir, gözden geçirme ile de. Kontrol Listesi yardımıyla son kontrolün yapılması ile de yapılabilir. Eğer bu kuruluş bir okul ise final sınavı ile, bir vergi dairesi ise vatandaşa işinin tamam olduğu söylenmeden dökümanlar son kez kontrol edilerek de yapılabilir. Bu çekirdekten hareketle Kalite Sisteminin temel yapısının şekille gösterimi aşağıdaki gibidir: Şekil 1 Kalite Sisteminin Çekirdeği Bu noktada şu soru akla gelmektedir. Bu çekirdek faaliyet, öznesini amacına ulaştırabilir mi? Yani otomobil için “gidilecek şehire insanların rahatını bozmadan götürür mü?”, Kalite Sistemi için “müşteriye uygun ürünleri sürekli ve düzenli bir şekilde temin ederek müşteri memnuniyetini sağlayabilir mi?”. Bu sorunun cevabı hayır olacaktır. Çünkü otomobilin motoru bir dakika sonra duracaktır. Kalite sistemi ise uygunluğunu tesbit ettiği ürünleri ne yapacağını bilemezken kontrol noktasında ürünler yığılmaya başlayacağından uygun olmayan ürünler ile uygun ürünler birbirine karışmaya başlayacaktır. Yani sistem hem bir sonraki adımı atamayacak Kontrol Noktası Ürünün Ölçülmesi ve İzlenmesi (8.2.4) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün Uygunluğu Tespit Edilmiş Ürün 32 hem de uzun vadede çalışmayacaktır. Öyleyse bu çekirdek faaliyeti başka faaliyetler, unsurlar ve yapıtaşları izlemeli ve desteklemelidir. Bu noktada işletme yönetim sisteminin çekirdek faaliyeti nedir? diye sorulduğunda cevabı “girdilerin ürüne dönüştüğü noktadaki faaliyet”tir. Doğal olarak işletmede tek bir faaliyetin yerine getirilmesiyle ürün ortaya çıkmadığından, sözkonusu olan şey faaliyetler zinciridir. Bu faaliyetler sırasında kullanılan dönüşüm unsurları yani personel, techizat, bilgi, enerji gibi unsurlar ise kaynaklardır. Bir işletmenin tümü için düşünüldüğünde tüm kuruluşun ortak faaliyetler takımı yani ortak çekirdek süreci “Amacın Gerçekleştirilmesi” sürecidir. Tabi ki kuruluş denince polis teşkilatı, vergi dairesi, askeri kurumlar gibi kâr amacı gütmeyen kuruluşlar da sözkonusu olduğu için bu jenerik tanımlamayı kullanmak uygun görülmüştür. Kâr amacı güden işletmeler için kullanılacak jenerik tanım ise “Konseptin Maksimize Edilmiş Kâra Dönüşmesi” sürecidir. Bu süreç bütün işletmeler için aynıdır ve işletmelerin çekirdek sürecidir. Yani bu süreç olmazsa diğer süreçlere de ihtiyaç yoktur. Diğer süreçlerin varlık nedenidir. Bu süreç sağlıklı çalışmazsa diğer süreçlerin sağlıklı çalışması uzun vadede işletme için fazla bir anlam ifade etmeyecektir. Peki otomobil için motor, kalite sistemi için sınama, işletme sistemi için ürünü gerçekleştiren faaliyet çekirdek faaliyetimizse diğer binlerce faaliyete neden ihtiyacımız vardır? Sistemin hiçbir unsuru diğer unsurları ile etkileşime girmeden tek başına anlam ifade edemez. Motor biraz sonra duracak, kalite sisteminde ürünler birbirine karışacak, işletme sistemi için konuşacak olursak da işletme, dönüştürdüğü ürünü satma problemi ile karşı karşıya kalacaktır. Öyleyse sistemin diğer unsurları nelerdir? 1) Her sistem enerji ile beslenmelidir. Öyleyse otomobile dolu bir benzin deposu gerekecektir, kalite sistemine ürünü muayene edebilmek için insan kaynakları, techizat, bilgi ve altyapı, işletme sistemine ise yine kalite sistemindekilerden daha geniş çapta ve dış çevre ile de etkileşim içerisinde kaynaklar gerekecektir. 