T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 17, Sayı: 1, 2008 s. 177-191 Mecmau’l-emsâl’de Yer Alan َأْفَعُل Veznindeki Hayvan Konulu Deyim ve Atasözleri Üzerine Bir İnceleme Şener Şahin Arş. Gör. Dr., U.Ü. İlahiyat Fakültesi Özet Makale, 6. yüzyıl müelliflerinden Ebû Fadl el-Meydânî’nin Mecmau’l-emsâl adlı eseri çerçevesinde, hayvanları konu alan ve َأْفَعُل vezninde oluşturulan deyimler üzerine yapılmış bir incelemedir. Ancak bundan önce, Klasik Arap literatü- ründeki hayvan motifi ve buna ilişkin temel referanslara dair özet bir değerlendirme de yer almaktadır. Abstract A Study on Animal-Proverbs and Sayings in Majmau’l- Amthal by al-Maydani This article is an examination on the proverbs and sayings (in َأْفَعُل -comparison form-) about the animals that Abu Fadl al-Maydani’s famous collection, Majmau’l-amthal contained. But before that, an analysis about the ‘animal figure’ in Classical Arabic Literature and a brief evaluation of its major references is presented. Anahtar Kelimeler: Meydânî, Hayvanlar, Emsal Key Words: Meydânî, Animals, Proverbs, Sayings Bu makale çalışmasının temel hedefi, genel olarak Arap literatürü içinde önemli bir yere sahip ve tarihi boyunca Arap dili ve edebiyatı üzerinde hiç de azımsanmayacak bir etki yaratmış olan mesel türünü, muhtevasındaki hayvan çeşitliliği açısından ele almak ve bedevi düşünce yapısının biyolojik çeşitliliği kullanmadaki başarısını ortaya koymaktır. Ne var ki, zengin bir kaynak listesine sahip konunun, kapsam bakımından mesel literatürüne ait temel bir eserle sınırlandırılması daha doğru olacağından, araştırma Ebû Fadl el-Meydânî’nin (ö. 518/1124) ِآَتاُب َمْجَمِع اْلَأْمَثاِل (Atasözleri Derleme Kitabı) adlı eseri çerçevesinde yürütülecektir1. Bununla birlikte, ‘hayvan’ temasının Arap kültürü açısından ne anlam ifade ettiğini, ayrıca bu temanın, klasik Arap literatürünün hangi branşlarında daha yoğun işlendiğini -referanslar örnekliğinde- ortaya koymak için genel bir bakışa ihtiyaç da vardır2. Giriş Kuran’da adları geçen hayvanların bir listesi çıkarılacak olsa, bunlardan bir kısmının müstakil bir sureye ad olduğu -sözgelimi; َبَقَرٌة (inek), َأْنَعاٌم (koyun, keçi, deve ve sığır cinsi ehli hayvanlar), َنْحٌل (arı), fil); diğer bir kısmınınsa değişik) ِفيٌل ,(örümcek) َعْنَكُبوٌت ,(karınca) َنْمٌل surelerin muhtevasında yer alan hayvanlar olduğu -örneğin; َناَقٌة / ِإِبٌل ,(yunus balığı) ُحوٌت ,(buzağı) ِعْجٌل ,(at) َخْيٌل ,(koyun) َنْعَجٌة ,(deve) َجَمٌل / ِحَماٌر ,(yırtıcı hayvanlar) َسُبٌع ,(maymunlar) ِقَرَدٌة ,(kurt) ِذْئٌب ,(köpek) َآْلٌب (eşek), ِخْنِزيٌر (domuz), ُذَباٌب (sinek), َبُعوَضٌة (sivrisinek), َحَّيٌة / ُثْعَباٌن (yılan), َطْيٌر (kuş), ُغَراٌب (karga), ُهْدُهٌد (ibibik kuşu), َّمٌل .ekin biti vb) ُق haşerat), َجَراٌد (çekirge), َضَفاِدُع (kurbağalar)-, görülecektir. Elbette, zikri geçen hayvanların biyolojik gerçeklikleri, Kuran’ın doğrudan ve bizzat dikkat çekmek istediği bir husus değildir, bunun yerine - 1 Sahhâr b. Ayyâş’ın (öl.40) Kitâbu’l-emsâl’inden, Zemahşeri’nin Kitâbu’l- mustaksâ fî emsâli’l-Arab adlı çalışmasına kadar, Arap atasözlerini konu alan eserlerin bütün bir listesi için bkz. Abdulmecîd Kutâmış, el-Emsâlu’l-arabiyye -dirâse târihiyye tahlîliyye-, I.Baskı, Dâru’l-fikr, Suriye, 1988. Kutâmış, bu listede yer alan eserlerden mevcut veya kayıp olanları, basılı ve el yazma durumunda bulunanları tek tek işaret etmektedir. 2 Arap literatüründe hayvan konulu kitapları bir ‘tür’ olarak inceleyen ciddi bir makale çalışması için bkz. M. V. Mcdonald; “Animal books as a genre in arabic literary”, Bulletin (British Society for Middle Eastern Studies), cilt: XV, No:1/2, 1988, (s.3-10). 178 kutsal metnin ruhuna uyacak biçimde- sözü edilen hayvanlarla, ilgili kıssadan hisse çıkarılması ya da bir konunun anlaşılmasına yardımcı olunması hedeflenmiştir. Bu bakımdan, Kuran’da yer alan hayvan figürünün -her zaman değilse bile- ekseriya alegorik amaçlı kullanıldığını söyleyebiliriz. Yine de bu tablo bize, göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeği, Arap kültür ve hayatında -kutsal kitaptan başlayarak- hayvan odaklı düşünme biçiminin ne kadar önemli olduğu gerçeğini işaret etmektedir. Hayvan dünyasına ait unsurların bedevi kültür ve folkloru açısından ne derece önemli olduğunu gösteren kayda değer bir ayrıntı da, özellikle Cahiliyye dönemi Arap toplumunu oluşturan kabile ve fertlerin adlandırılmasında çöl hayvanlarına ait adların azımsanmayacak nispette kullanılmış olmasıdır. Bunlar arasında özellikle aslanla ilgili olanların -sözgelimi; َحْمَزُة، َحْيَدٌر، َأَسٌد ، ُأَساَمُة َّماٌم، َهْيَصٌم، َحْفٌص، َلْيٌث، -ِسْرَحاٌن ، ِشْبٌل ، َصْعٌب ، َعَّباٌس، َعْوٌف، َفارٌِس، َلُبوَءُة، َه yanı sıra diğer hayvanlar da yer almaktadır: َثْعَلٌب (tilki), ُمَعاِوَيُة (yavru tilki), َجْحٌش (sıpa), َهْيَثٌم (kartal yavrusu), َنْوَرٌس (martı), ُمْصَعٌب (damızlık deve), َنِمٌر (kaplan), َفْهٌد (pars), ِعْكِرَمُة (dişi güvercin), َأْرَقُم (erkek yılan), .yavru kurt) gibi3) ُأَوْيٌس A. Klasik Arap Literatüründe Hayvan Motifi ve Başlıca Referanslar Bedevi yaşam biçiminin vazgeçilmez unsurlarından olan ve bedevi kültürün önemli yapı taşlarından kabul edebileceğimiz hayvan teması ve bu tema etrafında tarih boyunca oluşan zengin bir edebiyat, cazip ve bakir bir saha olma özelliğini korumakta, bu yönüyle hala, klasik Arap literatürü üzerine çalışan araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Doğrudan veya dolaylı, hayvanı konu alan klasik Arap literatürü, çok sayıda değişik kaynaklardan beslenmekte, bedevinin hayvan dünyasına ilişkin gözlemlerini, deneyimlerini, akli ve etik çıkarımlarını yansıtmaktadır. Hiç kuşkusuz bu kaynaklardan biri, -belki de en başta geleni- Cahiliyye dönemi Arap şiirinin tamamen kendine özgü bir türü sayabileceğimiz kasîde türüdür. Bedevi şair, kasidenin giriş kısmı sayılan nesib’de, harabeler üzerindeki hatıralarını yad ettikten sonra şiirin asıl çatısını oluşturan ikinci bölüme geçer. Konu bakımından çeşitlilik gösteren bu bölümde, hayvanlar oldukça ayrıcalıklı ve özel bir yere sahiptir4. Şair bu bölümde, gerek her zaman beraber olduğu devesi veya atı ile ilgili, gerekse seyahati esnasında rastladığı 3 Arap kültüründe kadınlara ve erkeklere alem (özel ad) olmuş hayvanların toplu bir listesi için bkz. el-Arnâvût, Şefîk, Kâmûsu’l-esmâi’l-Arabiyye, Dâru’l- ilm li’l-melâyîn, II. Baskı, Beyrut, 1989, s.167-178. 4 Goldziher, Ignace; Klasik Arap Literatürü (Çev. Azmi Yüksel, Rahmi Er), İmaj Yayınları, Ankara, 1993, s.19. 179 devekuşu, yaban eşeği, engerek gibi değişik çöl hayvanlarıyla alakalı betimlemelere ve ince detaylara yer verir. İmru’u’l-Kays’ın (öl. yaklaşık 540), Muallaka’sında, kendi atının meziyetlerini birbir anlatırken dahi, bir teşbih unsuru olarak diğer hayvanların bâriz vasıflarını kullanması bu bakımdan hayli mânidardır5: َلُه َأْيَطَلا َظْبٍي َوَساَقا َنَعاَمٍة َوِإْرَخاُء ِسْرَحاٍن َوَتْقِريُب َتْتُفِل Onun ceylan böğrü gibi böğrü ve devekuşu bacağı gibi bacakları vardır. Kurdun birden bire koşması gibi koşması ve tilki yavrusu gibi ön ve art ayaklarını çift çift atması vardır. Yine, uzun ömürlülüğü ile tanınan Cahiliye dönemi şairlerin- den Lebîd ibn Rabî'a (ö.41/661-2'den sonra), meşhur kasidesinde, kalıntılar (َأْطَلاٌل) üzerindeki dolaşmalarından ve sevgilisinin ayrılışına duyduğu hüznünü dile getirdikten sonra, oradan ayrılmak için bindiği devesini betimler. Çölü tasvir ederken önce bir devekuşuyla, arkasından bir kurdun kaptığı buzağıyı günlerdir arayıp duran bir yaban ineği ile karşılaşır ve bu hayvanların avlanışlarına dair gözlemlerini ayrıntılarıyla anlatır6. Bu bağlamda, klasik kasidelerde bir bölüm halinde görünen av sahnelerinin tasvirinin, ileride müstakil av şiirleri (َطْرِدَّياٌت) formatında daha da geliştiğine, dola- yısıyla bu edebi zeminin de hayvan dünyasına ışık tutan mühim bir kaynak olduğuna işaret etmek gerekir7. Şiirlerinin büyük bir kısmını çöl ve çölde yaşayan bitki ve hayvanların teşkil ettiği Emevi devrinin seçkin simalarından Zu’r-rumme (öl.117/735) ise, bizzat ‘tabiat şairi’ lakabını hak edecek ölçüde sivrilmiştir8. Bir diğer kaynak, bedevi yaşamı bütün detaylarıyla verebilmek için zengin bir lingüistik malzemeyi konusal sözlükler bünyesinde zapta geçirmeyi hedefleyen dilbilimcilerin derlediği koleksiyonlarla, genel kültür ve folklor bilgisi vermek amacıyla sistematik mahiyette hazırlanmış olan ansiklopedik edebiyat kitaplarıdır. Bunlar arasında Kitâbu’l-vuhûş (Vahşi Hayvanlar Kitabı), Kitâbu’l-hayl (At Kitabı), Kitâbu nesebi’l-hayl (Atların Nesebi Kitabı), Kitâbu’ş-şât (Koyunlar Kitabı) gibi doğrudan belirli hayvan türlerini konu alan sözlük niteliğindeki çalışmalar olduğu gibi, el-Câhiz’ın Kitâbu’l-hayevân adlı eserinde görüldüğü üzere, hayvanlar alemini edebiyat yönüyle inceleyen, bunu yaparken düzensiz bir biçimde ve rasgele de olsa biyolojik gözlemlere atıflarda bulunan eserler de yer almaktadır9. Bu 5 Yedi Askı -Arap Edebiyatının Harikaları-, (Çev. Nurettin Ceviz, Kenan Demirayak, Nevzat H. Yanık), Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2004, s.38. 