Açık Erişim Sistemine Hoş Geldiniz

Bursa Uludağ Üniversitesi, bilimin ve teknolojinin ilerlemesine katkı sağlamayı, açık, tekrarlanabilir ve güvenilir araştırma çıktıları ile uygulamalarını benimseyerek; toplum ve tüm dış paydaşları yararına bilginin geniş yayılımını taahhüt eder.

BUU Açık Erişim Sistemi, öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimizin uluslararası standartlara ve fikri mülkiyet haklarına uygun olarak ürettikleri kitap, makale, tez, ansiklopedi, sanat eseri gibi bilimsel ve sanatsal ürünleri sunmaktadır.

Bursa Uludağ Üniversitesi DSpace kullanan lider kurumlardan biridir.

Supported by @SelenSoft Yazılım



 

Son Gönderiler

Placeholder
YayınAçık Erişim
Hans-Johann Glock’un analitik felsefe nedir? Kitabı üzerine bir inceleme
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-11) Demirtaş, Şeyma
Analitik Felsefe Nedir? adlı eserinde Hans-Johann Glock, analitik felsefenin ne olduğu sorusuna kapsamlı ve eleştirel bir yaklaşım sunar. Analitik felsefeyi sabit, kesin bir tanıma indirgeme çabalarının yetersiz kaldığını belirten Glock, kavramsal analiz, dilsel yöntem ya da bilimle yakınlık gibi ölçütlerin hiçbirinin analitik felsefenin tüm örneklerini kapsayamadığını gösterir. Hatta bu geleneği tanımlamak adına kıta felsefesiyle yapılan karşılaştırmalar da istenen sonucu vermez. Glock bu noktada, analitik felsefenin özsel bir tanımdan ziyade tarihsel bir gelenek ve düşünsel etkileşim ağı olduğunu savunur. Analitik felsefeyi Wittgenstein’ın “aile benzerliği” kavramına dayanarak açıklamaya çalışan Glock’ a göre, analitik felsefeyi tanımlayan gerekli ve yeterli koşullar bulunmamakla birlikte, yeterince fazla sayıda paylaşılan özellik, filozofların aynı geleneğe ait olarak görülmesini sağlar. Analitik felsefenin tarihsel gelişimini, coğrafi kökenlerini, yöntemlerini ve etikpolitik yönelimlerini kapsamlı bir şekilde analiz etmeye olanak tanıyan eser, analitik felsefeye ilgi duyan herkes için temel bir kaynak niteliği taşır.
Placeholder
YayınAçık Erişim
Macit Gökberk’in perspektifinden Cumhuriyetin çağdaşlaşma idealinin gelenekle ilişkisi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-26) Hacıfevzioğlu, Ahmet Umut
Macit Gökberk, ülkemizde felsefenin kurumsallaşması ve Türkçenin felsefe dili olarak kurulması için çaba gösteren bir düşün insanımızdır. İmparatorluğun henüz çöktüğü ve Cumhuriyetin kurulduğu döneme tanıklık eden düşünürün söz konusu dönemin bunalımlarını bizzat yaşayan bir kuşağın mensubu olduğu söylenebilir. Anılan kuşak içinde yer alan kimi felsefecimizin tartıştığı problemler arasında “geri kalmışlık”, “kalkınma”, “çağdaşlaşma”, “Cumhuriyet ve devrimleri” başlıklarının öne çıktığı bilinmektedir. Söz konusu başlıklara ilişkin tartışmalar yürüten felsefecilerimizden biri olan Gökberk, Rönesans Hümanizminden de etkilenen bir Aydınlanmacıdır. Tam da bu nedenle düşünürün Tanzimat’tan Cumhuriyete uzanan Türk modernleşmesi üzerine yaptığı eleştirel değerlendirmeleri onun Aydınlanmacı yaklaşımının izlerini taşır. Gelenekçi bir yapıya sahip olan toplumumuzda Cumhuriyet dönemiyle birlikte yeni değerlerin egemen olmasının kurucu babaların ön gördüğü bir ideal olduğu ileri sürülebilir. Toplumumuzda yeni değerlerin egemen olması ile hedeflenen ise “çağdaşlaşma”dır. Deyim yerindeyse birbirinin anti tezi olan “gelenekçilik” ve “çağdaşlaşma” kavramlarının “Türk Modernleşmesi”nin yorumlanması bağlamında başat öneme sahip olduğu söylenebilir. Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki Gökberk, gelenek kavramını tamamen olumsuzlamaz; dolayısıyla da eleştirilerini gelenek kavramının kendisine değil ama gelenekçiliğe yöneltir. Bu çalışmada Macit Gökberk’in aydınlanmacı yaklaşımı perspektifinden Cumhuriyetimizin çağdaşlaşma idealinin gelenekle ilişkisi tartışılmaktadır
Placeholder
YayınAçık Erişim
Analitik felsefe - kıta felsefesi ayrışmasının tarihsel dayanakları
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-23) Karaca, Çağlar
