Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  DERLEME doi: 10.17482/uujfe.54815 OKUL BİNALARI TASARIMINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK B. Ece ŞAHİN * Neslihan DOSTOĞLU ** Özet: Sürdürülebilir yapım, gelecek nesillerin sağlıklı bir dünyada yaşamlarına devam edebilmesi açısından önem taşımakta; kaynakların etkin kullanılması, yenilenebilir enerjiden yararlanma, geridönüşümlü ve çevreye zarar vermeyen materyallerin seçimi, su koruma gibi yaşam kalitesini etkileyen pek çok konu, sürdürülebilir tasarım kapsamında değerlendirilmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirilen uygulamalar, topluma sürdürülebilirlik konusunda bilinç kazandıran semboller olarak ayrı bir değer de taşımaktadır. Sürdürülebilirlik yönünde farkındalığın sağlanabilmesine eğitimciler tarafından büyük bir önem verilmekte, çocukların erken yaşlarda bu bakış açısının sağladığı kazanımları öğrenebilmesi amacıyla “sürdürülebilirlik için eğitim” programlarına okulöncesi eğitimden itibaren yer verilmektedir. Bu anlayışın destekleyicisi olarak, eğitim yapılarının kendisinin de, okullarda öğretilen teorik bilgilerin deneyimlenebildiği bir laboratuvar olabilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan, çalışmada okul yapıları için sürdürülebilir yapım kapsamında dikkate alınması gereken ilkeler araştırılmıştır. Çalışma kapsamında, bir öğrenme aracı olarak sürdürülebilir tasarımın önemine değinildikten sonra, doğal ışıktan yararlanma, ısıtma, soğutma ve havalandırma yöntemleri, rüzgâr enerjisi, su koruma ve malzeme seçimi kapsamında sürdürülebilir okul tasarımında önem taşıyan konular araştırılmıştır. Sürdürülebilir tasarım ilkelerinin dikkate alındığı uygulamaların sayıca azlığı dünya genelinde eleştirilmekte; Türkiye’de de son yıllarda konuya olan ilgide artış görülmekle birlikte, uygulama ve araştırma yönünde daha çok adım atılması gerekmektedir. Bu açıdan çalışmayla okul tasarımları için yardımcı bir kaynak sağlayabilmek amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: okul tasarımı, sürdürülebilirlik, sürdürülebilirlik için eğitim Sustainability in School Building Design Abstract: Sustainable construction is important for the continuation of life in a healthy world for future generations; many issues affecting the quality of life such as effective use of resources, take advantage of renewable energy, the choice of recyclable materials that do not harm the environment and water conservation are considered in the context of sustainable design. Implementations carried out in this framework are regarded as valuable due to providing the consciousness of sustainability to the society. Creating the awareness of sustainability is given a great importance by educators; thus, “education for sustainability” are included from the preschool program so that children can learn the gainings of such perspective in their early ages. In support of this concept, it is believed that education structures should be a laboratory where children can practice theoretical knowledge learned at school. In that respect, studies need to be considered in the context of sustainable construction are studied in this research. In the study, after a description of the importance of sustainable design as a learning mean, significant subjects such as using natural light, heating, cooling and air-conditioning methods, wind energy, water protection and material selection are analyzed in terms of designing sustainable schools. It is criticized worldwide that structures ground on sustainable design principles are relatively few in numbers. Despite, there is an                                                              * Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, Görükle, 16059 Bursa. ** İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, 34156 İstanbul. İletişim Yazarı: B.E. Şahin (easatekin@yahoo.com) 75 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  increasing interest to the subject in Turkey later years; a lot more steps are required in terms of implementation and research of the issue. Thus, the purpose of the study is to provide a supplementary reference for school designs. Keywords: School design, sustainability, education for sustainability 1. GİRİŞ: ÖĞRENME ARACI OLARAK SÜRDÜRÜLEBİLİR TASARIM Okulların sahip olması istenen çevresel koşulların tanımlandığı son yıllardaki çalışmalarda, sürdürülebilir tasarımın önemine dikkat çekildiği görülmektedir. Sürdürülebilir tasarım prensiplerinin benimsendiği okul binalarında gün ışığı kullanımı, temiz hava, düşük kirleticiliği olan malzemelerin kullanılması açısından getirilen tanımlar çerçevesinde, çocuklar için daha sağlıklı ve üretici bir ortam oluşturulabileceği düşünülmektedir. Okulların termal olarak konforlu; temiz hava, gün ışığı ve manzarayla ilişki kurulan; öğrenmeyi destekleyen akustik koşullara sahip; spor olanakları sağlayan; çevreyi bir öğrenme kaynağı olarak kullanabilen; iyi içme suyu elde edebilen; arkadaşlığı ve sosyal gelişimi destekleyen sosyal olanaklar sağlayan; bireysel güvenliğe duyarlı bir şekilde tasarlanması gerektiği vurgulanmaktadır. Sürdürülebilir okul tanımıyla, genel olarak, enerji ve su korunumu, çöpün minimize edilmesi, potansiyel kirleticilerden uzaklaşma, doğal yaşamı koruma ve destekleme, maddi kaynakların etkin kullanılması, insanların katılımına saygı duyulması boyutları ele alınmaktadır (Murphy ve Thorne 2010). Sürdürülebilir tasarım örnekleri olarak kullanılmakta olan eğitim yapılarının, belirtilen kazanımlara ek olarak bir diğer önemi, çevreye ilettikleri mesajlar aracılığıyla toplumda konuya ilişkin farkındalık yaratmalarıdır. Eğitim yapıları, kullanıcı grubu olan çocukların, hem gelişim süreçlerinde bu bilinci kazanmalarına destek olması, hem de sürdürülebilirlik için önem taşıyan ilkeleri deneyimleyerek öğrenebilecekleri canlı bir laboratuar sağlaması yönüyle özel bir öneme sahiptir. Bu çalışmada da, sürdürülebilir yapım konusunun okul mimarisi ölçeğinde incelenmesi bu özel önem doğrultusunda tercih edilmiştir. Çalışma kapsamında, sürdürülebilir tasarım ilkeleri dikkate alınarak tasarlanan okulların taşıdığı öğrenmeyi destekleyen role değinildikten sonra; sürdürülebilir okul tasarımında önem taşıyan gün ışığı kullanımı, ısıtma ve soğutma için kullanılan yöntemler, doğal havalandırma, rüzgar enerjisinden yararlanma, su kullanımı ve malzeme seçimi olarak kategorize edilmiş olan temel ilkeler incelenmektedir. Konunun önemine karşın, günümüzde hala sürdürülebilir tasarım kriterlerinin dikkate alındığı tasarımların sayısının çok fazla olmadığı da bilinmektedir. Bu açıdan, literatürdeki bulguların derlendiği bu çalışmanın yeni tasarımların geliştirilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Binalarda yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve kullanıcı memnuniyetini sağlamak amacıyla çalışmalar yürüten “Living Building Challenge” oluşumu kapsamında “0” enerji, yağmur suyundan