2) Sistem Kontrol altında olmalıdır. Yani Gidişi izlenmeli, Sınırları dışına çıkmadan bilinen yöntemlerle müdahale edilmeli ve sınırları içine çekilmelidir. Bu, otomobilde hız göstergesi, gaz ve fren pedalı ve şoför unsurları ile sağlanır, kalite sisteminde ise “Süreçlerin İzlenmesi ve Ölçülmesi(8.2.3)” , “Ürünün İzlenmesi(8.2.4)”, “Veri Analizi(8.4)” ve “Müşteri Memnuniyeti(8.2.1)” ‘nin ölçülmesi sayesinde izlenir, Kalite sisteminin ölçme boyutu olan “İç 33 Tetkik(8.2.2)” sayesinde ölçülür, sınırları dışına çıkmadan “Uygun Olmayan Ürünün Kontrolü(8.3)”, ve “ Önleyici Faaliyet(8.5.3)” ile müdahale edilir, sınırları dışına çıkan ise “Düzeltici Faaliyet(8.5.2)” ile bir daha tekrar etmeyecek şekilde sınırları içine çekilir. ”Yönetimin Gözden Geçirmesi(5.6)” sayesinde tüm sistem izlenmekte ve kontrol altında tutulmaktadır. Problemli noktalar böylelikle sistemin bünyesinden atılmaktadır. Bu şekilde “sürekli iyileşme(8.5.1)” sağlanmaktadır. 3) Sistem yönetilmeli ve desteklenmelidir. Deming’in ifade ettiği gibi sistem kendi kendisini yönetemez. Yönetilmelidir. Tıpkı otomobilin kendi kendisini süremeyeceği gibi. Ya da işletmelerin, stratejilerini ve hedeflerini kendi kendisine koyamayacağı gibi. Sistemi kendi haline bırakmak başarıyı şansa bırakmak ile aynıdır. Kalite sistemi de bir sistem olduğuna göre yönetilmelidir. Çalışan yol ayrımına gelip de seçim yapmak zorunda kaldığında doğru seçimi sağlayacak kuralları bilmesi gerekir. Yani politikaları(5.3). Yani sistemin ilkelerini. Bu politikalara uygun davranılacağından emin olmalıdır. Yani taahhütleri(5.1) bilmelidir. Kendisinden ne beklendiğini bilmelidir. Yani hedefleri(5.4.1). Ki bu hedefler sistemin kontrolünün kriterleri olacaktır. Stratejiler, politikalar, taahhütler, hedefler müşterinin beklentileriyle örtüşmeli hatta o beklentilerden kaynaklanmalıdır. Yani müşteri odaklı olmalıdır(5.2). Bir işin ortada kalmaması için sorumlulukların bilinmesi ve işlerin düzenli yürümesi için yetkinin tanımlanmış olması gereklidir(5.5.1). Bilgiler paylaşılmalı, gidişat izlenmeli ve etkilenenlere duyurulmalıdır. Yani kurum içi iletişim sağlanmalıdır(5.5.2). Tabi ki bu aracın bir de şöforü olması lazımdır. Bu kişi liderdir. Yani yönetimi temsil eden kişi, yönetim temsilcisidir(5.5.2). Sisteme dair bu üç temel ile çatı kuruldu. Tekrar başa dönüp çekirdek faaliyete ve ürünün başına gidildi. Ürünün uygunluğu sınayarak tesbit edildi. Peki bu “uygundur” kararını verdiren şey neydi?: Ölçüm cihazları. Ya o cihazlar yanlış gösteriyorsa? Dolayısıyla, jenerik ifadeyle, kuruluşta “uygundur” bilgisini üreten kaynağın doğruluğundan da emin olunması gerekir. Bunun şu anda en geçerli yöntemi cihazları kalibre ettirmek, kontrol altında tutmak ve bakımlarını sağlamaktır. Yani cihazların hatası bilinmeli ve bu hatayı düşerek cihaz okunmalı yani doğru ölçüm gerçekleştirilmelidir. Bakımını sağlayarak da çihazın hep kalibre edildiği gibi kalması sağlanır. Tezin konusu olmadığı için bu konunun detaylarına girilmeyecektir. Cihaz doğru gösteriyor. Şimdi bir kararın doğruluğunu başka ne 34 etkiler? Tabi ki karar almada ve iş yapmada kullanılan bilginin de doğru olması gerekir. Öyleyse akla şu soru gelmelidir. Kullanılan bilgilerin doğruluğundan emin olmayı sağlayacak mekanizma nedir? Bu mekanizma “Döküman ve Veri Kontrolü” ya da jenerik tabiriyle “Bilgi Kontrolü” unsurudur. Çekirdek faaaliyet olan sınama faaliyetinin doğru çıktılar üretebilmesi için hem kullanılan cihazın doğru bilgiler üretmesi(7.6) hem de kullanılan bilginin doğru bilgi olması gereklidir(4..2.3 ve 4.2.4). Bu