T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI MEHMED EMÎN EL-ÜSKÜDÂRÎ’NİN “NADRATÜ’L-ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİNİN TAHKÎKİ (DOKTORA TEZİ) ÖMER TÜRKMEN BURSA - 2017 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI MEHMED EMÎN EL-ÜSKÜDÂRÎ’NİN “NADRATÜ’L- ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİNİN TAHKÎKİ (DOKTORA TEZİ) Ömer TÜRKMEN Danışman: Prof. Dr. Ali KAYA BURSA - 2017 v ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Ömer Türkmen Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Bilim Dalı : İslam Hukuku Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : ivx + 640 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 20... Tez Danışmanı : Prof. Dr. Ali Kaya MEHMED EMÎN EL-ÜSKÜDÂRÎ’NİN “NADRATÜ’L-ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİNİN TAHKÎKİ Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin hayatını ve Türkiye kütüphanelerinde yazma halde bulunan Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserini konu edinen bu çalışma bir giriş, iki bölüm ve tahkîkli metin kısımlarından oluşmaktadır. Girişte, tezimizin amacını ve kapsamını anlattık. Birinci bölümde şerhi yapılan eserin asıl metni olan Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh eserinin müellifi Ebu’l- Berekât’ın, yaşadığı dönemi ve hayatını genel bir çerçeveyle ele aldık ve Ebu’l- Berekât’ın eserini incelemeye çalıştık. İkinci bölümde Kayserizâde Mehmed Emîn el-Üsküdârî’yi tanıtmayı amaçlayarak, hayatını bütün yönleriyle ele aldık. Ardından çalışmamıza konu olan eseri ve tahkîk esnasında bağlı kaldığımız nüshaları tanıtmaya çalıştık ve tahkîk esnasında uygulamış olduğumuz metodu açıkladık. Tahkîkli metin kısmında ise eserin üç farklı nüshasını karşılaştırarak edisyon kritiğinin hakkını vermeye çalıştık. Anahtar Sözcükler: Mehmed Emîn el-Üsküdârî, Nadratü’l-Enzâr Fî Şerhi’l-Menâr, İslam Hukuku, Usûlü’l-Fıkh vi ABSTRACT Name and Surname : Ömer Türkmen University : Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Temel İslam Bilimleri Branch : İslam Hukuku Degree Awarded : PhD Page Number : ivx + 640 Degree Date : …. / …. / 20... Supervisor : Prof. Dr. Ali Kaya CRITICAL EDITION OF NADHRAT AL ANZAR FI ŞARH AL MANAR This study on the life of Mehmed Amin Al Uskudari and his work “Nadhrat al Anzar fi Sharh al Manar” consists of introduction and two main chapters: The introduction gives purpose, scope and significance of the study. The first chapter gives information about life of Nasafi -the writer of “Manar al Anvar fi Usul al Fıkh”- and describes the political, social, scientific and religious events and developments of the period when Nasafi lived in and end of chapter studied work of Nasafi. The second chapter describes all details of Uskudari’s life, introduces personality, teachers, students, books of him and political, social, scientific events and developments in the period when he lived in. And in this chapter introduces book and book’s copies of Uskudari and analyzed Nadrath al Anzar fi Sharh al Manar in different aspects and recounted the method i had applied. In the chapter of the text constructed a correct text of the book by following the rules of edition criticism. Keywords: Mehmed Amin Al Uskudari, Nadrath al Anzar fi Sharh al Manar, Manar al Anvar fi Usul al Fıkh, Nasafi vii ÖNSÖZ Tezimiz; Kayserizâde diye tanınan Mehmed Emîn el-Üsküdârî el-Hanefî’ye ait olan Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserin tahkîk ve tahlîl çalışmasıdır. Eser, Hanefî usûlünün konu ve bablarının tümünü kapsayan, fıkıh usûlü alanında Hanefîyye (Fukaha) Metodu ile yazılmış güçlü bir şerhtir. Mehmed Emîn el-Üsküdârî eserinde çoğunlukla, şerh ibareleri ve metnin içiçe olduğu, şârihin ve müellifin sözlerinin tek bir ağızdan çıkmışçasına birbirinden ayırt edilemediği, şerh-i memzûc dediğimiz metodu kullanmıştır. Birinci bölümde; Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh müellifi Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn en-Nesefî’nin, yaşadığı dönem ve hayatı genel bir çerçevede verilmeye çalışılarak; ismi, nesebi, künyesi, hocaları ve talebeleri, ilmî eserleri ve vefatı ele alınmıştır. Ayrıca üzerine çeşitli çalışmalar yapılmış olan Menâru’l-Envâr fî Usûli’l- Fıkıh adlı eseri incelemek maksadı ile öncelikle eser hakkındaki genel bilgiler verildikten sonra müellifine aidiyeti kanıtlanmaya çalışılmıştır. Ardından müellifin telif esnasındaki metodu ve yararlandığı kaynaklar zikredilmiştir. Eserin bilimsel değeri ve eser üzerinde yapılmış çeşitli çalışmalar da anlatılarak bu bölüm tamamlanmıştır. İkinci bölümde; tahkîk çalışmamızın konusunu teşkil eden Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserin müellifinin yaşadığı dönemdeki siyasî ve ilmî duruma genel bir bakış, hayatı, ilmî şahsiyeti, ilmî eserleri ve vefatı ile el-Üsküdârî tanıtılmaktadır. Ardından Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eser, ilk bölümde tahlîl edilen Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh ile aynı usûlde incelenmiştir. İlaveten eseri tahkîk esnasında bağlı kaldığımız nüshaların vasıfları ve tahkîk esnasında uygulamış olduğumuz metot da bölümün sonuna eklenmiştir. Çalışmamız, niteliklerini ayrı ayrı incelediğimiz üç nüshadan tahkîk olunmuştur. Tahkîk kısmı ise tahkîk edilen eserden ibarettir. viii Eserin kendisinin fayda verdiği gibi yapmış olduğumuz bu tahkîk çalışmasının da faydalı olması Allah’tan niyazımızdır. Muhakkak ki O cömert ve kerem sahibidir. Salat ve selam Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)’e, onun âl ve ashabının üzerine olsun. Nihayet tez danışmanım Prof. Dr. Ali Kaya başta olmak üzere katkısı bulunan herkese kalbî teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. ix İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... ii YEMİN METNİ ............................................................................................................. iii YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ............................ iv ÖZET ................................................................................................................................ v ABSTRACT .................................................................................................................... vi ÖNSÖZ ........................................................................................................................... vii İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. ix KISALTMALAR ......................................................................................................... xiii GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 I. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI .............................................................. 1 II. ARAŞTIRMA PLANI ............................................................................................... 5 BİRİNCİ BÖLÜM NESEFÎ’NİN HAYATI, YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ VE“MENÂRU’L-ENVÂR FÎ USÛLİ’L-FIKIH” ADLI ESERİNİN TAHLÎLİ I. NESEFÎ’NİN YAŞADIĞI ÇEVRE VE SİYASÎ ORTAM ....................................... 7 II. HAYATI ...................................................................................................................... 8 A. DOĞUMU, İSMİ, KÜNYESİ VE NESEBİ ............................................................ 8 B. NESEFÎ VEYA NAHŞEBÎ KÜNYESİYLE ANILAN DİĞER ÂLİMLER ........... 8 C. İLMÎ ŞAHSİYETİ .................................................................................................. 10 D. HOCALARI ........................................................................................................... 11 1. Şemsü’l-Eimme Muhammed b. Abdüssettâr el-Kerderî ...................................... 11  2. Bedreddîn Hâherzâde el-Kerderî ......................................................................... 12  3. Hamîdüddîn ed-Darîr ........................................................................................... 12  E. TALEBELERİ ........................................................................................................ 13 x 1. Muzafferuddîn İbnu’s-Sââtî ................................................................................. 13  2. Hüsâmeddîn Hüseyin b. Ali es-Siğnâkî ............................................................... 13  III. VEFATI ................................................................................................................... 14 IV. ESERLERİ .............................................................................................................. 14 A. FIKIH USULÜ ALANINDAKİ ESERLERİ ......................................................... 14 1. Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh........................................................................... 14  2. Keşfü’l-Esrâr fî Şerhi Menâri’l-Envâr ................................................................. 15  3. el-Müntehab fî Usûli’l-Mezheb ........................................................................... 15  B. FURÛ-İ FIKIH ALANINDAKİ ESERLERİ ......................................................... 15 1. el-Vâfî .................................................................................................................. 15  2. el-Kâfî fî Şerhi’l-Vâfî ........................................................................................... 16  3. Kenzü’d-Dekâik fî Furû-i Fıkhı’l-Hanefî ............................................................ 16  4. el-Musaffâ fî Şerhi’l-Manzûme ........................................................................... 16  5. el-Mustesfâ fî Şerhi’l-Fıkhı’n-Nâfi‘..................................................................... 17  6. el-Mustevfâ fi’l-Furû’ .......................................................................................... 17  7. Şerhu’l-Hidâye ..................................................................................................... 17  C. TEFSİR ALANINDAKİ ESERİ ............................................................................ 17 1. Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl: .............................................................. 17  D. KELAM ALANINDAKİ ESERLERİ .................................................................... 18 1. Umdetu'l-Akâid .................................................................................................... 18  2. el-İ‘timâd fi’l-İ‘tikâd / Şerhu’l-Umde fî Akîdeti Ehli’s-Sünne ........................... 18  E. DİĞER ESERLERİ ................................................................................................ 18 Fedailu’l-Â’mâl ........................................................................................................ 18  V. “MENÂRU’L-ENVÂR FÎ USÛLİ’L-FIKIH” ADLI ESERİN TAHLÎLİ .......... 19 A. ESERİN ADI .......................................................................................................... 19 B. EBU’L-BEREKÂT EN-NESEFÎ’YE AİDİYETİ .................................................. 19 C. YAZILIŞ SEBEBİ .................................................................................................. 19 D. METODU VE KULLANDIĞI KAYNAKLAR .................................................... 20 1. Metodu ................................................................................................................. 20  2. Kullandığı Kaynaklar ........................................................................................... 20  E. ESERİN BİLİMSEL DEĞERİ ............................................................................... 21 xi F. EL-MENÂR ÜZERİNE YAZILAN ŞERH, TALİK, MUHTASAR, TAHRİÇ, MANZUM VE TERCÜMELER ............................................................................ 22 1. ŞERHLER ............................................................................................................ 22  2. TALİKLER .......................................................................................................... 29  3. MUHTASARLAR ............................................................................................... 