Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım ve Âdile Sultan dîvânlarında tasavvufî müşterekler

Loading...
Thumbnail Image

Date

2021-06-22

Authors

Dağcı, Sevil

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Bursa Uludağ Üniversitesi

Abstract

Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım ve Âdile Sultan dîvânlarında, mutasavvıf şâirlerin şiir ve hikmetlerinde zikrettikleri mananın, dîvân edebiyatının mefhum ve kalıplarıyla ifade edilmiş olması, dikkatimizi çekmiştir. Bu üç şâirimizin Halvetî, Mevlevî ve Nakşî dervişi olmalarının şiirlerindeki etkilerini görmek istememiz bizi bu çalışmayı yapmaya yöneltmiştir. Mihrî Hâtun, XV. yüzyılda Amasya’da yaşamış önemli bir dîvân şâirimizdir. Osmanlı şehzâdelerinin meclislerinde bulunmuş, ilim geleneği olan bir ailede yetişmiş, irfan sahibi bir hanımdır. Osmanlı topraklarında ilk Halvetî hareketini başlatan Pir İlyas, Mihrî Hâtun’un dedesidir. Çalışmamızda, Mihrî Hâtun’nun şiirlerindeki cesur ifadelerin Halvetî meşrep olmasından kaynaklandığına dair düşüncelerimiz kuvvet kazanmış ve Mihrî’nin bir Halvetî dervişi olduğuna dair deliller verilmiştir. Leylâ Hanım, seçkin bir aileden gelmiş, sarayla yakın ilişkileri bulunan, ilmî ve edebî birikime sahip, hüner sahibi şâirlerimizdendir. Mevlevî olan sûfî şâirimiz, Hz. Mevlânâ’ya atfen yazdığı şiirleriyle dikkat çekmiştir. Onun şiirlerindeki düzen, ahenk ve mûsiki Mevlevî dervişinin ruhundaki ilâhî raksın yansımalarıdır. Âdile Sultan, Osmanlı Sultanı II. Mahmud’un kızıdır. Saray içerisinde yetişmiş bir hanım sultandır. Kendisi Nakşibendiyye tarikatı müntesiplerindendir. Nakşîliğin ilme ve sohbete verdiği önemin yansımaları Âdile Sultan’ın şiirlerinde kendini göstermektedir. Yaptığımız çalışma neticesinde, Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım ve Âdile Sultan dîvânlarında müşterek olarak kullanılan kavramların derin tasavvufî manalar içerdiği tespit edilmiştir. Günümüze kadar yapılan çalışmaların büyük bölümünde şâirlerimizin sûfî kimliklerinin göz ardı edildiği görülmüştür. Şiirlerinde kullandıkları tasavvufî metaforların, çoğunlukla dîvân edebiyatının mefhum ve remizleri çerçevesinde ele alınmasıyla, anlaşılması güç şerhlerin, zorlama açıklamaların yapıldığı ve şâirlerimiz hakkında asılsız iddiaların ortaya atıldığı anlaşılmıştır. Çalışmamızda, şâirlerimizin dîvânlarında sıkça kullandıkları kavramlar, tasavvufun ana kaynaklarından sayılan klasik eserlerimizdeki ana konular ve açıklamalar doğrultusunda ele alınarak şerh edilmeye çalışılmıştır. Şâirlerimizin şiirlerine, Halvetî, Mevlevî ve Nakşîliğin neşvesini aksettirdiği görülmüştür. Bu çalışmada sûfî şâirlerin neden metaforik anlatımı, sembolik ifadeleri kullanmayı tercih ettikleri tartışılmış, Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım, Âdile Sultan ve bağlı oldukları Halvetîlik, Mevlevîlik, Nakşîlik hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Mihrî, Leylâ ve Âdile’nin dîvânlarındaki müşterek kavramlar tasavvuf kapsamında inceleme tâbî tutulmuştur.
We were attracted to the fact that the meaning mentioned in the poems of the Sufi poets in the divans of Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım and Âdile Sultan was expressed with the concepts and patterns of the divan literature; therefore, we carried out this research to see the effects of these three poets being Halvetî, Mevlevi and Nakşî dervishes in their poems. Mihrî Hâtun, an important divan poet who lived in Amasya in the XVth century and granddaughter of Pir Ilyas, who initiated the first Halveti movement in the Ottoman lands, was a wise lady who grew up in a family with a tradition of science and knowledge and attended the courts of Ottoman princes. In our study, our thoughts that the brave expressions in Mihrî Hâtun’s poems arised from her Halvetî temperament were boosted with the evidence that Mihrî was a Halvetî dervish. Leylâ Hanım was one of our talented poets with scientific and literary background, who came from a distinguished family and had close relations with the palace. This Sufi and Mevlevi poet attracted attention with her poems for Mevlânâ. The order, harmony and music in her poems reflected the divine dance in the soul of the Mevlevi dervish. A lady who grew up in the palace and a follower of the Nakşîbendi tariqa, Âdile Sultan was the daughter of Ottoman Sultan Mahmud II. The reflections of the importance given to science and conversation by the Nakşî reveal itself in her poems. It was determined in our study that the concepts in common in the divans of Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım and Âdile Sultan had deep mystical meanings. It is observed in most of the studies carried out until today that the Sufi identities of our poets have been ignored. Because the mystical metaphors they used in their poems were handled within the framework of the concepts and symbols of divan literature, it is understood that incomprehensible commentaries, forced explanations and unfounded claims were put forward about our poets. In this study, the concepts frequently used by our poets in their conventions wee tried to be explained in line with the main subjects and explanations in our classical works, which are considered to be one of the main sources of Sufism. As a result, it was seen that our poets reflected the joy of Halvetî, Mevlevi and Nakşî in their poems. In this study, why Sufi poets prefer to use metaphorical expressions and symbolic expressions was discussed, and brief information was given about Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım, Âdile Sultan and their affiliated Halvetî, Mevlevi and Nakşî tariqas. The common concepts in Mihrî, Leyla and Âdile's divans were examined within the scope of Sufism.

Description

Keywords

Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım, Âdile Sultan, Dîvân, Tasavvuf, Müşterek, Metafor, Divan, Sufism, Common, Metaphor

Citation

Dağcı, S. (2021). Mihrî Hâtun, Leylâ Hanım ve Âdile Sultan dîvânlarında tasavvufî müşterekler. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.