6 Yedi Askı -Arap Edebiyatının Harikaları-, s.70-73. 7 Goldziher, s.86. 8 Ahmet Subhi Furat, Arap Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1996, s.147. 9 Goldziher, s.123. 180 eserlerden günümüze kadar ulaşanlardan yola çıkarak denilebilir ki, söz konusu eserler, kelimenin teknik anlamıyla birer zooloji kitabı olmayıp, geleneksel ve tarihsel malzeme içeren derlemeler mahiye- tindedir10. Daha geç dönem ansiklopedistlerinden Şihâbuddîn Ahmed b. Abdulvehhâb en-Nuveyrî’nin (ö.732/1331) 30 cildi bulan ve üçüncü bölümünü (el-fennu’s-sâlis) teşkil eden 2 ciltlik kısmın hayvanlara tahsis edildiği Nihâyetu’l-erab fî funûni’l-edeb adlı hacimli çalışması da hiç şüphesiz bu alanda önemli bir yere sahiptir11. Tabiat bilgisi, diğer bilim dallarıyla bağlantılı olarak, Arapların gözde araştırma konularından birini teşkil etmektedir. Tabiat dünyasını meydana getiren maden, bitki ve hayvanlara ilişkin geniş bir bilgi ve tecrübe birikimi, müstakil bir sınıf oluşturacak biçimde, özel koleksiyonlarda bir araya getirilmiştir. Zekeriyyâ el-Kazvînî’nin (Ö.682/1283-4) Acâibu’l-mahlûkât ve’l-hayevânât ve ğarâibu’l-mevcû- dât (Yaratıkların ve Hayvanların İlginçlikleri ve Varlıkların Gariplikleri) adlı eseri bu türün temsilci niteliğindeki bir örneğidir12. Keza, Arap tıbbının akraba disiplinlerinden veterinerlik bilimi de, hayvanlar alemi konusunda belirli açılardan bilgi sağlayan önemli bir yardımcı sahadır. Abbasî Halifesi el-Mu'tezid’in ahır bakıcısı Ya'kûb ibn Ahî Hizâm tarafından kaleme alınan el-Furûsiyye ve şiyâtu’l-hayl (Binicilik ve Atın Özellikleri), alanında ilk ve önemli referanstır. Aynı şekilde, Abdulkâdir el-Bağdâdî’ye ait Hizânetu’l-edeb ve lubbu lubâbi lisâni’l-Arab adlı ansiklopedik eser de, sarf, nahiv, lügat, ahbâr, âdet, eyyâm gibi ele aldığı çeşitli konuların yanı sıra, ihtiva ettiği edebi malzeme bünyesinde hayvanlara ilişkin şiir ve emsale de yer vermekte13, bu yönüyle alana zengin bir malzeme sunmaktadır. Ancak, bilhassa Kemaleddîn ed-Demîrî (ö.808/1405-6)'nin, hayvanlar dünyasının alfabetik düzende ele alındığı, Hayâtu’l- hayevân adlı iki ciltlik zooloji sözlüğü, tabiat bilgisi literatürü içinde özel bir yere sahiptir ve çok yönlü yararlılığı dolayısıyla sık sık kendisine başvurulmaktadır. Sözü edilen eser, Araplarca bilinen her bir hayvanın zoolojik tanımının yanı sıra, bu hayvanların Kur'an'da, hadislerde, şiirlerde, atasözlerinde ve halk hikâyelerinde nasıl geçtikleri üzerinde durur; ayrıca hukukta, tıpta, batıl inançlarda ve rüya yorumlarında ne anlamlar taşıdığı hususunda aydınlatıcı bilgiler verir14. Tüm bu yönleriyle eserin, zoolojiden ziyade edebiyat 10 Mcdonald, a.g.m., s.3. 11 Bkz. Nihâyetu’l-erab fî funûni’l-edeb, 9. ve 10. ciltler. 12 Goldziher, s.124. 13 Demirayak, Çöğenli; s.153. 14 Demirayak, Kenan; Çöğenli M. Sadi; Arap Edebiyatında Kaynaklar, Atatürk 181 ve literatür tarihi açısından kıymetli bir bilgi hazinesi olduğu ifade edilebilir. Mahmud Şükrî el-Âlûsî’nin, nispeten oldukça geç bir dönem sayılan geçen yüzyıl başlarında telif edilmiş eseri Bulûğu’l-erab fî ma’rifeti’l-Arab’ın muhtevasında da yer yer Arap kültür ve yaşamında önemli bir yere sahip olan hayvanlarla ilgili malumata rastlanmak- tadır. Ancak el-Âlûsî’nin verdiği bilgiler -diğer ansiklopedistlerinkinin aksine- biyolojik gözleme hiç dayanmaz ve zaten fazla etraflı da değildir. Bunun yerine o, bedevi yaşantıda tesadüf edilen hayvan türlerini büyük ölçüde Arap örf ve adetleri içerisindeki yerlerini dikkate alarak işlemeyi tercih etmiştir. Bu durum, ‘Arapların, develerin suya götürülmesiyle alakalı adetleri’15, ‘Arapların, uğursuz saydıkları karga vb. hayvanlarla ilgili düşünceleri’16; ‘Kene hakkın- daki görüşleri (keneyle ilgili dua ve meseller)’17; ‘Kirpinin, cinin bineği olduğu yönündeki inanışları’18; ‘Arapların bazı hayvanlara ilişkin tuhaf inançları ve hayvan konulu hurafeler’19 vb. başlıklardan da kolayca anlaşılmaktadır. B. Hayvan Konulu Deyim ve Atasözlerinin Yoğunluğu Bir bölgedeki biyoçeşitlilik ile, bu çeşitliliğin, o muhitte yaşayan insanların kullandığı dile yansıması arasında doğrudan bir paralellik kurulabilir. Zira toplumlar, dillerini, kendilerini çevreleyen fiziki ve kültürel şartların etkisi altında oluşturur ve geliştirirler. Aşağıda yapılan tasnife bu açıdan bakıldığında, hayat şartlarının son derece çetin olduğu çöl iklimine rağmen, Arap bedevinin, kendi dil ve kültürünü oluşturmada sözü edilen biyoçeşitlilikten büyük ölçüde istifade ettiği söylenebilir. Öyle ki, neredeyse Arap atasözlerine konu olmamış bir çöl hayvanı yok gibidir. Mecmau’l-Emsâl’deki hayvana ait biyoçeşitlilik, zooloji biliminin tasnifleme kriterleri dikkate alınmaksızın, şu başlıklar altında kategorize edilebilir: Büyük ve küçük evcil hayvanlar: at/kısrak/tay/aygır, eşek/katır/sıpa, deve, öküz/inek, koyun/koç, keçi/teke/oğlak, kedi, köpek. Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum, 1994, s.22. 15 el-Âlûsî, Mahmûd Şukrî; Bulûğu’l-erab fî ma’rifeti ahvâli’l-Arab (I-III) (Şerh, tashih ve harekeleme: Muhammed Behcet el-Eserî), Emîn Demec ve Dâru’ş- şarki’l-Arabiyy Yayınları, Beyrut, c.I, s.?? 16 a.g.e., c.II, s.334. 17 a.g.e., c.II, s.339. 18 a.g.e., c.II, s.361. 19 a.g.e., c.II, s.360. 182 Yırtıcı olmayan yabani hayvanlar: fil, yaban ineği, geyik, ceylan, dağ keçisi, maymun, tavşan, dağ gelinciği, kokarca, kaplumbağa, kirpi/oklu kirpi, bukalemun. Yırtıcı yabani hayvanlar: Arslan, kaplan, pars, sırtlan, kurt, çakal, tilki. Yırtıcı Kuşlar ve kanatlı hayvanlar: akbaba, doğan, şahin, karga; devekuşu, tavus kuşu, toy kuşu, kaya kuşu, ibibik/hüdhüd kuşu, dokumacı kuşu, yalı çapkını/iskele kuşu, güvercin, serçe, horoz/tavuk. Haşere sınıfına giren hayvanlar ve böcekler: fare, yarasa, akrep, örümcek, arı, çekirge, cırcır böceği, mayıs böceği, ipekböceği, kelebek, sinek, karınca, tırtıl, bit, pire, kene, tahta kurusu. Sürüngenler: yılan, engerek, kertenkele, varan. Su hayvanları: balık, balina, kurbağa. Efsanevi yaratıklar: ğûl (dev/canavar), anka kuşu. Hemen belirtelim ki, bu tasnifte yer alan hayvanlara ilişkin deyim ve atasözü malzemesi kendi içinde homojen bir bütünlük arz etmez. Bütün deyimler içerisinde en ayrıcalıklı yeri işgal eden, hakkında en detaylı betimlemelere yer verilen, fiziksel özelliklerinden ruhsal durumuna kadar hemen herbir davranışı deyime konu olan hayvan devedir20. Sadece meseller aracılığıyla dahi, bedevi ile deve arasında şaşırtıcı bir aşinâlığın bulunduğunu görmek hiç de zor değildir. Yoğunluk itibariyle deveyi, çölün biyoçeşitliliğinde en çok rastlanan; kertenkele, devekuşu, çöl kartalı, ceylan, kurt, karga, çekirge gibi yabani; at, eşek, köpek, keçi gibi evcil hayvanlar takip etmektedir. Elbette, İslam coğrafyasının özellikle kuzeye ve batıya açılma- sıyla birlikte -genişleyen coğrafyaya paralel olarak-, deyim ve atasözü kültürü içine, daha önce çöl Araplarınca tanınmayan bir takım unsurların girdiğini kabul etmek gerekir. Esasen bu durum, Ca- hiliyye dönemi Arap meselleri ile, el-Meydânî’nin dökümünü çıkardığı Mecmau’l-Emsâl’deki meseller karşılaştırıldığı zaman bile net olarak 20 Bu durum, devenin ve atın, bedevi yaşam için ‘olmazsa olmaz’ bir öneme sahip olmasından, sıradan bir bedevinin bu hayvanla hergün ister istemez karşılaşmasından, dolayısıyla bu iki hayvanın her tavır ve hareketinin gözleme konu olmasından ileri gelmektedir. Bunun bir örneği, Câhiliyye devri kadın şairlerinden Hansâ’nın, kardeşinin ölümü üzerine yazdığı mersiyesinde, yakın gözlemlerinden yola çıkarak deve ve atla ilgili çok sayıda değişik özelliği şiirine konu edebilmesinden anlaşılmaktadır. Hansâ’nın Dîvân’ında geçen hayvan adlarını ve bu hayvanların tipik özelliklerini detaylı biçimde inceleyen bir makale çalışması için bkz. Gertrúd Kovács, “References to Animals in the Dîvân of al-Hansâ”, The Arabist (Budapest Studies in Arabic), Budapeşte, 2001, s.141-156. 183 görülebilmektedir. Kaldı ki, kitabında her harfe ait deyim ve atasöz- lerini sıraladıktan, ilgili açıklamaları yaptıktan sonra, el-Meydânî bize, yine o harfle başlayan ve kendisinin muvellede/ muhdese diye tanımladığı mesellere dair ayrı bir liste de vermektedir. Ancak bizim çalışmamızı, deyimlerden içinde hayvan adı geçenlerle, bunlardan da özellikle َأْفَعُل veznine konu olanlar ilgilendirmektedir21. C. َأْفَعُل Veznindeki Hayvan Konulu Deyimler Üzerine Bir Değerlendirme el-Meydânî, kendisine kadar ulaşan Arap atasözleri mirasının büyük bir kısmını, önemli açıklayıcı notlar eklemek suretiyle etraflı bir biçimde incelediğinden, bu kıymetli bilgi ve folklor hazinesinin korunmasında en büyük paya sahip kimsedir. Onun atasözleri ve deyimler koleksiyonu olan Mecmau’l-Emsâl’de hayvanlarla ilgili çok sayıda madde varsa da, bunlar üzerinde, belirli kriterlere göre tas- nifler yapıldıktan sonra çalışılması daha uygun görünmektedir. Aşağıdaki değerlendirme, -klasik olsun müvelled olsun- böyle özel durumdaki bir grup deyim ve atasözü kapsamında, yani َأْفَعُل vezniyle birlikte kullanılan hayvan konulu deyim ve atasözleriyle sınırlı tutularak yapılmıştır. Buna göre, değerlendirmede ulaşılan sonuçlar anahatlarıyla