Sağlık Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 392
  • ItemOpen Access
    İnflamatuar bağırsak hastalığı modellerinde TNF-alfa inhibitörlerine tamamlayıcı tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-10) Çamlıbel, Mine; Tunca, Berrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-2635-0290
    İnflamatuar bağırsak hastalığı (IBD), ülseratif kolit (UC) ve Crohn hastalığı (CD) olarak iki ana formu içeren, kronik bir bozukluktur. Tümör Nekroz Faktörü’nün (TNF) fonksiyonunun baskılanmasına yönelik inhibitör ajan olan İnfliximab (IFX), IBD tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. IBD tedavilerindeki son dönemdeki gelişmelere rağmen, hastalarda tedaviye yanıt vermeme veya sonradan yanıtsızlık durumu görülebilmektedir. Ayrıca bu ilaçlar ciddi yan etkilere sahip olmakla birlikte neoplazi gelişim riskini de arttırabilmektedir. Bu nedenle, anti-inflamatuar aktivite gösteren doğal bileşiklerin, IBD için etkili terapötik stratejilerin geliştirilmesinde yeni bir yaklaşım oluşturabileceği düşünülmektedir. Mevcut tez çalışmasında doğal bir bileşik olan mirisetinin hem in-vitro IBD modeli hem de in-vivo UC modeli ve in-vivo CD modeli oluşturarak tek başına ve IFX ile kombin tedavisinin etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda hücre kültürü çalışmalarında LPS ve TNF-α ile indüklenen in-vitro IBD modelinde hücre proliferasyon testi gerçekleştirildi. Kolon kanseri hücre hattında kanserleşme süreci ile ilişkili yara iyileşmesi, koloni oluşumu gibi fonksiyonel analizler ve RT-PCR ile gen ekspresyon analizi gerçekleştirildi. Sıçanlar DSS ile indüklenerek in-vivo UC, TNBS ile indüklenerek in-vivo CD modeli oluşturularak klinik ve histopatolojik olarak değerlendirildi. Deney gruplarına ait kan ve kolon dokularında moleküler değişimler ELISA ve RT-PCR yöntemleriyle araştırıldı. Sonuç olarak mirisetinin in-vivo modellerde klinik parametreler üzerinde koruyucu etki gösterdiği, TNF-α salınımını ve inflamasyonla ilişkili NF-κB ve COX-2 genlerinin ekspresyonunu baskıladığı, Okludin ekspresyon seviyesi üzerinde koruyucu özelliği gösterilmiştir. Ayrıca kolon kanseri hücrelerinde kanserleşme sürecinde tümör agresifliğini de baskıladığı bulunmuştur. Mevcut bulgular mirisetinin IBD tedavisinde IFX ile birlikte yeni tedavi yaklaşımları oluşturma potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
  • ItemOpen Access
    Farklı sperm vitrifikasyon protokollerinde trombositten zengin plazmanın sperm kalitesine etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-11) Ganiyev, Alim; Avcı, Berrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.; 0009-0000-1983-234X
    Çalışmada üreme potansiyelini koruma yaklaşımları kapsamında uygulanan sperm kriyop rezervasyonunda, dondurma öncesi trombositten zengin plazma (PRP)içinde inkübasyonun çözme sonrasında sperm viabilitesi, hareket kabiliyeti ve fertilizasyon potansiyeline etkisini belirlemek amaçlandı. Normozoospermik erkeklerden alınan ejakulat örneklerinde taze ejakulat, PRP içinde inkübe edilmiş taze ejakulat, kriyoprotektan içermeyen ve kriyoprotektaniçeren iki farklı solüsyonda vitrifikasyon uygulanan gruplar olmak üzere çalışma grupları oluşturuldu. Vitrifikasyon uygulanan gruplar iki alt grupta değerlendirildi. Bir grup dondurma öncesi otolog PRP solüsyonunda inkübe edilirken, diğer gruba PRP uygulanmadı. Çözme sonrası sperm viabilitesi, motilitesi ve morfolojisi, oositifertilize etme potansiyelini değerlendirmek için akrozomal reaksiyon analizi yapıldı. Çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde; taze ejakulatın PRP ile inkübasyonunun rutin sperm parametrelerini değiştirmediği, kriyoprotektan içeren ve içermeyen kriyoprezervasyon solüsyonlarının kullanıldığı vitrifikasyon protokolünde sperm viabilitesinin ve motilitesinin düştüğü görüldü. Kriyoprotektan içermeyen solüsyonlarla ve kriyoprotektan içeren solüsyonlarla vitrifikasyon uygulamasında dondurma öncesi PRP içinde inkübasyonun rutin sperm parametrelerini değiştirmediği, akrozomal reaksiyon analiz kriteri olan ARIC skorlarının gruplar arasında anlamlı fark oluşturmadığı saptandı. Akrozomal reaksiyon analizinde kriyoprotektan içermeyen solüsyonlarla vitrifiye edilen örneklerde elde edilen yüksek ARIC skorlarının klinik etkinliğinin tartışmalı olduğu, spermvitrifikasyonunda PRP’nin klinik uygulamadaki etkinliğini göstermek için yüksek örneklemle ve farklı konsantrasyonlarda PRP uygulamalarının karşılaştırmasının yapıldığı yeni kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu sonucuna varıldı.
  • ItemOpen Access
    Investigation of the effects of supplementary therapy candidate molecules in breaking chemotherapy resistance in glioblastoma cells and retrospectively supporting the findings with primary tumors
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-11) Ferah, Sena; Tunca, Berrin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-9076-1855
    In the current study, it was aimed to examine the effects of fisetin and berberine, which are predicted to have prospects of complementary therapy, on the potential to elucidate drug resistance and increase the success of temozolomide (TMZ) in the treatment of non-resistant, natural, and acquired resistant glioblastoma (GBM) cells in combination with TMZ in both normoxic and hypoxic environment conditions that are more compatible with the cancer microenvironment, and to validate the findings in the study in primary brain tumor cells. For this purpose, initially, the therapeutic efficacy of fisetin and berberine, alone or in combination with TMZ, on cell proliferation was determined by the xCELLigence method, their effectiveness on cell cycle and apoptosis by flow cytometric method, their effectiveness on cell aggressiveness was determined by wound healing under normoxic conditions, colony test and 3D culture model, and wound healing test in hypoxic conditions. Furthermore, the efficacy of fisetin, which was determined to be more effective at a lower dose for GBM treatment, in combination with TMZ, the MSH2 and ZEB1 gene expression levels between TMZ-resistant and sensitive cell lines were investigated and validated in primary brain tumors with different characteristics. Hence, the findings of the current study showed that fisetin had anti-tumor activity in both normoxic and hypoxic environments by functional analysis and showed that it increased the activity of TMZ in resistant cells, especially in combination with TMZ. Consonantly, TMZ+Fisetin treatment was found to be effective in increasing MSH2 levels and decreasing ZEB1 levels in both cell lines and GBM primary patients. Consequently, current findings supporting the efficacy of TMZ+Fisetin combination therapy indicate that fisetin, which can be effective in breaking resistance even in different mechanisms, may have the potential to be used as an anti-cancer agent in the development of new treatment strategies in GBM.