yararlanma, materyallerin toksisite etkisinin azaltılması (ağır metal, formaldehit, pvc vb), sertifikalı ahşap ürünlerin kullanılması, temiz hava için kontrol edilebilen açılır pencerelerle gün ışığından yararlanma gibi konular sürdürülebilir tasarım için temel kriterler olarak ifade edilmekte ve burada önem verilmesi gereken konulardan birinin halkı yaşayan binalar konusunda eğitebilmek olduğu vurgulanmaktadır (Yudelson 2007). Bu kapsamda, çocukların küçük yaşta sürdürülebilirlik bilinci kazanabilmesi için eğitim ortamlarının sürdürülebilir yapım örnekleri sergilemesi büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Sürdürülebilirlik açısından okulların yapısal boyutta örnek teşkil ederek, topluma ve çocuklara sürdürülebilirlik konusunda bilinç kazandıran semboller olarak görülebilmesi mümkün olabilecektir. Prakash ve Fielding’e göre (2007) bir okul ortamında sürdürülebilir tasarım, mimarlığı, mühendisliği, yapımı, çevresel bilimi ve doğayla uyumu anlatan dinamik bir model, mükemmel bir öğrenme aracıdır. Okullarda enerji etkinliği sağlayan sistemlerin kullanılması, çocuklara yapılan çevreyle dostluk, enerji koruma ve kullanımı ile ilgili anlatımları desteklemektedir (Prakash ve Fielding 2007). Bu açıdan, örneğin ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemlerinde yer verilen elemanların bir bölümünü açıkta tutarak, çocuklar için bilgiyi sunan bir müze etkisiyle bilinç 76 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  kazandırılabileceği de belirtilmektedir (Taylor 2009). Prakash ve Fielding (2007), çocukların enerji etkinliği açısından bilinç kazanabilmeleri için, okullarda fotovoltaik panelleri gizlemek yerine, görünebilecekleri farklı yerlere yerleştirilmesinin ve ayrıca bu sistemden kazanılan enerjiyi izleyebileceği bir takip sisteminin de bulunmasının yararlı olacağını ifade etmektedir. Aşağıdaki şekilde (1) grafik bir anlatımla okullarda kullanılması önerilen bu uygulama görülmektedir. Şekil 1: Enerji kullanımını anlatan bir öğrenme kaynağı olarak okul (Prakash ve Fielding, 2007’den aktarılarak) Day (2007), pek çok okulda ısıtma ya da soğutmadan sorumlu biri olduğunu, elektrik aydınlatmanın tüm gün kullanıldığını ve bu şekilde çocukların iklimsel kontrolle ilgili hiçbir konu yaşamlarında yer almadan hayatlarını sürdürmeye devam ettiğini ifade etmektedir. Ona göre, çocuklar mutlaka sınıflarında enerji kullanımına ilişkin sorumluluk almalıdır. Örneğin kış döneminde geceleri perdeleri ve kepenkleri kapalı tutmak, yazın ise geceleri havalandırmayı açık tutmak, sabahları kapatmak ve gölgeleri, yansımaları ayarlayabilmek gibi farklı sistemler kullanılırken, çocuklar bu yöntemleri kendileri kontrol etmeyi öğrenmelidir. İsviçre’de Kullerbyttan Day Nursery’de enerji farkındalığı için boş sınıflarda elektrik düğmelerini kapatma sorumluluğu çocuklara verilmiştir. Gölgeleme sağlayacak, ayarlanabilir yansıtıcılar ya da kapatıcılarla güneş ışığının odaya alınması kontrol altına alınmıştır. Bu kapsamda çocukların kontrol edebileceği çözümlerle güneş enerjisini tanıyabilecekleri düşünülmektedir (Day 2007). Murphy ve Thorne’a göre (2010) de okulların, verilen eğitim dışında sürdürülebilirlik açısından toplumu uyarabilmesi gerekmektedir. Geri dönüşüm olanaklarının, yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanımı gibi farklı açılardan okullar, yapısal olarak öğrencilerde sürdürülebilirlikle ilgili farkındalık yaratmalı ve bu konudaki öğrenmeleri destekler hale gelmelidir. Sürdürülebilirlik bilincinin erken yaşlarda kazandırılması önem taşımaktadır. Bu açıdan, özellikle erken çocukluk eğitiminden başlayarak, daha sürdürülebilir bir dünyaya ulaşmak için bilinç sağlanabileceği düşünülmekte ve “sürdürülebilirlik için eğitim” (education for sustainability, EFS) adı verilen bir strateji benimsenmektedir (Davis 2010). Sürdürülebilir tasarım örneklerinin öğrenme kaynağı oluşturması ve bu sayede sağlanan eğitimin önemi vurgulanmaktadır. Bir binanın enerji koruma, su koruma, geri dönüşüm gibi konularla ilgili eğitimsel sinyaller iletmesi beklenmektedir. Bunu sağlayabilmek adına, kullanıcılara bazı rehberlerin verilmesi, web siteleri aracılığıyla tasarım ve kullanım sürecinin duyurulması, bu tür yapılara yapılacak kamusal turlar aracılığıyla yapılardaki konforun görülmesinin sağlanması gibi yöntemlerle topluma duyarlılık kazandırılması için girişimlerde bulunulması önerilmektedir. Ayrıca izlenebilir monitörlerle, enerji kullanımını takip edebilme olanağıyla, bina içindeki kişilerin yaşadıkları ortamda çevre için pozitif bir şey yapıldığını görerek memnuniyet duymalarını sağlamanın da yararlı olduğu belirtilmektedir (Yudelson 2007). Çocuklarda çevresel 77 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  duyarlılık oluşturacak olan yaklaşımların amacına ulaşabilmesi için yalnızca teorik düzeyde kalınmaması gerektiği vurgulanmaktadır (Davis 2010). Sürdürülebilirlik ilkesiyle tasarlanan okullar, teoriden pratiğe uzanacak yeni deneyimlerin oluşumuna destek sağlamaktadır. 2. OKUL BİNALARI TASARIMINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN TEMEL İLKELER Yapı sektörü alanında sürdürülebilirlik bilincinin gelişimi 1990’lardan itibaren artarak önem kazanmıştır. 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilir tasarımın çağdaş mimarlık ve mühendislik alanında ele alınması gereken en önemli konu olduğu ortaya konulmuştur. Bu kapsamda, tasarım pratiği içinde ele alınması gereken boyutlar şu şekilde ifade edilmektedir: - Kaynakların etkin kullanılması (yapı materyalinin üretimden kullanıma kadar tüm aşamalarda neden olduğu enerji kullanımının en az olması) - Enerji-etkin bina sistemleri - Yenilenebilir enerji kullanımı - Su koruma ve gri suyun kullanımı - Doğal ortamın koruması ve onarımı - Sel kontrolü - Geri dönüşüm içeriğinin kullanımı, toksik olmayan, değerlendirilmiş ve yerel materyallerin kullanımı - Sağlıklı iç mekan ortamının sağlanması - Tasarımda ve materyalde dayanım ya da devamlılık - Bina kullanımında değişime karşı esneklik - Alternatif ulaşım seçeneklerine erişim (Yudelson 2007) Bu kriterler genel olarak değerlendirildiğinde, sürdürülebilir tasarım yaklaşımı altında konunun kentsel ölçekli karar alma süreçlerinden, bir yapı materyalinin üretim biçiminin seçimine kadar, farklı düzeylerde ele alınması gereken pek çok boyut içerdiği ifade edilebilir. Bu çalışmada ise, sürdürülebilir tasarımın yalnızca bir bina-okul yapısı tasarımı ölçeğinde dikkate alınması gereken boyutlarına dikkat çekebilmek amaçlanmış ve konu bu çerçevede sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda, doğal ışıktan yararlanma, ısıtma, soğutma ve havalandırma yöntemleri, rüzgar enerjisi, su koruma ve malzeme seçimi kapsamında okul tasarımında sürdürülebilirlik açısından önem taşıyan konular araştırılmıştır. 