şöyledir: (1) Hayvanların Gerçekliği ya da Hayal Ürünü Oluşu Arap deyim ve atasözlerinde yer alan hayvanların çok büyük bir kısmının gerçek aleme ait olduğunu görmekteyiz, bununla birlikte deyimlerde anka kuşu ve ğûl gibi tamamen hayal alemine ya da masal dünyasına ait bir takım efsanevi örneklere de rastlan- maktadır22. Esasen Arap folklorüne göre, cinler ve hayvan biçimin- deki garip yaratıklar da (ُغوٌل) çöl sakinleri olup oralarda dolaşan kahramanları dövüşe davet etmektedir. Unutmamak gerekir ki, birçok klasik dönem şairinin yanı sıra, özellikle Sabit ibn Câbir, bu şeytanî yaratıklarla yaptığı korkunç kavgaları ile meşhurdur23. veznindeki mesellerin ortaya çıkışında, özellikle Arap kabile yaşamı ve َأْفَعُل 21 kabileler arası rekabetin etkili olduğu görülmektedir. Zira kabileler, başka kabilelerden ‘daha üstün’, ‘daha güçlü’, ‘daha savaşçı’ olmakla övündüğü gibi, kabile fertleri de ‘daha cömert’ (َأْجَوُد ِمْن َخاِتم), ‘daha beliğ’ (َأْبَلُغ ِمْن ُقص ِبْن َسِعيَدة) ve ‘daha vefâlı’ (َأْوَفى ِمْن َسَمْوَأل) gibi niteliklerle emsallerine fark atmaktan büyük gurur duymaktaydı, bkz. Furat, s.104. 22 Arapların ‘ğûl’ hakkındaki inanışları o kadar yaygın idi ki, bizzat Hz. Peygamber bir hadislerinde bununla ilgili inanışların asılsızlığına değinmek durumunda kalmıştır. Âlûsî, bu motifin Arap örf ve kültüründeki tesiri üzerinde durmuştur. a.g.e., c.II, s.346-349. 23 Goldziher, s.23 184 Bu arada belirtmek gerekir ki, َأْسَمُع ِمْن ِسْمٍع “kulakları Sim‘den daha iyi işiten (1885)”24 maddesinde anlatıldığı şekliyle, bilhassa melez hayvanlar hakkında verilen bilgiler -sözgelimi, zürafanın, deve ile sırtlanın melezi olduğu şeklindeki inanç- çok büyük ölçüde hurafe niteliği taşımakta olup, bizim için sadece, dönemin ulaştığı tabiat bilgisinin düzeyi hakkında fikir vermesi bakımından önemlidir. Esâsen el-Câhiz da, Kitâbu’l-hayevân’da, erkek kurtla dişi sırtlanın melezi olduğu söylenen ِسْمٌع ve dişi kurtla erkek sırtlanın melezi olduğu söylenen ِإْصَباٌر’dan söz eder, bunların da diğerleri gibi birer vahşi hayvan olduğunu gösteren şiirlerden çeşitli mısralar aktarır25. Ancak öyle anlaşılıyor ki, güçlü muhâkemesine rağmen el- Câhiz bile, tevârüs ettiği tarihi ve kültürel malzemenin -bir yerde dayatmasıyla- melez tabiatlı yaratıklara ilişkin şüphelerine rağmen, kendilerini hiç görmediği bu iki yaratığın varlığını zımnen kabul etmek durumunda kalmıştır. Aynı durum ed-Demîrî’nin (1344-1405), Hayâtu’l-hayevân adlı eserinde ‘deniz kızı’ (َبَناُت اْلَماِء) hakkında verdiği bilgiler için de söz konusudur. (2) Ontik Niteliği Olan Bazı Hayvanlara Dair Sıhhatsiz Bilgiler Ontolojik varlığından bahsedemeyeceğimiz ve yukarıda birka- çına işaret ettiğimiz hayvanlar dışında, mesellerde, kendileri gerçek alemde var olsalar bile, haklarında verilen bilgilerin hiç de otantik olmadığı örnekler de yer almaktadır. Meydânî, kendisine geçmiş kuşaklardan intikal eden bu yarı hurâfi bilgileri -bir derlemeci olarak- olduğu gibi nakletmekte, bunlar hakkında anlatılan hikaye- leri de genellikle herhangi bir eleştiriye tabi tutmadan aktarmaktadır. Bedevi Arapların, akbabanın 500 sene gibi uzun bir ömür yaşadığı inancını yansıtan َأْعَمُر ِمْن َنْسٍر “akbabadan daha uzun ömürlü (2634)” deyimi buna bir örnektir. Bedevi folkloruna ait bir başka örnek de, kederden öldüğüne inanılan toy kuşları hakkındaki َأْآَمُد ِمَن اْلُحَباَرى “toy kuşundan daha kederli/tasalı/üzgün (3213)” ya da َماَت ُفَلاٌن َآَمَد اْلُحَباَرى “toy kuşu gibi kederinden öldü” sözleridir. Toy kuşlarının, bu -sözde- kederli durumunu izah eden tamamen gerçek dışı bir yorumlama biçimi söz konusudur. Buna göre, diğer kuş türleri, tüylerin yenilendiği mevsimde tüy dökümünü birer birer yaparken -tüyün biri çıkmadan 24 Bu çalışmada, mesellerin Mecmau’l-emsâl’deki yerlerine işaret ederken, ilgili cilt ve sayfa numaraları yerine, söz konusu deyimler için bizzat yazar tarafından yapılan numaralandırma dikkate alınacaktır. Buna göre, herbir deyimin sonunda parantez içinde verilen rakam, o deyimin, kitap içindeki deyim sırasını işaret etmektedir. 25 Câhız, Kitâbu’l-hayevân (I-VII), Tahkik: Abdusselam Muhammed Harun, Dâru’l-cîyl, Beyrut, 1988, c.I, s.181-182. 