  • ItemOpen Access
    Öğrencilikten uzmanlığa tıp doktorlarında ortoreksiya nervoza eğilimi ile mükemmeliyetçi tutum, depresyon ve anksiyete düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-07) Yıldırım, Alperen; Akkaya, Cengiz; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi Psikiyatri (Klinik Psikoloji Erişkin) Anabilim Dalı.; 0009-0009-4718-0954
    Bu araştırma, tıp doktorlarında artan bilgi düzeyi-Ortoreksiya Nervoza eğilimi arasındaki ilişkiyi ve mükemmeliyetçi tutum, depresyon, anksiyete düzeyleri ile Ortoreksiya Nervoza eğilimi arasındaki ilişkileri araştırmak amacıyla yapılmıştır. Sağlıklı beslenme konusunda yüksek bilgi düzeylerine sahip olan bu meslek grubunun, daha yüksek Ortoreksiya Nervoza riski altında olduğunu düşündüren çalışmalar olduğu için bu meslek grubu örneklem olarak seçilmiştir (Erol, 2018). Ayrıca diğer yaygın yeme bozukluklarında karşımıza sıklıkla çıkan komorbid depresyon, anksiyete ve mükemmeliyetçiliğin Ortoreksiya Nervoza için de geçerli olup olmadığı, henüz tanımlanma aşamasında olan Ortoreksiya Nervoza için önemli veriler sağlayacaktır (O’Brien, & Vincent, 2003). Araştırmamıza Türkiye’de eğitim görmekte olan tıp fakültesi öğrencileri ile asistan/pratisyen ve uzman hekimlerden oluşan 214 kişi katılmıştır. Katılımcılara sırasıyla Beck Anksiyete Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Frost Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği ve ORTO-11 ölçeği uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS paket programında, Kruskal Wallis-H ve Pearson Korelasyon analizi yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre artan bilgi düzeyi ile Ortoreksiya Nervoza arasında ters yönlü ve anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p=,007<0,05). Depresyon ve anksiyete düzeyleri ile Ortoreksiya Nervoza eğilimi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (r=0,124, p=0,07; r=0,123, p=0,07). Mükemmeliyetçi tutum ve biri hariç tüm alt boyutları ile Ortoreksiya Nervoza eğilimi arasında, farklı düzeylerde pozitif yönlü anlamlı ilişkilere ulaşılmıştır. Bu çalışmada komorbid depresyon ve anksiyeteye rastlanmamış olmasına rağmen farklı ve daha geniş örneklemlerde yeniden araştırılmalıdır. Ayrıca mükemmeliyetçilik ile olan pozitif yönlü ilişkisi Ortoreksiya Nervoza tedavisi için önemli olabilir. Son olarak birbiriyle çelişen araştırma sonuçları nedeniyle, bazı meslek gruplarının daha yüksek Ortoreksiya Nervoza eğilimi gösterdiklerini düşünmek için henüz erkendir.
  • ItemOpen Access
    Kıyamet kaygısı ve inancı ölçeği (KKİÖ)’nin geçerlik ve güvenirlik çalışması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-22) Alban, Işıl; Arkan, Burcu; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0009-0000-2895-3290
    Bu araştırma, Kıyamet Kaygısı ve İnancı Ölçeği (KKİÖ)’ni Türkçeye uyarlamak üzere geçerlik ve güvenirliğini test etmek amacı ile yapılmış metodolojik bir araştırmadır. Araştırma, Haziran-Ağustos 2023 tarihleri arasında, Türkiye genelinde sosyal medya üzerinden kartopu örnekleme yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmanın verileri “Sosyo-demografik Veri Toplama Formu” ve “Kıyamet Kaygısı ve İnancı Ölçeği (KKİÖ) “kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler için SPSS 26 paket programı, model uyumunun incelenmesinde ise LISREL paket programı kullanılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliği DFA ve AFA ile gerçekleştirilmiştir. Güvenirlik için Cronbach Alfa değeri hesaplanmıştır. Buna ek olarak iki yarı test güvenirliği hesaplanmıştır. Tanımlayıcı istatistikler için sayı, ortalama ve yüzdelikler kullanılırken ilişkilerin aranmasında ise korelasyon analizi tercih edilmiştir. Ölçek hemşirelik alanından uzmanlara sunulmuş ve 0,90 KGİ değeri ile kapsam geçerliği sağlanmıştır. Ölçme aracının üç boyutlu hali ile toplam açıklama varyansı%53,345 (p<0,001) olarak hesaplanmıştır. Birinci düzey ilişkisiz DFA modeli uygulamasında, Sosyal Darwinizm alt boyutunun bir maddesi t değeri için gerekli olan değeri sağlamadığı için modelden çıkartılmıştır. Böylece “Kıyamet Kaygısı ve İnancı Ölçeği (KKİÖ)” nin orijinalinde yer alan 3 boyutlu ve 11 maddelik yapısı, Türk kültüründe 3 alt boyut ve 10 madde olarak doğrulanmıştır. Ölçekten alınabilecek puanlar 10-50 aralığında olup, puan artışı kıyamet kaygısının ve kıyamet gününe hazırlık inancının yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Ölçeğin Cronbach Alfa değeri 0,78 olarak belirlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre ölçeğin iki yarısı arasında yüksek düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı ilişki olduğu görülmüştür (r: 0,71; p< 0,001). Katılımcıların, Kıyamet Kaygısı ve İnancı ölçme aracına yönelik tutumları ile alt boyutlar arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü ilişkiler saptanmıştır.
