Struktur und gestaltung der ausbildung turkischer Deutschlehrerstudierenden im fach methodik

Loading...
Thumbnail Image

Date

1995

Authors

Güler, Gülten

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Uludağ Üniversitesi

Abstract

Ülkemizdeki yabancı dil eğitimi konusunda yaşadığımız sorunlar, bu alana yönelik bazı temel çalışmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Uluslar ve hatta bireyler arası ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı bir dönemde yabancı dil eğitimine gösterilen ilginin arttırılması beklenirken, ülkemizde gerek orta okul ve liselerde, gerekse de yüksek öğretim kurulularında sadece İngilizceye ağırlık verilmesi pek de tutarlı bir davranış gibi görünmüyor. İngilizcenin bir dünya dili olarak önemi yadsınamaz; ama tek bir dile yönelme zamanla yetersiz kalacaktır, hatta yetersiz kalmaktadır. Özellikle Türkiye'nin Ortak Pazar'a girmesi durumunda İngilizce ile birlikte Almanca'ya ve diğer dillere de ihtiyaç duyulacaktır. Türkiye ve Almanya arasındaki ticari, siyasi ve sosyal bağlar ve özellikle de orada yaşayan Türk vatandaşlarımızın konumu düşünüldüğünde Almanca'nm ne denli gerekli olduğu bir kez daha vurgulanmış olacaktır. Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da ülkemiz ekonomisinin can damarı olan turizm alanında Almanca'nm son yıllarda en gözde dil olmasıdır. Durum böyleyken yabancı dil eğitim politikamızın farklı bir yön izlemesi, biz Alman Dili Eğitimcilerini şaşırtmaktadır. Devlet okullarında sadece İngilizce okutulması, Almanca'nın sa Anadolu Liseleri ve özel okullarda ikinci yabancı dil olarak müfredata alınması, Almanca'ya olan gereksinimine ters düşmektedir. Değinmek istediğimiz bir başka konu da Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavlarında yabancı dil bilgisinin tümüyle gözardı edilmesidir. Çünkü sadece filoloji ve yabancı dil bölümlerinde okumak isteyen öğrenciler dil sınavına tabi tutulmakta, diğer bölümleri tercih edenlere böyle bir uygulama yapılmamaktadır. Bu tutum yabancı dile karşı olan ilgiyi azaltmakta, ancak gerek duyulduğunda öğrenciler bunu okul dışındaki kurumlarda takviye etmektedirler. En büyük çarpıklık ise son yıllarda özellikle Alman Dili ve Eğitimi Anabilim Dallarında yaşanmaktadır. Bu bölümlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır, ama mezun olan öğretmen adayları ne yazık ki kendi alanlarında öğretmen olarak çalışma imkanı bulamamaktadırlar. Herşeye rağmen bu bölümler her yıl kontenjanlarını dolduran öğrencileri yetiştirmekten geri kalmazlar ve gelecek yıllar için öğretmenlik şansları giderek azalan adaylar yetiştirirler. Mezunlarımızın çoğu devletin istihdam ettiği ilkokul öğretmenliğine başvururlar, ama bu özel alana yönelik bilgi ve beceriye maalesef sahip değildirler. Ne yazık ki bu yıldan itibaren öğrencilerimiz bu uygulamadan da yararlanamamaktadırlar. Bundan dolayı genellikle ticaret ve turizm alanına yönelmek zorunda kaldıklarından, bu farklı çalışma alanlarına yönelik çoğu Alman Dili Eğitimi Anabilim Dallarında zorunlu seçmeli, seçmeli alan dersleri uygulamaya konulmaktadır. Eğer Eğitim Fakülteleri geleceğin iş adamlarını ve turizimcilerini yetiştireceklerse, bu Fakülteler gerçek amaçlarının dışına çıkıp başka Fakültelerin alanlarına kaymış olmazlarını, ve bu durum bir karmaşaya yol açmaz mı? Tüm bu gerçekler doğal olarak öğrencilerimizi etkilemekte, güdümlü çalışmalarını engellemekte, hatta onları hayal kırıklığına uğratmaktadır. Bu çelişkiler karşısında öğrencileri gelecekte birtakım değişmeler sonucu Almanca'nın yine önem kazanacağına, Almanca öğretmeni olarak görev yapabileceklerine inandırmak, sanıldığı kadar kolay değildir, özellikle Öğretim Elemanlarının da buna pek inanamadıkları göz önünde bulundurulursa. Özel sektörde faaliyet gösteren bazı kurumlar Almanca'nm önemini kavramış olmalılar ki, açtıkları kurslarla devletin yapamadığını yapıp, bu dile olan ihtiyacı karşılamaya çalışmaktadırlar, bu da öğretmenlk görevini yerine getirmek isteyen, başarıyla