2009 Cilt 35 Sayı 3

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 8 of 8
  • ItemOpen Access
    Klinik araştırmalar hakkında yönetmelik üzerine
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-02-01) Atıcı, Elif; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı.
    Avrupa Birliği’nin ilaçlarla ilgili mevzuatına uyumun bir gereği olarak mevcut düzenlemelerdeki yetersizliklerin giderilmesi amacıyla “Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmelik” 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik, gönüllü insanlar üzerinde gerçekleştirilecek her türlü klinik araştırmanın tasarımı, yürütülmesi, kayıtlarının tutulması, rapor edilmesi, geçerliliği ile ilgili bilimsel ve etik standartların sağlanması ve gönüllülerin haklarının korunmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Yeni yönetmelik ile birlikte “İlaç Araştırmaları Hakkında Yönetmelik” ile “Tanı ve Tedavi Protokolleri Etik Kurulu Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece bugüne kadar ayrı ayrı değerlendirilen ilaç ve tedavi ile ilgili araştırmalar tek bir yönetmelikte birleştirilmiştir. Ancak yeni yönetmelik ile ilgili olarak bazı etik kaygılar dile getirilmektedir. Bu yazıda, yeni yönetmeliğin olumlu yanları ile yönetmelik hakkında yapılan eleştiriler etik açıdan değerlendirilmektedir.
  • ItemOpen Access
    Primer hipertansiyonlu hastalarda trandolaprilin tek başına ve verapamil ile birlikte kullanımının idrar protein atılımı üzerine etkisinin karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-02-12) Ersoy, Alparslan; Kaçan, Turgut; Kaçan, Selen Baloğlu; Korkmaz, Serhat; Çubukçuoğlu, Tarık; Dizdar, Oğuzhan Sıtkı; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.
    Angiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve kalsiyum kanal blokerleri hipertansiyon tedavisinde en yaygın kullanılan ilaçlardır. Son yıllarda her iki ilaç grubu kombine edilerek kullanılmaktadır. Bu çalışmada primer hipertansiyonlu hastalarda trandolapril ve trandolapril + verapamil kombinasyonunun antihipertansif ve antiproteinürik etkinlikleri karşılaştırıldı. Çalışmaya 29 hipertansif hasta alındı. Hafif veya orta derecede hipertansif olup önceden herhangi bir antihipertansif tedavi kullanmayan olgular seçildi. Olgular rastgele iki gruba ayrıldılar. Birinci grupta 15 hasta 2 mg/gün trandolapril, 2. grupta 14 hasta 2 mg/gün trandolapril + 180 mg/gün verapamil kombinasyonunu 3 ay süreyle aldılar. Hastaların tedavi öncesi ve sonrası kan basınçları, renal fonksiyonları, günlük protein atılımları ve kreatinin klirensleri değerlendirildi. Her iki grupta da kan basınçları anlamlı olarak düştü. Ancak değerlendirilen diğer parametrelerde tedavi sonrası anlamlı bir değişiklik gözlenmedi. Ayrıca her iki grubun tedavi öncesi ve sonrası değerleri arasında anlamlı bir fark yoktu. Sonuç olarak her iki tedavi protokolünün kısa dönemde idrar protein atılımını etkilemediği kanaatine varıldı.
  • ItemOpen Access
    Hematolojik maligniteli hastaların febril nötropenik ataklarında vorikonazolün yan etkilerinin değerlendirilmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-02-11) Acet, Aycan; Özkocaman, Vildan; Özkalemkaş, Fahir; Ali, Rıdvan; Özçelik, Tülay; Tunalı, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı.
    Hematolojik maligniteli febril nötropenik hastalarda, fungal enfeksiyonlar hala önemli morbidite ve mortalite nedenidirler. Vorikonazol, yeni geliştirilen geniş spektrumlu ikinci jenerasyon triazol grubu antifungal olup, aspergillus, candida, fusarium ve scedosporium enfeksiyonlarında etkilidir. İlacın parenteral formunun yanında oral formu da bulunmaktadır. Konvansiyonel amfoterisin B’nin infüzyonu sırasında ateş, titreme gibi infüzyonla ilişkili reaksiyonlar ve hipokalemi, nefrotoksisite gibi yan etkilerle sıkça karşılaşılmaktadır. Çalışmamızda Hematoloji Kliniğimizde Haziran 2006-Ocak 2009 tarihleri arasında yatan hematolojik maligniteli toplam 23 hastanın vorikonazol kullanılmış olan 30 febril nötropeni (FEN) atağını geriye dönük olarak değerlendirdik. Vorikonazol tedavisi 11 atakta (%36,6) kullanılan diğer antifungallere yanıtsızlık, 7 atakta (%23,3) sekonder profilaksi, 12 atakta ise (%40) diğer antifungallere bağlı tedaviyi bıraktıracak derecede ciddi yan etki ortaya çıkması nedeni ile başlandı. Vorikonazole bağlı yan etki olarak, 2 atakta hafif–orta derecede hipokalemi (%6,6), 1 atakta nefrotoksisite (%3,3), 2 atakta hepatotoksisite (%6,6), 1 atakta vizüel halüsinasyon (%3,3) tesbit edildi. Vorikonazolun, hematolojik maligniteli hastalarda kabul edilebilir yan etki profiline sahip olduğu kanaatine varıldı.