185 diğerini atmazken- toy kuşları tek seferde yirmi tüy birden dökmektedir. Güya bu hayvanlar, böyle bir sırada, korkuya neden olan tehlikeli bir durumla karşılaştıklarında, diğer kuşlar uçup gitmesine rağmen kendileri uçamamakta, bu da onlarda büyük bir gam ve hüzne neden olmaktadır. (3) Hayvanların En Bâriz Özellikleri Üzerine Vurgu Yapılması Hayvanı konu alan Arap atasözleriyle ilgili dikkatimizi çeken bir diğer husus, bir hayvanın bilinen en bâriz vasfının, genellikle teşbih aracılığıyla ve çoğu zaman üstünlük bildiren bir yapı (ism-i tafdil kalıbı) içinde ifadelendirilmiş olmasıdır ki, hemen her dilde, hayvanların bu en çarpıcı özellikleri dikkate alınmak suretiyle oluşturulmuş onlarca benzer nitelikte deyim ve teşbihlere rastlamak mümkündür. Söz gelimi, ‘balık’ denildiğinde bu hayvanın akla gelen ilk özelliği yüzebilmesidir, dolayısıyla yüzme konusundaki yetkinlik ifade edilmek istendiğinde أْسَبُح ِمْن ُنوٍن “(Suda) balıktan daha iyi yüzen (1884)” deyimi türetilmiştir. Aşağıda yer alan liste incelen- diğinde, diğer dillerde de yaklaşık aynı anlamları karşılamak üzere benzer deyim ve atasözlerinin türetildiği görülecektir. Ancak yine de işaret etmek gerekir ki, Arap dili, bu dili kullanan Arap toplumunun doğal çevresinde yer alan biyoçeşitliliğe paralel olarak, neredeyse her hayvanla ilgili bir deyim türetmiş, deyime konu olan hayvanın yaşam biçimine, davranış alışkanlıklarına, biyolojik karakteristiklerine ilişkin -başka kültürlerde rastlayamayacağımız- dikkat çekici detay- lar vermektedir26. Ancak belirtmek gerekir ki, aşağıda yer alan ve َأْفَعُل veznindeki bir takım sıfatlarla birlikte kullanılan deyimlerde, sözünü ettiğimiz detayı görmek mümkün değildir. Bunlar, daha çok hayvanın birinci derecede göze çarpan vasfı üzerinden deyime konu olmuştur: َأْعَدى ِمَن اْلَعْقرِب “Akrepten daha (tehlikeli) düşman/ hasım (2611)”; َأْصَنُع ِمْن َنْح ٍل “Arıdan daha mâhir/daha sanatkâr (2172)”; َأْجَرُأ ِمْن َلْيٍث ِبَخَّفاَن “Haffân arslanından daha cesur (1007)”; ُّد ِمْن َفَرٍس َأَش “Attan daha dayanıklı (2061)”; أآَمُن ِمْن ُجْدُجٍد “Cırcır böceğinden daha gizli/ iyi saklanmış (3220)” َأْنَزى ِمْن َجَراٍد “Çekirgeden daha çok zıplayan/sıçrayan (4319)” أْفَسُد ِمَن اْلَجَراِد “Çekirgeden daha tahripkâr (2802)” َأْوَقُل ِمْن َوِعٍل/ ِمْن ُغْفٍر “Dağ keçisinden daha iyi tırmanan (4553)” 26 Mcdonald, bedevi yaşamdan tevarüs edilen, özellikle deve, at ve daha az oranda diğer evcil hayvanlarla ilgili geleneksel bilginin son derece detaylı oluşuna işaret eder ve bu detayın, Câhiliye şiiri üzerine çalışan günümüz öğrencisi açısından ciddi sorun teşkil eden özel bir vokabüler oluşturduğunu belirtir, bkz. Mcdonald, a.g.m., s.3. 186 َأْحَذُر ِمْن َظِليٍم “Devekuşundan daha/ihtiyatlı/temkinli/(1205)” ُّوٍط َأْصَنُع ِمْن َتَن “Dokumacı kuşundan daha mâhir/sanatkâr (2171)” ُّص ِمْن َفْأَرٍة َأَل “Fareden daha hırsız/(aşırma konusunda) fareden daha mâhir (3746)” ُّد ِمن ِفيٍل َأَش “Filden daha kuvvetli (2060)” َأْنَخى ِمْن ِديٍك “Horozdan daha gururlu/kibirli (4327)” َأْبَكُر ِمْن ُغَراٍب “Kargadan daha erkenci (606)” أْحَرُص ِمْن َنْملٍة “Karıncadan daha hırslı/azimli (1225)” َأْبَصُر ِمْن ُعَقاب َمالِع “Çöl kartalından daha keskin görüşlü (577)” َأْعَقُم ِمْن َبْغَلٍة “Katırdan daha kısır/verimsiz/bereketsiz (2600)” أْثَقُف ِمْن ِسّنْوٍر “Kediden daha atak/atik (813)” َأْثَبُت ِمْن ُقَراٍد “Keneden daha sâbit/daha az yer değiştiren (810)” ُّب ِمْن َضّب أَخ “Kertenkeleden daha aldatıcı/daha oyuncu (1369)” أْفَسى ِمْن َظِرَباٍن “Kokarcadan daha çok yellenen (2805)” أْحَرُس ِمْن َآْلٍب “Köpekten daha uyanık/tetikte/ihtiyatlı (1228)” َأْجَوُع ِمْن ِذْئٍب “Kurttan daha aç (994)” َأْعَدى ِمَن الَحَّيِة “Yılandan daha (tehlikeli) düşman/daha hasım (2609)” أْحَكى ِمْن ِقْرٍد “Maymundan daha taklitçi (1238)” َأْوَهُن ِمْن َبْيِت الَعْنَكُبوِت “Örümceğin ağından daha zayıf (4462)” َأْآَسُب ِمْن َفْهٍد “Parstan daha çalışkan/gayretli (3211)” أْنَبُش ِمْن َجْيَأَل “(Toprağı veya mezarı) sırtlandan daha çok kazan/eşeleyen (4310)” َأْضَعُف ِمْن َبَّقٍة “Tahtakurusundan daha zayıf/daha narin/daha nahif (2255)” ُّل ِمْن َوَلِد اْلَيْرُبوِع َأَض “(Yolunu/yuvasını) bulmada, ak tavşandan daha çok zorlanan (2251)” َّطاُوِس أْحَسُن ِمَن ال “Tavus kuşundan daha alımlı/göz alıcı (1223)” أْطَيُر ِمْن ُحباَرى “Toy kuşundan daha iyi uçan (2326)” ُّمِظ الَوَرِل َأْسَرُع ِمْن َتَل “Varan kertenkelesinin dilini çıkartıp yalanışından daha hızlı (1881)” َأْغَوُص ِمْن ِقِرَّلى “Yalıçapkınından/iskele kuşundan daha iyi dalış yapan (2717)” َأْبَصُر ِمَن اْلَوْطَواِط ِباَّللْي ِل “Geceleyin yarasadan daha iyi gören (579)” (4) Belirli Bir Meziyet, Beceri ya da Özelliği Anlatmada Farklı Hayvanlardan Yararlanılması Dikkate değer bir diğer saptama, deyimlerde, belirli bir insani meziyeti ya da özelliği yansıtmak üzere birden fazla değişik hayvan adının kullanılmış olmasıdır. Sözgelimi, sıçrama ve zıplama becerisini