2002 Cilt 28 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18067
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Item Akut izole sfenoidit(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-04) Yılmaz, Emel; Erişen, Levent; Oral, Barbaros; Helvacı, Safiye; Aydın, Selçuk; Aksoy, Kaya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroşirurji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Mikrobiyoloji Anabilim dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/KBB Anabilim dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim dalı.Menenjit ve hipofiz tutulumu ile bulgu veren akut izole sfenoid sinüzit olgusu endoskopik cerrahi girişimin önemi vurgulanarak tartışılmıştır.Item Bursa huzur evi yaşlılarının sosyodemografik özellikleri ve sağlık taraması sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-10) Uncu, Yeşim; Özçakır, Alis; Sadıkoğlu, Ganime; Alper, Züleyha; Özdemir, Hakan; Bilgel, Nazan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Aile Hekimliği Anabilim Dalı.Yaşlanan dünyamız ile birlikte ülkemizde de nüfusun giderek yaşlanması, yaşlıların sağlık ve bakım problemlerinin her geçen gün artarak önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Bursa Belediyesi’ne bağlı üç huzur evi ziyaret edilerek, yaşlıların bazı sosyodemografik özelliklerinin incelenmesi, en sık rastlanılan sağlık problemlerinin belirlenmesi ve kendi bakış açıları ile huzur evinde yaşamın özelliklerinin tanımlanması amaçlanmıştır. Mayıs 2001 döneminde, huzur evleri ziyaret edilerek yaşlılara yüz yüze görüşme tekniği ile anket uygulamasının ardından, fizik muayeneleri yapılarak çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunun %60,1’i erkek, %39,9’u kadın ve yaş ortalamaları 69,98±0,78 idi. Hiçbir sağlık güvencesi olmayanların oranı % 35,2 idi. %14,5’i lise ve yüksek okul mezunu, %45’i ise yalnızca okur yazar idi. %78,8’inde en az bir veya daha fazla kronik hastalık vardı. Yapılan fizik muayenede en sık diş, kulak ve kardiovasküler sisteme ait bulgular tespit edildi. Yaşlılar genel olarak huzur evinde bulunmaktan hoşnut olmakla birlikte, fizik ortamlarının daha ziyade yurt veya misafirhane ortamı gibi olmasının, ev özlemi yaşamalarına neden olduğunu dile getirmişlerdir.Item Gemlik Bölgesinde 6-12 yaş çocukların ortalama ağırlık ve ortalama boylarının karşılaştırılması (1983-2001)(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-04) Pala, Kayıhan; Aytekin, Necla; Akış, Nalan; Aytekin, Hamdi; Aksu, Hürol; Avcı, Kadriye; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Halk Sağlığı Anabilim Dalı.Bu çalışmanın amacı, Gemlik Eğitim ve Araştırma Bölgesi’nde 1983 ve 2001 yıllarında 6-12 yaş çocukların ortalama ağırlık ve ortalama boylarını değerlendiren iki kesitsel araştırmanın sonuçlarını karşılaştırmaktır. Bu araştırmada kentsel alandaki ilk ve orta okulların tümü ve 10 köydeki okullar çalışmanın kapsamı içine alınmıştır. 1983’te 1277 ve 2001’de 4487 çocuk rasgele seçilmiştir. 1983 ile 2001 arasında çocukların hem ortalama ağırlıklarının hem de ortalama boylarının arttığı bulunmuştur (P < 0.05). Çocukların ortalama ağırlıklarında ve ortalama boylarındaki değişimin bölgenin sosyo-ekonomik gelişimine bağlı olabileceği düşünülmektedir.Item Kalp yetersizliğinin farmakolojik tedavisinde güncel yaklaşımlar: nöroendokrin ve immün yanıtın baskılanması(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-04) Aydın, Aysel; Yuvanç, Uğur; Cordan, Jale; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Kalp yetersizliği (KY) kalp kasının fonksiyonlarının ve nörohormonal düzenin bozulmasına bağlı olarak dokuların metabolik ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı bir klinik sendromdur. Bugün tedavide esas amaç, fizyopatolojiye dayanarak kalp yetersizliğine neden olan ve kötüleştiren olaylar zincirini durdurmaktır. Birinci basamak tedavide kullanılmakta olan anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, beta blokerlerin bu amaca hizmet ederek mortalite ve morbiditeyi ciddi anlamda azalttığı çok sayıda büyük çalışma ile gösterilmiş olup, anjiyotensin II tip 1 reseptör blokerleri, endotelin blokajı, nötral endopeptidazların inhibisyonu, natriüretik peptidler ve immün yanıtı baskılayan ajanların kullanımı henüz netlik kazanmamasına rağmen pilot çalışmalarla faydalı etkileri gösterilmiştir. Bu derlemede KY’nin kanıta dayalı tedavisi ile birlikte nöroendokrin ve immün yanıtın baskılanmasına yönelik yeni yaklaşımlar gözden geçirilmiştir.Item Mesleksel beceri eğitimi açısından geldiğimiz nokta(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-07) Özçakır, Alis; Uncu, Yeşim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Aile Hekimliği Anabilim Dalı.Günümüzde tıp eğitimi, büyük bir değişim içersindedir. Tıp öğrencilerinin toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde yetiştirilmesi amaçlanmış; bu doğrultuda tıp fakültelerinde yeni birimler kurulmaya ve müfredatta değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Son yıllarda dünyadaki tüm tıp fakültelerinde öğretim alanında ‘Beceri Eğitimi’ yeni bir bölüm olarak ortaya çıkmıştır. Dünyadaki bu değişim, ülkemiz tıp fakültelerinde de görülmektedir. Bu çalışmada, mesleki beceri eğitiminin Uludağ Üniversitesi ve ülkemiz tıp fakültelerindeki durumunun gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.Item Normoglisemik obez hastalarda prolaktin ve insülin direnci ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-30) Top, Cihan; Cingözbay, Bekir Yılmaz; Keskin, Özcan; Terekeci, Hakan; Önde, Mehmet EminBu çalışmada; normoglisemik obez hastalarda, insülin duyarlılığı ile serum prolaktin düzeyleri arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. VKİ değişen oranlarda olan (VKİ=39,7±5,4) 36 olgu (22 obez ve 14 morbid obez) çalışmaya dahil edildi. Tüm olgulara; insülin duyarlılık indeksi, serum prolaktin düzeyleri ve antropometrik ölçümlerden oluşan tanısal protokol uygulandı. İnsülin duyarlılığı HOMA skoru ile ölçüldü. Korelasyon analizi, serum prolaktin düzeyleri ile HOMA-IR arasında (r=-0.25, p=0.27) herhangi bir ilişki olmadığını gösterdi. Serum prolaktin düzeyleri ile VKİ arasında (r=0.52, p<0.05) anlamlı bir bağlantı mevcuttu. Obez ve morbid obez hastalar arasında serum prolaktin düzeyleri yönünden anlamlı farklılık saptandı (p<0.05). Bu sonuçlar göstermiştir ki, vücut kitlesi arttıkça gözlenen dolaşımdaki prolaktin yüksekliği, insülin direncini yansıtmamaktadır. Obezite patogenezinde prolaktinin rolünün araştırıldığı daha ileriki çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Item Pankreas dokusunun değişik yöntemlerle fiksasyonu(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-14) Öztürk, Nur Pınar; Kahveci, Zeynep; Eyigör, Özhan; Sırmalı, Şahin Abdullah; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilimdalı.Tüm dokuların ışık mikroskopik incelemesinde fiksasyon temel basamaktır ve sonraki aşamaları etkiler. Değişik fiksasyon yöntemleri olduğu gibi, bu amaç için kullanılan farklı fiksatifler de bulunmaktadır. Bu çalışmada pankreasın gerek endokrin gerekse ekzokrin bölümünün inceleneceği çalışmalarda hangi fiksatifin seçilmesi ile iyi sonuç elde edilebileceğinin araştırılması planlanmıştır. Bu amaçla iki farklı fiksasyon yöntemi (perfüzyon ve immersiyon), üç farklı fiksatif (nötral formalin, Bouin sıvısı, %4 paraformaldehit+%7.5 pikrik asit) ve değişik fiksasyon süreleri sıçan pankreas dokularında denenmiştir. Her iki yöntemle de fikse edilen dokuların bir kısmına mikrodalga ışınımı uygulanmıştır. Elde edilen kesitler hematoksilen ve eozin ile boyanarak değerlendirilmiştir. Bu çalışma sonucunda elde edilen verilerin pankreasın ekzokrin ya da endokrin bölümünün incelenmesi amacı ile yapılacak çalışmalara yön vereceği düşüncesine varılmıştırItem