2006 Cilt 25 Sayı 2

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 10 of 10
  • ItemOpen Access
    Algılanan hizmet kalitesinin müşteri değerlendirme sürecine yansımaları ve sadakat üzerindeki etkisi: havayolu endüstrisinden bulgular
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Nart, Sima
    Uzun dönemli pazar başarısı ve sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etme açısından tüm işletmeler müşterileri ile ilişkilerini geliştirmeyi ve kendilerini müşterilerinin gözünde vazgeçilmez hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu nedenle işletmelerin müşteri bağlılığının hangi etkenler tarafından şekillendiğini ve bu etkenler arasındaki ilişkileri bilmeleri bir zorunluluktur. Bu çerçevede bu çalışma müşteri tarafından algılanan hizmet kalitesinin, müşteri değerlendirme sürecindeki yansımalarını ve sadakat üzerindeki etkisini incelemektedir. Algılanan hizmet kalitesinin müşteri tatmini, firma imajı algılaması ve tutum değişkenleri ile olan etkileşimleri ele alarak, bu etkileşimlerin son aşamada sadakat davranışını belirleme gücü ele alınmaktadır. İstanbul Atatürk Havalimanında toplam 262 havayolu müşterisinin katılımı ile yapılan yüzyüze anket uygulamasından sağlanan veriler, araştırma modeli çerçevesinde t-test ve regresyon analizleri ile incelenmiştir. Bulgular, algılanan hizmet kalitesinin; müşteri tatmini, algılanan imaj ve tutum değişkenleri üzerinde belirleyici olduğunu ve sadakat davranışının öncüllerini şekillendirdiğini göstermektedir. Dolayısıyla sadakat yaratma sürecinde çok yönlü bir etkiye sahip temel bir belirleyicidir.
  • ItemOpen Access
    Fear politics and Australia’s asylum policies
    (2006) Babacan, Alperhan
    Although the politics of fear is not a new tool used by governments for political gain, it’s application to asylum seekers reaching Australia has been intensified since the 1990s. This article broadly traces the use of the politics of fear between the late 1990’s and 2001 and its negative impact on asylum seekers. Between this period, the Australian government has negatively portrayed asylum seekers as people who associate with ‘criminals’ and/or ‘potential terrorists’ and who are not worthy of Australia’s compassion and assistance. Through the creation of a sense of anxiety and insecurity against the arrival asylum seekers, substantial changes were made to Australia’s asylum polices, which continue to provide a significant barrier for asylum seekers to overcome. It is argued that such a negative portrayal of asylum seekers are convenient images that are used to ‘justify’ the governments’ intention of curbing the rights of asylum seekers.
  • ItemOpen Access
    İşletmelerde strateji kavramının gelişimine tarihsel perspektifle bir bakış ve 21. yüzyılın strateji yaklaşımı: stratejik düşünce
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Pınar, A. Haluk
    Strateji kavramı, günümüz işletmelerinde giderek daha çok üzerinde durulan bir kavramdır. Küresel rekabetin sonucunda oluşan hiper-rekabet ortamlarında işletmeler, bu ortamların gerekliliklerine uygun strateji anlayışına sahip olmalıdırlar. İşletmelerde strateji kavramının tarihsel gelişim sürecine bakıldığında rekabet içerikli olarak, daha çok yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlandığı görülmektedir. 21. yüzyılda rekabet avantajı kazanmak isteyen işletmelerin stratejik düşünceyi ön plana almaları gerekmektedir. Stratejik düşünce, stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması aşamalarında organizasyonun sadece üst düzey yönetiminin sahip olduğu zihin gücünü değil, organizasyonun tamamının zihin gücünü kullanmaya yönelik bir yaklaşımdır.
  • ItemOpen Access
    Dünya ticaret örgütü: bağlantı sorunu açısından bir dönüşümün analizi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Dalar, Mehmet
    Uluslararası ticaretin gelişerek küresel bir karakter kazanmasıyla birlikte ticari olmayan konuların ticaretten etkilenmesi veya ticareti etkilemesi nedeniyle uluslararası ekonomik ilişkiler değişik bir boyut kazanmıştır. Bu nedenle ülkelerin ekonomik rekabet edilebilirliklerinin sürdürülmesi için GATT (Tarifeler ve Ticarete İlişkin Genel Antlaşma) kapsamında başlayan ve DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) ile sürdürülen temel ilke ve normlar geliştirilmiştir. Bu bağlamda ticareti etkileyen veya ticaret tarafından etkilenen görünüşte ticari olmayan konularda uluslararası ticaretle bağlantılı olarak düşünülmeye başlanmıştır. Tarife dışı engeller kapsamında da değerlendirilen bağlantı sorunu, dünya ticaretinin az gelişmiş devletler aleyhinde olumsuz etkilenmemesi için DTÖ'nün fonksiyonel çalışmasıyla çözülebilir. Bu çalışmada DTÖ'nün niteliği ve yapısı irdelenerek bağlantı kavramının analizi yapılmış ve bu sorunun çözülmesi için DTÖ yapısının işlevselleştirilmesi gereği ortaya konulmuştur.