  • ItemOpen Access
    Elit yüzücülerde farklı zeminlerde uygulanan egzersizlerde core bölge kas aktivasyonunun incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-10) Vurgun, Bengisu; Şahin, Şenay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Spor Bilimleri Fakültesi/Antrenörlük Eğitimi Anabilim Dalı.; 0009-0000-0991-5133
    Bu çalışmanın amacı, elit yüzücülerde, sabit zemin, Bosu ve Pilates topunda uygulanan core egzersizleri sırasında, belirli kas grubunun aktivasyonunun elektromiyografi cihazı ile incelenmesidir. Çalışmaya 18-23 yaş aralığında 16 erkek elit yüzücü gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılar çalışmada Prone Plank, Crunch, Pike Push Up egzersizlerini sırayla sabit zeminde, Bosu ve Pilates topunda uygulamış, egzersizler gerçekleşirken Rectus Abdominis (RA), External Oblique (EO) ve Erector Spinae (ES) kaslarının aktivasyonları yüzeyel EMG cihazı ile ölçülmüştür. Çalışma verileri SPSS 26.0programında One-Way ANOVA for Repeated Measures testi kullanılarak analiz edilmiştir. Gruplar arasındaki farklılığın karşılaştırılmasında ise Bonferroni testi kullanılmıştır. Elde edilen veriler Plank egzersizinde, sabit zemin ve Bosu RA ve EO aktivasyon değeri, Pilates topu RA ve EO aktivasyon değerine, sabit zemin ES aktivasyon değeri ise Pilates topu ES aktivasyon değerine göre anlamlı derecede düşük çıkmıştır (p<0,01, p=0,016). Crunch egzersizinde sabit zemin ve Bosu RA aktivasyon değeri Pilates topu zemini RA aktivasyon değerine, Bosu EO aktivasyon değeri ise sabit zemin EO aktivasyon değerine göre anlamlı derecede düşük çıkmıştır (p<0,01, p=0,014). Pike Push Up egzersizinde instabilite artışı ile birlikte RA, EO veES kaslarında anlamlı derecede aktivasyon artışı tespit edilmiştir (p<0,01) Ayrıca farklı zemin varyasyonlarında gerçekleşen egzersizler arasında kasların aktivasyon oranlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur (p<0.05).Sonuç olarak, instabilitenin artışıyla bazı kaslarda aktivasyon artışı görülse de bazılarının aktivasyonlarında gerileme görülmüştür. Hedef kas grubunda zeminden ziyade egzersiz çeşitlerinde de aktivasyon farklılıkları meydana gelmiştir. Bu yüzden, egzersiz uygulayıcısının, geliştirmeyi hedefledikleri kasa göre egzersiz ve zemin seçmeleri optimal gelişim açısından önemli olacaktır.
  • ItemOpen Access
    Tolerans indükleyici antijen sunan hücrelerin oluşturulması için farklı yaklaşımların karşılaştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-18) Çelik, Melis; Oral, Haluk Barbaros; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tıp Fakültesi/İmmunoloji Anabilim Dalı.; 0009-0008-4472-2626
    Otoimmün hastalıkların tedavisi için birçok ilaç ve biyolojik ajan kullanılmaktadır. Bunların hedef organ veya dokularda terapötik düzeylere ulaşabilmesi için yüksek dozlarda uygulanması gerekir. Bu ise ciddi yan etkilere sebep olabilmektedir. Bu durumda alternatif yaklaşımlardan biri tolerans indükleyici özellik kazandırılmış dendritik hücre ve makrofajların sistemik ve/veya lokal uygulanması olabilir. Çalışmamızda TolDH'ler ve M2 fenotipli makrofaj oluşturulması için farklı yaklaşımların karşılaştırılması amaçlanmaktadır. C57BL/6 ve BALB/c farelerinden kemik iliğinden elde ettiğimiz dendritik hücrelere belirli konsantrasyonlarda vitamin D3, deksametazon ve A151 ODN uygulanmıştır ve CD80, CD86 yüzey ifadelerine bakılmıştır. Fare kemik iliğinden elde edilen makrofaj ve RAW.264.7 hücre hattına ise belirli konsantrayonlarda A151 ODN eklenerek CD80 ve CD86 düzeylerine bakılmıştır.Sonuç olarak kemik iliğinden türevlenen makrofajlarda A151 ODN CD80 ve CD86 düzeylerinin belirgin şekilde düşmesine neden olmaktadır. Bu sonuçlar istatistiksel olarak da anlamlı bulunmuştur. Dendritik hücrelerde ise vitamin D3+deksametazon kombinasyonlarında ve A151 ODN eklenen koşullarda CD80 ve CD86 ekspresyonlarında azalma gözlenmiştir.Bu sonuçlara göre A151 ODN ile indüklenen kemik iliğinden türevlenen makrofajların ve tolerojenik hale getirilen dendritik hücrelerin otoimmün hastalıklarda terapötik tedavi yöntemi olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.
  • ItemOpen Access
    ADA2 enzim düzeyleri ve aktivitesinin, COVİD-19 enfeksiyon şiddeti üzerindeki etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-13) Bozkurt, Tuğçe; Budak, Ferah; Gültekin, Sara Şebnem Kılıç; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi/İmmunoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-6563-8716
    COVID-19; Aralık 2019'da Çin/Wuhan'da ortaya çıkan tüm dünyayı etkisi altına alan pandemik hastalıktır. SARS-CoV-2, bulaşıcılığı yüksek, ağır klinik tablolara sebep olabilen enfeksiyon etkenidir. Adenozin deaminaz (ADA) özellikle lenfoid dokularda bulunan, immün sistem fonksiyonlarını etkileyebilen, ADA1 ve ADA2 (CECR1) izoenzimlerine sahip bir enzimdir. ADA1 T hücre proliferasyonunu, ADA2 ise monositlerin farklılaşmasını etkileyebilmektedir. Çalışmamızda; 41 ağır vaka, 34 hafif/orta vaka, 39 a/presemptomatik ve 6 kritik seviye yetişkin COVID-19 hastası ve 40 sağlıklı kontrol grubu dahil edilmiştir. Enzim aktivitesi Giusti ve Galanti yöntemi ile çalışılmıştır. 6 sağlıklı kontrolden elde edilen PKMH ve monositler ile eş-kültür deneyleri yapılmıştır. Eş-kültür sonrası elde edilen süpernatanlar ve COVID-19 hasta serumları, ELISA yöntemi ile incelenerek M1 ve M2 ilişkili sitokin/kemokin profilleri ortaya konmuştur. ADA enzim aktiviteleri incelendiğinde en yüksek değeri kritik COVID-19 vakaları oluşturmaktadır. Sitokin/kemokin çalışmalarında; IL-6, TNF-α, IL-12, IFN-ɣ, GM-CSF, ROS, iNOS, arjinaz, IL-4, IL-10 ve M-CSF'de kritik ve ağır vakalarda artış gözlemledik. Hücre kültürü deneylerimizde ise; kritik, ağır vakalar ve in vitro COVID-19 grubunda, ADA2'in M2 ilişkili sitokin ve kemokinlerle pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Bunun yanında, AHÖ incelemelerinde CD206+ CD86+ M1-M2 miks makrofajlar COVID-19 grubunda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak; makrofaj polarizasyonunun ADA2 ile doğrudan bağlantılı olduğu, ADA1'in ise daha düşük katkı sağladığına dair bulgular elde edilmiştir. Tüm analizlere göre, ağır COVID-19 vakalarında makrofajların M1'den M2'e yönelik bir polarizasyon gösterdiği, fakat daha çok M1-M2 karışık fenotipte heterojenik bir yapı göstermekte olduğuna dair kanıtlar elde edilmiştir. Bu durum, COVID-19'da, ADA2'in makrofaj polarizasyonuna etkisini ve hastalık süreciyle muhtemel ilişkisini gösterebilir.