29  4. TAHRİÇ ............................................................................................................... 30  5. TERCÜMELER ................................................................................................... 30  a. Osmanlıca ........................................................................................................ 30 b. Farsça .............................................................................................................. 31 6. MANZUM TERCÜMELERİ .............................................................................. 31  İKİNCİ BÖLÜM MEHMED EMİN EL-ÜSKÜDÂRÎ’NİN HAYATI, YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ VE“NADRATÜ’L-ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİN TAHLÎLİ I. ÜSKÜDÂRÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEMİN SİYASİ VE İLMİ ÖZELLİKLERİ . 32 A. SİYASÎ HAYAT .................................................................................................... 32 B. İLMÎ HAYAT ........................................................................................................ 35 II. ÜSKÜDÂRÎ’NİN HAYATI ..................................................................................... 37 A. DOĞUMU, İSMİ VE NESEBİ .............................................................................. 37 B. İLMÎ ŞAHSİYETİ / TAHSİL, TEDRİS HAYATI ................................................ 38 C. HOCALARI VE TALEBELERİ ............................................................................ 39 D. FIKHÎ MEZHEBİ .................................................................................................. 40 E. VEFATI .................................................................................................................. 40 III. ESERLERİ .............................................................................................................. 41 A. FIKIH USÛLÜ VE (FURÛ-U FIKIH) FURÛ-İ FIKIH ALANINDAKİ ESERLERİ ............................................................................................................. 42 B. TEFSİR ALANINDAKİ ESERLERİ ..................................................................... 42 C. FELSEFE, KELAM VE MANTIK ALANINDAKİ ESERLERİ .......................... 43 D. ARAP DİLİ VE EDEBİYATI ALANINDAKİ ESERLERİ.................................. 44 E. İLM-İ FELEK ALANINDAKİ ESERLERİ ........................................................... 46 xii F. DİĞER ESERLERİ ................................................................................................. 46 IV. “NADRATÜ’L-ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİN TAHLÎLİ ... 47 A. ESERİN ADI .......................................................................................................... 47 B. MEHMED EMİN EL-ÜSKÜDÂRÎ’YE AİDİYETİ .............................................. 47 C. YAZILIŞ SEBEBİ .................................................................................................. 48 D. ESERİN İÇERİĞİ, METODU VE KAYNAKLARI ............................................. 49 1. ESERİN İÇERİĞİ, METODU ............................................................................. 49  2. KAYNAKLARI ................................................................................................... 51  E. ESERE AİT YAZMA NÜSHALARIN TANITIMI............................................... 52 1.BİRİNCİ NÜSHA; SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ KEMANKEŞ BÖLÜMÜ, 00107 ( أ ) .......................................................................................... 53  2. İKİNCİ NÜSHA; SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ KEMANKEŞ BÖLÜMÜ, 00106 (ب ) ........................................................................................ 53  3. ÜÇÜNCÜ NÜSHA; SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ HASAN HÜSNÜ PAŞA BÖLÜMÜ, 00507 (ج) ..................................................................................... 54  V. TAHKİKTE İZLENEN METOT ........................................................................... 55 SONUÇ ........................................................................................................................... 58 EKLER: NÜSHA ÖRNEKLERİ ................................................................................. 60 1. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, KEMANKEŞ BÖLÜMÜ – 00107, 1 VE 2. SAYFA ( أ ) ................................................................................................... 61 2. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, KEMANKEŞ BÖLÜMÜ – 00107, SON SAYFA ( أ ) ....................................................................................................... 62 3. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, KEMANKEŞ BÖLÜMÜ – 00106, 1 VE 2. SAYFA (ب ) .................................................................................................. 63 4. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, KEMANKEŞ BÖLÜMÜ – 00106, SON SAYFA (ب ) .......................................................................................... 64 5. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, HASAN HÜSNÜ PAŞA BÖLÜMÜ – 00507, 1 VE 2. SAYFA (ج) ...................................................................................... 65 6. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, HASAN HÜSNÜ PAŞA BÖLÜMÜ – 00507, SON SAYFA (ج) ........................................................................................... 66 KAYNAKÇA ................................................................................................................. 67 xiii KISALTMALAR a.e. : aynı eser/yer a.g.e. : adı geçen eser b. : bin B. : Basım Bkz. : Bakınız C. : cilt çev. : Çeviren Der. : Dergisi DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ed. veya haz. : Editör/yayına hazırlayan h. : hicrî HSA. : Hacı Selim Ağa Ktp. : Kütüphanesi m. : mîlâdî nşr. : neşreden ö. : ölümü (r.a.) : Rahimehullah (s.a.v.) : Sallallâhu aleyhi vesellem s. : Sayfa/sayfalar ss. : Sayfalar arası thk. : tahkîk t.y. : Basım tarihi yok vr. : varak y.y. : Basım yeri yok 1 GİRİŞ I. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI İbn Haldûn Mukaddimesinde şöyle demektedir: “Bil ki, şer’î ilimler içinde usûlü’l- fıkıh kıymeti en yüce, en üstün ve faydası en fazla olanıdır. Bu ilim (dinî) hükümlerin ve tekliflerin kaynağı olması bakımından şer’î delilleri tetkik eder. Esas şer’i deliller ise Kitap, yani Kur'an ile onu beyan eden sünnettir.”1 İbn Haldûn ardından sözlerine şöyle devam eder: “Bil ki şüphesiz bu fen (usûlü’l- fıkıh), bu ümmetin sonradan ortaya çıkardığı fenlerden biridir. Selef bu fenne ihtiyaç duymamıştı. Zira lafızlardan manalar çıkarmak için, kendilerinde bulunan lisan melekesinden daha fazlasına ihtiyaç yoktu. Özellikle dinî hükümlerin çıkarılmasında ihtiyaç duyulan kaidelerin pek çoğu da zaten onlardan alınmış ve öğrenilmişti. Sonra ilk dönem bitip selef zamanı geçmiş ve bütün ilimler bir sanat haline dönüşmüş (teknik bir mesele şeklini almış), fakihler ve müçtehitler hükümleri delillerden çıkarmak için sözü edilen esaslara ve kaidelere ihtiyaç duymuş ve başlı başına kaim olan bu fenni kaleme alarak, ona usûlü’l-fıkıh ismini vermişlerdir.”2 Bu ilmin bu denli önemli olması hasebiyle İslâm'ın ilk asrından itibaren alimler ona ihtimamla yönelip, bu alanda pek çok eser telif etmiş ve çerçevesini aşağıda sunacağımız üç ayrı metot ortaya koymuşlardır. Mütekellimîn Metodu: Bu metotta usûl kaideleri, delillerin ve burhanların gösterdiği şekilde vaz edilmiş, belirli bir mezhep lehine taassup gösterilmeksizin delillerin desteklediği kaideler tespit ve kabul edilmiştir. Ve bu kaidelerin tespitinde furû’u’l-fıkıhtan değil de furuî hükümlere hâkim asıllardan hareket edilerek bir usûl oluşturulmuştur. Zira bu metodun hedefi, usûl kaidelerinin uygulanması ya da kaideleri 1 Veliyuddîn Abdurrahman b. Muhammed İbn Haldûn, Mukaddime, (thk. Muhammed Abdullah Muhammed ed-Derviş), C. II, 1. B, Dar Yarub Kitabevi, Dımaşk, Suriye, 2004, s.199. 2 İbn Haldûn, a.g.e., C.II, s. 201. 2 aşırı meyillere veya aklî delillere dayandırma olmayıp, kaideleri yeniden incelemek ve düzenlemektir. Bu yolu izleyenler Şâfî, Malikî, Hanbelî, Zeydiyye ve İmamiye ulemasıdır. Bu metodun “Mütekellimîn Metodu” diye anılmasının başlıca sebebi, bu metoda göre yazan usûlcülerin büyük çoğunluğunun Kelam âlimi olmalarıdır. Ayrıca bu metodun ilk müellifinin İmam-ı Şafiî olmasından dolayı “Şafiiyye Metodu” olarak da isimlendirilmiştir. Mütekellimin metodunun en önemli eserleri şunlardır:  Kâdı Abdülcebbar el-Hemedânî’ye (ö. h. 415) ait, “el-Umde”  Ebu'l-Huseyn Muhammed b. Ali el-Basrî el-Mu’tezilî’ye (ö. h. 436) ait “El- Mu’temed”dir.  İmamu’l-Harameyn Abdülmelik b. Abdullah el-Cüveynî eş-Şafiî’ye (ö. h. 478) ait, “El-Burhan”  Ebu Hamîd Muhammed b. Muhammed el-Gazzalî eş-Şafiî’ye (ö. h. 505) ait, “El-Mustasfa min İlmi’l-Usûl” Hanefîyye Metodu: Hanefiyye metodu usûlcüleri; kaideleri, fer’î konuların mezhep imamlarından nakledilen fıkhî çözümlerini esas alarak tespit etmişlerdir. Bunun sebebi Hanefî mezhep imamlarının kendilerine, Şafiî’nin talebelerine bıraktığı gibi derli toplu kurallar bırakmamış olması, bunun yerine çok sayıda fıkhî meseleye dair fer’î çözümler ve bu çözümleri dayandırdığı kurallar bırakmış olmasıdır. Dolayısıyla bu metodu esas alan âlimler pek çok fıkhî meseleden, birbirine benzeyenleri bir araya getirerek usûl kurallarını oluşturmuşlardır. Hanefî ulema tarafından ortaya konmuş olan bu metoda “Hanefîyye Metodu” veya “Fukaha Metodu” denmektedir. Hanefîyye metodu ile yazılmış en önemli eserler şunlardır:  Cessas diye bilinen Ebubekir Ahmed b. Ali er-Razî’ye (ö. h. 370) ait, “El- Fusûl fi’l-Usûl”,  Ebu Zeyd Abdullah b. Amr ed-Debbusî’ye (ö. h. 430) ait, “Takvîmu’l-Edille fî Usûli’l-Fıkıh”, 3  Fahru’l-İslâm Ali b. Muhammed el-Pezdevî’ye (ö. h. 483) ait, “Kenzu’l- Vusûl ilâ Mâ’rifeti’l-Usûl”,  Kenzu’l-Vusûl ilâ Mâ’rifeti’l-Usûl adlı eserin Abdülaziz b. Ahmed el- Buharî’ye (ö. h. 730) ait olan “Keşfu’l-Esrar” isimli şerhidir. Ardından “iki metodu birleştiren metot” diye isimlendirilecek yeni bir metot daha ortaya çıkmıştır. Bu metot, önceki iki metodun konularını bünyesinde barındırmakta, iki metodun da özelliklerini taşımaktadır. Malikî, Şafiî, Hanbelî, Ca’ferî ve Hanefî gibi farklı mezheplerden bazı âlimler bu yolu benimsemişlerdir. Bu metodun en önemli eserleri ise şunlardır:  İmam Muzafferuddin Ahmed b. Ali es-Saatî el-Hanefî’ye (ö. h. 649) ait olan, “Usûl-u Pezdevî” ile “İhkam”ı birleştiren “Bediu’n-Nizami’l-Cami’ Beyne Kitabi’l-Pezdevî ve’l-İhkâm”,  Sadru’ş-Şeria Abdullah b. Mes’ud el-Hanefî’ye (ö. h. 747) ait olan “et- Tenkîh” ve şerhi “et-Tavdîh”,  Taceddin Abdülvehhab b. Ali es-Sübkî eş-Şafiî’ye (ö. h. 771) ait olan “Cem’ul-Cevâmi’ ” ve diğer bazı kitaplardır. Buraya kadar anlattıklarımızdan görüyoruz ki; ulemanın bahsettiğimiz üç metot ile telif ettikleri eserler ve gayret dolu çalışmaları, bu ilmî literatürü olabildiğince zenginleştirmelerine sebep olmuş ve bu durum bize en muhteşem şekilde yansımıştır. Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî’ye (ö. h. 710) ait olan Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh adlı eserden, usûlü’l-fıkıh literatüründeki kıymeti ve ilim ehli arasında gördüğü değer bakımından kısaca bahsedecek olursak; onun Osmanlı Devletinde yaygın bulunan şer’î medreselerde yıllarca ve hatta günümüze kadar gelen çeşitli eğitim programlarında zorunlu ders olarak okutulması, Hanefî usûlcülerinin elinden düşmeyip üzerine şerh, hâşiye ve tercüme türünden çalışmalar yapılması bu eseri Hanefîyye metodu ile yazılan eserler içindeki en önemli eser yapmaktadır. Bu kitabın şerhleri arasında ise, Mehmed Emîn el-Üsküdârî tarafından yazılan Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr isimli eser, kitabın başka birçok şerhinin özetlendiği 4 eşsiz bir şerhtir. Musannif, bu duruma şerhin mukaddimesinde şu sözlerle işaret etmiştir: “Bu, el-Menâr kitabına yapılmış birçok şerhi içine almış özlü, faydalı, özet bir şerhtir.” Bizim de tahkîk için bu büyük eseri tercih etmemizin elbette bazı sebepleri vardır. Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh adlı eserin kendi alanındaki önemi, kabulü, âlimlerin onu kabul ile karşılaması, bu kitabın medrese programlarına alınıp âlimler tarafından tedris ettirilen usûl kitaplarından biri olmasına sebep olmuştur. Ebu’l- Berekât’ın, böylesine ilgi görmüş, fer’î meseleler üzerinden usûl kaidelerini oluşturan Fukaha metodu ile yazmış olduğu ve usûlcülerin bahsettiği tüm bab ve bahisleri kapsayan bu kitabın üzerinde şerh, hâşiye, talîk, muhtasar, tahriç, manzum ve tercüme türünden pek çok çalışma yapılmıştır. Tahkîkini gerçekleştirdiğimiz Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr da el-Menâr üzerine yapılmış şerhler arasında; kapsamı, içeriği ve hacmi bakımından hoca ve talebelerin ihtiyaçlarını karşılayan çok değerli bir şerh çalışmasıdır. Kayserizâde Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin bizzat mukaddimesinde “Bu, kendinde pek çok şerhi toplayan faydalı ve kısa bir özettir.” sözünde kastettiği gibi birçok şerhin özeti kabilinden bir şerh olması ve pek çok fayda içermesi sebebiyle bu eserin en az şerhi yapılmış metnin aslı kadar değer görmesi ve hakettiği bilimsel zirvede bulunması gerektiği kanaatindeyiz. Nitekim bu eserin, tüm ilgililerin nezdinde önemli bir yere sahip olduğunu da görmekteyiz. Pek çok değerli eserin yazma eser halinde kalıp gün yüzüne çıkarılmamış olması tüm bilim dünyasını ilgilendiren, üzerinde çalışılması gereken geniş bir alandır. Bu açıdan tahkîk ilmi, muhakkikin birçok ilimle meşgul olmasına, birçok sayfa çevirmesine, matbû ya da mahtut pek çok eseri incelemesine ve birçok âlimi tanımasına vesile olmaktadır ki, bu aynı zamanda İslâm ulemasının mirasına hizmet etmek anlamına gelmektedir. Özellikle Hanefî mezhebine ait usûl eserlerinin pek çoğunun tahkîk edilmemiş olduğunu görüyoruz ki bizi bu çalışmaya sevk eden asıl sebep, bu 5 alanda telif edilmiş ve çokça değer görmüş bu eserin ihyasında katkı sahibi olma isteğimizdir. Ayrıca şerhlerin, şerh edilen ana metnin kapalılıklarını açıklaması, sorunlarını çözmesi, ibarelerini inceleyip sistemleştirmesi, kaidelerini çıkarması ve mezhebe muhalif bazı görüşleri zikredip bunları def etmenin yollarını göstermesi gibi meziyetlerinin bulunması ve Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin şerhin sağladığı faydaların tümünü eserinde ortaya koyması bizi bu eseri seçmeye sevk eden bir başka sebeptir. Çalışmamızı gerçekleştirirken, aksi görüşleri def etmede ve usûlden fer’î meseleleri çıkarmada Üsküdârî’nin bilimsel şerh etme yeteneğini beyan etmeyi; müellifin çokça bilinmeyen, yeterli ilgi ve incelemeye tabi tutulmamış, mahtut haldeki eserlerinden yalnızca biri olan, fakat gömülü bir hazine değerindeki bu eserini gün yüzüne çıkarıp, müellifi usûl âlimleri arasında hakkı olan yere koymayı ve onun ilmî derinliğinin tanınmasına vesile olmayı amaçlamaktayız. Tüm bu saydığımız sebepler bizi bu eseri tahkîk etmeye sevk etmiştir. II. ARAŞTIRMA PLANI Araştırmamız, tahlîl ve tahkîk olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Tahkîk kısmı, üç ayrı nüsha üzerinden çalışarak gün yüzüne çıkardığımız metnin tamamını içermekte; tahlîl kısmı ise aşağıda kapsamından bahsedeceğimiz dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud En- Nesefî’nin yaşadığı döneme genel bir bakış ile hayatı ele alınmıştır. Mehmed Emîn el- Üsküdârî’nin çalışmamıza konu olan Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr isimli şerhi, el- Menâr üzerine yapılan çalışmalardan biri olması hasebiyle, bu bölümde öncelikle onun müellifi Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî’yi tanıtmayı amaçlayarak Nesefî’nin doğumu, yaşadığı dönem, ismi, nesebi, ilmî şahsiyeti, hocaları ve talebeleri, vefatı ve eserlerini ele aldık. Ardından Menâru’l-Envâr fî Usûli’l- Fıkıh adlı eserin tahlîline geçilmiştir. Bu bağlamda öncelikle kitabın adı ve yazara âidiyetinin sıhhatinden bahsederek eserle ilgili genel bilgiler verdikten sonra, eserin yazılış sebebini anlattık. Müellifin kitapta izlemiş olduğu metodu ile ilgili tespitlerimizi 6 sunduk ve kitabın ilmî değeri ile ilgili bir değerlendirmede bulunduk. Son olarak, el- Menâr üzerine yazılmış şerh, talîk, muhtasar, tahriç, manzum ve tercüme eserleri tanıttık. İkinci bölümde Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin yaşadığı döneme genel bir bakış ve hayatı ele alınmış, hemen ardından Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserin tahlîline geçilmiştir. Bu bölümde öncelikle tahkîkini yaptığımız eserin müellifi Mehmed Emîn el-Üsküdârî hakkında detaylı bilgiler vermeyi amaçlayarak yaşadığı dönemi siyasî ve ilmî açılardan ele alarak açıkladık. Hayatı ile ilgili, doğumu, ismi, nesebi, ilmî şahsiyetinden bahsederek genel bir çerçeve sunmaya çalıştıktan sonra yetişmesine etki eden hocaları, talebeleri, fıkhî mezhebi, vefatı ve ilmî eserleri hakkında bilgi vererek müellifi her yönüyle tanıtmayı amaçladık. Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserin tahlîline gelince ilk bölümde izlediğimiz metodu bu bölümde de uygulayarak önce kitabın adı ve müellifine âidiyetini açıkladık. Eserin yazım nedenlerini açıklayarak müellifin eseri oluştururken kullanmış olduğu kaynakları, eserin içeriğini ve müellifin metodunu anlattık. Sonra bu eseri tahkîk ederken bağlı kaldığımız nüshaların niteliklerini tanıtıp, tahkîk esnasında uyguladığımız metodu açıkladık. Bölümün sonunda eserin el yazması nüshalarından örnekler sunduk. Son olarak çalışmamızın ana gövdesini oluşturan metin tenkidine geçtik. Bu bölümde Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr adlı eserin, edisyon kritik kurallarına dikkat ederek sağlam bir metnini oluşturmaya çalıştık. 7 BİRİNCİ BÖLÜM NESEFÎ’NİN HAYATI, YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ VE“MENÂRU’L-ENVÂR FÎ USÛLİ’L-FIKIH” ADLI ESERİNİN TAHLÎLİ I. NESEFÎ’NİN YAŞADIĞI ÇEVRE VE SİYASÎ ORTAM Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî Özbekistan toprakları içerisinde Buhara yakınlarındaki Nesef şehrinde doğmuştur. Nesef şehrinin en önemli özelliklerinden birisi önemli bir ilim ve kültür merkezi olmasıdır. Böyle bir şehirde doğup büyümesi Ebu’l-Berekât’ın ilmî şahsiyetinin oluşumuna olumlu katkıda bulunmuştur. Fakat Nesefî’nin şahsiyetinin oluşmasındaki tek etkenin Nesef şehrinin bilimsel ve kültürel atmosferi olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü o buradaki tahsilini tamamlayıp, daha ileri düzeyde bir eğitim görmek maksadıyla Moğolların ilk işgal ve talan ettiği şehir Buhara’ya geçmiştir.3 Fakat dönemin siyasî olayları sebebiyle Buhara’da uzun müddet kalamadığı görülmektedir. Mâverâünnehir bölgesinde ortaya çıkan ve etkileri Ebu’l-Berekât’ın tüm hayatı boyunca sürecek olan önemli olayların başında gelen Moğol istilâları sırasında, Nesefî’nin ilim kesbetmek kastıyla gittiği Buhara şehri 671(1273) yılında iki rakip Moğol hanının yağma ve katliamına uğramıştır. Şehir bazı tarihçilerin belirttiğine göre yedi yıl boyunca ıssız ve harabe halinde kalmıştı. “Tarihin tanık olduğu en trajik hadisenin yaralarını sahip olduğu konum ve deneyimler sayesinde kısa bir sürede sarmayı başaran Buhara, Ögedey Han devrinde bilimsel, kültürel ve ekonomik faaliyetler açısından bölgenin en gelişmiş ve nüfusu en yoğun kenti haline gelmiştir. İlginç olan şu ki Moğol iktidarları bir taraftan şehri eski prestijine kavuşturmak için Haniye ve Mesud Bey Medreseleri gibi kurumlar inşa ederlerken diğer taraftan da eski alışkanlıkları depreşip defalarca buraları talan 3 Sıddık Baysal, Ebu’l-Berekât en-Nesefî’nin Medâriku’t-Tenzil ve Hakaiku’t-Te’vil Adlı Eserinde Tefsîr-Te’vil İlişkisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2015, s. 32. 8 etmişlerdir. Şehir 636/1237 yılından 716/1317’ye kadar İlhanlılar ve Çağataylar tarafından dört defa daha saldırıya uğramıştır.”4 Bu tarihlerin Ebu’l-Berekât’ın yaşadığı tarihlere denk gelmesine istinaden bahse mevzu baskı ve talan hadiselerine müellifin bizzat tanık olduğu söylenebilir.5 Bu dönemde Ebu’l-Berekât’ın Buhara’ya nispetle biraz daha refah ve istikrar içinde bulunan Kirman’a gittiği ve oradaki Kutbiyye-Sultâniyye Medresesi’nde uzun süre ders verdiği görülmektedir.6 Nesef şehrinin ziraate elverişli, Maveraünnehir’in ana ticaret yolları üzerine kurulu bir yerleşim yeri olması; şehrin mümbit bir toprak gibi bağrından nice bereketli âlimler çıkarması ve Ebu’l-Berekât’ın bu bereketten hissedâr olmasının dışında, Moğol istilâsının tüm İslâm coğrafyasında derin etkiler bıraktığı zorlu bir dönemde yaşamış olması onu farklı şehirlere göç ettirmeye zorlayarak ilmî şahsiyetinin şekillenmesine olumlu katkı sağlamıştır. Kısaca dönemin siyasî, ilmî ortamı ve yaşadığı çevre Nesefî’nin ilmî şahsiyetini şekillendirmekte ortak rol oynayan âmillerdir. II. HAYATI A. DOĞUMU, İSMİ, KÜNYESİ VE NESEBİ Müellifin ismi “Abdullah b. Ahmed b. Mahmud”dur. Künyesi: “Ebu’l-Berekât”, “Hâfizuddîn”dir. Nesef şehrinde doğması sebebiyle en-Nesefî nisbesiyle anılmaktadır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber onun, Hanefî fukahâsından Şemsü’l- Eimme el-Kerderî’nin (ö.642/1244) talebesi olması ve kaynaklarda anılan başka hocaları da dikkate alınarak, hicrî yedinci yüzyılın ilk çeyreğinde, 620/1223 yılı civarında dünyaya gelmiş olabileceği düşünülmektedir.7 B. NESEFÎ VEYA NAHŞEBÎ KÜNYESİYLE ANILAN DİĞER ÂLİMLER Nesef şehrine nisbetle tanınan, her ilim dalından pek çok ulemanın varlığı bu şehrin bir ilim merkezi olduğunun kanıtıdır. Birkaç örnek verecek olursak, Hanefî fıkhının otorite isimlerinden Fahru’l-İslâm el-Pezdevî (ö. h. 482) ve Ebu Hafs Ömer b. 4 Ramazan Şeşen, “Buhara”, DİA, C. VI, ss. 363-367, 1992. 5 Sıddık Baysal, a.g.e., s.32. 6 Murteza Bedir, “Nesefî, Ebu’l-Berekât ”, DİA, C. XXXII, ss. 567-568. 7 Bedreddin Çetiner, Ebu’l-Berekât en-Nesefî ve Medârik Tefsîri, TDV Yayınları, İstanbul 1995, s. 30.; Murteza Bedir, a.g.e., s. 567. 9 Ahmed (ö. h. 537) de Nesef şehrindendir. Ayrıca Hüseyin Atay, Ebu Muîn en- Nesefî’nin et-Tabsıra’sında, Nesef’in ilmî kadrosunu şöyle bir liste ile sunmaktadır: 8  Ahmed b. Ali Tahir en-Nesefî (ö.300),  Muhammed b. Fadl (Mekhûl) Ebu Muti’ en-Nesefî (ö. 318),  Muhammed b. Zekeriyya b. Hüseyin en-Nesefî (ö. 344),  Ahmed b. Muhammed b. Mekhûl Ebu’l-Bedi’ en-Nesefî (ö. 379),  Ebu Ahmed İsa b. Hüseyin b. Rabi en-Nesefî (ö. 385),  Hüseyin b. Ca’fer b. Yusuf en-Nesefî (ö. 425),  Hasan b. Ca’fer b. Yusuf Ebu Ali en-Nesefî (ö. 428),  Ca’fer b. Muhammed b. Mu’tez Ebu’l-Abbas en-Nesefî (ö. 350),  İsmail b. Tahir b. Yusuf Ebu Turâb en-Nesefî (ö. 448),  Ebu’l-Muîn Meymun b. Muhammed b. Muhammed b. Mu’temid b. Muhammed b. Fadl (Mekhûl) en-Nesefî (ö. 508),  Ahmed b. Ebu’l-Mueyyed Ebu Hasr en-Nesefî (ö. 518),  Abdulaziz b. Osman b. İbrahim Ebu Muhammed b. en-Nesefî (ö. 533),  Abdulaziz b. Muhammed b. Ahmed b. İsmail Ebu Hafs en-Nesefî (ö. 537),  Ahmed b. Ömer b. Muhammed en-Nesefî (ö. 644),  Abdulaziz b. Muhammed İzzuddÎn en-Nesefî (ö. 686)  Muhammed b. Muhammed b. Muhammed en-Nesefî, Ebu’l-Fadl (ö. 687),  Abdullah b. Ahmed b. Mahmud Ebu’l-Berekât en-Nesefî (ö. 710),  Ali b. Muhammed b. Ali Ebu Bekir en-Nesefî (ö. 719),  Muhammed b. Abdullah Kayyım en-Nesefî (ö. 838),  Ahmed b. Ebu Bekir en-Nesefî Hazrecî Kuud (ö. 1007). Ayrıca şehrin bir önceki ismi olan Nahşeb’e nispet edilmiş âlimler de kaynaklarda mevcuttur. Sûfî Ebu Turâb en-Nahşebî (ö. 245/860), fakîh Ebu Bekir Muhammed b. Âsım en-Nahşebî (ö. 452/1060), Tûtînâme ve Silkü’s-Sulûk gibi eserleriyle tanınan şâir ve mutasavvıf Seyyid Ziyâeddîn en-Nahşebî (ö. 751/1350) bu âlimlerden bir kaçıdır.9 Bu şehrin sahip olduğu oldukça zengin ilmî kadro ve onlardan kalan ilmî anlayışlar Ebu’l-Berekât üzerinde de son derece etkili olmuştur. 8 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebu’l-Muîn Meymun b. Muhammed en-Nesefî, Tabsıratu’l-Edille fi Usuli’d- Din, (nşr. Hüseyin Atay), DİB Yayınları, Ankara 1993, I, ss. 7-8. 9 Müstakîmzâde, Mecelletü’n-Nisâb ve’l-Künâ ve’l-Elkâb, vr. 421a; Rıza Kurtuluş, “Nahşebî”, DİA, C. XXXII, ss. 309-310. 