yeni unsurlarla birlikte sistemimizin şematik gösterimine bakıldığında şu görülür: Şekil 2 Kalite Sisteminin Gelişmekte olan hali-1 Sistem en temel haliyle görüldükten sonra sorun şudur: “Uygunluğu henüz bilinmeyen ürünler” “uygunluğu tesbit edilmiş ürün”lerden nasıl ayrılacaktır? Ya da “Uygunluğu tespit edilmiş ürünler” “uygun olmadığı tesbit edilmiş ürünler”den nasıl ayrılacaktır? Yani bu ürünler birbirine karışırsa müşteriye uygunluğu henüz tesbit edilmemiş ya da uygun olmayan ürünler gidebilecek ve sistemin amacı olan “müşteriye istediği –uygun- ürünleri sağlamak” amacına ulaşılamayacaktır. Öyleyse sistemin bir diğer unsuruna ihtiyaç vardır: Eski adıyla “Muayene ve Deney Durumu” yeni adıyla “Belirleme(7.5.3). Üretilen ürünlerden uygun olanlar örneğin yeşil OK etiketi ile “uygun”, uygun olmayanlar da kırmızı RED etiketi ile “Uygun değil” şeklinde tanımlandı. Bir ürünü uygun üretmiş olmak yeterli mi? Problemli ürünlerle karıştırmadan ürünün uygunluğunu müşteriye ulaşana kadar korumak gerekir. İşletmenin karşısına iki yol çıkar: Birincisi uygunluğunu tesbit edip tanımlanan ürünleri mülkiyeti müşteriye geçene kadar sağ salim teslim etmek yani eski adıyla Kontrol Noktası Ürünün Ölçülmesi ve İzlenmesi (8.2.4) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün Uygunluğu Tespit Edilmiş Ürün Techizatın doğruluğu (7.6) Bilginin doğruluğu (4.2.3) 35 “Taşıma, Depolama, Muhafaza, Ambalajlama ve Sevkiyat” yeni adıyla “Ürünün Korunması(7.5.5) unsuru ile uygun ürünün uygunluğunu müşteriye ulaşana kadar korumak. İkincisi “Uygun değildir” diye tanımlanan ürünleri diğer ürünlerle karıştırmadan bir an evvel gereğini yapmak. Yani tamir edilecekse etmek, yeniden sınıflandırılacaksa sınıflandırmak ya da hurdaya atılacaksa atmak. Bu unsura “Uygun olmayan ürünün kontrolü”(8.3) denmektedir. Bu noktada şu belirtilmelidir ki sistem analizinin en can alıcı sorusu: “Eğer bu parça-öğe çalışmazsa veya hatalı çalışırsa ne gibi sorunlar yaşanır?” sorusudur. Bu aynı zamanda her parçanın sistemdeki görevini anlamaya ve her şart altında sistemin vereceği tepkileri tahmin edebilmeye yarar. Örneğin sistemin unsurlarından ”Bilgi kontrolü (4.2.3)” unsurunda problem olduğunda iş yaparken ve karar vermede kullanılan bilgiler hatalı olacağından o bilgiye dayanarak üretilen sonuç da hatalı olacak ve sistem nihai amacının aksine müşteriye hatalı ürünler teslim edecektir. Sistemin son durumuna bakıldığında şu görülür: Şekil 3 Kalite Sisteminin Gelişmekte olan hali-2 Bu unsurların uygulanması ile ürün sağ salim müşteriye ulaştırılmıştır. Ancak müşteri üründen istediği performansı nasıl elde edecektir. Tabiki satış sonrası destek hizmeti alarak üründen maksimum performansı elde edecektir. Performansı düştüğünde bakım, bozulduğunda tamir hizmeti alarak, müşteri kafasına takılan bir konu olduğunda işletmeye kolaylıkla ulaşıp ihtiyacı olan bilgiyi zamanında temin ederek, kullanım kılavuzları ve servis personelinin destek hizmeti sayesinde ürünü nasıl kullanacağını bilerek memnun kalacaktır. Yani ürünün mülkiyeti müşteriye Kontrol Noktası Ürünün Ölçülmesi ve İzlenmesi (8.2.4) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün Uygunluğu Tespit Edilmiş Ürün Techizatın doğruluğu (7.6) Bilginin doğruluğu (4.2.3) Uygun olmayan Ürünün Kontrolü (8.3) Mülkiyeti Müşteriye Geçene Kadar Uygunluğunu Korumak (7.5.5) 36 geçtikten sonra başlayıp ürün kullanım ömrü boyunca devam eden desteği aldığı zaman müşteri