  • ItemOpen Access
    Klinik örneklerden izole edilen mucorales takımı mantarların tür dağılımı ve antifungal duyarlılıklarının retrospektif olarak belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-19) İkkan, Ayşen; Ener, Beyza; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi/Tıp-Mikrobiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-5209-254X
    Mukormikoz genellikle bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda görülen Mukorales takımı mantarların sebep olduğu bir mantar enfeksiyonudur. Tanısı zor, mortalitesi yüksek ve dünya çapında nadir görülmektedir. İnsidansı tam olarak bilinmemektedir, çünkü popülasyona dayalı az çalışma bulunmaktadır. Bu çalışma ile, Mucorales suşlarının tür tanımlaması morfolojik özellikleri ve MALDI TOF MS ile yapılıp ITS bölgesi ile karşılaştırılmıştır. Bu suşların antifungal duyarlılık profillerine bakılarak ülkemiz için ilk tek merkezli epidemiyolojik veri elde edilmiştir. Bu çalışmada, Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Merkez Mikrobiyoloji (Mikoloji) Laboratuvarına 2003 ile 2022 tarihleri arasında gelen ve -80oC’da saklanan, ayrı hastalara ait 87 Mucorales suşu kullanıldı. ITS bölgesiyle tanımlama amacıyla sadece referans suşlarla BLAST analiz yapıldı ve oldukça net kurallar kullanıldı. Bu suşlardan 77’si ITS bölgesiyle tanımlandı ve en fazla Rhizopus türleri (%75,3) saptandı. Ancak 10 izolat ITS bölgesi ile tanımlamadı. Tanımlama yetersizliği %5,7 oranında olduğu düşünüldü. Tüm suşlarda cins düzeyinde moleküler tanımlama ile tam uyum sağlanmıştır. MALDI TOF MS ile tanımlamada katı ve sıvı besiyerinden ekstraksiyon arasında tür açısından bir fark olmamakla beraber sıvı ekstraksiyon yöntemi anlamlı bir şekilde daha başarılı bulunmuştur. Tür tanımlanması tam yapılmış 77 suşun, in vitro antifungal duyarlılıkları, CLSI M38 referans yöntem ile belirlendi. Posakonazol direnci saptanmamış ancak amfoterisin B direnci Rhizopus arrhizus suşlarında düşük oranda olsa da görülmüştür. Sonuç olarak bu çalışmada merkezimizde en sık izole edilen türün R. arrhizus olduğu, MALDI TOF MS tanımlamanın sıvı ekstraksiyon yöntemi kullanıldığında oldukça başarılı olduğu ve izolatlarımızda ciddi bir antifungal direncin olmadığı saptandı.
  • ItemOpen Access
    Covid 19 pandemi sürecinde kullanımı artan tıbbi maskelerin yapısal olarak incelenmesi ve karşılaştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-19) Akca, Bekir; Özakın, Cüneyt; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi/Tıp-Mikrobiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-2153-6627
    Dünya çapında birçok ulusal ve uluslararası iş sağlığı ve güvenliği kuruluşu tarafından çalışanları tehlikeli aerosol parçacıklarına karşı korumak amacıyla önerilen tıbbi ve solunum maskeleri, COVID-19 pandemisi ile birlikte toplumda da yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Pandemi sırasında artan talep doğrultusunda piyasada bulunan maskelerin kalitelerinde de standartlar açısından uygunsuz durumlar görülebilmektedir. Bu tez çalışmasının amacı, COVID-19 pandemisi döneminde piyasadan temin edilen maskelerin yapısal ve performans özellikleri test etmek ve birbirleri ile kıyaslamaktır. Maskelerin katmanları ayrı ayrı ve tüm katmanlar bir arada olacak şekilde maskelerin kalınlıkları, gramajları, hava geçirgenlikleri, ısıl geçirgenlikleri, su buharı geçirgenlikleri, kopma mukavemetleri, patlama mukavemetleri, BFE’leri ve DBF’leri uygun standartlar kullanılarak ölçülmüştür. Yapılan ölçümler sonucunda BFE değeri yüksek olan Çok iyi grubu maskelerinin hava geçirgenliğinin düşük olduğu, yine BFE değeri yüksek olan maskelerde ısıl direncin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, yapılan tez çalışmasında maskelerin BFE ile ilişkilendirilebilir farklı özellikte verilere sahip olduğu görülmüştür. Gelecek çalışmalar ile bu özellikler açısından literatür daha da aydınlatılmalıdır.