Periferik arter hastalıklarında risk faktörleri ve klinik bulgular(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-14) Yıldız, Caner; Sadıkoğlu, Ganime; Özçakır, Alis; Uncu, Yeşim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Aile Hekimliği Anabilim Dalı.Periferik arter hastalığı (PAH), iskemik olaylar (myokard infarktüsü,inme) ve ölüm riskinde artma ile birlikte olan sistemik aterosklerozun belirginleşmesidir. Bu çalışmada periferik arter hastalığının risk faktörlerinin saptanması ve klinik bulgular ile birlikte değerlendirilerek aile hekimliği pratiğinde PAH’na yaklaşım kriterlerinin belirlenmesi amaçlandı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Anjiografi Ünitesi ve Bursa’daki özel bir anjiografi merkezine başvuran 440 vaka, risk faktörleri ve klinik bulgular açısından incelendi. Olguların 389’u erkek (%89), 51’i kadın (%11) idi. Hastalarda en çok yakınılan ilk neden %73.9’unda yürümekle ortaya çıkan ağrı (kladikasyo) idi. Yapılan periferik anjiografi tetkiki sonucunda hastaların %68’inde stenoz, %19’unda oklüzyon, %2’inde anevrizma, %11’inde normal anjiografi ile uyumlu bulgular saptandı. Çalışmamız PAH’nın erkeklerde kadınlardan daha fazla olduğunu ve sigaranın belirgin bir risk faktörü olduğunu göstermiştir. Olguların anamnezleri ve anjiografi sonuçları birlikte değerlendirildiğinde genellikle erken tanı konulamadığı ve risk faktörlerini elimine edebilecek uygulamaların zamanında yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Eğer birinci basamak hekimi, anamnez ve muayene için uygun zamanı ayırır ise PAH tanısını ve tedavisini uygun bir şekilde yapabilir. Hekimin muayenesi bilinen diğer testlerin hepsinden daha etkin ve ucuzdurItem Romatoid artritli hastalarda serum interleukin 1α düzeyleri ile insülin direnci arasındaki ilişki(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-30) Top, Cihan; Cingözbay, Bekir Yılmaz; Keskin, Özcan; Tuncel, Altuğ; Önde, Mehmet EminDolaşımdaki normal düzeylerde insüline hedef hücrenin cevabında bozulma olarak tanımlanan insülin direnci, sık rastlanan patolojik bir durumdur. Sitokinlerin insülin duyarlılığı üzerindeki potansiyel etkileri yoğun araştırmalara konu olmuştur. Bu çalışmanın amacı, romatoid artritli hastalarda insülin direnci gibi glukoz metabolizma anormallikleri ile serum interleukin 1α düzeyleri arasındaki bağlantıyı araştırmaktır. Çalışmaya değişik derecelerde hastalık aktivitesine sahip romatoid artritli 36 hasta (22 kadın ve 14 erkek, ortalama yaş: 51.5 ±17.1 yıl (21-80 yaş arası), ortalama VKİ: 27.1±5.0 kg/m²) ve yaş, cinsiyet, VKİ olarak benzer özelliklere sahip 20 sağlıklı kontrol dahil edilmiştir. Açlık serum IL-1α ve insülin düzeyleri ölçüldü. İnsülin duyarlılığı HOMA yöntemiyle hesaplandı. Romatoid artritli hastalarda kontrollere oranla açlık serum insülin düzeyleri, HOMA skorları ve serum IL-1α düzeyleri anlamlı derecede yüksekti (14.7±6.7, 8.7±1.9 µIU/ml, p<0.001 ve 3.3±1.5, 1.9±0.5, p<0.001 ve 18.2±13.3, 13.0±2.4 pg/ml, p<0.01 sırasıyla). Tüm olgularda açlık insulin, HOMA-IR, IL-1α düzeyleri arasında bağlantı mevcuttu. Çalışmamızda, romatoid artritli hastalarda IL-1α regülasyonunun bozulduğunu, IL-1α ile insülin duyarlılığı arasında anlamlı derecede bağlantı bulunduğunu gözlemledik.Item Sağlıklı popülasyonda vertebral arter sisteminin renkli dupleks doppler ultrasonografi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2003-02-04) Yıldız, Caner; Özdemir, Senem Turan; Cankur, N. Şimşek; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Ana Bilim Dalı.Bu çalışmada renkli dubleks Doppler ultrasonografi yöntemi kullanılarak arteria vertebralis’in ekstrakranial bölümünün morfolojik ve hemodinamik özelliklerinin belirlenmesi amaçlandı. Sağlıklı 85 gönüllünün her iki arteria vertebralis’inde; damar çapları, peak sistolik, end diastolik akım hızları ile akım volümü değerlerine ait normal veriler