1974 Cilt 3 Sayı 1

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 13 of 13
  • ItemOpen Access
    Ödemeni̇n olanaksız duruma gelmesi
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Yıldız, Hüseyin
    Ödemenin (1) Olanaksız duruma gelmesi konusu Borçlar Yasasının (2) «Borçların Sona Ermesi» bölümü içinde 117. Madde ile düzenlenmiştir. BY. 117. Madde borçlunun sorumlu tutulmasını gerektirmeyen ve sonradan ortaya çıkan nedenlerden ötürü, borcun yerine getirilmesinin oIanaksızlaşmasını düzenlemektedir. Borcun yerine getirilmesinin. olanaksızlaşması durumu, sözleşmenin doğuşundan, yani yapılışından sonra meydana gelmiştir. Ayrıca olanaksızlık durumunun meydana gelişinin, borçlunun herhangi bir kusuruna dayanmaması gerekmektedir. Bu anlamda BY 117. Madde ile 20 ve 96. Maddeler arasında bir yakınlık vardır denilebilir.
  • ItemOpen Access
    Hesap planının organi̇k geli̇şi̇mi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Bourquin, M.; Gür, Abdullah
    Bildiğimiz şekliyle muhasebe, genellikle ortaklık halinde ve kısa süreli mal alış, taşıma ve satış işlemleri yapan İtalyan tacirleri tarafından yaratılmıştır. Maliyet muhasebesi ise sürekli bir imalatın.zorunlu kıldığı uzun süreli yatırımlar hakkında zaman, zaman bilgi edinmek ihtiyacından, diğer bir deyişle bilanço çıkarılmasını sağlamak için ortaya konmuştur. Bilanço daima geçici ve hatta hayali bir belgedir. Çünkü, bilanço henüz satılmamış malları ve bir süre daha kullanılacak sabit kıymetleri ampirik bir şekilde değerlendirerek geleceği öngörmeye çalışır. Muhasebe ilminin amacı mutlak bir kesinliğe ulaşmak değildir. Çünkü bu kesinliğe ancak işletmenin tasfiyesi sonucu ulaşılır. Muhasebe de ana gaye, işlerin gidişatı hakkında bir karar sahibi olmamızı sağlayacak açıklık ve yeterlikteki bilgilerin sağlanmasıdır. Muhasebe gelişiminde işletmelerin gittikçe artan karmaşıklığını izlemiştir. Hatta denilebilirki, sorumlulukların sınırlarını tesbit eden, sonuçlan sektörler ve işlemler itibariyle saptayan analitik bir muhasebe olmasaydı boyutları insan gücünü aşan dev işletmelerin kurulup gelişmesi düşünülemezdi.
  • ItemOpen Access
    Markov zi̇nci̇rleri̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) İlhan, İsmail
    Bağımlı olasılık problemlerinin büyük bir bölümünün çözümü ve aydınlatılmasında başarı ile uygulanan «Markov zincirleri teorisi» matematik temellere dayanan bir teoridir. Bu teoriden yararlanılarak geliştirilmiş olan «Markov zincirleri metodu» Biyoloji, Tıb, İktisat ve İşletme gibi bir çok bilim dalında geniş uygulama alanları elde etmiştir. Geçmiş zamanlarda ve şimdiki zamanda gerçekleşmiş olasılıklardan yararlanarak aynı olay veya olayların gelecekteki olasılıklarını bulmak Markov zincirleri metodunun esasını oluşturmaktadır. Markov zincirleri teorisinde bir deneyimin sonucunun olasılığı ondan önceki deneyim'in sonucuna bağlı olduğu kabul edilir.
  • ItemOpen Access
    Koza ve i̇pek pazarlamasında karşılaşılan sorunlar
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Tokol, Tuncer
    1938 - 72 yılları dünya koza üretim istatistikleri incelendiğinde 2. Dünya Harbinden önce suni elyafın büyük ölçüde üretiminin söz konusu olmaması nedeniyle 1938 yılında dünya koza üretiminin 438.832 ton olduğu, fakat İkinci Dünya Harbinin yarattığı ekonomik bunalımın sebep olduğu daha ucuz materyele kaçma gereği, ipek ile suni elyaf arasında şiddetli bir rekabete yol açarak üretimin 1953 yılında 219.600 tona düştüğü, ancak toplumlardaki hızlı refah artışı ile ipeğin yeniden önem kazanmaya başlayarak miktarın 1972 yılında 337.000 tona çıktığı görülmektedir.