10 C. İLMÎ ŞAHSİYETİ Ebu’l-Berekât, müteahhirîn âlimlerinden zâhid ve muttakî bir âlimdi. Fıkıh, usûl, tefsîr, hadîs ve başka ilimlerde emsali bulunmayan, ileri düzeyde Arapça ve Farsça bilgisine sahip, ömrünü ilim yoluna vakfetmiş salih bir ilim adamı idi. Leknevî onun için, fıkıh ve usûl ile hadis ilminde devrinde emsâli bulunmayan bir âlim vasıflandırması yapar. Leknevî’nin el-Fevâidu’l-Behiyye’deki tanımlamasına göre o; kendinden sonra “içtihat kapısının mühürlendiği, mezhepte müçtehidin kalmadığı”10 kimsedir. İbn Hacer de ed-Dürerü’l-Kâmine’de onu "Allâme-i Âlem" ünvanı ile betimlemiştir.11 Kendisine atfedilen, sıfatlar ve misyona bakarak, Nesefî’nin yüklenmiş olduğu tarihî görevin İslâm bilim ve kültürü açısından önemine ve ‘son müctehid’, ‘allâme-i âlem’ gibi sıfatların kendisinin liyakatine işaret ettiğini söyleyebiliriz. Osmanlı Dönemi İslâm Hukuku Çalışmaları kitabında, Ebu’l-Berekât’ın fıkıh usulünün yanında, kelam, tefsîr ve hadiste de zamanın büyük âlimlerinden olduğu, ayrıca Osmanlı âlimlerinden İbn Kemal’in ise, onu kuvvetli ile zayıfın arasını ayırabilecek kudrette olan mukallidler tabakasından saydığı aktarılmaktadır.12 Ebu’l-Berekât Moğol istilâsı gibi son derece dehşetli bir tarihî yıkımın sebep olduğu imhâ edilmiş ilmî birikimi toparlamaya, tedvin etmeye kalkışmış ve seleflerinden aldığı ilmî malumatı imha olmaktan kurtarmaya muktedir olmuştur. O, Hanefî usûl ve doktrinini el-Menâr ve Kenzü’d-Dekâik’te, Hanefî-Maturîdî kelamını el- Umde’de, tedris ettiği tefsîr manzumesini de Medârik’te bir araya getirmiştir.13 Bir fakih, bir müfessir, bir mütekellim, bir âlim ve bir zahid olarak Ebu’l-Berekât en-Nesefî, içinde bulunduğu çevrenin kendisine yüklediği bu misyonu ve bu beklentileri hakkıyla karşıladığı için ona “son müctehid”, “dinin koruyucusu” ve “allâme-i cihan” gibi ünvanlar layık görülmüştür.14 10 İsmail Cerrahoğlu, Tefsîr Tarihi, Fecr Yayınları, Ankara, 2014, C. II, s. 287. 11 İbn Hacer el-Askalânî, ed-Dürerü’l-Kâmine, Beyrut, Lübnan, ts. 12 Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslâm Hukuku Çalışmaları, Arasta Yayınları, Bursa, 2001, s. 45 13 Murteza Bedir, a.g.e., s. 567. 14 Sıddık Baysal, a.g.e., s. 35. 11 D. HOCALARI 1. Şemsü’l-Eimme Muhammed b. Abdüssettâr el-Kerderî Ebu’l-Vecd Şemsü’l-Eimme15 Muhammed b. Abdüssettâr b. Muhammed el- İmâdî el-Berâtekînî el-Kerderî, Hanefî uleması içinde önemli bir yere sahip bir âlimdir. 18 Zilkâde 559 (7 Ekim 1164) yılında Hârizm bölgesine bağlı Kerder şehrinin Berâtekîn kasabasında dünyaya gelmiştir.16 Kerderî eğitimine Hârizm’de başlamış, burada Mutarrizî’den Arap dili ve belâgatı dersleri almış, daha sonra Semerkant’a giderek Burhâneddîn el-Merğînânî’den kendi eseri el-Hidâye’yi okumuş, aynı sırada İmâmzâde Mecdüddîn es-Semerkandî’den fıkıh ve hadis dersleri almıştır. Mâveraünnehir’in yetiştirdiği önemli âlimlerden bir başkası olan Ahmed b. Muhammed el-Attâbî (ö. h. 582)’den Şerhu’z-Ziyâdât’ı rivayet etmiştir.17 Ayrıca tahsilini devam ettirmek ve üst seviyeye çıkarmak arzusuyla Buhara’ya giden el-Kerderî, burada, Ruknu’l-İslâm İmamzade, Bedreddin Ömer el- Versekî, Şerefuddin Ömer b. Muhammed el-Akîlî, İmâduddin Ömer b. Bekir ez- Zerencerî, Ömer b. Ebu Bekir ez-Zemahşerî, Kutbeddîn Muhammed es-Serahsî ve Nureddin es-Sâbûnî gibi âlimlerden fıkıh, usûl, kelam, hadis ve tefsîr ilimlerini tahsil etmiştir. 18 9 Muharrem 642 (17 Haziran 1244) tarihinde vefat eden el-Kerderî, Buhâra yakınlarındaki Sebezmûn’a defnedilmiştir. Kaynaklarda Kerderî’ye ait günümüze ulaşmamış olan Hanefî fakihlerinden Hüsâmeddin el-Ahsikesî’nin el-Müntehab fî Usûli’l-Mezheb adlı eserin şerhi ve Te’sîsü’l-Kavâid adlı bir eser zikredilmektedir. Kerderî’nin günümüze ulaşan tek eseri ise, İmâm Gazzâlî’nin, İmâm Şâfiî ve mezhebinin üstünlüğünü vurgulamak amacıyla Ebu Hanîfe’ye ağır ithamlarda 15 “Şemsü’l-Eimme” tâbiri Halvânî, Serahsî, Kerderî ve Zerencerî gibi Hanefî fıkhının önemli bilginlerinden bir kısmına müştereken verilmiş bir lakaptır. Bkz. Ebu’l-Hasenât Muhammed Abdilhay el-Leknevî el-Hindî, el-Câmiu’s-Sağîr ve Şerhuhu en-Nâfiü’l-Kebîr, Alemu’l-Kütüb, Beyrut, 1406/1986, 1.B., s. 56. 16 Ahmet Özel, “Kerderî, Şemsü’l-Eimme; Şemsü’l-Eimme Muhammed b. Abdissettâr b. Muhammed el-İmâdî el-Berâtekînî el-Kerderî”, DİA, C. XXV, 2002, ss. 276-277. 17 Bazı kaynaklarda en-Nesefî’nin el-Attâbî’den Şerhu’z-Ziyâdât’ı rivayet ettiği ifade edilmekte ise de el-Attâbî en-Nesefî’den önce yaşamış olması sebebiyle kastedilenin el-Attâbî’nin Şerhu’z-Ziyâdât’ı el-Kerderî’ye talim ettirmesi ve en-Nesefî’nin de hocası el-Kerderî vasıtasıyla bu eseri rivayet ettiğidir. Bkz. el-Kureşî, el-Cevâhiru’l-Mudıyye fî Tabakâti’l-Hanefîyye, C. II, ss. 294-295; Halit Ünal, “Ahmed b. Muhammed Attâbî”, DİA, C. IV, s. 93 18 Kılıç Aslan Mavil, ‘Bir Hanefî-Mâtürîdî Âlimi Ebü’l-Berekât en-Nesefî’, UÜİFD, C. XXII, sayı.1, 2013, s.70 12 bulunduğu el-Menhûl adlı eserine cevap olarak yazdığı bir risâledir. el-Kerderî’nin bu risalesinin farklı isimlerle anılan nüshalarından bazıları şunlardır: 19  el-Hakku’l-Mübîn fî İdhâdi Şübehi’l-Mübtılîn20,  Risâle fî Te’yîdi Mezhebi Ebî Hanîfe21,  er-Red ve’l-İntisâr alâ Mezhebi İmâmi’l-Eimme ve Sirâci’l-Ümme22;  Risale fi’r-Red ale’l-İmam el-Gazzâlî.23 2. Bedreddîn Hâherzâde el-Kerderî Bedreddîn Muhammed b. Mahmûd b. Abdülkerîm el-Kerderî (ö. 651/1254), Şemsü’l-Eimme el-Kerderî’nin kız kardeşinin oğludur. Yeğeni olması sebebiyle “Hâherzâde” lakâbıyla anılmaktadır. İlmî tedrisatına küçük yaşlarda dayısının yanında başlamıştır. Bedreddîn Hâherzâde fıkıh ve Arap dilinde uzmanlaşmış bir âlimdir. Nesefî’nin yanı sıra Ebu’l-Mehâmid Mahmûd b. Muhammed el-Buhârî’nin de öğrencisi olduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Kaynaklar hayatı hakkında yeterli bilgiyi vermemektedir. Bu daha önce de zikrettiğimiz gibi tarih yazarlarının büyük bir eksiğidir. İbn Tağrîberdî, bu konuya değinerek Hanefî ulemâsının tabakât ve tarih eserleri yazma hususunda ihmalkâr davrandıklarını, bu sebeple pek çok değerli bilginin biyografisinin birkaç satırla geçiştirildiğini söyler.24 Bedreddîn Hâherzâde’nin vefat tarihinde ihtilaf olmakla beraber 651/1254 yılında vefat ettiği düşünülmektedir. Kabri Buhâra’da dayısı Şemsü’l-Eimme el-Kerderî’nin yanındadır.25 Bedreddîn Hâherzâde’nin günümüze ulaşan tek eseri kelam ilmine dair yazdığı el-Cevâhirü’l- Manzûme fî Usûli’d-Dîn’dir.26 3. Hamîdüddîn ed-Darîr Hamîdüddîn Ali b. Muhammed b. Ali ed-Darîr er-Râmüşî el-Buhârî (ö. 666/1268) Şemsü’l-Eimme el-Kerderî’den fıkıh, Cemâlüddin el-Mahbûbî’den hadis dersleri almış ve Hanefî fıkhı, fıkıh usûlü, tefsîr ve cedel ilmi alanlarında döneminin Mâverâünnehir bilginleri arasında otorite olmuştur. 8 Zilkâde 666 (20 Temmuz 1268) 19 Ahmet Özel, a.g.e., s. 277. 20 Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr.2424, vr. 1a-67b. 21 Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr.780. 22 Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr.2732, vr.153-176; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr.5196. 23 Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr.2768, vr.1-43. 24 Kılıç Aslan Mavil, a.g.e., s. 72. 25 el-Kureşî, a.g.e., C. III, ss. 362-363; İbnü’l-Hinnâî, Tabakâtü’l-Hanefîyye, (nşr. Süfyan b. Âiş b. Muhammed-Firâs b. Halil Meş‘al), Amman, 2003, s. 263; Ebu’l-Hasenât Muhammed Abdilhay el- Leknevî el-Hindî, (thk. Muhammed Bedreddin) el-Fevaidu’l-Behiyye fî Terâcumi’l-Hanefiyye, Dâru’l- Kitâbi’l-İslâmî, Kâhire, Mısır, s. 327-328; İsmail Paşa el-Bağdadî, Hediyyetü'l-Ârifîn Esmâu’l- Müellifîn ve Âsâru’l-Musannifîn, İstanbul 1955, C. II, s. 125. 26 Süleymaniye ktp., Lâleli, nr.2449. 13 tarihinde Buhâra’da vefat eden Hamîdüddîn ed-Darîr’in binlerce27 kişinin katıldığı cenaze namazını vasiyeti üzerine Ebu’l-Berekât en-Nesefî kıldırmış ve hocasını bizzat kendi elleriyle defnetmiştir.28 Eserlerinden başlıcaları; el-Fevâid (Şerhü’l-Hidâye), Şerhü’l-Manzûmeti’n-Nesefiyye, Şerhü’n-Nâfî‘ ve Şerhü’l-Câmii’l-Kebîr’dir.29 E. TALEBELERİ 1. Muzafferuddîn İbnu’s-Sââtî Muzafferuddîn Ahmed b. Ali b. Tağlib b. Ebu Ziyâ el-Ba‘lebekkî el-Bağdadî’ye (ö.694/1296), saat imalâtçılığı yapan babasına nispetle İbnu’s-Sââtî denmektedir. Aslen Ba‘lebeklidir. 651 yılında Bağdat yakınlarındaki Dertenk’te dünyaya gelmiştir. İslâmî ilimler yanında astronomiyle de ilgilenmiştir. Muzafferuddîn İbnü’s-Sââtî, Bağdat’ta eğitim görmüş, Zahîruddîn Muhammed b. Ömer en-Nevcâbâzî ve Ebu’n-Nedâ el- Harrânî’den ders almıştır. 683 (1284) yılında Kirman’a giderek Nesefî’den el-Vâfî adlı eserinin bir özeti olan Kenzü’d-Dekâik’i okumuştur. Furûu’l-fıkıf, usûlü’l-fıkıh, kelâm, Arap dili ve edebiyatı alanlarında uzman olan İbnü’s-Sââtî, Bağdat’taki Muvaffakıyye ve Müstansıriyye medreselerinde hocalık da yapmıştır. En meşhur eserlerinden furûu’l- fıkha dair olan Şerhu Mecmai’l-Bahreyn’dir.30 694 (1295) yılında vefat etmiştir. Kabri Bağdat’ta Cüneyd-i Bağdadî’nin yanındadır.31 2. Hüsâmeddîn Hüseyin b. Ali es-Siğnâkî Hüsâmeddîn Hüseyin b. Ali b. Haccâc b. Ali es-Siğnâkî (ö. 711/1311), Hâfızüddîn el-Kebir Muhammed b. Muhammed el-Buhârî’nin32 yanı sıra Fahruddîn Muhammed b. Muhammed el- Maymerğî, Alâeddîn b. Ebu Bekir es-Semerkandî gibi bilginlerden fıkıh, Gucdüvânî’den de nahiv okumuştur. Hanefî fıkhı, fıkıh usûlü, kelam 27 Cenazesinde elli bine yakın kişinin bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir. Bkz. el-Kureşî, a.g.e., C. II, s. 597. 28 el-Kureşî, a.g.e., C. II, s. 598; İbn Tağrîberdî, el-Menhelü’s-sâfî, C. VIII, s. 189. 29 Ahmet Özel, Hanefî Fıkıh Alimleri, TDV Yayınları, İstanbul, 2006, s. 69. 30 Cici, a.g.e., s.77. 31 el-Kureşî, a.g.e, C. II, s. 295; Kılıç Aslan Mavil, a.g.e, s. 73. 32 Kılıç Aslan Mavil, daha önce zikrettiğimiz makalesinde Siğnakî’nin hocalarının zikredildiği kaynaklarda Nesefî’nin aslında Siğnâkî’nin hocası olmadığı, Hâfızüddîn lakabı nedeniyle Muhammed el-Buhârî ile karıştırıldığı ve bu hatanın daha sonraki tabakât eserlerinde de tekrarlandığı kanaatini dile getirmiş, fakat Taşköprüzâde’nin eserinde, Siğnâkî’nin hocası olarak Nesefî’yi göstermesine dayanarak talebeleri arasında onu da saymıştır. Bkz.Taşköprüzâde, Tabakâtü’l-Fukahâ, s. 119 14 ve nahivde üstün bir âlimdir. Siğnâkî, Mısır ve Habep’te bulunmuş, Bağdat’a giderek Hadariyyîn mahallesinde bulunan “Meşhedü Ebî Hanîfe Medresesi”nde hocalık yapmıştır. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra 710/1310’da Şam’a geçmiş ve 711/1311 yılında Halep’te vefat etmiştir.33 III. VEFATI Nesefî’nin Kirman’a gelmesinden sonraki hayatı, Kirman’da ne kadar kaldığı, bu müddet boyunca başka yerlere yaptığı ilmî seferler ve görüştüğü kimseler hakkında kaynaklar bilgi ihtiva etmemekte, sadece 710/1310’da Bağdat’a geldiğini, aynı yıl Bağdat’tan memleketine dönerken Hûzistan eyaletinin Îzec (bugünkü Mâlülemîr) şehrinde vefat ettiğini ve oraya defnedildiğini kaydetmektedir. Kureşî ölüm tarihini 701/130134, Kâtib Çelebi 711/1311 olarak verirse de kaynakların büyük çoğunluğu 710/1310 yılında müttefiktir.35 IV. ESERLERİ Ebu’l-Berekât, ulaştığı her ilim ve fende, otorite sayılan eserler bırakmaya muktedir olmuş, bu açıdan ilmî literatüre üstün faydası dokunmuş büyük bir âlimdir. Bazısını muhtasar, bazısını geniş üslûp ile kaleme aldığı eserleri öğrenciler ve âlimler tarafından kolayca kabul görüp, yıllarca okunmuş ve okutulmuştur. Bu durum, onun ihlâslı bir kul oluşuna, entelektüel birikiminin ve ilmî derinliğinin yüceliğine delalet eder. Aşağıda, haklarında kısa bilgiler vererek eserlerini teker teker tanıtmaya çalışacağız. A. FIKIH USULÜ ALANINDAKİ ESERLERİ 1. Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh Ebu’l-Berekât bu eserinde, bütün fıkıh usûlü konularını özet halinde vermiş, eseri Pezdevî’nin Kenzu’l-Vusûl ilâ Mâ’rifeti’l-Usûl’ü ile Serahsî’nin Temhîdü’l-Fusûl fi’l-Usûl’ünden hareketle kaleme almıştır. Hanefî mezhebinde tercih edilen görüşleri 33 Kılıç Aslan Mavil, a.g.e, s.74. 34 Kaynakların ittifak ettiği h. 710 (1310) yılından farklı olarak; Kureşî, İbn Hacer, İbn Tağrîberdî ve İbnü’l-Hinnâî gibi tabakât müellifleri, Nesefî’nin vefât tarihi olarak h. 701 (1301) yılını göstermektedir. Yine Taşköprüzâde, h. 751 tarihini verirken; Kâtib Çelebi ise h. 710 yılının yanı sıra 701 ve 711 yılını da zikreder. Bkz. el-Kureşî, a.g.e., C. II, 295; el-Askalânî, a.g.e., C. II, 352; İbn Tağrîberdî, a.g.e., C. VII, 73; Taşköprüzâde, a.g.e., s. 113; İbnü’l-Hinnâî, Tabakâtü’l-Hanefîyye, s. 266; Mustafa b. Abdullah, Hacı Halîfe Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zünûn an Esmai’l-Kütübi ve’l-Fünûn, C. I, 119; C. II, 1168, 1640, 1675, 1867, 1922. 