  • ItemOpen Access
    Ankilozan spondilitte balneoterapi ile ısıtılmış çeşme suyu tedavisinin karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-01-29) Şen, Ufuk; Alp, Alev; Kurtoğlu, Zübeyde; Yurtkuran, Merih; Ercan, İlker; Uludağ Üniversitesi/Atatürk Rehabilitasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.
    Çalışmanın amacı, balneoterapinin klinik etkinliğini araştırmaktır. 48 Ankilozan Spondilitli (AS) hasta, Modifiye New York tanı kriterlerine göre belirlendi ve egzersizle kombine Balneoterapi (Grup I) ve ısıtılmış çeşme suyu tedavisi (Grup II) olmak üzere (her biri n=24) 2 gruba randomize edilmiştir. Değerlendirme parametreleri; Notthingham Sağlık Profili (NSP), Bath AS Fonksiyonel İndeks (BASFI), Bath AS Hastalık Aktivitesi İndeksi (BASDAI), Dougados Fonksiyonel İndeks (DFI), Hastanın genel değerlendirmesi (HGD), eritrosit sedimentasyon hızı, sabah tutukluğu, modifiye Schober testi (Sch), parmak ucu fibula mesafesi (PFM), göğüs ekspansiyon (GE), çene-manubrium mesafesi ve oksiput-duvar mesafesidir. Değerlendirmeler tedavi öncesi ve tedavi sonrası 3.ay olmak üzere 2 kez çift kör ve ITT prensibine göre yapılmıştır. 3.ayda BASDAI’de (p=0,002), BASFI’de (p=0,04); DFI’de (p=0,03); NSP Ağrıda (p=0,01); HGD’de (p=0,02); GE’de (p=0,00); Sch’de (p=0,04) ve PFM’de (p=0,03) Grup I lehine anlamlı düzelmeler gözlendi. BT’nin kısa süreli izlemde ağrı, hastalık aktivitesi, fonksiyonel kapasite, spinal flexibilite ve hastanın genel değerlendirmesinde etkili olduğu gösterilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Bizans dönemi femurlarında üst parça varyasyonları
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-01-29) Akgün, Zehra; Coşkun, İhsaniye İkiz; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Yüksekokulu.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.
    Femur üst parçasında Allen’s fossa, Poirier’s facet, plak, fossa trochanterica’da ekzositos ve 3. trochanter gibi varyasyonlar görülmektedir. Çömelme alışkanlıkları ile ilişkili olabilen bu varyasyonlar 13. Y.Y. Bizans Dönemine ait 107 adet genç yetişkin erkek femurlarında varlığı incelenmiştir. % 1.6 oranında Allen’s fossa, % 4.5 oranında Poirier’in eklem yüzü, % 4.5 oranında plak, % 22.0 oranında fossa trochanterica’da ekzositos ve % 15.0 oranında 3. trochanter’e rastlanmıştır. 3. trochanter ve fossa trochanterica’da ekzositos görülme oranlarının erkeklerde daha yüksek olması, kalıtsal özellikten çok yaşam koşullarının güçlüğüne bağlı olabilir.
  • ItemOpen Access
    Konjenital VSD’lerin cerrahi tedavisinde kullanılan otolog perikart yama ile sentetik yama materyallerin sonuçlarının karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2010-01-22) Helvacı, Hülüsi; Sığnak, Işık Şenkaya; Bostan, Özlem; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı.