memnun olacak ve sistemin nihai amacına ulaşılmış olacaktır. Yani eski tabiriyle “Servis” yeni adıyla “teslimat sonrası faaliyetlerin uygulanması”(7.5.1.f) unsuru sayesinde satılan üründen müşterinin memnun kalması sağlanır. Şekil 4 Kalite Sisteminin Gelişmekte olan hali-3 Buraya kadar ürünün oluştuğu andan müşterinin kullanımına kadar olan aşamalar ve bu aşamalardaki sistemin unsurları incelendi. Şimdi siparişten ürünün oluştuğu ana kadar geçen aşamalar ve bununla ilgili sistem unsurları irdelenecektir. Sistem işleyişine siparişe esas olan teklifin istenmesiyle, yani müşterinin işletmeyle irtibata geçtiği anla başlar. Buna bazı yazarlar durgun sistemi harekete geçirdiği için “jeton” demişlerdir.76 Jeton firmadan içeri girer ve hat açılır, sistem işlemeye, yürümeye başlar. İşletmeyi duyan müşteri telefon açıp işletmeden ürünle ilgili bilgiler istemektedir. Sistem bir tek teklif-sipariş üzerinden işlemeye başlamıştır. Burada işletmenin yapması gereken müşterisine ürünü ve kendisi ile 76 Yu, Bin- Harding ,Harding, Jennifer Anne- Popplewell, Keith, “ Supporting enterprise design through multiple views”, International Journal of Agile Management Systems, 2/1, 2000, s.71-82 Kontrol Noktası Ürünün Ölçülmesi ve İzlenmesi (8.2.4) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün Uygunluğu Tespit Edilmiş Ürün Techizatın doğruluğu (7.6) Bilginin doğruluğu (4.2.3) Uygun olmayan Ürünün Kontrolü (8.3) Mülkiyeti Müşteriye Geçene Kadar Uygunluğunu Korumak (7.5.5) Teslimat sonrası hizmet (7.5.1.f) 37 ilgili doğru bilgiler aktarıp müşterinin de doğru bilgiler sunduğundan emin olmaktır. Örneğin lokantaya gelen bir müşteri pide sipariş ettiğinde acılı mı acısız mı, kuşbaşılı mı kıymalı mı yoksa karışık pide mi olduğunu, pide ile birlikte ne içeceğini, dolaptan soğuk olarak mı istediğini yani müşteri isteklerinin ne olduğunu netleştirmesi gerekir. Bu, sistemin birinci sac ayağıdır ve diğer bütün unsurların dayandığı noktadır. Bu aşamada bir hata veya müşteri isteklerini tesbit etmede bir eksiklik olursa sistemin diğer unsurları ne kadar sağlıklı çalışırsa çalışsın, ürün müşterinin istediği ürün olmayacak ve müşteri memnun kalmayacaktır. Tabi ki müşteri tekrar işletmemize gelmeyecektir. Bu unsura eski adıyla “Sözleşmenin Gözden Geçirilmesi” yeni adıyla “Müşteri ile İlişkili Prosesler(7.2)” denmektedir. Bu unsurun ikinci sacayağı ise, “müşterinin ne istediğini tam olarak anladık mı?” sorusudur. Bu unsurun üçüncü sacayağı ise, “müşterinin bu isteklerini karşılayacak yeterlilikte miyiz?” sorusudur. Bu yeterlilikten emin olmadan hiçbir siparişi kabul etmemek ve müşteriyle sözleşme yapmamak sistemin temel kuralıdır. Bu sacayaklarının detaylarına ve pratikte nasıl uygulandığına tezin konusu olmadığı için burada girilmeyecektir. Müşteri siparişi geçtikten sonra birbiri ile geçişik iki unsur devreye girer. Bunlar “Ürün Gerçekleştirmenin Planlanması(7.1)” ve “Tasarım ve Geliştirme(7.3)” unsurlarıdır. Eğer seri üretim yapmıyor da bir siparişe has olarak üretim yapması gerekiyorsa sistemi o siparişin şartlarına has olarak düzenlemeli, o ürünle ilgili kalite hedefleri, kaynaklar, doğrulama faaliyetleri ve kabul kriterleri ve kayıtlar önceden belirlenerek oluşturulmalı veya temin edilmelidir. Tabi ki bunları yapabilmek için önce ürünün nasıl bir ürün olacağının tesbit edilmesi gerekir. Yani ürünü tasarlamak ve tasarım çıktılarına bağlı olarak da ürünle ilgili planlamayı yapmak