anlatmak için; َأْنَزى ِمْن ِهْجِرٍس “maymundan daha iyi sıçra- yan/zıplayan (4317)”, َأْنَزى ِمْن َضْيَوٍن “kediden daha iyi sıçrayan/ 187 zıplayan (4318)”, َأْنَزى ِمْن َظْبٍي “ceylandan daha iyi sıçrayan/zıplayan ”(çekirgeden daha iyi sıçrayan/zıplayan (4319“ َأْنَزى ِمْن َجَراٍد ,”(4319) deyimleri; cesaretliliği ve yürekli oluşu anlatmak üzere; َأْشَجُع ِمْن َلْيٍث َأْجَرُأ ِمْن ُذَبا ٍب arslandan daha cesur (1007)” deyiminin yanı sıra“ ِبَخَّفا َن “sinekten daha cesur (970)” deyimi; keza, cehâleti anlatmak için أْجَهُل kelebekten daha“ َأْجَهُل ِمْن َفَراَش ٍة ,”(eşekten daha câhil (1008“ ِمْن ِحَما ٍر câhil (1000)”, َأْجَهُل ِمْن َعْقَر ٍب “akrepten daha câhil (1009)” deyimleri; ihtiyatlı ve tetikte oluşu anlatmak için َأْحَذُر ِمْن ُغرا ٍب “kargadan daha ihtiyatlı/temkinli/uyanık (1203)”, َأْحَذُر ِمْن ِذْئ ٍب “kurttan daha ihtiyatlı/ temkinli/uyanık (1204)”, َأْحَذُر ِمْن َظِليٍم “devekuşundan daha ihtiyatlı/ temkinli/uyanık (1205)” deyimleri; açlığın şiddetini anlatmak üzere kurttan daha aç“ َأْجَوُع ِمْن ِذْئ ٍب ,”(keneden daha aç (1878“ َأْجَوُع ِمْن ُقَرا ٍد (994)” deyimleri; mahâret ve sanatkârlığı anlatmak üzere ِّو ٍط َأْصَنُع ِمْن ُتَن “dokumacı kuşundan daha mâhir/sanatkâr (2171)”, أْصَنُع ِمْن ُسْرَف َة “tırtıldan daha mâhir/sanatkâr (2170)”, َأْصَنُع ِمْن َنْح ٍل “arıdan daha mâhir/sanatkâr (2172)” deyimleri; güçlü kuvvetli oluşu anlatmak için ُّد ِمن ِفي ٍل ُّد ِمن َفَر ٍس filden daha güçlü kuvvetli (2060)” ve“ َأَش attan“ َأَش daha kuvvetli (2061)” deyimleri; nârinliği ve kırılganlığı ifade etmek üzere de َأْضَعُف ِمْن َفَراشٍة “kelebekten daha güçsüz (2255)”, َأْضَعُف ِمْن َبَّقٍة “tahtakurusundan daha zayıf/güçsüz (2255)” ve َأْضَعُف ِمْن َبُعوَضٍة “sinekten daha cılız / güçsüz (2255)” deyimleri kullanılmıştır. (5) Bir Hayvanın, Birden Fazla Yönünün Deyimlere Konu Olması Bir başka önemli nokta, bir hayvanın değişik yönlerinin deyimlere konu olmasıdır. Arslanın cesareti yanında, oburluğu ve avcılığı; atın çekiş gücü yanında uysallık ve itaatkârlığı; çekirgenin zıplaması yanında tahripkârlığı; devekuşunun korkaklığı yanı sıra ihtiyatlılığı ve koşmadaki hüneri; maymunun taklitçiliği ve zıplama becerisi ayrı ayrı deyimler halinde ifadelendirilmiştir. Sırayla örneklemek gerekirse: َأْجَرُأ ِمْن َلْيٍث ِبَخَّفاَن “arslandan daha cesur ِّري َن ,”(arslandan daha obur (2047“ َأْشَرُه ِمَن اْلأَس ِد ,”(1007) َأْصَيُد ِمْن َلْيِث ِعِف “arslandan daha avcı (2194)”; ُّد ِمْن َفَرٍس attan daha iyi çeken“ َأَش َأْنَزى ِمْن ;”(attan daha uysal ve itaatkâr (2339“ َأْطَوُع ِمْن َفَرٍس ,”(2061) çekirgeden“ أْفَسُد ِمْن َجَراٍد ,”(çekirgeden daha iyi zıplayan (4319“َجَراَدٍة daha tahripkâr (2802)”; أْحَكى ِمْن ِقْرٍد “maymundan daha taklitçi maymundan daha iyi sıçrayan/zıplayan“ َأْنَزى ِمْن ِهْجِرٍس ,”(1238) (4317)”. (6) Belirli Bir Hayvan Üzerinden, Birbirine Zıt Durum ve Özelliklerin Anlatılması Dikkat çekici bir diğer nokta da, bir hayvan üzerinden, birbirine tamamen zıt kavram ve durumları anlatmak üzere deyimler türetilmiş olmasıdır. Karıncanın hem suya kanmış, hem de çok 188 susamış olmasını anlatan iki deyimde bu durum net olarak gözlem- lenmektedir: َأْعَطُش ِمَن الَّنْمِل “karıncadan daha susamış/susuz (2620)”, .”(suya) karıncadan daha çok kanmış/doymuş (1700)“ َأْرَوى ِمَن الَّنْم ِل Yine, bir haberleşme vasıtası olarak kullanılan posta güver- cinleri hakkında أْهَدى ِمْن َحَماَمٍة “(Gideceği yolu/yönü) güvercinden daha iyi bilen (4636)” deyimine karşılık, onu ‘aptal’ olarak tanımla- yan bir deyim de söz konusudur: َأْخَرُق ِمْن َحَماَمٍة “güvercinden daha aptal (1358)”. Ancak Meydânî, güvercinle ilgili yapılan bu tanımla- manın bir gerekçesini vermektedir bize: güvercin, yuvasını, ağacın daima rüzgara açık tarafına yapmakta, sırf bu yüzden yumurta- larının yarıdan fazlası yere düşüp telef olmaktadır. Dolayısıyla, burada güvercine atfedilen ‘yolu bilme’ ile ‘aptallık’ vasıfları, aynı hayvanın farklı yönleri dikkate alınarak oluşturulmuştur. Sözünü ettiğimiz zıtlıkla alakalı bir başka örnek de köpeğin sahibiyle olan ilişkisinde görülmektedir. َأْشَكُر ِمْن َآْلٍب “köpekten daha kıymetbilir/daha minnettar (2054)” deyimi -kedinin aksine- bu hayvanın kadirşinaslığına dikkat çekerken, ِّمْن (أْسِمْن) َآلْبَك َيْأُآْلَك َس “besle köpeğini, yesin seni! (1787)” deyimi bunun tam aksi yönünde bir anlama vurgu yapmaktadır. Burada tekrar Meydânî’nin işaret ettiği açıklamalara müracaat edecek olursak, sözü edilen tanımla- maların çok özel olaylarla ilişkili olduğunu, özel bir duruma ait ör- neklerden deyim veya