Analitik felsefe ile kıta felsefesi arasındaki ayrışma, 20. yüzyılda ortaya çıkmış ve felsefe tarihine damgasını vurmuştur. Ayrışmanın Amerikan üniversitelerinde “resmiyet” kazanması ve ardından küresel ölçekte yaygınlaşması ile birlikte, çeşitli felsefe akımları arasındaki fay hatları da derinleşmiştir. Bu makalede, söz konusu ayrışmanın ne ölçüde felsefî savlara dayandığı sorgulanmakta; ayrışmanın yer yer düşünce tarihindeki girift ilişkilenmeleri perdelediği ve bu durumun anakronik yorumlarla paralel bir gelişim sergilediği öne sürülmektedir. Bu savı desteklemek üzere, ayrışmada belirleyici olan fikrî akımlar ve ideolojik kamplaşmalar ile tüm bunlara bağlı olarak akademide gerçekleşen kırılmalar ele alınacaktır. Makalenin ilk bölümünde felsefî akımların çeşitliliği ve aralarındaki bağlantıların karmaşık niteliği vurgulanarak, ayrışmanın meşruiyeti sorgulanacaktır. Kuşkusuz, tarihten günümüze oldukça farklı hatlarda ilerleyen ve hatta birbirine karşı kayıtsız kaldığı görülebilen birçok felsefe ekolü mevcuttur, ancak buradaki mesele iki farklı üst kategorinin varlığının dayanakları ile ilgilidir. İkinci bölümde ise ayrışmanın şekillenmesinde etkili olan felsefî düşünceler ve bu düşüncelerin şekillendiği ortamı belirleyen siyasal ve tarihsel gelişmeler üzerinde durulacaktır. Burada özellikle, Soğuk Savaş döneminin ideolojik ortamının felsefedeki ayrışmayı derinleştiren doğrudan ve dolaylı ele alınacaktır.
Placeholder
YayınAçık Erişim
Reflections of the existence states that would make being oneself possible in the current age in kierkegaard’s philosophy
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-07-05) Kadıoğlu, Sibel; Koç, Emel
Kierkegaard, one of the most important thinkers of 19th century Europe, marks a turning point in the history of philosophy, both in his life and in his ideas that transcend his time. Kierkegaard’s critical approach to modern philosophy and Enlightenment thought, considered the starting point for existential philosophy, also formed the basis for his understanding of truth and ethics. Kierkegaard’s views on truth, ethics, and religion essentially focus on a single problem, the problem of ‘being oneself’. Kierkegaard sees ‘being oneself’ not as an abstract, rational essence or ideal, but as a concrete, existential, vital state of being. To what extent is it possible to ‘being oneself’, which in Kierkegaard’s philosophy of existence stands out as a possibility for modern people? Kierkegaard addressed the problem of ‘being oneself’ on an existential basis, questioning it within the perils of the age he envisioned and seeking a solution. In Kierkegaard's philosophy, there are important states of existence that will bring the possibility of ‘being oneself’ which is described in various ways within aesthetic, ethical, and religious realms of existence, to our time. These states of existence that will create the possibility for the contemporary individual to ‘being oneself' can be listed as individuality, freedom, interiority, passion, attachment, fear, pain and hopelessness.
Placeholder
YayınAçık Erişim
Türkiye’de ideolojiye zizek gözüyle bakmak
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-05-23) Koçak, İlyas
Bu çalışma, son iki yüzyıldır karşı karşıya kaldığımız ideoloji olgusunun geçirdiği evreleri ve günümüzde kazandığı içeriği araştırmayı, Slavoj Zizek’in ideoloji anlayışı ve eleştirisinin Türkiye için geçerliliğini tartışmayı amaçlamaktadır. Bu maksatla ideolojinin ortaya çıkışından başlayarak kısa bir tarihçesi verilmiş, amaçları, araçları ve yöntemleri hakkında ipuçları oluşturabilecek, bazı kullanımları üzerinde durularak özet bilgiler aktarılmıştır. Zizek, ideolojiyi iş üstündeyken gözlemleyen ve üzerinde düşünen, söyledikleri kitleler tarafından merakla takip edilen çağdaş bir filozof olduğu için tercih edilmiştir. İdeolojiyi müzik, sinema özellikle Hollywood filmlerinden yararlanarak renkli bir şekilde eleştirir. Zizek’in tespit ve eleştirilerini Türkiye tarih ve kültüründen örneklerle anlamaya çalışmak Türkiye’deki ideoloji/ler hakkında farkındalık oluşturabilir ve bu konuda başlayabilecek verimli tartışmalara katkıda bulunabilir. Bunu yaparken sosyolojik değil felsefî bir sonuca ulaşılması amaçlandığından, toplulukları muhatap almasına rağmen ideoloji hakkındaki bu çalışmanın her aşamasında toplum değil birey düzeyinde kalınmıştır. Toplumsal hayatı kolaylaştırmak, iletişimi hızlandırmak gibi faydalarına rağmen insanın kendi seçimlerini yapamamasına hatta bu bağımlılığının farkında bile olamamasına neden olan ideolojinin her yönüyle anlaşılması, dezavantajlarının ortadan kaldırılması, en azından azaltılması için çok önemlidir.