2006 Cilt 32 Sayı 2

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 6 of 6
  • ItemOpen Access
    Fistülizan tip crohn hastalığında infliksimab kullanımı sonrasında yaygın tüberküloz enfeksiyonu gelişen bir olgu – reaktivasyon mu? IRIS mı?
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Kıyıcı, Murat; Özal, Güze; Dolar, Enver; Gülten, Macit; Nak, Selim Giray; Gürel, Selim; Uslusoy, Hüseyin; Keskin, Murat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Gastroenteroloji Anabilim Dalı.
    Fistülizan tip Crohn hastalığı nedeni ile tek doz infliksimab kullanılan bir hastada gelişen yaygın tüberküloz enfeksiyonu ve ciddi enfeksi yonlar sonrası fatal seyir izlenmişti. Tümör Nekrozis Faktör-α antagonistlerinin romatoid artrit, Crohn hastalığı ve psöriaziste kullanım endikasyonları vardır. Ancak bu ajanların kullanımına bağlı başta tüberküloz olmak üzere birçok önemli komplikasyon görülebilmektedir. Sunduğumuz olgunun ışığında oldukça güncel olan bu konudaki literatür tekrar değerlendirilmiş ve konsensus sağlanan görüşler sunul muştur
  • ItemOpen Access
    Genç yaştaki kolorektal kanser tanılı hastada blastocytis hominis enfeksiyonunun klinik önemi: Olgu sunumu
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-08-09) Şenol, Emel; Kıyıcı, Murat; Alver, Oktay; Tolunay, Şahsine; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Gastroenteroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.
    Kolorektal kanser ileri yaş hastalığı olarak bilinmektedir. Son yıllarda genç hastalarda kolorektal kanser sıklığında artış ve yaşam beklentisinin de kötü olduğu bildirilmektedir. Blastocystis hominis kolonun normal florasında varlığı saptanmış ancak klinik önemi tartışılmakta olan bir protozoondur. Burada Blastocystis hominis enfeksiyonunun eşlik ettiği kolorektal taşlı yüzük hücreli kanser tanısı alan genç bir olgu literatür eşliğinde tartışıldı.
  • ItemOpen Access
    Farklı fiksasyon protokolleri ile sperm kromatin kondansasyon anomalisinin değerlendirilmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-09-20) Avcı, Berrin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.
    Sperm kromatininin bütünlüğü, özellikle ICSI uygulamalarında, fertilizasyon başarısında önemli rol oynar. Nüklear kromatin kondansasyonundaki azalış aniline blue, acridine orange, chromamycine A3 (CMA3) gibi boya ve fluorokromlarla değerlendirilir. Aniline blue, kondansasyon anomalisi ile birlikte morfolojisini de değerlendiren bir boyadır. Fluorokromlar fertilizasyon başarı hızı ile kondansasyon anomalisi arasındaki korelasyonu saptamada en güvenilir boyalar olarak bildirilmiştir. Kısıtlı miktarda olan ICSI materyaline uygulanan bu boyalarda farklı fiksasyon protokolleri uygulanır. Bu çalışmada kromatin kondansasyonunu değerlendirmede uygulanan boyama metotlarında kullanılan en kısa ve pratik fiksasyon protokolünü bulmak amaçlandı. Toplam 5 hastanın swim-up yöntemi ile hazırlanan semen örnekleri Carnoy’un solüsyonunda 4ºC’de 5 dk, oda sıcaklığında 2 saat ve % 3’lük glutaraldehitte 20 dk fikse edil di.Farklı protokollerle fikse edilen preparatlara aniline blue, acridine orange ve CMA3 boyamaları uygulandı. Boyanma kalitesi açısından gruplarda fark görülmedi. Her üç boyamada da Carnoy’un solüsyonunda 4ºC’de 5 dk fiksasyonun yeterli olduğu görüşüne varıldı.
  • ItemOpen Access
    Farklı diyalizer sterilizasyon yöntemlerinin hemodiyaliz hastalarında lenfosit alt grupları üzerine etkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-08-03) Ersoy, Alpaslan; Şenol, Emel; Budak, Ferah; Erek, Müge; İlkaya, Songül; Kar, Göksel; Oral, Barboros; Yavuz, Mahmut; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İmmunoloji Bilim Dalı.
