2013 Cilt 39 Sayı 3
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing 2013 Cilt 39 Sayı 3 by Type "Araştırma makalesi"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item Open Access 0-6 yaş çocuklarda ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-21) Karatepe, Tekin Ulaş; Akış, Nalan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Halk Sağlığı Anabilim Dalı.Bu çalışma, Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesinde yaşayan 0-6 yaş grubu çocuklarda yapılan kesitsel bir araştırmadır. Çalış mada çocukların son iki hafta içinde ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili risk faktörleri değerlendirilmiştir. Çocukların ev kazası geçirme sıklığı % 19,65 (n=104) bulunmuştur. Kaza geçirme sıklığı erkek çocuklarda kız çocuklara göre anlamlı olarak daha fazladır (sırasıyla % 25,67, % 13,80; p<0,05). En sık karşılaşılan kaza tipi düşmedir (%67,21) ve kazaların %82,22’si ev içinde meydana gelmiştir. Ev kazası geçiren çocukların annelerinin güvenlik tanılama ölçeğinden aldıkları ortalama puan 162,91 ± 20,34; geçirmeyenlerin ise 169,22±18,91’dir. Ev kazası geçirmeyen çocukların anneleri anlamlı olarak daha fazla puan almışlardır (p<0,05). Çocuklarda ev kazalarını azaltmak için anne babalara eğitim verilmesi uygun olacaktırItem Open Access Agregometrede plazma örneğinin alttan karıştırılması yerine üstten karıştırılmasının agregasyon üzerindeki beklenmedik etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-21) Sebik, Oğuz; Çelebi, Gürbüz; Sağdilek, Engin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyofizik Anabilim Dalı.Agregometreler, trombosit agregasyonunun “Altın Standart” olarak değerlendirildiği cihazlardır. Plazma örneğini alttan karıştıran standart manyetik sistem yerine, üstten karıştıran mekanik bir sistemle elde edilen agregasyon eğrilerinde gözlenen farklılıklar bu çalışmada değer lendirildi. Sağlıklı gönüllülerden alınan kan örnekleri sitratla (n=27) veya heparinle (n=26) antikoagüle edildi. Aynı anda, aynı uyarıcı ajanla, aynı plazmadan alınan iki örnek üzerinde, agregometrenin bir kanalında standart agregasyon ölçümü yapılırken diğer kanalında mekanik karıştırıcının üstten karıştırdığı agregasyon ölçümü yapıldı. Elde edilen agregasyon eğrilerinin eğimleri, maksimum değerleri ve lag zamanları ölçüldü. Plazma örneğininin mekanik karıştırıcı bir sistemle üstten karıştırılması, agregaların dibe çökmesini engelleyerek maksimum agregasyonun daha düşük olmasına, kollajen ile uyarılan agregasyonun lag zamanının kısalmasına ve epinefrin ile uyarılan agregasyon eğrilerinin monofazik olmalarına sebep oldu. ADP ve kollajen ile uyarılan agregasyon eğrilerinin eğimleri azaldı. Trombositlerin agregasyon fonksiyonunun ölçümünde kullanılan klasik bir yöntemde yapılan basit bir değişikliğin beklenmedik sonuçları, agregasyona ve agregometrelere farklı bir gözle bakmamızı gerektirmektedir.Item Open Access Çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran hastaların elektrofizyolojik çalışma ile değerlendirilmesi: 10 yıllık tecrübemiz(Uludağ Üniversitesi, 2013-12-09) Günay, Şeyda; Hamidi, Mehmet; Baran, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Çarpıntı ve senkop, kardiyolojide en sık karşılaşılan şikayetlerden olup morbidite veya mortalite sebebi olan hastalıklarla ilişkili olabilir. Etiyolojik tanının konulması için non-invaziv metotlar mevcutsa da bunlar kesin tanı koymada yetersiz kaldığında elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) gerekir. Bu çalışmamızda çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile UÜTF Kardiyoloji polikliniğine başvuran, non-invaziv tanı yöntemleri ile kesin tanı konulamayan hastalarda elektrofizyolojik çalışma yapılması ile elde edilen sonuçları ve bu sonuçların yaş ve cinsiyetle ilişkisini araştırdık. Retrospektif, tanımlayıcı nitelikteki bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Kardiyoloji polikliniğine çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran, non-invaziv tanı yöntemleri ile kesin tanı konulamayarak EFÇ yapılan 1047 hasta (506 kadın, 541 erkek) incelendi. Hastalar yaşlara göre gruplandırıldı. EFÇ sonuçları cinsiyet ve yaş grupları açısından karşılaştırıldı. Erkek olgular tüm olguların % 48’ini,kadın olgular % 52’sini oluşturmaktaydı. Çalışmaya dahil edilen hastalar yaş ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın değerlendirildiğinde en az saptanan ritim atriyal flatter (%3) olup sonuçların %40’ı