  • ItemOpen Access
    Bir beslenme danışmanlığı merkezine başvuran yetişkin bireylerin mikrobiyota farkındalığı ve bağırsak sağlığının değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-14) Makas, Sümeyye; Tayar, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Veteriner Fakültesi/Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı.; 0000-0001-7634-1627
    Bu çalışma bir beslenme danışmalığına başvuran yetişkin bireylerin mikrobiyota farkındalığı ve bağırsak sağlığının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya %75’i kadın, %25’i erkek olmak üzere 100 kişi dahil edilmiştir. Çalışmada katılımcılara sosyo demografik bilgileri, antropometrik ölçümleri, beslenme alışkanlıkları, Mikrobiyota Farkındalık Ölçeği, fiziksel aktivite durumu, bağırsak sağlığı, probiyotik ve prebiyotik tüketim durumu ve besin tüketim kaydını içeren yedi bölümden oluşan bir anket uygulanmıştır. Besin tüketim kaydı bilgileri beslenme bilgi programı (BeBiS)’nda analiz edilmiş ve sonuçları diğer veriler ile birlikte Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) programına aktarılmıştır. Sonuçlar yüzde, ortalama, standart sapma, ortanca, açıklık değerleri verilerek betimlenmiş, verilerin analizinde ki-kare, mann whitney u, kruskal wallis, spearman korelasyon analizi testleri kullanılmıştır. Mikrobiyota farkındalık ölçeği puanı ile katılımcıların vücut ağırlığı, bki, bel çevresi değerleri arasında zıt yönde anlamlı bir ilişki vardır (p<0,05). Mikrobiyota farkındalık ölçeği puanı ve cinsiyet, eğitim, probiyotik ve prebiyotik eğitimi alma durumuna göre anlamlı olarak farklılık gösterirken (p<0,05), medeni durum, meslek, gelir düzeyi, sigara tüketim, alkol tüketim, kolonik taşıma hızı durumuna göre anlamlı olarak farklılık göstermemektedir (p>0,05). Kolonik taşıma hızı, bki ve bel çevresi değerine göre anlamlı olarak farklılık göstermektedir (p<0,05). Kolonikt aşıma hızı ve katılımcıların hareket düzeyi arasında aynı yönlü anlamlı bir ilişki vardır (p<0,05). Kolonik taşıma hızı ve şalgam suyu, yulaf, enginar, kereviz, elma, çilekgil tüketim sıklığı arasında zıt yönlü anlamlı bir ilişki vardır (p<0,05). Kolonik taşıma hızı; lif ve su alımına göre anlamlı bir faklılık göstermemektedir (p>0,05).Bireylerin mikrobiyota farkındalığının yüksek olması sağlığın korunmasında ve geliştirilmesinde önemlidir ve bireylerin bilgilendirilmesi için konunun uzmanlarına önemli bir sorumluluk düşmektedir.
  • ItemOpen Access
    11-13 yaş voleybolcularda dinamik ısınma ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığına olan etkisinin incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) Turgut, Beytullah; Vardar, Tonguç; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Spor Bilimleri Fakültesi/Antrenörlük Eğitimi Anabilim Dalı.; 0009-0007-2913-9240
    Bu çalışmanın amacı, dinamik ısınma ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin adölesan voleybol oyuncularının dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığına (EHA) olan etkilerini belirlemektir. Çalışmaya, Bursa Nilüfer Tofaş Spor Salonunda antrenman yapan, 11-13 yaş arası, 20erkek ve 20 kız amatör düzey voleybol sporcusu gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılar akut olarak dinamik germe ile birlikte mobilizasyon egzersizleri uygulanmıştır. Egzersizden önce ve egzersiz bittikten sonra dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığı ölçümleri yapılmıştır. Bulgular değerlendirildiğinde EHA kalça fleksiyonu ve Denge sol ayak verilerinde tüm grup ön test son test karşılaştırmasında anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). Dikey sıçrama ve denge sağ ayak ortalamalarında anlamlı fark bulunmamıştır. Cinsiyete göre incelendiğinde erkek sporcuların ön-son test karşılatrımasında EHA kalça fleksiyonunda anlamlı düzeyde artış bulunmuştur (p<0.05). Fakat dikey sıçrama, denge sağ ve sol ayak ortalamalarında anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. Kız sporcuların ön-son test karşılaştırmasında sol ayak ortalamalarında anlamlı farklılık bulunmuştur(p<0.05). EHA kalça felksiyon, dikey sıçrama ve denge sağ ayak ölçümlerinde de anlamlı farklılık bulunmamıştır. Sonuç olarak dinamik germe ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin erkek voleybolcularda EHA kalça fleksiyonunu akut olarak artrıdığı, kız voleybolcularda ise denge sol ayakta artış sağlandığı görülmüştür. Antrenörlere ve sporculara antrenman veya maç öncesi EHA kalça fleksiyonunu artırmak için ısınma yöntemlerinde dinamik germe ile birlikte mobilizasyon egzersizlerinin uygulanması önerilebilir.
  • ItemOpen Access
    Hemşirelik mesleğinde etik ilkeler farkındalık ölçeğinin geliştirilmesi: Geçerlik ve güvenirlik çalışması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-02) Yüce, Bedriye; Özdemir, Aysel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0000-0001-5513-1823
    Bu çalışmanın amacı, hemşirelerin mesleki yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri etik problemler, etik ikilemler ve etik ihlallere ilişkin farkındalık düzeylerini belirlemek için geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı geliştirmektir. Araştırma metodolojik bir çalışmadır 15.04.2022 (Mayıs, Haziran, Temmuz) tarihinde SBÜ Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesinde 453 hemşirenin katılımıyla yapılmıştır. Veriler Sosyo demografik Bilgi Formu ve 5’li Likert tipinde hazırlanan 58maddelik ölçek taslak formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde IBM SPSS22.0 ve AMOS paket programı kullanılmıştır. Verilerin normal dağılıp dağılmadığı normallik testlerinin yanı sıra histogram, Q-Q grafiği ve kutu-çizgi (Box-Plot)grafikleri ile çarpıklık ve basıklık varyasyon katsayısı gibi dağılım ölçüleriyle değerlendirilmiştir. Kapsam geçerliği analizinde Kendall’s W iyi uyum analizi kullanılmıştır. Ölçek alt boyutları Açımlayıcı ve Doğrulayıcı Faktör Analizi ile belirlenmiş; güvenirliği Cronbach’s Alfa Katsayısı ve Madde Toplam Puan Analizi için de Pearson Momentler Çarpımı Korelasyonu kullanılmıştır. HMEİFÖ ve alt boyutlarına ait toplam puanlar arasındaki farklılıklar diğer özellikler açısından birbirleriyle Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ve