T.C. ULUDAĞ ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIMIN EKONOMĐK ANALĐZĐ Başak CANAN ÖZBAĞ DOKTORA TEZĐ TARIM EKONOMĐSĐ ANABĐLĐM DALI BURSA-2010 T.C. ULUDAĞ ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIMIN EKONOMĐK ANALĐZĐ Başak CANAN ÖZBAĞ Yrd. Doç. Dr. Tolga TĐPĐ (Danışman) DOKTORA TEZĐ TARIM EKONOMĐSĐ ANABĐLĐM DALI BURSA-2010 ii T.C. ULUDAĞ ÜNĐVERSĐTESĐ FEN BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIMIN EKONOMĐK ANALĐZĐ Başak CANAN ÖZBAĞ DOKTORA TEZĐ TARIM EKONOMĐSĐ ANABĐLĐM DALI Bu Tez 13/05/2010 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir. Yrd. Doç. Dr. Tolga TĐPĐ Prof.Dr. Bahattin ÇETĐN Danışman Prof.Dr. Đ. Hakkı ĐNAN Prof.Dr. Đlhan TURGUT Doç.Dr. Ahmet KUBAŞ iii ÖZET Çalışmada organik tarımın tanımı, tarihsel gelişimi, dünyada ve Türkiye’de organik tarım, organik tarıma ilişkin yasal düzenlemeler ve karşılaştırmalı olarak farklı ülkelerdeki yasal mevzuatın incelenmesi, organik tarım ürünlerinin fiyatlandırılması ve sertifikasyonu konuları detaylı olarak araştırılmış ve incelenmiştir. Organik ve konvansiyonel domates yetiştiriciliğinde brüt kar analizi Çanakkale ilinde 63 organik ve 86 konvansiyonel domates yetiştiricisi ile yapılan anketlerden elde edilen verilerden faydalanılarak yapılmıştır. Organik ve konvansiyonel fındık brüt kar analizi için ise Düzce ilinde 23 organik fındık ve 32 konvansiyonel fındık yetiştiricisi ile yapılan anketlerden elde edilen veriler kullanılmıştır. Organik tarım sektörü giderek büyümekte olan bir sektör olmasına rağmen hala dünya gıda pazarının sadece %2’sini oluşturan ve az sayıda tüketicinin ilgisini çeken bir niş pazardır. Türkiye’de ise organik ürünlerin pazar payı sadece %1’dir. Türkiye’de tüketicilerin büyük kısmı organik ürünler konusunda bilgi ve bilince sahip olmayıp, organik ürün tüketimi çok düşük düzeyde ve hatta çoğu zaman sıfırdır. Bu çalışmada Türkiye’de organik ürün tüketimi ile ilgili bilgi edinebilmek ve tüketici eğilimlerini ortaya koyabilmek amacıyla tüketicilerle yüzyüze yapılan anketlerden elde edilen verilerden yola çıkarak tüketicilerin sosyo-demografik özellikleri özetlenmiş ve daha sonra bu sosyo-demografik özelliklerin organik ürün tüketimi üzerinde etkisinin incelenmesi amacıyla lojistik regresyon yapılmış ve elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Organik tarım, domates, fındık, brüt kar, tüketici, lojistik regresyon iv ABSTRACT In this study, the definition of organic agriculture, the development of organic agriculture throughout history, organic agriculture in the world and in Turkey, regulations regarding organic agriculture and the comparative investigation of the legal framework in different countries, the pricing and certification of organic products has been investigated and given in detail. The gross margin analysis of organic and conventional tomato production has been completed by using the data obtained from the surverys conducted with the 63 organic and 86 conventional tomato producers in Çanakkale. The data obtained from 23 organic and 32 conventional hazelnut producers in Düzce Province are used for the gross margin analysis of hazelnut. Even though the organic products sector is growing rapidly, it is still a niche market that only has a 2% market share in the world food market and can only attract the attention of a small number of counsumers. In Turkey the market share of organic products is only 1%. The consumers in Turkey mostly are not aware of the organic products and do not have enough information, and thus the consumption of organic products is very low and most of the time it is zero. In this study; in order to be able to gather information about the level of consumption and to determine the general tendency of the customers, the socio-demographic characteristics of the consumers are summarized and then in order to determine the effect of the socio-demographic characteristics on the consumption of organic products, a logistic regression analysis has been completed by using the data obtained from the surveys conducted with the consumers. Keywords: Organic agriculture, tomato, hazelnut, gross margin, consumer, logistic regression v ĐÇĐNDEKĐLER ÖZET ................................................................................................................ iii ABSTRACT ................................................................................................................ iv ĐÇĐNDEKĐLER............................................................................................................. v SĐMGELER DĐZĐNĐ .................................................................................................... vi ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ .................................................................................................... vii ÇĐZELGELER DĐZĐNĐ ..............................................................................................viii 1. GĐRĐŞ ................................................................................................................. 1 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI...................................................................................... 4 3. MATERYAL VE METOT...................................................................................... 12 3.1. Materyal............................................................................................................... 12 3.2. Metot ............................................................................................................... 14 4. DÜNYA’DA VE TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIM ............................................ 17 4.1. Organik Tarımın Tanımı ...................................................................................... 17 4.1.1. Organik tarım sisteminin amaçları ..................................................................... 19 4.1.2. Organik tarım sisteminin genel kuralları............................................................ 20 4.1.3. Organik tarımın ilkeleri ..................................................................................... 22 4.2. Organik Tarımın Mevcut Durumu ........................................................................ 25 4.2.1. Dünyada organik tarım...................................................................................... 25 4.2.2. Türkiye’de organik tarım................................................................................... 29 4.3. Organik Tarıma Đlişkin Yasal Düzenlemeler......................................................... 32 4.3.1. Avrupa Birliği’nde organik tarım mevzuatı ....................................................... 35 4.3.2. Amerika Birleşik Devletleri’nde organik tarım mevzuatı ................................... 38 4.3.3. Türkiye’de organik tarım mevzuatı.................................................................... 45 4.4. Organik Tarım Ürünlerinin Sertifikasyonu ........................................................... 50 4.4.1. Avrupa Birliği’nde organik tarım ürünlerinin sertifikasyonu.............................. 60 4.4.2. A.B.D.’de organik tarım ürünlerinin sertifikasyonu ........................................... 67 4.4.3. Kanada’da organik tarım ürünlerinin sertifikasyonu .......................................... 68 4.4.4. Japonya’da organik tarım ürünlerinin sertifikasyonu ......................................... 70 4.4.5. Türkiye’de organik tarım ürünlerinin sertifikasyonu .......................................... 71 4.5. Organik Tarım Ürünlerinin Fiyatlandırılması ....................................................... 73 4.6. Organik Tarım Ürünlerinin Pazarlanması ............................................................. 79 4.6.1. Türkiye’de Organik Tarım Ürünlerinin Đhracat ve Đthalatı.................................. 83 4.6.2. Organik Tarım Ürünlerinde Pazarlama Kanalları............................................... 88 5. TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIMIN EKONOMĐK ANALĐZĐ.............................. 94 5.1. Organik ve Konvansiyonel Domateste Brüt Kar Analizi: Çanakkale Örneği ......... 94 5.2. Organik ve Konvansiyonel Fındıkta Brüt Kar Analizi: Düzce Örneği ................... 97 5.3. Organik Ürün Tüketimini Etkileyen Faktörler .................................................... 100 5.3.1. Tüketicilere ilişkin sosyo-demografik özellikler .............................................. 100 5.3.2. Organik Ürünler için Ödeme Arzusu ............................................................... 105 5.3.3. Lojistik Regresyon Analizi .............................................................................. 106 6. SONUÇ ............................................................................................................. 109 KAYNAKLAR......................................................................................................... 113 EK 1 ............................................................................................................. 120 EK 2 ............................................................................................................. 123 ÖZGEÇMĐŞ ............................................................................................................. 129 TEŞEKKÜR ............................................................................................................. 130 vi SĐMGELER DĐZĐNĐ Kısaltmalar AB : Avrupa Birliği AOS : American Organic Standards – Amerikan Organik Standartları CFIA : Canadian Food Inspection Agency – Kanada Gıda Denetleme Birimi FADN : Farm Accountancy Data Network – Tarım Đşletmeleri Muhasebe Veri Ağı FAO : Food and Agriculture Organization – Gıda ve Tarım Organizasyonu GMP : Good Manufacturing Practices - Đyi Üretim Uygulamaları IAF : International Accreditation Forum – Uluslararası Akreditasyon Forumu ICEA : Instituto per la Certificazione Etica e Ambientale IFOAM : International Federation of Organic Agriculture Movement – Uluslararası Organik Tarım Hareketi Federasyonu IMAC : Instituto Mediterraneo Di Certificazione IOAS : International Organic Accreditation Service – Uluslararası Organik Sertifikasyon Servisi ISO : Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu ITF : The International Task Force on Harmonisation and Equivalency in Organic Agriculture – Organik Tarımda Uyum ve Denklik için Uluslar arası Görev Gücü JAS : Japan Agricultural Standards – Japon Tarım Standartları LEI : Hollanda Tarım Ekonomisi Araştırma Enstitüsü MAFF : Ministry of Agriculture, Forestry and Fisheries of Japan – Japon Tarım, Orman ve Su Ürünleri Bakanlığı NOP : National Organic Program - Ulusal Organik Programı OCC : Organic Certifiers Council - Organik Sertifikasyon Kuruluşları Konseyi OFPA : Organic Foods Production Action - Organik Gıda Üretim Hareketi OMIaRD : Organic Marketing Initiatives and Rural Development - Organik Pazarlama Girişimleri ve Kırsal Kalkınma OMRI : Organic Materials Review Institute – Organik Materyal Đncelem Enstitüsü OTA : Organic Trade Association – Organik Ticaret Birliği OTP : Ortak Tarım Politikası PDO : Protected Designation of Origin QAC : Quebec Akreditasyon Kurulu rBST : Recombinant bovine somatotropin SOEL : Stiftung Oekologie und Landbau TSG : Traditional Specialties Guaranteed TÜGEM : T.C.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü UNCTAD : United Nations Conference on Trade and Development – Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı USDA : United States Department of Agriculture – Birleşmiş Devletler Tarım Bakanlığı WHO : World Health Organisation – Dünya Sağlık Örgütü vii ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ Şekil 4.1. Dünyadaki Toplam Organik Tarım Alanlarının Kıtalara Göre Dağılımı....... 25 Şekil 4.2. Organik Tarım Đşletmelerinin Kıtalara Göre Dağılımı, 2006. ....................... 25 Şekil 4.3. Dünyada Organik Tarım Üretiminde Đlk On Ülke, 2006. ............................. 27 Şekil 4.4. Kıtalara Göre Organik Tarım Alanları, 2005-2006....................................... 