gereklidir. Tasarım faaliyeti de sistemin unsurudur, çünkü diğer unsurlar ne kadar sağlıklı çalışırsa çalışsın eğer müşteri istek ve beklentileri ürüne doğru bir şekilde yansıtılamıyorsa ürün, sistemin nihai amacı olan müşteri memnuniyetini sağlayamayacaktır. Örneğin beyaz tahta kalemi üreten bir firmanın ne kadar üstün teknolojisi, ne kadar başarılı satış personeli olursa olsun eğer tasarımcıları kalemi gereğinden büyük çapta tasarlarsa kalem bir müddet sonra yazanın elini yoracak ve o kişi bir daha o kalemden satın almayacaktır. Sistemin diğer tüm unsurları sağlıklı çalışsa bile müşteri memnun olmayacaktır. Görüldüğü gibi sistem öyle bir yapıdır ki örneğin kalite sistemindeki gibi üçyüz unsurundan sadece birinde problem olsa bile sistem çökmekte yani nihai amacına ulaşamamaktadır. Bu otomobil örneğinde de 38 böyledir. Düşünün toplam 400 parçadan oluşan son model bir binek aracınız var. Fakat bu aracın sadece termostatı bozuk. Başınıza ne geleceğini tahmin edebilirsiniz. Termostatın bozuk olmasından dolayı soğutma suyu sıcaklığı belli bir derecenin üzerine çıktığında vantilatör çalışmaya başlayamayacak ve soğutma suyu motorun sıcaklığı ile ısınmaya devam edecektir. Motor soğuyamadığı için piston ve silindir gömleği daha fazla ısınacak ve eğer önünüzdeki motor suyu sıcaklığı göstergesinden fark etmezseniz, ya soğutma su deposunun kapağı fırlayıp kaynar su etrafa saçılacak ya da motor büyük zarar görecektir. Sistem amacına ulaşamayacak ve gidilecek yere vaktinde varılamayacaktır. 400 parçadan ikincisi olan gösterge de çalışmazsa motor iflas edebilecektir. Tekrar kalite sistemi örneğine dönülürse, sipariş doğru alındı. İşletme siparişi üretebilecek yeterlilikte. Sistem ve ürün gerçekleştirme planlandı. Ürün doğru bir şekilde tasarlandı. Bundan sonra girdiler daima aynı kalitede olacak ki üretim sürecinin çıktıları da daima aynı kalitede olsun. Bu yüzden tasarımcıların belirlediği girdiler, tasarım aşamasında belirlenen özelliklere uygun olarak tedarikçilerden temin edilmelidir. Bu unsura da Satınalma(7.4) denmektedir. Peki “Satınalma”da girdilerin kalitesini garanti altına alacak yapıtaşları nelerdir. Bu unsurun birinci yapıtaşı tedarikçilere ne istenildiği tam olarak anlatılmasıdır. Yani “Satınalma Bilgisi(7.4.2)”. Tıpkı sözleşmenin gözden geçirilmesinde müşterinin ne istediğini tam olarak anlamak gerektiği gibi şimdi de tedarikçilere spesifikasyonlar tam olarak aktarılmalıdır. İkinci yapıtaşı ise tedarikçilerin bu spesifikasyonlara uygun ürünü sürekli ve düzenli bir şekilde temin edeceğinden emin olacak mekanizmadır. İşletmeye sürekli aynı kalitede girdi temin eden yeterliliğini ispatlamış tedarikçilerle çalışmaktır. Bu sürecin adı “Tedarikçi Değerlendirme(7.4.1)” dir. Önceden belirlenen kriterlere uygun ürünler girdi deposundan alınarak üretim sürecine verilecektir. Bu noktadan itibaren artık mantık şudur. Sürecin sürekli aynı kalitede çıktıyı üretebilmesi için kontrol altında tutulması gerekir. Buna eski adıyla “Proses Kontrol” yeni adıyla “ Üretim ve Hizmet Sağlamanın Kontrolü(7.5.1)” denmektedir. Peki bir faaliyetin sürekli aynı kalitede çıktı üretebilmesi için hangi faktörler sözkonusudur: • Eğer bir faaliyet sürekli olarak aynı prosedüre göre yürütülürse faaliyetin çıktıları kaliteli ve birbirinin aynı olur. • Eğer bir faaliyeti yetkin, tecrübeli ve aynı özellikte personel yürütürse faaliyetin çıktıları kaliteli ve birbirinin aynı olur. 39 • Eğer bir