  • ItemOpen Access
    Yeni̇ mamulü yaşam evrenleri̇nde fi̇yatlama stratejisi
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Akçay, Okan
    Yeni mamuller işlemeler tarafından ilk defa üretilen mallardır. Bu mallar için pazar detaylı şekilde belirtilmiş değildir. İşletme rakip mamuller hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadığı gibi, yeni mamulün dağıtım kanalları, üretim maliyeti ve kar marjları hakkında ön bilgisi yoktur. Potansiyel müşterilerin yeni mamulü alıp almayacakları belli değildir. Buna rağmen, yeni mamulün fiyatlama çalışmaları mamul işletmede iken başlar (1). Çünkü, yeni mamulün üretim kararını vermede yardımcı olan yatırımların verimliliğini ölçen analizler yapması gerekir. Bunlar; bugünkü değer hesabı, başabaş noktası analizi ve yatırımların geriye dönüş analizleridir. Bu analizlerin yapılması için yeni mamul fiyatının hiç olmazsa yaklaşık olarak belirlenmesi gerekir. Fiyatın belirlenmesinde, potansiyel müşterilerin alım gücünün, farklı üretim seviyesinde maliyetlerin ve yeni mamul riskinin ne seviyede olacağının önceden analiz edilmesi işletmeye yararlar sağlar.
  • ItemOpen Access
    Modern i̇şletmelerde haberleşme sorununun anali̇zi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Sabuncuoğlu, M. Zeyyat
    Toplumsal yaşantının doğal bir sonucu olan haberleşme modem işletme örgütleri içinde her geçen gün biraz daha önem kazanmakta, çeşitli inceleme ve araştırmalara konu olmaktadır. Gerçekten günümüzün işletmeleri, örgütsel yapı içinde ve bilinçli biçimde ortak amaca ulaşmak için haberleşme sistemini geliştirmenin yararianna inanmış ve bu yolda önemli atılımlarda bulunmuşlardır. Bugün artık başarılı bir örgüt yapısından söz edebilmek için sadece rasyonel bir işbölümü, amaçların çizilmesi, sorumluluk ve yetkilerin planlı bir biçimde belirlenmesi yeterli görülmemektedir. Örgütün üst orununda bulunan yöneticilerden en alt basamağında yerleşen işgörenine dek uzanan, yatay ve dikey düzeye oluşan haberleşme kanallarının en iyi şekilde işlemesi, tıkanıklıkların giderilmesi, dinamik bir karakter taşıyan işletmelerin, en önemli sorunu durumuna gelmiştir.
  • ItemOpen Access
    Hava ki̇rlenmesi̇ ve ekonomi̇k yapı: Input - output hesaplamalarının deneysel sonuçları
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Leontief, Wassily; Ford, Daniel; Gürsakal, Necmi
    Bütün endüstriyel ürün ve hizmetlerin üretim ve tüketimi gibi, çeşitli hava kirleticilerin de yaratılıp atılması input-output sistemi çerçevesinde sistematik bir şekilde tanımlanıp analiz edilebilir. Endüstrilerin yan ürünleri olan kirleticiler input-output tablosunda ayrıntılı bir şekilde tanımlanmışlardı. Endüstriyel işlemler içinde çevre kirlenmesini azaltan ekonomik faaliyetler de uygun bir şekilde genişletilmiş bir input-output sistemiyle birleştirilebilir.
  • ItemOpen Access
    1861-1957 yılları arasında İngi̇ltere'de i̇şsi̇zli̇k sevi̇yesi̇ i̇le parasal ücretlerdeki̇ deği̇şme haddi̇ arasındaki̇ i̇li̇şki̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Phillips, A.W.; Yaman, Berker
    Bir mal veya hizmete olan talep o mal veya hizmetin arzından fazla ise fiatlarının yükseleceği beklenir, bu yükselme oranı ise talep arttıkça büyüyecektir. Diğer taraftan mal ve hizmetlere olan talep o mal ve hizmetlerin arzlarına göre daha düşük seviyeye inerse fiatların düşeceği ve bu düşme oranının, talep açığının büyümesiyle artacağı beklenir. Bu ilkenin parasal ücret oranlarındaki değişmeyi, diğer bir deyişle, emeğin fiatını tayin eden faktörlerden biri olarak geçerli olması akla uygun gelmektedir. Emek talebinin yüksek ve istihdam edilmemiş emeğin çok az olması halinde işverenler ücret oranlarını çabukça arttırma yolunu seçebilirler, her firma ve endüstri çok az da olsa bir ücret arttırmasına giderek diğer endüstri ve firmalardan emeği kendilerine çekme teşebbüsünde bulunurlar. Diğer taraftan, emek talebi düşük ve işsizlik oranı yüksek olduğunda ücretler ağır ağır düşer, ayrıca cari oranlardan daha aşağı ücret alan işçiler firmaların servislerinde çalışmaya istekli değildirler. Bu yüzden, işsizlikle ücret oranlarındaki değişme arasındaki ilişki doğrusal değildir.