2.1. Gün Işığı Kullanımı Okullarda gün ışığından yararlanılması, zamanının büyük bölümünü okulda geçiren çocuklar için, zihinsel etkinlik ve psikolojik açıdan önem taşımaktadır. Bir çalışmada iyi gün ışığı alan sınıflarda çocukların matematik çalışmasında %20, okumada ise %26 oranında daha hızlı oldukları ifade edilmektedir (Murphy ve Thorne 2010). Bir başka kapsamlı çalışmada, çatıdan ve pencerelerden doğal ışık alan sınıflardaki öğrencilerin en az ışık alan sınıflardakilere göre okumada %19, standart testlerde ise %20 oranında daha başarılı olduğu tanımlanmaktadır (Gelfand ve Freed 2010).Okullarda, öğrenme kalitesi üzerinde en etkili elemanın gün ışığı olduğu vurgulanmaktadır. Bu kapsamda mekan ve pencere boyutları arasında ideal bir oranın irdelendiği çeşitli çalışmalar görülmektedir. Örneğin, Prakash ve Fielding’e (2007) göre, sınıf derinliği pencere yüksekliğinin 1.5 katı olmalıdır (Şekil 2). Ayrıca gün ışığı alımını arttıran farklı detaylar düşünülmelidir. Pencerelerde bir ışık rafı oluşturulmasıyla ışığın tavan yansımasından yararlanılabilmesi buna bir örnek olarak verilebilir. Gün ışığı, okul binaları içine pencereler, tepe ışıklıkları, ışık rafları gibi çeşitli yollarla alınmaktadır. Hareketli panellerin kullanılmasıyla iç mekana ulaşan gün ışığı miktarı arttırılabilir. Eğitim ortamı için önemli bir gereksinim olan parlama kontrolü perdeler ya da panjurlarla sağlanabilir. Bu kontrolü sağlayacak elemanın iç ya da dış yüzeyde olmasına, iç mekan ısısına olan etkisi düşünülerek karar verilmeli ve çözüm bu 78 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  kapsamda değerlendirilmelidir. Güçlü güneş ışınlarının sınıfta neden olduğu problemlerin, ayarlanabilir panjurlarla azaltılabilmesi mümkündür, ancak burada ışık miktarının düşürülmemesi gerektiğine de dikkat çekilmektedir (Olds 2001, Halliday 2010, Walden 2009). Şekil 2: Sınıf ve ideal ışık alımı için oranlar (Prakash ve Fielding, 2007’den aktarılarak) Gün ışığından yararlanılması, binalardaki elektrik ve ısıtma için gereken enerji kullanımının azaltılması açısından da önem taşımaktadır. Küçük uygulamalarda, güneş enerjisi temelli sistemler (fotovoltaikler) tek başına yeterlilik sağlamaktadır (Prakash ve Fielding 2007). Fotovoltaik kapasitenin arttırılması için, kanopiler, gölgelikler gibi farklı yüzey seçeneklerinden yararlanmak mümkündür. Fotovoltaik sistemden en etkin yararlanılan zaman, öğle saatleridir. Günün bu bölümünde kullanılmayan bir binaya bu sistemin entegre edilmesi bu açıdan doğru görülmemektedir. Örneğin gün içinde belirtilen zamanlarda kullanılmayan konutlarda, öğle saatlerinde sistem en çok enerji üretebilen konumda bulunmaktadır. Fotovoltaik uygulamaların çok farklı formlarda örnekleri yer almaktadır. Çatı kaplaması olarak çatıya entegre edilebildiği gibi, sererek uygulanan ince film sistemleri de mevcuttur. Elde edilen enerjinin düzeyini görebilmek açısından, İngiltere’de standart bir konut için yapılan bir tanım yol gösterici olmaktadır. Yıllık elektrik gereksinimi 4500 kWh olan bir konutun enerji gereksiniminin 30 m2 fotovoltaik panelle sağlanabildiği belirtilmekte, elektrik talebi düşürülerek bu alanın küçülmesi sağlanabilmektedir (Anderson 2008). Okullar, gün içinde kullanıldıkları için sistemin etkin kullanım saatleriyle, yapının kullanım saati çakışmaktadır. Güneş enerjisi temelli sistemlerin okullarda kullanılması bu açıdan yararlıdır. Sürdürülebilirlik kapsamında doğal aydınlatmadan üst düzeyde yararlanılması gerektiği vurgulanmaktadır. Buna ek olarak, aydınlatma elemanı seçiminde de enerji tüketimiyle olan bağlantı ve sağlık açısından etki değerlendirilmektedir. Kompakt floresan ampullerin, geleneksel akkor ampullere göre %75-80 az enerji tüketmesi ve en az 8 ile 10 kat daha uzun ömürlü olması nedeniyle kullanılması önerilmektedir (Halliday 2010).Yeni üretilen kompakt floresan ampuller, eskiden varolan soğuk mavi ışığın yerine sıcak bir ışık yayan niteliğe sahiptir ve kısa zamanda ısınarak tam aydınlatma sağlanmaktadır. LED (Light Emitting Diodes) olarak bilinen ışık yayıcı diyodların ise genel olarak tüm ortamı aydınlatmak için kullanımının yeterli olmadığı, ancak küçük aydınlatma seçenekleri için kullanılmasının düşünülmesinin yararlı olacağı ifade edilmektedir (Anderson 2008). 2.2. Isıtma ve Soğutma için Yöntemler Termal konforun sağlanması için gereken sistemin seçimi açısından sürdürülebilirlik çerçevesinde çeşitli uygulamaların geliştirilmekte olduğu görülmektedir. Yenilenebilir enerji için etkin kaynaklar olarak güneş, rüzgar, küçük hidroelektrik enerji ve toprağın ısısından yararlanılan jeotermal enerji kullanılabileceği vurgulanmaktadır. Tasarım boyutunda önem verilmesi gereken konu, genel enerji talebini, pasif sistemler aracılığıyla minimize edebilmektir (Yudelson 2007). Pasif sistemlerde, bina kabuğunun ısıtma gereksinimini en aza düşürmesi, bağlamın (oryantasyon, 79 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  altyapı, yerleşim düzen ve mikroiklim) en iyi nasıl kullanılabileceği, yakıt olarak en az kirletici olanın seçilmesi ve ısı gereksiniminin minimize edilmesi konuları değerlendirilmektedir (Halliday 2010). Gelecekte, pasif ısıtma ve soğutmanın öneminin mimarlık, mühendislik, ekolojik planlama gibi disiplinlerin ortak çalışmasıyla daha da artacağı düşünülmektedir (Walden 2009). Isıtma ve soğutma sağlayan pasif bir sistem, toprak ısısından yararlanılan jeotermal uygulamalardır. Bu sistemde yapı dışında toprak altında oluşturulan kanallardan geçen havanın sağlayacağı ön ısıtmadan ya da serinletici etkiden yararlanılmaktadır (Şekil 3). Jeotermal ısıtma ve soğutma çözümlerinin, kışın ve yazın kullanması önerilmektedir. Şekil 3: Ön ısıtma ve soğutma sağlayan kanal sisteminin grafik anlatımı (Day 2007). Eğitim yapılarında ön ısıtma ve soğutma amacıyla kanal sisteminden yararlanılan çeşitli örnekler verilebilir. Yer altındaki hava kanallarıyla, mekanik bir teknoloji kullanılmaksızın mevsime göre uygun sıcaklıkla havanın okula akışı sağlanmaktadır. Norveç’te Gaia Architects tarafından tasarlanan Borhaug Kindergarten sağlıklı bir iç mekan iklimi sunan bir örnek olarak gösterilmektedir. Burada ön ısıtma sağlayan kanal tipi havalandırma ve dinamik izolasyon sağlayan döşemeler kullanılmış, mikro-klimatik olarak adlandırılan tasarımla düşük enerji talebi düzeyine erişilmiştir. Ayrıca, çatıdan alınan hava, izolasyondan geçerek içeri alınmakta ve perfore döşemeden iç mekana ulaşmaktadır. Binada toksik olmayan doğal materyaller kullanılmış, nem açısından nefes alan iki katmanlı bir duvar detayı uygulanmıştır (Şekil 4). Aynı tasarım firmasının yine Norveç’te 2003 yılında hayata geçirdiği Vanse School Anaokulu’nda da, havanın yer altındaki kanal yoluyla alınmasıyla, kışın ön ısıtma, yazın da ön soğutma sağlanmıştır. Buna ek olarak, döşeme altı düşük-sıcaklıklı ısıtma kullanılmış, nem kontrolü hidroskopik malzemelerle sağlanmış, ahşap yüzeyler ve neme açık boyalar uygulanmıştır (Halliday 2010). Şekil 4: Vanse Kindergarten’de kullanılan pasif sistemler (Halliday 2010). Son yıllardaki eğilimin, pasif standartların uygulanması düzeyinde bir ileri adım olarak, ısıtma olmayan