Bağımsız Gruplar T Testi ile karşılaştırılmıştır. Doğrulayıcı Faktör Analizine göre HMEİFÖ’inin yapısal denklem model sonucunun (Structural Equation Modeling Results) p≤0,001 düzeyinde anlamlı olduğu, ölçeği oluşturan 27 madde ve 4 faktörlü ölçek yapısıyla ilişkili olduğu belirlenmiştir. HMEİFÖ’nin Kaiser-Meyer-Olkin katsayısı (KMO) değeri 0,95,Bartlett's Test of Sphericity Approx. Chi-Square değeri 6953,231 ve p≤0,001 olarak anlamlı olarak bulunmuştur. Ölçeğin Kapsam Geçerliliği İndeksi (KGİ) aralığı 0,92-1,00; faktör yükleri 0,452-0,8070, madde toplam korelasyonları p<0,05 ve alt boyutların Cronbach Alpha Güvenirlik katsayıları (Ahlaki Düşünce: 0,94; Erdemli Olma: 0,89; Görev Bilinci: 0,74; Mesleki Yükümlülük: 0,63) ölçeğin genel puanı 0,95olup yüksek güvenirliktedir. Birinci düzey çok faktör analizi sonuçlarına göre HMEİFÖ Model uyum iyiliği indeksi: x2 (Cmin/df) =2,584≤3, RMSEA=0, 059≤0,08,CFI=0,925≥0,90, RMR=0,041≤0,05 olarak bulunmuş ve modelin istatistiksel uyum gösterdiği tespit edilmiştir (p≤0,001). Sonuç olarak, hemşirelerin mesleki etik ilkeler farkındalık düzeylerini belirlemede HMEİFÖ’nin geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu gösterilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Mudanya’da yaşayan yetişkinlerin beslenme alışkanlıkları, Akdeniz diyet skoru ve antropometrik ölçümler arasındaki ilişki
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-14) Ciğerli, Gönül Tuba Tarıkahya; Tayar, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Veteriner Fakültesi/Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı.; 0009-0005-2418-6764
    Bu çalışma Mudanya Belediyesi Diyetisyen Polikliniğine başvuran bireylerin beslenme alışkanlıkları, Akdeniz Diyeti Skoru ve Antropometrik Ölçümler Arasındaki değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 151 yetişkin birey katılmıştır. Sonuçlar, KIDMED ve Akdeniz diyeti uyum ölçeğinden elde edilen puanlara ilişkin veriler, normal dağılım varsayımlarını sağlamadığı için ikiden çok grubun karşılaştırıldığı durumlarda Kruskal Wallis testi, iki grubun karşılaştırıldığı durumlarda ise Mann-Whitney U testi ile değerlendirilmiştir. KIDMED indeksi puanı ve Akdeniz diyeti uyum ölçeği puanlarının antropometrik ölçümler ile ilişkisini değerlendirmek için Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar p<0,05 anlamlı olacak şekilde yorumlanmıştır. Verilerin analizinde IBMSPSS Statistics 20 programı kullanılmıştır. KIDMED indeksi puanının ve Akdeniz diyeti uyum ölçeği istatistiksel olarak değerlendirildiğinde, medeni durum açısından, evli olanlar ve olmayanlar arasında anlamlı bir farklılık göstermemektedir (p>0,05). Eğitim durumuna göre lise ve öncesi eğitim seviyesinde olan katılımcılar ile önlisans ve üstü eğitime sahip katılımcılar arasında hem KIDMED indeksi puanı, hem de Akdeniz diyeti uyum ölçeği puanı açısından anlamlı bir farklılık göstermemektedir (p>0,05). KIDMED indeksi puanının kronik sağlık sorunu olan ve olmayanlar arasında farklılık gösterdiği belirlenirken, kronik sağlık sorunu olan katılımcıların bu indekse ait puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Akdeniz diyeti uyum ölçeği puanı açısından bu gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır(p>0,05). Yeterli ve dengeli beslenen ve beslenmeyen katılımcılar arasında yapılan karşılaştırma sonucuna göre KIDMED indeksi puanı ve Akdeniz diyeti uyum ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir (p<0,05).Yeterli ve dengeli beslenen katılımcılar için her iki ölçekten elde edilen puanlar bu şekilde beslenmeyenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Bireylerin akdeniz diyetine uyum farkındalığı arttıkça sağlığa olumlu yönde potansiyel etkiye sahip olduğu görülmektedir. Akdeniz diyetinin uygulanabilirliği ve farkındalığı için uzmanlardan destek alınması gerektiği öngörülmektedir.
  • ItemOpen Access
    Solunum yolu örneklerinden saptanan rhinovirusların moleküler yöntemlerle tiplendirilmesi: Retrospektif bir çalışma
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-12) Tuner, Beyza; Ağca, Harun; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi/Tıp-Mikrobiyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-6887-6725
    Rhinovirus (RV), Enterovirus (EV) cinsindeki Picornaviridae familyasında sınıflandırılır. RV-A, RV-B ve RV-C olmak üzere üç türden oluşur ve 170’in üzerinde RV alt tipi bulunmaktadır. Bu çalışmada, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı PCR laboratuvarına gönderilen nazofaringeal sürüntü örneklerinde saptanan RV’lerin moleküler olarak alt tiplendirilmesini yapmak ve tiplerin mevsimsel dağılımını, yaş ve cinsiyet kategorileriyle olan ilişkisini belirlemek hedeflendi. V pozifliği saptanan, 0-90 yaş aralığındaki hastalara ait 80 adet örnekten viral RNA, Pure Link™ Viral RNA/DNA Mini Kit (ThermoFisher Scientific, ABD) kullanılarak ekstrakte edildi. Nükleik asit amplifikasyonu One Step RT-PCR Kiti (Qiagen, Almanya) kullanılarak gerçekleştirildi. 5’UTR’de korunmuş bölgeleri hedefleyen RV evrensel primerleri kullanılarak amplifiye edildi. Amplifikasyon işlemi sonrasında örnekler agaroz jel elektroforezine tabi tutularak pürifiye edildi. Pürifikasyon sonrası elde edilen PCR ürünleri Sanger dideoksi döngü dizileme metodu kullanılarak tekyönlü DNA dizi analizi yapıldı. Elde edilen diziler MEGA 11 programı kullanılarak değerlendirildi. Bu çalışmada, RV’lerin yıl boyu dolaşımda olduğu ve sonbaharda zirve yaptıkları tespit edildi. Çalışmaya dahil edilen 80 örnekte, RV-A 33 (%41,25), RV-B 8 (%10) ve RV-C 31 (%38,75) adet bulundu. Örneklerin üçü (%3,75) EV-D68 olarak tiplendirilirken, beş (%6,25) örnek tiplendirilemedi. RV-A için 16, RV-B için 3, RV C için 12 olmak üzere, toplam 31 farklı alt tip tespit edildi. RV-A, dört mevsimde de tespit edildi. RV-C enfeksiyonları sıklıkla sonbaharda meydana geldi (p<0,05). RV-B yalnızca ilkbahar ve sonbaharda tespit edildi. RV-A enfeksiyonlarının daha erken(p<0,05), RV-C enfeksiyonlarının ise daha geç yaşlarda görüldüğü tespit edildi(p<0,05). RV tiplerinin ve dağılımının, pandemi öncesi ülkemizde yapılan çalışmalarla benzerlik gösterdiği ve pandemiden etkilenmediği tespit edildi.