  • ItemOpen Access
    Di̇namik bi̇r toplayıcı model
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Tobin, James; Yücel, Asım
    Günümüzün konjonktür ve ekonomik büyüme ile ilgili kuramsal modelleri, birbiriyle ilgili tipik iki özelliğe sahiptir. Modellerde: a) faktörlerin birbirleriyle ikame edilmesine olanak tanımayan üretim fonksiyonları esas alınır ve b) incelenen değişkenler reel değerler olup para ve fiat unsurları önemli değildir. Bu özelliklerinden dolayı modeller ekonomik oluşumun katı ve fazla belirgin olmayan bir görüntüsünü ifade ederler. Öyle ki, modellerin çizdiği düzgün ve dar yollardan yapılacak en küçük bir sapma, ani ve keskin geriye dönüşlere ve kontrolü mümkün olmayan sıçrama ve düşmelere sebep olarak, ekonomiyi bir çıkmaza sürükler. Büyük ölçüde yararlı olmalarına rağmen, modellerde ekonomik faaliyetlerin işleyişinde yer alan bazı önemli düzeltici mekanizmaların yer almadığı görülür. Bu yazının amacı, gerek faktörlerarası ikameye olanak tanıyan ve gerekse parasal etkilere yer veren basit bir toplayıcı model ortaya koymaktır. Modeldeki büyüme mekanizması diğer büyüme modellerinde esas rolü oynayan hızlandıran mekanizmasından büyük ölçüde farklı bir şey değildir. Hızlandıran mekanizmasından farklı olan taraf, ekonominin ulaşabileceği büyüme oranının sadece bir tane olmayışıdır. Hızlandıran modellerinde olduğu gibi büyüme kapital yanında diğer üretim faktörleri ile de sınırlıdır.Fakat burada bu sınırlamalar ani ve kesikli bir şekilde çalışmazlar ve hızlandıran modellerinin söz konusu etmediği para ve fiat ayarlamaları ile yumuşatılabilirler. Modeldeki devrevi dalgalanma, Kaldor¹, Goodwin² ve Hicks'in³ modellerindeki doğrusal olmayan dalgalanma sürecinin aynısıdır. Fakat bizim modelimizdeki devrevi hareket esas olarak fiatların, nakdi ücretlerin veya parasal kıymetlerin arzındaki esneksizliğe dayanmaktadır. Bunun yanında, burada esasları belirtilen model, ekonomik faaliyetlerin gelişimini kararlı büyüme ve devrevi dalgalanmalar gibi iki olasılıkla sınırlamaz. Alternatif bir gelişme istikameti; devam ettiği müddetçe, net yatırımın kapital stokunu ve muhtemelen reel gelir seviyesini yükseltebileceği sürekli düşük istihdam veya durgunluk halidir. Ekonomik dalgalanma gibi böyle bir netice de bir çeşit fiat veya parasal esneksizliğe dayanmaktadır.
  • ItemOpen Access
    Enflasyonla mücadele sorunu
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Parasız, M. İlker
    Çağımızda gerek gelişmiş gerekse azgelişmiş ülkelerin müşterek sorunlarından birisi de şüphesiz enflasyondur. Bu konuda pek çok araştırma yapılmış olmasına rağmen kesin çözüm imkanı bulunamamıştır. Gelişmekte olan ülkeler arasında enflasyonist baskılardan en fazla muzdarip olanlar Latin Amerika memleketleridir. Bu ülkelerin uzmanları enflasyonla mücadelede özellikle Kuzey Amerikalı iktisatçıların getirmiş oldukları tedavi politikalarının yetersiz kaldığını ekonomide durgunluğa sebep olduğunu, enflasyonun sadece parasal tedbirlerle önlenemiyeceğini bunun yanında yapısal faktörlerin de nazarı itibara alınması gerektiğini savunmuşlardır (1). Batı ülkelerinde de İkinci Dünya Savaşından sonra enflasyon konusunda yeni gelişmeler olmuş, «maliyet enflasyonu», «tırmanan enflasyon», «Sektöriyel enflasyon, «stagflasyon» üzerinde çalışmalar yapılmış parasal tedbirlerin bu tip enflasyonist baskıların kontrol altına alınmasında yetersiz kalacağı ispatlanarak örneğin «gelir politikası» gibi yeni yeni mücadele aletleri aranmağa başlanmıştır.