sistemlerin uygulanması yönünde olduğu da belirtilmektedir. Avrupa’nın kuzeyinde bile bu arayışın desteklenmesi, konunun geçerliliği açısından şaşırtıcı görülebilecek bir durum olarak da nitelendirilmektedir. Almanya’da bu tarz uygulamalar “Energieplus” ve 80 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  “Minergie” standartlar olarak tanımlanmaktadır. Çok sayıda konut “Minergie” standartında inşa edilmiştir. “Energieplus” ve “Minergie” standartlarında inşa edilen yapılarda, mutlaka çok iyi düzeyde izolasyonun, hava sızdırmaz yapımın (basınç testleriyle kontrol edilen), yeterli düzeyde kontrol edilen havalandırmanın sağlanması gerekmektedir. Havalandırmaya hayati derecede önem verilmekte, gerekli olduğunda çatı havalandırması da kullanılabilmektedir. Gün ışığından pasif olarak yaralanabilmek için yerleşim kararları da önem taşımaktadır. Bu yapıların tasarımında yapının kullanım düzeyi ve beden ısısının ortam sıcaklığı üzerindeki etkisi dikkate alınmaktadır (Şekil 5). Örneğin, Gaia Architects tarafından bu anlayışla gerçekleştirilen “The Weetabix School” adını taşıyan bir uygulamada öğrenciler temel ısı kaynağı olarak kabul edilmiş, ek ısı kaynağının kullanımı gerekli görülmemiştir (Halliday 2010). Şekil 5: The Weetabix School tasarımında önem verilen konseptin ifadesi (Halliday 2010). Özellikle okulöncesi eğitim mekanlarında çocukların yerle olan ilişkisi nedeniyle yerden ısıtmanın kullanımı önerilmekte, radyant ısıtmanın, hava yerine objeleri ısıttığı, bu sayede düşük hava sıcaklıklarını daha fazla hissettirdiği için enerji etkiliğine sahip olduğu ve sağlık açısından da kaslarla uyumlu ve canlılık verici özellik taşıdığı ifade edilmektedir (Olds 2001). Döşeme altı ısıtmada ısı sağlamak için su ve elektrik kullanılan sistemler bulunmaktadır. Elektrikli olanların uygulanması daha kolay olmakla birlikte, elektrik enerjisinin çoğunun istasyon aşamasında kayba uğraması ve pahalılığı nedeniyle eko-dost olmadığı belirtilmektedir. Radyatörlerin boyut olarak görece daha küçük olması nedeniyle yüksek ısının elde edilmesini gerekli kılması karşısında, döşeme altından ısıtmada geniş bir alanın ısı yayan bir niteliğe sahip olması dolayısıyla ısının düşük sıcaklıkta tutulması mümkün olabilmektedir. Bu nedenle, bu uygulama daha yeşilci bir çözüm olarak kabul edilmektedir (Anderson 2006; 2008). Böyle bir ısıtma sisteminin çalışabilmesi için gereken enerjinin temin edilmesinde de yenilenebilir kaynaklar kullanılabilmektedir. Konstrüksiyonun yapısıyla ısıtma gereksiniminin karşılanması arasında da ilişki bulunmaktadır. Isıtma gereksinimi açısından, hafif konstrüksiyonların, ağıra göre daha kısa sürede ısınma ve soğuma özelliği bulunmaktadır. Bu açıdan hafif konstrüksiyonların, tüm gün ısıtmaya gereksinim olmayan ortamlar için uygun olduğu da ifade edilmektedir (Halliday 2010). Termal konforun belirlenmesinde çevresel ve bireysel faktörler etkili olmaktadır. Çevresel faktörler nemlilik, sıcaklık ve hava hareketi, bireysel faktörler ise, giyim ve aktivite düzeyleri olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan normal bir aktivite düzeyi olan okul bölümlerinde sıcaklığın en az 18 C olması uygunken, öğrencilerin daha aktif olduğu mekanlarda sıcaklığın en az 15C olması gerektiği belirtmektedir (Murphy ve Thorne 2010). Öğrenme için en uygun sıcaklığın 21C (70F) olduğu, ancak ortamın sıcaklığının değişmeden korunmasının elverişsiz olduğu, bunun organizmamıza ters ve yorgunluk yaratan bir uygulama olduğu da ifade edilmektedir (Halliday 2010). Okulöncesi eğitim ortamlarında ise, grup odalarında ideal sıcaklık 20-22C (68- 72F) olarak tanımlarken, ayarlanabilir termostatlar kullanılmasıyla, oda sıcaklığının çocukların aktivitelerine ve binaya gelen gün ışığının değişimlerine göre ayarlanması gerektiğini de vurgulanmaktadır (Olds 2001). 81 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  2.3. Havalandırma Okul tasarımında enerji etkinliğini sağlamak ve konforu maksimize etmek açısından, uygun havalandırma sisteminin kullanımı bir araç olarak görülmektedir (Prakash ve Fielding 2007, Halliday 2010, Walden 2009). Bu kapsamda, kontrol edilebilen, pencereye ve çatıya entregre edilebilen türde pasif havalandırma sistemleri düzenlenebilmektedir. Yetersiz havalandırılan ortamlarda iç mekanda kirletici unsurların yükselmesi söz konudur. Bu açıdan okullardaki havalandırma aracılığıyla uçucu organik bileşikler, karbondioksit, ozon, karbonmonoksit gibi gazların istenilen düzeyde tutulabilmesi sağlanabilmektedir. İç mekanda karbondioksit düzeyi arttığında öğrencilerin konsantrasyonlarının düştüğü; yetersiz havalandırmanın, okullarda öğrencilerin performansını düşürmekte, uyuşukluğa ve oksijen eksikliği nedeniyle günün sonunda daha fazla yorgun hissedilmesine neden olduğu belirtilmektedir (Murphy ve Thorne 2010). Okul binalarının tasarımında doğal havalandırma için değerlendirilmesi gereken kriterler tanımlanmaktadır. Örneğin, İngiltere’de havalandırma konusunda okullar için tanımlanan standartlarda, genel stratejiler, tek yüzeyde tek açıklık, tek yüzeyde alt ve üst kotta iki açıklık, karşılıklı havalandırma ve farklı yüksekliklerde karşılıklı havalandırma, baca etkisi, koridor/atrium yoluyla birkaç sınıfa sağlanan baca etkisi ve çatıda kullanılan açıklıklar olarak kategorize edilmektedir. Aynı raporda, havalandırma gereksiniminin saptanmasında kullanılması gereken teknik hesaplamalara ek olarak, genel tasarım kuralları tanımlanmaktadır*. Bu çalışmada, havalandırma için karşılıklı bir yöntem tercih edildiğinde sınıf derinliğinin, sınıf yüksekliğinin en çok 5 katı kadar; tek yüzey kullanıldığında ise sınıf derinliğinin, sınıf yüksekliğinin 2.5 katı kadar yapılabileceği belirtilmektedir. Açıklık boyutlarına ilişkin olarak ise, yaz aylarında tek yüzeyden havalandırma kullanıldığında döşeme alanının en az %5’i kadar; karşılıklı havalandırmada ise her bir yüzeyde en az %1’i olmak üzere toplamda döşeme alanının en az %2’si kadar bir açıklık yapılmasının zorunlu olduğu ifade edilmektedir (Şekil 6). Tek yüzeyden havalandırma ve oranlar Karşılıklı havalandırma ve oranlar Şekil 6: Farklı yöntemler ve ideal oran sınırları (https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/276711/Building _Bulletin_101_ventilation_of_school_buildings.doc). 2.4. Rüzgâr Enerjisi Yenilebilir bir enerji kaynağı olarak rüzgar enerjisinden, bağımsız ya da bir binaya entegre edilerek yararlanılabilmektedir. Ortalama rüzgâr hızı bilgisine ulaşıldıktan sonra, sistemin bağımsız ya da çatı ile bağlantılı olarak uygulaması yapılmaktadır. Küçük türbinler için, elektrik şebekesine bağlantı yapılmadan büyük bataryalarla bağlantı kurulabilmekte ve bu enerji depo                                                              * /https://www.education.gov.uk/publications/eOrderingDownload/BB-101.pdf;2014.   