27 Şekil 4.5. Doğal Organik Alanların Kıtalara Göre Dağılımı, 2006. .............................. 28 Şekil 4.6. Sertifikalı Organik Tarım Alanları, 2002-2006. ........................................... 28 Şekil 4.7. Avrupa Birliği Organik Tarım Logosu......................................................... 36 Şekil 4.8. Türkiye’de Organik Tarım Logoları ............................................................ 47 Şekil 4.9. Organik Tarımın Türkiye’de Yasal ve Kurumsal Gelişimi ........................... 49 Şekil 4.10. Bir sertifikasyon sisteminin temel yapısı.................................................... 59 Şekil 4.11. Danimarka organik logosu......................................................................... 66 Şekil 4.12. Organik tarım ürünleri pazarlama kanalları................................................ 92 Şekil 4.13. Organik Tarımın Faydası nedir? (N=89) .................................................. 101 Şekil 4.14. Organik ürün tüketiyor musunuz? (N=90) ............................................... 102 Şekil 4.15. Satın aldığınız ürünlerde organik olduğunu belirten bir sertifika/logo/etiket olup olmadığını kontrol eder misiniz? (N=55)........................................................... 102 Şekil 4.16. Organik ürün tüketme sıklığınız nedir? (N=55)........................................ 103 Şekil 4.17. Satın aldığınız organik ürünler için marka tercihiniz var mı? (N=56) ....... 103 Şekil 4.18. Ürün gruplarına göre tüketim yüzdeleri ................................................... 104 Şekil 4.19. Organik ürünleri nereden satın alıyorsunuz? ............................................ 104 Şekil 4.20. Organik ve konvansiyonel ürünler arasında fiyat farkı olduğunu düşünüyor musunuz? (N=85) ..................................................................................................... 105 Şekil 4.21. Organik ve konvansiyonel ürünler arasında fiyat farkı olması sizce normal mi? (N=88) ............................................................................................................... 105 Şekil 4.22. Organik ürünler için konvansiyonel ürünlere göre ne kadar daha fazla fiyat ödemeye hazırsınız? (N=90) ..................................................................................... 106 viii ÇĐZELGELER DĐZĐNĐ Çizelge 4.1. Ülkeler Đtibariyle Organik Tarım Alanları ve Đşletme Sayıları (2006)....... 26 Çizelge 4.2. Türkiye Organik Üretim Verileri (2002-2008) ......................................... 30 Çizelge 4.3. Türkiye’de Organik Tarımın Gelişimi...................................................... 31 Çizelge 4.4. Türkiye Organik Tarımsal Ürünler ve Üretimi (Miktar: ton) .................... 31 Çizelge 4.5 Farklı zaman dilimlerinde geçerli olan organik tarım standartlarının içeriği ve fonksiyonları .......................................................................................................... 33 Çizelge 4.6. ABD yeni ve eski mevzuat arasındaki temel farklılıklar.......................... 42 Çizelge 4.7. AB’de Organik Sertifikasyon................................................................... 63 Çizelge 4.8. Ülkelere göre organik ve konvansiyonel ürün fiyatları arasındaki fark ..... 76 Çizelge 4.9. Türkiye’de organik ve konvansiyonel ürünler arasındaki fiyat farkı ......... 78 Çizelge 4.10. Kıtalar ve ülkelerin dünya organik ürün ticaretindeki payları, 2005........ 79 Çizelge 4.11. Avrupa ülkelerinde organik tarım ürünleri satışı ve kişi başına düşen harcama miktarı .......................................................................................................... 80 Çizelge 4.12. Yıllar itibariyle Türkiye’nin organik ürün ihracatı.................................. 84 Çizelge 4.13. Yıllar itibariyle Türkiye’nin organik ürün ihracatı ................................. 85 Çizelge 4.14. 2008 yılı organik ürün ihracatı yaptığımız ülkeler .................................. 86 Çizelge 4.15. 2005-2008 yılları Türkiye organik ürün ithalat miktarı (Ton)................. 87 Çizelge 4.16. Bazı ülkelerde organik ürünlerin satıldığı pazarlama kanalları (%)......... 88 Çizelge 4.17. 2002-2008 Türkiye konvansiyonel ve organik domates üretimi (ton) .... 95 Çizelge 4.18. Organik ve konvansiyonel domates brüt kar analizi ............................... 96 Çizelge 4.19. 2005-2008 yılları Türkiye konvansiyonel fındık üretim miktarı (ton)..... 97 Çizelge 4.20. 2005-2008 yılları Türkiye organik fındık üretim miktarı (ton)................ 98 Çizelge 4.21. Fındık üreticisi ülkelerin 1994-2007 yılları arasında iç fındık ihracatı miktarları .................................................................................................................... 98 Çizelge 4.22. Organik ve konvansiyonel fındık brüt kar analizi ................................... 99 Çizelge 4.23. Ankete katılan tüketicilere ait demografik özellikler ............................ 101 Çizelge 4.24. Lojistik model sonuçları ...................................................................... 107 1 1. GĐRĐŞ Organik tarım sürdürülebilir tarım sisteminin bir parçası ve geleneksel tarım yöntemlerine uygulanabilir bir alternatif olarak algılanmalıdır. Artan tüketici bilinci ve organik ürün talebinin sonucu olarak 1992 yılında Avrupa Birliği organik tarım yasaları yürürlüğe girdikten sonra onbinlerce üretici organik tarım sistemine geçiş yapmışlardır. Tarımın ve çevrenin sürdürülebilirliği Ortak Tarım Politikası (OTP)’nın önemli amacıdır: “Sürdürülebilir kalkınma gıda üretimi ile birlikte sınırlı kaynakların ve doğal çevrenin korunmasını da kapsamalıdır ki bugün yaşayan nüfusun ihtiyaçları gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama haklarından yoksun kalmalarına sebep olmadan karşılanabilsin”. Bu amaç doğrultusunda üreticilerin faaliyetlerinin tarımın geleceği üzerine etkilerini ve uyguladıkları sistemlerin çevreyi nasıl şekillendireceğini dikkate almaları gerekmektedir. Organik tarım diğer tarım sistemlerinden bir çok yönde farklılık göstermektedir. Yenilenebilir kaynakları, geri dönüşümü ve atıklardaki besin maddelerinin toprağa dönüşümünü destekler. Hayvancılık söz konusu ise üretim hayvan refahı ve doğal yemlerin kullanımı ilkelerine göre düzenlenir. Organik tarım zararlılarla ve hastalıklarla mücadelede çevrenin kendi doğal sistemlerine saygılıdır ve sentetik pestisit, herbisit, kimyasal gübre, büyüme hormonları, antibiyotik veya gen değiştirme uygulamalarının kullanımına karşı çıkar. Tüm bunlar yerine organik üreticiler ekosistemin korunmasına ve kirliliğin azaltılmasına yardımcı olan teknikleri kullanırlar. 2 Avrupa Birliği 2000 yılı reform paketi üye devletlerin tüm tarımsal üretim şekillerine ilişkin olarak gerekli çevresel koruma önlemlerini almalarını talep etmektedir. Üreticilerin maddi bedel/tazminat almaksızın temel çevresel standartlara uymaları gerekmektedir ve “kirleten öder” prensibi uygulanmaktadır. Buna rağmen, kırsal kalkınma programları bünyesindeki tarımsal ve çevresel ölçütler üreticilere çevresel taahhüt ve sorumluluklarını yerine getirmeleri karşılığında iyi tarım uygulamalarından da fazla ödemeler sunmaktadır. Organik tarım sisteminin çevre dostu olduğu kabul edildiğinden, organik üreticiler tarımsal ve çevresel prim talep edebilmektedirler. Ek olarak organik tarım; üretim, işleme ve pazarlama aşamalarında yatırım destekleri ile özendirilebilir. Tüm bunlar ışığında, kırsal kalkınma politikasının ana çerçevesi organik tarımın yaygınlaştırılmasını destekler niteliktedir. Organik tarımın Avrupa Birliği politikasındaki rol ve işlevini anlayabilmek için farklı kavramlar dikkate alınmalıdır: • Tüketici endişeleri • Kalite güvence ve düzenlemeleri • Avrupa Birliği’nde organik tarımın bugünkü durumu • Entegre tarımın rolü • Organik tarım ve kırsal kalkınma Organik tarım ve entegre tarım sürdürülebilir kalkınma yolu ile kırsal ekonomilere farklı seviyelerde olanaklar sunmaktadır. Hatta organik tarım sektörünün büyümesi ile üretim, işleme ve diğer aşamalarda yeni istihdam olanakları ortaya çıkmıştır. Çevresel faydanın yanında, organik tarım ekonomiye ve kırsal alanların sosyal olarak desteklenmesine önemli faydalar sağlamaktadır. Üreticilere organik tarıma geçiş için sağlanan mali desteklerin amacı sektörün büyümesine ve gıda zinciri içinde yer alan ilgili iş kollarına destek amacı taşımaktadır. Genetik modifikasyon, gıda ışınlama gibi teknolojik gelişmeler ve gıda kıtlığı nedeniyle artan tüketici endişeleri gıda güvenliği, kalite güvence ve üretim teknikleri ile ilgili bilgi talebi olarak ortaya çıkmıştır. Ek olarak, su ve toprak kirliliğine yol açan uygulamalar ile çevreye verilen geri dönüşü olmayan zarar konusunda kamu bilinci dünya mirasına daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Niş piyasa 3 (niche market) olarak düşünülen organik tarım güvenli gıda üreten ve aynı zamanda da çevre dostu olan bir tarımsal yaklaşım olarak kabul görmektedir. Organik tarım ürünlerinin geleneksel tarım ürünlerinden daha yüksek fiyatla satılmaları organik tarımın yaygınlaşmasında bir engel olarak görülmüştür. Buna rağmen günümüzde bir çok tüketici gıda güvenliği ve kalitesi teminatı karşılığı olarak yüksek fiyat ödemeye razıdır. Önceleri sadece özel mağazalardan ve yerel pazarlardan temin edilebilen organik ürünleri günümüzde zincir market raflarında bile bulmak mümkündür. Birkaç yıl önce sebze, meyve, kırmızı ve beyaz et, süt ürünleri ile sınırlı olan organik ürün yelpazesi günümüzde bir tüketicinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve alışveriş sepetinin büyük bir kısmını doldurabilecek zengin çeşitliliğe ulaşmıştır. Artan organik ürün talebi üreticilerin organik tarıma geçişine etki eden temel faktörlerden birisidir. Organik tarımda son yıllarda dünyada önemli gelişmeler olmuştur ve organik tarıma verilen önem giderek artmaktadır. Avrupa ülkelerine göre daha düşük düzeyde girdi (ilaç, gübre) kullanımı, ücretsiz aile işgücü, değişik ürünler yetiştirmek için doğal koşulların ve tarım alanlarının uygun olması gibi avantajlara sahip olan Türkiye’de Avrupa Birliği’ne giriş sürecindeki yakın ilişkiler, yeni pazarlara girme olanağı, iç pazar talebindeki gelişmeler, çiftçi örgütlerinin organize olmaya başlaması gibi fırsatları değerlendirerek organik tarım önem kazanmaktadır. AB, ABD ve Japonya bir yandan organik üretimde bulunurken diğer yandan da organik ürün dış alımı ile hedef pazarlar olmuşlardır. Türkiye’nin gelişen ihraç pazarlarından payını alabilmesi için organik tarımın geliştirilmesi ve gelişen pazar yapısını yakından incelemesi gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada Türkiye’de organik tarımın mevcut yapısı, üretim, tüketim, dış ticaret, pazar yapısı, pazarlama olanakları, fiyatlandırma, sertifikasyon konuları ele alınarak organik tarım ekonomik yönden analiz edilmiştir. Çalışmanın amacı; dünya ve AB ülkelerinde organik tarım uygulamalarını ekonomik açıdan inceleyerek; üretimin iç talebi karşılamak amacıyla değil ihracat amacıyla yapılıyor olması ile farklılık gösteren Türkiye organik tarımının mevcut durumunun, sorunlarının, Avrupa Birliği ve ABD’de yaşanan potansiyel gelişmelerin Türkiye organik tarımına etkilerinin analiz edilmesi ve tartışılmasıdır. 