    Hemodiyaliz biyouyumluluğu başlıca kan ile ekstrakorporal materyalin temasının başlattığı reaksiyonları ifade etmektedir. Membran sterilizasyon yönteminin biyouyumluluk üzerine etkisine ilişkin veri sınırlıdır. Bu çalışmada farklı yöntemlerle sterilize edilmiş iki polisülfon (PS) membranın, hemodiyaliz hastalarında tek bir diyaliz seansında kompleman, CRP, periferik lenfosit sayısı ve lenfosit alt grupları üzerine etkileri araştırıldı. 26 hemodiyaliz hastası etilen oksid ile sterilize edilmiş PS (F5) veya buhar ile sterilize edilmiş PS (F5HPS) membran ile 4 saat hemodiyalize alındılar. Bütün hastalarda diyaliz seansından hemen önce ve bitiminde alınan kan örneklerinde yukarıdaki parametreler ölçüldü. Her iki grupta diyaliz sonrası kompleman ve CRP düzeyleri anlamlı arttı. Fakat iki gruptaki değişiklikler arasında fark yoktu. Her iki grupta da CD4 (helper/indüktör T hücre) ve CD4/CD8 oranı anlamlı artarken F5 ve F5HPS grubundaki değişiklikler benzerdi. F5 grubundaki CD8 (supresör/sitotoksik T hücre), F5HPS grubunda DR (aktive T hücre) düzeyleri anlamlı azaldı. Her iki grup arasında CD8’deki değişiklikler anlamlı olmamasına karşın F5HPS grubundaki azalma F5 grubundaki artış ile karşılaştırıldığında anlamlı bulundu (%23.7’ye karşılık -%11.2). Çalışmamız membran sterilizasyon yönteminin biyouyumlu sentetik membranlarda lenfosit alt gruplarında hafif değişikliklere yol açtığını düşündürmektedir.
  • ItemOpen Access
    İnsülin kullanan tip 2 diabetes mellituslu hastalarda diyabet eğitimi ve metabolik kontrol
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-08-03) Ersoy, Canan; Tuncel, Ercan; Özdemir, Belkıs; Ertürk, Erdinç; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı.
    Diabetes mellitus uzun dönemde dejeneratif komplikasyonlara yol açabilen kronik bir hastalıktır. Glisemik kontrol komplikasyonların gelişimini engelleyebilir. Bu çalışmada insülin kullanan tip 2 diabetes mellituslu hastalarda sık tekrarlı diyabet eğitiminin uzun dönemde glukoz ve lipid metabolizması üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık. Kronik komplikasyonsuz 130 hasta retrospektif olarak incelendi. 53 hastanın eğitim ve tedavi programını tamamladığı (eğitim gurubu), 77’sinin sadece tedaviye devam ettiği saptandı (kontrol gurubu). Her iki guruptaki hastaların yaş, cinsiyet, diyabet süreleri, başlangıç kan basıncı (KB) ve metabolik değerleri benzerdi. Eğitim gurubundaki hastaların eğitim sonrası A1C, açlık ve tokluk kan şekeri ve sistolik KB değerleri anlamlı düşerken kontrol gurubunda sistolik KB değeri anlamlı arttı. Eğitim gurubunda HDL-kol düzeyleri 6. ayda 40 ± 9 mg/dl’den 49 ± 14 mg/dl’ye yükseldi. Çalışmamız kapsamlı ve sık tekrarlı bir diyabet eğitim programının metabolik kontrolün sağlanmasında etkili olduğunu düşündürmektedir.
  • ItemOpen Access
    Tip 2 diabetes mellituslu hastalarda mikroalbuminüri, insülin direnci ve kardiyovasküler risk
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-08-03) Ersoy, Canan; Taşlı, Babürşah; Yıldız, Abdülmecit; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.
    Son çalışmalar tip 2 diyabette mikroalbuminüri (MAU) varlığı ile hedef organ hasarları ve kardiyovasküler hastalık riski arasındaki ilişkilere yönelmişlerdir. Bu çalışmada, Tip 2 diabetes mellituslu (DM) hastalarda MAU ile glisemik kontrol, insülin direnci (İR) ve diğer kardiyovasküler risk faktörleri arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. İnsülin gereksinimi olmayan, normal renal fonksiyonlu 29 mikroalbuminürik ve 68 normoalbuminürik tip 2 DM’lu hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalarda antropometrik ölçümler ve kan basıncı kaydedildi. Serum açlık ve tokluk kan şekerleri, insülin, CRP, transferrin, fibrinojen düzeyleri, lipid profili ve renal fonksiyonlar ölçüldü. İR, Homeostasis Model Assessment (HOMA) metodu ile hesaplandı. HDL-kolesterol düzeyleri MAU’li hastalarda daha düşük (45.3 ± 7.8 mg/dl’ye karşılık 49.8 ± 7.5 mg/dl) iken, kan basınçları, serum insülin ve HOMA-İR (8.64 ± 6.9 karşılık 5.42 ± 5.4) değerleri MAU’li hastalarda normoalbuminüriklerden daha yüksekti. HbA1C değerleri dikkate alındığında MAU gurubunda 18 (%62), normoalbuminüri gurubunda 26 (%38.8) hastanın glisemik kontrolü kötü idi. Kilolu, obez, hipertansif, dislipidemik hasta, retinopati veya nöropati sıklığı oranları her iki gurupta benzerdi. MAU bel çevresi, bel kalça oranı, VLDL-kolesterol ve trigliserid düzeyleri ile koreleydi. Lojistik regresyon analizi MAU için kadın cinsiyet, sigara kullanımı ve HOMA-IR değerinin >5.51 olmasının bir risk faktörü olduğunu gösterdi. Sonuçta İR MAU’li tip 2 diyabetli hastalarda artmıştır. İR’ni azaltan tedavi yaklaşımları bu hastalarda yararlı olacaktır