82 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  edilebilmekte, sıcak suyun elde edilmesi gibi farklı kullanım alternatifleri uygulanabilmektedir (Anderson 2008). Daha önce de belirtildiği üzere, sürdürülebilir tasarımların kendisi, toplum açısından bilinç kazandıran bir örnek teşkil etmektedir. Rüzgar enerjisinin küçük ölçekli uygulamalarda kullanılması da bu kapsamda etkili bir uygulama olarak da ifade edilmektedir. Yudelson (2007) karşıt bir görüş olarak, dünyaca ünlü olarak tanımladığı güneş enerjsi uzmanı Paul Gipe’in bir binaya entegre edilen rüzgar enerjisi sisteminin etkin çalıştığını düşünmediğini de belirtmekle birlikte; küçük çaptaki uygulamalara entegre edilen rüzgar enerjisinden yararlanılan sistemlerin, üç düzeyde yarar sağladığını vurgulamaktadır. Bu uygulamalar bir binada yenilebilir enerji kullanımına ilişkin bir yoruma neden olmaktadır. Rüzgar türbinleri çekici bir görsel eleman olarak görülmektedir ve bu açıdan mimarlar ve mal sahipleri tarafından kullanımları talep edilmektedir. Yenilenebilir enerjiye ilişkin bilinç oluşturulmasında, okullarda ve çevresel eğitim merkezlerinde rüzgar türbinlerinin kullanılarak, öğrenciler açısından bir öğrenme aracı oluşturulması olanaklıdır (Yudelson 2007). Okul tasarımında, ek bir enerji kazanımı sağlamak ve sürdürülebilirlik açısından farkındalık yaratmak için rüzgar enerjisinden yararlanılması düşünülmelidir. 2.5. Su Koruma Sürdürülebilirlik çerçevesinde tasarımlarda su korumaya duyarlı yaklaşımlar geliştirilmesi beklenmektedir. Bu açıdan yağmur suyunun depolanması, iklimleme oluşturan bir havuzun kullanılmasından yararlanılması, tuvalet akışı olarak gri suyun kullanılabilmesi gibi farklı uygulamalar yapılabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca su tüketimini minimize etmek amacıyla düşük akışlı klozetler, kuru pisuarlar gibi farklı tasarımlar da yapılmaktadır. Eğitim yapılarında çocuklara sürdürülebilirlik konseptini anlatmak için su koruma yönünde farklı uygulamaların geliştirilmesi ve çocukların bu yöntemleri görebilmesi önem taşımaktadır. Örneğin, yağmur suyunun depolanması görülebilir bir şekilde tasarlandığında ve bu suyun bahçe sulama için kullanıldığı çocuklar tarafından görüldüğünde, bu uygulama, sürdürülebilirlik eğitiminin bir parçası haline gelmektedir (Gelfand ve Freed 2010). Aşağıdaki şekilde bu anlayışla uygulanabilecek bir sistemin grafik olarak anlatımı görülmektedir (Şekil 7). Şekil 7: Suyun etkin kullanımına ilişkin bir grafik anlatım (Prakash ve Fielding, 2007’den aktarılarak) 2.6. Malzeme Seçimi İç mekân hava kalitesinde oluşan kirliliğin, havalandırma sistemlerinden sonra en önemli büyük etki kaynağı malzeme kullanımına bağlı olduğu belirtilmektedir. Boyaların ve cilaların çeşitli formlarının, kontraplak, sunta, köpük ürünler gibi formaldehit içeren panellerin, vinil ürünlerin, ahşabı güçlendirecek çoğu korumaların zararlı bir içeriğe sahip olduğu ve yapı malzemesine zararlı etki katan unsurlar oluşturdukları ifade edilmektedir. Günümüzde malzeme çeşitliliği çok fazladır. 20. yüzyılın başında 50 malzeme kullanılırken, bu gün yapı endüstrisinde 55.000 malzemenin kullanıldığı; ayrıca, 1950’lerden sonra oluşan, toksisite içeren bina 83 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  malzemesi sayısının 25.000’lere ulaştığı belirtilmektedir (Şekil 9). Bu malzemelerin çoğunun sentetik olduğu, kimyasal reaksiyonlara ve mikrobiyal gelişime olanak tanıdığı kabul edilmektedir. Örneğin plastik membranların, cam yünü gibi materyallerin doğal olanlara göre mantar ve bakteri oluşumu açısından 1000 ile 50.000 kez daha çok kirletici mikro organizmalar içerdiği belirlenmiştir (Halliday 2010). Şekil 9: Bina malzemelerindeki artış ve toksisite etkisi (Halliday,2010’dan aktarılarak) Sağlık açısından malzemenin uçucu organik bileşikler olarak (VOCs) tanımlanan, karbon temelli kimyasallar, örneğin vinilklorür, benzen, formaldehit, toluen gibi bileşikler içermemesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Bu bileşiklerin olumsuz özelliği, iç mekândaki normal oda sıcaklığında gaz haline geçerek sağlık açısından zararlı etkiler yaratmalarıdır. Örneğin formaldehit, çoğu kompozit ahşap ve agrifiber üründe bağlayıcı reçine olarak çok etkili olduğu için kullanılmaktadır. Masif ahşap olmayan ürünlerde rahatsız edici bir kokuyla kendini göstermektedir. Formaldehit boya, plastik ürün, kağıt, tekstil, halı, mdf, izolasyon için kullanılan köpükler, mobilya gibi pek çok üretim alanında kullanılmaktadır ve uzun dönemde kanser riski ve astım atağını tetikleme durumuna neden olarak görülmektedir. Formaldehitin havada milyonda 0.1 oranında bulunduğunda göz yaşarması, gözde ve burunda yanma, öksürük, göğüste basınç hissi, ciltte döküntü gibi etkiler yaratabildiği belirlenmiştir. Başka bir zararlı bileşik olan solventin, beyin hasarı, kanser, renk körlüğü gibi riskler taşıdığı kanıtlanmıştır (Yudelson 2007, Halliday 2010). Çocukların yetişkinlere oranla gelişim aşamalarının farklılığı nedeniyle daha büyük bir miktar havayı solunumda kullanıyor olmasına bağlı olarak, özelikle çocukların bulunduğu mekânlar için bu olumsuz etkilerden uzak kalmak ayrı bir önem taşımaktadır (Murphy ve Thorne 2010). Uçucu organik bileşikler içeren bir yapı malzemesine karşılık olarak zararlı olmayan eşdeğer malzemeyi bulmak olanaklıdır. Örneğin, formaldehit içermesi nedeniyle köpük izolasyon yerine selüloz izolasyonun, duvar kağıdı yerine doğal su bazlı emülsiyon boyaların, mdf yerine doğal ahşabın kullanılması önerilmektedir. Ahşapta da formaldehitin doğal olarak var olduğu, ancak bu değerin kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer aldığı bilinmektedir. Solvent içeren ürünlerin kullanılmaması açısından doğal su bazlı boyalar yerine keten tohumu gibi doğal yapıya sahip bitkisel bazlı boyaların kullanılabileceği de belirtilmektedir. Duvar kâğıdı gibi yapıştırılan ürünlerden kaçınılması, linolyum döşeme ya da kauçuk döşemede kullanılacak olan yapıştırıcılarda solvent ve formaldehit içermeyen özellikteki ürünün kullanılmasına dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Murphy ve Thorne 2010). Döşemelerde mantar, bambu, linolyum döşeme kaplamaları ve halı olarak da yün halıların sağlık açısından risk taşımadığı belirtilmektedir. Linolyum içeriğinde keten yağı, mantar tozu, doğal lif ve ahşap tozları yer alması nedeniyle sağlıklı bir ürün olarak benimsenmekte, ayrıca kolay yenilebilir, dayanımlı ve geridönüşüm özellikleriyle kullanılabilecek uygun bir ürün olarak ifade edilmektedir (Yudelson 2007). Duvar kâğıtları arasında petrokimyasallardan oluşan vinil ürünler yerine, geri dönüşümlü 84 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  kâğıt olduğuna ilişkin logosu bulunanların kullanılması önerilmektedir. Daha ileri bir hassasiyetle, su bazlı boyalar içerisinde de düşük de olsa uçucu organik bileşenlerin (VOCs) yer alması nedeniyle, tamamen doğal olan, petrokimyasal boyalardan farklı ürünlerin kullanılabileceği de ifade edilmektedir (Anderson 2008). Kullanım sürecinde toksik katkı maddelerini sızdırması ve bir yanma durumunda ağır metaller ve zararlı gazlar