35 Murteza Bedir, a.g.e., s. 567. 15 “sahîh”, “muhtâr” gibi ifadelerle belirtmiştir. Menâru’l-Envâr36 ilim dünyasında çokça ilgi görüp, üzerinde pek çok çalışma yapılan çokça şerhleri bulunan bir eserdir. 2. Keşfü’l-Esrâr fî Şerhi Menâri’l-Envâr “Musannifin Şerhi” adıyla tanınan bu eser, Ebu’l-Berekât’e ait el-Menâr isimli eserin şerhidir.37 3. el-Müntehab fî Usûli’l-Mezheb Hüsâmüddîn Muhammed b. Muhammed el-Ahsiketî’nin (ö. 644/1246) fıkıh usûlüne dâir muhtasar eseridir.38 4. Şerhu’l-Müntehab fî Usûli’l-Mezheb Ebu’l-Berekât’ın, el-Müntehab fî Usûli’l-Mezheb üzerine yapmış olduğu bir şerh çalışmasıdır.39 B. FURÛ-İ FIKIH ALANINDAKİ ESERLERİ 1. el-Vâfî Hanefî fıkıh doktrininde oldukça güzel ve muteber bir metin olan el-Vâfi40, Hanefî fıkhının genel bir özeti niteliğini taşımaktadır. Yine kendi eseri olan ‘Kenzü’d- Dekâik’ adlı eserin aslıdır. Yazımında bazı fetâvâ ve vâkıât kitaplarından yararlanıldığı kaydedilmektedir. Ebu’l-Berekât eserde Hanefî görüşlerin yanı sıra Şâfiî ve Mâlikîler’in görüşlerine de yer vermiştir. Eserde şahısları belirtmek amacıyla Ebu Hanîfe için (ح), Ebu Yusuf için (س), İmâm Muhammed için (م), Züfer için (ز), İmâm Şâfiî için (ف), İmâm Mâlik için (כ), rumuzları kullanılmıştır. Hanefîlerin görüşü ise (و) rumuzu ile belirtilmiştir. 36 Bu eserin pek çok baskısı vardır. Son olarak bu eser Şamil Şahin tarafından tahkîk edilmiştir. Dâru Ğâr-ı Hira’da basılmıştır. 37 Bu eser matbu’dur. İlk baskısı h. 1316’da Bulak’ta basılmıştır. Daha sonra Nuru’l-Envâr isimli haşiyesi ile beraber iki cilt olarak Beyrut’ta, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye’de basılmıştır. 38 Eser Salim Öğüt tarafından Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi’nde doktora tezi olarak çalışılmış (Mekke 1988) ve daha sonra ülkemizde de ‘Şerhu Hâfızüddîn en-Nesefî Li Kitâbi’l-Müntehab Fî Usûli'l- Mezheb’ adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 2003). 39 el-Leknevî, a.g.e., s.102. 40 Eserin muhtelif yazmaları için bkz. Adıyaman İl Halk Ktp., nr. 5; Beyazıt Devlet Ktp., nr. 2233; Çorum İl Halk Ktp., nr. 1427; Süleymaniye Ktp., Cârullah, nr. 902, Lâleli, nr. 1237. 16 2. el-Kâfî fî Şerhi’l-Vâfî Ebu’l-Berekât’ın el-Vâfî adlı eserininr şerhidir. Eserin ülkemiz kütüphanelerinde yüze yakın yazma nüshası bulunmaktadır.41 3. Kenzü’d-Dekâik fî Furû-i Fıkhı’l-Hanefî Ebu’l-Berekât’ın el-Vâfî adlı eserinin özeti mahiyetindeki Kenzü’d-Dekâik42, Hanefî fıkhının dört temel kaynağından biri olma özelliğini taşımaktadır. Âlimler tarafından oldukça rağbet görmüş olan bu eser Osmanlı medreselerinde uzun yıllar okutulmuş, 19. Yüzyılda da Şam ve Kahire medreselerinde okutulmuştur.43 Bu eserin en iyi şerhi Fahreddin Osman b. Ali b. Mihcen Zeylaî’nin (ö.h.744) Tebyinu’l-Hakayık adı ile kaleme aldığı şerhtir. Ebu Muhammed Bedreddin Mahmud b. Ahmed b. Musa el- Aynî el-Hanefî (ö.h.855) de bu esere Remzü’l-Hakayık fî Şerhi Kenzi’d-Dekâik adı ile bir şerh yazmıştır.44 4. el-Musaffâ fî Şerhi’l-Manzûme Meşhur Hanefî fıkıh ve kelâm bilgini Ebu Hafs Necmeddîn Ömer en-Nesefî’nin (ö. 537/1142) el-Manzûmetü’n-Nesefiyye isimli eserinin bir şerhidir. Müellifi, bu eseri aşağıda gösterdiğimiz şekilde (10) bab olarak düzenlemiştir. Birinci Bab, Ebu Hanîfe’nin görüşleri hakkındadır. İkinci bab Ebu Yusuf’un görüşlerini, üçüncü bab İmam-ı Muhammed’in görüşlerini, dördüncü bab Ebu Hanîfe ile Ebu Yusuf’un görüşlerini, beşinci bab Ebu Hanîfe ile İmam-ı Muhammed’in görüşlerini kapsamaktadır. Altıncı babda Hanefî Ashabının görüşleri, yedinci babda onlardan her birinin görüşleri ele alınmaktadır. Sekizinci babda İmam-ı Züfer’in görüşleri bir araya getirilirken, dokuzuncu babda İmam-ı Şâfî’nin, onuncu babda da İmam-ı Mâlik’in görüşlerine yer verilmiştir.45 41 Adana İl Halk Ktp., nr. 357; Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 356; Köprülü Ktp., Fazıl Ahmed Paşa, nr. 612; Manisa İl Halk Ktp., nr. 537; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 850; Süleymaniye Ktp., Molla Çelebi, nr. 66’da; Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr.1306,1307,1308; Süleymaniye Ktp., Âşır Efendi, nr.372,373; Bayezit Ktp., nr.18875,18878 kayıtlı nüshalar bunlardan bazılarıdır. 42 Bu kitabın pek çok baskısından biri olan Said Bektaş’ın tahkîki Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye’de basılmıştır. 43 Heffening, “Nesefî”, İA, C. IX, s. 200. 44 Said Bektaş Kenzü’d-Dekâik’i tahkîk ederken bu eser üzerine yazılan şerh ve haşiyelerin 112 civarında olduğunu şöylemiştir. Bkz. Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en- Nesefî, Kenzü’d-Dekâik, (thk. Said Bektaş), Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye/Dâru’s-Sirâc, Beyrut/Lübnan, 2014, s. 83. 45 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s.1867. 17 5. el-Mustesfâ fî Şerhi’l-Fıkhı’n-Nâfi‘ Ebu’l-Kâsım Nâsiruddin Muhammed b. Yusuf Hüseynî es-Semerkandî’nin (ö. 556/1161) el-Fıkhu’n-Nâfi‘46 adlı eserine yazılmış bir şerhtir. 47 6. el-Mustevfâ fi’l-Furû’ Bu kitap hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır.48 7. Şerhu’l-Hidâye Keşfü’z-Zünûn’da el-Hidaye’yi Nesefî’nin şerh ettiği geçmektedir.49 C. TEFSİR ALANINDAKİ ESERİ 1. Medârikü’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl: Tefsîru’n-Nesefî adıyla da bilinen eser oldukça özlü, faydalı bir eserdir. Müellif; bu tefsîr çalışmasını, Beydâvî’nin Envâru’t-Tenzîl adlı eserinden ve Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) meşhur eseri el-Keşşâf’tan istifade ederek meydana getirmiştir. Eser dirâyet tefsîrlerinden sayılmaktadır. Fakat eserde hadislerle, sahâbe ve tâbiîn görüşlerinden oluşan rivâyet malzemelerine de yer vermiştir. Ebu’l-Berekât bu eserini çevresindekilerin teşvîk etmesiyle kaleme aldığını, eseri okuyucuyu usandırmayacak özlükte oluşturduğunu, eserde ehl-i sünnet ve ehl-i bid’at görüşlerine yer vererek, i’rab ve kırâat farklarını, bedî’ ve işârât ilimlerini de ihtivâ ettiğini eserin mukaddimesinde okuyucuya bizzat kendi sözleri ile şöyle takdim etmiştir; “İsteğine icabet etmem zaruret arzeden biri benden te’vilat hususunda, i’rab ve kıraat vecihlerini cami, bedi’ ve işaret ilminin inceliklerini havi, Ehl-i Sünnet ve’l- Cemaat’in görüşleriyle mücehhez, yolunu kaybetmiş bidatçilerin saçmalıklarından arındırılmış, bıktıracak kadar uzun olmadığı gibi anlamın heder olmasına yol açacak kadar da kısa olmayan orta hacimli bir kitap yazmamı istedi.” 50 46 Bu eser İbrahim b. Muhammed b. İbrahim Abbud tarafından Mektebetu’l-Ubeykân, Riyad’da 1420/2000 yılında tahkîk olunmuştur. 47 Bu eser Riyad’da Muhammed b. Suud Üniversitesi’nde Ahmed b. Muhammed b. Saad el-Ghamidi tarafından 1421/2001 yılında doktora tezi olarak çalışılmıştır. 48 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1765. 49 el-Leknevî, a.g.e., s. 102. 50 Ebu’l-Berekât Ahmed b. Mahmud en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, (thk. Yusuf Ali Bedîvî- Muhyiddin Dîbstuv), Dâru’l-Kelimi’it-Tayyib, Dımaşk, Suriye, 1998, C. I, s. 24. 18 D. KELAM ALANINDAKİ ESERLERİ 1. Umdetu'l-Akâid Keşfü’z-Zünûn sahibi Ebu’l-Berekât’e ait bu eser hakkında “Bu eser kelam ilminin genel prensiplerini ve temel meselelerini içinde barındırmakla beraber, insanların kalplerindeki imanı arı duru hale getirmeyi, kalplerdeki akideyi sağlamlaştırmayı amaçlamış bir eserdir.” Müellif el-İ’timad ismiyle Umde’ye51 şerh yazmıştır. Ebu’l-Berekât’ın kendi şerhinin yanında eser üzerine yapılmış pek çok şerh çalışması mevcuttur. Ahmed b. Oğuz Dânişmend el-Akşehrî’nin el-İntikâd fî Şerhi Umdeti’l-İ‘tikâd; Cemâleddin Mahmûd b. Ahmed el-Konevî’nin (ö. 770/1368) ez-Zübde fi Şerhi’l-Umde; Halil b. Abdullah el-Buhârî, Ekmeleddîn Muhammed el-Bâbertî (ö. 786/1385) ve Şemsüddîn Muhammed en-Niksârî’nin (ö. 901/1496) Şerhu Umdeti’l-Akâid adlı eserleri diğer şerhlere örnektir. Ayrıca Ebu’l-Fezâil Ahmed b. Ebu Bekir el-Mer’aşî’nin de (ö. 870/1465) eser üzerine bir nazım çalışması vardır.52 2. el-İ‘timâd fi’l-İ‘tikâd / Şerhu’l-Umde fî Akîdeti Ehli’s-Sünne Eser el-Umde üzerine müellif tarafından kaleme alınmış bir ihtisar çalışmasıdır.53 E. DİĞER ESERLERİ Fedailu’l-Â’mâl Keşfü’z-Zünûn sahibi Hacı Halife olarak da bilinen Kâtip Çelebi Fedailu’l- Â’mâl’ın Ebu’l-Berekât’e ait olduğunu söyler fakat araştırmalarıma rağmen bu eserin varlığına ulaşamadım. 51 Bu eser W. Cureton tarafından The Pillar of Creed adıyla İngilizce’ye çevrilip Arapça metniyle birlikte Londra’da 1843’te neşredilmiştir. Daha sonra Temel Yeşilyurt tarafından tahkîk edilerek Türkçe’ye İslâm İnancının Ana Umdeleri adıyla çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Malatya, 2000. 52 İbn Tağrîberdî, a.g.e., C. VII, s. 72; Kâtib Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1168; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn ve'l-edebi'l-Arabî, C. I, s. 409; Heffening, a.g.e., C. IX, s. 200. 53 Bu eser, Abdullah Muhammed Abdullah İsmail tarafından Kahire’de el-Mektebet’ul-Ezheriyye li’t- Türas’ta 2011 yılında tahkîk edilmiştir. 19 V. “MENÂRU’L-ENVÂR FÎ USÛLİ’L-FIKIH” ADLI ESERİN TAHLÎLİ Bu bölümde Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en- Nesefî’nin el-Menâr adlı eserini altı başlık altında ele alacağız. A. ESERİN ADI Eserin adı, Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh’tır. Bunun en açık delili eserin, Ebu’l-Berekât tarafından bu eser üzerine yapılan Keşfü’l-Esrar fî Şerhi’l-Menâr adlı şerhte “Şimdi el-Menâr’da bahsettiklerimizi şerh edelim.” ifadesiyle bizzat isimlendirilmesidir.54 B. EBU’L-BEREKÂT EN-NESEFÎ’YE AİDİYETİ Eserin Ebu’l-Berekât’e aidiyetinin sıhhati konusunda pek çok delil vardır.  Daha önce bahsettiğimiz gibi müellif bizzat kendisi, yazdığı şerhte kitabından bahsetmiştir.55  Tercümesini yapanlar arasında eserin Ebu’l-Berekât’e aidiyeti konusunda ihtilaf eden yoktur.  el-Menâr üzerine yapılan şerh, talîk, haşiye, manzum ve muhtasar eserlerin büyük çoğunluğunda eserin müelllife aidiyeti dile getirilmiştir.  Ve son olarak, el-Menâr şer’î medreseler vasıtasıyla apaçık bir tevatür ile bize nakledilmiştir. Tüm bu sayılanlar, eserin Ebu’l-Berekât’e aidiyeti konusunda bugüne kadar bu konuda hiçbir ihtilafın vukû bulmadığını göstermektedir. C. YAZILIŞ SEBEBİ Ebu’l-Berekât Keşfü’l-Esrar adlı eserinin mukaddimesinde şöyle demektedir: “Ne zaman ki Buhara ve diğer İslâm ülkelerinde Fahru’l-İslâm el-Pezdevî ve Şemsü’l- Eimme es-Serahsî’nin (Allah onları rahmetine gark etsin) meylettiği gibi insanların da; hem akıl hem de nakli kapsaması nedeniyle, diyalektik usûller çıkartma hususunda en mükemmeli ve dini ilimlerin en büyüğü olan usûlü’l-fıkıh ilmine meylettiklerini gördüm, talebelerin isteği sonrasında bu iki kitabı özetledim.”56 54 Ebu’l-Berekât Hafizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî, Keşfü’l-Esrar Şerhu’l-Musannif el-Menâr, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, Lübnan, ty. C. I, s. 12. 55 en-Nesefî, a.e., s. 12. 56 en-Nesefî, a.e. s. 12. 20 Hasıl-ı kelam Ebu’l-Berekât insanların usûlü’l-fıkha meylettiklerini görüp, öğrencilerinin de talep etmesi sonrasında Pezdevî ve Serahsî’nin usûl kitaplarını bu eserinde özetlemiştir. D. METODU VE KULLANDIĞI KAYNAKLAR 1. Metodu Bilindiği üzere kitabın metodu “Hanefîyye” yani “Fukaha” metodu olup, bu metot fer’î meselelerden usûl kaidelerini oluşturma niteliği ile öne çıkmaktadır. Ebu’l-Berekât Keşfü’l-Esrar isimli eserinin mukaddimesinde Fahr’ul-İslâm el- Pezdevî’nin tertibinden zaruret bulunmadıkça çıkmadığını ve yabancı bir şey eklemediğini söylemiştir.57 el-Menâr kitabını okuyup takip ettiğimizde görmekteyiz ki, Ebu’l-Berekât, metinde geçen tüm usûlü’l-fıkıh konu ve bahislerini toplamış, ardından bunların delillerini saymaya başlamıştır. Bu metod Fukahanın kitaplarını telif ederken izledikleri metottur ki ardından olaylara ve dil ile ilgili konulara temas ederek tercih yaparlar. Hatta kendisinin rivayet hususunda sadece Hanefî mezhebi ile sınırlı kalmadığını, bilakis diğer mezheplerden de görüşler getirerek, kitabı telif konusundaki metoduna etki etmeyecek şekilde aralarında tercih yaptığını görmekteyiz. Bununla beraber “אĬïĭĐ” “bize göre”, “אĭĤijĝכ” “bizim sözümüze göre” veya “ Ĥ אĘŻìĹđĘאýĥ ” “Şafiî’nin aksine” gibi ifadeler kullanarak kendi mezhep imamlarından çokça fıkhî nakiller yapmıştır.58 2. Kullandığı Kaynaklar Ebu’l-Berekât; Debbusi, Cessas ve Aksekili gibi usûlcü ve özellikle de Hanefî âlimler ile aynı kaynaklardan istifade etmiş, ancak el-Menâr’ı telif ederken Fahr’ul- İslâm el-Pezdevî’nin usûl kitabı olan Kenzu’l-Vusûl ilâ Ma’rifeti’l-Usûl ve Şemsü’l- Eimme es-Serahsî’nin usûl kitabı olan Temhîdü’l-Fusûl fi’l-Usûl kitaplarını temel almış ve eseri bunlar üzerine bina etmiştir. Kendisi de daha önce belirttiğimiz gibi Keşfü’l- Esrâr kitabının mukaddimesinde buna işaret etmiştir. 