  • ItemOpen Access
    Türkler’de egemenlik anlayışı ve yöneten-yönetilen ilişkisi (Osmanlı dönemi’ne kadar)
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özdemir, Gürbüz
    Devlet, egemenlik, yöneten-yönetilen gibi kavramlar arasında ayrılmaz bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkiler, Orta Asya topluluklardan Osmanlı Devleti’ne kadar geçen sürede batıdaki gelişmelerden farklı olarak özgün ve öz itibariyle daha statik nitelikte Türk siyasal kültüründeki yerini almıştır. Bu nedenle Türklerde, hiçbir tartışma yaşanmadan egemenliğin kaynağı Tanrı kabul edilip, egemenliği iktidardaki kutsal hanedana Tanrı’nın verdiği görüşü benimsenmiş ve egemenlik hanedan üyeleri arasında paylaştırılmıştır. Bu durum ademi merkeziyetçi ülüş sisteminin ortaya çıkmasına da yol açmıştır. Gelişen olaylar da, bu statik yapıyı öz itibariyle değiştirmemiştir. İslam’ın kabulü ile birlikte, tüm alanlarda İslam belirleyici olmasına rağmen, Orta Asya geleneğinin izlerini tamamen ortadan kaldırılmış ve bu dönemde de genel hatlarıyla özünü kaybetmeden İslami bir biçim kazanarak sürmüştür. Töre kavramı da, Türklerde önemli bir yere sahip olup, yöneten-yönetilen ilişkisinde belirleyici rol oynamıştır. İslam’ın kabulünden sonra ise, töre anlayışı sürmekle birlikte, aynı işlevi kısmen de olsa dinsel kurallar almıştır. Türk tarihi boyunca gerek töre ve gerekse dinsel kurallar aracılığı ile iktidarların hiçbir zaman despot olma imkanı doğmamış ve böylelikle halk da güven içinde yaşamını sürdürmüştür.
  • ItemOpen Access
    Doğrudan yurtdışı yatırımlar yoluyla teknoloji transferi ve Türkiye: bir literatür incelemesi
    (2006) Kaya, Harun
    Ekonomik olarak gelişme ve yurttaşlara refah sağlama gelişmiş ve gelişmekte olan hemen hemen bütün devletlerin öncelikleri arasındadır. Teknoloji, ekonomik gelişme ve kalkınma için önemli bir temel taşıdır. Teknoloji, şirketlerin de ana rekabet alanlarından biridir. Günümüzde, firmalar daha iyi ve ucuz girdi sağlamayla rekabet etmeye değil de teknolojik rekabet üstünlüğüne daha çok önem vermeye başlamışlardır. Teknoloji, “girdileri dönüşümden geçirerek çıktılar haline getiren araçlar, gereçler, teknikler, faaliyet ve süreçler” olarak tanımlanabilir. Uluslararası teknoloji transferi teknolojinin (yeni bir tekniğin ya da teknik bilginin) ortaya çıktığı ülkeden dünyadaki diğer ülke piyasalarına yayılmasıdır (Erdost, 1982). Teknoloji transferi sadece teknolojiler olgunluğa eriştiğinde transfer edilmez; teknolojinin oluşması ve yayılması aynı anda olabilir (Lan ve Young, 1996). Teknoloji transferini gerçekleştirmek için pek çok yol ve yöntem vardır. Doğrudan yurtdışı yatırım (DYY) yoluyla Çokuluslu Şirketler (ÇUŞ) kendi içinde teknoloji transfer yaptıkları gibi; bunlar aktif olarak yerel ekonomiye teknoloji transferiyle uğraşmasınlar bile, yerel firmalar ve yerel ekonomi ÇUŞ’ların faaliyetlerinden etkilenerek teknoloji transferi yaparlar. DYY yoluyla Türkiye’ye teknoloji transferi konusundaki ampirik literatür sınırlıdır.
  • ItemOpen Access
    Türk firmalarının halka arz oranları ile performansları arasındaki ilişkinin vekâlet teorisi çerçevesinde incelenmesi: İMKB’de hisse senetleri işlem gören 128 firma üzerine ampirik bir uygulama
    (2006) Alper, Değer; Güvençer, Ümit Can; Uludağ Üniversitesi/İktisat İdare Bilimler Fakültesi/İşletme Bölümü.
    Halka açılma, halka kapalı bir şirketin, yaşam döneminin herhangi bir aşamasında kullandığı alternatif bir finansman yöntemidir. Başka bir deyişle, halka açılma, bir şirketin kaynak ihtiyacını karşılamada başvurduğu bir yöntemdir. Halka açılma, kalkınmanın gerektirdiği sermaye birikiminin sağlanması yanında, sermayenin adil dağılımının gerçekleştirilmesi bakımından da ekonomik bir amaçtır. Para ve sermaye piyasalarının gelişmiş olduğu ülkeler, halka açık şirketlerin sayısının artması için bazı teşvik tedbirleri uygulamaktadır. Türkiye’de de şirketlerin halka açılması teşvik edilmektedir. İşletmeler büyümeyi amaçladıklarından, belirli aralıklarla halka menkul kıymet ihraç etmektedirler. Öte yandan, bazı halka açılmalarda ise, sermayenin artırılması amaçlanmayıp, mevcut ortakların ellerindeki hisse senetlerini halka satmaları da mümkündür (Ceylan, 2003, s. 395).