4 2. KAYNAK ARAŞTIRMASI Rehber (1991) “Alternatif Tarım Üzerine bir Tartışma” isimli çalışmasında günümüz tarımı ve yarattığı sorunları tartışmış, alternatif tarım konusunda bilgi vermiştir. Geleneksel ve alternatif tarım tartışmasında konunun gıda üretimi, ekonomik kazanç, karlılık, çevre etkileri gibi kriterler açısından ele alınarak dengeli bir orta yolun bulunması gerektiğini belirtmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde organik tarıma geçişte farklılıklar olduğunu, ülkemizde tarım politikalarının oluşturulmasında çevre politikaları yanında biyolojik denge ve insan sağlığını dikkate alan girdi ve üretim politikalarının izlenmesi gerektiğini ve alternatif tarım uygulamalarının geliştirilmesi için araştırma ve uygulamaların özendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Lohr (1998) piyasa ile organik standartlar ve sertifikasyon arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çoğunlukla devlet kuruluşu olan akreditasyon kuruluşlarının piyasa verimliliğini ve güvenilirliği arttırmak için standartları nasıl oluşturduklarını ve sertifika veren kuruluşların üretici ve tüketicilere nasıl teminat sağladıklarını ele almıştır. Tek bir standart bilgi edinme maliyetini düşürebilir, tüketicileri asılsız iddia ve etiketlere karşı koruyabilir. Fakat uluslar arası tek bir standart oluşturmak veya standartlarda denkliği sağlamanın farklı üreticilerin sahip oldukları farklı özellikler nedeni ile zor olduğunu belirtilmiştir. Thompson ve Kidwell (1998) tüketicilerin organik ve konvensiyonel ürün arasındaki seçimlerini iki denklemli probit model ile tahmin etmişlerdir. Kullanılan veriler Arizona, Tucson’daki iki adet zincir markette 340 adet tüketici ile yapılan görünüş kusurları, ürün fiyatları ve tüketici demografik ve ekonomik özellikleri ile ilgili soruları kapsayan anketler aracılığı ile toplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, tüketiciler organik ve konvensiyonel ürünler arasındaki fiyat farkına karşı hassastırlar, 5 on sekiz yaş altı çocuğa sahip ailelerin organik ürün tüketimi daha yüksektir ve yüksek öğrenim görmüş kişilerin organik ürün tüketme oranı daha düşüktür. Görünüş kusurlarındaki farklılıkların organik ürün satın alma davranışı üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli fakat düşük bulunmuştur. Rehber ve Çetin (1999) “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Organik Tarım” isimli çalışmalarında organik tarım, üretici ve işgücü verimliliği konularında bilgi vererek Avrupa Birliği ve Türkiye’de organik tarım uygulamalarını karşılaştırmışlardır. Organik tarımda işgücü kullanımının daha yüksek ve verimliliğin daha düşük olması nedeniyle organik tarımın konvensiyonel tarıma göre daha yüksek maliyete sahip olduğunu, fakat gelişmekte olan ülkelerde bunun bir avantaj olduğunu çünkü organik tarımın dahili işgücü kullanım etkinliğini arttırabileceğini belirtmişlerdir. Aşamalı olarak çiftlik girdilerinin kullanımının arttırılması gerektiğini ve diğer yandan katı bir sertifikasyon sürecinin uygulanması gerektiğini önermişlerdir. Scialabba (2000) gelişmekte olan ülkelerde organik tarım politikalarını etkileyen faktörleri incelediği çalışmasında, gelişmekte olan ülkelerde uygulanan organik tarım politikalarının temel amacının sertifikalı organik ürünlerin teşvik edilmesi ile gelir oluşturulması olduğunu belirtmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde organik tarım politikalarının geliştirilmesi için gıda güvenliği amaçlarını kapsayan piyasaya yönelik hedeflerin genişletilmesi gerektiğini belirtmiştir. Çalışmada organik tarıma başlangıç noktaları, ülke politika ve uygulanan destek örnekleri ile birlikte sunulmuştur. Bülbül ve Yücel (2001) “Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapan Firmaların Analizi” isimli çalışmalarında Türkiye’de ekolojik tarım yapan firmaları inceleyerek ekolojik ürünlerin üretimi, işlenmesi ve pazarlanması süreçlerini incelemişlerdir. Ayrıca Rapunzel Organik Tarım Ürünleri ve Gıda Tic. Ltd. Şirketi örneği ele alınarak üretim, yatırım ve organizasyon yapısı incelenmiştir. Gitli ve Arce (2001) Orta Amerika’da uluslar arası organik tarım pazarını ve Orta Amerika üreticilerinin karşı karşıya oldukları engelleri ele aldıkları çalışmalarında, organik tarımın Orta Amerika’nın fazla tarımsal ilaç kullanımı, sağlık sorunları, 6 şehirlere göç, tarımsal kesimde gelir düşüklüğü gibi tarım sorunlarına uygun bir çözüm olacağını belirtmişlerdir. Bir çok üreticinin ideolojik nedenlerle organik tarım yaptığını fakat ekonomik faktörlerin de önemli olduğunu çünkü sürdürülebilirliğin pozitif geliri de beraberinde getirdiğini belirtmişlerdir. Đhracat organik tarımın başarısı için çok önemlidir. Çalışmada ihracat stratejisi geliştirebilmek için organik tarımın kuvvetli ve zayıf yanları incelenmiştir. Dimitri ve Grene (2002) Amerika organik gıda pazarındaki büyüme eğilimlerini kategorilere ayırarak incelemişlerdir ve ABD Tarım Bakanlığı’nda (USDA) organik tarım ile ilgili olarak yürütülen araştırma ve diğer çalışmalar hakkında bilgi vermişlerdir. Amerika organik ürün sektörünü pazaryeri özellikleri, ürün özellikleri ve tüketici özellikleri açısından inceleyerek organik taze meyve-sebze, tahıl, yağlı tohum, baklagil, işlenmiş organik ürün, süt ürünleri, kırmızı ve beyaz et, yumurta, tekstil, ot ve çiçek sektörleri hakkında bilgi vermişlerdir. En çok satılan organik ürün kategorisi taze meyve sebzelerdir, bunu ekmek, tahıl, paketlenmiş ürünler (dondurulmuş ve kurutulmuş ürünler, bebek mamaları, çorbalar ve tatlılar) ve süt ürünleri takip etmektedir. USDA bünyesinde bulunan dokuz adet birim organik tarım ile ilgili olarak araştırma, yasal düzenlemeler ve diğer konularda programlar yürütmektedir. USDA aynı zamanda uluslar arası organik ürün pazarının geliştirilmesi ve doğal kaynakların korunması amacıyla proje destekleri de sunmaktadır. Yapılan araştırmalar toprak yönetimi, biyolojik kontrol, hasat sonrası işlemler konularını kapsamaktadır. Ekonomik araştırma konuları ise organik sektördeki büyümenin izlenmesi, organik ürün talebindeki artış ve üreticilerin risk yönetim stratejileridir. Rehber (2002) çalışmasında organik tarım sektöründe üreticiden nihai tüketiciye kadar tüm aşamalarda üstesinden gelinmesi gereken temel sorunları ortaya koymuştur. Organik tarımsal üretim, pazarlama, pazarlama kanalları, tüketici eğilimleri ve fiyatlandırma, sertifikasyon hakkında bilgiler vererek aşılması gereken sorunları tartışmış ve çözüm önerileri sunmuştur. Rehber ve Turhan (2002) gelişmekte olan ülkelerde organik gıda ve lif üretim ve ticaretini inceledikleri çalışmalarında, organik tarımın sürdürülebilir tarım kapsamında 7 bazı avantajlara sahip olduğunu belirtmişlerdir. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler için organik tarımın hem ihracat olanaklarını arttırdığını hem de bu yolla endüstrileşmeleri için gerekli olan sürdürülebilir tarım ve kalkınma yolunu açtığını ifade etmişlerdir. Organik tarımın geliştirilebilmesi için üreticilerin sertifikasyon, ihracat veya ithalat kurumlarına ve resmi kurumlara bağımlı olmaksızın örgütlenmeleri gerektiğini vurgulamışlardır. Ara (2003) organik pirincin çok sayıdaki özelliğine ait tüketici tercihlerini belirlemek için Filipinler Manila ve Naga şehirlerinde yaptıkları 200 ve 348 adet ankete dayanan tercih esasına dayalı bir ortak (conjoint) analiz yöntemini kullanmışlardır. Ele alınan özellikler fiyat, sağlık risk düzeyi, çevresel kalite, yeme kalitesi, organik ürün sertifika çeşidi ve adil ticaret faktörü olmak üzere altı faktördür. Lancaster özellik talep modeli ve Tesadüfi Fayda Teorisini uygulamışlardır. Manila ve Naga şehrinde yaşayan tesadüfi olarak seçilmiş 548 hane halkı ile yapılan görüşme verilerinin kullanıldığı çalışma sonuçlarına göre, üretim alanından uzakta yaşayan tüketicilerin (Manila şehrinde yaşayanlar) sertifikasyon taleplerinin daha yüksek olduğu fakat üreticilere yakın yaşayan tüketicilerin (Naga şehrinde yaşayanlar) çevre konusuna daha çok önem verdiklerini ve sertifikasyon taleplerinin daha az olduğunu tespit etmiştir. Daha yüksek gelire sahip tüketicilerin orta gelir grubuna göre daha yüksek bir ödeme arzusuna sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Batte ve ark. (2004) tüketicilerin çoklu içerikli işlenmiş organik ürünlere ait ödeme arzularını inceledikleri çalışmalarında yedi adet Ohio marketinde tüketicilerle yaptıkları 102 adet tesadüfi anketin sonuçlarını tesadüfi fayda teorisi ve hibrid multinominal logit model ile analiz etmişlerdir. Anketler geleneksel marketlerde ve özel ürün mağazalarından (gıda/sağlık/beslenme) alışveriş yapan tüketicilerle yapılmıştır. Organik ürün talebini inceleyen pek çok çalışma olmasına rağmen, işlenmiş organik ürün talebini inceleyen araştırma sayısı yetersizdir. Bu tür ürünler 100% organik olmayabilir. Çalışmada, %70, %95 ve %100 oranında organik kahvaltılık gevrek için tüketici ödeme arzuları hesaplanmıştır. Çalışmada elde edilen sonuçlara göre, tüketiciler organik içerikli işlenmiş ürünler için daha yüksek bir fiyat ödeme arzusuna sahiptirler. Ödeme arzusu gelir ve demografik özelliklere bağlı olarak değişmekle birlikte, özel ürün 8 mağazalarından alışveriş yapan tüketicilerin organik ürün satın alma eğilimleri ve bu ürünler için ödeme arzuları geleneksel marketlerden alışveriş yapan tüketicilere göre daha yüksek bulunmuştur. Lohr ve Park (2004) organik üretimin verimliliğini inceledikleri çalışmalarında, üreticiye ait spesifik özelliklerin verimliliğe etkisini değerlendirmek için stokastik uzaklık fonksiyonu yaklaşımını kullanmışlardır. Üreticilere ait özel ve bölgesel değişkenler ile organik tarım deneyimi, toprak kullanımını geliştiren girdi kullanımı ve üreticilerin araştırmalara katılımı gibi verimliliği arttıran değişkenler fonksiyona dahil edilmiştir. Araştırma projelerine katılımın verimliliği %25 oranında arttırdığı belirlenmiştir. Sonuçlara göre organik tarım üreticileri arasındaki verimlilik farkları girdi kullanımı ve gözlenebilir yönetim kararları ile sıkı ilişki içerisindedir. Streff ve Dobbs (2004) çalışmalarında 1995 ile 2005 yılları arasındaki organik ve konvensiyonel tahıl fiyatlarını karşılaştırarak fiyat serilerinin değerlendirmesini yapmışlardır. Karşılaştırma üreticiler ve oluşturulacak politikalar için yönetim ve yatırım konularında yardımcı olacak bir araçtır. Đncelenen dönem fiyatları değerlendirildiğinde, fiyatların artış ve düşüş gösterdiği, bu artış ve düşüşlerin organik tarım yapılan arazi miktarına ve tüketici talebine göre devam edeceği sonucuna ulaşılmıştır. Tanrıvermiş ve ark. (2004) “Türkiye’de Başlıca Geleneksel ve Organik Bitkisel Üretim Faaliyetlerinin Karşılaştırmalı Ekonomik Analizi ve Organik Tarımın Geliştirilmesine Yönelik Yaklaşımlar” isimli araştırmalarında Türkiye’de 2002-2003 yılları arasında 20 farklı bitkisel üründe organik ve geleneksel yetiştiriciliğin karşılaştırmalı ekonomik analizini yapmışlardır. Araştırmanın sonuçlarında, genel olarak organik tarımda geleneksel üretime oranla %9.5 oranında daha fazla işgücü, %8.8 daha fazla çeki gücü ve %6.3 daha az yakıt tüketimi olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca organik ürün maliyetinin ortalama %4.9 daha yüksek, verimin %7.1 daha düşük, brüt karın %10.5 ve net karın %32.1 daha fazla olduğunu saptamışlardır ve incelenen organik ürünlerin çiftçi eline geçen satış fiyatlarının geleneksel ürünlerden %11.3 oranında daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. 