elde edildi. Veriler taraf ve cinsiyet farklılıkları dikkate alınarak sınıflandırıldı ve sonuçlar ortalama değer ± standart sapma olarak verildi. Arteria vertebralis çapı erkeklerin sağ tarafı için 3,4 ± 0,6 mm ve sol tarafları için 3,4 ± 0,5 mm, kadınlarda damar çapı sağda 3,0 ± 0,4, solda 3,3 ± 0,4 mm bulundu. Her iki cinste de sol arteria vertebralis’in dominant olduğu görüldü ve arteria vertebralis için hipoplazi oranı %10,5 olarak belirlendi. Erkeklerde peak sistolik akım hızı sağda 37,5 ± 9,2 cm/sn solda 39,8 ± 11,4 cm/sn; end diastolik akım hızı sağda 13,7 ± 3,6 cm/sn, solda 13,7 ± 4,4 cm/sn; akım hacmi sağda 96,4 ± 47,8 ml/dk ve solda 99,7 ± 46,6 ml/dk olarak bulundu. Kadınlarda ise peak sistolik akım hızı sağda 40,3 ± 12,1 cm/sn, solda 40,7 ± 10,9; end diastolik akım hızı sağda 14,8 ± 4,6 cm/sn, solda 16± 4,8 cm/sn ve akım hacmi sağda 85,1 ± 33,9 ml/dk ve solda 101,7 ± 43,8 ml/dk olarak ölçüldüItem Stres ülseri ve nöropeptidler(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-14) Büyükcoşkun, Naciye İşbil; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.Pek çok hastalığa zemin hazırlayan önemli bir faktör olan stresin neden olduğu hastalıklardan birisi gastrik ülserdir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda stres ülserlerinin hem beyin hem de gastrointestinal sistemde bulunan nöropeptidlerle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Mekanizması tam olarak aydınlatılmamış olmasına rağmen stres ülser patogenezinin multifaktöriyel olduğu kabul edilmektedir. Gastrik asit salgısını ve motiliteyi azaltıcı, mukus salgısını ve gastrik kan akımını arttırıcı etkiye sahip olan çeşitli nöropeptidler bulunmaktadır. Bu etkilere sahip nöropeptidlerin stres ülseri oluşumunun ve gelişiminin önlenmesinde önemli rolleri olduğu düşünülmektedir.Item Tünelli santral venöz kateterle (hickman tipi) ilişkili enfeksiyonların tanımlanması ve tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-20) Özkocaman, Vildan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Ana Bilimdalı/Hematoloji Bilim Dalı.Uzun süreli olarak yerleştirilen santral venöz kateterler kanser hastalarının destek tedavisinde vazgeçilmezdir. Bu cihazlar anti neoplastik sitotoksik tedavi, intravenöz sıvılar, kan ürünleri, anti-mikrobiyal ajanlar dahil ilaç uygulamalarını ve total parenteral nütrisyon uygulamayı kolaylaştırırlar. Kateterle ilişkili enfeksiyonlar majör mortalite ve morbiditenin ana nedenidir. En yaygın kateterle ilişkili enfeksiyon nedeni koagülaz negatif stafilokoklar, stafilokokküs aureus, aerobic gram negatif basiller ve candida albikanstır. Kateterle ilişkili enfeksiyonların tedavisi kateter tutulumunun tipine göre değişir. Kateterle ilişkili enfeksiyon gösterildiğinde ve spesifik bir patojen ortaya konduğunda sistemik antimikrobiyal tedavi kısıtlı olabilir ve eğer santral kateter ya da implante edilen kateter çıkarılmazsa “antibiotic lock” tedavi uygulanması önerilmektedir.Item Yüksek ateş, pansitopeni, masif splenomegali ayırıcı tanısında bir genç kala-azar olgusu ve lipozomal amfoterisin b ile başarıyla tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-20) Özkocaman, Vildan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim dalı/Hematoloji Bilim Dalı.Visseral Leishmaniazis (VL), leishmania cinsinden protozoan olan parazitin neden olduğu kronik bir hastalıktır. Hastalık aralıklı ateş hepatosplenomegali ve pansitopeniyle karekterizedir. Semptomların başlangıcı dereceli ya da anidir. Kesin tanısı kültürde organizmaların izolasyonu, dokuda amastigotların gösterilmesine bağlıdır. Amastigotlar Wright ve Giemsa boyalarında kemik iliği aspiratlarında vakaların %54-86’sında görülmektedir. Tedavide Lipozomal amfoterisin B’nin VL’e etkili olduğu bilinmektedir. Biz burada 0.8 mg/kg/gün (total doz 2300 mg) lipozomal amfoterisin B ile başarıyla tedavi edilen VL’li bir olguyu bildiriyoruz.