57 en-Nesefî, a.e., s. 12. 58 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tahkîkli Metin, s. 105, 147, 254, 425, 445. 21 E. ESERİN BİLİMSEL DEĞERİ Pezdevî ve Serahsî’nin usûl kitaplarının özeti konumundaki el-Menâr, Hanefî usûl kitapları arasında seçkin bir mekana sahiptir. Eser, öğrencilere ders ve ezber olarak okutulmaya, âlimlerin de üzerinde nazım ve şerh çalışmaları yapmalarına vesile olmuştur. Ayrıca birçok usûlcü bu eser üzerine haşiye, takrir ve tercüme yazmıştır. Böylece eser, önemli Hanefî usûl metinlerinden biri haline gelmiş, okuyan herkesi müellifinin sıdkı ve ihlası ile eserin bereketi kuşatmıştır. Hacı Halife bu kitap hakkında şöyle der; "Bu kitap, kısa, faydalı ve pek çok konuyu toplamış güçlü bir metindir. Tafsilatlı kitaplar ve disiplinli özetleri arasında en çok işlem gören ve okunan kitap olup, hacmi küçük, anlatımı kısa, hakikat incilerini barındıran bir okyanus ve önemli incelikleri bünyesinde toplamış değerli bir hazine gibidir.”59 Kadîm usûl âlimleri bu kitaba yüksek bir dikkat göstermişler ve kitap “Hanefîye/Fukaha metodu” üzere eğitim veren Osmanlı Devleti'nin şer’î medreselerinde usûlü’l-fıkıh ilmi tedrisatında en başta gelen ders kitabı halinde müfredata alınmıştır. Kitap bu medreselerde nesilden nesile ders olarak işletilip tevatüren nakledilir olmuştur. Halen birçok farklı bölgede usûlü’l-fıkıh derslerinde ders kitabı olarak işlenmeye devam etmektedir. İbn Nüceym ise, “El-Menâr kitabına bir şerh yazdım. Bu şerhe Ezher Camisinde onu ders olarak okuturken başladım…” demektedir.60 Şamil Şahin, Menâru’l-Envâr fî Usûli’l-Fıkıh hakkında bir dipnotunda şu sözleri söylemiştir: “1298 yılında İbn Katlubağa’nın Osmanlıca muhtasar tercümesi Dâru’l- Hilafeti’l-Osmaniye’de (İstanbul’da) İslâmî Eğitim Cemiyeti olan Darüşşafaka medresesi yedinci sınıf öğrencileri için ders kitabı olarak işlenmek üzere tercih ve kabul edilmiştir.61 Bu sayılanlar, ulema ve usûlcülerin eserin tüm İslâm ülkelerinde yayılmasına hizmet eder şekilde bu sağlam metne karşı rıza ve kabullerinin olduğunu gözler önüne sermektedir. 59 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1822. 60 Zeyneddin b. İbrahim b. Muhammed İbn Nüceym El-Hanefî, Fethü’l-Gaffar Bişerhi’l-Menâr, Dârul Kütübül İlmiye, 1. Baskı, 1422/2001, Beyrut, Lübnan, s. 8. 61 Ebu’l-Berekât Hafizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî, Menâru’l-Envâr fî Usûli’l- Fıkıh, (thk. Şamil Şahin), Dâru Ğâr-ı Hira, 1. B, Şam, Suriye, 1429/2008, s. 51. 22 Hatta metni şerh eden Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin el-Menâr’ı şu sözlerle övdüğünü görmekteyiz: “Ömrüme yemin olsun ki, bu öyle bir kitaptır ki büyük kâmil âlimlerin sözleri onun değerinin yüceliğine şahitlik yapmıştır. Bu kitabın değerini düşürmek için tenkitçi, düşük kimselerin dilleri dönememiştir. İntizamı son derece güzel ve yeni olan bu kitap, mütekaddim ulemanın düşüncelerinin en özgünlerini hâvî olup mütekâmil ulemanın düşüncelerinden de en taze olanlarını kapsar. Eğer bütün usûl kitapları ve usûlde yazılan bu kitapların bölümlerinin hepsi yayınlansa; bu metnin doğal ve büyüleyici ibareleri, zorlayıcı olmayan üslûpları bu müellefâtın süsü mesabesinde olurdu.”62 F. EL-MENÂR ÜZERİNE YAZILAN ŞERH, TALİK, MUHTASAR, TAHRİÇ, MANZUM VE TERCÜMELER Daha önce belirttiğimiz gibi el-Menâr metni meşhur bir kitaptır.63 Âlimler tarafından bu kitaptan daha fazla üzerinde çalışılmış, hakkında yazılıp çizilmiş, şerhi yapılmış başka bir kitap görememekteyiz. Bu kitabın onlarca şerhi, ayrıca talîk muhtasar manzum ve tercüme çalışmaları bulunmaktadır. Yaptığımız çalışmalar sonucunda bu kitap hakkında yazılmış birkaç şerh, haşiye, muhtasar, manzum ve tercümeye ulaştık. Bunları yazarlarının doğum tarihlerine göre aktarırken64, dipnotlarda eserlerin matbu veya mahtut halde bulunduklarının ve tahkîk edenlerinin bilgisini dile getireceğiz. 1. ŞERHLER Bu eserler, asıl metnin anlaşılması için yazılmış açıklama ve yorumlardır. 1. Ebu’l-Berekât Hâfizuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî (h. 710); Keşfü’l-Esrâr fî Şerhi’l-Menâr:65 Bu kitabı ilk şerh eden musannifin bizzat kendisi olup yazdığı iki ciltlik eseri Keşfü’l-Esrâr Fî Şerhi’l-Menâr diye isimlendirmiştir. Âlimler bu kitabı “küçük keşif” diye adlandırılmaktadırlar. 2. Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed Ebu’l Kasım b. Manzur el-Afrikî (h. 710); Şerhü’l-Menâr66 62 Bkz. Tahkîkli Metin, ss. 3-4. 63 El-Menâr pek çok defa tahkîk edilmiştir. Fakat gördüklerimiz arasında en iyisi, Hocamız Şamil Şahin’in tahkîkidir. 64 Ayrıntılı bilgi için bkz. en-Nesefî, a.e., s. 51. 65 Mısır Bolak matbaasında 1316/1898 yılında basılmış; Beyrut'ta ise Dâru’l-Kitabi’l-Arabiyye'de 1394/1973 yılında; Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye'de ise h. 1406 yılında basılmıştır. 66 İstanbul'da Matbaa-i Osmaniyye’de 1319/1901 yılında basılmıştır. 23 3. Hattap b. Ebu’l-Kasım el-Karahisarî (ö. h. 720 civarında); Şerhü’l-Menâr67 4. Emînuddin Aksarayî diye bilinen İsa b. İsmail b. Hüsrev Şah (h. 727); Envâr'ül-Efkâr fî Şerhi’l-Menâr68 5. Şucaüddin Hibetullah b. Ahmed et-Türkistanî (Türkistanî Et-Tarrazî), (h. 733); Tebsiratü’l-Ebsar fî Şerhi’l-Menâr69 6. Ahmed b. Ali b. Turnaşah (h. 735); Keşfü’l-Esrâr fî Şerhi’l-Menâr70 7. Kavamüddin Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Hacendî es-Sincarî el- Kâkî (h. 749); Camiu’l-Esrâr fî Şerhi’l-Menâr Li’n-Nesefî71 8. Cemalettin Yusuf b. Kumarî en-Na’kerî el- Haratî (h. 752’ye yaşadığı bilgisi bulunmakla birlikte vefat tarihi bilinmemektedir.); İktibasü’l-Envâr fî Şerhi’l-Menâr72 9. İbnu’r-Rabve diye bilinen Muhammed b. Ahmed b. Abdülaziz el-Konevî ed- Dımeşkî Nassaruddin (h. 764); Şerhü Kudüsi’l-Esrâr73 10. Sirâcuddin Ebu Hafs Ömer b. İshak b. Ahmed el-Hindî el-Gaznevî (h. 773); Şerhü’l-Menâr74 11. Nukra Kâr diye bilinen Abdullah b. Muhammed b. Ahmed el-Hüseynî (h. 776); Şerhü’l-Menâr75 12. Ekmeleddin Muhammed b. Muhammed b. Mahmud b. Ahmed el-Babertî el- Hanefî (h. 786); El-Envâr fî Şerhi’l-Menâr76 67 Bu kitabın adı Osmanlı Müellifleri’nde geçmektedir. Bkz. Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, C. I, s. 289. 68 Kitabın el yazmasından biri İstanbul Süleymaniye Ktp. Fatih Sultan Mehmet bölümü 1414’te; diğer nüshası ise İstanbul Süleymaniye Ktp. Esad Efendi bölümü 476’da yer almaktadır. 69 Kitabın el yazması bir sureti Riyad'da Kral Faysal Merkez Kütüphanesi 459’da, bir nüshası; İstanbul Süleymaniye Ktp. Ayasofya bölümü 996’da; diğer bir nüshası ise İstanbul Süleymaniye Ktp. Şehit Ali Paşa Bölümü 656’da yer almaktadır. 70 Kitabın el yazması nüshası İstanbul Süleymaniye Ktp. Hüsrev Bey bölümünde 452’de yer almaktadır. 71 Mekke-i Mükerreme ve Riyad’da Nazzar b. Mustafa Elbaz h. 1418 yılında bu kitabı yayınlamış olup, tahkîkini beş cilt halinde Fadlurrahman Abdülgafur el-Afganî yapmıştır. 72 Kitap Bağdat Üniversitesi İslâmî Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisans tezi olarak tahkîk edilmiş olup, tahlîl ve tahkîk çalışması 2014 yılında Mahmut Şakir Abdülhamid el-Cemilî tarafından yapılmıştır. 73 Bu eser Osmanlı Müellifleri’nde zikredilmektedir. Bkz. Bursalı, a.g.e., C. II, s. 13. 74 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1824 75 Bu kitap Bağdattaki İmam-ı A’zam Ebu Hanîfe Fakültesinde yüksek lisans tezi olarak, Ugab b. Yusuf, Zekeriya b. Muhyi’t-Temimî ve Saddam b. Hasan b. Hadar isimli üç öğrenci tarafından 2016 yılında tahkîk edilmiş ve şu an basılma aşamasındadır. 76 Kitap Medine-i Münevvere İslâm Üniversitesi'nde tahkîk edilmiş olup, tahlîl ve tahkîk çalışması yüksek lisans tezi olarak Velid Ali el-Âmiri tarafından azimet ve ruhsat bölümüne kadar yapılmış; 24 13. Yusuf b. Cemalettin el-Miltanî el-Hanefî (h. 790); Tevcihü’l-Kelâm fî Şerhi’l-Menâr77 14. Et-Tebbanî veya Muhammed Çelebi diye tanınan Celaleddin Muhammed b. Ahmed b. Yusuf et-Tizînî (h. 793); Minhacü’ş-Şeria Şerhu Menâri’l-Envâr (Şerhu’t- Tebbanî)78 15. İbn Melek diye tanınan Abdüllatif b. Abdülaziz b. Emîn Fareşta el-Kirmanî (h. 801); Şerhu’l-Menâr (İbn Melek Şerhi)79 16. Hasanpaşa Alaaddin (h. 810); Şerhu Menâri’l-Envâr80 17. Şerefuddin b. Kemal b. Hasan b. Ali el-Firîmî (h. 810); Şerhu’l-Menâr81 18. Âlim diye bilinen Ömer b. Abdülaziz El-Kirmanî. (h. 837’de yaşadığı bilgisi bulunmakla birlikte vefat tarihi bilinmemektedir.); Keşfü’l-Envâr Şerhu’l-Menâr82 19. Kara Sinan diye meşhur Yusuf Abdülmelik er-Rumî el-Hanefî; Zeynü’l- Menâr fî Şerh-i Menâri’l-Envâr83 20. Muhammed b. Mahmud b. el-Hüseyin (h. 890 yılında yaşıyordu.); Et-Tibyân fî Şerhi’l-Menâr84 21. Zeyneddin Kasım b. Katlubağa el-Hanefî (h. 879); Hulasatü’l-Efkar Şerhi Muhtasari’l-Envâr diye isimlendirilen Şerh-u Muhtasari’l-Menâr85 azimet ve ruhsat bölümünden kitabın sonuna kadarki tahlîl ve tahkîk çalışması ise Radi Sayaf el-Harbî tarafından yapılmıştır. 77 Abdülhay el-Hüseynî Sekafetu’l-İslâmiyye fi’l-Hind kitabında Hindistan Ehlinin Usul Kitapları başlığı altında sayfa 124’te bu kitabı zikretmiştir. Arapça eser baskıları 1377/1958. 78 Bursalı, a.g.e., C. I, s. 266. 79 Bu kitap önce İstanbul'da Matbaa-i Osmaniyye’de 1315/1897 yılında basılmış, ardından Salah Bilici Kitabevi tarafından dipnotunda İbnü’l-Aynî diye bilinen Şeyh Zeynettin Abdurrahman b. Ebubekir’in şerhi ile birlikte basılmıştır. 80 Kitabın el yazması bir nüshası Türkiye Sivas ili Ziya Bey Ktp. 243’de bulunmaktadır. 81 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1824; Taşköprüzâde, bu eserin el-Firîmî’ye ait olduğunu fakat eserin kendini bulamadığını zikreder. Bkz. Taşköprüzâde, eş-Şakâıku’n-Nu’mâniyye fî Ulemâi’d-Devleti’l- Osmaniyye, Dâru’l-Kitabi’l-Arabî, Beyrut, Lübnan, 1395/1975, C. I, s.50. 82 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1825; Bursalı, a.g.e., C. I, s. 297. 83 Kitabın bir bölümü Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Prof. Dr. Halil İbrahim Acar’ın denetiminde Enes Yusuf isimli öğrenci tarafından 2014 yılında yüksek lisans tezi olarak tahkîk edilmiştir. 84 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1826. 85 Kitabın birinci baskısı Şam’da Dâru İbni Kesir’de, Beyrut'ta Dâru’l-Kelimi’t-Tayyip’te 1413/1993 yılında Züheyr b. Nasır el-Nasır tarafından tahkîk edilerek basılmıştır. Yine Beyrut'ta Dâru İbni Hazm Kitabevinde 1424/2003 yılında Hafız Senaullah ez-Zahidi tarafından tahkîk edilerek basılmıştır. 25 22. Saadettin diye tanınan Ebu’l-Fadl Abdullah b. Muhammed b. Abdülkerim ed-Dehlevi (h. 891); İfadatü’l-Envâr fî İdaet-i Usûli’l-Menâr86 23. İbnü’l-Aynî diye tanınan Zeynuddin Muhammed b. Abdurrahman b. Ebubekir (h. 893); Şerhu Metni’l-Menâr fî Usûli’l-Fıkh87 24. Hakîm Şah diye bilinen Ebu Abdullah Muhammed b. Muhammed Mübarek b. Muhammed el-Heravî (h. 928)88; Medâru’l-Fehûl fî Şerhi Menâri’l-Usûl89 25. Hakîm Şah diye bilinen Ebu Abdullah Muhammed b. Muhammed Mübarek b. Muhammed el-Heravî (h. 928); Dâiratü’l-Vusûl ilâ İlmi’l-Usûl90 26. Abdü’l-Ali b. Muhammed b. Hüseyin el-Bircendî (h. 932); Zübdetu’l-Esrâr isimli Şerh-u Muhtasaru’l-Menâr91 27. Muhammed b. Cirbaş (h. 956); Mirkatu’l-Efkâr fî Şerhi’l-Menâr92 28. Hoca Hüsam diye bilinen Hüseyin el-Âmasî (h. 961); Şerhu’l-Menâr93 29. Zeynuddin b. İbrahim b. Muhammed b. Nüceym el-Hanefî (h. 970); Mişkâtu’l-Envâr fî Usûli’l-Menâr diye bilinen Fethu’l-Gaffar bi Şerhi’l-Menâr94 30. Ebu’s-Suud Efendi diye tanınan Muhammed b. Muhammed b. Mustafa el- İmadî el-Hanefî (h. 982); Sevakibu’l-Enzâr fî Evaili’l-Menâr95 86 Bu kitabın aslı Medine-i Münevvere İslâm Üniversitesi'nde Dr. Halit Muhammed Abdülvahid Hanefî tarafından hazırlanan bir yüksek lisans tezi olup, Mektebetu’r-Rüşd’de 1426/2005 tarihinde yayınlanmıştır. 