9 ACNielsen (2005) tarafından internet üzerinden Avrupa, Asya, Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Güney Afrika’da toplam 38 ülkeden 21 000 kişiye online olarak uygulanan anketlerde tüketicilere organik meyve-sebze, beyaz ve kırmızı et, süt ürünleri, gazlı içecekler, çay, yumurta, meyve suları ve paketlenmiş gıda tüketimleri ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Anket sonuçlarına göre anketi cevaplayanların büyük çoğunluğu organik ürünleri sağlık nedeniyle tüketmektedirler. Avrupalı tüketiciler organik ürünlerin çevrenin korunması gibi faydaları hakkında daha bilinçli olup, yaklaşık %20’si organik ürünlerin çevrenin korunmasına katkı sağladığını ve %12’si hayvan refahını koruyabilmek amacıyla organik ürün tükettiklerini belirtmişlerdir. Yüksek fiyat, bulunabilirlik ve güvenilirlik organik ürün tüketiminde karşılaşılan engeller olarak ortaya çıkmaktadır. Organik ürün tüketmeyen tüketiciler ise yüksek fiyat nedeni ile organik ürün tüketmediklerini belirtmişlerdir. Bernard ve Mathios (2005) çalışmalarında rBST (recombinant bovine somatotropin) içermeyen ve organik ürünlere ait tüketici tercihlerini ve niş piyasasına etkilerini belirlemek üzere haftalık olarak tarayıcı cihazlar ile otomatik olarak verilerin kaydedildiği bir sistem ile elde edilen verileri ve tüketici üye kart verilerini kullanmışlardır. Đlk olarak süt talebini etkileyen faktörleri belirlemişler daha sonra tüketicilerin bu faktörler için ödeme arzularını tespit etmişlerdir. Süt talebini etkileyen faktörlerin belirlenmesinde multinominal logit modeli, ödeme arzusunun hesaplanmasında ise hedonik fiyat modeli kullanmışlardır. Sonuçlara göre, rBST içermeyen ürünler için en önemli faktör fiyat iken, organik ürünler için fiyatın etkisi en düşük orana sahiptir. Tüketiciler hem rBST içermeyen hem de organik ürünler için konvensiyonel ürünlerden daha yüksek bir fiyat ödeme arzusundadırlar. Bont ve ark. (2005) tarafından Eurostat’ın organik ürün fiyatları, organik ürün yetiştiren üretici gelirleri ve konvensiyonel tarım ile organik tarımın karşılaştırılabilmesi için Hollanda Tarım Ekonomisi Araştırma Enstitüsü (LEI)’nden talep etmesi üzerine yaptıkları projede mevcut durum analiz edilmiştir. Avrupa Birliği tarafından desteklenen bu proje, organik ve konvensiyonel ürün fiyatları arasındaki ilişki, organik üretimin ekonomik sonuçlarının konvensiyonel tarım ile karşılaştırılması konularında bilgi vermektedir. Proje EU-15 ülkelerinden elde edilen bilgileri içermektedir. Projenin 10 sonunda sunulan rapor mevcut ve arzu edilen durumun ne olduğunu sunmaktadır. Rapor tarım muhasebe veri ağı sistemi (FADN-Farm Accountancy Data Network) ile fiyatlar, standart brüt kar gibi mikro ve makro ekonomik göstergeleri incelemektedir. Gökçe ve Bektaş (2006) “Ege Bölgesi Organik Tarım Çalışmaları: Uygulama Örnekleri, Uygun Havzalar ve Bölgeler, Potansiyel Sahalar” isimli çalışmalarında Ege Bölgesi’nde organik tarım konusunda bir durum saptaması ve değerlendirmesi yapmışlardır. Veriler yazılı kaynaklar ve kurumsal anketlerden elde edilmiştir. Bölgenin organik tarımda sürdürülebilir bir rekabet gücüne sahip olduğu anlaşılmış ve fakat bu konuda giderilmesi gereken bazı eksikliklerin ve sorunların bulunduğu da saptanmıştır. Bunların başında araştırmaya dayalı bilgi boşlukları, kayıtsal yetersizlikler, üretici ve tüketicilerdeki bilgi eksiklikleri ve karar bulanıklıkları, organik hayvancılıktaki göreceli gerilik vb. gelmektedir. Bu eksikliklerin giderilmesi ve bölgede organik tarımın geliştirilmesi için, seçilecek hedef alanlar ve hedef üreticiler konusu da dahil olmak üzere çeşitli öneriler geliştirilmiştir. Koç ve Babadoğan (2006) tarafından hazırlanan “Organik tarım ürünleri” sektör raporunda verilen bilgilere göre, ülkemizde 1985 yılında başlayan organik tarım ürünleri üretimi, ilk yıllarda sadece 8 ürün iken, ürün çeşidi günümüzde 200’ü aşmıştır. 2004 yılı toplam organik bitkisel ürün üretimi 218 388 tondur. Ülkemizde organik ürünler dış ticaretine ait istatistiksel alt yapı henüz oluşturulamamıştır, bu nedenle ihracat değerleri Ege Đhracatçı Birlikleri verilerinden izlenebilmektedir. Dünyada ve ülkemizde konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine imkan sağlayan Armonize sınıflandırma sisteminin organik tarım ürünleri için oluşturulmamış olması tüm dünyada organik ürün ticaretini güçleştiren bir faktördür. Đhracatımızın yöneldiği ülke sayısı 37 olup AB ülkeleri en önemli ihraç pazarımızdır. Kuzey Avrupa ülkeleri, Kanada, ABD ve Japonya dikkat çeken potansiyel pazarlardır. Türkiye’nin 2004 yılı organik ürün ihracatı 16 093 ton ve 33 076 bin dolardır. Rodriguez ve ark. (2006) çalışmalarında tüketicilerin gıda tüketiminde risk ve kaliteye ilişkin özellikleri algılayışlarını ve bu faktörlerin organik ürün satın almadaki etkilerini analiz etmişlerdir. Ürün özelliklerinin tüketici tercihleri üzerindeki etkisinin 11 analizinde Lancaster modelini kullanmışlardır. Analiz için kullanılan veriler Arjantin, Buenos Aires şehrinde 2005 Nisan ayında şehrin en büyük zincir marketinde ve organik ürün mağazasında organik ve organik olmayan gıda tüketen tüketicilerle yapılan 261 adet anketten elde edilmiştir. Organik gıda tüketimini hangi faktörlerin etkilediğini tespit etmek amacıyla logit binomial regresyon modeli kullanılmıştır. Sonuçlara göre, daha yüksek eğitim düzeyine sahip, sağlıklı gıda tüketen tüketicilerin organik ürün tüketme eğilimi daha yüksektir. Tüketicilerin büyük bir çoğunluğu ürünler üzerindeki etiketleri okumakta ve sunulan bilgilere güven duymaktadır. Bu sonuç farklılaştırılmış ve katma değere sahip ürünlerin teşviki ve bilgi asimetrisini azaltma konusunda uygulanan politikaların ele alınmasında değerlendirilebilir. Willer ve Yussefi (2006) çalışmalarında dünyada organik tarımı incelemişlerdir. Günümüzde dünyada yaklaşık 120 ülkede organik tarım yapılmaktadır. Stiftung Oekologie und Landbau (SOEL) anket sonuçlarına göre, 2006 yılında dünyada 31 502 786 hektarlık alanda 623 174 çiftçi tarafından organik tarım yapılmıştır. 12.1 milyon hektar ile Avustralya ilk sırada, 3.5 milyon hektar ile Çin ikinci sırada ve 2.8 milyon hektar ile Arjantin üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye 108 597 hektarlık alan ile dünya sıralamasında 34.’dür. Zhang ve ark. (2006) taze organik ürün tüketimini modelledikleri çalışmalarında 8 833 adet hane halkına ait verileri kullanarak tüketicilerin sosyo-ekonomik özelliklerinin taze organik ürün pazarının gelişimine etkisini incelemişlerdir. Sonuçlara göre, daha yüksek gelir grubunu hedefleyen pazarlama stratejilerinin kullanılması hem yeni tüketiciler edinmede hem de mevcut tüketicilerin satın alma miktarını arttırmada etkili olabilir. Aile büyüklüğünün organik ürün tüketimini etkilemeyen bir faktör olduğu, yaşça büyük tüketicilerin organik ürün tüketme eğilimlerinin yüksek olduğu da araştırma bulguları arasında yer almaktadır. 12 3. MATERYAL VE METOT 3.1. Materyal Çalışmada organik tarımsal üretimde bulunan üreticiler ve tüketicilerden anket yolu ile elde edilen birincil veriler ana materyal olarak kullanılmıştır. Organik tarımın tanımı, kapsamı ve organik tarım ile ilgili olarak çalışmada ele alınan diğer konularda kullanılmak üzere ise konu ile ilgili yapılmış yerli ve yabancı çalışmalar, makaleler, yayınlanmış diğer materyaller ve istatistiksel veriler ikincil veri olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada brüt kar analizi için iki farklı ürün seçilmiştir. Ülkemizde üretilen organik ürünler arasında ilk sıralarda yer alması, önemli bir gıda sanayi hammaddesi olması ve işlenmiş olarak ihracatta önemli bir paya sahip olması nedeniyle domates brüt kar analizi için seçilen ürünlerden bir tanesidir. Domates brüt kar analizi için inceleme alanı olarak Çanakkale ili seçilmiştir ve kullanılan veriler 2004-2005 üretim yılında Çanakkale ilinde organik ve konvansiyonel domates yetiştiriciliği yapan üreticiler ile yapılan anketlerden elde edilmiştir. Gerekli olan verilerin toplanması amacıyla 63 organik ve 86 konvansiyonel domates üreticisi ile görüşülmüştür. 2004-2005 üretim yılı için Çanakkale ilinde Tarım Đl Müdürlüğü’ne kayıtlı olan 63 organik domates üreticisi mevcut olup, 3 adet üretici ise kaydını yaptırmamıştır. Organik domates yetiştiriciliği yapan üreticilerin seçilmesinde tam sayım yöntemi kullanılmıştır ve Tarım Đl Müdürlüğü’ne kayıtlı olan 63 organik domates üreticisinin tamamı anket çalışmasına dahil edilmiştir. 86 konvansiyonel domates yetiştiricisi ise aşağıda verilen formül (Neter ve Wasserman, 1956) esas alınarak tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılarak saptanmıştır. Brüt kar analizi için seçilen diğer ürün ise stratejik bir tarımsal ürün olarak ülke ekonomisine sağladığı katkı nedeniyle fındıktır. Fındık brüt kar analizi için inceleme 13 alanı olarak Düzce ili seçilmiştir ve kullanılan veriler 2008-2009 üretim yılında Düzce ilinde organik ve konvansiyonel fındık yetiştiriciliği yapan üreticiler ile yapılan anketlerden elde edilmiştir. Gerekli olan verilerin toplanması amacıyla 23 organik ve 32 konvansiyonel fındık üreticisi ile görüşülmüştür. 2008-2009 üretim yılında Düzce ilinde Tarım Đl Müdürlüğü’ne kayıtlı 107 adet organik fındık yetiştiricisi bulunmaktadır. Anket yapılacak konvansiyonel ve organik fındık yetiştirici sayısı tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılarak saptanmıştır. N S z w S n 2 2 2 2 + = n: Örnek hacmi N: Hedef popülasyondaki üretici sayısı S2: Varyans W: %5 önem seviyesi için güven aralığı katsayısı z: örnekleme hatası %10 Çalışmada Türkiye’de organik ürün tüketimi ile ilgili bilgi edinebilmek ve tüketici eğilimlerini ortaya koyabilmek amacıyla tüketicilerle yüzyüze yapılan anket sonuçları kullanılmıştır. 06-09 Nisan 2006 tarihleri süresince Đstanbul’da gerçekleştirilen “5. Organik Ürünler ve Çevre Fuarı”na katılan 90 tüketici ile yüzyüze anket görüşmesi yapılmıştır. Organik ürünlerin Türkiye’de pazar payının %1 olması ve tüketiciler arasında organik ürün tüketenlerin tespitinin zorluğu nedeniyle organik ürün tüketen, tüketme eğilimi olan ve hali hazırda tüketmeyen fakat bu konuda bilgi edinmek isteyen tüketiciler ile anket yapabilmek amacıyla özellikle bahsi geçen fuarda anket çalışması yapılmıştır. Tüketicilere yöneltilen anket üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda anketi cevaplayanların yaş, cinsiyet, eğitim vb. demografik özelliklerini tespit etmek amacıyla sorulan sorular yer almaktadır. Đkinci kısım ise anketi cevaplayanların organik ürünler ile ilgili bilgi düzeyini, organik ürün tüketip tüketmediğini, tüketiyorsa ne sıklıkta tükettiğini, tüketme sebebi ve hangi faktörlerin tüketimi arttırabileceğini saptamamıza 14 yardımcı olacak sorular yer almaktadır. Üçüncü kısımda ise hangi ürün gruplarının tercih edildiği, hangi pazarlama kanallarının kullanıldığı, organik ve konvansiyonel ürünler arasındaki fiyat farkı ve tüketicilerin organik ürünler için ödemeye hazır oldukları fiyat farkı ile ilgili sorular bulunmaktadır. 3.2. Metot Tüketicilerle yapılan anketlerden elde edilen veriler ile; sosyo-demografik özelliklerin organik ürün tüketimine etkilerini saptayabilmek amacıyla regresyon analizi yapılmıştır. Analizde yer alacak değişkenlerin kategorik değişkenler olması nedeniyle lojistik model seçilmiştir. Lojistik model matematiksel kolaylığı ve gölge değişkenlerin modelde yer almasına izin vermesi nedeniyle birçok çalışmada tercih edilmiştir. Günümüzde nitel değişkenlerden oluşan gölge (dummy) verileri analiz etmek için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Lojistik modeller, genelleştirilmiş doğrusal modelin belirli koşullar altında oluşturulmuş özel durumlarıdır. Değişkenlerin 0 ile 1 değerlerini alması koşulu mevcut ise logistik modelin uygulanması önerilmektedir (Gujarati,1995). Lojistik model, bağımlı değişkenin tahmini değerlerini olasılık olarak hesaplayarak olasılık kurallarına uygun sınıflama yapma imkanı veren, tablolaştırılmış ya da ham veri setlerini analiz eden bir istatistiksel yöntemdir. Lojistik model, bağımsız değişken değeri sonsuza gittiği zaman, bağımlı değişkenin 1’e asimptot olduğu matematiksel bir fonksiyondur. iii XXYEP βα +=== )|1( ii ZXiii ee XYEP −+− + == + === 1 1 1 1 )|1( )( βα Burada Pi , bağımsız değişken (Xi) hakkında bilgi verirken i. bireyin belirli bir tercihi yapma olasılığını ifade etmektedir. X hangi değerleri alırsa alsın fonksiyondaki üslü terim daima pozitif olacağı için Pi’ nin alt sınırı da 0 olur. Olasılık için gerekli olan 0 ≤ Pi ≤ 1 koşulunu bu fonksiyon sağlamış olur. Lojistik dağılım fonksiyonu diye 15 adlandırılan Zi değişkeni -∞ ile +∞ arasında değer aldıkça Pi de 0 ile 1 arasında değerler alacak ve Pi ile Zi arasındaki ilişki doğrusal olmayacaktır. Böylece 0 ≤ Pi ≤ 1, ve Zi ile Pi arasındaki ilişkinin doğrusal olmama şartları yerine gelmiş olacaktır (Griffiths ve ark., 1993). Pi: Organik ürün tüketme olasılığı 1-Pi: Organik ürün tüketmeme olasılığıdır. iZi e P −+ = 1 1 eşitliğinin her iki yanı )1( iZe−+ ile çarpılarak 1)1( =+ − i Z Pe i elde edilir. Şimdi de Pi ile bölüp 1 çıkartılarak, Pi Pi Pie Zi − =−= − 1 1 1 elde edilir. i i Z Z e e 1 =− kullanılarak, Pi Pi e iZ − = 1 gösterilebilir. Bu eşitlik bize organik ürün tüketme olasılığının, organik ürün tüketmeme olasılığına olan oranını verir. Aynı zamanda bu oran bahis oranıdır (odds ratio). e tabanına göre doğal logaritması alınarak, ii Z i i XZe P P i βα +=−= − ln) 1 ln( elde edilir. Yani, bahis oranının logaritması Li, yalnız X’ e göre değil, (katsayı tahmini bakımından) ana kütle katsayılarına göre de doğrusaldır. Li’ye logit denir. Bu, 16 parametrelerin tahmininde doğrusal bir ilişki işlemi görebilecek yarı logaritmik bir fonksiyondur. Modeldeki parametreleri tahmin etmek için Li fonksiyonu, PPi XXX YP YP L βββα ++++= − = ...) )(1 )( ln( 2211 şeklinde yazılır. α ve β1, β2,….., βp regresyon katsayılarıdır. Pi=1 ve Pi=0 değerleri logit Li’ deki yerine koyulduğunda ln (1/0) ve ln (0/1) değerleri elde edilir ki bunlar anlamsızdır. En küçük kareler yöntemi ile Li fonksiyonundaki parametrelerin tahmin değerleri bulunamaz, fakat bu parametreler maksimum olabilirlik modeli ile tahmin edilebilir. 