faaliyeti yürütmek için yeterliliğini ispatlamış techizat kullanılırsa faaliyetin çıktıları kaliteli ve birbirinin aynı olur. • Eğer bir faaliyeti yürütürken ürünün ve sürecin kriterlerini yeterli olarak tanımlayan bilgiler kullanılırsa faaliyetin çıktıları kaliteli ve birbirinin aynı olur. • Eğer bir faaliyetin takibi izleme ve kontrol mekanizmaları ile sağlanırsa faaliyetin çıktıları sınırları içinde olur. • Eğer bir faaliyet uygun çevre ve çalışma ortamında yürütülürse faaliyetin çıktıları sınırları içinde olur. Bir siparişten memnun müşteriye kadar geçen süreç ortaya konuldu ve sistemin omurgasını oluşturan unsurlar belirtildi. Bu şekilde kontrol noktasından sonraki unsurlar ile önceki unsurlar birleştirildi. Bu yeni yapıyı şekille gösterebilmek için kontrol noktasına kadar olan kısım da gösterilecektir. Bu iki resim birleştirilerek işletme kalite sisteminin omurgası görülecektir. SİPARİŞ (MÜŞTERİ): Ürün Gerçekleştirmenin Planlanması (7.1) Müşteri ile ilişkiler (7.2) Tasarım ve Geliştirme (7.3) Satınalma (7.4) Üretim ve Hizmet Sağlamanın Kontrolü (7.5) GİRDİLER ÇIKTIMIZ (ÜRÜNÜMÜZ) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün İçin KONTROL NOKTASI 40 Şekil 5 Kalite Sisteminin Omurgası Sistem ürün gerçekleştirme süreci bazında ele alınarak yukarıda belirtilen unsurların sistem içindeki yeri ve fonksiyonu açıklandı. Bu ürün gerçekleştirme süreci içerisinde yer alan ve tezin yazarına göre ikincil öneme sahip unsurlar ise şunlardır: Tanımlama, izlenebilirlik ve müşteri mülkiyeti. Tanımlama bir nesnenin ne olduğunu, özelliklerini, modelini, tipini vb. ifade eder. Eğer tanımlama olmazsa su ile asit birbirine karışır. Asiti içme riskini ortadan kaldıran unsur tanımlama unsurudur. Tanımlama, sistem içinde kullanılan herşeyin doğru şey olmasını garanti eder. İzlenebilirlik hem nihai üründen geriye doğru hem de girdilerden çıktıya doğru her aşamada ürünün başından geçenleri yani ürünün geçmişini bilip, bir Kontrol Noktası Ürünün Ölçülmesi ve İzlenmesi (8.2.4) Uygunluğu Henüz Bilinmeyen Ürün Uygunluğu Tespit Edilmiş Ürün Techizatın doğruluğu (7.6) Bilginin doğruluğu (4.2.3) Uygun olmayan Ürünün Kontrolü (8.3) Mülkiyeti Müşteriye Geçene Kadar Uygunluğunu Korumak (7.5.5) Teslimat sonrası hizmet (7.5.1.f) MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ Düzeltici Faaliyet (8.5.2) Yönetimin Gözden Geçirmesi (5.6) Kaynak Yönetimi (6) 41 problem veya müşteri şikayeti ile karşılaştığımızda problemin kaynağını tesbit edebilmeyi sağlayan mekanizmadır. Örneğin her aracın bir seri numarası vardır. Araçla ilgili bir şikayet olduğunda üretici firma bu problemin kaynağına seri numarasından takip yaparak ulaşır. Problemin kaynağı o vardiyada stajer öğrenciye montaj yaptırılması mıdır, yoksa o vardiyada kullanılan ölçüm cihazının ayarının olmaması mıdır, ya da o vardiyada kullanılan kaynak elektrotlarının kara listedeki tedarikçiden alınmış olması yani girdinin spesifikasyonlarına uygun olmaması mıdır? bu tesbit edilir. Müşteri mülkiyeti kavramı da bence girdi kontrolü, ürünün muhafazası veya ürün gerçekleştirmenin kontrolü unsurları içinde değerlendirilebilecek bir unsurdur. Yani ISO 9001 standardında ayrıca bir unsurmuş gibi ele alınması kanımca yanlıştır. Müşteri mülkiyeti kavramı müşterinin temin ettiği ve gerek üretimde gerekse o üründe kullanılacak ve mülkiyeti müşteriye ait olan, dolayısıyla da korunması, muhafaza edilmesi ve başına bir iş geldiğinde müşterinin