ortaya çıkarması nedeniyle yapı malzemelerinde PVC (polivinil klorür) içeren ürünler kullanılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu konuda gelişen bilinçle, PVC ürünlerin kullanımında günümüzde %50 oranında azalma görülmektedir. PVC alternatifleri olarak paslanmaz çelik, polietilen (pe), polipropen (pp) ve kauçuk kablolar, bakır ve polietilen su borular ve dökme demir yağmur suyu ürünleri kullanılması önerilmektedir (Halliday 2010). Son yıllarda tercih edilmesi önerilen yapı malzemeleri arasında tarımsal içerikli paneller olarak tanımlanan buğday, pirinç samanları, ayçiçeği tohumu, kenevir vb. ya da doğal bileşenlerden oluşan ürünler de görülmektedir (Yudelson 2007). “Cardboard” olarak tanımlanan doğal ve geridönüşümlü paneller de bunlardan biridir. Bu ürün kirletici unsur içermemektedir ve toprakta çözünebilir özelliklere sahiptir. Son yıllarda okullarda da çok kullanılmaktadır. Yanma ve nemde dayanımı kaybetme durumuna karşı koruyucu olarak toksik olmayan kimyasallar içeren kaplayıcılar uygulanmakta ve geri dönüşümlü plastik filmlerle su korunumu sağlanabilmektedir. Bu malzeme, panel ve boru olarak kullanılabilmektedir (Halliday 2010). Aşağıdaki örnekte (Şekil 10), olarak kâğıt tüpler ve cephe kaplaması olarak kompozit panel sistemi olarak “cardboard” kullanılan bir sınıf görülmektedir. Doğal bir malzeme olarak ahşaptan da çok farklı seçeneklerde yararlanılmaktadır. Örneğin, çatı strüktürü ve kaplaması olarak, enerji yoğun ve toksik olması nedeniyle, metal ya da plastikten kaçınılması gerektiği; ahşap karoların ve ahşap kiremitlerin (shingle) iyi bir tercih olabileceği, dayanıklı ağaçlardan meşe ya da sedirin koruyucu uygulamalara gerek olmadan da kullanılabileceği ifade edilmektedir (Anderson 2008). Düşük değerli ahşaptan oluşturulan panellerin sağlıklı ve çok dayanımlı olduğu ifade edilmektedir. Döşeme, duvar ve çatı elemanı olarak yenilikçi düşük-etkili bir materyal olarak görülen dolu ahşap paneller (brettstapel) 8-30 cm arasında, 16 m uzunluğunda ve 620 cm genişliğinde üretilebilmektedir (Halliday 2010). Şekil 10: “Cutting-edge cardboard” adını taşıyan bir eğitim ortamı (Richardson 2008). Bir malzemenin sağlık açısından gaz salınımı dışında önem verilen bir niteliği nem konusundaki davranışıdır. Bu açıdan, hidroskopik özellikte olan yani havadaki nem yükselince nemi emen, hava kuruyunca nemi ortama bırakan, gerektiğinde nem kontrolü sağlayan materyallerin tercih edilmesi önerilmektedir. Ahşap, alçı, tekstiller, neme açık olan boyalar bu materyaller arasında yer almaktadır (Olds 2001). Hidroskopik materyallerin kullanımının, iç mekândaki nemin kontrolünde, mekanik havalandırmaya göre 9 kat daha etkili olduğu kanıtlanmıştır (/http://www.scotland.gov.uk/Resource/Doc/920/0034304.pdf; 2014). Okul tasarımlarında yenilenebilir ve doğal içerikli malzemeler tercih edilmeli, kullanılan malzemenin gaz salınımı ve nem açısından özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede, günümüzün geniş 85 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  çaplı malzeme skalası içersinde uygun özellikteki ürünlerin araştırılması kapsamlı bir çalışma gerektirmektedir. 3. DEĞERLENDİRME: TÜRKİYE’DE OKUL TASARIMINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülebilirliğim, çağdaş mimarlık ve mühendislik alanında ele alınması gereken en önemli konu olduğunun ortaya konulmasından sonra, yapı sektörü alanında sürdürülebilirlik bilincinin gelişimi 1990’lardan itibaren artarak önem kazanmıştır. Dünyanın geleceğinin ve sağlığının korunması, tasarım çözümlerinde sürdürülebilirlik kavramının ele alınması gerektirmektedir. Bu kapsamda, dünyada sürdürülebilirlik bilincinin yaygınlaşabilmesine yönelik olarak, farklı ülkelerde çeşitli çalışmalar başlatılmıştır. Örneğin Amerika’da 1980’lerin sonunda “American Institute of Architects (AIA)” tarafından tasarımcıların sürdürülebilirlik hakkında bilgilenmesi için bir çevre komitesi (COTE), 1993 yılında yine yapım endüstrisini bu konuda duyarlığa sevk etmek için “Green Building Council” (USGBC) kurulmuştur (Yudelson 2007). Dünya genelinde sürdürülebilirlik bilincinin benimsenmesine yönelik olarak bu niteliğine sahip uygulamaların, belirli standartlara uygunluk kapsamında sertifikalandırıldığı görülmektedir. BREEAM (Building Research Establishment’s Environmental Method), LEED (Leadership in Energy and Environmental Design), NABERS (The National Australian Building Environmental Rating Scheme) bu alanda değerlendirme yapan önemli kurumlardır (Halliday 2010). Bu oluşumların özellikle çok fazla bilinmeyen sürdürülebilir tasarım konusunda tasarım ekiplerini cesaretlendiren mekanizmalar olduğu belirtilmekle birlikte, henüz uygulamalarda istenilen düzeye ulaşılamadığı da ifade edilmektedir. BREEAM değerlendirme ölçeğine göre, binaların çevresel etkisi, doğal kaynakların akıllı kullanımı ve yaşam kalitesinin ölçülmesi çerçevesinde bir değerlendirme yapılmaktadır. Çevresel etkiler, hava kirliliğinin azaltılması, arazi ve suyun korunumu konularını içermektedir. Kaynak kullanımı açısından, moda ve kullanım değişiminde varlığını sürdürebilecek dayanıklı bina üretimi, çevresel performansı yüksek olan materyal ve ürünlerin seçimi, geridönüşümün desteklenmesi, arazinin yeniden kullanılabilirliği, su kullanımında ekonomi gibi konular dikkate alınmaktadır. Yaşam kalitesi çerçevesinde ise, yüksek kalitede inşa edilmiş çevre için, binalarda ve iç mekânda insanı ve çalışma yaşamını tatmin eden koşulların sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Değerlendirme ölçeğinde, Geçer, İyi, Çok İyi ve Mükemmel olarak bir kategorizasyon bulunmaktadır (Halliday 2010). LEED değerlendirme ölçeğinde ise, farklı proje türlerine göre oluşturulmuş kriterler uyarınca bir puanlama yapılmaktadır. Değerlendirme sonucunda en yüksek puan alan projelere Platin olmak üzere Altın, Gümüş ve Sertifika tanımıyla onay verilmektedir (http://www.usgbc.org/leed#certification; 2015). Son yıllarda ülkemizde de, tasarım ve yapım süreçlerinde, sürdürülebilirlik kavramına verilen önemin arttığı görülmektedir. Türkiye özelinde faaliyet gösteren bir değerlendirme sistemi oluşumu henüz bulunmamakla birlikte, ülkemizde gerçekleştirilen projeler için sertifika alınması hedefiyle belirtilen kurumlara başvurulmaktadır. BREEAM ve LEED tarafından sertifika verilen projeler incelendiğinde, Türkiye’de farklı işlevlere sahip olan projelerin onay aldığı görülmektedir (Çizelge 1, 2). BREEAM sertifikası almış olan 24 proje bulunmaktadır. Piri Reis Üniversitesi, Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ve Erkut Soyak Lisesi, Türkiye’den BREEAM sertifikasına sahip eğitim binalarıdır. LEED sertifikası alan projeler incelendiğinde ise, Ted Rönesans Koleji, Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Özyeğin Üniversitesi’ne ait olan bazı binaların sertifika aldığı görülmektedir. Ayrıca, LEED sertifikası almak için başvuru yapmış olan 268 proje arasında da, 12 başvuru eğitim kategorisi içerisinde yer almaktadır. 