  • ItemOpen Access
    Üç boyutlu çapraz tablolarda logaritmik doğrusal analiz: çocuk işgücü değişkenleri arasındaki etkileşimler
    (2006) Bülbül, Serpil
    Kategorik verilerde istatistiksel yöntemlerin kullanımı özellikle sosyal bilimlere ilişkin uygulamalarda oldukça artmıştır. Ki-kare testi, kategorik değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek için kullanılan istatistiksel bir testtir. Ancak sadece değişkenler arasındaki bağımsızlığı test ettiği için ikiden fazla değişken olması durumunda yeterli değildir. Ki-kare testinden farklı olarak, logaritmik doğrusal analiz bir bağımlı değişken üzerinde birden fazla bağımsız değişkenin etkilerini analiz edebilme ve sadece ana etkileri değil ayrıca etkileşim etkilerini de tahmin edebilme yeteneğindedir. Bu çalışmada Türkiye İstatistik Kurumu 2006 yılı IV. Dönem Hanehalkı İşgücü Anketi ile birlikte uygulanan Çocuk İşgücü Anketi sonuçları kullanılmıştır. Sonuçlar üç boyutlu çapraz tablo şeklinde düzenlenmiş ve logaritmik doğrusal analiz ile incelenmiştir. Bu makalede, iki kategorili (kadın/erkek) cinsiyet, dört kategorili (tarım/sanayi/ticaret/hizmet) ekonomik faaliyet kolu ve iki kategorili (kent/kır)coğrafik bölge olmak üzere üç kategorik değişken arasındaki etkileşimler incelenmiştir.
  • ItemOpen Access
    Karayolu ile şehirlerarası yolcu taşımacılığında yolcu tercihlerinin analizi: Erzurum için bir uygulama
    (2006) Özer, Hüseyin; Aktürk, Ergün; Ulaş, Bahri
    Türkiye’de yurtiçi yolcu taşımacılığının %90’ından fazlası karayolu ile yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda havayolu ile kıyasıya rekabet halinde bulunan karayolu ile yolcu taşımacılığında faaliyet gösteren işletmelerin yolcularının tercih ve beklentilerinin tespiti, bu şirketlerin söz konusu rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri için büyük önem kazanmıştır. Bu çalışmanın temel amacı, karayolu ile şehirlerarası yolcu taşımacılığında yolcu tercihlerini analiz etmektir. Bu amaç doğrultusunda Erzurum şehirlerarası otobüs terminalinde yürütülen anket çalışmasına dayalı olarak yürütülen çalışmada demografik ve sosyo-ekonomik özellikleri (cinsiyet, yaş, medeni durum, meslek, eğitim düzeyi ve gelir grupları) itibariyle yolcuların seyahat sıklığı, otobüsü uçağa tercih etmelerinin sebepleri, otobüs modeli, koltuk yeri ve koltuk numarası tercihleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde; yolcuların büyük çoğunluğu yılda 1-5 defa seyahat etmekte, ucuz olması nedeniyle seyahatlerinde otobüsü uçağa tercih etmekte, cam kenarında öne yakın (5-12 numaralı) koltuklarda oturmak istemekte ve seyahat ettikleri otobüsün modelinin hiçbir önemi bulunmamaktadır.
  • ItemOpen Access
    Montaj tipi süreçlerde üretimin ençoklanmasına ilişkin bir tamsayılı doğrusal programlama uygulaması
    (2006) Sezen, Hayrettin Kemal; Uludağ Üniversitesi/İktisat İdare Bilimler Fakültesi/Ekomometri Bölümü.
    Bu çalışma; modüler nitelikte ürünlere ilişkin üretim sistemlerinde kapasite kullanımını ençoklayacak üretim bileşimini belirlemeye yöneliktir. Bu amaçla önce üretilen nihai ürünler ve bu ürünlerin bileşiminde yer alan yarı ürünler, her bir nihai ürünün bileşimindeki yarı ürünlerin nihai üründe ne miktarda bulunduğu, bunun yanısıra her bir yarı ürüne ilişkin işlem süreci, temel girdi miktarları, firmada bulunan makine sayıları ve her bir makinede çalışan personel sayıları belirlenmiştir. Daha sonra yarı ürün denge, talep alt ve üst sınır kısıtlayıcıları ile makine kısıtlayıcılarına bağlı olarak üretilen ürünlerin ençoklanmasını hedefleyen bir Tamsayılı Doğrusal Programlama modeli oluşturulup çözülmüştür. Çözüm sonucunda kapasite kullanımını ençoklayan optimum ürün bileşimi, her bir makineye ilişkin kullanılan zaman ve atıl kapasite, gereksinim duyulan işgücü saat değerleri belirlenmiştir. Son olarak çözümün duyarlılığı irdelenmiş ve üretim düzeyinin daha yukarı nasıl çekilebileceği ortaya konulmuştur.