    Çalışmada opere olan izole VSD olgularında perikart ve sentetik yama sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Retrospektif çalışmada ameliyat olan 40 (%44.44) kadın, 50 (%55.56) erkek toplam 90 hasta dosyası incelendi. 32 hastada (%35.56) perikart yama, 58 hastada ( % 64.44) sentetik yama kullanılmıştı. Olguların 25’i (% 27.78) perimembranöz, 16’sı (%17.78) subarteriel 43’ü (% 47.78) inlet, ve 6’sı (% 6.67) musküler tipte idi. Hastaların 46’sı (% 51.11) 1 yaş altı, 37’si (%41.11) 1-10 yaş arası, 6’sı (%6.67) 10-20 yaş arasında, 1’i (%1.11) ise 20 yaşından büyüktü. Hastalar taburculuk öncesi ve kontrollerde EKO ile değerlendirilmişlerdi. Rezidü VSD saptanan 38 olgudan 14’ünde perikart, 24’ünde sentetik yama kullanılmış, bunlardan sekiz tanesi ortalama 1,8 yıl içinde spontan kapanmıştı. Atriyoventriküler blok gelişen 3 olguya (%3.33) kalıcı kalp pili takılmış, perioperatif 5 olgu (%5.56) kaybedilmişti. VSD’lerin kapatılmasında kullanılan perikart ile sentetik yamalar arasında işlev bakımından istatistiksel olarak fark bulunamadı. Kullanılabilir, masrafsız ve kolay bulunması peri- kardın avantajları arasında sayılabilir. Uzun dönem sonuçlara ihtiyaç vardır.
  • ItemOpen Access
    Septorinoplasti sonrası hasta memnuniyetinin değerlendirilmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2009-12-25) Özmen, Afşin; Dokuzlar, Uğur; Özdemircan, Talip; Kasapoğlu, Fikret; Coşkun, Hakan; Basut, Oğuz; Onart, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak-Burun Boğaz Anabilim Dalı.
    Bu çalışmada Septorinoplasti (SRP) yapılan hastaların estetik ve fonksiyonel açıdan kendileri tarafından yapılan subjektif değerlendirmeleri ile hekimlerinin değerlendirmeleri arasındaki farkın saptanması amaçlanmıştır. Primer SRP yapılan hastalara telefonla ulaşılarak kontrole çağırıldı. Hastalardan memnuniyetlerinin ölçüldüğü anket formuyla değerlendirildi. Aynı zamanda cerrahlar da anket cevaplarından habersiz olarak hastaları şekil ve burun pasajı yönünden değerlendirdi. 35 hasta çalışmaya katıldı. Ortalama postoperatif takip süresi 17,42 aydı. Burundan nefes almadaki değişimi hastaların %3’ü daha kötü, %20’si aynı, %48’i daha iyi ve %29’u çok iyi olarak tanımladı. Bu hastalar hekimleri tarafından değerlendirildiğinde %6 aynı, %29 daha iyi, %65 çok iyi olarak değerlendirildi. Burun şeklindeki değişim, hastalar tarafından %5,6 daha kötü, %2,8 orta, %51,6 daha iyi ve %40 çok iyi olarak değerlendirilirken, hekimler hastaların %17,1’ini orta, %51,6’sını iyi, %31,3’ünü çok iyi olarak değerlendirildi. SRP operasyonu öncesinde hasta beklentilerinin iyi anlaşılması ve yapılacak müdahale sonucunda ortaya çıkabilecek sorunların hasta ile etraflıca tartışılması sonucu hasta ile hekim beklentileri ortak bir payda da buluşabilecektir.
  • ItemOpen Access
    İkili iskelet boyamasında mikrodalga ışınımının kullanılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2009-10-30) Sunay, Fatma Bahar; Ersoy, Semiha; Kahveci, Zeynep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.
    Bu çalışmanın amacı, teratoloji araştırmalarında sık kullanılan ikili iskelet boyaması yöntemlerinden birisi olan Inouye’un metodunda 48–72 saat olarak belirtilmiş olan boyama aşamasını mikrodalga ışınımından yararlanarak kısaltmaktır. 24 adet bir günlük Swiss albino cinsi fare iki gruba (mikrodalga grubu ve kontrol grubu) ayrıldı. Mikrodalga grubunda yer alan deneklerin iskelet boyaması mikrodalga fırında, 40.47±4.8 °C’de, 8 saat süreyle yapılırken kontrol grubundaki deneklerin iskelet boyaması Inouye’un metodunda belirtildiği gibi etüvde, 37 °C’de, 72 saat süreyle yapıldı. Deneklerin boyanma kalitesi incelendiğinde gruplar arasında önemli farklılık gözlenmedi. Böylece Inouye’un metodunda 72 saat olan iskelet boyaması süresi, mikrodalga ışınımı kullanıldığında, boyanmanın kalitesinde azalmaya neden olmadan, 8 saate indirildi. İkili iskelet boyamalarında, işlemin süresini kısaltmak için, mikrodalga ışınımından yararlanılabileceği sonucuna varıldı.