17 4. DÜNYA’DA VE TÜRKĐYE’DE ORGANĐK TARIM 4.1. Organik Tarımın Tanımı Organik üretim tarımda nispeten yeni bir üretim şeklidir. Organik üretim toplumsal gelişmeler ve tüketici talepleri ile yakından ilişkilidir. Organik üretim sürdürülebilir bir üretim sistemine olan ihtiyaca cevap verebilecek bir sistemdir. Organik tarım, ortak sosyal sorumluluk (people, planet, profit – insan, gezegen, kâr- yani Triple P) çerçevesinin geliştirilmesinde önemli bir unsurdur. Ortak sorumluluk çerçevesini oluşturan üç bileşenden sonuncusu olan kâr; üreticiler, politikacılar ve diğer paydaşlardan oluşan organik tarım sektöründe emek, sermaye ve arazinin etkin kullanılması gerektiğini belirten bir bileşendir. Bu amaç ise ekonomik açıdan olduğu kadar sürdürülebilirlik açısından da önemlidir. Tarım ve gıda sektöründe organik kelimesi tüm süreçleri yetkili kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından belgelenmiş, belirli standartlar doğrultusunda uygulanan tarımsal üretim ve ürün işleme sistemini ifade etmektedir. Organik ürünler ise tarımsal üretim, depolama, işleme, paketleme ve taşıma aşamalarında hiçbir katkı maddesi ya da kimyasal girdi kullanılmayan ve tüm bu aşamalarda bağımsız kontrol firmaları tarafından denetlenerek sertifikalanmış gıda maddeleri olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyadaki organik tarım hareketlerini bir çatı altında toplamayı, hareketin gelişimini sağlıklı bir şekilde yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm gelişmeleri üyelerine ve çiftçilere aktarmayı amaçlayan ve en büyük sivil toplum kuruluşlarından birisi olan International Federation of Organic Agriculture 18 Movement (IFOAM - Uluslar arası Organik Tarım Hareketi Federasyonu) tarafından yapılan tanıma göre “Organik tarım; sürdürülebilir bir ekosistem, güvenli gıda, sağlıklı beslenme, sosyal adalet ve hayvanlar için daha iyi çevresel yaşam şartları ile sonuçlanan süreçler dizisine dayalı holistik bir sistem yaklaşımı”dır. Bu temel prensipler ışığında organik tarım, organik sistemde hatalı uygulamalar sonucunda kaybolan doğal dengeyi tekrar kurmaya yönelik, insan ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, sentetik kimyasal ilaçlar, büyüme düzenleyicileri ve gübrelerin kullanımının yasaklanmasının yanında organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, hastalık ve zararlılara karşı bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden, hayvansal üretimde belirli yaşama alanı ve koşulların sağlanmasını, atıkların geri dönüşümünü, yenilenebilir enerji ve üretici refahı gibi konuların vurgulanmasını, üretimde miktar artışı yanında ürünün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan, aynı zamanda uluslararası ekolojik üretim kurallarına ve prensiplerine uygun yapılıp yapılmadığının kontrol edilerek sertifikalandırılmasını öngören sürdürülebilir tarımsal üretim şekli olarak ifade edilmektedir. Organik tarım diğer yandan bir üretim felsefesidir. Yani, geleneksel tarımsal üretimden profesyonel üretime geçişte de çok önemli bir yöntem olarak dikkati çekmektedir. Food and Agriculture Organization (FAO) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından geleneksel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu tarımsal üretim yöntemi, değişik isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde ekolojik tarım, Fransızca, Đspanyolca ve Đtalyanca’da biyolojik tarım, Đngilizce’de organik tarım ve Türkçe’de ise ekolojik veya organik tarım eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda bir çok ülkenin organik tarım terimini yasal sözcük olarak kullandığı görülmektedir (Crucefix, 1998). 2092/91 sayılı AB regülasyonu hazırlanırken Avrupa komisyonu “biyolojik, ekolojik, organik” terimlerinin üçünün de korunacağını, hatta AB resmi dillerinde Bio ve Eko kelimelerinin de kullanılabileceğini belirtmiştir. Bütün bu değişkenlere bağlı olarak organik tarım, biyolojik döngüler ve toprağın biyolojik etkinliği de dahil tüm ekosistemin sağlığını destekleyen ve arttıran holistik bir üretim yönetimi sistemi olarak değerlendirilmektedir. 19 Uluslararası Gıda Kodeksi (1999) tanımına göre organik tarım “topraktaki biyolojik faaliyeti, biyolojik dönüşümü ve biyolojik çeşitliliği de içeren tarımsal ekosistem sağlığını arttıran, zenginleştiren bir üretim ve işletim sistemidir. Ancak geçen zaman bu sistemin alternatif bir yöntem olmaktan çok bir yaşam felsefesi olduğunu ortaya koymuştur. Dünya nüfusunun artmasına bağlı olarak tüketim de artmaktadır. Bu nedenle talebi karşılamak için tarım alanları arttırıldıysa da hedef birim alandan daha fazla ürün almaya doğru yönelmiştir. Ancak tarım faaliyetlerinin insan ve hayvan sağlığını tehdit ettiği, yer altı su kaynaklarının tükenmesine ve kirlenmesine, doğal bitki ve toprak deseninin ve yapısının bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmesine yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların gerek gübrelerin bilinçsiz kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit eden ürünlerin üretilmesine neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarını kirletmekte ve ciddi problemlere yol açmaktadır. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bu olumsuz koşullar karşısında yeni bir üretim sistemi olan organik tarım ortaya çıkmıştır. Organik tarım tek başına gıda üretim kaynağı olmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir tarım ve kalkınma, eko-turizm, biyolojik çeşitliliğin korunması, erozyon, çölleşme ve iklim değişikliğine neden olan faktörlerin etkisinin giderilmesinin bir dayanağıdır. 4.1.1. Organik tarım sisteminin amaçları • Toprağın doğal yaşam gücünün korunup sürdürülmesi için fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını korumak, organik madde içeriğini zenginleştirmek, doğal kaynakları uygun kullanmak ve doğal yapı ile uyumlu sürdürülebilir üretim yapmak. • Kirliliğe maruz kalmamış tabii kaynakları korumak, biyoçeşitliliği korumak ve arttırmak, toprak, insan, hayvan ve bitki sağlığı açısından sürdürülebilirliği sağlamak. 20 • Sentetik kimyasal tarımsal girdilerin insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde yarattığı tehditleri ortadan kaldırmak. • Yüksek kaliteli, sağlıklı ve risksiz ürünler üretmek. • Çevre üzerinde olumsuz etkide bulunmayan tarımsal tekniklere yönelmek. • Tarımsal üretimde yerel girdi ve bölgesel kaynak kullanımını arttırmak. • Kırsal kesimde istihdam olanakları yaratmak, organik tarımsal faaliyette bulunan müteşebbisin gelir seviyesini ve yaşam kalitesini yükseltmek. • Bitkisel üretimi mevcut ekolojik koşullara uygun ve hayvansal üretimle uyumlu biçimde planlamak ve yürütmek. • Üretici örgütlenmesini güçlendirmek. 4.1.2. Organik tarım sisteminin genel kuralları Kendine has temel prensipleri ve özel teknikleri bünyesinde barındıran organik tarımın uygulanması birçok ardışık ve sistematik süreçleri içermektedir. IFOAM tarafından belirlenen ve organik tarıma geçişte takip edilmesi gereken temel standart ve düzenlemeler şu şekilde sıralanmaktadır: - Bitkisel ve hayvansal ürün çiftlikleri organik yönetim şekline dönüştürülmelidir. - Bir plan dahilinde aşama aşama dönüşüm sağlanmalı ve her bir birim denetlenebilir şekilde açıkça bölümlere ayrılmalıdır. - Dönüşüm sürecinin ilerleyen aşamalarında gerekli standartlar uygulanmalıdır. - Dönüşüm sürecine başlarken sertifika kuruluşuna müracaat etme tarihi hesaplanmalıdır. - Dönüştürülen hayvan ve topraklar organik yönetim ile geliştirilmelidir. - Dönüşüm periyodunun süresi üretime başlamadan önce en az 12 aylık bir geçiş dönemi olmalıdır. - Organik tarıma geçiş süresince sosyal, teknik ve ekonomik yönden de değişim olmalıdır (http://www.ifoam.org). 21 Diğer yandan ülkemizde organik tarımda aşağıda yer alan genel kuralların kullanıldığı dikkat çekmektedir (11.07.2002 tarih ve 24812 sayılı Resmi Gazete): - Karayolları Genel Müdürlüğü ağındaki ana yollara 1 km mesafedeki tarım arazilerinde organik bitkisel üretim yapılamaz. - Ağır sanayi tesisleri, reaktörler, hidrolik ve termik enerji santrallerine, maden işletmelerine, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldıkları alanlara 3 km mesafedeki tarım arazilerinde organik tarım yapılamaz. - Burada bahsedilen hususlar dışında çevre kirliliğinden şüphe duyulan alanlarda organik tarım yapılıp yapılamayacağına konu uzmanının raporu istenerek kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından karar verilir. - Organik tarım sözleşmeli tarım esasına dayanır. - Organik tarım bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu denetiminde yapılır. Yine aşağıda belirtildiği gibi organik tarım belirlenmiş ilke ve kurallar dahilinde yapılmaktadır. - Bitkisel üretim, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapılarak onun kontrol ve denetiminde yapılır. - Organik bitkisel ürün yetiştiriciliği yapacak müteşebbis geçiş sürecine alınır. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu geçiş sürecini komitenin onayını alarak uzatabilir veya kısaltabilir. - Hiç işlem görmemiş tarım topraklarında kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu onay verirse geçiş süreci uygulanmayabilir. - Arazinin parselasyonuna gidiliyor ise, arazinin tamamı bu yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre kontrol altına alınır. Ancak organik üretime geçilmeyen parsellerde organik üretime geçildiğinde, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu onay verirse geçiş süreci uygulanmayabilir. - Geçiş süreci tek yıllık bitkilerde 2 yıl, çok yıllık bitkilerde 3 yıldır. Tek yıllık kültürlerde ekim tarihi, çok yıllık kültürlerde hasat tarihi göz önüne alınır. - Geçiş sürecindeki kısaltmanın süresi ve gerekçesi kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu tarafından aylık raporlarında, üretim yapılan ilin Proje ve Đstatistik Şube Müdürlüğü’ne, dönem raporlarında komiteye bildirilir. - Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, şüpheli durumlarda organik bitkisel üretim yapılacak toprağın, kullanılacak gübre ve ilacın, ekim ve dikimden önce 22 analizinin yaptırılmasını müteşebbisten ister. Analiz sonuçlarına göre aşağıdaki hususlar dikkate alınır: � Tek yıllık bitkilerde çok yıllık rotasyon programı uygulanır ve rotasyonda baklagil veya baklagil yem bitkilerine, derin köklü bitkilere ve çapa bitkilerine yer verilir. � Toprağın biyolojik yapısındaki mevcut organik madde korunmaya çalışılır. � Toprağın biyolojik yapısı bozulmuşsa, yönetmelikte belirtilen gübre ve toprak iyileştiriciler saf veya karışım halinde verilir. 4.1.3. Organik tarımın ilkeleri Organik tarımda bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri bulunmakla birlikte IFOAM’ a göre ortak ilkeler şu şekilde sıralanabilir. 1. Tarımsal üretimde, üretim ile ilişkili tüm faktörler ve olaylar bir bütün halinde dikkate alınmalı ve organik üretim yapan işletmenin kendi kendine yeterliliği sağlanmalıdır. Bunun için toprak, bitki-hayvan ve insan arasındaki doğal döngünün yerel kaynaklardan ve doğal kökenli hammaddeler kullanılarak, mümkün olduğunca işletmenin kendi içinden veya yakın çevresinden sağlanmasına gayret edilmelidir. 2. Tarımsal üretimle beraber ortaya çıkan ve yakın çevreden temin edilen tüm hammaddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit edici etkileri ortadan kaldırılmalı veya bunlardan tamamen kaçınılmaya çalışılmalıdır. 3. Toprağın iyileştirilmesi, içindeki organizmaların korunması ve beslenmesi sağlanmalı, toprak sömürülmemeli, tersine verimliliği doğal yollarla arttırılmalıdır. Bunu sağlamak için münavebe ve organik gübreleme yapılmalı, ayrıca uygun toprak işleme yöntemleri kullanılmalıdır. Örneğin çiftlik gübresi ve/veya organik atıklar kullanılarak aerobik ortamda hazırlanan kompost amaca uygun şekilde kullanılır. Bundan başka ham kayaçlar, alg ürünleri, diğer ilave maddeler kullanılabilir ve yeşil gübreleme yapılabilir. 