  • ItemOpen Access
    Klinik karar analizi ile preterm olguların yönetimi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-05) Dinçgez, Burcu; Ercan, İlker; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; 0000-0002-2697-7501
    Sağlık sisteminde birçok alanda kanıtların yetersiz olması, hekim ya da hastanın subjektifliği ya da olayın tekrarlanabilir özellikte olmaması nedeni ile zorlaşan karar verme sürecini geliştirmeye yönelik karar analizi yöntemleri geliştirilmiştir. Klinik karar analizi, hasta ve sağlık çalışanı tercihlerini içeren ampirik verilerin değerlendirilerek tıbba entegre edildiği karar verme metodolojisidir. Çalışmamızda bireyselleştirilmiş yaklaşımın önerildiği preterm olgularda doğum, sadece antibiyotik, sadece steroid, tokolitik ve steroid, antibiyotik ve steroid, nöroprotektif magnezyum ve steroid ile antibiyotik, nöroprotektif magnezyum ve steroid stratejilerinin neonatal sonuçlar üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Ocak 2015 ve Aralık 2021 tarihleri arasında preterm doğum yapan 4577 hasta dahil edilmiştir. Karar ağacı oluşturulmasında tedavi kolları yenidoğan yoğun bakım ünitesi yatışı, major ve minör morbidite varlığına göre dallara ayrılmış ve çıktı olarak neonatal ölümler kaydedilmiştir. Çalışmamız, preterm ve geç preterm olgularda en yüksek ölüm olasılığının doğum; en düşük ölüm olasılığının ise antibiyotik kolunda olduğunu göstermiştir. Erken preterm olgularda doğum kolunda ölüm olasılığının en yüksek ve antibiyotik ve steroidin birlikte uygulandığı kolda en düşük olduğu gözlenmiştir. Alt grup analizlerinde, 24-28 hafta arasında nöroprotektif magnezyum ve steroid uygulanan olgularda, 28-34 hafta arasında antibiyotik, nöroprotektif magnezyum ile steroid uygulananlarda ölüm olasılığının en düşük olduğu; her iki grupta da doğum kolunda ölüm olasılığının en yüksek olduğu bulunmuştur .Sonuçta çalışmamız, kanıtsal verinin sınırlı olduğu preterm olgu yönetiminde klinik karar analizinin, karar verme sürecinde klinisyen için son derece önemli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
  • ItemOpen Access
    Yoğun bakım hastalarında anksiyetenin uyku sorunları üzerine etkisinin incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-12) Osta, Meryem Melike; Yıldız, Hicran; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Anabilim Dalı.; 0009-0006-1141-3208
    Amaç: Bu çalışma, yoğun bakımdaki hastaların yaşadıkları anksiyetenin uyku sorunları üzerine etkisinin incelenmesi amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın evrenini 2022-2023 yılları arasında yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören tüm hastalar, örneklemini ise bu hastalar arasından çalışmaya katılmayı kabul eden 320 hasta oluşturdu. Veriler, “Hasta Bilgi Formu”, “Richards- Campbell Uyku Ölçeği”, “Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri” aracılığı ile toplandı. Veriler SPSS 26.0 programında, yüzdelikler, ortalamalar, t testi, One-way Annova testi ve Pearson korelasyon testi kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Yaş ortalamaları 66,95±15,65 olan hastaların %48,4’ü kadındır. Hastaların%82,2’sinin kendisinde kronik bir hastalık bulunmaktadır ve % 43,4’ü daha önce yoğun bakımda yatmıştır. Hastaların yoğun bakımda yatış süresi ortalama 4,06±3,65gün olup, %36,6’sı solunum sorunları nedeniyle yoğun bakımda yatmaktadır. Hastaların sürekli anksiyete puanı ortalaması 44,81±8,27, durumluk anksiyete puanı ortalaması 40,92±5,69 ve uyku ölçeği puanı ortalaması 25,92±25,63’tür. Hastaların cinsiyeti, eğitim durumu, mesleği ve ekonomik durumu durumluk anksiyete düzeyini etkilemektedir (p<0,05). Hastaların düzenli egzersiz yapma durumu sürekli ve durumluk anksiyete puanını etkilerken, kendisinde kronik hastalık olma durumu durumluk anksiyete düzeyini etkilemektedir (p<0,05). Hastalarda sürekli ve durumluk anksiyete ile uyku düzeyi arasında ilişki olduğu görülmektedir (p<0,05).Sonuç: Yoğun bakım hastalarında anksiyete uykuyu etkileyen bir durumdur. Anksiyeteyi etkileyen faktörlerin kontrol altına alınmasının uyku sorunlarının azaltılmasında ve önlenmesinde etkili olacağı düşünülmektedir.
  • ItemOpen Access
    Broyler karkas ve yenilebilir iç organ kaynaklı Salmonella izolatlarının Salmonella Enteritidis ve Salmonella Typhimurium varlığı yönünden tiplendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-22) Uğur, İrem; Temelli, Seran; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı.; 0000-0003-3719-4497
    Broyler kaynaklı Salmonella spp. izolatlarının S. Enteritidis ve S.Typhimurium varlığı yönünden tiplendirilmesi ve Gold Standart olan konvansiyonelserotiplendirmeye göre real time PCR’ın bu iki serovarın olası varlığının tespitindekietkinliğinin belirlenmesi amacı ile gerçekleştirilen çalışmada, 2021-2022 yıllarıarasında ISO 6579-1:2017 metodu ile izole edilmiş ve Salmonella spp. olduklarıdoğrulanmış, 104 adet karkas ve 57 adet yenilebilir iç organ kaynaklı olmak üzeretoplam 161 adet izolat ve aynı izolatlara ait PCR örnekleri analiz edildi. İzolatlarıntiplendirilmesinde konvansiyonel serotiplendirme ile S. Enteritidis ve S. Typhimuriumspesifik real time PCR (SE/ST-rPCR) analizi uygulandı.Çalışmada, tüm örnekler birlikte değerlendirildiğinde, konvansiyonelserotiplendirme ile izolatların %6,83’ü, SE/ST-rPCR analizi ile de %6,21’i serovarEnteritidis yönünden pozitif bulunurken her iki yöntemle de Typhimurium serovarınegatif olarak tespit edildi. Geleneksel serotiplendirme ile sırasıyla S. Virchow(%81,99), S. Schwarzengrund (%9,32), S. Enteritidis (%6,83), S. Bredeney (%0,62)serovarları bulunmuş olup izolatlardan ikisinin tiplendirilemediği belirlendi. SE/ST rPCR’ın relatif doğruluğu %99,37, duyarlılığı %90,91 ve özgünlüğü %100 ve her ikiyöntem arasındaki uyumun (κ: 0,94) neredeyse mükemmel olduğu saptandı.Sonuç olarak, yasal mevzuatta broyler örneklerinde aranması gereken ikiserovardan S. Typhimurium’un bulunmaması ve S. Enteritidis'in ise çok düşükprevalans oranlarında saptanmış olması, dominant serovarın S. Virchow ve ikinciprevalan serovarın ise S. Schwarzengrund olarak tespit edilmesi, broylerlerin S.Enteritidis ve S. Typhimurium dışında günümüzde farklı patojen serovarları dataşıdığını göstermesi yönünden güncel ve orijinal veri oluşturarak literatüre katkısağladı. Ayrıca, SE/ST-rPCR’ın Enteritidis ve Typhimurium serovarlarınınbelirlenmesinde konvansiyonel serotiplendirmeye alternatif olabileceği de belirlendi.