atasözü yoluyla genel hükümlere ulaşıldığını, zıtlığın da buradan kaynaklandığını söyleyebiliriz. (7) Meydânî’nin, Mecmau’l-Emsâl’de, İlgili Maddeyi İnceleme Yöntemi Üzerine Herşeyden önce, genel olarak deyim ve atasözlerinin ilk defa kim tarafından, ne maksatla ve hangi olay üzerine söylenmiş olabi- leceğine ilişkin çok sayıda ve muhtevaları birbirinden oldukça farklı rivayetler bulunduğundan, bu tür hikâye ve rivâyetleri ihtiyatla karşılamak gerektiği hususu, hayvanları konu alan deyim ve ata- sözleri için de geçerlidir. Esasen, nakledilen bu tür malumatın tarihsel ve belgesel değeri, üzerinde ayrıca durulması gereken ve müstakil bir çalışmayı hak eden bir konudur. Ancak biz bu maka- lenin sınırları çerçevesinde, Meydânî’nin, bir maddeyi ele alış biçimiyle ilgili olarak önemli birkaç hususa değinmek istiyoruz. (a) Yaptığı faydalı açıklamalarla Meydânî, değişik deyimler içinde aynı biçim ve kalıpta yer alan bir sözcüğün anlamının, deyimdeki diğer unsurlara bakılarak anlaşılması gerektiğinin güzel örneklerini vermektedir. Örneğin, aşağıdaki deyimlerde yer alan َأْعَدى sözcüğünün farklı köklerden gelişine işaret etmesi, hayvanla ilgili teşbih yönünü aydınlatmakta, dolayısıyla verilmek istenen mananın daha iyi kavranmasını sağlamaktadır: 189 َّد َجَناَحْيِه، َفَكاَن ُحْضُرُه َبْيَن اْلَعْدِو َّظِليِم: َوَذِلَك َأَّنُه ِإَذا َعَدا َم َأْعَدى ِمَن ال َّطَيَراِن. َوال “Devekuşundan daha süratli koşan” (2610): zira devekuşu, koşması esnasında kanatlarını ileri doğru uzattığından, koşu biçimi uçma ile normal koşu (َعْدٌو) arasında bir görünüm sergiler. َأْعَدى ِمَن اْلَعْقرِب: َهَذا ِمَن اْلِعَداِء َواْلَعَداَوِة. “Akrepten daha (tehlikeli/zararlı) düşman/hasım” (2608): burada geçen َأْعَدى sözcüğü, ِعَداٌء ve َعَداَوٌة ‘düşmanlık/husumet’ kökünden gelmektedir. ِّذْئِب: َفِمَن اْلِعَداِء َواْلَعَداَوِة َواْلَعْدِو. َأْعَدى ِمَن ال “Kurttan daha düşman/hasım” ve ayrıca “kurttan daha iyi koşan” (2611): Meydânî’nin açıklamasına göre, burada geçen َأْعَدى sözcüğü, hem ‘düşmanlık/husumet’ anlamındaki ِعَداٌء ve َعَداَوٌة köklerinden; hem de ‘koşmak’ anlamındaki َعْدٌو kökünden gelmiş olabilir. (b) Bir deyimin, aynı anlamı vermek üzere farklı lafızlarla rivâyeti söz konusu ise, Meydânî, bu her iki kullanıma da işaret etmiş; deyim içindeki tekil-çoğul, eril-dişil farklılıklarını, cümle içi takdim-tehirleri titiz bir şekilde belirtmiştir. Bu durum, özde aynı veya benzer manalar kastedilmiş olsa dahi, Arap mesel kültürünün farklı kaynaklardan devşirildiğini -bu yüzden değişik varyantlarla nakledildiğini- ya da bir bölgeden diğerine intikal ederken değişime uğradığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Aşağıdaki deyimlerde bu kısmi değişimin örnekleri görülmektedir: َأْبَصُر ِمَن اْلَوْطَواِط ِباَّللْي ِل َأْبَصُر َلْيًلا ِمَن اْلَوْطَواِط “geceleyin yarasadan daha iyi gören (579)” َأْجَمُع ِمْن َنْمَلٍة “karınca (topluluğun)dan daha kalabalık (1001)” َّرٍة َأْجَمُع ِمْن َذ “eşeğin karnından daha boş (1364)” أْخَلى ِمْن َجْوِف ِحَماٍر َأْخَرُب ِمْن َجْوِف ِحَماٍر ُّمِظ اْلَوَر ِل َأْسَرُع ِمْن َتَل “varan kertenkelesinin dilini çıkartıp yalanışından َأْسَرُع ِمْن َتْلِميَظِة اْلَوَر ِل daha hızlı (1881)” 190 ِّوٍط َأْصَنُع ِمْن ُتَن “dokumacı kuşundan daha mâhir/sanatkâr (2171)” ُّوٍط َأْصَنُع ِمْن َتَن Bibliyografya Abdulmecîd Kutâmış, el-Emsâlu’l-arabiyye -dirâse târihiyye tahlîliyye-, I.Baskı, Dâru’l-fikr, Suriye, 1988. Ahmet Subhi Furat, Arap Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1996. Câhız, Kitâbu’l-hayevân (I-VII), Tahkik: Abdusselam Muhammed Harun, Dâru’l-cîyl, Beyrut, 1988. Demirayak, Kenan; Çöğenli M. Sadi; Arap Edebiyatında Kaynaklar, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum, 1994. el-Âlûsî, Mahmûd Şukrî; Bulûğu’l-erab fî ma’rifeti ahvâli’l-Arab (I-III) (Şerh, tashih ve harekeleme: Muhammed Behcet el-Eserî), Emîn Demec ve Dâru’ş-şarki’l-Arabiyy Yayınları, Beyrut. el-Arnâvût, Şefîk, Kâmûsu’l-esmâi’l-Arabiyye, Dâru’l-ilm li’l-melâyîn, II. Baskı, Beyrut, 1989. Gertrúd Kovács, “References to Animals in the Dîvân of al-Hansâ”, The Arabist (Budapest Studies in Arabic), Budapeşte, 2001. Goldziher, Ignace; Klasik Arap Literatürü (Çev. Azmi Yüksel, Rahmi Er), İmaj Yayınları, Ankara, 1993. M. V. Mcdonald; “Animal books as a genre in arabic literary”, Bulletin (British Society for Middle Eastern Studies), cilt: XV, No:1/2, 1988, (s.3-10). Yedi Askı -Arap Edebiyatının Harikaları-, (Çev. Nurettin Ceviz, Kenan Demirayak, Nevzat H. Yanık), Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2004. 191