23 Bu uygulamalarla toprağın biyolojik aktiviteleri teşvik edilerek bazı bitki besinleri dolaylı yoldan hareketli hale getirilmekte böylece bitkinin sağlıklı ve dengeli büyümesi için gereken ortam sağlanmaktadır. 4. Bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direnci bazı ek desteklerle arttırılmalıdır. Örneğin; çok yıllık bitkilerde bitki altına ve/veya sıra aralarına yapılacak ekimlerin mevcut ekolojik ortama uygun ve dengeli karışımlar halinde hazırlanıp uygulanması, yapılacak münavebelerde karışımda baklagil miktarının yüksek tutulması, bitkisel üretim ve hayvancılığın kombine edilerek yapılması, uygun ekim dikim zamanı veya aralık mesafelerinin ayarlanması gibi uygulamalarla bitkilerin direnci arttırılabilir. 5. Bitki tür ve çeşitleri ile hayvanların seçiminde üretim yapılacak yerin ekolojik koşulları ve bu koşullarda hastalıklara en az seviyede yakalanma olasılıkları dikkate alınmalıdır. Bu konuda üretim yapılması düşünülen ekolojiye uyum sağlamış yerel çeşitlerin kullanılması başarılı sonuçlar vermektedir. Böylece biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katkı sağlanmaktadır. Bunun yanında, dayanıklı tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır. 6. Organik tarımda bitki sağlığı için yukarıda adı geçen ve etkileri uzun sürede görülen önlemler yanında erken uyarı sistemlerinin ve faydalı canlıların kullanımı da bitki koruma kavramının önemli bir parçasıdır. Bu konuda zararlılarla mücadelede biyoteknik yöntemler (örneğin feromon tuzaklarının kullanıldığı kitlesel tuzaklama ya da çiftleşmeyi engelleme teknikleri, kısır böcek salım tekniği vb.), biyolojik mücadele (örneğin Bacillus thuringiensis preparatları, faydalı akar veya böcek salımı vb.) ve kültürel önlemler (örneğin yabancı otların toprak işlemeyle veya yakılarak yok edilmesi, bitki içinde havalanmayı sağlayacak şekilde budama yapılması vb.) uygulanabilir. Eğer sorun ürünü tehdit edici boyutlara ulaşırsa, o zaman bitkisel veya mineral kökenli özel maddeler veya preparatlar kullanılabilir. 24 7. Yukarıda anlatılan toprak yapısını iyileştirici ve humus miktarını arttırıcı önlemlerle beraber toprağı koruyucu enerji tasarrufu sağlayan, çalışılan yerin koşullarına uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. Bunun için toprağın yapısı ve koşullarına dikkat edilmeli, çizici aletlerle çalışılmalı, pulluk gibi toprağı devirerek işleyen aletlere mümkün olduğunca az yer verilmeli ve temel kural olarak gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır. 8. Đşletmedeki hayvanların sağlığının iyi, verimlilik kapasitesinin yüksek ve uzun ömürlü olması teşvik edilmelidir. Bunu için, ağılların usulüne uygun olması, beslenmenin mümkün olduğunca işletmenin kendi ürünleri ve yem bitkileri ile yapılması, yemlere kimyasal maddeler (antibiyotik, kilo arttırıcı katkı maddeleri vb.) katılmaması, uygun ıslah çalışmaları ile istenen gelişmelerin temin edilmesine çalışılmalıdır. 9. Yetiştirilen hayvan miktarı kullanılan tarımsal araziye uygun olmalı ve bir hektar için bir büyük baş hayvan planlanmalıdır (Almanya’da bu oran 1 hektar için 1.1 büyük baş hayvandır). 10. Tarımsal üretimde verim ve kalite arasında ters bir orantı vardır. Đkisi arasında denge kurulmalıdır. Ancak organik tarımda bu denge oluşturulurken kalitenin ürün miktarına göre önceliğe sahip olduğu unutulmamalıdır. 11. Organik üretim yapan tarım işletmesinde başta petrol olmak üzere fosil yakıtlar ve diğer enerji kaynakları optimum verimi sağlayacak düzeyde azami tasarruf kuralına uyularak kullanılmalıdır. Enerji kullanımında güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir. 12. Tarım işletmesi çok yönlü ve çekici bir şekilde düzenlenmelidir (peyzaj düzenlemeleri, meyve bahçeleri vb.). Bu amaçla dinlendirici etkiye sahip bir mekanın kurulması, bunun muhafazası ve sınırlı bir dönem yerine uzun süreli faydalı üretim (sürdürülebilirlik) esas alınmalıdır. 13. Organik tarım işletmeleri gelişme olanakları bulunan, üreticiye ve çalışanlarına tatmin edici kazanç ve imkan sağlayabilen yeterlilikte ve ekonomik canlılıkta olmalıdır. 25 4.2. Organik Tarımın Mevcut Durumu 4.2.1. Dünyada organik tarım Dünyada 30.4 milyon hektarlık alanda organik tarım yapılmaktadır. Bu alana kendiliğinden yetişen organik ürünlerin elde edildiği sertifikalandırılmış 33 milyon hektar doğal (yabani) alan da eklendiğinde toplam organik tarım alanı 60 milyon hektarı geçmektedir. Avustralya 12.3 milyon hektarlık organik üretimi ile lider ülke konumundadır. 2006 yılında organik tarımsal ürünlerden elde edilen gelir yaklaşık olarak 40 milyar $’dır. 69 ülke organik tarımda yasal düzenlemeye sahipken 21 ülkede ise yasa tasarıları üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Şekil 4.1. Dünyadaki Toplam Organik Tarım Alanlarının Kıtalara Göre Dağılımı, 2006. Okyanusya 42% Afrika 1% Kuzey Amerika 7% Asya 10% Latin Amerika 16% Avrupa 24% Kaynak: Willer ve Yussefi, 2008. Dünyadaki toplam organik tarım alanlarının %42’si Okyanusya kıtasında, %24’ü Avrupa kıtasında, %16’sı Latin Amerika’da, %10’u Asya kıtasında, %7’si Kuzey Amerika kıtasında ve %1’i Afrika kıtasında yer almaktadır (Şekil 4.1). Şekil 4.2. Organik Tarım Đşletmelerinin Kıtalara Göre Dağılımı, 2006. Latin Amerika 32% Asya 13% Kuzey Amerika 2% Afrika 24% Avrupa 28% Okyanusya 1% Kaynak: Willer ve Yussefi, 2008. 26 2006 yılı verilerine göre dünyada toplam organik tarım işletmesi sayısı 718 744’tür. Organik işletme sayısının en yüksek olduğu kıta Latin Amerika’dır (Şekil 4.2). Latin Amerika’yı sırasıyla Avrupa, Afrika, Asya, Kuzey Amerika ve Okyanusya izlemektedir. Geniş organik çayır mera alanlarının olması ve üretici sayısının düşük olması nedeniyle en düşük orana Okyanusya (%1) sahiptir. Latin Amerika’da ise işletmelerin küçük ölçekli olması, Latin Amerika’yı organik tarım işletme sayısı bakımından birinci sıraya yerleştirmiştir. Çizelge 4.1. Ülkeler Đtibariyle Organik Tarım Alanları ve Đşletme Sayıları (2006). Sıra No Ülke Organik Tarım Alanı (hektar) Toplam Tarım Alanı Đçerisindeki Payı (%) Organik Tarım Đşletmesi Sayısı 1 Avustralya 12 294 290 2.80 1 550 2 Çin 2 300 000 0.40 1 600 3 Arjantin 2 220 489 1.70 1 486 4 ABD (2005) 1 620 351 0.50 8 493 5 Đtalya 1 148 162 9.00 45 115 6 Urugay 930 965 6.10 630 7 Đspanya 926 390 3.70 17 214 8 Brezilya 880 000 0.30 15 000 9 Almanya 825 539 4.80 17 557 10 Đngiltere 604 571 3.80 4 485 31 Türkiye 100 275 0.40 14 256 Diğerleri 7 447 229 - 590 858 Toplam 30.418.261 0.65 718 244 Kaynak: Willer ve Yussefi, 2008. Dünyada toplam 132 ülkede organik tarım yapılmaktadır. Avustralya 12 294 290 hektarlık organik tarım alanı ile birinci sıradadır. Avustralya’nın ilk sırada olmasının nedeni ikliminin göreceli olarak daha kuru olması ve hayvancılık için kullanılan mera alanlarının da sertifikalandırılması mecburiyetidir. Avustralya organik tarım alanlarının toplam tarım alanları içerisindeki payı % 2.8’dir. Organik tarım alanlarının toplam tarım alanları içersindeki payı en yüksek olan ülke % 29.10 ile Liechtenstein’dır. Dünya organik tarım alanlarının toplam tarım alanları içerisindeki payı ise % 0.65’tir. 27 Şekil 4.3. Dünyada Organik Tarım Üretiminde Đlk On Ülke, 2006. 0 2.000.000 4.000.000 6.000.000 8.000.000 10.000.000 12.000.000 Avu st ra lya Çin Arja nt in ABD (2 00 5) Đta lya Uru ga y Đsp an ya Bre zil ya Alm an ya Đn gil ter e Hektar Kaynak: Willer ve Yussefi, 2008. Dünya organik tarım alanları içerisinde ilk on ülke sırasıyla Avustralya, Çin, Arjantin, ABD, Đtalya, Uruguay, Đspanya, Brezilya, Almanya ve Đngiltere’dir (Şekil 4.3). Sıralamadaki ilk ülke olan Avustralya’nın toplam organik tarım alanı içerisindeki payı % 40 iken ilk 10 ülke dünya organik tarım alanlarının %78’ini oluşturmaktadır. Şekil 4.4. Kıtalara Göre Organik Tarım Alanları, 2005-2006. 0 2 4 6 8 10 12 14 Kuze y A m erik a Asy a Lat in A m er ika Avr up a Oky an us ya Afri ka Milyon Hektar 2005 2006 Kaynak: Willer ve Yussefi, 2006 ve Willer and Yussefi, 2008. 2005 ve 2006 yılı verileri karşılaştırmalı olarak incelendiğinde Asya, Latin Amerika ve Afrika’da organik tarımsal üretimde artış gözlenirken, Okyanusya’da herhangi bir artış veya azalma olmamış fakat Kuzey Amerika ve Avrupa’da azalma gerçekleşmiştir 28 (Şekil 4.4). 2005 yılı toplam organik tarımsal üretimi 30.5 milyon hektarlık bir alanda gerçekleştirilmiş iken 2006 yılı üretimi çok az bir düşüş ile 30.4 milyon hektarlık bir alanda gerçekleşmiştir. Şekil 4.5. Doğal Organik Alanların Kıtalara Göre Dağılımı, 2006. Güney Amerika 22% Asya 24% Kuzey Amerika 1,3% Afrika 25% Avrupa 28% Kaynak: Willer ve Yussefi, 2008. 2006 yılı verilerine göre organik tarım alanları içerisinde sertifikalı doğal organik alanların payı oldukça yüksektir. Dünyadaki toplam doğal organik alan 33 milyon hektardır. Doğal organik alanların kıtalara göre dağılımı Şekil 4.5’te verilmiştir. En yüksek paya Avrupa (%28) sahipken Avrupa’yı Afrika (%25), Asya (%24), Latin Amerika (%22) ve Kuzey Amerika (%1.3) izlemektedir. Şekil 4.6. Sertifikalı Organik Tarım Alanları, 2002-2006. 0 5 10 15 20 25 30 35 2002 2003 2004 2005 2006 M ily o n H ek ta r Organik Tarım Alanı Sertifikalı Doğal Organik Alan Kaynak: Willer and Yussefi, 2003-2008. 29 2002-2006 yılı verileri incelendiğinde organik tarım alanlarının sürekli bir artış izlediği görülmektedir (Şekil 4.6). Fakat 2006 yılında 0.1 milyon hektarlık bir düşüş yaşanmıştır. Sertifikalı doğal alanlarda ise sürekli bir artış izlenmektedir ve en yüksek artış 2006 yılında 33 milyon hektara ulaşılması ile gerçekleşmiştir. 4.2.2. Türkiye’de organik tarım Ülkemizde organik tarım ilk olarak 1984-85 yıllarında Ege Bölgesi’nde geleneksel ihraç ürünleri olan kuru incir ve kuru üzüm gibi ürünlerde sözleşmeli üretim sistemi ile başlamıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanarak bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri ile diğer gıda ve tarım ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektörel yelpazeye ulaşmıştır (Çizelge 4.2). Đlk yıllarda sadece 8 ürün yetiştirilirken günümüzde 201 organik ürün yetiştirilmektedir. Ülkemizde üretilen organik ürünler büyük ölçüde yurt dışı pazarlara gönderildiğinden organik üretim miktar ve çeşitliliği yurt dışından gelen talepler doğrultusunda şekillenmektedir. 2008 yılı itibariyle Türkiye’de 9 384 çiftçi 141 752.30 hektarlık bir alanda organik tarımla uğraşmaktadır. 2008 yılı toplam organik üretim miktarı 415 380 tondur (Çizelge 4.3). Ülkemizde organik üretimin ürün grupları itibariyle dağılımı incelendiğinde; üretimin %61’ini kuru meyveler, %21’ini tarla bitkileri, %5’ini üzümsü meyveler, %2’sini yaş meyveler ve %2’sini tıbbi ve aromatik bitkiler oluşturmaktadır. Türkiye’de organik üretim toplam tarımsal üretimin yaklaşık %1’ini ve organik tarım alanları toplam tarım alanlarının % 0.4’ünü oluşturmaktadır. 30 Çizelge 4.2. Türkiye Organik Üretim Verileri (2002-2008) Đşlenmiş Organik Ürünler Yıl Çiftçi Sayısı Üretim Alanı (ha) Üretim Miktarı (ton) Taze (ton) Kuru (ton) Donmuş (ton) Konserve Konsantre Diğer Toplam Üretim 2002 12 428 89 826.69 310 124.58 978.67 12 556.80 775.36 371.54 4 762.74 5 813.27 26 261.24 2003 13 044 103 190.25 291 875.92 9 196.92 19 236.07 1 980.08 411.35 5 213.56 7 106.96 43 143.82 2004 9 134 162 192.74 279 663.16 19 712.31 23 804.57 2 127.47 162.33 3 655.92 8 514.62 57 977.02 2005 9 427 175 073.59 289 082.32 24 003.57 26 569.24 3 167.58 201.56 7 754.53 18 476.48 80 173.81 2006 8 654 162 131.49 309 521.59 35 736.00 38 676.27 5 419.01 173.46 3 835.67 22 549.25 106 389.71 2007 10 553 135 359.75 431 202.79 N/A N/A N/A N/A N/A N/A N/A 2008 9 384 141 752.30 415 380.09 N/A N/A N/A N/A N/A N/A N/A Kaynak: T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Organik Tarım Đstatistikleri 31 Çizelge 4.3. Türkiye’de Organik Tarımın Gelişimi Yıllar Üretici Sayısı Ürün Çeşidi Toplam Alan (hektar) 1990 313 8 1 037 1992 1 780 23 6 077 1994 1 600 20 5 196 1996 4 035 37 15 250 1997 7 417 53 15 906 1998 8 199 67 24 042 1999 12 275 92 46 523 2000 13 187 95 59 649 2001 15 795 124 111 324 2002 12 428 150 89 827 2003 13 044 179 103 190 2004 9 314 174 162 193 2005 9 427 205 175 073 2006 8 854 210 162 131 2007 10 553 201 135 360 2008 9 384 247 141 752.30 Kaynak: T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 ile 2008 yılları verileri incelendiğinde en çok üretilen ilk dört ürünün genellikle pamuk, elma, buğday ve domates olduğu görülmektedir. 