87 Bu kitabın ilk baskısı h. 1292 yılında İbn Melek’in Şerhu’l-Menâr’ı dipnotu ile birlikte İstanbul'da Matbaa-i Amire’de, ikinci baskısı h. 1314 yılında Matbaa-i Osmaniyye’de basılmış; müstakil olarak da Suriye'de 1437/2010 yılında Dâru’l-Beyrutî’de Ala Semir et-Tuhi et-Tavvaf’ın tahkîki ile basılmıştır. 88 Şamil Şahin hoca Menâru’l-Envâr isimli kitapta, Mutavvel Li’l-Menâr’ın şerhi olan Medâru’l-Fehul isimli kitabın müellifi tarafından Dairetü’l-Vusul İlâ İlmi’l-Usûl isimli bir başka şerhinde özetlendiğini söylemiştir. Bkz. en-Nesefî, a.g.e., s. 103. 89 Kitabın el yazmasının sünnet bölümü 2001 yılında Kahire, Şeriat Ve Hukuk Fakültesi öğrencisi Mahmud Ahmed Yusuf tarafından tahkîk edilmiştir. 90 Kitap Hindistan'da Nuru’l-Envâr fî Şerhi’l-Menâr kitabının dipnotu olarak 1292/1877 yılında birkaç farklı baskı halinde basılmış Medâru’l-Fehul Fî Şerhi Menâri’l-Usûl kitabının muhtasarıdır. 91 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1826. 92 İsmail Paşa el-Bağdadi, İzahu’l-Meknûn Fî’z-Zeyli Alâ Keşfi’z-Zünûn An Esmai’l-Kütüb Ve’l-Fünûn, Vukenati’l-Mearif Matbaası, İstanbul 1371/1951, C. II, s. 554. 93 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1825. 94 Bu kitap 1359/1936 yılında Kahire'de Matbaa-i El-Banî El-Halebî’de ve 1422/2001 yılında Lübnan Beyrut’ta Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye’de basılmıştır. Kitaba Şeyh Abdurrahman el-Bahravî el-Hanefî el- Mısrî tarafından (ö. 1322) yazılan bazı haşiyeler bulunmaktadır. 95 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1826.; Belirttiğine göre Prof. Dr. Şamil Şahin’in, tahkîkini tamamlamış olduğu bu kitap şu an basım aşamasında bulunmaktadır. 26 31. Balemşah lakaplı, Abdurrahman b. Saçlı Emir (h. 978); Şerhu’l-Menâr fî Usûli’l-Fıkh (Şerhu İbnü’l-Emir)96 32. Muhammed b. Abdullah el- Hatip et-Timurtâşî (h. 1004); Feyzu’l-Gaffar Şerhu mâ Untuhibe Mine’l-Menâr97 33. Ebu’s-sena Ahmed b. Muhammed b. ez-Zeyli es-Sivasi (h. 1006); Zübdetu’l- Esrâr fî Şerhi Muhtasari’l-Menâr98 34. Molla Aliyyu’l-Karî b. Sultan b. Muhammed el-Heravî el-Hanefî (h. 1014); Tevdîhu’l-Mebânî ve Tenkîhu’l-Meanî Şerhu Muhtasari’l-Menâr li’bni Habîb99 35. Hasan el-Kafî diye bilinen Hasan b. Turhan b. Davud b. Yakup el-Akhisar (h. 1025); El-Vusûl ilâ İlmi’l-Usûl100 36. Kadı Abdülhalim b. Lütuf b. er-Rumî (h. 1051); Şerhu’l-Menâr101 37. Salih b. Muhammed b. Abdullah el- Hanefî (h. 1055); Şerhu Muhtasari’l- Menâr li’l-Halebî102 38. Menâr Şârihi diye bilinen Ahmed Efendizade (h. 1067); Şerhu’l Menâr103 39. Abdüllatif b. Bahauddin b. Abdülbaki el-Behaî ed-Dimeşkî (h. 1082); Şerh-u Kurrat-i Ayni’t-Talip104 40. Muhammed Alâuddin b. Ali el-Haskefi el-Hanefî (h. 1088); İfadatu’l-Envâr alâ Usûli’l-Menâr105 96 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1825. 97 Bu kitap Prof. Dr. Hüseyin Mutavi Hüseyin et-Tertûrî’nin denetimi altında Filistin'de El-Halil Üniversitesi Şeriat Fakültesinde yüksek lisans tezi olarak tahkîk edilmiştir 98 İlk baskısı 1305/1887 yılında Kazan Tataristan’da; ardından 1419/1998 yılında Suudi Arabistan Krallığında Nazzar Mustafa Elbaz Kitabevi'nde, Adil Ahmed Abdu’l-Mevcud Ali Muavvad’ın tahkîki ile basılmıştır. Ardından kitap Filistin el-Halil Üniversitesi Şeriat Fakültesinde Prof. Dr. Hüseyin Mutâvî’ Hüseyin et-Terturî’nin denetimi altında doktora tezi olarak tahkîk edilmiştir. 99 Kitap Beyrut Dâru Sadir ve İstanbul İrşad Kitabevi tarafından İlyas Kaplan’ın tahkîki ile 1427/2006 yılında basılmıştır. 100 Kitap Prof. Dr. Şamil Şahin tarafından 1429/2008 yılında tahkîk edilmiş; Şam’da, Dâru Ğâr-ı Hira’da basılmıştır. 101 Kitap İstanbul'da 1314/1896 yılında basılmıştır. 102 Yazma eser halinde Kahire Ezher Ktp., no 4293 (109)’da bulunmaktadır. 103 Bursalı, a.g.e., C. II, s. 13. 104 Kitabın istinsah edilmiş bir nüshası Şamil Şahin'in kendi kütüphanesinde bulunmaktadır. 105 Kitap Kahire'de Mustafa el-Banî el-Halebî ve çocuklarının matbaasında 1391/1979 yılında basılmış olup, bu nüshada Şeyh Muhammed Emîn b. Ömer b. Abidin’e ait Nesmatu’l-Eshar isimli haşiye de yer almaktadır. Şerhin üzerinde Allame Muhammed Ahmed et-Tuhî tarafından yazılmış bazı talîkler de bulunmaktadır. Kitap ardından 1413/1992 yılında Muhammed Berekat tarafından Şam'da İmam el- Evzaî kitabevinde tahkîk edilmiştir. Tahkîk yazarı kitaba Allame Şeyh Muhammed Said el- 27 41. Hadar b. Muhammed el-Amasî el-Hanefî (h. 1086); Tehîcü Gusuni’l-Usûl fî Şerhi Muhtasari’l-Menâr106 42. Muhammed b. Hasan b. Ahmed el-Kevakibî el-Halebî (h. 1096); İrşadu’t- Talip ilâ Manzumeti’l-Kevakib (Manzumetu’l-Kevakib Şerhi)107 43. Molla Ciyun diye bilinen Ahmed b. Abdullah b. Abdurrezzak el-Hanefî (h. 1130); Nuru’l-Envâr fî Şerhi’l-Menâr108 44. Mehmed Emîn b. Abdülhay b. Muhammed el-Üsküdârî el-Hanefî (h. 1149); Nadratü’l-Enzâr fî Şerhi’l-Menâr109 45. Davud b. Muhammed el-Karsî er-Rumî el-Hanefî (h. 1196); Şerhu’l- Menâr110 46. İspirli Halep müftüsü diye tanınan Muhammed b. Yusuf b. Yakup b. Ali el- Halebî el-Hanefî (h.1194); Bedâiu’l-Efkâr fî Şerhi Evâili’l-Menâr111 47. Salahî Uşşakî “Salahî Efendi” diye bilinen Balıkesirli Abdullah b. Abdülaziz (h. 1196); Şerhu Muhtasari’l-Menâr112 48. Şemseddin b. Muhammed el-Kocahisarî; El-Fevâidu’ş-Şemsiyye bi Şerhi Fevaidi’l-Menâr113 49. Bahru’l-Muhît diye bilinen Ebu’l-Ayyaş Abdu’l-Ali Muhammed b. Nizamettin Muhammed el-Leknevî el-Ensarî (h.1247); Tenviru’l-Envâr Şerhi’l-Menâr (Tenviru’l-Menâr)114 Burhanî'nin gerekli gördüğü bazı talîklerini eklemiştir. Ayrıca kitap Abdüsselam Abdülganî et-Tihamî tarafından Kahire Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesinde yüksek lisans tezi olarak tahkîk edilmiştir. 106 Bursalı, a.g.e., C. I, s. 295. 107 Bu şerh nazmı ile birlikte birinci baskısı Kahire Mısır’da 1317/1899 yılında basılmıştır. 108 Bu kitap yazarın “Keşfü’l-Esrar” isimli kitabıyla birlikte Beyrut'ta 1406/1986 yılında Dâru’l-Kütüb’il- İlmiyye’de basılmıştır. Ardından Kameru’l-Akmar ve el-Sünbülî haşiyeleri ile birlikte Karaçi Pakistan Büşra Kitabevinde 1433/2011 yılında dördüncü baskısı çıkmıştır. Son olarak kitap Ürdün'de Dr. Fethi Mevlan el-Halidî; Mahmut Ali Davud el-Ubeydî ve Dr. Salim Hüseyin Temr eş-Şemrî tarafından doktora tezi olarak tahkîk edilmiştir ve 2015 yılında Lübnan'da Emir Kitabevi Dâru Nuru’s-Sabah’ta basılmıştır. 109 Bu kitap tahkîkini gerçekleştirdiğimiz elimizdeki kitaptır. 110 Bursalı, a.g.e., C. I, s. 298. 111 el-Bağdadî, a.g.e., C. I, s. 196. 112 el-Bağdadî, a.g.e., C. II, s. 554. 113 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1825. 114 el-Bağdadî, a.g.e., C. II, s. 481; Hayruddîn ez-Ziriklî, el-A’lâm, Dâru’l-İlim li’l-Melayin, Beyrut, Lübnan, 2002, C. VII. s. 71. 28 50. Abdülhamid b. Abdullah b. Osman b. Muhammed er-Rahbî el-Bağdadî el- Hanefî (h. 1247); Zucâcetu’l-Envâr fî Keşfi Lübâbi’l-Menâr115 51. Ziyaettin Abdurrahim b. Safaüddin İsa el-Kâdirî el-Pendici el-Mendilavî (h. 1297 yaşadığı bilgisi bulunmakla birlikte vefat tarihi bilinmemektedir.116); İdâetu’l- Envâr alâ Usûli’l-Menâr117 52. Muhammed Abdülbaki el-Afganî el-Hanefî. (Vefat tarihi bilinmemektedir.); Şemsü Semai’l-Esrar Şerhi Muhtasari’l-Menâr118 53. Kastamonulu Ahmed Efendi Ziyaettin b. Hace Evliya Efendi; Hulasatu’l- Efkâr Şerhi Muhtasari’l-Menâr119 54. Ahmed Ed-Deyucî El-Musulî (h. 1362); Şerhu Muhtasari’l-Menâr120 55. Abdülcelil b. Ahmed Abdurrezzak Ali Cemil (h. 1376); Zübdetü’l-Efkâr Şerhi Muhtasari’l-Menâr Li’l-Halebî121 56. Muhammed Şemseddin b. Veliyyüddîn el-Farfûr; Muhtasaru’l-Efkar alâ Metni’l-Menâr122 Es-Sekafetu’l-İslâmiyye fi’l-Hind (Mearifu’l-Avarif fî Envai’l-Ulûm ve’l- Mearif) Kitabının sahibi Abdilhay el-Hasenî123 el-Menâr’ın Hindistan'da bulunan bazı şerhlerinin olduğunu söylemektedir. Bunlar; 1. Abdüsselam el-Azamî ed-Diyevî el-Müftî; Şerhu’l-Menâr 2. Şeyh Ahmed b. Ebu Said es-Salih el-Emtîhevî; Nuru’l-Envâr Şerhu’l-Menâr 3. Nizamettin b. Kutbettin b. Abdülhalim el-Ensarî es-Sehavelî el-Konevî (h. 1161); Es-Subhu’s-Sadık Şerhu’l-Menâr 115 Kitabın bir nüshası İstanbul Üniversitesi Ktp. no 1087’de bulunmaktadır. 116 Ömer Rıza Kahhâle, Mu’cemu’l-Müellifîn Teracimu Musannifi’l-Kütübi’l-Arabiyye, Dımaşk, Suriye, 1993, B.1, C. V, s. 210. 117 Kitabın el yazması bir sureti Kahire’de Ezher Ktp. no 10975’te bulunmaktadır. 118 Kitabın ilk baskısı Kahire Mısır’da 1315/1897 yılında basılmıştır. 119 Kitap İstanbul'da Matbaa-i Şirketi’s-Sahafeti’l-Osmaniyeye’de 1314/1896 yılında basılmıştır. 120 Ahmed Muhammed el-Muhtar, Tarihu Ulemai’l-Musûl, Bağdat Cumhuriyye Matbaası, Musul, Irak, 1961, s. 57. 121 ez-Ziriklî, a.g.e., C. III, s. 275; - Kahhâle, a.g.e., C. V, s. 82. 122 Dârul Farfur, Şam Suriye’de basılmış olup, birinci baskısı 1422/2001 yılında yapılmıştır. 123 Abdilhay el-Hasenî, Es-Sekafetu’l-İslâmiyye Fi’l-Hind; Mearifu’l-Avarif Fî Envai’l-Ulûm Ve’l- Mearif, Matbuat Mecmaa’l-Lugati’l-Arabiyye, Dımaşk, Suriye, 2.B., s. 125. 29 4. Rüstem b. Ali Asğar es-Sadîkî el-Hanefî el-Kanunî (h. 1178); Mulahhas Nuru’l-Envâr Şerhi Menâri’l-Usûl 2. TALİKLER Talîkler, yorumlamalar ve manalarının açıklamaları anlamına gelen notlardır. 1. İkinci Bayram diye bilinen Muhammed b. Muhammed Hüseyin b. Muhammedu’l-Evvel (h. 1247); İbn Habîb el-Halebî’nin Muhtasaru’l-Menâr üzerine İbn Katlubağa’nın yazdığı şerhin talîkleri124 2. Hadim Ahmed b. Haydar Ali b. Muhammed Mübin el-Frankî el-Mahallî el- Leknevî (h. 1371); Nuru’l-Envâr Talîkleri125 3. Yahya b. Mustafa; Azmizâdenin el-Menâr haşiyesi üzerine talîkler126 4. Muhammed Ahmed et-Tûhî; Haşiyetu Nesmatı’l-Eshar üzerine et-Tûhî’nin talîkleri127 5. Abdu’l-Gaffar b. Kadı Bünyamin; Metni Nuru’l-Envâr üzerine Abdu’l- Gaffar’ın takrîrleri128 6. İbn Melek’in el-Menâr şerhi üzerine Hacı Mehmet Zihni Efendi’nin talîkleri.129 3. MUHTASARLAR Muhtasar eserler, uzun şerhlerin bir şey eksiltilmeden, çaba veya yazıma ihtiyaç duymaksızın, az kelimelerle kısaltılmış halidir. 1. İbnu’r-Rabve diye bilinen Muhammed b. Ahmed b. Abdülaziz el-Konevî ed- Dimeşkî Nasiruddîn (h. 764); El-Muhtar fî Muhtasari’l-Menâr / Kudüsül Esrar fî Muhtasari’l-Menâr130 124 Dâru’l-Kütübi’l-Vataniyye El Yazmaları Genel Fihristi, Tunus, C. VIII, s. 42. 125 el-Hasenî; a.g.e., s. 106. 126 El yazma suretleri: İstanbul Süleymaniye Ktp., Laleli bölümü no. 727. İstanbul Süleymaniye Ktp., Mahmut Paşa medresesi bölümü no. 157. İstanbul Süleymaniye Ktp., Ragıp Paşa bölümü no. 400, 401. 127 Talîkler İbn Abidin’in Nesmatü’l-Eshar haşiyesi ile birlikte basılmış olup, ikinci baskısı Kahire'de 1399/ 1979 yılında Mustafa el-Banî Elbaz matbaasında basılmıştır. 128 Kitabın ilk baskısı Delhi'de 1287/1870 yılında basılmıştır. 129 Bursalı, a.g.e, C. I, s. 312. 130 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1824; Bursalı, a.g.e., C. I, s. 266; el-Leknevî, a.g.e., s. 156. 30 2. et-Tebbanî diye meşhur Celaleddin Muhammed b. Ahmed b. Yusuf et-Tizînî (h. 793); Muhtasaru’l-Menâr131 3. İbnu’l-Habîb el-Halebî diye bilinen Zeyne’l-Abidin Ebu’l-İz Tahir b. Hasan b. Ömer b. Hasan b. Habib (h. 808); Muhtasaru Menâri’l-Envâr132 4. İbn’iş-Şahne diye tanınan Kadı Ebu'l-Fadl Hamed b. Muhammed b. Mahmud El-Halebî; Tenviru’l-Menâr fî Usûli’l-Fıkıh 5. Molla Aliyyü’l-Karî b. Sultan b. Muhammed el-Heravî el-Hanefî (h. 1014); Mu’teberu’d-Dâr fî Muhtasari’l-Menâr133 6. Mahir b. Hasan b. Ömer (h. 1086); Muhtasaru’l-Menâr134 7. Ziya Efendi “Evliyazade Ahmed Ziyaeddin Efendi” (h.1333); Hulasatu’l- Efkâr fî Şerhi Muhtasari’l-Menâr135 4. TAHRİÇ 1. Molla Ciyun diye bilinen Ahmed b. Abdullah b. Abdurrezzak b. Hassa el- Hanefî el-Leknevî (h. 1130); İşrâku’l-Ebsâr fî Tahrîci Ehâdîsi Nuru’l-Envâr136 5. TERCÜMELER a. Osmanlıca 1. Hacı Mehmet Zihni Efendi (h. 1329); İktibâsu’l-Envâr fî Tercümeti’l-Envâr137 2. Hafız Muhammed Emîn Efendi138; Usûlü’l-Fıkıhtan Muhtasar Menâr Tercümesi139 3. İsa b. Mahmud el-Kâtip; Şerhu’l-Menâr140 131 Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, ss. 237-1824; Bursalı, a.g.e., C. I, s. 266; ez-Ziriklî, a.g.e., C. II, s. 132. 132 Kitap Şam’da Haşimiyye Kitabevi'nde h. 1324 yılında Allame Cemaleddin el-Farisi’ye ait usûl metinleri grubundaki talîklerle birlikte basılmıştır. 133 Kitabın el yazması bir sureti İstanbul Süleymaniye Ktp., Laleli bölümü no. 763’de bulunmaktadır. 