86 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  Tablo 1. Türkiye’de BREEAM sertifikası olan projeler Proje Adı Değerlendirme Notu Yer 1 Piri Reis Üniversitesi Çok İyi İstanbul 2 Otomotiv Endüstrisi İhracatcıları Birliği Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Çok İyi Bursa 3 Erkut Soyak Lisesi İyi İstanbul 4 ADA Alışveriş Merkezi İyi Adapazarı 5 Akasya Alışveriş Merkezi & Konutları İyi İstanbul 6 Akbatı Alışveriş Merkezi & Konutları İyi İstanbul 7 Anatolium Alışveriş Merkezi 1-2 Mükemmel-Çok İyi Bursa 8 Forum Kayseri Çok İyi Kayseri 9 Kanyon 1-2 Çok İyi-Mükemmel İstanbul 10 Talya Park Alışveriş Merkezi Çok İyi Antalya 11 Manisa Magnesia Alışveriş Merkezi İyi Manisa 12 4 House Types - Maslak Çok İyi İstanbul 13 Büyükhanlı Plaza İyi İstanbul 14 Güler Plaza Çok İyi İstanbul 15 KGK Plaza İyi İstanbul 16 İş Kuleleri Çok İyi İstanbul 17 Toyota Plaza Mıcı 1-2 İyi -Mükemmel Adana 18 Onatca Toyota Çok İyi Adana 19 Schneider Electric 1-2 Çok İyi - Mükemmel Manisa 20 İnci Akü Manisa Fabrikası İyi Manisa 21 ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş. Çok İyi Eskişehir 22 Marmarapark Gayrimenkul İnşaat ve Geliştirme A.Ş. Very Good İstanbul 23 Küçükçekmece Belediye Binası Çok İyi İstanbul 24 UNFPA - Doğu Avrupa ve Merkez Asya Bölge (United Nations Population Fund) Geçer İstanbul (http://www.greenbooklive.com/search/buildingsearch.jsp?from=0&partid=10023&subschemeid=0&subsubschemeid =0&companyName=&developer=&productName=&buildingRating=&certNo=&certBody=&assessorAuditor=&cou ntryId=7&addressPostcode=&standard=¬es=&projectType=&id=202&results_pp=10; 2015) Tablo 2. Türkiye’den LEED sertifikası olan projeler Proje Adı Değerlendirme Notu Yer 1 Ted Rönesans Koleji Altın Sertifika İstanbul 2 Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Altın Sertifika İstanbul 3 Özyeğin Üniversitesi 2. Bina Altın Sertifika İstanbul 4 Özyeğin Üniversitesi Mühendislik Binası Altın Sertifika İstanbul 5 Özyeğin Üniversitesi Öğrenci Merkezi Altın Sertifika İstanbul 6 Tüpraş Rafineri Merkez Kontrol Binası Altın Sertifika Kocaeli 7 Sertrans Hadımköy Lojistıik Merkezi Altın Sertifika İstanbul 8 Konya Bilim Merkezi Altın Sertifika Konya 9 Brisa Academy Altın Sertifika Kocaeli 10 Dumankaya Flex Kurtköy Gümüş Sertifika İstanbul 11 Teknopark İstanbul Rd Binası Altın Sertifika İstanbul 12 42 Maslak Office 3 Platin Sertifika İstanbul 13 Avea Genel Müdürlük Binası Altın Sertifika İstanbul 14 Eskişehir Bademlik Spa and Termal Otel Altın Sertifika Eskişehir 15 Çebi Natura Altın Sertifika İstanbul 16 Spine Maslak Altın Sertifika İstanbul 17 JLL İstanbul Ofisleri Altın Sertifika İstanbul 18 Rönesans Kule Ofis Binası Platin Sertifika İstanbul 19 Danone Hayat Yeşil Ofis Projesi Altın Sertifika İstanbul 20 Soyak Soho Altın Sertifika İstanbul 21 Tepe Prefabrik Fabrika Altın Sertifika Ankara 22 Altensis Ofis Altın Sertifika İstanbul 23 Bodrum Maya M Migros Altın Sertifika Muğla 24 Yıldız Holding Yıldız Binası Gümüş Sertifika İstanbul 25 Tekfen Bomonti Apartmanları Altın Sertifika İstanbul 26 Rönesans Mecidiyeköy Ofis Altın Sertifika İstanbul 27 Unilever Konya Gümüş Sertifika Konya 28 Torun Kule Altın Sertifika İstanbul 29 Coca-cola Elazığ Altın Sertifika Elazığ 30 Çelikel Taysad Fabrikası Gümüş Sertifika Kocaeli 31 Gama Binası Altın Sertifika Ankara 32 Boğaziçi Ünv. 1. Kız Öğrenci Yurdu Altın Sertifika İstanbul 87 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  Tablo 2 (devamı). Türkiye’den LEED sertifikası olan projeler 33 Nidakule Göztepe Altın Sertifika İstanbul 34 Tekfenoz Kağıthane Ofisleri Altın Sertifika İstanbul 35 Metlife İstanbul Altın Sertifika İstanbul 36 Forum İstanbul Mükemmel İstanbul 37 Kfc - Torium Gümüş Sertifika İstanbul 38 Birleşim Müh. İdari Bina Gümüş Sertifika İstanbul 39 Hilton Garden Inn Altın Sertifika İstanbul 40 Profilo Plaza abc Altın Sertifika İstanbul 41 Siemens Gebze Altın Sertifika Kocaeli 42 Unilever Merkez Ofis Gümüş Sertifika İstanbul 43 Türk Müteahhitler Birliği Merkez Binası Platin Sertifika Ankara 44 Tüpraş Yönetim Binası Altın Sertifika Kocaeli 45 Wilo Pompa Altın Sertifika İstanbul 46 Basf Dilovası İdari Bina Altın Sertifika Kocaeli 47 Li fung Centre Gümüş Sertifika İstanbul 48 Torium Alış Veriş Merkezi Altın Sertifika İstanbul 49 Baylo Suites Altın Sertifika İstanbul 50 Tekfenoz Levent Ofis Altın Sertifika İstanbul 51 Eser Holding Merkez Platin Sertifika Ankara 52 Türk Motor Merkezi Altın Sertifika İstanbul 53 Philips Merkez Ofis Gümüş Sertifika İstanbul 54 Kfc-Bostancı Gümüş Sertifika İstanbul 55 Kavacık Ticaret Merkezi Altın Sertifika İstanbul 56 Sabancı Ünv. Nanoteknoloji Merkezi Altın Sertifika İstanbul 57 Schneider Electric Transformer Factory Altın Sertifika Kocaeli 58 Basf Kimya Laboratuvarı Platin Sertifika Kocaeli 59 Soyak Holding Merkez Gümüş Sertifika İstanbul 60 SIF Bölgesel İdari Ofis Altın Sertifika Ankara 61 Palladium Antakya Altın Sertifika Hatay 62 Başakşehir Belediyesi Teknolojı Merkezi Altın Sertifika İstanbul 63 Khazanah Nasional İstanbul Ofis Altın Sertifika İstanbul 64 Avea Ümraniye Teknoloji Merkezi Altın Sertifika İstanbul 65 Gelal Çorapları Sosyal Bina Gümüş Sertifika Çankırı 66 Gelal Çorapları Fabrika Altın Sertifika Çankırı 67 Renaissance İstanbul Bosphorus Hotel Altın Sertifika İstanbul 68 İstanbul Liqueur Project Altın Ön Sertifika İstanbul 69 Method Research Company Altın Sertifika İstanbul 70 Olive Plaza Altın Sertifika İstanbul 71 Work Inn Hotel Altın Sertifika İzmit 72 Alaçatı Macrocenter Altın Sertifika İzmir 73 Google İstanbul Ofis Altın Sertifika İstanbul (http://www.usgbc.org/leed#certification; 2015) Eğitim binaları olarak sertifika alan projeler, doğal ışığın kullanılması, ısıtma, soğutma ve havalandırmada enerji kullanımını en aza düşüren detayların üretilmesi, rüzgârdan yararlanma, su korumanın sağlanması ve malzeme seçimlerinin detaylı değerlendirmeler sonrasında yapılması gibi, bu çalışmada da belirtilen sürdürülebilir tasarım açısından önem taşıyan konulara ilişkin çözümler içermektedir. İstanbul Tuzla’da yer alan, Piri Reis Üniversitesi BREEAM sertifikasına sahip başarılı bir örnektir. 2014 yılında kullanıma açılan, İstanbul, Tuzla'da yer alan Piri Reis Üniversitesi, Türkiye'nin ilk uluslararası BREEAM-Very Good Sertifikası alan kampüs projesidir. Tasarımda, sürdürülebilir yaşam ve enerji tasarrufu temel ilkeler olarak kabul edilmiştir. 