  • ItemOpen Access
    Transformasyon problemi̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Savaş, Vural F.
    Makalemizin amacı Marksist Teori'de önemli bir yere sahip olan ve «değerlerin fiatlara dönüşümü» veya kısaca «transformasyon problemi> diye adlandırılan tartışmalı konuyu; Türk okuyucularına tanıtmaktır. Makalemiz incelendiği zaman görüleceği üzere Transformasyon problemi; Marks'ın ünlü yapıtı «Kapital» in Ill. cildinin yayınlandığı 1894 yılından beri iktisatçıların dikkatini tekrar tekrar üstüne çeken bir konudur. Elbette ki böyle bir ilgi sebepsiz değildir. Transformasyon probleminin çözülmesi veya çözülememesi; şöyle veya böyle çözülmesi; başta «emek-değer teorisi» olmak üzere, «artık değer», «emeğin sömürülmesi» ve «kapitalin organik terkibi» gibi Marksist kavramların geçerliğini ve güvenilirliğini büyük ölçüde etkilemektedir.
  • ItemOpen Access
    Uygulamacılar i̇çi̇n stok kontrolünün tanımlanması ve gerekli̇li̇ği̇
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Öztürk, Ahmet
    Günümüzde, ülkeler piyasadaki suni fiyat artışlarını önlemek, halkın refah seviyesini arttırmak ve dengeli bir pazar mekanizmasını sağlamak için ellerinde piyasayı etkileyebilecek miktarda stok bulundurmak durumundadır. İşletmelerin amacı da üretimlerine ara vermeden, piyasa talebini karşılayan malları için gerekli ara malını, en az gidere sebep olacak düzeyde tutmaktır. Makalemize, işletmelerin <> konu olarak alınmıştır. Stok kontrolü hakkında ilk çalışma 1915 yılında F. W. Harris tarafından yapılmıştır. Harris bu çalışmasında, talebi belirli ve sabit tutarak, stok giderlerini minimize ederek iktisadi sipariş miktarını belirlemeye çalışmıştır. (1). Onun bu çalışması, bu güne kadar birçok iktisatçı ve matematikçi tarafından günün gereklerine cevap verecek şekilde ortaya konulmuştur. Makalemizde bu gelişmeler gösterilmeye çalışılacaktır. İşletmelerin miktar olarak büyümesi, üretim tekniğindeki ilerlemeler ve işletme iktisadi sahasındaki gelişmeler stok kontrolünün önemini giderek arttırmıştır. Stokların miktar olarak kontrolünde izlenen amaç; işletme giderlerini minimize ve gelirlerini maksimize eden stok düzeylerini belirlemektir. Aynı zamanda işletmecilerin üzerinde durduğu temel stok kararları olan, bir keresinde ne miktarda sipariş vermeli ve bu miktarı ne zaman sipariş etmelidir sorunu örnekler le açıklanacaktır.
  • ItemOpen Access
    Bi̇r kutuplaşma anali̇zi̇ i̇çi̇n araştırma şeması
    (Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1974) Boudeville, M.Jacques; Dinler, Zeynel
    Gelişme kutbu kavramı, A.B.D.'de olduğu gibi Avrupa'da da bazılarını ona karşı çıkaracak yoğunlukta bir başarı kazandı. Neticede, kuramsal yönden olduğu kadar, iktisat politikası yönünden de, eksperler yuvarlak masalarında çözümü gerektirecek nitelikte karışıklıklar ortaya çıktı. Fransız kökenli olan bu fikri, Güney İtalya, İrlanda, Kanada, Hollanda, İspanya, Colombiya gibi birçok ülke, bünyelerine adapte ederek uyguladılar. Gerçekte, hareketi gerektiren kutuplaşma analizinin amacı devlet adamlarına yön vermektir. Analizin önerdiği kalkınma politikası aynı zamanda teknik ve coğrafiktir. Bundan dolayıdır ki, kuramsal gelişmeye konu olmaktadır. Eğer bu çalışmalar derinleştirilir ve zenginleştirilirse, elde edilecek sonuçlar faydasız denemeleri önleyecektir. Şehirsel kutupları, teknik kutupları ve onların hiyerarjisi veya çalışmasını ve kalkınma süreçlerini ilgilendirsin, bunların hepsini bilmekten çok uzağız. Fakat bugünden itibaren gelecekteki politikalar ve araştırmalara yön verecek olan birtakım temel noktaları saptamak mümkündür.