2007 yılında en çok üretilen ilk on ürün sırasıyla pamuk, elma, buğday, domates, üzüm, zeytin, mercimek, fındık, kayısı ve çilek olmuştur (Çizelge 4.4). Çizelge 4.4. Türkiye Organik Tarımsal Ürünler ve Üretimi (Miktar: ton) Ürünler 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Pamuk 19 511 21 793 34 877 30 268 10 032 63 960 55 534 Elma 45 040 69 187 71 928 52 670 49 915 28 393 50 810 Buğday 31 139 19 752 21 379 31 194 13 756 26 515 43 915 Domates 90 472 82 809 26 493 22 897 25 125 15 512 21 437 Üzüm 12 894 10 469 9 505 13 988 14 485 16 687 15 510 Zeytin 7 343 10 744 6 456 10 997 10 531 13 109 12 096 Mercimek 5 862 17 012 11 781 9 135 6 093 19 050 10 071 Fındık 6 965 7 667 5 994 4 821 3 670 6 402 8 355 Kayısı 13 634 5 940 13 278 9 019 9 628 6 491 7 767 Çilek 3 353 3 293 3 497 4 098 4 604 4 571 7 234 Đncir 8 293 9 473 8 112 15 793 6 821 7 563 5 938 Vişne 3 769 6 580 5 994 4 020 1 874 2 939 5 733 Biber 3 202 3 355 3 309 2 643 2 565 4 399 4 629 Nohut 3 691 7 667 5 662 4 085 4 660 4 867 2 901 Kiraz 1 375 1 335 1 830 1 348 1 088 1 632 2 239 Soğan 2 680 388 1 020 1 412 430 1 320 996 Antep fıstığı N/A 2 005 4 789 6 827 460 1 135 616 Bal 557 923 1 100 937 572 524 497 Zeytinyağı 1 602 413 68 3 - 530 - Toplam (diğerleri dahil) 280 328 310 124 291 876 218 388 289 082 309 522 431 203 Kaynak: Đhracatı Geliştirme Merkezi, 2008. 32 4.3. Organik Tarıma Đlişkin Yasal Düzenlemeler Organik tarım sentetik ve kimyasal ilaçlar ile gübrelerin kullanımının yasak olduğu, toprağın hazırlanmasından tüketime kadar üretimi bir bütünlük içerisinde ele alan ve her aşaması kontrollü ve sertifikalı holistik bir üretim sistemidir. Organik tarım 1970’lerde başlamıştır. Đlk temel standartlar 1980 yılında IFOAM (International Federation of Organic Agriculture Movement) tarafından yayınlanmıştır ve bu standartlar hem özel sektörde hem de kamuda yasal düzenlemelerin oluşturulmasında etkili olmuştur. 1991 yılında Avrupa Birliği tarafından Organik Tarım Yasası’nın çıkartılması birçok ülkede yasal mevzuatın oluşturulmasına yönelik çalışmaların başlatılmasında tetikleyici olmuştur. ABD’de OFPA (Organic Foods Production Action) organik etiketli ürünler için 1991 yılında ulusal standartları oluşturmuştur. Ülkemizde ilk olarak 24.12.1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’de “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine Đlişkin Yönetmelik” yayınlanmış ve daha sonra organik tarımda dünya standartlarını yakalamayı ve Avrupa Birliği’ne uyum sağlamayı hedefleyen Organik Tarım Kanunu 03.12.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Günümüzde toplam 64 ülke organik tarım mevzuatına sahiptir. 48 ülkede yasaya uyulması zorunlu, 13 ülkede ise zorunlu değilken, Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan’da sadece ihracat mevzuatı yürürlüktedir. Halen organik tarım mevzuatını oluşturmak için çalışmaların devam ettiği ülkeler Bosna-Hersek, Rusya, Ukrayna, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Hong Kong, Endonezya, Lübnan, Suudi Arabistan, Vietnam, Küba, Nikaragua, St. Lucia, Kamerun, Mısır, Madagaskar ve Güney Afrika’dır. 33 Çizelge 4.5 Farklı zaman dilimlerinde geçerli olan organik tarım standartlarının içeriği ve fonksiyonları Zaman Dilimi Özel Sektör Standartlarının Đçeriği Kamu Regülasyonlarının Đçeriği Standart ve Regülasyonların Fonksiyonu Ana Aktörler 1980’lerin başı Genel prensipler, geçiş süreci kuralları, temel olarak bitkisel üretim kuralları, hayvan besleme, depolama ve ilk etiketleme kuralları Genellikle bir şey yok - Temelde genel prensipleri daha somut bir şekle sokmak için oluşturulmuş standartlar - Aktörlere (hareketin içindeki veya dışındaki) kimlik kazandırmayı amaçlayan standartlar Genelde üreticiler ve öncü bilim adamları, denetleme genelde üreticiler tarafından yapılıyor 1985-1990 - Canlı Hayvan yetiştiriciliği için kuralların detaylandırılması - Sertifikasyon birimlerinin değerlendirilmesine ilişkin ilk kriterler (IFOAM) - Đlk hükümet kuralları ve logosu (Fransa) - Đlk geçiş süreci ödemeleri - Standartların amaçları genişletildi ve organik tarımın holistik yapısı vurgulandı - Daha fazla denetim, sertifikasyon ve etiketleme kuralları ile tüketiciler için daha fazla garanti Üreticiler, danışmanlar, üretici birlikleri 1991-1995 - Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile ilgili ilk tartışmalar (ilk önce kullanımlarına izin verildi sonra yasaklandı) - Sertifikasyon kuruluşlarının akreditasyonuna ilişkin detaylı kriterlerin oluşturulması -Yasal dil kullanılarak standartların yeniden yazılması - Denetleme için daha kesin yasal şartlar Standartlar üçlü fonksiyona sahip oldu: - Üreticiler için rehberlik - Denetleme/sertifikasyon için yasal temel - Üreticilere yapılacak özel ödemeler için alt yapı Standartlar piyasa gelişimini tetikleyen etken olarak ele alınmaya başlandı -Kamu yöneticileri, örneğin AB Komisyonu (2092/91), USDA - Codex Alimentarius’un rol almaya başlaması - IFOAM Akreditasyon programının başlangıcı 1996-2000 Su ürünleri, tekstil, lif üretimi ve bitki ıslahı gibi yeni alanların gelişimi -Detaylı hayvan yetiştiricilik kurallarının oluşturulması (örneğin AB ve Codex Alimentarius) - Kritik alanlar için daha detaylı kurallar, örneğin bakır kullanımı - Denetleme birimleri için standartların tekrar oluşturulması, böylece daha detaylı ve denetlenebilir hale getirilmesi - Yeni pazarların oluşumuna yardım edebilmek için yeni alanlara ilişkin standartlar - Kuralların oluşturulmasında hükümetin daha yoğun katılımı (örneğin AB ve USDA) - Yeni alanlarda özel sektör 2001-2005 - Kozmetik gibi yeni alanlar - Temel prensipler hakkında tartışmaların başlangıcı - Adil ticaret ve diğer sürdürülebilirlik organizasyonları ile yeni ortaklıklar Regülasyonları daha katı hale getirebilmek için uygulama yasalarının ele alınması (örneğin yem, tohum, işleme için) - Standartların daha katı hale gelmesi (temel prensiplere daha fazla bağlı kalmaksızın) - Denetleme ve sertifikasyon kuralları maliyetli, bürokratik ve geçiş sürecinde önemli bir engel olarak kabul görmeye başlıyor - Hükümet birimlerinin güçlü etkisi - IFOAM, FAO ve UNCTAD arasında yeni işbirliği oluşumları 2006-… - Đyi tarım uygulamaları gibi yeni araçların oluşumu - Alternatif sertifikasyon sistemlerinin oluşumu (örneğin riske dayalı sertifikasyon, grup sertifikasyonu) Eyalet kurallarının revize edilmesi ve böylece daha çok temel prensiplere dayalı ve gelişmekte olan ülkelerin erişimine olanak sağlayan şekle sokulması Standartların organik tarımı engelleyici değil aksine teşvik edici fonksiyonunun geri kazandırılması ihtiyacı Özel sektör ve kamu sektörü arasında yeni ortaklıklar Kaynak: Schmid, O., 2007. 34 Ülkelerin sahip oldukları organik standartlar ve yasal mevzuatta büyük oranda paralellik olmasına rağmen, halen dünyada organik tarım mevzuatında uyumsuzluklar mevcuttur ve bu uyumsuzluklar organik tarım ticaretinde engeller oluşturmaktadır. Organik tarım ticaretinin düzenlenmesinde ulusal ve bölgesel mevzuatlar yanında IFOAM tarafından oluşturulmuş olan temel kriterler de esas alınmaktadır. Fakat IFOAM kriterlerinin bağlayıcı olmaması nedeniyle farklı ülke mevzuatlarının uyumu, denkliği etkin bir şekilde sağlanamamıştır. Günümüzde organik tarım yapan işletmeler ürünlerini ihraç edebilmek için farklı mevzuatlara uymak zorunda kalmaktadırlar (Çizelge 4.5). Ulusal mevzuatlar ve standartlar o ülkenin ulusal tarımsal üretim öncelikleri ve tüketici alışkanlıkları esas alınarak oluşturulmaktadır. Sonuç olarak etiketleme prosedüründe ve sertifikalandırma sürecinde sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan üreticilerin küresel olarak uyum sağlamaları hem teknik hem de mali açıdan zor olmaktadır. Çeşitli ülkelerin sahip oldukları organik tarım mevzuatındaki uyumsuzluk ve bunlardan kaynaklanan sorunları düzenlemek ve ortadan kaldırmak amacı ile “The International Task Force on Harmonisation and Equivalency in Organic Agriculture (Organik Tarımda Uyum ve Denklik için Uluslar arası Görev Gücü – ITF)” Şubat 2003’te Food and Agriculture Organisation (FAO), IFOAM ve United Nations Conference on Trade and Development (UNCTAD) tarafından kurulmuştur. FAO ve WHO gıda standartları kurulu Codex Alimentarius Komisyonu 2003 yılında “Organik Tarım Rehberi”ni yayınlamıştır ve bu rehber IFOAM mevzuatı ile beraber organik tarım için bir kılavuz niteliği taşımaktadır. Eğer uluslar arası geçerliliğe sahip bir organik tarım mevzuatı oluşturulmak isteniyorsa IFOAM kriterleri, Codex Alimentarius Organik Tarım Rehberi ve ITF konferansları temel olarak kullanılabilir (EK 1). 35 4.3.1. Avrupa Birliği’nde organik tarım mevzuatı 1960’lı yıllara kadar Avrupa Birliği’nde tarımın amacı acil gıda ihtiyacını karşılamak ve kendine yeterlilik düzeyini arttırmaktı. 1960’lı yıllarda çevre ve unsurları arasındaki doğal dengenin önemi ortaya çıkınca 1970’lerde organik tarım politika gündemlerinde yer almaya başlamıştır. 1980’lerde ise organik tarım Avrupa sınırlarını aştı ve yeni bir pazar oluştu. 1990’lı yıllara gelindiğinde Avrupa’da organik tarım nihai tüketicilere sağlıklı ve çevre dostu ürünler sunarak önemli bir pazar halini almıştır. Organik tarım ile ilgili yaşanan bu gelişmeler ülkesel, bölgesel ve küresel ölçekte yasal düzenlemelerin oluşturulmasını zorunlu kıldı ve bu zorunluluğa bağlı olarak Avrupa Birliği’nde organik tarımın gelişmesini sağlamak üzere yasal bir çatı ve politika araçları oluşturulmuştur. 1991 yılında 2092 sayılı yönetmelik Avrupa Birliği’nde organik tarım için güvenli bir yasal zemin oluşturmak için yürürlüğe konmuştur. Bu yasa sadece organik tarım yönteminin tanımlamakla kalmayıp aynı zamanda organik ürünlerin etiketlenmesi, işlenmesi, denetlenmesi ve pazarlanması ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden yapılacak organik ürün ihracatı konularını düzenlemektedir. Đlk aşamada organik tarım kalite politikasının bir parçası olarak ele alınmıştır ve bu yüzden Avrupa Birliği tarım ürünleri kalite politikası kapsamında tutulmuştur. Đşte bu nedenle organik tarım logosu “korunmuş menşe işareti” (PDO- protected designation of origin) ve “geleneksel özellikleri garanti edilen ürün” (TSG – traditional specialties guaranteed) logolarına benzemektedir. Ortak Tarım Politikası(OTP)’nda 1992, 1999 ve 2003 yıllarında yapılan reformlar OTP’nin “ikinci gücü” olan organik tarımın rolünü kuvvetlendirmiştir. Bu ikinci güç OTP kırsal kalkınma politikasıdır. 1992 yılından bu yana organik tarım üreticileri tarım-çevre ölçütleri kapsamında ödenek almaktadır. 2092/91 sayılı yönetmelik ilk yürürlüğe girdiği tarihten bu yana pek çok kez revize edilmiştir. Günümüze kadar pek çok değişiklikle zenginleşen bu yönetmelik Avrupa Birliği’nin organik üretimi konusunda en yetkili hukuki araçtır. 28 Haziran 2007 tarihinde AB; EC 834/2007 numaralı yeni organik üretim ve etiketleme yasasını kabul etmiştir ve 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle 834/2007 nolu yasa yürürlüğe girerek 2092/91 nolu yasa geçersiz kılınmıştır. Gerek Avrupa Birliği ülkeleri içinde yapılan organik tarım ve hayvancılığın gerekse üçüncü ülkelerden ithal edilecek organik ürünlerin tarifi bu yönetmelik tarafından yapılmaktadır. Tüketici sağlığı açısından çiftlikten sofraya 36 tüm işlemler kayıt altına alınmaktadır (Rehber ve Turhan, 2002). Tüm bu bilgiler “organik çiftlik bilgi sistemi (OFIS)” kapsamında saklanmaktadır. Avrupa Birliği organik tarım mevzuatı uyulması gereken temel prensipleri belirlerken aynı zamanda üye ülkelere kendi ülke koşullarını gözeten belirli bir esnekliği de tanımaktadır. Avrupa Birliği organik tarım mevzuatı Genel Hükümler, Organik Üretim Kuralları; Etiketleme, Denetim, Kuralların yaptırım gücü ve ölçütler, Üçüncü Ülkelerden Đhracat, Avrupa Birliği Ülkelerinde Serbest Dolaşım, Ceza Hükümleri ve Uygulanması ve Ekler kısımlarından oluşmaktadır. 