normal saptandı. AVNRT kadınlarda (p<0.001) ve VT erkeklerde (p<0.001) daha fazlaydı. Çarpıntı ve/veya senkop şikayeti ile başvuran, gerekli sistemik değerlendirme yapılan ve non-invaziv tekniklerle tanı konamayan hastalarda EFÇ yapılmalıdır. Ancak EFÇ ile çarpıntının açıklanmasının her zaman mümkün olmayabileceği unutulmamalıdır.Item Open Access Herlyn-Werner-Wunderlich sendromu ve sigmoid kolon volvulusunun ilişkisi: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2013-11-06) Cahalov, Mevlüt; Buldur, Serhat; Yoldaş, Tayfun; Çalışkan, CemilHerlyn-Werner-Wunderlich (HWW) sendromu uterus didelfis, kör hemivajen ve ipsilateral renal agenezi ile seyreden, oldukça nadir görülen konjenital bir hastalıktır. Sigmoid volvulus ise genellikle yaşlılarda sık görülmektedir. Adolesanlarda ve genç yaş popülasyonda nadir görü len bir hastalıktır. HWW sendromu ile sigmoid kolon volvulus arasında ilişki olduğuna dair literatürde bilgi yoktur. Konjenital anomolisi olan genç hastada sigmoid kolon volvulusunun saptanması iki patoloji arasında ilişki olabileceğini akla getirmektedir. Çalışmamızda; karın ağrısı, şişkinlik, mide bulantısı, gaz ve gaita çıkaramama şikayetleri ile acil servise başvuran hastaya ayakta direk batın grafisi ile sigmoid volvulus tanısı konulduğunu, acil şartlarda kolonoskopik dekompresyon yapıldığını ve elektif olarak anterior rezeksiyon operasyonu uygu landığını bildiriyoruzItem Open Access Myom tedavisinde uterin arter embolizasyonu: Erken dönem sonuçlarımız(Uludağ Üniversitesi, 2013) Doğan, Nurullah; Karataş, Serdar; Erdemir, Murat; Kurt, Ömer; Baykan, DavudBu çalışmanın amacı ünitemizde yapılmış olan UME işlemlerinin etkinliğini değerlendirmektir. Myomlar, doğurganlık çağındaki kadınların %20-40 etkileyen, en yaygın jinekolojik hastalıktır. Semptomatik myomları oluşturduğu şikayetler, kanama (düzensiz ve/veya fazla adet kanaması), ağrı, kitle etkisine bağlı bulgular ve infertilite başlıklarında 4 gruba ayrılabilir. Geleneksel olarak semptomatik myomlar myomektomi veya histerektomi ile tedavi edilir. Literatürde UME nin myomların tedavisinde etkili ve güvenli bir alternatif olduğunu belirtilmektedir. UME myomu besleyen uç arterin embolizan materyel kullanılarak tıkandığı perkutan transkatater embolizasyon işlemidir. UME, besleyici damarın kan akımını keserek myomun küçülmesini sağlar. Histerektomi önerilen veya myomektomi sırasında histerektomi gerekebileceği ön görülen ve doğum beklentisi olan hastalarda UME nin tercih edilmesi gereken tedavi yöntemi olduğunu düşünüyoruz.Item Open Access Tip 2 diyabetik ve prediyabetik hastalarda metforminin uzatılmış salınımlı formu ile normal formunun gastrointestinal yan etkiler açısından karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-31) Cander, Soner; Gül, Özen Öz; Topyıldız, Figen; Özkaya, Güven; Ersoy, Canan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Anabilim Dalı.Metformin tip 2 diyabetik ve prediyabetik hastalarda yaygın olarak kullanılan genellikle iyi tolere edilen bir oral antidiyabetiktir. En sık görülen yan etkileri gastrointestinal sistem yakınmalarıdır. Uzatılmış salınımlı formunun gastrointestinal sistem yan etkilerinin daha az olduğu öne sürülmektedir. Çalışmamızda metforminin uzatılmış salınımlı ve standart formunun tip 2 diyabetik ve prediyabetik hastalarda kullanımının gastointestinal tolerabilite, kilo ve glisemik kontrol üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Çalışmaya yeni tanı almış tip 2 diyabetik ve prediyabetik 73 hasta alındı. Hastalara rastgele randomizasyonla standart metformin (grup I) ve uzatılmış salınımlı metformin (grup II) başlandı. Tedavi başlangıcı ve bir ay sonra yapılan değerlendirmede gastrointestinal semptom derecelendirme ölçeği kullanıldı. Her iki gurupta gastrointestinal semptom skorları benzer bulundu. En az bir yeni yakınma oranı grup I’de %20.5 grup II’de %26.4 bulundu. Her iki grupta diyare ve grup II’de ayrıca hazımsızlık ile ilişkili semptomlarda hafif artış mevcuttu. Yan etki nedeniyle tedaviyi bırakan hasta olmadı. Grup I ve grup II’de prediyabetik hastalarda medyan 4.0(min-maks) ve 3.0(min-maks), diyabetik hastalarda ise her iki grupta med yan 2.5(min-maks) kg kilo kaybı gözlendi. Diyabetik hastalarda HbA1c değerlerinde grup I’de %1.1, grup II’de %1.0 medyan düşüş saptan dı. Bu sonuçlarla çalışmamızda her iki formun diyabet ve prediyabetiklerde etkin ve gastrointestinal yan etkiler açısından benzer olduğu görülmüştür.