134 Kitabın el yazması bir sureti İstanbul Süleymaniye Ktp., Nuruosmaniye bölümü no. 1363’de bulunmaktadır. 135 Bursalı, a.g.e., C. I, s. 345. 136 Kitabın taşbaskısı Hindistan'da 1288 yılında basılmıştır. 137 Bursalı, a.g.e., C. I, s. 312. 138 İstanbul Dârüşşafaka Ktp. Müdürüdür, h. 1300 yılında yaşadığı bilgisi kaynaklarda geçer. Fakat vefat tarihi bilinmemektedir. 139 İstanbul 7. Matbaa’da 1298/1881 yılında basılmıştır. 140 El-Menâr kitabının şerhinin tercümesi olup Sultan İbrahim Hana takdim edilmiştir. Bkz. Kâtip Çelebi, a.g.e., C. II, s. 1826. 31 b. Farsça 1. Abdülcebbar Han el-Asıfî el-Haydar Abadî; Celâlu’l-Ebsar Tercemeti Nuri’l- Envâr 2. Abdu’l-Ali Muhammed Nizamettin es-Sehalevî Bahru’l-Ulûm141; Tenviru’l- Menâr. 6. MANZUM TERCÜMELERİ Manzum, bir metnin şiirin herhangi bir vezniyle oluşturulmasıdır. 1. İbnu’l-Fasih el-Hemzanî diye bilinen Fahrettin Ahmed b. Ali b. Ahmed (h. 755); Nazmu Menâri’l-Envâr142 2. Seyit Abdülkerim b. Ahmed Muhammed et-Tarablusî; Akdu’l-Leâlî fî Nazmi’l-Menâr143 3. Abdüllatif b. Bahauddin b. Abdülbaki el-Ba’lî eş-Şamî el-Hanefî (h. 1082); Kurratu Ayni’t-Talip144 4. Muhammed b. Hasan b. Ahmed el-Kevakibî el-Halebî (h. 1096); Nazmu’l- Menâr (Manzumetu’l-Kevakibî)145 5. Abdülhamid b. Abdullah b. Osman b. Muhammed er-Rahbî (h. 1248); Lübâbü’l-Menâr146 6. İsmail Seyf ve Abdülmecid Efendi; Manzumetu Muhtasari’l-Menâr147 7. Taha b. Ahmed Muhammed b. Kasım el-Gûranî. (h. 1300)148; Nazmu’l- Menâr149 141 el-Hasenî, a.g.e., s. 126. 142 ez-Ziriklî, a.g.e., C. I, s. 175. 143 Kitabın el yazması bir sureti İstanbul Süleymaniye Ktp., Şeyhülİslâm Mustafa Aşir Efendi bölümü, no 82’de bulunmaktadır. 144 Kitap 1429/2008 yılında Şamil Şahin'in tahkîki ile Suriye, Dâru Ğâr-ı Hira’da basılmıştır. 145 Kitabın birinci baskısı 1317/1899 yılında Kahire'de Bolak Matbaasında basılmıştır. 146 Kitabın el yazması suretleri İstanbul Beyazıt Ktp, no. 1817’de ve İstanbul Üniversitesi Ktp., no. 1087’de yer almaktadır. 147 Kitap 1299/1881 yılında sultan İkinci Abdülhamid döneminde İstanbul'da basılmış olup tahkîk ve tahlîli Dr. Şaban Muhammed İsmail tarafından yapılmıştır. 148 Osmanlı Müellifleri’nde vefat yılının 1301 olduğu geçmektedir. Bkz. Bursalı, a.g.e., C. I, s. 350. 149 Kitap 1408/1988 yılında Kahire'de Dâru’s-Selam matbaasında basılmıştır. 32 İKİNCİ BÖLÜM MEHMED EMİN EL-ÜSKÜDÂRÎ’NİN HAYATI, YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ VE“NADRATÜ’L-ENZÂR FÎ ŞERHİ’L-MENÂR” ADLI ESERİN TAHLÎLİ I. ÜSKÜDÂRÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEMİN SİYASİ VE İLMİ ÖZELLİKLERİ Mehmed Emîn el-Üsküdârî’nin 1149/1736 yılındaki vefatı onu miladî 18. yüzyıl âlimlerinden yapmaktadır. Kayserizâde Mehmed Emîn el-Üsküdârî duraklama ve çözülmenin yaşandığı; çeşitli ıslahat faaliyetleri ile kötü gidişatın durdurulmaya çalışıldığı bir asrın ardından siyasî çalkantıların devam ettiği bir döneme gözlerini açmıştır. Tüm olumsuzluklara rağmen ilmî çalışmalarda gerçekleştirilen tercüme ve telif faaliyetleri onun yaşadığı dönemde önceki ve sonraki dönemlere göre daha parlaktır. Bunun sebebi olarak dönemin sadrazamı İbrahim Paşa’nın her türlü ilme değer vermesini gösterebiliriz. Mehmed Emîn el-Üsküdârî, Lale Devri diye anılan bu dönemde yaşamış, pek çok ilmin temel meselelerine dair önemli eserler vermiş velûd bir şahsiyettir. A. SİYASÎ HAYAT Müellifin dönemindeki siyasî durum genel hatlarıyla şu şekilde anlatılabilir. Müellif Lale Devri150 denilen dönemde yaşamıştır. Lale Devri'nin yaşanmasına zemin hazırlayan 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılda Osmanlı Devletinde belirgin bir şekilde siyasî, idarî, iktisadî, ictimaî, ticarî ve askerî bakımdan duraklama ve arkasından da devletin bütün kurumlarında bozulma ile bir çözülme görülmekteydi. Osmanlı’nın, bu kötü gidişata karşı ciddi ve köklü tedbirler de almadığı bu dönemde yaşanan 1683 II. 150 18. yüzyıl Osmanlı kroniklerinde Lale Devri adı altında bir dönem tanımlaması mevcut değildir. Bu devir için Lale Devri tabirini ilk defa Yahya Kemal Beyatlı kullanmıştır. Daha sonra tarihçi Ahmet Refik Altınay tarafından da 1913 yılında İkdam gazetesinde tefrika edilen makalenin ve iki yıl sonra basılan kitabın başlığında kullanılan bu ad Osmanlı tarih literatüründe yaygınlık kazanmıştır. Bkz. Abdülkadir Özcan, “Lale Devri”, DİA, C.XXVII, 2003, s.81-84. Lale Devri, Osmanlı Devleti’nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir. Bkz. Ahmet Refik Altınay, Lale Devri, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Ankara, 1973. 33 Viyana kuşatması ve sonrasında yaşanan hezimet ise devletin çözülmesine bir son nokta koymuştu. 1683 Viyana bozgununu izleyen 16 yıl süresince Osmanlı Devleti ardarda hezimete uğarayarak; 1699 yılında Kutsal ittifakın151 Katolik kanadıyla, tarihinin ilk ve en büyük toprak kayıplarını verdiği Karlofça Antlaşması’nı152 ve 1700 yılında da Rusya ile de İstanbul Antlaşması’nı imzaladı.153 Bu asır başlarında uzun süren harpler yaşamış olan Osmanlı bir taraftan iç durumunu düzeltmeye uğraşıyor, bir taraftan sınır devletlerle antlaşma kurallarına riayet ederek dost geçinmeye çalışıyor, bir taraftan Ruslarla olan sınırları üzerindeki kalelerini tamir ve tahkime uğraşıyor, bir taraftan da yeniden müdafaa kaleleri de yapıyordu.154 Gerçekten de 17. yüzyılı, Osmanlı için hem içerde hem de dışarıda en bunalımlı yıllarını yaşadığı bir dönem olarak kabul edebiliriz. Bu dönemin buhranından kurtulmak için yeni ve kalıcı tedbirlerin alınmasına ihtiyaç vardı. Devlet erkânı da kurumlarının ve toplumsal yapının ıslahatlara duyduğu ihtiyacı farketmeye ve iradelerini bu yönde kullanmaya başlamışlardı.155 Osmanlı Devletinde ilk köklü ıslahat hareketleri 18. yüzyılın başlarında başladı. Sultan II. Mustafa zamanında Karlofça ve İstanbul Antlaşmalarının yapılmasından sonra devlet işleri büyük ölçüde Şeyhülİslâm Feyzullah Efendi ile beraber yürütülür olmuştu. Zamanla Feyzullah Efendi’nin kendi yakınlarına ve çevresindekilere iltimas göstermesi devlet erkânı arasında huzursuzluğa sebep oldu. Ayrıca Karlofça Antlaşması neticesinde anlaşmaya karşı olup savaşın sürdürülmesinden yana olan Kapıkulu ocaklarında ve orduda da büyük bir huzursuzluk vardı. Çünkü savaş sürdükçe Kapıkulu hem sayı hem de itibar bakımından ön plana çıkmaktaydı. İstanbul ile Edirne arasındaki payitahtlık mücadelesi huzursuzluğun bir başka nedeni olarak görülmekteydi.156 Bu gelişen huzursuzluk Edirne Vakası denilen ihtilâlle neticelenecek ve II. Mustafa tahttan, Feyzullah Efendi ve yakınları da canlarından olacaklardır. II. Mustafa’nın yerine kardeşi 151 Kutsal İttifak, Papa’nın teşvîkiyle Hıristiyanlığın üç büyük mezhebini temsilen (Protestan Prusya, Katolik Avusturya, Ortodoks Rusya) tarihin çeşitli zamanlarında kurulan genel amacı Osmanlı Devleti’ne saldırmak olan anlaşmadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kemal Beydilli, “Avrupa”, DİA, C.IV, s. 144. 152 Karlofça Antlaşması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Abdullah Cevdet Karlıdağ, “Karlofça”, DİA, C.XXIV, 2003, s.504 153 Mehmet Alaaddin Yalçınkaya, “XVIII. Yüzyıl, Islahat, Değişim ve Diplomasi Dönemi”, Türkler Ansiklopedisi, C.XII, Ankara, 2002, s.762. 154 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, C.V, 6.baskı, y.y., t.y., s.48. 155 Yalçınkaya, a.g.e., s.762. 156 Metin Kunt, Siyasal Tarih (1600-1789), Türkiye Tarihi 3, İstanbul, 1995, ss. 19-73. 34 III. Ahmed 22 Ağustos 1703’te tahta çıktı. III. Ahmed ihtilâl yapan unsurları ve yandaşlarını beş ay süren bir mücadeleden sonra devlet yönetiminden uzaklaştırmayı başardı ve Ocak 1704’te idareyi tam olarak ele geçirdi. Görüldüğü üzere II. Mustafa’nın devrilmesine neden olan Edirne Vakası doğrudan Karlofça’yla bağlantılı olmayıp, 1683’te başlayan felaketlerle ve sarsıntılarla dolu 20 yıllık bir sürecin sonucu olmuştur. Bu tarihten itibaren yavaş fakat radikal ıslahatların yapılmasına ortam hazırlanmıştır.157 Osmanlı tarihinde Avrupa tarzında ilk yenileşme hareketi kuşkusuz III. Ahmed döneminde askerî düzeninin ve silah teknolojisinin iflas ettiğine olan kanaat sebebiyle askerî alanda olmuştur.158 Bu yüzyılda ardı ardına gelen yenilgiler sonrasında artık kaybedilen yerleri kurtarma ümidi kalmayan Osmanlı erkânı tarihinde ilk defa savaştan çok barışı kurmak ve korumak amacını gütmeye başladı. Damat İbrahim Paşa Pasarofça Antlaşması’nın imzalanmasını sağladıktan sonra Osmanlı’nın Avrupa sınırlarını güvenceye almak kastıyla sınırlarda yeni bir denge oluşturdu. Avrupa cephelerinde genişleme siyasetini bıraktığı gibi başta Avusturya, daha sonra Rusya’nın Osmanlılar aleyhine genişlemelerine set vuracak savunma tedbirleri almaya başladı. Osmanlı bu doğrultuda Avrupa siyasetiyle de yakından ilgilenmeye başladı. Özellikle de, Damat İbrahim Paşa, Avrupa’yı tanımanın Osmanlı dış politikası ve ticareti için önemli olduğuna inanan ve fiilî adımları atan ilk sadrazamdı. Bu sebeple İstanbul’daki Avrupa ülkelerinin diplomatik temsilcileriyle düzenli bir ilişki kurdu. Karlofça’dan Pasarofça’ya kadar diplomatik sahada ve bu sıralarda yapılan müzakerelerde Avusturya, Rusya, Lehistan, Venedik, Fransa, İngiltere ve Hollanda diplomatlarıyla yakın temas halinde bulunan Osmanlı artık 18. yüzyıl başlarında, Pasarofça Antlaşması sonrasında Damat İbrahim Paşa sadaretinde eskiye nazaran dışarıya gönderilen elçilerin ve temsilcilerin sayılarını ciddi şekilde artırdı. Paris, Viyana, Varşova, Lehistan ve Rusya’ya giden bu elçiler yalnızca diplomatik ve ticarî görüşmelerde değil Avrupa diplomasisi, kültürü, sanatı, sanayisi, tarımıyla birlikte askerî ve teknolojik gücü hakkında bilgi edinmeye ve bunları birer rapor halinde sunmaya başladılar. Bu ülkelere giden elçilerden Osmanlı İmparatorluğu’nun aydınlanmasında en tesirli rapor Paris’e (1720-1721) giden Yirmi Sekiz Çelebi Mehmed Efendi’ninkidir. Yirmi Sekiz Çelebi 1720'de Fransa ile bir ittifak antlaşması olanağı aramak üzere Paris'e gönderilmişti. Bu görevine ilâve olarak Fransız uygarlığını 157 Yalçınkaya, a.g.e., s.763. 158 Yalçınkaya, a.g.e., s.764. 35 tanıması, bunların uygulanabilecek olanları üzerine bilgi getirmesi istenmişti.159 Özellikle bu rapor tesirini hızlı bir şekilde gösterip Osmanlı demir perdesindeki ilk ve en önemli gedik olarak anılacaktır. Sadece üst düzeyde değil aynı zamanda Osmanlıların önemli ticaret merkezi olan Avrupa şehirlerinde de konsoloslukların açılması da bu sadrazam devrinde karara alındı. Bundan böyle Osmanlılar kendilerini Avrupa’dan tecrit etmeyerek onların iç gelişmelerinden haberdar olup doğu batı arasında bir entegrasyonun ilk adımlarını da atmaya başladılar.160 B. İLMÎ HAYAT Lale Devri’nin en önemli icraatı Türkçe eserler basacak olan matbaanın girişidir. Osmanlı'ya ilk matbaanın girişi yine Yirmisekiz Çelebi Mehmed ve oğlu Mehmed Said tarafından gerçekleştirildi. Osmanlı gayrimüslim toplulukluları kendi dilleri olan İbranice, Rumca, Latince ve Ermenice gibi dillerde eserlerini matbaalarda basmalarına karşın Türkçe bir matbaa yoktu. Mehmed Said Efendi Paris’te iken matbaaları dolaşırken kitap baskısının İstanbul’da da gerçekleştirileceğine kanaat getirmişti. Matbaanın kurulması için Müteferika tarafından kitap basımının faydaları hakkında Vesiletü’t-tıbaa adlı bir risale ile Mehmed Said Efendi ve İbrahim Müteferika birlikte Sadrazam İbrahim Paşa’ya müracaat etmişlerdi. Matbaa konusunda muhtemel tepkileri ve itirazları önlemek amacıyla Sadrazamın da tesiriyle dini eserler haricindeki kitapların basılması için şeyhülİslâm da fetva verdi. Böylece matbaa meselesi bir uzlaşma yöntemiyle halledilip bütün kesimlerin desteği ile yayın faaliyetine geçmiş oldu. Sadrazam ve Müteferika matbaanın ordu için ne kadar önemli olduğunu göstermek amacıyla ilk basılan eserler haritalar oldu. Bunu müteakiben ilk ciddi ve kapsamlı eser olan Türkçe sözlük Vankulu’nun basılması anlamlıdır.161 Osmanlı'da Türkçe'den, Arapça ve Farsça'ya; Arapça'dan, Türkçe ve Farsça'ya; Farsça'dan, Arapça ve Türkçe'ye tercüme faaliyetleri hep var olmakla beraber Lale Devri'ne kadar devlet eliyle yürütülen, sistemli tercüme hareketine rastlanmamaktadır. Bu dönem tercüme ve telîf yönünden önceki ve sonraki dönemlere göre daha dikkat çekicidir. Sistemleşen bu tercüme