60.000 m2'lik alanda yer alan 8 bloktan oluşan projede, binalar arasında dış mekân kullanımını teşvik eden açık alanlar yaratılarak ilişki kurulmuştur. Blokların arazide denize paralel yerleştirilmesi yoluyla, açık alanların hakim rüzgardan korunması na ve gün ışığının verimli kullanımına olanak sağlanmıştır. Taşıyıcı sistemde, gerekli izolasyon uygulamaları yapılarak brüt beton kullanılmıştır. Blokların, güney cephelerinde, gün ışığındaki ultraviyole ışınlarından korunmak, mekanik soğutma gereksinimini en aza düşürmek ve mahremiyet sağlamak için, cıva içermeyen, %100 dönüşümlü, korten saç levhalar ile perfore panelden oluşan bir yüzey tasarlanmıştır. Güneşten üst düzeyde korunmayı gerektiren laboratuar bloğunda ise, dış yüzeyde yaratılan ikinci cephede titanyum çinko streç paneller tercih edilmiştir. Dış mekân 88 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  kullanım alanlarının zemininde, gemilerde statik elektriği alan güverte kaplamalarından esinlenerek, FSC sertifikalı İpe ağacından (Brezilya Cevizi) ahşap döşeme kullanılmış; döşeme altında yağmur ve yüzey suyunun toplandığı bir sistem kullanılmıştır (Şekil 11). Kampüsün elektrik ihtiyacının %45'inin doğalgaz ile çalışan trijenerasyon sistemiyle sağlandığı; elektrik üretimi sırasında açığa çıkan enerjinin, soğutma ve ısıtma ihtiyacının % 50’ sini karşıladığı belirtilmektedir. Kampüsteki tüm kullanım suyu, deniz suyunun tatlı suya çevrilmesiyle elde edilmekte; yağmur suyundan ve gri sudan tuvalet klozetlerinde ve peyzaj sulamasında yararlanılmakta; aydınlatma, ısıtma-soğutma ve elektrik harcamaları en aza düşürmek amacıyla özel bir otomasyon sistemi kullanılmaktadır (http://www.arkiv.com.tr/proje/piri-reis- universitesi/2167; 2015). Proje, sürdürülebilir tasarımın temel ilkelerini öğrencilere tanıtan bir öğrenme aracı olarak tanımlanabilir. Türkiye’den sertifika alan projeler arasında eğitim kurumlarının bulunması, bu çalışmada da önemi belirtilmekte olan, okul binalarından beklenen, sürdürülebilirliğin önemini öğrencilere aktaran modellerin ülkemizde de gelişmekte olduğunu göstermektedir. Şekil 11: Piri Reis Üniversitesi (https://www.facebook.com/xxidergisi/photos/a.110890505626278.6024.107356392646356/739 761946072461/?type=1; 2015). Son yıllarda, Türkiye’de yapı sektöründe sürdürülebilirlik bilincine verilen önemin arttığı görülmektedir. Bayındırlık Bakanlığı tarafından uyulması zorunlu olacak bir “Çevre Dostu Yeşil Bina Ulusal Ölçütler Listesi”nin sağlanabilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, çalışma alanına katkı sağlayan önemli girişimler, sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülmektedir. Örneğin, amacını Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler ışığında gelişmesine katkı sağlamak olarak ifade eden Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK), hedeflerini, “toplumsal farkındalığı arttırmak ve inşaat sektörünü bu ilkeler ışığında üretim yapmaya teşvik etmek amacıyla eğitimler düzenlemek, yerel yönetimler, üniversiteler vb. konunun tüm ilgilileri ile örnek projeler ve çalışma modelleri geliştirmek ve yaygınlaşması için çalışmak” olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, Türkiye’deki yapıların LEED, BREEAM gibi sertifikaları alabilmesi için destek veren şirketler de faaliyet göstermektedir. Alanda hizmet veren ilk girişim incelendiğinde, sürdürülebilir bina tasarımı danışmanlığı, sertifikasyon desteği, tasarım kılavuzlarının hazırlanması, ana planlama ve programlama çalışmaları, maliyet analizlerinin yapılması ve sürdürülebilir tasarım konusunda eğitimler verilerek alanın gelişimine katkı sağlama hedefiyle çalışmalar yürütüldüğü görülmektedir (http://www.turkeco.com/tr/index.htm; 2014). 89 Şahin, B.E. ve Dostoğlu, N.: Okul Binaları Tasarımında Sürdürülebilirlik  Sürdürülebilirlik ilkeleriyle şekillenmiş yapılardan, özellikle okul tasarımlarından, bir öğrenme kaynağı olarak yararlanılması gerektiği savunulmaktadır. Bu kapsamda, ülkemizde de kamusal bir bilincin sağlanabilmesi açısından, önceliğin eğitim yapılarının tasarımına verilmesi önemli yarar sağlayacaktır. Sürdürülebilir okul tasarımı için rehberlerin oluşturulması, okullar için örnek projelerin geliştirilmesi gibi çeşitli kanallarla, geleceğin tasarımcı ve mühendislerine sürdürülebilirlik bilincini küçük yaşlarda tanıtabilmek mümkün olacaktır. Bu hedefin göz ardı edilmemesi, alanın gelişimine önemli katkısı olan bir boyut olarak dikkate alınmalıdır. KAYNAKLAR 1. Anderson, W. (2006). Diary of Eco-Builder, Green Books, Michigan. 2. Anderson, W. (2008). Green up! An A-Z of Environmentally Friendly Home Improvements, Green Books, Cornwall. 3. Davis, J. M. (2010). “What is Early Childhood Education for Sustainability”, Young Children and the Environment, Early Education for Sustainability, Editör: Davis, J. M., Cambridge University Press, New York, 21-42. 4. Day, C. (2007). Environment and Children, Passive Lessons from the Everyday Environment, Architectural Press, Oxford. 5. Gelfand, L., Freed, E.C. (2010). Sustainable School Architecture: Design for Elementary and Secondary Schools, John Wiley & Sons, New Jersey. 6. Halliday, S. (2010). Sustainable Construction, Elsevier Press, Oxford. 7. http://www.cedbik.org, Erişim Tarihi:10.08.2014, Konu: Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Çalışmaları. 8. http://www.greenbooklive.com/search/buildingsearch.jsp?from=0&partid=10023&subsche meid=0&subsubschemeid=0&companyName=&developer=&productName=&buildingRati ng=&certNo=&certBody=&assessorAuditor=&countryId=7&addressPostcode=&standard= ¬es=&projectType=&id=202&results_pp=10; Erişim Tarihi: 10.01. 2015, Konu: Breeam Sertifikasyon Sistemi. 9. http://www.scotland.gov.uk/Resource/Doc/920/0034304.pdf, Erişim Tarihi:10.08.2014, Konu: Sürdürülebilir Okulların Tasarımı ve Yapımı. 10. http://www.turkeco.com/tr/index.htm; Erişim Tarihi:10.08.2014, Konu: Sürdürülebilir Tasarım ve Uygulama Desteği. 11. http://www.usgbc.org/leed#certification; Erişim Tarihi: 10.01. 2015, Konu: Leed (Leadership in Energy & Environmental Design) Sertifikasyon Sistemi. 12. https://www.education.gov.uk/publications/eOrderingDownload/BB-101.pdf, Erişim Tarihi: 10.08.2014, Konu: Eğitim Kalitesi. 13. https://www.facebook.com/xxidergisi/photos/a.110890505626278.6024.107356392646356/ 739761946072461/?type=1; Erişim Tarihi: 10.01. 2015, Konu: Piri Reis Üniversitesi. 14. https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/276711/Buil ding_Bulletin_101_ventilation_of_school_buildings.doc., Erişim Tarihi:10.08.2014, Konu: Okul Binalarında Havalandırma. 15. Murphy, C., Thorne, A. (2010). Health and Productivity Benefits of Sustainable Schools: A Review, Brepress, Watford. 90 Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 2015  16. Olds, A. R. (2001). Child Care Design Guide, McGraw-Hill, New York. 17. Prakash, N., Fielding, R. (2007). The Language of School Design, Design Patterns for 21st Century Schools, Designshare. 18. Richardson, P. (2008). XS: Green, Big Ideas Small Buildings, Thames & Hudson, London. 19. Taylor, A. (2009) Linking Architecture and Education, Sustainable Design of the Learning Environments, University of New Mexico Press. 20. Walden, R. (2009) Schools for the Future, Design Proposals from Architectural Psychology, Hogrefe, Cambridge. 21. Yudelson, J. (2007) Green Building A to Z, Understanding the Language of Green Building, New Society Publishers, Canada. Alınma Tarihi (Received) : 04.09.2014 Düzeltme Tarihi (Revised) : 14.01.2015 Kabul Tarihi (Accepted) : 19.02.2015 91