  • ItemOpen Access
    Türkiye’de organ sağlama sisteminin tıp etiği açısından değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-31) Elgin, Ersin; Civaner, M. Murat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı.; 0000-0002-9509-5799
    Çalışmamızın amacı Türkiye'deki organ temini ve sistemini tıp etiği açısındandeğerlendirmektir. Katılımcıların organ bağışı konusunda tam olarak bilgi sahibiolmadıkları ancak organ bağışı konusunda bilgi düzeylerinin yüksek olduğubelirlenmiştir. Organ bağışına yönelik tutumları ise olumsuzdur. Ancak katılımcılaruygulanan organ bağışı sisteminin uygun olduğunu düşünmektedir.Çalışmamız 15 Aralık 2021 - 15 Aralık 2022 tarihleri arasında B.U.Ü.T.F .'de toplam 700 hasta ve sağlık personeline anket uygulanarak gerçekleştirilmiştir. Eldeedilen veriler; Pearson ki-kare ve Fisher-Freeman-Halton testleri SPSS 23 ile analizedilmiştir. Veriler ışığında organ temini ile ilgili altı etik soru tıp etiği ilkelerine göredeğerlendirilmiştir: yararlılık, zarar vermeme, özerkliğe saygı ve adalet.Ülkemizde bireyler özgür iradeleri ile organ bağışında bulunabilmektedir.Ayrıca birey hayatta iken organ bağışı yapmadığını belgelemesi halinde organlarıalınmamaktadır. Bu uygulamalar tıp etiğinin özerklik ilkesine uygundur. Organ bağışıbirimlerinin ülke genelinde yaygın olması da tıp etiğinin adalet ilkesinidesteklemektedir. Bunlar sistemin olumlu yönleridir.Organ bağışında bulunan kişilerin beyin ölümü gerçekleştikten sonra organbağışına ailelerin karar vermesi tıp etiğinin özerklik ilkesini ihlal edebilir. Organbağışının eğitim müfredatında yer almaması, organ bağışı sürecinde devlet tarafındanorgan bağışçılarına ve yakınlarına bazı pozitif ayrıcalıkların tanınmaması, yoğunbakım yataklarının ülke genelinde amaca uygun kullanılıp kullanılmadığınınbilinmemesi, kadavradan yeterince organ elde edilememesi ve bunun sonucundaülkemizin canlıdan organ naklinde dünyada ilk sıralarda yer alması sistemin olumsuzyönleridir.Organ bağışı ve teminini artırmak için geliştirilecek sağlık politikaları ileinsanların organ bağışına yönelik bilgi ve tutumları iyileştirilmelidir. Ülkemizdekicanlıdan organ nakillerini azaltmak için kadavradan organ temini artırılmalıdır. Ülkemizde 48.000'den fazla yoğun bakım yatağı bulunmasına rağmen bunlarınamacına uygun kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmelidir. Beyin ölümü vakalarıtespit edilirken profesyonel ekipler oluşturulmalı ve desteklenmelidir. Çalışmamızınsonuçları ülkemizdeki sistemi desteklese de organ bağışı konusunda daha fazlasınaihtiyaç vardır. Bu nedenle yeni bir organ bağışı sistemi geliştirilmelidir.
  • ItemOpen Access
    Çocuklarda bazı fiziksel uygunluk parametreleri ile dikkat ve akademik başarı arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-19) Bulut, Gözde Yenidünya; Vatansever, Şerife; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Spor Bilimleri Fakültesi/Antrenörlük Eğitimi Anabilim Dalı.; 0000-0002-2752-6892
    Bu çalışmanın amacı çocuklarda bazı fiziksel uygunluk parametreleri ile dikkat ve akademik başarı arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya 10-12 yaş aralığında olan 237 kız ve erkek öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcıların dikkat becerileri Burdon Dikkat Testi, fiziksel uygunlukları mekik testi, flamingo denge testi, 30 saniye mekik testi, 20 metre sürat testi ve otur-uzan esneklik testi ile belirlenmiştir. Öğrencilerin okul başarıları not ortalamaları ile tespit edilmiş olup not ortalamaları e-okul üzerinden alınmıştır. Elde edilen verilerin analizi için “SPSS 26,0” programı kullanılmıştır. Fiziksel aktivite düzeyi, dikkat ve okul başarısı arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Pearson korelasyon testi kullanılmış olup anlamlılık 0,05 olarak belirlenmiştir. Yapılan istatiksel analizler sonucunda aerobik dayanıklılığı belirleyen mekik testi ile dikkat testi arasında, akademik başarı ile 30 saniye mekik testi ve otur uzan esneklik testi arasında düşük düzeyde pozitif yönde istatiksel olarak anlamlı bir ilişki (p<0,05) bulunmuştur. Diğer değişkenler arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0,05). Sonuç olarak bu araştırmanın bulgularına dayanarak 10-12 yaş grubundaki çocukların bazı fiziksel uygunluk parametreleri ile dikkat ve akademik başarıları arasında bir ilişkinin olduğu söylenebilir. Çocuklarda fiziksel aktivite düzeyi, dikkat ve okul başarısı arasındaki muhtemel ilişkinin daha iyi ortaya konulabilmesi için daha birçok ilişkisel tarama ve randomize kontrollü araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.