haberdar edilmesi gereken girdilerdir. Bu şekilde müşteri ile kontak kurulduğu anda başlamak üzere siparişin nakite çevrilmesi sürecinin ISO 9001 standardı çerçevesinde hangi unsurlardan oluştuğu belirtilmiş oldu. Analiz çalışmasına başlarken sistemin çatısını oluşturan unsurlar üçe ayrılarak sıralanmıştı. İşte bu unsurlar siparişin nakte çevrilmesi sürecinin ihtiyacı olan kaynakları temin eder, politikaları ifade eder, hedef koyar, sistemi ölçer ve sürekli iyileşmeyi sağlar. Yani tüm siparişler için ortaktır ve tüm siparişlere ve işletmenin tüm bölümlerine ve fonksiyonlarına nüfüz eder. Mesela tasarım sadece tasarım sürecini ilgilendirirken düzeltici faaliyet tüm sistemle alakalıdır. Sistemdeki herhangi bir problemli noktayı ele alır ve bir daha oluşmayacak şekilde problemi yok eder. Kalite Politikası da tüm sisteme nufüz eder, çalışanların tamamı bu politikalara göre hareket eder . Bu şekilde Kalite sisteminin unsurları ana hatlarıyla ortaya konuldu. Tezimiz sistem analizi üzerine olmadığından bu unsurların detaylarına burada girilmeyecektir. 1.7 İşletmelerde Sistem Yaklaşımı ve Teknik Spesifikasyonumuz Sistem kavramı üzerinde durulurken sistemin öncelikle bir amacı (purpose) olan yapı olduğu belirtilmişti. Tezin son bölümünde ortaya konulacak olan teknik spesifikasyonun da amacı işletmelerin yönetim sistemlerinin temel dökümanı olacak 42 bir standard taslağını ortaya koyarak işletmeleri amaçlarına ulaştıracak bir yönetim sisteminin ilk adımını atmaktır. Sistemin birbiriyle ilintili ve etkileşimli unusurlardan(elements) oluştuğu belirtilmişti. Bu tezde ortaya konan yönetim sistemi spesifikasyonunun temel unsurları iş süreçleridir. Yani yukarıdan-aşağıya yaklaşımın benimsenmesi nedeniyle işletme yönetim sistemi, parçaları iş süreçleri olan ve bu iş süreçlerine ait unsurların (sistemin unsurlarının) birbiri ile ilintili ve etkileşimli olarak çalıştığı bir yapı olarak görülmektedir. Her sistemin tasarımlanması gerektiği belirtilmişti. İşletme yönetim sistemi spesifikasyonu da bir işletmenin iş süreçleri tabanlı olarak nasıl görüldüğünün modelini ortaya koymakla başlayıp sistemin her bir unsururun teker teker ilgili sürecinde belirtilmesi ve birbirleri ile, çapraz madde numaraları vererek, ilintilenmesi sonucu tasarlanmıştır. Sistemi parçaların oluşturduğu bilindiğine göre iş sistemi de parçaları pazarlama, üretim, finansman, kaynak yönetimi ve iş yönetimi olan ve bu parçaların, amacını sürekli ve düzenli gerçekleştiren bir sistem olarak çalışabilmesi için kontrol edilmesi ve sürekli iyileştirilmesi gereken bir yapı olarak görülebilir. Bu parçaların işletmenin amaçlarını gerçekleştirmek için bir arada nasıl bulunduğu ve etkileştiği modelin şematik gösteriminde ifade edilmiş olup, teknik spesifikasyonda ise jenerik unsurları ile birlikte verilmiştir. Schoderberk v.d.’nin tüm sistemler için ortak karakteristikler olarak belirttiği ve tezin önceki kısımlarında açıklamasını yaptığımız karakteristikleri ele alarak teknik spesifikasyonumuzun bu karakteristikleri nasıl karşıladığını belirtmek, sistem teorisi ile teknik spesifikasyonumuz arasındaki bağlantıyı kurmada faydalı olacaktır. - Parçaların Birbiriyle Bağlantısı ve Etkisi: Teknik spesifikasyonda işletme bir iş süreçleri sistemi olarak görülmektedir. Her bir iş süreci o sürecin amacına hizmet eden unsurlardan oluşmaktadır. Bu unsurlar teknik spesifikasyonda jenerik olarak yani imalat veya hizmet işletmelerinin