834/2007 sayılı Avrupa Birliği organik tarım mevzuatı organik tarım sürecinde üretim, işleme, etiketleme ve pazarlama aşamalarının hepsini kapsamaktadır. Yönetmelik kapsamında üçüncü ülkelerden ithalat da ele alınmaktadır. Organik tarım etiketi ürünün tümünün veya organik tarım mevzuatı tarafından kabul edilen katkı maddeleri bulunuyorsa en az %95’inin organik tarım kurallarına göre üretilmiş tarımsal ürünlerden oluşması halinde kullanılabilir. Sadece işlenmiş tarımsal ürünler ve çiftlik hayvanları ürünlerinde organik tarım etiketinin kullanılabilmesi için en az %70’inin organik tarım kurallarına göre üretilmiş tarımsal ürünlerden oluşması gerekmektedir. Organik ürün etiketine sahip bir ürün genetiği değiştirilmiş organizma veya ürünlerini içeremez. Avrupa Birliği organik üretim için özel bir logo hazırlayarak organik tarım denetiminden geçen firmaların ürünlerinde organik ürün ibaresi ile birlikte bu logonun kullanılmasını öngörmektedir (Şekil 4.7). Söz konusu logo tüketicilere ürünleri tanımalarında yardımcı olmaktadır. Logonun kullanımı zorunlu olmamakla birlikte firmaların %95’i bu logoyu kullanmaktadır. Ayrıca logolu ürünlerin yönetmelikte yer alan denetleme ve incelemede başarılı bulunmuş olmaları gerekmektedir. 1 Temmuz 2010 itibariyle logonun kullanımı zorunlu hale gelecektir. Şekil 4.7. Avrupa Birliği Organik Tarım Logosu 37 2092/91 sayılı yönetmelik günümüze kadar 44 kez değişiklik geçirmiştir. 2001 yılında Avrupa Birliği Konseyi organik tarım sektörünün büyümesine ve ticari önem kazanmasına vurgu yaparak komisyonu “Avrupa Organik Gıda ve Çiftçilik Eylem Planı” hazırlamakla görevlendirmiştir. Komisyon 2004 yılında “Organik Gıda ve Tarıma ilişkin Komisyon bildirgesini” yayınlamıştır. Amaç mevzuat bazında elde edilen gelişimin sektöre aktarılması ve organik tarım sektörünün küresel rekabet gücünün arttırılmasıdır. Organik Tarım Eylem Planı’nda öne çıkan konular şöyledir: (1) Tüketici farkındalığını arttırma ve tüketicinin organik tarım ve mevzuat hakkında bilgilendirilmesi, (2) Tarım sektöründe organik tarıma geçişi destekleyecek arazi yönetimi, (3) Avrupa Birliği’nde %2 olan organik pazar payının arttırılması ya da sürdürülmesinin temin edilmesi. 2092/91 sayılı yönetmeliğin harmonizasyonu ve özellikle genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi konuları ele almak için Komisyon Aralık 2005’te yeni bir tasarı teklifi sunmuştur. 19 Aralık 2006’da Avrupa Birliği Başkanlar Konseyi yeni yasanın “genel yaklaşımı” üzerinde siyasi anlaşmaya varmışlardır. 28 Haziran 2007’de organik ürünlerin üretimi ve etiketlenmesine ilişkin EU 834/2007 sayılı konsey tüzüğünün uygulanması kabul edilmiştir ve 1 Ocak 2009 tarihinde 834/2007 no’lu yasa yürürlüğe sokulmuştur. Yeni yasa; � Yerel şartları ve gelişmişlik seviyesini göz önünde bulundurarak organik üretimin amaç ve prensiplerini tanımlamaktadır. � Organik gıdaların yanı sıra organik hayvan, su ürünleri, bitki ve yem üretiminin tüm aşamalarına amaç ve prensiplerin eşit bir şekilde uygulanmasını sağlayacaktır. � Genetiği değiştirilmiş organizma kurallarını net bir şekilde ortaya koymaktadır ve genetiği değiştirilmiş organizmalar organik olarak etiketlenemez ve tohumlar için spesifik eşik değerleri mevcuttur. � Avrupa Birliği logosunun kullanılması mecburidir ve organik üretimin “genel kapsamı”nı desteklemek amacıyla etiketleme ve reklama sınırlamalar getirmektedir. Avrupa Birliği logosu kişiye özel olamaz ve iki tip etiketlemeye izin verilmiştir: altın kategori (<%95 organik) ve içerikte organik ürünlerin varlığını belirten etiket. 38 � Riske dayalı yaklaşımı uygulamaya koymaktadır ve Avrupa Birliği resmi gıda ve yem kontrol sistemini düzenleyerek kontrolleri geliştirmektedir. � Avrupa Birliği kurallarının en yüksek standart garantisi verdiğini, kontrol sisteminin tarafsızlığının sağlanması, standartların karşılıklı tanınması ve kontrol birimlerinin kuralları gevşetmesine izin verilmemesi konularında teminat verilerek organik gıdaların serbest dolaşımının arttırılmasını amaçlamaktadır. 4.3.2. Amerika Birleşik Devletleri’nde organik tarım mevzuatı 1980’lerin sonuna kadar organik ürünlerin çoğu üretim noktasına yakın pazarlarda satılıyordu ve tüketici-üretici arasındaki kişisel güven organik kalitenin garantisi olarak işlevini yeterince yerine getiriyordu (Hall, 1997). Organik gıdalar üretim noktasından uzaklaştıkça tüketici, üretici ve diğer gruplar organik olarak etiketlenen gıdalarda sadece organik yöntem ve maddelerin kullanıldığını garantilemek için bağımsız bir üçüncü parti tarafından sertifikasyon sürecinin uygulanması gerektiğini öne sürdüler. 1998 yılında ABD’de 55 adet organik sertifikasyon kuruluşu faaliyette bulunmaktaydı. Bu sertifikasyon kuruluşları ürün bazında değil bölge bazında faaliyet göstermekteydi. 1990 yılından önce organik tarıma ilişkin herhangi bir eyalet mevzuatı yokken genel bir devlet mevzuatı vardı. Etiketlemede sahtekarlık oranı oldukça düşüktü, fakat standardizasyon eksikliğinin başka sonuçları vardı. Gıda işleyen firmalar farklı kuruluşlarca sertifikalandırılmış çeşitli hammaddelerden imalat yapmakta zorlanıyorlardı, çünkü firmanın çalıştığı sertifikasyon kuruluşu bazı durumlarda bir başka sertifikasyon kuruluşunun sertifikasını geçerli kabul etmiyordu. Bazı üreticiler daha gevşek üretim standartlarına göre üretim yapan üreticilerin de aynı fiyat primini kazanıyor olmasından rahatsız oluyordu. Bazı üreticiler ise gevşek standart veya düzenlemelerin tüketici talebini ve ihracat olanaklarını olumsuz etkileyeceğinden endişeleniyordu. Asgari üretim standartları ve işleme prosedürleri üzerinde anlaşmaya varma çabaları başarısız oldu ve 1980’lerin sonunda bazı üreticiler ve firmalar organik etiketi taşıyan tüm ürünlerin eyalet bazında uygulanan standartları sağlamaları için sertifikalandırılmasını gerektiren bir yasa çıkartılması için kulis çalışmalarına başladı. 39 Sonuç olarak Organic Foods Production Act (OFPA) 1990 yılında kuruldu. Ulusal tek bir standardın tüketicilerin endişelerini ortadan kaldırarak, tarıma dayalı sanayinin işleme maliyetlerini azaltarak refahı arttıracağı savunuluyordu. Aralık 2000’de yayınlanan National Organic Program (NOP) Nihai Yasası USDA (United States Department of Agriculture)’nın üreticiler, sertifikasyon kuruluşları, tüketiciler ve diğer paydaşlarla beraber yürüttüğü on yıllık yoğun çalışmanın sonucudur. Đlk yasa tasarısı 1997 yılında yayınlandıktan sonra üç kez revize edilmiş ve 2000 yılında yasa yürürlüğe girmiştir. 1990’ların başında Organic Trade Association (OTA) çatısı altında Organic Certifiers Council (OCC) üreticiler ve sertifikasyon kuruluşları tarafından ortaklaşa olarak kurulmuştur. Bir diğer ortak kuruluş ise üretimde kullanılan girdilerin organik olarak kabul edilebilirliği üzerine araştırmalar yürüten Organic Materials Review Institute (OMRI)’dur. Bu ve benzeri kuruluşlar organik sertifikasyon kuruluşları arasındaki karşılıklı tanınmayı arttırmış ve farklı sertifikasyon kuruluşlarının standartlarını da birbirine yakınlaştırarak uyumlu hale getirmiştir. OTA tarafından yürütülerek tamamlanan American Organic Standards (AOS) bu çalışmaların ürünüdür. 1990’lar boyunca organik sertifikasyon ve etiketlemeye ilişkin yasal düzenlemeler büyük oranda eyalet yasalarının bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştu. OFPA organik üretim için bir takım ön şartları vurguladıysa da bu ön şartlar büyük oranda uygulanmıyordu. 1990’ların sonunda 17 eyalet organik olarak etiketlenmek için gıdaların sertifikasyonunu zorunlu kıldı. 13 eyalet sertifikasyon zorunluluğu getirmezken tek cümleden oldukça detaylı standartlara kadar değişen yelpazede yasal mevzuata sahipti. Bu 13 eyaletten ikisi eyalet tarım birimine kayıtlı olma ve belirli standartlara uyma zorunluluğu getirdi. 20 eyalet ise “organik” ile ilgili herhangi bir mevzuata sahip değildi. Eyalet yasalarının toplama şeklindeki yapısından dolayı, üçüncü bir parti tarafından sertifikasyon piyasadaki organik üretimin en önemli garantisiydi. 17 eyalette “organik” etiket için sertifikasyon zorunluluğu olmasına rağmen, üreticiler diğer başka nedenlerden dolayı da sertifikalanabiliyordu. Örneğin; ulusal veya bölgesel pazarlarda 40 ürününü satan üreticiler bir eyalette sertifikalı diğer eyalette sertifikasız ürün satmaktansa en katı etiketleme mevzuatına sahip eyaletin yasalarını benimseyerek üretim yapıp sertifikalandırılmanın maliyet açısından daha etkin olduğunu düşünmekteydi. California üreticileri ile yapılan bir çalışma (Tourte ve Klonsky, 1998) sertifikalandırılmış üreticiler hakkında bilgiler vermektedir. 1992-95 yılları arasında California eyaletinde kayıtlı üreticilerin yarısından azı sertifikaya sahipken ekili organik alanın %80’ine ve toplam satışın %90’ına sahiptiler. Bu rakamlar ABD ortalamasından yüksektir: tüm California organik üreticileri eyalet sistemine kayıt yaptırmak ve belirli belgeleri teslim etmek zorunda olduğundan, sertifikasyon masrafları (finansal, idari ve kayıt masrafları göz önüne alındığında) diğer eyaletlere göre daha düşüktür. Buna rağmen, ABD genelinde “organik” olarak satılan ürünlerin büyük çoğunluğu sertifikalıdır ve değeri %75-80’i bulmaktadır. Organik sertifikasyonun önemli bir ayırt edici özelliği ürün yerine karmaşık üretim sürecini baz alıyor olmasıdır. Üretim süreçlerinin çeşitliliği ve bunun yanında organik üretimdeki detaylı ve karmaşık standartlar organik sertifikasyon kuruluşlarının kendi standartlarını istisnasız ve kati bir biçimde nadiren uyguladıklarının ipuçlarını vermektedir. 17 organik sertifikasyon kuruluşu ile yapılan anket sonuçlarına göre bir çok organik üretici “yetersizlikler mevcut, fakat her sene sertifikasyona hak kazanmaya devam ediyorlar” şeklinde tanımlanmıştır, bunun sebebi ise organik tarımın sürekli gelişen bir sistem ve standartlar şeklindeki yapısıdır. 1990’lı yıllarda, standartların uyumu arttırılmış ve daha katı hale getirilmiştir. Buna rağmen, bazı sertifikasyon kuruluşları bu katı standartları halen uygulamaktadır. Sertifikasyon kuruluşlarının bir başka yaklaşımı da tüm organik sektörün ününün tüketicilerin grup olarak onların bütünlüğünü nasıl algıladıklarına bağlı olduğunu düşünüyor olmalarıdır. Örneğin; 1994-1997 yılları arasında yaşanan bir sahtekarlığın sadece sertifikasyon kuruluşlarına değil organik sektörünün tamamına zararı olmuştur. Sonuç olarak, sertifikasyon kuruluşu bir başka sertifikasyon kuruluşu tarafından yapılan bir sahtekarlığa karşı olabilir, çünkü bu sahtekarlığın organik sektörün tamamını 41 olumsuz olarak etkileyeceğini düşünür. Sertifikasyon kuruluşlarının standartları uyguladıklarından ve etkin bir program yürüttüklerinden emin olmak için varolan akreditasyon aynı zamanda sertifikasyon kuruluşları üzerinde ikinci bir kontrol gücüdür. 2000 yılında 7 adet Amerikan sertifikasyon kuruluşu bir veya iki akreditasyon kuruluşunca akredite olmuştur. ABD’de uygulanmakta olan yeni ve eski mevzuatlardaki temel farklılıklar Çizelge 4.6’da sunulmuştur. Eski mevzuata göre farklı sertifikasyon kuruluşları farklı standartları baz alarak ve farklı idari esaslara göre faaliyet gösterebiliyordu. Sertifikasyon kuruluşlarının akredite olma zorunluluğu yoktu. Sertifikasyon kuruluşları sertifikasyon, diğer sertifikasyon kuruluşlarını tanıma ve standartların revize edilmesi konularında tam yetkiye sahiptir. NOP kapsamındaki düzenlemeler eski sistemde olduğu gibi birçok farklı sertifikasyon kuruluşu tarafından yürütülmektedir. Buna rağmen, bir çok sertifikasyon kuruluşu iki istisna dışında organik üretim için ulusal standartları kullanmaktadır. Tarım birimi tarafından yürütülen sertifikasyon programlarının eyalet standartlarının üzerinde standartları uygulama yetkisi vardır. Aynı zamanda özel ve kamu kuruluşlarının da daha yüksek organik standartlar söz konusu ise (örneğin ihracat için) daha yüksek standart uygulama hakkı vardır. USDA veya yetkilendirdiği kurumlar tüm sertifikasyon kuruluşlarını akredite etmekle yükümlüdür. Eyalet standartlarını revize etme yetkisi USDA’nındır. Bireysel sertifikasyon kuruluşlarının sertifikasyon ve sertifikanın iptali yetkisi vardır, fakat bunun Tarım Bakanlığı’na (veya eyalet organik program yürütücüsüne) bildirilmesi gerekmektedir. Tüm sertifikasyon kuruluşlarının birbirlerinin sertifikalarını tanıma ve geçerli sayma zorunluluğu vardır. Eski ve yeni mevzuat arasındaki en önemli fark birçok farklı s