mezun olan öğrencilerimiz için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Yine de öğrencilerimizin büyük çoğunluğu kapıldıkları karamsarlıktan ve geleceğe yönelik korkularından kendilerini kurtaramadıkları için, derslere de gereken ilgiyi gösterememektedirler. Almanca ile ilgili bu sorunların çözülmesinde ve bu alana yönelik yapılacak tüm çalışmalarda devletin umarsızlığından dolayı en büyük görev biz eğitimcilere düşmektedir. Ancak olanaklarımız çok kısıtlı olduğundan, yine de devleti bu soruna duyarlı hale getirmek en önemli unsurdur ve bu arada yönetime olan inancımızı yitirmeden bilimsel çalışmalarımızı sürdürmemiz gerektiğine inanmaktayız. Öncelikle Almanca'nm Türkiye için öneminin tam anlamıyla vurgulanması, Almanca derslerinin nitelikli bir seviyede sunulması ve öğretmen yetiştiren tüm kurumların kapsamlı bir değişmeye tabi tutulması gerekmektedir. Eğer amacımız iyi Almanca eğitimi verebilecek adaylar yetiştirmekse program çalışmalarımızın tümünü bu yönde yoğunlaştırmalıyız. Bizce atılması gereken ilk adım tüm eğitim bölümlerinde okutulan Yöntem Bilim dersinin kapsamının ve içeriğinin amacına yönelik yeniden ele alınmasıdır. Ülkemizde var olan çoğu Alman Dili Eğitimi Anabilim Dallarında bu derse ayrılan zaman dilimi büyük farklılıklar göstermektedir. "Nasıl olsa Almanca öğretmeni olamayacaklar" varsayımından yola çıkarak, bu ders çoğunlukla beşinci yarıyıldan itibaren haftada en az iki, en çok dört saat okutulmakta, sekizinci yarıyıl ise öğretmenlik uygulamasına açık bırakılmaktadır. İncelemelerimiz sonucunda edindiğimiz bilgiye göre bir tek İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı'nda bu ders diğer Alman Dili Eğitimi Anabilim Dallarından farklı olarak ilk yarıyıldan itibaren tüm eğitim süresi boyunca okutulmakta ve öğrencilere öğretmenlikle ilgili gerekli temel bilgiler sunulmaktadır. Ancak ders saati tartışmalarından çok daha önemli olan konu, kuşkusuz bu dersin içeriğidir. En büyük sorunumuz ise, yurt dışında, özellikle de Almanya'da bu derse yönelik hazırlanmış olan özel kaynakçalarının yetersizliğidir. Bu durumda Türkiye'de bu tür malzemelerin yaygın bir şekilde bulunması da beklenilemez. Bir yandan bu tür yayınlara ulaşmanın zorlukları, diğer yandan verimli bir çalışmayı gerçekleştirecek insan potansiyelinin var olmayışı, bu dersin yüzeysel işlenmesine yol açmaktadır. Sağlıklı bir program geliştirebilmek için öncelikle bu alanda yazılmış eserlerin tam anlamıyla araştırılması gerekmektedir. Araştırmalarımız sonucunda tüm kaynakçaların teorik ve pratik bilgileri aktardıklarını, yalnız Yöntem Bilim dersine yönelik ayrıntılı bilgileri içermediklerini tespit ettik. Bu eksiklik, bu alanda ders veren öğretim elemanlarına büyük sorumluluklar yüklemektedir. Edindiğimiz bir başka izlenim de, bu bilgilerin ülkemiz koşullarına ve yüksek öğretim kuramlarımızın yapılarına göre yeniden düzenlenmelerinin gerekli olduğudur. Bundan başka, ders programlarının hazırlanmasında büyük yarar sağlayan yönlendirici ilkelerin saptanmasının kaçınılmaz olduğunu gördük. Genel yabancı dil derslerinin hazırlanmasında ve sunulmasında önemli rol oynayan bu yönlendirici ilkeler aynı zamanda Yöntem Bilim dersi için de yarar sağlamaktadır. Yöntemsel bazı ek ilkelerin de göz önünde bulundurulması, bu dersin yüksek öğretim kurumlarında daha verimli hale getirilmesini sağlayacaktır şüphesiz (Konu 2). Tüm bu verilerin değerlendirilmesi sonucunda Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı'nda hazırlanan yeni bir Yöntem Bilim dersi taslağı bu çalışmanın asıl hedefini oluşturmaktadır. Bu taslağın anabaşlıklarınm incelenmesi ve öğretmen adaylarının bu konularda bilgi ve beceri sahibi olmaları henüz sağlam temelleri atılmamış bu dersin daha yararlı bir şekilde işlenmesini mümkün kılacaktır (Konu 3) Almanya'da son yıllarda bu alanda hazırlanmış olan ve Yöntem Bilim dersinin malzeme eksikliğine büyük ölçüde cevap veren bir proje çalışması, Türkiye koşullarına uyarlanmış ve böyle bir çalışma İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı'nm öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirilmiştir, bu da bu alanda çalışma yapan diğer öğretim elemanlarına büyük ölçüde ışık tutacaktır. Yöntem Bilim dersinin ders taslağını, bu proje çalışmalarının sonucunda elde edilen birimlerle tamamlayıp onların izlediği yöntemsel yolu biz de takip etmekteyiz. Bu birimlerin hazırlanmasındaki asıl amaç, bu kaynaklar ile çalışacak öğretmenlerin, öğretim elemanlarının ve üniversite öğrencilerinin bağımsız olarak, kendi ön bilgi ve deneyimleriyle, bu birimler vasıtasıyla sunulan yeni bilgileri bütünlemeleridir. Öğrenciyi ön plana çıkaran bu tür uygulamaların ülkemiz eğitim sisteminde pek yaygın olmadığını dikkate alırsak, sunduğumuz yeni fikirler doğal olarak değişik gelecektir. Ama biz bazı köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesinden yanayız. Tüm zorluklara rağmen yeni fikirlerimizin bizi başarıya ulaştıracağına, öğrencilerimizin derslere olan ilgilerini de artıracağına güvenmekteyiz. Ders taslağımız belirttiğimiz tüm konulara yönelik birer proje birimi ile eşleşmektedir. Bu birimlerin öğrencilerimizin bu alandaki çalışmalarını önümüdeki yıllarda daha da verimli kılacağına inandığımız içindir ki, çalışmalarımızı özellikle bu yönde yoğunlaştırmaya gayret ettik. Dönem başında öğrencilerimize sunacağımız dosyalar bir yarıyıla ait tüm konuların özetini kapsamaktadır ve her konuya yönelik ön bilgiler ders öncesi kendilerine aktarılacaktır. Daha sonra öğrenciler bu konuları kendi başlarına inceleyecek, derslerde birlikte tartışacak, bu birimlerden edindikleri bilgilerle kendi düşüncelerini bütünleştireceklerdir. Bu tarz çalışmalardaki asıl hedef, öğrencilerimizde pek yaygınlaşmamış olan bireysel çalışma tekniklerini kazandırmak ve onları ezbercilikten kurtarmaktır. Özellikle pratik yönü çok önemli olan Yöntem Bilim dersi için, öğrenci hazır sunulan bilgileri alıp değerlendirmek yerine, kendi çabalarıyla edindiği bilgi ve becerileri mesleki yaşamında uygulama imkanı bulacaktır. Bu farklı yaklaşıma bağlı olarak ölçme ve değerlendirme sisteminde de bir değişiklik yapma gereği duyduk. Vize ve final sınavları yerine öğrencilerimiz ders dosyaları ile kendilerine iletilen bazı araştırma konularından birini hazırlayıp derste sunabileceklerdir. Öğrencilerimizin bu derse ayrılan dönemler içerisinde öğretmenlik deneyimi kazanma şansları fazla olmadığı için, bu tür faliyetlerin diğer derslerde de yaygınlaştırılmasının Bu alanda önereceğimiz diğer konularsa, kurumsal ve siyasal desteği gerektirmektedir: Öğretmen yetiştiren kurumlar olarak Eğitim Fakülteleri, kendi bünyeleri içinde Uygulama Okulları oluşturabilirlerse, günümüzde yaşanan bazı sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacak ve öğretmen adayları tüm eğitimleri süresince edindikleri teorik bilgileri hemen uygulama olanağına sahip olacaklardır. Ancak eğitim politikamızın bu denli sıkıntılar yaşadığı bir dönemde bu isteğimizin ancak gelecekte mümkün olabileceği kanısındayız. Ama belki de Eğitim Fakülteleri, özellikle Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalları'nm ve Alman Kültür Enstitülerinin girişimleriyle Yöntem Bilim dersinin öğretim elemanlarını zaman zaman biraraya getirip, sempozyumlar ve seminerler aracılığıyla bilgi alışverişi ve aktarımında bulunmalarına imkan verebilirler. Bu girişimler, biz eğitimcilerin biraraya gelerek Almanca'nm gündemde olan sorunlarını tartışmamızı ve çözüm arayışı içerisine girmemizi sağlayacağından, iki taraftan da desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Description

Keywords

Individual education, Bireysel eğitim, Ders programları, Curriculum, Program geliştirme, Program development, Yabancı dil eğitimi, Foreign language education, Yöntembilim, Methodology

Citation

Güler, G. (1995). Struktur und gestaltung der ausbildung turkischer Deutschlehrerstudierenden im fach methodik. Yayınlanmamış doktora tezi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.