hepsi için geçerli kuralları ifade etmektedir. Bunlar gerekler şeklinde ifade edilmiştir. Böylelikle işletme neyi yapacağını ve neden kaçınacağını net olarak bilmektedir. - Bütüncül Yaklaşım: İşletme sistemine analitik olarak, yani unsurların ne olduğundan hareketle yaklaşılmamış öncelikle iş süreçlerinin neler olduğu belirlenmiştir. Yani analitik yaklaşımın metodu olan aşağıdan-yukarıya 43 değil sistem yaklaşımının metodu olan yukarıdan-aşağıya yaklaşımı benimsenmiştir. Unsurlar, örneğin, ISO 9001 standardının 1994 versiyonunda 4.1 den 4.20 ye kadar sıraladığı gibi sıralanmamış, ISO 9001’in 2000 versiyonunda olduğu gibi sistemci yaklaşım ile öncelikle süreçler bazında yapılandırılmıştır. Yani önce bütün görülmüş, amaçlar bilinmiş sonra bütünü oluşturan unsurlar tespit edilmiştir. Sisteme ait tüm unsurların verilmesine gayret gösterilmiştir. - Amaca Yönelik Olma: Bu tezin adından da anlaşılacağı gibi teknik spesifikasyonun tasarlanmasının hareket noktası işletmeleri amaçlarına ulaştıracak bir araç ortaya koymak olmuştur. Yani bu tezin ürününün amacı önceden bellidir. Tüm unsurlar ilgili süreçlerde belirlenirken bu temel amaç hep göz önünde bulundurulmuştur. Bir unsurun gerekli olup olmadığı, çok fazla detay olup olmadığı hep bu amaç göz önünde bulundurularak sorgulanmıştır. - Girdiler ve Çıktılar: Tezin model şeklinden de görülebileceği gibi işletme yönetim sistemi, girdi olarak “ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentilerini” alıp bunları yönetim sistemi sayesinde “ilgili tarafların karşılanmış ihtiyaçları ve beklentileri” haline dönüştürmektedir. Yani işletme yönetim sistemi, müşteri ihtiyaçlarını müşteri tatminine, paydaşların beklentilerini maksimize edilmiş kâra ve büyüyen işletmeye, çalışanların beklentilerini karşılanmış beklentilere dönüştüren bir yapıdır. - Dönüştürme Süreci: İşletme Yönetim Sistemi omurgasında “Amacın Gerçekleştirilmesi Süreci” olan ve birbirine zincirin halkaları gibi ve sırayla bağlı bir iş süreçleri sistemidir. İşte bu “Amacın Gerçekleştirilmesi Süreci” müşteri, paydaş, çalışan vb. fayda sahipleri ile ilgili yukarıda sayılan girdileri yine yukarıda sayılan çıktılara dönüştürür. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu kaynakları “Kaynakların Yönetimi Süreci”nden, işin yürütülebilmesi için ihtiyaç duyduğu politikalar, stratejiler, kültür, iletişim, iş planları, vizyon, misyon, hedefler gibi yönetimsel unsurları da “İş Yönetimi Süreci”nden temin eder. Tabi ki her sistemin uzun süre ve istenen performansta çalışabilmesi için “Kontrol” edilmesi ve “Sürekli İyileştirilmesi” gerekir. 44 - Entropi: Her sistem kendi haline bırakıldığnda entropi dediğimiz aşınmaya, yıpranmaya ve nihayetinde yok olmaya mahkumdur. Bunu önlemenin yolu negatif entropi dediğimiz sistemin dışarıdan enerji ile beslenmesidir. Bu negatif entropiye, eğitim faaliyetleri, dış çevre ile etkileşimler (örneğin benchmarking, focus grup, müşteri görüşmeleri), kaynakların yenilenmesi gibi enerji katıcı faaliyetler sebeb olur. Sistem kendi haline bırakılırsa enerjisi tükenir ve nihayetinde ölür. İşletme Yönetim Sistemi teknik spesifikasyonumuz bu nedenle “İyileştirme” adında temel bir süreç tanımlamıştır. İşletme Yönetim Sistemi negatif entropiye bu temel sürecin uygulanması ile ulaşmaktadır. - Kontrol ve Düzenleme: Her sistem performansının sürekli istenen düzeyde kalmasını sağlamak için kontrol edilmeli ve eğer sistem istenen sınırla